31 Ekim 2018 Çarşamba

METLİ DEDE'NİN BASTIRDIĞI KUR'AN'IN BİR NÜSHASINDAN




Hikayesi..
Metli baba Kur'anın yasak olduğu devirde güzel bir işaretle (ki bize anlatılmıştı)6666 adet Kur'an kitabını matbaada bastırıp Tüm Türkiye ye dağıttığını(Hz.Pir'i ziyarete gelenlere gizlice) ve hadisenin ortaya çıkması üzerine tutuklama istemi ile Adliyeye sevk edilip,duruşma esnasında duruşma idare eden Hakim beyefendinin başına elindeki Bastonunu uzatıp hafifçe değdirmesi akabinde haşin olan bu zatın çok mülayim bir hale geldiğini ve Metli Baba'yı serbest bıraktığı ifade edilmişti.Bu hareketin daha sonra manasını soranlara "Bastonumla Hakim efendinin başına temas ettirdiğimde Cenab-ı Hak onun beyninde iman şubesini açmıştı" şeklinde ifadesi mevcut.
6666 adet Kur'an kitabının basımı işinin öncesi şöyle idi:FİKRİ BABA hazretlerine 6666 adet Kur'an kitabının basım ve dağıtım işi kendisine Manada yahut aşikare deruhte edildiğinde hazret düşünür:"Bu işin Maliyeti yekun arz eder. Mali imkanı hiç müsait değil".Bir akşam Kapı çalınır.Tanımadığı birisi kapıdan bir Bohça(şimdiki deyimle paket)uzatır.Nedir ?diye sorduğunda,kapıdaki zat hazreti haşlar ve gider.Baba efendi bohçayı açtığında içinin para ile dolu olduğunu görür.İşin mali kısmı halledilmiştir ama,Kur'anın bulundurulmasının yasak olduğu bir devirde bu işin basımını kim üstlenecek.
Vaktin Konya'sında 3 tane matbaa mevcuttur.İlk ikisi derhal reddederler.Çünkü matbaanın elden gitme tehlikesi var.Üçüncü matbaacı kendisine uzatılan Paranın yekununa tamahan işi kabul eder.Anlaşırlar.Gece çalışacaklardır.Matbaanın bir cephesi ana caddeye,diğer cephesi ara sokağa açılmaktadır.Polis,cadde kapısından gelecek olursa arka kapıdan,sokak tarafındaki kapıdan gelecek olurlarsa cadde tarafından kaçacaklardır.Bu minval üzerine basım işi kazasız belasız sonuçlanır.Dağıtım işine gelince ,Fikri Baba hazretleri dağıtımını yapacağı Kur'an nüshalarını gazete kağıdına sarar.Mevlana Efendimizi Ziyarete gelen ziyaretçiler arasında gözünün tuttuğu şahıslara yaklaşır.O kimsenin koltuğunun altına kitabı sıkıştırır yoluna devam eder.Kitabı alan şahıs Fikri Babayı tanıma fırsatını bulamaz.

Dağıtım işi nihayete yaklaştığında,İstihbarat elamanları Tüm Türkiye'ye Kur'an kitabının bir şekilde bastırılıp dağıtıldığı hususunu tespitle Konya kaynaklı bu işin merkezine ulaşarak Fikri Babayı yakalayıp,Suç üstü hükümleri gereğince hemen adliyeye sevk ederler.
Baba hazretlerinin elinin değdiği son nüsha bir yerde emanet ve emanet olduğundan bahsettiğimiz bu nüsha elimize geldi.cep boyu boyutunda (10 cmx8 cm boyutunda 4 cm kalınlığında).

TEVAZU ÖRNEKLERİ

Cenabı Peygamber (sav) Mekkenin fethi günü,şimdi fetih caddesi olarak isimlendirilen şehre girerken üzerine bindiği merkubun semerine,neredeyse alnı değecek şekilde giriyordu.Doğduğu,büyüdüğü ,Eza edilip çıkartıldığı bu kutsal yere muzaffer bir kumandan edası ile değil tevazunun zirvesindeki bir şekilde girmekteydi.
*Mısır seferinden dönerken İstanbul'a gündüz girmeyen ve halk bu muvaffakiyeti bizden  bilir ve alkışlar diye Üsküdar'da bekleyerek şehre gece giren bir Yavuz Selim'in tevazuu,
*Mohaç meydan muharebesinde dünyanın en büyük ordularını iki saat içinde yok eden ve dönüşte"Bu zaferle kalbime gurur girdi.Bu gece yatağımı dehlize serin  diyen bir Kanuni'nin tevazuu,
*Kudüs'ü alıncaya kadar 30 sene çadırda yatan Selahaddin Eyyubi'nin tevazuu,
*İspanyanın fethinden sonra "Unutma dün bir köleydin , bugün muzaffer bir kumandansın ,yarın toprağın altına girip hesap vereceksin"diyen Tarık bin Ziyad'ın tevazuunu tarih bizlere taşımıştır

DÜNYALIK DÜŞÜNCESİ YAHUT ŞEF KAYBEDERSE..


Yahudi asıllı Alman kadın düşünür Hannah Arendt'in sözleridir:-Totaliter örgütlerin üst yönetiminde herkes şefin yalan söylediğini bilir. Ama şef kaybederse hepsi kaybedeceğinden susarlar. İlke, şefin yanılmazlığı değil yenilmezliğidir; buna olan inanç biterse totalitarizmin hayal dünyası bir anda çökecek ve gerçek kazanacaktır.-Diktatörlerin o kadar göz göre göre yalan söylemelerinin sebebi, tabanlarının ahlâkını bozmak ve suç ortağı haline getirmektir. Biliyorlar ki ertesi gün o yalanın tam tersini söyleyecekler ve taban bunu 'ne büyük taktik deha' diyerek bir kez daha alkışlayacak.
 Aslında Hannah Arendt, bu tespitlere Hitler ve Stalin yönetimindeki Almanya ve Sovyetler Birliği'ni inceleyerek ulaşmıştı. Hitler, zaten Goebbels'in "Yalan ne kadar büyük olursa, kitlelerin ona inanması ihtimali o kadar artar." taktiğini kullanıyordu. 
Otoriterlerin repertuvarı çok kısıtlıdır. Ulusal güvenliğe tehdit, vatana ihanet, terörizm, halk düşmanlığı suçlamaları gibi..Yeni dönemde devletin şiddet kullanımında artış kesinlikle olacak. Çoğu zaman da kendi vatandaşlarına karşı...
Herkes Belediye başkanının seçilmeden önceki ekonomik durumunu bilir.Ancak başkan seçildikten sonraki ekonomik durumundaki yükselişi sadece dedikodu olarak birbirleri arasında fısıldaşırlar.Başkanın yüzüne karşı bunu söyleyip izahat isteyen olmaz.Olursada bir kişidir ki o da anında etraftaki yağdanlıklar tarafından hemen elimine edilir.Aldığı rüşvetten dolayı adı ayyuka çıkmış olana da Ankara karışmaz.Zira kendi partisinin adamıdır ve de çarptığının bir kısmını da genel merkeze yahut belirleyicilere aktarmaktadır.Toplum bu tür tipleri baştacı ederek birlikte çöküşe gitmektedirler.

ARİFİ BİLLAH OLAN BÜYÜKLER NİÇİN SUSAR?

Hani bir anlatım vardır.Duvar,çiviyebağırmış:Niçin yüzümü gözümü yırtıyorsun,bedenimde deylikaçıyorsun? demiş.Çivi ise:Be amca beni niçin suçluyorsun.Kafama vuran çiviye kızsana!.Sonunda tüm fatura çekiç'e çıkacakken,çekiç feryad etmiş:Be amcalar! beni tutan elden kurtulmam mümkün mü ki faturayı bana kesiyorsunuz.
Evliyaullah her şeyin Hakk'dan olduğunu bilir ve onun tasarrufununa asla itiraz etmez.Çünkü Hakteala'nın işlerindeki hikmet hemen değil uzun yıllar sonra anlaşılabilecekse , bugün kim ne söyliyebilir.
Hastalıkların her birinin bir ilacı vardır.Ama ilacı olmayan hastalık kaza ve kaderdir.Kaza geldi mi , hekim aptallaşır; ilaçda fayda veriş bakımından yolunu yitirir.Sebebler ahmak kişiyi avlar.Can gözü olgunlaşanlar temeli, özü görür

CENNETTE Kİ DÖRT IRMAK

Bal,su,şarap,süt.Bu ırmaklar arştan cennete akarlar.onların bmirazcık belirtisi de yeryüzünde görülür.O dört ırmaktan bir yudumcuk bu kapkara toprağa döktüler bir fitnedirkoptu.Şu aşağılık kişiler bunların aslını arasınlar.Ama adam olmayanlar, dünyadakini yeter buldular.
Tanrı çocukların beslenip gelişmesi için sütü verdi.Kadının göğsünü süt çeşmesi yaptı.
Şarap ırmağını gamı, kederi gidermek, düşünceyi atmak; insana güç vermek için üzümden yarattı.
Hastanın bedenine ilaç olsun diye bal arısının içini kaymak haline soktu.
Suyu da temizlemek, içip kanmak için herkese lütfetti, sundu.
Bunların izleyiptemellerine varmak gerekir

30 Ekim 2018 Salı

ALİ BABA HAZRETLERİ

Seyyit Ali Baba hazretleri son zamanını prostad ameliyatının akabinde uzun oturarak geçirdi.4 yıl 4 ay süren busüreç içinde bulunduğu portakal bahçesinin içine kurdurduğu bir çadır içinde yatmakta idi.Kapısız,penceresiz sadece üstü naylonla örtülü bir barınak.Bu esnada sayısız insan faydalanmak için kendisini ziyaret etmekte idi.Ziyaret edenler içinde Efendi Satin isimli derviş meşrepli birisi vardı.Alibaba hazretlerine haşlanmış tavuk götürmek ister ve hanımına kümesteki tavuklardan bir tanesini kesip pişirmesini söyler.Hanımı karşı çıkar ben tavuğumu vermem der.O gece ,orman kenarında bulunan evin kümesine çakal dalar ve epeyce tavuğu telef eder.Ertesi sabah kadın uğradığı ziyanı görünce birtavuğu keser pişirir Ali Beba'ya gönderir.O akşam tevafukan bir başkası da haşlanmış tavuk getirmiştir.Ali Baba hazretleri gelen iki tencereye bakar.Efendi Satin'in tavuğu için :"Çakalların kovaladığı tavuğu yemem "der.Diğer vatandaşın getirdiği tavuğu yer.

METLİSULTAN'DAN

Necib Sultanımın eşi Asileannemiz,Konya'da bulunduğusırada,NecibEfendikendisiniilkdefa Metli Sultan'ın huzuruna zikre götürmüş Zikirden önce kendisine üç tane siyah zeytini yemesi için  vermiş "Çekirdeğini de yut" demiş.Zikir esnasında insanların kafalarını sağa sola sallamaları  garibinegitmiş.Kendisine verilen zeytinleri yemiş ama çekirdeğini  yutmayarak oturduğu serginin altına koymuş.Ertesi hafta tekrar zikre gitmiş.Zikir esnasında kendisi cezbelenerek başlamış ağlamaya.Zikir bittikten sonra Fikri Baba hazretleri annemize hitaben:"Dörtyollu! çekirdeği yutmadın amma biz adamı böyle ağlatmasını biliriz"

29 Ekim 2018 Pazartesi

BABAN İSTESEYDİ TÜM ESİRLERİ SERBEST BIRAKIRDIM

Efendimiz Taif dönüşü Mekke'ye girecekti.Ancak ona kötülük etmek isteyen müşrikler bekliyorlardı.Arapların adetlerine göre sosyal durumu güçlü olan bir kimse bir diğerini koruması altına aldığını beyan ederse o kimseye kimse dokunmazdı.Efendimiz (sav)iki kişiye haber gönderdi onlar korumalığı kabul etmediler.Üçüncü olarak Mutim ben Adiyy isimli kişiye haber gönderdi.O şahıs korumalığı kabu letti.Efendimiz bu şahsın korumasında Mekke'ye girerek Kabeye gitti.Ebu Cehil onu görür yanına varıp Mutim b.Adiyye ""Kefilimisin yoksa tabisimisin? diye sorar.Mutim,"Benim korumam altındadır"deyince de Ebucehil kafiri dokunamaz.
Aradan yıllar geçer Bedir Savaşından sonra Mutim bin Adiyy'in oğlu esir düşer .Peygamberimiz onun yanına gider ve "Baban sağ olsaydı ve Bedir esirlerinin tamamını bırak deseydi , ben hepsini bırakırdım,"der.Resulullah, bir müşrifğin iyiliğini bile unutmayacak kadar vefa doludur.

HAZRETİYUSUF(A.S.), DAYANMA GÜCÜ NERDEN ALMAKTAYDI

Hazreti Yusuf birrüya görmüştü,Güneşin,ayın ve onbiryıldızın kendisine secde ettiklerini rüyasında görmüştü.Yusuf (a.s)'ın gerçekrüyaya güvenivardı B yüzdeno, kuyuda iken, zindan da bulunduğuzamanlarda da ,hep gördüğü rüyanın gerçekleşmesini bekliyordu.
Rüyasına güveni olduğundan dolayı kölegibisatılmasından, Züleyha yüzünden kınanmasından , çekiştirilmesinden kederlenmiyor, gamlanmıyordu.
O gerçektenrüyasına güveniyordu.Rüyası mum gibi önünde parlıyordu, onunönünü aydınlatıyordu.KardeşleriYusuf'ukuyuya attıkları vakit ,kulağına Allah'dan ses geldi:"Ey Yiğit !, sen bir gün manevipadişaholacaksın da, sana ettikleri bu cefayı , kardeşlerinin yüzünevuracaksın.Hz.Yusuf'a kuyuda iken seslenen göze görünmüyordu ama, gönül söyleyeni belirtisinden tanımıştı.
Busesten Yusuf'un ruhuna bir güç, bir rahatlık, bir huzur geliyordu..Hz.İbrahim'e nasıl ateş gül bahçesiolmuşsa, bumübarek ses yüzünden kuyu da Hz.Yusuf'a gül bahçesi, birdost meclisi halinialdı.
Yusuf (a.s) bundan sonra netürlü cefaya uğradıysa , o sesin vermiş olduğukuvvetle , güçle, o eza vecefalara dayanıyordu.
Onungibi o,(Elestü birabbiküm)"Ben sizin Rabbinizdeğilmiyim?" sesininmanevi zevkideher müminingönlünde ta kıyamete kadar vardır.
Bu yüzdendirki, müminler ne belalara itiraz ederler, ne de Cenab-ı Hakk'ın "yap,yapma" buyruğundan sıkılırlar.

AYRIŞMANIN DİNDEKİ ÖRNEĞİ

bİR FIKRA ANLATILIR.kARADENİZDE DÜZ ARAZİ OLMADIĞI İÇİN İNSANLARIN YERLEŞİM YERLERİAYRI AYRIDIR.Her küme ev kendi camisini yaptırır.Adam, bir ezan sesi duyar.sorar:Bu hangi camidir? cevap verirler aşağı evlerin camisinin ezanıdır.adamda tebmki yoktur.İkinci bir ezan sesi duyunca tekrar sorar:Bu hangi caminin ezanıdır? derler orta caminin esanıdır.adamta ses yok.Üçüncü bir ezan sesi duyunca bu hangi caminin ezanıdır? deyince etraftaki ler bu bizim caminin ezanıdır.Adam bunun üzerine :"Aziz Allah şefaat ya Resulallah! der.

