31 Mart 2016 Perşembe

BEN HAKLIYIM DEMEK

Garaz,nefsin isteği olup dünyevi lezzetleri ister.İnsan kendi nefsinin varlığına olan bir muhabbeti duyması nedeniyle bazı Ehlullah "Vücudun bir günahtır ki ,ona başka bir günah kıyas olunmaz"buyurmuşlardır.Kendi vücudundan vazgeçende garaz kalmamıştır.Eşyaya olan muhabbetimiz nedeniyle Eşya'daki Hakk'ı müşahede edememekteyiz."Senin eşyaya muhabbetin kalbinin gözünü kör ve sağır eder. Hak Teala,kalbimize bir nur bahşederse hicab kalkar,karanlık aydınlanır Mümin ve küffarın'ın sırrını görücü olur ve dilinde ki "Ben Haklıyım"lafzı kaybolur.

ŞAHİTLİK MESELESİ

Ahzab Suresi 33/45 ayeti:"Ey Resulüm!Biz seni şahid ve müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik" ayetinde ki şahitliği şöyle anlamak gerekir.Mahkemelerde Hakim,taraflar arasındaki hadisenin varlığını şahitleri dinlemek suretiyle anlar.Çünkü Kürsüde oturan hakim görmemiştir.Hakim'in gözü bir anlamda şahitlerin şehadeti olur.Cenab-ı Hakk'da Enbiyasını ve evliyasını dinler.İnsanların ahvali(mötü amel yahut iyi amel sahibi olup olmadığı hususlarında) konusunda Enbiya ve evliyasının şahitliğine başvurur.Taraflar istedikleri kadar iddialarını ileri sürsünler,Hakim onları dinlemez.çünkü onlar garazla,menfeatla gördüklerinden bu hal hakk'ı görmelerine mani bir perdedir.Garazsız gören gereklidir.Şahitler garazsız olmakla ,mutlaka şahid dinlenir..Biz acizler,zaafiyetimizi,aczimizi,zavallılığımızı Evliyaya arz edelim.Hizmetimizi onlara yöneltelim.Çünkü onlar Hem bu dünyanın,hem öte dünyanın gözüdürler.Görücü olanlar onlardır.Hakk'ın aleti olmuşlardır.

"MA ZAĞAL BASAR"kavramı

Efendimiz SAV 'e ve onun hakiki varislerine mahsus haldir."Gözün kaymaması"masivaya meyletmemek,Hakk'ın emrinin dışına çıkmamak"halidir.Miraçtaki durumunu ifade eden ayet içinde mevcuttur(Necm 53/17).Efendimizin göğsü "ELEMNEŞRAH LEKE SADREK"hitabı izzeti ile genişletildi ve Sidre-i müntehaya varınca Akıl Cebrail'i "Tamam,sınırım buraya kadar.Öte geçersem kanatlarım yanar"buyurdu ve Ötesine Efendimiz TEK BAŞINA gitti.

ŞAHI ARAYICI OLMAK

Attar hazretlerinin beytidir:""Kişiye şahı tanıyıcı olmak gerektir,ta ki şah her libas içinde tanısın" .Baş gözü ile Hakk'ı görmek,Hakk'ın doğan kuşu mesabesinde olan  insan-ı Kamil'i görmektir.Avamın nazarında Hakk gaibdir.ve kamiller nazarında Hakk her yerde ve her zamanda hazırdır."VEHÜVE MAAKÜM EYNE MA KÜNTÜM"-nerede olursanız,o sizinle beraberdir"kelamını söyleyen ,bize bizim şah damarımızdan daha yakın olan cümle umurumuzda bizimle beraber olur,fiillerimizi görür ve batınımızı (içimizden konuşmamızı)bilen biri gaib olur mu?.Olmaz.

MÜHİM KİMSE ZANNEDİLSİN DİYE DERVİŞ SÖZLERİNİ ÇALMAK

Mesnevii Şerif'in bir çok yerlerinde ,insanlar kendini alim,fazıl,ve manevi makam sahibi sansınlar diye Geçmiş Evliyaullah'ın sözlerini ezberleyerek bunları insanlara satan kişilerdan bahsedilerek bunlar zem edilir.Çünkü asıl tehlike budur."Eğriler içinde en tehlikelisi doğruya en yakın olanıdır"derler.Çünkü,doğrudur zannıyla itibar edilip tercih edilme ihtimali yüksektir.Bu davranış nedeniyle koskoca bir inanç sistemine çamur atılır.Gerçi bu tür insanların varlığı her zaman olmuştur.Efendimiz zamanında türeyen yalancı Peygamberler vakıası en canlı örneğidir."Kör satıcının kör alıcısı olur"darbı meseli gereğince kıymetli olanların mutlaka sahteleri de mevcut olacaktır.Şeriatın ölçüleri mevcuttur.Tarikatın da ölçüleri vardır.Hakikatında ölçüleri vardır.Tümünün ortak unsuru:ENERJİ ALMAKTIR.Buna sufi dilinde Neşvü Nüma bulmak hali denir.Bu yoksa,sorun vardır.  Keza,Kamillerin ulum ve maarifi zevki ve vicdanidir.Söz elbisesine bürüdükleri manaları bir kimse,o meratibe vasıl olmadıkça zevken ve vicdanen anlaması mümkün değildir.Zevk-i ilim cihetiyle bu manalar bir derece hissedilebilse dahi hakkıyla anlaşılamaz.
(Ya'ni "Bu ene ne vakit tefekkr cihetinden keşf olur?Bu ene fenadan sonra mekşuf olur.Bu akıllar gaibi aramakta hulul ve ittihad çukuruna düşer"HzPir Mevlana Efendimiz)

30 Mart 2016 Çarşamba

ŞAHIN DOĞANININ GÖZÜNE TESADÜF ETMEK

Hakk'ın inayet gözü,insanı kamilin doğan kuşu mesabesindeki kalbi üzerine vaki olmuştur.Fihi Ma fih 11.faslında  şöyle buyrulmuştur:"azizin birisi maksudunu talep için halvette oturmuş idi.Ona"Böyle bir maksud-ı ali halvette olmaz.Halvetten dışarıya çık ,sana bir azizin nazarı vaki olduğu vakit ,o maksudun hasıl olur"diye nida geldi."O azizi nerede bulayım"dedi."Git o seni tanır ve sana nazar eyler;ve alameti odur ki ,nazarı senin üzerine vaki olunca elinden ibrik düşer ve bihuş olursun.onun nazarı senin üzerinde vaki olduğunu bundan bilirsin"dediler.Su dolu ibriği aldı.Mescidin cemaatına su dağıtır ve saafları arasını dolaşırdı.Nagehan onda bir hal zahir oldu ve nara vurup,ibrik elinden düştü ve bihüş olarak bir köşede kaldı.Halkın tamamı gittiler.Vaktaki kendisine geldi,kendisini yalnız gördü.Ona nazar eden o şahı orada göremedi.Velakin maksuduna vasıl oldu.Hakk'ın öyle adamları vardır ki ,gayet-i azimetten ve gayreti Hak'tan yüzlerini göstermezler.Fakat halkı maksud-ı azimlerine isal ve bezli atıfet eylerler ve herkesin işlerini Hakkın bildiği kubbelerinin üstünden aşırırlar.Ne kerim cevaddırlar!Böyle padişahlar nadir ve nazenindir"
ŞAHİ HAKİKİNİN DOĞANLARI,ANCAK MÜRŞİD VE İNSANI KAMİL OLMAYA MÜSTAİD VE LAYIK OLANLARIN TERBİYESİ İLE MEŞGUL OLURLAR.Diğer insanlarla iletişim kurmazlar. 

YUSUF ZİNDANDAN KURTARAN RÜYAYI BİZLERDE GÖRSEK VE KURTULSAK

Yusuf (a.s)zindandan rüya tabir ilmi kurtardı.Çünkü,arkadaşının gördüğü rüyanın aynen çıkması hususu,Mısır azizinin kulağına gidince Padişahın gördüğü rüyayı tabir etmesi için zindandan çıkartıldı ve tabir neticesinde Mısır hazinelerinin sorumlusu tayin olundu.Yaptığı rüyanın hakikattaki tefsiri şu idi:"Yedi semiz öküz"den ve "yedi yeşil başak"dan murad,Ruhun yedi evsafı hamidesi(hilim,iffet,acz,gıbta,tevazu,kanaat ve kasr-ı emel),ve "yedi zayıf öküz" ve "yedi kuru başak"dan murat ise nefsin yedi kötü huyu(gazap,şehvet,ucub,hased,kibir,hırs,tul-i emel) idi.Nefsin bu kötü sıfatları ruhun iyi sıfatlarını yuttuğu vakit,cisim mısırında ve şehrinde füyuzatı ilahiyye kıtlığı olur.Bunun için Hz.Yusuf Makamında bir mürşid-i Kamil'in icab eden terbiyesi ve ilacı ile Ruhumuzun Yusufu zindandan kurtulabilir.

AKLI MAAŞIN ALEMİ HAKİKATA ÇIKMA GAYRETİ

Ruhu en fazla yoran konudur.Kesafeti beşeriye icabı HAYAL,VEHİM ve ZAN Ruhu yarar.Tabiat alemi kuyusundan yukarı çıkmak için gayret içinde olan ruha aklı maaş ip sarkıtır.Alemi hakikata hayal,vehim ve zan vasıtasıyla çıkmak ister,ancak aklı maaşın her hükmünün fesadı zahirdir.

ŞEYTANİ VE NEFSANİ FİKİRLER

Şeytani ve nefsani fikirlerin kalbete karar kılıp fiile gelmemesi için alınacak tedbir "Sadaka ve istiğfardır".Bu fikirlerin kalbe girişinde insanın ihtiyarı olmadığı için sorumluluğu bulunmaz.Hadisi Şerif:"Benim ümmetimden nefislerinin tahdis ettiği şey affolunmuştur"Ancak kalbe varid olan nefsani ve şeytani hatıralar ve fikirler ,kalbde tespit ve hatta fiile kasd ve teveccüh olunursa ,esbabı mania hayluletiyle fiile gelmese bile bir kimse bundan dolayı muaheze olunur.Bakara suresi 2/284 ayeti:"Eğer siz nefislerinizde olan şeye niyet ve azm ve kasdı izhar veya ihfa ederseniz ,Allah Teala onunla sizi muhasebe eder" buyrulmuştur.

AKLIN FİŞİNİN ÇEKİLMESİ

Hadis-i Şerif:"Allah Teala kazasının  ve kudretinin infazını ve icrasını murat ettiği vakit ,onlar hakkındaki kazasını ve ve kaderini infaz ve icra edinceye kadar ,akıl sahiplerinden onların akıllarını selb eder.Emrini icra ettiği vakit,onların akıllarını yine onlara verir;ve nedamet vaki olur"buyrulmuştur.
HAKİMİ HÜKMÜ KAZA TENFİZ İÇİN TAKDİRİNİ
SELBEDER ERBABI AKLIN REYİNİ TEDBİRİNİ.
Kardeşleri Hazret-i Yusufu gezdirmek için Babalarından izin istediklerinde Hz.Yakup'un kalbinde bir hüzün oluşta ancak,kazayı ilahi icra olunacağı için,kalbindeki bu hüznü şöyle giderdi:"Bunlar benim oğullarım.Yusuf da oğlum.Nihayet kardeşlerini gezmeye götürecekler.Muhafaza hususunda söz de verdiler.Binanaleyh Yusuf'u kardeşleri ile göndermek münasip olur"şeklinde karar verdi.Taaccüb olunacak şeydir ki:Avamın gözü kör olduğundan göremedi.Yol görücü olan Peygamber nasıl bu kazayı ilahi kuyusuna düştü?Bu babda Şeyh Sadi hazretleri buyurmuştur:
"Birisi oğlunu kaybetmiş olan Hz.Yakub'dan sordu ki:Ey parlak gevherli,akıl ihtiyar!Mısır'dan o Hz.Yusuf'un gömleğinin kokusunu duyardın,niçin onu Ken'an kuyusunda görmedin? Cevaben dedi ki:"Bizim ahvalimiz dünyanın şimşeğidir.Bir demde zahir ve diğer demde gizlidir..Bazan yüksek dam olan gök üzerine otururuz,bazan ayağımızın dibini görmeyiz"
Tüm bu kazaların türlü türlü tasrifleri vardır.ancak onun gözbağı"Allah dilediğini işler"İbrahim 14/27 ayetinde buyrulmuştur.

