29 Şubat 2016 Pazartesi

BUGÜNÜN ( İSLAM DÜNYASININ) EKSİĞİ

Suudi ikliminde tatbikat yapan ve adına İslam ülkesi denilen 20 ye yakın ülkenin yaptığı bu ortak harekat için "İslam Ordusu"lafzını kullanmış haber gazeteleri.Gerçekten bu oluşuma İslam ordusu denilebilir mi?denilemez.Malzemeler (silahlar,uçaklar,kabiliyetli eğitimli askerler v.s)ne kadar güzel olursa olsun bu malzemeleri bir araya getirip sıkıca birbirine bağlayacak ÇİMENTO,MAYA,YAPIŞTIRICI yok.Bu maya olmadığından dolayı tatbikat tribünlere oynamaktır.MAYA kimdir?MAYA Maneviyyatın görev verdiği ZAT'tır.Kerameti kendinden menkul tipler değildir.Şafak sökmeden öten horozlar hiç değildir.Çünkü,Hak Teala vakitsiz öten horozun başını kestirir,insanları yanıltmasın diye.İslam Ümmetinin HALİFELİĞİNE layık olan bir liderden yoksunluktur İslam dünyasının hali.Belki vakit gelmediği için böyle birisi henüz çıkmadı.Belki,geçmişte kıymeti bilinmediği için bu ümmetin cezası tamamlanmadı.Çünkü,Cenab-ı Hakk'ın bir esmasının hükmü nihayete ermeden diğer hüküm icraat sahnesinde yer almazmış.Dua edelim.Yük ,indirildiği yerden tekrar kalkacaktır.ALLAH'A TALİP OLALIM.ALLAH'A AİT İSİMLERİN SIFATLARI İLE SÜSLENELİM.Çoğunluk ,sayısal üstünlük,silahsal üstünlük hiç önemli değil.Hz.İbrahim tek idi,Hz.Musa tek idi,Efendimiz tek idi.Allah Teala,vakti geldiğinde nusretini azınlık üzerine gönderir ve lütfu ile nurunu tamamlar.Bizi yönetenler,aynaya(İnsan-ı Kamil'e) ihtiyaç duymadıkları  için kendilerini görememekte,eksikliklerini hatırlatanlarıda düşman ilan etmektedirler.Düşman arıyorsanız,beslediğimiz cesetlerimizin içine bakalım

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com 

HUZURSUZLUĞUN KAYNAĞI

Cismimizin nefsani yönlerine hizmet ederek dünya hayatını geçirenler bir müddet sonra Hak ile kendi aralarındaki kalın dünya perdesinden(hicabından)dolayı yaşamaktan sıkılırlar.Bu dünya içinde hicapta kalanlar,ahirette dahi hicap içinde olacaklarından yaşamak bu tipler için anlamsız hale gelir.Ölüm ötesinde bir hayat anlayışı da kendisinde oluşmadığı için anlamsız olan bu dünyayı terketmek fikri oluşur.Şüphesiz bu yönde kendisini teşvik eden şeytanı da hesaba katarsak ölümü bir kurtuluş görürler.Nitekim,canlı bomba olanların ruh hali bu anlattığımız gibidir.Bu insanların can feda etmesi,Hallac'ın,İbni Arabinin,Nesimi'nin can fedası gibi değildir.Onlar,daha değerliye kavuşmak için can feda etmişler,bu günküler ise dünya sıkıntısından kurtulmak için etrafına zarar vererek ,pislik akıtarak fedayı nefs etmektedirler.

AHMAKLARIN KOLAY ÖLÜMÜ


Bu başlıktan anlaşılması gereken,nefsin en kuvvetli(enerjili)kötü huyu olan Hırs'ın insanı kör,ahmak ve cahil ettiğ hakikatıdır.Nice yüksek mevkilere gelmiş insanlar boğaz derdinden dolayı rezil ve rüsvay olmuşlardır.Hırs nedeniyle ağızdan çıkan sözlerin hiç ölçüsü olmaz.Hırsı nefsani insanı kör eder.Teşebbüsünün vahim neticelerini göremez ve ahmak eder.Hırsın vehametini idrak edemez ve cahil olur.Hırsı nefsaniye müptela olan ahmaklara ölüm kolay görünür ve intiharlar çoğalır.Halbuki bu hareket baki olan alemi mahveder.

KALBE GELEN HAYAL VE HATIRANIN KAYNAK YERLERİ

Kalbimize gelen hayal ve hatıra hangi perdeden baş gösterdiğini bilmek zordur.Nefsani mi?,Şeytani mi?Meleki ve Rahmani mi?Tüm hayal ve hatıra bu dört kaynaktan doğar.Nefsani olanın alameti budur ki;tabiat vasıtasıyla gelir ve cismin şehevatına müteallik olur,ve kuvvetli gelir ve zikrullah ile zayıf olmaz,sabit bir halde bulunur.Bu hatıra şerdir.
Hatıra-i şeytaninin alameti budur ki kuvvetli olmaz ve tereddüde müstenit olur ve zikrullah ile zayıf olur,buna vesvese derler.Fasıkı fıska,kafiri küfre davet eder,abid ve zahidin nefislerini tahrik ederek ekseriye onları günah işlemeye ,günahtan çekinenleri de hayırlı amelleri işlemekten men etmeye davet eder.Tefriki en güç olan hatıralar bunlardır ve hepsi kötüdür.
Hatıra-i Meleki'nin alameti budur ki hatıra hayra ilişkindır.Ancak kuvvetli bir surette vaki olmaz ve tereddüd oluşur.
Hatır-i Rahmaninin alameti budur ki hayra müteallik olup kuvvetli bir surette vaki olur,buna "ilham"derler ve bu hatıra sahibi hükmünü icra etmedikçe müsterih olmaz.

SU 'YA AKS

Bulanık olmayan ve üzerinde çerçöp bulunmayan durgun su ,ayna gibidir.Dışarıdaki varlıkların resmi o su yüzeyinde gözükür.Güneş,ay,yıldızlar ve dağlar,ne kadar yüksek olurlarsa olsun o su içine sığarlar.Kalp,çerçöp olan dünyevi havatır ve hayallerden temizlenirse onda bulanıklık ve çerçöp kalmazsa görüntü aksettiren aynaya sahip olursun.Yeme ve içmeden hasıl olan cismimizdeki kesafet,tıpkı suya dışarıdan toprak dökmek gibidir.ve bu toprak suyu bulandırmakta ,çamur etmektedir.Dünyada emellerime ulaştım diyen hiç kimseye rastlanmamıştır.Ölen her insan bunu ikrar eder ama,diri olanların kulağı sağır,gözleri kördür.Ortada,.aşikar olan bu hakikat hiç bilinmez.

ALLAH'IN ELİ

Fetih suresi 48/10 ayeti:Ey Resulüm,sana biat edenler ancak Allah'a biat ettiler.Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir"ayeti ile bu tebaiyyet halen devam etmekte,kıyamete kadar da devam edecekkonumdadır.Diyeceksiniz ki "Peygamber"ortada yok.Kime tabi olalım?.Deriz ki varı yok gösteren senin vehmin.Nefsin.Kaim makam olan Peygamber varisleri yolu ile iş yürümektedir.Peygamber ve varisi olan İnsan-ı Kamil "Allah"isminin dahi mazharı olmakla bu isim diğer isimleri de cem etmekle böyle bir kamil insanın hali "Benim halkıma sıfatım ile çık ,seni gören muhakkak beni gördü"hadis-i Kutsi'de ifade edilen hakikattır.

28 Şubat 2016 Pazar

İNSANI YÜZÜNE KARŞI ÖVMEK

Övmek asrımızın hastalığıdır.Övenler,kolay geçim vasıtası için bu yolu seçerler .Övülen ise zehirlenmiştir.Peygamberlerin ve Evliyaullahın hayatına baktığımızda övme ve övülmekten fersah fersah kaçmışlardır.İbni Arabi hazretleri,bir taş üzerine çıkarak Şam halkına nida etmiştir:Ey Şam halkı!sizin taptığımız benim ayağımın altındadır".Şam halkı,kendilerinin putperestlikle itham edildiğini düyünerek şikayetçi olmuşlar ve neticede İbni Arabi idam edilmiştir.Halbuki o insanlara dese idi ki "üzerinde bulunduğum taşın altında hazine vardır"insanlar onu öldürmeyip öveceklerdi.Bu övülmeyi istemedi idama razı oldu.Efendimizin hadis-i şerifidir:"Bir adamı yüzüne karşı övmek,eline kılıç alıp vurmaktan daha kötüdür,zararlıdır".Hazreti Ömer Efendimiz,Halife olduğunda yüzü sararmıştı,sordular:Neden yüzün sarardı?Buyurdular ki:"Resulullah SAV benim hakkımda bir çok övücü hadisler söylemiştir.Ben de insanım yanılırım.Benim hatamı söyleyecek adama "Sus,sen Ömer'den büyük mü oldun ,onun hakkında bu kadar hadis var"derler,söz söyletmezler.Ben de kendiliğimde noksanımı düzeltemem,helaka giderim diye korkuyorum.Deyince bir sahabe ayağa kalkar ve kılıcını bir miktar kınından çeker:Ya Ömer sen eğer şeriattan ayrılırsan seni eğri kılıncımızla düzeltiriz"deyince toplum içinde bu anlayışta birileri olduğundan dolayı Hz.Ömer memnun olmuştur.Bu örnekleri okudukça,acaba diyoruz.Bizi idare edenler bu örnekleri okumazlar mı?

AŞK LAÜBALİLİKTİR

"LAÜBALİ"kelimesi arapça bir terkiqptir."çekinmem ve mukayyet olmam"manasınadır.Aşkta çekinmemezlik vardır.Aşkın bu haline karşı tahammülünüz yoksa aşktan sakının.Çünkü aşık olmak her yiğidin karı değildir.Binanaleyh aşka takat getiremeyecek olanların kulluk ve hizmet ile iktifa etmeleri gereklidir.

GERÇEK AŞIKA KİMSE ZARAR VEREMEZ


Sultan Veled Efendimizin buyurduğu gibi cümle mahlukat hubbi zati'den vücud bulmuştur.Hubbi zati cümle eşyaya sari olduğu için aşkta müstafrak olan bir aşıka gerek surette vahşi hayvanlar gerekse sirette yırtıcı hayvan mesabesinde olan insanlar tecavüz edip zarar veremezler.Sevki tabi ile o aşıka baş eğerler.Aşk olmazsa ,ortada hayvani nefis kaldığından hayvanatta kuvvetli olan diğerini mağlub eder.Nefahatül Üns isimli kitapta şu hadise zikredilir:Ahmet b.Mevlüt es-Sufi er-Rakki nakleder ki sülukum esnasında Müslüm Mağribi hazretlerinin ziyaretine gittim.Dergahta namaz kıldırıyordu.İ mama uydum.Ancak Fatihanın bir çok yerinde hata ile okudu.İçimden "Eyvah ,ziyarete gelmek için çektiğim yol zahmeti boşa gitti"diye bir düşünce geçirdim.Ertesi gün Taharet için Fırat nehri kenarına kadar gittim.Bir arslanın yol üzerinde yattığını gördüm.Geri döndüm bir arslan dahi geliyordu.Aciz kalıp bağırdım.Müslüm hazretleri tekyeden dışarı çıktı.Aslanlar kedi gibi susup sindi.Hazret geldi onların kulağını çekerek "Ey Hak Teala'nın köpekleri ,ben size demedim mi ki benim misafirlerime hücum etmeyin".Ondan sonra bana dedi ki:"Ya İbrahim.zahirinizi doğrultmağa meşgul olduğunuz için mahlukattan korkarsınız.ve biz batınımızı doğrultmakla meşgul olduğumuz için mahlukat bizden korkar"

HEM HÜDANIN AŞIKI HEMDE ÜCRET TALEBİ


Aşıklarda cennet arzusu yahut cehennemden azad olma isteği bir ücret telakki edilir ve asla istenmez.Buna Hakk'a ücretle aşık olmak denir.Tıpkı eski devirlerde ücretle tutulan bazı kimselerin cenaze arkasından ağlama işini icra etmesi gibi.

TOPRAĞIN YEDİ TABAKASI


Şeyhi Ekber Muhyiddin ibni  Arabi Hazretleri Tedbiratü İlahiyye nam eserinde beyan buyurur:Arza gelince ,yedi tabakadır ki:Kara,Boz,Kızıl,Sarı,,Beyaz,Mavi,Yeşiy Renklidir"Her bir tabakanın bir hassası ve esrarının mevcut olduğu söylenir.Mürşitlerin önüne bu tabakaların hazineleri serilir ama onlar asla bu hazinelere iltifat etmezler,Hakk'ın cemalini arzularlar.Sekiz Cennet arzusu,yedi tabaka cehennem korkusundan kurtulma  bedenin hazzı olduğu için İnsan-ı Kamil bunlarda arzusu bulunmaz.

İNSAN-I KAMİLE VERİLENLER


Avam,insanı kamil'e  bir şey verse,ona hizmet etse  bu kendi faydasınadır.İnsanı kamilin o şeye tamaı yoktur.Bu husus şöyle de ifade edilebilir.İksir,bakırı altın yapan bir kimyadır.Bakır,kendini iksire teslim etse bu teslimiyetten bakıra fayda vardır,zrar yoktur.Çünkü,iksir ,o bakırı altına kalbederek değerini artıracaktır.Bu nedenle İnsan-ı Kamil'e hizmet eden bakın mesabesindeki kalpleri,insanı Kamil altın haline çevireceğinden İnsanı Kamil'e teslimiyet ve tabiiyette avam için sayısız faideler mevcuttur.

YİYECEKLERİN DİLİ OLSA

İnsanı Kamilin yemek suretiyle vücuduna giren tüm yiyecekler,nura ve marifete dönşerek bir üst sınıfa sıçrarla.Ehli Kamil'in yemesi gafletle olmadığından yenen gıda hayvaniyet ve cemadiyyet mertebesinden kurtulur ruhaniyet mertemesine gelir..Ehli nefs olan insanların yedikleri yiyecekler maddeten necis ve manen dahi kötü ahlak ve manaya dönüşür ve onlar daha aşağı bir mertebeye tenzil olurlar..Bu nedenle o yiyecekler böyle bir vücuda girdikleri için muzdariptirler.
İnsan-ı Kamilin yediği ekmek değil nur'dur.Tıpkı mum ışığının alevi mumu erittiği gibi insanı kamil suri gıdayı yedikçe etrafına toplanan insanları ilim ve irfan nuruyla nurlandırır.Bunlar için "İsraf etmeyiniz"emri gelmedi.İsraf etmeyiniz emri"Araf 7/31)Gıdayı suriyi şehveti hayvaniye kalbedenler içindir.İlim ve irfana tahvil edenler için değildir.

PEYGAMBER OLANIN MAİŞETLE MEŞGUL OLMASI

Peygamberler her türlü harikalar ve mucizeler ile alemi zahirde mutasarrıf oldukları halde tasarruflarını terkedip geçim hususunda fakir bir hayatı tercih ettiler ve maişetlerni temin için halktan borç para ve eşya aldılar ve her biri zahirde bir  sanat ihtiyar ettiler.İdris Peygamber terzilik yapar,Hz.Süleyman kudretine rağmen zenbil örer ,Hazreti Davut zırh yapar idi.Cenab-ı Peygamberimiz dahi borç olarak aldıklarını ganimetle öderdi.Çünkü Efendimizin etrafındaki fakura sayısı çok olup bunlar Efendimizden yiyecek beklerler idi.Kudret sahipleri niçin bu konum üzere oldular?"Müzzemmil suresi 73/20 ayeti:Allah'a karzı hasen olarak borç verin" buyrulmuştur.Hakk'a borç vermekten  murat ve maksat nedir?Bu tenin azığından fakire vermek,kişinin gönlünde çimenler bitirdiği için bu husus teşvik edilmiştir.Keza Muhammed suresi 47/7 ayeti:"Ey müminler eğer siz Allah'a yardım ederseniz,size yardım eder"ayeti,Hakk'ın yardımını harekete geçirmek için kulun Hakk'a yardımla yönelmesi gerekir.

MELAMETİN ÖZTÜRKÇESİ

Anamıza,bacımıza ,dinimize ,kitabımıza,Allahımıza birisi sövse bu kutsal değerlerin aşağılmasından dolayı nefsimiz kabarır ve hemen karşılık vermek isteriz.Nefsin verdiği karşılık:"Ben senin ananı..."bu karşılık aslında tribünlere oynamadır.Yani,etraf bu küfrü yediğimden dolayı bana ne der,beni ayıplar,ben de karşılık vereyim de anamı,kitabımı,dinimi kurtarayım gayreti oluşur.Yanlışa,yanlışla karşılık vermek.Halbuki melamet erleri hiç karşılık vermezler.Çünkü,nefislerini aracı kullanmaksızın,Meleklerin ona karşılık verdiğini bilirler.Birde bu işin ileri,zevk derecesi vardır.Bu da Meczupların kızdırılmaktan dolayı verdiği tepkiler.Bu tepkilere toplum içinde tahammül etmek Melametin A B C sidir.birinci basamağıdır.İyi ki meczuplar vardır.Onların gönlü toplumun yükünü taşıyan direklerdir.Asla bu direkler kırılmamalıdır.Aksi halde,Hakk Teaala bir memleketi kırıp helak etmekten çekinmez.

RABBİNİ ARZULAYANLARIN İŞARETLERİ ÇOK OLUR

Rabbini arzulayan ve onun yolunda ,rabbinin isteklerine uygun yaşayanlara sürekli Rabblerinden işaretler,mektuplar,alametler mevcut olur.Hakim Senai ilahinamesinde Aşıkların,Hakk Teala'ya vuslat arayışlarında onlara İzzet-i İlahi nimeti olan "Lebbeyk"hitabı olan mektup üzerine mektup,hadim üzerine hadim olur.Sürekli Rabbinden işaretler alır.Aşıkların  neşeleri bundan dolayıdır.

RABBİ GÖRMEK İÇİN ÖLÜMÜ ARZULAYANLAR

Aşk ehli olanlardır.Hadisi şerif:"Muhakkak sizler ölmedikçe Rabbiniz azze ve celle hazretlerini göremezsiniz"buyrulduğundan aşıklar,bedenende ölmek isterler.Dünya ehline ait korku onlarda bulunmaz.Sanki canlarının helakini isteyen bir tavır içindedirler.HakK Teala onlara ne görev verirse ona itiraz etmeksizin uyarlar.Hakk Teala onlara,nefislerini zelil etmelerini irade buyurmuşsa insanlar arasında dilenirler.

MÜRİDİ İÇİN BAŞKEBABI İSTEMEK

Baş kebabı,fırında pişmiş koyun başı demektir.Mesnevi -i Şerifte Hazreti Hüdevendigar Efendimiz nakleder ki Şeyh Muhammed Serezi isimli şahıs uzun süreler  hep otçul gıdalarla beslenmiştir.Müritleri ile bir gün otururken ,müritleri arasından birisinin nefsi,baş kebabı yemek arzulamış.Bu hal Şeyh Efendi'nin vücuduna yansımış ve "Filan için baş kebabı getiriniz"demiş.Etraftakiler buna hayret etmişler.O şahsın baş kebabı arzuladığını nerden bildin diye sorunca şeyh Efendi:"Otuz senedir bende ihtiyaç kalmamıştır,ve kendimi ihtiyaçlardan pak ettim.Vaktaki hatırıma baş kebabı fikri geldi,bende iştiha peyda ve ihtiyaç oldu.Gördümki filanın arzusu bana yansımış onun isteğidir.Evliyaullah Saf ayna haline geldiğinden karşısındaki insanın hali(fikirleri)onun gönül aynasına akseder.

GÖREMEMEK-SANMAK,HAKİKAT-SAHTE,TAHKİK-TAKLİT

Tüm bunlar bizim halimizdir.Bir şeyi Bizatihi yaşayarak bilmek var ,aynı zamanda kitaptan okuyarak öğrenmekte var.Aynel yakin denen göz ile görmek te var,ilmel yakın denen söz ile duymak ta var.Bu ikilemlerde  anlatılmak istenen şunlardır.Kitaplardan okumak yahut kulaktan duymak yetmez.Örneğin cemiyet içinde bir kadının iffetsiz olduğunu en iyi bilen o kadınla ilişki kuran kişidir.Bunun dışındaki kimseler ,bu kadının iffeti hususunda yüzlerce delil getirebilirler.Ancak,bu deliller o bir kimse yanında değersizdir.Çünkü hakikatı kendi bilmektedir.Bu alemin üzerindeki alemlerden ilim sahibi olanlar gerçeklerde yanılmazlar.Bunların dışındakiler hepsi nefsaniyyet ve enaniyyet fırtınasında gemileri mahvolmuşlardır.

DEMOKRASİLERDE PARTİ SAYISININ ÇOKLUĞU

Parti sayısının çokluğu,insanların vehim ve hayalden doğan "Ben doğruyum"fikrinden doğar.Bir hadisi şerifte "Yahudiler yetmiş bir fırka,hırıstiyanlar(nasraniler)yetmiş iki fırka ve benim ümmetim yetmiş üç fırka üzerine müteferrik(ayrıldı)oldu".buyrulmuştur.Her parti kuran kişiler,sorunlara ferd ve cemiyet bazında kendi fikirlerinin çözüm olacağı iddiasındadır.Bu nedenle fırkalar(partiler)oluşmuştur.Ancak varlık gerçeğinin hakikatına ulaşanların bilgisi sorunları çözecek en doğru görüştür.Bu da Enbiya ve Evliya'nın görüşüdür ki,Hakikatı görücü parlak akıl onlarda mevcuttur.Yakin mertemesine ulaşanlar vehim ve hayal tortusundan(şüphesinden)kurtulabilir.Memleket idaresinde çevik ve filozof olan Firavun'un aklı  dahi(Mısır medeniyetinin teknikte zirve olduğundan bahsedilir) vehmine mağlup olmuştur.

VEHMİ,AKILLA YENEBİLMEK

Hz.İbrahim  (a.s) kıssası Kuran-ı Kerim'de anlatılırken yıldızı,ayı,güneşi "İş Rabbimdir"sanması eşyanın mucidini sorgulamadır.Arayış esnasındaki hayali ve vehmi o eşyadaki güce göre(parlaklık)onda "İşte Rabbim dir"düşüncesini oluşturdu.Ancak akıl gücünün kuvveti nispetinde bu vehmi mağlub ederek"Kaybolan şeyler Rab olamaz"dedi.Bu kıssadan biz,İnsan toplumu içinde pek az bir kısmının "Rab"arayışı içinde olacağını,diğer çoğunluğun "Tabiat ahkamının zevkini yaşayan"etrafına bakınanlar olduğunu anlamaktayız.Az olan bu taife Peygamber ve varisleri olan Evliyaullah hazeratıdır.Eşyanın hakikatıni idrak ise onların parlak akılları ile mümkündür.Çünkü yıldızların ışık derecelerinin kuvveti nasıl farklı  ise insanlardaki akıl dereceleri de farklıdır. İbrahim (a.s)ın aklının nuru ancak vehmin karanlığını yırtabildi.Vehim hususunda Peygamber dahi zorlanınca nakıs olan biz insanların halini siz düşünün.Vehim denizinin,hayal girdabının tesirinden kurtulabilmek için Hazret-i Nuh'un gemisi mesabesinde olan Evliyaullah'ın gemisine binmek ,onun aklına karin(yakın)olmak gereklidir ki vehmin,hayalin ve tevilin tehlikesinden kurtulabilmek mümkün olsun.

27 Şubat 2016 Cumartesi

KÖTÜ YILAN MI? KÖTÜ DOST MU?

Kötü yılan insanın canını alır.Fiziken ölümüne sebeb olur.Kötü dost ise insanın ahiretini yakar.Çünkü Ruhu insanisini sokup manevi helakına neden olur.Kötü insana yakın olmaktan,arada söz ve ses(konuşma)olmaksızın kalb onun huyundan gizli bir huy kapar.Bu bu alemde gizli bir haldir..Eğer yakın olduğun kişi iyi bir kimse ise iyi huylar kaparsın.Dostun fena olursa,onun fena huyları kalbine tesir eder.Tevbe 9/119 ayeti:"SADIKLARLA BERABER OLUNUZ"emri bu sırra binaen emrolunmuştur.Kötü arkadaş senin üzerine fikir ve ahlak sayesini bıraktığı vakit senin kalbinin nurunu zulmete çevirir.Eğer senin aklın ejderha gibi olsada kötü kişi,ejderhanın gözünü kör eden zümrüt taşı gibi tesir eder ki ,yaptığın fiillerdeki günahı göremez olursun.

HAYVANATA ÇEVRİLENLER

Bloğun bir önceki yazısında ifade edilmişti.Bu ümmette mesh,fiziken yoktur ancak batinen mevcuttur.Yani sureti insan,sireti hayvandır.Çünkü,zahiren bir günah işleyenin batını o günaha denk gelen bir hayvan özelliğine sahip olmaktır.Şehvet ve Zinaya mübtela olanın batını Eşek ve köpek;Livataya mübtela olanın batını domuz ve ayı;hırsa mübtela olanın batını karınca;halkı incitmeye meluf olan kimsenin batını yılan ve akrep suretlerine inkilap eder.Eğer bu suretlerden pişman olup göz yaşı dökerse tekrar insan suretine rücu eder.İnsanı Kamil,bu insanların gerçek hallerini müşahede ederler.Nitekim Nefahatül üns te Şemseddin Muhammet el-Kusevi el-Cami hazretleri nakleder:Bazı vakitlerde insanları,nefislerine galip olan sıfatların suretlerinde görür idi.Bir gün dedi ki:"Bizim ashabımız vakit vakit suret-i insaniden dışarı çıkarlar.Fakat yine çabuk avdet ederler"Ve bir iki kişinin adını söyledi de dedi ki:"Bunlar benim avluma geldikleri vakit dört gözlü köpekler suretinde görünürler".

MAYMUN'A ÇEVRİLMEK

Maide suresi 5/60 ayeti:"Ey ehli Kitap,şer dediğiniz ve Allah indinde cezaları zahir olmuş kavmi size haber vereyim mi ki?Allah Teala onlara lanet etti ve üzerlerine gazap etti ve onları ashab-ı sebti maymun suretinde ve İsa(as)ın maidesini inkar edenleri domuz suretinde mesh etti".buyrulmuştur.


Maymun'a çevrilmek bu ümmet için Taklitçilik hastalığıdır.Çünkü,batını maymun olanların zahirinde bu taklitçilik hakimdir.Fiilleri ve sözleri hep taklit olur.SIR YOLUNDAN YÜZBİNLERCE KİMSE TÖVBE BOZMAKTAN DOLAYI DOMUZ VE EŞEK OLMUŞTUR.

EHLİ TARİKİ BEKLEYEN TEHLİKE

Dergahlarda sık sık rastlanır.Başlangıçt dergaha intisabı,hizmeti ve ateşi ziyade olan bir şahıs bir müddet sonra bu ateşin azalmasıyla hizmeti de azalır ve nihayet gözükmez olur,kaybolur.Bu kayboluşun iki şekli vardır.Birincisi,tekrar vahşi hayata dönmüştür,bir müddet dolaşacaktır ve sonunda tekrar dönüp gelecektir.İkinci gurup tehlikedir.Zira Ahdi ve tevbeyi bozmak bela nüzuluna sebeb olur.Ashab-ı sebt gibi azaba düçar olacağı gibi,Hazreti İsa (a.s)'nın ashab-ı maidesi hakkında olduğu gibi bu ümmete mahsus mesh türü olan "kalbi mesh"gerçekleşebilir.Misakı bozmak ve tövbeleri kırmak sonuçta lanete mucip olur.


MÜRŞİTLERİN İTİRAFI



Şeyh Şadi hazretleri buyurmuştur:"Sorulan sual üzerine insan-ı Kamil dedi:Bizim ahvalimiz cihanın şimşeği gibidir,bir anda zahir ve bir anda gizlidir.Ba'zan en yüksek felek üzerine otururum,bazan ayağımın altını göremem.Eğer derviş bir hal üzerinde kalaydı,başını ve elini dünyadan ve ahiretten kaldırırdı".İnsan-ı Kamil-i Hakteala terbiye eder.Kehf suresi:(18/65):"Biz o kulumuza indimizden bir ilim talim ettik"buyurmuştur.Bu ilim insanların aklı maaşlarının istidlaatından olan ilim değildir.

GÖĞE ÇIKAN MERDİVENLER

Kesafet alemi dediğimiz bu alemin üstünde Alem-i emir denilen bir alem daha var imiş.Tıpka gökyüzünde yağmurun tutulup hapsedildiği bölüm gibi.Bu aleme çıkan her bir insan taifesi için ayrı ayrı yol ve basamaklar mevcutmuş.Her taifenin kabiliyetine göre değişen merdivenler."Allah'a giden yollar halkın nefesleri adedincedir"hadisinden de bu anlaşılır.Bu nedenle her taife diğerinin halinden bi haberdir.Her biri aynı bir esmai ilahinin emri altında olduklarından mesala Rahman Rahim'e,Rahim Gafur'a,Gafur Şekur'a delalet etmez.Darr isminin hassiyyeti Nafi isminin hassiyyetinden başkadır.diğer esmalarda böyledir.Esmai ilahinin sayısı nihayetsiz olmakla bu isimlere mazhar olanlarda mülki ilahide sayısızdır.Tüm bunlarda Hak Teala tecelli etmektedir.Kendi mertebesi üzerinde zevk duyan bir kimse diğer taifenin hali için hayret eder:"Eğer ben onun yerinde olsaydım ızdırap içinde olurdum"diye.Diğer şahıs ta bunun hali için:"Bu şahıs niçin benim halime hayret ediyor?"der.Tüm insanlığı böylece Hak Teala'nın mülkü ve ailesi bilmek gerekir.Bu nedenle barışa ve sükuna ulaşanlar aleme bu gözle bakanlardır.

DÜNYA AHIRINDA EŞEKLERDEN BAŞKA KİMLER VARDIR?

Ahırda merkepler bulunur.ancak o ahırın beyi de(Evliya ve enbiya)o ahırın içindedir.Çünkü,ahırdaki merkepler bakım isterler.Ahır mesabesinde olan bü şehadet alemine Evliya-ı kiram,merkeplere nezaret için geldiler.Nazım Kıbrsi hazretlerinin şeyhlerle alakalı bir sözüdür:Şeyh olan insanlara hizmet ettiği için merkep olur.Yahut insanlara hizmet ederek(merkep olarak)şeyh olunur.Her iki haldede yük çekmek vardır.Şeyhlerde bir çok hastalık bulunur.Bedenleri ile de yük çekerler.Metli Dede hazretlerinden yetişen Mithat Efendi,vefat etmeden önce bir eli ve bir ayağı kesilmiştir.Bu nedenle Cenab-ı Hakk'a dua ederek "Ya Rabbi sulbümden şeyh gelmesin"diye dua ettiği söylenir.

HAZRET-İ İSA NİÇİN RUHULLAHTIR?



Hazret-i İsa (A.S),dünyevi olan eşyaya hiç tamah etmedi.Sürekli gezen,bir yerde ikamet etmeyen birisi idi.Anlatılır ki bir tarafı vardı.saçını ve sakalını taramak için.Farkına vardı ki parmakları ile de bu tarama işi mümkün hemen tarafı attı.Vücudda eşek mertebesinde olan nefse hiç hizmet etmedi.Bu nedenle Ruhu aşikar olduğu için Ruhullah olarak tesmiye olundu.

ESEN BİR RÜZGAR

Fitne rüzgarının estiği ülkemiz gündeminde sevmediğin bir şahsa kötülük etmenin en kolay yolu"Paralelcidir..."demek olmaktadır.Sonrası Hurra..hücum.Hücum edenler kimlerdir:Yağcılar ve yalakalar.Bu bir rüzgardır.Her rüzgar sonsuza kadar esmez.Mesnev-i Şerifte Hazreti Pir efendimiz bir hikaye anlatır:Adamın biri yüzü sararmış,dudakalları morarmış elleri titrer bir vaziyette bir adamın evine kendini zor atmış.Ev sahibi hayret etmiş:"Nedir bu hal,elin titriyor,rengin gitmiş?"deyince adam demişki:Zalim ve müstebit olan padişah bir ferman çıkarmış.Bedava olarak halkın eşeklerinin toplanmasını emretmiş,bir tamım memurlar ,angarya olarak,dışarıda rast geldikleri eşeği tutuyorlar"deyince ev sahibi:"Tutsunlar,em amcasının canı,mademki sen eşek değilsin ,git,bundan sana ne gam vardır"deyince adam demişki:"Memurlar eşek tutmada çok ciddiyetle hareket ediyorlar ve gözleri kızmış.Bu ciddiyet ve kızgınlık içinde beni de eşektir diye tutarlarsa acaib olmaz!".Eşek tutuculuk işinin kişide temyizi kaldırmaması gerekir.


Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com 

26 Şubat 2016 Cuma

TEVEKKÜL VE KANAAT KİMLERDE MÜMKÜNDÜR?

Sıfatı nefsaniyyesinin hükmü altında olan kimsenin tevekkül ve kanaat yolunu seçmesine imkan yoktur.Zira Tevekkül ve kanaat nefsinden fani Hak'la baki olan insanın ihtiyar edebileceği bir meslektir.

GÖKTEN TEMİZ SUDAN BAŞKA BİR ŞEY İNMEZ

İnsanı Kamil ,nefisten arınmakla nasıl ki gökyüzü temiz olan sudan başka bir şey yağdırmazsa,insanı kamil ağzından dökülen sözlerde nur-ı Hak ile yoğrulmuş olan temiz ilim olan ilmi ledündür.Dinleyenlerin kalbleri bu nurla yoğrulur.Evliya sözlerini ezberlemiş olanlar bir koku duyanlardır.Kokunun madeni olanlar değildir.

NEFSE SURET VERİLSE ŞEKLİ NASIL OLUR?

Rehnüma-i Ma'rifet isimli eserde buyurulur ki:"Nefse bir suret verilse şekli şudur:Başı kibir,gözü ucub,ağzı hased,lisanı kizb ve gıybet,kulağı nisyan,göğsü hıkd ve kin,karnı şehvet ve bühtan,elleri hiyanet ve sirkat,ayakları emel,kalbi gaflet,ruhu küfürdür.Nefsin aklı,fehmi yoktur.bir saatlik şehvete cenneti ve nimetlerini ve cennette huludü satıverir.

adiyat suresi..ÇANAKKALE -GELİBOLU ARASI sabah saatlerinde gökyüzünden bir resim

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
1- O harıl harıl (savaşa) koşanlara,
2- (Tırnaklarıyla yerden) ateş çıkaranlara, 
3- Sabahleyin akın edenlere, 
4- Tozu dumana karıştıranlara, 
5- Derken bir topluluğun ortasına dalanlara yemin ederim ki, 
6- Şüphesiz insan, Rabbine karşı çok nankördür. 
7- Ve kendisi de buna şahittir.
8- Gerçekten o dünya malını çok sevdiği için katıdır.
9- Bilmiyor mu ki, kabirlerin içindekiler fırlatılacak. 
10- Ve sinelerin içindekiler derlenecek. 
11- O gün Rableri onların bütün yaptıklarından haberdardır.

KIZILMASI GEREKENLER


En başta İslam adına siyaset yaptıklarını iddia edenlerdir.Yani bugünün siyasetçileridir.Hiç kimse Allah mülkünün bekçisi,Cennet kapısının güvenlikçisi değildir.Kendi nefsinde İslamı yaşayamayanların,saf müslümanları kandırmaya hakları yoktur iki kat cezaya çarptırılırlar.Cennet'ten bahsedeceksin,ama cennet misali mekanları bu dünyada inşa etmeye çalışacaksın.Karl Marks sosyalizmin zirvesini ifade ederken,eşit yaşam,eşit paylaşım v.s,v.sden bahsettikten sonra ilave etmiş:Ancak bu bir hayaldir.Beşer eli ile idare edileceksek ki başka şansımız yok,beşerin tabi olduğu içsel ve dışsl yaratıcının halk ettiği hakikatlara uygun davranılmadığı sürece ortada koskoca bir tiyatro var olacaktır.Rol yapanlar,hakikat olduğunu sanacaklar ve kendilerini seyre gelenleri memnun etmek için rolü tüm kurallarına uygun yapmya gayret edeceklerdir.Tribünlere oynadığımız müddetçe ne insan mutlu olur nede toplum  ve ne de Devlet.Herkes imkanları ölçüsünde birbirlerini kandırma gayretindeler.Kuru,yavan ve tuzsuz bir yemek.Aşk suyunda pişmeyen her şey böyledir.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com 

KEMALAT DAVASININ ALAMETLERİ

Hani anlatılır ya.Deveye sormuşlar nereden geliyorsun?diye.Deve cevap vermiş:"Mahallenin hamamındaki sıcak sudan yıkandım,hamamdan geliyorum!.soruyu soran ise istihza ile şunları söylemiş:Belli,dizlerindeki çamurun temizliğinden..
Kemalat davasında olduğunu iddia edenlerin alametleri ne ola ki?inanmaya değer olsun.Yani bir kimse "Benim kalbine hakayık ve maarif-i ilahi nurları aksediyor"diye iddia etse,onun haline bakmak gerekir.Eğer kendisinde dünya hırsı ve cesedinin lezzetine muhabbet var ise davasında yalancıdır.Zira bu nurun kalbe yansımasından zahirde alametleri olur o da şudur ki senin nefsinin darul gurur olan bu dünyadan ve onun haz ve lezzetlerinden uzaklaşmaktan zevk alır.Resulullah Efendimiz buyurmuştur:"Nur kalbe dahil olduğu vakit münşerih olur ve genişler".Ashab-ı Kiram "Alameti nedir ya Resulallah?"deyince Efendimiz:"Dar-u gururdan(dünyadan)uzak olmak ve dar-ı sürur olan ahirete rücu etmek ve ölümün nüzlünden evvel ölüme hazırlanmaktır".

HARAM PARA'NIN İBADET MAHALİNE HARCANMASI

İbadet mahalline haram paranın girmesi hadisesi şudur:Kişilerin rızası olmaksızın ,maddi-manevi cebirle elde edilen para ile bu inşaatın yapılmasıdır.Haramdan kazanılmış bir paranın kişinin rızası ile bir ibadethanenin inşaasında sarfı mümkündür.Yani kazancın kaynağına bakılmaz,verilme şekli değerlendirilir.Kalem suresi ayet 12:(Kişinin yapacağı hayra mani olmayın ..).Merhum Hilmi Kutlubay hazretleri nakletmiştir:Babası Bilal Baba hazretleri ,Gaziantep Çınarlı camiinde namaz kıldıklarında ona şöyle demiştir:Bu caminin halılarını genelev kadınları aldı deyince yanındakiler:Bu haram para nasıl camiye konur deyince Kalem suresinin 12 nci ayetini okudu.

DEVLETÇE KİŞİLERİN MALLARINA EL KONULMASI

Müsadere,suçta kullanılmış bir mala el koymaktır.Bir de suçtan elde edilmiş mal varlığına da el koyma vardır ki çok sık uygulaması yoktur.Kişilerin mal varlığına el koyma hadisesi çok hassas konulardır.Bloğun b.ir önceki yazsında,İbadet yerleri olan camilere berat verilmesinin şartları anlatılmıştı.Nuşirevanın hikayesini anlatalım:Hz.ömer Efendimiz gençliğinde yanında arkadaşları ile İran topraklarına ticaret amacıyla deve götürürler.Nuşirevam isimli kralın oğlu develere müşteri olur,satın alıp götrür ancak parasını vermez.Hükümdara şikayet ederler.Hükümdar bir tercüman vasıtasıyla durumu öğrenmeye çalışır ancak,tercüman,hükümdarın oğlunu korumak maksadıyla tercümanlığını doğru yapmaz.Şöyle ki:Hz.Ömer Efendimiz develerini ister,tercüman;sadaka istediklerini krala söyler.Kral onlara külliyetli bir para verir ancak Hz.Ömer Efendimiz ısrarla "para değil,Develerimizi isteriz"diye diretir.Tercüman doğruyu söylemez ve Krala,"Bu parayı az buluyorlar"diye terceme yapar.Paranın miktarı artırılır.Ömer Efendimiz halen Develerimi isterim deyi bağırması üzerine kral tercümandan şüphelenir ve başka bir tercüman getirtir.Mesele anlaşılır ve ilk tercümanında yalan söylediği ortaya çıkar.Nuşirevan,yabancılara "BSu gece burada kalın"der.Develeri getirtilip teslim edilir ve şehirden ayrılırken çıkış kapısında develere haksız el koyan kralın oğlu ile tercümanın idam edildikleri görülür.Neml suresi 24 ayeti:"Onların amellerini şeytan ziynetlendirir"ifadesi karşısında,sahip olunan güçten dolayı kişilerin helal olan mal varlığına el konulurken sakın ola ki şeytan bu yapılan işlemi süslü gösterip te adaletsizliğe sevk etmesin.Çünkü adaletsizlik nimetin zevaline sebeb olur.

CAMİLERE BERAT NE ANLAMA GELİR?

Yeni inşaa edilen bir cami'ye yetkililer "Burada namaz kılınabilir"anlamına gelen bir BERAT verirler.Bunun teknik yönle alakası yoktur.İmar yönüyle de ilgisi yoktur.Berat'tan maksat Devlet reisinin tayin ettiği adamlar gelip yerinde inceleme yaparak Bu caminin yapımında hiç kimseye haksızlık yapılmadığını (arsa,yol v.saçısından)teyit eder.Olur ya caminin yapıldığı arazinin yetim çocuk,fazla  yaşlı ve hakkını iddia müdafaa edemeyecek meczup birisine zarar verilmiştir.Tüm bunların tetkiki neticesinde bu camide namaz kılınabilir şeklindeki müsade evrakına Berat denir ve bu evrak camiye asılır.Çünkü,temelinde ve inşaasında haksızlık olan bir yerin ibadethane yapılması,o yerde dualaların kabul edilmemesine neden olur.Hz.Ömer efendimizin,Şam Valisinin bir yahudinin arsasına cami yapmak üzere el koyması üzerine arsa sahibinin yaptığı şikayet üzerine Valiye bir bir mektup göndermesi ki bir hayvanın kürek kemiği üzerine yazılmıştır:"ÖMER NUŞİREVAN'DAN DAHA ADİLDİR"yazısı,Valinin derhal o inşaattan vazgeçmesine sebeb olmuştur.ve arsa sahibi Yahudinin rızası temin edilmiştir.Rivayet edilir ki Hz.Muhyiddin,inşaasında haram gelir var diye Şamdaki Emeviyye camisine girip namaz kılmamıştır.

25 Şubat 2016 Perşembe

RIZKLA ALAKALIDIR

Rizk insanın ayağına gelir mi?yahut İnsan rızkını arama gayreti içinde mi olmalıdır?Hz:Pir efendimiz bu konuda şu yorumu yapmıştır.Eğer,rızkının sana mutlaka geleceği hususunda eminliğin ve yakinin varsa o rızk senin ayağına gelir.Eğer ,şüphen varsa o zaman senin o rızk için hareket edip sebebler yoluna çıkıp yorulman gereklidir.Yani ,Yakin sükun ve itminanı,şek,hareket ve ıztırabı mucip olur

AŞKSIZ İBADETLER

Kuru sahrada çorak ve taşlık mahalde ne olur?Hiç bir şey.Zahidin aşksız olan dünya hayatıdır.Divanı Kebir'de hazreti Pir efendimiz buyurmuştur:Bİ-AŞK GEÇEN ÖMRÜNÜ HİÇ KATMA HESABA/AŞK AB-I HAYATTIR,DİL Ü CANDAN ONU AHZ ET".

KIRKlar -40 'lar ... Tülay Kadı

BİR GÜNÜN HİKAYESİ VE YAZIDAKİ TECELLİSİ ANEKTODU 
Hakikaten ölü değil sevdikleri geçen hafta Boğaz'ım daraldı yola çıktım Cumartesi günü şiddetli şekilde merkez efendiye gitmek istedim... Avluya girdim ziyaretinde bulundum çıktım ezan okundu ama ben oyalandım malum çocuklar farza durayım Cemaatle dedim işte yaptıran Allah 
Onlar Sünnet'i kıldı ben nasılsa Aklım alındı emin olamadım bir an bir adama doğru Yürüdüm Belediye işçisi gibi giyinmişti cemaat içinde ... Aslında başka bir amcaya Yürüdüm ama nasıl olduysa ona döndüm bir anda ve dedim ki Allah kabul etsin farzamı yoksa Sünnet'e mi duracaksınız? 
O da Sünnet'i kıldık evlat farza Yetiş yukarıda hanım cemaat var dedi ama çok entel be kibardı... 

aynen böyle adamın yüzü öyle mübarekti ki ay suratlı derler ya o orta cüssede yalnız yüzü ay gibiydi ve gözleri ne bana bakıyordu ne bakmıyordu ... Ya Allah kalbinize manayı versin ki o avam suratı değildi... Bundan evvelde ben kendime şöyle dua ediyordum Allah yüzüme baksın 
Hakikaten anladım ki bir kişinin yüzüne Allah bakarsa o yüz başka katlarda isim sahibi olur... 
....
Ve ben Hilmi Kutlubay Hz araştırıyordum dün geceden beri bu sabah yüzüne baktım başka sitede ve o... 
....
"InsAN kimi severse artık onunla beraberdir" ve "nasıl öldüyseniz öyle HAŞR olacaksınız" 
Kul aciz ve biçareliğini tasdik ederek, samimiyet ile ihlas yasası gereği tek ve yek çare olAN Allah' a sığınır! 
Yüce Allah' ta kainatta bütünlük esas olduğundan, evliya ve dostlarına kendisine sığınan kimseyi VELİ tayin eder! 
Bakışı ve anlayışı kör kimse görmese bile bu zatlar yüce Allah'ımızın yardımıyla gelir ve gerekeni yaparlar! 

Öyle ki 40' lar kadın ve erkek 40 kişidirler ve her zamanda bulunur :)
Ve Allah ne zaman yeryüzüne sıkıntı indirecek olsa onların hürmetine yok sayar hadsizliğimizi...
Bu kimseler Arslan yavrusu gibidir kim, ne zaman onlar haksızlık etmeye kalksa velisi olan Arslan Tarafından parçalanırlar! Hani Aslan olAN Ali (ra) ve velisi olAN Allah gereği ;) bu kimseleri sürekli dönen FurkAN kılıcına benzetenlerde olur, sistemi bilmeyen haddi bilmeyen hadsiz kimseleri parçalayan ve böylece " başınıza ne geldiyse kendi ellerinizle işlediklerinizden geldi" tecelli eder! 

Kişinin aliyy ve yüce boyutu ustaca avam boyutunu şifalandırmış olur vesselam :)

Birde 40'lar, 3' ler ve 7' ler dışında nice efendiler vardır ki, " siz onları ölü sanırsınız ama Allah yolunda ölen ölü değildir" ayetine mazhardırlar! 
Bizler ise bu ayeti yalnızca vatan için ölen şehit kimselere atfederiz! 
Oysa vatan ve şehitlikten maksat kişinin; Rabbi hassına bakan alemini ve şahidliğini sembol ettiğinden böylece en güzel örnek Allah dostlarıdır! 
Ve en doğrusunu Allah bilir ancak,
bu kimseler vefat ettikten 40 gün sonra bedenleri yeniden ruhları ile beraber göreve ve hidayet erliğine devam ederler... 
Ancak insanların çoğu bunu bilmezler! 
Zaten ölen hayvan idir ( EŞya), aşıklar ölmez!

Ey Yüce HÜVE'm...
Efendimiz Muhammet Ahmed ( sav) dua ettiği gibi senden niyaz ediyorum;
Bizlere Batılı batıl göster ve uzaklaştır!
Hak olanı ise hak göster ve yakınlaştır! 
Böylece Eşyanın hakikatini görmeyi nasip eyle 
Amin
Tülay Kadı Hortum

YEDİLİ YEDULLAH EVLİLİKLERİ -Erzurumlu İbrahim Hakkı

Yedi erkekten dört kadın sürekli hamiledir, üç bileşik çocuk sürekli doğmaktadır
Bu yazımız anasır-ı erbaa denilen dört element ve yaratılış üzerine eski alimlerden Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Marifetname aslı eserinden bir alıntıdır.

Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki:

Oluşum ve bozuşum âlemi içinde meydana gelen atmosfer ve üç bileşik, yüksek babaların aşağı analarda bulunan tesirlerinin neticesidir.
Yani ay feleğinin içinde vücuda gelen bileşik cisimlerin tamı ve tam olmayanı, bütün yedi gezegen yıldızın dört unsurda olan tesirlerinden hâsıldır. Yedi gezegen ise, gece gündüz, Hak'kın emrine itaatkâr ve boyun eğicidir. Hepsi onun güç ve kuvveti ile hareketli ve tesirlidir.
Nitekim Nazm-ı Kerim'inde buyurmuştur: "Güneşi, ayı ve yıldızları, Allah, emrine bağlı kıldı. dikkat ediniz ki, hem yaratmak hem de emretmek ona mahsustur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir."(7/54)
BEYT
Çün yedi erden müdam hâmiledir çâr-zen
Tıfl-ı mevâlid hem doğmadadır dembedem


(Yedi erkekten dört kadın sürekli hamiledir. Üç bileşik çocuk sürekli doğmaktadır.)

Dört unsur ki, ateş, su, hava ve topraktır. Bu dördün birbiri ile kaynaşıp birleşmesinden meydana gelen tam bileşik cisimlerin, yani üç bileşiğin birincisi maden cinsidir ki, taş nevileri dahi ondandır. Başlangıçta dumanlar ve buharlar, unsurlara geçer ve değişir. Ama dumanlar yerin incelikleridir ki, güneşin ısıtması ile havaya yükselir, onunla karışır. Buharlar, nehir ve deniz sularının incelikleridir ki, yine güneşin ısıtması ile havaya çıkıp onunla karışır. Buhar ve dumandan yarı bileşikler oluşur ki, yukarıda açıklanan atmosferdir. Suların özleri karlar ve yağmurlardır ki, yerin karnına çekildiğinde, orada toprak parçaları ile karışarak koyulaşır. Bundan sonra yerin derinliğine sirayet eden güneşin harareti o koyulaşan özleri kaynatarak maden, bitki ve hayan maddesi eder. Bu üç bileşik ancak birbirine şaşırtıcı bir tertiple, lâtif nizamla suret bulmuştur. Bütün bunları yapın, zalimlerin söylediklerinden yüce olan, Allah'dır.
Bu kâinatın ilk mertebeleri kesif topraktır. Son mertebeleri temiz nefstir ki, gayet lâtiftir. Zira ki madenlerin evveli toprak ve suya, sonu bitkiye bitişiktir. Bitkileri nevveli madene ve sonu hayvana bitişiktir. Hayvanların evveli bitkiye ve sonu insana bitişiktir. İnsanî nefislerin evveli hayvan ve sonu melekî temiz nefislere ulaşır. Olgunluğu ancak onda hâsıldır.



NAZM

Bu kâinat-ı cihan hep tebeddül eyler ümîd
Semadan arza dek ve zerrelerle tâ hurşîd
Cihan kevn ve fesâd içre cümle rağbetle
Kemalini talib eyler mürebbiden cavid
Kemal-i hak nebat ve kemal-i hayvandır
Kemal-i hayvan insandır oldur asl-ı nüvîd
Kemal-i âde olur hem visâl-i aşk-ı cemil
Ki oldur asl-ı muradât gayet-i her ümid
Çü bahr-i mevc olur ondan buhar ve gıym ve matar
Matar ki sel olur aslın bulur garib ve bayid
Çü aşk seyreder eşyayı devreder daim
Her anda kevn ve fesad oldu başka halk-ı cedîd
O ki cihanı bu hikmetle seyreder Hakkı
Ol ehl-i dildir o vası-i dil oldu arş-ı mecîd

(Bu cihan kâinatı ümit hep değiştirir; gökten yere dek zerrelerle ta güneşe. Hepsi, oluşum ve bozuşum cihanı içire rağbetle, daii Mürebbi'den kemalini ister. Toprağın kemali bitkidir, bitkinin kemali hayvandır, hayvanın kemali insandır; müjdenin aslı odur. İnsanın kemali, Celil'in aşkına ulaşmaktır ki odur muratların aslı ve her ümidin gayesi. Çünkü dalgalı deniz olur ve ondan buhar, bulut, yağmur ve ysel olur, aslını bulur ve uzak ve yakın. Aşk, eşyayı seyreder ve sürekli devreder. Oluşum ve bozuşum her anda yeni ve başka bir yaratılış oldu. Ey Hakkı! O ki, cihanı bu hikmetle seyreder; o, gönül ehlidir.O geniş gönül, Mecid'in arşı oldu.)

Kaynak; Erzurumlu İbrahim Hakkı hz. - Marifetname


TIBBEN SIHHATLİ BÜNYE

Dünyanın nimetlerinden uzaklaşan kimse için iki afiyet vardır.Biri maddi ,diğeri manevi.Şöyle ki:Dünyevi afiyet Karnın(midenin) ve fercin (cinsel istek)lezzetleri ile meşgul olunmadığı takdirde tıbben bünyesi sıhhatli olur.Hadis-i Şerif:"Ademoğlu,midesinden daha şerli bir kap doldurmamıştır".buyurulur.Manevi afiyet şudur ki:dünya nimetlerinden yüz çevirene ahiret nimetleri ve rahatları teveccüh eder.Nisa 4/134,Ali imran 3/145,Şura 42/20:"Kim dünyanın sevabını isterse ondan ona veririz ve ahirette onun nasibi yoktur"buyrulur.

"MAĞFİRET"NEDİR?

ÖRTMEK ve SETRETMEK manasınadır.Bunun da dereceleri vardır.
1-)Asilerin günahlarnın setredilmesi
2-)Abidlerin amellerinin nazarlarından setredilmesi,
3-)Kamillerin vücud-ı izafilerinin vücud-ı hakiki ile yani vücu-ı abdanilerinin vücud-ı Hakkani ile setri.Bu mağfiret her mertebenin ehline göre Hakk'ın inayetidir(yardımıdır).Mağfiretin en yüksek mertemesi,üçüncü haldir.Bunlar ilahi aşıklardır.çünkü bunlar ne nimetin zevkinde ve ne de nıkmetin gamındadırlar.Bunların aşağısında olan diğer dereceler kendi nefislerinin aşıklarıdır.gözleri ilahi nimetlerdedir.Hakkın kahrından korkup kaçarlar.Halbuki her nimetin arkasında meşakket ve zahmet gizlidir.Devlet Reisi konuşurken "Bizim kefenimiz koltuğumuzun altındadır"diyerek ölümden korkmadığını ifade ile aşikar kahramanlık söyleminde bulunsa da Zırhlı Mercedes ve binlerce koruma polisinin mesaisi bu söyleme uygun düşmez.AŞIKLARA AİT SÖZ,MUKALLİT AĞZINDA TESİRSİZDİR.

SALTANAT SAHİBİNE GIPTA ETMEK VE O NİMETE ULAŞMAYI TEMENNİ ETMEK

Hazreti Hüdavendigar Efendimiz nekadar güzel örneklemiş bu temenniyi.Padişah ahırındaki arap atlarına verilen nimetin kendisinede verilmesini isteyen eşek hikayesiyle.Eşek ne bilsinki,o cins arap atları savaş meydanlarında öldürücü kılıç ve ok yarası alırlarda o yaradan ölmeyenlerin yarasını iyileştirmek için ateşten kızarmış demirlerle yara yerini dağlarlar.Bu nedenle dünyevi saltanat sahiplerinin peşin nimetlerini temenni etmek ahmaklıktır.Çünkü bu nimetler bir tuzaktır.ve o saltanat bittiğinde -ki adaletsizlik ve zulüm o nimetin çabucak elden gitmesine sebeb olur-saltanat sahiplerine kimseler selam vermediği gibi insanların kurduğu mahkemelerde de hesap vermek vardır.Ahiret yönünü ise bilenler söylesin."KELLA SEVFE TA'LEMUN"(Tekasür suresi  102/3-4)

ŞİKAYET KİME KÜFÜRDÜR?

Şikayet ,edebe aykırılıktır.Çünkü,"Hakim ve Adl"isminin sahibi Hak Teala her şeyi kendi ilmi çerçevesinde tanzim ve tecelli ettirdiğinden şikayet ettiğimiz husus mutlaka bu takdiri beğenmemek olur.Bu nedenle Velayette şikayet olmaz.Olursa bu tenzili rütbe nedenidir ki o kişi için yakınlıktan uzaklaşıp karanlığa (küfre) düşmek olur.Hakk,sana ayran vermişse Bal isteme,zira her nimetin arkası sıra gelen bir imtihan ve gam vardır.Her nimet tecelli-i lutfidir.Lutuf tecellisini takip eden kahır tecellisi vardır.Çünkü nefis,lütuf tecellisinden zevk duyar,kahır tecellisinden gamlı olur.Bu nedenle zahid kendi tekamül derecesine göre konuştuğunda doğru olur ancak kendi varlığını kabul ettiği için,hakikata ilişkin olan sözleri kendi hali değildir,taklittir.

EVLİYANIN CİSMİNE HİZMET

Muhammed suresi 47/7 ayeti:"Eğer siz Allah'a yardım ederseniz,Allah Teala'da size yardım eder"ayetinden ne anlamak gerekir?.Haşa Cenab-ı Hakk muhtaç birisi değildir ki yardım istesin.Bu ayetteki yardım,Hak Teala'nın dostlarının cismine yardım etmektir.Bu ayet bir harp esnasında gelmiştir.ancak tüm Kur'an ayetlerinin her zaman dilimi için dünyamıza inzal olduğunu idrak edersek bugünün harbini,Hak-Batıl mücadelesi(kendi vücudumuzda ve cemiyette),Peygamberi ise bu vaktin İnsan-ı Kamil'i ile ,peygambere karşı çıkan,sözlerini kabul etmeyen ve inkar edenleri bu vaktin avamı nası,Hakk'ın sözlerini ise insan-ı Kamil'den sadır olan sözler olarak algılarsak konu açıklığa kavuşacaktır.Vaktin kutbuna hizmet,Hakk Teala'nın bir emridir.

Nitekim Feridüddin-i Attar hazretleri Bi-sernamesinde şöyle buyururlar:"AHMED BU ALEM-İ ŞEHADETTE AHADDİR,EY İŞ ADAMI!HAKK'IN SIRRINI SANA AÇIKÇA SÖYLÜYORUM"

AV OLAN AVCILAR

İnsanlar ,Zahir makam sahiplerinin etrafına üşüşüp "abi,bir emrin var mıdır?"diye el pençe,ceket ilikli vaziyette ayakta beklerler.Niçin dir?.Olur ya o makam sahibinin kalbi kazanılırsa,makamdan kaynaklanan dünyevi menfeatlara ulaşmak mümkün olur ki kaz gelecek yerden niçin tavuk esirgensin.Makam sahibini bir av olarak görürler.Hadisenin makam sahibi açısından görüntüsü de şöyledir.Bu insanlardan nasıl yararlanırım.Siyasette beni desteklerler,şahsi işlerimi gördürürüm ve elindeki dünyevi imkanlardan faydalanırım.Makam sahibi de başına üşüşenleri av olarak görür.Halbuki bilmezlerki iki gurupta tuzağa düşerek av olmuşlardır.İblis makam tuzağını kurmuş,tuzak içine bir av oturtmuş,o avı yemek için o tuzağa girmiş yüzlerce kişiyi de o av sayesinde avlamıştır.Karnı doyan kimse yoktur.Ahiretini bu dünya zevki için satmış binlercesi mevcuttur.Cesedine hizmet edilecek kişi,Allahın Velileridir.Ancak,ona hizmette hemen tadılacak bir lezzet(peşin zevk)yoktur.Sonra tadılacak lezzetler vardır.Böyle bir zata hizmet edenler eleştirilirde,sabah akşam dünya makamlarının sahibi olanların kapılarından ayrılmayanlar hoş görülür,işini bilen kişiler diye iltifat görürler.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com 

ARAYICI OLAN BULUR MU?

Blog yazılarında sürekli bir usta,öğretici,öğretmen arayışında olmaktan ve nefsaniyetten temizlenmiş azizleri bulup onlardan istifade etmekten bahsedilir.Acaba arayanların aradıklarını  bulmaları mümkün olmuşmudur?Şüphesiz bulmuşlardır.Çünkü Hak Teala,kitabında işaret etmişti:BİZE GELEN YOLLARI ONA GÖSTERİRİZ diye.Arayanda ciddiyet ve samimiyet mevcut olup,arayışı da sıkı ise arananla mutlak yolu kesişir.Hastalığın olduğu yerde doktor vardır.Zaten doktorda ,hasta arayıcıdır.Bu nedenle alemde görevi irşat olanlar muhtaç ararlar.Bu nedenle sen kendini zaif,muhtaç,kırık ve noksan kabul etki,sanatı kendisine ezelde bahşedilmiş müşfik tamirciler eksikliklerini ikmal etsinler.Zatı şerifleri Kalbi Muhammedi üzre olan Hz.Hüdavendigar efendimiz şöyle buyurmuştur:"Hazen-i füyuzat-ı ilahiyyeyi açtılar.Ey Nas,geliniz hil'at-i aşk ve marifi giyiniz.Zira Mustafa (a.s)ın hakikatini hamil olan bir kimse geldi,hepiniz iman ediniz"

24 Şubat 2016 Çarşamba

ŞEYHİN DUASI

Bu dua nefsani ve cismani her insanın duası gibi değildir.Nefsaniyetten ve cismaniyetten fani olanın sözü Hakk'ın sözüdür.Hakk,kendi isteğini nasıl reddedir?Nur suresi 24/63:"Resulün aranızda vaki olan duasını bazınızın bazınıza olan duası gibi addetmeyin"

FİKİR NEDİR?

Fikir bir insanın kendi içinden konuşmasıdır.İnsanın batınının gizli sesi vardır ancak bu sesi insanı kamilin kalbi işitir.Alemi kesafetin hicabı altında bulunan kulaklar işitemez.Onlar bu sadayı ancak,kesafetin muattal olduğu uyku halinde rüya aleminde işitirler.İnsanı Kamil bu sadayı işittiği cihetle kalbi bu sadalardan doludur,ancak settariyet sıfatı ile örtülmüştür.Bu nedenle Zenginin yanında eline,Alimin yanında diline,Kamilin yanında kalbine sahip ol.

