31 Ağustos 2017 Perşembe

İNSANIN HEVASI İLE ÜÇ HALİ

1-Hevası ona üstün gelip malik olur.Allah Teala buyurur ki:”Hevasını ilah edineni gördün mü?(Casiye 45/23)
2-Heva ile karşılıklı birbirlerine galip olurlar; bir defa o hevasını yener; diğer defa da hevası ona galip olur.Mücahitlerin övülmelerinin manasını da budur..Peygamber (sav) şu hadis ile de bunu kastedmiştir:”Düşmanlarınızla cihad ettiğiniz gibi , hevalarınızla da mücahede edin”

3-Hevasına üstün ve galib gelir.Peygamberlerin (a.s) ve Allah’ın seçkin veli kullarının (k.s)  hali gibi.Allah Teala şu ayetle bu manayı kastedmiştir:”Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse için..”(Naziat 79/40).Peygamber (sav) şu hadisi ile bunu kastedmiştir:”Herkesin bir şeytanı vardır.Allah ban şeytanımla yardım etti de ben ona malik oldum.”Dolayısıyla  şeytan ,hevasına göre insana musallat olur.Akıllı kimseye gereken ,heva ehlinden değil,hidayet ehlinden olmaktır.Önüne iki şey çıkarda hangisinin daha isabetli olduğunu bilmezse , hevasının çektiğini değilde , nefsinin zoruna giden tarafa yönelsin.Zira nefsi hoşlanmadığı yöne sevketmek, bir çeşit mücahededir.Hayrın çoğu da hoşlanmadıklarında ve aklı selim ve kalbi halisin işaretiyle amel etmektir.

HEVAYA TABİ OLMANIN BİR ŞEKLİ

 Hesap ve tedbir ehli izzet-i nefs sahibi kimseler, Allah’dan bir hidayet olmaksızın , peygamberlere ittiba etmeksizin mücerret aklın delaletine göre nefisleriyle mücahede etseler,Allah’a yol bulabileceklerini  ve hidayete erebileceklerini zannederler.Onlar bilmiyorlar ki , Allah’a ubudiyette peygambere uymaksızın sadece akılla hareket ederek nefsiyle mücahede eden , kendi hevasına tabi olur.Hiç kimse mücerret aklıyla hevasının esiri olmaktan kendini kurtaramaz.Dolayısıyla onun bu ibadeti makbul olmaz.Çünkü heva ile karışmıştır.Allah’ın yol göstermesi olmadan hiç kimse hidayete eremez.Nitekim Peygamberimiz (sav)nübüvvet ve risaletteki en mükemmel bir kudrete sahip olmasına rağmen ,ihtida konusunda peygamberlere müteabat(hal ve davranışlarda onların yollarına uymağa)ihtiyaç duymuştur.Ve Allah Teala buyurmuştur ki:”İşte o peygamberler, Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir.Sen de onların yoluna uy”(En7am 6/90).İşte bu sırdan dolayıdır ki peygamberler gönderilmiştir.Mürid de Allah’dan başka bir hidayetle- ki o da mütabaattır- kendisini O’ na ulaştıran şeyhe ihtiyaç duymuştur.

YOL İKİDİR

Yol ikidir.Biri; okuma, öğrenme, dinleme ve mütalaa yoludur.Diğeri; riyazat, mücahede, tezkiye ve tahliye (güzelleştirme) yoludur ki bu yol huzuru ahadiyete ulaştırma konusunda birincisinden daha etkilidir.Nitekim Hadisi Kutsi’de buyurulur ki:”Kim bana (ruhani cezbelerin durumuna göre) bir karış yaklaşırsa ; ben de ona (feyz, fetih, ilham, ve keşf ile)bir zira yaklaşırım.”İşte bu yüzden kitaplardan okuma ve öğrenme yolu ile elde edilemeyen şeyler , sluk yolu ile elde edilir.Sema (dinleme), öğrenme yolunda mahlukattandır.Veraset yolunda ise Halık’dan dır.Bu iki sema(dinleme) arasındaki fark ne kadar büyüktür.
Cami’nin iki üç kadeh şarapla bulduğu ilahi feyzi
Şehrin şeyhinin yüz çile ile bulması zordur.(Molla Cami)

TEVRAT VE SAHİFELER

Tevrat,ahkam(hükümler/KURALLAR) ca şeriatları ihtiva eden ilk kitaptır.; bu özelliği ile önceki ilahi kitaplardan farklıdır., çünkü onlarda topluma yönelik ahkam bulunmuyor sadece Allah’a iman ve tevhid konuları yer alıyordu.Bu yüzden onlar için suhuf (sahifeler) denilmiştir; onlara kitap denilmesi mecazidir.
Hadiste buyurulmuştur ki:”Allah Teala Tevrat’ı yeryüzüne indirdiği  günden beri maymunlara çevrilen (mesh edilen)karye ehlinden başka hiçbir nesli , ümmeti veya bölge halkını gökten inen bir azapla helak etmemiştir.Görmezmisin Allah Teala  buyurur ki:”Musa’ya kitabı verdik”(Kasas 28/43)

30 Ağustos 2017 Çarşamba

DÜNYAYA AİT GERÇEKLEŞEN İSTEKLER ÖMÜR SUYUNU YUTAN KUMLARDIR



Arap hükümdarlarından biri ihtiyarlık çağında hastalanmıştı.Hayatından ümidi kesildiği bir sırada , sarayın kapısından doludizgin giren bir atlı şu müjdeyi getirdi:” Devletiniz sayesinde falan kaleyi zabteddik. Düşmanları esir aldık o tarafın bütün ahalisi fermanınıza baş eğdiler”

Hasta derin bir nefes aldıktan sonra  dedi ki: ” Bu müjde bana değil, düşmanlarıma, yani tahtımın varis olacaklaradır.”

Hayatım boyunca şu isteğim bir yerine gelse, diye gönlümden geçirirdim. Allah isteğimi lütfetti ama geçen ömür bir daha geri gelmez.

Ecel eli ölüm çanını çaldı, ey başım gözüm, iş vedalaşmaya kaldı.Ey ellerim, kollarım, ayaklarım!sizde birbirinizle vedalaşın,Düşmanın istediği gibi , ölüm bana geldi çattı.Ey dostlar, gittiğimde beni unutmayın! Benim zamanım gafletle geçti, ey dostların siz bari uyanın(Şeyh Sa’di Şirazi)

SAYGI GÖSTERENLERİN ÇOK OLMASI


İdarecinin zulmünden, saltanatından ve kudretinden dolayı bir yöneticiye saygı gösteren çok olur.Ancak bunun altında gizli bir tehlike vardır.Korkandan korkmak gerektir.Bu meyanda Şeyh Sa’di-i Şirazi  eserinde buyurur ki:

Hürmüz-i Tacdar’a sordular:”Babanın vezirlerinin suçları neydi ki,hepsini birden hapse attırdın?” Şöyle cevap verdi:”Hiçbir kusurlarını bilmiyorum, yalnız bana saygılarının çok fazla olduğunu görüyorum.Bundan dolayı da verdiğim ahde güvenemiyorlar.Benden kendilerine zarar gelir korkusuyla beni öldürmek isterler diye , korktuğum için hapsettim.Çünkü tecrübeliler demişlerdir ki:"Gü”ün yüz pehlivana yetse bile senden korkandan sen de kork. Görmüyor musun:Kedi aciz kalınca pervasızca kaplana saldırır.Başını taşla ezeceği korkusu olmasa yılan çobana dokunmaz.”    

 

HÜMA KUŞU YOKTUR DİYE BAYKUŞ GÖLGESİNE SIĞINMAK


“Dünyada hiçbir kimse ,Hüma’nın gölgesi yoktur, diyerek baykuşun gölgesini sığınak yapamaz” sözünü Sa’di Şirazi söylemiştir.

Allah (c.c)7ın tasarruf verdiği Veli’lerin halk bilemez.Zaten bilmeleri de gerekmez.Çünkü,maksatlar dünya olanın gözleri yeşillikte olduğundan bu türler o zatların kıymetlerini de bilmezler.Bu nedenle Allah dostlarını istekliler arar.Arayanlara da Hakk Teala nasip eder.Bu nedenle Allah dostlarının Hüma kuşu gibi gölgsi olmaz.Dünyayı talep etmedikleri için makam sahiplerinden de uzak olurlar.Bu nedenle Makam sahiplerinin din adına ahkam kesmelerine tereddütlü yaklaşmak gereklidir.Onların gölgesi yanıltıcıdır.Ağızlarındaki “Hakk’a davet ve Hakka hizmet”laflarının gerisinde kendine davet vardır.

 

NASIL SABAHLADIN? SORUSUNA CEVAPLAR:

 Bu soruya Resulullah (sav) efendimiz:
Bir hastayı ziyaret etmeyen ve bir cenazeyi uğurlamayan insanlardan daha iyicek sabahladım,”buyurdu.aynı soruya verilen cevaplar:
Ebubekir’i Sıddık hazretleri:
“Yüce Rabbin zelil bir kulu ve onun emrine amade biri olarak sabahladım!
Hasan Basri hazretleri:
Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayan muvahhit bir Müslüman olarak sabahladım”
Malik b.Dinar hazretleri:
Cennete mi yoksa cehenneme mi yuvarlanacağımı bilmez bir konumda sabahladım”
İmam Şafi hazretleri:
Rabbimin rızkını yediğim ama şükrünü yerine getiremediğim bin halde sabahladım”
İsa peygamber (a.s) :
Ümit ettiklerimin teminine , korktuklarımında define malik olmadığımı ve amelime bağlı  olduğumu bilerek sabahladım”
Rabi’ b.Haysem:
“Zayıf ve günahkar biri olarak, çünkü Rabbimin rızkını yiyor ve onun emrin karşı geliyorum.
Ebüdderda  hazretleri:
“Cehennemden kurtulmuşsam iyi bir şekilde sabahlamışımdır.
Malik b.Dinar:

Eksilen bir ömür ve artıp duran günahlar içinde sabahladım”

HATIR SORMADA MÜNAFIKLIK

Günümüz insanı,birisine ”Nasılsın ?” diye hatır sorarken o kişinin derdini öğrenip ona yardım etme niyyetini taşımamaktadır.
Ali el-Havvas hazretleri şöyle demiştir:”Eğer biriniz kardeşine yardım etme, sıkıntılarına ortak olma, hiç değilse kendisine dua etme  niyet ve kararlığında değilse onun hatırını sormasın, çünkü bu samimiyetsizliği yüzünden münafık olur.

İDARİ MAKAMLARDA GÖREV ALMAK

Süfyan-ı Sevri(rh)şöyle diyordu:”Bu zamanda imam olma,müezzin olma,arif(kethüda,başkan, temsilci) olma,Birde fakirlere dağıtılmak için emaneten kimsenin malını alma”
Muhammed b.Vasi (rh)aktarıyor:”Kıyamet günü sorguya çekilmek üzere ilk çağrılacak gurup kadılardır.Aralarında pek azı kurtulur.Kendilerine destek çıkmış herkes onlarla aynı cezaya çarptırılırlar.”
Vezir ibn-i Hubeyre, kadılık makamına getirmek istediği İmam Ebu Hanife’yi , görevi kabul etmemesi üzerine günlerce hapiste tutmuş ve dövdürmüştür.Yinede görevi kabul etmemiştir.Şöyle demiştir:”Nice hak vardır ki kadı tarafından geçersiz sayılır nice batıl da vardır ki kadılarca hak telakki edilir!”

RESULULLAH EFENDİMİZLE KONUŞMAK

Büyük Velilerin halidir.Muhammedi velayet mertebesinin eşiğine ayak basabilmek için Kişi,Rasulullah (sav),Hz.Hızır ve Hz.İlyas ile bir araya gelmenin gerekli olduğunu "ALİ el-Havvas hazretleri ifade etmiştir.Şeyh Ebül Abbas el-Mürsi hazretleri  bağlılarına:"İçinizde, Rasulullah'a selam verdiğinizde selamının Allah Rasulü tarafından alındığını bizzat kulağıyla duyan var mı?diye soruyordu.Aramızda böyle bir yoktur dediklerinde :
"Allah ve peygamberden perdelenmiş gönüller için göz yaşı dökünüz deyip ekliyordu:"Yeminle söylüyorum gece ve gündüz bir an bile Allah Resulünden perdelenmiş olsam kendimi müslümanlardan saymam!
Büyüklerden bir demiştir ki Bu makam 141.000 inci makamdır,kişinin bu makama ulaşabilmesi için geçmesi gereken makam sayısı 140.999 dur.aradaki bu makamları sayamayan kişinin yalancı olduğunu söyleriz.

İKİ AĞAÇ

“Musa (a.s)’ın ağacı ile Adem (a.s)’ın ağacı birbirinden ne kadar farklıdır.Adem’in ağacının yanında mihnetler ve imtihanlar zuhur etmiş, Musa (a.s)’ın ağacının yanında ise nübüvvet ve risalet ortaya çıkmıştır.”diyenlere denilir ki:Adem (a.s)’ın ağacı , rububiyyet ağacına işarettir.Bu nedenle Allah Teala “Bu ağaca yaklaşmayın”(Bakara 2/35) buyurdu.Zira Adem(a.s) burada Hakk’ın sıfatları ile muttasıftı ve onun “yaşamak”tan kastettiği şey hakiki anlamda yaşama idi.Bu nedenle Cenab-ı Hak ona bunu yasaklamış ve şöyle demiştir:”Bu senin için mümkün olmayan bir şeydir”.Zira ezeliyyetin hakikatını,muhdeste(sonradan olanda)bulunması(ittihadı)imkansızdır.Allah Teala böyle dedi ve fakat ağacın ezeliyetini de ızhar etti.Adem (a.s)’a sekr  hali arız oldu ve ağacın meyvesini yemeğe sabredemedi.Böylece Rububiyyet habbesinden yedi.Onun bu hali ,gayretullaha dokundu ve cennet onu taşımağa güç yetiremedi.Bunun üzerine cennetten  aşk ve şevk ehlinin gurbet diyarı olan yeryüzüne indirildi.Adem'in ağacı , sırlar(esrar) ağacı; Musa’nın ağacı ise nurlar(envar) ağacıidi.Envar ebrar için, esrarise ahyar içindir.

HZ.ŞUAYB (a. s.)’IN NİYAZI

Hz.Musa,on yıllık hizmet süresini tamamladıktan sonra Mısır’a geri dönmek istedi.Şuayb (a.s) ağladı ve şöyle dedi:”Ey Musa.Benden nasıl ayrılacaksın.,Ben zayıfladım ve ihtiyarladım.”,Musa (a.s) ona: Firavunun memleketindeki annemden, teyzemden, kardeşim Harun’dan ve kız kardeşimden ayrılığım çok uzadı” dedi.Bunun üzerine Şuayb (a.s) kalktı ve ellerini açarak  şöyle dua etti:”Ya Rabbi,İbrahim Halil, İsmail Safiy, İshak Zebih(Kurban), YakubKazim(öfkesini yenen) ve Yusuf Sıddik hak ve hürmeti için kuvvetimi ve gücümü geri ver.”.Musa (a.s)onun bu duasına “amin” dedi.Allah da onun gözünü ve kuvvetini geri verdi.

29 Ağustos 2017 Salı

VELİLER KININDAN ÇIKMIŞ KILIÇ GİBİDİRLER


Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerine, bir gün birisi hakâret etmişti.Mübârek zât sustu.Karşılık vermedi.Aradan bir müddet geçti...Adam birden hastalandı.Ve “ölüm” hâline geldi.Hatâsını anlayıp pişmân oldu yaptığına ve affetmesi için haber gönderdi bu velîye.Mübârek, acıdı yine.Ziyâretine gidip;

“Nasılsın?” diye sordu.Adam kendini zorlayıp;“Çok hastayım efendim” diyebildi.Büyük velî teselli edip;“Tek şifâ verici Allahü teâlâdır. İnşallah sana da şifâ verir” dedi.

Duâsı kabul oldu.Ânında iyileşip kalktı.Hiçbir şeyi kalmamıştı.Ellerine yapışıp;

“Sizi incittim efendim, ama çok pişmânım; ne olur beni affedin” dedi.

Büyük velî;“Evet, o zaman kalbimiz incinmişti. Ama şimdi gönlüm size karşı tertemizdir, müsterih ol” buyurdu.Ve ilâve etti:

“Şunu unutma ki Allah dostları, kınından çıkmış kılıç gibidirler. Fakat o kılıçla kimseye vurmazlar. Belâsını arayanlar, kendileri gelip, boyunlarını o kılıca vururlar.”O kimse duygulanıp;“Bana nasîhat eder misiniz” diye ricâ etti bu zâta.

Büyük velî;

“Nefsine bir an bile fırsat verme... Dâima baskı altında tut, ez onu, yoksa nefsin baş kaldırıp seni ezer” buyurdu.

HER ÜMMETTE İMAN EHLİ,KÜFÜR EHLİNDEN AZDIR


Bu kanaatı,Kasas  suresinde Hz.Musa’nın, Firavundan kaçıp Medyen ülkesinde bir kuyu başında susayan hayvanları suladığı bahisten anlaşılmaktadır.Şöyle ki,Hz.Şuayb peygamber olmasına rağmen onun hayvanlarını sulamak  sırası en sona kalmakta idi.insanlar kendi hayvanlarını sulayıp gittikten sonra sıra Hz.Şuayb’in kızlarına  gelmekte idi.Çoban,toplumun en alt tabakasından olup peygamber şeriatını bilmeyen olarak telakki edilir.Peygamberin hayvanları önemsenmeyip en sona bırakıldğına göre o toplumda iman edenler az,küfür ehli ise fazladır

ADETULLAH'DAN

Bazı arifler demişlerdir ki Allah Teala bir kulunu yalnız kendisine tahsis etmek isterse , onu hoşa gitmeyen kötü bir duruma düşürür.; o da Allah’ın dışındak şeyleri terk edipsırf Allah’a iltica eder., ona sığınır.O,imtihandan korkarak Allah’a firar edince , Rahman’ın cemalini bulurve bilmiş olur ki , alemde bütün ceryan eden şeyler,muradına vuslat için bir vasıtadır.

İHSAN BİR KAÇ MERTEBE ÜZEREDİR

İhsan birkaç mertebe üzeredir.
Tabiat mertebesinde ihsana şeriatle;
nefis mertebesinde  tarikat ve ıslahı nefisle , nefsin heva ve arzusunu terketmekle ulaşılır.Nefsin hazzı kuşkusuz büyük bir hicaptır.
Ruh mertebesinde ihsana marifetle; 
sır mertebesinde ise hakikatla ulaşılır.İhsan konusunda kulun varacağı  en son nokta , Allah’da fani olmaktır.Allah’dan kendisine hakkani varlığın verilmesidir.Bu fenaya, Allah’ın hidayet verip kalbini tevhid nurlarıyla nurlandırdığı kimselerden başkası nail olamaz.Çünkü tevhid saadetlerin anahtarıdır.
Nefis makamında Hak talibinin  vaad ve vaidle nefsini tezkiye etmek için havf ve reca arasında olması gerekir.
Kalb makamında tecelliyatı sıfata nail olabilmek için batınını tevhid nurlarıyla aydınlatmalı  ve tasfiye etmelidir.
Ruh makamında ise tecelliyatı zata nail olabilmek için hidayet talep etmeli;yeis ve ümitsizliğe düşmemelidir.

PEYGAMBER VE EVLİYANUN YÜZÜ

Büyüklerden biri şöyle demiştir:Peygamberin ve evliyanın yüzleri ,Allah’ın zatına ve sıfatlarına aid ilahi nurların aksettiği yerlerdir; bu nurlardan müminler de kafirler de faydalanırlar.Zira insanlar hakikatı bilmeseler de bu nurlarda , iyiyi kötülerden ayıran pek kıymetli bir hususiyet  ve ilahi bir haz vardır.Dolayısıyla aşık kimseye gereken ; Allah’ın seçkin kullarının yüzlerindeki bu hak nurlarını  yakin derecesinde bir bilgi ve iman ile görmek , müşahede etmektir.”Kim onları görürse , Allah’ı hatırlar”sözü, böyle kimseler hakkında söylenmiştir.

28 Ağustos 2017 Pazartesi

VAHİY

VAHİY
Peygamberlere ve velilere ilka edilen ilahi kelama “vahiy” denilir ve şu şekilde olur:
1.     Şahsı görülen ve sesi duyulan bir elçi vasıtasıyla olur.Cebrail (a.s)’ın Peygamber (sav)’e muayyen bir suret ve şekilde gelişinde olduğu gibi.
2.     2. Şahsı muayyen olmayan birinden ilahi kelamı işitmekle olur.Musa (a.s)’ın Allah’ın kelamını işitmesinde olduğu gibi.
3.     3. Peygamber (sav)’in kalbine ilka edilerek olur.Nitekim Resulullah(sav)”Ruhul kudüs benim kalbime üfledi” buyurmuştur.
4.     “Biz Musa’nın annesin vahyettik”ayetinde olduğu gibi “ilham”la ya da Allah Teala’nın bal arısı hakkındaki “Rabbin bal arısına şöyle vahyetti(Nahl 16/68) ayetinde olduğu üzere musahhar kılmakla olur.

5.     Uykuda (görülen salih rüya ile) olur.Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:Vahiy kesilmiştir, sadece müminin gördüğü mübeşşiratı(salih rüyalar)kalmıştır”

CENNETTEKİ DÖRT IRMAĞIN İNSANDAKİ KARŞILIĞI


CENNETTEKİ DÖRT IRMAĞIN İNSANDAKİ KARŞILIĞI
Kabul Ahbar şöyle demiştir:”Dicle nehri cennet ehlinin su ırmağıdır.Fırat nehri onların süt ırmağıdır.Mısırdaki Nil nehri onların şarap ırmağıdır.Seyhan ırmağı ise cennet ehlinin bal ırmağıdır.Bu dört ırmak cennetteki Kevser ırmağından çıkmaktadır.
Kaşifi demiştir ki:Kalb menbaından inabet suyu,sadr kaynağından safvet sütü,sır mahzeninden muhabbet şarabı ve ruh hücresinden meveddet balı akar.
Mesnevi’de şöyle demir:
Sabır suyun cennet ırmağı olur
Cennetteki süt ırmağı senin sevgin ve şefkatindir
İbadet zevkini bal ırmağı,
Sarhoşluk ve şevki ise şarap ırmağı bil
Bu sebebler buyruğuna girdiğinde,
Dört ırmak da senin emrine uyar
Ariflerden biri şöyle demiştir:Vefa kadehini için onun gıyabında başkasına nazar etmez.Safa kadehini içneher türlü karışıklık ve bulanıklıklardan halis olur.Fena kadehini içen artık karar edip duramaz.Lika yani vuslat ve kavuşma halinde kadeh içen ise O’nun bakasıyla daimibir ünsiyet ve dostluk kurmuş demektir.Bu kimse ona kavuşmanın yanında başka bir şeye talip olmaz.Artık ne lütuf ne vuslat hepsi istek dışıdır.Çünkü bu kişi Allah’ın celal ve Kibriya hükümranlığı yanında O’nun yüceliğinde kendi varlığını kaybetmiştir.
 

