14 Aralık 2020 Pazartesi

ASIL ZOR OLAN SEVAPLARDAN VAZGEÇMEKTİR.

Günâhları terk etmesi bir dereceye kadar kolay da, yaptığımız, topladığımız sevâblardan vazgeçmesi zor, Hakîkat yolu, mânialı koşuya benziyor. Engelleri atladıkça karşımıza daha büyük engeller çıkıyor. İşte bu sevâblardan vazgeçmek, büyük engellerden biridir. Günâhı affeden Allah’ın sevâba hiç ihtiyacı yoktur. Farzedelim ki biz birkaç defa hacca gitmiş, hacı olmuşuz. Bir (Kâmil İnsan), bizi “ölmeden evvel öldürmek “ için: (Allah’ın huzûruna girebilmek için her şeyimizi dışarıda bırakmak lâzımdır. O hâlde şu yaptığın haclardan ve onların sevâbından da vazgeçeceksin) dese bu teklif ne kadar zorumuza gider… Neden? Çünkü emek verdik, para sarfettik de öyle kazandık o sevâbları. Halbuki, dünyayı, âhîreti, hattâ “terk”i de; terk edecek bir insana sevâbın mevabın ne lüzumu var… İşte bu türlü “takvâ”yı söküp atmak zordur. Bunu da ancak aşk yapar. Asıl hac, her şeyden vazgeçip gönlü, gözü, kulağı Allah’a teslim edebilmektir. Niyâzî: Savmü salâtü hac ile sanma biter zâhit işin, “İnsan-ı Kâmil” olmağa lâzım olan “irfân”imiş. diyor. Demek ki bütün ibâdetlerin gayesi bizi “irfâniyyet”e götürmekmiş. İrfâniyyet de her ibâdetin dış mânâsını değil, iç mânâsını anlamak, bilmektir. Bilmek de kâfi değil, bildiğimizi yapabilmelidir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder