31 Aralık 2023 Pazar

VAHDET-İ VÜCUD

 Bir hal ilmidir.Zevkan ve halen idark olunabilir.İmam Rabbani tevhidi, vücudi ve şühudi olmak üzere iki kısımda hulasaeder.Vücudi tevhid, mümkün olan şeylerin vücudunu, Allah Teala'nın vücud denizinin dalgası görmektir.(Heme ost- hep O'dur).bu makama ulaşmış sufiler, Hakk'ın vücud denizine daldıkları için (fena fillah), orada denizden ve dalgadan başka bir şey göremez.(şühudi tevhid). kendi vücudunu da bu deryadan bir damla kabul eder.Bu halin nihayetinde -istiğrak halinde- damlayı da düşünmez.

Vücudi tevhid latifei kalbin seyrinde meydana gelir.Kalb önce imkan dairesinde seyreder.Salike, bu dairenin hallerinden olan huzur , cezbe, varidat (gönle doğan tecelliler), melekut, mülk, misal alemleri v.s keşfolur ki, bunların hepsi imkan dairesien dahildir.Bu hale "seyr-i afaki" ismi verilir.

Vücudi tevhidin menşei-kaynağı- ibadetin çokluğu (salih ameller) mücahede, dünyayarağbeti terk, zikre mülazemet  gibi sebeblerle, müridde gerçek sevgiliye karşı aşk meydana gelir.Bu aşk şeri hükümlere uygun olarak gerçekleşir.

Hz.Mevlana buyurmuştur:"Kainatta ne varsa hepsi vehim ve hayaldir.Ya aynalardaki akislerdir, ya da gölgeler gibi"

Ey ruhumuzun ruhu! Biz kim oluyoruz ki kendimize vücud verelim  de, Seninle ortayaçıkalım.Biz, bir alay hiçleriz.Bizim varlığmız da hiçtir.Sen mutlak bir vücutsun ki zuhur aynasında fanileri gösteriyorsun.Biz arslanlarız. Fakat hakiki arslanlar değil, hareketleri zaman zaman esen rüzgarlardan sancak üzerine dikilmiş arslanlarız.Sancak üzerine işlenmiş bu arslanların hareketleri görünür de , onları hareketlendiren rüzgar görünmez.O görünmeyen eksik olmasın. Bizim hareketimiz, vücudumuz senin vergindir, Senin icadındandır.Ademe varlık lezzetini tattırdın.Ademi ezelde kendine aşık etmiştin.Aşk galeyanı iledir ki , bu alem de zuhura geldi.

BAZI ÜNLÜLERİN ÖZELLİKLERİ

 BUNLARI BILIYOR MUYDUNUZ ?

 CAHİT SITKI

Küçükken yaramazlık yaptığı için babası tarafından pencereden aşağı sarkıtılmıştır. O günden sonra ölümden korkmuş ve eserlerinde hep “ölüm” temasını işlemiştir.

 * NAZIM HİKMET*

Nazım Hikmet’in en değişik özelliği devamlı beyaz pantolon giymesiydi. İlham geldiğinde aklındaki sözleri hemen beyaz pantolonuna not alıyormuş. Tüm dünyanın tanıdığı bir şair olmak, böyle değişik özelliklere sahip olmaya bağlıdır belki de.

Bursa cezaevinde ıslak ıslak çok dayak yediği için onun en büyük korkusu su olmuştur.

  ÖZDEMİR ASAF

"R" leri söyleyemeyen şair...

Bir gün matbaadan çıkıp Karaköy’e gitmek için bindiği taksinin şoförü sorar:

“Neğeye biğadeğ?”  Utancından “Kağaköy” diyemez, “Eminönü” der. İner. Oradan Karaköy’e kadar yürür.

 YAHYA KEMAL

Hiç evi olmamıştır. Ölene kadar otelde yaşamıştır. Nazım Hikmet’in annesine aşık olmuştur.

  TEVFİK FİKRET

 Aynı zamanda iyi bir ressamdır. Evinin planını da kendisi çizmiş ve evine isim veren ilk şairimiz olmuştur. En büyük takıntısı: Sol tarafında kimseyi yürütmemek.

 * AHMET HAŞİM*

 Hastalık derecesindeki takıntısı ise: Toprak yemesidir. Haşim’in şiirlerinde hep gün batımı, gece, ay ışığı, hüzün olmasının sebebi çirkin olmasından derler.

 TOMRİS UYAR

Üç büyük şairi ( Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever) kendisine tutsak eden kadın… Bahsi geçen güzel.

 CEMAL SÜREYA

Sevgili Cemal soyismindeki iki y’den birini bir iddia sonucu kaybetmiştir. Evet, soyismi tek “y” ile yazılıyor.

 ORHAN VELİ

Ölümü  belediyenin açtırdığı bir çukur yüzündendir. Çukura düşmesi sonucu başından yara almış ve ölüm sebebi bu olmuştur.

 CEMİL MERİÇ

En ünlü sözleri kitap okumak üzerine olan Cemil Meriç gözlerinde oluşan bir rahatsızlık nedeni ile yazıları okumayacak duruma gelmiştir. Gözleri göremez duruma geldiğinde ise yakınlarının yardımı ile yazmaya devam etmiş hatta en verimli eserlerini gözlerinin görmediği dönemlerde kaleme almıştır.

 SABAHATTİN ALİ

Sabahattin Ali su gibi Türkçesi ile kitaplarını kaleme almıştır. Kısacık ömründe hayata her daim pozitif düşüncelerle bakan Ali diksiyon takıntısına sahipmiş. Yanlış telaffuz edilen bir söz duyduğunda hemen bunu düzeltme girişiminde bulunurmuş. Hatta bu durumundan eşi Aliye Hanım oldukça rahatsız olur, bunu da kendisine söylermiş. Sabahattin Ali bu olayı arkadaşlarına “ Aliye hanım bana bu yüzden fena içerliyor. Karı koca ağız tadı ile kavga edemiyoruz. Kavganın ortasında tutup diksiyon yanlışlarını düzeltiyorum” diye anlatırmış.

 AHMET ARİF

Türkçeyi en iyi kullanan şairlerimizden Ahmed Arif aynı zamanda Zazaca, Arapça ve Kürtçe dillerini de biliyordu. Ata binmeyi daha küçük yaşlarda öğrenen Arif şahlanmayan ata binmezdi. Yaşamının büyük bir bölümünde günde 4 paket sigara içen Ahmed Arif tam bir sigara tiryakisiydi.

 HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

 Kulağa sevimli gelen bir alışkanlık! Unutulmaz filmlerden olan Gulyabani filminin esinlenildiği aynı ismi taşıyan kitabın yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar temizlik hastasıymış. Öyle ki, bu özelliğinden dolayı hiç evlenmemiş ve devamlı eldivenleri ile gezmiş. Kendini sosyal ortamlardan soyutlayan büyük yazar evde örgü örmekten çok hoşlanır. Yurtdışından yeni örgü modelleri getirtirmiş. Aynı zamanda örmediği ve yazmadığı zamanlarda mutfağına kapanır ve ev reçelleri yaparmış.

 YAŞAR KEMAL

 Yaşamı boyunca Türk edebiyatına sayısız eser bırakan usta kalem Yaşar Kemal çocukluğunda pek bir talihsiz olaylar yaşamış. Babası Van’dan göç ettiği sırada yanına aldığı Yusuf isimli bir çocuğu kendi çocukları ile birlikte büyütmüş. Yusuf’un camide namaz kılarken babasını kalbinden bıçaklayarak öldürülmesine tanık olan Büyük yazar 12 yaşına kadar kekeleyerek konuşmuş. Sağ gözündeki durum ise daha küçük yaşlarda eniştesinin kurban kesmesini izlerken bıçağın bir anda fırlayarak Yaşar Kemal’in gözüne gelmesi ile kör olmasına neden olmuş.

 ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Söylenenler göre Ümit Yaşar yirmi üç kez, kendi sözlerine göre de üç kez intihara kalkışmıştı.

1973 yılında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın on yedi yaşındaki oğlu Vedat Oğuzcan, Galata Kulesi’nden aşağı atlayarak intihar eder. Rivayet odur ki, cansız bedeni yerde yatarken avucundaki kağıtta bir not yazılıdır: “Baba intihar öyle edilmez, böyle edilir!”

AŞK/AKIL/NEFS

 Aklını aşkın emrine vermeyen kimselerin kılavuzu nefsidir.Fikri ve zevki tamamen maddi olan kimseye , tevhidin derin manalarını anlatmak mümkün değildir.Masivayı sevmek ve ona bağlanmak , bakışımızı aydınlatmış olabilir , fakat gönül aynamız daimabulanık kalacaktır.

Aşk makamını Muhammed İkbal  şöyle anlatıyor:"Aşk makamı mimber değil dar ağacıdır.İbrahimler, Nemrutlardan korkmazlar.Hem öd ağacının ayarı ateşle belli olur.İnsan ancak kendi canı ile yaşamalıdır.Canını rehin koyup ,teni ile yaşayan değersiz insandan çekin"

Aşk , muhabbetin seveni kavraması, bütün vücuduna yayılması, adeta onu sarmaşık dalları gibi kucaklamasıdır.Aşk her durum ve haliyle insanı Hakk'a götüren yoldur.O,-ister süfli arzulardan uzak- iki insan arasında duyulan mecazi aşk olsun , ister Allah Teala ile kul arasındaki gerçek aşk derecesini bulsun, neticesi aynıdır.Hakikate mecaz köprüsünden ulaşıldığına göre, mecazi aşk da kulu ergeç mevlasına kavuşturur.

SIFATI MANEVİ

Hakk Teala  Alim, Kadir,Mürid,Mütekellim,Semi', Basir v.s sıfatlar manevi sıfatlar olup bir kulunda bu sıfatlarla tecelli ederse;

Hakk Teala, alim sıfatı ile tecelli ederse, vasıtasız olarak ilim ve hakikatlar zahir olur.Hz.Adem (A.s) olduğu gibi :"Adem'e bütün isimleri öğretmişti"(Bakara 31)

Kudret sıfatı ile tecelliettiğinde şu ayeti kerime delildir:"Attığın zaman da (habibine) sen atmadın, ancak Allah attı"(Enfal 17)

Hayat sıfatı ile tecelli ettiğinde Hızır ve İlyas (a.s) olduğu gibi baki hayat meydana gelir.

Semi' sıfatı il tecelli ettiğinde " Ey karıncalar yuvanıza girin.Sakın Süleyman ve orduları , kendileri bilmeyerek sizi kırmasın.Süleyman onun bu sözünden gülercesine tebessüm etti de"(Neml 18-19)

Kelam sıfatı ile tecelli ettiğinde "Allah  Musa'ya da hitap ile konuştu"(Nisa 164)

Hz.İsa'ya Halık sıfatı ile tecelli etti:" Hani benim iznimle çamurdan kuş suretinin benzerini tasarlıyordun, içine üfürüyordun da , benim iznimle bir kuş oluveriyordu"(Maide 110)

Hz.İbrahim (a.s)'e ihya sıatı ile tecelli etti:"Hani İbrahim ;"Rabbim ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster" demiş Allah:" İnanmadın mı yoksa?" .O da :" İnandım fakat kalbimin yatışmasını istedim" diye söylemişti.Allah dedi ki:"Dört kuş tut.onları kendilerine alıştır.Sonra da her birini parçalayıp, her parçasını bir dağın üzerine bırak .Daha sonra onları çağır.Koşarak sana geleceklerdir"(Bakara 260)

Havas avamın aksi, devamlı olarak tecelli halini temaşa durumundadır.Setr, avam için bir ceza iken , havas için mükafat ve rahmettir.Çünkü Allah Teala mükaşefe suretiyle gösterdiği tecellileri setretmeseydi, bu ilahi tecelliler zuhur ettiği zaman havas, mahvu perişan olurdu.

 

30 Aralık 2023 Cumartesi

ESMALAR İLE HİCAP PERDELERİNİN KALKMASI

 Denilir ki İnsan İle Hakk Teala arasında 70.000 hcap(perde) vardır.Mutasavvıflar (bilhassa Halvetiyye tarikatı mensupları) yetmiş bin hicabın yedi nefs mertebesine tekabül ettiğini(Nefsi emmare, nefsilevvame, nefsi mülhime, nefsimutmainne, nefsi radiyye, nefsimerdıyye, nefsiKamile).Hak Teala'nın yedi isminden herbirinin onbin hicabı kaldırdığı .Setr perdesi kalktıkça , ilahi sırların açılıp Hakk'ın tecellilerini müşahedenin gerçekleştiğini ifade ederlerHak Teala  her an mütecellidir."O her an bir iştedir"(Rahman suresi 29).Fakat herkese tecellilerini görme(mükaşefe) izni verilmemiştir.

Hakk Teala dağa cemaliyle tecelli ederse o dağ güllerle,çiçeklerle dolar.Celaliyle tecelli ederse dağ paramparça olur.

LA MEVCUDE İLLA HU

Bu tevhid-i Zat demektir.Cem mertebesi , insanın kendisini ve halkın varlığını kabul etmekle beraber, bunların mevcudiyetlerinin  Allah ile kaim olduğunu idraktir.Cem, varlıkları zuhur mahalleri bilip , görünenin tek ve mutlak varlığa bir işaret olarak idrak etmektir.Kainatı bu gözle görmek ve bugörüşü oluş haline getirmek, duymak veyaşamaktır.

Bir kitbullah-ı a'zamdır seraser kainat/Hangi harfi yoklasan ma'nasbı hep Allah çıkar

Cem' baka , yani varlık makamlarındandır.Salik önce büyük işleri Allah Teala'nın fiili görür.Fiilin bir oluş olduğunu ve zuhur yerine göre değişik şekillerde görüldüğünü anlar.Buna Tevhid-i ef'al (işleri birleme) ismi verilir.Daha sonra bu fiillerin , sıfatların bir zuhuru olduğunu hisseder ve tek sıfatın yine , zuhur mahallerinin kabiliyet ve derecesine göre çeşitli şekillerde meydana geldiğini anlar.Buna da Tevhid-i sıfat(sıfatları birleme) adı verilir.Sonunda sıfatın , zatın zuhuru olyması bakımından , zattan başka bir şey olmadığını müşahedre ederLA MEVCUDE İLLA HU, tevhid-i zat(zatı birleme) demektir

Allah Telala bir kimseye ibadetini veya başka bir fiilini müşahede ettirirse , o kul tefrikadadır.(Tefrika kul ile Rabb arasındadır. Bir kimseye de , kendi fiillerinden verdiği bir şeyi müşahede ettirirse, o kul cem ile müşahede durumundadır.

İspat-ı halk tefrika kapısı, isbat-ı Hakk da cem' nimeti olarak ifade edilmiştir.Her iki hal de salik için faydalıdır.Çünkü tefrikası olmaynıın kulluğu olmayacağı gibi, cem'i olmayanın  da marifeti olamaz."iyyake na'budu" FARKA, "iyyake nestain" CEM'A işarettir.zira ibadet kuldan, yardım ise Allah Teala'dan gelmektedir.

CEm vetefrika'yı iyice anlıyabilmek için Cüneydi- Bağdadi'nın aşağıdaki manzumesi :

Sırrımda ve ruhumda Seni bir hakikat olarak buldum (CEM)

Sonra dilim sana tazarru ve niyazda bulundu (TEFRİKA)

Bir takım manalar yüzünden Seninle cem olduk (HAKİKAT)

Bir takım manalar için Senden ayrıldık (İBADET HALİ)

Azamet ve Celalin , baş gözüyle bu dünyada Seni görmeme mani oldu.Fakat vecd hali beni Sana kendimden daha çok yaklaştırdı. 

"Kimi arıyorsun, niye ızdırap içindesin? Zira O bütün zuhuruyla meydanda; sen ise örtü altında gizlisin.O'nu arasan kendinden başkasını göremezsin.Kendini ararsan A'ndan başkasını bulamazsın.

22 Aralık 2023 Cuma

BATILA DALMAK

Müddessir suresi 45 nci ayet..Cehennemin sekar denilen yüksek ısılı ateş bölümündekiler sorarlar:Ne yaptınız da buraya grdiniz..İçeri girenler söyler,"Biz namaz kılanlardan değildik..Yoksulu doyurmuyorduk...(Batıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk..

Ayette geçen "Batıla dalmak" nedir.?.İmam Gazali hazretleri "Dil afetleri" isimli eserinden dilden neşet eden 20 afetten bahsetmiştir.Bu afetlerin tarifini yapmış ,ayet,hadis,ve büyüklerin sözleriyle bu afetleri açıklamıştır.

"Batıla Dalmak" örnekleri ile anlatılır.Örneğin "Kadınların hallerinden bahsetmek,Zenginin mal varlığından ,geçimsizliğinden , Mizah yaparken girilen konular v.s..Tüm bunlar konuşulurken Hak Teala'nın gazabına neden olacak bir kelime kişi için cehenneme girecek bir hüsrana sebebiyet verebilir. 

21 Aralık 2023 Perşembe

NECİB SULTAN'IN İKİNCİ SENEYİ DEVRİYESİ

20 Aralık akşamı icra ve idrak edildi. Büyüklerin hayatta, göz önünde olması çok büyük bir nimet imiş. Koruma kalkanı içinde olmak, gündelik hadiselerde görüşünü sormak büyük bir rahatlık imiş. Ancak, kınından çıkmış kılıcın iş yapmasının vefatlarından sonra olduğu inancıyla Rabbim'den kendisi için âli makamlar diliyorum. 

13 Aralık 2023 Çarşamba

ENSARİ DEDE

 Kayseri Pınarbaşılı merhum Bedir baba hazretlerinin dervişlerinden olan bu adam ileri yaşlı idi.Hacı Bekir uzun abimizin anlattığına göre Necib Saltanın yanına gelir misafir olur idi.Bizde misafir olduğu bir zamanda şunu söyledi:Benim, Kadirli'de bir arkadaşım var.Beyaz alacalı kadana denilen bir katırım var.Bu katırla Kıbrıs'a fetih için gideriz.Orada bizi bir rum kadın misafir eder"

Muhtemelen bu hadise Kıbrıs Barış harekatı zamanlarında olan bir hadisedir.Ensari Dede uzun yıllar önce vefat etmiştir.

10 Aralık 2023 Pazar

İBNİ ARABİYE METHİYE-HULUSİ EFENDİ(V:?)

 Vahdetname' si ve Divan'nın olduğu bilinen Hulusi efendi hakkında bilgi sınırlıdır. Vahdetnamesinde , İbni Arabi hakkında şu methiyeli yazmıştır:

Kenz-i mahfi feth olup dürler nisar olmaktadır/Feyz-i kalbimden kamu esrar şikar olmaktadır

Şeyh-i Ekber kıtmıriyim bab-ı vahdet beklerim/İşbu babdan "küntü kenz" sırrı cihar olmaktadır.

Hazret-i Şeyhin müridi asla görmez melal/ Mazharımdan sırr-ı Şeyh daim şi'ar olmaktadır.

Hazret-i şeyh'in kemalin ehl-i vahdet fehm eder/ Mec halecan ekberi daim bihar olmaktadır.

Şeyh-i Ekber nutkları derman verir taliblere / Nutklarından müste'id her dem medar olmaktadır.

Şeyh-i Ekber gülşeninden bir güle nail olan / Her nefes anın katında nevbahar olmaktadır.

Kıble-gahımdır Hulusi Şeyh-i Ekber babı bil/ Bab-ı feyzinden devam kalbim imar olmaktadır .

İbnül Arabi en büyük şeyhtir. onun kapısında kıtmir gibi beklemektedir.Çünkü o kapıdan "Ben gizli bir hazine idim" kutsi hadisinin sırları aşikar olmaktadır.İbni Arabinin müritleri asla sıkıntı, üzüntü çekmezler.Zira onun konuşmaları dinleyenlere şifadır.Şeyh-i Ekber'in kemalini ancak birlik ehli olanlar anlar ki onun kalpleri ürperten dalgaları denizler gibidir.Her kim Şeyh-i Ekber'in gül bahçesinden bir güle kavuşmuş sa bütün nefesler onun için yeni bir bahar olur.Yine her kim onun kapısını bir kıble gibi addederse o kapıdan kalbine daima feyzler gelir ve onu imar eder.)

EKBERİYYE

 İbni Arabi hazretlerinin temsil ettiği tarikata verilen isimdir.Necib Sultanım anlatmıştı.İskenderun'da terzilik mesleğin icra ederken  Kaptan Mehmet paşa camiinde namaz kılardım.Namaz esnasında yahut tesbihat esnasında gayri ihtiyari ağzımdan "Êkber" diye sesli avaz çıkardı.Bir gün namazdan çıktığımda yaşlı bir zat bana yaklaşarak musafaha yaptı.Tanımadığım bu kişi bana şunu söyledi:"Merak ederdim.Bu şehirde Ekberi bir zat varmıdır? diye.Elhamdülillah bu merakım giderildi"

CEMAL HALVETİ(V.899/1494)

 Halvetiyyenin dört ana kolundan biri olan Cemaliyye'nin kurucusudur. "Çelebi Halife" diye meşhurdur.Tasavvuf yolunda mürşidi Muhammed Bahaeddin Erzincani'dir.Kendisi pek çok kamil mürşit yetiştirmiştir.Sümbül sinan, Alaiddin Uşşaki, Hayreddin Tokadi, Beyazıd halife bunlardan akla ilk gelenleridir.Tarikatı İstanbulda yaymıştır.

SÖZÜ KEŞİF VE İLHAM OLANLAR

 Kamil evliyaullah'ın sözleri ve hareketleri keşif ve ilham iledir.Avam onları çözemez.Tıpkı Kehf suresinde anlatıldığı gibi Hz.Hızır'ın hareketleri gibi.Dede Ömer Ruşeni hazretleri , İbni Arabi hakkında Velayetin kendisiyle hatmolunduğunu (tamamlandığını) söyleyen perhiz ehli bir zattır demiştir.İbni Arabi'nin Füsusül hikem isimli kitabına;"Onun özü, sözü hep Hakk'ın keşif ve ilhamı iledir.Bu sebeble onun sözlerini inkar etmemek, uygun görmek lazımdır" demiştir.

9 Aralık 2023 Cumartesi

EVİN SADAKA OLARAK VERİLMESİ

 MANEVİ EMİRLE aNADOLUYA GEÇEN iBNİ ARABİ HAZRETLERİ ON YIL ANADOLU'DA BULUNMUŞTUR.SELÇUKLU SULTANI 1.iZZEDDİN kEYKAVUS KENDİSİNİ ,ŞEHRİN ON FERSAH UZAKTA OLAN BİR YERDE EN YÜKSEK PROTOKL İLE KARŞILAMIŞ VE kONYA'DA YÜZBİN DİRHEME YAPTIRDIĞI BİR EVİ ONA HEDİYE ETMİŞTİR.iBNİ ARABİ BU EVDE YAŞARKEN BİR GÜN, BİR DİLENCİ GELEREK " aLLAH RIZASI İÇİN BANA BİR İHSANDA, İYİLİKTE BULUN" DİYE YALVARDIĞI  VE ONUN DA " BENİM BU EVDEN BAŞKA BİR ŞEYİM YOK, AL ŞU ANAHTARI , BU EVİ SANA VERİYORUM" DEDİĞİ VE  EVİ DİLENCİYE BIRAKTIĞI NAKLEDİLMEKTEDİR.


TÜRKLERİN SÜT EMDİĞİ İKİ ANNE

 "Biz iki anneden süt emdik" der Osmanlı aydın.Birisi İbnül arabi, diğeri Mevlana..Bu şahsiyetler sadece dini zihniyet düşüncesini etkilememiş siyasal ve toplumsal yapıyı şekillendirmeye kadar uzanmıştır.Bir sultanı, bir sadrıazamı, bir şeyhülislamı, bir müderrisi, bir şairi, bir askeri, bir esnafı ortak bir düşünce havuzunda buluşturabilmek bu bilgelerden devşirilen fikirlerle mümkün olmuştur."Birlik'te Çokluk" anlayışı nedeniyle Osmanlı yedi asır hüküm sürmüştür.

Fatih Sultan Mehmet'in savaşa giderken yanında götürdüğü hususi beş kitaptan birisi Sadreddin Konevi'nin Miftahül Gayb isimli eseridir.Yavuz Mısır seferine giderken Şam'a uğrayarak İbni Arabi'nin kaybolan kabrini ortaya çıkartmış ve üzerine türbe cami yapılmasını emretmiştir.Üçüncü Murat, Füsusül Hikem'i tercüme ettirip o kitaba bizzat kendi isim vermiştir.

NECİB FAZIL KISAKÜREK

 Yirmi dört yaşında ikinci şiir kitabı KALDIRIMLAR yayımlanan ve bu şiiri ile meşhur olan Necib Fazıl  1934 yılına kadar sadece şair olarak kalmıştır.1934 yılında tanıştığı Abdülhakim Arvasi hazretleri ile görüşmesinden sonra tamamen değişik bir şahsiyet ortaya çıkmıştır.1943-1978 arasında beş yüz on iki sayı yayımlanan Büyük Doğu dergisini çıkartmıştır.25 Mayıs 1983 de İstanbul'da vefat ettiğinde yazıları ve konuşmaları nedeniyle sık sık takibata uğrayan yargılanan ve hapis yatan üstad,vefat ettiği zaman üzerinde çekilmemiş bir buçuk yıllık hapis cezası bulunmaktaydı

SİNEKLE İMTİHAN

 Kur'an da sivrisineğin misal gösterildiği belirtilmiştir.Sivrisinek en zayıf ve aciz yaratık olarak görürüz.Hususiyetlerini bilemeyiz.Üflediğimizde kaçar.Ancak vücudumuza konduğu yer,kan damarının yüzeye yakın geçtiği ince bölgeler olup hortumunu vücudumuza geçirip kanımızı emer.Genelde geceleyin iş başında olmakla insanın tatlı uykusunu bozar.Bu nedenle, sinek kovucu kimyasalları tüm insanlar kullanır.Sineğin vücudumuza verdiği acı, bedensel acılarımızın belki de en hafifidir ve nefsimiz bu acıya hiç razı olmaz.Hemen öldürmeye kalkarız.Acaba, sivrisineğe tahammül, sabrın en alt mertebesi midir?.Hatay Dörtyol'da türbesi olan Seyyit Ali Baba hazretleri ömrünün son dört yılında bahçe içerisinde bir hayma içinde yaşamıştır.Prostad ameliyatı sonucunda hiç ayağa kalkmamıştır.Gündüz ziyarete gittiğimizde yüzünde kara sinekler mevcut olup, sinek göz kapaklarının kapanış yerindeki göz yağını yemekle meşguldü.Sineği kovucu hiçbir harekette bulunmazdı.Şu sözü söylemişti:"Sineğin en sevdiği yiyecek insanın gözlerinden oluşan ve çapak dediğimiz gözyağlarıdır"

Bu sahne  bir sabır sahnesiydi.Çok kolay görünsede buna dayanan kişi Binde bir bile değildir.Belki de Hak Teala'nın yarattığı bir mahlukuna nefsinden ferağat ederek en sevdiği bir yiyeceği ikram ederek memnun etme gayretiydi.

Bu hal, bugünün nesline hayal gibi görünür.

KENDİNİ SAKLAYAMAYANLAR

 Hatay Dörtyol'da yaşayan abimiz Hacı Bekir Uzun anlattı." 70 yahut 80 li yıllarda Necib Sultan'la beraber bulunduğum bir ortamda Necib Sultan'dan çok yaşlı beyaz sakallı birisi Necib Sultan'ın elini insanların ortasında öptü.Necib Sultan "Sen ne yapıyorsun ?" diye çıkıştı.Yaşlı adam "Sen de kendini saklıya idin" diye cevap verdi.Yaşlı adam  portakal tüccarlığı yapan birisi olup Tosya'lı idi. Mal almak için Dörtyol'a gelir,otelde kalır idi.

Bu hareketten o yaşlı kimse ile Necib Sultan arasında manevi bir görüşme geçtiğini anladım

MUSİBETE RIZA BELAYI DEFDİR

 Hatay Dörtyol da bulunan Yaşar Arslan isimli bir kardeşimiz anlattı."Yatsı namazını camide kılmıştım dışarı çıktığımda ayakkabımın yerinde olmadığını farkettim.Mecburen orada bulunan bir terlik yahut takunyayı giydim, eve doğru gitmekte iken Loş bir köşede iri yarı izbandut kılıklı birisi karşıma çıktı.Adamın uyuşturu kullandığı muhtemeldi.Bana sert bir şekilde "Bir çorba parası ver" diye sert bir şekilde söyledi.Benimde üzerimde her zaman bir çorba parası kadar para olur idi.hemen çıkarttım uzattım.Adam aldı.Parayı begenmedi "Bu kadar mı?" diye bağırdı.O esnada Allah aklıma getirdi ki adama "Ayağıma baksana" diye çıkıştım.adam baktı ayakta terlik yahut takunyayı görünce  fakir muhtaç birisi olduğumu sandı ve "Kusura bakma" dedi.geçtim gittim.

Eğer ayağımda bir ayakkabı olsa idi adam sanırım mazeret falan dinlemeyecek belki de bıçağı saplayacaktı.