ALLAH İNANANLARIN KORUYUCUSUDUR

Muhammed suresi 11 ayetidir:”Bu böyledir.çünkü Allah inananların koruyucusudur.Kafirlerin ise koruyucuları yoktur”
Bu ayet için Kur’an-ı Kerim’in en çok ümitvar  olunacak ayet olduğu söylenmiştir.Çünkü Allah Teala “Allah inananların koruyucusudur” buyurmuş da 2Allah abidlerin,zahidlerin, vird ve gayret sahiplerinin Mevlasıdır”buyurmamıştır.Mümin günahkar da olsa yine de inananlar cümlesindendir.Bunu İmam Kuşeyri hazretleri zikretmiştir.
İki çeşit ordu vardır:Bunların biri dua ordusu diğeri de gaza/savaş ordusudur.Nasıl ki savaş ordusu din ve takva konusunda kuvvetli olmaları sebebiyle Allah7ın yardımına mazhar olurlar,lütuf ve ihsandan mahrum kalmazlarsa, aynı şekilde dua ordusu da dünyevi bakımdan ve görünen tarafları itibarıyla zayıf olmalarından dolayı duaları kabul olunur, Allah7ın kapısından kovulmazlar.Bu hususta Peygamberimiz (sav) şyöyle buyuruyor:”Sizler aranızdaki zayıflar sebebiyle Allah’ın yardımına mazhar olursunuz.”
Şeyh Sa’di şöyle der:
Sana ümid bağlamış zayıfların duaları,
Babayiğitlerin kollarından daha iyi iş görür.
Denmiştir ki bu ümmetin kafirlere karşı yaptığı bütün savaşlarda Cebrail (a.s)hazır bulunmuştur.

HAK KELİMESİNİN BİR KAÇ MANASI


     

  1. Hikmet muktezasınca bir şeyin mucidine hak denir.Allah Teala hakkında “hak” denmesi bundan dolayıdır.
  2. Hikmet muktezasınca icad edilen şeye de hak denir.Bu manada Yüce Allah’ın bütün işleri hakdır.Mesela bizim “ölüm hakdır, diriliş hakdır” dememiz bu kabildendir.Bütün varlıklar bu hükme dahildir.Çünkü hakim olan Allah Teala’nın fiilinde abes olmaz.Bazı şeylerin boş ve batıl oluşları ise izafi , nisbi ve görecelidir.Hakiki ve gerçekte batıl değildir.Bu manada şeytan ve benzerleri dahi bu kabilden göreceli batıldır.
  3. Bir şeş haddi zatında nasılsa ona öylece inanmaya da hak denir.Mesela bizim falanca kişinin diriliş, sevap, ceza, cennet ve cehennem hakkındaki itikadı haktır sözümüz gibi .
  4. Gerektiği gibi söylenen söz  ve gerektiği gibi yapılan işe de “senin sözün hakdır,senin işin haktır”dememiz gibidir.Batıl ise bütün bu manalarda hakkın zıddıdır.
    Buna göre iman, Allah’ın emri olduğu için hakdır.Küfür ise Allah7ın yasakladığı bir şey olduğundan batıldır.Artık sen iyi işleri  ve masiyetleri buna kıyas etmelisin.İman mutlak olarak Allah’a ortak koşmamaktır.İşi iş ise sırf Allah rızası için yapılan işlerdir.
    Haberde şöyle gelmektedir:Allah’ım! Bize hakkı hak göster ve ona ittiba ile bizi rızıklandır.Batılı batıl göster ve bizi ondan kaçınmakla rızıklandır.”
     

ALİM KİME DENİR? YAHUT ALİMLER ÜZERİNE

Bir keresinde Şa’bi’e “Ey alim bize fetva ver” denildiğinde şunları söyler:”Benim gibisine alim demeyiniz.Alim, mafsallarıAllah korkusundan kopan kişidir.”
Süfyan es-Sevri şöyle diyordu:Alim, ilmiyle dünyalık elde etmediği sürece din doktoru sayılır. İlmiyle dünyalık temin ederse derde müptela olmuş demektir.Kendisi dertli olan başkalarını nasıl tedavi edebilir?”

Hatem el-Asam şöyle diyordu:”Zahitlik ve fıkha yönelmeden sadece kelam ilmiyle yetinen zındıklaşmıştır. Fıkha yönelmeden sırf zahitlikle iktifa eden de bidata saplanmıştır,zahitliğe yönelmeden ve kelam ilmini istifade etmeden sadece fıkıhla yetinen de fasıklaşır.Bunların üçün sahip olan kurtulur.”

KALABALIKLARIN TEHLİKESİ

Hz.Ali efendimiz Kufe mescidine girdiğinde  bir kıssahan’ın etrafındakilere kıssa anlattığını görünce :”-Bu ne yapıyor?” deyince çevresindekiler “Hadis aktararak konuşma yapıyor deyince :”Aslında onun amacı “Ben falanım,beni tanıyın”demek istiyor(yani şöhret peşinde )der.
İbrahim b.Ethem,Evzai’nin ders halkasının kalabalıklığını görünce :”Eğer bu kalabalık Ebu Hüreyre’nin çevresinde oluşsaydı, o bile bunun altından kalkamazdı”der.Evzai bu sözleri duyunca o günkü dersi bırakır.
Alkame (r.a) ye:”Oturup bize öğüt versen böylece sevap kazansan olmaz mı?” dediklerinde  şöyle mukabelede bulunur:”Konuşmacı, netice itibarıyla konuşmasını zararsız kapatmaya hiç razı olur mu?(Yani konuştukça açılır, açıldıkça konuşur ve derken felakete sürüklenir)

Bişr el-Hafi (rh)hadis rivayetini terk edince  kendisine :”Kıyamet günü Rabbin sana “Neden Peygamber Muhammed’in hadislerini aktarmayı bıraktın?” diye sorulduğunda ne cevap vereceksin? Diye soranlara şu secabı vermiştir:”-Rabbim! Sen o hususta benim ihlaslı olmamı emretmiştin, ben nefsimi yokladığımda onda samimiyeti bulamamıştım.

Süfyan es-Sevri  cemaata vaaz ettiğinde sözlerinden ve çevresinde toplananların kalabalığından ötürü nefsani bir zevk hissettiğinde korkarak birden yerinden fırlar, konuşmayı bırakır ve “Allah’a sığınırım, farkında olmadan yakalandık!” dermiş

DUYDUĞUNU AKTARMAK

 Enes b.Malik hazretlerinin bir sözü:”Beyinsizlerin önemsedikleri duyduklarını aktarmaktır, alimlerin ehemmiyet verdikleri ise dirayettir(yani duyup gördüklerini akıl ve ilim süzgecinden geçirip yorumlarını katarak görüş bildirmektir.)

DERVİŞLERİN YOLU

Dervişlerin yolu , zikir,şükür,hizmet,taat,işar,kanaat,tevhid, tevekkül, teslim ve tahammüldür.Bu sıfatlarla bezenmiş olanlar gerçek dervişlerdir.İsterse süslü , ipekli elbise giyinsin. Ama o kimse ki ne söylediğini bilmez, namaz kılmaz, nefsin hevasına tapar, gündüzleri şehvet peşinde koşar, geceleri sabaha kadar yatar, eline geçeni yer, diline geleni söyler, böyleleri aba giyseler de ayyaş ve sahtekarlardır.

27 Ağustos 2017 Pazar

DOĞUMDA ZORLANAN KADINLAR İÇİN DUA


İbni Abbas şöyle demiştir:Peygamber(sav) şöyle buyurmaktadır:Kadına doğum zor, zahmetli olursa temiz bir kab alınır ve bu kaba Ahkaf suresinin 35. Ayet (KEEENHÜM YEVME YEREVNE MA YÜADUN) den itibaren sonuna kadar, Naziat suresi 46. Altıncı ayet “KEENNEHÜM YEVME YEREVNEHA YÜADUN)sonuna kadar , bir de Yusuf suresi 111. Ayeti sonuna kadar yazılır .Bu yazı suda bozulur.Doğum yapacak olan kadına içirilir.Kadının karnı ve rahmine serpilir.

Yin İbna Abbas şöyle demektedir:Kadına doğum zor ve zahmetli olursa şu iki ayet bir sahifeye yazılır.Bu yazı suda eritilip kadın içirilir.Yazılacak dua tam olarak şudurLBİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.LA İLAHE İLLALLAH HAKİMÜL KERİMÜ LAİLAHE İLLALLAH ALİYYÜL AZİM.SÜBHANELLAHİ RABBİS SEMAVATİ SSEBI  VE RABBİL ARŞİ  LAZİM.KEENNEHÜM YEVME YEREVNE MU YUADUN VE LEM YELBESÜİLLA SAATEN MİN NEHARİ BELAĞUN FEHEL YÜHLEKÜ İLLEL KAVMÜL FASİGUN

“Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla Hakim ve Kerim olan Allah’dan başka ilah yoktur.Yüce ve azim olan Allah’dan başka ilah yoktur.Yedi kat göklerin rabbi ve yüce arşın Rabbi olan Allah’ı noksan sıatlardan tenzih ederiz.Onlar,tehdit edildikleri azabı gördükleri gün , sanki gündüzün sadece bir saati kadar yaşamış gibi olurlar.Bu bir tebliğdir.Yoldan çıkmış topluluktan başkası mı helak edilecektir

DAVAYA SADAKAT



Naklederler ki bir gün Hasan Basri,Malik b.Dimar,Şakik-ü Belhi (k.s) Rabia-i Adeviyye’nin yanındaydılar.Rabia hasta idi.Hasan;”Mevlasından gelen darbelere sabretmeyen bir kimse davsında sadık değildir”dedi.Şakik:”Mevlasının darbesine şükretmeyen kimse davasında sadık değildir.” Dedi.Malik ise;”Mevlasından gelen darbelerden lezzet almayan kimse sadık değildir.” Dedi.Rabia’ya “Sen de söyle dediler.O ise şöyle söyledi:”Mevlasını müşahedede darbenin elemini unutmayan kimse davsında sadık değildir”dedi.Bunda şaşılacak bir şey yoktur.Çünkü Msır kadınları mahlukun Hz.Yusuf müşahedesinde yaralanmanın acısını duymadılar.Eğer bir kimse Halık’ın müşahedesinde bu sıfat üzere olursa , bunda şaşılack bir şey yoktur.

Bundan anlaşılan şudur ki, kişi davasında sadık ise hakkı talep eder.Başına gelen hiçbir şeyden rahatsız olmaz ve hiçbir şey ona ağır gelmez.Allah’dan ancak Allah’ın ondan istediğini ister

Dostun kahrı aşıklrı ateşe attığı zaman,

Kevser pınarına bakacak olursam namerdim

Davasında sadık olan kul,dünyada mücahede ateşiyle nefsine azap etmekten uzak kalmaz.Sonra nefsini aşk ve muhabbet ateşinde tamamen yakar , yok eder.Artık vücudda yakma ile alakalı bir şey kalmayınca bu kişi kıyamette nasıl ateşe sunlur ki?Çünkü bu kişinin cevheri temizlenip özleşmiş, nefsi de iman edip gönül huzuruna kavuşmuştur.

 

EFENDİMİZİN MİSALİ


Muhammed (Sav)’in misali;bir köşk yapıp bir ziyafet hazırlatarak insanları davet etmek üzere birini gönderenin durumu gibidir.Kim bu davetçiye icabet ederse köşke girer ve oradaki yemeklerden yer, kim de icabet etmezse köşke giremez ve yemeklerden de yiyemez.Köşk sahibi olan bu zatın gadap ve hışmına uğrar.İşte muhammed (sav) davetçidir.Kim Muhammed (sav)’e icabetederse o cennete girer,Kimde Muhammed (sav)’e icabetetmezse  cenente giremez ve oradaki yemeklerden yiyemez.

Efendimiz (sav)insanların ve cinlerin peygamberidir.Hz.Süleyman (a.s9’ın cinler üzerindeki tasarrufu onun emrine verilmiş olmasındandır.Yoksa Cinler üzerine peygamber değildir.

 

KEMİK VE HAYVAN TERSİ İLE İSTİNCANIN YASAKLANMA NEDENİ

Mümin cinler,Efendimiz sav'den rızık,yiyecek şeyler istediler.Onlara kemik ve hayvanlarına  da yiyecek olarak hayvan tersi verdim"buyurmuştur.Mümin cinler besmele ile kesilen hayvan kemiklerini yenildiği günkü gibi etli bulurlar.Hayvan tersi de yenildiği gün ki gibi tane olarak bulurlar.Yahut hayvan tersi cinlerin hayvanları için yeşillik oluverir.Bu nedenle Efendimiz (sav)kemik ve hayvan tersi ile  iestinca yapmayı;yani bunmları taharet v temizlikte kullanmayı yasaklamıştır.