İSMİ A'ZAM

Hak Teala'nın en büyük ismidir.Bu ismin ne olduğu kesin olarak bilinmemektedir."!Allah" ve "Huve" isimleri ismizat oldukları için belki de ismi azam bunlardır.Arifin biri şu manada birkıta söylemiştir:"Müridin biri Şeyhine Allah'ın 99 isminden hangisi ismi a'zamdır? diye sormuş.Şeyh şucevabı vermiş:"Allah'ın isimlerinden hangisi küçük olabilir?O'nun bütün isimleri ism-i azamdır".Bu nedenle hangi isimle dua edilirse tesiri görülür, fakat o ismi okuyacak ağız lazımdır.
Rivayet ederler ki :Hz.Ali (r.a) bir ağaç altında oturuyormuş, biri gelmiş, fakir halinden şikayet etmiş.Hz.Ali yerden bir avuç kum almış , bir şeyler okumuş , kumun üzerine üfleyerek fakire uzatmış . fakir kumların altın tozu olduğunu görünce :"Ya Emir, ne okudun?Allah aşkına bana öğret" demiş.Hz.Ali de Fatiha suresini okuduğunu söyleyince , fakir hemen biravuç kum almış, Fatiha suresini okuyup üflemiş se de avucundakiler kum olarak kalmış.Hz.Ali ;"İkimiz de fatihayı okuduk, ben okuyunca kumlar altın oldu.Sen okuyunca olmadı.Çünkü bendeki ağız sende yok" diye buyurmuş

28 Ekim 2018 Pazar

NAMAZ YUMURTASINDAN CİVCİV ÇIKARTMAK

Namaz için mümininmiracı yaniHak teala ile buluşması denmiştir.Kalıpla birlikte kalbinde huzura çevrilmesi gereklidir.Sevgininve gözyaşının sıcaklığının devamı ile namaz yumurtasından bircivciv çıkmalıdır.Bu civcivHakk7a açılan manevipenceredir.Hak teala'nın büyüklüğünü düşünmeden başı secdeye koyup kaldırmak,aceleyem yiyen kuşların haline benzer.Bu nedenle namaz yumurtasından civciv çıkartamadığmız vakit ömür olarak verilen sermaye boşa harcanmış olur.

VELİLER HAKKINDA


Velilerhakkında halkın görüşü üç türlüdür:Birkısmı Allah’ın velilerin itamamıyla inkar ederler.Bunlar ilahiyardımdan mahrum kalmış zavallılardır.Birkısmı , eskizamanlarda gelmiş velilerin kerametini tasdik eder kendi  zamanındaki velilere inanmaz.Üçüncü kısım ise Evliyanın kerametini tasdiketmekle beraber zamanındaki veliyikabul etmez.Buüçüncü guruba dahilolanlar için büyük bir arif demiştir ki:”Gönül sahibi veliler çekip gittiler de, aşk şehri boş kaldı deme.Bugün de cihan ŞemsiTebriz gibi velilerledoludur.Fakat Mevlana gibibir Hak aşığı nerede?”
Veliler bizi yüzlerce kötülükten ve intikamlardan kurtarırlar.Hz.Pir Mevlana efendimiz demiştirki tilkileri , ayakları kaçırır kurtarır da tilki aldanarak kuyruğunu sever onunla oynar.Kurnazlık ve hileler kuyruğa b.enzer.ZeydileBekir şaşırsın kalsın diye deliller getirmeye uğraşırız, hilelere başvururuz.Böylece kuyruğumuzusallarız.Halkın bize şaşırıp kalmasını isteri.Hatta tam'a elini Allah'lık sevdasına bile atarız.Kendisi kuyuya düşmeş,halkı irşad sevdasıyla aldatma sevdasındadır.Bu manevitehlikeler yol üzerinde mevcuttur.

EKİLEN TOHUMLAR MEYVELİ AĞACA DÖNECEK

AzizimNecibSultan buyurmuştu; içinde bulunduğumuz bu vakte ve onun sonrasına ilişkin olarak.Ekilen tohumlar meyveli ağaca dönüşecek."
Birinsan yetiştirmek yıllar alabilir bizim gözümüzde.Tüm evliyaullah,kendi manevi neslinindevam etmesiiçin insan yetiştirirler.Bu yetişmezaman alabilir."Baba himmet "diyene "Oğulhizmet" demişlerdir.Değişik meşreblerin bu şekilde yetişmiş evlatları mevcuttur.Vakit gelip cemre suya,toprağa vehavaya düştüğünde yetişenbu insanların sözleri iksir gibi bakırı altın haline getirecek te'sir icra edecektir.Efendimiz (sav)'i öldürmeye kasteden Hz.Ömer'inbir anda değişimi gibi.Yetişmişolan saklılar meydana çıktığında Hakk'dan ve hakikatten habersiz olan bugünün insanı Hakk'ın inayetiyle birdeğişim yaşayarak yıllar gereken eğitimi ve süluku kısa bir anda tamam edecektir.veo zamandan sonra ülkemize  ve arkasından dünyaya huzur ve sükun gelecek,bolluk verefah artacaktır.

SABIR HAKKA EŞTİR.

Hz Lokman :"Sabır ve sükut(=konuşmamak),ne kadar büyük fazilet ise , ondan faydalanan da o kadar azdır"Eyfilan!"Ve'l -asr Suresi" nin sonunu dikkatleoku da gör;Allah, sabrı Hakk'la beraber andı, sabrı Hakk'a eş etti.

ALLAH, KULUNUN ZANNI ÜZEREDİR

Bu gerçek asla bizi ümitsizliğe düşürmez.Kadere iman konusunu zirveye taşır."Zira Allah ne alırsa ona karşılık ihsan da bulunur.Bahçeni , bağını yaksa sana bahçe dolusu bol bol üzüm ikram eder.Sana yas içinde düğün bağışlar.Kaybettiğimiz büyük ve değerli bir şey bile olsa, mademki bize karşılık olarak ihsanlarda bulunuyor,şu halde itiraz etmek bizden gitti.Mademki bana ateşsiz bir hararet geliyor, şu halde ateşimi söndürse de razıyım.Yani Hakk, mademki bana sebebsiz lütuflarda bulunuyor"sebeb"elden kaçarsa razıyım.
Çerağsız, mumsuz aydınlık verdikten sonra çerağın, mumun sönmüş; ne diye feryad ediyorsun?"
(Bu sözleri gözü görmeyen bir a'ma söylemiştir.Kuran'ın  hıfzında olmayan bir kişi,Hak teala'ya yalvarıp çok sevdiği Kuran'ı okumak isteğini belirtmiş Hakk Teala'da kendisine Kuran okumayı dilediği esnada gözlerini tekrar bahşederek bu dileğini yerine getirmiştir.Hikayesi Mesnevi-i Şerifte geçer)

27 Ekim 2018 Cumartesi

KULNE VAKİT RABBİNDEN RAZI OLMUŞTUR

Cüneydi Bağdadihazretleri şöyle buyuruyor:"Kul ne vakit rabbinden razı olur?" diyesordular.Şu cevabı verdim:Nimet gibi musibet de onu sevindirdiği zaman!"
Allah7ın kahır ve celalini de, lütuf  ve cemali gibi hoş görmek ve şikayet değil, hamdü senada bulunmak Allah'dan razı olmanın belgesidir.Aziz Mahmud Hüdai hazretleri buyurmuştur:
"Hoştur bana senden gelen
Ya gonca gül, yahud diken,
Ya hil'at u yahut kefen
Lütfunda hoş kahrında hoş"

SARIBENİZLİ İNSANLAR

Azizim Necib Sultan anlatmıştı:22 yaşlarında idim(Muhtemelen1950 yılı)mübareğin birisi bir hadise anlatmıştı;Konya Sarayönünde bir zat Ramazanın son on günü itikafa firmişti.ikioğluvardı.bir kaç gün sonra hanımı camiye gelerek beyine söyledi ki 'Efendi büyük oğlunbir hastalığa yakalandı ölmeküzeredua et de iyileşsin.Efendiden hiç ses çıkmadı.Kadıncağız döndü.Çocuk vefat etti.bir kaç gün sonra kadın tekrar geldi;Efendiküçük oğlan'da aynı hastalığa yakalnmış ölmek üzere dedi.Adam da yine ses yok.Çocuk vefat etti .Teneşire konulup yıkandıktan sonra İtikaftaki baba cenaze yerine çıkıp geldi."Birisana biri bana" diyerek ölü çocuğunun elini tutup Kum bi iznillah" demesiyleçocuk dirildi.Çocuk uzun yıllar yaşadı evlendi çocukları torunları oldu.Ancak o adamın sulbünden gelen tüm çocuklarının benzi soluk idi".Merak ederek Sarayönü'ne gittim.Konya insanı ya beyaz yahut esmer olur.solukbenizli(sarışın)pek olmazdı.Yaşlı olan solukbenizli birisine dedesinin dedisinin  adını sordum.aynı zatın sulbünden  geldiklerinisöyledi.

26 Ekim 2018 Cuma

DİNİN ASLI TEMELİ PENCERE AÇMAKTIR

Evlere pencere niye açılır?ışık girsin,karanlık zayi olsun amacıyladır.Dinin aslı, temeli manevi pencere açmak veoradan tevhid ve hidayet nuru alarak gönlü, gözü aydınlatmaktır.Namazdan alınan manevi zevkle ruh penceresiaçılır, vasıtasız olarak Allah'dan haberler, ilhamlar gelir.
Himmet kazmasını, nefis duvarına vurup gönle manevi bir pencere açmak gerekir.

YAHUDİLERİN SÜRGÜNLERİ

İlk en büyük sürgün Babil hükümdarının Kudüs'ü yakıp yıktıktan sonra esir olarak tüm Yahudileri Babil'e götürmesidir.Daha sonraki süreçte ikinci en büyük sürgünü Roma İmparator'u Vespasyonus'un oğlu Titus'un MS 70 li yıllarda yaptığı Kudüs yıkımıdır.Kudüs işgalinden sonra tüm Yahudiler sürgüne gönderilmiştir.Dünyanın dört bir yanına dağılan Yahudilerin bir kısmı Efendimizin hicret ettiği Medineye yerleşen Yahudilerdir.Bunlara Mizrahi denir.Beni Kaynuka,Beni Nadir,Beni Kureyza bunlardandır.
Kuzey Afrika ve İspanyaya göç eden Yahudiler vardır.Bunlar Seferad adıyla anılır.1492 yılıhda Katolik İsabel'in katliamından Osmanlı Padişahı 2.beyazid'in yardımıyla kurtulup Anadoluya ,Balkanlara,Fas'a getirilmişlerdir.Rusya ve Polonyaya uzanan Yahudilere ise Aşkenazlar ismi verilir.


























































MENDERESİN İLK İŞİ


27 Mayıs büyük bir musîbettir, ülke için maddî, manevî büyük bir musîbettir. Adnan Menderes ve arkadaşları on sekiz sene yani 1932'den itibaren 16 Haziran 1950'ye kadar, Türkiye'nin minarelerinde Ezan-ı Muhammedî “tanrı uludur” diye okunurken; 16 Haziran 1950'de Meclis açılıyor, ilk toplantısında ilk alınan karar; Ezan-ı Muhammedî'nin aslına çevrilişinin kabulüdür! İşleyişte, bir komisyona girmiş olan herhangi bir kanun tasarısı eğer 48 saati doldurmamışsa, o ruzname, gündeme alınmaz ve görüşülmezdi. Halbuki Menderes ayağa kalktı ve kürsüye gitti; bu kanun tasarısının Meclis’te görüşülmesini talep etti ve 48 saat dolmadan Meclis’e kabul ettirerek o gün Ezan-ı Muhammedî kabul edildi. Arkadaşlar, burada bir yanlışa dikkat çekmek isterim; ‘Celal Bayar o gün tasarıya imza atmamış’ gibisinden spikülasyonlar var, bunların hiçbiri doğru değildir. Aynı günün akşamında, yani 16 Haziran'da kabul edilip, Resmî Gazete’de yayınlanarak Türkiye'nin gündemine girmiştir. O gün bugündür bu devam ediyor, inşaallah kıyamete kadar da devam edecektir. Menderes’in şu cümleleri de çok kıymettardır; idam sehpasına giderken; "Size dargın değilim, sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum, onlara da dargın değilim, kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki ‘Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir!’”

DEVLETİN HAZİNESİNDEN KENDİSİ VE AİLESİNE YEDİRMEMEK

Hz.Davud hükümdarlığı esnasında tebdili kıyafet ederek halk arasında dolaşırmış.Ve ;"Davud nasıl bir adamdır,ondan memnunmusunuz?" diye halka sorarmış.Cenab-ı Hakk iki meleği insan suretinde göndermiş.Davud onlara da sorunca ;"Davud çok iyi adamdır.Fakat, devletin hazinesinden ailesine ve yakınlarına yedirmese daha iyi olacak"dediler.Davud hatasını anladı ve Cenab-ı Hakk'dan kendisini devlet hazinesinden maaş almaktan kurtarmasını niyaz etti.Bunun üzerine kendisine zırh yapması öğretildi.Bu hadise Medarik Tefsirinden yazılmıştır.
Buhari şerifte şu hadis vardır:"Hiç kimse elinin emeği ile yediği yemekten daha hayırlı yemek yememiştir.Allah'ın peygamberi (Davud (a.s) da hükümdar olduğu sırada elinin emeği ile kazandığından yerdi.

GÜZEL SESİN TESİRİ

Denir ki Hz.Ademden bu zamana kadar Hz.Davud'a bahşedilen güzel ve organon sesine benzer muhteşem bir ses kimseye nasib olmamıştır.Her bir vaaz edişinde meclisinde yüzlerce kişiyi kendinden geçirir , öldürürdü.Arslanlar ceylanlar ilahi okurken onun yanına gelir dinlerlerdi.Hz.Davud'un güzel sesinden öyle mestolurlardı ki yırtıcı arslanlar ceylanlara saldırmaz, ceylanlar da arslandan kaçmazdı.Müzik için evrensel dil tabiri kullanılır.bir madde,eşya olan madenden çıkan güzel ve ahenkli tesirin etkisi ortada iken Hakk'ın yarattığı insandan çıkan sesin te'sirine şaşmamak gerekir.Bu sese sahip olanlar bu kabiliyeti kendinden bilmemeli ve şöhretin aldatıcılığına kapılmamalıdır.

DİN ADI ALTINDA SORULAN MANASIZ SORULAR

Dertli olan, acı çeken kişide düşünce yoktur.Dertsiz kişide düşünce çoktur.Bu nedenle bir çok manasız soru cevap içindedir.Bu türlerle alakalı olarak Hz.Mevlana Mesnevi-i şerifinde Yeni evli bir zatın sakalındaki ağarmış kılları berbere ayıklatması örneğini verir.Usta bir berberin dükkanına kır saçlı bir adam koşarak geldi."Yiğidim;" dedi."Sakalımda ağarmış kılları bir bir yol.Çünkü ben,yeni evlendim"
Berber adamın sakalını tamamıyla traş ederek kılları önüne koydu ve ;"Benim bir işim çıktı, ben gidiyorum.Kılları sen kendin ayıkla" dedi.
İşte bu siyah kıllar soru, beyaz kıllar da , o kişiye verilmiş cevap.Din dertlisi olan arifler böyle şeylerle uğraşmazlar.

MUSA/FİRAVUN/SİHİRBAZLAR HİKAYESİ BUGÜN DE YAŞANMAKTADIR.ÖLMEDİLER

Musa (a.s)'ın anılması,, onun Firavunla uğraşması, hatıraları eski devirlere götürüyor."Bunlar çok önce olup bitenlerin hikayesi imiş." deniliyor."Bugün ne Musa var ne de Firavun" diye düşünülüyor.
Musa (a.s)'ın adının zikredilmesi , işi açıkça söylemekten kaçınmak, daha doğrusu işi gizlemek içindir.Yoksa ey temiz kişi asırlarca evvel gelen Hz. Musa'nın nuru , bugün senin yanında , sende bulunuyor.
Ey Hakk yolcusu ! Gerçeği öğrenmek istiyorsan Musa da Firavun da ölmediler, bugün senin içinde yaşıyorlar. senin varlığına gizlenmişler, senin gönlünde savaşlarına devam ediyorlar!.Bu nedenle birbirine düşman bu iki kişiyi kendinde araman gerekir.
Musa kıyamete kadar vardır.Gerçek müminlerin yüzlerindeki hep o nurdur,başka nur değil; değişen ancak kandildir.(Hz.Mevlana)
İbni Arabi hazretleri buyuruyor ki:"Benim ruhum, Musa; aklım ise Harun'dur.Nefsim Firavun ; ve nefsimin heva ve hevesi , Firavunun veziri olan Haman'dır"Kıssada geçen o iki ünlü sihirbaz ; bizim vehmimiz, hayalimizdir."

ALLAH ADAMINI İMTİHAN ETMEK

Nefsin bir hastalığıdır ve tehlikelidir.Allah adamını imtihan ederken haşa Allah'ı imtihan etmek gibi edeb dışına çıkan bir hal sergilenebilir.Çok tehlikelidir.Maazallah insanın ahireti dahi bitebilir.

RUHANİYETTEN YARDIM İSTEMEK

Bu alemden göçmüş Arif-i Billah olan kişilerin ruhaniyetinden istimdad etmek,zahir ehline ters gelir.Halbuki onlar,HakTeala'nın şehidler için ifade buyurduğu "Onlar diridir.Siz bilmezsiniz" ayetini okurlar.Bu diriliğin bu dünya ile alakasının ne olduğunu idrak edemezler.Halbuki damla deryaya vasıl olduğu vakit bitmekten,yok olmaktan ,buhar olmaktan kurtulmuş demektir.Bu nedenle Hayy makamına ermiş olanlar işaret ve belirtilerle halen bu alemde yaşantısını devam ettirenlere yol gösterici mahiyette irtibatları devam etmektedir.Erenler meclisi,Hakk Teala'nın  yüce iradesinin tecellisi için bu dünyanın işlerini görürler.Yaşayan insanlardan istidatlı olanlar seyrü süluk yolunda erenlerle irtibat kurup işaretleriyle yol alırlar.

25 Ekim 2018 Perşembe

FİRAVUNDA OLAN BİZDE DE VAR

Ey dünya malı için çırpınan ve dünyaya tapan gafil; Firavun'da olan kötü ahlak, tamamıyla sende de var!Sen de kibirlisin, sen de kendini beğeniyorsun, sen de mal ve şehvet peşinde koşuyorsun!Fakat senin ejderhan yani nefsin acizlik, yoksulluk kuyusuna düşmüş, güçsüz kalmış da firavun gibi saldıramıyor, bir şey yapamıyor.
Yazıklar olsun! bu söylenilen sözlerin hepsi de senin hallerin, senin kötü huylarındır; tutuyor sen onları Firavunun üstüne atıyorsun.
Halbuki senin kötü hallerinden , kötü huylarından söz edilse, canın sıkılır, hoşuna gitmez, başkalarından bahsedilse masal gibi gelir.
Senin nefis ateşini parlatmak için,Firavun'un ateşine atılan odun atılmamaktadır.Yani sen , onun gibi kuvvete, fırsatlara, servete malik değilsin.Eğer Firavun gibi güçlü olsaydın, sen de çok canlar yakardın.(Hz.Mevlana)

FİRAVUN'UN HESAP SORMASI

Saltanatını yıkacak olan Hz.Musa'nın doğmaması için Firavun her tedbire başvuruyordu.Müneccimlerinin her dediğini yapıyordu.Müneccimler nimet içindeydiler.Hz.Musa'nın anne rahmine düşeceği o gece işaret ederek Firavun'a çare söylediler:"Bütün İsrailoğulları erkeklerini o gece meydana çağır onlara yüzünü göster ve onlara bolca bahşiş para ver".Firavun denileni yaptı ama ertesi sabah Hz.Musa'nın yıldızının gökyüzünde doğduğu haber verilince şerefte gitmiş,parada gitmişti.Aldığı hiçbir tedbir fayda etmemiş,Hak Teala'nın isteği olmuştu.Müneccimleri tehdit ederek :Yıllardır memleketin gelirlerini yiyordunuz.Bumu sizin bulduğunuz çare.Sizi parçalatır ateşe atar odun eder, yiyip içtiklerinizi burnunuzdan getiririm"dedi.
Zalimlerin yanında olup, onun zulmüne yardım eden,yaltaklanan,menfeatlanan kim varsa,zalim mutlaka ona zarar verir.İlahi kural böyledir.

İBADETTEN MAKSAT NEDİR?

Bu dünyada varlıklarından, benliklerinden kurtulanlardan başka herkesin gözleri kapalı, kulakları tıkalıdır.
Allah'ın lütfundan , inayetinden, yardımından başka gözleri kim açabilir? Allah'ın sevgisinden başka Hakk'ın öfkesini kim yatıştırabilir?
İbadete sıkıca bağlanma.Onun semeresi olan müşahede, Allah'ı manen bulma Allah'ın yardımı ile olur.Allah'ın yardımı ve lütfu olmayınca ibadetler yorgunluktan ibaret kalır.

YERYÜZÜNDE YAVAŞ YÜRÜMEK

Furkan Suresinin 63.ayetinde geçer:"Rahman olan Allah'ın has kulları yeryüzünde vekar ve tevazu ile yürürler.Onlara cahiller hitab edipde manasız bir söz söyleyince , aynı şekilde karşılık vermezler."Selamette olunuz"derler."
Bugün İslamcı siyasetçilere bakınız hangisi kendisini eleştiren'e tahammül etmekte.Hemen savunmaya geçerek rakibini yenik düşürmek babında hakaret ederek gözden düşürme gayreti içine girmekte.
Hz.Mevlana bir gazelinde;"Sana 'Muraisin' derlerse , 'Dediğinizin iki kat fazlasıyım' de yürü Eğer kızıp da sana sövmeye başlarlarsa onlara dua et ve gönül hoşluğu ile gülerek git"diye buyurur.

24 Ekim 2018 Çarşamba

90 YIL SONRA NELER DEĞİŞTİ

Cumhuriyetin ilanından sonra islami kesim hep iktidarı özledi .Hele tek başına iktidar , tüm kurumların tehditlerinden azade bir güç sahibi olabilmek.Hayalde olan bu güç elde edilince değil ülkenin dünyanın düzeninin değiştirilebileceğine inanıldı.90 yıl sonra bu özlemleri fazlasıyla yerine geldi.Harut ve Marut nasıl manevi mestlik içinde iken yeryüzündeki insanların yerinde olsalar orayı hiç günah işlenmeyen bir hale getireceklerini söylemişlerdi.İnsan olarak yeryüzüne indirilip Babil'de hakimlik yaparken güzel bir kadının fitnesine mat olarak günah işlemişlerdi.İslami kesimde 90 yıl sonra gelen iktidar nimetlerinin sarhoşluğu içinde meleklik melekelerini unutarak dünyaya sarılıp sahiplenme yarışına girdiler.Hiçbir nasihatı dinlemediler.aksine nasihatçıları ,davetçi peygamberlere yapılanlar  gibi kötü muameleye tabi tuttular.Hak Teala'nın kendilerini azar azar azaba doğru çektiğini göremediler.

HARUT VE MARUTUN ŞAŞIRDIĞI KONULAR

Harut ile Marut , göklerde, yerlerde gördükleri bütün eserlerde , Allah'ın sanatını yaratma gücünü ve kendilerinde zuhur eden kuvvet ve kudreti gördükleri, sezdikleri için hayran olmuşlar,padişahlar padişahının akıl almaz işlerinden, azar azar kahretmesinden ve o kahır içinde mutluluğun gizli bulunmasından şaşırmışlar,kendilerinden geçmişlerdi.
Allah'ın , içinde mutluluğu gizlediği kahır ve azabı böyle mest eder,şaşırtır,kendinden geçirtirse , Allah'a miracın, Allah'a yükselmenin ve onu manen bulmanın ne biçim bir mestlik vereceği düşünülmelidir.
Dünya mallarının ve makamlarının verdiği mestlikten kim ayıkır ki? Kendisine nefis bahşedilen Melek dahi daha önceki izzeti görmelerine rağmen nefsin hilesine mat olmuşlardır.Bu nedenle Koruyacak olan yine Halık-ı Yezdan'dır.

SALİHLERİN GÖLGESİ ALTINDA OLMAK

Bir korunma tedbiridir.Çünkü,Şeytan nasıl Hz.Ömer efendimizin bulunduğu yerden kaçarsa,Allah dostu bir veli'nin huzurunda bulunan kişiye de musallat olamaz.Doğan kuşu,Kaza ;"Sudan çık ovaların şekerler yağdırdığını, yani nimetler verdiğini gör."dedi.Akıllı kaz da ona:"Ey doğan kuşu, sen bizden uzaklaş.Su bizim kalemizdir, eman yurdumuzdur.Neşemiz, sevincimizdir"
Şeytan da doğan gibidir.Ey kazlar, sakın ha , su kalesinden, yani iman kalesinden, imanlı kişilerin yanından pek az dışarı çıkın.
Doğan'a deyin ki:"Dön, geri dön.Elini başımızdan çek, ey aşağılık varlık.Bizsenindavetini istemiyoruz.Davetin senin olsun.Ey Kafir biz sana inanmayız.Senin sözüne kanmayız.Kale bizim olsun, şeker kamışlığı da senin olsun.Armağanını da istemiyoruz.Sen al, senin olsun.
Can tende oldukça ,rızık eksik olmaz.Ordu,oldukça elbette bayrak da bulunur.
(Hz.Mevlana)

BEKLENMEYEN DURUMLAR

Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkartıp sondaj bahanesiyle kaşınmakta olduğunu görmekteyiz.Milli Savunma Bakan'ı hazırız diye cevap vermiş.Bence cevap bile fazlalık.Ancak,yaklaşan mahalli seçimlerde muhtemel bir başarısızlık gözüktüğünde bu tip çatışmalar bahane edilerek seçimlerin ertelenmesi mümkün olabilir.

İŞLENEN SUÇLAR VE YAPILAN HATALAR KULLUK YAPMAK GÖRÜNÜRSE

Kur'an da çetin azaba uğrayan ümmetler için dendi ki:O solukta sızlanmadılar ki bela, onlardan dönsün savuşsun gitsin.
Gönül katılaşınca yapılan suçlar insana kulluk görünür.İnatçı kişi, kendisini suçlu bilmedikçe gözünden yaş akıtabilir mi?akıtamaz.bu nedenle pişmanlık gösteremeyeceği için azap ondan gitmez.
Hak Teala göz yaşını üstünlükte şehidin kanıyla denk tutuyor.

AK PARTİ-MHP DALAŞMALARI

Beklenen sonuç.Dünya nimetleri için bir araya gelenlerin  mutlaka ama mutlaka basit bir  söz ve nedenden dolayı  birbirlerine düşecekleri ilahi bir kuraldır.Birliktelik Allah için olmadığı sürece "Sen çok yedin,bana az verdin" tartışmaları kaçınılmazdır.ve en sonunda tehditle ayrılırken "azdan az,çoktan çok gider" derler.Akabindede birbirlerinin kirli çamaşırlarını dökerler. Her şey göz önünde yaşanmakta ve aşikar olmaktadır.Faize ve fatura ödemeye mahkum edilen bu milletin bunu anladığı zaman inşaallah geç olmaz

JAPONLAR

Azizim Necib Sultan anlatmıştı:İlkokul öğretmeninin vazifesi ilk okul süresince çocuğun kabiliyetini teşhis ve tespit edip o yönde çocuğu yönlendirmek.ve Her yıl ihtiyaç olan meslek erbabı sayısınca okullardan talebe mezuniyetine dikkat etmek.Her yıl 300 doktor lazımsa o kadar kişinin doktor olmasına dikkat etmek.ve asla bu proğramı bozmazlar. Eğer ilkokul öğretmeni bu teşhisinde isabetsiz ise o kişinin öğretmenliğine son verilmesi cezası hali dahi gündemdedir.

FAZİLETLİLERİN YEMİNİ

Meşhur Hılfıl füdul anlaşması faziletlilerin yeminidir.Kureyşin ileri gelenlerinden mahdut sayıda kişinin bir araya gelerek yeminleşerek oluşturulan bu cemiyet mensupları zulme uğrayanları müdafaa etmek ,haksızlığa uğrayanların haklarını arayacaktır.Efendimiz (sav) yirmi yaşında iken bu cemiyete üye kabul edilmiştir.Bu birlik yeni üye kabul etmeyerek sona ermişti.Efendimiz gençliğinde bu topluluğa üye olmaktan iftihar ederdi.

ECYAD KALESİ

Kabe'nin güvenliğini sağlamak için Osmanlı sultanı 2.Mahmud tarafından inşa ettirilen bir kaledir.Bugün bu kale Suud tarafından yıktırılmış ve yerine Zemzem Tover isimli yüksek bina yaptırılmıştır.Osmanlı,Haremi şerifin güvenliği için bu kalenin altından Kabe'nin iç taraflarına kadar gizli tüneller inşa ettirmişti.1979 yılında bir takım silahlı kişilerin Kabe'yi ele geçirmeleri üzerine,bu silahlı kişileri def etmek amacıyla bu gizli tünellerin kullanıldığı söylenmiştir.
Osmanlı,bu beldelerin hakimi değil de hadimi(hizmetçisi) anlayışı gereğince inşa ettirdiği bu kaleye Osmanlı Bayrağını astırmamıştır.Yavuz Sultan Selim'den Sultan Abdülaziz'e kadar Mekke ve Medine'nin kale burçlarında Osmanlı bayrağını görmek mümkün değildir.Sultan Abdülaziz'in saltanat yıllarında yabancı güçlerin Osmanlı toprakları üzerindeki faaliyetleri artınca siyasi sebeble Osmanlı Bayrağı dalgalandırılmaya başlanmıştır.

23 Ekim 2018 Salı

HAZRET-İ HACER OLABİLMEK?

Büyük imtihanların kutlu peygamberi Hz.İbrahim ve eşine ait imtihanlar:Urfa'da ateşe atılmakla ve çocuğunu kurban etmekle imtihan olan Hz.İbrahim,Mekke'ye hanımını,kundaktaki bebekle birlikte ıssız vadiye bırakılmakla imtihan olmuştu.Dağların arasında ıssız vadi.Su yok.yiyecek yok,yardım istenebilecek bir Allah kulu yok.Bu terk ediş esnasında Hz.Hacer bir tek şey soracaktır Hz.İbrahim'e,"Sana bunu yapmayı Allah mı emrediyor? Evet der Hz.İbrahim."Öyleyse O bizi zayi etmeyecektir" diye teslimiyet gösterir Hz.Hacer.

MEKKE NİÇİN KAYALIKTIR?

Cidde'den Mekkeye doğru ilerlerken coğrafyada değişimler başlar.O dümdüz kumluk arazi yerinikayalıklara bırakır.Yüksekdağlar ve yeşilliklerden yoksun, zor bir arazi yapısı vardır.Necib Fazıl hatıralarında bu manzarayı görünce :"Allah Teala Mekke civarını tamamen kayalık bir halde yaratarak, buraya gelenlerin gönüllerini çevredeki hiçbir şeye kaptırmadan sadece kendisine yöneltmelerini istemiş" diyor

KUTSAL TOPRAKLARDAN NE GETİRMEK GEREK?

HEMEN HEMEN HERKES,HURMA,ZEMZEM DİYE CEVAP VERİR,HZ.PEYGAMBERLERİN GÜZELLİKLERİNİ, Hz.EBUBEKİR'İN SIDKINI,HZ.ÖMER'İN ADALETİNİ, HZ.OSMAN'IN İLMİNİ ,ŞEFKATİNİ GETİRMEYİ KAÇ KİŞİ DÜŞÜNÜR.

OSMANLICILIK

Dünya üzerinde en uzun ömür sürendevlettir.Adalete verdiği önem ve Cenab-ı Resulullah'a ,mukaddes beldeler olan Mekke ve Medineye gösterdiği hürmet ve hizmet nedeniyle olsa gerek.Mescidinebevinin tozlarını alan tavus kuşutüylerinden yapılmış süpürgelerden düşen birteleği İstanbul'a getirip saltanak kavuğuna sorguç olarak asan bir anlayışın sonucudur bu uzun saltanat.Hakteala lütfetmiştir."Biz senin evinin süpürgecisiziyiz Ya Rabbi" demişlerdir.
Osmanlılar zamanında boyu Kabe'yi geçen bir bina yapılmazdı

22 Ekim 2018 Pazartesi

HAKİKAT SIRLARININ İFŞA EDİLMEMESİ

Hz.Niyazi-iMısrihazretleri hakikate ait bazı sırları aşikar ettiğiiçindevrin ehlişeriatının saltanat sahiplerinetelkınleri sonucunda on altı yıl ayağında zincirle Limni adasında sürgün edilmişti.İsmail Hakkı Bursevi hazretleri , yolundan gittiği bu zat için şunları söylemişti:
Gel bu sırrı Mısrıya faş eyleme
Han-i hassı ammeye aş eyleme
Açma Yusuf yüzünü a'malara
Çeşm-i na-binaları yaş eyleme
Nun içinde gizle bu gevherleri
Vermenadana anı taş eyleme
Ba-yı bismillahdan ta "mim" e dek
Sin'i i tut bu yüzleri faş eyleme
Her yolun bir saliki var la-cerem
Vasılı mahcuba yoldaş eyleme
İsm-i a'zam vechine nazır isen
Halkın ayaklarını baş eyleme
Ne ile tutdun taayyün Hakkıya
Noktayı anınla kardaş eyleme

YAPTIĞIMIZ İŞLERİN MÜŞTERİSİ

Yaptığmız işlere kar veren müşteri bir tanedir.
İnsanlar bu müşteri hakkında kuşku içinde olup şüpheleri vardır.Hiç değeriolmayan müşterinin havasıyla asıl müşteriyi yele vermiştir bu topluluk.
"Allah satın aldı" diye bildirilen müşteridir bizim müşterimiz.Kendine gel de her müşterinin gamına dalma, kurtul-gitsin.Seni arayan müşteriyi ara, odur senin başlangıcını , sonunu bilen.Müşteriyi sabredenler buldular.   

21 Ekim 2018 Pazar

PARA ÜZERİNDEN SERVET YAPANLAR.

Ülke insanımız,sınırsız bir israfa alıştırıldı.Kolay gösterilenkrediler nedeniyle insanımızın gelecek beş ila on senesinin geliri sarfedildi.Ülkeyiyönetenler ise bu durumu,dışarıdan kolayca gelen parayı ülke değerlerini borçlarına karşı satarak harcadılar.Bir şeye alışan onun kısılmasından rahatsız olur.Bu yüzden huzursuzluklar ekonomik boyutarzederek artmaktadır.Buna karşılık kaynağın başında olanların saltanatlı yaşantıları da "bu düzenin hiç bitmeyecek gibi devam edeceğini" halka mesaj olarak vermektedir.Bir gecede dövizüzerinden sermayesini ikiyi katlayanlar, sermayeyi üretime sokmayanlar bilmelilerdirki Kendilerini zengin eden bu iktidar,yakın bir zamanda bir gecede zengin olanların maddiyatlarına çöküp hazineye aktaracaktır.Bu zahirde yanlış olsada hakikatta haktır.Devletin ve fukaranın hakkını vermeyenler mutlaka bu imtihana düçar olacaklardır.

EHLİ ZAHİR/EHLİBATIN MENSUPLARI

Zahir de Hak Tela'dır,batın da.Bunedenle ehlibatın olan Arifi billahlar zahirle alakalı konular sorulduğunda bir görüş peyda etmeksizin "bizim aklımız bu işe ermez" derler.Belki bu sesi zahir ehline karşı söylerler.Çünkü,bir hadisenin vukuu önce batında, erenler meclisin detartışılıp karara bağlandıktan sonra zahirde tecelli edermiş.Bunedenle Arif-i Billah olan zevat zahirin konularıyla hakikatı bilmesine rağmen ilgisiz görünür, "bilemeyiz" derlermiş.Zahir ehli ise batın'ı kabul etmedikleri için daima ret modundadırlar.Müspetilimlernasılkikerameti ve mucizeyi kabul etmezse, avam dediğimiz ehlizahir de aynı tutumu sergilermiş.

KAŞIKCI CİNAYETİNDEN BEKLENEN MAKSATLAR

Bugün dünya üzerinde plan ve proğramda işbirliği yapan İsrail,Amerike ve İngiliz istihbaratı gazeteci Kaşıkcı olayından beklediklerimaksatlar nedir?,Niçin İstanbul seçilmiştir,Kaşıkcı aslında kimdir? bu sualler sorulduğunda bazı cevaplar alınacaktır.En başında Türkiyeyi güvenli olmayan bir ülke olarak dünyaya tanıtmaktır.Nitekim başarılı da olmuşlardır.Suud konsolosluğu niçin kullanılmıştır?Türkiye-Suud arasını dahada derinleştirerek bir çok mesajlar vermek amaçlanmıştır.Kaşıkcının Türkiye,Almanya(dolayısıyla AB),Rusya ve Suriye bağlamındaki rolu nedir? Akabinde dünya üzerinde yalnızlaşacak Suud'a diz çöktürüp tamamen ekonomisine sahiplenmek midir?Buhadiselerin yansımaları kısa zaman içinde gözlemlenecektir.

YECÜC MECÜC ÇİNLİLER Mİ?

Çocukluğumuzda yecüc mecüc kavramlarını ufak insanlar olarak anlatırlardı.Dünyayı istila edecek olan Yecüc Mecüc aıar çinlilerse, ekonomik olarak tüm dünyayı istila ettiği ve edeceği hadiseye uygun bir gerçektir.

19 Ekim 2018 Cuma

Aşkı Olmayana Adam Denmez - Şair Ahmet Edip Harabi Baba - Türk Halk Edeb...

ZUULÜM ÜÇ NEVİDİR

Zulüm bir şeyi kendi yerine koymamak , suyun arktan başka bir yana sapması anlamlarına gelir.Zulmü; Tanrıya,insanlara ve nefse yapılan zulüm diye üçe ayırırlar.Tanrı'ya karşı zulüm , küfür ve şirktir.nifakta bu kısımlardır.Küfür imanla bağışlanır; şirk koşanın suçu , tevbe edip imana gelmezse bağışlanmaz.
İnsanlara yapılan zulüm , ancak zulüm görenin helal etmesiyle bağışlanır.Müslüman olmayanlarla hayvanlara edilen zulüm bağışlanmaz ve zalim mutlaka cezasını çeker.
Nefse edilen zulüm, insanın ,Tanrı emirlerine uymamasıdır, tevbe ile bağışlanır, şefeatla da bağışlanması umulur.

DAR AĞACI

İdam sehpasına darağacı denir.Yüksekçe olup her kes görsün de ibret alsın,padişahın gücünü  görsün diye yüksek yapılır.Bütün dar ağaçları tahtadan değildir. Mevkii, yücelik, dünya devleti de pek büyük, pek yüce bir darağacıdır..Tanrı birisini kahretmek istedi mi  dünyada ona büyük bir mevkii , ulu bir padişahlık verir.hani Firavun gibi, Nemrud gibi, bunlara eşit olanlar gibi.Yüce Tanrı "Ben gizli bir hazineydim bilinmeyi istedim, beni bilsinler dedim"buyuruyor.Yani bütün alemi yarattım kimi lütufla, kimi kahırla.fakat hepsinden de maksat , kendimizi göstermektir, bildirmektir.Bütün yaratılanlar gece gündüz Tanrıyı bildirip durmaktadır.İnsanların pek az kısmı bu işte Tanrı'nın kendini bildirdiğini biliyor ekseri gafil bir şekilde anlamıyor.

İKİ PERDE(Sağlık-mal)

Kulla Allah arasında perde ancak şu iki şeydir;öbür perdelerin hepsi de bu ikisinden meydana gelir:Sağlık-Mal
Bedeni sağ -esen olan kişi ,Tanrı nerede der, görmüyorum ki.Fakat bir ağrıya , bir sızıya uğradı , hastalandı mı,ya Allah, ya Allah demeye koyulur.Tanrıyla sırdaş kesilir.Söyleşmeye koyulur.Demek ki sağlık ona perdedir.Tanrı sanki o derdin ardında gizliymiş.
İnsanın malı-mülkü oldukça dileklerinin sebeplerini hazırlar ; gece gündüz onunla oyalanır.Yoksullaşmaya başladı mı , nefis de zayıflar ,Tanrı çevresinde dönüp dolaşmaya başlar.
Ulu Tanrı Firavun'a dörtyüz yıl ömür verdi, saltanat,padişahlık ihsan etti;ona dilediğini verdi.Bütün bunlar perdeydi ; onu bunlarla, huzurundan uzak tutuyordu.Bir gün bile , Belki Tanrıyı anar diye ona,bir muradına erişmezlik, bir başağrısı vermedi,dileğinle oyalan, bizi anma, gecen hoş olsun dedi.
Süleyman saltanata doydu
Eyyüb belaya doymadı
(Hz.Mevlana)

YOLLAR

Bilgi bellemenin yolu sözdür, sanat bellemenin yolu iştir.Yokluk elde etmek istiyorsan , bu da sohbetle olur; bunda ne dilin işe yarar ,ne elin.Can yokluk bilgisini bir candan öğrenir; ne defter yoluyla öğrenilir o ne dil yoluyla.


ALLAH ADAMI , İNSANI YER Mİ?

Hz.Yusuf hikayesinde Mısır Aziz'inin rüyasında yedi zaif ineğin yedi semiz ineği yediğinden bahsedilir.İnsanın insanı yemesini fiziksel olarak telakki etmeyelim.İnsanın insanı yemesi, bir insanın diğer insanı etkisi altına alarak onu değiştirmesi anlamındadır.Olumsuz düşünürsek Model insan olumsuz olursa, ona uyup onunla birlikte olanı mali,fikri,ahlaki yönden olumsuz şekilde etkiliyerek değiştirmesidir.Model olan olumlu olduğu takdirde tabi olanın kötü ahlakları gider yerine güzellikler gelir.İnsan oğlu modele tabi olmaya müsait bir yaratılıştadır.Bu nedenle Allah'ı anlatan ve temsil eden bir Peygamber'e, insanı kamil'e, usta'ya ihtiyaç olmuştur.Sistem bu şekilde kurgulanmıştır.Yanlış modele tabi olan hüsrandadır.Müspet modele tabi olan ise kurtulur.

HAKK'IN RAZI OLDUKLARININ GÖNLÜNDE OLMAK

Hakk'ın razı olduğu gönül sahiplerinin gönlünde yer etmek halkın kurtuluşudur.Mesnevi-i şerifte anlatılır,Muhammed Harzemşah, Sebzvar şehrini ele geçirdiğinde halk kılıçtan geçmeyerek canlarını kurtarmak için fidye olarak çuval çuval altın akça vermeyi kabul ettilerse de Padişah kabul etmedi ancak bana Ebubekir isimli birini getirirseniz canınız kurtulur dedi.Tamamı Rafizi olan bu şehirde Ebubekir isimli birisi ne gezsin ki.Şehir halkı bir harabede yalnız ve aciz bir şekilde hasta olan Ebubekir isimli birini bularak razı ederler de canlarını kurtarırlar.Bu hikayeyi ister ferd bazında isterse toplum bazında anlıyalım.Bir toplum içinde gönül sahibi birisi bulunur da o gönülde bir şekilde yer etmiş olan, o gönlün razı oldukları kişiler ancak Hakk'ın kahrından kurtulabilir.  İnsanı Kamil'i bulamayıp onun gönlünde yer etmemiş olanlar bu tabiat aleminde yok olur gider.

