18 Ağustos 2016 Perşembe

Maveraünnehir, işte bu büyük sırrın adıdır. Anadolu’nun büyük sırrıdır.

Maveraünnehir Nereye Dökülür?

Bilgelerin Sultanı İbn Arabi, Fetihler kitabının bir yerinde şöyle der:

‘Allah’ın seninle açtığı ilk kapının senin nefsinin kapısı olduğunu bilir misin?

Sen, kevnsin. Allah ise, seni var edendir. Varlığı seninle açmıştır. Sen varlığın anahtarısın. Bu yüzden sen O’nun yanındasın, Allah’tan başka kimse seni bilemez…’

‘Nehrin ötesi’ anlamına gelen Maveraünnehr’in hakikatini ve bu hakikatin
Anadolu coğrafyasına, oradan tüm dünyaya yayılışını konuşmaya bu sırdan bakmak gerekir.
Fetih, Fettah’ın zuhuru, ruhun açılması, kalbin sırlarının taşmasıdır.

Bu, denizin halleri olarak dalgalanma, kabarmadır, büyüme, genişleme, kabz halinden bast haline geçiş…Bu, fetihtir, Şeyh-i Ekber, bu sırdandır ki, fetih, nefsin kapılarının açılmasıdır der.

Cihad’a ilişkin bir ayetin tefsirinde de, (en yakınınızdaki kafirden başlamak üzere savaşın), ‘insanın en yakınındaki kafir nefsidir..’ yorumunu yapar.
Yol, O’nundur, O’ndan gelir ve O’na açılır.

Üç gezi vardır : O’na, O’nda ve O’nunla…İlk ikisinin nihayeti vardır ama üçüncüsünün sonu yoktur

Maveraünnehir bilgelerinin yolu, birincisiyle başlar, O’nun sonsuz ve mutlak
varlığına katılır ve orada gaybubet eder.
Nehir, kamil insan’ın mazmunudur.
Dicle, Fırat ve Nil-i Mübarek, arzın kalbi olan Kabe’nin çevresindeki kozmik dairede dolaşır.

Biri Horasan diğeri Elazığ’dan zuhur eder ama kaynağı cennetü’l-firdevs’tir.
Biri, Ceyhun (Amu Derya), diğeri Seyhun (Siri Derya).
Biri Arapça, diğeri Farsça öteki Türkçedir.
Biri, Buhari, diğeri Hemedani,

Maveraünnehir, kamil insanın kalbi, kamil insan Maveraünnehr’in Hira’sıdır.
İslam irfanının inzivadan çıkışı, Anadolu’ya oradan Balkanlar’a ve Doğunun en Batısı, Batının en Doğusu olan İstanbul’a, Bursa, Konya, Erzurum ve Sivas’a ulaşması, Anadolu erenlerinin hurucuyla gerçekleşmiştir.

Cafer-i Sadık’ın kutlu neslinin ve izinin büyük bilgesi Harakani hazretlerinin ikinci kuşak halifesi Yusuf Hemedani, onun şakirdi Yesevi, O’nun kutlu halifesi Somuncu Baba, O’nun devamı, Ankara’nın, İç Anadolu’nun sahibi Hacı Bayram-ı Veli…Bu irfani ırmaklar hep Uhud dağından doğar. Taşkent, Buhara, Semerkant veya Fergana…Adı ne olursa olsun, bilgeliğin büyük damarları, arzın yüreği olan Kabe’den kaynar.

Mekke Fetihleri oralıdır.
Feta nerede, kime, nasıl görünürse görünsün, hep Kabe’nin ehadiyyeti simgeleyen siyah renginden gelir.
Bugün, üzerinden sosyalist bir samyeli geçmiş olmasına rağmen hala irfanın çiçekleri açıyorsa Fergana’nın, bu, Alemin Nuru’nun kademine girmiş kamil insanlara vatan olmasındandır.

Anadolu’ya bilgelik, bu ırmaklardan akmıştır.
Maveraünnehir’e, ‘bereketin ötesi’ de denir.
Bereket’in aşkın kaynağı.
Bereket, manevi feyzin nisan yağmurudur.
Sedef Semerkand ve Buhara’dır, inci, Fergana.
Bu rüzgar Yesi’nin dağlarından eser.
Şems hızırdır, Mevlana sırdır, Yesevi sırların annesidir.

Hemedani, fütüvvetin aslıdır.
Başkasının nefsini kendi nefsine öncelemenin diğer adı ahiliktir ki bunu büyük Melami kartalı Somuncu Baba’nın yedi katlı Fatiha tefsiri bize anlatır.
Yesevi hem şair hem veli hem kılavuz, hem ahi, hem evrandır.
Maveraünnehir, nehrin sadece ötesi ve bereketi değil, Anadolu’nun diğer adı ve yakasıdır da.

Anadolu, Maveiraünnehir haznesinden, kırk günlük kozmik bir inziva zamanını kat ederek gelmiştir Anadolu’ya.
Abdalların, pirlerin, erenlerin ve ahilerin büyük medeniyetinin şiirini yazmak da Niyazi Mısri Sultan’a, Yunus’a ve Hz. Mevlana’ya nasib olmuştur.
Bize, Maveraünnehir’in sırlarının dilini en güzel Mısri Sultan’ın kelimeleri anlatır :

“Ta ezelden biz bu aşk içinde rüsva olmuşuz
İsmimizdir söylenen manada Anka olmuşuz

Gerçi suret aleminde sandılar kesretteyiz
Kesret içre bilmediler ferd ü tenha olmuşuz

Şol izafet ü taayyün sofların giysek ne var
Çünkü ondan soyunup manen muarra olmuşuz

Mantıku’t-Tayr’ın lugat-ı mutlakından söyleriz
Herkes anlamaz bizi bizler muamma olmuşuz

Lafz u suret u cism ile anlamak isterler bizi
Biz ne elfazız ne suret cümle mana olmuşuz

Katreler ırmağa ırmağ erdi bahre cem olup
Kavuşup birbirine hala o derya olmuşuz

Zahidin zikr ettiği şol harf ü savtın resmidir
Zakir ü mezkur u zikre biz müsemma olmuşuz

Sofinin şol hay u hu’yu narasından almayız
Vasıl-ı deryayız biz ol sesten Müberra olmuşuz

Alleme’l-Esma’ya mazhar ister isen gel beri
Adem ü hem O’na talim olan Esma olmuşuz

Ten gözüyle Mısri’yi surette görsem deme kim
Zira biz ol Kaf u suret içre Anka olmuşuz…’

Mısri Sultan der ki, Selçuk ve Osmanlı medeniyetlerini Horasan erenleri inşa etmiştir.
Onlar sütun (evtad) durlar, arzın hamili kamil insanlardır.
Arz, onların omuzları üstünde yükselir.
Onlar Mukarrebun melekleri gibidir.
O kadar yakınlaştırılmışlardır ki, ne kendilerini ne gayr’ı ne de Allah’ı bilirler.
Çünkü Allah’ın sonsuz ve mutlak varlığında gaybubet etmişlerdir.

Maveraünnehir, işte bu büyük sırrın adıdır.
Anadolu’nun büyük sırrıdır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder