31 Ağustos 2016 Çarşamba

YA HEP,YA HİÇ

Aşk'ta orta yol yoktur.Aşkın yanında birazda dünya olsun demek yanlıştır.Yani aşkın orta yolu yoktur.Ya hep,Ya hiç vardr.Hz.Mevlana efendimiz bu anlayşı anlatmak için buyurur ki:"Kuyudan su çekmek istiyorsun fakat ipin kısa...Ama ister bir arşın,ister bir karış,isterse bir soğan zarı kadar eksik olsun,hepsi müsavi.Yani suyu kuyudan çıkartamazsın"

ey asuman Koveytipoor TÜRKÇE ALTYAZILI

"BEN" DEMEKTEN VAZGEÇMEK

"SÜBHANE MA ARAFNAKE HAKKA MARİFETİKE YA MA'RUF,
SÜBHANE MA ABADNAKE HAKKA İBADETİKE YA MA'BUD"
Mevlana Efendimizin virdinde geçer.Rabbim,seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıymadık,ibadet edilmesi gerekli ölçüde sana ibadet edemedik"manasındadır.Peygamber dahi bunu ifade ederse diğer insanların daim söylemesi gerekir.Dostun gölgesine çadırımızı kurup benlik davasından vazgeçmedikçe işler mecrasında seyretmez.Dünyanın kaybettiği saadet budur.İnsan "Ben"demekten vazgeçerse küçüldüğünü zannediyor.Halbuki yükselmenin esas şartı "Ben"demeyi terketmekte.Cenab-ı Hakkın Peygamberine verdiği vazife insanları ikaz ve doğruluğa sevketmeye uğraşmadır.Bu asli vazife tüm insanlarında asli vazifesidir.Bugünün cihadı budur:Cehalet ve gafletle pençeleşmek ve zülfikarı delaletlerin başına indirmektir.

30 Ağustos 2016 Salı

22.000 KURŞUN

Sovyet Lideri Stalinin emriyle Katin ormanlarında katledilen 22.000 Polonyalı subay  ve sivilin hayatına son veren bir rakamı ifade eder.Kişi başına kafasına sıkılan tek kurşun.Üçbeş sandık ,bu kurşunları doldurmaya yeter ve artardı bile.Bu nedenle Rusya asla iflah olmayacaktır.Adalet sahibi Allah,yeryüzünde yapılan her zulmün karşılığını ,aradan yıllar geçsede verecektir.Şahısların yaptığı zulüm o kişiye hastalık ve bela ile,Devletlerin yaptığı zulüm ise o devletin çöküşü,batışı ve dağılışı ile miras olarak intikal görecektir

AMİİİİİİİN 

BÜYÜK DEĞERLER

İnsanoğlu  büyük değerlere ya imtisal eder,benzemeye çalışır;ya da bunu beceremezse kıskanır,haset eder,baltalar.Bu sonuçlar büyüklerin kaderidir.Efendimiz Risaletle görevli olarak geldiğinde Kureyş bir türlü kabullenememiştir.Ahlakına,asaletine bir şey diyememişler,ancak mal varlığı yönünden fakirliğini küçümsemişler.Cenab-ı Hakk'ın velayet ve irşat nasip ettiği kullara da toplumda hep itirazlar yükselmiş.Haset edenler düşmanlıkta bulunmuş,karalama kampanyası içinde toplum içinde kabul görmemesi istenmiştir.Ancak insanların genlerinde olan bu refleks nedeniyle Cenab-ı Hakk açık kuralını koymuştur:"^Kafirler,Fasıklar,Münafıklar istemese de Allah Teala nurunu tamamlıyacaktır".Şüphesiz Tamamlanacak olan "Nur"Cenab-ı Resulullah'ın velayet yönün yaptığı görev olup, bu yön kıyamete dek görev icra etmeye devam edecektir.:Bu yoldaki vazifelileri de Allah Teala muhafaza edecektir.İnsanlığın başından beri tekrar ettiği gibi,Köpekler,başını havaya kaldırıp gök yüzünde bedir halindeki Ay'a karşı havlama alışkanlıklarını devam ettireceklerdir.(Bu söz köpeklere bir hakaret olmayıp köpek siretinde olanlaradır.Hayvanat sınıfından olan Tüm itlerden özür dilerim)

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

GÜL'ÜN HİKAYESİ

"Gül yaratılışta bembeyaz idi.Renk renk çiçekler arasında kendisini hiç beğenmemiş,gece gündüz ağlamış .Bülbül ona acıyordu,sevgi ve merhametle kendi göğsünü bir dikenle yaralamış ,yarasından akan kanla gülü harika bir renkle boyamış.İfade edilmez bir bahtiyarlık içinde sevgilisinin güzelliğine bakarak ölmüş."(Prof.Annemarie sichimmel)
Efendimiz SAV,Hatice validemizle evlendikten sonra Kureyşin en zenginleri arasında idi.Ancak bu mal varlığı tamamıyla ilk Müslümanlara sarfedildiğinden hicreti esnasında hiçbirşeyi kalmamıştı.Keza,İslam orduları ülkeler feth etmesine rağmen Allah Resulü'nün vefatında terekesinde çıkan mal varlığı siyer kitaplarında malumdur.Efendimiz dünya malı konusunda günlük yaşamıştır.

TAHKİKE ERMEK

"İNSAN ÖĞRENİR,ÖĞRENİR,HER ŞEYİ BİLİR..FAKAT YİNE DE TAKLİTTE KALIR.ERİMELİ,BİTMELİ Kİ TAHKİKE ERSİN"sözünü söyleyen arif kişi,yemeğin pişmesini tarif etmiş ancak yemeği pişiren Usta'dan bahsetmemiş.Keza,yemekte kullanılan malzemenin kalitesi konusuna da hiç girmemiş.Çünkü,malzeme,kişinin bağlı ve mahkum olduğu esmasıyla alakalı,Usta ise kayıtlı olduğu defterin sahibidir.

Kurtulma noktası

"İhlas sahibi varlığından tamamıyla halas olmadıkça tuzağa düşmek tehlikesindedir..Çünkü yoldadır ve yol kesiciler sayısızdır.Ancak Hakk'ın emanında olan kurtulur.Aynası tamamıyla arınmayan ,henüz ihlas sahibidir.Kuş tutmayan henüz avla meşguldür.Fakat ihlas sahibini Cenab-ı Hakk ihlas makamına ulaştırırsa ihlas sahibi kurtulur.Emniyet makamına varır.Hiçbir ayna yoktur ki ayna olduktan sonra tekrar demir haline gelsin.Hiçbir ekmek yoktur ki ,tekrar harmandaki buğday şekline dönsün.Hiçbir üzüm tekrar dönüp koruk olsun.Hiçbir olmuş meyve tekrar turfanda haline gelmez.Piş,ol da,bozulmdan kurtul ! Yürü ,Burhaneddin Muhakkık gibi nur ol !"(Mesnevi,2.cilt 1316-1319)

İÇİMİZDEN BAZILARINI TANRI EDİNMEMEK

Her zaman bu davranış var olmuştur:İçimizdeki bir insana ifrat derecesinde bağlanmak..Bu davranış ve bu duygu,Fatiha suresine aykırıdır."Biz yalnız sana kullak eder,yalnız senden yardım dileriz". Para,iktidar dediğimiz saltanatla birleşirse karşımıza yakan yıkan bir ejderha çıkacaktır.Ve o liderin etrafında bulunan kul ve köleler överek,alkışlayarak bu ejderhayı büyütmeye devam edeceklerdir.Hitler Almanyası,Mussolini ve Japon güneş imparatoru.Sonuçları malum.İkinci dünya savaşının kahredici sonuçları ..Lider etrafındaki insanlara Kur'an bağırmaktadır:"Onlar bir alay sağır,dilsiz ve kördürler"(Bakara 171).."Geliniz,aramızda birleşeceğimiz bir kelime üzerine toplanalm.O da Allah'tan başkasına kulluk etmemek,O'na hiçbir ortak koşmamak,içimizden bazılarını tanrı edinmemektir"

MABETSİZ ŞEHİR

Osman Yüksel ,"Ankara"için bu sözleri kullanmıştı 1949 yılı için.ve 10 yıldır içinde yaşadığı,koskoca mahallenin ihtiyacını iki sokak çeşmesi ile idare ettiği Altındağ semtini anlatırken niçin tüm oyların Demokrat Partiye çıktığını irdelemişti.
"Altındağ'a yabancı bir toprağa  basar gibi ayak bastılar.Bundan dört gün önce Altındağ'lı bir komşumla konuşuyorum:"Bizim oradalar" dedi.Senin bildiğin zamanki gibi değil.Elektrik te geldi su da.Hele gel de bir gör Yaşasın demokrat parti"..Bu hadise üzerine bir hayli akıl yordum.Bu millete az bir şey verilse onu memnun etmek kabil.Hatta yalnız hal ve hatırını sorsan senden memnun olur.Fakat gelde onun en mukaddes bildiği şeyleri çiğne,hem söv,hem soy.Onun bayramını yalnız fitre zarfı dağıtırken ,kurban derisi toplarken hatırla;onun varlığını vergi tahsil ederken hisset!..Sen onun geçimini değil,seçimini düşün.Çok yerlerde ekmek dahi bulamayan halkın gözü önünde yerli malı ve tasarruf haftalarında şuraya buraya onun sefaleti ile alay edercesine "vatandaş şeker ye","vatandaş reçel yap","vatandaş yerli malı kullan"misilli afişler as".
Dolaşırken karşıma yaşlı bir amca çıktı:"Oğlum bu civarda cami-i şerif var mı?" diye sordu.cevapladım:"Babam,dedim.burada naşerifler var".Anlamadı,yüzüme baktı."Bu şehir de mabut yok.Mabet yok".."Ne var ya ?"dedi."BURADA OTURAN İNSANLARIN EKSERİSİNİN MABUTLARI CEBİNDE,MABUDELERİ DE YATAKLARINDA.İKİ YÜZLÜ MABUTLAR,BİR GECELİK MABUDELER".21 Haziran 1949-(Osman Yüksel Serdengeçti-Mabetsiz Şehir)

