31 Ağustos 2018 Cuma

HERKES ZENGİN OLSA

Hz.Musa Allah Teala'ya bir münacaatında der ki:"Ya Rabbi! halkıyarattın,kimi zengin, kimi fakir.Zenginneyse, şu fakirin çektiğiçileye bak.onları da hazinenden zengin etsen olmaz mı?
aradan bir zaman geçer.Birsabah bakarki evin bir duvarı göçmüş.Çarşıya gidip yaptırmak için bir usta aramaya başlar.Bir usta bulur ve ustaya iş teklif eder.Ücreti neyse ödemeye hazırım der.Usta:Baba senin işin gücün yokmu ?Ne yapayım senin vereceğin üçbeş kuruşu ,benim paraya ihtiyacım yok ki"derPazarı dolaşan Musa herkesten aynı cevabı alır.adamlar zengin olmuş paraya pula ihtiyaçları kalmamıştırBuduasına tevbe etmiş:Ya Rabbi hikmetinden sual olunmaz demiş.

MAİŞET DARLIĞINDAN ŞİKAYET EDENE

HZ.Pir Mevlana Efendimize gelen birisi geçim darlığından şikayetçi oldu.Hz.Pir biraz nasihattan sonra sordu:"Ey aziz ! Sen malınımı çok seversin yoksa günahını mı?deyince adam ezile büzüle:"Efendim hiç günah sevilir mi?Ben günahı sevmen malı severim"deyince Hz.Pir:
-"Peki madem öyledir .Malını bu dünyada bırakırda niçin günahını götürürsün.Eğer sözlerin doğru ise malını kendinden evvel ahirete gönderki senin adına Hakk dergahında tevbe istiğfarda bulunsun

EŞEĞE KÖTÜ MUAMELE

Hazreti Pir Mevlana Efendimiz ve yarenleri birlikte eşek üzerinde Hüsameddin Çelebi hazretlerinin bağına gdiyorlardı.Konu eşek mevzuuna gelince Hz.Pir:"Eşek salih kulların bineğidir.Hazreti Şit,Hz.Üzeyr,Hz.Peygamber (sav)gibi bir çok peygamberler  eşeğe binmişlerdir derken Şehabeddin Guyendenin eşeği anırmaya başladı.Bu duruma canı sıkılan Şehabeddin Guyande susması için elindeki sopa ile eşeğin başına vurunca Hz.Pir:"Ne yapıyorsun Şehabeddin?Seni taşıdığı için teşekkür etmen gereken zavallıya vurup durma.Kendini onun yerine koy, bir de öyle düşün.İki şey için anırır hayvan:Ya açlıktan ya da cinsel istekten.Bu hususta bütün canlılar müşterektir.Herkes en çok bu iki şeyi düşünür elbette.Bu durumda ona vurup başına kakmak adil değildir. diyerek hoşnutsuzluğunu ifade eder.

NÜKTE

Rivayet edilirki Şeyh Sadi-i Şirazi seyahatinde Hz.Mevlana'ya uğrayarak Gülistan isimli eserini Hz.Pir'e takdim etti.Ertesi gün,eseri hakkında fikrini sordu.Hz.Pir(BİNEMEK)yani Tuzsuz demişti.Sadi'nin yüzünde hüzün belirdi.Hz.Pir sözüne bir ekleme daha yaptı HELVAEST(yani helvadır) demiş.
Helva tuzsuz olur.

HÜSAMETTİN ÇELEBİ HAZRETLERİNE TEŞEKKÜR ETMEK

İslam Tasavvuf edebiyatının en büyük didaktik şaheseri olan Mesnevi'yi Çelebi Hüsamettin , Mevlana'nın tükenmez bir hazineye benzeyen ruhundan çıkarmıştır.
"Hakikatta Hüdavendigar Hazretlerimizin tam mazharı Çelebi Hüsameddin idi ve Bütün Mesnev-i Şerif onun ricası ile yazılmıştır.Bütün tevhid ve aşk ehli kendilerine bahşedilen Mesnevi'nin yalnızca yazılması hususunda, kıyamete kadar Çelebi Hüsameddin'e teşekkür etseler, yine şükran borcunu ödeyemezler.

BAŞ KÖŞE

Karatay Medresesinin inşaası akabinde davet üzerine emirler,bilginler,şeyhler toplanmıştı.Hz.Şems,medresenin eşiğine oturmuş huzura dalmıştı.Konuşulan çeşitlimeseleler esnasında birisi Hz.Mevlana'ya sordu :Baş Köşe neresidir?.Mevlana Hazretleri:
-"Bilginlerin baş köşesi ; sofranın ortasıdır.Ariflerin başköşesi ;bir zaviyenin herhangibir köşesidir.Sofilerin başköşesi ise ;sofranın kenarı..ama, aşıkların mezhebinde başköşe ;dostun canının yanıdır..diyerek yerinden kalktı, halkın hayret dolu bakışları altında gidip Şems hazretlerinin yanına oturdu.

SEYYİD NİZAMOĞLU HAZRETLERİNDEN REMİZLİBİR HİKAYE

Seyyid Nizamoğlu hazretleribir hikaye remzetmiş.Nefsi Acem kızı, ruhu da Arap oğlu tabir etmiş.Hazret o nefesinde şöyle der:
Bir arap gelseAraptan
Alayşdı bir Acem kızı Acemden
Acem bilmez Arap dilin bilirsin
Arap da bilmezse nice kılarsın
Burada sözü geçen Arap oğlan ile Acem kızı birbirlerinin dillerini bilmiyorlar.Bunlara bir tercüman lazım.Aralarında bir yabancı tercüman da olmaz.O halde bir nikah memuru gelip bunların nikahlarını kıyacak.Burada nikah memuru mürşidikamildir.Bu kamil Nefs ile ruhun nikahını kıyacak  vebunlara izdivaç ettirecektir.Bunlardan bir çocuk dünyaya gelecek .Çocuğa babası kendi dilini,annesi de kendi dilini öğretecek.Böylece her iki diliöğrenen çocuk Baba ve annesine tercümanlık yapacak.Bu ne demektir? Kişinin ruhu(baba) ile nefsi(anne) birleştiği zaman onlardan bir zevk hasıl olur.Bu zevkten irfaniyetdoğar.Şimdibu zevk ile gelen tecelli ruhanimidir? nefsanimidir bunu irfaniyet ayırt edecektir.Zira anne ve babanın lisanlarını onlardan öğrendi ve onlara tercümanlık yapmış olacaktır.Gelen tecellilerde de ,ehli fark olacak.Fark ettiği zaman da hayırmıdır şermidir ayırım yapacak.Zevk olursa ayrım olmaz.Kemalat, nefs ve ruhun birleşmesiyle olur.
Ruhtan glen tecelli Cemal tecellisidir.Nefsten gelen tecelli Celal tecellisidir.İşte bunların anlaşılabilmesi için mürşidikamil terbiyesi şarttır.

ZAHİR/BATIN,ZAHİRİ DUYGULAR/BATINİ DUYGULAR-ETKİLEŞİM

Dış yani zahir duygular,içi, batını,hakikatı(ruh,nefs,öz) hayal eder.İçte,dışa zuhur eder, yani zahir olur.Bu irtibatlarla süreklibirbirleriyle hediyeleşmeler devam eder.
İçin dışa zuhuru ; iç ,eylemle, amelle dışa vurmakta"Dürtü içten gelir".İçin karar kıldığı yer vücuddur.Vücudun dağılmamasını sağlayan da içtir(ruh).Vücudda ruh olmasa vücud varlığını devam ettiremez.Ruh da vücudsuz zahir olamaz.Hal böyle olunca zahir ve batın ayrılmaz.Bir süreyekadar ayrılmaz ikizlerdir.
Dışarıdaki duyular ne gördüyse, nehissettiyse , içe haber verirler.İçte ona göre dışa tepkiverir."Hava sıcak şöyle tedbir al.Soğuk, dost,düşman v.sBirde inananlar için mahlukat ,mevcudat haber verirler ki:Sakın ha! Bizimsuretimize takılıp kalmayın, bizden gerçeğe nazar edin.Bu manayı kim anlar?içerianlar,gönül anlar.Onlar kesrettevahdeti müşahedeederler.

ÖLÜMLE ALAKALI BİR AYETE BAKIŞ

Bakara suresi 28 ayeti:"Siz ölüler idiniz de sizi diriltti.Sonra yeniden öldürecek yeniden dirileceksiniz.Sonra da O'nun huzurunda haşredileceksiniz"
Bu ayet hakikatta insanı Kamille olan diyaloğu anlatır.Şöyle ki:Siz her ne kadar yaşayan birvarlık olarak diri olsanızda sizinbu diriliğiniz gerçek bir dirilik değildir(Enfal suresi24)Ne zaman ki gerçek bir mürşidi Kamil'in huzuruna vardınız ,Osizi kabul etti  ve size hakikat iksirinden (sırrı zikir) bir kadeh içirdi  ve seni sana bildirdi , yani zikri hakikiyi (ki ehlullah lisanında buna Maye-i Muhammediyye denir) sana telkin etti.İşte şimdi dirildin.Sonra seni öldürür! Ne ile? Tevhid ile.Sen, varlığı kendinin zannediyorsun.Ef'al, sıfat ,zat benimdir diyordun .Bunların senin olmadığını , senin sadece bir mazhar olduğunu , Hakk7ın varlığına sahip çıktığını , mürşidikamil sana bildirir vevarlığı sahibine iade edersin fenafillah olursun.İhtiyari ölümün tahakkuk eder.Ölünün efali, sıfatı , zatı varmıdır?Yoktur.Sen de bunların hakiki sahibini idrak edince , sen deölü oldun.
Mürşidikamil saliki yeniden diriltir.Nerde?.Beka mertebelerinde .Ne ile? Tevhid ile.Artık sana ebedi ölüm yoktur.Fenadan bekaya taşınmalar ebediyyen devam eder.Buna son yoktur.Ne zaman ki bu alemde insanı kamil kalmaz,dış içe,iç dışa döner kıyamet kopar.Kime?Kıyameti kopmayanlara.Yani ölüm gelmeden evvel ölmeyenlere.Zira ihtiyari ölümle ölenlerin kıyameti sağlıklarında kopmuştur.

MANA CANLIDAN ALINIR

Mana canlıdan alınır.Mürşid-i Kamilden. Kağıtlardan değil. Evren zahirde nasıl can bahşediyorsa, mürşidi Kamilde mana da can bahşeder

DÖRT UNSUR

Maddeyi oluşturan dörtunsurdur.Hava,su ateş vetoprak.İnsanda hava unsuru galip gelirse değişken olur, bir kararda durmaz.Su unsuru galip gelirse , ilim ehli olur.Toprak unsuru galip gelirse ağırbaşlı olur, hikmete meyilli olur.Ateş unsuru galip gelirse Celalli olur.Esma'dan müsemmaya dönerse arifibillah olur.

TAM MERKEZDEN SÖYLENEN SÖZLER

Zat-ı Hakk'ı anla zatındır senin
Hem sıfatı hep sıfatındır senin
Sen seni bilmek necatındır senin
Gayra bakma sende iste sende bul
Bu ifade tam merkezden söylenmiştir.Tevhidmertebeleri tahsil edilmeyince anlaşılması zordur.Sadece bir şiir olarak okunur geçilir

HAK TEALA'NIN TECELLİ MERTEBELERİ

Tecellimertebeleridenildiğinde tıpkı Yüksek voltaja sahip bir enerjinin voltajının düşürülerek bize fayda temin edenbirelektrik vasıtasını çalıştırack yüzeye kadar indirgenmesini kaba bir örnek olarak telakki etmek gibidir.
HakTeala'nın bilinme mertebeleri de diyebiliriz.
Ehli Hakikat beyan eder ki "Zat-ı Ahadiyyetin külliyat itibarıyla aytı mertebesi vardır,cüziyyat itibarıyla meratibine nihayet (son) yoktur."
1-La-taayyün mertebesi.Zatın öz, halis, saf yani Zat-ı sırf mertebesi .Bu mertebe Hakteala'nın künhüdür.
2-Vahidiyyet mertebesi;Bu mertebenin ismi Allah'tır.
3-Ervah mertebesi:Ruhlar.Bu aleme;alem-i emir, alemi gayb,alemi melekut,batın,hakikat alemi tabir edilir.
4-Alemi misal mertebesi :Alem-iervahta olanların , cisimler aleminde bürüneceği bir suretin benzeri bu alemde belli olur.Yani zahir olur.Bu aleme alemi berzahta denilmiştir.
5-Alemi şehadet mertebesi :Zat-ı Mutlak'ın kesret alemi olan bu alemde zuhurudur
6-Mertebe-i Cami-i Hazreti İnsan:Allah ismi şerifinin mazharıdır.Bu altı mertebe bir üst mertebenin zahiri, her üst mertebede bir alt mertebenin batınıdır

30 Ağustos 2018 Perşembe

TECELLİLERİN YAĞMUR GİBİ YAĞMASI

Hz.Şems Tebrizi buyurmuştur:"Bir mecliste alimler, Salihler, abidler ve müttekai kişiler zikredilir, anılırsa o meclise Cenabı Hakk7ın rahmeti yağmur gibi yağar.Eğer bir mecliste bizim adımız anılırsa , biz zikredilirsek, o meclise Canab-ı Allah'ın tecellisi yağmur gibi yağar"
Bazı veliler kendilerine olan İlahi ikramları insanların gördükleri zaman , kalplerinde nimet sahibine bir yöneliş olması gayesi ile , bu ikramları gizlememişlerdir.Bazı velilerde bunu gizleyebildikleri kadar gizlemeye çalışmışlardır.Her ikisi de doğrudur.Ulu evliya dediğimiz zatlar daha çok açığa vuranlardır.

KERAMET

Allah Teala'nın kendisine dost kıldığı kimselere ikramıdır.Kevni olanı  denizde yürümek, havada uçmak,bir anda uzak bir mesafye gitmektir.Hakiki olanı ise Müridlerin hallerini müsbet yönde geliştirmek, ilim ve irfanı ile başkasına tesir etmek ve kendisinin ve başkalarının kötü huylarını gidermek bu tür kerametlerdendir.Evliyanın kerameti Hem Kur'an hem de sünnei seniyye ile sabittir.Evliya kerameti Allah Teala'nın bildirmesi ile bilebilir.Şeriatı olmayan bir kimseden zahur eden fevkalade haller keramet değil istidraçtır

HAZRETİ ŞEMS'İN KERAMETLERİNDEN

HZ.MEVLANA anlattı:Bir gün Şems hazretleri medresenin  kapısında oturmuştu.Kapının önünden bir cellat geçti.Şems hazretleri;
-B adam Veli'dir buyurdu.Dostları ise;
-Bu padişah divanının celladıdırdediler.Şems hazretleri de:
-Evet, o bir veliyi öldürdüğü , onu beden zindanından ve cisim kesafetinden kurtardığı ve öldürülen veli de kendisine velayetini bağışladığı için velidir buyurdu.Cellat ertesi gün tevbe ederek ibadet edenlerin en ileri gelenlerinden oldu.

ALLAH,ADEM'İ KENDİ SURETİNDEYARATTI"KUDSİHADİSİ

Allah Teala'nın sübuti sıfatları dedğimiz zaman "Sübut" sabit demektir,değişmez,ölmez,kopmaz,kırılmazyanmaz,eskimez ıslanmaz.Ezelden ebede bulunduğu hal üzredir.O ne ise odur.sübut olan sıfatlar ruhun zuhurudur.Ruh ise zatın zuhurudur.Sübut olan sıfatların imamı hayat sıfatıdır.Sonra sırasıyla ilim, irade, kudret, semi',basar, kelam.Tekvin bunların zuhura çıktığı yerdir.Bunların hepsi ,birle birdir.
Bütün zuhura çıkan varlıklarda ikivasıf görünür.Bunlardan biri zulmet, diğeri ise envardır.Zulmet; Celal tecellisinin zuhuru,envar ise Cemal tecellisinin zuhurudur.Bu ikivasıfta Allah'dan zuhur eder.Zira esmaların müsemması O'dur.
İnsan busıfatları şahsında toplayan  birvarlıktır.Allah Adem'i kendi suretinde yarattı hadisi kutsisinde kastedilen buret işte bu sıfatlardır.Busıfatları bihakkın idrak eden "halife" yani "Adem" olur.Yani insan-ı Kamil olur. 

