30 Eylül 2019 Pazartesi

İLMİN ÜÇ KADEMESİ

Bir şeyi idrak etmek ilimdir, fakat bu ilmin üç derecesi vardır. Birisi işiterek bilmektir; bu işiterek bilme, sebat ve istikrar olduğu vakit "ilmel yakin" olur. Diğeri girerek bilmektir ki "aynel yakin" derler. Üçüncüsü, kendi nefsinde vuku ile bilmektir, ki buna Hakkel yakiyn denir. Mesela "şecaat" denilen mana işitilmek veya ahlak kitaplarında okunmak suretiyle bilinir; fakat harp meydanında bir kimseden şecaatin zuhurunu görmekle bu ilim kuvvetlenir. Bu şecaat kendi nefsinde vaki olduğu vakit, evvelki ilimlerden daha kavi olan bir ilim hasıl olur ki, bu hali şecaatla tahakkuk demektir. Bu izahattan anlaşılır ki, henüz sübut ve istikrar bulmayan ilim, zandan yukarı ve fakat ilmin bu üç mertebesi yakininden aşağıdır. Bu nedenle beşerin önünde fitnelenmiş yol vardır ve beşer bu mihnet  ve meşakkat ta'biye olmuş yolda yürümek ve sefer etmekle mükelleftir....

29 Eylül 2019 Pazar

KİM SUÇLU

Cumhur Başkanına hakaretten dolayı 2007 yılından bu yana 12.000 den fazla dava açılmış. 2017 yılına ait soruşturma sayısı ise 20.000'in üzerinde. Anayasaya göre Cumhurbaşkanı tarafsız, ama icraatın başı olarak iktidar partisinin başkanlığını da yapabilmekte. İcraatla alakalı hususlardaki olumsuzlukları şikayet ettiğin takdirde çok kolay bir şekilde Cumhurbaşkanına hakaret suçu içinde mütalaa edilmekte. Savcılar bu hususta o kadar gayretli ki, davanın açıldığı hakim ise "ya farklı anlaşılırsam" sıkıntısı içinde. Değil Cumhurbaşkanı, sade vatandaş bile hakarete uğramamalı. Ancak, kötü yönetimin biriktirdiği duygular ifade edilirken, ifade hürriyeti sınırları daraltılmamalı "Reis" kelimesini kullananların %90 'ı meddah. Rızkını iktidardan umanların sayısı çok oldukça, Hak Teala, onları korkuları ile imtihan edecektir.

DİNİN PARA İLE BULUŞMASI

İslam adına felaketin, yozlaşmanın, zararın başladığı yer. Dünya ve içindekilerin aldatıcı cazibesinden kurtulma mücadelesi aslında İslam. Çünkü, örneği olan Peygamber (sav)'in dünyalık olarak sahip oldukları malum. Ertesi güne yiyecek stoğu yok. İnfak Kur'anda 72 yerde anılırken zekat 32 yerde anılmakta.Gerçek anlamda yaşanılsa, fakir müslüman kalmayacak. En azında zati ihtiyaçları karşılanmış olacak. Müslüman ne zamanki paraya ulaştı ki bugün bunun en yakın yolu siyasi iktidarı elde etmekten geçmekte, en büyük zarar İslam'a geldi. Çünkü, adına müslüman denilen idarecilerimizdeki bu saplantı dine zarar vermekte ve yeni nesile bu kötü örneğin savunması yapılamamakta. Akçalı konulardaki fetvalarda işin cabası. Necib Sultanım üç sene önce ifade buyurmuştu. İslam'a büyük zarar verecek diye...

27 Eylül 2019 Cuma

BİRLİKTE HAREKET EDECEK KİMSELER

Öyle insan tipleri vardır ki bunların davranışları diğerlerinin şevkini kırar, maneviyatını bozar, yapılan planları boşa çıkartır. Tevbe suresi 9/47 ayetinde buyrulmuştur: "Eğer onlar sizinle beraber çıksalar, ancak mekr ve gadr artırırlar idi. Sizin aranızda fitne ve muhalefet bırakmak isterler idi ve casusluk edip sizin kelamını onlara naklederler idi. Allah Teala zalimleri bilir".
Küçük cihat hakkında kalbi zayıf olan insanları bırakmak gerekir. Zira onlar, bu mücadelede söz ve davranışları ile sizin kuvvei maneviyyenizi zayıflatır. Münafıklar küfür ve iman arasında mütehayyir ve mütereddit olup, ne müminler ve ne kafirler tarafına mensupturlar" (Nisa 4/143)
Tabiat, zahiri süslü olan tavus kuşuna benzer. İnsana dünya ile alakalanma ve zahiri güzellik vesvesesini ilka eder ve sen onun bu ilkaatını kabul edip, o alakaya gönül verirsen sülukunda geldiğin makamdan aşağıya düşersin, çektiğin mücahede ve zahmet heba olur....

ABDAL KİME DEMİR?

Abdal kelimesinin kökeninde tebdil(değişmek)vardır.Sıfatı nefsaniyyesini, sıfatı hakkaniyeyye tebdil eden saadetli kimselere "abdal"denir ve ihtiyari ölümün adıdır...

MEŞGULİYETLER

Kafeste mahpus olan kuş,kafesin etrafını sarmış kedilerin pençelerini gördükçe hiç kafesten çıkmak istemez. Öbür alemden bir koku tatmamış olan kimse bu dünyadan gitmek istemez ve kendini dünyanın imarı hususuna vakfeder. Ancak hangi sanatta zirve olursan ol, ölüm geldiği vakit tüm o kabiliyetler kaybolur ve o sanatı öğrenmek için harcanan zaman ve enerji heba olmuş olur. İnsan gün sonunda hesap yaptığında, harcadığının karşılığında daha değerli eline bir şey geçmiş midir? Yoksa zarardadır.

25 Eylül 2019 Çarşamba

ÖLÜM NEDİR?

"Ölüm" ehli Hak ıstılahında "nefsin hevasını kam etmek"tir. İmdi nefsin hevasından ölen kimse, onun hidayete vasıl olmasıyla diri olur. Salik nefsani sıfatlarını terk edince ve bu sıfatların her birine mukabil ruhani sıfatlar kaim olur ki, bu sıfatlar hidayete ve inayete mensup olan canlardır. Salik-i aşk, bu sıfatlara iltifat etmeyip, hepsini Hakk'ın yolunda feda ve kendini kamilen Hak muvacehesinde yok eder ve bu mertebede salikin nazarında ikilik ve şirki hafi kalkar. Aşık feda ettiği bu canlardan her birine mukabil, Hakk'dan on baha alır...

24 Eylül 2019 Salı

MEDRESEDE AŞKA DAİR BİR ŞEY BULAMAZSIN

Aşk, derin bir dert olup ders vermekle ve nasihat etmek suretiyle izale etmek mümkün değildir. Çünkü aşk ilahi cezbelerden bir cezbedir. Aşkın ahvali, tavrı aklın haricindedir. Bunun böyle olduğunu bildikleri için akılları kemalat derecesinde olan İmam-Azam Ebu Hanife ve İmama Şafii ve İmam Ahmed bin.Hanbel ve İmam malik hazretleri asla aşktan ders vermediler.
Hz. Mevlana Efendimiz Divanı Kebir'de bu manaya dair şu beyitleri söylemiştir:
"Aşk mushafı, çok acib bir mushaftır. Dört mezhepden onun hakkında bir ayet yoktur. Aşk için Ebu Hanife ders söylemedi. Hanbeli için onun hakkında rivayet yoktur. İmam Malik aşkın kanından bi-haberdir.İmam Şafi için onun hakkında dirayet yoktur."
 Mezhep imamları, akıl ve temkin dairesinde müçtehid-idin idiler ve meşreplerinde aşkı ilahiye mağlubiyet hali vaki olmadı.Bu sebeple aşktan ders vermek ve ondan bahsetmek vazifeleri haricinde idi....

İNSANIN BU DÜNYADA YAPACAĞI ŞEYLER

Malum olsun ki, herkes kendi hakikatının istidadı ne ise, bu dünya hayatında o istidada yakışacak işler yapar ve onun istidadının iktizasına rehberlik eden gizli müvekkeller (güçler-zabıtalar)vardır; onlarda cin ve melaikedir. Cin şer ile, melaike hayr ile ilkaatta bulunur. İstidaatı şekavatı(günahı-nefse uymayı) tercih edenler şer tarafına  ve saadeti  ihtiyar edenler de hayr tarafına meyleder ve fiilleri de ona göre olur. Bu gizli bekçilere şu hadisi şerifte işaret buyurulur. "Sizden hiçbir kimse yoktur ki , cinden bir karin ve melaikeden bir karin olmasın"
Zarara uğramış birini görürsen yalnız başına da olsa iç aleminde bir bekçi ile birlikte gider, onun batınında bir musallat vardır ki ona, zahirde bu fiillerin icrasını emreder. Eğer o kimse batınındaki bu musallat olmuştan haberdar olsa idi feryad ederek Hakk'ın (Evliya)huzuruna koşup bu musallatın defini niyaz ederdi. Sırrı kader meçhuldür. Umulurki onun bu zararlı fiili,geçici olup dua ile kurtulunacak nevidendir. Onun için Hakk'a yalvarmak gerekir...

VATAN MUHABBETİ İMANDANDIR

Diyanet hocaları bu hadisi camilerde sık sık ifade ederler. Bu hadisi şerifin "vatan muhabbeti imandandır" aşıklar nazarındaki karşılığı, mürşidi Kamilin bulunduğu şehre ve o şehrin sultanı olan mürşidine olan sevgidir. İnsanı kamilin olduğu şehir, ilmi ledün şehridir.
Bir maşuk,aşıkına demiş ki;"Ey Delikanlı, şu gurbette çok yerler dolaştın gördün. Bunlar içinde hangi şehir latiftir? Aşık maşukuna cevaben dedi:"İçinde sevdiğim insan olan şehir gezdiğim şehirlerin hepsinden üstündür. Bizim şahımızın yaygısı her nerede olursa, o iğne deliği kadar dar olsa da, bizim için sahra kadar geniş ve ferahtır. Her nerede ay gibi Yusuf ola, her ne kadar kuyu dibinde olsa da cennettir....

EVLİYAULLAHIN KALBİNE GİRMEK

Bir insan Evliyaullahın kalbine hangi fiil ile girilmesi kabil olduğunu ve ne gibi bir fiil ile merdud olma tehlikesini bilemez. Binaanaleyh marifet kaynağı olan o kamilin kalbine girmek için ancak huzurunda zelil ve hakir olmak icab eder, belki onun huzurunda ihtiyar olunan zillet ve hakaret , o kamilin kalbine girmek için vesile olur. Zillet merhameti çeker. Vay o kimsenin haline ki insan-ı Kamil tekme mesabesinde kalbi ile bir kimseyi reddetmesidir. Böyle bir kimse evliya huzurundan uzaklaşır.bir daha o huzura gelmek isteği gider ve ateşi sönerek karanlık içinde kalır. Zira karanlık vahşi hayattır.

ALLAH ADAMLARI/PSİKOLOĞLAR

Psikoloji, insan ruhu, davranışlarıyla alakalı bir ilim dalıdır. Tıpta bir değer ölçüsü vardır. AZ-NORMAL-FAZLA. İşte normal ölçülerin ne olduğunu bilme, az olduğunun neye tehlike arz ettiğini, fazlasının da nerelere zarar verdiğini bilme,bu amaçla insan vücudunu inceleme önem arz eder. Bu görünen vücuttaki tespitlerdir.Vücudun görünmeyen kısmındaki az-normal-çok ölçüleri nedir? Psikolog ne yapar, kişi derdini anlatır, sıkıntılarını nakleder. Psikolog bu anlatımlardan hastaya tavsiyelerde bulunur, yönlendirir.
Tarikatta şeyh müessesesi vardır. Mürit onun huzurunda edep dairesinde hareket eder ve onun sohbetini dinleyerek tavsiyelerine uymaya çalışır. Seyrüsülukta insan sohbetle gelişirmiş,çocuğun anne sütüyle gelişmesi gibi. Mürşit sohbeti ise en yüksek verimli taamlar gibidir. Allah adamları en hakiki  Psikologlardır. Aslında insanlık onlara muhtaçtır. Evliyaullah insanın vücudunu ve ruhunu tamir eder. Bu bir anda olmaz. Bir süreç içinde başarılı olunur. Başarıya ulaşmak için öncelikle Allah adamına güvenmek ve tabi olmak gerekir. Akabinde Allah adamına muhabbet edip, onun gönlüne girmek gerekir. Bu temin olunduğunda ister onun huzurunda ol isterse uzağında ola tefekkür ve hayal ettiğin vakit huzurdasın. Manevi akış ve himmet başlar. Bu inancı içinde olduğun vakit psikoloğa gerek bile kalmaz çünkü hakikisi önündesin

MELAİKENİN CİSİMLENMESİ

İbn-i Arabi hazretlerinin Fütuhatı Mekkiyyesi veFüsusül Hikem kitaplarında alemi gaybdan bahsedilir. Melaike, alemi his ve şehadette, kesif bir şahıs gibi görünmezler, zira ruhturlar. Alemi hayalde muhtelif suretleri temsil ederek görünürler. Bu temsil ,görenin ahval ve itikadı ile münasebettardır. Hazreti Cebrail, Hazret-i Meryem (a.s)'a genç delikanlı şeklinde, diğer melaike-i kiramın Hz.Lut'a, Hz.İbrahim peygambere ve evliyaya, sülehaya temessül etmeleri vakidir. Onların bu cisimlenmeleri durumunda, Peygamberin, evliyanın, Salih insanın yanındakiler onları göremezler. Zira alem-i hayale dahil olan yalnız Peygamber,evliyadır. Eğer o huzurda alemi hayale dahil olan kimseler varsa onlarda cisimleneni görebilirler. Melaike temessülde müşkül nakıştırlar, görenlere gör ehem hilal gibi zahir,hemde alemi hayale dahil olanlar gördükleri için, kalbde hayaldir.
Kalbe gelen hayal ya alem-i ulviden veya alem-i süfli'den olur. Hayal senin vücudunda tekevvün ettiğin cihetle, her nereye gidersen seninle beraberdir. Şu kadar ki ; alem-i ulviden gelen hayal , hayal-i asli ve sabittir,alem-i süfliden gelen hayal ise, hayal-i batıl olup,peyderpey suver-i alemden münakis diğer süfli hayaller ile bozulur.Yani bir hayal diğer hayali bozar. Alemi ulviden gelen hayal sabit olduğunda, alemi süfliden gelen hayal kaçar(bozulur)...
İbni arabi hazretleri Batılıların merak ettiği islam şahsiyetlerinin en başında gelir. Ancak eserlerindeki sırrı çözemezler. Bir tık öte aleme ancak Mümin olan kimselerden yetkin kılınan şahsiyetler geçebilir. Çünkü Kur'an meydan okumaktadır. Göğün katmanlarını geçmeleri mümkün değildir.

23 Eylül 2019 Pazartesi

ŞÖHRET Mİ ÜSTÜN, MAKAM MI?

Bir vergi hakiminin, sinema oyuncusu Kıvanç Tatlıtuğ ile selfi çekmesinin fotoğrafını gördüğümüzde şöhretin makamdan daha üstün olduğuna kanıttır. Anayasal teminatı bulunan, Hakk'ın yeryüzündeki Adil isminin tecelli ettiği bir insan ve Allah'ın verdiği güzelliğin sarhoşu olmuş normal bir vatandaş. Bundan çok dersler var siyasal iktidar için:Yargı teşkilatını budamada alelacele davranış ve akabinde stajı bitmeyenlerden hemen hakim ataması yapma teşkilata bu şekilde zafiyetler yaşatılabilir. Derhal temizlemek gerekir. Liyakatsıza  makam teslim etmek makama zulümdür adaletsizliktir.

VAKİT DEĞİŞİYOR

İstisnasız tüm oluşumlarda tümüyle bir çöküş mevcut. Bu çöküş insan eliyle gerçekleşti. İktidarın görünen akıbeti, yerine namzet olanların alınlarındaki bulaşıklıklar bir ümit vermiyor. Diyanetinin iktidara bağlı memur kılınması ve iktidar sahibine amirim demesi bağımsız iradesini ortaya koyamayıp kapalı kapılar arasında gıybet yapması. Mevcut tarikat bakiyyelerini devam ettirecek mürşitlerin kaybolup bu işte kendini yetkili görenlerin dünyevileşme ile hastalığa düşmesi, beklenen insanın şeriat hususunda da değişiklik yapacağını büyükler ifade buyurmuştu. Şeriat hususundaki tasarrufuna ilk itiraz gelenekçi şekilde dini öğrenmiş (ezberlemiş) diyanet mensupları karşı çıkacaktır. Sonra tarikatı şekille sınırlandıran son kalan temsilciler karşı çıkacaktır. Necib Sultan'ım bu hususta buyurmuştu ki (yıllar önce). Giden mürşitlerin yerine yenilerinin gelmemesinin sebebi yetkili zat geldiğinde ona karşı çıkan-reddeden kisveli  islami grup olmasın diye". Tüm tarikatların hükmü kalkıp bir tarikatta toplanması için.
Dikkat edilirse dünyevileşen her tarikat yozlaşma nedeniyle İslama zarar vermekte. Hak teala, kendini ehlullah zımnında gösterenlere pek müsamaha etmemekte ve derhal cezası verilmektedir. Kim eliyle, siyasal iktidar eliyle.
Sorun şu:Vaktin sahibi hangi kılıkta ve meşrepte tecelli edecek? Onu nasıl tanıyıp tabi olacağız.?Sözlerinde ve icraatlarında alıştığımız kurallara aykırılık gözüktüğünde kaç kişi "saddekna"diyebilecek. Asıl zorluk burada. Necib Sultanım demişti; Allah Teala, ehlullah'a onu tanıtacak, o da ehlullahı bilecek. Peki böyle bir zat, maddi gücü nasıl elde edecek. Bu bizim avam aklımızın sorduğu sualler. Halbuki hatim yaparken Hz. Musa ve Firavun'u sürekli okuyoruz. Hz.Musa bir kişi idi. Elinde sadece bir asa vardı.vaktin süper gücünü aciz bıraktı. Kur'an'ın yazdığı bu hakikatin tekrar yaşanamayacağını kim söyleyebilir? Allah her şeye Kadir'dir dedikten sonra, bunda tereddüt olur mu?olmaz. Vakitler artık değişim zamanı. Sabırla bekliyoruz. Görmeyi diliyoruz. Çünkü Hak Teala bu ülke insanına İslamın bayraktarlığı görevini vermiştir.Irksal ayrım yapmadan Türkiye Vatandaşı tarihsel görevini yerine getirecektir. İnşaallah....

DİYARBAKIRLI ANALARIN AKİBETİ DOLARA BENZEMESİN

Çocukları terör örgütü PKK tarafından dağa çıkartılan Diyarbakır'lı annelerin HDP parti binası önündeki oturma eylemleri son günlerde medya gündeminde. Hangi merkez Tayyib beye bu fikri önermişse tereddütlü yaklaşmak gerekir. Annelerin bu tutumu nedeniyle örgütün bu kişileri parti eliyle teslim edeceği bir tiyatro olabilir. Ham hayal. Kürt insanına bu oturma ile bir mesaj verilmek isteniyorsa dikkatli davranılmalıdır. Zira; Devlet olarak biz arkanızdayız deyip ABD doları kullanmayın, dövizinizi bozdurun diye şov yapıp akabinde ihaleleri Dolar üzerinden yapmanın verdiği güvensizlik gibi, bu insanların bir müddet sonra kaderlerine terkedilmesini ve akabinde örgüt tarafından infaza tabi tutulmasının vebalini düşünün. Eğer bu annelerin oturmalarını HDP nin kapatılması davasına delil olarak kullanılacaksa bu senaryoda lütfen kadını kullanmayın, yüzlerce açık sebep var, onlara dayanın. Terörle mücadele namı altında harcanan devasa bütçenin harcanmasında menfaati olan odakları bulun. Kandilin boş dağlarına atılan bombaların maliyetini düşünün ve paranın nereye gittiğini görün.TSK içine sızmış ABD'ye hizmet edenleri deşifre etmekte mesai harcayın. Kozmik oda araştırmasında, PKK içine sızmış Mit mensubu fedailerimizin hainler eliyle bilgileri örgüte verilip bu canların  nasıl infaz edildiklerini müşahhas örnekleriyle kamuoyuna anlatın. Şehir efsanesi olarak kalmasın...

22 Eylül 2019 Pazar

HAYVANİYETTE KALANLAR İÇİN TARİH TEKERRÜRDÜR

İnsan hayvaniyet ve melekiyet katmanlarını cem etmiş bir varlıktır ve kendisine ilahi nefha yüklüdür. Nefs dediğimiz kısım hayvaniyet dünyasını, ruh dediğimiz kısım melekiyet dünyasını temsil eder. Hayvaniyet dünyası insan da nasıl olur?şüphesiz fiziksel olarak değil. Hayvanata mahsus huyları taşımak ve yaşamakla olur. Kin, öfke, hırs, cimrilik, kibir, ölümsüzlük isteği, şehevat, bunlar Devenin, kurdun, karıncanın, kazın, tavus'un karganın ve diğer hayvanatın karakterindeki ağır basan kısımlardır. Hayvanatın dünyasında olanlar için tarih tekerrürdür. Çünkü,onlarda, aynı hali yaşayacakları için sonları aynı olur. Sözü nereye getirmekteyiz: AKP içinden ayrılanlar ve Ak partinin durumuna. Bunun için tarihi anlatmaya gerek yok. Hayvanlar alemine bakalım. Hayvanlar aleminden ise vahşi olan türe. Ormanların kralı kimdir? Şüphesiz Aslanlar. Aslan ailesinin yaşam tarzını belgesellerde görmekteyiz. Erkek aslan yaşlanınca krallık mücadelesi başlar. Sürünün yetişkin erkeklerini ihtiyarlamadan evvel kral aslan dışlayıp gönderememişse, yetişkinlerden birisi ona kafa tutar ve bir kavgada alt edince yeni kral başa geçer ve sürünün dişileri ona tabi olurlar. Dışarıdan gelen yabancı iki erkek aslan, kral aslanla kavgaya tutuşunca sürünün dişileri duruma bakarak erkeğin yardımına giderler. Dişiler yabancı erkeklerden birisini oyalarken kral aslan yabancı tek erkeği pasifize eder. Bunu gören diğer erkek kaçar. Film bu. Davutoğlu, Gül, Babacan insanımıza neyi anlatacak.Yolsuzluk var idiyse niçin vazifeleri ifa ederken bunu ima ederek çekilmediler. En önemli olarak bu soru ile karşılaşacaklardır. Sonra, sıfırı tüketmiş bu ekonomi Allah'ın yardımı olmaksızın nasıl düzlüğe çıkabilir. Bence yaralanmış kral aslanın, kan kaybından ölmesini bekliyorlar, yoksa saldırmaya falan niyetleri yok. Armut piş, ağzıma düş yok. Kısmet kime? Vaktin sahibine. Tarih 2023   

SÜLUK EHLİNİN İLERİ GERİ GİTMESİ

Salik kah ruh aleminde ilerlemesi ve kah nefis alemine gerilemesi anlamındaki hareketlerini şöyle algılamak gerekir: Mesala bir hendeği atlayacak olan kimse, evvelen geri geri gider, ondan sonra şiddetle ileriye hücum ve hamle edip o hendeğin ilerisine atlar.
Bu sözler müridandaki kabz ve bast hallerini anlatmak içindir. Elimizi yumarız ve açarız. Mesela elini yummak kabzdır ve açmak basttır. Sen elini daima yumuk bir halde tutmazsın, daima açık bir halde tutmazsın, kah yumar kah açarsın.Yummayı açmak ve açmayı yummak takip eder. İşte kabz ve bast hali budur. Eğer elin daima yumuk yahut açık olursa bir hastalığa duçar olmuş bir halde bulunursun (Elini yumamayan yahut elini açamayan birisinin azası sakattır). Elin yumulup açılması bir sanat için gereklidir. Tutacak ve bırakacak. İki zıt hareketten bir eser doğacak. Kuşun iki kanadının varlığı gibi kabz ve bast halleri mühimdir lazımdır...

DEĞERLİ EŞYALARI İLE GÖMÜLENLER

Eski Mısır da firavunlar yahut aynı inancı taşıyan dünyevi saltanat sahipleri öldüklerinde kendilerine bir mezar odası yaptırılıp değerli eşyaları ile altınları ile gömülürmüş. İnançlarına göre tekrar dirildiklerinde bu eşyalar yanında olsun diye.
Ey insan, sen  Emanat-ı ilahiyyeyi hamil olduğun için bir altın hazinesi seninle olup, toprak altında yattığın vakit o hazine seninle beraber olur, sair eşyan gibi arta kalıp dağılmaz. O ilahi emanet senin ruhun ve onun sıfatıdır.o senin cenazenin önünde ileri gider ve defn olunduğun vakit mezarında  ve garipliğin zamanında senin munisin olur.
Bu hakikati eski mısır hakimleri farklı şekilde algılayıp, topraktan elde edilen hazineler olarak tefekkür etmiş oldukları gerekir. Toprak altına gömülenler mutlaka bir şekilde hazine meraklıları tarafından ortaya çıkarılıp çalınmaktadır....

AKILLININ VE AŞIĞIN GÖRECEĞİ

Akıllı kimse bir tık ötesini görür. Örneğin üzümü gördüğün de o üzümün sonuçlarından şarabı(meyi) görür. Bu ise zahire ait hususlardır. Aşık ise zahirde görünmemiş, zuhura gelmemiş olan şeyden atide (gelecekte) mevcut olacak şeyi görür"...

MAHLUKATIN RIZIKLARI

Efradı mahlukattan her bir mahlukun kendi mertebesine göre bir rızkı vardır ve insanda cisim itibarıyla hayvaniyyet ve ruh itibarıyla melekiyyet mertebeleri birliktedir. Eğer yalnız hayvaniyete ait rızk ile meşgul olursa, hayvan hükmündedir. Ve eğer yalnız melekiyete ait rızk ile, yani riyazet ve ibadet ve taat ile meşgul olursa, melek hükmündedir. Ve eğer Hakk'ın ism-i Zahirine taalluk eden cisminin rızkını itidal dairesinde verip, ruhunun gıdasını bol bol verirse, insaniyet mertebesinin hükmüne riayet etmiş olur ki bu mertebeye riayet hikmet ve irfan olur. Ve mertebe-i insaniyete ait Hakk'ın rızkı olur ve iki tarafın hakkına riayet eden ariften hesap sorulmaz; ve bu rızk akıbette onun boğazında kalmaz.
Vaktaki bu cisim ağzını bağladın ve nefsin hayvaniyyetini kesr ettin, ondan sonra ruhun ağzı açıldı ve ruhun ağzı  da sır lokmalarını ve maarif'i ilahiyye yemeklerini yiyici oldu.
Eğer cismi, nefis şeytanın sütü olan gıda-yı suriden keser ve onu riyazete sevk edersen, onun bu sütünün kesilmesi neticesinde pek çok hikmet ve marifi ilahiyye nimetlerini yersin ve ruhun bu nimetler ile beslenir.
Dünyada nefsin hazzı ve ferahı yaradır ve onun gamı, o yaranın merhemidir. Bundan dolayı Hak-Teala "Ferahlanma, Allah Teala ferahlananları sevmez" buyurur.(Kasas 28/76). Hadisi şerif'dir:"Muhakkak Allah Teala mahzun kalbi sever"...

19 Eylül 2019 Perşembe

YİYİP İÇTİKLERİMİZDEN SORGULANACAĞIZ

Yiyip içme, zaruret derecesinin üzerine çıkıp zevk haline gelirse yenilen ve içilenlerden sorgulanacağız. İki ayakkabı ve iki kat elbise bizim zaruretimizi karşılarken sayılarını çoğalttığımızda, nefsin zevkinin tatmini gerçekleşmiş olur.yiyecek ve içeceklerde de durum böyledir. Zira vücudumuzun devamı için gerekli olan gıda ve içecekler, ziyadeleştirilirse vücud makinası yorulur ve fakire tasadduk edilmesi iktiza eden o gıdalar nefsimizin isteğinin karşılanması yönünde sarfedilmiş olur ki  sorgulamaya tabi tutulur. Şeriat helal ölçüleri içinde hadiseye yaklaşırken takva ve zühd,nefsin tatmin edilmesine karşı çıkar ve ihtiyaç fazlasının muhtaca sarf edilmesini ister. Manevi gıdada durum tersinedir. Manevi gıdayı ne kadar alırsan al ruhu kuvvetlendirir.İnsanlar "Kulu min rızkıhi (Allah öyle Allah'dır ki, sizin için arzı münkad kıldı, onun etrafında yürüyünüz ve Allah'ın rızkından yiyiniz vennüşur Allah'a dır)(Mülk 67/15) ayetindeki Allah'ın rızkından yiyiniz hitabını ekmek olarak değil hikmet olarak anlamak gerekir.Allah yiyiniz dedi diye tıka basa vücudu doldurup cismini şişmanlattın, hikmet ve marifetten nasipsiz bıraktığın ruhu zayıflattın....

İNSANDA VUKUBULAN DARALMA VE FERAHLAMALAR

Kabz ve bast  halleri denir. Bunlar kalbe gelen duygulardır. Korku ve Ümit gibi. Hak Teala geceyi yaratmıştır ki gündüz maişet hırsıyla çalışıp bedenlerini yoranlar geceleyin istirahat ederek vücutlarını dinlendirsinler. Sürekli gündüz olsa(çalışma olsa) beden harap olur.Bu nedenle kabz dediğimiz sıkılma hali korkuyla insanı Hakk'a yönlendirir ve Hakk'a sığınarak ondan niyazda bulunur.Eğer bast dediğimiz sürekli ferahlık hali olsa idi,tıpkı varlıkta mal varlığının kıymeti bilinmeyerek harcanıp sarfedilmesi gibi,insan kazanmadan harcarsa nasıl iflas ederse, kabz hali dediğimiz sıkılma  nedeniyle Hakk'a yalvarma bir kazanç olur. Bu kazanç biriktikten sonra bast dediğimiz genişleme hali gelir.  Kabz hali uzun sürerse insanda bu dünyada yaşamamak isteği oluşur.Halbu ki Elemneşrah suresindebuyurulmuştur: Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır. Bu şekilde hayat devam eder. Sürekli güneş bir toprağa vursa o toprak kurur. Ancak kış olup yağmur ve kar yağsa, o yağmur nedeniyle toprak içindeki canlılar harekete geçer ve meydana çıkarlar.İnsan da bu iki halin hükmü altında yaşar.
Kabz Hakk'ın celalinden ve bast cemalinden zuhur eder ve Hakk'ın celalinde cemali,ve cemalinde de celali gizlidir. Eğer kalbine daralma gelirse , sen onun altındaki bastı gör,taze ol, kabzdan yüzünü ekşitme ve alnını buruşturma. Çocuklar gülücü, akil insanlar somurtkandır.
Eski tıpta gamın vücuddaki mahalli karaciğer,sevincin mahalli ise akciğer olarak gösterilir.Çocuk dünya ahırını görür tıpkı ahırdaki hayvanlar gibi ve arpa gemekle meşgul olan hayvanlar mutlu görünseler de o hayvanın akibeti kasap elinde kesilmektir.

ZAMANIN KUTBU ÜZERİNE

Kutbuzzaman, her devirde mevcut olan tek bir zattır ki cümle esmanın (isimlerin)mazharıdır. Hadis-i kutside ifade buyurulan: "Halkıma benim sıfatımla çık! Seni kast eden beni kast etti, seni seven, beni sevdi" nin muhatabıdır. Bütün idrakler, kutbu zamanın idrakinin gerisindedir. Ay ve yıldızlar nasıl ki güneşten ışık almakta iseler, diğer bütün insanlar da kutbu zamandan ışık alırlar.
Halife-i Hak  olan kutbı zaman, halkın nazarından kaçsa ve tesettür etse, hiç bir kimse o zatı bulamaz. Halk onun nazarından kaçsalar, o manevi şahıs halkın yolunu keser ve onların önüne çıkar. Kutbu Zaman'a Hak teala şehadet aleminde tasarrufu mübah kıldı, bu tasarruf ismi Zahir'in ahkamı tahtında vaki olur. Bu nedenle vaktin sahibi dediğimiz zat geldiği vakit maddi ve manevi tüm güçler onun eli altında olacaktır...

18 Eylül 2019 Çarşamba

HAK AŞIKLARININ EDEBİ

Hak aşıklarının konuşmaları,zahir ulemasına ters gelir ve bu nedenle onların sözlerini edeb dışı adederler. Çünkü aşıkların nabzında kaide ve intizam aranmaz,kaidesiz olarak atar.Kemali aşkdan dolayı şahı hakikinin yerine kendini koyar. cihan halkı nazarında  ondan edepsiz kimse yoktur ancak batında ondan daha edepli kimse yoktur. Aşık, ehli zahire göre edepsiz, ehli batına göre edepli."Ben Allah'a aşığım" diyen kimse hem Hakk'ın varlığını hemde kendi varlığını ispat etmiş olur ve Hak huzurunda varlıkta beraberlik davası bi-edepliktir. Ancak batına bakarsan aşıkta tecelli eden Hakk'dır. Bu nedenle zahiren başka, batınen başka hüküm verilir.

PARTİ MERKEZLERİ ÖNÜNDEKİ ANALAR

Çocukları PKK terör örgütü tarafından dağa  çıkarılmış anneler,Diyarbakır'da HDP binası önünde oturma eylemin başladılar.bunun akabinde ise AkParti binasında önünde,Fetö kalkışmasına katıldıkları gerekçesi ile Askeri okulla ilişkisi kesilen,müebbet alan öğrencilerin anaları oturma eylemine başladılar.Bu iki eylemde de analar suçsuz ve en tabi duuygu olan evlatlarını istiyorlar.Parti önünde oturmalarda,diyarbakırdaki oturuşları polis korumakta ve bakanlar seviyesinde ziyaretçileri eksik olmamaktadır.Bir parti binası önünde oturan anayı bakanın ziyareti devlet için zafiyettir.Çünkü Devlet,acziyetini göstermiş olarak telakki edilir.Çocuk nerede ise devletin görevi onu bulmak,getirmektir.Bir partiden meded ummak şeklinde algılanabilecek bu hareketin başlatılmasındaki amaç HDP yi terörün merkezi yapıp suçlamak ise oturma eylemi ile gündemde tutmaya gerek yok,partiyi hemen kapatma istemelisin.Eğer HDP yi halkın gözünden düşürmek amaçlanıyorsa bu öncelikle yöneticilerimizin kendi iç temizliklerini yapmaktan geçer.HDP önünde bir mağdur var iken,Ak parti önündekilerin mağduriyetine sebeb olmuşsan hiç inandırıcı olamazsınız.

EBU HANİFE HAZRETLERİ

Hayatının 50 yılı Emevi iktidarında,17 yılı Abbasi iktidarında geçmiştir.Henifi mezhebinin kurucusudur.Ne yazıkki mezhep imamlarımızın siyasi iktidarlara karşı olan görüşlerine kitaplarını nakledenler hiç yer vermemiştir.Mutlaka bu eserlerinde ayıklama yapılmıştır.İmam-ı Azam'ın sadece fıkıhla olan görüşleri bizlere aktarılmıştır.Halbuki İmam-ı Azam'a abbasi iktidarı kadılık(Ağır ceza reisliği)yapması teklifinde bulunmuş olup hazret bunu kabul etmemiştir.Çünkü bilmekte idi ki iktidarı işgal edenler doğruların söylenmesinden hoşnut olmayacaklardı.Belki zulümlerini yüzlerine söylemiştir.Kendisi hapishaneye atılmış ,verilen görevi kabul etmesi hususunda kırbaçlanmıştır.Hazret-i imam,bu işkenceye rağmen görevi kabul etmemiş ve hapiste vefat etmiştir.Bugün "Festakim kema ümirte"(Emrolunduğun gibi dosdoğru ol)ayetini yaşan insanımız pek az.Hele siyasi iktidarı eleştirecek kimse yok derecesinde.Aksine ,ortamı "savaş hali'darül harp)" addedip akçalı işlere fetva verenler oldukça fazla.Hak Teala tüm bunları bilmiyor mu? 17/25  dosyaların kapağını mecliste açtırmayabilirsin ama bakan efendinin koluna taktığı saatin tüm ülke insanı gördü.500 milyon dolar değerindeki uçağın varlık nedeni izah edilmedi.İzahtaki bu yetersizlik ve kapalılık nedeniyle İstanbul seçimlerindeki 13.000 fark 800.000 'e yükseldi.

17 Eylül 2019 Salı

CİHANDA DERVİŞ YOKTUR

Fani-fillah ve baki-billah olan bir insanı kamil dedi ki: "Cihanda derviş-i kamil yoktur, eğer varsa o derviş değildir. Belki o surette zahir olan Hak Teala'dır ve onun zatı fani değil, belki onun sıfatı, sıfat-ı Hak'dan fanidir." Bu sözü arif-i kamil ve vasıl, zevkan ve vicdanen söylemiştir. Ankaravi hazretleri buyurmuştur: "Fakir bir şeye malik değildir ve kimsenin mülkü değildir". Böyle bir derviş her ne kadar zahirde vücud sahibi görünür ise de, hakikatte o mevcud değildir.

EVLİYAYI BİLMEK

Niyazi Mısri hazretleri buyurmuştur:
Belirmez arifin namu nişanı
Değil irfan fülan ibnü fülanı
Yerin terk edenin yoktur mekanı
Hakikat ehlinin olmaz nişanı

İzi yoktur ki izinden biline
Dahi tozmaz ki tozundan biline
Sen onu sanma sözünden biline
Hakikat ehlinin olmaz nişanı.
Evliyayı bilirler ayeti:(Bakara 2/46)"Kendilerine kitap verilen kimseler, kendi oğullarını tanıdıkları gibi, o peygamberi tanırlar" buyurur iken Hadis-i kudsi:"Benim evliyam, kubbelerimin altındadır, onları benden başkası bilmez" buyurulur. Bir şahıs hakkında müspet ve menfi manalardan ibaret olan bilmemeyi ve bilmeyi cemetti. Onların bilinmesi bir cihetten ve bilinmemesi dahi diğer cihetten oldu. Taayyünleri cihetinden enbiyayı ve evliyayı halk bilirler; fakat hakikatları cihetinden onları Hak'dan başkası bilemez. Hadisi kutsiyi şöyle anlamak icab eder:"Muhakkak onlar benim,beşeriyyetin icabatı olan ahval kubbelerimin altında saklıdırlar; onlar tecrübe ve imtihan etmekle bilinmezler, onların batınını Halik'den başkası bilmez."

