30 Temmuz 2023 Pazar

FIKIH NEYİ İFADE EDER?

 Fıkıh , Müslümanların tarihi süreçte dinin ana kaynağı olan Kur'an ve sünnete aykırı düşmeksizin günlük hayatlarına ilişkin geliştirdiği hayat tarzını, ameli düşüncesini ifade eder.Fıkhın temsil ettiği  hukuk kültürünün  ve ameli tecrübenin gelişmesinde "Dine uygun olmasını" değil ,"Dine aykırı olmamasını" aramak gerekir.Dine uygunluk şartını ararsanız dini hayatın her alanına sürmüş ve dinin üzerine çok yük yüklemiş olursunuz.

TEBESSÜM KAHVESİ,

          TEBESSÜM KAHVESİ

Hani gülmenin çeşit çeşit hâli vardır ya..!Kimi kahkaha atar. Kimi boş yere güler… Kimi alaycı güler. Kimi küçümseyerek güler… Kimi inciterek güler.Kimi de öyle güler ki, göbeği hopur hopur hoplar.

Kimi zoraki, kimi bıyık altından, kimi kıkır kıkır, kimi acı acı…Kimi gevrek gevrek, kimi samimi, kimi yalandan, kimi içinden, kimi insanın arkasından,kimi katıla katıla, kimi de gözlerinden yaşlar gelinceye kadar güler. 

Bir de magazin programlarında ya da eğlence programlarında karşımıza çıkan gülme şekli var ki, evlere şenlik.Önce programdaki hanımlardan biri bir şey söyler, sonra başlar gülmeye.Yanındakiler de arkasından. Hep birlikte koro halinde…Ağız sonuna kadar açılır, bembeyaz yapma dişler sanki ekrandan dışarı fırlayacakmış gibi arz-ı endam eder…Küçük dil “ben de burdayım” der.Balon dudaklar bir süre açık vaziyette kalır… Kahkahanın dozu gittikçe yükselir… Yükselir… yükselir… yükselir…Eyvah takıldı kaldı galiba derken dudaklar kapanır, şov biter ve dişler yerine oturur.Buna da yapmacık şov gülüşü derler.

Bütün gülüşlerin içinde bir gülüş daha vardır ki zarafetine de, asaletine de derman yetmez. Onun adına da “tebessüm” derler. Ben tebessümlerin en güzeline Üsküdar’da rastladım. Belediye binasının altında. 

Tavsiye ederim gidin görün, oturun, bir şeyler yiyin ya da için.Hizmetin en güzeliyle karşılaşacaksınız orada. Safiyâne yürekli, yüzleri güzel, bakışları güzel insanlar servis yapacaklar size.“Tebessüm Kahvesi”ndenbahsediyorum…

Down Sendrom’lu gençler çalışıyor orada.

Oturur oturmaz, “sürpriz” diyen hoş bir sesle duygulandı kulaklarım. Döndüm baktım, karşımda on dokuz yirmi yaşlarında bir genç.Öyle de sevecen bir hâli var ki..!İçten, güleryüzlü, samimi… Etrafıma biraz dikkatlice bakınca fark ettim ki servis elemanlarının hepsi de down sendromlu gençler.Servis sırasında  espriler yapıyorlar. Güler yüzlüler.Çok da hoşlar. 

Her geçen gün, daha da yozlaşan Istanbul hayatında sıkca karşılaştığımız bezgin suratlılardan değiller.

Bu; Üsküdar Belediyesi’nin bütün dünyada örnek gösterilen bir sosyal sorumluluk projesiymiş. 

Amaç, down sendromlu gençlerin hem sosyal hayat içinde, hem de iş hayatı içinde aktif rol almalarını sağlamakmış.Yedi’si erkek, dördü kız, on bir eleman çalışıyormuş.

Biri diyor ki; “toplu taşımayla tek başıma gidip gelebiliyorum artık.”Diğeri; “kazandığım parayı eğitim amaçlı kullanmak için biriktiriyorum” diyor.Bir başkası sizi karşılarken birkaç mısralık şiir okuyor.

Bir diğeri getirdiği yiyeceğin içindekileri sayıyor. “Tavuk var” diyor… “Salata var” diyor…Sonunda da ekliyor, “en çok da bizim sevgimiz var” diyor.

Dünyanın en güzel kafe’si ora(aLINTIDIR)

SUÇLUYU AFFETMEK

Cenabı Peygamber efendimiz buyurmuştur: 

"Elinizden geldiği kadar müslümanlardan cezaları düşürün.Şayet bir çıkış  yolu bulursanız (davalıyı) serbest bırakın.Çünkü yöneticinin yanılıp affetmesi, yanılıp ceza vermesinden daha hayırlıdır.

SEYYİDLİK İDDİASI

 SEYYİDLİK ,Toplumun yanlış algıladığı yahut yanlış algılanmaya müsait  manevi bir konudur. Ehlibeyte mensup sülaleden gelenlere(Nesebleri Hz.Hasan efendimize çıkana ŞERİF, Hz.Hüseyn efendimize çıkan kimselere Seyyid demir.Bunlarında uymaları gereken davranışlar vardır.Zekat, sadaka alamazlar.Osmanlı bu konumdakikişileri Nakibül eşraflık denilen bir devlet kurumu vasıtasıyla takip eder idi.

Bu gün ise bu hususta karışıklık mevcuttur.Saf müslümanlar bu hususta suistimal edilmeye müsaittir.Hakiki Seyyidler sükut içindedirler.asla bu konumlarını ifade etmeyip toplum içinde ayrışmak istemezler.Necib efendi sultanım, kendisi anne tarafından seyyid olmasına rağmen bu hususta 34 yıllık görüşme dilimi içinde asla bir kelime söylemedi.Ancak şunu tek cümle ile ifade etmişti:"Türkiye'deki Seyyidlerin listesini tutuyordum.Manevi bir emirle bu evrakları yakmam emredildi ve yaktım"

Toplumun bu insanları bilmesinde faydalar mevcuttur.

SUÇLULARIN CEZALANDIRILMASI

 Alenen işlenen ve kamu vicdanında telafisi zor yaralar açan suçluların cezalandırılması,Peygamber efendimizin ifadesiyle ,"Yeryüzü halkı için kırk sabah yağmur yağdırılmsından daha hayırlıdır"(Buhari Hudud 3-4, Müslüm Hudud 19-21)

29 Temmuz 2023 Cumartesi

HIRSIZLIK YAPAN KADIN

Mahzum kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının affedilmesi için kendisine çok sevdiği Üsame  aracı olarak gönderilince Peygamberimizin canı sıkılmış ,çıkıp halka bir hutbe irad ederek,"önceki kavimlerin güçlü kimseler suç işlediğinde ceza uygulamayıpzayıflar işlediğinde cezalandırıldıkları  için helak olduğunu" belirtmiş , devamında da "Hırsızlık yapan Muhammed'in kızı Fatıma'da olsa elini keserdim" buyurmuştur. 

PEYGAMBERİMİZ DE YARGI

 Sahabe tarafından Efendimiz'e hukuki çekişmeler intikal ettirildiğinde efendimizin izlediği usulü Buhari nakletmiştir:"Ben ancak bir insanım.davalarınızı bana getiriyorsunuz.Bazılarınız deliliniifade etmede bir kısmın9ızdan daha başarılı olabilir.ve ben de ondan dinlediklerime göre karar veririm.Şayet ben herhangibirine kardeşinin hakkı olan bir şeyin verilmesine hükmedersem, o kimse bunu almasın.çünkü ben (bu hükümle) ona ateşten bir parça vermişimdir"(Buhari Ahkam 20).


SAKAL VE SARIK KONUSU

Sakal ve sarık konusunda rivayet edilen hadislere dini nitelik atfeden alimlerin giyim-kuşm konusunda mesela gydiği elbise, ayakkabı, nalın, kullandığı sürme ve zeytinyağı hakkında Hz.Peygamber'den gelenrivayetelri kolayca örf ve adet gurubunda görüp sünnet dışı tutmalar, hatta bu konda neredeysehiçbir tartışma açmamaları dikkat çeken bir tutumdur.Bu konuda Hz.Peygamberin söz ve uuygulamaları neticede temizlik, estetik, kadın ve erkeke arasında cinsiyet ayrımını koruma , müslümanların gayrimüslümlerden farklı kimlik ve aidiyetelrinin olması gibi amaçlar doğrultusunda müslümanların kılık-kıyafetlerinde örf ve kültür çerçevesinde bir düzenleme/tavsiye şeklinde anlamak gerekir. 

Seyyid Taleh - Oğlum Hüseyn / Həzrəti Zəhra (s) dili ilə … (Official Video)

KİLÜKAL ERBABI

 Kilükal erbabı,ilmi zahiri ve kalem zihin kuvvetiyle menkıbeleri ve ehlullah sözlerini belleyip toplantılarda bunları anlatarak malumat satarlar.Bunların beden ve kalbleri orada hazır değildir.Vehim ve hayal sahipleridir.Hiç kimseye şeriatsız hidayet kapısı açılmaz ve ruhu izafiye vasıl olamaz.İlim, şeriat,amel ve ibadet olmaksızın anladım ve buldum diyenler cümleten hayal içindedirler ki işte bunlara kilükal sahipleri denir.

28 Temmuz 2023 Cuma

HACI BEKTAŞ-I VELİ

 Hazretin zamanında salih ve alim zatların ittifakıyla yazılmış olan menkıbe kitaplarında bir kaç defa hacca gidip çoğu günlerinde oruç, namaz, niyaz, ibadet ve taat ile uğraştığı, şeriat hükümlerin son derece uyduğu yazılıdır.Onun izinden gitmeyenler nefislerinin fitnesinde kendinden geçmişlerdir.

Bugün Bektaşiyim diyenlerde şeriat emirlerine uyma pek azdır.Ancak güzel ahlak noktasında, sünniyim diyenlere artıları vardır.Sünniyim diyen ibadetler konusunda kayıtsızdır.Namaz kılmaz, oruç tutmaz ama sünniyim diyerek kendisini doğru yolda, Bektaşiyi eğri yolda sanır.

MUKATTAA HARFLERİ

 Kur'an da bazı surelerin başında bulunan harflerdir."Müteşabih ayetlerin tevilini Allah'dan başka kimse bilmez ve ilimde sebat ve metaneti olanlar biz ilimle inandık ki muhamemat ve müteşabihlerin hepsi Rab Teala tarafındadır.Bunları ancak tam akıl sahipleri tefekkür ve tezekkür eder(3/7)  

Mukatta harfleri tekrarsız 14 tür,bazı surelerin başındadır.NUN,SAD,KAF,TA-HA,YA-SİN,TA-SİN-MİM,HA-MİM,ELİF-LAM-MİM, ELİF-LAM-MİM-RA, TA-SİN-MİM. KAF-HA,YA,AYIN-SAD,  HA-MİM-AYIN-SİN -KAF,  ELİF-LAM-MİM-SAD, ELİF-LAM-MİM-RA

MANEVİ NİKAH

 Nikahda yeni bir icad sırrı vardır.Zürriyet devam eder.Ehli tevhid  nikahla kıyamete kadar devam eder.Evlenme nikahını kabul edenler manevi nikahı da kabul etmelidir.Zira manevi silsile böyle husule gelir.Manevi nikah olmasa alem halkı ruhsuz kalır,hayvan gibi olurlar.

Bir insanın tarikatta bir mürşid-i Kamile bağlanarak sülukunu devam ettirmesi manevi bir nikahtır.

27 Temmuz 2023 Perşembe

İMAN ALTI KISIMDIR

 1-TAKLİDİ İMAN:AVAMINDIR.

2- AMELİ İMAN ; DELİL SAHİPLERİNİNDİR.

3- AYNİ İMAN; MÜŞAHEDE EHLİNİNDİR.

4-KALBİ İMAN;ARİFLERİNDİR.

5-HAKİKİ İMAN ; VAKIFLARINDIR

6-HAKİKATIN HAKİKATI İLAN; PEYGAMBERLERİNDİR, ARİFLER BUNU KEŞFEDEMEZ

İÇKİNİN HARAM OLMASI

 Şarabın haram oluşu ve kötülüğü  hakkında 4 ayet inmiştir:Nahl suresinde:"Size hurma veüzüm meyvelerinden sıkıp içersiniz ve ondan güzel yiyecekler yaparsınız"(16/67) 

Bu ayette akıllarını Allah'ın kudretine bakıp düşünmekte kullanmaları için kavme emir vardır.Bu şarabın haramlığına ait bir şey olmamakla insanlar henüz onu içiyorlardı.

İkinci ayette Hz.Ömer ve Muaz b.Cebel (r.a) gibi zatlar "Ya Resulallah bu aklı kaybettiren ve hali bozan şarap ve kumardan haber ver" demeleriyle inmiştir.Bakara 2/219):Şarap ve kumardan soruyorlar; ikisininde büyük günah  ve insanlar için menfeat vardır.Şarapta şecaat, sehavat,yemeğin hazmı ve kumarda yorulmadan mal kazanmak gibi faydalar varsa da ikisininde günahı faydasından fazla ve büyüktür.Malınızdan muhtaç olduğunuzun fazlasını infak edin.İş bu infak maddesini Allah Teala sizin için merhamet ayetleriyle beyan eder ki , dünya ve ahirette en faydalı ve en zararlı olanı düşünesiniz."

Üçüncü ayet Abdurrahman b.Avf bazı kimseleri davet edip yemek yenip şarap içildikten sonra biri namazda Kafirun suresini okurken LA A'BÜDÜ MA TA'BÜDUN ayetinde "LA" yı terkle yalnız "A'BÜDÜ" okumakla Nisa suresi 43 ayeti inmiştir:Siz sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın"

Bundan sonra onu içen kimse azaldı.