ZAHİR/BATIN,ENE/ENEL HAKK BAHİSLERİ

Zatı Hak öyle bir gizli hazinedir ki,var olan her şey (evren ve içindekiler)O'ndan var olur, meydana çıkar.Var olup ortaya çıkan her nevar ise, onların kimisinde zulmet(Celal), kimisinde nur (Cemal) ortaya çıkar.
Mükevvenatta iğne ucu kadar Allahsız bir yer mevcud olmadığına göre , buvar olanlar nereden var olmuştur."Evel O'dur,ahir O'dur,zahirO'durbatın O'dur(Hadid 3)Varlık O olduğuna göre yaratma varmıdır? varsa nasıl vardır?
İbniArabi'ye göre seneden zayıf keşfen sahih olan bir kutsi hadis'e göre "Ben gizlibir hazine idim, bilinmekliğime muhabbet ettim ve halkı yarattım".İşteburada bahsedilen gizli hazine Allah'ın zatı,sıfatı ve efalidir.Yani sırrı tevhiddir.Besmelenin getirdiği mana budur.Allah kendisinden başka bir mevcud yaratmamıştır.Neyarattı ise kendisidir.Allah'sız bir yer olmadığına göre , her şey Allah'dan var olmaktadır.Evren ve içindekiler yok değildi var idi ancak ,görünmezlikte, bilinmezlikte idi.Hepsi de Allah'ın zatı ilminde mevcudidi.Allah bu ilminde mevcud olanları zuhura getirdi ve kendi o zuhura getirdiklerinin batınına geçti, batını oldu,Onun için Ehli hakikat bunu bildikleri için "Hak eşyanın batını ,eşya Hakk7ın zahiridir"demişlerdir.
Batından zuhire çıkış(zuhur) yaratmadır.Başlangıcı olmayanın sonu yoktur.Bu sırrı bilen ünlü mutasavvıf Ebu Turab Nesefi hazretleri:"Varlık yönünden hiçbir şeyin evveli, yokluk yönünden dehiçbir şeyin sonu yoktur"der.
Şebüsteri ise Gülşen-iraz isimli eserinde şu ifadeye yer verir:
Huda'dan gayrı mevcud yoktur el-Hak
Dilersen Hak de istersen Ene'l-Hak
Bu ifade bekabillah makamlarından makamı cem'in zevki imiş.Zira bu makam uluhiyyet makamıdır.Salik bu makamda Hak'dan başka bir şey görmez.Allah'ı gören Allah'dır.Bu bir sırrı ilahidir.Bu makam "Ene" makamıdır.Salikler bu makamda fazla bekletilmezler, fark makamına terakki ettirilirler.Zira bu makamın sonu darağacıdır.Söz buraya kadardır.

ASR NEDİR?

"asra yemin olsun ki.." diye başlar ASR suresi.Asr nedir? günlük yaşantımızda her yüz yıla bir asr denir.Aynı zamanda bir ömür, kırk yahut altmış yıl arasına ,ikindi vaktini de asr olarak tefsir ederler.Bu asrın özelliği nedir kiAllahTeala onun üzerine yemin etsin.
İşte her asırda bir insan-ıKamil gelir bu aleme ve o asrı tenvir eder(aydınlatır).Eğerinsanlar o insanı Kamili bulur(veya onun vekillerinden birini bulur)ona iman ederlerse hüsrandan kurtulurlar.Ve ancak ona iman ettikten sonra dır ki , işte o zaman amelleri salih olur.Salih amel işlerler.Allah'ı bildirecek, bulduracak delil, odur.Zira delilsiz Allah'a ermek muhalldir.Yasa da budur.Allah'ı öğrenmeden bilmeden nasıl amel salih olur, bilmediğin Allah'a nasıl ibadet edersin, hele salih ameli nasıl yaparsın.Efendimiz (sav)"İbadet; Allah'ı bilmek ve onu tevhid etmektir" buyurmuştur.İnsanı Kamil Şeyh Sadeddin Hamavi Hazretleri buyururlar ki;"Muhammed (a.s) den önceki dinlerde veli yoktu,veli ismi de yoktu.Allah'a yakın olan kişilere genel olarak peygamber derlerdi.Veli isme Muhammed dininde ortaya çıktı"
Mürşid irşad eden, yol gösteren, seni maksada götürendir.Bu bir güçtür,enrerjidir.O olmaz ise ,yol bilinmez-bulunmaz, yol yürünmez,mesafeler katedilmez.
Mürşid vazifeli kimsedir.Vazifesi  nedir? diye sorulacak soruya Niyazi Mısri hazretleri:
Sen seni bilmektir ancak pir'e ülfetten garaz
Noktayı fehmeylemektir ilm-i irfandan garaz.
der.Mürşid seni sana bildirir fitilini ateşler.Gözün açılıp müşahedeye başlarsın.Aşk senin bineğindir.Ona binen Hakk'a erer .
İnsanı insan yapan aşktır.Zira aşk insanın bütün gayriyatlarını yakar,yok eder, kalansa malum.Niyazi Mısri bununla alakalı buyurmuştur:
Zerrece aşk odu kimde olsa yakar varlığın
Aşk odu ister kim Hak'tan özge hiç var olmasın.

EVLİYALAR

Her kapının evliyası vardır.Şeriatın Evliyası,Tarikatın evliyası,Marifğetin Evliyası,Hakikatın evliyası gibi.Hakikatın evliyasına Gayb erenleri denir."Onlar ki gaybeinanırlar(Bakara 3) ayetinde kastedilen gayb, gayberenleridir ki bu ayeti şukudsi hadis teyit eder:"Benim velilerim , benim kubbelerim altında gizlidir, onları Ben'den başkası bilmez".Yine aynı manada bir ayet:"Asr'a yemin olsun ki insanlar hüsrandadır, ancak iman edenler,salih amel işleyenler..hüsran içinde değildir"

MASİVA NE DEMEKTİR?

Masiva lügatte , Allah'tan gayrisi için kullanılır.Tevhidde Allah'ın gayrısıyoktur.Bu nedenleMasiva Gaflet imiş.Masivayı aşk; bir güzele aşık olursun , orda Hakk'ı müşahede edemedi isen işteo güzel senin masivan olur.BunedenleFahreddinIrak'ihazretleri Leamaat isimli eserinde buyurmaktadır:MECAZİ SEVGİLER, YOLUNU ŞAŞIRMIŞ SERSERİ SEVGİLERDİR.

29 Ağustos 2018 Çarşamba

NASİHAT

Dervişin birini tanıştığı bir mürşidden recada bulundu:"Efendim bana bir nasihatta bulunsanız"
Şeyh cevap verdi:"Ben sana nasihat etsem kabul etmezsin"
Derviş :"Olur mu efendim derhal kabul ederim"deyince Mürşid:"Ey Dost ,Esrar ve irfan sözlerinden her ne kadar söz öğrendinse  ve her ne kadar evliyaullah kelamını işittinse tamamından tevbe et, hepsini unut.Evliyaullahtan yazıp derlediğin bütün sözleri ve onlara ait bütün kitapları yırt,götür denize at.Kesinlikle onları diline alma!
Derviş biraz düşündükten sonra:"Efendim bu yerine getirilmesi zor bir emirdir.Bu gece biraz düşüneyim,karar vereyim"der.ayrlır.ertesi gün gelir:"Efendim bu gece sabaha kadar tefekkür ettim, onu işlemeğe gönlüm razı olmadı.Bana başka bir şey vasiyet et,onu yapayım"dedi.Şeyh dedi:Bunu kabul etmedin,başka nasihatımı nhiç kabul etmezçsin! deyince Derviş:"efendim siz buyurun, belki kabul ederim" deyince Efendi buyurdu:"Elbisenhi üstünden çıkart.Eski elbiselere bürün.Herhangibir yere gittiğinde dervişlik adından bahsetme, bu namını yok et.Hiç kimseye ben falanca meşayihle görüştüm,onunla güzel sohbette bulundum deme.Halk içinde zelil ve rezalet ile daim ol.Hakaret ve rezalet içinde çevrendeki insanları kendinden soğut.Onların senden yüz çevirmesini sağla.
Derviş biraz düşündü:Efendim bu nasihat öncekinden daha ağırdır." deyip yolun başında olan dervişlere ait nasihatlerden isteyince:Meşayih buyurdu:Önce , gizlide ve açıkta , Allah'dan korkmalısın.Günah işlemekten, Hakk7a asi olmaktan gayet sakınmalısın.Mekruhtan da haramdan kaçındığın gibi kaçınmalısın.Nefsani şehvetleri daima terk etmelisin.Gönlünü hevaya meyletmekten kurtarmaya gayret etmelisin.Sefih kişilerle ve avamla oturmayasın.Onlardan kaçmalısın.Yiyecek ve içeceğini helal yollardan temin etmelisin.Helal kazançla aldıklarını bile az yemelisin.Şüpheli şeylerden sakınmalısın.Hiçbir ferdin gönlünü (kafir de olsa) kırmamalısın.Bir kimsenin gönlüne dokunacak kelamı veya işaret etmeyesin.Latife bile olsa , sözden kaçınmalısın.Salihlerle oturmalısın.Allah'ın yarattığı hiçbir şeyi hor görmemelisin.Birisine hakaret gözüyle bakmamalısın.Hiç kimseyi tahkir ve tekdir edip ayıplamamalısın.Gerek insan gerek hayvana ve bütün varlıklara merhamet ve şefkat etmelisin".

HARAMLAR

Tarikat kelamını zahir ehline şeriatsız(yani ,örtmeden) söylemek haramdır.Yine hakikat sırlarını da tarikat ehline söylemek haramdır.Her kelamı izin verildiği kadar söylemek evladır.

SORU:"HAK SIRRINA ULAŞMA TALEBİM VAR AMA MANEVİ YOLDA HİÇBİR KAPI AÇILMADI".

diye soru sorup"Herhalde Hakk'ın dergahında makbul bir kul değilim diyerek bundan dolyı Hakk7ın zevki ve hakikatın sırları sadece dilimdedir.Bu sırlar bende hal değil , kal oldular.Bu hicabdan kurtulup Hakk sırı bana açılılıp aşikar olsun ve Manevi seferimi tamamlayayım ,bu hususta yardıma muhtacım himmete eremezsem mahcub kalırım diye gözyaşı dökenlere şöyle cevap verilmiştir:
Ey dost, zat dergahının ve hakikat irfannın kapıları daima ve ebediyyen acıkır.Bu kapı hiçbir zaman kapanmamıştır.Bir kişi mürşit yardımı ve tecrid ile (benliğinden soyunarak) Hakk'a sefer etmişse , ona hiçbir nesne engel olamaz.O, dilediği anda sefer eder ve vicdani zevk ile maksadına erişir.Bütün bunlar Hal ile olur .Halsiz sadece kelamını bilmekle erişilmez.
Bilki irfan sözleri ,"söz" den ibarettir.Bu sözleri öğrenip ezberlemek mümkündür.Ancak kişinin yaşamadığı sırrın sözlerini dile getirip söylemesi sefer-i illallah(Allah'a doğru seyir) değildir.Belki böyle sugi sözlerini öğrenmek , insanın Hakk'dan uzaklaşmasına sebeb olacaktır.Kişi ermediği sırrın sözünden dem vurmamalıdır.o gibi kelam söylemektense sükut etmek evladır.
İnsana bu talebin nereden niçin geldiği ise;
Cevabu şudur:Cenab-ı Hakk seni dilemiştir.Sendeki bu dilek, O'nun seni dilemesidir.Bu nedenle sen O'nu arzular hale gelirsin.Eğer O, seni dilemeseydi sen O'nu dilemezdin.Sendeki bu talep O'nun talebidir.O, sana talip olmasaydı ,sen nasıl talepte olurdun?
Allah'ın sen talep etmesinin sebebi şudur:
Gönül bulutundan hakikat güneşi doğmuştur.Onun hararetinin şiddetinden  ki, Hak dergahında sen, seninle talep edildin.Bu sebeble sende Hakk'a ulaşma arzusu meydana çıktı.Eğer güneşin nurunu bulursan güneşi de bulursun.
Bu nur nerdedir,hangi ufuktan doğar? dersen "İşte bu Allah'ın lütfudur ki , onu dilediğine verirAllah büyük yütuf sahibidir"(Hadid/21) sırrının rüzgarı kokusunun zerresi bir kere sana erişirse , güneşin nurunu bilirsin.Esasen bu nur apaçık ortadadır.Ne varki zuhurunun şiddetinden ötürü gizli zannolunur.Onun için ki gafillerin gözünden perdelenmiştir.

KÜFR VE İMAN

Vahdete erenden , küfr ve iman ikiliği kalkar.Yar'da(mutlakta) bu vasıflar ne arar?Ne zaman ki letafetten kesafete bir dönüşüm oldu,Allah lafzından nefes-i Rahmani ile esmalar zuhura gelmeye başladı .O zaman bu gibi esmalartecellilerle görüntüye çıktı.Yunas Emre:
"Küfr ile ilan sözü hicab oldu bu yolda
Salaştık küfr ile iman yağmaya verdik.
Allah'ın Celal tecellisinden Mudil(delalette kalanlar),Cemal tecellisinden de Hadi(nidayette olanlar) zuhur etti ve arzda iman ve küfür ehilleri oluştu.Muvahhit ,Hak irfaniyetine sahip olduğu için bu ifadelerin tasasından ,gamından kurtulmuştur.Zira o esmaya değil müsemmaya, tecelliye değil, tecelli edenin kim olduğuna ariftir.Ona gam yoktur.

BAŞLANGIÇ VE SON

Seyrü sülukta insan merak eder:Bu işin sonu nedir?diye."Başlangıç ve son bir dairedir veuçlar birbirine değer"kaidesi esastır.Bu sırdandır ki Cüneyd bağdadi hazretlerine:"Efendim bu işin sonu nereye varır, nedir?diyesorduklarında şöyle buyurmuşlardır:"Başa dönmektir".
Mutlaktan mutlağa bu akış böylece devam eder gider.Mutlakın mutlaklığından bir şey eksilmeden ve artmadan.Mutlak nedir diyesorarsanız cevaben denilir ki,O ne ise Odur.
Gelmiş geçmiş nekadar insanı kamiller varsa , onların bir tek ortak özelliği vardır.O da insanlara gerçeğin , hakikatın yolunu göstermektir.Olacak olan ise ,sensin.

MEKKE'den MEDİNE gitmek

Keke-iMükerreme mazhar-ı zat, Medine-iMünevvere ise mazhar-ı sıfattır.Mekkeden Medineyevarmak zattan zatla sıfata nüsul etmek"Allah önce benim nurumu halk etti " hadisi nebevisi üzere NuruMuhammedisırrına erişmek, tekrar hamka karışmak  ve şer'i şerif üzre yaşamaktır.

SOR

RUMUZ-I ENBEYAYI VAKIF-I ESRAR OLANDAN SOR
ENEL HAKK SIRRINI CANDAN GEÇİP BERDAR OLANDAN SOR

YÜRÜ VAR EHL-İ TECRİDİ ALAYIK EHLİNESORMA
ANI CAN U CİHANI TERK EDİP DEYYAR OLANDAN SOR

GEHİ KUHR U LUTFUN KEMALİN BİLMEK İSTERSEN
FENA-ENDER-FENADA YOK OLUP HEM VAR OLANDAN SOR

DİLA BU MANTIKU'T-TAYN'IFESAHAT EHLİANLAMAZ
BUNU ANCAK YA ATTUR U YAHUD TAYYAR OLANDAN SOR

ANADAN DOĞMA GÖZSÜZLER KEMAHİ GÖRMEZ EŞYAYI
NİYAZİ VECHİ DİLDARI ULÜL-EBSAR OLANDAN SOR
Niyazi Mısri

28 Ağustos 2018 Salı

İNSANI TANIMAK

BAZI MESLEK SAHİBİ İNSANLARI ELBİSELERİ TANITIR. O elbise ile görenler:"Bu şunlardandır " derler.
Bazı insanların adını da, yalandan zahid görünüşü zahitliğe çıkarmıştır. Zahidliği aydınlatmak için nur gerekir.
Taklitten, aldanıştan arınmış bir nur gerek ki, insanı iş işlemeden, söz söylemeden tanısın, bilsin.
Kalp gözü açık olan arif , akıl yolu ile insanın gönlüne yol bulur. O insanda ne varsa, ne halde ise onu görür.Yoksa onun bunun anlatışı ile o kişiyi bilmez.
Gaipleri, gizli şeyleri iyiden iyiye bilen Allah'ın has kulları, can aleminde gönüllerin casuslarıdır. Allah'ın has kulu , bakışının etkisi ile herhangi bir kimsenin gönlünün içine bir hayal gibi girer. O kimsenin hakiki halinin sırrı, onun gözü önüne apaçık serilir.

PADİŞAHYARA EMİR VEREN İKİ KÖLE:HİDDET/ŞEHVET

Bir padişah söz arasında şeyhin birine:"Dile benden ne dilersen; yani benden ne istiyorsan söyle, onu yerine getireyim, sen sevindireyim" dedi.
ŞEYH "eY pADİŞAH" DEDİ."bANA BÖYLE BİR LAF SÖYLEDİĞİN İÇİN UTANMIYOR MUSUN?sEN BANA BAĞIŞTA BULUNACAK GÜÇTE DEĞİLSİN.bİRAZ DAHA YÜKSEL , BİRAZ DAHA GÜÇLEN  ONDAN SONRA İYİLİK YAPMAYA KALK.
Benim iki kölem vardır.Onların ikisi de hor, hakir kişilerdir.Ama onların her ikiside sana emir vermektedirler.Sen padişahsın, fakat o iki köle nin kölesi olmuşsun , haberin yok.
Padişah;"O iki köle kimlerdir? Kölelerin bana emir vermeleri benim için xerefsizliktir, aşağılıklıkdır." diye sordu.,
Şeyh de:"O iki köleden birinin adı öfke(hiddet), öbürünün adı şehvettir" diye cevap verdi.
Hirddetini , şehvetini yenerek dünya padişahlığından ferağat eden, vazgeçen dervişi padişah bil ki, onunnuru ay ve güneş olmaksızın parlar durur.
Kendisi manevi bir hazine olan zatın hazinesi vardır.Hakikatte varlık, maddi varlığa düşman olan kimsenindir.

İDARE EDENLER VE İDARE EDİLENLER ÜZERİNE

Ülkeyi partiler, programlar, reçeteler düzeltmez. Ahlakımız düzelmedikçe, ahlak siyasete egemen olmadıkça memleket de düzelmez.”
HENDEK SAVAŞINDA Medine kuşatılmıştı Peygamber SAV ve SAHABE açlıktan karınlarına taş bağlarken, hiç müşrikler ne derse yapalım DEMEDİLER. Çünkü onlar bu AYETLERLE tefekkür ediyorlardı.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.” (Ahzab 70-71)
Her kim Allah’tan hakkıyla sakınırsa Allah ona mutlaka bir çıkış yolu ihsan eder ve kimsenin ummadığı yerlerden onu rızıklandırır.
“Kim Allah’tan sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır.” (Talak 2-3)
‘’Yaptıklarından dolayı zalimleri zalimlere hükmeder kılarız.
El-eman-129
‘’Bir millet nefislerini (kendini) bozmadıkça, Allah onların durumunu değiştirmez.” (Ra’d, 13/11)
Allah Teâlâ bir kavme, bir topluma ihsan ettiği nimeti durup dururken değiştirecek değildir. Ta onlar kendilerindekini değiştirinceye kadar. Yani onlar o nimete erdikleri zaman, kendilerinde o nimete sebep ve vesile olan fıtri misakı, ahlâk ve güzel amelleri, kendileri bozup değiştirinceye kadar, huylarını değiştirinceye kadar Allah’ın o nimeti değiştirmesi, Allah’ın âdetlerinden değildir.
İnsanlar, Allah›ın hoşnut olmadığı bir şekilde değişirler, öz değerlerine yabancılaşırlar, ellerindeki nimetin şükrünü yerine getirmez, onu gerektiği yerde, gerektiği gibi kullanmazlar, şımarırlar, nimetlerin Allah’ın lütfu ile ilişkisini unutur, kerameti kendilerine mal ederler; güç, servet, ilim, iktidar gibi ilâhî nimetleri zulüm için kullanırlar... İşte böyle değişen ve bozulan insanların elinden nimet, onu veren Allah tarafından alınır ve yerine zıddı (felâket, mahrumiyet, sıkıntı) verilir.
Bir başka hadîslerinde de Efendimiz şöyle buyurur: “Nasıl olursanız, öyle idare edilirsiniz.
Keyfiyetiniz ne ise, başınızdakilerin keyfiyeti de o olur. Siz nasıl bir kaynak iseniz, başınızdakiler de o kaynağın mahsulüdür. 
: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden mes’ulsünüz.” fehvasınca, herkesin bir mes’uliyet sınırı vardır; tâ devlet reisine kadar... Devlet reisi de, idare ettiği dairenin bütününden mes’uldür. Ancak, “Siz nasıl olursanız, başınızdaki idareciler de öyle olur.” ifadesi, bu hususa, içtimâî hukuk açısından apayrı bir buud kazandırmaktadır.
Evvela, bu hadîs, idare edilenlere diyor ki, siz çok önemlisiniz. Çünkü, başınıza geçecekler, sizin aynanız olacak!
İçtimâînin de kendine göre değişmeyen prensipleri vardır. Nasıl ki fiziğin, kimyanın, astronominin kendine göre değişmeyen ve adına “şeriat-ı fıtriye” kanunları denilen prensipleri var, öyle de içtimaînin de kendine göre prensipleri vardır ve bunlar kıyamete kadar da değişmeyecektir. Onun içindir ki, insanlar, şerre, şirretliğe yol veriyor, bağırlarında kötülüklerin barınmasına açık yaşıyorlarsa, o insanları kötüler ve şirretler idare edecektir. Bu Cenâb-ı Hakk’ın değişmeyen kanunudur.
Esas olan, idare edilen insanların ahlâkî yapılarıdır.
Her insan suçu kendinde aramalıdır. Herkes kendinin avukatı olduğu, suçu hep dışarda aradığı müddetçe, müsbet mânâda mesafe katetmek mümkün değildir... İnsanlar, iç âlemlerinde, özlerinde kendilerini değiştirmedikçe, Cenâb-ı Hak onları değiştirmez. 
(Ra’d, 13/11)
Eğer içte bir bozulma olursa, bu mutlaka, zirvelere kadar her tarafa yansır. İnsanların iç istikameti için de aynı şeyleri söylemek mümkündür. Demek oluyor ki, idare edilenlerin durumları, idare edenlerin durumlarına, âdeta sebep-netice münasebeti içinde bir müessiriyeti var. “



AMERİKAN DOLARININ GERÇEK SAHİPLERİ

Amerikan halkı kullandıkları paranın sahibi değildir.Dolar ABD’nin parası değil.  ABD’nin  “Dolar Basma Hakkı” yoktur. Doları FED basıyor. FED ise 8 aileden  ibarettir: Rothschild, Rockefeller, Goldmen Sachs, Lehman Brothers, Kuhn Loebs, Warburg, Lazard ve Moses Seifs. Amerikan Hazinesi doları bu global çeteden borç olarak alır. Bunun karşılığı bu çeteye her yıl 500 milyar dolardan daha çok faiz öder. Yani zavallı Amerikan halkı kendi parası sandığı doları, çeteye faiz ödeyerek kullanabiliyor. Dolar ise karşılıksız bir paradır. Yani sadece kâğıt. Dövizin değerini ve paraların faiz oranlarını ise Londra’daki LIBOR belirliyor.Bu çetenin  finansal tetikçileri mevcut. IMF ve Dünya Bankası da bu işin koruma kalkanı.

27 Ağustos 2018 Pazartesi

ALLAH'A DUA EDERKEN

Allah'a dua ederken Frenkler ;Ey Kribatur,Acemler;EyHuday, Türkler ;Ey Tanrı, Habeşler; Ey Vak, Rumlar; Ey Siya (Theo), Ermeniler;Ey Asfac, Araplar ; Ey Allah diye seslenirler.Bu değişik lafızlar aynı manaya delalet eder

KORKUDAN İMAN ETMEK


 Tek bir kavim hariç bu imanın faydası olmamış ve azap tahakkuk etmiştir.Allah Teala bukuralı; Yunus peygamberin kavmi gibi bazı istisnalar hariç , azabı gördükten sonra korkudan iman edenlerin, bu imanlarının ahirette fayda vermeyeceği ile ilgili değildir.Bu kural insanların hak ettikleri ceza ve azabı dünyada yaşarken çekeceklerini anlatmak içindir.”Yunus kavmi müstesna , azabımızı gördüklerinde onların iman etmeleri kendilerine fayda vermez; bu ,Allah7ın kulları hakkında uygulanan kuraldır”(Yunus 10/98)
Yani iman etseler dahi , bu imanları dünyada azap çekmelerini engellemez.Firavun da iman ettiği halde azaba uğradı

İKTİDAR GÜÇLERİNİN CUMA HUTBE ÖRNEKLERİ

1925 yılında Şapka Devrimi’nden üç ay sonra Konyalı muallim Hüseyin Refik “Şapka istimalinde (kullanılmasında) mahzur-i dini olmadığı”na dair bir hutbe kaleme aldı. Hutbe 1925 yılında Kasım ve Aralık aylarından Konya’nın camilerinde Cuma namazlarında hutbe olarak okundu.
Hutbenin sonu bu coğrafyada Bizans’tan beri süregelen din-devlet birliği geleneğinin veciz bir ifadesiydi:
“Cümlemizin vatani, dini, siyasi her işimizi hal ve akde mebus ve vekil intihap ettiğimiz milletvekili dindaşlarımızın, ulü’l emr olan mübeccel hükümet-i Cumhuriyemizin dört dini delile ve memleketimizin asri ihtiyacına muvafık gördüğü medeni kisveyi giymemek dinen, aklen, siyaseten büyük mesuliyet gerektirir, başkaları için ibret olacak cezaları davet eder. Müslümanlık, Türklük iddiasında bulunan her fert yaşamak ister, Allah’a, Peygamber’e karşı kulluk vazifesini yapmak isterse bugünkü hükümetimizin emirlerini ifada zerre kadar bahane göstermemeli, can ü yürekten itaat ve riayet etmeli...”
( Kaynak: İsmail Kara, Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslam, Dergah Yayınları, 2008, s. 124-125)
Devlet, mesajlarını aktarmada her Cuma günü vatandaşlarının büyük bir çoğunluğunun toplandığı camilerde okunan hutbeleri hep iyi bir fırsat olarak gördü.
Buna darbe dönemleri de dahil. Devirdikleri Demokrat Parti’yi irticacılıkla suçlayan 27 Mayıs darbecileri de Cuma hutbelerinde halka propaganda yapmaktan geri durmamışlardı.
27 Mayıs darbesinden hemen sonra Diyanet tarafından müftülüklere gönderilen talimatta, o yıllarda merkezi olmayan hutbelerde 27 Mayıs darbesinin övülmesi açıkça istenmişti.
O hutbelerden biri o sırada yargılanan Demokrat Partililere atıfla Yasin suresinin ayetleri okunarak başlamıştı:

Ey Allah'ın kulları, sadede gelirsek; yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Artık bugün (hesap günü) hiç kimseye zerrece zulmedilmez ve siz ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.”
Hutbenin Türkçe bölümünde ise mesaj açık ve netti:
"Aziz cemaat!
Kahraman ordumuzun hummalı çalışmaları ve semereli gayretleri cümlemizin malumudur. Bu yolda bize düşen millî, dinî ve insanî vazifelerimiz vardır. Her şeyden evvel şunu bilmeliyiz ki Türk milleti cesur ve olgun ve necip bir millettir. Asla haksızlığa, adaletsizliğe tahammülü yoktur. Varlığını ve egemenliğini vatan ve millet uğrunda feda etmekten çekinmeyen ulvi bir millettir. Zira ecdadından aldığı tecrübe bunu iktiza ettirmektedir. Fatihlerin, Yavuzların, Yıldırım ve Atatürk’ün izinden giden kahraman bir milletiz. İşte Milli Birlik Komitesi ve âzası bu ulvi milleti temsil etmektedir.”
(Kaynak: İsmail Kara, "Cami, Ordu, Siyaset: 27 Mayıs İhtilaline Dair Bir Hutbe", Toplumsal Tarih, sayı:173, 2008, s.42-48)
Diyanet, aynı zamanda bir devlet dairesi olunca, her devirde zaman zaman o günkü iktidarların istedikleri mesajlar Cuma hutbelerinden halka duyuruldu.
Bunların en meşhurlarından biri 2001 ekonomik krizi sırasında 31 Ağustos 2001 günü Cuma namazında Türkiye’deki bütün camilerden okunan “Türk lirası milli itibarımızdır” başlıklı hutbeydi. Maliye bürokratlarının da eli değmiş gibi duran hutbe herhalde İslam tarihinin en teknik ekonomi tabirlerinin bulunduğu Cuma hutbesiydi:

“Muhterem Müminler!
Bir ülkenin milli parası ise, o ülkenin diğer devletler nezdindeki milli onurunun sembolüdür. Artık uluslararası ekonomik hayatta, yabancı paralar karşısında milli paranın paritesinin yüksekliği, o ülkenin itibarının da göstergesi kabul edilmektedir. Milletlerin tarihinde zaman zaman sıkıntılı ve zor dönemler olmuştur. Üzülerek müşahede etmekteyiz ki; milletimiz 30 yıldır ağır bir enflasyonist baskı altında yaşıyor. Ekonomimiz ciddi problemler ile karşı karşıya. Bu bağlamda döviz dengesinin istikrara kavuşamaması, döviz kurlarının aşırı derecede yükselmesi, milli paramızın değerinin gittikçe düşmesine ve sonuç olarak da vatandaşlarımızın her geçen gün biraz daha fakirleşmesine sebep olmaktadır. Artık maalesef milli paramız yerine evler, yabancı paralar ile kiralanmakta, çarşı pazarda insanımız döviz ile alış-veriş yapmaktadır. Ülkede emek-sermaye-istihdam ve üretim dengesi, yerini sadece döviz alınıp satılan bürolara bırakmıştır. Bu gidiş doğru değildir.
Muhterem Müminler!
Milletimiz, tarih boyunca pek çok sıkıntı ile karşılaşmış ve bunları omuzlayarak aşmıştır... Milli irademiz ile, bugün karşı karşıya olduğumuz bu ekonomik problemleri aşacağımızdan da kuşkumuz yok. Ancak; önce milli irademizin, milli hakimiyetimizin ve hükümranlığımızın en önemli göstergelerinden, sembollerinden biri olan milli paramıza, Türk Liramıza gereken değeri vermeliyiz. Ürettiğinden fazlasını tüketen hem de borç alarak tüketen değil, kısaca tüketim toplumu değil, üreten insanlar olmalıyız, paralarımızı dolara marka değil, dövize değil; üretime yönlendirmeliyiz.”
Bu hutbeden 18 yıl sonra yine ekonomik olarak sıkıntılı günlerden geçerken, geçen hafta Cuma hutbesinde minberlerlerden benzer ekonomik mesajları duyuldu. Diyanet’in merkezden hazırlayıp bütün camilere gönderdiği hutbede müminler “ekonomik saldırı”ya karşı koymaya çağrılmaktaydı:
“Aziz milletimiz, dün en ağır şartlara rağmen yedi düveli dize getirdiği gibi, bugün de feraseti ve Allah’ın inayetiyle hainlere geçit vermeyecektir. Dün 15 Temmuz işgal girişimine göğsünü siper ettiği gibi, bugün de ekonomik ve teknolojik her türlü saldırıya korkusuzca karşı koymasını bilecektir. Nihayetinde hak ile bâtıl arasındaki savaşın adı, zamanı, zemini ve şartları değişmiş olsa da değişmeyen tek bir gerçek vardır ki, o da; “Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz” ilâhî fermanıdır... Maddi varlığımıza, manevi değerlerimize, el emeğimize, ürünümüze, yavrularımızın yarınlarına sahip çıkalım. Tutumlu olmaya, sade ve mutedil harcamaya, israftan uzak durmaya her zamankinden fazla özen gösterelim.”

26 Ağustos 2018 Pazar

ALLAH ADAMLARININ KONUŞMALARI

Resuller, nebiler veonların varisleri konuştuklarında; hem halkın hem de bilgili ve seçkin insanların birlikte anlayacakları bir dil kullanırlar ve bu kadarıyla yetinirler. Böylece seçkinler halkın anladığının dışında daha fazlasını da anlarlar.Bu nedenle onlara Havas/seçkin adı verilmiştir.

ALLAH ADEM'İ KENDİ SURETİ ÜZERE YARATTI

Hz.Peygamber (sav)'in buyurduğu  bu söz şöyle anlaşılmalıdır.YaniAllah, kendisinin zat,sıat ve isimlerinden oluşan ilahi nitelikve özellikleriniAdem peygamberebir proğram olarak yüklemiştir.Yüce Allah'ın yarattığı bu insan kamil/olguN/EKSİKSİZ OLARAK YARATTIĞI KAMİL İNSANDIR..Buyücelikten dolayı alemdeki her şey insana boyun eğmiştir.Bu hakikatları bilene insanı kamil, bilmeyene insanı hayvan denir.

HZ.MUSA İÇİN ÖLDÜRÜLEN ÇOCUKLAR

Firavunun Hz.Musa yüzündendoğacak tüm erkek çocukları öldürmesinin gerçek nedeni ,Hz.musa'yı güçlendirmek içindir.Öldürülen her çocuğun ruhu Hz.Musa'nın ruhu ile birleşti veonu çok güçlü bir insan haline getirdi.Çünkü her öldürülen çocuk Musa'dır diye öldürülmüştür.Musa öldürülençocukların toplamıdır.