4 Aralık 2023 Pazartesi

ALİM VE ARİF SÖZÜ/HALİ

     Alim olan şahsın hali, söylediği sözlerden aşağıdadır.Arif olan şahsın hali söylediği sözlerin üstündedir.Kendi keyfine göre hayat süren bir kişi yine kendikeyfine göre ölemez.Örneğin Karasinek keyfince, boş yere uçar gider, nereye dilerse oraya konar durur.Etin üzerine de konar.Kasap bir kaç kez kovaladıktan sonra satırı indirir ve başını bedeninden ayırır.Kasap şöyle mırıldanır:"Seni  ikaz etmiştim, her yere konma diye"

ÇARESİZLİK

 BİR HAFTA ÖNCE BAŞLAYAN DENİZ TAŞMASI iSKENDERUN'DA  dün sona erdi.70 cm yükseklikte mahalleyi kaplayan su, elektrik ve havagazının kesilmesine sebeb olurken yüzlerce işyeri deniz suyundan nasibini alarak büyük zarar gördüler.Keza araçlar da aynı şekilde.Aapartmandan çıkamayan insanlar çaresizliği hissetti. Hakteala'nın celali tecellilerini insanımız tabiat hadisesi olarak telakki etse de kimse bu musibet ile ne demek istendiğini düşünemedi.Sokak hayvanları çaresizlikten telef oldular.8 yaşındaki bir kız çocuğu rüyasında Efendimiz (SAV) i görmüş,Efendimiz, onu ve onun gibi çocukları bir kuleye çıkartmış ve "İyiler ve kötüler savaşının başladığını" belirtmiş ve seyrettirmiş.Hızlanan zaman ve süreçte Hz.Musa'nın doğumu için yetmişbin Beni İsrail çocuğunu katleden Firavun ,kendi akibetinin sonunu tayin edecek çocuğun doğumuna mani olamadı.Bekliyoruz.

26 Kasım 2023 Pazar

FAKR

fAKRI, suret ve ma'na fakirliği olmak üzere iki kısma ayırmışlardır.Tasavvufda asıl olan manevi fakirliktir.Ma'nen fakir olan , beşeri sıfatlardan sıyrılıp kendini bir şeye malik görmeyen kimsedir.Bunlar, sayısız mal , mülk ve mansıba sahip olsalar bile , hiçbirine gönül bağlamazlar, yani sahip oldukları mülkün v.s nin kulu olmayıp , onu kendilerine kul ederler. 

Dane ve harman müstağni olanın gözünde birdir.

İnsanlar arasında meydana gelen huzursuzlukların kaynağını, masivaya karşı duyulan aşırı rağbet teşkil eder.Hakikat yolu karanlık  ve aynı zamanda tehlikelerle doludur..İnsanların büyük bir kısmı, gerçeğe ulaşamadan , masiva tkuzaklarına yakalanırlar.Bu tuzakların insan ruhunda meydana getirdiği huzursuzluk cemiyete akseder.Busuretle fertler arasında birlik ve kardeşlik duuygusu , kısa zamanda basit çekişmeler le düşmanlığa dönebilir.Yaratılanı ,Yaratan'dan ötürü hoş görebilmek fakr sayesinde gerçekleşir.

Dünya lezzetlerinden tatmaya muktedir olduğu halde , hç birine iltifat etmemek ve kalbin bu husustaki meylini mahvetmektir.

RIZA

 Rıza lüğatta memnuniyet, hoşnutluk, izin ve müsade manalarına gelir.İslam'a göre insanın yaratlış amacı "Rabbine ibadet etmektir".kısaca O'na kul olmaktır.Kulluğun bir neticesi olan "Ubudiyet" ,Allah Teala'nın kazasına boyun kesmek, O'na razı olmaktır.

Rıza, tevekkül ve sabrı tamamlıyan ruhi bir yükseliştir.Allah'ın kazasına teslim olup , itirazı terk eden kimse , rıza makamına yükseldiği zaman,masiva ile ilgili her şeyin kaybından veya kazanılmasından dolayı, elem ve sevinci terk eder.O sadece yaşadığı müddetçe Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya çalışır.

Muhabbet sadece rıza ile kazanılır demişlerdir.

BAZI TARİHLER

 Medih ve zem arasında fark görmeyene ZAHİD, farzları vaktinde eda edene ABİD, fiil ve hareketlerinin bütününü , Allah Teala'nın bir lütfu olduğuna inanana da MUVAHHİD ismi verilir.

Medih ve zem den murat takdir ve tekdir edilmek endişesinden azade, sadece Hakk7ın rızasına yönelmektir.

25 Kasım 2023 Cumartesi

İSLAM TASAVVUF DÜŞÜNCESİ - Prof. Dr. Mahmut Erol KILIÇ – 20.10.2023

KUL'A VE HAKK'A DÜŞEN

 Allah Teala şöyle buyurdu ki :

"Ey Adem oğlu !Sana düşen tevbe, Bana düşen Kabuldür.

Sana düşen çabalamak , Bana düşen hidayettir.

Sana düşen dua, Bana düşen icabettir.

Sana düşen istemek, Bana düşen vermektir.

Sana düşen şükür, Bana düşen artırmaktır.

Sana düşen tevekkül, Bana düşen sana kafi gelmektir

Sana düşen tevfiz(işi Allah'a (c.c) bırakmak ), Bana düşen seni korumak ve sana yardım etmektir.

KUR'ANIN ON İSMİ

 Hakteala kitabını on isimle isimlendiriyor:

1- Kur'an

2- Furkan 

3-Kitap 

4-  Tenzil 

5- Hüda

6- Nur 

7- Rahmet

8- Şifa

9-Ruh

10- Zikir 

KALBİ TEMİZLEMENİN YOLU

 Kalbi temizlemenin yolu önce kötü ahlakın dört esasından talbi tahliye etmektir.Bu dört kötü ahlak ; tul-i emel ve acele ve hased ve kibirdir.Bu dört kötü husus nefislere ve akıllara kederdir(kirdir) ve kalbin huzurunu bozar, afetlerin annesi, hastalıklarıdır.Dört fazilet ile kalbini süsleyesin  bunlar kasr-ı emel, ve teenni fil umur(işlerde acele etmemek), halka nasihat etmek ve cümleye tevazu etmektir.

ALLAH'A NE İLE ULAŞTIN?

 Zünnun-i Mısri hazretlerine sordular:"Allah(c.c)' a ne ile ulaştın?".Hazret cevap verdi:"Korku ile hasta oldum, şevkle yandım, aşkla öldüm, Allah (cc) ile dirildim"

MEVLANA EFENDİMİZİN BEL EVLATLARI

 Hz.Pir Mevlana efendimizin bel evlatlarıyla alakalı bloğa ayrı bir bölüm açacağız.Burada ,evlatlarının biyoğrafisini kısaca aktaracağız.Resim vermek isteyen olursa resimlerini de ekleyeceğiz.İnşaaallahü Teala..

24 Kasım 2023 Cuma

HAKTEALA'NIN BAHŞETİTĞİ İLİMLER

 Hatay Dörtyol'Da yaşayan Necib Sultana 40 yıl hizmet eden Hacı Bekir Uzun abimiz nakletti.Bir zatın oğlu hafız yahut  müftü imiş.Kur'an dan bir bahir okurken bir yere geldiğinde ümmi olan babası demiş ki "Okuduğun yerde hata var?".Hafız tekrar okur imiş.Adama sormuşlar, "Amca sen ümmisin.Kur'an okuyan hafızın yanlış okuduğunu nasıl bilmektesin?.adam cevap vermiş;okunan yer benim ezberimde değil.Ben Kur'an okumayı bilmem.Ancak Kur'an okunurken okunan ayetlerdeki harfler secde etmekteler.Secde etmeyen bir harfe rastlarsam bilirim ki okuyan o kısmı yanlış okumakta,bu yüzden ikazı yapıyorum"

NECİB SULTAN'DAN

 Hatay Dörtyol da bulunan Hacı Bekir Uzun nakletti.Necib Sultanımın oğlu Hava astsubay Ali Feyyaz, Kütahya'da bulunurken ziyaretine gitmişler. Öğle namazını Dönenler camisinde kıldıktan sonra namazdan çıktıktan sonra yaşlı birisi Necib efendi ile selavatlaşıp kucaklaştılar..Necib efendi adama dedi ki;"Kızından doğan  çocuğundan devam edecek" dedi.Adam o kadar memnun kaldı ki ,bizi evine yemeğe davet etti.Ben durumdan bir şey anlamadım. Bir ara adama Necib efendiyi nerden tanıdığını,kızının çocuğunun meselesini ne olduğunu " sorduğumda şu cevabı verdi.Ancak bu zatın hali vaktinin yerinde olduğunu Dönenler camisinin inşa işiyle ilgilendiğini söylemişti.Bu zat şöyle devam etti.Ben Hazreti Mevlananın soyundan gelmeyim.Yaşım ilerlediği için acaba benden sonra kimin bu yol ile ilgileneceğini merak etmekte idim.Necib efendi benim bu müşkülümün cevabını verdi.Kızımdan doğacak torunumdan bu yolun devam edeceğini söyleyince müşkülüm çözüldü ve bundan dolayı çok memnun kaldım 

19 Kasım 2023 Pazar

VERA

 Vera', ağızdan kalbe giren ve çıkanın Allah ve Resulünün sevdiği şeyler olmasına dikkat etmektir.Vera', helal yemek ve insanlara hizmet olarak da tarif edilmiştir.Tasavvufun gayesi , insanların masiva ile olan kalbi bağlarını koparmak,Hakk için halka hizmeti gerçekleştirmektir.tASAVVUFUN GAYESİ , MÜSLÜMANIN SAHİP OLDUĞU İMANIN MALİYETİNİ ARTIRARAK, DİNİNE DUYDUĞU DEĞERİ YÜKSELTMEKTİR.kÜLFETSİZ NİMET DÜŞÜNÜLEMEZ.hASTALIĞIN NE OLDUĞUNU BİLMEYEN BİR KİMSE İÇİN , SIHHATİN NİMET KABUL EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.eMEK VERDİĞİMİZ BİR ŞEYİN DEĞERİ DE BÜYÜR.iMANIMIZI DA PAHALIYA MAL ETMEMİZ , DİNİMİZE KARŞI BESLEDİĞİMİZ SEVGİYİ ARTIRACAĞI GİBİ , FEDAKARLIĞIMIZI DA ZİYADELEŞTİRECEKTİR.zÜHD BU MALİYETİN ARTMASINI TEMİN EDEN BİR MAKAMDIR.Bir kimse dünya malını, nefse ait hevesleri, şöhret ve mansıp hırsını gönülden çıkarmadığı müddetçe zahid olamazZahidden murat, gönül hanesini ağyardan temizlemektir.

Zühd ile Vera' arasındaki fark:"Vera' şüpheli olanı terk etmek, zühd ise , ihtiyacından fazlasını bırakmaktır"

İbrahim Ethem hazretleri  ifade etmiştir:" haramdan yüz çevirmek farz, helalden fazla olanı terk fazilet, şüpheli olan şeylere yaklaşmak ise keramet alametidir.

Abdülkadir Geylani hazretleri buyurur:2 Dünyayı kalbinden çıkar, onu elinde tut yahut cebine koy.Zira o haliyle dünya sana zarar veremez"

18 Kasım 2023 Cumartesi

ŞÜKÜR

 Şükür nimet vereni düşünüp , nimeti itiraf ile ikrar ederek ,Hakk'ın bu lütfundan dolayı O'na teşekkür etmektir.Kur'an da "Kullarım içinde hakkıyla şükreden azdır" buyrulmaktadır.

Şükür kulun, Hakk'ın kendisine bahşetmiş olduğu göz, kulak diğer aza ve çeşitli nimetlerini yerinde sarfetmektir.Mesela Zenginliğe şükür,fakire infakla, sıhhate şükür , hastaları ziyaret ve onları gözetmekle, ilme şükür insanlara öğretmekle, tokluğa şükür açları doyurmakla yerine getirilmiş olur.

TEVEKKÜL

Tevekkül, müminin sıfatı ve imanının meyvesidir.Bu meyveden mahrum olan insanın kuvvetli iman sahibi olması düşünülemez.Tevekkül sebeplere sarıldıktan sonra başlar.Zira, o kalbin Allah'a olan güvenidir.Tevekkülün mahalli kalbdir.Bir kimse evinden çıkarken besmele çekip "Ben Allah'a tevekkül ettim" derse ona şöyle cevap verilir:Hidayete yöneltildin ihtiyacın giderildi, sakındırıldın ve şeytandan uzaklaştırıldın"Tevekkülün başlangıcı , her müminin sıfatıdır.Ortası teslim, sonu ise tefviz(Allah'a bırakma)' dir

EMRİ BİL MARUF

 RESULULLAH EFENDİMİZ BUYURMUŞTUR:" Bir kimse kötülüklerden bir şey gördüğünde eliyle tağyir etsin(düzeltsin).Eğer eliyle tağyire gücü yetmez ise , diliyle tağyir etsin.Eğer diliyle detağyire mani olamaz ise kalbiyle buğz etsin" buyurmuştur

Ebu Bekir sıddık efendimiz:"Ey Nas ! Siz bu ayeti okursunuz, lakin mevkii layıkına vaz etmez( layık olduğu şekilde amel etmezsiniz) ve maksadın neden ibaret olduğunu anlamazsınız.Ben Resulullah'dan işittim.Eğer bir kimse zalimi görür onu zulumden men etmez ise , Allah Teala o zalimin zulmü sebebiyle, azabını umuma tamim eder(genelleştirir)"

Günah işleyen kimse ile işlemeyip  menine çalışmayarak sükut eden kimse , dünya azabında müsavi  ve müşterektir.

MÜSLÜMANLARIN DÜŞMANI OLAN MÜSLÜMANLAR

 Maide suresi51 nci ayette buyrulur:"Ey iman edenler!* Yahudileri ve Hırıstiyanları dost edinmeyin.onlar birbirlerinin dostudur.Sizden kim onları dost edinirse , şüphesiz o onlardan olur.Şüphesiz Allah (cc) , zalim kavmi doğru yola iletmez" 

Gazze savaşında görmekteyiz.Hırıstiyan Yahudiye yardım ediyor.Ancak Yahudiyi kınayamayan bir müslüman gurubu var.İsrail ile dostluk uğruna bu savaşta taraf olamıyor.Türkiye dahil.Ayetin kasteddiği bizleriz, Suud,Katar,Ürdün ,Mısır v.s.Biz müslümanların düşmanı olan müslümanlarız.

ZİKRULLAHIN KALBE TESİRİ

 İksir'in bir zerresi bakıra dokunsa , o bakır halis altın olur.altın olduğu halde baki kalır.Asla değişmediği gibi azameti ilahiyye ekseri kalbi mümine tesir edince ahlakı fasideyi tasfiye ederek kalbi bir cevahiri nurani şekline kalbeder.Asla tebeddül (değişme) kabul etmez.Zikrullahın kalbi mümine tesiri, iksirin madenilerinde tesiri gibi olduğundan kalbi tasfiye zikrullah ile olur. 

RIZK DUASI

 Her kim rızkı dar olsa sabah namazının farzı ile sünneti arasında yüz defa şu duayı tesbih ederse rızkı bol olur.

"süphanallahi ve bi hamdihi süphanallahül azim.ve bi hamdihi estağfiruullah"

HELAL VE HARAM KONUSU

 Şeriatta beyan olunandan başka bir şey için ümmetin önde gelenleri tarafında nhelal ve haram demenin caiz olmadığı beyanının delili:

"Dilleriniz yalana alışılageldiğinden dolayı , Allah (c.c) 'a karşı yalan uydurmak için , "Şu helaldir", "Şu haramdır" demeyin.Şüphesiz Allah'a (c.c ) karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler"(Nahl 16/1216).

Bir şeyin helal yahut haram olduğunu beyan etmek Resulleri vasıtasıyla Allah Teala'ya mahsustur.

16 Kasım 2023 Perşembe

SABIR

 Sabır, elem ve belalara şikayeti terk manasına gelir.Sabrı, nefse haz veren şeylerden uzaklaşmak şeklinde de tarif edebiliriz.Sabır makamına ulaşmış bir kimse musibetlerden müteessir olmaz.Çünkü kişi belaya sabretmekle , kazaya razı olur İslamın esasının rıza, imanın ise sabır olduğu ifade edilmiştir.Hz.ali efendimiz "İmanda sabır, cesetteki baş gibidir" demiştir.

İHLAS

 Nefsin en büyük düşmanı ihlastır.Suhl b.Abdullah Tusteri'ye, nefse ağır gelen şeyin ne olduğu sorulduğu zaman o: "İhlastır. zira bu hususta nefsin nasibi yoktur. "

İman bereketini amelin çokluğundan ziyade, ihlasta aramalıyız.Çünkü ihlas , salih amelleri hatırlayıp gözde büyütmeyerek , mükafatını sadece Allah Teala'dan istemektir.

Fudayl b.İyaz buyurmuştur:"İnsanlar yüzünden ameli terketmek riyadır.İnsanlar için yapılan amel ise şirktir.İhlas her iki davranıştan da Allah'a sığınmaktır"

15 Kasım 2023 Çarşamba

EVLİYAYA MUHABBET

 Birisi Hz.Beyazid-i Bestami'ye irşad için gelir ve  "Bir amele beni delalet buyurun(Bana bir iş gösterin) , onunla Rabbime takarrub edeyim (yaklaşayım) dedi.Hazret:

" Evliyaullaha muhabbet eyle ki Hak Teala sana muhabbet ve merhamet eyleye.Zira onların kalpleri nazargahı ilahi  olmakla me'müldür ki Cenab-ı Feyyaz , velisinin kalbinde ismine nazarı manevisi taalluk etmekle(ilişmekle) seni mağfiret eder."cevabını verdi.

SALAVATLA ULAŞACAĞIMIZ ON KERAMET

 Kim, Cenab-ı Peygamber(SAV) 'e selavat vere on keramete vasıl ola;Bunlar

1-Salavat Mülk-i Gaffar'dır( Gaffar'ın mülküdür)

2-Şefaatı Nebiyyi Muhtar( Peygamberimizin şefeatına nail olur)

3-Melaikeye iktida(Meleklere uyar)

4-Münafıklara muhalefet(İkiyüzlülere karşı çıkar)

5-Mahvi hata(Hataları siler)

6- İcabeti dua (Duanın kabulüdür)

7- Zahir vebatını pak olur (içi dışı temiz olur)

8- Cehennemden necat (ateşten kurtulur)

9- Cennete dühul (Cennete girer)

10-Hak Teala'nın didarını (cemalini, güzelliğini) görmek 

13 Kasım 2023 Pazartesi

EDEP

 Edep iki tanedir.Gizli edep, açık edep.Gizli edep kalb temizliği, açık edep cevarihin(vücut azalarının)günahlardan korunmasıdır.(Cüneyd Bağdadi).

Şeyh hazretlerini elinde tesbih ile gördüklerinde ;"Hak Tealayı şühud makamınız var Elinize niçin tesbih alma ihtiyacındasınız? diye sual sorulduğunda hazret: Vasıl olduğum feyzi azimeye tesbih ile vasıl olduğumuzdan dolayı tesbihi edeben terk edemeyiz." buyurdular.

RIZA MAKAMI ÖLÇÜSÜ

 Abdülvahid bin Zeyd'e(ö:793) sual olundu da:""Abde(Kula)ni'met ne gune(çeşit) meserret (sevinç) verir ise musibet dahi öylece surur(sevinç) verir ise Rabbinden ol zaman mertebe-i rızada olmuş olur(rıza makamındadır) diye cevap verdiler.

12 Kasım 2023 Pazar

KALBİMİZİNDİRİLMESİ İÇİN

 sABAH NAMAZININ SÜNNETİ İLE FARZI ARASINDA ON KERRE:

Ya hayyü ya Kayyum ya zelcelali vel ikram.Allahümme inni eselüke en tahyikalbi bi nuru ma'rifetike ebeden Ya Allah, Ya Allah,Ya Allah 

duası okunursa kalb canlanır.

(Ya Hayyu Ya Kayyum, Ey celal ve ikram sahibi Allahım! Senden marifetinin nuruyla kalbimi ebedi diriltmeni istiyorum.Ya Allah, Ya Allah, Ya Allah

DÜNYANIN SÜRURU

 Büyük İskender'e (ö:MÖ 323) dünyanın süruru nedir? diye sual olunduğunda :"Dünyada neye merzuk olundun ise onakanaat(etmen) ve rızadır(razı olmandır) diye cevap verdi.Dünya'nın gam ve gussası nedir diye istisfar olundu da( açıklama istendiğinde) "Dünya hırs ve tamadır"  dedi.

NAZAR DUASI

 Bu duayı okuyana hiç nazar değmeye.

ALLAHÜMME ENTE RABBİ.LAİLAHE İLLA ENTE TEVEKKELTÜ  VE ENTEL RABBİL ARŞİL AZİYM.

MAŞAALLAHÜ KANE VE MA LEM YEŞE'LEM YEKÜN.LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYÜL AZİM

İ'LEMU ENNELLAHE ALA KÜLLİ ŞEYİN KADİRUN VE ENNELLAHE KAD AHATA BİKÜLLİ ŞEYİN ILMA

(Allahım! Sen benim Rabbimsin, Senden başka ilah yoktur.Sana tevekkül eyledim.Sen yüce arşın Rabbisin, Sen dilemezsen hiçbir şey olmaz, büyük ve ali olan Allah(c.c)'dan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur.Bil ki Allah Teala herşeye kadirdir ve Allah'ın ilmi herşeyi kuşatmıştır".

KURB-I ŞİDDET DUASI

 LA İLAHE İLALLAHÜL HAKİMÜL KERİM

LA İLAHE İLLALLAHÜL ALİYYİL AZİM

SÜPHANE RABBİSSEMAVATÜ SEB'I VE RABBÜL ARŞÜL AZİM

ELHAMDÜLİLLAHİ RABBÜL ALEMİN.

Bu duayı Hz.Hasan hazretleri okuyup  sonrasında halas buldu(kurtuldu)

FAKİRLİKTEN KORKMAK

 Ebu Hazım rahimehullahü Teala :"kim fakrdan(fakirlikten) korkarsa ameli(salih amelleri) semayayükselmez.Çünkü fakir, Rabbine töhmette bulunmaktan başka bir şeyden korkmaz.Allah'ı töhmet altında bırakan, Allah'(c.c)ın düşmanıdır."

LOKMAN HEKİM'İN VASİYETİ

Hazreti Lokman oğluna vasiyetinde.Oğulcuğum Hanzalı(acı kavunu) yedimve sabrı tattım.Fakrdan ziyade acı bir nesne görmedim.Maksudunu(isteğini) Allah Teala'dan sual ve talep eyleHangi kimsedir ki Allah Teala'dan sual ede de i'ta buyurmaya (vermeye) ve dua ede de icabet etmeye ve tazarru ede de (yalvara da) devasını ve edrdini keşf ve ref etemeye (sıkıntısını kaldırmaya).Yani Hak Teala bab-ı ktalebi feth edip hulus üzerine yalvaran kullarını meyus etmez.Hemen Hüda'ya yalvar" demiştir.

KELAM

 hZ.aLİ EFENDİMİZ BUYURMUŞTUR:"sAMT VE SÜKUTU ZİYADE OLANIN MEHABETİ ARTIK OLUR(SUSANIN HEYBETİ ARTAR).

Kelam deva gibidir ki iktizası miktarı(gereği kadar) istimal olunursa (kullanılırsa)nef'(fayda) verir.Yok, miktarı lazımından ziyade kılınırsa devası badi-i helak(helak sebebi) olur.

Lokman hekim oğluna vasiyet etti:"Samt(susma) ve sükutu n ile iftihar eyle.zira lisan, her akşam ve sabah , sair aza ve cevarihe ne haldenisiniz diye istifsar eyeldiğnde (sorduğunda) sair aza ve cevarih(diğer vücud organları) ;sen bizleri halimize terk eder isen hayır ve salah (iyilik) üzereyiz diye cevap verirler"demiş.

KONUŞURKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

 Abbasi halifelerinden Mansur, oğluna şu vasiyyeti  yaptı: "Benden iki faide al.onlar ne ki matluptur.Biri her ne ki tekellüm ve teveffüh eder isen(konuşur ve ağzına alır isen) , rivayet ve fikirsiz tekellüm eyleme..(bir kaynağa dayanmadan ve düşünmeden konuşma).İkincisi ne işler isen rey (görüş,kanaat) ve tedbirsiz işleme.

KRALLARIN DAVRANIŞ SEBEBLERİ,

Malik bin Dinar  hazretleri; Hadis kutsinin meali:

" Hak Süphan ve Teala , Ben azimüş-şan cem'i mülukun Melik-i Halıkı olan Azimüş şanım.Cümle mülukun kalbleri dest-i kudretimdedir.Kullarımdan kangi(hangi) kimse ki Bana ibadet ve taatte ola , mülukü(kralları) onun üzerine rahmet ederim(merhametli kılarım)Ve bana isyan edenlere nikbet(bela, ceza) ederim" 

DOĞRULUĞUN MERTEBELERİ

İmam Gazali, doğruluğun mertebelerini altı esasta toplamıştır.Onlar da sırasıyla:SÖZDE/ NİYET VE İRADEDE / AZİMDE / VEFADA  / AMELDE/ DİNİN BÜTÜN MAKALARININ TAHAKKUKUNDA  doğru olmaktır.Kim bu sıfatlarla muttasıf olursa  o , doğrulardandır. 

TEVBE

 Tevbe, tasavvufi vahdet hayatının kapısıdır.Ruhun selameti  için günahın zararlı olduğunu  idrakten doğar. Zira  Günah mümini gayesinden , yani Allah'ından ayırır.Allah'la insan  arasındaki hicapların kalkmasına vesile olan ilk makam tevbedir.Tevbe ruhi bir hadisedir.Kulun kusurunu Hakk7a götürmesi , günahlarını itirafla , pişmanlığını beyan edip , O'na sığınmasıdır.

Ehli sünnet alimleri tevbenin şartlarının üç olduğunu kabul eder.

Birincisi geçmiş günahlarndan dolayı pişmanlık duymak

İkincisi Hal-i hazırdakini terk etmek

Üçüncüsü Gelecekte bir daha yapmamaya karar vermek..Bazı alimlerde tevbenin bu şartlarına beş şart ilave ederek şartlarını sekize çıkartmışlardır .İnsanların haklarını korumak/ onlara reva görülen haksızlığı önlemek/ geçmiş farzlarını kaza etmek / nefisle mücadeleye devam ederek ,haram olan şeylerden kaçınmak, yiyecek ve içeceği helal yoldan temin etmek, kalbi uzum emelden, haset ve hileden temizlemek.

İnsanların bulundukları derecelere göre tevbe üç kısma ayrılır:1- Avamın tevbesi , günahlardan tevbe etmek 2- Havassın tevbesi , gaflet içinde geçen zamandan tevbe 3- Elhassul- havasın tevbesi , hasenatı bir an terkten dolayı yapılan tevbe.

Ebu Ali Dekkak tevbeyi , TEVBE,İNABE,EVBE diye üçe ayırır.Allah korkusu ile yapılana TEVBE, sevap arzusundan doğana İNABE, sırf Hakk7ın hoşnutluğunu kazanmak isteğine bağlı olana ta EVBE  ismi vermiştir.


11 Kasım 2023 Cumartesi

HALVETİN FAYDALARI

 1- Dilin afetlerinden uzaklaştırır.Çünkü halvette bulunduğu sürece konuşacak kimse yoktur.

2-Kalp, riya ve müdahane gibi hastalıklardan korunmuş olur.

3-Dünyadan yüz çevirme (zühd) ve kanaat meydana gelir.

4- Kötü kimselerle ülfet imkanı ortadan kalkar

5- İbadet ve zikrin çokluğu ile takva yolu aydınlanmış olur

6-Kalb huzura kavuşur.Zira dünyaya karşı duyulan aşırı rağbetin zayıflattığı ruh,bu tesirden uzaklaşmış olur.

7- Nefsi kin ve düşmanlıktan alıkoyar

8-Halvet sırasında devam eden tefekkür,kulu Allah'a yaklaştırır

HALVET

 Tasavvuf ıstılahında halvet, tarikata intisap eden bir müridin , muayyen bir zaman sonra , şeyhinin isteğiyle, insanlardan uzaklaşarak , yalnızca bir yerde(tekkelerin özel bölümlerinden bir yerde) inzivaya çekilmesi ve bir süre (umumiyetle kırk gün) devamlızikretmesidir.

Halvetten murat, kalb evini Allah'ın gayrından temizlemektir.

Uzlet kalbin Allah Teala'ya yakınlığı, uzlet ise maddi varlığın insanlardan uzaklaşmasıdır.Kalbin Allah'a yönelmesi , insan vücudunun yalnızlığına bağlıdır.Tefekkürü olmayan uzletle, zikri ve tezkiyesi olmayan halvet insana faydalı olmaz.İnsan uzlete devam ederken kendisini halkın şerrinden koruduğuna değil, bilakis insanların kendi şerrinden kurtulduğuna inanmalıdır.Zira halkın şerrinden korunmak gayesi ile hareket eden mürid, insanlardan üstün bir meziyete sahip olduğu inancına kapılır bu hal müntesip olduğu mesleğiyle kabili telif olamaz.

Bir sofiye sormuşlar:"Sen sofilerden misin?"Adam cevap vermiş:"Hayır değilim.Belki bir köpeğin bekçisiyim.Nefsim bir köpektir.Ben , insanların selameti için , onu aralarından çıkardım".

Bazı kimseler kendilerinde garip ve acip haller meydana gelsin için halvete girerler.Bu hareket doğru değildir.Çünkü halvet ve vahdet imanın güçlenmesi ve nefsi kontrol için bir vasıtadır.

KARABET(YAKINLIK)

 Karabet, meveddet ve muhabbete  muhtaçtır.Madem ki hub ve vidad olmaya( eğer sevgi yoksa),akraba ile ecanibin(yabancının) farkı yoktur.Belki ecnebiyyi muhib(yabancı dost) akrabadan evla ve ehabdir( akrabadan evla ve sevgilidir)

İKİ MÜMİNİN MUSAFAHA ETMESİ

 Hz.Bera (ra) anlatıyor:" Resulullah (As) buyurdular ki:"İki müslüman karşılaşıp musafahada bulununca, ayrılmalarından önce küçük günahları mutlaka affedilir"(Ebu Davut -Edep).