Dördüncü ayet; sahabeden Uurban b.Malik , Saad İbn Ebi Vakkas hz.lerini bazı kimselerle davet edip yemek içmekte sarhoşluğu çıktığında sövüp saymaya başlar.Sa'd , ensarı hicveden bir şiir okur.ensardan birisi de bir kemikle Sa'd'ın başına vurup yarar.Sa'd Efendimize şikayete gittiğinde Hz.Ömer "Ya Rabbi şarap hakkında bize bir hüküm beyan eyle" diye dua edince Maide suresinin 90 ncı ayeti indi:"Ey müminler, şarap içmek ve kumar oynamak  ve ibadet için dikilen putlar cahiliyye zamanında kullandıkları taksim okları şeytanın habis ve murdar işlerindendir.Ondan çekininizki felah bulasınız.Zira şeytan şarap ve kumarla aranızda düşmanlık bırakmak diler ve sizi zikrullah namazdan alıkoymak ister.Bu münkeratın ayıplarını bildikten sonra bunlardan sakınmazmısınız?"

Həyatımız Hüseyn'dir | Mərsiyələr 2023 | Yığma Mərsiyələr 2023

YAZI

Hz.Adem peygamber on iki kalem üzere yazı yazdı.
Onlar şunlardır:Arabi, Farisi, Süryani, İbrani , Himyeri, Yunani,Rumi, Kıpti, Berberi, Endülüsi, Hintçe veÇince'dir. 

AŞIKLAR,

 Aşıkların sadıkların can gözleri bina olur/ Vasl-ı Hakk'a layıkların maksutları Mevla olur.

Kal eylekalbin zer gibi/ saf ol dila cevher gibi/Alçak duranlar yer gibi Arş'dan daha ala olur.

Ser ver sırrı saklayı gör,Dil kapısın bağlayı gör/ Halkı bırak Mevlayı gör,Hak cümleden evla olur.

Bakma cihanın surine,eriş tecelli nuruna/ Aşıkların her birine her Tur bir Sina olur.

Nefh etti Hak ruh Adem'e, sır kıldı onu aleme/Hakkı eriş sen ol deme bil Adem'i mana olur

(İsmail Hakkı bursevi)

NİYYET

 Tabiinin meşhur alimlerinden Tavus bin Keysan  bütün işlerini , hatta konuşmasını iyi niyet ederek yapardı.Kendisine konuş dediklerinde konuşmadığı gibi , kendiliğinden konuşmaya başladığı da olurdu.Niçin böyle yapııyorsun? diy soranlara "Niyetimi yapmışsam konuşurum" dedi.

İbn Sirin  niyet edemedim diye Hasan basri'nin cenaze namazını terk etti.

SALİH AMEL

Salih amel farzların yerine getirilmesidir.Yani Allah Teala'yahalis olan amellerdir.Ayet:"Salih amel işlesin ve Rabbine ibadette başkasın ortak koşmasın"(18/110)

Şirk ve riyayı salih amel yok edip bozar.İman kalplerde   çoğaltılan bir şeydir, onu ameller tasdik eder. Bir kimse güzel söz söyleyip amel etmezse , Allah Teala o kulunu rededer.Allah Teala amelsiz kulu kabul etmez.Kul için muhasebe vardır.Bunu gösteren ayet:"İnsanlar zannetmesin ki , biz iman ettik demeleriyle serbest bırakılır;ahd ve misak yükleriyle yani nefs, mal, nimet, cihad, ibadet ve çeşitlimeşakketle imtihan olunur ki , muhlis münafıktan seçilir, sabırla yüksek derecelere erilir"(29/2)

26 Temmuz 2023 Çarşamba

NİYET GÜNAH AMELİ DEĞİŞTİRMEZ

 Ameller üç kısımdır.Günahlar, taat ve mübahlar.Günah oln ameller niyetle değişmez."Amelleri niyete bağlıdır" hadisinin umumi manasından dolayı günah değişip taat olur zannedilmesin.Bir kimse başkasının malıyla bir fakir yedirir, yahut haram malla medrese , mektep ve mescit yaptırırsa kastı hayır olsa bile cehalettir.

NİYET

 İnsanın fiilinin , sbözünün, düşüncesinin özüdür.Efendimizden sadır olanhadislerdendir:"Dünyevi ve uuhrevi amellerin sıhhati halis niyet iledir.Her kişi için amelinden hasıl olan niyet ettiği şeydir.Hicretiyle kasdı Allah Teala'nın Resulünün rızası olan kişinin ecri Allah Teala'nın uhudesinde olur.Hicretiylekasdı dünyametaından bir şeye ulaşmak   veya bir kadınla evlenmek olan kimsenin hazzı ancak o kasteddiği şeydir.ahiret sevabından ona nasip olmaz.

"Hak Teala sizin güzel suretlerinize, mallarınıza ve ihtişamınızabakıp ahiret sevabını  vekerametini size ona göre vermez.Niyet ve ihlas yeri olan kalbinize ve şeriata muvafık salih amellerinizenazar edip sevap ve kerameti size o yüzden verir"

"Mümin kul bazı salih ameller işleyip melaike onumühürlüdefterlere yazılmış olduğu halde Hak dergahına iletirler.Hak Teala o meleklere sahifelerin bazısını bırakmalarını emreder."Zir ondaki amellerle sahibi benim vechimi murad etmemiştir.". Sonra Melaikeyeemreder "O kul için şunun ve şunun gibi güzel amel yazın" !.Melaike derler ki'Ya Rabbena , bu yazmayı emrettiğin amellerin hiçbirini işlememiştir.' Hak Teala buyurur:'onu işlemedi lakin işlemeyeniyet etmiştir'
olan bir yılda Beni israilde bir adam kum tepelerini görünce gönlünden dedi ki , eğer bu kumlar yemek olsa , onu Allah için insanlara üleştirirdim.Allah Teala o kavmin peygamberin şöylevahyetti:"Ona de ki : Hak Teala sadakanı kabul etti ve hüsnüniyetini beğendi .O kum tepeleri yemek olup onu sadaka olarak dağıtmanın sevabını sana bağışladı.

VÜCUDUMUZ BİZİM Mİ?

 Cesedimiz bizim mi? Bazı sapkın kimseler (LBGT)- özellikle bayanlar- vücud benim vücudum hiç kimse ona karışamaz! Teşhir ederim kime ne ? derler.

Gerçekten vücut bizim mi? değil.Bize ait miş gibi, irademize, isteğimize tabi imiş gibi görünsede değil.Niçin? Çünkü meydana gelmesinde bizim bir irademiz olmadı ki.Bu vücudun çalışmasını(hayatiyetini) devam ettiren unsurlar bizim değil ki.Su, hava,toprak ,ateş bizim mi? değil.Vücudu çalıştıran sistemde hiçbir müdahalemiz yok ki? Biz sadece ona zarar verebiliriz.Bu nedenlebedenimize zarar veren şeyler hep yasak kapsamına girmiştir.

Bir adam banka veznesinde çalışır.akşama kadar elinden milyonlarca para banknotu geçer.Para veznedarın değil ki? Ahmaklar aksini sanır.

25 Temmuz 2023 Salı

SEYYİD SEYFULLAH

 AŞK

Bu aşk bir bahr-i ummandır/Buna hadd ü kenar olmaz.

 Delilim sırr-ı kurandır/ bunu bilende ar olmaz

     Eğer aşık isen yare / Sakın aldanma ağyare.

     Düş İbrahim gibi nare/ Bu gülşende yanar olmaz.

Kıyamazsan başa cana/ Irak dur girme meydana

Bu meydanda neci başlar / Kesilir hiç soran olmaz.

     Hak ile hak olanlara / Kendi özün bilenlere

     Dost yolunda ölenlere / Kan pahası dinar olmaz

Bak şu Mansur'un işine / Halkı üşürmüş başına

Enel-Hakk'ın firaşına / Düşenlere timar olmaz

     Seyfullah sözünde mesttir / Şeyhinden aldığı desttir

     Divanera kalem nisttir(*) / Ne söylerse kanar olmaz

(*)  Delilere ceza verilmez


CEZBEYE İSTİDAT BULABİLMEK İÇİN

 Hak cezbesi tasavvufda ilahi bir lütuftur.bu cezbe, insan ve cinlerin amellerine denktir.(hadis-i şerif)..Talip, önce kalbini masivadan ve dünya süslerinden boşaltmadıkça cezbeye istidat bulamaz.Dünyanın faniliği ilm-i yakin ile bilinir ve cezbeden sonra aynel yakin ile müşahede olunur.Cezbe, yakınlık makamı rububiyet civarı olmakla istidatlı saliki tam açlık ve susuzluk kaplar, makamlardan hiçbir makamda kanaat etmez."Rabbim ilmimi artır"(20/114) niyazında bulunmaktan geri durmaz.Zira aşıkları, maşukun yüzünü görmekten başka bir şey kandırmaz.Cemal yüzünün görülmesi ise varlıktan eser komaz.

Bundan anlaşılır ki zahidin hakk7a vüculu ilim mertebesindedir, aşıkın ise ayn derecesinde.Aşık süvaridir, zahid piyade..Berzahların dnizi aşk gemisi ile geçilir.Zahid ehli soğuk demir döven kimse gibidir.Kişinin sırf zühd ve ibadetle laf vurması, sert olan demiri dövmesi gibidir.

24 Temmuz 2023 Pazartesi

HER ŞEYDE BİR KEMALAT BULMAK

 her şeyde bir kemalat bulmak, her şeyin güzelliğine nazar etmek insanı kamilin vasfıdır.Efendimiz SAV 'in leş olmuş bir köpeğin dişlerine dikkat çekerek diğerlerinin tiksindiği bir ortamda "Ne güzel dişleri var" buyurması ,yaratılan mevcudattaki güzellikleri arayıp ona dikkat çekmek içindir.İnsan tüm yaratılanlardan yüce bir konumdadır.Kemalat insanda toplanmıştır.Ama bir sinek insandan yüksektir; sinek uçar insan uçamaz.Karıncada kemalat vardır ki insanı kamilde bulunmaz.Her şeyin kendine mahsus bir kemalatı vardır ki insanda bulunmaz.Kemalattan hisse almamış hiçbir varlık yokturHakk7ın bilinmesi o kemal iledir.Ariflerin irfanı o şeyde kemali arayıp bulduklarındandır ki hiçbir şeye hakaret nazarı ile bakmazlar.

İNSAN DÖRT HUSUSTA MEVCUDATTAN MÜMTAZ OLDU

 İnsan şu dört nesne ile mevcudattan mümtaz oldu:Biri RUH'dur."Ona ruhumdan üfürdüm "ayeti.(15/29).Biri akıl' dır.Ruhun şerefi akıl iledir.Hak Teala'nın zatını ve sıfatını bilmek , Zat ve Sıfatına layık olmayan niteliklerden tenzih etmektir."Adem'e bütün isimleri öğretti"(2/31).eşyanın tüm isimlerini öğrenip cüzi ve külliye alim olmaktır.Bu gibi şey insandan başkasında bulunmaz.Bir diğeri İMAN'dırHak Teala'nın cemali nurunun parlamasıdır, bu iman nuru gönülde doğar zulüm ve küfrü mahveder

İnsan nüshai camiadır.Hakk'ın zatına ve sıatına mazhar olmuştur.Sair mevcudat hassaten bir isme  ve bir sıfata yahut birden fazlasına mazhur olmuştur amma insan bütün esma ve sıfata mazhardır.Cümlemevcudat insan için vücuda geldi.HakTeala insanda zahir olduğu gibi bir şeyde zahir olmadı.Şüphesiz insan cümle mevcudattan mümtüz(seçkin) oldu.

SAĞCI/SOLCU

 Elest gününde Hz.adem sağ tarafına baktığında hak din üzere olanları gördü sevindi.Soluna baktığında batıl dinler üzere olanları görüp üzüldü.Bundan anlaşılır ki Adem7in sağı lutf-u Hakka ve cemali mutlak'a mazhardır.Solu ise Kahr-ı Huda ve celali Kibriyaya dönüktür.Adem olanın sağ ve solunu fark etmesi gerekir.Sağ soldan efdaldir.Onun için hayır vehasenata bakan melek sağ yanda, kötülük ve günahlara bakan melek sol taraftadır.Kafirlerin amel defterlerini sol taraftan verilmesi onları tekzip içindir.Hz.Ali kendisiyle beraber bulunanlara ashab-ı yemin(sağcılar), haricilere ashab-ı şimal(solcu) derlerdi.

23 Temmuz 2023 Pazar

DİYANET

 Devletin din konusunda resmi bir tercihinin bulunmasının laiklik ilkelerine aykırı görülmesi ve Diyanet'in resmi din görüşü üreten değil din hizmetlerini koordine eden ve din hizmetlerinin istikrarlı ifası için gerekli pratik tercihlerle yetinen bir kurum olarak kamu kurumları arasında yer almıştır.Ancak ,idari yapı içinde yer almakla sağcı siyasilerin arka bahçesi olarak kullanılagelmiştir. 

VAHY DEVAM EDİYOR MU?

 Hak Teala azsiz olarak değer verdiği insana yaratılışında(fıtraten) Allah'ı tanıma ve bilme noktasında ihtiyacı olan donanımı vermiştir.Tıpkı sıfır bir bilgisayar'a bir takım proğramları yüklemek gibi.İnsan , İnsanları kayamete kadar hata üzerinde birleştirmeyecek ortak bir sağduya sahiptir. Bu bilgisayar'a sahip insan bu proğramlarla iş görürken aynı bilgisayarda(insanda) yeni proğram ihtiyaçları çıktığında da bunu o proğramı yazan firmalardan ücreti karşılığında internet ortamında indirip bilgisayarına kurmaktadır.Teknolojinin sürekli gelişmesi gibi, insanında düşünce yapısı gelişmektedir.ÇÜnkü Hak Teâlâ Rahman suresinde belirttiği gibi "O, her gün ayrı bir Şe'n(işte) dir" hitabında belirtildiği gibi sürekli kemalat Hakk'ın işidir.

Kur'an ilahi vahyin hitabıdır.kur'an norm kaideler metni değildir.Hitaptır.Bu hitapları (vahyi) alan Peygamberdir.bu peygamber(elçi) kendi hayatında yaşayarak bu hitabın uygulamasını göstermiştir.Biz insanlar ise o Elçi'den görerek öğrenmişizdir.

Kur'an'ın vahyi bitmiş, tamam olmuştur.Peki Allah'ın insan ile konuşması bitmiş midir? Hayır.Yaratılışta tekrar yoktur.Her canlı farklıdır.Bugünün insanının Allah ile konuşma ihtiyacı nasıl giderilecektir.Allah adamları ile bu ihtiyacı giderilecektir.Allah adamları iki kısımdır.Hayatta olanlar ve dünya hayatından gidip bir başka boyutta yaşayanlar ve dünya ile irtibatı olanlardır.Hiç kimse peygamberlere ,şehitlere "ölüdür" diyebilir mi?Hayır.Onların yaşadıkları ayet kelamı ile sabittir.Bu durumda Hak Teala insanların kolaylıkla ulaşabilmesi için Evliyasını dünya üzerinde sürekli var etmiştir.Yaşan insan nefsinin temizliğini tamamlasa Peygamberle, Allah adamları ile konuşabilir.Ancak bu hale ulaşabilmek zor olmakla yaşayan birisini bulmak daha kolay olacaktır.Böyle birileri bulunduğu takdirde vahyin hitabına muhatap olabliriz. 

22 Temmuz 2023 Cumartesi

ZİHİN İSLAMCI AMEL SEKÜLERCİ

 Bugünün müslüman tipi.Zihni islamcılık ile ameli sekülerlik şeklinde bir yaşam tarzı topluma yavaş yavaş yerleşmektedir.Körfez ülkelerine dolar bulabilmek için mesai harcayan Erdoğan,"kazan kazan" demektedir."Neyin satılacağını kendi bilmekte ve kendisi karar vermektedir."Nas var Nass" derken zihni islamcı,"kazan kazan" derke ise sekülerci.. 

BEDİR BABA

 Kayseri Pınarbaşılı Bedir baba hazretlerinin müridi Doğan kardeşimiz anlattı.babam, tarikatlar konusunda isteksiz birazda karşı idi.Bedir baba hazretleri Hatay'a yahut Adana tarafına gelmişti.ziyaretine götürmek istedim.Kendisinde kemik erimesi var idi.Annem inançlı bir kadındı.Babamı teşvik ederek "oğlunla beraber bir ziyaretine var ne olacak?" dedi.babamı Bedir baba hazretlerinin bulunduğu yere götürdüm. Hazretin bulunduğu yere gelince Baba'ma bir abdest aldırmak istedim ve onu abdest alınacak yere götürdüm.Abdest alırken babam benden şikayet ederek bana bakmıyor v.s gibi sözler söyledi.Sonra Bedir baba'nın bulunduğu odaya geçip oturduk.Bedir baba hazretleri bize bakmadan "Şikayetlenen kim idi.Yanıma gelsin" deyince babam biraz mahcup şekilde hazretin yanına vardık.Bedir baba:"Derdin nedir?" dedi. Babamda kemik erimesi var" deyince hazret belini saracak şekilde bir çuval ipi istedi.İp gelince hazret o ipe okuyarak otozüç düğüm attı.Babamın beline bağladı.Babam bir anda baygın düştü.yaklaşık 15 dakika baygın yattı Sonra ayıktı.Evimize dönerken "Dünyada iyi insanlar bitmemiş" dedi.Eve vardığımızda gecenin bir vakti annem beni uyandırdı ve kalk baban sürekli ağlıyor dedi.Vardım.Babam bir hal yaşamış:Efendimiz SAV tecelli etmiş bindiği bir atın terkisine kendisini almış cennet ve cehennemi gezdirmiş.Babam ağlamasını bitirince Hacca gitmek istediğini bildirdi.alel acele bir hafta içinde evrakları tamamlıyarak Hac vazifesini yerine getirdi.Bedir Baba'nın bağladığı ipi üzerinden çıkartmadı ve bu süreç içinde kemik erimesi durdu ve sıhhati yerine geldi.Ancak bir müddet sonra bu ipi kaybetti.Çok aradı ancak bulamadı.sonrasında babam vefat etti.

21 Temmuz 2023 Cuma

TASAVVUF/TARİKAT/CEMAATLAŞMA

 İslam Tasavvuf düşüncesi İslam7ın son derece önemli felsefi, zihni, ahlaki ve deruni boyutudur.Dinidüşünceye derinlik kazandırmıştır.Tarikat örgütlenmesini ve cemaatlaşmayı tasavvuftan ayırmak gerekir.Günümüzde ne yazıkki tarikatlaşma ve cemaatlaşma dindarlığı güzelleştirme çabasının ötesinde ekonomik çıkar ilişkisi , siyaset projesi, sosyal örgütlenme modeline dönüştü.GErçek olanların yanında sahteler mutlaka çıkar kuralı gereğince kendilerinden menkul kutsal makam ve otoriteler ihdas olunarak dünyevi projeler ortayaçıktı.Bu gelişme hem tasavvufa hem de İslam'a zarar verdi.Çünkü tasavvuf dünyevileşme ve dünya saltanatına dalmaya bir tepki olarak gelişmiştir.

DİN NEDİR?

 Din pozitif bilginin dışında  ve üstünde ona ilavedir, onu tamamlamadır. Din hayatın anlamını öğretmek, varoluşun daha geniş bir açıdan tahlilini yapmak için vardır.Din, varlığın nereden gldiğini , varoluşun anlamını, yeryüzünde bulunmamızın amacını, varlığın nereye doğru akacağını anlatır.

Dinin kaynağı kur'an ve sünnettir.

Bugün ilmi ve fikri mesele olarak kaza ve kader inancımızın, dua ve tevekkül anlayışımızın, mehdi ve mesih beklentimizin, hatta din-dünya, din-bilim,din-akıl ilişkisinin açık yüreklilikle bugün konuşulması gerekir.

20 Temmuz 2023 Perşembe

İKİ ELÇİ

Ragıb el-Isfehani hazretleri byurmuştur:"Allah insanlara iki elçi(resul) gönderdi; birinci elçi akıl , ikincisi de peygamberlerdir"

İnsana akıl, fıtrat,vicdan verdi; bu kainat içerisinde insan düşünerek doğruyu yanlıştan ayırsın, huzuru bulsun, yaratanını tanısın, hak-hukuku gözetsin ve mutlu bir hayat sürsün diye.İnsanoğluna düşünme, inanma ve irade özgürlüğü verdi; dünyaya gelen insan hayatın çeşitli engebelerine , kendi iç dünyasından veya çevreden gelen çeşitli baskılara karşı özgürce mücadele versin , kendi yolunuçizsin  ve yaptıklarının sorumluluğunu üstlensin , sınavı başardığında da bir değeri olsun diye.Peygamberler de insanoğlunun fıtri yaratılışını ve özelliklerini harekete geçirmek, asli değerlerini hatırlatmak üzere gelmişlerdir.

Akıl  ve vahiy birbiri ile çelişmez.Bilim ve din çatışmaz.aksine birbirlerine destek verirler.Dinin çağrısını kabul etmek din davetçilerinin telkinleri sonucu ortaya çıkan bir durum değildir.Dindarlık bizim özümüzde olan cevherdir.Peygamberin tebliği bu cevheri ortaya çıkartır. 

SITKI DEDE


 SITKI DEDE HAZRETLERİ.Fikri Baba hazretlerinin mürşididir.Konya üçler mezarlığında girişte sol tarafta 20 mt.içerde dedeler mezarları vardır.Sıtkı dede, Ruhi dede, Mehmet Arısoy Dede'nin kabirleri mevcuttur.
Sıtkı Dede hazretleri , Konya'da mürşidi Kamil kalmadığı için Filibe'den vazifeli gelmiştir.Konya dergaha geldiğinde manevi konumunu söylemekten hicab etmiş tam iki sene dergahın mutfağında(matbah) ahçılık yapmıştır.
 

VERGİ MESELESİ,İMAM NEVEVİ,SULTAN BAYBARS

  Sultan Baybars ve İmam Nebevi arasındaki vergi meselesi;

Tarihi geçmişte İslam dünyasında yıkımının önüne geçen iki önemli dönüm noktası var denilebilir .

Birincisi Batıdan gelen Haçlı dalgasının ana  gücünü kıran Hıttin savaşı

İkincisi de doğudan gelen yıkıcı Moğol dalgası,Yakıp yıkarak,önüne gelen herşeyi yok eden bu dalga Ayncalut savaşıyla kırılmıştır.Bu savaştan sonra Moğolllar İslam topraklarında,artık hiçbir ciddi varlık gösteremediler.Bu savaş sırasında Memlüklülerin sultanı Kutuz olmasına rağmen Baybars savaşın kazanılmasında büyük bir rol üslendi.Kutuzdan sonra Memluk sultanlığına geçince bir taraftan haçlıların son kalıntılarını,diğer taraftan Moğolların son kalıntılarını bölgeden silmek noktasında önemli roller üstlendi.

Bu derece önemli rol sahibi,aynı zamanda şöhrete sahip Baybars birgün halka yeni vergiler koyar.Gerekçe ise Moğollarla ve Haçlılarla yapılan savaş masraflarıdır.

O günün hoca ve alimlerinden bunun için fetva ister. Mevcut olanların hepsi kendilerine göre gerekçelerle bu fetvayı verirler. Belki bir kısmı korkudan belki de bir kısmı Sultandan gelen dünyalıktan dolayı.Ancak Baybarsın fetvasını beklediği esas kişi İmam Nevevidir. Çünkü ümmetin kalbinde tahtını kuran odur.Onun meşru dediği şeyi ümmet için de meşrudur.

Bugünkü Şam merkezdeki Hamidiye çarşısı yanında İlim yuvası Kuran Neveviden beklenen bu fetva bir türlü gelmez. Yönetimin ileri gelenleri bu konuda fetva için baskıya yeltenir.Ama imam bu verginin İslam hukuku hükümlerine aykırı olduğunu ve alınamayacağını,kendisinin de hiçbir şekilde bu fetvayı vermeyeceğini söyler.Sultanın veziri bunu Baybarsa illetince küplere biner ve vezirine,Neveviye verilen maaşı ve diğer ianelerin kesilmesini emreder.Ancak Vezir cevaben Nevevinin  devletten ne bir maaş ne de başka bir katkı almadığını ifade ederek,Sultanın bu baskı unsuru da işe yaramaz.Bunun üzerine Sultan İmam Neveviyi birkaç kez öldürmeye teşebbüs eder,ama her defasında Kader i İlahi buna mani olur. Baybarsın kendisi daha sonra bunu itiraf ederken,her ne zaman Neveviyi  öldürmek istesem onun yanında ağzını açmış üzerime atlamaya hazır bir aslan görüyordum der.

En sonunda Sultan Nevevi ile yüz yüze karşılaşmasında,baskıyı artırınca

İmam Nevevi Baybarsa hitaben:

Bütün Memlükilerin Mısıra geldiklerinde hiç bir mal ve mülkü olmayan köleler olduğunu.Eyyubilerin  onları köle pazarlarından para ile alarak orduda ve yönetimde istihdam ettiklerini ve bunların saltanata da bu yol ile  ulaştıklarını,şimdi ise saraylarda lüks ve ihtişam içinde,ayrıca yüzlerce cariye ve kölelere sahip olduklarını ifade eder,Bu durum sürerken halka yüklenilen yeni verginin meşru olmadığını,bütün bu saray servetinin ve lüks harcama araçlarının satılıp,hazineye konulmasını,bütün bunlar yapıldıktan sonra hazinede eksiklik kalırsa,ancak o zaman bu eksik miktar kadar halktan vergi almamın meşru olacağını söyler ve fetva talebini red eder.

Yine  o dönemlerde kendisinden sultanın yeni vergi için fetva istediği izz ibni Abdülselam da fetva vermez.Verginin öncelikle Sarayın zengin ettiği zenginlerden alınmasını ister.

Artık günümüzde ne Nebevi ve ne de İbn Abdülselam gibi dirayetli alimler varik.En doğrusunu Allah bilir ama bana göre kalan kısa ömrümüzde de çıkmayacak. Ancak Dinin özünden çıkan bu iki alimin ışıklarının gölgesinde yürüyerek şahsen ben de bir toplumun parçası olarak,ilk önce kendim ve çocuklarımın geleceği adına,belki de sadece bana ait vicdanım adına birkaç soruyu ve cevabını sesli olarak dile getireceğim.

2-Biz de İmam Nebevi gibi Sultanımıza ve çevresindeki zengin olmuş yöneticilerimize sorsak;

Size de oturmakta olduğu lüks sarayınızı satın, onun bedelini hazineye koyunuz.Hem büyük bir gelir olur,Ondan da öte sarayın günlük harcaması olan devasa bir giderden de kurtuluruz.Hani  yöneticimiz Ömer gibi olacaktı.Siz de biraz Ömer gibi olursunuz.Halk da sizi daha çabuk sever.Hem her vesileyle hergün sövüp saydığımız o eski yöneticiler dahi böyle saraylarda oturmadılar.

-şu lüks yaşam ve araba sevdasını bir yana bıraksanız,daha basit arabalara binseniz olmaz mı.Neticede ihtiyacı görür.

Dövize metelik atıyoruz,Bütün bürokratların altına Mercedes var,yetmedi şimdi çoğunda Audi hastalığı ortaya çıktı.Aklımda kaldığı kadarıyla 

Dünyada devlet bürokrasisi olarak en çok Alman arabası alan ülkeyiz. Bürokratları en çok araba sahibi de biziz.Bu savurganlığı bir zamanlar devlet bürokrasisini en iyi bilen Merhum Kamuran İnan rakamlarla ortaya koyan kitabını yazmıştı. Bu derecede bir savurganlığa Almanlar bile hayret ediyor.

-Neden bütün ülkenin ihaleleri hep bilinen beş altı şirkete gidiyor. Devletin bir liraya ihaleyle başkasına yaptıracağı işlerin dört beş liraya bu şirketlere verildiği iddiası var.Onbir milyar dolara verilen devlet garantili Osman Gazi köprüsünün ili milyar dolara yapılabileceği iddia ediliyor.Konunun araştırılması için neden araştırma talepleri hep red ediliyor.20/30 sene devlet garantisi verilen köprüden verilen taahhüt 45 Dolar civarında,şimdi günlük taahhüt edilen rakamın yarısı bile araba geçmiyor.Ayrıca geçiş ücreti Köprülere ve benzerlerine hazineden oluk oluk para akıyor.Geçiş ücreti şu an 185.TL yani  takriben 7.Dolar.Geçmeyen arabaların tüm ücretini,geçenelerin ise araba başı 45 Dolardan kalan bakiyeyibu halkın gırtlağından keserek ödüyor.Bu şirketlerin bilmediğimiz başka sahipleri ortakları mı var,onlara mı aktarılıyor. Ciddi iddialar var.Neden bu konuların araştırılmıyor.Araştırılması için verilen her teklif hemen red ediliyor .Yalan ise bu yalanların araştırma sonunda tebeyyün etmesi,iddia sahibini çürütmez mi,müttehemi de daha güçlü ve güvenilir yapmaz mı.Yoksa doğruluğun mı korkuluyor.Bakın Yusuf(A.S) kıssasında bir ibret var.Mısır vezirinin/başbakanın karısı Yusuf’un ((A.S) peşinden koşarken onu arkasından yakalamak için elbisesini tutu ve yırtılmasına sebep oldu. kocasını kapının önünde buldu.Yusuf bana yeltendi dedi,Yusuf da aksini söyledi.Kadının akrabasından bir hakem/hakim,yargı makamı olarak,delile baktı,gömlek arkadan yırtılmışsa Yusuf gerçeği,kadın yalan,önden yırtılmışsa kadın gerçeği Yusuf yalan söylemiştir dedi.Dava dosyasını önüne aldı,iddiaları delile göre karara bağladı. Neden biz de Mısır vezirinin karısının davasına bakan mahkeme kadar olamıyoruz. Bu iddialar doğruysa bu haksız üstelik bu milletin parası aktarılarak zenginleştirile bu zümreden bu paraları talep edip,almak sonra da alıp hazineye tekrar konulmasını neden istemeyelim.

Bir insan zenginse bu serveti,ya ticaret yaparak,bir şey üreterek,ya da parlak bir meslek sahibi olup ondan elde eder.Ya da babasından miras kalır.Bunun başka bir yolu var mı?

Dün bunlardan hiçbirine sahip olmayan yeni iktidar zümresinin devasa zenginliği nerden geliyor.Hangi ticaret ve üretimden,hangi parlak mesleklerinden veya hangi mirastan.Eğer bunlar şu veya bu şekilde bu zavallı halktan alınan paralardan,oluşan bütçeden değilse nereden elde edildi.Yoksa eskisi gibi devlet dilediğini zengin,dilediğini fakir mi ediyor.

Hani Ayeti Kerimede Allah”insana çalışmasının karşılığından başkası yoktur” diyordu. Bunlar şeffaf olarak servetlerinin kaynağını söyleyebiliyorlar mı?

Kanaatimce,dün şöhret sahibi Nevevi bu soruları bugün sorsaydı acaba nasıl karşılanırdı? fitne çıkaran bir unsur,alnına hemen damga vurulan bir insan muamelesi görürmüydü.

Bugün bu soruların cevabını aramak veya sormak, muhafazakar/dindar büyük camiaya çok lüks hata absürt geliyor.

Bizimkiler yıpranmasın denilip her çirkinliği  halı altına süpürmek sanırım kural oldu.

Ama benim kanaatimce halı altına süpürülen şey sadece bu çirkinlikler ve haksızlıklar değil, Onunla birlikte İslam'ın değerleri halı altına süpürülüyor. İslam'ın geleceğe bir umut olma misyonu da adım adım yok oluyor.

19 Temmuz 2023 Çarşamba

KİLİSLİ HÜSEYİN EFENDİ


 Sarı sarık sarmış olan mübarek Kilisli Hüseyin efendi'dir.2000 li yılların başında vefat etmiş, türbesi Kilis'tedir.Anlatımlara göre tarla sürer iken çok güzel bir koku duymuş, hemen pulluğu barıkmış ve o kokunun geldiği yana yürümeye başlamış, bu şekilde mest olarak Bağdat'a ulaştığı rivayet olunur.Kadiri şeyhidir.kendisine gelen insanları Şah Osman Seraceddin hazretlerine yönlendirdiği ifade edilir.Kendisi anlatmıştır ki Hz.Abdülkadir Geylani hazretlerine olan aşkı o derece ileri seviyede imiş ki tarlasına çalışmaya gitmeden her sabah tayyi mekan yaparak Bağdat'taki türbesine gider hizmet görür sonra  geri döner imiş.

18 Temmuz 2023 Salı

DİNİ KORUMAK

 Bu başlıktan ,Allah Teala'nın razı olduğu İslam dinini korumak akla gelebilir.Ancak dinin sahibi Yüce Mevlamızdır.O, dinini koruyacaktır.(Hicr 15/9).Bize düşen 'dini korumak adına' onun sahibi gibi davranmak değil , kendi hayatımıza  ve istikametimize dinin rehberliğinde sahip çıkmaktır, yani kendimizi korumaktır.Allah Teala bize 'Dinimi koruyun' demiyor "Kendinizi koruyun" diyor.(Bakara 2/24,48, 123 , İsra 17/15,Gafir 40/9,Haşr 59/9, Tahrim 66/ 6 )Dinin sahibi de mütevellisi de biz değiliz.Bizler Allah7ın dediklerini yapmak için dünyaya gelmiş, bir ağacın altında gölgelenme miktarınca kalacak sonra da dünyadan gidecek olan yolcularız.

ALLAH HAKKI/İNSAN HAKKI

 İslamın temel kavramları insan hakkına sürekli vuurgu yapmakta  ve dinin muamelat yapısı adeta Allah ve kul hakkının korunması üzerine oturmaktadır.Allah hakkı ile kul hakkı kıyaslandığında kul hakkı sorumluluk açısından daima Allah hakkında nönce gelir.Allah hakkının ihlalinin Allah7ın rahmeti ve lütfuna göre muamele göreceği, fgakat kul hakkının ihlalinin ise - hak sahibi affetmedikce- hiçbir şekilde hesapsız kalmayacağı, cezasız bırakılmayacağı yönündedir.İslam dini sadece teorik ilkelerden ibaret değildir.İbadet kabilinden fiillerle de sınırlı değildir.Dindarlık insan ilişkilerinin tamamına yansır.beşeri ve ahlaki davranışlar yanında tabiat ve eşya ilişki biçimi de dindarlığın konusudur.Böyle olduğu içinde dindarlık , ibdetler  bütününü yerine getirmek olarak değil, inanç bağının gereğinin hayatın bütün alanların yansıtma bilinç ve sorumluluğu olarak anlaşılmalıdır.Bu bağlamda 'dindar' nitelendirmesini sadece dinin ibadetlerini yerine getiren yasaklarından kaçan değil, bunu yaparken aynı zamanda Allah'a, insana , topluma ,dünya(tabiata) karşı üstlendiği sorumluluğa göre davranan kimseler için kullanmak gerekir.

DİN KÜLTÜRÜMÜZDEKİ KAVRAMLAR

Dinimizde, dindarlığın kemalini ve özünü anlatan kavramlar mevcuttur.Bunlar;

TAKVA ;Kendini her an Cenab-ı Mevla'nın huzurunda bilmenin verdiği derin saygı ve sorumluluk duygusu , hatalarından dolayı O' nun huzurunda mahcub olma endişe ve çekingenliği,

İHSAN ;Her zaman Yüce yaradımızın huzurunda olduğumuz bilinci,

HİKMET VE İRFAN ;bilinen doğruların özümsenmesi ve hayat tarzına dönüştürülmesi..

İslamın ilk yıllarında Cibril'in Hz.Peygamberin bulunduğu meclise geldiği ve sahabenin yanında Efendimize sorulu cevaplı bir müzakerede bulunduğu rivayet edilir.Bu müzakerenin amacı İslam7ı anlamamızın belkemiğini teşkil eden üç temel kavramı öğretmektir.İman , İslam ,İhsan..İman, Allah7a inanmadır.İslam, Allah'ın emir ve yasaklarına uymadır.İhsan ise her an Allah7ın lütfu ve murakabesi altında olduğumuzu bilerek  o bilinçle yaşamadır.İhsan ahlakın ve dindarlığın kemalidir. 

DİNİ ÇOĞULCULUK

 Aynı dine mensup insanlar içinde farklılıklardır.Meşrep, mezhep v.s gibi farklı davranış Yaratıcının muradıdır.Sosyal barışın teminatı olan , ilahi iradenin tüm insanları tek bir din üzere toplamayı murat etmemiş olmasıdır."Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündeki insanların hepsi iman ederdi.Yoksa sen inanmaları  için insanlara zor mu kullanacaksın?"(Yunus 10/99). bu mealdeki ayetler bir taraftan dini çoğulculuğun kaçınılmaz bir durum oluşuna işaret ederken , diğer taraftan insanın din gibi hayati bir tercih konusunda bil özgür bırakıldığı ve özgür iradenin ne denli önemli olduğunu anlatır.

Kur'an , Tevret ve İncilden bahsedip Yahudi ve Hırıstiyanların kendilerine inen vahiy ve ahkamla hükmetmesini emreden ayetlerin akabinde gelen "Her biriniz için ayrı bir şeriat , yol ve yöntem verdik.Şayet Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı.Fakat size verdikleriyle sizi denemek istedi.Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışın.Hepinizin dönüşü Allah'a dır(Maide 5/48) 

Toplumsal barışın gereği olarak dinler arası çoğulculuk mevcut olduğu gibi din içi çoğulculukta bir zarurettir.Müslüman toplumlar bu hususta daha hassas ve duyarlı olmalıdır.

17 Temmuz 2023 Pazartesi

Tarikatların Tarihi ve Bugünü - Sesli Kitap

DİL VE RENK FARKLILIKLARI

 Kur'an-ı Kerim de insanlık dünyasındaki dil ve renk farklılıkları, Allah7ın varlık ve kudret işaretlerinden biri olarak gsterilir((Rum suresi 30/22).Keza insanların farklı millet ve kabilelere ayrılmış olmasının ayesi tanışma, tanıma ve ortak bilinç gbi geniş bir anlam yelpazesine sahip bir kavram olan "tearüf" ile açıklanır.(Hucurat 49/13)..Kur'an da "Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı" denilip her bir topluluğa ayrıbir yol yöntem, hukuk düzeni(şeriat) verildiği, bununla farklılıkların birbiriyle hayırlı işlerde yarışmasının hedeflendiği belirtilir.(Maide 5/48).Bundan anlıyoruz ki farklılık  düşmanlık sebebi değil zenginliktir.Başka bir ayette "Rabbin dileseydi insanları elbette tek ümmet yapardı.Ne varki onlar farklı olmaya devam edeceklerdir.Ancak Rabbinin rahmet ettikleri müstesna.Zaten O, insanları bunun için yarattı"(Hud 11/ 118-119)buyrulması insanların  ve toplumların sadece maddi/görünür yönlerden değil , bilgi, kültür,algı, duygu estetik gibi yönlerden de farklı olabileceğine , bunun ilahi planlamanın dahilinde görülmesi gerektiğine işaret eder.

HAMİLE KADINLAR ULTRASON ÇEKTİRMEYİN

 Nazım Kıbrisi hazretlerinin tavsiyesidir.Hamile kadın doğum yapana kadar asla ultrason çektirmesin.çünkü ultrason hadisesinde Yahudi parmağı mevcuttur.bu bebeğe ve anneye zarar vermektedir.Yeni doğmuş çocuğa hazır mama vermeyin.Bir aylık olduktan sonra  inek sütünü suyla karıştırıp verin.

DOĞUM SANCISI İLACI

 Bu tarifi Osman Seraceddin hazretleri müritlerine söylemiştir.Kadın hamile olduğunu anladıktan sonra dik söğüt ağacının yaprağından üç tanesini ezerek sıcak suya karıştırıp içer ise doğum sancısını hiç hissetmez.Ayrıca bu yapraklar mide  hastalıklarına iyi geldiği gibi asabiyeti olanlara da faide vermektedir.kadın doğum yapana kadar bu tarifeyi uuuuygulayack.mide ve asabiyet için ise bir ay devam ederse İzni hakk ile şifa bulur.Söğüt ağacı iki türlüdür.yaygın olanı yapraklarını aşağıya sarkıtan salkım söğüt ile yaprakları yukarı olan dik söğüt ağacıdır.Tavsiye edilen ağaç dik söğüt ağacıdır.Eğer söğüt yapraklarını dökmüş ise ağacın kabuğu da aynı işlevi görür.Dik söğüt ağacının yaprağı mart ayından başlayarak sonbahar sonunakadar devam eder.


VAHAP YAMAN-YAŞANMIŞ BİR DERS HİKAYESİ

 Yaşanmış bir ders hikayesi

25 kişilik bir gruba işyeri sahibinin ricasıyla her hafta ders anlatıyorum. Çalışanlarla hemen kaynaştık. Ben onları pek sevdim. Onlar da beni. Ders bitiminde de farklı konularda muhabbet ediyoruz. 

Aradan 2-3 ay geçti. Konumuz helal kazanç, asgari ücret, gelir adaletsizliği, paylaşmak, infak etmek.

Çeşitli sorular geliyor. Şikayetleri var. 

Maaşlarının yetmediğinden, çok çalıştıkları halde ihtiyaçlarını karşılayamadıklarından bahsettiler. Maaşlarını sordum. Pek fazla almıyorlardı. Gerçekten üzüldüm. 

Onlara dedim ki; sizler işyerinize kendi işiniz gibi sahip çıkın. İş yeri size emanet. Emaneti iyi koruyun. Patronunuza da sizin gelirinizin artırılması ile ilgili konuşacağım.

Bu şikayetleri dinlerken birden içinizde kaç kişi sigara içiyor diye soruverdim. İstisnasız hepsi içiyordu. Sigara fiyatlarını bilmediğim için en ucuz sigara kaç lira diye sordum. Fiyatı oldukça yüksekti. Her gün içiyor musunuz dedim. Evet dediler. Yani haftada en ucuzundan 300 lira mı sorusuna evet cevabı aldım. 

Bir soru daha sordum. Mahallenizde veya çevrenizde hiç kimseye yardım ettiniz mi? Yardım edeniniz var mı? Yüzüme garip, garip baktılar. Nereden çıktı bu soru dercesine... 

Biz ekonomik sıkıntımızdan bahsediyoruz. Hoca bize başkasına yardımdan bahsediyor.

İlave ettim. Her hafta sigaraya en az vereniniz 300 lira veriyor.

Ben sormaya devam ettim. Acaba sizin günlük 5 liranıza 10 liranıza ihtiyacı olan var mı diye düşündünüz mü?

Sonra, hafta 7 gün değil de 8 gün olsaydı sekizinci gün de sigara alacak mıydınız? 

Evet dediler.

O zaman ben haftayı sizin için 8 güne çıkarıyorum. Sekizinci günkü alacağınız sigaranın parasını haftada bir gün, birisine yardım için verin. Mahallenizdeki, çevrenizdeki yardım bekleyenleri soruşturun, bulun onlara yardım edin dedim.

Derin bir sessizlik ve sükut ve şaşkınlık vardı ortamda... Dersi tamamladık. Ayrıldık.

Aradan dört beş hafta geçmişti. Derse katılanlardan bir kişi söz aldı. 

Başladı anlatmaya; Hocam geçen haftadan beri çok mutluyum. Adeta sevinçten uçuyorum. 

Hayrola dedim. 

Çok büyük bir iş başardım. Sonunda da hüngür hüngür ağladım. Çünkü geçen hafta, günlük sigara param kadar yardımda bulundum. Bunu iki haftadır yapıyorum. 

İki haftadır da yardım ettim diye ekonomik sıkıntıya düşmedim. Hiçbir şeyim de eksilmedi. Tam tersi çok mutluyum.

Nasıl oldu diye sormama fırsat vermeden anlattı. Eşimden dul bir kadının evinin adresini öğrenmesini istedim. Fırından da sigaraya verdiğim para kadar ekmek aldım. Çekine, çekine dul kadının evinin kapısını çaldım. Ekmekleri kapının önüne bırakarak adeta kaçtım. İki haftadır böyle yapıyorum. Bu hafta ekmeğin yanına biraz peynir alacağım ve bu sefer kapının zilini çalıp kaçmayacağım. Selam vereceğim. Hatırını soracağım. Çocuklarını kucaklayacağım. 

Kendi evime döndüğümde çok mutlu görünüyormuşum ki, eşim ve çocuklarım bey, baba sana neler oluyor. Çok sevinçli ve mutlu gözüküyorsun. Piyango mu çıktı? Maaşın mı arttı? Ustabaşı mı oldun? Diye sorgu sual ettiler.

Ben ise yaptıklarımı anlattım. Mutluluğum bundan dedim. Eşim, ben, çocuklarım sevinçten hep birlikte başladık ağlamaya...

Hocam ben yeni doğmuş bir adam oldum. Bir işe yaradığımı anladım. Birisinin derdini sormayı ve yardım etmeyi öğrendim. 

Anlattığın dersleri pek fazla anlamıyordum. Ancak yardım etmeyi çok iyi anladım. Teşekkür ederim dedi.

Onun bu anlatımından hepimiz etkilenmiştik. Hüzünlendik, mutlu olduk. Karışık duyguları beraber yaşadık.

Hocam dedi “vermek para ve imkan işi değil, gönül işi” derlerdi de üzerinde pek fazla düşünmezdim, anlamazdım. Para olmadan nasıl yardım edilir ki derdim. Şimdi bunu çok iyi anladım.

Üstelik iki haftadır evimde hiçbir şey eksilmedi. Aksine sevinç ve mutluluk geldi. Evimizdeki gerginlik kayboldu. Hanımın ve çocukların şuyumuz eksik, buyumuz eksik istekleri azaldı. Küçük kızım beş lira getirdi. Baba teyzeye benim için de bir tane ekmek alır mısın dedi. Çocuklarımın da çok mutlu olduğunu anlattı.

Bu arkadaş iş yerinde bir çığır açılmasına vesile oldu. Bazı arkadaşları da bu durumdan etkilenmişler ve onlar da kendi çaplarında yardımlara başlamışlardı.

Bu küçük hikayeyi anlatmamın sebebi bizlerin imkanlarını bekleyenler var. 

Bu imkanlarla hayatlarını devam ettirecekler var. Bunları arayalım. Mutlu edelim. 

Kimsesiz olmadıklarını, kardeşleri olduklarını hatırlasınlar.

Hem kendinizin, hem de bir kaçınızın bir araya gelerek mahallenizde sizi bekleyenleri hatırlamanızı ve onların hatırlanmasına yardımcı olmanızı istiyorum.

Veren eller olabilmek dualarımla!

Not: Bu yaşanmışlık hikayesini patronlarına anlattım. Patronları da onların maaşlarını artırdı.

Vahap Yaman

HİDAYET TUZCU -FİKRİ BABA'DAN DEVAM EDENLERDEN.

Hidayet TUZCU..Fikri Baba hazretlerine hizmet eden bu zat halen Ankara'da yaşamaktadır.Yaşı  95 olup halen zindedir.Fikri baba hazretlerinin ses kayıtlarının kendilerinde olduğunu ifade etmişti.İnşaallah bu kayıtları gönderirse blogda yayınlanacağız.Hidayet efendinin ilahi kaydını bizlere ulaştıran İlhan Bakar kardeşimize teşekkür ederim.


15 Temmuz 2023 Cumartesi

DEVLET ELİYLE DİN TERCİHİ DAYATMASI

 Türkiye'nin Osmanlı'DAN BU YANA YAŞADIĞI DENEYİMLER GÖSTERMEKTEDİR Kİ DİNİN TEMEL AMACINA UYGUN OLARAK BİR TOPLUMDA BARIŞ VE ESENLİK KAYNAĞI OLABİLMESİ VE İNSANLARIN HUZUR VE GÜVEN İÇİNDE YAŞAMASINA KATKI SAĞLIYABİLMESİ İÇİN GÖZETİLMESİ GEREKEN İLK TEMEL İLKE , DİN KONUSUNDA MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ FARKLI ANLAYIŞLARDAN BİRİNİBAŞLI BAŞINA BİR DEVLET VE SİYASET TARZI HALİNE GETİRMEMEK VEYA DEVLET ELİYLE "DOĞRU DİN ANLAYIŞI BUDUR" DİYEREK TOPLUMA BİR DİNİ GÖRÜŞ VE TERCİH DAYATMAMAKTIR.çÜNKÜ BU YAPILDIĞINDA HEM DİNİ DEĞERLER AŞINMAKTA HEM DE DİNİ İNANÇ VE KİMLİKLER KESKİNLEŞEREK AYRIŞMA VEÖTEKİLEŞTİRMENİN EN GÜÇLÜ MOTİVASYONU OLMAKTA, SORUN ÜRETMEYE BAŞLAMAKTADIR.

Devletin dini ADALET olmalıdır.Devletin temel gayesi ülkede adaleti , hak ve hukuku sağlamak, insanların barış ve huzur içinde yaşamasını temin etmektir.Devletin inanan-inanmayan , şu veya bu görüşteki insanlara eşit mesafede durması , kamusal hayatı kişisel veya mezhebi inançlara göre değil objektif ve herkes için geçerli olabilecek ilkelere göre düzenlemesi şarttır

DİN İÇİ ÇOĞULCULUK

 Müslümanlar dün olduğu gibi bugün de her ne kadar aynı dine , aynı kitaba  ve peygambere inansalar da sadece mezhip ve meşrep olarak değil, dinlerini anlama  ve yaşama, din ile hayat arasındaki bağlantıyı kurma tarzlarıyla da birbirinden farklı eğilimlere ve tercihlere sahiptirler.Geniş islam coğrafyasında on dört asırlık dini geleneğin her bir bölge ve kesime farklılaşarak intikal etmesi  ayrıca her ülke ve toplumun son ikiyüzyılda içinden geçtiği kendine özgü şartları günümüz Müslümanları arasında din içi çoğulculuğu  ve çok sesliliği artıran önemli etken olmuştur.Bu yadırganacak durum değil, doğal ve kaçınılmaz sonuçtur.Bu nedenle, Müslüman toplumlarda din konusunda farklı anlayış ve yorumların olmasından korkmamak , hatta bunu bir zenginlik saymak gerekir.Ayrıca bu çeşitlilik iyi yönetilemezse , aynı zamanda iç çatışma ve ayrışma sebebi, sosyal birlik ve bütünlüğü tehdit eden bir hal de alabilir.Anılan çeşitliliğin ve çoğulculuğun iyi yönetilebilmesinin bir şartı da din ile devlet ilişkisinin nasıl olması gerektiği konusunda zihinlerin netleşmesi, retorikten uzak, gerçekci bir bakış açısının oluşmasıdır.

DEMOKRASİ DİN DEĞİLDİR

 Demokrasi bir uzlaşma yöntemi, bir toplum biçimidir; bir değer kaynağı bir din değildir.1215 Mağna Carta'dan itibaren demokrasinin Batı'da uzun bir geçmişi var, nice kavgalar verildi, sonuçta belli bir demokrasi kültürü oluştu.İkinci dünya savaşında yaşanan acılardan sonra toplumlarda farklılıklara tahammül , barış ve uzlaşı arayışı , bunun neticesinde de demokrasi fikri güçlendi.Demokrasi batı kültürü ve tarihiyle iç içe bir kavramdır.

İslam dünyasında dinrdarlık anlayışı şekil ve katı gelenek içine sıkıştığı sürece günümüz islam ülkelerinde bir çok istisnaları ve "ama" ları olan bir demokrasiye geçit verebilir sadece.Bu da kayıtlı, şartlı ve sınırlı eskilerin tabiriyle meşruti demokrasi demektir.Bu kayıt ve şartlar genellikle özgürlük ve eşitlik alanlarında yoğunlaştığından , Batı demokrasi kültürü bunu bir demokrasi olarak kabul etmemektedir. Ancak batı toplumundaki uygulamadaki sorun ve çelişkiler ise müslümanlarca "tam demokrasi olamayacağı" tezini kuvvetlendirmektedir.

"İslam referanslı demokrasi ve siyaset" modeli dış algı yaşamasının yanı sıra içeride arzu edilen sonucu vermesi de kolay değildir.Çünkü demokrasinin temel kavramları konusunda güvence veren , öngörülebilir bir çizgiye sahip olmasını sağlayan bir geçmişi ve geleneği yoktur.

İslam öğretisine egemen olan zahiri ve selefi din yorumu , yorum geleneğin zayıflatmış, İslamın evrensel /kuşatıcı mesajını ikinci plana itmiştir.

KAMUSAL ALANA İLİŞKİN DİNİ ÖĞRETİLER

 Kamusal alana dair dini öğretinin ana gövdesi klasik dönem dediğimiz Müslümanların dini kimlikleriyle hakim unsur olarak aynı zamanda yönetici olduğu , ülke kavramının din mensubyete dayandığı , hak ve özgürlüklerin buna göre belirlendiği Emevi-Abbasi döneminde oluşmuştur.Bu bilgi ve olgular sonraki dönemlerde dini ilimlerin ana eksenini teşkil etmiş , eğitim ve öğretim malzemesi olarak hep ağırlığını korumuştur.

Hak teala zamanı mükemmelleştirmektedir.Bu kemalat hayatın her safhasında kendini hissettirmektedir.Olayı sadece alet, edavat,makine , teknoloji v.s olarak algılamamılıyız.Düşünce dünyamız da bu gelişme kanununa tabidir.Kemalata ayak uyduramayanlar modası geçmiş konumdadırlar.Günümüz islam uleması itikat ve ibadet alanında rahat konuşabilirken , insan hakları, hak ve özgürlükler, ötekinin/azınlığın hakkı, ekonomi, kamusal hukuk, aile/evlilik/çok evlilik gibi birçok güncel konuda hem iç dünyasında hem söyleminde gel git yaşamaktadır.Bu durumları şahsi bir kusur olmayıp , yaklaşım ve yöntemin yol açtığı zorunlu bir sonuçtur.İslam siyaset düşüncesi ve demokrasi konusundaki kafa karışıklığı da bu yüzdendir.

SÜNNETULLAH

 "Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe , Allah onlarda bulunanı değiştirmez"(Rad suresi 13/11).."İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu;böylece Allah - dönüş yapsınlar diye - işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor"(Rum suresi30/40)

14 Temmuz 2023 Cuma

İSLAMİYETİN SİYASİMODELİ VAR MIDIR?

 Yoktur.İslamiyetin bir siyasi modeli, demokrasiyi öngörme, emretme veya reddetme gibi bir konusu olamaz.Krallık, cumhuriyet, demokrasi gibi yönetim modellerini beğenme de reddetme de İslam'ın doğrudan ilgi alanına girmez.İslamiyet evrensel bir dindir ve kıyamete kadar devam edecektir.O müslümanlara şekil olarak herhangibir siyasi rejim dayatmaz veya önermez.Din açısından birinci derecede önemli olan, toplumların krallıkla veya babadan oğula geçen saltanatla mı yoksa seçilmiş şahıslarla mı yönetildiği , alt tabakadan gelen bir kişinin mi aristokrat birinin mi yönetici olacağı değil, nasıl yönetildiğidir.Din açısından önemli olan adalettir, adaletin gerçekleştirilmesidir.Önemli olan haktır, hakikattır., doğrunun egemen olması; zulmün , haksızlığın olmamasıdır.Barış ve güven içinde insanların yaşaması, kanun önünde eşitlik , açıklık ve şeffaflık , keyfiliğin olmaması, insan onur ve haklarının korunması gibi temel ilkelerdir.Bunu kim sağlıyorsa islam onu alkışlar, kim yapmıyorsa onun karşısında olur.Temel ilkelerin esas alınmadığı yönetimin ismi ne olursa olsun islam onun karşısındadır.sırf isme ve şekle  bakarak bu yönetim biçimini onaylamaz.

Bu ilkesel yaklaşım ve bakış açısını yanlış anlaşılmaması  için örneklendirirsek,mesela yöneticinin seçimle iş başına geldiği , parlementonun çalıştığı demokratik bir ülkede "islam devleti" adını alan bir cumhuriyette  veya dinin hükümlerinin(şeriatın) uyguladığı iddiasını taşıyan bir krallık sisteminde hukukun egemenliği,kanun önünde eşitlik, temel hak ve özgürlüklerin korunması, bağımsız yargı, açıklık, hesap verebilirlik ve denetim gibi kamu hayatının adaletle işlemesini sağlayan unsurlar yoksa İslam dinin bu yönetim biçimini sırf isme ve şekle bakarak onaylayacağını düşünebilir miyiz?Bu amaçların gerçekleştiği bir başka siyasal rejimi ise sırf adına bakarak reddedebilir miyiz? Keyfiliğin, haksızlığın  ve hukuksuzluğun bulunduğu , insanların adalet, güven ve huzur içinde yaşamadığı bir toplumda yöneticilerin din adına hareket etmesi  veya din adamları olması , o yönetimin meşruiyetini sağlar mı? Bu soruları açık yüreklilikte tartışmak gerekir.

İSLM DİNİ MÜSLÜMANLARLA PERDELENMİŞTİR

 bu sözü Mısır alimleri sıkca tekrarlarlar.EL İSLAMÜ MAHCUBÜN BİL MÜSLİMİN"iSLAM DİNİ MÜSLÜMANLARLA PERDELENMİŞTİR.

Az bir bedel karşılığında Kur'anın hükümlerini satanlar, Siyasi iktidara yaranmak  ve dünyalık elde etmek için onları öven din adamları, Dinin hükümlerini yaşamayan ancak dilden düşürmeyen sahtekarlar İslam'a gölge düşüren ve onu perdeleyen bedbaht kimselerdir.Bu kötü örnekler sebebiyle din kötülenmiş,uzaklaşma başlamış ve gidişatın gökülüğünün sebebi olarak din görünmüştür.

13 Temmuz 2023 Perşembe

MENZİL ŞEYHİNİN VEFATI

 Bloğun önceki yazılarında şu görüşe vurgu yapılmakta idi.Necib Sultanımın ifadesi ile"2023 yılında sahibüzzaman zuhur edeceğinden" 2023 YILI HADİSELERİ  çok önemlidir.Şeriat ve tarikat özü itibarı ile bugün yaşanmamaktadır.siyasi iktidarlarla kurulan ilişkiler, tarikat mensuplarını zühdden uzaklaştırmakta devlette bir geçim kapasını açan yer olarak görülmektedir.Bu özden uzaklaşma, bir çok sahte insanın sahneye çıkmasına sebeb olmaktadır.Menzil şeyhleri seyyiddir.Yeni başlayacak hakikat döneminde gelecek olan zata karşı perde olmaması için maneviyat dünyamızda bilinen kişiler yakın zaman içinde dünyadan göçmektedir.Yerine yenileri gelse de sistem bölünmeye doğru gitmektedir.

10 Temmuz 2023 Pazartesi

CEZBE VE AŞK

 CEzbe, aşığın batının elinde olmaksızın Hak tarafına yönelmesidir.Hak cezbesinden burat aşktır.Aşkın harareti ateş gibidir , bu özelliği ile masivayı yakar..Onun için aşk ile bir anda hasıl olan mana , mücahede ile yıllardır elde edilemez.Zira mücahedede incizap(çekilme) yoktur.Mücahede uhrevi incizap elde etmek içindir.İncizap olmayınca gönüldeki masiva ipi kesilmez ve hakiki ihlas rütbesine erişilemez.Cezbe bir iksirdir ki değersiz vücut onunla halis altın olur.Büyük amelden hasıl olan bir damla iksir dünya dolusu bakırdan yeğdir. zira iksir cümlesini altına çevirecek özelliktedir.Dünya dolusu altını olan kişi  bakırı olandan zengin ve  saygındır.bu nedenle müntehilerin bir kere zikrettiği, mübtedilerin ve mutavassıtların yüzbinlerce zikrinden daha efdal ve sevaplıdır.Onların uyku ve nefesleri zikir ve ibadettir.Halis altın toprakta çürümediği gibi onların cesetleride topraktaçürümez.

İNSANLAR İKİ SINIFTIR

 Yaratılışta bir olan insan nesli marifet ve kemalde bir değildirSufiler insanı ikiye ayırırlar:Adem-i hakiki ve Adem-i tabii..Mümin ve kafir de Allah der ancak arada meratip(derece) vardır.Mümin gece gündüz sıdk ile Allah der iken Kafir ' in Allah demesi şirk ve inkar iledir.Müminler ademliğini bildi adem-i hakiki oldu.Kafirler, inkar edip Hak rahmetinden uzak ve ayrı oldular.

Münkirler için kur'an şunu der:(7/179)."Allah Teala'nın insan ve cinden cehennem için yarattıklarıdır.Kalbleriyle hayır ve hidayeti bilmezler.Yani Hakkı anlayıp teveccüh etmezler ve gözleriyle Hak Teala'nın mahlukatına değer vermezler, kulaklarıyla Hak kelamını ve kur7anı işitip öğüt almazlar.Onlar dört ayaklı hayvan gibidir ki, ancak yemek ve içmeye meşgullerdir.Belki hayvandan daha ziyade delalettedir ki hayvanlar fayda ve zararı bilirler, bunlar kendilerine zarar olan ateşe koşarlar.Onlar küfür ve şirkin zararından gafillerdir."

ADEM'E GEL, ADEMİ BUL. ADEM İSEN ADEM OL.

9 Temmuz 2023 Pazar

İNSANIN ŞEREFLİ KILINMASI

 Hak Teala buyurur:"Allah Teala insanoğlunu sair hayvanat üzerine mükerrem etmiştir.Karada hayvana ve denizde gemiye binmekle, temiz yiyecek ve içecekle rızıklandırır ki yaratıklarının çoğunun üzerine ademi üstün kıldı"(17/70)

Adem'in sair hayvanattan mükerrem olması;"Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık"(95/4) ayetine göre güzel suret, dengeli bir mizaç, mutedil boy ve temyiz(ayırt etme yeteneği) ve nutukla tefhim(konuşarak anlatma) ve cümle hayvanatı zabt ve üzerlerine tasallut(hükmetme) gibi şeylerdir ki sayıya gelmez.

TEVBENİN İÇERDİĞİ MANALAR

 Hz.Ali efendimiz buyurur:"Tevbe altı manayı içine alır ki, geçmiş günühlara pişmanlıktır.Kaçırdığı farzları iade etmektir.Haksızlığa uğramışlara hakkını geri vermektir.Nefsine taatı gerekli kılmak ve ona taat acısını tattırmaktır ve her gülmesine karşı ağlamaktır.

ALTIN VE GÜMÜŞ'E HİTAP

 Hz.
Ali efendimiz bir gün halifeliği zamanında beytülmalün taplandığı yere girdi.Toplanmış olan altınları ve gümüşleri gördüğünde dirhem ve dinarla ilgisinin olmadığını işaret etmek için şöyle buyurdu:"Ey sarı ve beyazlar başka kimseleri iğfal edin" 

Hak Teala Kur'an da buyurmuştur:"İNNELLAHE LA YUHİBBUL FERİHIYN" 28/76 "Allah sevinenleri sevmez" ayetindeki sevinenler dünya süsleriyle sevinenlerdir.Bu muhabbetullah'a manidir.Mal ve evlat çokluğu şeref ve kerem değildir.Hak Teala rızkı nasıl dilerse öyle verir.Asi olan birisine ziyade(bol) verir, itaatli kuluna noksan verir.bazende aksi üzre verir.Bu kerem değil ancak meşiyyettir

Cenabı peygamberimizin bazen açlıktan karnına taş bağlar imiş.ki açlıktan yürek beri ola

8 Temmuz 2023 Cumartesi

EBU NÜVAS/ÖMRÜNÜ GÜNAHLA GEÇİREN ŞAİR

 Ebu Nüvas adlı meşhur şair ömrünü günah işlemekle geçirmişti.Ölümünden sonra rüyada göründü:

-"Hak Teala sana ne etti?" diye kendisine soranlara demiş ki;

-"Affedip yarlıgadı.Çünkü cihar yar-ı güzin ve diğer rehberi sahabe hazretleri haklarında şu dört beyti söylemiştim:"Efendimizin  mağara yoldaşını sevdiğim gibi Ebu Hafs ve onun taraftarlarını seviyorum.Onların sevgisinden sonra da Ali'den razı olmuşumdur.Hz.Osman'ın evinde katledilmiş olmasına razı değilim.Bana göre bütün sahabiler ilimde kendilerine uyulacak kimselerdir, bu sözde utanılack şey var mı? Yarabbi ben onları seviyorum; Senin vechinden başka bir şey olmayan o gün beni ateşten azad eyle"

FATİHA'NIN FAYDASI

 Fatiha okumanın faydası ölüye mi? diriye mi? şeklinde bazen konuşmalar olur.Fatiha doğrudan doğruyadiriye (bize) dönüktür.O halde ölüye niçin okunur? Ölüye ne faydası vardır?

Ölüye bunun faydası bunu bize okutmaya  ve bunu okuyup düşündürmeye vesile olduğu içindir.Ölü adeta bize muallimlik yapıyor, dersimize çalıştırıyor.

Fatihanın faydası okuyanadır.

MUTASAVVIF KİMDİR?

 Mevcutken şeriatta feraizin kazası/ Gafil geçen bir ana yoktur asla rızası

Namaz kılmaktan murat, yatıp kalkmak değildir,/Uluhiyetin Rab'da tesettürü demektir

Sanma sakın sen savmı, iç çekip perhiz etmek/ Oruç tutmak azizim, dostla halvet etmektir.

Hacca gider daima, yolluğun temin eden / Oraya gidip gelmek bir gönüle girmektir.

Zekat tamam olur mu, üç beş kuruş germekle/ Zekat kırık kalpleri ihya edebilmektir.

La ilahe illallah,Muhammed Resulullah/ Zahir ile batına birdir, diyebilmektir.

Şevket Pir'e "Hu "deyip doldu gönül yaş ile / Bütün efalden garaz , dostu bilebilmektir.

Şevket Turgut ÇULPAN)

KUR'ANIN HER AYETİ ÇALIŞMAYI VE GAYRETİ TALİM ETMEKTEDİR

 Kur'an okunup amel edilmek için izhar olduğu halde, biz onu yalnız okur ve ruhaniyetinden medet umarız.Düşünmeyiz ki, umduğumuz bu medetbeşeriyete ancak ameli ile tecelli edebilir..Bu sebeble dinimiz pasif bir din olmayıp , aktif olduğuna inanmışx bir surette müddei(iddia sahibi) olabiliriz.Zira, kitab'ımızın hemen her ayeti müminlere çalışmayı ve gayreti talim ekmektedir.

Kufr'an aynı zamanda terbiyecidir.Bu terbiyeciliği direkt olarak insanlara olduğu gibi endirekt olarak yani insanlar vasıtasıyla da bütün mahlukata ve alemlere şamildir.

"Biz dünyayı altı günde yarattık.Yedinci gün arşı ferş ettik" ayeti göstermektedir ki "kemal" için seyir esastır.

Kekamül kıyamete kadar devam edecektir.Çünkü Hak teala her gün ayrı bir şe'n=işte dir.

7 Temmuz 2023 Cuma

PİRAN

 Piran, zikr-i Muhammedi'nin nağmeleridir.Nasıl her nağmen ve her makam her kulakta başka bir incizap yaratırsa , Piranın da fertler üzerinde ayrı ayrı bir incizap yaratacakları muhakkaktır.Ancak musikide hiçbir makam birbiriyle "Bu daha güzeldir, bu daha hoştur" gibi bir tefrik ve ayrım kabul etmezse Piran ve vaz ettikleri tarikatlarda aynen tefrik ve ayrım kabul etmez.Zira hepsi sırrı vahdetin bir makamıdır.Piran kevser havuzunun muslukları gibidir.Hepsinden akan ab-ı kevserdir.

İNSAN

 Allah, insanı emin bulduğu için sırrını teslim etti.Bu emaneti hüsnü muhafaıza etmesi için de aklı, fikri, zekayı, muhakemeyi  ve mantığı ihsan ederek ona ihtiyar tanıdı.Öyle bir ihtiyar tanıdı ki , doğru ve eğriyi tamamen açıklayan Kur'an'ı da talim ettirerek.Artık insan olan gerisini düşünsün.

6 Temmuz 2023 Perşembe

ALLAHÜ AZİMÜŞŞAN YALNIZ RAHMETTİR

 Allahü azimüşşan da sırf rahmettir.Zira Rahman suresinde Rahmanlığını ilan etmiş bulunmaktadır.Ancak, rahmetinden istifade yollarını Rahimliği nedeniyle Kuran-ı Kerim ile beyan ve Muhammedi de talim etmiştir.Muvafık hareket edildikçe lütfa mazhar , gayri muvafık harekette de kahra müstehak oluruz.Yani rahmet deryasında boğuluruz.