HAZRETİ LOKMAN'A VERİLEN HİKMETLER

Yüce Allah kitabında "Biz Lokman'a hikmeti verdik.."(Lokman 31/12) buyurmuştur."Hikmet verilen kimseye hiç şüphesiz büyük hayır bağışlandı"(Bakara 2/269) diyebuyurdu.Hikmet bazen açık sözle ifade edilir bazende ifade edilmez.Açıkça ifade edilen hikmete birörnek vermek gerekirse Hz.Lokman'ın oğluna verdiği öğüttür:
""Ey oğulcuğum, Yaptığın iş(iyilik veya kötülük) bir hardal tanesi kadar bile olsa ve bir kayanın içerisinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde olsa , yine de Allah onu ortaya çıkarır.."(Lokma n31/16).Bu ayette hikmetin açıklanan kısmı:hardal tanesi kadar bileolsa yapılan iş ve eylemlerin hesabının verileceğidir.Açıklanmayan ise bukuralın kimi yada kimleri kapsadığıdır.Hz.Lokman'ın bir kısmını açıklamadığı hikmet evrende bilinen her şeyin  ama herşeyin Kendisi olduğu gerçeğidir.
Bu gerçek üstükapalı bir şekilde genel olarak açıklanır ama ayrıntılıolarak açıklanmaz.Yani herhangibir şeye "Bu Allah'tır" denmez.Dense bile , bu sözü Allah'ın , varlıkların hepsini Zatı ve ilmiile kuşattığı bilgisine sahip olan diyebilir.Bunu da öyle ulu orta değil ancak yerinde ve zamanında söyler.
Çünkü Allah ,Zat/Ehadiyyet/teklik mertebesinde apaçık var olduğu halde , O'nun dışında hiçbir şey mevcut değildir.Her şey O'nda gizlenmiştir.Bu durumda tüm alemin varlığı gizli, ana Kendisi apaçık ortadadır.Buna karşın , apaçık var olan Allah, bumertebede, insanlar için gizlinin de gizlisidir.

MAL NEDİR?

Malın "mal" olarak isimlendirilmesinin sebebi , kalplerin ona meyli/düşkünlük göstermesinden  vemal, kendisine duyulan ihtiyaçtan dolayı istenen ve arzulanan biraraç olmuştur.İsrailoğullarının buzağıya tapınmasında altınlarının araç olduğu gibi.

25 Ağustos 2018 Cumartesi

PEEYGAMBERLER ZAMANININ EN AKILLI KİMSELERİDİR

Peygamberler, getirdikleri her türlü haber ve bilginin kaynağı Allah olduğu için , elbettezamanlarının en akıllı insanlarıydı.Onlar aklın kabul ettiğini kabul etmişler, ayrıca aklın kabul etmediği, anlamada çaresiz kaldığı  ve imkansız gördüğü bilgi veolayları inkar etmemişler ve bu tarz olayları, ilahi tecellinin sonuçları olarak kabul etmişlerdir.
Akıl ilahi tecellinin sonuçlarını gördüğünde hayretlere düşer.Bu durumda kul, Allah'ın kulu ise, aklı O'na havale eder.Ama teorik düşünce ve aklın kulu ise ,Allah7ı aklın anlayışı altına sokar.Ama bu durum kulundünyada yaşadığı sürece böyledir.Ahirette her şeyi açık seçik görüp anlayacaktır.
Arifler ise , dünya yaşamlarında ahiretle ilgilibilgilere sahiptirler.ki bu, kaçınılmaz şekilde böyledir. Ve onlar insanlar arasında gözlenmişlerdir.Bu gerçeği ancak kalb gözleri açık olanlar anlayabilir.Arifler bu dünyada ölmüş oldukları için(nefsini öldürmüş olduklarından) ilahi tecellileri bilecek şekilde yeniden dirilmişlerdir.Allah onların kalbleri üzerindeki perdeyi kaldırmıştır.Bu nedenle arifler insanların bilmediğini sbilir ve görmediklerini görürler.Bu ayrıcalık onlara Allah7ın armağanıdır.

GURUR GAFLET SEBEBİDİR

Gurur gaflet sebebidir.Gurur ehliolmayan, dünyada da Hak'dan gafil olmaz.Bunlar dünya malını, çoluk cocuk gibişeyleri Hak'dan gayri görmediklerinden dünyadaki hiçbir şey Hakk'ın huzur ve şühuduna mani olmaz.

GÖNÜL HASTALIĞININ DERMANI

Ledün ilmi ,Hakk'ın zatıyla ilgili sırlı bilgiler olup Resullerinden ve veli kullarından dilediğine verir.İlmiLedün dersinigörüp kemaline nail olanlar, gönül hastalarının derdlerine derman olur ve irşadlarıyla onları sevindirirler.
İLM-İLEDÜN DERSİNE ARİF OLAN KİŞİLER
HASTA-DİL OLANLARIN DERDİNE LOKMAN OLUR
Niyazi-i Mısri

24 Ağustos 2018 Cuma

ENBİYA VE EVLİYA SÖZLERİ

Enbiyanın sözleri asuman-ı Hak gibidir.yani semavidir,Evliyanın sözleri bu asumani sözlere zinet(süs)verir, onları anlaşılır halegetirir.Evliya'nın bazı sözleri, enbiyanın öszlerine muhalif görünür ise de hakikatte muhalif olmayıp özün özü ve zinetidir.Ahiret inkarı değildir.Evliya ve enbiyanın birbirine zıt sözü yoktur.Ehlullah sözünün şer'işerife hilaf olduğunu zannetme.KMürşidi hakikinin sözünü işitecek kulak, zevk edecek irfaniyet vevicdan lazımdır.Evliya sözlerini Hak'dan işitip kelamın Hakk'ın olduğunu idrak ettiğin zaman busözlerin hiçbirinde kusur(noksanlık) ve fütur (çatlak)bulamazsın.

HAKİKAT SIRRINI İFŞA EDENLER AYNI AKİBETE DÜÇAR OLURLAR

Hakikat sırrını kim izhar etse , onu nakibeti aşk şehidi Mansur gibi "Enel Hak" narasını vurup berdar olmak(asılmak) olur.
Aşk askeri saltanat mülkünegirince İbrahimEthem'in tahtı tarumar olur.Aşk şeraretinin (kıvılccımının) hangi vücud hanesine isabet ederse onu yakıp yok eder, varlık eseribırakmaz veşirk kalmaz.
Ar ve namus masivadır(perdedir)Aşk ise masivayı yok ettiğinden vehminürettiği tüm şeyleri yok eder.

CEMAL'E CELALDAN GİDİLİR

Hüsni Cemal, celal kılıcıyla tecellieder.Cemale celalden gidilmesi , Allah'a doğru seyredenlerin seferlerisırasında sıfatlar mertebesindekalmasın , zata terakki etsinler  diyedir.Salik ancak bu şekilde cemal vecelale nail olup visale erişir.

YUNUS EMRE

LEDÜNNİ SIRLARI  TÜRKÇE İFŞA EDEN YUNUS EMREDİR
Yunus Emre Türkçe ledünni sırları ilkdefa –mecazen ve mealen-ifşa eden kişidir.İbniarabi, Bayezid,Cüneyd,Hallac,Sühreverdi gibi önceki gelenler(selef) bu sırları arapça ileaçıp örtmüşlerdi.Sonraki gelenlerin ilki olarak Yunus ilk kez ana dili Türkçe ile açıp örttü.Ehlullahın büyüğü küçüğü olmamakla birlikte Yunus, çilesini çekerek öncemananın şifresini kırmış sonra da bunu ana dili Türkçeye uyarlamıştır.Onun büyüklüğü Türkçe’yi yepyeni bir mana dili haline getirmesinde gizlidir

İPEK BÖCEĞİ VE DUT AĞACI(SALTANAT SAHİPLERİNE)

İpek kurtları dut ağacının yapraklarını yerken tatlı geldiğinden güle güle yer,ağaç da yapraklarım yok oluyor diye ağlar.Ağaç tekrar yapraklanır  da ipek böceği kozamı öreyim derken sonunda kendini telef eder.
İktidar ve saltanat sahipleri bu makamda kendilerine emanet edilen ümmetin malını tatlı tatlı harcarken bilemezlerki ipek böceği gibi kendi etraflarını koza ile örüp telef olacağı bir yere kendilerini hapsetmektedirler.Beraber yedikleri işbirlikçileri ise bu cürümleri açığa çıkartan bir ifşaatçı (gizli tanık) olarak öldürücü zehri mutlaka zerkedeceklerdir.

SEKR HALİ

Hakikat ehliindinde sekrde(vecdilekendinden geçmede) kalıp sahva (aydınlık makamına) dönmeyenler de fark vetemyiz yoktur.Bu sebeblesekr ehline , sabi ve gayri baliğ(çocuk ve bayiğ olmayan) tabirederler.
Samed sırrı Ahmed’de (sav) zuhur ettiğinde  yani ezelde, Hak ehliCenab-ı Hakk’ın vahdaniyetini ikrar, risaleti olduğu gibi tasdik etmiştir.Ricali rüşdden(baliğ kişilerden) oldukları için ebedi hayatla dirilmişlerdir.

KAMİLLERİN TERAKKİSİ VETENEZZÜLÜ

 Hazreti Yusuf’unvarlık kuyusuna düşüp Yakup’dan uzak kaldığı gibi kamiller dahi kemalatları hasebiyle bazen yükseliş bazen de iniş makamlarında gezerler fakat her halukarda Hak’dan gaflet etmediklerinden onların iniş mertebelerinde dolaşmaları da yükseliş (terakki mertemesi) ile aynıdır .

ALLAH DOSTLARI


Allah dostları içinde bulundukları huzurortamına göre , bazen teferruatlı bir şekilde , bazen dehakikat lisanı ile konuşurlar.Onların hallerinin tatmadan , kendilerinitanıyamayız ve onların iç alemlinenüfuz edemeyiz.Çünkü, yüzmebilmeyen birisinin kendisini denizeatması  kendi zararınadır.Unutulmamalıdır ki bizevacip olan Allah dostlarının duasını almak veonların bereketlerinden istifade etmektir.Onların amelleri gibiamel işliyemeyeceğimizden yapılacak budur.
Allah dostlarının lisanları maneviyat aleminedaldıkları vakit çeşit çeşit olur.Onların işaret ve kelimelerinden anlaşılabilenler olduğu gibi , anlaşılamayanlar da olabilir.Onların öyle hallerivardır ki birkısmı tabir ve tefsir edilir, bir kısmı ise edilmez.Onların öylesırları vardırki hiçbir tevilci , hiçbirtabirci ve hiçbir tefsirci muttali olamaz.Bu nedenle Allah dostlarının hallerikonusunda Allah’a teslim olmak ve onlara hüsnü zanda bulunmak düşer.Allah dostlarına iftira atan ve dil uzatanlara Allah buğz eder, yardımını keser,ibadetlerini kabul etmez

BERZAH NERESİDİR

Berzah araftır(cennet ve cehennem arasındaki konaktır).Cennet ve cehenneme dahil olmayı gerektiren iman ve küfür kendilerinde karar verilmeyen kişilerin mekanıdır.

AVAMIN HAŞR DÜŞÜNCESİ AHİRETTEDİR

Avam haşru neşr denilen bu zorlu yolculuğun ahirette olacağını söyler.Gerçek muvahhid dünyadamüşahedeeder ve yaşar

ZAT TEVHİDİNE ULAŞAMAYANLAR:MUSEVİLER VE İSEVİLER

İnsanların bir bölüğü sırf tenzih üzeredirler ki Musevilerdir.Diğeri sırf teşbihte bulunan İsevilerdir.Diğer tenzih ve teşbihi cami bulunan Muhammedilerdir.
Tenzih;Her türlü kusur venoksanlardan uzak demektir,batındır.
Teşbih; Benzeme demektir,zahirdir.
TEVHİD;Zahir vücud ile batını kendinde toplamaktır.
Cem'siz , yalnız fark ile giden ,açık şirkten farksız,yalnız cem ile giden dezındıklıktan kurtulamaz.İseviler veMuseviler yalnızca teşbih ve tenzih yolundan gittikleriiçin zat tevhidine ulaşamazlar.
Tevhid,cem'ül cem'de tamamlanır.Cem'de Hak zahir ,halk batın,hazretül cem'de ise halk zahir,Hak batındır ki makamı şeriattır.Cem'ül cem' dahi bu iki cem'in cami'idir.Vahdet ve kesret, tenzih ve teşbih bu makamda tevhid edilmiştir.Cem'ül cem de salik ne kendini ne halkı görebilir,bu nokta da o yalnız Hakk'ı görür.
Fark, halk ile Hak'dan perdeli olmaya denir.Cem ise Cenabı Hakkı halksız müşahede etmektir.Cemül cem halkı-fark halinde iken yanikendini kaybedip yitirmeden , bircezbe eseri olmadan Hak ile kaim bulmaya derler.Cem salikin fenası mertebesidir.Cem ül cem ise salikin bekabillah iele muttasıf olması tüm mahlukatı Hak ile kaim bulmasıdır.Kesretivahdette, vahdetikesrette müşahede etmesidir

İNSANI KAMİL SÖZLERİ

Zata terakki eylemek için mürşidin her bir kelamı nurdan bir kanat olmakla , gönlüne vahdet nurunun kanadını takan muhib , marifete vevuslata ulaşır

VUSLAT ZEVKİ VE İRFANİDİR

Vuslat birbirinden ayrı iki şeyin birbirine ulaşması demektir.Bu ise iki vücudun birbirine girmesini, birbirini karşıması ve benzerinin bulunmasını gerektirir.Kulun,Hakiki Mabud hazretlerine karşı ne bir benzerliği ne de hususi vücudu vardır.Mabud hazretleri mekandan, birşeye karşılık olmaktan  ve bir şeye benzemekten uzak ve arınmıştır.Böyle olunca vuslat -cismani değil-zevki ve irfanidir.Allah'a ulaşmak, Allah'taolmaktır.Uzaklık ve farklılık vehm olunan mesnet bir mazharın zahiri ve bir sultanın saltanatı olup ondan başka mevcud ve mütecelli olmadığını zevken arif olmak bu hakikatı gönülde yaşamaktır.Buda taşrada aramakla ve kitap karıştırmakla ihsan olunmaz.Mürşidi Kamilin himmetiyle kendi kendinde bulup gerçekleştirmekle olur

23 Ağustos 2018 Perşembe

NİYAZİ MISRİ DİLİNDEN AYETLER

Can ilden göçmeden cananı bulmazsa ne güç
Yarini terk etmeden yaranı bulmazsa ne güç
Can ıztırari ölümden önce bedenden çıkıp Hakiki Yar Hazretlerini bulmazsa arif olamaz"Men kane fi hazihi a'ma fehuve fil ahireti a'ma-Kimki bu dünyada kör ise ahirette de kördür(İsra /72) 
Sureti insan içi hayvan olursa kişinin
Taşlar ile döğünüp insan bulmazsa ne güç
Surette alim,abid içi şirk ve hasedle dolu kişi,kamili bulmaz ve irfaniyeti tahsil etmezse "Ulaikel en'ami bel hum edall-Onlar hayvan gibidirler, belki yolca onlardan daha şışkındırlar(Furkan /44)
"Fakrufahri" devletine erişen sultan olur
Fakr-ı tamme erişip sultanı bulmazsa ne güç
"el-fakru fahri ve bihi eftehiru"-Fakirlik övüncümdür , onunla övünürüm. hadisi şerifine mazhar olup Allah'ta tam fena bulunca açılıp kemaliyle zuhur eder.Bu mertebeye terakki eden kişide "İza temmel fakru fiehüvallah-Fakr tamamlandığında o , Allah'tır.kavlince ikilik ve gayriyyet eserikalmaz.Bu fakr sultanını bulmayan kişinin hali müşküldür.
Herkesin derdine derman yine derdindedir
Derdinin içindeki dermanı bulmazsa ne güç
Dert cehaletinin dermanı irfandır.İrfanda taşrada olmayıp herkesin kendisinde bulunur.İnsan irfaniyeti kendisinde bulmazsa , cehalet ve gayriyet ateşinde yanacağından güçlük görür.
Bunda gelmekten murad çün kim Hakk'ın irfanıdır
Ey Niyazi kişi ol irfanı bulmazsa ne güç
Alem sahrasına gelmekten murat "Vema halaktül inse vel cinne illa liya'budun-Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diyeyarattım-Zariyat /56) ayeti gereği Hakk7a arif olmaktır.İnsan Hak irfanını bu alemde bulmaz da cehalette kalırsa , onu ağlayıp sızlaması kurtarmaz
(Niyazi Mısri hazretleri)

VÜCUD İTİKADINDA İNSANLAR ÜÇ KISIMDIR.

Vücud itikadında insanlar üç kısımdır:
AVAM,"alemin vücudu vücudullahdan ayrıdır" diye itikad ederler vealeme ayrı ayrı vücud verirler.
HAVAS,"alemin vücudu vücudullah'ın zıllı ve eksidir" derler.Aleme hususi vücud vermezler se de gölgede varlık ve gayrılık bulunur.
HAVASUL HAVAS olan hakikat ehli"aleminvücudu yoktur, alem Hakk7ın vücuduyla kaim ve mevcuddur" itikadı sahihindedirler.