18 Ekim 2018 Perşembe

13 RAKAMI-Josef Naseh



Halk dilinde ‘’Allah’ın hakkı Üç tür’’ diye bir özdeyiş vardır. Bu deyiş, kişinin; kamil insan olma (salih insan olarak da yorumlanabilir) yolculuğunda birlikte taşıdığı "kalp" yaşam sürecini; ‘’ruh‘’, gök ve yeryüzü arasında sıkışan insanın doğa ile uyumlu yaşama sürecini; "Nefis", kötü tutkuları, kıskançlıkları ve buna benzer olumsuz davranış biçimlerini erdemli yaşama dönüştürme sürecini tanımlar.
Peki! Bu yetkinleşme yolculuğunu kim yönetiyor? Yanıtını; halk dili ile söylenen bir öz deyiş ile verelim; "Allah akıl fikir versin", ne diyelim? Amin! İyi de Allah’ın verdiği bu nur-u ziyadan herkes eşit bir şekilde yararlanabiliyor mu? "Evet" demek zor... Çünkü bu yolculuk, aynı zamanda insan aklının, kalp, ruh ve nefsi ile olan bir imtihanı... Bu imtihanı geçersen; kamil insan olursun. Geçezmesen? Hamil (yaşamın ağır yükü) taşıyan insan olursun! Bu konuda Hz. Mevlana ne demiş; "Zor diyorsun. Zor olacak ki imtihan olsun."
Ehh.. Biz de bu zor imtihana hep birlikte; çalışarak hazırlanalım! Bakalım bu sınavı geçebilecek miyiz? Nereden başlayalım? İnsanlığın var oluş sürecinden mi? Tamam hem fikiriz.
Önce kutsal kitaplarda yazılı olan kaynaklara bir göz atalım.
‘’Ve Allah (c.c.) Hz. Adem’i (a.s.) topraktan yarattı" bunu hepimiz biliyoruz?
"Ve Allah (c.c.) Hz. Adem’i mutlu etmek ve insan soyunu sürdürebilmesi için; Hz. Adem’in; kalbini koruyan kaburga kemiklerinden; Hz. Havva’yı (a.s.) yarattı!" bunu da biliyoruz? O halde bildiklerimizden iz sürerek; sorgulamalarımıza devam edelim!
İnsanın kaç kaburga kemiği var? 12 sağda 12 solda olmak üzere toplam 24 adettir. Yani kalbi koruyan ve Hz. Havva (a.s) annemizin doğumunun gerçekleştiği yerde(12 adet) kaburga kemiği var! Bu hikmetli doğuşu gerçekleştiren kimdir? Yüce yaratan! (12+1 =13)
On üç rakamı, küme veya toplumların kültürel anlayışları ve benimseyişleri içinde farklı anlamlar yükledikleri bir rakamdır. Çoğunlukla en yüceyi, en güçlüyü, en üst yöneticiyi tanımlamak üzere kullandığımız; kimine göre uğurlu, kimine göre uğursuz sembolik bir rakamdır.
Peki, insanoğlu bu sembolü (12+1=13) nerelerde kullanmıştır?
Bunu öğrenebilmek için, gelin tarihin tozlu sayfalarını birlikte karıştıralım.
Şamanizm inancı etkileşimi altında yaşayan, Orta Asya Türklerinde bir yıl kaç aydır? On iki (12). Bu aylar on iki ayrı hayvan isimleri ile sembolize edilir. Bu hayvanların doğa yasasına uygun yaşam tarzlarına göre insanın yaşam kültürü sembolize edilir. Bir de, on iki taş kültleri (inanç merkezi) var. Sizce, bu mistik törenlerin kurallarını belirleyen, simgesel dili ile  aktaran, yöneten ve denetleyen kim? Birileriniz ‘’Şaman‘’ dedi galiba? Lütfen bunu söyleyen kamil insanı alkışlar mısınız... Teşekkür ederim.
Yolcu yolunda gerek! Biz yolumuza engelleri kaldırarak devam edelim...
Orta Asya’dan Hindistan’a inelim.
Sayısız inanç kültürünün bulunduğu bu topraklarda ana inanç kültü kaç tanedir? "Rama" başta olmak üzere on iki (12) dir.
Oradan Mısır ülkesine inip; Nil Nehri'nin berrak sularından içtikten sonra kızgın güneşe bakıp, Amun–Ra‘ya (Güneş tanrısı ) soralım. Senin meclisinde kaç tanrı var? Yahuu. "Bildiğiniz bir şeyi niye bana soruyorsunuz?" Tamam! Tamam! Anladık... On iki (12).
KAMİL İNSAN OLMAK...
Şimdilik bize eyvallah... Buradan Mezopotamya’ya çıkıyoruz. Hani, ülkemizin bağrından fışkıran, suya hasret topraklara hayat veren, kavuşma ümidini yitirmiş aşklara inat, Şatt’ül–Arap’ta kavuşan; o coşku ile Basra körfezine kendilerini atan, Dicle ve Fırat Nehirleri var ya, işte o iki nehrin arasında bulunan topraklara gidiyoruz. Kim mi var oralarda? Sümerler... Unutun mu? Hani, M.Ö. 3000'lere doğru yazıyı bulup; insanlığın hizmetine sunmuşlardı ya! Evet, işte onlar!
Sümerler kalp gözünü kapattıkları, ruhlarını sattıkları ve nefislerini körelttikleri zaman baş tanrı AN (anu), onlara kızgınlık duyar. Tufanlar yaratır. Ortalığı derya deniz kaplar. Tufanla, günahlarının bedelini fazlası ile öderler. Nefislerini terbiye etmeye çalışırlar, kalp gözünü insanlığın ortak sevgisine açarlar. Kamil insan olmaya karar verirler.
Anu; bu cezalandırmayı tek başına mı yapar? Yok canım olur mu öyle? Ona da akıl veren on iki (12) yardımcısı var! "Yapma ya...", ben yapmadım! Sümerler yapmışlar? Ben yalnızca okuduklarımı ve duyduklarımı söyledim...
Kim bilir? Belki de Antik Yunan ve Roma’da da bir baş tanrı ve on iki yardımcısı var diyeceksin? Sizi kutlarım. Düşünce mi bu kadar ivedi, nasıl okuyabiliyorsunuz? Evet, Antik Yunan'da baş tanrı Jeus, Roma'da ise Jupiter'dir. Onların da her birinin on iki yardımcısı var!
‘’Allah.. Allah..( c.c. )’’ Aklıma geldi, "Allah (c.c )" demişken, isterseniz tek tanrı inancına bağlı dinlerin inanç kültürüne bir göz atalım. Ne dersiniz?
‘’Aman Allah’ım’’ deriz. Amentü Billah! Allah-ü Te’ala‘dan başka ilah yoktur. Biz onun (c.c.) yolunda salih (kamil) insan olmak için sarf ettiğimiz çabaların; gelenek, göreneklerimiz ve iman yolunda değiştirilemez yöntemlerin inanç kültürümüzdeki yerine göz atacağız. Şimdi oldu mu? O zaman yolumuza devam edelim.
DİNSEL AÇIDAN SORUMLU TUTULMAZ
İlk durağımız Hz. Yakup ile olsun... Şimdi sormaya başlayalım Hz. Yakup, dağılmış olan kaç İsrailoğulları kabilesini topladı? On iki (12). Hz. Yakup kabilelerin başıdır. (13)
Sormaya devam edelim. Musevi kardeşlerimizde, dini sorumluluk ve görev yaşı kaçtır? Bildiniz! On üçtür. (13) Neden mi? Çünkü, doğa yasasının bir sonucu olarak (kız veya erkek fark etmez) ergenlik yaşı on üçtür! On üç yaşına giren herkes, on emirde bulunan öğretilerden sorumludur. Bireyin günah işleme olasılığına karşı, bir önlem olarak, dini öğreti o yaşta başlanır.
O yaşa kadar işlediği günahlardan dinsel açıdan sorumlu tutulmaz!
Dede-baba yolunda ilerleyenlere dini öğreti hangi yaşta verilir? 13 yaşında... (Bazı geleneksel yöntemlerde on üç yaşının bitmesi beklenir ve 13. yaşın bitimiyle öğretime alınır)
İnanç Kültürel Mirasını, İsrailoğullarından alan Hıristiyanlıkta kaç havari var? O da (12)... Hz. İsa İle beraber, (12+1=13) on üçtür.
Hz. Muhamed(s.a.v) Mekke’den Medine’ye göç ettiğinde kaç salih insanla (iman sahibi ) görüştü? O da (12) on iki...
Şii, Alevi kardeşlerimizin inanç kültüründe kaç imam var? (12) on iki.
Ya... Masun-u Pak orucu? Üç gün tutulur, ardından 12 gün Muharrem orucu tutulur. Toplam on beş gündür. On üçüncü (13) gün kurbanlar tığlanır ve ondan Aşure dağıtılır!
Peki… Mevlevi olmak kolay mı? Hiç de kolay değil. Önce İnsanlığa hizmetle başlayacaksın. Sonra teker teker sırası ile diğer hizmetleri tamamlayacaksın. 12. hizmet olarak; maddi ve manevi bakımdan temiz olacaksın (ussal ve bedensel arınma), yani senden istenen on iki hizmeti tamamlaman gerekir.
SOSYAL YAŞANTIMIZDA 13...
Aslında daha birçok inanç kültüründe buna benzer, araştırılması gereken ipuçları var ama bizim sayfamızı çok aşar.
Biz şimdi sosyal yaşantımızda (12+1=) 13’ü nerelerde kullandığımıza bakalım.
Önce askeri düzenimizden başlayalım. Bir manga on asker; on birincisi on başı, on ikincisi çavuş, on üçüncüsü takım komutanı (yüzbaşı). Genekurmay Başkanı’nın şapkasında ve üniformasında on üç yıldız var. Atatürk vefat etiğinde, başında on iki general nöbet tutmuş. Naaşını on iki asker taşımış; on üçüncüsü kim olabilir?
Vefat eden Papa da öyle? Naaşını on iki kardinal taşımış. Artık On üçüncüsünün kim olduğunu sormayayım?
Biliyorsunuz; Amerika ve başka bazı ülkelerde belli inanç toplulukları on üç rakamını kullanmazlar. Örneğin, kapılara o rakamı koymazlar, binalarda on üçüncü kat yoktur. On üçüncü kata 14 rakamını verirler. Peki Amerika Başkanı’nın kod numarası kaçtır? Bildiniz! Teşekkür ederim. İlginç, değil mi?
Avrupa bayrağında kaç yıldız bulunur? On iki. On üçüncü yıldız kim? Artık bunu da siz bulun. Bu kadar ipucu verdim; öyle değil mi?
Nazım Hikmet’in dediği gibi, “Sen yanmasan, ben yanmasam, nasıl karanlıklar çıkar aydınlığa?”
Eeee… Hamdım, Piştim! (diye umuyorum.) Sizden gelecek katkılarla da yanacağım! Bu haftalık bu kadar!
Kalın sağlıcakla...
(Arkeolog Jozef Naseh)

HÜNERLER,KABİLİYETLER DÜŞMANDIR

Tavus kuşunun parlak gösterişli olan kanatlarını ele geçirebilmek için avcı değişik tuzaklar kurar.O kanatlar nedeniyle tavus kuşu can tehlikesi içindedir.
İşte insandaki hüner de , marifet de ham kişiyi öldürür.Yem peşine düşer ,tuzağı görmez.
Dilediğini yapmak, "Sakının" buyruğuna uyup kendini zabtedebilen kişiye iyidir.
Kendini koruyamazsan, kötülükten çekinemezsen , aracı uzaklaştır kendinden; dilediğini yapmak gücünü at gitsin
Akıllı kişinin elindeki kılıç üstünlük aleti olur.Akıllı olmayan kişide ise fesada sebeb olur.Başkasını yaralamasa bile çocuk kendini yaralar
"Tavus gördüm, kanatlarını yoluyordu; senin kanadın pek süslü, pek parlak, yapma dedim.
Zarı-zarı ağladı da bana ey hakim dedi:senin haberin yok, benim düşmanım bu kanat.
A tacir senin kanatların da paran; çünkü senin o tertemiz varlığında bir başka tavus kuşu"

DEĞERLERİ BİLİNSİN DİYE

Acı su niye var ? Tatlı suyun değeri bilinsin diye
Zindan niçin var? Hürriyetin değeri bilinsin diye
Dünya niçin var? Elest aleminin kadri, kıymeti bilinsin diye?
Abdülaziz oğlu Mer 'i görmeyen kişiye göre Haccac adalet sahibidir.
Hz.Musa'nın ejderhasını görmeyen kişi , büyücülerin iplerinde can var sanır.
İnsan göklere açılan kapıyı bulup oralarda seyran etseydi bu dünyanın ne kadar dar ,zahmetli, meşakkatli bir yer olduğunu anlar,biran önce burayı terketmek isterdi ki o balçıktan çektiğim zahmetler biraz daha az olsaydı diye hayıflanırdı.

İLAHİ EMİRLERDEN ANLAMAMIZ GEREKENLER

"Sabredin","Heva ve Hevese uymayın","Şehvetten çekinin" gibi ilahi emirlere uymaktan anlamamız gerekenler vardır:Düşman olmayınca savaşmanın imkanı yoktur; şehvetin yoksa , şehvetten çekinin buyruğuna uymak mümkün değil.
Bir şeye gönlün akmadıkça sabretmenin ne manası var? Düşman yoksa orduya ne ihtiyaç var.?
Ölülerle savaşıp gazilik elde edilmez ya.Muhtaçları doyurun demiş;bu kazan da doyur demektir.Bir gelir olmadıkça harcamaya imkan da yoktur."Muhtaçları doyur" buyruğunu  sen, kazanç elde et de sonra muhtaçları doyur diye okumak gerekir.Şehvet olmasaydı, ondan kaçınmanın imkanı mı olurdu?Sabretmek zahmetine düşmedikçe, karşılığında bir sevap elde edemezsin.

17 Ekim 2018 Çarşamba

NEFS ÜZERİNE

iNSANLARIN ÇOĞU , ALLAH'IN NİMETLERİNİ İNKAR EDER DE YAZIN KIŞI İSTER , KIŞ GELİNCE DE ONDAN HOŞLANMAZ.Bir hale katiyyen razı olmaz.ne darlığa razı olur ne genişliğe "Kahrolası insan , Rabbine karşı ne kadar da nankördür"Doğru yolu bulunca da , bir halde kalmadığı için ,tutar Hakk'ı inkara sapar.
işte nefs böyle aşağıdır:nimetleri inkar edicidir.O yüzden Cenab-ı Hakk:"Nefislerinizi öldürünüz"diye buyurdu.
Nefis üç köşeli dikendir.Her nasıl koyarsan koy sana batar .Sen onun yarasından nasıl kurtulabilirsin?Hevesten geçiş ateşi ile o diken gibi olan nefsi yak da , işi gücü hayır olan , güzel olan  Allah'ın lütfuna ve keremine sarıl

KÖTÜYE KARŞI KÖTÜ ZAN BESLEMEK BİR TEDBİRDİR

Cenab-ı Peygamber (sav) efendimiz:"Kötüye karşı kötü zanda bulunmak , ihtiyat ve tedbirdir" diye buyurmuştur.Bu nedenle,düşüncesi dünya olanın,seni dünyaya davet eden kimsenin  sözlerine kanmamak ihtiyatlı davranmak gereklidir.Ehli dünya olan nefsin "hile" duygusu altında hareket eder."Riyası" mevcuttur."Merhametsiz"dir.Elimizde tedbir ve ihtiyat asası yoksa,gördüğün bir şeyin hakikatını anlamaktan aciz isen ;görmüş geçirmiş, gözü gönlü aydın bir zata uymak gereklidir.

NEDEN DUALAR KABUL EDİLMEZ

Bazı arifler buyurmuşlardır ki:Her bir huyun , her bir hareketin , her bir amelin kendine has manevi bir kokusu vardır.Bu kokuları bazı melekler kontrolden geçirirler.İnandığını yaşayan, iyiinsan, tam Müslüman olan kişinin duasını Hakk7ın dergahına ulaştırırlarmış.Aksine kötü huylu insanların niyazlarını geri çevirirlermiş.Kötü huylar , günahlar yüzünden duaların yukarılara çıkmasına , Hakk'a ulaşmasına engel olurlarmış.
Yedi kat göğün herbirinde bu vazife ile vazifelendirilmiş özel melekler bulunurmuş.Bu vazifeli melekler ,yedi kötü huyun sahiplerinin dualarını ilahi dergaha yükselmesine mani olurmuş
Birinci kat gökte vazifeli olan melekler ; dua eden kişi "hile" yapan , onu bunu kandıran bir kişi ise, onun istediklerinin kokusundan o kişinin hileci bir kişi olduğunu anlarlar, duayı oraya sokmazlar,geri çevirirlermiş.
İkinci kat göktekiler ;"riya" sahibinin duasını,üçüncü gökte bulunanlar , gönüllerinde "kin" ve "nefret" bulunan kişilerin dualarını yukarıya bırakmazlarmış.
Dördüncü kat gökte olan melekler de "kibir" sahibinin , yani kendisini beğenen , başkalarında kusur, ayıp arayan kişinin duasının yukarıya çıkmasına engel olurlarmış.
Beşince kat gökte bulunan melekler "Hased"i,altıncı kattakiler "insafsızlığı(merhametsizliği)",yedinci kat gökteki melekler ise gözü doymayan, dünya malına çok "haris" olan kişinin duasının yücelere yükselmesine engel olurlarmış.

KAHIR VE LÜTUFTAKİ MUAMMALAR

Nefis lütfa meyleder.Kahırdan kaçar.HakTeala ise Lütfunu kahra gizleyerek bir imtiihan yapar.Lütfunda kahrı gizlemesi ise büyük bir mekri ilahidir.Mekr, Arapçadır e aldatmak, düzenle birini maksadından çevirmek demektir.iyi maksattan çevirmeye , kötü düzen anlamında "mekri mezmum",kötü maksattan çevirmeye övülen, övülmeye değer düzen anlamında mekri memduh denir.
Hz.Mevlana efendimiz buyurur:Tanrının lütfunu da herkes bilir, kahrını da.Herkes Tanrı kahrından kaçar, lütfuna sığınır.Fakat yüce Tanrı kahrı lütufta gizlemiştir; lütufları da kahırda .Bu tersine çakılmış nallardır.Tanrı'nın mekri'dir.Böylece işi ayırd edenlerle Allah ışığı ile bakanlarla , ancak bulundukları hali , işin dış yüzünü görenler  birbirlerinden ayrılırlar."Hanginiz daha iyi iş yapacak diye sizi sınarız" buyurulmuştur.
Bugün insanlar hep zenginliği,sıhhati,zevki,makamı,şöhreti ve saltanatı ister.Nefis peşinverilmiş nakdin peşindedir.Halbuki bu peşin verilen zevkler bu dünyada bırakılıp gidilecek,terkedilecek aldatıcılardır.İşte Allah ışığı ile bakanlar,Erenlerin yolunu tercihedenler  bu ters çakılmış nala aldanmazlar.
Ateşi tercih eden Hz.İbrahim gibi Hakteala "Kimdir Halil'in soyundan diye böyle oyunlar oynamaktadır.

ŞEYTANLIK BAŞ ÇEKMEKTİR

Arap, serkeş ata şeytan adını taktı; yaylada,yazıda yayılan ata değil.Şeytanlık lüğatte baş çekmektir,Boğaza ve şehvete düşkünlük bir kat tehlike ise başbuğluk hırsı yirmi kat tehlikedir.Hz.Adem boğazına olan düşkünlüğü nedeniyle cennetten çıkartıldı ancak İblis'in suçu ululanmaktan, mevkisahibi olmak yüzünden belirdiği için ebediyyen huzurdan kovuldu.Hz.Adem, kusurundan dolayı tevbe edip bağışlandı.Ancak İblis tevbeye dahi yaklaşmadı.Bunedenle ebedi hüsrandadır.Bir sofranın etrafına yüz kişi oturur aynı kaptan yerler ama baş olmak, başbuğ olmak isteyen iki kişi, dünyaya sığmaz.Birisi ,öbürünün yeryüzünde kalmasını istemez.Padişah, padişahlığına ortak olur korkusu ile babasını bile öldürür.