YETMİŞ SENE YAŞAMAK

HATAY/Dörtyol'da medfun KIRKLAR'dan MURTAZA AZİZ(1860-1946)hazretleri ile alakalı birisi anlattı:Babamın adı Mustafa Kemal Soylu'dur.Rahmetliye "Sandalyeci Mustafa"derlerdi.Dedem hali vakti yerinde biri imiş.Altı kız çocuğunun üzerine tek erkek çocuk olarak babam doğmuş.7 -8 yaşlarında iken hastalığa tutulmuş babaannem'de üzerine okusun diye Karakese köyünde oturan Murtaza Hoca'ya götürmüş.Murtaza Hoca çocuğun üzerine okuduktan sonra Babaanneme "Merak etme 70 yaşına gelecek"demiş.Eve dönen babaannem sevincinden evde oynamış "oğlum yetmiş sene yaşayacak "diye.Bu hadise 1900 lü yılların ilk başlarında ceryan etmiş.Babam Mustafa bu hadiseyi hatırladığı için bir gün bize dedi ki:Ben üç gün sonra yetmiş yaşına giriyorum.Hakkınızı helal edin".Bu sözü duyunca Murtaza hoca'nın sözüne inanmadım."Ölümün vaktini Allah bilir.Murtaza Hoca nasıl bilsin ki!"diye içimden bu söze itiraz ettim.Babamın sağlığı da yerinde idi.Babam 70 yaşına girdiği gün kalp krizi geçirdi ve vefat etti.Bu nedenle Murtaza Hocanın kabrine her hafta gelir dua ederim.


Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

KABE'YE SALDIRI NE ZAMAN YAPILACAK

Efendimizin doğumundan hemen önce Ebrehe'nin asker ve filleri ile Kabe'yi yıkma girişimi ve başına gelenler Fil suresinde anlatılır.Fillerin,ebabil kuşlarnın tırnakları arasında getirdiği küçük taş parçalarıyla harap olunması zikredilir.Kur'an kıyamete kadar sürekli yaşanacaktır.Müslümanların kutsalı olan Kabe'ye çok uzak olmayan bir zamanda Tüm dünyanın güçlüleri (Amerika-Rusya-İsrail -İngiltere-Fransa v.s)saldıracaktır.Cenab-ı Hakk kendi beytini koruyacak,Fil suresi tekrar yaşanacaktır.akabinde Efendimizin doğması gibi,Tüm müslümanlara önderlik edecek bir zatın zuhura çıkması beklenecektir.Kumandanına yardım etmeyi bize ve evlatlarımıza nasib eyle ya Rabbi.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

CİSMİN RUHA BAĞLANMASI BAHİSLERİ

Sürekli bir meraktır:Ulviyete (yüceliğe)mensup olan Ruh ile,kesafete (toprağa,dünyaya)mensup ceset birbirine niçin bağlandı?Şüphesiz bu misafirlik İlahi istekle gerçekleşti.Çünkü,Ruh'a bu dünyada bir binek lazımdı.Bu binek yürüyen kara hayvanları olabileceği gibi uçan hayvanlar da olabilirdi.Ancak nihayetinde bu hayvanlar toprağa mensup olduğundan mutlaka yere ineceklerdi.Ruh'un misafir kaldığı evin yaramaz çocukları çok eziyetli idiler.Evin içini ,dışarıdan getirdikleri kokmuş unsurlar ile doldurmalarından dolayı rahatsız oluyordu.Bu kokuyu herkes duymadığından,dışarıda bulunan bazı temiz varlıklar,koku alma duyularının gelişmişliği nedeniyle evden kötü kokuların geldiğini ikaz ve nasihatla söyleselerde evde oturanlar bir türlü bu ikazın gereğini yapmıyorlardı.Zavallı Ruh ,ancak geceleyin herkes uykuda iken açık olan kapıdan süzülerek dışarı çıksa da bu özgürlüğü uzun sürmüyordu.Ceset hemen onu çağırıyordu.Ah şu ev sahibinin eşkiya çocukları bir terbiye edilebilse,o cesede ne hazineler bahşedecekti !.Ev sahibi misafirin değerinden habersiz bir şekilde verilen mühlet sona erdiğinde,ev yıkılacak,ceset ait olduğu toprağa,ruh ise geldiği ulvi aleme geri dönecekti.Birlikte uyum olsa idi ne güzelllikler görülebilecekti.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