ŞEYH BEDRETTİN'İ NASIL ANLAMALI

Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedrettin özel birisidir.Niyazi Mısri hazretlerinin çok iltifatları vardır.Varidat isimli eseri tasavvufun özünedairdir.HazretiNiyazı İbniArabi ve Şeyh Bedrettin'e iltifatlar eder:
Muhyiddin ü Bedrettin etdiler ihya-yı din
Derya Niyazi Füsus enharıdır Varidat"
(Şeyhi Ekber ilmü ledünden beyan eder.Ehliirfan indindeİbniArabinin kitaplarından Füsus birdenizmesabesinde olup Varidat o denizi besleyen nehir olmakla her arifin güzideleridir.

BEŞ OLAN BİR

"Evvelu ma halakallahu nuri, evvelu ma halakallahu ruhi, eveelu ma halakallahül-akle,evvelu ma halakallahu'l kalem, evvelu ma halakallahu 'l-arşe"
("Allah'ın ilk yarattığı benim nurumdur.Allah'ın ilk yarattığı benim ruhumdur.Allah'ın ilk yarattığı akıldır.Allah'ın ilk yarattığı akıldır"
Bunların beşi de birdir.
Kendi zahir, diğerlerini açığa çıkarmak hasebiyle nur, hayat vermek cihetiyle ruh, idrak eylemek cihetiyle akıl, mücmeli tafsil etmek münasebetiyle kalem, cümlesini ihata kılmak itibarıyla arş diye isimlendirdi.
Beşi o nurun sıfatıdır.Mahlukatın evveli Nur-ı Muhammedi olmak haysiyetiyşle cihanın şulesi(aydınlatıcı ışığı) ademdir.O şuleden hayat veren ademdir.

KABARCIKLAR,DENİZ,DALGA

Hepsi denize aittir.Kabarcıklar vedalgalar sonsuzdurama hep aynı denizin görüntüsüdür.Gök ve yerdevearasında her ne varsa vahdet-i zattan gayrı değildir.Kesret, satın sıfat ve isimlerinin ilmidir.Zatında kesret ve çoğalma yoktur.Deniz bir olup dalgalar sonsuzdur.Dalgalar denizden ayrı değil, denizin kendisidir.

OTUZ İKİ HARF

Semavi kitapların dördü otuz iki harf üzerin indirilmiştir.Bu harflerin tamamı Hakk'ın zahiri yüzünün görüntüleri ve açıklamalarıdır.Alemde ne konuşulsa otuz iki harften olup bunlar da vahdet noktasının görüntüleri ve açıklamalarından ibarettir.

HAKK'IN AZAMET VE SALTANAT MERTEBELERİ KİTAPLARI

Hakk'ın sonsuz olan azamet ve saltanat mertebesinin fasıl ve beyanında okunması gereken nice kitaplar vardır.Zahiri ve batıni mertebelere arif olanlara Hakk'ın sıfatlarına ilişkin sorulara vahdetten cevaplar verilir.

MARİFET SAHİBİ OLABİLMEK

Marifette yüce gönüllü (alicenab) birkişi olmak,dünyevi ve uhrevikederlerden kurtulmak istiyorsan irfan ehlinin eşiğine yüz sürüp , zillet ve yokluğu kabul edip onunyolundan yürümekgereklidir.
Dünya işlerine çok dalmamak gerekir.vakti zikir ve tefekküre ayırmak gereklidir.Dünyada kimse arzusuna kavuşamamıştır.Burada mamur olana rastlanmamıştır.Bir tarafı imar ederken diğer taraf harap olur.Dünyanın mamuriyeti hakikatı idrak etmektir.Onun hakikatını idrak ettiğin kadar kendini mamur edersin.Arif olmaz, dünyayı anlayamazsan , onu imar etmeyeçalışırken kendini viran edersin.
Gaflet ehlinin çoğu seraba benzeyen dünya hayatını ebedisanıp neler neler ümit ettiler.Hiçbiri burada hararetini giderecek birdamla su , yani bir fayda bulamadılar.
Süluka girmek isteyenler birmüddet insanlardan uzaklaşıp evrad ve zikirlemeşgul olmalıdır.Hak'dan gayrı görme, Hak kelamından başka bir şey işitme ve dil kapılarını bağlayabilirsen Hak Teala sana tevhid vevuslat kapılarını açar.
Göz kulak ve dil kapılarını bağlamak,Hak'la görmek,Hak'la işitmek ve konuşmakla olur.Halktan kaçarak değil.
Zaruri ölümden kurtulmak istersen aşka yönel.

22 Ağustos 2018 Çarşamba

HZ.MUSA/HZ.HIZIR BİRLİKTELİĞİNİN MANASI

Mürid dahi mürşidi Kamile teslim olduğunda varlık(benlik)gemisini delip nefs çocuğunu katl ve duvarı tamir edip beşeriyet elbisesinden soyunduktan sonra benlik duvarını tamir veAllah ile var olacağını bildiğinden teslimiyeti tamm göstermelidir.Seyrisülukunda görüp yaşayacağı şeylere muarız olmazsa muradına nail olur.Musa (a.s) gibi mürşidine karşı çıkarsa yoldaşlığından ve Hakka vuslattan mahrum olur.Dersi kendine nispet ettiği akıl ve fehmden alıp ilmimle Hakka vuslata yol bulurum dersen binyıl çalışsan aklın ve ilmin sana delil olmaz.Bunlar masiva ve Hakktan sana perdedir.Bunları nefsinle beraber Hakk'ta mahv edip de ilmin Allah için olduğunu idrak ettiğinde dersini ilmü ledünden alırsın.Vuslatına delalet edecek bu ilimdir.Zahir bilgilerden vuslat yoluna fayda gelmez,.İzzet istersen yürü var bekle zillet kapısınıSana düşman olan beşeri nefsini aşk ateşiyle yakıp tam yokluğa ulaşırsan nefs, Allah için kimya olur.Kesret ve fayriyet çöpünden eser kalmaz.
Ariflerin makamı yedidir.Sonuncusuev-edna'dırb.Bumakamları zevk ile kat eden zahirde vebatında Hakk'dan gayrı görmez, makam ve mertebelere -gayriyyet olduğu için-itibar etmez.Nihayet kemalet budur.

HERKES MEŞREBİNE GÖRE HAREKETEDER

Halat(Haller,suretler) eşyada noksansız vaz olunmuştur.Bazılarında noksan görünmeleri istidatları icabındandır.İstidatlarının farklılıkları mevalidi selasede yani madenler, bitkiler ve hayvanlarda fazla oyalanmaktan kaynaklanır.
Ezeldeaşk badesi içen kamil olduğu gibi bu badeyiiçen kemalatüzere zuhur eder.Ezelde curası isabet etmeyen cehalettekalır.
"Kulküllün yamelu ala şakiletih(De ki:Herkes kendimeşrebine göre hareket eder-İsra/84)

ALLAH'A GİDEN YOLLAR

"Et-turuku ilallahi bi-adedi enfasil halaik"(Yaratılmışların nefesi adedince Rahman'a giden yollar vardır.Her Hak yolcusunun kendi isteğiyleyöneldiği bir yoluvardır.Aklı selim sahibi kişi Hz.Mustafa'ya uyar.Hz.Peygamber(sav)'in aklı şirk ve kesret evhamından ezelden selimdir.Aşk il maşuk Hazretlerinevasıl olmak yolunu açık bulur.Haktarik saliki aşk kaynağı olan mürşide uyar.Maksadına nail olur.Aşkı olmayan  "Kulillahu summezerhum fi havdihim yelabun((Resulüm) sen Allah de sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar-Enam/92) emriüzerine kesret havuzunda ve ikilikte balıklar gibi kalır.

21 Ağustos 2018 Salı

FAKİR KİMDİR?

Fakir nefsinevarlık nisbet eden,Zengin(gani)Allah'da olandır.

ADEM'E SECDE

İlmü Ledünnün zatına Resulullah (sav) ve esmaya Adem (a.s) emin vemüzahir oldular(açığa çıkardılar)Ulumuenbiya ikisinden zahir oldu.
Hz.Adem (a.s) Hak halkın batını, halk Hakk'ın zahiri ve kemalatı olduğunu anladı.Bunu bugün anlayan da Adem'dir.Hz.Adem (as),Zahir ve batın Hakk Teala olup gayrı olmadığını arif olmakla kemal buldu ve meleklerin tazimine müstehak oldu.
Adem'e secde eden Hakk'a kul vemakbul olur.Bundan kaçan ise iblis gibi rahmetten uzaklaştırılmış olur.

20 Ağustos 2018 Pazartesi

NİYAZİ-İ MISRİ'NİN NİYAZI

Ey asilere merhamet eden , hor ve hakir olarak huzuruna gelen bu fakir günahkara merhamet et.
Ömrüm geldi geçti amma (neyazık ki) elimden hiçbir şey yok
Yüzümü ağart tamamen ve kalbimde olmayan o (aşk vehakikatla ilgili) zevki bana tattır.
Taatim riya(gösteriş) veşöhret içindir.Bu iki hasletten de ne yazık ki kurtulamadım.
Rabbime halis ve muhlis olarak itaat edip muti olamadım.
Ya Rab zelilkulun bütün heva ve hevesleriyle hastalanmış olarak sana geldi
Ey Alim olan Allah'ım günahlarım o kadar çok ki sana gelecek yüzüm yok.
Ey Kerim olan Allah'ım lakin senin afuvvismine itimadım kavidir.
Ey Halim olan Allah'ım günahkarların en büyük günahının , senin katında kıymeti yoktur
Ey Hakim olan Allah'ım ,senin yüce fazlından başka bizimderdimizin dermanı yoktur
Mısri'ye herkese bahşettiğin cömertlik denizinden bolca ihsanda bulun
Ya Mevla Rizanı kazanmam için bana yol göster.Çünkü sen rıza yollarını gösterenlerin en hayırlısısın.

İRŞADA EHLİYET

Vuslat irfaniyet olduğu gibi Allah'a doğru seyir ve meşakkati dahi vuslata vesile ettiğinden sultandır,zillet değildir.Vuslattan sonra irfaniyetle Hayy olan mürşit, müridleri fenadan sonra ihya eder.Beka mertebelerini zevk etmeyen mürşit olamaz ve irşada ehliyeti bulunamaz.Böyle biri iddiasında yalancıdır.
Oraya cezbe ile ulaşılır.Cezbe elimizden tutup bizi Hakk'a ulaştıran yegane esirgeyip gözeten vasıtamızdır.

KUŞKU VE İMAN

İnsanoğlu ,Allah7ın indirdiği hükümlere hep kuşku ile yaklaşmıştır.Bu nedenledir ki kuşku/şüphe,insanda akıldan daha baskın bir güve sahiptir.Akıl sahibi bir insanın aklı ne kadar olgUNOLURSA OLSUN , YİNE DE ALGILAMASINDA VE KARARLARINDA KUŞKUNUN ETKİSİNDEN KURTULAMAZ.Şu halde kuşku, insanın gelişmiş ve olgun zamanlarında bile onu emri altında tutan en büyük güçtür.
Allah Teala kendi nasıllığını anlatabilmek için hem tenzih hem teşbih yolunu açtı.Tenzihte teşbihi Hayal ile , teşbihte tenzihi akıl ile yaptı.Böylece ikisini birbirine bağladı.Çünkü tenzihin teşbihten, teşbihin tenzihten ayrılması kesinlikleolası değildir.
Bu nedenle, Allah, kendisini tanımlarken "O'na benzer hiç bir şey yoktur" diyerek kendisini hemtenzih ve hem de teşbih etti."O, işitine ve görendir."(Şura 42/11) diyerek yalnızca teşbih etti.Şüphesiz Allah'ı en iyi bilen yine Kendisi'dir.Kullar,Allah'ı ancak akıllarının erdiği şeylerle (nur,ışık,ışın,enerji gibi bildikleri bir şeye benzeterek)tanımlarlar; bazen de tenzihle sınırlandırıp hiçbir şeye benzetmeyerek O'nu hapsederler.Veböylece Allah7ın nasıllığını anlayamazlar.

RAHMETE ULAŞMANIN NASILLIĞI ?

Rahmete iki yoldan ulaşılır.Birincisi (kulun kendi gayretiyle yaptığı güzel ve hayırlı işlere karşı) zorunlu verilen rahmettir ki Allah7ın emirlerine uyan güzel iş ve eylemlerin karşılığı elde edilir.(Namaz,oruç,zekat gibi).Böyle bir nimet"Benim rahmetim her şeyi kuşatır.Bu rahmeti sakınanlara, zekat verenlere veayetlerimize inananlara vereceğim"(Araf 7/156)ayetiyle bildirir.
İkincisi ise;"İlahi ihsan " yoluyladır.Bu rahmeti eldeetmek için hiçbir hayırlı ve güzel iş yapman gerekmez.Böyle bir rahmeti , öncelikle Sevgilipeygamberimiz Hz.Muhammed (sav)'e sonra bütün peygamberlere, velilere  veyaratılışı güzel ve temiz olanlara verilen rahmettir.
"Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlayacaktır" (Fetih 48/2) bu rahmetin kanıtıdır.

"RABBİM BANA RAHMET ET"DUASI NELERİ KAPSAR

Rahmet ;"Rahmetim her şeyi kaplamıştır"(Araf 7/156) ayetiylede belirtildiği gibi her şeyi kuşatıp kapsayan bir rahmettir.Örneğin kul, "Rabbim bana rahmet et" dediğinde , bu rahmetin içinde el-Müntakim/intikam alan ismi de vardır.Bu nedenle geniş ve kapsayıcı olan rahmetin ilahi isimler sayısınca kolları vardır.ve her bir isme etkisi ve oranı farklıdır.
Bu nedenle rahmet, Allah'ın isteğe özel isimlerinden biriyle istenince etkili olur.Örneğin hasta bir kulun;"Ya Şafi/ey Şifga veren Allah'ım! Bana merhamet ve rahmet et" demesi gibi.Ancak şifa isteyen bir kul "Rabbim, bana rahmet et" diye dua etse bile ,eş-Şafi ismi ona yetişir.Çünkü ilahi isimlerden her isim diğerlerini de kapsayıp kuşatmıştır.
Ebul Kasım Kıssi , ilahi isimlerle alakalı şöyle demiştir"Şüphesiz her bir ilahi isim, tek başına bütün ilahi isimleri kendisinde toplar.Bir ismi zikredersen , isimlerin tümünü zikretmiş olursun.Çünkü bütün isimler , tek bir hakikatta toplanmıştır.

ALLAH ACI DUYAR MI?

"Allah'a ve Resulü'ne eziyet eden kimseler.."(Ahzab 33/57) ayetinden Allah Teala'nın razı olmadığı şeylerden dolayı üzüntü duyduğunu belirtir.İnsan,kendinde mevcut olan her şeyi HakTeala'dan almıştır.Çünkü insanı kendi sureti üzre yaratmıştır.Suret'ten haşa fiziksellik anlaşılmamalıdır.

SABIR NEDİR?

Sabır Allah'a değil,Allah'dan başkasına şikayet etmemektir.Şikayet etmeyi , bir nevikadere razı olmamak şeklinde algılayanlar yanlış içindedir.Kaza, Allah'ın varlıklar hakkında verdiği hükümdür.Bu nedenle, kazaya rıza göstermede , belayı Allah'a ya da başkalarına şikayet etmek hatalı değildir; ancak belanın sonucuna razı olmamak hatadır.
Belaya karşı direnmek , kişinin bilgisizliğinden kaynaklanır.Böyle kişiler başlarına bir bela geldiğinde bu belaya direnirler ve kurtulmak için Allah'a dua etmezler.Budavranış yanlıştır.aksine beladan kurtulmak için Allah'a dua edip yalvarmak gerekir.Allah bilgisine sahip ariflerden biri aç kalınca ağlardı.Onun bu halini gören bilgisizler ona sabrı tavsiye ettiler:O ise ,"Allah beni ağlamam için acıktırdı.Ona bu nedenle yalvarmamı istediği için bana bu belayı verdi.Bu nedenle benim ağlamam sabırsız bir kul olduğumu göstermez." dedi.
Sabır; dert ve bela  ve her türlü sıkıntı zamanlarında Allah'dan başka hiç kimseye şikayet etmemektir."Allah'dan başka" sözünden maksat ; Allah'ın isimlerinin birer tecellisi olan diğer yaratılmışlardır.Bu nedenle kul bizzat Allah'ın kendisine yalvarmalıdır.Bu kural yaratılmışların Hakk'ın aynası olduğunu bilmeyenler içindir.Oysaki bu konuda bilgisahibi olan arifler, yaratılmışların Allah'ın sıfat ve isimlerinin açılımı ve ayrıntıları olduğunu bilirler ve O'nu görüp tanırlar.Bu nedenle onların herhangibir varlığa şikayet ya da yalvarıp dilekte bulunması asla yanlış değildir.Bu öyle bir sırdırki,Allah'ın seçkinlerinden başka hiç kimse anlayamaz.Bu seçkin velileri de Allah'dan başka kimse bilmez. 