ALLAH'A ACIYAN ADAM

Melami İsa SAKİN abimiz anlattı.Yalnız yaşayan bir adam vardı.Bununla bir kaç kez sohbet ettik.Yalnızlığından kimsesizliğinden ,şurdan,burdan konuştuk.bir hafta sonra beni buldu.Ağlıyordu.Niçin ağlıyorsun diy sordum:dedi ki :"İsa Efendi Allah'a ağlıyorum.Allah'ın yalnızlığına,kindisine iman edip ibadet edenlerin azlığına,günahkarların çokluğuna,verdiğibu kadar lütfu karşı insanların teşekkürsüzlüğüne,ağlıyorum.Bu mihvalde devam eden sözlerinin sonunda dedim ki:Efendi sen ağlamaya devam et.Hakikaten anlattığını yaşamaktaysan sen yüksek bir makamdasın"
İnsanların isyanına rağmen kısmıyor halen veriyor.İnkarına,günahına rağmen mülkünde ona bir yer veriyor.Mehil veriyor.İkaz edici,belalar veriyor.Dayanma gücü oranında imtihanlara tabi tutuyor.Ssebeblere bağlı insanoğlu maalesef uyanamıyor.Sebebler en büyük ayak bağı olarak onun Allah'a yönelmesine mani oluyor.

İBLİSİ GÖRMEK İSTEYEN ZAHİD

Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde buyurmuştur.
İsrailoğullarının içinde bir zahid vardı.İkiyüz yıl ibadet etmişti.Onun arzusu İblisi görmek ve ona: “Allah'a şükür olsun ki şu iki yüzyıl boyunca bana ilişmedin ve beni Hak yoldan döndüremedin.” Demikti.Nihayet günün birinde İblis  mihraptan kendini gösterdi.Adam onu tanıdı ve :”Ey İblis, şimdi ne için geldin?”diye sordu.İblis şu cevabı erdi”İki yüz yıldır seni yoldan çıkarmaya ve muradıma ermeye uğraşıyorum.Ancak beceremedim ve muradıma eremedim.Şimdi sen beni görmek istedin, beni görmek senin ne işine yarayacak ki iki yüzyıl daha ömrün var”.bunları söyledi ve kayboldu.Zahid vesveselendi.”Ömrümün iki yüz yılı daha var.,ben kendimi bu şekilde zindana atmışım.Lezzetlerden ve şehevi isteklerden geri kalmışım.Geri kalan iki yüzyıl daha bu şekilde güç olacak.En iyisi yüz yıl ben bu dünyadan zevk alayım, lezzet ve şehvetlerinden faydalanayım, sonra tevbe ederkalan yüz yıl boyunca ibadetle meşgul olayım.Zira Allah gafur ve rahimdir.”O gün manastırdan çıktı meyhaneye doğru gitti.Şarapla, batıl lezzetlerle meşgul oldu, kötü kadınlarla düşüp kalktı.Gece olduğunda ömrü sna ermişti.Ölüm meleği geldi ve fısk ı fücur başında iken canını aldı.İki yüz yıllık taat ve ibadeti boşa gitti.ezeli hüküm ona erişmişti.
Hafız Şirazi der ki:
Ameline güvenme, çünkü ezel günü,
Kader kaleminin adına neler yazdığını nereden bileceksin?

Ey Zahid, Allah’ın gayretinden/mekrinden sakın emin olma
Çünkü ibadet yurduyla kilise arasındaki yol uzak değildir.

Ayıklık ve sarhoşluk, hepsi son nefeste belli olur

Kimse öbür dünyada ne halde gideceğini bilmez

KİMDEN UTANMAK GEREKLİDİR

Delikanlının biri fena bir işe dadanmıştı
Bir gün iyi huylu biri onun yanına uğradı
“Eyvah mahallenin şeyhinden pek utandım”
Diyerek kan ter içinde kaldı.
Saf kalbli şeyh bu sözü işitti
Fena halde kızdı gence , şöyle seslendi:
Hey delikanlı, sen kendinden utanmıyorsun da
Allah her yerde hazır ve nazır ikenbenden mi çekiniyorsun?
Yabancılardan ve yakınlarından nasıl utanıyorsan
Allah’dan da öylece utan
Sana dünyada hiçbir kimse rahat ve huzur vermez
O halde yalnız Allah’ın rızasını elde et.
Günahlarından şimdi dünyada kork ki
Kıyamet günü kimseden korkun olmasın
Günahlarına çok ağlayan kimseye
Allah hiçbir zaman yüz suyu döktürmez
(Şeyh Sa’di-Bostan)

CEHALET ÜZERİNE

Sehl b. Abdullah Tusteri (k.s) Hiçbir Kul, cehaletten daha şiddetli bir günahla Allah’a isyan etmemiştir” dedi.Ona Ey Ebu Muhammed! Cehaletten daha kötü bir şey bilirmisin?”diye soruldu.O da şu cevabı verdi:”Bilmediğini bilmemek.”
Denilmiştir ki:
Hırs hastalığının şifası yoktur.
Cehalet hastalığının da tabibi yoktur.

ARİF HER ZAMAN DARDADIR

Bu sözün manası şudur:Avamın darda kalması , sebeblerin tahrik ve uyarması iledir.Bu ortadan kalkınca , onların darlığı da gider.Bu durum , onların hislerinin/duyularının  şühud/müşahedelerine galip olmasından dolayıdır.Eğer onlar Allah’ın her şeye şamil ve kuşatan kabzasına şahit şahid olsalar , Allah’a ihtiyaç va zaruretlerinin devamlı olduğunu bilirlerdi.Darda kalma/zaruret şart ve vasfı devam ettiği için ariflerin duası sürekli makbuldür.
Duada en önemli husus niyetleri halis kılmak, itikadi şüphelerin kirinden temizlenmek ve nasuh tevbe ile Allah’dan yardım istemektir.Sonra semadan gelecek yardım ve imdada mahal olması için aza ve organları temizlemek gerekir.Misvaklanmak, güzel koku sürmek , abdest almak, kıbleye dönmek, ihtiyaçları ve duaları arz etmeden önce  Allah’ı zikretmek, sena etmek. Rasulullah (sav)’e salat ve selam getirmek, Tazarruda bulunarak ve yalvararak ellerini açmak ve omuz hizasına kadar kaldırmak.

SEVDİRİLEN ÜÇ ŞEY

Efendimiz (Sav) buyurmuştur:”Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi:Güzel koku, kadın ve gözümün nuru namaz”
Ebu Bekir-i Sıddık  (r.a) bunu duyunca şöyle dedi:Ya Rasulallah ! Bana da dünyadan üç şey sevdirildi: Sana bakmak, malımı senin uğrunda harcamak ve huzurunda oturmak”.
Hazreti Ömer’ül Faruk (r.a) da dedi ki:”Dünyadan bana da üç şey sevdirildi:Allah’ın dostlarına bakmak, Allah’ın düşmanlarını kahr u perişan etmek ve Allah’ın hududunu korumak.”
Hazret-i Osman (r.a) dadedi ki:”Ey Efendim, bana dünyadan üç şey sevdirildi:Selam yaymak, yemek yedirmek ve insanlar uykuda iken geceleyin namaz kılmak”
Hazret-i Ali (r.a) da şöyle dedi:”Ey efendim, bana da dünyadan üç şey sevdirildi.LED DARBÜ BİSSEYF,VE SSAVMÜ BSSAYF VE İKRAMÜ BİDDAYF) Kılıçla vurmak(cihad),yazın oruç tutmak ,misafire ikramda bulunmak.
Bunun üzerine Cebrail (a.s) geldi ve şöyle dedi:”Ey Efendim , bana da bu dünyadan üç şey sevdirildi:Yolunu şaşıranları irşat etmek, miskinlere yardım etmek, Rabbül Aleminin kelamı ile ünsiyet.” Sonra Cebrail (a.s) kayboldu, bir müddet sonr yine geldi ve şöyle dedi:”Allah Teala sana selam ediyor ve buyuruyor ki:”Dünyanızdan üç şeyi seviyorum:Asilerin göz yaşı,tevbe etmeyen günahkara azap etmek, darda kalanların duasına icabet etmek”

26 Ağustos 2017 Cumartesi

ÇARESİZLERİN DUASI KABUL OLUNUR

 Şeyh Davud Yemani bir hastayı ziyarete gitmişti.Hasta,”Ey şeyh , şifa bulmam için dua et” dedi.Şeyh şu cevabı verdi:”Asıl sen dua et.zira biçare olan sensin ve biçarelerin duasına icabet olunur.Çünkü onun niyazı çoktur ve Hat Sübhanehu Teala biçareleri sever.”
Mesnevi’de denir ki:
Bu kadarcık çocuğu konuşmkaya başlatan
Niyaz ve derdiydi Meryem’in
Nerde bir dert varsa devaya oraya gider
Nerde yoksulluk varsa , azık oraya gider
Nerde bir müşkül varsa ,cevap oraya gider
Nerde bir ekin varsa su oraya gider
Hakkın huzurunda niyazla yapılan bir yakarış
Bir ömür secde ve namaz kılmaktan iyidir.
Güç kuvvet göstermeyi bırakta ağlayıp sızlamaya başla

Merhamet bu ağlayıp sızlamalara gelir a yoksul

YERYÜZÜNÜN SABİT DAĞLARI

Kuran’ı Kerimde,yeryüzüyle alakalı olarak “üzerinde sabit dalar yaratan”ifadesi kullanılmıştır ki fiziksel olarak bu bildiğimz dağlar ise de ki korkunç bir hızlı dönem gezeGenimizin balansını temin eder- bir manada Yeryüzünde abdal,evliya ve evtad'dan sabit dağlar yarattı ki yeryüzü onlar sebebiyle ayakta durur denmiştir.Onların berakatıyla yaratılmışlardan bela ve musibetler uzaklaştırılır

CİNLERİN MEZHEPLERİ

MELEKYLERDE ERKEKLİK DİŞİLİK YOKTUR.MELEKLER DOĞMAK SURETİYLE ÇOĞALMAZLAR.YEMEZLER,İÇMEZLER.şEYTANLAR ERKEKLİ DİŞİLİDİR.DOĞARAK ÇOĞALIRLAR,ÖLMEZLER.BİLAKİS BABALARI İBLİS GİBİ DÜNYADA DAİMİ YAŞARLAR.CİNLER DOĞARLAR,ERKEKLİ DİŞİLİDİR VE ÖLÜRLER.
CİNLERDE DE İNSANLAR GİBİ DEĞİŞİK MESHEPLER VARDIR.HATTA ONLARIN DA RAFİZİ OLANLARI VE BUNA BENZER MEZHEP SAHİBİ BULUNANLARI VARDIR.CİNLER KENDİ ARALARINDA SAVAŞIRLAR.
Efendimiz (sav) bir gece cinlerin talebi üzerine onlara Kur'an okumak üzere yanında İbni Mes'ud olduğu halde gitmiştir.Hatta,cenler kendi aralarında vuku bulan bir katil hadisesinden dolayı Efendimiz (sav9'in hakemliğini talep etmişlerdir.

SEBEPLER

Esbab(sebebler)azim bir imtihandır.İnsan irade ettiği bir şeyin tahakkuku için sebeplere sarılır.Sebebler aslında heva ve hevesimizin bize işaret ettiği ,ona güvendirdiği şeylerdir kiBu "Allah'dan başka kendilerine yakınlık sağlamak için tanrı edindikleri şeyler,.."(Ahkaf 28) ayetinde buyuruluan "tanrı"kavramı içine girer.Allah Teala sebeplerle iş yapmaz.Bu şekilde kul,tesir ve etkinin Allah'dan olduğunu bilsin, sebeplerle değil Allah ile ünsiyet kursun.
Hak Teala, Hz.Musa (a.s)'a buyurdu:"Ey musa kuş gibi ol .Çünkü o yemini ağaç üstünde yer,temiz su içer,akşam olduğunda bir kovuğu mesken tutar,benimle ünsiyet kurar ve halkdan uzak durur.Ey Musa kim benden başkasına ümid bağlarsa ,bağlandığı her şeyden ümidini keserim.Kim benden başkasına itimad eder, daynırsa , dayandığı şeyi kırarım.Benden başkasına ünsiyet kuranın yabancılığını (vahşetini)uzatırım.Benden başkası ile dost olanı da yalnız bırakır, ondan yüz çeviririm."

TAVSİYELER

Abdullah b.Mübarek kendisinden tavsiye istiyenlere şu öğütleri vermiştir:”Gözlerini etrafta fazla dolaştırma huşua muvaffak olursun.fazla konuşma hikmeti elde edersin.fazla yeme ibadetlerde başarı elde edersin.İnsanların kusurlarını araştırmayı bırakırsan kendi kusurlarını görürsün.Allah’ın Zat’ı hakkında düşüncelere dalma şüphe ve münafıklıktan kurtulursun.

KAZANCIN NİTELİKLERİ

 Haram yiyen ibadet yapmak istesede bunu beceremez.Haram yiyen haram fiillere, şüpheli nesneleri yiyenlerin şüpheli işlere bulaşması kaçınılmazdır.
Süfyan-ı Sevri demiştir ki:”Kişinin dindarlığı ekmeğini kazandığı yere göre değerlendirilir..”
Malik b.Dinar’a küp şırasının hükmünü soran adama:”Toprak başına! Sen şırasından önce meyvesinin hangi yolla temin edildiğini düşünsen ya” der.
İbrahim b Ethem anlatmıştır:”Bir abidin namaza ağırlanarak kalktığını gördüğümde kendisini gözden geçirince bunun kazancının berrak olmadığından kaynaklandıını gördüm, eğer helal yemiş olsaydı ibadetten ağırlık duymazdı”
Süfyan’ı sevr’i düğün yemeğine çağrıldığında önüne çeşit çeşit yiyecekler sunulduğunda yanında getirdiği ekmekten yer id.Düğün sahibi “Efendim benim ekmeğimden yiyemez misin?”dediğinde şu cevabı verir di:”Sen, ekmeğinin nereden geldiğini bilmiyorsun ben ise ekmeğimin nereden geldiğini biliyorum, herkes bildiğinden yer”

BOZGUNCULUK YAPAN DOKUZ KİŞİ

Neml suresinin 48 ayetinde Salih Peygamber’in görevli olarak gönderildiği Semud kavminde dokuz kişi mevcuttu.Bunlar peygamber’e karşı olan fitneyi yönetmekteydiler.Ayette .”O şehirde dokuz kişi (elebaşı)vardı ki , bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı.”buyurulmuştur.
Bu dokuz kişiyle alakalı o şehrin ileri gelenlerinin oğulları  da denmiştir.Ancak Bir ayetin işaret ettiği manalar içinde sayısız manalar mevcut olmakla:
İnsanın beden şehrinde zalim ve bozguncu olan anasırı erbaa(dört unsur) ve beş duygu –ki bunlar dokuz”şahıs/elebaşı”dır, kendilerine muhalefet ettiği için kalb Salih’ine üstün gelmek için çalışırlar.Çünkü kulb , onları kulluğa  ve şehvetleri terke çağırır.Onlarda kalbi dünyay bakmaya , ahiretten yüz çevirmeye ve Mevlanın hizmetini bırakmaya çağırır.Kalb rabbani ilhamla müeyyed olunca zahir ve batın hazlara  meyletmez ca bütün kuvvetlere galip gelir.Böylece o kurtulur ,dokuz duyu afetlerden hali/boş kalır.Sonra ölünce bir dah asla dirilmez.Ne güzel söylenmiştir:”Fani olan , kendi vasıflarına geri döndürülemez.
Evliya için tabiatlarının gereği korku yokturÇünkü tabiat v nefis düşmandır ve düşmanlık gadir ve hileden hali olmaz.O haldedüşmanlık muhabbete dönüşürse, mekr zail olur, korku da kalmaz

25 Ağustos 2017 Cuma

ANNEYE YAPILAN İYİLİK NEDENİYLE HIZIR (A.S)'I GÖRMEK

Evliya dan İbrahim Havvas şöyle demiştir.Sahrada bir adamın yanımda durduğunu gördüm.Ben kendisine "Hakk hakkı için söyle sen kimsin?"dedim.Bana "kardeşin Hızır"dedi."Sana bir soru soracağım ?"dedi."Sor" dedi.
"-İmam Şafi hakkında ne dersin?" dedim.Hz.Hzır:
"O doğu,batı ,güney kuzey ,dört cihetin kendisiyle korunduğu dünyanın manevi direklerindendir.dedi.Ben "Peki, İmamı Ahmet b.Hanbel hakkında ne dersin?"diye sordum.Bana "O sıddik bir adamdır"dedi.Ben "Bişri Hafi hakkında ne dersin?"diye sordum.Cevaben :"O öyle biridir  ki ondan sonra onun bir benzeri gelmemiştir" dedi.Ben kendisine "hangi iyi amel vasıtasıyla seni görmüş oldum?"Hızır'la karşılaştım?" dedim.,bna "annene iyilik yapman"sebebiyle dedi.

ALLAH TEALA'YI GÖRMEMEVZUU

Salihlerden birisinin kardeşi vefat etmişti.Onu rüyasında gördü ve "Hak teala sana ne muamele buyurdu?diye sordu.Kardeşi ;"Beni cennete götürdüler, yiyorum,içiyorum ve evleniyorum" diye cevap verdi.Bunun üzerine :"onu sormuyorum, yaratıcının cemalini gördün mü?görmedin mi?"dedi.Kardeşi ;"orada (dünyada)onu tanımayan kimse burada da onu göremez" diye cevap verdi.O aziz kimse uykudan uyandığı vakit merkebine bindi ve İşbiliyyede Şeyhi Ekber'in yanına geldi.Rüsayısın ona anlattı, onun hizmetinin gereklerini yerine getirdi.Bu hizmeti ehli nazarın yolu olan delil tarikiyle değil, mümkün olduğu nispette keşf ve şühudyoluyla yerine getirdi.Allah Teala'yı tanıdı ve daha sonra kendi makamına geri döndü.
Seyyid Şerif Cürcani (k.s)demiştir ki:"Eğer Şiraz meşayihinden olan Şeyh zeynüddin Külale'ye erişmeseydim,Rafizilikten kurtulamazdım.Eğer HaceAlaaddin Attar'ın sohbetinde bulunmasaydım Allah'ı tanıyamazdım.

YAHUDİLER İFTİRACI BİR MİLLETTİR

AHKAF SURESİNİN 10 NCU AYETİNDE ZİKRİ GEÇEN "iSRAİLOĞULLARINDAN BİR ŞAHİT.." de belirtilen kişi Abdullah b.Selam isimli Yahudi alimidir.Kendisine verilen Tevrat bilgisiyle ,Kur'an7ın bir beşer kelamı olduğunu bilmiştirBu zat Efendimiz (sav)'in hicretleMedineye teşrif ettiğini duyunca EFendimiz (sav)'in huzuruna geldi.Resulullah (sav)'in yüzüne baktı ,firaset ve ilmiyle bu yüzün yalancı bir yüz olmadığını bildi,düşündü.Bu zatın beklenen son peygamber olduğu kanaatına vard.Peygamberimize(Sav) Hitabenr:
"-Üç şey soracağım.Bunları ancak bir peygamber bilebilir.Kıyametin ilk alameti nedir?Cennet ehlinin yiyeceği ilk yemek nedir?Çocuk babayı mı yoksa anaya mı çeker?"
Resulullah (sav)şöyle buyurdu:"Kıyametin ilk alameti insanları doğudan batıya toplayacak olan bir ateştir.Cennet ehlinin ilk yemeği ise balık ciğerinin ziyadesidir.Çocuğa gelince şayet erkeğin suyu galebe çalarsa çocuk babaya, kadının suyu galebe çalarsa çocuk anaya çeker."
Bu cevap karşısında "Ben senin gerçek Allah elçisi olduğuna şahitlik ederim." dedi.kalktı:"Ey Allah'ın Resulü!yahudiler iftiracı bir millettir.Kendilerine sormadan benim Müslüman olduğumu öğrenirlerse senin huzurunda beni mahcub eder ve bana iftira ederler" dedi.Nihayet Yahudiler geldiler.Bunlar o anda elli kadar idiler.Peygamber(sav) onlara:"Aranızda Abdullah kimdir?Nasıl biridir?" diye sordu.Onlar:Bizim en iyimiz,hayırlı olanımız, iyi birinin oğlu, efendimiz ve efendimizin oğludur.En alim olanımız ve alim olanımızın oğludur"dediler
Peygamber (sav)"Şayet Abdullah Müslüman olursa ne dersiniz?"diye sordu."Allah onu bu durumdan korusun"dediler.Tam bu esnada Abdullah ortaya , onların huzuruna çıktı ve kelim-i şehadet getirdi ve müslman olduğunu ilan etti.Bu sefer Yahudiler :"o bizim en kötü olanımız ve en kötü olanımızın oğludur"dediler.Birtakım hezeyan ve iftiralarda bulundular.Abdullah:"Ya Resulullah!işte benim endişe edip çekindiğim husus da bu idi" dedi.
Sad b.ebi Vakkas(r.a):Ben Resulullah (Sav)'in Abdullah s.Selam'dan başka hiç kimse için "yeryüzünde yürüyen cennet ehlindendir" buyurduğunu işitmedim,demiştir.İşte ayette geçen "İsrail oğullarından bir şahid de şahid oldu"ifadesi bu zat hakkında nazil olmuştur

KERAMET ÜZERİNE

 Hazret-i Süleyman’ın Belkıs’ın tahtının Yemen’den Kudüs’e getirtilmesi isteği üzerine  İfritler “sen yerinden kalkmadan getiririz” teklifini kabul etmemiş daha hızlı gelmesini istemiştir.Bunun üzerine Asaf,göz açıp kapama süresince tahtı getirmiştir.Bu husus Kur’an’da kerametin hak olduğunun delillerindendir.Kerametin caiz olduğunu gösterir.Keramet peygamberlik iddiasında bulunmayan mümin bir şahıstan fizikötesi bir işin zuhur etmesidir.Bu, iman ve ameli salih sahibi olmayan birisinden zuhur ederse istidrac olur.Peygamberlik davasında bulunandan zuhur ederse mucize olur,
Keramet bazen velinin ihtiyarı ve duası ile ,bazen de ihtiyarı olmaksızın meydana gelir.Bir hadis-i şerifte denmiştir ki:”Nice saçı başı dağınık eski elbise giymiş ve ismi anılmayan(önem verilmeyen)kul vardır ki, bir şey için Allah adına yemin etse Allah onun yeminini yerine getirir.”
Kitaplarda aktarıldığına göre Hz.Peygamber (sav)dünyadan göçünce, yeryüzü Allah’a şöyle yakardı:”Kıyamet gününe kadar üzerimde bir peygamber yürümez halde kaldım” Hak Teala şöyle nida etti:Ben bu Muhammed ümmeti içinden öyle birini çıkarırım ki gönülleri peygamberin gönülleriyle birdir.Onlar keramet sahibi velilerden başkası değildir.

Evliyanın kerameti peygamberlerin mucizeleriyle bağlantılıdır.Çünkü pygamber, mucize ve peygamberliğinde sadık olmasaydı, onu tasdik edenin ve ümmetinden olan kimsenin kerameti zuhur etmezdi.Evliyanın kerametini sadece mahrumiyet ehli inkar etmiştir.Çünkü peygamberlerde inkar edilmişti.

CENNETTEN KÜÇÜK BİR YER İSTEMEK

“Allah bana cennette küçük  bir ev verse razı olurum”diyen bir adama Malik b.Dinar hazretleri:”Kardeşim keşke cennet mevzuunda gösterdiğin bu zahitliği (tok gözlülüğü) dünyada da gösterseydin!”