Allah Kahhardır.Fakat bu lütfu rahmet deryasının azametindendir.Yani her şeyin fazlası zarardır.Mesela deniz banyosu faydalıdır.Yüzmebilmeyenler ise boğulur.Yemek sıhhattir yemesini bilmeyenler veya fazla yiyenler için zararlı olup ölüme bile sebeb olur.Ateş faydalıdır.Kullanılması bilinmezse felaket doğurur.Yağmur faydalıdır.Zararını ve miktarını aşarsa yahut sağnak halinde uzun müddet devam ederse fayda yerine felaket doğurur.

HIZIR VE İLYAS (A.s)

 Zat-ı akdes-i ilahiye' nin ilm-i ledünnünü, hikmeti hakkında sual etmeden icra ve ifa eden faillerdir.Bunlar akıl, mantık ve muhakemenin gerektirdiği kayda bağlı olmayıp yalnız icraya memurdurlar.

ŞEYH/MÜRŞİT

Seyri sülukunu ikmal eden her salik şeyh olabilir.Ancak mürşit değildir.Mürşidin manen de seyrü sülukunu ikmal edip irşada müsaadeli olması gerekir.Bu sebebten her mürşit şeyhtir.  

KUR'AN AYETLERİ

 Kur'anın ayetleri muayyen bir zaman ve muayyen bir anlama tabi değildir.Bunun için de tefsir edilemez.Edilse de zamanlara ve anlayışlara göre olacağından zaman ve anlam değiştikce tefsirler de manasını değiştirebilir.

TASAVVUF/FELSEFE

 Felsefe ; fark'tan cem'e, yani vücuttan mevcuda seyr eder.Tasavvuf ; cem'den farka yani mevcuttan vücuda seyreder.Bunun içindir ki felsefe daima ispata  ve bulmaya uğraşmaktadır..Tasavvuf ise felsefenin aradığını anlamış amma ihmal ettiğini tetkik ile bir çok hakikatları ispatsız bulup meydana çıkartmıştır.

5 Temmuz 2023 Çarşamba

YOKSULLUĞA ÇARE

 İlahiyat hocası Hayrettin Karaman, Yeni Şafak’taki pazar yazısında yoksulluğa çare önerdi: “Kardeş aile uygulaması”. İmkanı olanlar, birer yoksul aileye bakacak.İyi niyetli bir öneri, kulağa hoş geliyor, âmenna da...

Yoksullukla mücadelenin başı, yolsuzlukla mücadeledir.Yolsuzlukları bitirmeden yoksulluğu azaltmak mümkün mü!Yoksullaşma arttıkça, sayı çoğaldıkça fakir fukaraya yardım nasıl yetişecek?Oysa haklarını yedirmez, milletin parasını çaldırmazsanız zaten fakirleşmeyecekler.

Yoksullaşma hızı başka nasıl düşecek, garip gureba nasıl azalacak? Sadakaya, zekâta muhtaç yaşamaktan başka nasıl kurtulacaklar!

Sebebi düzeltmeden sonuç düzelmez.

Hayrettin Hoca’nın önerisi; sebeple mücadeleye çağırmıyor, sadece sonuçla mücadele istiyor. Bunu da dini bir görev ve sorumluluk olarak halka yüklüyor. Devleti yönetenlere bir şey dediği yok.

Yoksullukla mücadele; epeydir Diyanet’e, Cuma hutbelerine havale edilmişti. Dini dayanışma duygularıyla çözülecek bir sorunmuş gibi.Fakir niye fakirleşti, orasına karışmıyorlar.

Haram para, sadaka ve zekât vermekle aklanır mı? Din, haksız kazançla ilgili ne diyor? Sevilmeyen mevzular bunlar.

Müslümanların iktidarına zarar verecekse yolsuzluk ve rüşvet gibi nahoş konulardan bahsetmeyi, dinen sakıncalı buluyorlar. İcap ederse yalan propagandaya, kurtlu bulgura bile fetvaları var. Örnek, yine Hayrettin Hoca’dandı.

Fakat eleştirilmesine karşı çıktıkları kadar rüşvet ve yolsuzluğun kendisine karşı çıkıyorlar mı? Hayır, aynı güçte değil.

İktidarı korumak, her şeyden önce geliyor; dini emir ve yasakları korumaktan da halkı yoksulluktan korumaktan da önce.

Sultanahmet Camii’nde dilenip Ayasofya’da sadaka vermeyi dilimize dolarız da haksız zenginleşip zekât verilmesi, dini hassasiyetimize dokunmaz.

Olan, olmayanla elbette paylaşacak. Gücü yeten, sadaka ve zekâtıyla muhtacın yanında olacak.

Alabilenler; ihtiyaç sahibi birer aileyi, himayelerine muhakkak alsın da. Sadece dini değil, insani bir görevdir. Ama çare mare değil bu.Çare, fakiri fakirleştiren sebebi ortadan kaldırmakta. Onun da ne olduğu belli.

Devletten düzenli sosyal destek alan hane sayısı, 2019’da 2 buçuk milyondu. 4 yıl içinde bugün iki katına çıkmış durumda.

Neden? Soru bu!

Hayrettin Hoca’nın yazısı, şu çağrıyla sona eriyor:

“Şimdi bir teklif sunuyorum:

Ensar, MÜSİAD, İGİAD, İHH, Yeryüzü Doktorları gibi yoksulluğa çare arayan STK temsilcileri bir araya gelerek bir platform oluşturacaklar. Bu oluşum şunu yapacak:

Üyeleri vasıtasıyla en küçük yerleşim yerlerine dağılıp tarama yapacaklar, ihtiyaç fazlası olan ve ihtiyacı olan aileleri tespit edecek ve bilgisayara geçirecekler, sonra bunları eşleştirmek (kardeş aile oluşturmak için) sıcak temas kuracaklar, aileler arasındaki kardeşlik ilişkisinin bilinmesi zorunlu sınırı geçmeyecek.

Haydin ibadete, haydin cennete!”Yoksullara yardım edip sevap kazanmak mı istiyorsunuz?

Benim de size bir çifte kazanç teklifim var:

Haydin yolsuzlukla mücadeleye, haydin cennete!

4 Temmuz 2023 Salı

SAHABE İHTİLAFLARINDA DAVRANIŞIMIZ

 Bazı kimseler Cafer-i Sadık hazretlerine :"Ya İmam , siz Şeyheyn-i mükerremeyn (Hz.Ebubekir,Hz.Ömer) ve Osman ibni Affan  hazretlerini sevmeyip lakin takiyye edermişsiniz" diye sorduklarında İmam hazretleri taaccüb ederek şöyle buyurdu:

Eğer bizler takiyyeyi irtikap etmiş olsa idik şehid olmazdık.Zira takiyye etmek riya ve yalanı irtikap etmektir.Bu ise ehli beyt hanedanı için olacak şey değildir.Onlar ki yar-ı garı Resülü kibrayadır, haklarında bu kadar Kur'an ayeti ve sahih hadisler  varid ve sadır olmuştur.Bazen aralarında vuku bulmuş ihtilaf da içtihadden dolayıdır., asla garaza dayanmaz. Binanaleyh haklarında uuygunsuz söz ile ihtiraya cüret etmek sırf küfürdür.Resulullah'ın Ehli Beytinin hanedanı ne garazla yarı gara düşmanlıkla buğz edip delalet vadisinde kalan zındık ve mülhid taifesini ve ne de sadece dünya kazanmak için dinde fesat çıkartan münafıklar zümresine uyan Hariciyi sever" diye reddetmiştir. 

SÜLUK MAKAMI

 Ehli sünnet vel cemaat olanlar Hz.Hasan  ve Hz.Hüseyin'i severler.Zira Hakk'ın ve Resulünün ahbabına muhabbet etmek Hakkın ve Resulunün muhabbetine vesiledir.Al-i Resulün muhabbetini daima dil ve kelpte saklamak aşık ve sadıklara göre adeta süluk makamındadır.

EMEVİLERE LANET

Hz.Hamza'yı katleden VAhşi islama geldiğinde Fahri alem:"Var gözün gördüğü yere git, bana görünme!Zira ahbabı katledenlerin yüzüne bakamam" buyurmuştur.

Hz.Hamzayı katledenin yüzüne bakmayısevmeyen peygamber, iğer köşesini katledip Ehli beyti çıplak olarak belde belde gezdirip ecnebiler yanında hor ve hacil kılıp  v.b ihanetler eden melun al-i Mervan'a lanet etmekten çekinmeye gerek yoktur.Haşa böyle olanların yüzüne merhamet nazarı ile bakılmaz.(Allah7ın laneti onun, yardakçılarının ve yardımcılarının üzerine olsun. 

İLAHİ FEYZ

 Her Kamilin feyzi, hakikatte Allah katındandır.Lakin vücuda gelmesine mürşid-i kamilin himmet ve irşad nazarı gerektir.Hak talibinin malından geçmesi tevhid-i zatın eseridir.Aşıkın evladından vazgeçmesi tevhid-i sıfatın semeresidir..Sadıkın candan vazgeçmesi tevhidi zatın neticesidir.İbrahim peygamber bu üç nesne ile müptela olup hepsinden geçti ve hiçbirine iltifat etmedi.

3 Temmuz 2023 Pazartesi

EBRAR AYETİ/TATHİR AYETİ/ MEVEDDET AYETİ

EBRAR AYETİ

Ehli Beytle alakalı ayetlerdendir.İnsan suresi 11-12 ayetleridir:"Allah' da onları o günün kötülüğünden korur ve kendilerine bir parlaklık ve mutluluk verir.Sabretmelerine karşılık onlara bir cennet ve bir ipek(elbise) verir" 


TATHİR AYETİ (Ahzab 33)

"Ey Ehli Beyt,peygamber ailesi.Allah sizden sadece kiri yok edip sizi tertemiz yapmak istiyor"


MEVEDDET AYETİ (Şura 23)

İşte bu , Allah7ın iman edip iyi işler yapan kullarına müjdelediğidir."Akrabalıktaki sevgi dışında buna karşı sizden hiçbir karşılık istemiyorum" de.

2 Temmuz 2023 Pazar

DÜNYA/AHİRET

 "DÜNYA HIRSI DİLEYİP HARİS OLAN KİMSELERE DİLEDİĞİ DÜNYA HIRSINI VERİRİZ FAKAT AHİRETTEN NASİBİ YOKTUR"(42/20)..Hadisi şerifte buyrulmuştur: "Dünyaya haris olmak ahirette mahrum olmaktır".

Efendimiz buyurmuştur:Dünya ehline ahiret haram.Ahiret ehline dünya haram.Allah ehline her ikisi de haramdır"Muhabbet ortaklık kabul etmez.

HAK TEALA'NIN EMİRLERİNİ TUTANLARIN İSİMLERİ

 İslamın Beş şartı olan Kelimei şehadet, namaz, oruç, Hac, Zekat'ın yanısıra emirler ve yasaklar peygamber vasıtasıyla bizlere duyurulmuştur.Her kim bu emirleri bilip bu hükümlere iman getirirse ŞERİAT EHLİDİR. Her kim bu ilim ile amel edip bu sünnetleri işler ise TARİKAT EHLİDİR. Her kim bu emirlerin hakikatına malik olursa HAKİKAT EHLİDİR. 


MÜCERRED DERVİŞLER

 Bir kısım ehli tasavvuf vardır ki mücerreddir.Yani Evlenmeyen taifedir.Bunlar tekkelerde uzlet ederler.Bunlar dünya meşgalesinden uzaklaşarak uzleti seçmişlerdir.İnsanoğlunun canı dünyadan üç hasretle ayrılır imiş.Birisi toplayıp biriktirdiğine doymaz, diğeri umduğunu bulmaz, üçüncüsü ayak attığı sonsuz yolda azıktan bir şey hazırlıyamaz.Bunlar ihlas ameli değildir.İhlasın alametiilkin bütün her şeyden alakayı keserek Hak müşahadesinde olmaktır.İkincisi bütün işlerden kesilip Cenab-ı Hakk7a bağlanmaktır. Üçüncüsü her halinde Hak'dan yardım istemektir.Tecrid ehlinin elinden dünyayı ve ahireti alsalar üzülmez,Hak muhabbetiyle olan sevinci kedere dönmez.Hiçbir şekilde övülmeye ve iltifata aldanmaz.İnsanların övmesine aldanan düşük himmetlidir, kısıt himmetli ise perdelidir.Yüce himmetin eseri iman ve muhabbettir.

HACI BEKTAŞ-I VELİ

 Horasan vilayetinin Nişabur şehrinde dünyaya gelmiştir.İlahi aşkın serçeşmesi olan Hacı bektaş'ı Veli hazretlerinin ismi Muhammed'dir.  Babası Kazimiyye seyyidlerinden İbrahim es-Sani, annesi aynı şehrin ulemasından Şeyh Ahmed'in kızı Hatem'dir.Babası tarafından Türkistan pirlerinden Hoca Ahmet Yesevi'nin halifesi Lokman'ın şakirtliğine verilmişitr.Uzletten sonra Ahmet Yesevi hazretleri ile görüştü, Badehşan'da Allah için bir çok cihad ve gazalarda bulundu.Hocası kendisine, Anadoluya gitmesini söyleyip "Sulucakarahöyük'ü sana yurt verdik" buyurdu. 

Hazretin 360 halifesi var idi.Bunların önde geleni Cemal Sultandır.Balıkesir civarında medfundur.İkinci halifesi koluaçık Hacim sultandır.ismi Recep olup Hz.Pirin amcaoğludur.Uşak'a üç saat uzaklıkta ismini taşıyan köyde medfundur.Üçüncü halifesi Sarı İsmail Hz.Pir'in ibrikçisi olup Tavas'da medfundur.Dördüncü halifesi Hz.Pirin hizmetçisi Resul baba'dır.Altıntaş'a bağlı Beşkarış köyünde medfundur.