29 Ağustos 2016 Pazartesi

SİYASİ TARİHİ İYİ OKUMAK

işaretle -herkesin baktığı yere bakmayan var
Tek başına halkın iktidara getirdiği Menderes nerelerde hata yapmıştı.Niçin halk sokaklara dökülmedi ?.Bugün 15 Temmuz darbe girişimini önleyen halkımız,1960 darbesinde kırık not aldığı dersten başarıyla geçmişti.Şuurlu gençlik yetiştirmek sevdalısı,ancak iktidar tarafından ezilmiş Osman Yüksel Serdengeçti'lerin yazılarını okursak dün ve bugün yapılan yanlışları kolaylıkla görebiliriz.Söz Osman Yüksel'in:
"Her konuşmasında memlekette "irtica yoktur"diyen Menderes,bundan bir hafta evvel G.Antepte söylediği bir nutukta,kendisinin inkilap softaları diye hitap ettiği adamlar gibi,Ahmet emin Yalman'ın başmakalesini okurcasına'Memlekette irtica vardır,irtica kan dökmüştür'dedi.Serdengeçti mecmuasından bazı yazılar okuyarak bizi bir devlet adamına yakışmayacak bir ağızla kötüledi.Milliyetçiler derneğini ve buna muvazi faaliyet gösteren teşekkülleri adeta koministlikle itham etti !Benim yazımı ele alarak:
'Bu ilahi cezbeye tutulmuş zatlar,laikliğin yanlış anlaşıldığını,dinselliğin alıp yürüdüğü devirde(CHP nin devrini kastediyor)nerede idiler?'diye sorduŞimdi ben bu suale cevap veriyorum:Sayın Menderes..Ben o devirde henüz talebe idim.İstikbalimi hiçe sayarak fakülteden dahi kovuymayı göze alarak ,imansızlarla çetin bir mücadeleye girişmiştim.Bu yüzden zincirlere vurulmuştum.CHP 'nin ve nutuklarında sık sık bahsettiğin meşhur tabutluklarda idim.Siz bize yapılan işkenceleri ,bizim feryatlarımızı seçim nutku haline getirerek iktidara geldiniz.Şimdi ben size soruyorum:Siz o zaman nerede idiniz. ve ne yapıyordunuz.Siz o zaman CHP prensiplerine bağlı işgüzan bir mebusu ,müfettişi.İnönü'nün sadık bir bendesi değilmiydiniz ?Milliyetçiler derneğini randevu evi basar gibi bastınız.CHP dinimize baskı yapıyordu ,siz baskın yaptınız.Pir aşkına mücadele edenleri tevkif ediyor bastığınız dalı kesiyorsunuz."
Serdengeçti bu konuşmadan sonra ,Malatyada gazeteci Ahmet Emin Yalman'ın vurulmasından dolayı 11 ay tevkif edilerek yatacağı hapishaneye gitmiştir.

zehir ve panzehir

İnsan bedeni ve nefsani temayül ve dürtülerine hakim olup onlardan boş kalan yere ruhani ve insani unsurlar getirmedikçe ;kıskançlık,haset ,yalan ve kibir gibi sıfatların,elinden,dilinden zuhur etmemesi gayri kabildir.Bu zararlı duyguların panzehiri aşk ve imandır.Aşk,vücut bulduğu yerde diğer zararlı tüm unsurları temizliyerek atar.

RÜYALARLA YOL ALMAK

Beş duyuya esir olan ve ona bağlananlar,rüyalar aleminin işaretçiliğini,yol göstericiliğini inkar ederler.Halbuki Gelcek denilen belirsizlik rüyada görülmekle değiştirilemez bir gerçek olarak hayatımızda yer alabilir.Görülen rüyalar anlatıldığında gerçekleşeceği ifade edilir.
Büyük Cengaver Timur rüyalara çok ehemmiyet verir ve yapacağı işleri rüyalara göre tanzim ettiği ifade edilmiştir.Niyet edilen bir işle alakal İSTİHAREYE YATMAK tabir edilen rüyalardan işaret aramak uygulaması dinimizde mevcuttur.İstihare kelimesinin manası "hayırlı olanı aramak"demektir.Bir sorunun yanıtı,şüphe içinde kalınan bir problemin çözümü bu yöntemde aranır.Hatta,Sufilerin bazıları rüyalarında talimat alarak işlerini icra ederler.Geleceği açığa çıkarmak duygusu her insanda reddedilemez bir gerçektir.
"İnsanlar uykudadır.Ölünce uyanırlar"hadisi şerifi gereğince bu dünya hayatı rüya olarak telakki edilmiştir. Kur'an'ı Kerimde Peygamber rüyaları anlatılır.Cenab-ı Peygamber efendimiz sabah namzından sonra sahabesi ile yaptığı sohbette sahabenin rüyalarını sorar ve yorumlardı.Mevlana Efendimiz;normal insanın uykuda gördüğü rüyayı,Allah dostlarının uyanıkken gördüklerini ifade etmiştir.


Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

ÇOCUKLAR VE KAFİRLERİN RÜYALARI

Doğru çıkabilir.Yusuf Peygamber örneğinde olduğu gibi çocuğun gördüğü rüya doğru çıkabilir.Keza Mısır Padişahının gördüğü Rüya'nın Hz.Yusuf'un yorumuyla doğru çıkması gibi.

RÜYA NEDİR ?

Zümer Suresi  42 AYETİ Rüya hadisesinde temeldir:"Allah,ölmekte olan canları alır,ölmeyenleri de uykularında (Bedenlerinden alıp kendilerinden geçiriri);sonra ölümüne hükmettiğini yanında tutar,ötekilerini de belli bir süreye kadar salıverir.Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır".

PEYGAMBERİMİZ (sav)'İN GÖRDÜĞÜ RÜYALAR

Bedir savaşında Efendimizin gördüğü bir rüya onu cesaretlendirir.Savaşın sonunda Kur'anda şu tespit yapılır:"Allah sana onları uykunda az gösteriyordu.Eğer onları sana çok gösterseydi çekinirdin ve (savaş)iş(in)de çekişirdiniz"(8:43).
Efendimiz Hudeybiye anlaşmasından önce niyetlendiği Hac yolculuğunda da gördüğü rüyaya göre Kabe'ye yeniden ayak basacağı rüyasını görmüştü.Fetih suresi 27.ayetinde:"And olsun ki ,Allah,Elçisinin rüyasını doğru çıkardı.Allah dilerse Başlarınızı traş ederek veya saçlarınızı kısaltarak,korkmadan güven içinde Mescid-i Haram'a gireceksiniz".
Efendimiz Uhud savaşı öncesinde de rüya görmüştür:Rüyasında;"Bir deveye bindiğini,deveyi bir koçun izlediğini ve kılıcının kırık olduğunu"görmüştür.Bu onun düşman ordusunun komutanlarından birini öldüreceğini,ancak bir akrabasının şehit olacağı şeklinde yorumlamış nitekim Hz.Hamza (ra)şehit düşmüştür.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

28 Ağustos 2016 Pazar

NESH EDİLEN AYET NİÇİN KURAN'DA MUHAFAZA EDİLİR?

Eğer ayetin nesh edilmesini yürürlükten kaldırılan olarak algılarsak şu soru sorulur:Cenab-ı Hakk,ayetin hükmünü nesh etmişse,niçin hala bu ayet Kur'an'da muhafaza edilir,hıfzedilir,hatim yapılırken okunur ?
Nasih kelimesi:"silme.ortadan kaldırma"manasındadır.Mensuh ise "silinen,ortadan kaldırılan"demektir.Neshedilen ayet Kur'anda halen muhafaza edilmekte ise Nasih-Mensuh konusu farklı algılanmalıdır.Şöyle ki:Nasih-mensuh yapılan  geçmiş peygamberlerin şeriatlarıdır.Tıpkı Yahudi ve Hırıstiyanlığın şeriatının İslamiyetle birlikte mensuh edilmesi gibi.Ayetlerde nesih-mensuh olayını ehli tasavvuf farklı algılamaktadır.Eğer Kur'anın bir ayetinin hükmü neshedilmiştir denilirse o zaman başlıktaki soru sorulur:Neshedilen bir ayetin Kur'an'da muhafaza edilmesini nasıl izah edersiniz?Kur'anın hükmünün değişmesinden bahsedilemez,Kur'an'ın her harfinin ,her kelimesinin sonsuz manaları vardır.Alimler arasında da kati olarak ayetin neshi-mensuhu arasında ittifak yoktur.Ayetler tüm zamanlara hitap edecek şekilde irsal olunmuştur.Çünkü Cenab-ı Hakk doğruyu en iyi bilen olmakla,bir konuda hüküm koymuşsa o hüküm hiç tatil edilmez.Kur'an'ı zamana göre anlayıp algılayacak ve açıklayacak gönül sahipleri gereklidir.Bu gönül sahipleri ise ilmi keşfe ve kalbe dayanan ehlibeyttir.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

ZULUM(Hadis-i Şerifler)

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Bir serçeyi gereksiz yere öldüren kimseye, kuş, kıyamet günü, Arş’ın yanında bir çığlık kopararak gelir ve şöyle der: “Yâ Rabbi! Bu adama, beni gereksiz yere niçin öldürdüğü-nü sorar mısın? ”
“Helâli harâm sayan, aynen harâmı helâl kılan gibidir”.
“Mazlûmun âhından sakın; zîrâ o, bulutlara yüklenip yerine hemen ulaştırılır. Allah Teâlâ: “İzzetim ve celâlim hakkı için, sana hemen yardım edeceğim” der”.
“Senin sözüne inanan bir arkadaşına yalan bir söz nakletmen, hıyânetin en büyüğü-dür”.
“Titizlikle hesâba çekilen kimse, muazzeb olur”.
“Zâlimle birlikte hareket eden kimse, onun cürmüne iştirâk etmiş olur”.
“Zulüm, kıyâmet günü karanlığıdır”.
“Kâfir de olsa, mazlûmun âhını almaktan sakının”.