ZİKİR ÇEKENE YILDIRIM İSABET ETMEZ

 İbni Abbas hazretleri havanın gürültüsünü işitince "Sübhane men yüsebbihu 'ra'dü bihamdihi vel melaiketi men hıyfetihi"(O Süphan ki , gök gürültüsü  Allah(c.c) 'ı hamd ile tesbih eder, melekler de korkusundan tesbih eder".

Zikrullah ve tesbih ile meşgul kimseye saika(yıldırım) isabet etmez.Zira saika(yıldırım), eser-igazaptır(öfke sonucudur).zikrullah ise rahmeti calip, gazabı dafidir(def edicidir).

YENİLENEBİLMEK

 Fıkıh sahasında ilim tahsin edenler kaynak olarak kendinden önceki isimlerin kitaplarındakileri nakille meşgul olmuşlardır.Halbuki günümüz şartlarına göre dinin yeni çözümler üretmesi gereklidir.Eski fıkıh alimleri ilmi ikiye ayırıp Ulvi ilimler, süfli ilimler ayrımını yapmışlardır.Süfli ilimler olarak fizik, matematik,astronmi v.s gibileri gösterdikleri  için islam dünyasındaki teknik geri kalmıştır.Halbuki ,fiziki ilimlerde Allah'a aittir ve Hak teala eşyanın tabi olduğu kuralları koymuştur.Matematiğun,fizikin,geometrinin formülleri ilahidir.Kimyanın formülleri ilahidir.Bu ilimlere de ilahi gözle bakılsa İslam dünyası teknik olarak ilerliyebilecektir.

SÜKUTUN NEDENİ

 Hz.Ali efendimiz buyurmuştur:"Akıl tamam olduğunda kelam nakıs olur".İnsanın aklı arttıkça konuşması azalır.Yine hz.Ali efendimiz buyurmuştur ki:"Samt ve sükutu ziyade olanın mehabeti(heybeti) artık olur(artar)"

Sabır sıkıntıyı örter, istediğine ulaşmaya yardım eder.

İHVANiyet devri

 İhsan Kerimoğlu isimli bir kardeşimiz anlattı.Gençliğimde Manisa tarafında idim.Bir Mevlevi şeyhi aramakta iken oralardan birisi Karaman'da Hasan Efendi denilen Mevlevi bir r şeyhin olduğunu söylediler.Ev telefonunu edindim.Aradığımda karşıma çıkan bayan bana "Hasan Efendi hasta ancak şu saatlerde uyanır ilacını içer bir kaç saat etraf ile sohbet ettikten sonra tekrar uyku haline geçer.o  saatte ara" diye cevap verdi.Belirtilen saatte aradım. Hasan efendi ile bu şekilde iki defa konuştum.Ancak konuşmam uzun sürmüş olacak ki sesi yorgunlaşmaya başladı.Ben meramımı söyleyip bir mevlevi şeyhine bağlanmak istediğimi ve ders almak istediğimi söyleyince; hazret "Evladım biz uzun bir zamandır mürit ve intisap kabul etmiyoruz. Tarikatlardaki mürşitlik ve irşad defteri kapatıldı. Zaman artık ihvanın ihvanda tecelli ve tekamül zamanıdır. Bulunduğunuz mahallede hiç kimseyi bulamazsanız dahi, aynı sancıyı çeken, ruhunuza uygun bir-iki arkadaşınız ile birlikte Mesnevi okuyunuz, fıkıh ve tefsir kitapları okuyarak birlikte Allah'a doğru seyr-i sulük ediniz. Şu an bir müminin vasıl-ı  İlallah olması için en kestirme ve en muteber yol budur. Kısacası evladım Şeyhlik devri kapandı, ihvaniyet devrine girildi....Daha sonra üçüncü kez aradığımda telefondaki bayan, ağır hasta olduğunu belirtti.

Bugün tarikat bağlamında mürşitlerin dünyayı değiştiği, yerine yenilerinin yetişmediğini gözlemliyoruz.Bu da tarikat devrinin bittiğini yahut şekil değiştirdiğini göstermektedir.

5 Kasım 2023 Pazar

SOHBET

 Sahabe efendilerimiz cehalet karanlığından yüce makamlara Resulullah efendimizin sohbetlerine devam ederek ulaşmışlardır.Mürşidlerin sohbetleri , gönüllere şifa sunan manevi bir ilaçtır.Sohbetlerde göz önünde tutulması gerekli hususlardan biri  de karakterlerin imtizacıdır.Tarikatların çok  veçeşitli olmasının esas sebeblerinden biri , insan karakterlerinin değişik oluşundandır.

Resulullah efendimiz  sahabenin kalblerini tedavi  ve nefislerini tezkiye için sık sık sohbet ettikleri  ve sohbetleri teşvik ettikleri bilinmektedir.Kur'an da şöyle buyrulur:"O, ümmiler içinde kendilerinden, kendilerine peygamber gönderendir ki, bu onlara ayetlerini okur, onları temizler, onlara kitabı, hikmeti öğretir.Halbu ki onlar daha evvel gerçekten apaçık bir sapıklık içinde idiler"(Ahzap 21)

Ey iman edenler! Allah'tan korkun.Bir de doğrularla beraber olun(Tevbe 119)

Müminler içinde , Allah'a verdikleri sözde sadakat gösteren nice erler vardır(Ahzap 23)

"Bana uyanların yoluna uy"(Lokman 15)

"O gün her zalim, pişman olarak her iki eliniısırıp : "Ne olurdu , ben o peygamberin mahiyetinde Allah'a bir yol edineydim" diyecektir."Ne yazık bana! Keşke filanı dost tutmayaydım" Andolsun ki bizi zikirden, hem o bir devlet gibi bana Allah tarafından geldikten sonra saptıran odurŞeytan insanı başına bir bela gelince yapayalnız ve yardımsız bırakandır"

İnsanlar tek başına yaptıkları ibadetlerde çok kerre şeytana mağlup olurlar.Onları böyle tehlikelerden kurtarack olan Allah ve Resulünün ahlakı ile süslenmiş kimselerle yapacakları sohbetlerdir.

ZİKRİN FAYDALARI

İbn Kayyimu'l-Cevzi, bir eserinde zikrin yüz faydasından bahsetmiştir.Bazılarını zikredelim:

1- Zikir şeytanı yanından uzaklaştırır, ve Hak Teala'nın hoşnutluğunu kazandırır.

2- Kalbden gam ve tasayı giderir.

3-Kalbe ferah, sevinç ve rahatlık bahşeder.

4-Kalbi ve yüzü nurlandırır.

5- Bedeni ve kalbi güçlendirir.

6- Zikir islamın ruhu olan sevgi ve muhabbeti temin eder.Hak Teala her şey için bir sebeb yaratmıştır.Sevginin husulünesebeb de zikirdir.

7- Zikir murakabeyi temin eder ve ihsan kapısının açılmasına vesile olur.

8-Allah Teala'ya kurbiyyet sağlar.Mağfiret kapılarından en büyüğü o sayede açılır.

9-Zikir kalbin hayatiyeti için balığın suya duyduğu ihtiyaç gibidir.

10-Zikir, kalbi cilalandırır.Her şey paslanabilir.Kalbin pası gaflet ve hevadır.Cilası ise zikir, tevbe ve istiğfardır.

11- Zikir hataları önler, hatta giderir yok eder.Çünkü zikir iyiliklerin en büyüğüdür; iyilikler ise kötülükleri ortadan kaldırır.

12-Zikreden kimse zikrettiği varlığa yaklaşır.Hatta O'nunla beraber olur.Bu , hususi bir beraberliktir.Velayet, muhabbet, nusret ve tevfik bu suretle gerçekleşir.

13- Zikir kalbin şifa ve ilacı, gaflet ise marazıdır.Kalbler umumiyetle hastadır.Onun devası ve şifa bulması Allah Teala'yı zikirdir.

14- Zikir cehennem ile kul arasında bir duvardır.

15- Zikir , dilin,gıybet, yalan v.s gibi batıl ve haram şeylerle meşguliyetini önler 

ZİKİR

 Zikir nisya'nın(unutmanın) zıttıdır.Kur'an da müminleri Hakk'ı zikre davet vardır.Tasavvufun en önemli özelliklerinden olan zikir, kulu gafletten koruyan, manevi bir zırhtır.Kişi ancak zikir sayesinde huzur bulur.Zikredevam eden kimsenin kalbinde dünyaya rağbet zayıflar  ve yerini Allah sevgisine terk eder.

Gençler nefsaniyetinin esiri olur.Yaşlılar da alışkanlıklarının esiri olurlar.Tarikatların tatbikat mahalli olan tekkeler, insanların boş vakitlerini değerlendiren, aynı zamanda kişiyi faydalı bilgilerle donatan yerlerdir.Zikir kelimesi Kur'an da ve hadislerde muhtelif manada kullanılmıştır.Kuran-ı Kerim de;

1-Kuranı kerim "Zikir" kelimesiyle ifade edilmiştir.

Kur'anı biz indirdik, onun koruyucuları da şüphesiz biziz(Hicr 9)

2-Cuma namazı kılmak manasına gelir:"Ey iman edenler Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman hemen Allah'ı zikretmeye gidin.alış verişi bırakın.Bu bilirseniz sizin için daha hayırlıdır"(Cuma 9)

3- İlim yerine kullanılmıştır.

-Biz senden evvel de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermiş değiliz.Eğer bilmiyorsanız , ehlikitabın ALİMLER ine sorunuz.(Enbiya 7)

4- Bizzat Zikir manasında kullanılmıştır.

Ey iman edenler ! Allah'ı çok zikredin.O'nu sabah akşam tesbih edin (Ahzap 41-42)

KERAMET

 Keramet

Keramet lüğatta ikram manasına gelir.Istılahda ise mümin ve salih bir kimseden zuhur eden harikul-ade hallerdir.Keramet, velayetin şartı değildir.Yani kerametin her velide mutlaka olması gerekmez.Salih kimselerin dışındaki kimselerde gözükebilir ancak bu istihraç ve sihirdir.

Keramet hak olmakla beraber esbab-ı ilimden sayılamıyacağı ve başkalarına delil olamıyacağını hatırda tutmak gerekir.Keramet ihtiyari ve gayriihtiyari olmak üzere iki kısımdır.İhtiyar dışı olan kerametin ızharı zaruridir.İhtiyari olan din için faydalı ise caiz görülmüştür.

Keramet ayrıca MANEVİ ve HİSSİ olmak üzere ikiye ayrılmıştır.Halkın arzuladığı ve dilinden düşürmediği hissi, yani maddikeramettir.(Kerameti kevniyye).Gönüllerden geçeni bilmek, su üzerinde yürümek, havada uçmak, tayyi mekan v.s gibi hususlar hissi keramet cümlesindendir.Manevi veya ilmi kerametleri (keramat-ı ilmiyye) avam değerlendiremediği için fazla iltifat etmemiştir.Mesela güzel huylu olmak, kötülükleri terketmek, ibadetleri zamanında eda , insanlara hizmet, insanların kusurları ile değil de dertleriyle ilgilenmek, örnek ahlakıyla , hayat iksiri olan söz ve davranışlarıyla, bilhassa eserleriyle beşeriyete rehberlik etmek, onların hidayete ermelerine vesile olmak v.s hususlar da manevi keramettir.

Mucize peygamberlerin, peygamberliğini ispat için –Allah’ın izniyle meydana getirdiği olağanüstü şeylerdir.Mucize ile keramet arasındaki fark mucizenin ızharının, kerametin ızmarının vacip olmasıdır.

Ebu Ali Rudbari :” Allah Teala peygamberlerine mucizenin ızharını farz kıldığı halde, halk arasında fitneye vesile olmasın için velilerin kerametini ızmarını(gizlemesini) farz kılmıştır” der.Keramet ızharına  “hayz-ı rical” ismi verilmiştir.Velayet mertebesine ermiş kimselerin örnek hayatı, sözleri, eserleri bir tarafa bırakılıp kevni kerametlerine itibar etmek, irşad için faydalı olmaz.Zira Veli’nin alamet ve kerameti:”1-Allah Teala’nın emrine ta’zim. 2) Bütün mahlukata şefkattir.Yani Mevla’nın hukukunu eda  ve O’ nun mahlukatına şefkat ve muhabbettir.Yetmiş iki millete bir göz ile bakmaktır.

Hz.Mevlana kevnikeramete itibar etmediğini  gerçek kerametin Allah Teala’nın kudretini idrak olduğunu  şu sözleriyle anlatıyor:”Bir kimse şayet buradan, bir günde veya bir anda Kabeye gitse, o kadar şaşılaak bir işi olmadığı gibi, keramet de sayılmaz.Çünkü samyeli bile aynı kerameti gösterir.Keramet, Hakk7ın seni aşağı bir halden, yüksek bir hale getirmesidir” 

ŞEYH'DE BULUNMASI GEREKEN VASIFLAR

 Güzel ahlak sahibi olurlar..Mevki ve mansıp hırsından uzaktır..Müridlerini meskenet ve zillete sevketmez..Her türlü elem ve kederi teselliye her an hazırdır..Her halinde itidali ihtiyar eder..Ma’laya’ ni ile vakit geçirmez.Bütün zamanlarını insanların güzel ahlak sahibi olmalarını temine sarfeder.Zira İslam güzel ahlaktan ibarettir..Yüzü nurani sözü Rabbanidir… Sohbeti dinleyenleri adeta büyüler…Bulunduğu mahalde zevk, tevhid, sevgi ve kardeşlik etrafı kuşatmıştır…Zarif ve Latif kimsedir…Kin,düşmanlık,garaz gibi kötü huylardan arınmıştır.İnsanların ayıplarını yüzlerine vurmaz..

ŞEYH

 Şeyh dergahta hoca’nın vazifesini yüklenen kişidir.Okumak için bir öğreticiye ihtiyaç duyulduğu gibi , terbiye için de bir mürşide ihtiyaç vardır.Şeyh,din ve ahkamını, mürit ve talebelerinin kalblerine takrir eden kimse olduğu söylenir.Öğretmen nakli akla tatbik eder, ekseriyetle akla hitap eder, dersi ile ilgili açıklamalar yapar; bilgisi ölçüsünde tahlile girişir,vazifesi burada biter.

Şeyh ise mürşittir, ruh ile meşgul olur.Mürebbidir.Kendisine intisap eden müridin bütün özelliklerini kabiliyetini göz önünde bulundurarak herkese ayrı ayrı yol gösterir.Yaratılışndaki firasetin ve sahip olduğu ilmin derecesine göre, müridin kalbindeki , mizacındaki sertliği , ahlakındaki fesadı yavaş yavaş gidermeye çalışır.Bu faaliyetlerindede örnek, her zaman olduğu gibi siret-i nebidir.

Şeyhler, müridlerini terbiye için üç usul kabul etmişlerdir:Seyahat, sohbet, ve halvet.

4 Kasım 2023 Cumartesi

PEYGAMBER VE ŞÜHEDA'NIN GIPTA ETTİĞİ KİMSELER

Hz.Ömer efendimizden bir rivayettir:Cenab-ı Peygamber (SAV) şöyle demiştir."-Allah'ın kullarından bir takım insanlar vardır ki nebiler ve şehidler olmadıkları halde ,kıyamet gününde Allah katındaki makamlarından dolayı onlara enbiya ve şüheda gıpta edecektir"

-Bunlar kimlerdir ve amelleri nedir? Bize haber ver ki , bu suretle biz de onların dostu oluruz ya Resulallah! dediler.

Peygamber (SAV):"-Bunlar , aralarında ne akrabalık, ne de birbirleri ile alıp verecekleri olmadıkları halde Allah ruhiyle Allah'da sevişen kimselerdir.Allah'a yemin ederim ki yüzleri bir nur ve kendileri nurdan bir mimber üzerindedir.İnsanlar korktuğu zaman bunlar korkmazlar, mahzun olduğu zaman ,üzüntü duymazlar" buyurdu ve şu ayeti okudu:"Haberiniz olsun ki Allah7ın veli kulları için hiçbir korku yoktur.Onlar mahzun da olacak değiller"(Yunus 62)

 

FARZLAR

Farzlar iki türlüdür.Zahir farzlar, Batın farzlar.Zahir farzlar İslamın beş temel şartı ve cihaddır.

Batın olan farzlar şöyle özetlenebilir:

a) İbadetleri yerine getirmede ihlas(samimiyet)"Ameller niyetlere göredir"

b)Su-i zandan uzaklaşmak.Haset, kin ,buğz gibi mezmum sıfatları terk.Efendimiz buyurmuştur:"Suizandan sakının, çünkü su-i zan sözlerin en yalanıdır.

c)Gurur ve kendini begenmekten kaçınmak.Hadis-i şerifte buyrulmuştur:"Kim kibirden temizlenmiş olarak ölürse cennete girer"."Kalbinde bir hardal tanesi kadar kibir olan kimse cennete giremez.

d)Doğruluk (nifaktan uzaklaşmak)

e)Emanet  (hıyanetten uzaklaşmak)

f) Muhabbet ve buğz (Allah'a karşı sevgi besleyip, Hak'dan yüz çevirene buğzetmek)

g)Tevbe , Hak'dan haşyet ve korku, hüsn- zan,emeli ihmal,amele devam ve sabır. 

VELAYET/VELİLİK/KURBİYET

 Allah'ın gözettiği, koruduğu ve bir an bile kendi nefsiyle başbaşa bırakmadığı kimse" tarif edildiği gibi ,"karib manasına " geldiğinde Allah7a ibadet ve taat işini uhdesine alan kimsedir" de denir.Allah'a kurbiyet mekani bir yakınlık değildir.Bundan murat marifetullahda istiğrak, O'nun kudretine iman ,O'nu anmak ve O'na ibadet etmektir.Kurbiyet bu suretle gerçekleşir"Allah iman edenlerin yardımcısıdır.Onları karanlıklardan kurtarıp, nura çıkarır"

TASAVVUF

 Nefsi dine ram, dini nefs için vicdan kılmak hal ile mümkündür.Bu yüzden tasavvuf kal 'den ziyade hal dir.tatmak ve sevmek seyr ü süluk neticesinde hissedilir.Felsefi düşünce akla dayanır.Tasavvuf aklın ötesinde keşifle marifetullah7a ulaşmaktır.Kalb gözüyle Hakk'ı müşahede eden ilmel yakinden, aynen yakine yükselmiştir.Tasavvufda gaye seyr-i cemal vekesb-i kemaldir.Hakk Teala ya yakınlık müslümanın miracıdır.Tasavvufda şeyhlik makamı manevi bir silsile ile Hz.Ebubekir  ve Hz.Ali efendimizle Hz.Peygamber'e (SAV) ulaşır.Tarikata girmiş insanlar, talib, mürid, salik ve vasıl dereceleri ile tavsif olunurlar.

TARİKATLARIN ÇOK OLMASININ NEDENİ

 Hakk Teala insanları çeşitli karakterlerde ve kabiliyetlerde yaratmıştır.Her müslüman kendi durumuna göre sorumluluk taşır.Hz.Ebubekir, Hz.ömer,Hz.osman ve Hz.Ali efendilerimizinde meziyetleri ve karakterleri farklı idi.Tarikatların çoğunluğundan murat da insanlardaki bu karakter ayrılıklarından neşet etmektedir.

TASAVVUFUN ÖZELLİKLERİ

 İnsanların yerine getirmesi gereken dini hükümleri , zahiri ve batıni ameller olmak üzere iki kısımda mütala etmek mümkündür.Fertlerin maddiyapılarını ilgilendiren hükümler ile , kalbini alakadar eden ameller olarak tarif edebiliriz.

zahiri hükümler , emir ve nehiy olmak üzere iki kısımdır.Emirler, namaz-oruç-haczekat  v.s.Yasaklar ise adam öldürmek, hırsızlık,içki içmek v.s olarak zikredilebilir.

Kalb ile ilgili hususlarda da emir ve yasaklar vardır.Emirler; amentü'nün esasları, ihlas, rıza, doğruluk, huşu,tevekkül v.s. Yasaklar da küfür, nifak, riya , gurur , haset v.s gibi.

İbadetler imanımızın kemale ermesini temin eden vasıtalardır.İnsanın yaratılış sebebi ,Rabbini tanımak ve O ' na ibadet etmektir.İbadet müptedi için bir sabır işidir.Ancak ubudiyet makamına erişmiş kimseler bunu bir zaruret olarak benimserler.Bu hal onlarda yemek içimek , uyumak, hatta onlardan da öte ihtiyaç duyulan bir durum arz eder.

İnsanların mezmum(kötü) sıfatlardan kurtulup güzel ahlak sahibi olmaları, kalb temizliğine bağlıdır.Kur'an şöyle buyrulur:"O gün ne mal, ne evlat fayda verir.Ancak, Allah'a ktemiz bir kalb ile gelenler(kurtulurlar)"(Şura 89..Peygamber efendimizde buyurmuştur:"Allah sizin madi varlığınıza  ve suretlerinize değil, kelplerinize bakar"

Taszavvufda aslolan , kalbin çeşitli hastalıklardan temizlenerek şifa bulmasını temin etmek , onu güzel sıfatlarla süslemektir.Allah'a ulaşmanın yolu tevbe, muhasebe, havf ü reca, v.s gibi kalbi makamlarla sıdk, ihlas, sabir v.s gibi güzel hasletlerdir.

Allah Teala'ya ulaşan yollarda seyretmek , salih müminlerin vasfıdır.Bu yolu peygamber göstermiş, onların varisleri olan alim  ve mürşitler  de insanları bu yola sevketmiştir.

İinsanlar ulvi ve süfli olak üzere iki kısımdır.Ulvi olanlar Hakk'a ulaşan yolları bilenler ,y süfli ise bu yolları bilmezler , bilemezler.daha doğrusu bilmek istemezler.Bu kimseler için Kur'an buyurur:Hak Teala kimi hor kılarsa , onu yükseltecek bir kimse bulunmaz.Şüphesiz ki Allah dilediğini yapar" İmam malik Muvatta

2 Kasım 2023 Perşembe

FARZ VE SÜNNET

 Beyazid-i Bestami hazretlerine  Farz ve Sünnetin ne olduğu sorulduğunda O: Sünnetin dünyayı terk, farzın da , insanın mevlası ile sohbet etmesi olduğunu , zira sünnet  tamamen dünyayı terk etmeye delalet eder; Kitap(Kuran) ile meşgul olmak ise , insanı Mevlasıyla sohbet haline getirir; kim sünnet ve farzı yerine getirirse kemale ermiş olur.

TEVEKKÜL

Şakik-i Belhi hazretlerine göre tevekkül, Allah'ın va'dine razı olmaktır .O , zahidin zühdünün fiiliyle, zahid geçinenin zühdünün ise lisanıyla olduğunu, dünya arzularından kalbin temizlenmesi nisbetinde oraya ahiret sevgisi ve Allah rızasının girebileceğini , emniyet, korku,ızdırap ile mahmul olan kimsenin cehennem ateşinden kurtulacağını, ibadetin evvelinin sabır, sonunun rıza olduğunu söyler.Şakik'e göre Allah kendisine itaat eden kimseyi ölümünde ihya eder; asi olanı da hayatında öldürür. 

ZÜHD YOLUNU TERCİH EDENLER

 Şakik-i Belhi hazretleri (şehadeti 790 yılı),zengin bir ailenin çocuğu idi, ticaret için seyahata çıkmıştı.Gittiği şehirlerde put dolu bir mabede girdi.Orada, başını ve sakalını traş etmiş, putlar hizmet eden bir hizmetçi görmüş, ona:

"Senin , diri , alim ve herşeye muktedir olan Halık'ın var.O'na ibadet etsene; sana hiçbir zarar ve faydası bulunmayan bu putlara tapınma, demiştir.

Bunun üzerine hizmetçi :

-Eğer dediğin gibi ise, O sana memleketinde rızkını vermeye kadirdir;niçin bunca zahmetler çekip ticaret için buralara geldin?

Bu sözü işiten Şakik, maddeye karşı olan muhabbetinden uzaklaşarak , zühd yolunu seçmiştir.

Yine Şakiki Belhi için şu hadise anlatılır:Zamanında halkın kıtlıktan gam ve keder içinde bulunduğu sırada, bir kölenin çılgınca eğlendiğini görmüş ve ona:-Bu sevincin nedir? Halkın kıtlıktan dolayı ne durumda olduğunu görmüyormusun? dediğinde köle:"Bu hadisenin kendisini ilgilendirmediğini, zira efendisinin köyünden bütün ihtiyaçlarının karşılandığını söyleyince, Şakik kendi kendine:- Fakir bir mahluk olan efendisinin köyü olduğu için o kendi rızkını düşünmüyor da , efendisini ganiyyi mutlak olan bir müslümana, kendi rızkından endişe etmek yakışır mı?" demiştir

31 Ekim 2023 Salı

ÜÇ İLİM VE BUNU KABUL VE REDEDENLER

 Zünuni Mısri'ye ait sözdür.Hazret, üç ilim getirdiğini, bunlardan ilkini avam ve havass'ın kabul ettiğini ,İkincisini havassın kabul edip , avamın kabul etmediğini, üçüncüsünü ise her ikisinin reddettiğini söyler.Bu ilimler sırasıyla TEVBE, TEVEKKÜL VE HAKİKATTIR.

30 Ekim 2023 Pazartesi

SALİHLERDEN OLMAK İÇİN GEÇİLECEK ALTI KAPI,

İibrahim Ethem hazretlerine göre salihler mertebesine ulaşabilmek için altı kapıdan geçmek gerekir; onlar da:

1-) Nimet peşinde koşmayı bırakıp , sıkıntıya alışmak.

2- Azameti terk edip tevazuu huy edinmek.

3- Zenginlik ihtirasın'dan vazgeçip , Hakk'ın vergisine şükretmek,

4- Tenbelliği terk edip , çalışmaya devam etmek,

5-Emelleri bırakıp , amellere sarılmak

6-Uykuyu terk edip ,ekseri vakitleri uyanık geçirmek 

29 Ekim 2023 Pazar

TASAVVUFUN GAYESİ

Tasavvufun gayesi Hakk'ın rızasını kazanmak için nefisleri temizlemekten, güzel ahlak sahibi olmaya çalışmaktan , kısaca Allah ve Resulünün ahlakı ile ahlaklanmaktan ibarettir.

 İnsan, ceset ve ruhtan meydana gelmiştir.Latif olan ruh, kesif olan bedene girince maddi varlığın ruh üzerinde yaptığı tesirler, ruhun berraklığını söndürür.İnsanın ruhi olgunluğu nefis tezkiyesi ile tahakkuk edeceğinden , ruhun beden üzerinde üstünlüğünü temin için alınan tedbirler de tasavvufun gayesini teşkil eder.

BAŞKA DİNLERDE TASAVVUF(MİSTİSİZM)

 Eski devirlerde Hindistan'da Brehmen, Mısır'da Hermes, Yunan'da politeizm(çok tanrıcılık), 'ın dış yüzünün yanı-sıra, batını yönleri de var dı ki bu hal gizli olarak bazı müritlere öğretilirdi.

HNDİSTAN'DA

Hindistan'ın en eski halkı olarak bilinen Aryalar'ın toprağa yerleştikten sonra ebedi ve ezeli, kendi zatıyla kaim bir Allah'ın varlığına inandığı rivayet edilir.Sankrist dilinde Brahma olarak ifade edilen bu varlığı düşünmek(tefekkür) için bu dine mensup kimseler toplumdan uzaklaşırlar, münzevi bir hayat yaşarlar.Onlara göre kainat serap , gölge ve akis olarak kabul edilirdi.

Hint mistisizm'inde ruhun kurtuluşu ölümle gerçekleşir.Bu dine mensup olanlar tenasuha(ruhların cesetten cesede geçeceğine) inanırlar.Hayat onlar için dayanılmaz bir yüktürHer emel ve arzuyu terk edip , bir an önce Brahma'da yok olmak en yüce arzudur.

Yine Hindistan'da milattan 600 sene önce ortaya çıkan Budizm'e göre şerrin, fenalığın , elemin menşei şehvet ve ihtirastır.Hayattan gaye , ruhu nefsin esaretinden kurtarmaktır..Bu tefekkür ve riyazetle gerçekleşir.Dünyaya ait hazlardan yavaş yavaş alakayı kesmek, benlik kayıtlarından sıyrılmak insanı esaretten kurtarır.

MISIR'DA

Mısır'da halkın inancının yanı sıra , havassa mahsus olan batın ilmi tamamen tevhid inancına dayanıyordu.Mısır kahinlerinin büyük mürşidi Hermes Toth'un şu sözleri bu inancın özelliklerini anlatmak yönünden faydalıdır:

"Düşüncelerimizden hiçbiri Allah'ı tasvir edemez.Şekilsiz olan bir varlık , duyularımızla idrak edilemez.Zamandan münezzeh olan , zamanla ölçülemez.Fakat bütün bunlara rağmen , Allah Teala bazı seçkin kullarına , kendi yüksek kemalinden , bazı tecellilere mazhar olma istidadı ihsan edebilir.Bu tecellilere mazhar olanlar , gördüklerini ve hissettiklerini avama anlatacak kelime bulamazlar.İnsanlar bu mertebeye uzun ve yorucu bir çile devresinden geçirildikten sonra ulaşırlar.

YUNAN'DA

Yunan'da gelişen mistik hareketlerin kurucusu Fisagor, Sokrat ve Eflatun'dur.Fisagor Mısır mabedinde yetişmiştir.Fisagor7a insan vecudu ve ruhu , bu alemin küçük bir örneğidir.Bu alemde hakim olan fitne ve fesattır.Cemiyette huzur ve refah temin edildiği takdirde , Allah Teala insanların kalbine , vicdanına iner.

YAHUDİLİK'TE

yAHUDİLERİN MİSTİK DÜŞÜNCELERİ "iLMİ LEDÜN, TECELLİ, ÇİLE VE HALVET" OLARAK HÜLASA EDİLİR.

aLLAH tEALA tUR-U sİNA'DA hZ.mUSA'YA ATEŞ ŞEKLİNDE TECELLİ ETMESİ TECELLİ'NİN, hZ.mUSA'NIN hIZIR İLE ARKADAŞLIĞI iLM-İ lEDÜN'ÜN BENİMSENMESBİNE SEBEB OLMUŞTUR

yAHUDİ MİSTİKLERİNE GÖRE , BİR ŞEYİN MÜŞAHEDE EDİLMESİ İÇİN SURETE İHTİYAÇ VARDIR.aLEMİN SURETİNİN EN GÜZELİ ATEŞTİR.aLLAH tEALA'NIN CELAL SIFATINA YAKIŞAN ODUR.çİLE VE HALVET DE hZ:mUSA'DAN İNTİKAL ETMİŞ VE YAHUDİ MİSTİKLERİ TARAINDAN BENİMSENMİŞTİR.

HIRISTİYANLIK'TA

Hırıstiyanlıkta mistik düşünce ile alakalı eser veren Denys L'Arepagite isimli bir psikopostur..Denys "İlahi isimler" adlı kitabında, ruhun maddi alemden ayrılması için kişinin masivayı terk ederek , kendoisini yok farzetmesi gerektiğini , Hakk7a ulaşmanın bu sayede gerçekleşebileceğini söyler.Mistik inanç, akli istidat ile değil , aşk ile elde edilir.Müşahadenin gerçekleşmesi  zühdi hayatla mümkündür.Hırıstiyan mistiklerinden Saint Victar7a göre okuma, münacaat ve nefis muhasebesi mistik faaliyetin üç derecesidir.Bu bizi yalnız ameli değil, ilmi olarak da zaman içinde ceryan eden şeylerden nefrete sevk eder.

Ruh kendi kabına çekilmiş olursa dil konuşmaz, zihin de hissettiğini anlayıp açıklayamaz.Akıl da susmaya mecbur kalır.Çünkü zihin ilahi feyze kandığı zaman , aklın yapacağı bir şey kalmaz.İnsan bu ecel korkusuyla kendinden geçince , ruhunu saadet uykusu kaplar.

ALLAH'IN DEĞER VERDİKLERİ

 Hak Teala'nın bir insanın kadrini yüceltme sebebi o kimsenin Peygamber sünnetine tabi olması, salih kimselere hizmet etmesi,ihvana nasihat etmesi, ve sahabeye olan muhabbetindendir.

Hz.Pir Mevlana efendimiz buyurmuştur:"Ben kul-köle isem, Kuran'ın bendesi ve Muuhammedül Muhtar'ın yolunun toprağı, yani ayağının tozuyum.Eğer biri benim sözlerimde , buundan başka bir şey naklederse , naklettiği sözden de , kendisinden de rahatsız olurum

KERAMET SAHİBİNİ TEFTİŞ ETMELİYİZ

 Beyazid-i Bestami hazretleri buyurmuştur.:"Havada bağdaş kurup oturma kerametini gösteren bir adam gördüğünüz zaman , emir ve nehiy hudunu muhafaza, sünnete tabi olma, ve Hakk'ın hukukunu yerine getirip getirmediğini görünceye kadar ona inanmayın"

MUHABBET NEDİR?

 Bu soruyu Zünun-u Mısri'ye sordular.Buyurdu ki:"Allah'ın sevdiğini sevmen, buğz ettiğinden uzaklaşman, her hayırlı şeyi benimsemen, Hakk'ı düşünmekten alıkoyan her şeyi terk etmen, ve Peygamber'e(SAV)uymandır" cevabını verdi.

ŞEYTANI NE KATLEDER?

 Hz.Mevlana efendimiz Edep konusunda şunları söylüyor:

"Efendi ! bilmiş ol ki  edep, insanın bedenindeki ruhtur.

Efendi ! edep, ricalullahın göz ve gönlünün nurudur.

Eğer şeytanın başını ezmek dilersen,gözünüaç ve gör,Şeytanın katili edeptir.

İnsan oğlunda edep bulunmaz ise o insan değildir.İnsan ile hayvan arasındaki fark edeptir.İman nedir? diye akıldan sordum.Akıl, kalbimin kulağına seslenerek iman edeptir dedi"Mesbnevi I/114-115)

TASAVVUF TARİFİNDEKİ FARKLILIKLAR

 Geçmişten bugüne kadar çeşitli tasavvuf tarifleri yapılmıştır.Bütün bu tarifler bize, her sufinin işgal ettiği makamın özelliklerine  ve kendi durumlarına göre tasavvufu tarif ettiğini, yapılan tariflerin zamandan ziyade makamla mukayyed olduğunu göstermektedir.Tasavvuf bir hal ilmi olduğuna göre yapılan bu tarifleri başkaları, tarifi yapanlar derecesinde anlıyamayacağı bir gerçektir.

Bütün bu tarifler üç temel nokta da birleştiği söylenebilir:

1-İlahi emir ve yasaklara teslimiyet,

2-Allah ve Resulünün ahlakı ile süslenmek,

3-Allah'dan başka her şeyren (masivadan) kalben uzaklaşmaktır.

Masivadan alakayı kesmek, dünyaya ve onun nimetlerine kıymet vermemek, insardan uzaklaşmak değil, bizzat onların içinde yaşayarak , kalben bağlanmamaktır.Zira dünya hayatı , ahiretin bir başlangıcı ve ona mahsul hazırlayan bir tarlasıdır.

ALLAH HER AN BİR İŞTEDİR AYETİ

 Rahman suresinin 29 nci ayetidir.Tasavvuf bir haldir ki , her zaman kul ile beraberdir" denmiştir.Buna ; tasavvuf, her zaman kul ile beraber olan bir haldir de diyebiliriz."Bu hal,Hakk'ın sıfatlarının tecellisimidir, yoksa halkın-insanların- vasıflarından mıdır?" sorusuna da:Sıfat olarak Hakk'ın , merasim ve şekil olarak da halkındır" denmiştirHakk'ın namütenahi tecellileri- O her an bir iştedir- mahlukatta tezahür eder demektir.

İinsanoğlu bu dünyaya kul olarak gelmiştir.Şayet Allah'a kul olmassa, hiç şüphesiz masivaya kul olacaktır.Çünkü insan boynuna bağlı olan yuları görmediği gibi, o yuları çekeni daha gizli olmakla onuda göremez.

TASAVVUF TARİFLERİ

 Tasavvuf ebedi saadete nail olmak için nefsi tezkiye, ahlakı tasfiye, zahir ve batınını tenvir hallerinden bahseden ilimdir.Zamanı boşa geçirmemek, malaya'ni ile uğraşmamaktır.İnsanın yaratılış gayesine uygun hayatı yaşamak gereklidir.Aksi halde ahlaki olgunluğa erilemez.Kesbi kemal ve seyri cemal gerçeğe yönelik çalışmaların neticesidir.

Sırrı Sakati hazretleri (ölm257/871):"Tasavvuf üç manayı içine alan bir isimdir:1-Marifetin(ilmin) nuru vera'nın nurunu söndürmez, 2- Kitap ve sünetin zahirine aykırı düşecek şekilde batın ilminden bahsedilmez, 3- Kişinin kerametleri kindisini, Allah7ın insanlara mahrem kıldığı sırlarını açıklamaya teşvik etmez

Buradki marifetten murad ilimdir.İlim vera'ı (takvayı) kuvvetlendirdiği nisbette faydalıdır.İttika böyle bir ilim sayesinde gerçekleşir.Nitekim Kur'an da"Allah'dan kulları içinde alimler korkar" buyrulmuştur.Vera'ın nurunu söndüren ilim tehlikelidir.

28 Ekim 2023 Cumartesi

BİR AYETİN İŞARETİ

 Haşim bin ismail El-Hüseyn'i El-Buhari'nın "El Mahacce" ismindeki kitabında Kur'an daki Mehdi hakkındaki ayetleri beyan ediyor.Şöyle ki;'Festebikul hayrat, eyne me tekunu ye'ti bikumullahu cemiy'an' Bakara 148. Meali:"Hayırda müsabakayaçıkın , nerede olsanız, hangi sıfatta hangi halde bulunsanız Cenab-ı Hakk hepinizi bir araya getirir, toplar.Bu ayeti şöyle tefsir buyurdular:"Bu ayette Mehdi Resul ve yardımcılarından üçyüz onüç ricale işaret vardır ki, Allah onları, her nerede olurlarsa olsunlar , sonbahar yaprakları gibi bir saatte bir araya toplar.Yukarıdaki açıklamada müminlerin hayır için harekete geçip adeta yarışmalarını emrediyor.Mehdiye imanın oturup onu beklemek olmadığını, tam aksine gayretle çalışmak olduğunu anlatıyor.

İMAM MEHDİ HAZRETLERİ

 Abdullah il Ensari den rivayettir:"Resulullah7ın9 şyle dediğini duydum: 'Mehdi, benim oğullarımdan biridir.Cenab-ı Hakk onunlaarzı doğudan batıya fethedecektir.O öyle bir zattır ki , uzun süren gayabetinde, dostluğuna ve velayetine sadık kalanlar , kalpleri iman ile imtihan edilecektir' Hz.Cabir (r.a) :Ya Resullah! O dostları, o zatın gayabetinde ondan istifade etmişlermidir? Resulullah (SAV) :' Evet, onlar onun nuru ile nurlanırlar vevelayetinden faydalanırlar, insanların bulutların örttüğü güneşden faydalandıkları gibi. Ya Cabir bu Allah'ın gizli sırlarındandır, ehlinden gayrısına söyleme..

Hz.Ali efendimiz Nehcül Belağa da Mehrdi'nin zuhurundan önceki ahvali anlatır sonra mehdi ve ashabına işaret ederek şöyle buyuruyor:"Kuraklıkta yağmur bekleyenlerin bekleyişi gibi , uzun ve ümitsiz bekleyişten sonra Allah'ın nusratı yetişecek , öyle bir rical ile ki,arzda gariptirler, zelildirler, semada aziz ve kavi.Çıkacak olan çıktı, nur parladı, eğri olan doğruldu, Allah bir kavmi bir başka kavim ile , günü bir başka gün ile değiştirdi,Hiç şüphe yok ki imamlar Hakk'ın kavimleridirler, Allah'ın izni ile ümmetin sahipmleridir.ve Allah7ın halifeleridir.Cenabı Hakk ümmet hakkında onlara her şeyi bildirmiştir.Onlar kendilerini tanıyanları simalarından tanırlar

İSRAİL

 

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun “Holokost, Batı’nın sadece geçmişini değil bugününü de ipotek altına alıyor. Batı, boynunda taşıdığı soykırımın asli ve ferî faili olmanın utancını, maalesef, başka bir soykırıma el vermekle gidermeye ya da telafi etmeye çalışıyor. Kendi günahının bedelini Filistinlilere ödetirken, yeni ve affedilmez başka bir günahın sahibi oluyor” diyor.

İsrail, 7 Ekim’de Hamas’ın gerçekleştirdiği terör saldırısını bahane kılarak, Gazze’de eşine az rastlanır bir vahşete imza atıyor. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek demeden sivilleri katlediyor. Hastaneleri, ibadethaneleri, okulları, binaları, fırınları bombalıyor. Sağlık personelini, ambülansları vuruyor. 2 milyondan fazla insanın yaşadığı bir şehri tümüyle abluka altına alıyor; elektriği-suyu kesiyor ve herhangi bir insani yardımın yapılmasına müsaade etmiyor. Yaşam için gerekli en temel ihtiyaçlara erişimi engelliyor, bütün bir şehri açlığa, susuzluğa ve hastalığa mahkûm ediyor. Kimyasal silah kullanmaktan da imtina etmiyor.

İsrail, Filistinlileri tehcire zorluyor ve dahası onları “insan” bile saymıyor. Savunma Bakanı Yoav Gallant “insansı hayvanlar”, Başbakan Benjamin Netanyahu ise “insansı canavarlar” tabirini kullanıyor. Bir vakitler aynısını Naziler, Yahudilere yapmışlardı ve ırklarını kirlettiklerini düşündükleri Yahudileri insanlıktan çıkarmışlardı. Mevcut İsrail yönetimi de Nazileri takip ediyor; Nazilerin Yahudilere reva gördüklerini Filistinlilerin üzerinde uyguluyor; onları insan olarak görmüyor ve böylelikle bütün katliamlarına peşinen bir meşruiyet zemini sağlamaya çalışıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Filistinli sivillerin korunması çağrısını elinin tersiyle itiyor, toplu bir cezalandırmanın gerekliliğini vurguluyor. “Orada sorumlu olan bütün bir ulustur… Sivillerin farkında olmadığı, müdahil olmadığı söylemi kesinlikle doğru değildir… Onların belini kıracağız.”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü, soykırım suçlarına, insanlığa karşı suçlara ve savaş suçlarına yer verir. Statü’nün 6’ncı maddesinde “soykırım” suçuna, 7’nci maddesinde “insanlığa karşı suçlara” ve 8’inci maddesinde de “savaş suçlarına” ilişkin kapsamlı düzenlemeler bulunur; bu suçların kapsamına girecek olan eylemler ayrıntılı olarak sıralanır. İsrail iki haftadır, aralıksız bir biçimde bu üç maddeyi pervasızca ihlal ediyor. Dünyanın gözünün içine soka soka insani ve hukuki bütün değerlerin ırzına geçiyor; soykırım yapıyor, insanlığa karşı suç işliyor ve savaş suçları listesindeki neredeyse her fiili Filistinlilere tatbik ediyor. En küçük bir endişe hissetmiyor, yaptıklarını zerre kadar gizleme gereği duymuyor, aksine kan donduran fillerini iftihar ettiği bir şova dönüştürüyor.

‘AVRUPA’YA GİRİŞ BİLETİ’

Korkunç bir insanlık dramının yaşandığına şüphe yok. Lakin daha korkunç bir durum var: İnsan hakları söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan Batı’nın, Batı devletlerinin tavrı. Batı, insanlığı sıfır noktasına iten bu mezalime karşı çıkmak bir yana, bu mezalimin arkasında duruyor. Güçlü ve büyük devletlerin başkanları sırayla Tel Aviv’i ziyaret ediyor ve hararetle kucaklaştıkları Netanyahu’ya desteklerini sunuyorlar.

Kamuoylarında da vicdanı temsil eden seslerin çıkmasını istemiyor Batılı devletler. İsrail yanlısı gösterileri teşvik ederken, Filistin yanlısı gösterileri yasaklıyorlar. Harvard Üniversitesi’nde Filistin’e desteklerini gösteren öğrenciler, fotoğrafları afişe edilerek, hedef gösteriliyor. 75. Frankfurt Kitap Fuarı’nda Filistinli yazar Adania Shibli’ye verilen ödülün töreni iptal ediliyor. Amerikan televizyonları, Müslüman spikerleri ekran gerisine çekiyor. Gazze ile dayanışma mesajı yayınlayan ünlü futbolcular Eric Cantona, Karim Benzema ve Muhammed Salah gibi futbolcular yaylım ateşine tutuluyor vs.

