30 Nisan 2016 Cumartesi

8/17:VEMA RAMEYTE İZ RAMEYTE VELAKİN-NALLAHE REMA

"Attığın vakit sen atmadın;velakin Allah attı" ayetinin Kur'an'daki yerini  Türk uçaklarında  uçağa raptedilen füzenin üzerine  8/17 rakamı olarak yazmışlar.Bu ayet,Vahiy ve cevabı Hak'dan bulan kimseye aittir.İnsanı Kamilden sadır olan davranışlar içindir.Hz.Hızır-Hz.Musa kıssalarında bu konu ifade edilmiştir.Nübüvvet Zahire ait olmakla,Hz.Musa'nın ,Hz.Hızır'ın fiillerinin batınını bilemeyeceği hususuna işaret edilmiştir.Çok az kimseler Hakkın sıfatı beşeriyelerini değiştirmiş olduğu insanı Kamillerin varlığından haberdardır.İnsanların çoğu enbiya ve Evliyayı kendileri gibi beşer zannetme çukuruna düşmüştür.Biz de insanız onlarda insan diyerek beşeri vasıflarının ötesini görememişlerdir.Evliyayı kiramın tasarrufunu Kıbrıs savaşında yakinen müşahede edenaskeri komutanlarımız vardır.Uçakta beliren bir ak sakallı piri fani bir eren bombanın atılacağı yeri,pilota işareten belirtmiştir.Bu ümmet,tekrar insanlığa önderlik yapacağından Ricalül gayb erenleri vazifelerini halen yapmaktadırlar. 

RENKLERİN VE GÜZELLİĞİN KAYNAĞI

Eşyada mevcut renk neden oluşur.Yahut eşyadaki güzellik kaynağı nedir?Güneş ışığının yedi renkten oluştuğu bir gerçektir.Aynı ışık farklı maddelere ulaşır,ancak o maddede güneşin yedi renginden herhangibirisini alma kabiliyeti bulunduğundan madeyi o renkle görürüz.Mavi kumaşdaki mavi rengin görzükmesi kumaşın kendisinin veyahut boyasını teşkil eden maddelerin ,ışığın yedi renginden altısını göstermeyerek ,yalnız mavisini almasındandır.Güzellikte böyledir.Eşyanın güzellikleri dahi,Hakk'ın cemali olan sıfatlarının kabulüne,o şeylerin istidatlı olasındandır ve bu güzellikler onlarda ariyettir(emanettir).Zaman geçmekle arizi olan güzellikler cismin bozulması ile cismi terk ederler.Bu nedenle fani olan güzelliklere olan aşk,zaman içinde o güzelin yaşlanıp çirkinleşmesi ile söner ve biter.Hakk Teala,kendi zatının yansımaları olan eşyaya,oluş ve bozuluş kurallarını vererek,güzelliğin bekasının ancak kendinde olduğunu anlatmıştır.Dirinin aşkı gözde her dem tazedir.Bütün enbiya ve evliya diri olanın aşkından dem vurmuşlardır.

NEFSİN MERTEBELERİNDE AKIL

Nefsin 7 mertebesinin ilk altısında(emmare,levvame,mülhime,mutmainne,razıyye ve merziyye) akıl,nefisle arkadaşlık eder,ancak yedinci mertebe olan nefs-i safiyye ,ruhiyyet mertebesinde fani olduğu için ,akıl bu mertebede nefsten hariç olur.Nefsin her mertebesinden aldığı hazdan dolayı,ızdıraptan kurtulmuş olur.

TEVAZUDA GİZLENMİŞ KİBİR VE UCUB

Siyasilerin hayatlarını gözlemlerseniz,yaşamadıkları bir hali yaşadıklarını göstermek gayreti vardır.Ramazanda bir fakir aileye misafir olurlar,yahut 23 Nisan bayramlarında oturdukları koltuklarını küçük çocuklara terk ederek güya onları bir an için idareci konumunda görürler.Bir şehit cenazesinde,şehidin küçük çocuğunu kucağına alırlar.Bir taksi durağından içeri girerek şöförler ile çay içerler.Halk içinde Halk ile beraber olmak görüntüleri yıllardır verildi.Bu kandırmacadan kısmen fayda  bulsalar da nihayet kalplerde tasarruf sahibi olan Hak Teala olmakla O'nun rızasına talip olmadılar.Hakk'ın rızası,fakire ekmek dağıtmaktır.Ona ağır vergiler yüklememektir.Devletin parasını kullanırken kılı kırk yarmaktır.Zenginliği göstermek davranış değildir.Bu nedenle Fakirin sofrasında otururken pahalı Gucci ayakkabılarını muhafaza eden hususi bir elaman mevcutsa bu hal devletin zengin olduğunu gösterir ama ülkede fakirliğin olmadığını göstermez.

SIRRI VAHDETİ AŞİKAR ETMEK

Mesnevi-i Şerif yazılırken,Çelebi Hüsamettin Efendimiz,Hazret-i Pir'den Şems-i Tebriz'e ait sırların aşikar olarak ifade edilmesini isteyince Hz.Pir bundan çekinmiştir.Zira,Güneş bulunduğu yörüngeden azıcık beri gelse,alemdeki tem bitkilerin yanıp kavrulacağı bir gerçektir.Bu nedenle sırrı vahdete dair sırları aşikar olarak değil,hikaye ve misaller perdesi altında ifade buyurmuştur.Zira zahir olan Ehli Şeriat'ın bu sırlara muhalefet ederek kan döktükleri,zahiri güç sahibi padişahları etkileyerek "Şer'i şerife aykırıdır"fetvalarla sır sahibi ehli hakikata mensup bu şahısların idam edildikleri bir vakıa dır.Nitekim Muhyiddin İbni Arabi hazretleri bir rüyayı sadıka esnasında Hazret-i Peygamberimizden aldıkları bir emir üzerine yazdıkları Füsusul Hikem isimle eserinde vahdet-i vücud sırrını açıkça söylediği için ulemai zahir onu açıkça inkar etti ve Şam'da idam edildi.Mevlana Efendimiz bu sırları ,hikaye elbiseleri altında beyan buyurdular ve avam bu kıssaların içyüzüne muttali olamadıkları için İbni arabi'nin maruz kaldığı tan ve eleştiri derecesinde bir itiraza muhatap olmadılar.Ancak Hz.Pir buyurmaktadır ki:"İşaret söyleyici olan Mansur,halk tarafından dar ağacına geldi.Benim esrarımın sertliğinden ve şiddetinden dolayı,beni Hallac dar ağacına asar"diyerek taşıdığı derin sırlara işaret buyurmuştur.

GÖRÜNENE AŞK - GÖRÜNMEYENE AŞK

Mevlana Efendimiz,Fihi Ma Fih isimli eserinin onyedinci faslında bu konuyu işlemiştir.Suretten münezzeh olan aleme aşk ile bu suret alemindekiler konusunu:"Bir takım kimselerin niteliksiz ve keyfiyetsiz olan ve mahal ve mekanı bulunmayan emsalsiz olanla aşık olan evliya nasıl aşkbazlık eder ve ondan nasıl  meded ve kuvvet alırlar ve müteessir olurlar ?demelerine taaccüp ederim.Nihayet kendileri de gece gündüz bu hal içindedirler.Bunu söyleyen kimse bir şahsa muhabbet eder ve ondan meded alır.Nihayet  bu meded onun lutuf ve ihsanından  ve ilim ve zikrinden ve onun şadi ve gamından alır.Halbuki bunların cümlesi alemde la-mekandır;ve o şahıs ,dembedem bu manalardan meded alır ve müteessir olur da ,kendisine taaccüb gelmez.Böyle iken alemi la-mekana nasıl aşık oluyorlar ve ondan nasıl istimdad ediyorlar ve onunla nasıl aşk-bazlık ediyorlar?diye taaccüb ederler"buyurmuşlardır.Sevilen şeyin hayali,fikri,zikri aşıka bir güç,enerji transfer etmektedir.Hayalinde bu güç olanın varlığı kim bilir nasıl kuvvet transferini mümkün kılar. 

29 Nisan 2016 Cuma

HAKKA VUSLATTA AKIL

İnsandaki aklın derecesini bilmek için o kişi konuşturulur.Edep akıldan doğmakla kişinin edebinden aklının mertebesini ve aklının mertebesinden dahi sülukta terakkisi ve istidadını anlamak mümkün imiş.Ancak süluk ve Hakk'a vüsul,her mertebedeki aklın karı değil imiş.Hz.Pir Efendimiz buyurur ki:"Akılların mertebelerde ,yerden göğe kadar olan bir tevafütünü iyi bil ! Bir akıl vardır ki güneş kursu gibidir,bir akıl vardır ki zühre ve şihap yıldızından daha aşağıdır.Bir akıl vardır ki sarhoş kandili gibidir;bir akıl varki ,ateş kıvılcımı gibidir".İlahi hikmetleri her akıl kaldıramayacağı için ehli olmayana nakli yasaklanmıştır.Makbul olan akıl dünya işlerine değil,ahiret işlerine düşkün olan akıldır.Ancak ahiret işlerine yönelen akıl,zahiri şeriat üzerine giderse nihayetinde mutlu olamaz.Muhabbet yolunu tercih ederse nihayetinde akılda kaybolmaya mahkumdur.Artık akıl vazifesini yapmış,aradan çekilmiştir.

SORUSUZ CEVAPLAR

Evliyaullah bir mecliste konuştuğu vakit,o cemiyette ne kadar kişi varsa,hepsinin merak ettiği hususlara cevap olmak üzere konuşulan mevzu ilahi bir proğram dahilinde algılanır.Halbuki dinleyenler ,konuşmacıya sual sormamışlardır.Bu halin yaşanabilesi için dinleyicilerin,Evliyaya olan imanlarının tam olması gereklidir.Bir cümle,farklı sorulara nasıl cevap olur denirse şu örnek verilebilir.Eczaneden aldığımız ilaç prospektsünde kullanım yerleri yazılıdır.Sadece bir hastalık zikredilmez en az üç beş sorunu giderdiği belirtilir.İşte Evliya sözünün böyle bir özelliği mevcut imiş.

ŞERİATTA,TARİKATTA,HAKİKATTA KORKUSUZLUK

Aslında bu korkusuzluğa Edepsizlik de denilir.Şeriatın edepsizliği şeriatın yasakladıklarına meyille onları icra etmektir.Tarikatın korkusuzluğu(edepsizliği),kendi nefsinde kamil olmadığı halde halkı irşada kalkmaktır.Bakara 2/44 ayetinde olduğu gibi:"Kendi nefislerinizi unuttuğunuz halde ,insanlara birr ve takva ile mi emr ediyorsunuz?"ve Hakikat yolunun korkusuzluğu ise :Hakayık ve esrarı ilahiyyeyi ,ehli olmayan kimselere ifşa etmektir.Hadis-i Şerifte buyrulmuştur:"Hikmeti ehlinin gayrine vermeyiniz,o hikmete zulm edersiniz"buyrulmuştur.

BİZE GELEN GAMLARIN KAYNAĞI

Sebebini bilmediğimiz bir gam ve sıkıntı bize arız olursa bilelim ki zulmet ve gamlar Hakk yolunda yaptığımız laubaliliklerden ve korkusuzluktan ve edepsizlikten gelmiştir.Gitmesinin çaresi istiğfar edip iyi amel işlemektir."Vaktaki gam görürsün,sen istiğfar et;gam Halık'ın emriyle gelmiştir;iş yap"(Hz.Mevlana)

HAVARİLERİN SOFRASI

Maide sofra demek olup Hz.İsa Peygamberimize lütuf olarak inmiştir.Tefsirlerin ifadesinde bu sofra gökten iki parça bulut arasında kırmızı renkli idi.Bulutlar  yere indi ve arasından sofra Havariyyunun arasına düştü.İsa (A.S)sofranın örtüsünü kaldırdı.Üstünde pulsuz ve kılçıksız ve yağı damlamakta olan kebab olmuş bir balık var idi.Balığın baş tarafında tuz,kuyruk tarafında sirke ve etraında pırasadan gayrı türlü yeşillikler ve beş tane ince pide var idi ki,birinin üstünde zeytin,birinde bal,birinde tereyağı,birinde peynir ve birinde pastırma bulunmakta idi.Gökten inen zahmetsiz,bedelsiz,alım satımsız bu nimetin arkasının kesilmesinin sebebi Edepsizlik idi. O da,Sofra belki tekrar inmez diye,sofradan artan malzemeleri saklamalarıdır."Edepsizlik"nefsin fesadı ve bozukluğu,kaide haricine çıkması demektir.Hem Hz.Musa Kavmine,hemde Hz.İsa kavmine gönderilen bu sofra nimetleri,Ümmeti muhammedde,bereketlenme ve insanı Kamilin vücudunun aylarca yeme ve içme ihtiyacı hissetmemesi şeklinde tecelli etse gerektir.

TÜM ANLATILANLAR

Peygamberlerin ve İnsanı Kamil evliyaların tüm tarifleri,anlatımları "RUH AYİNESİ,NASIL OLUR DA NEFSAN SIFATLAR PASINDAN  TEMİZLENMESİ İÇİN NE YAPMAK GEREKLİDİR "konusu ile ilgilidir.Şüphesiz Ruhun cesetle birlikteliği vardır.Ceset içindeki hayat devam ederken Ruh'un özgür kılınması  nasıl mümkün olur  hususlarını Evliyaullah ifade etmişlerdir.Bu ayniyet-gayriyet hadisesi değildir.Temel merkez olarak vahdeti vücud kabul edilirse  Bu aleme ait eşya(insanda dahil) Hakiki vücudun yedinci mertebeye tenezzülü dür.Cesed-Ruh ilişkiside bu mertebeye mahsus bir  şe'nin bir gereğidir .Her mertebenin ayrı kuralları mevcutmuş. Evliyaullah ise mertebeler arası geçiş imkanına(vize)sahip özel varlıklar olduklarından ruhun cesed hapishanesinden kurtulma yollarını  tarif ederek bizlere yardım etmektedirler.Aslında hayat dediğimiz şey  kendinden kendine tek kişilik seyircisiz bir oyun olup  ortada.Hz.Pir efendimizin deyimi ile "o kadar çok kalablıklardı ki topu topu bir kişi idi"deyimi ile ifade buyurmuştu bu hakikatı

OLUR

Kim ki nasuh tevbe etse
Cümle şerden halas olur
Şu kibri bir terk eylese
Sırrı tevhid ayan olur

Riyadır gönle tuzak
Sanma sana çok uzak
Dilinde daim zikri Hak
Olanlara bayram olur

Baksak şöyle ibret ile
Meyletmezdik boş işlere
Şol Hakkı sevenlere
Cami alem hayran olur

Tamah etme çokça mala
Kâni ol bir tek çula
Gönül Hak deyi coşsa
Alem O'na seyran olur

Üzülme asla giden için
Kıymetin bil hiçliğinin
Amir olursa nefsin
Hayat bir giryan olur
10.04.2016

AŞK,ALLAH İLE İNSAN ARASINDA PEYGAMBERDİR

Gülen insan,bu gülmenin ve mutluluğunun sürekli devam edeceğini sanarak gaflete düşer.Hakkın kahrının kendisine erişeceğini düşünemezAğlayan.belaya düşen ise,bu belanın kendisini mahvedeceğini düşünerek ümitsizlik içinde bunalıma  girer.Kahrın arkasında gelecek lütfu düşünemez.Aşk ,esirgeyen bir şefaatçı olarak ikisini de görür,gözetir,korur.Aşk nankörlüğü bile hoş görür.İnsanı ölümsüzlüğü götürür.Aşk Allah ile insan arasında bir peygamber gibi ,birbirinden haberler getirir götürür.

28 Nisan 2016 Perşembe

ZITLARDAN HAYAT YARATMAK

Zıtlardan hayat çıkarmak Hakk'ın keremidir.Mesala yemeklere lezzet veren tuz.Ayrı ayrı iki madde olarak etkili bir  zehir olan clor ve Sodyum maddesinden bir arada bir terkip yaratmıştır ki adına tuz dediğimiz bu madde yemeklerimize lezzet vermektedir.Zulüm,kahır gibi gözüken hadiselerden rahmet ve şefkat doğduğunu gözlemlemekteyiz.Bunlar ters işler değildir.Tersliği o anda nefsimizin bir değerlendirmesidir.Daha sonraki süreçte bu zulümdeki  hikmeti anlaşılabilecektir ki ancak sabırla bu mümkün olur.

PEYGAMBERDE BEDDUA OLUR MU?

Olmazmış.Bu nedenle Hz.Nuh (as)peygamberin Nuh 71/26 ayetini:"Ya Rab,yeryüzünde kafirlerden dönüp dolaşan bir kimse bırakma" ifadesini hayır dua şeklinde algılanacak şu yorumla idrak gerekir:Ya Rab,kafirler senin ismi Zahir'inin ahkamına müstağrak oldular ve gizli,aşikar olarak davet ettiğim halde ,senin İsmi Batın'ın ahkamına yaklaşmadılar.Sen onların cisimlerini ism-i Zahirinden,ism-i Batın'ına naklet ki,ruhları bu suretle kemal bulsun"

RUH HAKKINDA ANLAYABİLECEKLERİMİZ

Ruh,Hakk'ın "HAYAT"sıfatının ,yine Hakk'ın vücudu hakikisinin her mertebeye tenezzülünde ,her bir şeyin istidadına göre zuhurundan ibarettir.Cemadda(cansızlarda) "Ruh-i cemad",Nebatta(bitkilerde) "ruh-i nebat",hayvanda "run-i hayvan"ve insanda "ruh-i insan"olur.Bu zuhur cemadda mahfi(gizli),nebatta mahsus,hayvanda zahir ve insanda azhardır.Bu nedenle ruhtan hali hiçbir nesne yoktur.fakat insan,eşya arasında cismiyyette mükemmeldir;ve bu hal-i mükemmeliyyete gelinceye kadar bir çok meratipten ve tabakalardan geçerek ,hepsinin hükmünü yüklenmiştir.İnsanın cisminde ruh-i cemadi,rah-i nebati,rah-i hayvani  ve rah-i insani mündemiçtir.Biyoloji alimlerinin tetkikatı ,ruh-i hayvani derecesine kadar çıkabilir.Buradan ilerisi onlara kapalıdır.Onlara göre ruh,cismin haricinde kaim olabilir bir şey değildir.Ehl-i hakikata göre ,madem ki ruh vücudu hakikinin sıfat-ı Hayat'ın eşyaya aksi ve eşyada zuhurudur,ruha makes olan cismin vücudu fani olsa bile ,güneşin ziyası gibi o akis ,makese aksetmeksizin kaim olabilir.Ruhun bekası konusunun  da izahı kabil değildir. (Aziz nesefi hazretleri)
Ruh-i hayvani ,her bir cismin bünyesine göre ayrı ayrıdır ve aralarında tefrika vardır;Fakat ruh-i insani ki ,ancak ruh-i hayvani mertemesinden terakki eden insan-ı kamilere mahsusdur,bu ruh birdir,bunlar arasında ittihad vardır,Kur'an Ruh-u "Rabbinin emrinde bir şe'ndir"buyurmakla Gülme,ağlama nasıl bir şe'n dir ki bu hali bir insanda zuhur ettiği vakit görebiliriz binanaleyh bir kimsenin ruhunun mertemesini ilim ve marifete müteallik sözlerinden ve ahlakından ve efalinden anlayabiliriz.Zira ruh-i hayvani mertemesinde olan bir insanın ahlakı,fiilleri hayvanların ahlak ve fiillerine uygunluk gösterir.Hayvanlar arasında nasıl nefislerinin hazzından dolayı cenk,niza,kavga olur ise bunlarda bu hal içinde olurlar.

İNSAN-I KAMİL-AVAM FARKI

Bu dünyya gelen her insan Hakk'ın bir isminin göründüğü mahal olup bu insanda o esmanın hükümleri zuhura gelir.İnsan-ı kamil,bu alemde,kendi cismini ve varlığını Yok addeder,Avam dediğimiz nakıs insan ise kendi varlığında müstakiliyyet iddia eder.Yani bir Hakk'ın vücudu ve bir de benim vücudum vardır deyip durur.

MESNEVİ YEDİ CİLTTİR

Mesnevi altı cilt olarak belirtilmiş ise de azizim YEDİ CİLTTİR DEMİŞTİR.ANCAK YEDİNCİ CİLT DİĞER ALTI CİLDİN İÇİNDE GİZLENMİŞTİR..MÜSTAKİL DEĞİLDİR.Gerçekten de Altıncı cildin başında Hüsameddin Efendimize hitaben Hz.Pir buyurmuştur:"Ey manevi olan Hüsameddin Çelebi,sana Mesnevi'nin tamamı hususunda altıncı kısmı hediye getiriyorum" buyurmuştur.Sultan Veled Efendimiz,"Şehzadelerin kıssası bitmedi,üçüncü oğulun incisi delinmemiş kaldı"demeleri üzerine Hz.Pir efendimiz buyurmuştur:"Buyurdu ki ,nutkum bundan sonra deve gibi çöktü.Haşre kadar hiçbir kimseye onun sözü yoktur..Bunun baki olan şerhi vardır;fakat batındadır.Lisan-ı zahiri bağlandı,artık dışarıya gelmiyor.Bunun bakisi canı diri olan kimsenin kalbine,dilsiz ve lisan-ı zahirsiz söylenmiş gelir"

MESNEVİ DİNLEMEK

Çelebi Hüsameddin hazretleri keşfinde görmüştür ki şöyle buyurular:Ashab-ı Mevlana Mesnevi-i Şerifi okudukları vakit,ehl-i huzur onun nurundan müstağrak olurlar.Görürüm ki gaybi cemaatlar ellerinde sopalar ve kılıçlar ile hazır olurlar.Her kim ihlas vech ile dinlemezse imanın kökünü ve dinin dallarını keserler ve çeke çeke karargahı cehenneme götürürler."Çelebi hazretlerinin bu keşfi üzerine Mevlana Efendimiz buyurmuştur ki:"Gördüğün gibidir".Mavlana Cami hazretleri Mesnevi-i Şerif hakkında şöyle buyrmuşlar: "Mevlevi-i Manevi'nin Mesnevisi,DONMUŞ OLAN ESKİYE YENİLİK bahşeder.Mesnevi-i Şerif ESRARIN TEFSİR-İ HAFİSİDİR.Ehli Tarikatın HADİS'İ Mesnevidir.Mesnevi,Hak'dan halka NİMET ve iştiha sahiplerini DAVETTİR.Mesnevi ŞİFAHANEDİR.;zira bizim hırsımıza ve kibrü gafletimize devadır.Mesnevi,MARAZI GAFLETİN İLACI,genc-i gaflet yılanının yılan tutucusudur.Yalnız rümuzatı ilahiyye değil ,künuzatı ilahiyyeden bir KENZÜL HAZİNEDİR..Mesnevi Emraz için Allah'ın revhidir.KÜFÜR İŞTİHASNI KESMEK İÇİN MAKASTIR.Mesnevi dilde FERAH,canda SÜRUR,Mesnevi dudakta SÖZ,gözde NURDUR.Dünyada NAİM yoktur derler;o halde ey Rabbi Kerim Mesnevi Nedir?Said olanlara Cenab-ı Mevlana'nın sofra-i nimetinden Mesnevi Cenneti Ruhani olarak varid oldu.Mesnevi TURİ SİNA gibi ve Mevlevi de  MUSA gibidir."Len Terani"siz Musa,Mesnevidir.Her kim sabah akşam Mesnev-i Şerif okursa ,ona cehennem ateşi haram olsun.Mevlevi-i Manevinin Mesnevisi ,Farisi Lisanında Kur'an dır.O ali Cenabın vasfından ne söyleyeyim?Peygamber değildir;fakat kitap sahibidir."

KİLİSEDE EKMEK VE ŞARABIN HİKMETİ

Kilisede ekmek ve şarap olurmuş.Bunun şüphesiz hikmeti olsa gerek.Ekmek,cesedin açlığının giderilmesi olsa gerek.Şarap ise Manevi duyguların mestliğinin karşılığı olsa gerek.Bedenin ve ruhun ihtiyaçlarının karşılığı maddi dünyada  arayanlar için varılan en kolay çözümdür bu.Hal böyle iken,Amerikan'ın bir yıl içinde reklama parcadığı paranın (Bir buçuk trilyon dolar)onda biri ile tüm afrikadaki açlığın giderilmesi mümkün iken bu yapılamamaktadır.Manevi mestlik için şaraptan medet beklenirse ekmek çok değerli hale gelip silah olarak tabi ki stoklanır.

AŞKA FEDA EDİLMESİ GEREKENLER

Dünya malına karşı duyulan aşırı istek,aşırı özlem,süslü elbiseler giymek arzusu,bedeni besleyecek nefis gıdalar,baş olmak,yüksek mevkilere geçmek hırsı.Ayıplamayı,başkalarında kusur arama duygusunu , kendini beğenme duygusunu başımızdaki sarığı tutuşturarak atalım ,şehvet,hiddet,şöhret cinsinden ne varsa hepsi dünya sevgisine ait olmakla dünya eşyasına arkamızı döndüğümüzde bunlarda kaybolacaklardır.Çıplağa,acıkmışa,acize acırlar da el uzatırlar.

EY PİR ! SANA NE KADAR TEŞEKKÜR ETSEK AZDIR

Ey Pir !sana ne kadar teşekkür etsek azdır.Sözlerinin zaptedildiği kitapların sahifeleri arasında ellerim dolaştı da ağlamaya başladım.Ne zahmetler çekmişsin ve uykusuz geceler geçirmişsin bu sözler için.Tüm bu gayretler nefsin için değil bizler içindir.Manevi gözleri kör olan biz evlatların için kulaklarından kalplerine inebilmek için söz kalıpları içinde anlattıkların senin hikayen değil bizim hikayemiz.Arayış içinde olduğun ifadelerin aslında bulduğun bir hakikatı bizim aklımıza idrakimize yakın eylemek çabasıdır.Gah Şemseddin,gah Selahaddin ve gah Hüsameddin diye vasfettiklerin bedenlerine sana ulaşmak için toprak yapanlar.Güya onların aşkı anlatıldı.Halbuki ortada anlatan,anlatılan var gözükse de hakikatta kendi,kendini anlatmakta idi.

EVLİYALAR NAR TANELERİ GİBİDİR

Nar meyvesi içinde binlerce nar taneleri bulunur.Tatlı nar taneleri birbirlerine bitişik vaziyette Nar meyvesi içinde gelişirler.Bu taneleri sıktığınız zaman bütün sular bir araya gelir ve nefis içeceğe dönüşürler.Nar tanelerinin isimlerinin farklı olmasının hiç önemi yoktur.Çünkü canların hepsi birdir.Taneyi saymak olmaz.Sayının değeri yoktur.Nar suyunu içmek gerektir.

BEDEN EVİNİN KİRACILARI

Ruh'un bu cesetle ne alakası var diye bloğun önceki yazılarında bir kaç kelam edilmişti.Beden evinde oturan Ruh'tan başka kimler var diye baktığımızda o evin içinde Akıl ve nefis isimli iki iki kişinin daha olduğunu gözlemleriz.Şeytan ve Melek isimli kişilerinde odları varmış bu apartta.Nefis kalabalık bir aile.Yaramaz çocukları sürekli şamata içinde.Böyle bir apartmanda kimse yöneticilik yapmak istemiyor.Etraf pislik içinde.Temiz su musluğu çalışmıyor.Apartmanda huzur temin edilemiyorsa en iyisi kentsel dönüşüm kapsamında binanın yıkma verilip TOKİ nin yeni bir bina yapmasını istemek.Buna da reenkarne diyorlar.Can balığını deniz binlerce kez kucaklamasının ne önemi var.Balık suya kanar mı?

OKULLARDAN ERKEN MEZUN OLMAK

Zeki öğrenciler için bu yöntem vardır.Çocuk çok zeki ise ,okuma yazmayı okul öncesi öğrenmişse ilkokul ikinci sınıftan başlatırlar.Çok eskiden liselerde(İmam Hatip Liselerinde)Altıncı sınıfta iken yedinci sınıfın derslerinden imtihana girme imkanı vardı ki böylelikle zeki öğrenci bir yıl erken bitirebilecekti.Üniversitelerde de sanırım kredi sistemi mevcut olup üst sınıftan ders olarak dört yıllık bir üniversiteyi iki buçuk yahut üç yılda bitirmek mümkün olabilmektedir.Bunları niçin anlattık.Zahir-Batın aynı sözünden hareketle bu dünya hayatından sonra Kabir hayatını yaşayacağımız bir gerçektir.Acaba beden elbisesi içinde iken Kabir hayatını ikmal etmek mümkün müdür?Mümkün olsa gerek.Çünkü,bedenlerini kabre çevrilebilirse bu mümkün olabilir.Daha ileri bir soru:Haşrü,neşrü Kıyamet burada yaşanıp tamamlanabilir mi?Bu da mümkün.Çünkü Efendimizin Hadis-i Şerifinde kıyameti,hesabı ve sıratı görmeden kendini cennette bulan bir mümin taifesinden bahsedilmiştir.Son iki  sual daha var:Burada Cennet hayatı yaşanabilir mi?O da mümkün.Son soruyu sormaya kim cesaret edebilir...Çin Padişahının bir kızı varmış..Bakın iddia etme.İspat et diye imtihan başlar.

27 Nisan 2016 Çarşamba

DİKENİN DUASI

Diken Cenabı Hakk’a yalvardı:”Ey ayıpları örten Allah”dedi.Duası kabul edildi.Dikenlikten çıktı,gül oldu.Diken iken gül yanaklı,hoş kokulu dilber oldu.Kusurları örten Yaratıcı,yalvaranın  kusurları giderir de onu padişahların tacında bir inci haline dönüştürür. 

HAZRETİ YUSUFUN YAKARIŞI

Hz.Yusuf Peygamber on yıl,geceleri uyumamışta Cenab-ı Hakk’dan kardeşlerinin affını niyaz etmiş.”Allah'ım onların günahlarına bakma,düşünmeden işledikleri hata yüzünden çok pişman oldular”.Bu dualar sonunda Melekler feryada başlamış ve lütuf denizi coşmuştu.Ermişler,Veliler gece gündüz böyle çabalarlar da halkı belalardan,bunalımlardan kurtarırlar.Evliyanın yalvarışı kendi nefisleri için değildir.

ABDAL KİME DERLER

Sıfatı beşeriyesini sıfatı ilahiyyeye ve vücudu abdanisini vücudu hakikiye tedbil eden evliyaya derler.Bu Evliya-ı Hakkın tesirli nefesleri(sözleri,hasihatları fiilleri)Gayb alemine ait olup bahar yağmuru-rüzgarı gibi ölmüş toprağa can verir ve diriltir.Ehli saadet olan kimlelerin kalbindeki canlanma,hayat ve teravet Evliyanın nefesinin eseridir.Hakk'ı bu işaretlerle bulmak mümkündür.

PEYGAMBERİN UYKUSU

Efendimiz (SAV)"Benim gözlerim uyur ve kalbim uyumaz"buyurmuştur.Efendimiz gözlerini kapatır kapatmaz ruh-i Muhammedileri Cemal-i Hakk'ın müşahedesine başlardı.Diğer insanların uykuları ise Ruha edilen müsaade kadar dolaşabilirmiş.

SARHOŞLUK ALEMİ

Ruh ,Vücudu Mutlak'ın ,gayriyet libası ile tenezzül ettiği bir nurani mertebedir ki Hakk ile onun arasında vasıta yoktur.Peki cesetle ne alakası var denir ise,ceset onun görünür alemdeki aletidir,bineğidir denilebilir.Güzel ahlakla donandığında Cenabı Mutlak,ruhun aşikar olmasını diler ve Ruh meydana çıktığında sarhoşluk hali dediğimiz aşk hüküm sürmeye başlayınca,aşkı inkar eden akıl kaybolur.Tüm ilimleri öğrenen akıl ,aşkın sarhoşluğunu kavrayamadığı için "aşk"kelimesinden nefsanilerin birbirlerine meylini anlar.Zekavet,fetanet ve ilim,aklın şan bulduğu konular olsada,enaniyet mevcut olmakla akıl dava sahibi olduğundan nefsani kuvvetler ve vahime denilen içsel kuvvetlerle karışık olduğundan aşkı inkar edip şeytana iltihak etmiştir.Tevhidi vücudiyi kabul edemeyen akıl,şeytaniyet mertebesinden kurtulamaz.Akıl güzel söz söyletir,güzel fiil yaptırır ama Hal sahibi yapamaz."LA"olamaz."La-Yok"olmayı aşk temin eder.Mevlana Efendimizin Babas Sultanül Ulema Bahaddin Veled efendimizin mürşidi Necmeddin-i Kübra hazretleri buyurmuştur:Bir kaç zaman ilem ve akıl ile iş içinde oldum.İlim kasdında ve tedris ve tekrarda oldum.Gördüm ki Hak yolunda hem akıl düğüm ve bağ ve hem de ilmi zahiri hicab idi.Vakta ki bunu bildim,her ikisinden ,yani hem akıldan ve hem de ilimden bizar oldum"

HER DEVİRDE MEVCUT OLAN HAKK KOKULARI

Cenab-ı Hakk,her devirde insanı Kamil'ini topluma gönderirmiş.Vazifesini tamamlıyan gider yerine yeni tayin edilen gelirmiş.Bunlar ,Cenab-ı Peygamberimizin :"Muhakkak Rabbi'nizin ,sizin dehrinizn günlerinde kokuları vardır.Agah olun,onlara teveccüh edin" hadisinde ifadesi olan Evliyaullah hazeratıdır.Mevlana Efendimiz kendi zat-ı Şeriflerine işaret buyurarak Divan-ı Kebirde şunları söylemiştir:"Açtılar kenzi füyuzu olunuz hil'at-puş/Mustafa geldi yine,cümleniz iman ediniz"buyururken Peygambere iman şartı acaba Vaktin peygamberleri olan insan-ı kamil'i kabullenmek olabilir mi?Yahut diğer bir anlatımla,Vaktin insanı kamil'ini bulmamak ve ona tabi olmamak,Peygambere iman konusunu eksik bırakır mı?

SARHOŞLARDAN SIR DUYMAK

Hakkın sırlarını duymak istersen,Hakk sarhoşlarının meclislerine devam et.Sarhoşlar işin nereye gideceğini düşünmeden,utanmadan ,çekinmeden sırları söylerler.Üzüm suyu üzüntüyü giderip,acı duyanları neşelendirirse arşa ait bir şarap kerem sahibi Hakk'dan gelirse arif kişinin gönlünde çoşar,köpürür,onun beden küpünün derinliklerinden seni içmeye davet eder.O şarabı,ariflerin bedenlerinin dışında bulabilmek çok nadirmiş.

GÜNEŞE ARKASINI DÖNENLER

Güneşe arkasını dönen siyasiler,kendi gölgelerini imam ittihaz ederek namaza dururlar. Bu yüzden namazları,namaz değildir. Anayasalarında bulunması gereken ilkeleri tartışıyorlar. Dün söylediklerine itiraz gelince " pardon" diyorlar;" bu şahsi görüşümdü".Ümmetin idaresine talip olanlar !, güneş'e sorun,gölge varlığınıza değil.Dinde uyacağınız imamınız kim?Işığınız var mı?Bu garip yerde zaten ikamet etmeyeceksiniz .İz ve eser bırakmak istiyorsunuz.Ölmeyecek olan,Fani olmayana ait kuralları esas alın.Ama bu çok zor.Çünkü,O peygamber ne demişti:"Hırsızlık eden,kızım Fatıma'da olsa elinin kesilmesine hükmederim". Bunu kabul edecek pehlivanı ortada görmüyorum.Sahnede oynayan tiyatro gurubunun ismi iyi de oyuncuların elbiseleri  bayağı kirlenmiş.

PEYGAMBERİN VE EVLİYANIN ÇABASI-ÇALIŞMASI

Peygamber ve Evliyaullah hazeratı,kalp-gönül tarlasına-toprağına aşk ağacının tohumunu atanlardır.Bu tohum o toprakta yeşerirse,o fidanın gelişmesi ve ağaca dönüşerek sağlamlaşması ve nihayetinde o ağacın meyveli bir hale gelmesi için çaba gösterirler.İrşat yolunda çalışan mürşitler bu nedenle adına Mürit denilen insanların terbiyelerine talip olurlar.Bu talebeler içinde çalışkan,disiplinli ve sadık olanlar okulların kısımlarını(ilk okul-orta-lise-üniversite)ikmal edip diplomalarını alarak öğretmen olduklarında,eski öğretmen dünya üzerindeki görevini tamamlar ve göçer.Çünkü yerine yetiştirdiği  öğrencisi öğretmen olmuştur.Sistem bu şekildedir.Şüphesiz öğrenci bulamamış öğretmenler olduğu gibi,bulduğu öğrencilerinde tembelliği nedeniyle okulu bitirtememiş olan öğretmenler de vardır. Bunlar kaderin cilveleri ve sırlarıdır.