YÖNETİCİYE İTAATLA ALAKALI HADİS-İ ŞERİFLER

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Allah’ın sultânına ihânet edene Allah da ihânet eder; Allah’ın sultânına ikrâm edene Allah da ikrâm eder”.
“Cihâdın en üstünü, haksızlık eden bir yöneticinin karşısında, bir hakikati söylemektir’,
“Hâlık’ın günah saydığı hususlarda, mahlûka asla itâat edilmez”.
“İki halifeden birisine bîat edildiğinde, onlardan diğerini etkisiz hâle getiriniz”.
“Sultân hiddetlendiğinde, şeytân musallat olur”.
“Sultân, her mazlûmun kendisine sığındığı, Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir”.
“Sultâna sövmeyiniz; zîrâ o, yeryüzünde Allah’ın gölgesidir”.
“Sünnet olan az bir amel, bid’at olan pek çok amelden daha hayırlıdır”.
“Nasılsanız, öyle idâre edilirsiniz”.

DİNLER ARASI DİYALOĞ TUZAĞI

İnanç ,Allah Teala'nın insanın genine vurduğu bir mühür olup ,gaybı,görünmeyeni,Yaratıcıyı arama ve ona tabi olma duygusudur.Bu nedenle bütün dinler Cenab-ı Hakk'a aittir.Ancak,Bu inanç zaman içinde terakki ve tekamül ederek en son hali ile Efendimiz'de kemalat bulduğundan ahiret pasaportunun vizesi Efendimize aittir.Bu nedenle Cenab-ı Hakk'ın razılığı Efendimize itaat olduğundan diğer dinlerin tümü işlemden kalkmıştır.Bu nedenle,ilahi kaynaklı eski dinlerle İslam arasında diyaloğ kurmak çabası,çalışması art niyetli ehli kitabın bir tuzağıdır.Hoşgörü adı altında dinler diyaloğundan bahsetmek ayetin hükümlerine ters davranıştır.Çünkü küfür tek millet olarak anılmış olup,Kafirlerin dinine girmedikçe İslamiyete düşmanlıklarının devam edeceğini Cenab-ı Hakk söylemiştir.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

DARBE SORUŞTURMASINDA YAPILAN YANLIŞLAR

Darbe girişimine kalkışan FETÖ cemaatını Cumhurbaşkanımız üç kısma ayırmıştı.Taban İbadetinde olanlar.Orta kısım Ticaretinde olanlar.Tavan kısmı ise Hıyanet içinde olanlar.İbadet kesiminde olanlara dokunup mağdur etmemek gerekir.Çünkü,Bu cematı büyüten siyasi iktidarımızdı.Devlet içinde büyüyüp kılcal damarlara kadar uzanmasını siyaset temin etti.Bundan ,tamamıyla iktidar sorumludur.Sadakaya,yardımı,kurbanı toplayıp bunu ticarete tahvil ederek büyütenlerin üzerine gidilmesi ve mal varlıklarına el konulması normaldir.Çünkü Halktan alınanın halka dönmesi gerekir.Hiyanet içinde olanlar,Devletin bekasına yabancı güçler ile birlikte göz diktikleri için silinmeleri çok doğaldır.İbadet içinde olanlara yönelik her bir mağduriyet iktidara karşı menfi tutum içinde olacak potansiyel bir gücü doğurmaktadır.Bugün,bu soruşturmalardan nasibini almamış hiçbir köye,kasaba şehir,sülale kalmadığından,ve tamamı da şeriatı yaşayan insanlarımız olduğundan İktidarın "Abdestli namazlı insanları"içeri atmakta olduğu görüntüsü vermektedir.Eğer siyasilerimiz bu cemaatın devlet içinde olmasına ve yapılanmasına müsade etmeseydi bugünkü sonuç olmayacaktı.Devlet ,üniversite kazanmış bir gencin barınma ve iaşe meselesini halletse idi,cemaat bu potansiyeli bulamayacaktı.Bugün,beğenmediğimiz Bulgaristan bir şehre üniversite açarken önce yurt binalarını,yemekhanelerini inşa ettikten sonra okulu inşa etmektedir.Bizde bu ihtiyaç devlet tarafından giderilmemiştir.Bu nedenle Devletin asli vazifesi olan hususları yerine getirmemekle kusurlu davranmıştır.Anadolumuzun gariban , maddi imkanı kısıtlı bir aile babasının,çocuğunu barındıracak birilerine teslim etmesi eylemini suçlu kabul etmek adalete uygun değildir.Bundan dolayı ne ailesi ve nede çocuk yargılanmamalıdır.Aksi takdirde mağdur edilmiş milyonların bu duyguları,hayat normala dönüldüğünde birileri tarafından istismar edilebilir.Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım.


Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

MÜRŞİDE TABİ OLMAK,KİŞİNİN ,TARAF TERCİHİNİ GÖSTERİR

Aziz Mehmet Dumlu Efendi
Ruhlar aleminde Cenab-ı Hakk.yarattığı insanla bir sözleşme yapmıştır."Ben,sizlere bir miktar serbestiyet vereceğim.Dünya hayatınız için size nefs vereceğim ancak benim isteklerime uymanız şartıyla"..Tüm Ruhlar söz verdiler ki "Evet biz seni RAB olarak kabul ediyoruz."Bu sözleşme akabinde insan yaratıldı.Cenab-ı Hakk,geleceği bildiği için insan olarak yarattığı bu varlığın ,sözünde durmayacağını,verdiği sözü unutacağını bildiğinden verilen bu söze Peygamberleri şahit tuttu.İnsanlara Peygamber olarak gelen zatların vazifesi,bu sözü hatırlatmaktır.Velilerinde vazifesi budur.Bu nedenle Mürşitlere tabi olan insanlar,ruhlar alemindeki Kabul'ü yerine getiren kimselerdir.Velilerden uzak duranlar ise bu sözü unutmuş olanlardır.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

27 Ağustos 2016 Cumartesi

VESVESEDEN KURTULMANIN KISA YOLU

Mürşide bağlanmaktır.Ruhsal terakki için maneviyat şarttır.İmanın katiyet,sağlamlık arz etmesi için usta öğretici (mürşit)şarttır.Bu bağı sağlamayan kimse gevşeklikten,şüpheden ,acaba ve recepağa'dan kurtulamaz.Yaratılışta bir tertip ve düzen olup her şey tekamül etmektedir.Sayılar bile terakkietmektedir.100 yıl önce ülkenin bütçesi belki milyon ile anılmakta iken bu rakam zamanla milyara,trilyona ve katrilyona terakki ederek yeni rakamlar günlük hayatımıza girmiştir.İmanın muhkem olması,kişinin bu terakkiyi daha kolay görmesini ve kabul etmesini sağlar.

ANKARA KALDIRIMLARINDAKİ FAHİŞE,FAİZCİ,TRAVESTİ İLANLARI

Kızılay meydanındaki kaldırımlarda yürürken dikkatinizi kaldırımlara yapışmış küçük kartvizit ilanlarına gözünüz takılır.İlk gören şaşırır.Nedir bunlar diye?Yazılarda telefon numarası ve açıklamalar:Fuhşa davet eden kişiler,yahut faizle para veren kurumlar.Ahlakın geldiği noktayı ifade için ibretlik bir durumdur."Hiç önemli değil,Cumhurbaşkanımız abdestli namazlı,Başbakanımız keza öyle tüm resmi devlet kurumlarında baş örtüsü serbest,camilerimiz açık"diyebilirsiniz.Hiç önemli değil.Toplumumuzun temeli çökmekte.Ailenin düzeni çatırdamakta,mali yapı çökmektedir.Zinanın kanunlarında suç olarak gözükmediği ,faizciliğin ve tefeciliğin bankalar eliyle yapıldığı ve vatandaşlarının uluslararası sermayenin tekelinde bulunan bankalara soydurulduğu,içki imalinin,sigaranın üretiminin devlet eliyle yapıldığı bir devlet yapısında , Ankara kaldırımlarında bu ilanları görmek çok garip olmasa gerek

.Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

İNSAN,BU DÜNYANIN EN BÜYÜK KOPYACISI ve HIRSIZIDIR

Banatın her türünde,bilimin her türünde yapılan şey kopyacılıktır.Allah'ın yarattığını estetik olarak kopya etmek süyük sanatçılık ve sanatkarlık olmuştur.İcat edilen her uçak mutlaka havada uçan bir hayvanatın kopyasıdır.Yapılan bir heykel,çizilen bir resim,yaratılmış bir insanın,hayvanın ,bitkinin kopyasıdır.En iyi kopya en değerlidir.Halbuki kopya çekmek,taklit etmek tüm insanlık mevzuatında(kanunlarında)hoş görülmeyen ve cezayı gerektiren bir eylemdir.Aslında insanlar,kopyacının kopyasından kopya edeni cezalandırırken kopyacının kopyasını mükafatlandırmaktadır.En güzel heykel,en güzel tablo diye iltifat ettikleri bir eser,başkası tarafından kopya edilince suça konu olmaktadır.İnsan,Cenab-ı Hakk'ın kendisine beleş olarak bahşettiğine mülkiyet olarak sahiplenmek hırsızlık yapmaktadır.Asıl hırsızlık bu iken,kendisinden bu emvali çalmayı hırsızlık olarak telakki edip cezalandırmaktadır.Allah'ın malını çalmak hırsızlık olmamakta,bu malı çalan kişidin çalmayı hırsızlık olarak telakki etmektedir.Cenab-ı Hak yeryüzüne ücretsiz olarak yağmur indirmekte ve bu suyu yer altı depolarında muhafaza etmekte iken insan bu suyu çalarak diğer insanlara satıp kazanç elde etmekte ve Allah'a bu kazancını vermemektedir.Bu hırsızlık sayılmamakta,suyu satan insanın bu sattığını çalma hırsızlık olmaktadır.Tüm bunları tefekkür ettiğimizde ortaya çıkan sonuç şudur:MÜLKÜN SAHİBİ ALLAHA İMAN ETMEYİP ONUN EMİRLERİNE RİAYET ETMEYENLER ASIL HIRSIZLARDIR.

SONSUZLUK KONSU

Cenab-ı Hakk'a aittir.Çünkü zaman bize iki zıtla anlatılmıştır.Aydınlık ve karanlık dünyamızdaki insanlar için gün mevhumunu anlatan bir vasıta olmuştur.Güneşin etrafındaki tam tur dönüş yıl kavramını meydana çıkartmıştır ki 365 defa yaşanan bir aydınlığın karşılığıdır.Diğer gezegenlerde kendi etraflarındaki dönüş ve güneş etrafındaki dönüşleri nedeniyle yaşadıkları aydınlık ve karanlık sayıları miktarınca yıl kavramını oluşturur ki bu her gezegen için farklı bir gece gündüz ve yıl kavramını oluşturur.Tüm bunlardan anlaşılan bu dünya hayatının sonlu olduğudur.Gecenin olmadığı bir ahiret hayatında zaman mevhumu da olmayacağından sonsuzluğu o zaman kavrayabileceğiz.Belki de o alem de ,bu dünyaya ait hayatın ne kadar kısa,ne kadar değersiz ve basit lduğunu,sonsuzluğu,nimetin çeşitliliğini gördüğümüz vakit anlamış olacağız.

HER İŞİ ALLAHDAN BİLEN NE YAPAR ?

Sükut eder.
Suçlu aramaz.Sebeb sormaz.Bu tekamülde olan kimse tamamıyla kadercidir.Cebridir.Teslimdir.Sonuca itiraz etmez ve sonucu değiştirme gayretinde dahi olmaz.Şayet kaderinde iki ihtimal varsa(Şöyle olacak ancak şöyle yaparsa şöyle olacak gibi),bu durumda nefsine uygun gelecek olanı tercih etmekten edep duyar.Bu ,bütüne ulaşan parçanın davranış ve teslimiyetidir.Tıpkı,damarlarında akan kanı,Leylaya at görüp hacamatçıdan kaçan Mecnun gibidir."Hayır !kanımı almayın.Leyla'ya zarar veriyorsunuz !"diyen mecnunun davranışıdır.

GÜNÜMÜZÜN MANEVİYAT DÜNYASI

Metli Dede'den yetişen merhum Hasan Efendi hazretlerinin 25 yıl evvelinde söylediği bir sözdü :"İnsanlar başlangıçta  Şeriat'ı yaşayarak bu yola girerlerdi. Sonrasında Direkt Tarikattı yaşayarak başlama devri geldi. Tarikatı yaşadıktan  sonra diğer merhaleler gelirdi.Bu devirler geçti Bundan sonra insanlar Belki Şeriatı,Tarikatı yaşamadan Hakkattan başlayacaklar" buyurmuştu.Şüphesiz bu söze itiraz eden çok olacaktır.Ancak,vakti,zamanı,mevsimleri getiren Cenab-ı Hakk tır.Bugün Talebe yetiştirmek,onlara yardım etmek niyeti ile başlayan masum faaliyetlerin 40 yıllık zaman içinde dünyevileşerek Devleti ele geçirme teşebbüsü ile sonuçlandığını hep beraber gördük.Çünkü,Şeriatı yaşama gayreti,iç dünyasını ihmal anlamına gelmektedir.Tarikatı yaşama gayreti ise o cemaatı  yöneten insanın dünyadan el çekmeyerek para ve güç içine girmesine akabinde ise bu gücün artarak "Devleti ben yöneteyim"noktasına gelmesine engel olmadığından Cenab-ı Hakk artık buna müsade etmeyecektir.Çünkü Bu devir de bitmiştir.Yeni dönem başlamaktadır.Hakikattan başlayacakların yol göstericileri yahut ustaları kimler olur?denirse sanırım bu iş,Görevli zat'ın "Hal"aktarması şeklinde olacağından gönülden gönüle geçmekle ilahi bir şekilde devam edecektir.Şeriatı,Tarikatı yaşamak hadisesi de birden bire ortadan kalkmayacaktır.Zaman içerisinde bu iş asli hüviyetine dönecektir.Şeriattan maksadın Şekil ve ritüel olmadığı,Tarikattan muradında dış görüntü olmadığı gözlemlenecek tevhit başlayarak insanlar tek cemaat olacaktır.Bu iki merhale(Şeriat ve Tarikat) Hakikat içine katılacak,şekerin ve gül esansının gül şerbeti içinde erimesi gibi zahiren yok olacaklar ama şerbet içinde varlıkları devam edecektir.


Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

25 Ağustos 2016 Perşembe

ALTIN ORANIN MANEVİ BOYUTU

Altın oran ,Matematik ve sanatta,bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen,uyum açısından en yetkin boyutları verdiği söylenen geometrik ve sayısal bir oran bağlantısıdırAltın orana uygun olduğu söylenen Fibonacci sayı serisi en basit ve temel büyüme( ve küçülme)modelidir.1,618(61,8) değeri altın orandır.Cenabı Hakk'ın fiziksel yaratılışta bu oranı halk ettiği gözlemlendiğinden geometride,fizikte,kimyada diğer müspet ilimlerde bu oran merkezli araştırmalar yapılır.
Peki Manevi dünyamızdaki Altın Oran nedir?Çünkü "En güzel şekilde yarattık"ifadesinin içine her şey girir.Gerek zahir kısmı,gerekse batın kısmı..Maneviyatta altın oran CENAB-I PEYGAMBERİMİZ VE PEYGAMBER VARİSİ OLAN VELİLERDİR. "Model","Örnek" yapılacak bir işte esastır.Buna ölçü'de diyebiliriz.Nasıl ki fizik,matematik,kimya,geometri formülleri bir ölçü ise,Peygamber ve varislerinin davranışları,sözleri de maneviyatın bir ölçüsüdür.Model olmadan üretim yapılamaz.Peygamberimize tabi olurken,bir mürşide teslim olurken gerçekte Altın Oran'a uygun davranmaktayız.Çünkü ALTIN ORAN ,Cenab-ı Hakk'ın razı olduğu çizgi ve ölçüdür.Çünkü doğruyu O bilir

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

GÜLMEK

Bu başlıktaki "Gülmek" kavramını fiziksel düşünmeyelim.Memnun kaldığımız bir hadise,olay olarak telakki edelim."ALLAH ÜÇ KİŞİYE GÜLER"hadisi şerifindeki Gülmek fiilini ,Allah'ın memnun olması şeklinde anlayalım.Nedir Allah'ın güldüğü şeyler:
1-Cihat esnasında düşman karşısında kaçmayan  ve kahramanca savaşan mücahide  güler.
2-Geceleri kalkıp namaz kılan abide güler..
3-Kıtlık zamanında herkes kendi derdinde iken açları doyurana güler..

SEVGİYİ ÇOĞALTMA YÖNTEMİ

Sevginin dereceleriyle alakalı şöyle bir sıralama yapılır:İLGİ....MEYİL...SEVMEK...AŞK...ve daha ilerisi.Cenab-ı Hakk'ın sevmek hususunda bizden isteği "Şiddetle sevmek"derecesidir.Bakara 165 ayetinde  Şiddetle sevmek ifadesi vardır.Sevginin insan üzerindeki işaretleri görülmelidir.Her ne kadar sevgi içsel bir olay ise de sevgi asla içsel kalmaz mutlaka dışarı sızar.Sevginin dışsal belirtilerinin başında ZİKİR gelir.Konuşmaların mevzuu Cenab-ı Hakk ve onun isimlerinin tekrarıdır.Cenab-ı Hakk,iman eden müminlere, Cenab-ı Peygambere tabi olup ona itaat etmeyi kendisiyle birlikte eş değer tutmuştur.Nisa suresi 59 ayeti .Cenab-ı Peygamberimize selavat getirmek sevgiyi çoğaltan bir yöntemdir.Her türlü ortamda bu selavata devam etmeğe gayret etmek,kişiyi ,dünyevi hadiselerin akıntısına kapılmaktan muhafaza edecektir.Selavatı Şerifeyi okumak, sürekli olarak vücudu olumlu elektronik dalgalarla taramak gibi telakki edilmelidir.Bu dalgalar zararlı unsurları vücuddan dışarı atıp uzak tutarlar ve masiva dediğimiz Hakk'dan uzaklık dalgalarıyla vücud arasında koruma kalkanı oluştururlar.Bu kalkan ne kadar kalın olursa harici etkenlerin vücuttaki tesirleri o kdar az olur.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

ALLAH TEALA'NIN SIRLI FİİLLERİ-Hadis-i Şerifler

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyur-du ki;
“Allah, bu dini, günahkâr (fâcir) bir adam eliyle de güçlendirir”.
“Allah, ilmi, insanlar arasından söküp almak sûretiyle kaldırmaz; ancak, âlimlerin ölümü ile ilmi de ortadan kaldırmış olur”.
“Allah, kuluna, işlediği bir kısım günahtan dolayı bile fayda sağlar”.
“Allah, mü’min kulunun rızkını, onun tahmin ettiği yolla vermekten imtinâ eder”.
“Allah’a ibâdet edilen şeyler içerisinde, sıla-i rahimden daha çabuk sevâbı verilen bir şey yoktur. Allah’a isyan edilen şeyler içerisinde de, azgınlıktan daha tez cezâsı verilen bir davranış yoktur”.
“Bir kimseyi ameli yavaşlatmışsa, onu, ne-sebi sür’atlendirmez”.
“Cenâbı Hakk, altmış sene yaşattığı kimsenin, artık yaşla ilgili mâzeretini geri çevirir”.
“Cömerdin hatâsına göz yumun; nitekim Allah, her sürçtüğünde onun elinden tutar”.
“Dertsiz olmak, dert olarak yeter”.
“Eğer siz, hiç günah işlememiş olsanız, Allah, günah işleyen bir topluluk getirip, onların günahlarını bağışlar, sonra da onları cennete koyar”.
“Ey sıkıntı, şiddetlen; açılırsın!
Göz değmesi (nazar), adamı mezara, deveyi de kazana sokar”.
“Her hükümdârın bir koruluğu vardır; Allah’ın koruluğu ise harâmlarıdır”.
“Her iş yapanın (ibâdet edenin), muhakkak bir parlak dönemi, her parlak döneminse bir de sönük devri olur”.
“İnsan, kendisine dokunan bir günahla, rızıktan mahrûm bırakılır”.
“İnsanlar, kendi kendilerinden özür diledikleri müddetçe helâk olmazlar”.
“İnsanların nâmuslarından dilini koruyan kimsenin, Allah da kıyâmet günü sürçmelerini affeder”.
“İnsanların, kıyâmet günü en çok azâb çekecek olanı, Allah’ın, ilminden kendisini yarar-landırmadığı âlimdir”.
“Kim, dünyada bir günah işler de onun cezasını görürse, Allah, o kulunu tekrar cezalandırmayacak derecede âdildir. Ve kim ki, bir günah işler de, Allah, dünyada onu örter ve affederse, Yüce Allah, aynı şekilde, affettiği bir şeyi tekrar cezalandırmayacak derecede kerem sâhibidir”.