Peki, neden? Neden Batı, bu baskıyı, bu hunharlığı, bu zulmü görmezden gelmenin ötesinde himaye ediyor? Neden çaresiz doktorları çocuk cesetlerinin ortasında ve ellerinde ölü bebeklerle basın toplantısı yapmak mecburiyetinde bırakan bir zalim yönetimi blok halinde sahipleniyor? Muhakkak, güncel siyasi ve iktisadi nedenleri vardır. Uluslararası ilişkiler uzmanları ve stratejistler günlerdir bu nedenlerin üzerinde duruyorlar. Fakat daha derin, daha tarihi sebepleri de olmalı bu gaddarlığın; zira mesele, sadece bugüne ve konjonktürel menfaatlere bakarak anlaşılamayacak kadar girift. Bugünlerde elimde İngiliz tarihçi Tony Judt’un (1948-2010), Savaş Sonrası* adlı devasa eseri var. Henüz baştan sona, bütünüyle bir okuma yapamadım; merak ettiğim konulara göre, kitabın sayfaları arasında gidip geliyorum. Kitabının son bölümü, Yahudi soykırımına karşı Avrupa devletlerinin gösterdiği siyasi tavırları ele alıyor. Judt’un satırları, bugünü anlamamızı sağlayacak bir altlık sunuyor, ya da en azından, ben öyle yorumluyorum. Kendisi de Orta Avrupa kökenli bir Yahudi aileden gelen Judt, merceği İkinci Dünya Savaşı ve ertesi gelişmelere tutar. Judt, bugün Yahudi Soykırımı’nı tanımanın Avrupa’ya giriş bileti niteliği kazandığını belirttir. Ancak bu, her zaman böyle olmamıştır.

‘FRANSA, FRANSIZLARINDIR’

Judt, hem savaşta hem de savaştan sonra Yahudilerin başlarına büyük felaketler geldiğini belirtir. Savaş sırasında 6 milyon Yahudi’nin ölüme yollandığı genellikle kabul edilir. Savaştan sonra ise Yahudiler iki türlü muameleye maruz kalırlar: Birincisi, evlerini-barklarını terk eden veya toplama kamplarından sağ çıkan Yahudilerin ülkelerine, evlerine dönmelerine hoş bir gözle bakılmamasıdır.

“Yıllardır süren Yahudi karşıtı propagandanın ardından dört bir yandaki yerel halk kendi çektikleri sözde kalan acılar için ‘Yahudileri’ suçlamakla kalmıyor, bir yandan da işlerine, eşyalarına ve oturdukları evlere kondukları insanların döndüğünü görünce gözden kaçmayacak bir rahatsızlık duyuyorlardı. 19 Nisan 1945 günü Paris’in 4. Mahallesi, ülke dışına çıkarılmış bir Yahudi’nin geri geldiğinde eskiden oturduğu (işgal edilmiş) dairesinde hak iddia etmeye çalışmasını protesto eden yüzlerce insanın gösterisine sahne olmuştu. Gösteri dağılmadan önce neredeyse ayaklanma boyutuna varmış, kalabalık avazı çıktığında ‘Fransa Fransızlarındır’ diye bağırmaya başlamıştı.” (s. 955)

Belçika’da Katolik partiler, “çoğunluğunun büyük olasılıkla karaborsacı olduğuna değinerek” Yahudilere tazminat verilmesine karşı çıkarlar. Hollanda’da geri dönen bir avuç Yahudi’ye nefret kusulur. Doğu Avrupa’da Yahudilerin çektikleri acılar da, tazminat almaları da gündeme gelmez. Fransa’da Yahudi karşıtı söylemler kanunen yasaklanır ama toplumda Yahudi karşıtı davranışlar sona ermez. Britanya’da bile meselenin kamuoyu önünde açıktan tartışılmasından imtina edilir. İkincisi, Avrupa devletlerinin bütün suçu Almanlara yıkarak kendilerini temize çekmeleridir. İsviçre, kendini hep “temiz vicdanlı” olarak sunar.

Hollanda’da hemen herkesin Almanlara karşı “direniş” gösterdiğini iddia eden bir tarih yazılır. Doğu Almanya, Nazizm’in sorumluluğunu Hitler’in Batı Alman varislerinin sırtına yükler. Komünist Polonya’da kimse Almanların Yahudilere yaptıklarını inkâr etmez ama Polonyalılar kendi savaş acılarını daha fazla önemserler. Almanların ise soykırımı yok sayacak, “hayır, olmadı” diyecek hali yoktur. İki yönlü mücadele ederler bu ‘sorun’ ile. Bir yandan, kendilerini Hitler’den uzaklaştırırlar, dünyaya Hitler’i günah keçisi olarak sunarlar ve böylelikle hem cezadan hem de ahlaki sorumluluktan yakayı sıyırmaya çalışırlar. Diğer yandan ise, bu konu elden geldiğince unutulmaya terk edilir. Almanya’nın ve Alman demokrasisinin sağlığı için unutulmasının daha doğru olduğu düşünüldüğünden Yahudi soykırımı kamusal alanda konuşulmaz, okullarda öğretilmez, ebeveynler çocuklarına geçmişten bahsetmez. Mesela Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında tarih dersleri Wilhelm İmparatorluğu ile noktalanır, Nazi dönemine geçilmez. 1950’de Almanya’yı ziyaret eden Hannah Arendt’in gözlemleri çarpıcıdır: “Nereye giderseniz gidin olup bitenlere yönelik hiçbir tepki olmadığı göze çarpıyor, ancak bunun yas tutmayı bilerek reddetmekten mi yoksa duygularını açığa vurma beceriksizliğinden mi kaynaklandığını söylemek zor.” (s. 961)

‘UTANCIN SUÇ ORTAĞI’

Judt, bu ruh halinin 1950’lerin sonlarından itibaren değişmeye başladığını ifade eder. 1962’de Federal Almanya’nın 10 eyaletinde, 1933-1945 yılları arasında yaşanan -Yahudilerin yok edilmesini de içeren- tarihin bütün okullarda zorunlu olarak öğretilmesine karar verilir. Yeni kuşağın Nazilerin gaddarlıklarını öğrenmesi lazımdır. Asıl dönüşüm ise 1970’li yılarda olur. 1967 Arap-İsrail Altı Gün Savaşı, Federal Almanya Başbakanı Willy Brandt’ın Varşova Gettosu’ndaki anıtta diz çökmesi, 1972 Münih Olimpiyatları’nda İsrailli atletlerin katledilmesi ve Alman televizyonunda soykırımı konu edinen bir dizi filmin yayınlanması, kamuoyunda ciddi bir ilgi ve hassasiyet oluşturur. Almanya’nın Yahudilere yaptıklarını açıktan kabullenmesi diğer Avrupa ülkelerini de etkiler. Her ülkede gizli kalmış gerçekleri ve Nazilerle kurulan işbirliklerini gün yüzüne çıkaran araştırmalar yapılır. Zamanla iktidarlar kendi ülkelerinin sorumluluğunu itiraf ederler. 1995’te Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, 50 yıllık bir tabuyu yıkar, Avrupalı Yahudilerin yok edilmesinde ülkesinin oynadığı rolü kabul eder. 2005’te Kudüs’te açılan Yahudi Soykırımı Müzesi’nde Fransa Başbakanı Raffarin şu ifadeyi kullanır: “Fransa zaman zaman bu utancın suç ortağıydı. Sonsuza dek altına girmiş olduğu bu borcu taşımaya mahkûmdur.” (s. 974)

20’nci yüzyılın sonu ve 21’inci yüzyılın başında Brüksel’den Stockholm’e kadar Avrupa’nın genelinde plaklar, anılar yayınlanır ve müzeler açılır. Böylece Yahudi Soykırımı, Avrupalı kimliğinin ve belleğinin merkezine oturur. “Bir grup Avrupalının Avrupa toprağının göbeğinde bir başka Avrupalı grubun her bir üyesini yok etme çabası hâlâ belleklerde tazeliğini korur.” (s. 954) Batı’nın sorgusuz sualsiz İsrail’in safını tutmasında, geçmişteki bu günahının büyük bir payı var sanırım. Holokost, Batı’nın sadece geçmişini değil bugününü de ipotek altına alıyor. Batı, boynunda taşıdığı soykırımın asli ve ferî faili olmanın utancını, maalesef, başka bir soykırıma el vermekle gidermeye ya da telafi etmeye çalışıyor. Kendi günahının bedelini Filistinlilere ödetirken, yeni ve affedilmez başka bir günahın sahibi oluyor. Velhasıl, dün de tarihin yanlış tarafındaydı Batı, bugün de.

* Tony Judt, Savaş Sonrası: 1945 Sonrası Avrupa Tarihi, Çeviri: Dilek Şendil, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2006.

27 Ekim 2023 Cuma

SÖZ VE KALEM

 Söz ola beri gele

Aşağı bir bakın hele

Söz ağızdan çıkınca

Yazı gelmiş ne hale


Diken doluymuş yollar

Aldanmış nice kullar

Hakikat aleminde

Geçmezmiş para pullar


Yol gösteren çok imiş

Bilenler nereye gitmiş

Sahte olana varıp

Er kişiyi terk etmiş


Zanlarını PUT eden

Anlamaz ki her halden

Laf bazları bilemez

Mülkü mala meyleden


Puta tapan bir nesli

Uyarmış bir nefesli

Bulanlar dirilir

İhya eden kamili

26.10.2023

İsk.

25 Ekim 2023 Çarşamba

SİYASETİN DIŞINDA OLMASI GEREKEN KURUMLAR

 Bilim, hukuk ve din kurumları, siyasal erkin dışında ve devlete bağlı olarak faaliyet göstermelidir. Buraları, ancak vicdanı hür, irfanı hür insanlar deruhte etmelidir. Bu kurumların başı, göğe değmelidir; siyasal iktidarın eteklerine değil. Bu kurumlar özgür bir şekilde vazifelerini yaptıkları takdirde toplum gelişir ve medenileşir. Bu kurumlar, siyasal erkin emrine boyun eğerse; toplum çürür, paçozlaşır, bayağılaşır. Çünkü siyaset, doğası gereği ihtiras-istismar içerir. Siyasetin, fazla önemsenerek ve genişletilerek her şeye sirayet etmesi, toplumun dengesini bozar. Medeni bir toplumda siyaset, -kurumsal ve kültürel yapılar yerli yerine oturmuş olacağı için- sınırlı bir etki ve uğraş alanıdır. Herkes, her gün siyaset yapmaz, siyaset konuşmaz. Siyaset, en itibarlı ve kişisel-zümresel çıkar temin eden bir iş-uğraş değildir. Bu, bir tür hastalık semptomudur

İÇ SİYASET

 

İç-siyaset, toplumun iç güvenliğini/barışını sağlamak ve adaleti tesis etmektir. İç siyaseti kurnazlık, kumpas, yalan-dolan, takiyye… olarak yapmak şeytanlıktır. Siyaset, Demokratik toplumlarda halkın rızası/oyu/onayı alınarak yapılır. Siyasi kadro ve Bürokrasi, görevlerini Anayasal çerçevede icra ederler. Kuvvetler ayrılığı (Yasama-Yürütme-Yargı) esastır. Devlet, ortak akıl ve oydaşma ile oluşturulmuş kurum ve kurallar ile yönetilir. Devletin şeffaf ve denetlenebilir olması asıldır. Kimse, kendine kanun ile verilmiş yetkinin dışında bir güç vehmedemez; iş ve icrada bulunamaz. Kitabına uyduramaz, Hile-i şeriyye yapamaz. Olağan üstü dönemler için öngörülen Kanun/Hukuk hükmünde “Kararname” çıkarma yetkisi, su-i istimal edilemez.

HUKUKU NE BOZAR?

 

“Ahmakça bir açgözlülük ve sahte bir hayırseverlik, hukukun bozulmasının sebebidir.” Tarihin açıkça kanıtladığı gibi, ne din ne de ahlak, tek başlarına bu bozulma eğilimini durdurabilmişlerdir.” “Hukukun temel amacı, kolektif gücün, soygunu çalışmaya tercih ettiren beşerî eğilimi (içgüdü) durdurmak için kullanılmasıdır. Bütün hukuki tedbirler, mülkiyeti korumalı; yağmayı ise cezalandırmalıdır. Ne var ki, kanunlar, bir insan veya insan gurubunun eseridir. Hukuk, müeyyidesiz ve güç kullanılmaksızın hayata geçirilemeyeceğinden dolayı; gerekli gücü temin etme görevi de kanunları yapan iradeye bırakılacaktır. İşte bu olgunun, insanoğlunun kalbinde ezelden beri var olan ihtiyaçlarını en az çaba (emek-çalışma) ile karşılama eğilimi ile bir araya gelmesi, hukukun evrensel bozulma sürecinin temel nedenidir.” 

HUKUK/HAKK

 

Hukuk, Hakk’ın çoğulu olarak pür ahlaki-doğru/pozitif bir kavramdır. Hakk, Allah’ın isim ve sıfatıdır. Kanun, hak olabileceği gibi; batıl da olabilir. Yasa/kanun, hakkaniyete-ahlaka, vicdana, adalete dayanıyorsa, bunları ihkak ediyorsa, Hukuktur; etmiyorsa zulümdür. Hukuk, Yeryüzündeki “Tanrılık”tır. Allah’ın “Rabb”lık sıfatının tecellisidir: “Peygamberler, halka: “Kitabı öğrenenler ve onu detaylıca çalışanlar olarak Rabbaniler olun” derler.” (3/79). Hukukun kategorik olarak “Melekî” olması da, meleklerin Allah’ın emrinde olup insanlar için hep hayırhah ve doğru-ahlaki işler yapmalarındandır. Hukukun vicdandan/ahlaktan ayrıldığı nokta, yasa/kanun halinde ifade edilmesi; ilgili herkesi bağlaması ve zorlayıcı olmasıdır. Hukukun arkasında zorlayıcı bir güç/şiddet kullanıcı olarak kendi de ahlak ve hukuk ile sınırlanmış “Devlet” vardır. Devletin meşruiyeti, herkesin güvenliğini ve maslahatını temin etmeye çalışan tüzel bir kişilik olmasıdır. Hakkaniyete dayanan kanun/yasa yapmaktan daha önemlisi, yasayı uygulayanların ve ona muhatap olanların hukuka uymaları, ona boyun eğmeleridir. Yasa/kanun, adil-hakkaniyetli olmayabilir veya zamanla bu işlevini yitirip değiştirilmesi gerekebilir. Ancak, meşru prosedürlerle o yasa değiştirilinceye kadar ona uymak, herkesin üzerinde konsensüs sağladığı bir hukuk/hakkaniyet ilkesidir. Bu yapılmadığı takdirde, o zaman anarşi, kaos ve mafyalaşma başlar.