SEBEBLERE YÖNELMEK

Her hangibir işi,olayı halletmek için birsürü sebebvardır.Kulda bu sebeblerle hareket eder.Anck sebebleri deyaratan yineAllah'dır.Öyleyse bir kulun belalardan kurtulmak için Allah'a yönelmesi, sebeblere yönelmesinden daha hayırlıdır.
Kul, "Allah duamı kabul etmedi" der.Oysa o aslında tek ve eşsiz olan Allah'a dua etmemiş, zamanı ve sırası gelmemiş sebeblere başvurmuştur.

19 Ağustos 2018 Pazar

İNSANİ KAMİLLERİ KABUL YAHUT REDDETMEK

Mürşid-iKamiller ayna olduklarından Cemal sıfatına mazhar olanlar kamilde onun hakikat ve kemalinigörürler, ikrar ederler.İstidatlarından- budiyyet(uzaklık)hasebiyleCelal'e mazhar olanlar kamilin yanasından sureti celalini görür, inkar eder ve kamilin kemaliiki yüzden dahi meydan bulur.Arifi Billah olan veliler "Eynema tuvellü fesemme vechullah(Nereye dönerseniz dönün Allah'ın yüzü (Zatı)oradadır.Bakara /115)sırrına mazhar olmakla Hak'dan gayri görmediğinden  ona celal ve zıddiyet ve gayriyet olmaz.Cahil,cehaleti hasebiyle yaratılanı görür.Kamil , mükevvin(Yaratan, oluşturan allah)Hazretlerini görür.Zahir vebatın kendiolmakla , batın yüzü bahrı vahdet, zahir yüzü sahrayı kesret olup zahir yüzünü gören ağyar ve kesret, batın yüzünü gören her yüzde müşahede ettiği yardır, ağyar görmez.Vahdet şuuruşyla mütelezziz olan ikilik hicabından necat bulur.

HER NEFESTE DOĞANLAR VE ÖLENLERİN SAYISI

İmam Azam hazretleri Fatiha suresinin tefsirinde her nefeste yüzyirmibin kişi ana rahmine düşer ve yüzyirmi bin dünyaya gelir ve o kadarı da fevt olur(ölür) buyurmuştur

İLAHİ HAKİKATLAR

Tevhid bir kamile bey'at edip onun izinden giderek aşk ile ortaya çıkar.Aşkdan başka her şeyden vazgeçip aşka yönelmek gereklidir.Aşk muhabbetin galebesidir.Aşk, masivayi yakarak aşıkı maşuka isal eder.Aşıkın , maşukdan gayrıya şuuru olmadığından aşkın ibtidası olmaz.Dünyevi ve uhrevi terakki aşk iledir.Aşksız cennet bulunmak aşıka cehennem azabıdır.

ŞİRK PİSLİĞİNE BULAŞIKKEN HAK TEALA BİLİNEMEZ

Cenab-ı Hakk "İnnemel muşrikine necesun"(Müşrikler ancak bir pisliktir Tevbe 9/28) buyurmuşken pisliğe bulaşarak padişah  ve sarayına yaklaşılamaz.
"Vücudüke zenbun la yukasu aleyhi zenbun ahar"(Varlığın öyle bir günahtır ki başka günahlarla kıyas edilemez) veciz ifadesinin belirttiği üzere, bu vücud unsuru sende var oldukça  ve sen benlikte bulundukça , şirk pisliği senden hiçbir şekilde gitmez
Medresede oturmadan askerlikten kurtulamazsın.Bunun gibi mürşidi kamilin yüzünü görüp önüne diz çökmedikçe cehaletten ve şirkten kurtulamaz, ilahi marifeti tahsil edemezsin.
Sözlerin şeriatla, hareketlerin tarikatle, hallerin hakikatle olmadan Resulullah (sav) gerçekten tabi olamazsın.
Hz.Peygamber "Eş-şeriatü akvalun,vet-tarikatu efalun,vel hakikatu ahvalün (Şeriat sözlerimizdir, tarikat fiillerimizdir vehakikat davranışlarımızdır) buyurmuştur.

ŞERİAT/TARİKAT/HAKİKAT/MARİFET

Şeriatın son noktası , tarikatın başlangıcıdır.Tarikatın son noktası ise hakiki tevhidin başlangıcıdır.Hakiki tevhidin sonuda marifetullahın başlangıcıdır.
ŞERİAT demek dini(şer7i9 hükümleri dil ile talim ve tahsil etmektir.
TARİKAT, şer'i hükümleri fiilen uygulamaktır.
HAKİKAT , Hz.Peygamber'in "Allahümme erinel eşya e kema hiye(Allahım bize eşyayı olduğu gibi göster) niyazı üzerine  eşyanın hakikatına izafetsiz olarak işin aslında olduğu gibi bilip insanın inanmasıdır.
MARİFET, Hz.Peygamberin "Men arafe nefsehu fekad arefe rabbehu"hadisi üzerine kendi nefsini bilmektir.Ancak irfaniyeyet kitapokumakla, talim ve tefhimle olamaz.
"Araftu rabbi bi-rabbi"(Rabbimi Rabbimle bildim)sözü gereğince Rab, Rab ile bilinir.Tarikate iradet "Vebtegu ileyhil vesilete(O'na yaklaşmaya vesile arayın Maide 5/35) emri üzerine , mürşid-i kamile muhtaçtır.
Ve irfan "La faile illallah", "la mevsufe ilallah", "la mevcude illallah" sırrı tahakkuk ederek,ilahimertebeleri zevk veşühud etmekle "Ve kullu men aleyha fan.Ve yebka vechu rabbike zul celali vel-ikram(Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak,ancak azamet ve ikram sahibi Rabbi'nin zatı baki kalacak.Rahman(55/26-27).ayeti kerimesi gereğince , masivanın basar ve basiretten yok edilip kaldırılmasıyla , mevcud olanın , gören ve görünenin, fail ve mutasarrıfın Hak Teala olduğunu görmekle hasıl olur.

MAHALLİ SEÇİMLER

2019 Mart ayında yapılması gereken normal mahalli seçimleri, %50 ihtimal 29 Ekimden sonrasında (muhtemelen Kasım ayında) yapılabilir,Üçüncü hava limanının şova dönüştürelecek açılışını 56 İslam ülkesinin devlet başkanlarını davet suretiyle güç gösterisi akabinde girilecek mahalli seçim AK Parti için beka meselesidir.En fazla kokumahalli idarelerden geldiği için temiz insanlar tercih edilmezse çöküş kaçınılmazdır.Muhtemel bir yenilgi mevcut hükümeti tartışılır hale getirecektir.Bu durumda 2019 ve akabinde yeni bir seçim kaçınılmaz olacaktır. 

İNSANIN ÖZÜ KÖTÜLENMEZ

İnsan, insan oluşundan dolyı kötülenmez, onun yaptığı iş ve eylemler kötülenir.Bu da ancak Şeriatın kötü dediği işleri yapmasıyla oluşur.Şeriatın kötü dediği şeylerden başka ayıplanacak bir kötülük tepek yoktur.Şeriata göre kötü denilen şeyin yasaklanmasında bir hikmet vardır.bunu ancak Allah ve Allah7ın kendisine bildirdiği kimseler bilir.
Yüce Allah insanı kendine kul olarak yaratmıştır.Buna karşı insan, Rabbine karşı büyüklenmiş ve üstünlük taslamıştır.Allah, onun buküstahlığnı cahilliğine vermiş , özüne bakarak kendisini korumuştur.Bu sözün gerçekliği Peygam (sav)'in şu sözündedir:"Eğer gökten yere bir ipsarkıtsanız Allah7ın üzerine düşer"
Bu hadiste, yaratılan her şeyin Allah'ın bir tecellisi olduğu , Hakk7ın vücudundan başka bir şey olmadığıdır.

İNSANI KORUMAK VE YAŞATMAK

Allah Teala, insan denilen varlığı , kusursuz bir şekilde ruh, beden ve nefs olarak Kendi suretinde yarattı.İnsanın tertip ve düzeninin bozulup çözülmesi ,Allah'ın dışında hiç kimsenin elinde değildir.
Allah'ın yarattıklarına sevgiveşefkat göstermek , onları Allah için adam öldürmekten daha iyidir.Hz.Davut Beyti mukaddes idefelarca tamir ettirip yeniden yaptırdı ve her defasında yıkıldı.Bu durumuYüce Allah'a şikayetedince ,O'ndan şucevabı aldı.
"Benim evim , kan döken bir insanın eliyle yapılmaz".Hz.Davud,"Ya Rabbi, benim insan öldürmem senin elinle olmadı mı_" deyince bu söze Allah şu karşılığı verdi:"Evet, ama onlar benim kullarım değiller miydi?"Bunun üzerine Hz.Davud:"Öyleyse Rabbim ,onun yapımını benim soyumdan gelen birisine ver" dedi. Allah teala da o binanın yapımını oğlu Hz.Süleyman'a verdi.
Bu olayda anlatılmak istenen, insana verilen değerdir.Şüphesiz insanı korumak ve yaşatmak , onuöldürüp yok etmekten çok daha üstün ve hayırlıdır.Bukonuda Kur'an da örnekler vardır:
"Eğer onlar barış isterlerse  sen de onlarla barış yap"(Enfal 8/61) buyurarak kendi düşmanlarının bile yaşamasına izin vermesi ve barışı, savaşa tercih etmiştir.
"Bir kötülüğün cezası ona benzer bir kötülüktür.Kim bağışlar ve barışı sağlarsa , onun mükafatı Allah'a aittir.DoğrusuAllah zalimleri sevmez."Şura 42/40 Bu ayetle "kısası" yasal kılmasına karşın, bir"fenalık" olarak nitelemiştir.
Alemlerde ez-Zahir ismi ile ortaya çıkan nevarsa, O'nun varlığıdır.Şu halde insanı koruyup gözeten kimse şüphesiz ki Hakk7ı gözetip korur.
Allah insanı Kendi suretinde ve Kendisi için yaratmıştır.Kendisi için yarattığı varlık üzerinde daha çok hak sahibi olan şüphesiz ki yine Kendisidir.Öyleyse kim barışı tercih edip affederse onun mükafatını vermek Allah'a düşer.Zira affetmek, Allah'a yakışan bir üstünlüktür.

18 Ağustos 2018 Cumartesi

PROSTAD RAHATSIZLIĞINDAN MUZDARİP OLANLARA NECİB SULTAN'DAN

AZİZİM nECİB sULTAN ANLATMIŞTI.bİR GÜN tARSUS7A dANYAL pEYGAMBERİN ZİYARETİNE GİTMİŞTİM.cAMİNİN İMAMI EMEKLİ OLMUŞ ANCAK CAMİDE İMAM ODASINDA OTURMAKTA İDİ.bANA NERELİ OLDUĞUMU SORDU,dÖRTYOLLU7YUM DEYİNCE fIRINCI Mehmet aĞA'YI SORDU.tANIRIM DEDİM.şÖYLE ANLATTI:İmamlık yaptığım sıralarda damadım Erdemli Kaymakam'ı idi.Erdemlili Hacı Ahmet Efendinin adını duymuştum.Ben protaddan şikayetim var idi.Bu zatı ziyaret etmeye kara rverdim.Damadımdan rica ettim.O da Deniz kenarında limon bahçesi var.Gelirsen ben makam arabası ile seni bahçesinin köşesinde bırakırım.Ben Kaymakam olduğum için giremem.Dönüşte seni yolun karşısından alırım dedi.Ziyaretine tek başına gittim.protad rahatsızlığımı dile getirdim.Bana Hac Yahut Umre'ye gitmemi söyledi.Yolculuk esnasında idrarımı tutmam mümkün değildi.Bu nedenle Hacca gidemiyordum.Ahmet Efendinin bu sözü üzerine gitmeye niyet ettim.Yolculuğun ilk başladığı gün bu  rahatsızlık ara verdi ve Hac dönüşünde ise hiç bir şeyim kalmamıştı.(Not bu sözü:Erdemlili Hacı Ahmet Efenhdi yahut Dörtyollu Fırıncı Mehmet Tanrıöver den birisi imam 'a söylemiştir)

HIZIR (A.S) CÜBBESİ

Necib Sultanım söylemişti:Hz.Hızır (a.s) Hindistan Serendip adasında dikilen cübbesi her yıl yenilenir.Bu cübbeyi Ümmeti Muhammed'den sevdiği kişilere hediye eder.Cübbesi ile kılıcını Ladikli Hacı Ahmet Efendi'ye hizmet eden Erdemlili Hacı Ahmet Şahin Efendi" bulunduğunu belirtti.Erdemlili Hacı Ahmet Efendi son zamanında Dörtyol'a terzi dükkanıma gelmişti.Uzun bir süre sessiz şekilde oturduk.Niyeti bu emanetleri bana devretmekti.Çünkü kendi sulbündekilere devredemezdi.Ben içimden bu emanetleri devralmayı kabul etmedim.Sonrasıni bilmiyorum.
Erdemlili Hacı Ahmet Efendi'nin kabrinin,Konya Ladikte,Hacı Ahmet Ağa'nın kabrinin ayak ucunda olduğu söylenmiştir. 

DİNDE EKLEME VE ÇIKARMA İŞİ

Vaktin halifesi, Hz.Peygamberefendimiz (sav)'in sünnetine aykırı birdavranış
 şekli ortaya koyabilir.Bunun nedeni;Hz.Peygamberimizden geldiği zannedilen hadisin doğruluğunun kesin olmayışıdır.Zaten doğruluğu kesin olsaydı, elbette o hükmedokunulmazdı.Söz konusu hadis ya güvenilir bir kaynaktan alınmamıştır ya da değişik veya yanlış anlaşılmanın bir ürünüdür.
Böyle bir yanlışlığı günümüzde bir halife değiştirebilir.Tıpkı Hz.İsa'nın yapacağı gibi.Çünkü Hz.İsa indiğinde , imamların ve bilim adamlarının birbirine ters düşen hükümleri kaldıracak ve Hz.Muhammed'in getirdiği din temiz olarak ortaya çıkacaktır.
Resulullah efendimizin "Eğer iki halifeye itaat edilecek olursa, bunlardan birini öldürün." hadisi,elindekılıç bulunan, saraylarda oturandevlet başkanları için söylenmiş bir sözdür.Manevi halifelik için bu söz geçersizdir.

HİLAFET BİZZAT ALLAH'TAN ALINIR

Bugünkü halifelik peygamberlerdendir.Çünkü bugünün halifeleri Hz.Peygamberin kendilerine bıraktığı ilke ve kurallara uygun davranırlar ve bunun dışına çıkamazlar.Bu zahirdekidurumdur.Ancak bu bilgileridoğrudan Allah'dan alanlar vardır.Bu durumda o zatlar Allah'ın halifesi olurlar.Buzatlar Allah'la alakalı bilgileri Allah'dan alırken, toplumla ilgili hüküm ve bilgilerde peygamberin getirdiğinden alır ve o hükümlere uymak zorundadır.Hz.İsa (a.s) son zamanda yer yüzüne indiğinde Hz.Muhammet (sav)in getirdiği emir ve kurallara uyar.
"..onlar Allah'ın doğru yoluna uyan kimselerdir. Sen de onların yoluna uy.."(Enam 6/90)
HalifeninAllah'dan aldığı bilgi özeldir.ancak aldığı bilgi,peygamberin getirdiği hükümlere uyar.Tıpka,Hz.Peygamber'in getirdiği hükümlerinkendisinden önce gelen peygamberlerin getirdiği hükümlere uyması gibi.Bizler , bu benzer hükümlere uymakla önceki peygamberlere değil, kendi peygamberimize uyarız.
Peygam (sav) halifeliği sizzat Allah'dan alan kimselerin bulunduğunu bildiğinden , kendisi ayrıca bir halife tayin etmeden budünyadan göçtü.Ama halifeliğin önünü kapamadı.Bu nedenle insanlar ve diğer mahluklar arasında halifelik görevi devam etmektedir.

HZ.DAVUD'A VERİLEN NİMETLER

"Doğrusu Biz, akşam ve sabah onunla birlikte tesbiheden dağları ve toplu halde kuşları onun emrin altına verdik."(Sad 38/18-19)"Biz ona demiri yumuşattık."(Sebe 34/10)."O'na hikmet ve güzel konuşma verdik."(Sad 38/20)."Ey Davud!Biz seni yeryüzünde halife yaptık.."(Sad 38/26).Bu ayetin devamında Hz.Davud'dan istenen"O halde insanlar arasında adaletle hüküm ver, kendi arzu ve hevesine uyma.."
Hz.Davud'un insanlara halifeliği Kur'an da açık şekilde ifade edilmiştir.Bu halifelik maddi anlamda saltanat sahipliğidir.Hüküm halifeliğidir.
Demek ki Hak Teala,İnsanlara hükmetme nimetini verdiği kimselerden istediği şey Adaletle hükmetmektir.Güç ve kuvvet itibarıyla bumakama ulaşanlarda kendi arzu ve heveslerine uyma duygusu baş gösterdiği için bu tehlikeden sakınması ikaz edilmiştir.