ALLAH TEALA'YI BULMAK

*Caesar'ın gladiotorları arasında dövüşmediği için ümitsizliğe düşen, bu aylaklıktan kurtulmak için Allah’a adak götüren ve halkın önüne çıkmayı en büyük şeref sayan kimselere her gün rastlanır. Hâlbuki aramızda Allah’a olan sevgisini gös-termek için fırsat arayan kimse bulunmaz.
Allah seni şahit olarak çağırır ve sana sorar: «İra-deden başka bir yerde iyilik ve kötülük olmadığı doğru mudur? Bir kimseye zararım oldu mu? Her-kese faydalı olacak şeyleri herkesin iktidarına ver-medim mi?» Buna sen ne cevap verirsin?
«Rabbim, şüpheli bir durumdayım. İstırap ve felâket içindeyim. Kimse bana bakmıyor. Kimse bana yardım etmiyor. Herkes beni yeriyor, herkes bana küfrediyor ve ben insanların kusmuğu bir varlığım.»
Kendisinin büyüklüğünü tasdik etmek üzere seni şahitliğe çağırmak şerefine böyle mi mukabele ediyorsun? O kendi iyiliğinin, hakikatinin, adaleti-nin bir şahidini arıyordu. Hâlbuki sen onu suçlan-dıran adam oldun.
Hayatta aşağı yukarı hepimiz evden kaçmış esirle-rin tiyatrodaki durumundayız. Bu esirler oynanan piyeslerin zenginliğini görmekle büyük zevk du-yarlar. Seyrettikleri trajedinin aktörlerine hayran-dırlar. Fakat daima telâş içindedirler. Sağa sola bakarlar ve efendilerinin adı söylendiğini duyar duymaz dehşet içinde kalırlar, hemen kaçıp gider-ler. Biz de böyleyiz. Tabiatın harikalarına hayran oluruz, bu manzara bizi büyüler. Ama her ân üzüntü içinde yaşarız. Ve eğer efendimizin adını söyler-lerse mahvolmuş bir insan durumuna düşeriz.
O halde efendi nedir?
Bu bir adam değildir. Zira insan insanın efendisi olamaz. Bu ölüm, hayat, şehvet, ıstırap, fakirlik yahut servettir. Caesar bile üzerime bunlarla yürü-mesin, o zaman dayanmamı görürsün! Fakat gürle-yerek, aydınlatarak, tehdid ederek bu peyklerle gelirse ve ben korkarsam efendisini tanıyıp kaçan esir de değil miyim? Ama eğer korkmazsam tam hürüm ve kendimden başka efendim yoktur.
Sultanların ve büyüklerin huzuruna girdiğin vakit daha yükseklerde seni gören, seni duyan ve senin daha çok borçlu olduğun daha büyük bir sultanın var olduğunu hatırla.*
Bellenmesi lâzım gelen ilk bilgi ilâhî lütufları ile her şeyi idare eden bir Allah’ın varlığı, yalnız ha-reketlerimizin değil fakat duygularımızın ve dü-şüncelerimizin de ondan, saklanmayacağıdır. Bun-dan sonra onun mahiyetini çözmek gerekir. Mahi-yeti iyice bilindiği için ona kendini beğendirmek ve itaat etmek isteyenler bütün gayretlerini zarurî olarak ona benzemeğe sarf etmeli yani hür, vefalı, hayırsever, merhametli ve efendi olmalıdırlar. Bu-nun için senin de bütün düşüncelerin, sözlerin, işlerin Allah’ı taklit eden, ona benzemek isteyen adamın işleri, sözleri ve düşünceleri olmalıdır.
Hiçbir şey bilmedikleri; en basit anlamlardan bile haberleri olmadıkları halde büyük mevki sahipleri-nin her şeyi bildiklerini ileri sürmeleri her zaman rast gelinen bir olaydır. Servet içinde yüzdüklerin-den, muhtaç olmadıklarından, her hangi bir şeyden
yoksun oldukları akıllarına gelmez. Bu cins insan-ların en büyüklerinden birine şunu söylüyordum: «İmparator sizi seviyor. En yüksek mevkilere sahip birçok dostunuz ve büyük makamlarla münasebet-leriniz var. Bu imkânlarla dostlarınıza iyilik edebi-lir ve düşmanlarınızı ezebilirsiniz! O da bana «Be-nim yoksun olduğum, her hangi bir şey var mı?» dedi. «Gerçek saadet için lâzım olan en önemli unsurdan mahrumsunuz. Bu âna kadar size lâzım ve lâyık olan tarzdan başka türlü hareket ettiniz. İşte en köklü mesele: Ne Allah’ın ne olduğunu, ne de insanın ne olduğunu biliyorsunuz. İyiliğin ve kötülüğün mahiyetinden haberiniz yok, bütün bunlardan çok sizi şaşırtacak olan da, kendi kendi-nizi bilmemenizdir. Ah... kaçıyorsunuz ve sizinle bu kadar açıkça konuştuğum için öfkeleni-yorsunuz! Size ne kötülük ettim? Sadece kendinizi olduğunuz gibi gösteren aynayı karşınıza getir-dim.(epiktetos)

23 Ağustos 2016 Salı

NÖBET BİZE GELMİŞ

Sabahın sinlere vardım,Gördüm cümle ölmüş,yatar
Her biri biçare olup,Ömrün yavu kılmış yatar

Vardım bunların katına,Baktım ecel heybetine
Nice yiğit muradına,Ermeyüben ölmüş yatar.

Tuzağa düşmüş tenleri,Hakka ulaşmış canları
Görmezmisin sen bunları?nöbet bize gelmiş yatar

Ezilmiş inci dişleri,Dökülmüş sarı saçları
Kamu bitmiş teşvişleri,Hak varlığın bulmuş yatar

Gitmiş gözünün karası,Hiç işi yoktur durası
Kefen bezinin paresi,Sünüğe sarılmış yatar

Yunus gerçek aşık isen,Mülke suret bezemegil
Mülke suret bezeyenler,Kara toprak olmuş yatar
Yunus Emre

TEVAZU KİME YAKIŞIR?

Baş ve ayak arasındaki mesafe nekadar uzun olursa,başın tevazusu o derece kıymetlidir.Yüksek mevkii sahibinin,zenginin,ilim ve marifet sahibinin tevazusu,bu vasıflara sahip olmayan vasat insanın tevazusuna göre daha değerlidir..Bulunduğu yerden aşağıya inmek ,orta ve alt sınıf akıl derecesine inip onlara sabır göstermek..Aslında,her şeyin ilaç ve kimyası olan sabır,tevazu içindeki gizli güçtür.

HIZIRLA KIRK SAT

ŞAM'DAYIZ
MEVLANA VE MESNEVİ
MUHYİDDİN VE YASİN
ŞEMS VE FÜSUS
ŞEMS NASIL DEĞİŞTİRDİ
BENGİSU SARNIÇLARINDAN GEÇİREREK MEVLANA CELALEDDİN'İ
VE YASİN BİR DELİKANLI BİÇİMİNDE
AĞIR ÖLM HASTALIĞINDA
 NASIL İYİLEŞTİRDİ İBNİ ARABİYİ
MEKKE ÇATISINDA FÜSUSU'UN VE FÜTUHAT'IN YAPRAKLARINI AYIKLAYAN
GÜNEŞİN YAĞMURUN VE RÜZGARIN YARDIMCISI KİMDİ ?