CEM EVİNDE AŞURE KUTLAMASI

...cem evinde aşure kutlaması cumaertesi günü yapıldı. Toplantı, tatil olup insanların katılımı sağlansın diye on muharremden sonra yapıldı. İlçenin siyasetçileri, şehrin siyasetçileri STK'ları geldi. Semah yapıldı.sunucu bir kaç kez gürültü yapılmaması için ikaz anonsu yapsa da siyasilerin bulunduğu yerde gürültü eksik olmaz ki. Siyasetçinin varlığı zaten gürültü. Etrafındaki halkanın insanları omuzlarına alıp tabut içine yatırdıkları siyaset adamlarını taşımaktalar. Cemevi yöneticileri siyasilerin himmetine talip, siyasilerde cemevine gelen kalabalığa talip. Gelen izleyiciler içinde samimi ehlibeyt sevenleri mevcut. Ama bu güzellik gölgede kalıyor. Aşure ikramına  bir Mevlevi can katkı sunmuştu. Bundan dolayı aşure çok güzel olmuş, insanlar hücum etmişti. Bu güzel mekanlara siyasiler hiç davet edilmese, eminim çok mesafeler alınacak...

HİÇBİRŞEY İLANİHAYE GİZLİ KALMAZ

İki kişi arasında vukubulan ve masiyet (günah)teşkil den bir konu mutlaka ortaya çıkar. Hele, dünyevi bir menfeeat konusu ise ortaya çıkması çabuklaşır. Anayasa mahkemesi 17/25 hadiselerine ilişkin ses kayıtlarının haber yapılmasına yasak getirilme kararına "hak ihlali" kararını vermesi şok yarattı. Ustelik oybirliği ile. Karar netice itibarı ile doğru mu? doğru. Bir şeyi gizledikçe, ona ilişkin merak artar. Gizlemek merakı tahrik eder. Meclisin alel acele kapattığı dosya içeriği gündeme geldiğinde insanların niçin iktidardan soğudukları ama bunu ifade edemedikleri, İstanbul seçimleri ile bu tepkilerini koydukları anlaşılır. Yanlış yapan kim varsa yargıya gitmelidir. Eğer bu hadise irdelenmeye başlandığında, şahit olanlar konuşmaya başlayacaklar ve bu siyasi, ekonomik, dini, itikadi kriz yaratacaktır. Necib Sultanımın birkaç yıl önce söylediği gibi "İslamiyete büyük zarar verecekler"sözü tecelli etmiş olacaktır...

EVLİYADAN İSTİFADE ETMEK İÇİN

Arifi Billah olan evliyaullah hazeratından istifade etmek (müstefit olmak için) onlara karşı edepli hareket etmek gerekir. Onlar,ilahi sırları ancak ehline söylerler. Ehil olanlar da evliyaullaha edep gösterip hizmet edenlerdir. "Baba himmet" diyene "oğul hizmet" derler. Nasıl bu dünyanın iktidar sahipleri emri altındakilere azamet ve kibir gösterip onlardan bendelik isterlerse, batın aleminin padişahı olan evliyaullah'da da aynı haller vardır. Onlar dünya ehline ve malına karşı istiğna içindedirler. Eyvallahsızdırlar. Evliyaullahın karşısından kendi varlığımızdan ve enaniyetimizden boşalmamız gerekir.
Evliyaullahın huzurunda hangi edebi göstermek gerekir. Zamanın ve mekanın ve halin gerektirdiğine bakarak edep gösterirlerse onların gönlünde yer etmiş olur.
Şeyh Ebu Ali Dekak hazretleri buyurur ki "Şeyhim hamama gitmek üzere idi, ben gidip onun yıkanacağı yeri temizleyerek bir kaç kova su döktüm, vaktaki şeyh geldi, yıkanacağı yerin temizlendiğini ve su döküldüğünü gördü, müritlerine hitaben "Bu suyu döken kimdir?"diye sordu. Ben kendi kendime akılsızlık edip şeyhi öfkelendirdim, diye sustum. Şeyh suali tekrar etti, müritler birbirine bakıp cevap vermediler. Soruyu üçüncü kez sorunca, ben ileri geçip "Ben döktüm " dedim."Ey Ebu Ali, bir çok senede bulduğum şeyi, sen iki kova su ile buldun" deyip iltifat ettiler. Zira zamanın, mekanın,halin edebi bu idi".
Evliyaullah dilenci değildir ki, her bir hizmetten dolayı senden bir minnet tutsunlar. İrşatlarının karşılığında ücret istemezler...

16 Eylül 2019 Pazartesi

DİLİPAK'IN TARİKAT DÜŞMANLIĞI

Dilipak her fırsatta hükümete çatarken "tarikat" ve "şeyh" kavramlarını da kullanmaktadır. Ancak kullandığı bu tabirlerin "sahte şeyhler","tarikatın şeklini yaşayanlar" diye ayrım yapmasını beklerdik. Yakındığı konular ciddi konular.İkazları yerinde. Ancak bu söylemleri herkes yapıyor da iktidarın imkanları ile imtihan olunduğu vakit ortada bir elin parmakları kadar kişi kalıyor. İddia edeni, Hak teala imtihana çeker imiş. "Şiar" denilen İslamın kutsalları vardır. Bu kutsal kavramları kullanırken çok iyi cümleler seçmek gerekir. Dilipak açık ve net olarak, Ahiret yolunda Şeyhe, mürşide gerek yoktur demek istiyorsa bunu açık ifade etmelidir. Sol basının yaptığı gibi, yaptığı üç haberden birisi mutlaka İslam'ın inanç yönüyle alakalıdır. Şekilde surette kalan insanlarda bu ikilem her daim mevcuttur. Tevhid'e ulaşmak tüm yaratılanların Hakk'ın bir esmasının tecellisi olarak bakıp değerlendirmek demektir. İslam toplumunu ayakta tutan medrese ve tekkelerdir. Yaratılış gayesi Hak Teala'yı tanımaktır. Dünyayı ele geçirip dünya imparatorluğu kurmak değildir. Hak teala, dinini, günü geldiğinde hakim kılacaktır. Ancak,biz vücut dünyamızda Hakk'ı öncelikle hakim kılmamız gerekir. Nefsin kötü çekimlerinden arınmamış kimseler hep kendi dışında çözüm bakar. Asıl kötülüğün kaynağı neresidir? Kafir bir devlet mi? Zalim bir yönetici mi?değil. Zira halk neyi istiyorsa Hakk Teala onu verir. Zalim yönetici,günah içinde olan, kötülüklerin aleni işlendiği bir topluma Hakk'ın Celal sıfatı ile tecelli etmesidir. Haşa Allah haksızlık yapmaz. Toplum ya Celal tecellisi ile kendini düzeltir,yahut kendi isteği ile Cemal tecellisi ile...

15 Eylül 2019 Pazar

AMERİKA SURİYENİN KUZEYİNDE KÜRT DEVLETİNİ KURDURTACAK

Necib Sultanımdan bu sözleri duyduğumda şaşırdım. Ayıdan post, düşmandan dost olmaz" dedi. Binlerce tır silah niçin verilir. Kürt unsurlara karşı Suriye hükumetinin ve onu destekleyen Rusya'nın hiç hareketi yok. Sanki İsrail'in güvenliği için gerekli olan ve Irak enerji koridorunu Akdeniz'e bağlayacak olan koridorda sözde Kürt devletini kurdurtacaklar. Ekonomisi bir savaşın maliyetini karşılamaktan uzak olan Türkiye bu hususu yutkunarak kabullenecek. Belki sesini çıkartmasın diye dört beş km genişliğinde bir şeridi Türkiye'nin güvenli bölgesi olsun diye elma şekeri diye sunabilirler. Ülkeyi zor günler bekliyor...

AK PARTİDEN SONRA GELECEK OLANLARIN BAŞARI İHTİMALİ

Yerlerde sürünen bir ekonomi,satılacak bir şeyi kalmamış bir ülkede iktidarı devr alacak olanlar ekonomik sorunlar ile baş etmeleri mümkün gözükmüyor.Bu nedenle yeni parti kurma çalışması içinde olanlar ağırdan davranıyorlar.İstiyorlar ki tamamen kilitlenmiş bir ekonomi olsun ki halk sokağa çıksın,mevcut iktidarı protesto etsin,AKP kendiliğinden çekilip havlu atsın.Kamu nimetleriyle zengin olmuşlardan,hesap sorulmadığı , ümmetin malının arkasına düşülmediği sürece yeni gelecekler bir mesafe alamazlar.12 Eylül ihtilaninin hesabı otuz küsür sene sonra sorulmaya başlandığı gibi,ekonomik olarak ülkeye ihanet içinde bulunanların da hesabı derhal sorulmalıdır.Atı alan üsküdarı geçti denmeyecek bir şekilde sebeb olanlar,bulaşanlar,aracı olanlar ve halk tabiri ile yedi sülalesi ümmetin zararını karşılamalıdır.Kazancının hesabını veremeyenler ya candan vazgeçmeli ya da maldan.

EHLULLAH BİRBİRİNİ NASIL TANIYACAK

Necib sultanım buyurmuştu;vaktin sahibi,asrın müçtehidi ,dindeki yenileyici geldiği vakit,ehlullah onu nasıl tanıyacak yahut ehlullahın birbirlerini tanıyıp birlik olmaları Hakk'ın bir işareti sayesinde olacak imiş.Bugün çeşitli meşreplarde Hakk dostları olduğu gibi,melamiyyeti yaşayan Allah dostları da mevcut.Hakk'ın kıskançlık kubbeleri altındagizlediği evliyaullah,zamanı geldiğinde açığa çıkacaklar ve birbirlerini tanıyacaklardır.Bu nedenle tartışma,itiraz,reddetme gibi avama mahsus durum olmayacak imiş.

13 Eylül 2019 Cuma

YAŞAYAN ASHABI KEHFLER

Evliya yaşayan ashab-ı kehftir.Hak Teala, o gençlere bir uyku hali vererek dünyanın gamından, telaşından, korkusundan sıyrıldılar ve üçyüzdokuz sene uyudular. İnsan, uyku halinde iken cismin yükünden kurtulur. Ancak bu kurtuluş ariyettir. Uyanınca yük tekrar başlar. Evliyaullaha ise uyku mülktür. O daima canın yükünden kurtulmuş olarak yaşar. Alemi melekutü ve ehlini müşahede ederler. Bu kesafet aleminden yokluk alem tarafına giderler...

DAR AYAKKABI İÇİNDE GENİŞ SAHRADA KOŞMAK

Dışarıdan bakanlar görürler ki geniş sahrada bir adam koşuyor. Sanırlar ki çok şadi, çok mesut. Gıbta ederler onun yerinde olmak için. Bilmezlerki adamın ayakkabısı dar ve verdiği acı ziyade. Bugünkü iktidardakilerin hali. Vakit daraldıkça, kendi yarattıkları sorunlar artıp etraflarındaki çember daraldıkça çektikleri acılar dışarıdan gözükmediği için dışarıda kalanlar, ne güzel hayat sürüyorlar der. Nice hastalar vardır ki hastalık acısından can teslim etmek isterler de ölüm ellerine geçmez...

Abdurrahman Önül - Kerbela İlahisi


GÖZLERİNDEN HZ.HÜSEYN'E SU TAŞIYAN aşıklar

10 Muharrem Hz.Hüseyn efendimizin şehadetinin yıl dönümü idi. Nehrin kenarında 4 gün susuz bırakılan, evlatları gözünün önünde parçalanarak şehit edildiğini gören Hz.İmam, tüm evlatlarının şehadetini gürdükten sonra şehit edilmişti. Hz.İmam susuz gitmişti. Tüm ehli beyt aşıkları, Hz.Hüseyn için göz yaşlarının sularını akıtarak Resulullah ciğerparelerine ağlarlar. Çünkü,Hz.Hüseyn kıyamete kadar gelecek ehli beyt aşıklarının belasını üzerine çekmişti. Aşıkların akıttıkları her göz yaşı damlası affımızın bedeli olarak kabul görecektir...

2023 DE NE OLACAKTIR.

Bloğun önceki yazılarında aktarılmıştı; Hasan Hüda hazretleri buyurmuştu: "Yetkili olan zat geldiğinde insanlar şeriatı yaşamadan, tarikatın içinde bulunmadan direkt hakikatten başlayacaklar. Belki o zat şeriatta değişiklik yapacak" buyurmuştu.
Böyle bir zat geldiğinde, Hz. Ömer efendimizin, Cenab-ı Peygamber'i öldürmek maksadıyla yola çıkması akabinde hidayetin ulaşıp Müslüman olması gibi, o zatın yüzü suyu hürmetine, Hakk'ın ona verdiği yetkiyle bir takım tecelliler zuhura gelip, gençlerimizin, insanımızın şeriatı bilmeden, tarikatı yaşamadan direkt gönüldeki muhabbet nedeniyle hakikatten başlayarak o zata tabiiyetleri başlaması mümkündür.
Keza, Canlı Kur'an olan insanı Kamil'in tasarrufu ile, bugüne göre inancın yeniden şekillenmesi mümkün olabilecektir. Bir toplantıda, kazanın kaymakamı, ilçe müftüsüne soruyor: "Müftüm, devlete verdiğimiz vergi zekat yerine geçer mi?". Müftü:"Hayır, asla olmaz" deyip kestirip attı. Gelenekçilik, şeklin asıl olması, gönle inilememesi dinimizi kısır ve gelişemez yaptı. İnşaallah bu kırılacak. Böyle bir zat zuhur ettiğinde de ilk karşı çıkanlar kim olacak dersiniz; Şeriatın ve tarikatın şeklini yaşayanlar...