AZAD VE HÜR İNSAN TARİFİ(Aziz Nesefi)

İnsan-ı Kamil-i azad odur ki,onun için sekiz şey kemalde ola:İyi akval,iyi efal,iyi ahlak,ve maarif ve terk ve uzlet ve kanaat ve humul.Her kim bu sekiz şeyi kemale eriştirse kamil ve azaddır ve baliğ ve hürdür.(Humul:adı sanı kaybolma,Akval:sözler,Efal:fiiller,)

TÖVBENİN KABUL İŞARETİ

Lezzeti ,başka bir  üstün lezzet ortadan kaldırırmış.Eski lezzet devam ettiği müddetçe yeni lezzetten bahsetmek ham hayal imiş.Tövbe bir nedamet hissidir ve bu tövbe yapıldıktan sonra tövbeye neden olan nefsi lezzet harddiskten silinmesi gereklidir.Bu nedenle Şehvet dahil tüm lezzetlerin üstünde olan Aşk lezzetidir.Aşk lezzetine ulaşamayan ,diğer lezzetlerden kurtulamaz.Aşkın dışındaki diğer lezzetler günaha rağbeti yok edemez.

GÜNAHIN ,"TÖVBE"YE GÜLMESİ

Adamın elinde tespih,dudaklarında tövbe ancak kalp günahın zevkinden dopdolu.Bu haldeki istiğfarımızdan günaha  gülme gelir.Gözyaşı,kalbde oluşan pişmanlığın işareti olup yaşlanan ömür ağacının kökü bu gözyaşıyla nemlendirip sulamak gerekir ki ömür ağacımız bu ab-ı hayatla tertemiz olsun.Seyyiatlarımızı Hakk,hasenata  tebdil eylesin.TÖVBEYE HEM RUH HEM CİSİM İLE YÖNELMEK GEREKLİDİR.

KABE'DE MİTİNG

Şüphesiz Hac,tüm dünyadaki Müslümanların  belirli bir günde bir araya gelmelerini temin eden  ve birbirleri ile görüşmelerine vesile olan ibadettir.Bu ibadet,İslamın ,tüm insanları ve insanlığı hedef alan bir inanç olduğunun da göstergesidir.Her şeyin normal olduğu bir zaman dilimi için Kabe'de miting asla garip olmamalıdır.Çünkü Ümmetin toplanma yeridir.Ancak,Ümmetin Temsilcisi(Başı)kimdir?Ölçü,Kabenin bulunduğu yerlerin idarecisi olmak değildir.Hatta Petrol gelirinin oluşturduğu zenginlikte değildir.Kutsal yerler tüm ümmetin ortak malıdır.Bu nedenle bugün için bu husus tartışmya açık olmasada yarın mutlaka açılacaktır.Devletin ,il ve ilçelere yapmış olduğu bayındırlık hizmetleri arasında bulunan Futbol sahaları için  "Bu kadar masrafın zamanı mı?"diye eleştiri yapanlra AZİZİM şu cevabı vermişti:"Oğlum,bırakın yapsınlar.Cünkü zamanı geldiğinde bu yerler Müslümanların toplantı yeri olacaktır"demişti.Bugün futbol sahası için kullanılan bu yer,vakti geldiğinde insanımz için farklı bir amaca hizmet edecektir.Kutsal topraklar için Suud'un yaptığı genişletme ve bayındırlık,günü geldiğinde tüm ümmetin işlerini kolaylaştıracaktır.Kabe'de ,Türkiye Başbakanına gösterilen sevgi işareti,bir ihtiyacın uç vermiş belirtisidir.Arkası mutlaka gelecektir.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com 

AMİRLERİN SORUMLULUĞU

Amir vardır.Kamu malını yemez,hassastır.Ancak,dendi emri altında olanların fiilinden de sorumludur.Çünkü denetim hakkı ve kötü fiili işleyeni oradan uzaklaştırma yetkisi kendisinde olduğu için bu yetkiyi kullanmadığı takdirde istediği kadar "Ben oruçluyum,her koyun kendi bacağından asılır"desin.Bu nefsin kişiyi aldatmasıdır.Mahşer günü tüm gizlilikler aşikar olacaktır.Partim,iktidarım bu iş açığa çıkarsa zarar görür düşüncesi vakti uzatsa da daha büyük bir belayı celbeder.Madem her şey Hakk'ın elindedir.Niçin iç denetimi,öz denetimi yapmıyoruz.HASİHATIN EN BÜYÜĞÜ,NEFSİMİZE YAPTIĞIMIZ NASİHATTIR.Bizlere tevdi edilen insanları yönetme makamları EMANETTİR.Çokları bu makamlarda daha önceden bulunmuştur.Ancak şimdi isimleri dahi silinmiştir.Emrimiz altındakileri denetlemek yönetici üzerine farzdır.Şeriattaki yeri mi?:"Küllükm Rain ve küllüküm mes'u lün an raiyyetihi"Hepiniz çobansınız.ve her çoban emri altındakilerden sorumludur.

DİLSİZ,HARFSİZ VE SESSİZ "EŞHEDÜENLA İLAHE İLLALLAH" NASIL DENİR ?

Dünya amelini yaparken bu amelde nefsin hazzına ait bir fikir ve mütalaa olmaksızın o ameli yapmaktır ve böyle bir amel ; "sessiz,dilsiz ve harfsiz" EŞHEDÜ demektir.Çünkü,Ahirette konuşma aletimiz olan ağıza mühür vurulacak,azalar konuşmaya başlayacaktır.Ahiretteki şahitler azalardır.Yasin 36/65;"O günde biz mücrimlerin ağızlarını mühürleriz,kazandıkları şeyi elleri bize söyler ve ayakları şehadet eder"buyrulur.

AŞK MEZHEBİNDE OLMAK

BEŞİNCİ mezheptir.DÖRT mezhebin özü olmasına rağmen o dört içinde bulmak mümkün değildir.Tıpkı keçibyoynuzu içindeki bal gibi.Bir kaşık bal için bir çuval keçiboynuzu yemek gerekir.Aşk mezhebinde olanlar bal küpünün içine düşenlerdir.Akıl bu sırrı anlıyamaz.Hayellerimize vücud veren kuvve-i vahime bile acizdir.Aşkın önünde korku,bir kıl bile değildir.Aşk mezhebinde aklın ve vehmin duyguları olan Korku ve emn,gam ve ferahlık,edep ve nezaket gibi şeylerin hepsi kurban edilmiş,aşk feda edilmiştir.AŞK ,ALLAH TEALA'NIN SIFATIDIR.KORKU,YEME İÇME ZEVKİNE MÜBTELA OLANLARIN VASFIDIR. ALLAHIN VASFINDA KORKU NE GEZER?
AŞK TARİKATINDA olmak Hakteala'nın kendi kulunu ,kendi tarafına çekmesidir.Bu mıknatısa muhatap olanlarda cebr ve ihtiyar olmaz.Zühd ve takva ile süslenmek yolu uzatır vesselam

AŞK YAHUT KORKU İLE KOŞMAK

Koşmak tabirinden kasıt,bu dünya için bize verilmiş ömür sermayesini harcamak kastedilmiştir.İnsan aşk ile bir yere gidici olsa o yol ona zevkli,zamanı da çok kısa gelir.Korku duygusu ile aynı yolu kat edecek olsa,yol sıkıntılı ve uzamış olduğunu hisseder.Bu iki duygu amel ve ibadetlerimiz içindir.Aşk ile yapılan ibadet vuslatı çabuklaştırır.,korku ile yapılan ibadet vakti uzatır.AŞIKIN BİR GÜNÜ,AŞKSIZ GEÇİRİLMİŞ ELLİBİN SENEYE DENKTİR.Aşıkın seyri ruhunun aşkındandır.Zahidin seyri ise cehennem korkusundan ve cennet ümidindendir.

SÖZLERİN TESİRİ

Aslan Kükremesinin sesi ile taklitçi maymunun çıkarttığı sesi  kulaklarımız tanır.Bu nedenle Evliyaullahın sözü ile taklit ulemasının sözlerini tanımanın usulü şudur:Evyilanın sözü,dinleyenlerin  canlarına işler,kalbini yakar.Fakat mukallidin sözü bir kulaktan girer bir kulaktan çıkar,asla tesiri olmaz.Hz:Pir efendimiz buyurmuştur:"ŞU BİR SÖZ Kİ CANDAN DIŞARI ÇIKAR,ŞÜPHESİZ GÖNÜLDE OTURUR".

PİS ŞEYLERİ NİÇİN SOL ELİMİZLE TUTARIZ

Bu bir tabi histir.Umum itibarıyla insanlar sağ ellerini etkin kullanır.Solak olanlar müstesnadır.İnsan kirli ve murdar bir şeyi tutmak mecburiyetinde kaldığı vakit bir sevki tabi ile sol elinin parmak uçları ile tutup kaldırır.Bu duygu niçin böyledir?Büyükler ,bu durum için ahirette kötü amellerle dolu olan defterin,sol ele verileceğinden dolayı bu davranış mevcuttur derler.Nasıl ki Ayakkabı mağazasına girdiğimizde,ayakkabının sağ ayak için mi?sol ayak için mi?olduğunu bilebilmek için tecrübe ederiz ve anlar isek,dünya hayatında yaptığımız bir amelin,sağ ele verilecek amel defterine mi yazılmaya layık ,yoksa sol ele verilecek amel defterine yazılmaya layık olduğunu bilebiliriz."MUHASEBE OLUNMADAN EVVEL NEFSİNİZİ MUHASEBE EDİN"Hadis-i Şerifi bu amaçla söylenilmiştir.