ŞAM ÇARŞILARINDA ŞEMS'E RASTLAMADI MI?
YOLUN BİR KIYISINDA O ÖBÜR KIYISINDA
ŞEMS BİR SORUYDU
BİR CEVAPTI MEVLANA
BENZİYORLARDI BİR ARADA
KİŞİNİN KENDİSİYLE YAPTIĞI BİR KONUŞMAYA
MUHYİDDİN'İN İBNÜR RÜŞD'E DEDİĞİ GİBİ
BİR EVET BİR HAYIR DEMEDİ MEVLANA
HEP EVET DEDİ ŞEMS'E BU KONUŞMADA


ŞAM ÇARŞILARINDA MEVLANA
ARADI DURDU ŞEMS'İ
BİR YİTİRİP BİR BULDU ŞEMS'İ ŞEMS BİR BENGİSUYDU O'NA


MEVLANA ŞAMDA MUHYİDDİNLE KONUŞTU
ONA ŞEMS'İ SORDU
MUHYİDDİN KABRİNİ AÇARAK
SABIR KİTABINDAN BİR YAPRAK ÇEVİREREK
ŞEMS'İN KENDİSİNİ GÖSTERDİ


SONRA YORGUN BİR ŞAM ÖĞLESİNDE
SICAKTA ÇEKİRGELER KAVRULURKEN
ÇÖMELDİ BİR SU KIYISINDA
HIZIR'I GÖRDÜ ALI YEŞİLİ GÖRDÜ SUDA
ŞEMS'İ GÖRDÜ VE BULDU KENDİNİ


ŞAM ÇARŞILARINDA ŞEMS ALINDI MEVLANA'DAN
KENDİSİNE MESNEVİ VERİLDİ


GÖKTEN BİR KARTAL GEÇSE
VE YERE DÜŞSE GÖLGESİ
BU ACABA ŞEMS'İN Mİ GÖLGESİ
YERİN ALTINDAN GELİRSE BİR SU ŞIRILTISI
BU SES ŞEMS'İN Mİ SESİ
ÇÖLLERDE KUMDA VARSA
KIZGIN BİR AYAK İZİ
BU İZ ŞEMS'İN Mİ AYAK İZİ
İŞTE BÖYLE BÖYLE KURDU MEVNEVİYİ
ŞEMSİN AYRILIĞI
DUDAKLARA DOKUNUP TA
AĞZA KONAMAYAN
BİR BENGİSU GİBİ
(Sezai Karakoç)

HIZIRLA KIRK SAAT

"İYİ BİR KENTTE
CAMİDE NAMAZ KILAN
OMUZLARI BİRBİRİNE DAYALI
İKİ MÜSLÜMANIN ARASINDAN GEÇTİM FARK ETMEDİLER
HUTBEDE İMAMIN SÖZLERİNİN ARASINA TEK BİR KELİME
KARIŞTIRDIM TEK BİR KELİME
BİR KAÇ KİŞİ İRKİLDİ
GERİSİ SUSADI SUSADI
ÇIKAR ÇIKMAZ ÇEŞMELERE KOŞTULAR
AMA SU YABANCI VE ACI GELDİ
ÇOCUKLARINI GÖRÜNCE O VAKİT
DİNDİ İÇ IRMAKLARI"
(Sezai Karakoç)

GÖK EKİNİ -Yunus Emre

Geldi geçti ömrüm benim,Şoy yel esip geçmiş gibi.
Hele bana şöyle gelir;Şol göz yumup açmış gibi

İş bu söze Hakk tanıktır.Bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide;Kafesten kuş uçmuş gibi.

Miskin adem oğlanını benzetmişler ekinciğe:
Kimi biter,kimi yiter,Yere tohum saçmış gibi.

Bu dünyada bir nesneye yanar için,göynür özüm.
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi.

Bir hastaya vardın ise,bir içim su verdin ise.
Yarın anda karşı gele,Hakk şarabın içmiş gibi.

Bir miskini gördün ise,bir eskice verdin ise,
Yarın anda karşı gele,Hulle donun biçmiş gibi.

Yunus Emre bu dünyada,İki kişi kalır derler.
Meğer Hızır,İlyas ola,Ab-i hayat içmiş gibi
(Yunus Emre)

MOĞOLLARIN ÜSTÜN OLMASININ NEDENİ

"Biri dedi ki :"Moğollar buraya geldiklerinde çırılçıplaktılar.Bindikleri hayvan öküzdü.Silahları ağaçtandı.Sopa falan.Şimdi karınları tok,sırtları pek,haşmet ve azamet içindeler.En safkan,soylu arap altları altlarında,en iyi silahlar ellerinde.."
Mevlana buyurdu ki:"Onlar gönülleri kırık ve zayıfın zayıfı iken Allah yalvarışlarını kabul etti.Onlara yardım etti.Kuvvetten taştıkları ve ihtişama boğuldukları şu andaysa ,bu kere , bizim halkın zayıflığına acıyan yüce Yaratıcı onları ,kahr edecektir.Belki o vakit her şeyin Tanrının yardımı ve inayeti ile olduğunu ,dünyayı ancak bu sebeble zaptedebildiklerini ,yoksa zaferlerini sırf kendi kudret ve gayretlerine borçlu olmadıklarını ,idrak etsinler diye..Bir vakitler insan topluluklarından uzak ,fakir,aç ve çıplak ve merhamet mevzuu bir halde çölde yaşarlardı.Yalnız içlerinden tek tük kimseler ,ticaret için harzem iline geliyorlardı.ve bu sayede de fevkaladeden bir kaç arşın elbiselik keten kumaşa kavuşuyorlardı.Harzem şahı bunu bile çok görüyor,bunlarla kıyasıya mücadele ediyordu.Haraca bağlamıştı onları.Memlekete sokmamaya çalışıyordu,yakaladığını kovuyor hatta öldürüyordu.Bu adamlar padişahlarına başvurup yakındılar..Döğündüler padişahın huzurunda..Padişahları ,on günlük bir mühlet istedi..Bir mağaraya kapandı..Bu on gün tam bir ihlas içinde,vecd içinde ibadet etti.Allah'a yalvardı..yakardı..Gaipten:"Senin dileğini ,yalvarışlarını işittim.İsteğini kabul ettim.Yurdundan çık.Her nereye gidersen sana muzaffer olmayı nasip kıldım"diye bir ses işitti.Allah'ın buyruğu ile yola çıktıklarından,önlerine geleni yendiler ve bütün yeryüzünü kapattılar.

CENGİZ HAN DUA EDİYOR-SHAMAN PRAYER

22 Ağustos 2016 Pazartesi

HIZIRLA KIRK SAAT


Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hükümdarın hükümdarlık için halka yalvardığını
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz
İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler
Bunu bana öğretmediniz
Kardeşim İbrahim bana mermer putları
Nasıl devireceğimi öğretmişti
Ben de gün geçmezki birine patlatmayayım
Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini nasıl silineceğini öğretmediniz
Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi
Ben zamandan öğrendim
Kuruyan hurma dalından öğrendim
Damıtılmış petrolden öğrendim
Yavrusunu arayan bir deveden öğrendim
Hapsedilmiş yarı yanık
Sancaklardan öğrendim
Yıkılmış taş kemerlerden öğrendim
Harap handan köprülerden öğrendim
(Sezai Karakoç)

HIZIRLA KIRK SAAT

Bu çok sağlam surlu şehirden de geçtim
Beni yalnız yarsalar tanıdı
Az kalsın bir bağ bekçisi beni yakalayacaktı
Adım hırsıza da çıkacaktı
Her evde kutsal kitaplar asılıydı
Okuyan kimseyi göremedim
Okusada anlayanı görmedim
Kanunlarını kağıtlara yazmışlar
Benim anılarım gibi
Taşa,kayaya su çizgisine
gök kıyısına çiçek duvarına değil
kedi yavrularından başka
-O da gözleri açılmamış olanlardan başka-
El uzatmaya değer
Soluk alır bir nesne bulamadım
Bir gün daha öldü
Ey batıdaki mağralar
Beni afyonunuz bağlasaydı da
Uyusaydım
Bu katı bu sert kente gelmeseydim
Bir kaç eski ölünün kemiğini fosforladım
ışıklarını arttırdım bin yıl sonraki çocuklar için
Yaşlı bir adamın şapkasını düşürdüm
Karpuz kopardım
Dağdan taş yuvarladım
Irmakta yıkandım
Ölümsüz çamaşırlar giyindim
Çiuvi yazısıyla yazılmış bir taşa oturdum
Yanımda tak kuran işçiler ve turistler geçti
Şimdi ayı bekliyorum
Ay doğunca onu yerime gözcü bırakacağım
Aradığım bu ülkede de yok
Taşlar hatıra yazılamayacak kadar
Fazla kararmış"
(Sezai Karakoç)