VAKİT ;İZİ,ESERİ OLMAYANLARIN VAKTİDİR

İzi ve Eseri olanların devri geçti gitti.Bugün kimin devridir,usulleri ve uslüpleri nedir,nasıldır,nicedir?.Medrese dünyevi hayatımızdan silindi.Tekke ve dergahlarda işlevini yitirdiği için seddolundu(kapatıldı).Zahirde Atatürk bunu yapmış gözükse de hakikatta Piran efendilerimiz kararlaştırmışlardı.Toplumumuz içinde bilinen abide şahsiyetler hayat sahnesinde bir bir çekildiler.Esad Erbili hazretleri,Ali Haydar hazretleri,Zahit Kotku hazretleri,Sami Efendi hazretleri,Metli Baba,Muzaffer Ozak Efendi,Ahmet Amiş Efendi,Osman Bedrettin Efendi,Süleyman Hilmi Tunahan,Said-i Nursi gibi,Allah yolunun gerek irşad yolunda,gerekse idare bölümünde bulunan kandilleri iz ve eser bırakarak göçtüler.Bir devir kapanıyor.Ancak yeni bir devir geliyor.Kabuk değişiyor.İzi ve eseri olmayanların devri başlıyor.Ruh gelinleri,hoş bir gelişle mekansızlık aleminde gülerek oynayarak mekan alemine geliyorlar.Gösterişe kapılmış,suretleri,şekilleri kırıp geçirip perde arkasındaki güçler aşk yurdunu ele geçiriyorlar.Her şey tersine dönüyor.Açık olanlar gizleniyor.Gizli olanlar açığa çıkıyor.Bir nişanı,bir izi,bir eseri olanın ne biri izi kaldı,ne de bir eseri.İzi olmayanların ise izi,eseri meydana çıkıyor.GÖNÜLDEN GÖNÜLE GİRİN ERENLER devri.

BU GÜNÜN TARAFLARI

Efendimizin zamanını ve dünyadan göçüş akabindeki dört halife devri ile Hz.Ali Efendimiz,Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin efendimiz devirlerini (yaklaşık olarak 50 seneyi /Peygamberliksüresi 23 yıl artı dört halife ve iki imam efendimiz devrini)BİR DÖNEM olarak telakki edersek bu dönemler mikro olarak insan merkezli tüm sosyal ilişkilerde sürekli yaşanmaktadır.Bu günün Haricileri,Hz.Ali Efendimiz tarafını tutanlar ile saltanat peşinde olan  Muaviye tarafını tutanlar kimlerdir ?.İnsan-ı Kamil'i ,Evliyaullah'ı arayanlar,onlara tabi olanlar Ehli Beyt taraftarlarıdır.Siyasi iktidarı tercih eden bir mücadeleyi seçenler Muaviye taraftarıdır.Bu günün Haricileri ise Evliyayı ve kerameti inkar ile,Efendimizin sünnetini ve hadislerini devre dışı bırakıp sadece Kur'anın meali hükümleri bize yeter diyenlerdir.

BÜYÜK SİHİR

VAR'ın YOK gibi gözükmesi ve YOK'un VAR gibi görünmesi.Bu sihirden kurtulanlar hakikata ulaşanlardır.Hz.Mevlana Efendimiz bu hakikatı çözerek :"ALLAH yok gibi görünen bir varlık,dünya ve bütün kainat var gibi görünen bir yokluktur!".Hani Yaratıcının gücünü ,yaratıp yok etmedeki sürati ifade etmek için en küçük bir zaman diliminin(an-salise)daha altındaki bir zaman dilimi içinde gözümüze gözüken bu alemin öldürülüp tekrar diriltilmesi,süratten dolayı devam eden bir hareket,dirilik şeklinde algılandığından var gibi görünen şeyin aslında yok olduğudur.Bu konuyu aklımıza yakın etmek için şu iki örnek verilir:Sinema filminin ışık önünden belirli hızla geçirilmesi sinema perdesine düşen görüntüye hareket sağlar.Diğer örnek te karanlık gecede ucu yanan bir sopanın dairevi olarak süratle döndürülmesi halinde bu hareket uzakta bulunan diğer insana yuvarlak bir ateş topu görüntüsü verir.Halbuki ucu yanan sopa ,360 derecelik bir dairenin her açısındaki konumu ayrı ve kendi aynı olmasına rağmen sürat içinde daireyi tamamladığından ,dolu bir ateş dairesi gözlemlenir.İşte gözün yanıldığı bu hal nedeniyle Yok olan Var sanılır.Hak Teala,alemi şehadet dediğimiz dünya hayatında yaratılmış gibi gözükenler hakikatta yoktur.Var gibi gözüken yoklukta kendini gizlediğinden,Var gibi gözükenlerin cazibesinden kendimizi kurtarmak çok azim,zor bir mücadeledir.YOKLUKTAN VARLIĞIMIZA ULAŞABİLSEK,ÜMİTTE KAYBOLUR,KORKU DA KAYBOLUR,OLDUYDU,OLACAKTI,VARDI,YOKTU KAYDINDAN DA YAKA SIYRILIP TAMAMIYLA YOK OLMAK MÜMKÜN OLURDU ki burasını söz ifade edemezmiş.

26 Nisan 2016 Salı

ALLAH'IM

Dergahı izzetindir gönül
İsmi Muizz'sin Allah'ım
Nurundan bir nurdur gül
İsmi Nur'sun Allah'ım

Sensin bize rızık veren
Aziz kılıp hep yücelten
Dilediğini zelil eden
İsmi Muzill'sin Allah'ım

Azamet senindir el Celil
Cümle alem buna delil
İnana sensin halil
İsmi Veliyy'sin Allah'ım

Mahrem işler sana ayan
Sensin sessizliği duyan
Zerreleri bilip sayan
İsmi Rakip'sin Allah'ım

El Hâdi'dir yüce ismin
Harfsizdir senin sesin
Rabbi sensin şu alemin
İsmi Melik'sin Allah'ım

Sıkan sensin, açan sen
Hem alansın, hem veren
Cami şeye cisim çizen
İsmi Musavvir'sin Allah'ım

El Müteali, Er Rahim
Sensin benim sahibim
Mucip olansın Rabbim
İsmi Azim'sin Allah'ım

El Evvel'i, Vel Ahir
Hem Batın'sın, hem Zahir
Âliyy'dir ismin, VelKebir
İsmi Rahman'sın Allah'ım
20.04.2016

NEYİ ARAMAKTAYIZ

Olgunlaşmamış meyvenin kabuğu meyve için faydalıdır.Çünkü meyveyi korur,gelişimine yardımcı olur.Yumurta kabuğu da civcivin gelişmesi için faydalıdır.Ancak meyve olgunlaştığı zaman kabuğunun soyuması gerekir.Civcivin hayat bulması içinse kabuğunun kırılması gerekir.Kabuk,olgunlaşanlar için artık zarar olur.Biz bu alemde neyi aramaktayız.Dünyayı imar etmekse,eşya fiziken çürüme ve yok olma kanununa tabidir.Vaktinin ihtişamlı yapıları bugün harebedir.Bu dünya hayatı bir takım eşyaları cem etme,toplama faaliyeti ise varislerimize terk edeceğimiz bu şeyler için ömrü harcamak ahmaklık olmaz mı!O halde bu dünyada neyin peşindeyiz,kimi aramaktayız?Bu sorular sarhoşların suali değil,ayıkların sorularıdır.Dünya nasıl bir şaraptır ki içtikçe daha diyoruz.Ya Rab ! Bu renkleri sen yarattın.Topraktan olan bu nesneyi ayna yaptın kendini seyretmektesin.Bizi bu renkler sarhoşluğundan kurtar da neyi aradığımızı bilip çöllerde harap olmayalım.

AŞIKIN AKRABALARI

Hz.Pir Efendimiz,her kes aşık olduğumu anladı ama aşkımın kime olduğunu bilemedi buyurmuştur.Aşıkın akrabaları,yakını,eşi,dostları hep aşkdan doğan kişilerdir.Soyu,sopu onlardır.Gönüllerden gönüllere girerek yaşarlar.Ne gariptir ki hepsi birbirlerini tanırlar.İsimleri,doğdukları şehirler ve yaşadıkları asırlar farklı olsa da ,yaşadığı asırda kıymeti bilinmeyen Hazreti Muhyiddin'in,Hallac'ın ,Nesimi'nin,Niyazi'nin ,Pir Sultan'ın ,Şah Hatayi'nin bugünkü sevenleri,o zamankinden daha çoktur.Aşkın çocukları aleme yayıldıkça ,sınırlar kalkar,renkler kaybolur.Irklardan bahsetmek çok edep dışı ve  çok soğuk kalır .

HAKK'A YÖNELİŞ ALİMİN DİLİNDE,AŞIĞIN GÖNLÜNDEDİR

Hakka yönelmek isteği,bilginlerin,akıllı kişilerin  dilindedir.Aşıkların ise gönüllerindedir.Dil yeryüzü,Gönül ise fezadır.Yeryüzünden göğe yükselmek için çok menziller geçmek,çok meşakkatlar çekmek gerekir.Söz,Su gibidir , dışımızı temizler akar gider.Ancak içimizdeki pislik kalır.Ancak Hakka vasıl olmuş bir zatın gönlünde yer edersek iç pisliğimiz temizlenir.Ve de böyle bir zata ulaşırsan,kulağını diğer sözlere karşı kapat.Olurya o sözler kirlenmiş bir su olurda kulağından gönlüne giden kanaldan girer de oradaki saflığı bulandırır.

İBADETTEKİ SÜRUR MU?GURUR MU?

İnanmak,bedenin ekmeğe ihtiyacı gibi bir ihtiyaç duygusudur.İnancın yaşanan kısmı makbuldür.Hal kısmı dediğimiz bu bölüm,maalesef Kal kısmı dediğimiz konuşma boyutuna geçtiğinde etkin maddesi yok edilmiş ,bir ilaç haline geliyor,faidesiz tekrarlar başlıyor.Zahitlerin gönül alçaklığı göstermelerindeki gururu,ibadetlerinden ötürü kendilerini beğenmeleri,tevazu kılığına girmiş gururlarını sürur sanmaları aldanmanın en ön safıdır.İstersen çamlıca tepesine cami dikelim.Abbasi Sultanlarının davranışlarını beğenmeyerek,Kadılık teklifini kabul etmeyen İmam-ı Azam Ebu Hanife,Bağdat zindanlarında şehit edilmiş,ancak kıyamete kadar ismi unutulmazken,ondan yetişen en yakın talebelerinden İmam Yusuf,siyasi otorite ile uzlaştığı için çoktan unutulmuştur.Hallac'ın asılmasına fetva verenler unutulmuş,Hallac halen artan bir sevgi ile diridir.Aşıklarını,dünya meşakkatleri çektirerek meşhur eden ey yüce Sahibimiz !Anlık yaşa diyorsun ! .Hesap kitap içine girme diyorsun !.Yarını,kabri,mahşeri,cennet ve cehennemi düşünme diyorsun !.Bunlarda uzun emel oluyorlar. Gün 24 saat ve de 1440 dakika ve de 8.640 saniye .Seni düşündüğüm  saniyeleri ekleyerek dakikalara geçerek  çoğaltabilirsem galiba olacak bu iş.Saatler kısmının eteklerine  erebilirsem ne mutlu bana.Var olsun Efendilerimiz.Hizmet ve sohbetle Hakk'la olan aşinalığımızı devam ettirmekte,dakikalarımızı saatlere çevirmekte uyumamıza müsade etmemekteler.Üzerimizdeki emeklerini inkar edemeyiz.

25 Nisan 2016 Pazartesi

BİR ŞEY KOPTU BİZDEN BİR ŞEY

Bu ,üstad Necip Fazıl'ın şiirindeki bir dizedir."Bir şey koptu bizden,bir şey/her şeyi tutan bir şey"diye kasteddiği şey Maniviyattı.Manevi değerlerden kopuş akabinde aile bağlarının kopmasına sebeb oldu.Giderek saygı kalktı ve Argo'nun zirve kelimeleri Siyaset Meclislerinde ifade edilmeye başlandı.Siyasi rekabet uğruna,saygı gösterilmesi gereken makam mensupları aşağılandı.Seversin,sevmezsin başka ancak bir ülkenin en zirvesini teşkil eden kimseye "Recep efendi"demek aşağılamaktır.Yanlış bir şey varsa,halk yücelttiği gibi indirir.Halkın yücelttiğine saygı göstermek halka saygı göstermektir.Saygı ifadesini lüzumsuz görüyorsan bari sükutu tercih et.

HİKMETLİ SÖZLER

*Seven sevilir,sayan sayılır.Takdir eden,takdir görür
*Akıl,göz gibidir
*Kalp tasfiye edilmeden ahlak değişmez.Tasfiyenin şartı;beni hangi şey Allah'tan alıkoyuyor diye murakabe etmektir.
*Aşk ile yoğrulan yüzü hiç bir ayna çirkin göstermez.
*Kalp kıranın kısası Allah kılıcı ile yapılır.
*"Ah"anahtarı ile açılamayacak kapı yoktur.
*Gözü yerde olanın gönlü asumana çıkar
*Bu dünya darılmaparazı değil,dayanma pazarıdır.
*Gönül alemi gam ile kirlenir,tövbe ile temizlenir.
*Kandilin resmi ışık vermez.Kandilin kendi olmak lazımdır.
*Ayağına batan dikeni akrebin iğnesi ile çıkarmaya çalışma.Allah'ı tam bilen her şeyi ondan bilir.Ömrün bereketi güzel ameldedir.Kalbin devası rıza göstermededir.
*Eğrinin doğrusu,doğrunun eğrisi yine eğridir.
*Gül açmadan renk alamaz.Amelsiz ilim gönül yküdür.Ağırlık verir.Sözü ile değil fiil ile öğüt verene uy.
*Sükut derdinden ölmek,söylemek derdinden ölmekten hayırlıdır.
*Sabır,hilesi olmayanın hilesidir.

AKRABA KİME DENİR

Senin derdinle Allah rızası için dertlenen,seninle her şeyi paylaşmaya hazır olan kişiye denir.Gerisinin üzerine kapıyı kapatmak gerekir.Yerine göre rest çekmekte gerekir.

KEDİ VE KÖPEKTEKİ MEŞREP FARKLILIĞI

Köpek sadık,Kedi nankördür derlerse de bu hayvanların meşreplerinden dolayı bu değerlendirme yapılmıştır.Halbu ki Kedi Rızkın Allah'dan geldiğine inanır ve sahibine fazla yaltaklanmaz.Köpek ise rızkın sahibinden geldiğine inanır ve bir parça ekmek veren kim olursa olsun peşinden ayrılmaz..Bu hayvanları değerlendirmemizde (şu iyi bu kötü gibi)bir ölçü olmamalıdır.

ZİYA OSMAN SABA

"YAĞMURLU BİR GÜNDE"
O kadar istedi ki ber şeyi içim,
Dedim,kendi kendime "bari,çocuk olsaydım"
Bana bir camdan seyrettirseydi dadım
Yağmurun yağdığını bahçede sicim sicim
Üşümezdi bu yağmur gününde içim
Kulağıma öpüşle fısıldansaydı adım
Benim işte kalmamış önümde bir sevincim

Günler,evvelki günler,geçen aylar ve yıllar
Götürseydiler beni doğduğum eve kadar
O evin taşlığında
Sevinçten ağlasaydım

Son günümde olaydım,ufak o kadar ufak
Ki yavaşça en tatlı bir masala dalarak
Ve bir anne dizinde
Büsbütün uyusaydım.."
(Ziya Osman Saba)
Masumiyete olan hasret ile bir ömrün boşa geçmesi hasreti ifade edilmiş.Hakikat yolunda ilerlemiş ve denize kavuşmuş olsaydı,dünyada geçirdiği her günün elini öperek saygı duyardı:VAR OL EY SEN TERTEMİZ İNSAN YETER"derdi.

DOKTOR MÜNİR DERMAN (Rahmetullahi aleyh)

Yedi lisanı ana dili gibi konuştuğu ifade edilen 6 fakülte bitirmiş Tıp doktoru idi.Maddi ve manevi sahada yetkin bir Melami idi.Hatıraları ile alakalı şunları anlatırlar ki bu hatıralar aslında Evliya Menkıbesi olacak şeylerdir.Bir gün bindiği otobüste adamın birisine bozulur.Adam derki "Ben karateciyim,cesaretin varsa dışarıda hesaplaşalım".Arabadan inilir.Münir bey ,karate sporunda siyah kuşak sahibidir.Tek hamle ile adamı yere yatırır.Ancak eziyet etmez.Adam şaşırır:"Benim karate hocam bu numarayı bana öğretmemişti"diye itirafta bulununca mübarek hasmının gönlünü alırken söyliyeceğinide söyler:"Yavrum senin hocan mübarek bir adammış.Senin ne mal olduğunu anlamış onun için öğretmemiş"
Yine Yunus Emre ile alakalı bir toplantıya davet edilmiş.O toplantıda Bakanlık yapan bir şahsiyette mevcutmuş.Münir Derman beyin konuşmasından sonra Bakan konuşmaya başlamış.Münir beyi kastederek:"Hayatta en kötü şey dini siyasete alet etmektir"diyor.Kendisinin hiç hak etmediği bir laf geldiği için söz istiyor ve salondakilere Münir Bey şöyle seslenir:"Bakan bey çok doğru söylüyor.Ancak hayatta dini siyasete alet etmekten çok daha kötü bir şey vardır:O da dinsizliği siyasete alet etmektir..".Bakan topyantıyı terk ediyor. 

İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİNİN ENDİŞESİ

BU ENDİŞE 18.NCİ YÜZYILA AİTTİR.İSLAM'IN MADDİ YÖNÜ İLE MANEVİ YÖNÜNÜN AYRIŞMASIDIR.Medrese maddi ilimlerle(Zahiri ilimler,Matematik,Tıp,astronomi v.s)ilgilenmeyip sadece dini ilimlere yönelmesi,Müslümanların teknolojide geri aklmasına neden olmuştur.İbrahim Hakkı hazretleri Marifetname isimli kitabında :"İslam toplumunun gidişatı beni düşündürüyor.Medreselerde ilim tahsili sadece manevi ilimlere yönelik oldu.Cebir,astronomi,kimya,felsefe artık okutulmuyor.Bu çok tehlikeli bir hal."diyor.Marifetname isimli eseri bu endişesi üzerine kaleme almaya karar vermiştir.Sadece manevi ilimle iş bitmez.Düşman silah kullanırken,taşla karşılık vererek başarılı olamazsın.