ZALİMLERE SEMPATİ DUYMAK

Ayet gayet açık:"Zulmedenlere sakın sempati duymayın, onları desteklemeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'dan başka dostlarınız yoktur, sonra size yardım da edilmez"
Bu ayetteki manalar gayet açıktır.
Zulmedenler, zalimler kimdir? Şeriata göre, sahip olduğu dünyevi imkanlar (mal-makam) kullanılarak Hakk'ın kanunlarına karşı gelenlerdir. Bugün Allah'ın kanunları, mevcut yasalarımız içinde yemekteki tuz miktarındadır. Hakk'a ait olmayan yasalara uymamak, yahut bu yasalara uymak nedir? Önce zulmün, zalimin tarifi yapılmalıdır. En büyük zalim nefsimizdir. Çünkü, varlığın yegane sahibine karşı varlık iddia etmektedir. Ben yaptım, ben kazandım, ben başardım demektedir. İşin bu yönüne bakmayanlar mevcut yasalara uyup uymadığına bakarak adil yahut zalim değerlendirmesini yapmaktadırlar. Bu değerlendirmelerle "Zalim"i bulursak akabinde "sempati duymamak, desteklememek" eylemine sıra gelir. Bu gün bu ayeti yaşamaya kalkarsak, yahut bugün için manasının ne olduğunu tefekkür edersek, acaba, merkezinde Allah, ahiret olmayan tüm iktidar sahiplerini desteklemek ayetin anlattığı değil midir?
Dokunacak olan ateş nedir? Yoksulluk, fakirlik, baskı, hapis, kötü muamele, dışlanma ateştir. Ülke çatısı altında yaşayan her fert bu ateşten nasibini alacaktır....

İNSANLA TEMAS EDENLER:MELEK/ŞEYTAN

İbni Mesud (r.a) hazretlerinden rivayet edilen hadisi şerifte Efendimiz (sav) buyurur:"Beni Ademe şeytanın dokunması vardır ve meleğin dokunması vardır.Şeytanın dokunmasına gelince, şerri vaad ve hakkı tekzibdir ve meleğin dokunmasına gelince, hayrı vaad ve hakkı tasdiktir. İmdi bunu bulan kimse, şeytandan Allah'a sığınsın".
Her ikisi de kendi metalarını müşterilerine methederler.
Eğer gönül sarrafı isen, kalbine varid olan bir fikrin mahiyetini iyi tanı. Esir alıp satan kimse kölenin ve cariyenin  tavırlarını ve ahlakını nasıl tetkik edip fark ederse sen de fikirleri öylece tedkik et. Bu iki fikri şüphe cihetinden bilemezsen acele etme. Ben bir müddet teemmül edeyim ve anlayanlar ile istişare edeyim, bir müddet bu fikri kabul ve red cihetinden muhayyer kalayım de. O fikri icra etmekte acele etme...

11 Eylül 2019 Çarşamba

KARAMANLI BİR MECZUP

Necib Sultanım anlatmıştı. Ben onaltı onyedi yaşlarında idim. O vakitler Man kamyonları moda idi. Karamanın zenginlerinden üç kişi birer man kamyonu aldılar.1000 TL peşinatla 50.000 TL'sına ayda bin lira ödeyerek. Bu üç kamyon, Karaman'ın yüklerini İstanbul'a taşımakta idiler. Üçü de peş peşe birlikte giderlerdi. Karamanın bir meczubu vardı.Kamyonculardan birisi bununla ilgilenirdi. Kamyonun manevraları esnasında aracın arkasına geçer, gel, gel" çekerdi. Diğer kamyoncular bu muavine gülerler idi.
Bir gün üç araçta yüklerini sarmışlar İstanbul'a sefere çıkacaklardı. Meczup kamyonun arkasında manevra için  "gel, gel" çekerken yüklü kamyonun tekeri bir çukura düştü. Diğer kamyoncular güldüler,"Meczubtan muavin olursa sonun bu "dediler. İki araç yola çıktı. Çukura çöken aracı çıkartmak için traktör v.s geldi uzunca bir çalışma ile beş altı saat sonra çukurdan kurtarıldı. Şoför meczuba kızmıştı ama belli etmedi. İstanbul'dan geldikten sonra, şoför meczubun gönlünü almak için yanına gittiğinde meczup:iki kamyonun yükünü alıp iyi para kazandın mı?"diye sorduğunda şaşırır. Zira yolda önceki iki araç  peş peşe giderken kaza yaparlar. Üçüncü araç kendilerine yetiştiğinde durumu görür. Kendi yükünü İstanbul'a bırakır,gelip diğer araçların yüklerini alıp İstanbul'a teslim eder. Nihayetinde bir seferle üç sefer parası kazanmıştır...

SADECE VEDA HUTBESİ YETER

Efendimiz (sav)'in veda haccında Arafat'ta söyledi meşhur veda hutbesinde  dile getirdiği hususların kanunlarda yer alması huzurlu bir toplum için yeterlidir.Çünkü,kıyamet kopuncaya kadar geçerli olan din İslam dinidir.Bu din, tüm insanlığı kendine davet etmektedir.
Veda hutbesinde kutsal sayılan şeyler: 
Ey İnsanlar! Kanlarınız, canlarınız, yaşa­ma hakkınız, mallarınız, namuslarınız, haysiyet ve şerefleriniz, vücut bütünlü­ğünüz Rabbinizle buluşacağınız güne ka­dar bu ayınızda, bu beldenizde, bu günü­nüzün saygıya, korunmaya layık olduğu gi­bi, saygıya ve korunmaya layıktır, doku­nulmazdır. Ancak İslam'ın koyduğu sorumluluk gereği uygulanan gerekçeli kara­ra dayalı cezalar müstesnadır.
Kanun koyucular bu kutsal sayılan hususları kanunla korumalıdırlar.
 Sakın haksızlık yapmayın ve zulmetmeyin. Sakın baskı, zulüm ve işkenceye alet olmayın. Sakın zulme boyun eğmeyin. Haksızlığa rı­za göstermeyin.
Ey İnsanlar, Allah'a sığının, emirlerine yapışın, azabından korunun. İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerlerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haksız rekabet yap­mayın, aldatarak, hile yaparak, fırsat kollayarak, gasp ederek insanların haklarını zayi etmeyin, zayiine sebep olmayın. Ül­kede, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmakta ve küfürde ileri git­meyin

Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, bu emaneti sahibine versin. Size hediye verene hediye ile karşılık verin. Kefil borçlu gibidir. Borcun ödenmesi gerekir. (8)
Soyunuzdan sopunuzdan medet umarak benim yanıma yaklaşmayın. İşlediğiniz bi­linçli amelleri vesile ederek yanıma gelin. Ben bütün insanlara da, size de aynı şey­leri söylüyorum.
Cahiliye döneminin faizli alışverişleri kaldırılmıştır.

10 Eylül 2019 Salı

HOROZUN VAKİTSİZ ÖTMESİ

Horozda vakitsiz ötmek gibi galatlar ve hatalar olursa bu hal onun başının kesilmesine neden olur. Çünkü, sabah namaz vaktini haber veren horozdur. Dini bir konuda bu hatayı horoz başı ile ödemektedir. Eğer, irşad makamında olmayan bir kimsenin irşad davasına kalkışarak kendini yetkili görmesi ise büyük vebali gerektirir.
Horozu leğen altına koysanız dahi karanlık içinde dahi Hakk'ın ona verdiği özellik nedeniyle doğru vakitte öterek vakti bildirirler. Evliyaullah da Hakk'ın kendilerine verdiği özelliklerle daima hakikatı ifade ederler ve söyledikleri gerçek olur.
Evliyaullah, vahyin horozudur, galattan masum ve paktır.

TARİKATTA SORU SORMAK

Tarikatta mürşid'e soru sorulmaz. Zira, o soruya verilecek cevap, soru soranın istadına uygun olmayabilir. Bu durum, inanca karşı olan kesim içinde hemen, sorgusuz itaat, kafayı kiraya verme v.s nam altında eleştirilir. Eleştirenler; kendilerinin nefislerinin emri altına girip şeytana hizmet ettiklerinin farkında olmayan kimselerdir. Maide suresi 101 ayetinde :"Ey Mü'minler, bazı şeylerden sual etmeyin, eğer size ızhar olunsa mağmum olursunuz".
Mağmum (gamlanmak, üzülmek)

İSTANBUL VE ANKARA BÜYÜKŞEHİR'E KAYYUM TAYİNİ

Necib Sultanım söylemişti; MİT, yaptığı etkili araştırma sonucunda, İstanbul ve Ankara'ya atanacak bir kayyum hadisesinin Ak Parti'nin kendi ayağına silah sıkmak anlamına geleceğini ve büyük zarar göreceğini belirten raporu üzerine Kayyum atama fikrinden vazgeçildiğini " söyledi.
Necib Sultan, 90 yaşının üzerinde, evden çıkmayan ve kimseyle görüşmeyen bir piri fani, ilahi perdeden sır olan şeyleri söylemekte idi. Allah adamları değil yarın, otuz yıl sonrasını söylerler. Ancak, buna inanıp iman etmek gayet zor olsa gerektir...

MANEVİ İLERLEMEDE MADDİ İMTİHANLAR

Necib Sultanım anlatmıştı 1952 yılında Sivasta'yım. Demokrat Parti'den Sivas milletvekili seçilen bir ahbabım, Ankara'ya giderken evinin anahtarını bana verdi ve Köşk sayılan evde tek başına kalmaktayım. Bir gece sinemadan çıkıp eve doğru giderken, biraz önümde Sivas Cumhuriyet başsavcısı olan kişi yanında eşi ve baldızı ile birlikte yürüyerek evlerine gitmekte iken, iki tane sarhoş savcıya musallat olarak "Babalık, iki tane sana fazla birini bize versene" diye laf atmaları üzerine arka mesafeden ben dayanamadım ve bağırdım."Ulan sarhoşlar. Sizi duman ederim, sizin laf attığınız kişi Sivas savcısıdır. Ömür boyu hapis yatarsınız "deyince sarhoşlar irkildiler ve kaçtılar. Savcı teşekkür etti. Adliye'de işin olursa gel" dedi.
Tabi ki ben gitmedim. Aradan epey bir zaman geçtikten sonra sabah erkenden karakol bekçisi gelerek zili çaldı. Bana Karakola ifade vermek için geleceksin seni istiyorlar"dedi. Ben daha vakit sabahın körü, iki saat sonra giderim dediysemde ihtiyar bekçi, Beyefendi beni yine yorarlar lütfen giyinirsem gidelim dedi. Bende giyindim, ihtiyar bekçi ile birlikte karakola gittim. Karakol komiseri ateş püskürüyor. Diğer polisler bana dik dik bakıyor. Bir tutanak tutmuşlar. Güya ben o gece saat 12 de komiserin evinin kapısını çalmış ve karısına aç içeriye gireyim demişim. Komiseri tanımam, evini bilmem, öyle bir eylemim de yok. Baktım komiser çok öfkeli, benim böyle bir eylemim yok, desem de çok inanamadı. Sol elime iz yapacak şekilde cop ile vurdu. Ses etmedim. Adliyeye gittik. Başsavcı bizi gördü evrakı tetkik etti. Bana "Senin böyle bir şey yapmadığına inanıyorum ama tutanak tutulmuş polisin birisi tanık olmuş dedi. Biz öğleye kadar Adliye de kaldık. Savcı konuyu araştırtmış. Sonra ortaya bir tanık çıktı.Sarhoş,berduşun biri. Komiserin evinin kapısını çalanın tutanakta imzası olan bir polisin olduğunu, olayı gördüğünü  ve bir gece bekçisine de söylediğini belirtti. Gerçek ortaya çıkmıştı. Biz sol elimizdeki sopa izi ve yarım gün adliyede nezarette olma imtihanını vermiştik". İftira atan o polisin ertesi günü tayini bir başka yere çıkarak gönderildi.
Necib Sultanım bunu anlattıktan sonra manevi yolda bir yerlere gelmek için bir çok imtihanlara uğranılacağını belirtti.

9 Eylül 2019 Pazartesi

KUDRET HER BİR KİMSEYE UYGUN DEĞİLDİR

Gerek maddi ve gerek manevi kudret, her bir kimsenin istidadına muvafık ve uygun değildir. Bazı kimselere zenginlik verilse, fısku fesada meyleder. Bazı kimselere tasarrufu manevi verilse, su-i edep edip, lüzumsuz yerlerde tasarrufata kalkışır. Nefsin sıfatlarından perhiz edici kimseye bu gibi kudretlerden acz, en iyi mayedir ve bu acz sebebi saadeti olur...

TASAVVUF TARİFLERİ

Tasavvuf hususunda evliyaullah'ın tarifleri çoktur,bir araya getirilse kitap teşkil eder.Bu tariflerden bazıları;
"Meşakkat geldiği vakit, kalbde ferah bulmaktır",.
"Tasavvuf rahat kapısını kendi üzerine kapayıp , mihnet dizinin arkasında oturmaktır."(Beyazid-i Bestami)
"Tasavvuf, bir kimse vücuda gelmemiş olduğu zaman nasıl idiyse, öyle olmasıdır"(Ebu Bekir Şibli)
"Tasavvuf safai-i esrardır.ve Cebbar'ın rızasına mütealik olan ameli işlemek ve ihtiyarı olmaksızın halk il sohbet eylemektir")Ebu İshak)
"Tasavvuf odur ki, hiç bir şey senin mülkün olmaya ve sen hiçbir şeyin mülkü olmayasın"(Sümmun-i Muhip)
"Tasavvuf safvet-i müşahededir.Tasavvuf , bütün güzel ahlaktır,kimin güzel ahlakı ziyadeise , tasavvufu dahi ziyadedir"(Ebu Bekir Kettani)
!"Tasavvuf bir zikirdir.sonra bir vecddir.sonra ne budur ne de odur; çünkü bunlar nasıl yok idiyse , yine öylece kalmazlar"(Cüneyd-i Bağdadi)

AK PARTİ'YE "ÖMERLER ARAYIŞI İÇİN "TAVSİYELER

Doğru Haber gazetesinden güzel bir nasihat yazısı.
"Doğrusu heyecanlandık. Ömer’i (r.a) duyup da kim heyecanlanmaz ki. Üstelik Ömerleri çağıran bizzat siz olunca heyecan ve beklenti daha da yükselmiş durumda.
Ömerlere hasret kalmış bir dünya, Ömersizlikten yanmış kavrulmuş bir insanlık için bundan daha heyecan verici bir ses bir haber olabilir mi?
Fakat “Ömerleri bulun getirin!” diye talimat verdiklerinize bakınca insan ister istemez biraz duraklıyor, heyecanın yerini buruk bir tebessüm alıyor.
Çünkü Ömerleri bulup getirmesini istedikleriniz Ömerlerin semtini hiç bilmezler, Ömerlerin dünyasından değiller ki. Zannedersem Ömerlerle tesadüfen karşılaşsalar bile hiç mi hiç hazzetmezler.
Müteahhitlerin, ihalecilerin, iş takipçisi ve kotarıcılarının Ömerleri bulup size getireceklerini zannediyorsanız yanılıyorsunuz Sevgili Reis.
Siyah camlı siyah otomobillerinden zavallıların dünyasına tenezzül buyurur gibi inen, siyah gözlüklerinin arkasındaki gözlerinin nereye baktığını bir türlü göremediğimiz, hiç kimseyle göz göze gelmeye cesaretleri olmayanlar eğer Ömerleri arayıp bulup getireceklerse boşuna beklersiniz Sevgili Reis.
Olur ya, birileri Ömerleri bulup size getirmeye çalışsalar, bu defa da henüz size ulaşmadan medyadaki trolleriniz tarafından anında hesapları görülüp geldikleri yerlere postalanırlar.
Sevgili Reis, diyelim ki bizzat kendiniz Ömerleri bulmak için yola çıktınız, bu defa da etrafınıza örülmüş öylesine yüksek bir kuleyle karşılaşacaksınız ki, bilmem onları aşabilir misiniz, Ömerleri arayıp bulmanıza ne kadar fırsat verirler?
Diyelim ki o halde “Ömerler kendileri gelsin” derseniz iyi biliniz ki Ömerlerin kitabında böyle bir şey yazmaz. Eğer “Ben Ömer’im” diye birisini kapınızda görürseniz iyi biliniz ki o asla Ömer değildir.
Korkarım Sevgili Reis, bu şekilde Ömerleri bulamayacaksınız.
Fakat ben diyorum ki Sevgili Reis, gelin siz kendiniz bizzat Ömer olun! Bu çok daha kolay değil midir?
Hem işin aslı da böyle değil mi, Ömer’in en tepede olması gerekmez mi?
Eğer siz Ömer olursanız, iyi biliniz ki sizin emrinizdeki yöneticilerin her biri ayrı ayrı Ömerler olacaktır.
Unutmayınız ki bir insanın en kolay hakim olacağı, en çabuk değiştirebileceği kişi kendisidir.
Haydi bismillah deyin ve Ömer nereden ve nasıl başlamışsa siz de oradan başlayın.(Mehmet Göktaş-doğru haber gazetesi)

SIKINTILI ÜÇ AY

Necib Sultan'ım sormuştu:"Yılbaşına ne kadar var?". Cevap vermiştim: Sultanım üç buçuk ay var. Kendisi üç daha dişinizi sıkınız. Yılbaşında manevi işaretler olacak ben size söylerim. Amma işin zahiri nasıl olur bilmem".
Ekonomik olarak ülkenin büyük bir çıkmaza gireceği sabit. Bankalar da sadece dolar hesabı milyon'doların üzerinde olan binlerce kişi kendilerince bu sürecin tedbirlerini almışlar gözükürse de bir bakarsın Reis,"ülke zorda getirin şu paraları da ekonomiye koyalım, borç olarak "derse şaşmayın...

Sümbül Efendi Camii İrşad ve İhya Programları

8 Eylül 2019 Pazar

ABDULLAH/ABDÜRRUH/ABDÜNNEFS kavramları

"Abdullah" dan murad, abdiyyeti mahza mertebesinde bulunan insanı kamildir. Zira bir kimse kimin tahtı irade ve tasarrufunda ise, onun ilahıdır.
Nefsin tasarrufu ve idaresi altında bulunanlara abdünnefs
Ruhun zevk ve tasarrufu altında bulunanlara "abdürruh",
Kendi irade ve tasarrufunu, Hakk'ın irade ve tasarrufunda mahv eden kamillere "abdullah" denir. Abdullahın aksi, hep nura mensup olur, Hakk'dan uzak olan gafil kimselerin aksi de körlük olur. Her sohbet edeceğin kimselerin aksine dikkat etmek lazımdır. Çünkü bunların aksi kalbimize tesir eder. Bu nedenle istediğin kimsenin yanına otur, onunla musahip ol, zira sohbetin tesiri ve karşı etkilemesi mevcuttur. Onun için ayet-i kerime:"Ey iman eden kimseler, Allah'dan korkun ve sadıklar ile beraber olun"(Tevbe 9/119) buyrulmuştur...

GAYBI BİLENİN BİLMEK,BİLMEYENDEN EFDAL OLMAZI LAZIM GELMEZ

Enbiya ve evliya hazretleri daima ahvalı gaybiyye ye muttali olmaları gerekmez. Ekser zamanda kendi halleri ve kalb ahvalleri ile meşguliyetleri  alemde olan gaybı müşahede etmelerine hicab olduğundan, gaybı bilenin  bilmeyenden efdal olması lazım gelmez. İnsanı Kamil Hakk'ın müşahasi ile istiğrak olduğundan kevn tarafına teveccühü mümkün olmaz bu nedenle gaybi göremez. Bu hicab, ehli gafletin haliyle kıyas olunmaz.
Mesnevi-i şerifte, Resulullah'ın terliğini kapıp havalanan bir tavşancıl kuşunun terliği havada ters çevirmesi sonucu içindeki yıılanın aşağı düşmesi ve sonra terliği Efendimiz (sav)'e getirmesi hadisesinde bu anlatılır. Cenab-ı Peygamber, terliği içine girmiş yılanı görmedi de bir kuş gördü hadisesinde "gayb bilinemez" sözünü avam söyler. Halbuki Peygamber'in meşguliyeti daha mühimdir. Bu meşguliyet nedeniyle kevni(yaratılmışı) müşahede edemeyebilir...

İNSAN-I KAMİL İMTİHANDIR

İnsan-ı Kamil bir imtihandır. Çünkü kafirler, peygamberlerin varlığını görüp ondaki emaneti ilahiyyeyi göremedikleri için karşı çıktılar. "Bu resule ne oldu ki taam yer ve sokaklarda yürür"(Furkan 25/7) derler. İnsanı kamilin cesedini gören kendi ile kıyasladığında, İblis'in yuttuğu zokayı yutmuş olur. Ben şu yönden ondan üstünüm duygusu devreye girer. Adem'de mevcut olan emaneti ilahiyye nurundan Melek ve aklın gözleri aydınlandı. Şeytan  ve nefis ise cisme baktıklarından, topraktan olanlar (binalar, altın ve gümüş, tarla, bahçe, apartman, otomobil, uçak v.s) onlar nazarında makbul ve değerli olmakla, ölçülerinde bunları esas aldılar.
Bugün, insanın sahip olduğu mal varlığı itibar nedenidir. Yoksulluğun itibarı yoktur. Mal, nefse güç verir. Öyle konular vardır ki, büyükler, tafsilatlı olarak açıklamaktan kaçınmışlardır. Zira, açıklama yapmaları durumunda zaif akıl sahiplerinin ayağı kayıp yanlış itikad yoluna sapabilirler. Tıpkı buz üzerindeki eşeğin yürümeye çalışması gibi, her an devrilebilirler...

AKIL/MELEK HAKİKATIN İKİ PARÇASIDIR.

Melek ve akıl hakikatın iki parçası (yahut iki yüzü)oldukları için birbirine yardımcıdır. Her ikisi de Hakk'ı bulmak için vasıtadır ve birbirlerine yardım edici olup insana baş eğerler ve Hakk yolunda insana hizmet ederler.
Nefis ve Şeytan, Mudill isminden yaratıldıkları için asılda birdirler. İnsan, Hakk Teala'nın isimlerine mazhar olduğundan, İnsanda bulunan nefis ve şeytan, insanın "İsm-i Hadi"ye ait olan yüksekderecelere çıkmasına hased eder. Yükselmemesi için ona türlü türlü düşmanlık eder...

7 Eylül 2019 Cumartesi

CHP'DEN İKİNCİ BİR PARTİ Mİ ÇIKACAK ?

Necib Sultanım işaret buyurdu ve bana sordu :CHP den ikinci bir parti mi çıkartılacak? Şaşırdım. Hiç ihtimal dahilinde değildi. Mübarek devam etti. (Filan), halk partisinden ikinci bir parti çıkartacak. Bunun çalışması içinde. Ancak bu durum HDP yi ana muhalefet partisi haline getirme riskidir. Bunu nasıl önliyecekler. ABD, İngiltere ve İsrail, Tayyib'in altını oyup birden bire düşürecekler. Görünen plan bu şekilde. Ancak bu üçlünün planı Türkiye'yi ele geçirmek."
Bu yüzden Cumhurbaşkanı "Beka meselesi" diyor ama adını açık ve net ifade etmiyor...

6 Eylül 2019 Cuma

YETİŞEN YENİ NESİL ÜZERİNE

Yetişen gençliğe baktığımızda dinden ve ibadetten habersiz. Nefislerinin isteklerini tatmin peşinde. İnsan bazen düşünüyor:"Acaba bu nesil nasıl düzelir ve Hakk'ın istediği yolda olur? Metli Sultan'dayetişen Hasan Hüda hazretleri  söylemişti otuz yıl önce:"Yetkili olan Zat (sahibül zaman) geldiğinde, insanlar şeriatı ve tarikatı yaşamadan belki de hakikattan başlayacaklar. Yetkili olan o zat, belki de şeriatte değişiklik yapacak". Bu söz, kolay çiğnenecek ve sindirilecek bir lokma olmasa gerek. Çünkü bu lafı bugün ulu orta söylesen karşına çıkacak, itiraz edecek çok insan vardır. "Allah'ın şeriatını kim değiştirebilir?" diye. Buna verilecek cevap:Allah"dır. Yaşanmayan bir fıkıh, sureti yaşanan ruhsuz bir ibadet. Bu nedenle İslam dünyası zillet içinde, üçbuçuk yahudinin oyuncağı halinde. Bu anlayışın değişmesi gerekmektedir. Allah'ın yasakladıklarını yasaklamayan bir iktidar, nefislerinin isteğine karşı asla zafere eremez. Gönüllere hitap edecek bir sahibül zaman geldiğinde, kalplerdeki tasarrufu nedeniyle gençlik tertemiz bir şekilde o zata tabi olacak. Gençler, Hz.Peygamber'i öldürmeye gelen Hz.Ömer efendimiz gibi derin bir değişime uğrayarak Şeriat-Tarikat eğitimini görmeden Hakikatten başlayacaklardır. Bu duruma ilk itiraz edecekler kimlerdir? diyecekseniz  belki şeriatın suretini ve tarikatın şeklini yaşayanlardır diye cevap verebiliriz.
Peki Türkiyenin iç-dış borçları, ekonominasıl olacak derseniz:Cevabı hazır:Necib Sultanım demişti:Türkiye maden ve petrol denizi üzerine oturmaktadır. Hak Teala o zaman lutfedecek. Tarih:2023. O zamana kadar ne yapalım:"Gönüllere girelim"...