Bektaşiyye tarikatından belden gelene değil yoldan gelene itibar olunur.Hz.Hünkar'ın belden gelen evladı yoktur.O yüzden bir Bektaşi babası kendi soyundan gelen evladına ikrar veremez.Mutlak diğer Bektaşi babasından ikrar almaya mecburdur.Vilayetnamede yazılı olduğu üzere Çelebiler Kadıncık Ananın soyundandır.Kadıncık ana , seferhisar kasabasında medfun Seyyid Nureddinin kızı, Karacaahmet Sultanın kız kardeşi  ve İdris hoca'nın zevcesidir. 

SAHABE HAKKINDA HÜSNÜ ZAN

 Efendimiz buyurmuştur:"Ashabıma kötü söz söyleyene Allah ve Melekler ve insanların hepsi lanet eder".

Onlardan çıkan söz ve fiillere karışmaktan ve kötülemekten çekinmeli ve haklarında daima güzel zan beslemeye çalışılıp alışılmalıdır."İhlas, amele bulaşan afetlerden temizlenmektir" yani ibadetini riya ve süm'a dan temizleyip nasipte(rızkta) Hakk'a itimat etmeli tevekkül kılıp teslimi umur eylemeli, rızada bulunmalıdır.Müridi irşat eden; mürşitte bulunan aşk ve muhabbet ateşidir.,içi temiz olmayan, kalbi dünya sevgisi ile kirlenmiş bir takım mülhid münafıkların dile getirdikleri şeriat dışı sözler değildir.Akıllı olan dış görünüşe ve mücerret sözlere aldanmayıp aşk ateşi hangi mürşidin kalbi ocağında yanarsa kazanını orada kaynatır.

İTİKADDA BİD'AT

 Bid'at, dine sonradan sokulan şeylerdir.Amelde riya mezmum(kötülenmiş) olduğu gibi, itikadda bid'at da merduddur(reddedilmiştir). Zira "Dininizde haksız yere haddi tecavüz ve ifrat ve tefrit etmeyin"buyruldu.Hasan El-Eşari hazretleri Kitap ve sünnetin zahirini alıp sahabe cemaatının gittiği yoldan gittiklerinden "ehli sünnet ve cemaat" diye adlandırıldılar."Benim ümmetim 73 fırka olup 72 si ateşte birisi kurtuluştadır" hadisi şerifindeki ehli necat SAHABENİN YOLUNDAN GİDENLERDİR.

MUVAHHİDİN AZ OLMASI

 İnsanlara baktığnızda hakiki iman sahibi az, ehli küfür,ehli delalet çok gözükür. İnsanın tabiatı rahatlık ister, ibadet ise baştanbaşa zahmettir.. Rahatını terk edip zahmeti seçen üstün olur. Bu yüzden kafirlik kolay, müslümanlık zordur ve yeryüzünde dinsiz çok, tevhid ehli azdır.

KEMALET DEVRİ/DEVRİ KAMİL

 Efendimize Peygamberlik 40 yaşında gelmiştir.40 yıl devri kamildir.Kamer(ay), utarit(merkür), zühre şems(güneş),merih (mars), müşteri(jüpiter), zuhal (satürn) bu yedi idareci gezegenin devri kırk yılda tamam olur."Kırk gece ihlasla ibadet ederek sabahlayanın kalbinden diline doğru hikmet pınarları kaynar" hadisi şerifi mevcuttur.İnsan, Hak Teala'nın sonsuz hikmeti gereği alemi gaybi hüviyetten inip mertebe-i vahdet-i mizaciyye-i nasutiyyeye yani insanlığa müsadefe edinceye kadar "Adem'in tıynetini kırk sabah ellerimle yoğurdum" mucibi üzere Kırk makamdan geçerki buna sufi uleması Ukul-i aşere(on akıl),sıat-ı seb'a(yedi sıfat), eflak-i tis'a(dokuz gök), kevakib-i seb'a(yedi yıldız), anasır-ı erbaa(dört unsur),mürekkebatı selase(üç tertip) dediler.,

İşte ademi hakiki olanlar insanlığa müsadif edinceye kadar alemi gaybda işbu kırk mertebeyi nasıl geçti ise , bu mertebeleri bu nasuh aleminde de cisim olarak geçip insanın sırrına erişmek için Hakka ibadet ve taatten geri durmadılarMevleviyyede, Bektaşiyyede ve diğer tarikatlarda halktan uzlet ederek çile ve erbain ile meşgul olmak pir kanunu ve tarikat ayinindendir.


HAZRET-İ ADEM'İN TOPRAĞI

 Hak Teala Adem'in toprağını arzın ayrı ayrı yerlerinden aldırdı.Alnının toprağını Kabe'nin yerinden, Göğsünün ve sırtının toprağını Beyt-i Mukaddesten, bacaklarını Yemen'den, İnciğini Mısır'dan , ayağını Hicazdan, sağ v sol elini Doğu ve Batıdan alınmasını emreyledi.Toprakta çeşitli renkler olması dolayısıyla insanoğlu da kimisi beyaz, kimi siyah, kimi kırmızı kimi karışık renkten ortaya çıktı.,Otsuz yerlerden alınanlar köse ve sakalsız, çayırlı çimenli yerlerden alınanlar sakallı ve kıllı oldular.

Denilmiştir ki Şeytan Adem'in yaratılışından evvel yeryüzüne inmiş ve doğudan batıya ayak basıp çiğnemiştir.onun bastığı yerlerden şakiler(cehennemliklerin), ve adımları arasında kalan yerden saidlerin(cennetliklerin) TOPRAĞI ALINDI.şeytanın bastığı yerden toprağı alınanlar kötü, ayak basmadığı yerden alınanlar hayır ehli oldu.

EFENDİMİZİN ERKEK EVLADININ OLMAMASI

 Şeyhi Ekber İbni arabi hazretleri der ki:"Fahr-i alemden sonra ne şeriata bağlı bir nebi ne de şeriat getiren nebi gelir. Peygamber efendimizin erkek evladının yaşamamış olması kendilerine tazim içindir"

1 Temmuz 2023 Cumartesi

MÜBAHALE AYETİ

 1- Mübahale ayeti


"Artık Sana gelen bunca ilimden sonra onun hakkında Seninle çekişip tartışmalara girişirlerse, de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, biz bizzat gelelim, siz de gelin. Ondan sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın laneti yalan söyleyenlerin üstüne olsun." 

Sünni eserlerden, Hariciler de dahil olmak üzere tüm İslam mezhepleri Resulullah (s.a.v.)'in Necran Hristiyanları ile mubaheleye giderken yanında sadece Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Hüseyin (a.s.) ve Hz. Hasan'ın (a.s.) bulunduğu noktasında hem fikirdir. 

Ve yine Sünni Beyhakî'nin, "Delailü'n-Nübüvve" adlı eserinde de el-Kelbi yoluyla Ebu Salih ve İbn Abbas senediyle gelen rivayette şöyle denilmektedir:

"Necran Hristiyanlarının heyeti, soylularından teşekkül eden on dört kişi olarak Resulüllah'ın (s.a.v.) huzuruna vardılar. Aralarında büyükleri olan es-Seyyid ve ondan sonra görüş sahipleri bulunan El-Akıb da vardı. Resulullah (s.a.v.) her ikisine de:

'İslam olunuz' deyince her ikisi de, 'Biz, İslam olmuşuz' dediler.

Peygamber (s.a.v.): 'Hayır, sizler, İslam olmuş değilsiniz', deyince şöyle dediler: 'Aksine biz, Senden önce İslam olmuşuz' diye cevap verdiler.

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'Yalan söylediniz, sizleri bunda bulunan üç şey İslam'a girmekten alıkoymaktadır: Haç'a ibadet etmeniz, domuz eti yemeniz ve Allah'ın çocuğu olduğunu iddia etmenizdir.'

Bunun üzerine Yüce Allah'ın 'Hakikat şu ki, Allah katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir' ayeti nâzil oldu. Bu ayeti onlara okuyunca:

'Senin ne söylediğini bilmiyoruz' demeye başladılar. Tekrar: 'Sana ilim geldikten sonra kim seninle tartışırsa..." ayeti nâzil oldu. Bu sefer Allah Resulü (s.a.v.) onlara şöyle dedi:

'Yüce Allah Bana şunu emretmiş bulunuyor; şayet İslam'ı kabul etmiyor iseniz sizinle mübahele yapacağım.'

Onlar: 'Ey Ebe'l-Kâsım! Sen, bize bir süre mühlet ver, gidip konu üzerinde gereğince düşünelim, sonra tekrar Sana geliriz' dediler. Bundan sonra birbirleriyle baş başa kaldılar ve kendi aralarında konuştular.

Es-Seyyid, El-Akıb'a şöyle dedi: 'Allah'a and olsun, siz de biliyorsunuz ki, bu adam mürsel bir peygamberdir. Şayet O'nunla lanetleşecek olursanız bu sizin kökünüzün kuruması demektir. Herhangi bir peygamberle lanetleşen her bir kavmin, mutlaka büyükleri yok olur ve küçüklerinin de soyu devam etmez.

Şayet sizler O'na tâbi olmayacaksanız ve ancak dininize bağlı kalmaya devam edecekseniz O'nunla anlaşma yapınız ve ülkenize geri dönünüz.'

Bu sırada Resulullah (s.a.v.) de Ali (a.s.), Hasan (a.s.), Hüseyin (a.s.) ve Fâtıma (a.s.) ile beraber dışarı çıkmış ve onlara şöyle demişti: 'Ben dua edince sizler de amin deyiniz.'

Ancak Necranlılar O'nunla lanetleşmeyi kabul etmediler, cizye vermek üzere O'nunla barış yaptılar.

Eş-Şâbî'den gelen rivayete göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 'Şayet lanetleşmiş olsalardı, ağacın üzerindeki kuşlara varıncaya kadar Necran halkının helak olacağına dair Bana müjde verilmişti.'

Necranlıların papazı, Resulüllah'ın (s.a.v.) Ali (a.s.), Fâtıma (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) ile birlikte geldiğini görünce:

'Ey Hristiyanlar topluluğu, ben öyle yüzler görüyorum ki, eğer bunlar, Allah'tan bir dağı yerinden oynatmasını isteyecek olursa mutlaka onların istediğini kabul edip bu dağı yerinde oynatır, sakın bunlarla lanetleşmeye kalkışmayın, helak olursunuz' dedi." 

Sa'd b. Ebi Vakkas der ki: "De ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, ayeti nâzil olunca, Resulullah (s.a.v.), Ali'yi (a.s.), Fâtıma'yı (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) çağırdı ve buyurdu ki: Allah'ım bunlar Benim Ehli Beyt'imdir." 

Sünni Suyûtî'de de bu konuda rivayet vardır: "Cabir b. Abdullah şöyle nakleder: 'Kendimiz ve kendinizden' maksat, Resulullah (s.a.v.) ve Ali'dir (a.s.). 'Oğullarımızdan' maksat Hasan (a.s.) ve Hüseyin'dir (a.s.). 'Kadınlarımızdan' maksat ise Fâtıma'dır (a.s.)." 

Mübahele ayetinde "oğullarımız, nefislerimiz ve kadınlarımız" ifadeleri hep çoğul olarak verilmesine rağmen, Resulullah (s.a.v.) yanında oğullardan Hz. Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.), nefislerden Hz. Ali'yi (a.s.) ve kadınlardan sadece Hz. Fâtıma'yı (a.s.) almıştır.

Buradaki nükte ile ilgili olarak, bu beş kişinin İslam dinini temsil eden en seçkin beş kişi olması gösterilmektedir. Bunların katılımı tüm Müslümanların katılımı mânâsına gelmekte idi.

Bu ayet Hz. Ali'ye 'Peygamberin nefsi' olarak hitap etmiştir. Bu mânâda Hz. Ali (a.s.), Resulullah'ı (s.a.v.) hayatında ve ölümünden sonra tam anlamıyla temsil edebilecek tek ve en kâmil kişidir.   Tabii ki peygamberlik makamı bundan istisnadır.

Sünni Fahri Râzi mübahele olayını şöyle nakletmektedir:

Resûlullah (s.a.v.) Necran Hıristiyanlarına delillerini açıkladı. Ama onlar kendi cehaletleri yüzünden ısrar ettiler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Gerçekten Allah Bana emretmiştir ki, sizler hücceti kabul etmediğiniz takdirde sizinle mübahale edeyim."

Onlar: "Ey Ebe'l-Kâsım, (müsaade ver ki) biz dönüp bu mesele hakkında düşünelim, sonra Senin yanına gelelim" dediler.

Onlar geri döndüklerinde görüş sahibi olarak kabul ettikleri büyüklerine; "Ey Mesih'in kulu senin görüşün nedir?" diye sordular.

O da: "Ey Hıristiyanlar! Muhammed, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir. O, Hz. İsa hususunda doğru olan şeyleri getirmiştir" dedi.

Mübahele günü Resûlullah (s.a.v.) Hüseyin'i kucağına almış, Hasan'ın elinden tutmuş ve Fâtıma (a.s.) Resûlullah'ın (s.a.v.) arkasından, Ali (a.s.) da Fâtıma'nın (a.s.) arkasından hareket ediyordu.

Resûlullah (s.a.v.) bunlara: "Ben dua ettiğimde siz 'amin' deyin" buyurdu.

Bu hâli gören Necran Hıristiyanlarının din adamı: "Ey Hıristiyan topluluğu, ben öyle (nurlu) yüzler görüyorum ki, eğer Allah'tan dağın yerinden oynamasını isteseler Allah, onların yüzünün suyu hürmetine o dağı yerinden oynatır; (sakın) bunlarla mübahale etmeyin, yoksa helak olursunuz ve kıyamet gününe kadar artık yeryüzünde bir Hıristiyan bile kalmaz."