NİCE KİŞİLER VARDIR

Büyüklük, yücelik, halk tarafından büyük tanınmak yüzündensınırı aşan , Tanrılık davasına girişen , makbulken merdud olan nice kişiler vardır.Firavun,Nemrud,şeddad gibi.
Bunlara karşılık , kullukla sultanlığa erenler de vardır.

16 Ekim 2018 Salı

MANA DİLİNİ BİLEN BİR SÜLEYMAN GEREKLİ

Aziz Sultanım Necib efendinin  aktarımıyla mücedid-i din 2023 de gelecek.Mana dilini bilen bir Arif-i billah geldiğinde yeni dönem başlayacak ve insanlar Tekamüllerine (seyri süluklarına) hakikat basamaklarından başlıyacaklar.O zaman insanımız arasındaki ikilikler kalkacak.
Peki direnen,statükocu ve gericiler ne olacak.Sanırım o mana ereni zahir -batın güçlerle mücehhez olacağından tüm insanımız kendisini kabullenecek.

HAK'DAN İLHAM ALANLARIN BİLDİKLERİ

Ufukların ötelerinde , bütün yeryüzünde olup biten işleri ancak Hakk'dan ilham alanlar bilir,görür.Demokrat Partinin son zamanlarında ,Menderes7in sıkça görüştüğü Eyüp Sultan cami baş imamı Sait Çayırlı hoca,Başbakan'a istifa etmesini söylemişti.Menderes kabullenemedi .Akabinde Landradaki uçak kazasından sağ çıktı fakat sonrasında Sait Hoca onu hiç kabul etmedi.
Hakk7ın nuruyla bakanlar,geleceği seyrederler.ancak açıkça ifşa etmezler.Rümuzlu söylerler.Anlayana ne mutlu.Anlıyamayanlar ise dünya ile ipleri çok sıkı bağlı olanlardır.

NEKADAR DOĞRU:ŞİMDİ BÜYÜK CİHADDAYIZ

Cumhur Başkanı il müftülerine hitap ettiği toplantıda "Şimdi büyük cihaddayız" demiş.Ne kadar doğru.Müslüman denilen bir yöneticilerin karşısında direnç gösterecek hiçbir iç engel yok.Mahkemeler,Yüksek yargı,asker ve maliye.Tüm bu imkanlara sahip olanlar şüphesiz büyük cihaddadır.Ancak,bu savaşı kim kazanır ?Kim kaybeder.?Bildiğim yegane şey; dünya nimetine bulaşmayan busavaşı kazanır.Çünkü nimetten tadmak,ayılmayan bir sarhoşluk vermekte.Hak Teala "Ben sizin sözlerinize bakmam" diyor."Ben sizin amellerinize bakmam" diyor."Ben sizin kalblerinize,niyetlerinize bakarım" diyor.
Gücü,ihtişamı,parayı kıble edinenler ve sorgusuzca ona tabi olanlar şeriatın imtihanını mutlaka beklesinler.Yok edilmiş,azapedilmişümmetlerin halleri Kur'an da boşuna anlatılmamıştır.Kur'an taze olup her gün,her an yaşanmaktadır.Nuh kavmi, Lutkavmi,Sodom,Eyke halkı elan mevcuttur.Onların başına inen azaplarda elan mevcuttur.Cehennem ateşinden sakınmalı diyen Peygamberler(mürşitler) de elan mevcuttur.Firavunlar, Nemrutlar,Şeddatlar,Müseyleme tül Kezzap gibi sahte peygamberler de mevcuttur.Tarih olmuş bitmişşeyler değildir.Olan ve yaşanan şeylerdir. 

ŞARABIN BİR BAŞKA ÇEŞİDİ:İNSANLARI YÖNETMEK İSTEĞİ

İnsanları yönetme isteği katıksız bir şaraptır.Damlasını tatmak insanı sarhoş eder.Üzüm suyunun sarhoşluğu bir gün serer.Ancak mevkimakam olan insanları yönetmek şarabının sorhoşluğu bir ömür sürer.Birinsanın siyaseti bırakamamasının nedeni budur.Ancak Hakk'ın muhafaza ettikleri, korudukları bundan istisnadır.Bunlarda incir çiçeği gibi pek azdır.Saltanak sahibi Peygamber pek azdır.Hz.Süleyman,Hz.Davud,Zülkarneyn ve Hz.Yusuf.Bizler"dünya leştir.ancak onu köpekler ister" sözünün sahibi bir peygamberin tabiileriyiz.

KIBLE ARAYANLAR

Her insan bir hayale dalmış onun peşinden gitmekte.Bir kısmı yerlerikazanarak define armak sevdasında.Bir başkası yerden maden çıkartma peşinde.Bir kısmı denizlerden bir şeyler kazanma peşinde.Bazıları kendisini dine,kitaplara,kiliseye vermiş,birkısmı bir gayretler tarlalara ekin ekme peşinde,Hasta olanlar bu hastalıktan kurtulma sevdasında.Bir kısmı ruh çağırarak Yıldız ilmini öğrenerek gaybı  olacakları öğrenme peşinde.Yüzlerce hayal ve yüzlerce uğraşı.Her birisikendi yolunu doğru kabuledipdiğerinin işine yanlış yol demekte.Her şarabtan tadan diğerinin işine "boş iş" demekte.
Can kıblesigizliolduğu için herkes bir yönü kıble edinmiş.Karanlıkta kıble arayanlar ancak sabah olduğu vakit, güneş aydınlandığında kıbleyi bulabilir.Denizindibine incibulmak için dalanlar alel acele torbalarını doldururlar ve su yüzüne çıkıp torbalarını açtıklarında kim inciyi bulmuş,kim çakıl taşını almış belli olur.İşte uyandıracak , kahredecek imtihan da böyle gelir.
Hak teala şeriatı vasıtasıyla bir toplumun huzur sahibi olmasının kurallarını koymuştur.Yalah,haksızlık,hile,gıybet,ölçü tartı noksanlığı,ehil olmayanlara vazife tevdii,Zekatın ve sadakanın verilmemesi,mazluma şefkat gösterilmemesi,v.s gibisayısız olumsuzluklar huzuru bozulmuş,düşmanlık içinde bir toplum oluşumuna sebeb olur.Emirlere riyet, yasaklardan kaçınma bu dünyaya ait bir kıbledir.Ahirete ait kıble ise Hakk Teala'yı aramaktır.Bunun kıblesi ise peygamberler ve erenlere yönelmektir. 

15 Ekim 2018 Pazartesi

ORTA YOL

Mevnevi-i şerifte sufi bir arkadaşından şeyhine şikayet eden kişiler anlatılır:Şikayet edilen kişi ÇOK KONUŞUR-ÇOK YER-ÇOK UYUR.Şeyhi bunun üzerine o kişiye orta yolu gözetmesini söyler."İşlerin hayırlısı orta olanıdır" sözü hadis-i şeriftir.İnsanda bulunan dört karışmış şey(Kan,balgam,safra ,hararet) 'in ölçülü olması gerektiği belirtilir.Ölçü kaçarsa mutlaka vücudda bir aksamanın meydana geldiği belirtilir.
Hz.Musa'nın sözleri ölçülü idi ancak buna rağmen Hz.Hızır ile arkadaşlığı devam  etmedi.Hızır 8a.s) ile araları açıldı.

NEFİS SOPADAN ANLAR

Ehli dünya olanlar nasıl sopadan korkarsa,nefis de sopadan,dövülmekten anlar.Delil,belge ,hücet getirmekle nefis yola gelmez.Abese suresi manidardır.Eşraftan birilerine birşeyler anlatmak  ve dine davet etmek isteğinde A'ma olan İbni Mektum gelir ve etrafı göremediği için irşad olmak için soru sorar.Ortam bu soruya müsait olmadığından Efendimiz (sav) bu durumdan sıkılr ve Efendimiz yüzünü ondan misarfirlerine çevirir.Bu durum üzerine Hak Teala ikazda bulunmuştur.Değer verilecek kimselerde öncelik Allah adamlarıdır.Zahiren fakir,zaif,aciz olsalarda Allah adamlarına hürmet gerekir.

14 Ekim 2018 Pazar

YİYİNİZ İÇİNİZ İSRAF ETMEYİNİZ EMRİ KAPSAMI

"Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz" emrindeki israf şu konuları kapsar:Yiyiniz,içiniz fakat bunlardan hasıl olan kuvvetleri, faaliyetleri Allah'dan gafil olarak geçirmeyiniz" ,"Bunları Allah'ın rızası haricinde sarfetkeyiniz","Aklınızı hayra kullanınız","gücünüzle zulmü önleyiniz","Servetinizle düşmüşün elinden tutunuz","Yetkilerinizle adalet tesis ediniz"."İlminizle bu aleme gelişin ve gidişin manasını öğreniniz ve sonra öğretiniz".Bunlar Allah'ın emirleridir.Yiyip içtiklernizden hasıl olan kuvvetleri bunlara sarfediniz ki, boşa gitmesin.
Bir büyük arif şöyle der:"Ya Rab ! Orucun,namazın ,Hac ve Zekatın kazasıçok; fakat "Sensiz geçen zamanı hayatın kazası  yok"
Haktan gafil yaşanmadığı sürece savmda, salat da,Hac da,Zekat da zaten kazaya kalmaz ki.

ALLAH DOSTLARINDA AYRIM OLMAZ

Hz.Ebubekir (r.a) MUHABBET VE İMAN,
Hz.Ömer (r.a) ADALET VE ŞECAAT,
Hz.Osman (r.a) SEHA VE HAYA,
Hz.Ali (kv) hazretleri İLİM VE İRFAN cihetinde temayüz etmişlerdi.
İmam-ı A'zam hazretleri İÇTİHAT,İBADET VE FIKIH İLMİNDE,
Abdülkadir Geylani hazretleri MANEVİ TASARRUFTA
Muhyiddin Arabi hazretleri İLMİ ESRARDA,
Ahmed Rufai hazretleri AHVALİ GARİBEDE,
İmam Gazali hazretleri TELİFAT VE İLİMDE,
İmam Şarani hazretleri İHYAYI SÜNNETTE temayüz ettiği gibi her Veli bir yönde temayüz eder.HAZRETİMEVLANA EFENDİMİZ İSE AŞK,CEZBE VE ŞEVK CİHETİNDEN BİR MÜSTESNALIK GÖSTERİR

AYIPLARI ÖRTMEK

"YA SETTAR".Hak Teala'nın sıfatı  (ahlakı).Esmai Hüsna'dan bir ismi.Bu sıfat Peygamberlerde veEvliyaullah'da da mevcuttur.En iyiinsan kendini ve ehlini fitne ve isyanlardan koruyandır.Nefsimizi terbiye etmeliyiz.Bu olmadıkça bütün yaptıklarımız birer riyakarlıktan ibaret kalır.Hakk'a vuslatın aşkıyla yananlar evela kendileri ile meşgul olurlar.Kendimizi düzeltelim herkes düzelir.başkasının dert ve ayıpları ile uğraşmayalım.Sözü özüne, dışı içine uymayanlarda nifak alameti vardır.Amelsiz ilim, ihlassız ibadet, bizi Hakk'ın kahrından kurtaramaz.İnsanları ayıplarını ifşaada menfeat yok mazeret çoktur.
Fenedimiz(sav)"İnsanların ayıplarını örtenin ayıbını, Allah örter" buyurmuştur.
Hz.Mevlana bir beytinde:
Hani kerem, hani ayıp örtücülük, nerde haya.Yüzlerce ayıpları örterlerdi enbiya"der.

HZ.MEVLANA'NIN SON GÜNÜ

Hz.Pir7inson günü idi.başında, hizmetle meşguliyetten, gece uykularını tam uyumamaktan vücudunun yıprandığını gördüğü sevgilioğluSultan Veled'e;
"Bahaeddin ! Ben bu gün kendimi biraz iyi görüyorum.Haydi git biraz istirahat et!" dedi.Sultan Veled gözü ve gönlü yaşlı olduğuhalde, odayı terkederken Cenabı Mevlana arkasından çok zayıf bir sesleşunları söylüyordu:
""Sen git yastığa başını koy.Beniyalnız bırak
Geceleridönüp dolaşan , perişan haldeki bu dertliyi terk et.
Biz ve sevda dalgaları sabahlara kadar başbaşayız,ister gel bağışla ister gitvefa et
Bendenkaç ki , sen de belaya uğramayasın.
Selamet yolunu seç , bela yolunu bırak.
Biz ve göz yaşları hüzünler köşesinde kıvrılmışız.
İstersen gözyaşlarımız üzerine yüz değirmen kur.
Acımasız bir sevgilimizvar, kalbigranit gibi
(Bizi) öldürür de kimse "diyeti" hazırla diyemez.

Güzeller sultanına vefa göstermek vacib değil,
Ey sararmış aşık ! Sen sabret, vefa göster
(Bu) öyle birdertki , ölümden başka dermanı yok.Peki ben nasıl buderdedeva yap derim.
Dün gece rüyamda aşk mahallesinde bir pir gördüm.
Bize doğrugel diye işaret etti.
(Diyorduki), yolda ejderha varsa sende de zümrüt gibi aşk var.
O zümrütün parıltısıyla defet  ejderhayı.
Yeterartık,kendimde değilim ben hüneriniartırmak istiyorsan sen,
EbuAli'nin tarihinden Ebu'l Ala'nın öğütlerinden bahset

13 Ekim 2018 Cumartesi

HİNT KENEVİRİ ÜZERİNE

Yazar Abdurrahman Dilipak'ın  dişi Hint Keneviri (esrar) üzerine başka açıdan baktığı yazıları ilginçti.Şöyle ki:
 