saatli marif -ahseni takvim ilmine giriş teşebbüsü

saatli marif -ahseni takvim ilmine giriş teşebbüsü (*Rabbim utandırmasın ve amiin  )
Allah Arşı su üzerine kurmuştur ve arşın üzerine de Kürsi yi koymuştur..
*sema bildiğiniz gibi allahın "semiğna ve etağna" ayeti üzerine İŞİTEN VE İTAAT EDENLERİN MUHATAP EDİLDİĞİ BİR MANADIR..sema işitmek ve işittiği emri anlamak da demektir..ses frekans ilminde bugün geldiğimiz mana budur...birde " semiğna ve raayna " cılar vardır ki onlar işittiklerini aynı zamanda görmüş ve ÇİZİP KAYDETMİŞLERDİR 
****
53-NECM:
1 - İnmekte olan yıldıza andolsun ki,
2 - Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı.
3 - O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
4 - O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.
5 - Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti
6 - (Ki o) akıl ve görüşünde kuvvetli (bir melek)dir. Hemen (gerçek meleklik şekliyle) doğruldu.
7 - O, en yüksek ufukta idi.
8 - Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktı.
9 - Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı.
10 - (Allah), kuluna verdiği vahyi verdi.
11 - Onun gördüğünü kalb(i) yalanlamadı.
12 - Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız.
13 - Andolsun onu bir kez daha görmüştü.
14 - Sidretü'l- Müntehâ'nın yanında.
15 - Ki Cennetü'l- Me'vâ onun yanındadır.
16 - Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.
17 - (Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.
18 - Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.
sorumuz :ARŞ I FERŞ İLMİ ....kıldığını sanıdğın SALAT=NAMAZ ın aslı nedir..DUR!! RABBİN NAMAZ DA !!!? 
SARKAÇ SALINIMLI SAAT YASASI TEFEKKÜRÜ HAKKINDA NE DERSİNİZ? MESELA DÜNYA YI KESEN HATTI İSTİVA EKVATOR MU ,YOKSA DİKEY KUTUP ÇİZGİSİ Mİ? ORTA DA VAR KABUL EDİLEN ÇEKİRDEK -NOKTA NEDİR ?
ve sorumuzu mevleviyeden yetkin bir derviş cevaplıyor :
Hattı istiva çizgisi Şeyh postu ile tam karşısına denk gelen ve daireyi iki eşit parçaya bölen çizgidir derler.Saat 12 noktasında oturan Şeyh Efendi insanı kamil olarak yeryüzünde Cenab-ı Hakk'ı temsil eder.Şeyh efendi ile saat 6 noktasında olanlar insanlardır.Ki bazen o seviyeye insanı kamil i oturturlar çünk insanı kamil .Zat'tan aşağı doğru inen tecellilerin bu alemdeki karşılığıdır.
Ancak 12 noktasında insanı kamil oturtulursa 6 noktasında olanlar  halkın nefsi emmare makamatın da olanlarıdır.
saat 6 noktasından itibaren nefsin yükselme süreci başlar..
7 noktası levvame,
8 noktası mülhime v.s dir.
Hattı istiva maddi alem ile manevi alemi ayıran,Zahir le Batını ayıran çizgidir de denir.Dairenin yarım dairesi dünya,diğer yarım dairesi de ahirettir de denir.Daire semboldür.
Merkezi teşkil eden tam orta noktası daire çizgilerine eşit derecede uzaktır.Daire meteforu Hakk'dan ayrılıp bu aleme gelen ve tekrar o aleme yükselen bir seyahati anlatır derler.
Para üzerindeki lale motifinin çiçek kısmını dikleştirirsen arapça Lillahi(Allah için) yazısı algılnabilirpara üzerindeki akrep yelkocan ve saniye çizgileri arapça algılanırsa Allah'ile ilişkilendirebilir v.s
salınımlı SARKAÇ YASASI İSE :Allahı hatırına getiren sonra unutan,sonra hatırlayan tekrar unutan yani bizim gibilerdir..
Ha sarkaç için şuda denilebilir:Çalışarak hayvaniyet makamında olanları eğitip ,onları yukarı noktalara çıkartma gayreti içinde olan mürşitleri temsilde edebilir.Çünkü sarkaç(saniye)sürekli dolanır ..yani insanlar içinde kirlenir ...sonra Allah kendine çeker, temizler ,tekrar insanlar arasında döner....
Sarkaç çalışmazsa diğerleri hareket edemez. Sarkaç,zayıf,ince,nahif,narindir ki ,tıpkı alemde itibar edilmeyen Hak erleri gibidir.Alemi döndüren,saati çalıştıran en temel parça sarkaçtır.Dönen kronometre olarak sarkacı düşünürsen.Sallanan olarak telakki edersen, bir halka uğrar sonra tekrar Hakka uğrar bu alemle batın alemi arasında gider gelir..
Namaz kılmam lazım.seccadeye secde etmemek için ne yapmak lazım gelir. .... ........kalpte tahayyül ederek yoğunlaşmak namaz olabilir mi?

Eğer ,Resullullahın bana söylediklerini sizlere ifşa etsem,kafir olduğuma hükmedersiniz demişti bir sahabe



21 Ağustos 2016 Pazar

YÖNETİM (Hadis-i Şerifler)


Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Biz, bu yönetim işinde, kendi tâlip olanları kullanmayız”.
“Allah bir kula gözetim vazifesi verir de, o, öğüdüyle onların yükünü hafifletmezse, Allah ona cenneti harâm kılar”.
“Allah, müslümanların işlerinden her hangi birinin yönetimini üstlenen kimsenin hayrını dilerse, ona, unuttuğunu hatırlatan, hatırladığına destek olan liyâkatli bir vezir nasib eder”.
“Allah’ın, halkı görüp gözetme vazifesini verdiği bir kimse, şâyet gözettiğini aldatır bir hâl üzere ölürse, Allah ona cenneti harâm kılar”.
“Bir kadının yönettiği ülke, iflâh olmaz”.
“Dört zümre vardır ki, Allah Teâlâ onları sevmez: Çok yemin eden satıcı, hîlekâr fakîr, zinâ eden yaşlı ve haksızlık eden yönetici !”.
“En iyi sadaka, dargınların aralarını bulmadır”.
“Halk, içinde bir tane bile binmeye elverişlisini bulamadığınız yüz develik bir sürü gibi
dir”.
“Halkı kendi hâline bırakın; Allah, onların bir kısmını bir kısmı vâsıtasıyla rızıklandırır”.
“Halkın Allah’a en çok şükredeni, insanlara en çok teşekkür edenidir”.
“Halkın tamâmı, Allah’ın ayâlidir. Onların Allah katında en sevimlileri ise, çoluk-çocuğuna karşı en faydalı olanlarıdır”.
“İdâre edenler doğru yolda ve doğruyu gös-teren kimseler olduğu müddetçe, serkeş ve bozuk da olsa, idâre edilenler kesinlikle helâk olmazlar”.
“İdârecilik talebinde bulunma: Şâyet bir görev sana istemeksizin verilirse, sen, Al-lah’ın desteğine mazhar olursun; yok, o görev sana, senin talebin sonucu verilirse, o zaman da, kendi kaderine terkedilirsin”.
“İnsanlara müdârâ etmek, sadakadır”.
“İşlerinize, ketûmlukla destek olunuz”.
“İyiye yöneltme veya zoru kolaylaştırma maksadıyla bir iktidar sâhibi nezdinde, müs-lüman dostu için aracılık yapan kimseye, Allah, bütün ayakların tökezlediği sırat köp-rüsünden geçişinde yardım eder”.
“Kıyâmet günü, insanların Allah’a en sevim-lisi ve O’nun en yakınında yer alacak olanı, âdil bir yöneticidir”.
“Kim mârufla emredici durumda ise, onun bu emri mârufla olsun”.
“Konuşup da kazanan veya susup da selâmet bulan kula, Allah rahmet etsin”.
“Mü’minin diğer inananlar arasındaki mev-kii, aynen baş’ın vücuttaki durumu gibidir”.
“Yönetici olduğunuzda, yönettiklerinize karşı iyi davranın; hizmetçilerinizin de kusurlarını bağışlayın”.
“Yumuşak davranma (rıfk), hikmetin başıdır”.

İHSANA KAVUŞANLAR (Hadis-i Şerifler)

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Allah bir kulunu sevince, sizin hastanızı sudan koruduğunuz gibi, onu dünyadan korur”.
“Bir kimse, sakıncası olmayandan sakınıp, sakıncası olanı da bırakmadıkça, müttakî olma mertebesine ulaşamaz”.
“Cuma, çâresizlerin (ve fukarânın) haccı-dır”.
“Eğer siz, ecele ve onun gelişine dikkatlice baksanız, emele ve onun gurûruna kin bağ-larsınız”.
“Günahı kendisini rahatsız eden kimse, istiğ-fâr etmese de, bağışlanır”.
“İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olanıdır”.
“İnsanların en soylusu olmak isteyen kimse, Allah Teâlâ’dan sakınsın; insanların en kuv-vetlisi olmak isteyen kimse, Allah’a tevekkül etsin ve insanların en zengini olmak isteyen kimse de, Allah’ın elinde olana, kendi elinde olandan daha çok güvensin”.
“Kıyâmet günü, insanların en kötüsü, başka-sının dünyası yüzünden, kendi âhiretini hebâ eden kimsedir”.
“Sen yerdekilere merhamet et ki, göktekiler de sana merhamet etsin”.
“Mü’min; insanların, mallarına ve canlarına karşı güven duydukları kimsedir”.
“Mü’min; zekîdir, akıllıdır, uyanıktır”.
“Mü’minden başka, yaptığı şey bin misli hayırlı olan başkaca bir şey yoktur”.
“Müslüman, dilinden ve elinden müslüman-ların selâmette olduğu kimsedir”.
“Müslüman, müslümanın kardeşidir; o, ona zulmetmez ve onu düşmanına teslim etmez”.
“Müslümanın malının dokunulmazlığı, ay-nen kanının dokunulmazlığı gibidir”.
“Müslümanlar içerisinde, birlikte çalıştığı devlet başkanına itâatkâr olan ve ondan da, Allah’ın rızâsına uygun buyruklar alan uyumlu bir vezir kadar sevâbı çok bir kimse yoktur”.
“Müslümanlar, diğerlerine karşı tek yumruk gibidir”.
“Müslümanları arkasından çekiştirmeyiniz ve onların ayıp ve kusurlarının peşine düş-meyiniz”.
“Müslümanların gelip geçtiği yollardaki zarar veren şeyleri bir kenara at ki, hasenâtın artsın”.

CEZALI KULLAR(Hadis-i Şerifler)

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Allah bir kulunu rezil etmek istediğinde, onu, ilim ve edebden mahrûm bırakır”.
“Başkasının mülküne ağaç diken zâlimin, onda hakkı yoktur”.
“Büsbütün şakîdir o kimse ki, kıyâmet onu, diri diri yakalamıştır”.
“Günah; istiğfâr ile büyük günah olmaz; ısrar ile de, küçük günah olmaz”.
“Günahın keffâreti, pişmanlıktır”.
“Günahkâr da olsa, mazlûmun âhı geçer; zîrâ onun günahı kendi boynunadır”.
“Günahları küçümsemekten sakınınız; zîrâ onların her birinin, Allah’tan bir tâlibi vardır”.
“Günahtan tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir”.
“Her hâinin, kıyâmet gününde, hâinliğinin derecesine göre, bir sancağı vardır”.
“İnsanların en bedbahtı, dünyanın fakirliği ile âhiretin azabının, üzerinde toplandığı kimsedir”.
“Karşılıklı sövüşen iki kişinin küfürleşmelerinin kabahati, saldırıya uğrayan haddi aşmadığı müddetçe, ilk sövene âittir”.

KALBİN PASLANMASI NEDİR ?