TALUT'UN ORDUSUNUN İÇİNDEN GEÇTİĞİ NEHİR

Hz.Davud (a.s),Talut isimli komutanın önderliğinde, Filistin ülkesini zapteden Calut isimli zalimle savaşa giderken, ordunun üzerinden geçtiği bir nehirden geçerken suyunun içilmemesi istenen nehirden bahsedilir Kur'an-ı Kerimde. Bu nehirden maksat nedir? soruları sorulur. Belki bu sorunun cevapları içinde:İktidar nimetleridir cevabı olsa gerek. İnananlar, ülkelerini işgal eden bir zalim hükümdar'a karşı savaşmak üzere yola çıkmışlardır. Ancak, önlerin iktidarın sağladığı nimetler çıkar. Hak Teala buyurur ki:"Sakın bu sudan kana kana içmeyin. Pek azı müstesna hepisi sudan kana kanaiçerler. Nehrin karşısına geçtiklerinde sudan içenlerde, savaşa gitmemek fikri kuvvetlenir ve komutanları olan Talut'a :"Sen ve Tanrın, Calut'a karşı savaşsın biz gelmiyoruz diyerek yola devam etmezler. Su içmeden karşıyageçen pek az kişiyle yola devam ederler ve Hak teala onlara yardım eder, Hz. Davut, sapanıyla fırlattığı bir taş ile Calut'u öldürür ve düşman ordusu dağılarak hezimete uğrar.
Kur'an ayetlerinin ifadeleri, tarihsel bir olayı anlatmış olsa da canlı olduğundan her gün kıyamete kadar yaşanır. Bugüne bu hadiseyi yorumlarsak:İslamın hayatların hakim kılmayı amaçlayan bir çok insan, iktidarın imkanlarından kana kana içmektedirler ve bu kişiler nimetlerin verdiği sarhoşlukla, çıktıkları nefis savaşından vazgeçmişlerdir. Bu imkanlardan yararlanmayan pek az insan bu savaşta Hakk'ın yardımıyla galip çıkacaktır...

5 Eylül 2019 Perşembe

NAMAZ ANCAK TAHARET İLEDİR

Efendimizin hadisi şerifidir:""Namaz, ancak taharet-i kamile iledir". Mükemmel temizlik sadece vücudun dışını temiz tutmak değildir. Kalbinde manevi kirlerden (nefsani sıfatlardan) temizlenmiş olmasıdır. Eğer bu hal içinde namaz kılabilse idik, o görünmeyen alemler bizim gözümüze gözükecekti.Temizliği sadece abdest olarak telakki edip vücudun zahirini temizliyoruz amma içimizdeki hasedi, kini, dünya ve makam sevgisini, cimriliği, hırsı, öfkeyi atamıyoruz. Kabın dışı temiz ama içinde pislik mevcut. İbadetin zahirini yerine getirmekle iş bitmiyor ki...

AŞIKLARIN VÜCUD İLE KA'RI OLMAZ

Necib Sultan'ım 90 yaşını geçmesine rağmen her gün bir paket sigarayı içer. Hak Dostlarının sigarasına karışılmaz. Tıbben sigaranın vücuda sayısız zararları vardır. Ancak Hak aşıkları bedenlerinin rahatını istemezler. Acaba, vücud sıkıntı çeksin diye mi sigara içerler? bilinmez. Büyüklerde mevcut olan bazı mekruhları, avamın yorumlaması olmaz. Bu konuda gönüllerine gelecek bir olumsuz düşünce, rahatsızlık, eleştiri kişiye zarar verir ve o zattan uzaklaşmasın sebebiyet verir...

CAMİ VE HAPİSHANE İNSANLARIN ALLAH DEDİĞİ MEKANLARDIR.

Mümin, kafir tüm kullar'ın Allah deyip yalvardıkları bir yerler vardır. Müminler mescidde Allah derken günah işleyenleri mahkeme hapse gönderir hapishanenin sıkıntısından oradan tahliye olabilmek için Allah derler. Mescidde,hapishane için de Allah'ın evidir dersek yanlış olmaz. HAPİSHANEDE ALÇAK HIRSIZ HAKK'I ZİKREDER BİR AN EVVEL TAHLİYE OLMAK İÇİN. Beşerden maksat Allah'a ibadet olmakla (Zariyat 51/56)kafirler cehennemde ibadetlerini yaparlar. Müminler ise bu dünyada camide ibadetlerini yaparlar...

SIRRI KADER KONUSU

Hak teala'nın tasarrufudur. Ebu Cehil'in aslı kafirdi, kafirce yaşadı ve öldü. Alemlerin efendisinin iman davetini kabul etmedi ve ona karşı savaş açtı. Halbuki Ebu Cehil'i dine davet için Mekke devrinde, sayısız kez ayağına kadar gitmişti.
Sırrı Kaderin meçhuliyeti hususunda ümitvar olmamız gerekir. Enbiyayı inkar edenlerin küfür ve inkarları arızi olmak ihtimali bulunduğundan, peygamberler hep davetçi olmuşlardır. İnat edip karşı çıkanlardan vazgeçmemiş,onları dışlamamışlardır. Sırrı Kader konusu, peygamlerlere zahir olsa idi belki peygamberlik vazifesini yapamayacaklardı.
Evliya hazeratı,bizim görmediğimiz alemi müşahede ettiğinden, nefsimizin bir engerek yılanı gibi bizi takip ettiğini görür ve bizi ikaz eder. Eğer biz böyle bir tehlikenin varlığını inkar edersek Evliya buyurur ki:"Sen şimdilik hoş ol ve keyfine bak ve o benim haber verdiğim hal vaki'dir". Ne zamanki yılan bizim boynumuzu ısırır, biz figana başlarız:Evliyaya deriz ki:Yahu beni daha açık bir şekilde ikaz etse idin olmaz mıydı.? diye yakınır. Evliyaullah der ki:Sen nefsinin alçaklığından dolayı benim nasihatlarımın hakkını tanımadın. Alçak tabiatlı insanlara iyilik ettiğin vakit sana fenalık ederler....

AĞZA KADAR GELEN LOKMANIN REDDEDİLMESİ

Hak Teala lütfundan dolayı Enbiya ve evliyayı halkederek, seçerek, toplum içinde var etmiştir. Eşrefi mahlukat insan suretinde yaratılmış olan bu insanlar, ebedi hayatla alakalı ikazları bize yaparak aslında bize iyilik etmektedirler.bir anlamda hazır lokmadırlar. Eğer biz bunlara muhalefet ederek reddedersek, vücudumuz için elzem olan hazır lokmayı reddetmiş oluruz. İman ve ikan lokmasını reddetmek sıfatı hayvaniyye mertebesine düşüp zarara uğramak demektir. Tarikat pirleri bu güç yolların nihayetine ulaşmışlar ve kendilerine tabi olanlara kolay kılmışlardır...

4 Eylül 2019 Çarşamba

SORUN MANEVİ OTORİTE EKSİKLİĞİ

Maddi anlamda zirveye yükselen Ak Parti harekatının içinde olduğu buhran manevi otorite eksikliğidir. Diyeceksiniz ki tepedeki zevat bunu nasıl kabul edecek? edemez zira maddi otoriteyi kendinde görenler, manevi otoriteyi kabul etmedikleri gibi red ederler. Bilmezler ki kıyamete kadar insanların içinde kamil insanların var olacağını ve  o insanlar, yaptıkları manevi vazife için kimseden bir maddi beklenti içine girmezler.
Enes b.Malik hazretlerinin ihtiyarlık zamanında misafirleri gelir. Yemek sofrası hazırlanır. Sofra örtüsü pas ve kir içinde olduğundan, yemekten sonra büyük sahabe kendisine hizmet eden kadına der ki:"Sofra bezini yanan tandır ateşine at da temizlensin. Kadın derhal denileni yaparak sofrayı ateşe atar, duman ve alev içinde bir müddet durduktan sonra hazret:"Çıkart" der. Kadın sofrayı fırından çıkarttığında sofranın bembeyaz bir şekilde tüm kirlerinden arındığı müşahede edilir. Misafirler, bu durumun sebebini sorarlar. Hazret der ki:"Resulullah (sav), bu sofra ürtüsü üzerinde yemek yedi. Mübarek elini ve ağzını bu sofraya defalarca sürmüştür. Hak Teala onun değdiği hiçbir şeyi ateşte yakmaz". Misafirler bu sefer hizmet eden kadına döndüler:Peki sen, sofranın önceki halini bilmeden efendinin bir emri üzerine hiç düşünmeden ve itiraz etmeden bu örtüyü nasıl ateşe attın.? diye sorduklarında kadın: "Kerimlere itimadım tamdır. Değil sofra örtüsü, bana ateşe kendini at dese hiç tereddüt etmeden ateşe kendimi atardım"
Manevi dünya böyle bir şeydir. Hak teala, evliyasını mahcub etmez. Acaba, Ak pati manevi dünya sahibi insanı kamilden yoksun mu? Yoksa o taraklarda hiç bezi mi yok?
Manevi dünya sahibi insanın dediğini yapabilmek gayet zor. Zira Hz.Musa (a.s) bile Hz.Hızır'a muhalefet etti.
1958 yılında Eyüp Sultan camii baş imamı Sait Çayırlı hoca, Adnan Menderes'e "istifa etmesini" söylemişti. Hazret sırrı kader konusunda bazı bilgilere sahipti. Ancak başbakanlığı bırakmak, siyaseti terk etmek o kadar kolay mı?..

DAVUTOĞLU'NUN PARTİDEN İHRAC İSTEĞİ

Yeni parti kurma çalışmaları içinde olan Ahmet Davutoğlu Ak Parti'den istifa etme tercihini yapmaması üzerine Ak pati ihraç isteğiyle kendisini yetkili kurula gönderme kararı almıştır. "Tedbirli" kavramı, kişinin bir başka partide siyasi çalışma yapamayacağıdır. Ak parti, ihraç isteği hususunda karar almayıp kararını zamana yayabilir. Bu mekanizmanın çalışması için, üyenin savunmasının alınması gerekli olmakla, savunma yapmak hususunda verilmesi gereken süreyi belirsiz bir tarihe dönüştürebilir. Bu durumda Davutoğlu'nun önünün kesilmesi amaçlanmış olacaktır. Ki bu sonuçaları sayın Davutoğlu bildiğinden ihraçla alakalı karar sonucunu beklemeden "al tımarını, ver atımı"anlamında istifa davranışında bulunabilir...

3 Eylül 2019 Salı

ALLAH'I TANIYANLARIN ALLAH'A ASİ OLMASI

Hak Teâlâ buyurmaktadır ki beni tanıyanlar, bana asi olurlarsa; beni tanımayanları onların başına musallat ederim".
Bugünün insanının Allah'ı tanıma ölçüsü "Şehadet getirmek" ten pek öteye gitmiyor. İbadetle alakalı hususlar hem noksan hem riyayla karışık. Dünya metaına zafiyetleri ziyadesiyle şiddetli. Önlerinde tevazu gösterdiği kişiler, iktidar ve makam sahipleri. Rüşveti "iyilik ve hayır yapma aracı olarak" görme duygusu. Her insanın sırat-ı müstakim'i farklıdır. Cehennemliklerin de kendilerine göre sıratı müstakimleri vardır ve o yolda giderler. İnsanın ezeldeki tercihlerine göre HAK TEALA kaderini yaratmıştır. Kader sırrı meçhuldür(gizlidir). Bu nedenle kul daima tazarru ve niyaz içinde olmalı, acziyetini ifade etmelidir. "Er kişi niyetine" denmesi her kişi için her an mümkündür...

TAŞ VE KERPİÇ,İNSANI KAMİL YÜZÜNDEN DEĞER KAZANIR

Kabe, taş ve kerpiçten yapılmış bir yapıdır. İnsanlar arasında hürmet gösterilmesi, Peygamberlerin ona hürmet göstermesindendir. Efendimiz (sav)'in gelmesiyle kıble ittihat edilmiş ve kıyamete kadar değeri yükselmiştir. Keza, bir beldenin şerefli olması, o beldede yaşayan arifibillah olan zat yüzündendir. İstanbul'un değeri,üzerinde yatan sayısız Evliyadan dolayıdır. Konya'nın şerefi, Hz. Mevlana Efendimiz ve onun kutlu soyunun orada medfun olmasındandır. Bu şehirlere bir zamanlar hakim olan tüm iktidar sahiplerinin hepsi unutuldu ancak Allah Teala'nın evliyası o şehirde unutulmadı ve kıyamete kadar da türbelerine insanlar itibar gösterecekler ve manevi yardım talep edeceklerdir...

2 Eylül 2019 Pazartesi

İNSANDAKİ İSTEĞİN ÜÇ MERTEBESİ

İnsanın isteğinde üç mertebesi vardır.
Birisi "meyl" dir. İstediği şeye zaif bir şekilde yönelmesidir.
İkincisi "muhabbettir".Mely mertebesinden daha kuvvetlidir.
Üçüncü mertebe "aşk" tır ki , istediği şeye kemal derecesinde yönelmedir. Aşk, canların yiyeceği ve içeceği olan manevi gıdadır. Bir şeye karşı ne derecede açlık ve istek olursa, canın gıdası o nisbette verilmiş olur. İlmi ezberlemiş bir çok alim vardır,bildiği ilmin zevkinden habersizdir. Böyle kimse ilmin hafızıdır, sandığıdır. Birçok zahmetler ile topladığı ilimden istifade edemez. Bu alimin söylediklerini dinleyenler içinde zekaveti fıtriyye sahipleri onun konuşmasından bir koku ve zevk bulabilirler. Fakat o alim bu zevkten nasipsizdir. Onun zevki ilim hafızlığı ile övünmek kendisini satmaktır. Allah Teala kimine ilmin suretini verir iç yüzünü ve zevkini vermez. Kimine ilmin suretini vermez, ilmin içyüzünü ve zevkini verir. Şeyh Bereke-i Hemadani hazretleri Fatiha suresi ile bir kaç ayetten başka bir şey bilmezdi. Zahir ve batın ilimde üstad olan Aynül Kudat Hemedani hazretleri buyurmuşlardır ki:Ben Kuran ayetlerinin bazılarının manalarına muttali oldum, bu ıttılam tefsir kitaplarının mütalasından değil belki Şeyh Bereke'nin sohbetinin beraketinden idi.
Hak Teala rızıkları dağıttığı için kimine ilmin hem suretini hem içyüzünü verir. Bazılarına da hiçbir şey vermez sırf dünya işleri ile meşgul eder...