"Esrar! Sırlar demek. Bana kalırsa esrar uyuşturucu kataloğunda yer almalı, tıpkı GAT gibi.. Bakın GAT esrardan daha hafif bir uyuşturucu. GAT kullanan biri bisiklete biner gider.. Ama GAT kontrolden çıkınca Yemen’i bitirdi. Uyuşturucu kullanımı bugün % 80’ler seviyesinde. İmam bile GAT kullanmaya başladı. GAT’tan esrara, esrardan eroine geçmek mümkün. Bu arada bunun tersi de mümkün. Bana kalırsa sigara/tütün, “ot” dedikleri enfiye, tütünün başka kullanım türevi olan nargile de aynı kategoride değerlendirilmeli.
Aslında şeker de zehir! En tatlı zehir şeker olmalı. Şeker sigaradan daha az zararlı değil!
Bu işin suyu çıktı. Tiner de uyuşturucu, bir takım solventler de. Bali denen yapıştırıcı buna basit bir örnek.
Endüstride hemen her sektörde solvent kullanılır. Solventler, içerdikleri kimyasal maddelerin özelliklerine göre “tehlikeli madde” ve kullanım sonucunda da “tehlikeli atık” olma özelliği gösterirler. Artık, kullanım şekline dayalı olarak ayrıca “Uyuşturucu madde” olarak da tanımlanması gerekir. Etkilenmesi açısından boya, vernik, cila imalatı, metal parlatma, mürekkep üretiminde bir tür çözücü, kimyasal maddeleri, tekstil, kırtasiye, printer boyaları, yapıştırıcıları, uhuları, balileri, veya pantolondaki çamuru, tavadaki yağı çözen; yani bunları oluşturan moleküller arasındaki bağları koparıp kendi moleküllerine tutturan sıvılar için kullanılan solvent dediğimiz şey de tahriş yapan, yanan, yakan bir madde olması yanında uyuşturucu etkisi gösteren bir kimyasal. Peki solventi yasaklamayı düşünüyor muyuz?
Yani, demem o ki, madem solventi yasaklamıyorsunuz, o zaman keneviri niye yasaklıyorsunuz.. Bıçağın da kötü kullanımı tehlikelidir. Ama bıçağı yasaklamıyoruz. Hint kenevirini niye yasaklıyoruz o zaman.
“Hint keneviri”ni de tıpkı afyon ekimi gibi kontrollü bir şekilde yapamaz mıyız?..
Kontrol dışı ekim ve kullanım mutlaka olacaktır. Ama hukuki yaptırım ve maliyet, kimyasal/sentetik uyuşturuculardan daha az ceza ve maliyetle bulunabilirse, en azından çocuklarımız için ölümcül, geri dönüşü ve telafisi çok daha zor bir beladan daha az bir riskle kurtulabiliriz.
TBMM’deki, İKTİDAR’daki kardeşlerimiz, NARKOTİK’çi kardeşlerimizin bu konuyu bu çerçevede yeniden düşünmesi gerekir.
Bu arada; esrarın biyolojik bağımlılıktan daha çok psikolojik bir bağımlılık yaptığını, bağımlılıktan kurtulmak konusunda, diğer eroin ve sentetik uyuşturuculara göre daha kolay olduğunu da hatırlatalım. Esrar kullanıcılarının çevresine karşı kriminal riski daha düşük olup, bütün zararı, daha çok kendisinedir.
Peki, bu Hint keneviri nedir? Bakın Hint keneviri, şeker hastalığının tedavisi için ilaçtır aynı zamanda. Göz tansiyonu, artrit, romatizma, kalp, epilepsi, astım, mide, uyku bozukluğu, psikolojik rahatsızlıklar, omurga rahatsızlıkları, şeker, kanser gibi 250 kadar hastalıkta Hint kenevirinin etken maddesi THC kullanılıyor. Kemoterapinin yan etkilerinden kurtulmak için de kenevir bir imkân sunuyor.
 İşin içinde ilaç firmaları, gıda firmaları, enerji firmaları da var, yasak lobisi olarak. Rothschildler de var, Dupont da, Rockefeller de..
Tütün, Hint kenevirinden biyolojik anlamda daha fazla bağımlılık yapıyor ve daha zararlı biliyor musunuz?.. Alkol de öyle..
1 dönümlük kenevir tarlası, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir. Bir dönüm kenevirden, dört dönüm ağaca eş kâğıt çıkar. Düşünün, bir ağaç 20-50 yılda yetişirken kenevir dört ayda yetişir. Yılda 3 mahsul alabilirsiniz. Ağaç 3 kez kâğıda dönüştürülebilirken, kenevir 8 kez dönüştürülebiliyor.
Tohumunun besin değeri, insan ve büyükbaş, küçükbaş, kümes ve kanatlı hayvanlar için idealdir ve protein değeri ise çok yüksektir. İçindeki iki yağ asidi doğada başka hiçbir yerde yoktur ve kolesterol dostudur. Omega 3-6-9 yağlarını taşır.
Bakın, plastikten elde edilen ürünlerin tümü, daha sağlıkla ve kolaylıkla kenevirden üretilebilirler. Petrol türevlerin çevre ve sağlığa zararından da korunmuş oluruz.Kenevir plastiği çok kolayca doğaya dönüşebiliyor. Petro-kimya ürünü plastik ise doğada uzun süre kalıyor. Keneviri yapı izolasyonunda da kullanabilirsiniz, kompozit ürün olarak da, kenevir bazlı asfaltlar asırlarca bozulmadan kalabilirler. Binaların yalıtımında kullanıldığında son derece dayanıklı, ucuz, esnek ve zararsızdır. Boya ve vernik üretiminde olağanüstü ucuz ve verimlidir, dayanıklılık etkileri vardır.
Kenevirle sabun da üretebilirsiniz, şampuan da, deterjan da. Kenevirden üretilen bu ürünler ve kozmetikler tabiata zarar vermez ve suları kirletmezler.
Keneviri biyoyakıt olarak da kullanabilirsiniz.
Keneviri uyuşturucuya geçiş için kullananlarda olduğu gibi, eroin ve kokainden geri dönüş içi kullanmak da mümkün. Kimyasal uyuşturucu bağımlılarının geri dönüşü için de kenevir bir ara çözüm olabilir. Kenevirin AIDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi etkilerini azalttığı ve radyasyon temizlemede faydalı olduğu artık biliniyor.
Bakın, 250 endüstriyel ana maddeden üretilen 2500’e yakın nihai üründe, doğrudan ya da dolaylı olarak kenevir ürünlerinin kullanılması mümkün. Tekstilden gıdaya, ilaçtan kozmetiğe, petrokimya ürünlerinden inşaat sektörüne kadar, zırh üretiminden kompozit ürünlere kadar her yerde ve her alanda kenevir kullanmak mümkün.
ABD’ye karşı alkoloid zaferini Erbakan kazandı. Kenevir savaşını da Erdoğan kazanabilir. Bugün Afyon Bolvadin Alkoloid Fabrikası Türkiye’nin ilk en büyük 1000 firması içinde bulunuyor ve her yıl ülkemize, tarım sektörü üzerinden ve ilaç sektörü üzerinden yüz milyonlarca dolar kazandırıyor.

HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR

Cenab-ı Hakk "Her fefs" diyor, her kalb demiyor.Sen ya kalb ol veya birMü'min kulun kalbinde yer et ki, müminin kalbi gibi ölmeyesin.Eğer kalpazanlık edersen böyle kalbin nakdine ulaşamazsın.Sen nefsin hevasına uyup gidersen ve nefsin bir aleti olursan, her nefis ölümü tadacaktır ayeti senin için söylenmiş olur.

MOLLA CAMİ HAZRETLERİ MESNEVİ İÇİN ŞÖYLE DER:

Mevlana'nın mesnevisi köhne ve donmuş kalplere tazelik verir.
Mesnevi alimleri için Cenab-ı Kibriya'nın hazinesinin anahtarı,cahiller içinse ejderhadır.
Mesnevi esrar-ı Kuranın tefsiridir.Ehli tarikatın da yol göstericisidir.Mesnevi şifa yurdudur.Kin, kibir ve gafletimize devadır.
Mesnevi; kalpte ferah , canda sürurdur.
Mesnevi; dilde söz, gözde nurdur.
Dünya da nimet yoktur derler;Mesnevi nimet değil denedir?Ey Rabbi Kerim'im!
Bahtı yar olanlara , Mevlevi sofrasından Ruhani can olarak Mesnevi gelmiştir.
HerkimMesneviyi sabah akşam okursa , cehennemateşi ona haram olsun!.
Ben rüyamda Resulullah (sav)'i gördüm,elindeMesnevi tutarak diyorduki:
"Çok manevi kitaplar tasnif olundu.Fakat bunlar içinde ,Mesnevi gibi eser yazılmadı."

HİMMETLERİN ETKİLİ OLACAĞI ZAMAN

Gün gelir zahirdeki maksatlara ulaşabilmek için  zahir çalışanların istekleri husule gelir.Gün gelir,manevi erenlerin duasını alıp  gönlünde yer edenler dünyevi maksatlara ulaşırlar.Bu dönem dönemdir.Bugün ise evliyanın himmet ve duasını alanlar zahirdeki amaçlarına ulaşırlar.Siyaset sahnesinde de aynı kurallar geçerli imiş.

MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR

Kadir Mısıroğlu'nun bugünkü twitter mesajından dökülen bu serzenişleri ehli çok iyi anlıyacaktır.Bu lafların muhatabı siyasi iktidardır.Halbuki Mısıroğlu iktidara hiç toz kondurmak istemeyen birisi idi.Baktı ki işler almış başını gidiyor,kontrol ve ümitlerin bittiğinin göstergesi olsa gerek
“Aklın fazlalığı sebebi ile başa gelen belâlar, ahmaklık yüzünden mâruz kalınan musibetlerden hem fazla ve hem de çap itibâriyle daha büyüktürler. Binâenaleyh akılda fazlalık, onun azlığından daha büyük bir handikaptır”

MEVLANA'NIN VASİYYETİ

Hz.Pir Mevlana efendimiz,oğlu Sultan Veled efendimize ettiği vasiyyettir:
Bahaeddin! Eğer daima cennette olmak istersen , herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma!
Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma
Merhem ve mum gibi ol
İğne gibi olma,
Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen
Fena söyleyici,fena öğretici,fena düşünceli olma.
Çünkü bir adamı dostlukla anarsan , daima sevinç içinde olursun.işteo sevinç Cennetin ta kendisidir.
Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan , daima üzüntü içerisinde olursun,İşte o gam Cehennemin ta kendisidir.
Dostlarını andığın vakit içinin bahçesi, çiçeklenir, gül ve fesleğenlerle dolar.
Düşmanları andığın vakit için dikenler ve yılanlarla dolar.canın sıkılır , içine pejmürdelik gelir.
Bütün peygamberler ve veliler de böyle yaptılar.İçlerindeki karakteri dışa vurdular . Halk onların bu güzel huylarına mağlup olup tutuldu, hepsi gönül hoşluğu ile onların ümmeti ve müridi oldular"
Bahaeddin! senin düşmanını sevmeni, düşmanında seni sevmesini istersen, kırk gün onun hayrını ve iyiliğini söyle, o düşmansenin dostun olur.Çünkü gönülden dile yol olduğu gibi, dilden degönüle yol vardır.

HAZRETİ ADEMİN YOĞRULDUĞU ÇAMURUNA SAMAN KATILMIŞMIDIR?

Bir salik Hz.Mevlana efendimize sormuş:"Hazreti Adem (a.s)'ın balçığı yoğurulurken suyuna toprağına saman katılmış mıdır?".Hz.Pir ona şöyle cevap vermiştir:
Kur'an-ı Kerim'de (Halekal insane min salsalin kelfehhar) varid olmuştur:Bu ayeti Kerimeden sadece su vetoprak anlaşılıyor.Eğer saman olsaydı benim ökçelerim yarılmazdı" deyip kendimübarek ökçelerini gösterir.Mübarek ökçeleri abdest suyundan, riyazet ve sema etmeden, taşlı çakıllı yerlere basa basa yarılmış olup teşbih olmasın arpa ekmeği gibi bölük bölük idi.

KURAN OKUYUP ETKİLENMEYEN/ŞARAP İÇİP SARHOŞ OLMAYAN

Hz.Mevlana huzurunda birisi "falanca şarap içer ama sarhoş olmaz" der.Hz.Pir cevaben:
""Meğero kimse şarabı yakasından içeri döker,çünkü şarabın hassası mesteylemektir.Eğerkimsemestolmuyorsa , o içtiğişarap sirkedir, sirke içmiş olur.Mesela şeriat ve tarikat taklitçileri gibi ki: onlar evliya kelamını , peygamber hadisini ve Allah Kelamını , yani Kuran-ı Kerim'i okurlar da hiç kendilerine mestlik gelmez.zevk ve şevk hasıl olmaz.Zira okumaları ve talim etmeleri çiğneme gibidir, çiğnerler amma yutamazlar.Maksud Hudahanlık değil hudadanlıktır,liya'büdune' den garaz liya'rifune'dir."der.

12 Ekim 2018 Cuma

VELİLERDEKİ AYIBLAR

"VELİLER KUBBELİRİM ALTINDA GİZLİDİR"hadisi kutsisini bir gün Hz.Mevlana şöyleaçıklıyor:"Veliler ve mest dervişlerle sohbet ettiğiniz zaman , onların huyundan ve suyundan kendi huyunuza, suyunuza uyan , aklınıza yatan şeyleri alın;size uymayan taraflarını da orada bırakın, dışarıya taşımayın! Kötülüklerin yayılmaması için halkın önünde bu tür şeylerden bahsetmeyin!Eğer onlarda bu kötü ahlak kubbeleri olmasaydı dünyada kalmazlar, ya tez zamanda ölürler ya da Abdallar zümresine katılarak gayblara karışırlardı."
İnsanların iyiliği ve dünyanın ayakta kalması için Allah onları ayıpların kubbeleri altında tutuyor ki ; iyiyi kötüyü birbirinden ayıran muhibler, bu kabiliyetten mahrum olan münkirlerden  farklı bir mevkide bulunsunlar.Allah iyiyi kötüden ayırır:
Ayık olanlar daima dış görünüşün düzelmesine ve inisanları düzeltmeye çalışırlar.
Mest olanlar ise, dış görünüşe ait işleri yıkmaya uğraşırlar.Bunlar laubalidirler.İşte bu yüzden akıllılar ayık, aşıklar ise mesttir.Uluların en olgunları ayık mestlerdir.Zahir ve batını düzeltmek onların elindedir.
Mestlerdaima rahat eder; akılılar ise dünyanın zahmeti içinde ezilirler.Diğeride Hakk'ın kucağında sızmış kalmıştır.

DOĞRUDAN DOĞRUYA HÜDA'DAN DİNLE

Hz.Mevlana medresede sohbet ederken , içeriye aniden o devrin EbuHanifesi Şemseddin Mardini girince,HazretiMevlana çoşarak:"Geel gel,İyi ki geldin.Bu güne kadar Hüda'dan gıyaben bahsediyorlar ve sen de dinliyordun.Bu günden sonra doğrudan doğruya Hüda'dan dinle !"
Hakiki şeyh Hakk'ın bizatihi kendisidir.

SÖYLEYEN KİM?

Mansur neşesi içinde çoşup taşan Hz.Mevlana, bir gün Şeyh Muhammed Hadim'e "Şeyh Muhammed, git şuişi tamamla! dediğizaman ,Şeyh Muhammed Hadim eyvallah edilecek yerde:
"İnşaallah,," diye cevap verince vahdet ustası Mevlana:
"Söyleyen kim be aptal?"diyegürleyince Şeyh Hadim canlı bir seccade gibi yere serildi

REBAB(ÇALGI)HARAMMIDIR ?

bUHUSUSTA BAZI ZAHİR EHLİ BİLGİNLER VEZİR sÜLEYMAN PERVANE'YE GELEREK Semanın yasaklanmasını,bunun bir bidat olduğunu ve bunu aşırıya getirdiklerini belirterek yasaklanmasını isterler.Vezir,bu hususu Sadrettin Konyevi hazretlerine sorar:Arifi Billah birzat olan Konevi hazretleri:"Eğerbeni dinlerseniz, dervişlere itimadınız varsa,Mevlana'nın şan ve şerefihakkındakiitikadınız sağlamsa , bu hususta hiçbir müdahalede bulunmayın.Evliyanın bu çeşit bidatleri , Enbiyanın sünnetleri mesabesindedir.Onların hikmetini evliya bilir.Hak Teala'nın bir işareti olmadan onlardan bir şey sudur etmez.Büyükler:"Evliyanın olgunlarından sadır olan güzel bidatler, Peygamberlerden varid olan parlak sünnetler gibidir" demişlerdir.
Yine Rebab çalmak haramdır,sema etmek caiz değildir iddiasını destekleyenler Hüsameddin Çelebi'ye"Sen ne diyorsun bu hususta" diyesormuşlar.Çelebi hazretleri:"Ben de sizden szoruyorum,Sizingözleriniz Musa'nın asasını bir değnek mi, yoksa bir ejderha olarak mı görüyor?"Orada bulunanlar busoruya cevap veremediler.Çelebi şöyle devam etti:"Bizim rebabımız da nihayet yüzüne bakılmayan bir köşeye atılan bir tahta parçası idi.Mustafa'nın sırrının mazharı vezamanın Musa'sı olan Mevlana'mız bu tahta parçasını seçti, ona inayet nazarı ile baktı.Bu rebab onun elinde ejderha oldu.Bütün hilekarların hayal iplerini yuttu.Onun nazarının iksiriyle haramlığı helale tebdil oldu.İlleti(hasta) bir adamın tuttuğu illet(hastalık) olur.Ermiş birkişi ise , küfrü tutsa din olur"

BİR GECECİK UYANIK KAL

Birgece selçukluveziri Süleyman Pervane'nin evinde sema toplantısı vardı.Hz.Pirvecdiçinde dönüyordu.o kadar uzunsürdü ki bir ara vezir yanındaki kişi:"Çok yoruldum.Sen ortalığa gözkulak ol ol da ben azıcık kestireyim" diye fısıldadı.Vecd içinde sema eden Hz.Pir gönül kulağı ile bunuduydu ve birgazel söylemeye başladı:
"Ey Can ! Bir gece uyumasan ve hicran kapısını çalmasan ne olur?
Dostların hatırı için bir gece sabahlasan ne olur?
Süleyman "Karınca Süleyman olsun" diye karıncaların tarafına gelirse ne olur?
İki göz seninla aydınlanırsa , şeytanın gözünün körlüğü ne olur?"
Busözler üzerine Pervaneni uykusu dağıldı gitti.