MAL BİRİKTİREN BEŞ BELAYA UĞRAR

 Mal biriktirmek isteyen birisine Süfyan-ı Sevri  demiştir ki:”Mal biriktiren beş belaya uğrar:
1-Uzun kuruntular kurar(derin hülyalara dalar)
2-Hırsı kabarır
3-Fazla cimrileşir
4-Ahireti unutur
5-Takvası azalır

EBDAL DENİLEN ZATLARIN ÖZELLİKLERİNDEN

Hasan Basri hazretleri buyurmuşlardır ki:”Tüm Müslümanlara çok şefkat göstermek “Ebdal”denilen kişilerin nişanelerindendir”.
Maruf-u Kerhi  şöyle diyordu:”Allah’ım Ümmet-i Muhammed’e rahmet eyle,Allah’ım Ümmeti Muhammed’i ıslah eyle ,Allah’ım Ümmet-i Muhammed’in sıkıntılarını gider, diye dua eden kişiyi Allah ebrar sınıfına kaydeder.”
Efendimiz (sav) :”Ümmetimin ebdalları çok oruçları ve çok namazlarıyla cennete girmemişlerdir, onlar cennete cömertlikleri ve ümmete öğütte bulunmaları sayesinde girmişlerdir.”
Hasan Basri hazretleri buyurmuştur ki
Ebdallar olmasa idi, yeryüzü, üzerindekilerini içine geçirirdi;
sadık kişiler olmasaydı, yeryüzü tamamen fesada uğrardı;
alimler olmasaydı , insanlar birbirini kırardı;
Ahmaklar olmasaydı , dünya bir harabeye dönüşürdü;
Rüzgar olmasaydı ,yerle gök arasında her şey kokuşurdu.

24 Ağustos 2017 Perşembe

BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI BİLMEM AYETİ

AHKAF SURESİNİN 9 NCU AYETİDİR:"DE Kİ:BEN PEYGAMBERLERİN İLKİ DEĞİLİM.BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMEM.BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM.BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM"
Ebussud Efendi bu ayetle alakalı olarak  Peygamber(sav)7in bilmediği şeyler peygamberlik vazifelerinde dünyevi olarak yaşanacak bir takım olaylardır.Yoksa ahirette meydana gelecek şeyler değldir.Zira ahiret hallerini bilmek peygamberlik vazifelerindendir.
Bu ayetten şu çıkarılabilir:Peygamberler tebliğci ve uyarıcı olarak gönderilmişlerdir.İnsanları doğrudan hidayet etmek gibi bir tasarrufu yokturAncak Allah Teala dilediğine hidayet eder.Gayblerin bilgisi Bizzat Allah'a aiddir.Peygamberin ve veli kulların gaybden haber vermeleri vahiy vasıtasıyla ,Allah'ınh ilham ve talimiyledir.

CENNETİN ANAHTARI KELİME

Bayezid Bistami (K.S)'YE "Bir topluluk cennetin anahtarının "la ilahe illallah"kelimesi olduğunu söylüyor,buna ne dersin diye sordular.
Oda "-Evet doğrudur, fakat dişleri olmayan bir anahtar kapıyı açmaz.O anahtarın dişleri dört şeydir;
dili yalan,iftira ve gıybetten uzak tutmak,
Kalbi hile ve hıyanetten safi kılmak,
Haram ve şüpheli şeyleri karnından çıkarmak
Amelini bidat ve hevadan temizlemektir" dedi.
Şu durum ortaya çıktı ki kişi insanların en hayırlısı olan Hz.Muhammed (sav)'in getirdiği Kur'ana uymakla içini ve dışını her türlü kir ve pislikten temizlemelidir.İşte büyü ve keramet bu ittiba ile farkedilir
Ulema demiştir ki :Sihir ve büyü ,fasık,zındık ve kafirlerin ellerinden zuhur eder ki bunlar ne şeriatın hükümlerine,ne de sünnete ittiba etmezler.Evliya ve Allah dostlarına glince , onlar sünnet ve şeriatın ahkam ve adabına uyarak en yüksek dereceye ulaşmışlardır.Şeyhler şöyle demişlerdir:Allah'ın salih kullarına kötülük yapmanın en hafif cezası , onların bereketlerinden mahrum olmaktır.Yine meşayih:"salih kullara muhalif olup onlar hakkında kötü konuşup kötülük yapanların imansız gitmelerinden korkulur" demişlerdir.

BİN DİRHEMLİK TEK TAŞ YÜZÜK

Ömer bin Abdülaziz'in kulağına "senin oğlun bir yüzük yaptırmış, bir dirhemede bir taş satın alarak yüzüğü kaş yapmış" şeklinde bir haber ulaştı.Ömer b.Abdülaziz oğluna şöyle bir mektup yazdı:"Ey oğul! duydum ki kaşı için taşına bin dirhem verdiğn bir yüzük yaptırmışsın.Eğer benim rızamı istiyorsan o yüzüğün kaşını sat ve o parayla bin aça yemek ver.Bir parça gümüşten kendine bir yüzük yap ve onun üzerine şöyle yaz;kendi kıymet ve değerini , kendi haddini bilen kimseye Allah rahmet etsin"Çünkü büyüklük , Celal sahibi Allah'ın sıfatıdır.

HAYVANLARIN HAKİKATI

Ahirette yapılan kötülüklerin ,alay edilenlerin hakikatı meydana çıkacağından şu hayvanlar şeklinde bu dünyada mevcuttur. Buna sıfatın mevsufları da denilebilir.
Haram DOMUZ suretinde,
Hırs FARE ve KARINCA  suretinde,
Şehvet, MERKEP ve SERÇE suretinde ,
Gdap, PARS ve ASLAN suretinde,
Kibir, PANTER suretinde,
Cimrilik, KÖPEK suretinde,
Kin, DEVE suretinde,
Dil ile başkalarına eziyet etmek, YILAN suretinde ,
Yeme-içme ve uykuda oburluk,MANDA ve SIĞIR suretinde,
Kendini beğenme , AYI suretinde,
Livata, FİL suretinde
Hilebazlık, TİLKİ suretinde,
Geceleyin hırsızlık, SANSAR ve GELİNCİK suretinde
Riya ve haksız dava, KARGA,SAKSAĞAN ve BAYKUŞ suretinde
Oyun eğlence,HOROZ suretinde,
Faydasız düşünce, BİT ve  PİRE suretinde ,
Ölüye ağlamak, CIRCIR ve AĞUSTOS BÖCEĞİ suretinde ,
Amelsiz ilim, KURU AĞAÇ suretinde,
Hak yoldan dönmek,yüzü enseye dönmüş olduğu surette ortaya çıkacaktır.Bu ve benzeri daha başka amellerinde muhtelif ve değişik tezahür şekilleri olduğu söylenir.Ahirette insanların karşısına "semere" olarak çıkan her şey onların kötü amelleriyle dünya tarlasına ektikleri ekindir.

ANAHTARLAR

YAKİNİN MERTEBELERİ VARDIR:
1-İlmel Yakin:Kesin  ve isabetli bir fikir,istidlal ve batını idrak ile hasıl olan ilimdir.Gaybe kesin olarak inanmış alimlere mahsus bir ilimdir.Bu ilmi mertebe ancak mukaddes ruhlarla münasebetle artar.
2-Ayne'l-yakin:Ayn'ın ancak yakin mertebesi vardır.Bu da malum olan müşahedeyle hasıl olur.Bu mertebe ancak ikilik perdesinin vail olmasıyla artar.Bu sefer " ayn " hak olur.
3-Hakke'l-yakin:Bu mertebenin artması bundan sonra bir daha perdenin gelmemesidir.Ayn7el-yakin evliya, hakke'l-yakin enbiya içindir.Ancak hakke'l-yakin'in batını ki bu hakiatü'l-ykindir.Bu mertebe yalnız Peygamberimiz (sav)'e mahsustur.B mertebeler ancak ciddi mücahede ile eldeedilir.
Mesela devamlı abdestli olmak,az yemek,çok zikretmek,göklerin ve yerin melekutunu düşünerek sükut,farzları ve sünnetleri eda,hak ve farz olanlardan başka herşyi terk etmek bunlardandır.Az uyumak, mal ve eşyayı azaltmak, helal yemek, doğru sözlü olmak, kalben hep Allah'ı murakabe halinde olmak bunlardandır.İşte bütün bunlar MUAYENE VE MÜŞAHEDE ANAHTARLARIDIR.Bunların hepsi Peygamberimiz (sav)'in şeriatının prensiplerindendir.

ALLAH'IN RAHMETİNİ DARALTMAYALIM

Fitne devrinde olduğumuz için ortalık Allah adına ahkam kesenlerden geçilmiyor.Müslümanın yaptığı her hareket İslam adına değerlendirilip yargılanıyor.İtiraz edenler,eleştirenler kendileri yaşamadıkları halde süslü kelimelerle haklılıklarını ifade etmektedirler.Kendi akıbetleri konusunda eminmişçesine karar vermektedirler.Evliyanın tüm büyükleri atacakları bir adım sonrası için dahi nefsin elinde oyuncak olma endişesini taşımaktadırlar.
Kelam ve fıkıhtan dem vuranlar cenneti kendilerince parselleyip ifrazla işgal etmektedirler.Sanki cennetin giriş kapısnın güvenlikçisiymişçesine cennetlik/cehennemlik sınıflandırmalarını çok kolay ifade etmektedirler.

Molla Cami hazretleri Silsiletül-z'zehep ADLI ESERİNDE ŞÖYLE DEMİŞTİR:
Kimin ehl-i kıble olduğunu ,
Hz.Peygambere (bav) iman ettiğini bildikten sonra,
Onda ilim ve amel bakımından yüz bidat,
Hata ve yanlışlıkta görsen,
Onu serzenişten dolayı tekfir etme,
Onu ehli nardan sayma.
Eğer bir kimsenin de sabah akşam
Din yolunda yrüyen Salihlerden olduğunu görürsen,
Allah Resulünün cennet-i Mev'a ile müjdelediği bir kimse değilse,
Yakin bir ilimle onu cennet ehlinden sayma,
Onun son gününden emin olma.
Şeyh Alaüddevle "Urve" kitabında şöyle demiştir:"Bütün islam fırkaları kurtuluş ehlidir.Peygamber (sav)'in :"Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak;biri hariç hepsi cehennemde olacak,işte o fırka fırka-ı naciyedir" sözündeki kurtulacak olan fırka ŞEFAATSIZ OLARAK kurtulacak olan demektir.

MAZERETLİ OLARAK ALLAH HUZURUNA GELECEK DÖRT SINIF

Ebu Hüreyre (r.a)'dan rivayet edildiğine göre  Peygamberimiz (sav)şöyle buyurmuştur:"Dört sınıf insan vardır ki bunların hepsi Allah'a bir hüccet ve özürle geleceklerdir.Bunlar FETRET DEVRİNDE ÖLENLER,İSLAM7A BUNAKLIK DEVRESİNDE YETİŞENLER,SAĞIR/DİLSİZ VE MATUH OLANLAR,BİRDE AHMAK VE SEFH OLANLAR:

ALNI SECDELİ GÜÇ SAHİPLERİNİN CİHAD İSTEKLERİ

Alnı secdeli güç sahiplerinde, tüm dünyayı ele geçirip herkesin alnının secdeye gelmesini istemelerinn altında yatan ,kişinin cihat ruhu olarak düşündüğü nefsinin sapıtmasıdır.Çünkü, o kişi hakikatta tüm dünya emrine ram olsun istemektedir.Cihad önce nefsinde yaşanır.zühd hali olmayan bir kimsenin dünyaya rağbeti en tehlikeli haldir.Bu gün bu ülkede içki devlet eliyle satılmakta,kumar devlet eliyle icra edilmekte,zina için ise binalar yapılmakta ve devlette buna izin vermektedir.Bu çarpıklığı eleştiren , din adına çıkıp konuşan bir kişiye de rastlanmamaktadır.Çünkü böyle bir çıkış yapan kişiyi devlete karşı gelmiş gizli hain olarak yaftalamaktadırlar.Ancak bilinmelidir ki güç,Hak teala tarafından verilmiş bir nimettir.Bu nimet Hakk7ın hoşlanacağı işlerde kullanılmaz ise sahibi için felaket olur.