İSİMLERDEKİ HİKMETLER

Allah'ın ,Hz.Davud'a verdiği ilk nimet, içerisinde bitişik hiçbir harf olmayan benzersiz bir isimdir.Davud ismiarapça dal,elif vevav harflerinden oluşur ve birleşerek yazılmaz.Yalnızca bu isimle bile onu bu alemden ayırmıştır.
Hz.Muhammed isminde ise hem birleşen, hemde birleşmeyen harfler vardır.Böylece onu , alemden ayırdığı gibi kendi Zatıyla birleştirdi.Ve bu iki hali (ayırma ve birleştirme halini)peygamberimizin isminde toplayıp , hem sözlü hem mana olarak açıkladı.Ancak Hz.Davud'da bu iki hal (harfler birleşmediği için) görünüş olarak yansıtmadı;ama anlam olarak birleştirdi.
Hz.Peygamber (sav)'in Ahmed ismide böyledir(O da hem bitişik hem de ayrı harflerle yazılır).Bu da Allah'ın bir hikmetidir.

17 Ağustos 2018 Cuma

HZ.SÜLEYMANIN İLMİ/HZ.DAVUD'UNİLMİ

Enbiya suresi 21/78-79 ayetlerinde belirtilen Tarla sahipleri ve koyunlar hakkında Hz.Süleymanın vermiş olduğu kararın bilgisine gelince ;her ne kadar babası Hz.Davud'un verdiği karar ters düşse de ,Hz.Süleyman'ın verdiğikarar (Süleyman'dan vasıtasız olarak çıkan)Allah'ın kararıydı.Çünkü Hz.Süleyman'ın ilmi Allah'ın ilmidir.Hz.Süleyman doğru karar vermede Allah'ın tercümanı oldu.
Hz.Davud'un ilmide Allah tarafından verilmiş bir ilimdir.Zira karar verme yeteneğini veo konudaki bilgiyi Allah herkese verir(Ama Hz.Süleyman'ın kararı gibi vasıtasız olarak alınan bir ilim değildir)

BELKIS'IN TAHTI

Saba Melikesi Belkıs'ın tahtının San'a şehrinden Kudüs'e gelmesimeselesiniİbniArabi hazretleri,tahtın kısa süredetaşınması olarak yorumlamamıştır.Belkıs'ın Tahtının,Yemende yok edilip,Kudüstetekrar var edilmesi olarak tefsiretmiştir.Bu ancak, bir şeyin yok edilip zamansız bir sürede tekrar yaratılması ile gerçekleşir.kitahtın gelmesi de buşekildeolmuştur.Belkıs7ın tahtı Sebeülkesinde yok olmuş, daha sonra zamansız bir sürede Hz.Süleyman'ın huzurunda tekrar yaratılmıştır.
Allah'ın bir şeyi , zamansız bir sürede yok edip tekrar yaratmasının nasıllığını çözen  yaniyeniden yaratılmayı gören , seyreden çok az kişi vardır.Bu gerçekte "..Onlar , yeniden yaratma hakkında şüphe içindedirler.."(Kaf 50/15) ayetiylebelirtilmiştir.Tahtın bulunduğu yerdeyok olması veHz.Süleyman'ın huzurunda var olması, varlıkların ilahi nefesle yenilenmesi gibidir.Arada geçen zaman o kadar kısadır ki bu zamanı hiç kimse algılayamaz.Bu nedenle insan, her an yok olup sonra yeniden yaratıldığının farkında değildir.
Asaf'ın cinlere üstünlüğü sadece bu bilgiye sahip olmasındandır.

MANEVİ MAKAM SAHİPLERİNDE TERAKKİ VE TENEZZÜL

Hakikat ilminin maliki olan mükerrem zatlar için terakki vaki olduğu kadar tenezzülde söz konusudur.Onların makamlarında sürekli karar üzere olmaları nadirdir.Bu terakki ve tenezzül, baki arif-i billah olan pak zatlarda dahi vaki olur.
Bazı zaman olur ki ınkıbaz(manevi sıkıntı,tutukluluk)zuhur eder.Bazen makamından aşağı inmesi lazım gelir.Bazı zamanlar halinden mahcub olur.Bazen geri eski haline döner,mümtaz olur.Bazı anlar yüce bir makama erişir.Bazen renksiz ve nişansız bir makama yükselir.Bu makamda o , bir sıfatla sıfatlanmaz.Onun bu halinden herhangibir haber vermek mümkün değildir.
Allah Teala buyurur:"Dilediğini yükseltir,dilediğini alçaltırsın"(Ali imran 26).Her derviş makamından bazen düşer, bazen de geri makamına yükselir.
İnsan Hakk'ın inayetiyle mürşide yakın olur.Mürşit yüzünden ,cemal ve visal -nefissiz olarak-,O Hakk'ın aynasından ona yüz gösterir.Hakk'ın sırrı vücudunda parlar.Gönlü ve canı aydınlanır.Ve der ki:"Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir"(İsra 20)Bu hal mümin içindir.

CENAB-I PEYGAMBER EFENDİMİZİN TEKRAR GELMESİ

Kıyamet öncesi Mehdinin gelmesi,Deccalin zuhuru ve Hz.İsa (a.s)'ın yeryüzüne inmesi meselesi ile alakalı olarak sahabeye bu husus anlatılırken(Ki gelecek olan Mehdi Resul'ün Anne- Baba adı Efendimizle aynı olacak) sahabenin birisi bu anlatımların etkisiyle Efendimiz (SAV)  demişler ki:Ya Resulullah siz dünyaya tekrar mı geleceksiniz" deyince Efendimiz (sav) cevap vermemiş tebessüm etmiştir.
Mevlana Efendimiz,Peygamber (sav) efendimizin meşrebinden feyz aldığından buyurur ki:
"Hak Teala'nın hazinesini açtılar; geliniz , hepiniz hil'at giyiniz
Hz.Muhammed Mustafa (s.a.s)yine geldi, göründü; hepiniz iman getiriniz"
Peygamber varisi olan mürşid-i Kamillere bu gözle bakmak gerekir.

EH YÜKSEK MAKAMDA SÖYLENENLER

Beyazid-i Bestami hazretleri istiğrak halinde iken "Sübhane ma a'zamü şani" buyururdu.yani "yüce şanımı tenzih ederim" derdi.
Zamanın kutbu Cüneyd "ma fi cübbeti siva'llah"(cübbemin içinde Allah'dan başkası yok) buyurdu.
Hallacı Mansur "enel Hak" yani "ben Hakk'ım"buyurdu.
Bu makamların sonuna erişmiş Hz.Mevlana efendimiz:Allah'ın şerbetinden Ehel Hakk şarabından her biri bir kadeh içtiler,ben küpüyle içtim" buyurdu.Yine bir çoşkulu zamanda:
"NE EZ HAKEM NE EZ BADEM NE EZ ATEŞ NE EZ ABEM.
NE EZ ARŞEM, NE EZ FERŞEM, NE EZ KEVNEM NE EZ KANEM.
MEKANEM LA MEKAN BAŞED,NİŞANEM Bİ NİŞAN BAŞED.
NE CAN BAŞED, NE TEN BAŞEDKİ MEN EZ CANANI CANEM

DUADA ISRAR VE TEKRAR

Maide suresinin118 ayeti inzal olduğunda Efendimiz (SAV) sabaha kar o ayeti tekrar etmiştir."Eğer onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır.Eğer onları bağışlarsan da şüphesiz Aziz ve Hakim olan Sen'sin Sen"(İN TÜAZZİPHÜM FİNNEHÜM IBADÜKE.VE İN TEĞFİRLEHÜM FEİNNEKE ENTEL AZİZÜL HAKİM)

16 Ağustos 2018 Perşembe

TAYYİ MEKANLARIN NAMAZ TEKRARI

Ebu Musa adında bir Veli vardı.Havada uçar su üstünde yürürdü.Bir gün bir akrabasıyla ŞeyhEbu Medyen'e uğradılar.Musa:"Bir sorunumuz var.Sabah namazını Bağdat'ta kıldık.ordan sonra Mekkeye gittik.Oradakileri namazda görünce cemaate iştirak edip naması iadeettik.Öğleyekadar oturduk veKabe'de öğlenamazını kıldık.Ondan sonra Kudus'e geldik.Oradakileri namazda gördük vearkadaşım bana:"Onlara uyalım "dedi.Ben ise :"Hayır uymayacağız.Biz namazı kıldık" dedim.Arkadaşım "öyle ise Mekke de neden sabah namazını iade ettik, diye sordu.Şeyhimin böyle yaptığını , bizim de böyle yapmamızı istediğini söyledim.İştebumeselede birbirimizi ikna edemedik ve sana geldik"dedi.Ebu Medyen ona:Sen haklısın.Mekke de namazı iade etmenizin sebebi Bağdat'da namaz kılmak "ilmel yakın derecesinde iken ,Mekke de "aynel yakin"derecesinde olmasından dolayıdır.Çünkü aynel yakin ilmel yakin derecesinden üstündür.Birincisi su ile abdest almak, ikincisi teyemmüm etmek gibidir.Subulununca teyemmüm bozulduğu gibi aynen yakin hasıl olunca ilmel yakin'in hükmü kalmaz.Mekke dekıldığınız namazı Kudus'te iade etmenizin gerekmemesi bu sebebledir."

İNTİSAP

Tasavvufta intisap, bir mürşid-i kamil'e mürid olup ona sadık vebağlı kalmayı, onun rehberliğinde tasavvufi eğitime başlamayı ifuade eder.İntisaba,"biat etme,"el alma,"tövbe etme" de denir.Tasavvuf tarihi boyunca seyrisülukta müride yol gösterecek bir şeyhin gerekliliği vurgulanmıştır
Tarikata süluk tevbe ile başlar irade ile devam eder.Güzel ahlak sahibiolmak, mücahedeye önem vermekle birlikte kamil bir deep, sürekli vaktin gereğini yerine getirmek, nefsi gözetlemek, şeri vazifeleri yerine getirmektir.

CEM/FARK

Cem,toplamak;fark,ayırmak anlamına gelir.Tasavvuf birterim olarak cem, kadim ile hadis arasındaki ayrılığın ortadan kalkmasıdır.Zira cem halindeyken, ruh basireti,Allah'ın cemalini müşahedeyeçekilir, Eşyaları ayırt edici akıl, kadim olan zat nurunun kendisine galip gelmesiyle örtülü kalır.Hak geldiğindebatıl zail olduğu için , hudus vekıdem arasını ayırdetmekten uzaklaşır.Buhalecem adı verilir.Sonra, izzet perdesi vatın vechini örtünce , ruh maddealemine dönüş yapar.Buhale de tefrika hali denir.
Ebu Medyen Mağribi'yye göre cem, tefrikayı ortadan kaldırmak ve benliğe işaret eden her şeyi yok etmektir.Kulunsıfatlarının Hakk'ın sıfatlarında kaybolmasıdır.Hak zuhur ettiğinde Hak'la birlikte hiçbirşey kalmaz.Bir'le olmayan bir olmaz.
Haakk'a varmak cennet, ondan ayrılmak çehennemdir.O'na yakınlık lezzet, ondan uzaklaşmak hasret ve ölüm, onunla ünsiyet hayattır.Hakk'a yakın olan bu yakınlık nedeniyle sevinçlidir.Onuseven de bu sevgi ile bir tatlı zevk içindedir.Kim ki Hakk'a vasıl olan kimseden ayrılırsa yalnızlığa mahkumdur.Kim de Rabbi ile meşgul olan birini oyalarsa insanların kendisinden nefret ettiği biri olur.

15 Ağustos 2018 Çarşamba

ALLAH'IN DERGAHINDA İŞ KOLAY DEĞİLDİR

Gölü perişan bir meczup vardı,halkın üstünde elbise vardı o ise çıplaktı.Dedi ki;"Ya Rabbi! Bana sağlam bir cübbe ver ve beni de diğer insanlar gibi sevindir."
Hatiften bir nida geldi"Sana sıcak güneşi verdim geç altında otur."
O meczup dedi ki:;"Ya Rabbi ne zamana dek bana azap edeceksin? Senin güneşten daha iyi bir cübben yok muydu?"
Hatif dedi ki:"Hiç bir şey demeden on gün daha sabret , sana bir cübbe ihsan edeyim."
On gün olduktan sonra adamın biri yamanmış bir cübbe getirip meczuba verdi.Cübbenin üstünde binlerce yama vardı.Çünkü cübbeayi veren adam çok yoksuldu.
Meczup adam dedi ki:"Ey sırlardan haberdar Rabbim! O vaat ettiğinden günden beri bunu dikmekle mi meşguldün?Hazinendeki bütün cübbeler yanmışmıydı ki bunu bu kadar yamalamak zorunda kaldın?Yüzlerce yamayı bir araya getirip diktin.Böyle dikmeyi kimden iğrendin?
Allah'ın dergahında iş kolay değildir.Bu dergahın yolunda toprak olmak gerekir.(Attar-Mantıkuttayr)

KİŞİLER

Kendi için varolan kişi yetişmiş insanları yemekle;
 kendinde varolan kişi kendini yetiştirmekle;
 kendiliğini aşabilen kişi ise kendinden de iyilerini yetiştirmekle meşgul olur.”

AMERİKALI PAPAZ ÜÇ VAKTE KADAR BIRAKILACAK MI?

Muhtemel. Kapalı  kapılar arkasında bir söz verilirken dikkat etmek gerekir.Patlayan döviz krizinin nedeni casuslukla suçlanan bu şahıs değil.Ancak bir bahane gerekmekte idi.Kurt ve kuzu misali gibi.Kurt kuzuyu suçlar:Niçin suyumu bulandırıyorsun.Kuza savunur :Sen suyun geldiği taraftasın ,ben ise suyun akıp gittiği alt taraftayım.nasıl senin suyunu bulandırabilirim ki?.Netice malum.Papaz Brunson  hafta sonunu ABD deki evinde olabilir.Bu mesele de Vatanın beka meselesi parantezi içine sokulursa hiç şaşmayalım.Hak Teala ,adaletten uzaklaşanları zillete düçar etmeden canını almaz imiş.
Papaz'ın serbest kalması için bari mahkeme ülkenin uğradığı döviz zararı kadar bir kefalet/teminat istese bari.Onunla avunurduk.Kuş uçup gidecek,zamanaşımına uğrayana kadar mahkeme Papaz Brunson'u arayacak.Geçmiş olsun.

CAHİL/ARİF

Cahil, ateşi ile seni yakmasa bile kıvılcımı ile sana eziyet eder.Arif sana ıtır vermese bile kokusundan faydalanırsın".sözü Ebu Medyen'e aittir.Yani cahille arkadaşlık eden eninde sonunda zarar görürken, arif ile arkadaşlık eden bir şekilde ondan yararlanır.
Arifin zineti haşyet ve heybet yani korku ve saygı duymaktır.Kişi Allah'ın azametini tanıdıkça  ona olan saygısı da korkusu da artar.Peygamber (sav)bunu açıklama babında şöyle buyurmuştur:"Ben içinizde Allah'ı en iyi bilen ve ondan en çok korkanızım."
Arifin azığı marifeti ve irfanı; zenginin azığı ise gönlünün sevdiği ve yakınlık duyduğudur.

CAN FEDA EDENLER

Hz.Ali Efendimiz,Hicret'in başladığı gece, Efendimizin yatağında yatmak suretiyle ,Efendimiz (sav) uğruna "Can feda etme"nin örneğini göstermiştir.
Hz.Ebu  Bekr-i Sıddık efendimiz mağara'da gizlenirken zararlı bir haşere Efendimizin vücuduna zarar vermesin diye ayağı ile yerdeki bir deliği kapatmış, o delikte bulunan bir yılan Sıddık-i Ekber'in ayağını sokmuştur.Efendimizi korumak uğruna "can feda" etmenin örneğini sunmuştur.

KALP

"Gönül" kelimesi ile ifade edilen kalbindinde önemibüyüktür.,çünkü imanın ilk rüknü , kalp ile tasdiktir.Dil ileikrar bundan sonra gelmektedir.Tasavvufta kalptenmurat vücudumuzda yer alan ve kan pompalanmasını temin eden et parçası değildir.Ruhunlatifelerinden olan veruhlamüteradif olarak kullanılan yürektir.,gönüldür;her şeyin ortası, en ehemmiyetli ve can alıcı yerdir.
Zihni fonksiyonların yeri kalptir.
Tasavvufta kalp,ilahi hitabın mahalli, tecelli aynası, ilahi isim ve sıfatların en mükemmel şekilde tecelli ettiği yer olarak algılanmış vecesetteki yeri her insanın sol memesinini iki parmak altında bulunan çam kozalağı şeklinde , cismani kalbe verilen Rabbani latifenin adı olmuştur.Bu latife gerçekte insanın hakikatıdır.
Kalbini kontrol edemeyen kimse haraptır.Kalbinden şehvetisilen kimse affa mazhar olur.Bir kimse dinini korumak için bid'at ehliyle, kalbinikorumak için ise kadınlarla sohbet etmekten kaçınmalıdır.Allah Teala dünya ehlinin kalplerini gaflet ve vesvese, ariflerin kalplerini ise zikir ve ünsiyet mahalli kılmıştır.
Tasavvufun önemli kurallarından olan azyemek, az uyumak ve az konuşmaktır.Çünkü çok yemek, çok uyumak,çok konuşmak kalbi öldürür.Kalp nereye yönelirse diğeri perdelenir.