REBAB'IN SESİ

Hz.Mevlana,musıkinin kalb ve ruh üzerindeki etkilerinden sözederken:
Rebab'ın sesi . Rabbani cennetlerin kapılarının sesidir.Buz bundan onuduyar, onuzevk ederiz.deyince musikiden zevkalmayan bir muhalif:Kulağımıza geliyor , duyuyoruz ama  biz hiç hoşlanmıyoruz dediğiaktarılınca Hz:Pir:"Haklı demiş onlar da haklı.zira, bizrebabdan cennet kapılarının açılış sesiniduyduğumuz için hoşlanıyoruz! Onlar da kapanış seslerini duydukları için hoşlanmıyorlar" buyurmuştur

SEÇİLMİŞ İNSANLARIN SOFRASINDAN UZAK KALMAK

Seçilmiş insanlar,Hakk7ın seçtiği,saflaştırdığı,ahlakını güzelleştirdiği ,vaktin peygamberi olan insanlardır.Bu insanların sofrasından uzak kalanların boğazını kemik deler,şeytanın sofrasına oturup şeytanla aynı kaseden yemek yerler.Çünkü,Hakteala şeytan'a insanların mallarına ve evlatlarına ortak olma yetkisini şeytana tanımıştır.Ancak şeytanın ortak olacağı kimseler,ahireti düşünmeyen,dünyaya tamah eden kimselerdir.

SÖZ HASTANIN İDRARI GİBİDİR

Söz hastanın idrarıdır ki bedeni iyileştirmeye çalışan hekime delil olur.Bir insanın içini seyredemiyorsan idrarına bakmak gerekir.Ancak Allah adamları bir insanın canına(kalbine) nüfuz edip orada var olan şeyi bilebilirler.Onlar,söze ihtiyaç duymazlar.Onlar gönüllerin casuslarıdır.İşi  ve sözü, dere gibi denize ulaşmamış kişilerde aramak gerekir.

EKONOMİK SIKINTI KAOSU DOĞURUR MU?

Ahir zamanı yaşadığımız bir gerçek.Topyekün bir değişim yaşanacğı aşikar.Dinde bir yenileyicinin geleceği haberleri karşısında gerçekten de bir ihtiyaç her gün kendini hissettirmekte.Tüm toplumun bir şeyden rahatsız olarak değişim isteyip bir araya gelmelerini teminin ancak her bireye etki eden "ekonomik zorluk" olacağını tahmin etmek içi n kör olmaya gerek yok.İslamcıların bugün siyasi iktidarla imtihan sonucunda geldiği nokta, gittikçe denetimsiz ,istişaresiz tek adam sistemine doğru gitmekte.Şüphesiz bu durum,alkışlayan, eleştirmeyen ,nemalanan bir gurubu var etti."Emredildiğin gibi dosdoğru ol" düsturu gereği yanlışları söyleyen insanlar sindirildi ve azaba uğrayan geçmişümmetlerin başına gelen azabın gelişini beklemek süreci geldi.Sahneyi tamamlayan merasim "zenginin elindeki mal varlığına göz dikerek cebren alma işleri"dir.Bu işler başlatıldığında , faizden ,stoktan ve ranttan mal biriktirmiş olanlar,Celal esmasının tecellilerinden feryat edeceklerdir.İnsanların değil,Allah'ın adaleti tecelli etmeye başladığında bu günün kaymak tabakasının hesap vereceğinden şüphe etmemek gerekir.Sabır,sabır ve yine sabır
Bekleyen en büyük tehlike,ekonomik sıkıntının oluşturacağı açlık nedeniyle güç sahiplerinin iktidarlarını devam ettirmek uğruna insanımızı ayrıştırarak "memleket bekası" diyerek insanımızı birbiri ile çatıştırma tehlikesidir.Hak Teala, bu milleti bu durumdan muhafaza etsin (amin)

TEYEMMÜMDEN KURTULABİLMEK

Su bulunmadığı vakit abdestalmak toprak,kum yahut toz ile yapılır.Bu iş, suyunyaptığı temizliği gerçekleştiremez.sanaldır.Ne zaman görevitemizleyicilik olan suya ulaşılırsa,temizlikgerçekleşir.Akıl veduygulara esir olanların yanılma payları yüksektir.Işığa ulaşmış olanlar tehlikeden emin olabilirler.Hele, ışık kaynağı olabilmek ebedibir lütuftur.Hz.Pir Mevlana Efendimiz ,Mesnevi-iŞerifin5 nci cildinde Hz.İbrahimtarafından kesilen dörtkuşunhikayesini anlatırken HIRS,ŞEHVET,MAKAM VE İSTEK tuzaklarının yıkılmasını akabinde bunlardan sabır,kanaat,tevazu ve kadere iman  gibi güzel duyguların yeşereceğini belirtir.Bu temizlik, bu tasfiye yapılmadan hakikat dediğimiz Allah'a vasıl olma gerçekleşmez.Kör bir şekilde bu dünya hayatı sona erdiğinde kapalı gözümüzün ahirette açılacağını ummak hata olup ,nefsimiz bizi böyle avutur.

11 Ekim 2018 Perşembe

Gurdjieff-Movements - Konya Performance, 2013


G.I. Gurdjieff -OLAGANÜSTÜ İNSANLARLA KARŞILAŞMALAR
Bir gün manastırın şeyhinin yanma, üçüncü avluya çağnlın­ caya kadar bu böyle iki hafta devam etti. Şeyh bizimle bir tercü­ man aracılığıyla konuşuyordu. Rehberimiz olarak, en yaşlı ra­ hiplerden birini tayin etti. Bu, bir ikon gibi görünen yaşlı bir adamdı ve diğer müritler onun, iki yüz yetmiş beş yaşında ol­ duğunu söylediler.
Bundan sonra, denilebilir ki manastırdaki hayatın içine gir­ dik ve hemen hemen her yere girebilmeye ve zamanla her şeyi öğrenmeye başladık.
Üçüncü avlunun ortasında, tapmak gibi büyük bir bina var­ dı. Burada günde iki defa ikinci ve üçüncü avluda yaşayanlar, rahibelerin kutsal danslannı seyredip kutsal müzik dinliyorlar­ dı.
Prens Lubovedski tamamen iyileştiğinde bizimle her yere gelmeye ve her şeyi açıklamaya başladı ve böylece, bizim için ikinci bir rehber oldu.
Bu manastırdaki her şeyin detaylannı, nelerin gösterildiğini, orada neyin nasıl yapıldığını belki zamanı gelince başka bir ki­ tapta anlatacağım. Bu arada, orada gördüğüm garip bir aleti olabildiğince detaylı anlatmayı gerekli görüyorum. Az veya çok önemini kavradığım bu aletin yapısı, bende muhteşem bir izle­ nim bıraktı.
Prens Lubovedski ikinci rehberimiz olduğunda, kendi iste­ ğiyle, bizi dördüncü avluya götürme iznini elde etti. Bu avlunun "Kadınlar Avlusu" denilen bir yanında, daha önce söylediğim
Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmalar 186
gibi tapmakta kutsal danslar yapan rahibe dansçılar tarafından yönetilen bir çocuk sınıfı vardı.
İnsan bedeni ve ruhunun hareket kanunları konusundaki büyük ilgimi bilen prens, bu sınıfı seyrederken, küçük rahibe dansçı adaylarının bu sanatı öğrenirken yardım aldıkları bir ale­ te dikkat etmemi söyledi.
Bu garip aletlerin dış görünüşü, ilk bakışta çok eski bir işçili­ ğin ürünü oldukları izlenimini uyandırıyordu. Fildişi ve sedef kakmalı abanozdan yapılmışlardı. Kullanılmadıklannda ve top­ lu halde durduklarında, bütün dallarıyla beraber bir "Vesanel­ nian" ağacını hatırlatıyordu. Dikkatle bakıldığında, her aletin bir üç ayak üzerine sabitlenmiş ve insan boyundan yüksek bir düzgün kolondan oluştuğu görülüyordu. Bu kolon üzerindeki yedi noktadan özel olarak imal edilmiş kollar çıkıyordu. Bunlar da değişik boyutlarda yedi parçaya bölünmüştü. Birbirini takip eden her parçanın ana kolondan uzaklığıyla orantılı olarak uzunluğu ve genişliği azalıyordu.
Bir koldaki her parça veya bölüm, yanındaki parçaya birbiri­ nin içine girmiş şekilde iki adet içi boş fildişi topla bağlanıyor­ du. Dış top içerdeki topu kapamadığında, kolun her parçasının bir ucu iç topa ve bitişikteki parça da dış topa bağlanıyordu. Bu yolla bu bağlantılar insandaki omuz bağlantısı ile aynı tipte olu­ yor ve her koldaki yedi parça istenilen yönde hareket ettirilebi­ liyordu. İç topların üzerinde bazı işaretler yazılmıştı.
Odada bu aletlerden üç tane vardı ve her birinin yanında kü­ çük bir raf duruyordu. Bu raf, üzerinde bazı yazılar bulunan bir çeşit metalden kare plakalarla doldurulmuştu. Prens Luboveds­ ki, bu plakaların kopya olduklarını ve saf altından yapılmış ori­ jinallerinin şeyhte bulunduğunu açıkladı. Uzmanlar, bu plaka­ ların ve aletlerin en azından dört bin beş yüz senelik olduğunu saptamışlardı. Prens daha sonra, iç toplardaki işaretlerin plaka­ lardakine karşılık getirilerek, topların ve onlara bağlanmış olan parçaların istenilen pozisyona getirildiklerini açıkladı.
187 Prens Yuri Lubovedski
Toplar belirlendiği şekilde yerleştirilerek, her bir duruş po­ zisyonun şekli ve uzunluğu tam anlamıyla tanımlanıyor ve kü­ çük çocuklar, saatlerce bu aletin önünde durarak, bu şekilde kendilerini düzene sokarak bu duruş pozisyonunu hatırlamayı ve hissetmeyi öğreniyorlardı.
Bu genç müstakbel rahibelerin tapınakta dans etmelerine izin verilmesi için yıllar geçiyordu. Burada sadece yaşlı ve dene­ yimli rahibeler dans edebiliyordu.
Bu duruş pozisyonlarının alfabesini, manastırdaki herkes bi­ liyordu. Akşamleyin tapınağın ana salonunda, rahibeler o gü­ nün ayini için belirlenmiş olan dansları yaptıklarında, müritler bu danslarda insanların binlerce sene önce tanımladıkları gerçe­ ği okuyabiliyorlardı.
Bu danslar, tam olarak bizim kitaplarımıza karşılık gelmek­ teydiler. Şimdi kağıdın üstünde yapıldığı gibi, bir zamanlar uzak geçmişteki olaylar danslarda kaydedilmişlerdi ve asırdan asıra sonraki nesiller vasıtasıyla aktarılmışlardı. Bu danslar, kut­ sal kabul ediliyordu.
Rahibeler çoğunlukla genç kızlardı. Bunlar, ailelerinin adağı olarak veya başka nedenlerle erken yaşlardan itibaren Tanrı'nın veya herhangi bir azizin hizmetine adanıyorlardı. Tapınağa ço­ cukken veriliyorlar, burada eğitiliyorlar ve örneğin, kutsal dans­ lar gibi gerekli olan her şeye hazırlanıyorlardı.
Bu sınıfı gördükten birkaç gün sonra, gerçek rahibelerin gös­ terilerini görmeye gittiğimde, bu danslardaki anlayamadığım anlam ve duygudan dolayı şaşırmadım da bu dansları yaparken gösterdikleri doğruluk ve kesinlikten dolayı hayrete düştüm. Ne Avrupa'da ne de herhangi bir yerde, yaptıkları bu işin saflı­ ğıyla karşılaştırılabilecek bu çeşit bir otomatikleşmiş insan hare­ ketine bilinçli bir ilgiyle bakmamış ve deneyimlememiştim
********
NOT : gurdijieff in yazdığı DANSLI EL HAREKETLERİ İLE HARFLERİ YAZIP,KUTSAL METİNLERİ İZLEYİCİLERE SUNMAK RİTÜELİ Nİ BUGÜN UYGULAYAN KENDİ ARDILLARI OLAN DANS TOPLULU HZ MEVLANA MİSTİK MÜZİK ETKİNLİĞİNDE BUNU SUNARKEN tabii siz en çok KA diye bildiğimiz eski mısırlı iki el yanda havaya kalmış işarete odaklanın O KA NI YANİ RUHUNU SELAMLARIM DEMEK  yani ben sadece bunu biliyorum 
NUR CİHAN 

KORKUNUN RANTA ÇEVRİLMESİ

Ancak bu rant kişiler için.Çokça duymaktayız ;Fetö soruşturmaları nedeniyle bir takım gayriyasal oluşumların ,mal varlığı olan insanlara ulaşıp "soruşturma var, bu soruşturmadan çıkartılma karşılığında şu kadar bin yahut milyon dolar vermen karşılığı bu işten seni sıyırırız teklifleri "yapıldığı söylenmekte.Yahut devletle işi olanların bu işlerinin karşılığı bir yerlere para ödeme zorunda bırakılma haberlerine.Bunlar neyin işaretidir?.Şayet böyle biryapı mevcutsa, bu yapının siyasi iktidardan habersiz olması mümkün değildir.Fetö soruşturmasına muhatap olan Orkide yağlarının sahibi olduğu şirketin %51 hissesine bugün BİM mağazalarının sahiplerinde olduğu anlaşılmıştır.BİM bunu nasıl almıştır?Çoğunluk hissesinin devrine mecbur edilmişmidir?Bunun karşılığı 7,5  yıl olan terörörgütü üyeliği suçu itiraf nedeniyle 5,5 yıla indirilmişmidir.Bilinenler ve bilinmeyenler.Hiçbir şey kapalı kalmaz.Eğer tüm bunlar gerçek ise insanların malvarlığına korku ile çökülmekte ise bittiğimizin resmidir.İlahi cezayı beklememiz gerekir.

10 Ekim 2018 Çarşamba

YİNE BİR YANILTMA MI

Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudinin İstanbul konsolosluğunda kaybolma eylemine siyasilerimiz de dahil bir takım insanlar seneryo üretiyorlar.Katledildi.15 parçaya ayrıldı sonra gömüldü v.s gibi.Siyasilerin bu olayın üzerine bu şekilde gitmelerini isteyen bir seneryonun varlığını da düşünmek gerek.Tıpkı Rus uçağının düşürülmesiyle alakalı Ruslarla Türkiye'nin arasını açmak isteyenler gibi.Suud ile zaten limoni olan aramızı,"Katil v.s "gibi söylemlerle tamamen zıtlaşır bir hale gelmesini isteyenler var.Tüm bu hakaret ve efelenmelerden sonra bir yerlerden Cemal Kaçışçı ortaya çıktığı vakit tüm bu söylenilen laflar için ne söylenebilir:"Yine aldatıldık mı?" diyeceğiz.Bu nedenle hadiselerin üzerine ferasetle gitmek gerekir.Her ihtimal düşünülmelidir.