KÖR IŞIKTAN FAYDALANAMAZ

 Ali el-Havvas hazretleri öğüt olarak der ki:”Şimdiden kendi başının çaresine bak,bir dosta veya bir şeyhe bel bağlama, çünkü onların herbiri  yarın kendi derdine düşecek. Amellerini gösterişten arındır.Çünkükıyamet günü amellerinin nuru , onları yaparken sergilediğin ihlasla orantılı olacak.Şunu da bil ki bu dünyada gözleri kör olan ,gözleri gören bir adamın tutuğu ışıktan yararlanamadığı  gibi münafık da yarın müminin nurundan aydınlanıp istifade edemeyecek.”

KALBİ MEŞGUL EDEN HEDİYE

Malik b.Dinar hazretleri evinde hasır, Mushaf ve ibrik dışında bir şey bırakmazdı.Bir keresinde adamın biri kendisine yepyeni bir ibrik vermişti.Sabah olunca Malik bu ibriği bir arkadaşına verir ve “Kardeşim bunu al, biri evimden çalacak diye kalbimi meşgul edip durdu.” Der.

İBLİS-DÜNYA İLİŞKİSİ

 Hasan eş-Şazeli hazretleri demiştir ki:”Dünya, İblis’in kızıdır, bu kızın nikahına talip olan babasının kapısına çok gider gelir.Nihayet razı edip kızını aldığında da bu kez İblis hep damadının yanında kalır.”

ALTIN VE GÜMÜŞ ÜZERİNE

Tevratta şöyle yazılıdır:”Dünya sevdalısı bir gönlün hakkı söylemesi haramdır”
Yahya b.Muaz (r.h)”Biliniz ki gümüş bir akreptir, panzehirini iyi kullanmayanı zehiri öldürür deyince sorulur:
-Panzehiri nedir?
Cevap verir:
-Helalinden kazanılıp yerli yerinde harcanmasıdır.

MÜNAFIKLARIN KUYRUĞU OLSA İDİ

MÜNAFIKLARIN KUYRUĞU OLSAYDI 
Malik b.Dinar hazretleri şöyle diyordu:”Eğer faraza münafıkların kuyruğu olsaydı kalabalık oluşlarından ötürü müminler yer yüzünde ayak basacak yer bulamazlardı”
Efendimiz (sav),zamanındaki münafık olanların listesini bildirdiği sahabe efendilerimizden Huzayfe (r.a) şöyle diyordu:Rasulullah (sav)zamanında adam öyle bir laf söylerdi ki bu lafı yüzünden münafık oluyordu.Oysa ben şimdi bir mecliste aynı sözü herhangi birinizden on kere duyuyorum;adam sözünün tehlikesinin farkında olmuyor”.
Hadiste buyuruluyr ki:”Münafığın himmeti yemeğe ve içmeğe, müminin himmeti ise oruç ve namazadır.”
Hatem el-Asam (ra) şöyle diyordu:”İbadet ve taatlarda bulunmasına rağmen ağlaması müminin alameti; amel etmediği halde gülmesi ise münafığın belirtisidir.”
Fudayl b.İyaz (ra)’ın bir sözü:”Mümin,hurma fidanı diktiği halde diken bitecek diye endişe duyar,münafık ise diken ekmesine karşın hurma meyvesi umar.”

23 Ağustos 2017 Çarşamba

HÜKÜMDARLAR BİR MEMLEKETE GİRDİLER Mİ AYETİ

"Melike:"Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının ulularını  alçaltırlar."ayetinde  (Neml 34) rabbani sıfat hükümdarları , tecelli ile insani şahıs memleketine girdikleri zaman insani ve hayvani tabiatı ifsat etmek suretiyle orayı perişan ederler.Oranın halkının uluları olan nefsi emmare  ve sıfatlarını. tecellinin gücüyle zelil oldukları için alçaltırlar, hor ve hakir kılarlar.İşte onlar peygamberlere ve velilere böyle yaparlar.
İbn Ata (r.h) der ki:"Kalbde Hakk'ın sultanı ve tazimi zahir olunca bütün gafletler dağılır gider.KALBİ HEYBET VE İCLAL(YÜCELTME)KAPLAR.Artık onda Hak'tan başkasına tazim kalmaz.Azaları ancak onun taati,dili ancak O'nun zikri ve kalbi de O'na hakkıyla hürmeti yerine getirir.

HZ.SÜLEYMAN PEYGAMBERİN BİLMEDİĞİ ŞEYİ BİR KUŞ'UN BİLMESİ

Neml suresinde,hüdhüd kuşu mazeretini Hz.Süleyman'a arz ederken "Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim.."demiştir.Mürsel bir peygamberin bilmediği bir ilmi bir kuşa tahsis eden Allah Teala'nın kerem ve rahmetinin genişliğine iişaret eden bir ayettir.Denilir ki peygamberlik konusunda faydası olmayan bir ilmi bilmemek , nebi ve rasulün peygamberliğine noksan getirmez.Efendimiz Sav :"FAydasız ilimden sana sığınırım" diyerek Hakk'a dua etmiştir.

İSKENDERUN İL OLUR MU?

Azizim,Sultanım,sebebi hayatım Necib Efendi 2002 Akparti kuruluşundan sonraki bir kaç sene içinde şöyle demişti:Türkiye'de il sayısı 100 'e çıkacak.Dün internet haberlerinde İskenderun ismi  Türkiyede il yapılması düşünülen 25 büyük ilçe arasında gösterilmiş.Haber kaynağı bunun Kanun Hükmünde Kararname ile gerçekleşeceğini söylüyor.Bekleyip göreceğiz.Ama inanıyorum ki geleceği yirmi yıl öncesinden gören Allah dostları mevcut.Biz kolay inanmıyoruz.Çok yakinen biliyorum ki,Cenab-ı Hakk, dostlarının isteğini kırmıyor.Tecelli ettiriyor.Büyükşehir yasası çıkarken Türkiye'de belde iken ilçe yapılan bir kaç yerden birisi Hatay/Payas'dır.Acaba doğu batı,kuzey-güney mülki sınırlarının uzaklığı üç kilometre dahi gelmeyen bir belde nasıl ilçe yapıldı?Belediye başkanı MHP li idi sonra AK Partiye geçti.Ama ilçe yapılmasındaki manevi himmeti sanırım unutmamıştır.

NEFSİN FARKLILIĞI

KİMİN MURADINI YERİNE GETİRSEN SANA İTAAT EDER,
NEFİS İSE BÖYLE DEĞİLDİR, O DİLEĞİNİ ALDIKÇA SERKEŞLİK EDER

MÜMİN VE YAHUDİ FARKI

Hikaye edildiğine göre Allah'a kırk yıl ibadet eden bir Müslüman,Allah'a dörtyüzıl ibadet eden bir İsraili'den daha fazla sevap ve ödül alır.İsraili "ya Rabbi sen adilsin(bu durum niye böyledir?)diye sorar.Allah Teala "siz İsraililer peşin cezadan korkar  da bunun için bana ibadet edersiniz.Muhammed ümmeti ise azaptan güvende oldukları halde bana ibadet ederler"byurur
Molla Cami şöyle demiştir:
İhlas nedir? Amel ve kazancını,
Hileci nefsin karışıklığından temizlemektir.
O kazançtan dolayı gam ve kederli olma
O mal ve kazanca gönül bağlama
Onu kesenden çıkar,
Gölgen o mal ve kazancın üzerine düşmesin

SİYASETİN KEMALİ ADALETİN KEMALİ İLE MÜMKÜNDÜR

Hazreti Süleyman Hüdhüd'ın yokluğuna kızmış ve huzurda olmaması nedeniyle eğer mazeret getirmezse "Ona şiddetli bir azap edeceğim ya da onu boğazlıyacağım.Yahut da bana (mazeretini belirten) açık bir delil getirecek" buyurmuştur.Ayette işaret etmektedir ki hükümranlığın/memleketin korunması, siyasetin kemali ve adaletin kemali ile mümkündür.Dolayısıyla suçluları cezalandırmaktan vazgeçilmemeli , araştırıldıktan sonra açık özrü olanlar kabul edilmelidir."Hüdhüdün boğazlanması" kavramından İDAM CEZASININ varlığının gerekliliğini anlamaktayız.Çünkü en caydırıcı ceza usulü idamdır.

HAZRETİ SÜLEYMANIN HÜDHÜD'Ü SORUŞTURMASI

Hz.Süleyman kuşlardan oluşan divanını topladığında hazır olması gerekenler içinde hüdhüd kuşunu göremedi ve onu soruşturdu.(Neml suresi 20,21 ayetleri).Bu ayetlerden çıkan işaretlerden biri de şudur ki:Devlet idarecisi,emri altında bulunan insanları araştırıp takip etmelidir.Hüdhüd belkide o topluluğun en aciz bir üyesi idi.Buna rağmen Devlet reisi tebaası içindeki en değersiz kişiyi dahi soruşturup ahvalini araştırmalıdır.Bugün her ne kadar Makam sahiplerinin "Halk günü" deyip insanları dinlemeye zaman ayırdıkları bir günü mevcutsa da zayıflar buraya ulaşıp seslerini duyuramamaktadır.Ancak,bugün BİMER,CİMER gibi şikayet hatları bir derece insanların rahatsız oldukları konuları idarecilere ulaştırmada etkindirler.Artan nüfus yoğunluğu birebir insanla ilgiyi zorlaştırsa da tekniğin tüm imkanları bu zorlukları ortadan kaldırmaktadır.Yeter ki niyetler samimi olsun.

MÜRŞİT VAKTİN SÜLEYMAN'I ,VAKTİN İMAMIDIR

Vaktin Süleyman'ı mürşitlerdir.Kalb iklimleri kendisiyle korunan ve gaybların sırlarına muttali olan mürşidi kamildir.Her şey istese de istemese de ona boyun eğer.İstemeyerek ona boyun eğenler şeytanlardır.Şu halde mutlaka zamanın imamını tanımak ve isteyerek ona itaat etmek lazımdır.Efendimiz (sav):"Kim zamanın imamını tanımadan ölürse,(bir çeşit)cahiliyye ölümü üzere ölmüş olur" buyurmuştur.(Müsned 4-96 hadisi)

ALLAH'IN NİMETİYLE HOŞNUT OLACAĞI İŞLERİ YAPMAK

CEnab-ı Hakk'ın lütfetmiş olduğu dünyevi nimetlerin şükrü, o nimetler vasıtasıyla Allah'ın hoşnut olacağı işleri yapmaktır.Bir kimseye Cenab-ı Hakk  bulunduğu toplumda yöneticilik yapma lütfunu bahşetmiş se o kimşe bu makamı Hakk'ın hoşnut olacağı işleri yapmakta kullanacaktır.Neml Suresinin 19 ncu ayetinden bu anlaşılmaktadır."Gerek bana gerek ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl."

SÜLEYMAN MÜLKÜNÜN DEĞERİ

Hz.Süleyman karıncaların reisine niçin askerlerini yuvalarından yeryüzüne çıkarmadığını sorunca  karıncanın cevbı şöyle oldu:"Ey Allah'ın peygamberi !Bize yeryüzünü verdiler kabul etmedik, yerin altını tercih ettik ki Allah Teala'dan gayri kemse halimizi bilmesin".Ardından karınca sordu:" Ey Allah'ın elçisi Hak Teala'nın sana ihsan ettiklerinden birini söyle" Hz.Süleyman :Ordularını taşıyan rüzgarı kendisine binit yaptığını söyleyince  Karınca şöyle devam etti:Bunun  anlamının ne olduğunu bilirmisin? diye soru ve ekledi:"Sana dünya mülkünden ne verdiysem hepsi bir rüzgar gibidir; gelir ama payidar kalmaz

HAZRETİ SÜLEYMAN VE KARINCA

Hz.Süleyman ordusu ile karınca vadisinden geçerken karıncaların reisi ile olan konuşması Neml suresinde geçer."Ey Karıncalar! Yuvalarınıza girin;Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin.(Süleyman ) onun sözünden dolayı gülümsedi ve dedi ki:Ey Rabbim ! gerek bana ,gerekse ana-babama verdiği nimetlere şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl.Rahmetinle, beni iyi kullar arasına kat." (Neml 18,19)
Bu sözlerden,karıncaların ordunun geçişi sırasında ezilmemesi endişesi yattığı gibi , Süleyman'ın ordusunun ihtişamını görerek karıncaların dünyaya meyletmesi ve gaflete düşmemesi için yerin altına girin öğüdü olduğu da söylenir.Karınca reisi :Benim kasdım karıncaların yerde telef olmaları değil,muradım onların senin görkem ve debdebene kapılıp askerlerine bakarken Allah Teala'yı anmaktan geri kalırlar ve gaflet meydanında çiğnenip zelil olurlar.Senin saltanatını gördüklerinde içlerinde dünyaya meyletme arzusu belirir, halbuki dünya Hakk'ın düşmanıdır.Çünkü,göz, dünyaya ait saltanat ve ihtişamları gördüğü vakit sahibini onlara kavuşmaya meylettirir.Onlara sahip olma ve malik olma duygusuyla ahireti boşlayıp dünyaya meyledebilir.Gazetelerin magazin haberleri bu yüzden ilgi çeker.Para sorunu olmayan şöhret sahibi kimselerin tatilleri,yeme içmeleri,meskenleri ve arabaları diğer fakir insanları(karıncaları) meşgul ederek onların ihtişamına ilgi ve özlem duyarlar.Bunun tedbiri ise gözleri kapatmak o mekanda bulunmamaktır.