14 Ağustos 2018 Salı

MUHABBET

Allah Teala'nın kuluna özel bir yakınlık ve yüce haller bahşetmeyiirade etmesidir.MuhabbetHakk7ın bir sıfatıdır.
Muhabbetin sırrını Ebu Medyen hazretleri şöyleaçıklamıştır:"Muhabbet bineğim, marifet mezhebim, tevhidvuslatımdır.Muhabbet açıklanamayan bir sırdır.idraklar(zihin)onuanlatamaz, onun sırrı tavsif edilemez.kaynağı sadakattir veonun aslı cömertliktir.O , havas için uygulana gelmiş bir sünnettir.Allah Teala 'nın "O,onları sever, onlar da O'nu sever"ayeti buna delildir

TASAVVUFTA FENA

Tasavvufta fena; Hakk'ın varlığının , kulunvarlığını kuşatmasıdır.Fena zahiri ve batıniolmak üzere ikiye ayrılır.Zahiri fena;Hakk7ın kuluna kendi fiilleriyletecelli etmesi vekulu şahsi irade ve ihtiyarından arındırmasıdır.Bu mertebede kul , nefsinin ve başkasının fiilini ve ihtiyarını görmez.Batıni fena ise Rabbani sıfatların vemüşahede i envarın kulu kaplamasıdır.Bu sayede kul beşeriyetinden sıyrılır , benliğindenkurtulur,Hakk7a erer veHakk7ın sıfatlarıyla muttasıf olur.
İnsanın ölümsüzleşmesi fenaya ermekle, fenanın da Allah aşkıyle mümkün olduğusöylenir.Kişivarlıklardan uzaklaşarak aşkta yok olduğunda , öldüğünde yükselebilir

EY ABD

Olmaz.Kararlı duruş.Açlığa ve yoksulluğa karşı tüm milletçe topyekün birlik sağlarsan "EY ABD"diyebiliriz.F 35 uçak alımını askıya almışlar,sen de 11 milyar dolarlık Boeing'i askıya al alabilirsen.Bindiğiniz Mercedeslerden vazgeçebiliyormusunuz?Devlete kiralanan araç filoları için ödediğiniz para neredeyse aracın bedeline denk gelecek.millet görmüyor mu?Tüm bu israf devam ederken "EY"denilemez.Gözüken köy klavuz istemez.Deniz tükendi.Aç it fırın yıkar demiş atalarımız.Yoksul , zengine saldırdığında geç olabilir.Çünkü Dış güçler,ülkede kaos, iç savaş istiyorlar.maksatları İslam'ın son kalesini yıkmak.İktidarı severiz sevmeyiz ancak ülke geleceğini ilgilendiren bir durum mevcut.Topyekün temizlik zamanı geldiğinde bizi yönetenlerden yanlış yapmış olanlar varsa bunlarda mahkemelerde hesap vermeli.Servetleri sorgulanmalı.Kamunun emvali geri alınmalıdır.

SEMA

Sema'nın birehli, ricali, cemaati vecemiyetivardır.Sema ehli;inleyen,tövbekar olan , kendi nefislerinikınayan, gündüzlerioruç tutan, gecelerikıyama duran , ağlamaya ve gözyaşı dökmeye çalışan, yakarışta bulunan ve hüngür hüngür ağlayan kişilerdir.Bunlar dünya malına karşı zahittirler.Kalplerin yegane sevgilikabul ettikleri Allah'a bağlamışlardır vedünyayı üç talakla boşamışlardır.Hakk'ı idrak ettikleri zaman onunla baş başa kalmaya özen gösterirler.Tefekküre dalar zikirle meşgul olur.Konuştukları zaman dillerinden hikmet sadır olur.Tarikatları sahihtir.Metodları sünnete sarılmaktır.İlim öğrendiklerinde kalplerini aşk ateşi kaplar, bedenlerini vecd halleribürür.Vecdekoyulduklarında kendilerinden geçer,tevacüdde bulunurlar,akılları başlarından gider.Onların buvecdinde kabahat yoktur.Kınanmazlar.Böylelerinin sema etmelerimübahtır.Vecdleri haktır, gerçektir ve sahihdir.

ZİKİR MEVZUSU

Zikrin kelime anlamı anmak,hatırlamak demektir.Istılah olarak Allah7ın isimlerini, bellidualaları sesli veya sessiz söylemek, tekrar etmektir.Zikirde esas unsur, diğervarlıkları unutarak, hatta yok sayarak Allah7ı anmaktır.
Zikir hakikatın müşahadesiyaratılmışların kaybolmasıdır.Allah; kulu için iyilik isterse onu zikrine yaklaştırır, şükründe başarılı kılar.İnsan Rabbini zikrettikçe ona kavuşma isteği daha da alevlenir, hayatı güzelleşir,kalbi aydınlanır.

HIRKA GİYMEK YAHUT GERÇEK DERVİŞLİK

Tasavvufta hırka giymektenmaksat ,nefsin arzularını kırmak veona hakim olmaktır.Derviş,hırka giymek suretiyle ödüllendirilmiş olur.Gerçekderviş ilminemağrur, bencil ve hasud değildir.Malında cimrilik yapmaz.Bilakis o; merhametli bir kalbe sahip, güleryüzlü ve nezaketli, Allahın kullarına karşı  oldukça kibardır.Övülmek ve yerilmek, almak ve vermek, kabul edilmek vereddedilmek, fakir ve zengin olmak onun indinde birdir.eline geçenle şımarmaz, elinden çıkanla üzülmez.
Müslümanlar içinde gösteriş yapmak ve riya amacıyla hırka giyen dervişegelince , onun Yahudi , Hırıstiyen ve Mecusi olarak ölmesinden korkulur.,giydiği hırka ile mürai olmuştur.Tevbe ederse bir yanlıştan dönmüş olur.

PERHİZ

Bedenin perhizi; organların  haramlara ve mekruhlara riayet ederek kullanılması(gözün haramdan sakınılması,kulağın,dilin,elin ,ayağın,midenin muhafaza edilmesi.
Kalbin perhizi; başkalarına güvenmeyi terk etmek.
Nefislerin perhizi iddia sahibi olmayı terk etmektir. Kişinefsine karşı Allah’dan yardım dilemezse, nefsi onu yerden yere vurur.

ESİR OLANLAR

ESİR OLANLAR
Üç kısımdır.Nefsine esirolanlar,şehvetine esir olanlar vehevasına esir olanlar.Nefsine esir olan kişiler dünyalık arzularla meşgul oldukları için zillete müptela olur.Nefsine engel olamayan kimseler harap olur.Şehvet ve arzu gözüyle yaratılmışlara bakan kimseler ise onlardan ibret almaktan ve yararlanmaktan mahrum bırakılır.

13 Ağustos 2018 Pazartesi

İKTİDARI NİÇİN KAYBETTİ?

İmam Gazali'den yapılan bir aktarıma göre , hükümdarlığı elinden gitmiş olan birine sorulur:"İktidarını/yönetimini nasıl kaybettin?
Eski hükümdar bu soruya çok anlamlı bir cevap verir:
""Devlet/iktidar ve kuvvetle gururlanmam(güç zehirlenmesi), istişareden uzaklaşmam, ehliyetsiz kimseleri önemli işlere tayin etmem."
Bu kıssa sadece siyasi iktidar sahiplerine hitap etmiyor,küçük/büyük ölçekli her türlü güç ve iktidar imkanlarına sahip olan sorumluluk makamındaki herkesi ilzam ediyor.

ABD EN BÜYÜK VE STRATEJİK MÜTTEFİKİMİZ TERANELERİ

ABD bizim müttefikimiz lafını  edenler söylediklerine kendileri inanmadıkları gibi, muhatapları da inanmıyor.Muhatapların bu sözü ciddiye alması için kişinin kendi içinde sağlam olması gereklidir.İçeride hamaset nutukları v dışarıda kapılı kapılar arkasında görüşmelerde takınılan tavır,malesef ülkenin ciddiyetini bitirdi.İçeride israfı bitirmek istemeyip itibarda israf olmaz teraneleri  ile dışarıya el açanlara Hak Teala izzet bahşetmez.Hakk'a güven öncelikle kişinin kendi nefsinde başlar.İnsanları Allah ile kandırdıklarını sananlar sanmasınlar ki maksat hasıl olacaktır.Kalblerin sahibi olan yüce varlık,bir anda şemsiyeyi ters yüz edebilir.

MÜRİD

Lügatte "dileyen, talep eden" anlamına gleen mürid, tasavvufi bir kavram olarak kısaca "Allah dışındaki her şeyden uzaklaşarak, Hakk7ı isteyen, onun rızasını dileyen"manasına gelir.Müritliğin hakikatı:gözleri korumak,iffeti muhafaza etmek, haramı terk etmek, riya, süm'a, veşehvetlerden kaçınmak, cemaatla namaz kılmaya devam etmek, malayaniyi terk etmek, insanlardan halvet etmenin gğereğini yerine getirmek ve dünyadan uzaklaşmakla sahih olur.

SEYRÜ SÜLUK

Tasavvufta seyrü süluk kelimelerinin lüğat manası gitmek, yürümek, girmek demektir.Tasavvufi bir ıstılah olarak müridin dervişliğe başlayışından vuslatını, tasavvufi yolculuğu tamamladığı noktaya kadar yaptığı manevi vekalbi seferin adıdır.
Ebu Medyen seyrü süluku bir binaya benzereterek şöyle der:"Bu bina azim, çaba, sevilen vealışkanlık haline gelen şeyleri terk etme temelleri üzerine kurulmuştur".
Hertarikatın seyrü süluk metodu farklıdır.
Süluk makamında üzüntü ve ağlamanın kaybolması gazap alametlerinden bir alamettir".
"Şeyhimin huzuruna gideceğimde , önce gusleder, elbiselerimi temizler, kalbimdeki isyankarlıkları, tüm ilimleri ve zanni marifetleri atardım.Bunun üzerine şeyh benikabul ederse bu,benim için en büyük saadet olurdu.;reddederse kusurukendimde arardım"(Ebu Medyen Mağribi hazretleri).

KELAM-I KİBAR

"Saidler Allah'ın ihsanıyla cennete, cehennemlikler ise Allah'ın adaletiyle cehenneme girerler.Cehennemlikler girdikleri yere amellerine göre yerleşir, niyetlerine göre orada kalıcı olurlar.
İbniArabi'ye göre bu sahih bir keşiftir ve heybetli hür bir adamın sözüdür.

HAVF/RECA

"Korkmak" manasına gelenhavf, kavram olarak "Allah'ın rızasından , rahmetinden mahrum olma korkusunu" ifade eder.Allah'a olan marifeti arttıkça hem sevgisi hemdekorkusuartar.Allah'ın azametini ,celalini gördükçe korkacak; sevdiğini incitmekten ,onun hoşnut olmayacağı birşeyi yapmaktan çekinecektir.
Ebu Medyen Mağribi'ye göre havf(korku):İbadeteteşvikedip günahı engelleyen bir kırbaçtır ve kalbe yerleştiğinde murakabeyi yani kendini sürekli kontrol altında tutmayı miras olarak bırakır"
Allah korkusuimanın gereğidir.:Allah'a olan marifet arttıkça Allah korkusu da artar.Bu da insan için birkurtuluş vekorkudan emin olma vesilesidir.
Havfın zıddı olan reca ise ümit etmektir.İnsanın Allah'ın bitmez tükenmez rahmet hazinelerine , lütuflarına sırtını dayaması,onunkullarına olan şefkat ve merhametini gördükçe  umudunun artmasıdır.
Ümitsizliğe, karamsarlığa düşmeyen birAllah korkusu, korkmaktan alı koymayan ve yaptığı ibadetlere karşı güven oluşturmayan birreca duygusu içerisinde olmalıdır.

12 Ağustos 2018 Pazar

ZENGİNLİK/FAKİRLİK

Şeyh Ebu Medyen' zenginliği ve fakirliği
şöyle tarif eder:
"Zenginlerin zenginio kimsedir kiHak, ona hakikatını göstermiştir.Fakirlerin fakiri o kimsedir ki Hakk, ondan hakikatı gizlemiştir"
Tasavvufta fakr, her şeyin gerçek sahibinin Allah olduğunun bilincinde olunmasıdır.Fakr:Ondan başkasını görmemek,almayı vermekten daha çok seven kimse, fakir olamaz.
Fakirlik bir şeref, ilim ganimet, susmak kurtuluş, halktan bir şey ummamak rahatlık, zühdafiyet, bir an Hakkı unutmak ise ihanettir.
Fakr'ın genel anlamı ,kafir mümin tüm yaratılmışların vasfıdır.Zira Ayette şöyle buyurulur:"Ey insanlar ! Allah'a muhtaç olan sizsiniz.Zengin ve övülmeye layık olan ancak O'dur."(Fatır 35/15)Özel anlamda ise fakr;Allah dostlarının ve Allah'ın sevdiği kullarının makamıdır.Dünyadan el ve eteğinin çekilmesi , kalbin dünyaya bağlılıktan soyutlanması, Allah ile meşgul olmak, Allah'a şevk duymak, Allah ile başbaşa olmaya özen göstermek veAllah ile baş başa kalmaktır.

İHLAS ODUR Kİ

İhlas odur ki Nefis onu göremez(anlayamaz), melek onu yazamaz, şeytan onu saptıramaz, heva onu kaydıramaz"

TAKVA/VERA

Arapça korumak, korunmak gibianlamlara gelen "takva", dini, ruhsat boyutunda değil , azimet boyutunda yaşamaktır.Takvanın aslı önce şirkten sonra kötülük ve günahlardan , daha sonra şüpheli işlerden sakınmak velüzumsuz olan her şeyi terk etmektir."Allah katında en değerli olanınız , en çok takva üzere bulunanızdır"((Hucurat 49/13)
Zühdün başlangıcı vetakvanın ileri mertebesi olarak görülen verayı;İbrahim b Ethem;Şüpheli olan her şeyi terk etmek vemalayaniden uzaklaşmak" şeklindetanımlarken imam Şibli;Allah Teala hariç her şeyden sakınmaktır diye tanımlamıştırSufilerin , verayı bu şekilde anlamalarının nedeni Efendimiz (sav)'in şu hadisi şerifidir:
"Helal bellidir.Haram da bellidir.Bu ikisinin arasında helale de harama da benzer durumu olan  ve insanların çoğunun hükmünü bilmediği işler vardır.Kim bu şüpheli olan şeylerden sakınırsa, dinini, onur ve haysiyetini muhafaza etmiş olur.Kim de şüpheli olanlara dalarsa , neticede harama dalar.Sürüsünü koruluğun kenarında otlatan çoban gibi ki sürü her an koruluğa dalabilir.Dikkat edin , her sultanın bir koruluğu vardır.Allah'ın koruluğu haram kıldıklarıdır"
"Kişinin kendini ilgilendirmeyen şeyleriterke etmesi , dini iyi yaşadığının delilidir."
"Vera sahibi ol ki insanların en abidi sen olasın"

TEVBENİN ŞARTLARI-SÜNNETLERİ-ADABI VE FAZİLETLERİ

Tevbenin şartları:
1-Haksızlık yapılan kişilere hakkını geri ödemek,
2-Vaktinde eda edilmeyen namaz,oruç ve zekatları yerine getirmek
Tevbenin sünnetleri:
1-Birlikte günah işlenen arkadaşları terk etmek
2-Daha önceden yapılan hatalardan vazgeçmek
3-Önceden işlenilen hatalardan ötürü gözyaşı dökmektir.
Tevbenin nafileleri:
1-Evrada devam etmek
2-Kalb huzurunusağlamaktır
Tevbeninadabı:
1-Allaha itaatkar olmaktan ferahlık duymak
2-İtat üzere yetişmek
3-İtaatkar olmaya devam etmek
4-Meşayıhı ziyaret etmek
5-Fukara ve miskinleri sevmek
6-Farzları vaktin başında yerine getirmeye gayret etmektir

TASAVVUFUN SEKİZ ŞARTI

İbniarabi'nin şeyhi Ebu Medyen mağribihazretlerine göre tasavvufun sekiz şartı vardır:
1-Elinin emeğini yemek,
2-Helalden kazanmak,
3-Temiz bir meskene sahip olmak,
4-Temiz birkazanca sahip olmak.
5-İbadetle dolu bir halvet yaşamak
6-Kendisinden daha bilgili kişilerle sohbet etmek
7-Dünyaya gönül bağlamış insanlardan kaçınmak
8-Sema esnasında kapıyı kapatmak