Kalb,cilalanmış bir aynadır,her tarafı yüzdür,asla paslanmaz.Bazen kalbin paslandığı söylenir.Nitekim Hz.Peygamber buyurmuştur:"Kalpler demirin paslandığı gibi paslanır".Bir başka hadiste de:"Kalplerin cilası Allah'ı zikretmek ve Kur'an okumaktır"buyrulmuştur.Kur'an,hikmetli öğüt olması yönünden kalbi cilalar.Bu gibi ifadelerde "pas"derken kastedilen kalbin yüzeyini örten karartı değildir.Kalp,Allah'ı bilmek yerine ,SEBEBLERİN BİLGİSİNE YÖNELİR ve onlarla ilgilenirse Allah'dan başkasıyla ilgilenmesi kalbin yüzeyi üzerinde pas haline gelir.Hakk'ın o kalpte tecelli etmesini engeller"(İbni Arabi-Fütuhat)

AŞKIN ASLININ ÜÇ MERTEBESİ

"Anla ki aşkın aslı üç mertebe üzeredir.İnsani Aşk,Ruhani aşk ve Rabbani aşk.İnsani Aşk,aşkın başıdır ve ruhani aşkın basamağıdır.Ruhani aşk da rabbani aşkın merdivenidir.Rabbani aşk ,cevheri saf,cismi latif ,görünümü zarif ,tabiatı ince,ruhu yumuşak,sırrı aydınlık ve yaradılışı yüce insanlarda açığa çıkar.Öyleyse aşk,cemal,güzellik,yetkinlik ve ahlak sahiplerinde bulunur.Zira aşkın fıtratı,mıknatıs gibi güzellik madenlerini kendine çekmektir."(Ruzbihan Bakli 1132 - 1209 Şiraz)

TURGUT ÇULPAN EFENDİ'YE(Ahmet Yüksel ÖZEMRE)

Usküdar'da Turgut  Çulpan,halvetiyyül melami
Ömrü geçti hiç kimseyle olmaksızın avami

Müntesipti aileden Sandıkçı Dergahına
Müstesnaydı muhabbeti dostuna agahına

Ekserisi dostlarının zahirine aldandı
Suretiyle haza Celal,siretiyle baldandı

"Ümmi Sinan irşadı"na manada oldu mazhar
Esrarını izhardan da sürekli etti hazer

Kolay mıdır bir dervişe,Üveysi meşrep olmak?
Esrarını ketmederken,ifşaya kalsa ramak?

Cezbesi de bahşederdi ona bir başka revnak
Bankacılık,bundan naşi,oldu ona sığınak

Tasavvufi meclislerin kuşkusuz goncasıydı
Teşrifatı tarikatın mahzeni,hocasıydı.

Arif,latif bir zat idi;nafiz ve hem de fehman
Anlayana,eş'arıyla sırrını eder ilham

Nur'un Nur'a gark olması ona zaten aşina
Bundan naşi olamazdı mevt dahi bir istisna

Rıhlet etti bu alemden,bu nurani sırlı zat
Olmuş idi,ba'del Mirac,zaten kayıttan azat.
Prof.Ahmet Yüksel Özemre)

BİR EHLULLAH'IN VECİZELERİ

*Beşerin en gülünç ve o nisbette de korkunç tarafı kendini tahlil etmeden ilahi kudreti mütalaya yeltenmesi onu rüyet ve izaha uğraşmasıdır.İlk okul tahsilini bitirmeden üniversitede doktora tezi yapmaya heves edenler gibi.
*Piran denize atılmış tahlisiye(cankurtaran) simitleri gibidirVelayetleri icabı tutamazlar.Ancak tutan halas olur ki buna Gayretullah tabir edilir.
*Arif muntazır(bekleyen),akil sabur(sabırlı),cahil aculdür(acelecidir).Arif olanı seyr ve icra eder.Akil ,ısrardan kaçınır.Cahil ısrarda inad eder
*Tevekkül meskenet(miskinlik,acizlik tembellik) değil bilakis kudrettir.Mütevekkil olan yalnız değildir.
(Turgut Çulpan)

NAFİZ UNCU EFENDİ'ye-

Üsküdar'da Nafiz hoca.Şabaniyyül melami
Settar idi ahvaline,ve cezbesiyle nami

Şeyh Nasuhi dergahının bu pek kamil bendesi,
Bir alemdi Üsküdar'a ,avamında handesi

Hazıruna latifesi bahşederdi inşirah
Sohbetiyle gönüllerde ,olşurdu bir ferah

Meftunuydu muhibbanı onun halavetinin
Emsalini bulmak zordu Kur'an tilavetinin

Görününce sesi ona nefsinin bir hilesi
Tövbe,hem de niyaz etti:Hakk'ta kıstı bu sesi

İlman muhtac olduğundan onun gibi  hamiye
Vaazları sürüklerdi ehl-i dili , camiye

Aşinaydı muhibbanı kerametine onun
Sır olmaktan çıkmış idi artık ona Kaf u Nun
Derlerdi ki:"Ona mahsus haslettir şerh-i Füsus"
Setrederdi bu mübarek fakat bunu,bahusus

Özbekler'e müdavimdi.Seyreder di alemi
İdrakinde hep zindeydi "Zülcelal'in Kalemi"

Siretini suretiyle örten aziz bir erdi
Marifet'i hazmedenin kalır mı ki hiç derdi.

Göçtü gitti ve neşeyle kavuştu Ağah(ına
Sırladılar naşını Özbekler Dergahına

Nuraniler zümresinin sırlısı bu merdi Hakk
Ölü değil,ilelebed Hayy'dır Zat'ta muhakkak
(Prof Ahmet Yüksel Özemre)

EŞREF EDE

Prof Ahmet Yüksel ÖZEMRE hazretleri,Üsküdarın sır'lısı Melami Eşref Ede hazretleri için yazdığı nefes:
Üsküdar da Eşref Ede ,hamzaviyyül melami
Himmetiyle olmuş idi nice uşşaka hami

Üveysi bir zat mı idi,ya da Kutbü-l Melamet ?
Gerçek şu ki pey çok kimse O'nda buldu  selamet

Hazmetmişti cezbesini,sırrını bila ifşa;
Bulunmazdı Üsküdar'da O'ndan ala dilgüşa

Teslim idi tevazuyla Levhi Mahfuz hükmüne
İdrak ile boyun eğdi İslam'ın her rüknüne

Melamet'in neşesiyle için için çoşardı
Cemiyetin içersinde "erimiş"çe yaşardı

Setrederdi esrarını vakar-ı sükut ile
Edebi de etvarı da sığmaz tasvire,dile

Her an Hakk'ın huzurunda,olmak (düşün)ne demek ?
Nasıl gerçek kılınır bu?Nedir bu güç,bu emek

Nazarları Hakk nuruyla olmuş idi mücella
Kendisine düstur oldu teberra ve tevalla

Ehli Beyti Resulullah aşığıydı bu veli;
Pek feyizli sırr-u hikmet etdi onda tecelli

Türbedardı Hüdayi'de, Aktarlar'da müdavim,
Kutb-u veli dostu idi;her anı Hakk'la kaim

Türbedar'dan ve Seyyid'den,hem Sabit Efendi'den
İktisab-ı feyz ederek ,yarana oldu ma'den

Bir bahçıvan gibi ekti rahmani tohumları
Sohbet,nazar ve himmetle yetiştirdi onları,

Meyva verdi bu tohumlar,zamanla açtı çiçek;
Muhibbanın esrarında tecelli etti Gerçek.

Haberdardı varlığından,yalnızca muhibbanı
Ancak ehli fark ederdi,onda vechi tabanı

Teslimiyyet abidesi !Her kula olmaz vaki
Mutasarrıf iken etti tasarruftan tevakki

Uful etti"elli dörtte"Makamı:Hakk katında
Ona göçtü denir mi ?Hayy'dır,Hakk'ın Zat'ında
(Prof.Ahmet Yüksel Özemre)

KABE'NİN HAKİKATI

"Eğer senin gönlün varsa,gönül kabesini tavaf et;topraktan yapılmış sandığın Kabe'nin manası gönüldür.
Cenab-ı Hakk,bilinen ve görünen suret Kabe'sini tavaf etmeyi ,kirliliklerden temizlenmiş bir gönül Kabe'si elde edesin diye sana farz kılmıştır.
Şunu bil ki sen Allah evi olan bir gönlü incitip kırarsan ,yaya olarak bin defa Kabe'ye gitsen de ,Allah bu ziyaretini kabul etmez.
Sen varını yoğunu malını mülkünü ver de , bir gönül al,al da, gönül mezarda , o kapkara  gecede sana nur versin.
Allah'ın huzuruna altın dolu binlerce kese götürsen ,Cenab-ı Hakk "Bize bir şey getirmek istiyorsan ,kazanılmış bir gönül getir " diye buyurur.Çünkü altın ve gümüş bizim için hiç bir şey değildir.Eğer bizi ,bizim rızamızı istiyorsan ,bizim istediğimiz gönülden ibarettir."
Senin değer vermediğin ,bir saman çöpü saydığın yıkık gönül,Arş'tan da üstündür.Kürsi den de,Levh'dende,Kalem'dende.
Harap gönül Hakkın nazargahıdır.Hakk'ın baktığı,Hakk'ın sığındığı yerdir ! Onu yaratan varlık ne büyüktür, ne de kuvvetlidir.Kırılmış,ikiyüz parça olmuş zavallı gönlü yapmak,tamir etmek,Cenab-ı Hakk'ın nazarında hacdan da umreden de değerlidir.
Hakkın defineleri harap gönüldedir.Harabelerde pek çok defineler gömülüdür.
Mutlu olmak,manen yükselmek istiyorsan,gönüller almaya,gurur ve kibiri bırakmaya bak.
Kazandığın gönüllerin yardımı seninle beraber olursa ,kalbinden hikmet kaynakları fışkırır,akar.
Dilinden sel gibi ab-ı hayat akar,nefesin de,Hz.İsa'nın nefesi gibi ,hastalıklara deva olur.
İki dünyada bir gönül için yaratılmıştır:"Sen olmasaydın,bu kainatı yaratmazdım"hadisinin manasını düşün.Eğer böyle olmasaydı ,senen varlığın,mekanın,güneşin,ayın yeryüzünün şu gökkubbenin varlığı nereden olacaktı?Sus;bedeninin her bir kılında iki yüz dil olsa da onlarla gönlü anlatmaya çalışsan ,yine de anlatamazsın,gönül anlatılamaz,anlatışa sığmaz"
(Divanı Kebir-Hz.Mevlana)