HARAM LOKMANIN GİRDİĞİ HER YER BOZULUR(HAŞİM KILIÇ)


Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç sorunları bir konuşmada toplamıştır.Katılmamak mümkün değil;
Gelişmeler demokratik hayatın tabii akışına terk edilmiş olsaydı, dediğiniz şeyler asla vuku bulmayacaktı. Ancak Türkiye’de, siyasi hayatı dizayn etmek isteyenlerin, cumhurbaşkanının kimin olması gerektiği konusunda kafalarına uymayan birinin cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi ciddi anlamda sıkıntı oluşturdu. Tabii burada e-muhtıradan ziyade yargının tutumu çok önemliydi. Anayasa Mahkemesi bu konuda iyi bir sınav vermiş sayılmaz. Meclis’in toplantı nisabının ne olacağı konusunda Anayasa’da ve Meclis iç tüzüğünde çok açık hükümler olmasına rağmen, zorlayarak, dürüst yorum ilkesinden ayrılarak, Meclis’in toplantı nisabının 367 olması gerektiği konusunda bir yorum geliştirildi. Bu yorumun arkasına hem askerler düştü hem de yargı düştü. Meclis’te böyle bir toplantı nisabının olması için gerek Anayasada gerekse Meclis iç tüzüğünde özel bir hüküm olması gerekirdi. Genel kuralda da Meclis’in kaçla toplanacağı çok açık bir şekilde belirtiliyordu. Yani kavga çıkartmanın yollarından bir tanesiydi ve kavga çıkarttılar. Sonuçta hak ekseninden ayrıldığınız zaman halk bunu kendi oylarıyla düzeltiyor ve sonuçta düzeltti de. Zannediyorum o günkü iktidarın oyları 10-12 puan artarak, gereken cevap verildi. Dolayısıyla bu konu hukuk tarihinde yapılmış en fahiş hatalardan bir tanesidir. Keşke hiç olmasaydı, yaşanmasaydı ama maalesef böyle bir durumla karşı karşıya kaldık. Buna sebep olanlar, bu yorumu yapanlar, bu yoruma uygun karar verenler, tarihte yerlerini aldılar ve asla unutulmayacaklar, hayırla yâd edilmeyecekler.
HARAM LOKMANIN GİRDİĞİ HER YER BOZULUR
Geçen aylarda Rekabet Derneğinde düzenlenen ödül töreninde; ‘’Ne yazık ki ahlak ve maneviyat diye başlayan arkadaşlar şu an ne ahlak bıraktılar ne maneviyat’’ şeklinde bir açıklamanız olmuştu. Bu açıklamalarınızı daha geniş kapsamda değerlendirebilir misiniz?
O gün Rekabet Derneğinin bir ödül töreniydi. Doğrusu orada geniş bir açıklama yapmış değilim, ödül verilirken yapmış olduğum kısa bir konuşmanın sonucudur bu. İhale kanununa bağlı olarak rekabetin nasıl gelişeceğine ilişkin bir arkadaşımızın yaptığı çalışma nedeniyle kendilerine ödülünü ben verdim. Yüzün üzerinde değişikliğe tabi tutulan bir ihale kanununun rekabeti sağlamasının mümkün olmayacağını bu kadar değiştirilmesinin bir tek sebebi olabileceğini, o da daha rahat hareket edebilmek, daha rahat birilerine öncelik vermek, birilerine ayrıcalık tanıma amacıyla bu değişikliklerin yapıldığını ifade ettim. Böylece insanları, toplumu, kurumları, denetlenecek ahlaki kuralların ve pozitif hukuk kuralların ortadan kaldırıldığı bir yerde kontrolü sağlayacak hiç bir şey olmadığından bahsettim. Ahlaki değerlerin bu dönemde erozyona uğraması, hemde insanların doğru, dürüst, kamu yararına uygun şekilde hareket etmesini sağlayacak pozitif kuralların ortadan kaldırılması, hepimizin kulağına gelen yolsuzluk olaylarının vahim boyutlara ulaşmasına neden olmuştur.
Bu minvalde bakacak olursak hukuk düzeninde ki bu aksaklıkların sosyolojik, aile ve toplum yapısının bozulmasına yönelik etkilerini de görebiliyor muyuz?
Haram lokmanın girdiği her yer bozulur. İşin özeti bu.

EHLİ TASAVVVUF SİYASETLE UĞRAŞMALI MI?

eL-CEVAP:Aşılı ise, şerbetli ise olabilir, ancak manevi gözetim altında ve belirli bir süreliğine. Ömründe siyaset bilmeyen birisi,kendisine gelen ilçe başkanlık teklifi için Necib Sultanım'a başvurmuştu. Sultanımın cevabı şu idi:Evlat, siyaseti görmeyen bir kimsenin bir yönü eksik kalır." Ancak üç yıllık bir sürenin sonunda,"artık yeter" demişti.O şahısta siyaseti bırakmıştı. Devam etse idi-ki bıraktığı yerden devam edenler-milletvekili ve bakan oldular. Ancak dünyevi sonuçları itibarsızlık, uhrevi sonuçları ise bir felaket olsa gerek...

SİSTEM MİKROBUNU KENDİ ÜRETİYOR

18 yıl iktidarda kalmış Ak Partili kadroların savrulmalarını ve bu esnada birbirleri için kullandığı sözlere baktığmızda  şu kanaata varıyoruz:bozulma kaçınılmaz!
İstisnası yok mu?
Ancak Hakk'ın muhafaza ettiklerinde bozulma olmaz.Onlar ise Enbiya,Evliya(insan-ı Kamil) ve layıkıyla onlara tabi olup gölgesinde duranlar.Bu da lafta olmamalı.Okulda kaydın var ama hiç ders çalışmamışsan.hiçbir imtihanı verememişsin.Nolur? bir süre sonra okuldan uzaklaştırılırsın.Aşk ve muhabbet yolu geri dönüşü olmayan bir yoldur.
Tahıl ürünlerini ne kadar ambalajını steril yapsan da bir müddet sonra bit, pire v.s gibi küçük yaratıklar onların bünyelerinden doğarak onları yok eder.Zira,eğer insan için gerekli tahıl ürünlerinin başına bu iş gelmese idi,bugünün emperyalistleri onları da stoklar ve fahiş fiyata satarlardı.Hak Teala kuru bakliyata bu şekilde bir hassa verdi ki stoklanması mümkün olmasın.
Nefis tezkiyesini tamamlamamış ve manevi otorite altında olmayan kimselerin sonları Ak Parti kadroları gibi olur.Nimete ve güce kavuştuktan sonra kendilerinden başka kimseyi tanımaz,eleştiri nefislerine ağır gelir ve dindarlık yerini kindarlığa terk eder.
Örnek alınan Peygamber (sav)'in ve İnsanı Kamil hazeratının davranışları ise,dünyevilerin söylemlerinde kalır ve yapamayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz ayeti tecelli eder.Sonuç itibarı ile Baki kalacak olan sadece Hakk Teala olduğundan Adaletle ömür uzatılabilir,şükürle nimet artırılabilir.Nefis taşıyan her varlık,günü geldiğinde sahneden çekileceğini kabullenmelidir.

ETTEN VE KEMİKTEN OLANA SECDE

Her insanın bir secdesi vardır. Hak Teala secdegah olarak müminlere Zat'ını seçmiştir. Dünyevi olanların secde ettikleri ise, mülk sahibi geç sahipleridir. Hz.Musa (a.s), Kudüs-ü Şerif'i çevreleyen kalenin duvarını küçücük yapmıştı. Kavmi'nin kibirlileri içeri girmek istediğinde başlarını eğmek zorundalardı. Bakara suresi 58 ayetinde:"Ey Beni İsrail, secdeler edici olduğunuz halde kapıdan giriniz ve "hıtta" lafzını söyleyiniz" buyrulmuştur. Bu ayette geçen "hıtta" kelimesinin manası için Hz. Ali efendimiz "Bismillahirrahmanirrahim'in" karşılığıdır buyurmuştur. İkrime hazretleri ise "La ilahe illallah" demektir buyurur. Bazıları ise kelime-i istiğfardır"derler.
Hak Teala etten ve kemikten olan şahlardan bir küçük kapı yapmıştır. Ehli dünya onlara secde ederler, çünkü Hak Teala'nın secdesine düşmandırlar. Hakk'a karşı baş eğmeyenler, dünyevi olan mal mülk ve iktidar sahiplerine karşı baş eğerler. Ehli dünyanın secde mihrabı iktidar sahipleridir. Temiz olan insanı Kamiller 'e baş eğmek, ehli dünyaya zillet verir. Ama rütbe sahiplerine karşı baş eğip tevazu göstermek ehli dünyanın nefsine hoş gelir.
"Kim ki zenginliği için bir zengin'e ikram ederse, muhakkak onun dininin üçte biri gitti." buyrulur.
halk fare gibidir. Fare, kediden korkar." Kedi" ise dünyevi rütbe sahipleridir. Kamil insanlar ise "Arslan" mesabesindedir. Fare, Aslan'dan korkmaz zira Arslan fareye tenezzül etmez. Fare kediden (iktidarın rütbe sahibi yaptıklarından ) korkar. Halk, erbabı gına(zenginlik-rütbe sahibi)'ya baş eğer, kendilerine sahip ve terbiye ediciliğe layık görür...

1 Eylül 2019 Pazar

AK PARTİ'NİN KAYYUM ATAYACAĞI ÜÇ YER

Ak pati'nin kayyum atayacağı yerlerin en başında İstanbul gelmekte idi. Ancak, bu hareket çok ses getireceğinden muhtemel hesaplamalar yapılmaktadır. Zira geçmiş yılların hadiseleri deşifre oldukça Ak parti'nin kan kaybı ziyadeleşecektir. Eğer kayyum hadisesine gidilecek olursa halk nazarındaki kalan itibar kırıntıları da kaybolacaktır. İstanbul Türkiyeyi yakından ilgilendirir. İmamoğlu'nu büyüten Ak partinin yaptığı hareketlerdir. Uyuyan devi uyandırmak gibi bir tabir vardır. Ancak, hırs aklın gözünü kör eder. Büyükşehir Belediyesinin vakıflara aktardığı paranın bizatihi vakıf harcamaları için sarfedildiği meçhuldür. Çünkü akabinde cezai sorumluluk gelecektir...

SEYYİD ALİ BABA HAZRETLERİ

Necib Sultanım şöyle buyurdu:"Seyyid Ali Baba hazretleri ile İskenderun'da 1950 li yıllarda tanıştığımda hazret, Hz. Pir mevlana Efendimizin "Hamdım, piştim, yandım" sözünün "yandım" bölümünü yaşamakta idi. Eski İskenderun adliyesinin karşısında olan Kore parkı içinde bulunan havuzun içine bir kış günü suya atılmıştı, kışın dondurucu soğuğuna rağmen hiç aldırış etmedi. Terzi dükkanımın kapısının önüne gelir içeri girmezdi. Sonra içeri girme hadisesi şöyle oldu. Hiçbir şey bedelsiz olmuyor. İskenderun Ceyhan arasında dolmuşçuluk yapan birisi vardı. Bir gün bana gelerek "Necib Efendi bir şey dikkatimi çekti. Senin dükkanın önünde duran yaşlı amca var ya ona bir gün Ceyhan dönüşünde Erzin civarında rastladım yağmur sicim gibi yağmakta idi.Arabaya almaya niyet ettim.silecekler zorlukla çalışıyordu.muavine de tembih ettim. Bu amcayı arabaya alalım diye unutmuşuz. İskenderun'da geldik sonra Osmaniye'ye yolcu çıktı onu götürüp dönerken yine yolda rastladık. Yağmurdan tamamıyla ıslanmıştır diye düşündüm.Yine arabayı durdurup almayı unuttum. İskenderun'a geldim. Kaymakamlık binasının karşısındaki garaja geldiğimde o zat garajın köşesinde idi.ama hiç ıslanmamıştı. Bu nasıl oluyor?" diye bana sorunca ben "sen her halde karıştırmış olacaksın" diye cevap vererek geçiştirdim. Aynı şoför ,denizciler beldesinde İskenderun'a gelirken, önde giden bir kamyonun lastiğinden fırlayan bir taş ön camını kırmıştı. O sırada cam karaborsada bulunmuyordu. Dükkanıma geldi.durumunu bana anlattı. Bende dükkanın kapısının bir kanadında olan camı işaret ederek, bu kapıyı söktür götür.bir camcı bu camı otobüsün kırılan ön camının yerine monte etsin dedim. Terzi dükkanındaki kalfalar hayret etti. Çünkü dükkanın darabası vardı ancak, gündüz, rüzgardan dolayı tüm toz dükkana dolmakta idi. Dört ay sonra cam karaborsası kalktı kapının camını taktırdım. Bu hareketimden dolayı Hak Teala bana lütfetti, Seyyid Ali baba hazretleri dükkanımdan içeriye adımını atmış oldu...