BEŞER İLİŞKİLERİNDE ÖLÇÜ

AZİZİMİN sözü idi ve bloğun önceki yazılarında aktarılmıştı."Bir insandan Ya Maddi menfeatın olacak yahutta Manevi menfeatın olacaksa görüş.Bu ikisinden birisi yoksa o kişiden derhal uzaklaş.Çünkü o kişi senin vaktini çalan bir hırsızdır".Gerek ferdi gerekse ailevi olarak görüşeceğimiz kişiler ya bize bir güzellik verecekler yahutta bizden bir güzellik alacaklarsa görüşme yapalım.Aksi halde zamanın israfıdır.Nefsani olanların,hasedsel bakışları değil insana,cansız dediğimiz hakikatta canlı olan eşyalara da olumsuz tesirler bırakır.Manevi hava zarar görür.Bu günün insanı ruhsal olarak çöküntü yaşamakta ise bunun ilk sebebi israf nedeniyle Bankalara olan borçlu konumları.Borçlu insan asla huzuru yakalayamaz.Zamanla insanlardaki bakş açıları değişebilir.Makamın ,malın değiştirdiği insanlr olabileceği gibi,eski haline tövbe etmiş kişilerde olabilir.Bu nedenle insanlara tedbirli olarak dikkatle yaklaşmak gereklidir.

AKIL KİLİT OLURSA

Hak Teala aklı,anahtar olması için yaratmıştır.Her müşkülü,problemi çözen akıl,aşk bahsi geldiğinde akıl, anahtarlığı bırakıp bizatihi kilit olurmuş.Aklın kilit olmasının nedeni,her layık olmayan,aşk sahasına ayak basıp aşkın adını kötüye çıkarmasın diyedir.Bu gün,şöhret olma yolunda Evliyayı inkar,Kerameti inkar,gaybi bilme,kader sırları konusunda kabul ve ret etme noktasından Hz.İsa'nın babasız yaratılması,Hz.Meryem'in gebe kalması,Hz.Adem'in çift cinsiyetli olup Hz.Havva'yı doğurması ve neslin bu doğandan devam ettiği konusundaki fikirleri ileri sürüp teviller yapanların akılları,kilit olmuş olanlardır.Burunları koku almadığı için,yahut köpek tiynetli olmakla leşe ait koku onları asla rahatsız etmez.İştah ile yerler.Zan üzre yaşayanlardır.

SÜREKLİ YENİLENME NEDENDİR?

Üzerinde yaşadığımız şu aşağılık dünya çaresiz kalarak kötü yerlere düşen ve para karşılığında kendini azgın erkeklere satan ,talihsiz ,zavallı kadınlara benzer.Bunun delili şu ki,bir erkek belirli bir zaman o kadının yanındadır.Öbürü de arkada sıra beklemektedir.Görüştüğü erkeği yolcu eder,öbürünü bağrına basar.Öpüştüğünde ne sevgi vardır ne vefa.O zavallı gönlünü vermeden,vücudunu verir,kendini satar.
Muhakkak ki bu dünyadan ötede başka bir dünya var.Onunda delili şu ki;her gün dünyaya doğanlar ve yeni gelenler var,yine her gün bu dünyada yaşama nöbetini savmış,eskiyen,yıprananlarında geçip gitmeleri var..Yeni bir gün,yeni bir gece yeniden yeniye bağlar,bahçeler,yeni yapılan evler insanları avlamak için yeni ağlar,tuzaklar her an yepyeni bir düşünce ,yepyeni bir doğum,yepyeni bir ölüm.Gözün gördüğü şu alemin ötesinde sonsuz bir alem olmasaydı,yeniler nereden gelir,eskiler nereye giderdi?Dünya ırmağın suyu gibidir.Hep aynı gibi görünür.Fakat yeniden yeniye akar gider.Gelir,akar;bu nerden geliyor (Divanı Kebir-Hz.Mevlana)

AŞK ŞARABI HELALMİDİR?HARAMMIDIR?

"Aşk şarabı üzümden yapılmadığı için Ne helaldir ne haramdır"buyurmuştur Hz.Pir.Ancak helallik ve haramlık nöbet,nöbetdir.Bazan Helal devri gelir,bazan haram devri.

AŞIK NASIL ANLAŞILIR

Ayı'nın dokuz türküsü varmış.Dokuzu ham ahlat(armut)üzerine imiş.Yani çok sevdiği armut meyvesinin olgunlaşması üzerine imiş derler."Bir toplum içinde bir aşığın etrafında yüzbinlerce ham kişi olsa,benim iki gözümü de bağlasanız,yine size o kalabalığın arasından aşığı bulur ,gösteririm "diyor Hz.Mevlana Efendimiz.Devamla "Aklın,aklı olsa idi kalkar gelirdi.Dünya üzerindeki acaip hayatı,boş yere birbirimizle didişip durmamızı görür de şaşırarak ;Bu ne biçim hayat derdi"buyurmuştur.Düşünün ki,Devletler,bir şehri bir nedenden dolayı harap ederler sonra imar ederler.Acaiplik bundadır ki niçin harap ettin,niçin geri imar ediyorsun.İmar edecektin de niçin mahvettin?Niçin savaştın

FIKIH OKULUNUN KURALLARI-AŞK OKULUNUN KURALLARI

Fıkıh medresesinin kuralları vardır.Medreseye kabul,medrese kuralllarına aykrı davranma ve dışarı kovulma sebebleri kurallara ve törelere bağlanır.Talebe o kuralları ihlal ederse okuldan ihrac olunur.Devlet memurları bile belirli bir suçu işledikleri vakit memuriyetten ihraç edilir.Aşk medresesinin de kuralları mevcuttur.Bu kurallara uygun davranmayanlar bu okuldan atılır,Kabul edilmez.Kuralları çok ince ve naziktir.Aşk okulunda yasak olan kelimelerin en başında varlığı ve ayrılığı gerektren "BEN"kelimesi gelir.

24 Nisan 2016 Pazar

HAYVAN SAHİBİNİ TANIR DA İNSAN NİÇİN TANIMAZ

Beslediğimiz hayvan merkepte olsa,yemeğini verdiğimiz,suyunu temin ettiğimiz,ipini çözüp bağladığımızdan dolayı bizi,sesimizi tanır Efendisini gördüğü vakit başını sallar kuyruğunu titretir kulaklarını oynatır.Çünkü onun elinden yem yemiştirbSu içmiştir.Hayvanda bu kabiliyet var iken insan  sahibinden habersiz ve gaflet içindedir.Yeryüzünde vekil tayin edilip yaratılan her şey insanın hizmetinde iken,vücut makinası en güzel şekilde dizayn edilip çalışırken  yaratıcıdan gafil olmak merkeplikten daha aşağı bir durum değilmidir? Bu nedenle Bela yaratılmıştır.Çünkü Kafirler bela vaktinde yaratıcıyı tanırlar ve baş eğerler.Sıhhat zamanında Tanrıdan uzaktırlar.

MÜZİK VE İÇKİ İLİŞKİSİ

Çalgı,saz ve müzik avamı şarap içmeye teşvik eder.İbrahim Hakkı hazretleri "Musiki zahidin zühdünü,fasıkın fıskını artırır"buyurmuştur.Meyhaneler müziksiz,tekkeler musikisiz olmazmış.İyilerin yaptığı iyi işler,iyilikler de insanı iyilik yapmaya yöneltirmiş, Kur'an da Firavunun ve Hz.Musa'nın kıssaları anlatılmaktan murat,Firavun ve Musa'nın halen yaşadıklarını belirtmektir.Yani bugünün firavunu kimdir demirse:Benlikte olan,benlik güden deriz.Benlikten yakasını kurtarmış,temiz,pak ,günahlardan arınmışlarda Hz.Musa gibidir.Onun cinsindendir.

SÜRÜ GÜDÜCÜ OLMAK

Sürü güdücü olma!.Yani yüksek mevkiye ,yüksek makama,başkanlığa heves etme!Sürüde,halk arasında kal!Yüksek mevkide bulunmak baş belasından başka bir şey değildir.Diyelimki bu halka baş oldun,neyi başarabilirsin?Kimi memnun edebilirsin?Eğer seni o mevkiye getiren insanı memnun etmezsen seni getirdikleri gibi götürürlür.Seni o mevkiye getiren adamı memnun etmek için Allah adamlarına karşı göstermediğin eğilmeyi yapman sa Cenab-ı Hakkı kızdırır.Zalimlere yardımcı olmanın imtihanı mutlaka ,o zalimin zararını görmektir.Bu gün siyaset içinde bir görev yapmış kişilerin gözlemlediğinde sonuçta hiç dostları kalmamıştır..

FIKIH NİÇİN AŞKTAN BAHSETMEZ

Hz:Pir Mevlana efendimiz bu konuyu irdelemişti.Ebu Hanife hazretleri aşktan bahsetmedi.Şafi hazretleri de aşkı açıklamadı,bir rivayette bulunmadı.Aşk dinin bir konusu değilde dinin kendisi olduğu için  mum  dibini aydınlatmadı.Çünkü,din ilminde "CUZU,LA YECUZU-Bu caizdir,bu caiz değildir"tartışmasının bir sonu vardır.Aşk ilminde ise bir son yokmuş.İçine aşk katılmamış ibadet sizce caizmidir?Çünkü aşkın olmadığı yerde ya korku yahut kar düşüncesi vardır.Günah - sevap endişesi gibi.Günahı ve sevabı hesap eden hakikat şehrine asla ulaşamaz.