22 Ağustos 2017 Salı

ALLAHIN KABUL ETTİĞİ BİR TESBİH,SÜLEYMANIN MÜLKÜNDEN KIYMETLİDİR

Bir defasında Hz.Süleyman yer ile gök arasında seyrederken Allah Teala ona şöyle vahyetti."Konuşulan her şeyi mutlaka rüzgarın senin kulağına ulaştırmasını da senin mülk ve saltanatına ilave ettimn".
Hz.Süleyman (a.s)gökte seyrederken yerdeki bir çiftçinin yanından geçti.Çıftçi hayret ederek" Davud ailesin büyük bir mülk verilmiş" dedi.Rüzgar bu sözü Hz.Süleymanın kulağına getirdi.Bunun üzerine Hz.Süleyman aşağıya indi.yürüyerek çiftçinin yanına vardı.Ona şöyle dedi:"Güç yetiremiyeceğin şeyleri temenni etmeyesin diye senin yanına yürüyerek geldim.Allah Teala'nın kabul ettiği bir tesbih ,Davud ailesine verilenlerden daha hayırlıdır." dedi.

KUŞLARIN VE HAYVANLARIN SESLERİ

Kuşların ve vahşi hayvanların sesleri , bütün varlıkların hareketleri nebilere,resullere, ve arif velilere Allah'dan bir hitaptır.Onlar bunları hal ve makamlarına göre anlarlar.Nebiler veRasuller onların dillerini ve kesteddikleri manaları bilirler.Evliya ise onların dillerini değil , hallerini bilip anlarlar.Yani bizatihi onların dillerini bildikleri için değil,Allah Teala'nın ilhamıyla kalplerine düşen ,onlarla ilgili hususları seslerinden anlarlar.
Yine denmiştir ki Kuşlar, bedenlerde konuşan ruhlardır.Hak ile Hak'dan konuşur.Onların konuşması ,nurların diliyle remzleri ve sırları telaffuzdur.Onları sadece aklı ve kalbi uyanık olan firaset ehli işitir.İşaretin en latifi ise , Allah'ın zatının ilimlerini ifade eden sıfatların kuş dillerini , ezeliyatın hükmünün hakikatlarını haber veren O'nun fiillerinin kuş dilini bilmemizdir.
Ebu Osman Mağribi (k.s) der ki:"Kim bütün hallerinde Allah ile sıdk ve doğruluk üzere olursa , her şeyi O'ndan öğrenir.Kendisi de her şeyden anlar.Nitekim yolcuların davul sesini işitmeleri hareket  ve konaklama vaktini bilmeleri için bir delildir.İşte Hak Sübhanehu huzur ehline muhtelif sesleri işittirerek  ve görünen hallere şahid olarak  bir çok ilim ve fenlere muttali olmayı tahsis eder.Nitekim şöyle denmiştir:
Kişinin tefekkürü olduğunda ,
Her şeyde onun için bir ibret vardır.

ALLAH'IN LÜTUFLARINDAN HABER VERMEK

"Ey insanlar bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip)verildi."(Neml 16).Hz.Süleyman,kendisine Hak Teala tarafından bahşedilen mevhibeleri insanlara ifade etti.Bu davranış sadece kendisinde temkin hali hasıl olanlara mahsustur.
Hz.Süleyman (a.s) halka Allah'ın kendisine bağışladıklarından haber verdi.Çünkü temkin derecesine ulaştığı zaman temkin ehli bir kimsenin , müminlerin imanının artması  ve münkirler aleyhine delil olması için halka kendisinde bulunan Allah'ın mevhibelerinden haber vermesi caiz olur.Allah Teala "Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an"(Duha 93/11) buyurur.
80 yıllar içinde Gaziantepte,Kadri meşayihlerinden Bilal Baba'nın oğlu Hilmi Baba ile alakalı olarak bir TV proğram yapımcısı (muhtemelen Sadettin Teksoy olabilir) Hilmi Baba'nın bir tüfekle horoz'a ateş etmesini ve horozun bundan etkilenmemesi görüntüsünü televizyondan göstermişti.Bu keramet umuma açık olarak gösterilmişti.Bu gösterimde Hilmi Baba hazretleri temkin makamında olduğu için Cenab-ı Hakk'ın kendisine verdiği bu lütfu aşikar ederek  fizik ötesini inkar edenlerin acziyetini göstermişti.Bu husus gayet ince ve nazik bir durumdur.Eğer içerisine azıcık nefis yol bulursa Cenab-ı Hakk bu lütfunu geri çeker ve o kişi rüsva olur.

HZ.SÜLEYMANIN,HZ. DAVUD'A VARİS OLMASI

Neml suresinin 16 ncı ayetinde buyurulan "Süleyman Davud'a varis oldu."ayetinden işaret edilen bir hususta şudur:Kalb Süleymanı,ruh Davud'una varis olur.Çünkü hazret-i ilahiyyeden sadır olan her varid,ilham,işaret,vahiy ve rabbani feyz ruha geçer.Ruhun letafetinin kemalinden dolayı ondan kalbe ulaşır.Çünkü kalb safası(temizliği ve berraklığı)ile onu kabul eder.Kesafet ve selabetiyle de onu muhafaza eder.Bundan dolayı kalb ruhtan daha şerefli kılınmıştır.Bu yüzden Süleyman (a.s) Davud (a.s)'dan daha isabetli hüküm verdi.Rasululah (sav)'de "Ey Vabisa ! Kalbine danış/kalbinden fetva iste"buyurmuştur, ruhuna danış buyurmamıştır.

İLİM İKİ TÜRLÜDÜR

Birincisi şer'i vasıtalarla tahsil edilen beyan ilmi.İkincisi,gaybi keşiflerden elde edilen ıyan ilmi.Resulullah (sav)'in "Alimlere sor,hikmet ehline karış ve büyüklerle oturup kalk"hadisi ile kastedilen budur.Fetva isteme ihtiyacın olduğunda sadece beyan ilmini bilen alimlerden sor.Sadece ıyan ilmini bilen alimlere karış.Beyan ve ahkam ilme ile mükaşefe ve esrar ilmini bilen alimlerle de oturup kalk.Onlarla oturup kalkılmasının emredilmesi, dünya ve ahiretin faydaları bu beraberlikte olduğu içindir.

YEDİ KİŞİYE ÖĞRETİLEN YEDİ ŞEY

Allah Teala,yedi kimseye yedi şeyi öğretti:Adem (abs)'a eşyanın isimlerini öğretti.Bu meleklerin ona secde etmesine  ve selam vermelerine sebeb oldu.
Hızır (a.s)'a firaset ilmini öğretti.Bu onun Musa ve Yuşa (a.s) gibi öğrenciler bulmasına sebeb oldu.
Yusuf (a.s)'a rüya tabirini öğretti.Bu onun ailesini bulmasına ve saltana ermesine sebeb oldu.
Davud (a.s)'a zırh yapmayı öğretti.Bu da ona riyaset  ve derece elde etmesine sebeb oldu.
Süleyman (a.s)'a kuşların dilini öğretti.Bu da onun Belkıs'ı bulmasına sebeb oldu.
İsa (a.s)'a kitabı,hikmeti,Tevrat'ı ve İncil'i öğretti.Bu da onun annesinden töhmetin giderilmesine sebeb oldu.
Efendimiz (sav)'e şeriatı ve tevhidi öğretti .Bu da şefeatın varlığına sebeb oldu.

ARİFLER GÜNAH İŞLER Mİ?

 Ariflerin günah işlemesi avam gibi değildir.
İbni Arabi hazretleri el-Fütuhat’ta der ki:”Bilesin ki havassın günahları başkalarının tabiatından gelen şehvetin hükmüyle işledikleri günahlar gibi değildir.Onların günahları te’vil’de hata etmeleri ile olur”
Bunun izahı şöyledir:Hat teala , arifi billah bir kulunun muhalif bir amel işlemesini murad etmişse , tevil ile bu ameli işlemeyi ona süslü gösterir.Çünkü arifin marifeti , onu kendisinde bir hak taraf olduğuna şahitlik eden bir tevil olmaksızın muhalefete düşmekten alıkoyar.Çünkü arif asla hürmeti/haramı çiğnemez.Süslü gösterme ve tevil yoluyla mukadder bir hataya düşerse ,Allah Teala ona kendisini bu fiile sevk eden o tevilin bozuk olduğunu bildirir.Hitekim Hz.Adem hakkında da böyle olmuştur.Çünkü o ,tevil ile asi olmuştu.İşte o zaman arif şeriat lisanının kendisinin isyan ettiğine hükmettiği gibi o da kendisi aleyhine aynı hükmü verir.O bu hataya düşmeden önce tevil şüphesi bulunduğu için asi değildir.Nitekim müçtehit bir meseledeki meşru hükmün o olduğuna inanarak herhangibir hususta fetva verdiği zaman hata ile vasfedilmez.Sonra ikinci bir durumda delil ile hata ettiği kendisine zahir olursa , daha önce değil delilin zahir olduğu zamanda zahir lisanı onun hata ettiğine hükmeder.İşte böylece keşf hali içinde olan bir kulun tevil,süsleme, gaflet ve unutma olmadan asla Rabbine isyan etmesinin mümkün olmadığı bilindi.
Bayezid Bestami hazretlerine “Ehli keşften olan sir arif günah işler mi?diye sorulduğunda  “Evet,Allahın emri mutlaka yerine gelecek ,yazılmış bir kaderdir”(Ahzap 33/38)diye cevap vermiştir.Allah hakkında takyit ile (kayıt ve şart koşarak)hükmetmemeleri ariflerin edeplerindendir..Hak Teala ezeli ilminde onlar aleyhine bir şey takdir etmişse o mutlaka meydana gelir.Meydana gelince de o kimse için mutlaka bir hicabvardır.Bunun en azı tevil veya tezyin(süslü)göstermektir.


21 Ağustos 2017 Pazartesi

İŞLERİN SÜSLÜ GÖSTERİLMESİ

 Neml suresinin 4 ncü ayetinde:”Şüphesiz biz , ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik ve bu yüzden bocalar dururlar”buyurulmuştur.Bu nedenle bazı insanların bir ömür harcayarak nefsine hoş gelen bir iş peşinde koşmasının nedeni budur.Bunlar bir sanatın parçaları olabilir,şiir,heykel,resim,müzik,estetik, v.s kişiyi yaratılma maksadına uygun davranmaktan alıkoyuyorsa  işlerin ona süslü gösterilmesinin sonucudur.Bu insanlar gelecek olan zarar ve cezayı düşünmeksizin bocalar dururlar.

Mevlayı bulan herşeyi bulmuştur.Mevla’yı bulamayan ise , herşeyi bulmuş olsa bile işe yarar bir şey bulamamış, vaktini boşa harcamış demektir.