GÜNÜN NEŞ'ESİ :) alimler arası devriye ve anlam karmaşası kaosu.

günümüzde hayatın her alanında bir kaostan düzen çıkartma dipleri kazıma aldı başcağızını gidiyor..çamurlara bulanmak yetmiyor,kaplıcada kükürt tedavisi oluyoruz cümleten..yakında dağlar inkişaf edip içindekileri dışarı çıkartınca mağma turizmide canlanacak ve hazineler pay edilecek die umuluyorum 

ve GÜNÜN NEŞ'E Lİ CÜBBELİ KLİP EYLEMİ!! 
alimler kapışıyor ve alim alimi ilimle dövüyor..kalkan tozlar hepimizi toza buluyor ve tozlanan porlar DİNLEYİCİLERİN KULAĞINDNA GİRİP KALPLERİNDE döllenip bu cahil alimlerden hamile kalıp,yeni idea veledi zinalarını her gün doğurmaya devam ediyor..siz siz olun lütfen bu tür alimlerden hamile kalmayın ,eğer kaldıysanız düşük yapın :) 

TEVHİD İ BİLMEK -Tülay Kadı

Başlangıçta nefis toz ve karanlıklar içinde olduğundan herşeyin Allah' tan olduğunu tasdik ederek LA İLÂHE iLALLAH der...

Bir gelene, on adım ile yaklaşan Allah sonraları ise aynı kişiyi nefsinden razı olarak rücu ettirdikçe tasdiğin manası ve biçimi gelişir! 
Artık "LA iLAHE İLLA ENTE" denir...
Bu mânâ içinde mânâ, sır içinde sırdır... 
Sırdan maksat vücûd aleminde şahitlik yapan herşeyin ( yani hakikatin) aslına rücü ediyor olması ve menşeini gösteriyor olmasıdır! 

Böylece seven ve sevilen birdir! Ancak bu anlayış ile, Muhammed'i bilinç malûmat olmaktan öte yaşayış hali olabilir! 
Hakikat aleminde merhamet gereği üzeri perdelenmiş olanın işaret ettiklerinin yanı sıra alemlerin Rabbinin muradı seyredilebilir! 

Ve en doğrusunu, kendisine sığınanlara anlayış üzerinden AFiYET veren Hüve bilir... 

 (Taha:25-28) "Rabbi Zidni Ilmen Ve fehmen ve İmanen " Ya Rabbi ilmimi anlayışımı ve imanımı arttır.

ÂMİN 

Tülay Kadı Hortum

SARHOŞLAR DÜNYASI

Herkes bir şeyden sarhoş.Tüm memleket sarhoş.Bu sözden sadece üzüm suyundan sarhoş olanlar anlaşılmasın.Ömür denilen kıymetli sermayeyi,onu bulma yolunda harcamayıp ta fani zevkler için harcayanlar,hallerinin,yasak ağaca yaklaşıp onun meyvesinden yiyen atamız Hz.Adem'in yaptıklarının tekrarı olduğunu idrak ettiklerinden inşaallah vakit geçmemiş olur da tövbeye vakit kalır.Ne gariptir ki sarhoşlar dünyasında kimse de sarhoşluğu kabullenmemektedir.Sarhoşluğu kabul edenler yalnızca Hakk aşıklarıdır.Onlar,bilerek içenlerdir.Dertleri kendilerine yük olan  akıldan kurtulmaktır.Akıl def edilip,heves güzelce dövülürse sen kendinde mevcut olan  huzura yol bulabilirsin oraya ulaşabilirsin.

YA AHMET YA FAKİH

Bu ibareyi tesbih  çeker gibi söylemesini istemiş Akşemsettin hazretleri Sultan Fatih'ten .ve de İstanbul'u fetih için kuşatan askerin de bu kelimeleri söylemesini belirtmiş.Nedir bu Ya Ahmet Ya Fakih kelimeleri.Medrese ehli karşı çıkmış:Bu sözler Hak Teala'nın isimlerinden değil.Nasıl tespih olarak çekilir !Sultan Fatih,çekinerek hocasına sorar:Nedir bu tespihat şekli ?Akşemsettin hazretleri izah etmiş:

Sultanım !Bu vaktin kutbu Ahmet Fakih isimli zattır.Bu isim ona aittir.Tasarruf ondadır.Bu nedenle onun ismini anmaktayız.Ahmet Fakih,Kütahyalı bir sütcünün oğludur.

VAKTİ ŞERİF

Bu ifade,içinde bulunduğumuz zaman'a ,ömür sermayesine verilen değeri ifade eder ve mübarektir."Vakti Şerif hayrola"denir.Hakikatleri idrak noktasında  her vaktin uslup ve usulü farklı imiş.Yani,Hak Teala'nın kendi varlığından bizleri haberdar eden yine kendisi olup bu haberdar ediş tarzı vakitlere göre değişirmiş.Evvelki gün kitaplarda yazı olan kendinden haberdar ediş,dün ses olup kulaklarımızda çınlarken bugün sükut olurken yarın bir nazar olabilirmiş.Bu nedenle vaktin kural ve kanunlarını bilmek elzemdir.Bugünün Türkiyesinde tekke ve dergahlar tekrar hayat bularak açılsa acaba ortada USTAÖĞRETİCİ bulunabilecek mi?"Göl yerinde su eksik olmaz"misali şüphesiz Yeryüzü ehlullahdan hali değildir.Hakk'ın gizlileri ve nazlıları mevcuttur.Bunlar,dergahlar kapatılmış olsa dahi vazifelerini sessizce ve söz olmaksızın icra etmektedirler.Ancak uslüp ve usulleri değişmiştir.Yeni şeyler söyleyecekler.Urbaları,elbiselerinin renkleri değişmiş olsa da hepsinin ortak özelliği muhabbet esaslılar ve müthiş derecede cömertdirler.PARA ALLAHINDIR diyenlerdir.

YAŞAYIŞIN RAHATI

Düyevi yaşayışın rahatı ,huzuru HAK TEALA ile beraber bulunmaktadır.Bu birlikteliği kişi nasıl temin ederse etsin hepsi aynı maksadı hasıl eder.Kimi, bu birlikteliği günde beş vakit namaz telakki eder,ramazanda ise 30 gün oruç.Halbuki işin hakikatı,her an bizden zuhura gelen ne varsa ki bu söz olabilir,eylem olabilir,yahut kalbimizde düşünce olabilir;Bunları bilen,gören,gözetleyen,buna imkan veren bir gücün varlığını idrakle hatırdan çıkartmama halinin sürekli olmasıdır.Bu nedenle azaların ve kalbin birlikteliğini tayin eden en etkin yol gözler kapalı tespihin tanelerini çevirmektir.

23 Nisan 2016 Cumartesi

MİHRAP VE MİMBER NİÇİN DÜNYADAN BİZİ KURTARAMIYOR ?

Nefsinle dost olmada,kiminle dost olursan ol.Mimber ve mihrap sadece tarif yapıyor.İbadete aşk katmıyor.Bu nedenle adına hapishane denilen bu dünyanın çekişlerinden bizleri kurtarmıyor ve de dünyevi metaı edinmeye imkan veren siyasi iktidarın müntesiplerini methederek dünyaya meyil etmeye mani olmuyor..Sünni olan Saddam Hüseyin son zamanında iki renkli ve yıldızlı olan Irak bayrağının üzerine ALLÜHÜEKBER yazdırmıştı da bu bile fayda etmedi.

OSMANLI MÜLKÜNÜN MANEVİ SAHİPLERİ

Hangisinin türbesine giderseniz gidin beşyüzyıl öncesinde yaşamış olanında,50 yıl önce yaşamış olanında türbesinin önünde mutlaka o zattan yardım isteyen birilerini bulursunuz.Yardım diriden istenir.O zatlar diri oldukları için adresleri belli olsun diye türbeleri yapılmıştır.Bu türbeler bizim manevi adreslerimizdir.Her birisi ya bir beden derdinin devası,yahut ruh dünyamızın tamirhanesidir.AZİZİM,Hatay Dörtyol'da medfun Fırıncı Mehmet Ağa'nın kabir taşını yazdırırken "Hızır (A.S) ile konuşan Fırıncı mehmet Ağa"ibaresini yazdırırken şüphesiz bugünün maneviyat fukarası insanımıza manevi dünyayı hatırlasınlar diye düşünmüştür.Hz.Hızır'ın varlığı Kur'an ile sabit olup,Hz.Musa gibi azim bir Peygamber dahi onun ilminin gereğine sabredememiştir.Efendimizden 2000 yıl önce yaşayan Hz.Musa için efendimiz:"Keşke kardeşim Musa,biraz sabırlı olsa idi de İlmi Ledünden biraz daha fazla şeyler öğrense idik"buyurmuştur.Manevi Erenler,bugün insanımız içinde bilinmez bir şekilde yaşarken kendilerinden işaretler vermektedir.Ancak bu işaretler duyan kulaklar ve gören gözler içindir.Diğerleri için ise asırlar önce yaşamış birisinin kabir taşıdır gördüğü.

ALLAH VELİLERİNDE BUNAMA OLMAZ

Alzahmir hastalığı(Bunama) normal insanlar içindir.Allah velilerinde bunama olmaz.Hafızaları,muhakemeleri taptaze ve ilk günkü gibidir.Bu onlara mahsus Hakk'ın bir lutfudur.