YÜZDEKİ İŞARETLER

Fetih suresi 48/29 ayeti:"onların yüzlerinde secdeler eserinden onların alametleri vardır" ayetinden zahir halin,batın halinden işaret taşıyacağını ve haber vereceğini belirtmiştir.Tıpkı bir yerde yeşillik mevcutsa orada su bulunduğunun ve yağmur yağdığının delili olması gibi.Ancak yağmur görünmez.İnsanı Kamilin gönlüne geceleyin yağan feyzi ilahi yağmurlarını kimse göremez.Divanı Kebir'de hazreti Pir,Gece ahvalini şöyle nazm etmiştir:
"Cümle halk uykuda,ben dil-şude daim bidar;
Gözlerim ruy-ı felekte gece istare sayar.
Öyle bir gitti ki ,gözden ebedi gelmez hab;
Öldü uykum,içerek zehr-i firakın ey yar!"

29 Mart 2016 Salı

MENKIBE-EVLİYAYI TANIMAK

"Bir gün H.Mevlana efendimizin ,ehli dünyadan bulunan müritlerinden birisi son vaktinde"Hz.Mevlananın üç gün kabrimin başında bulunmalarını arzu ederim"diye vasiyette bulundu.Vefatından sonra bir gün kamilen onun kabri üzerine oturdular.Gece müteveffanın oğullarından bir kaçı rüyalarında pederlerinin temiz elbiseler giyip salına salına geldiğini gördüler.ve "Halin nedir?"diye sordular.Cevap verdi ki:"kabre vazımı müteakip bana azap etmek için zebanilerden bir kaçı hazır oldular.Velakin Hz.Mevlanaya riayeten yakına gelmediler.Rahmet meleği bir köşeden zuhur edip azap meleklerine dedi ki:"Haydi siz gidiniz ki Hak (celle ve ala)hazretleri bu şahsı dergahı Mevlana'ya koyup afv u mağfiret eyledi"Beyit:Getirdi evliyayı HAK zemine/Ki,rahmet olsun onlar alemine"(Menakıb-ı Sipehsalar).Bir evliyayı tanımanın faidesi hususunda benzer çok vakıalar mevcuttur.

KIZARMIŞ BALIĞIN DİRİLMESİ

Hz.Musa'nın Hz.Hızırla buluşma noktasının işaretini Kur'an kızarmış balığın dirildiği yer olarak tarif etmişti.Hz.Yuşa nöbet beklerken Hz.Musa uyumuştu.Uyku esnasında yanlarında taşıdıkları kızarmış balık canlandı ve sıçrayarak denize kavuştu.Bu hadiseden anlaşılan şu olmaktır ki,kalbi ölmüş olan birisi bir insanı Kamil'e mülaki olursa onunda kalbi hayat bulur,dirilir ve vücudu hakiki deryasına sıçrar gider.Bu nedenle Efendimiz ,ruhlar aleminden suret alemine gelenlere "Benim ashabım yıldızlar gibidir;hangisine iktida ederseniz doğru yolu bulursunuz"buyurmuştur.Yıldızlar gece karanlığında deryada ve çöllerde yol göstericilerdir.E'am suresi 6/97:"O Allah Teala sizin için yıldızlar yarattı ki ,karanın ve denizin karanlıklarında onlar ile doğru yol bulursunuz." Ayetteki Kara 'dan burat nefsani mertebede bulunan kişiler,denizden burat sa bir tarikata intisap ederek süluka başlayanlar olsa gerektir.İnsanı Kamil'le bahs ve münazaraya girişilmez ve itiraz edilmez.İnsanı kamil senin görmediğini görür ve gördüğünü söyler.Konuşması vahye müstenit olmakla,kalbinde bulunan soruların cevabını sen sormadan verir.ve sen de hayrette kalırsın.

VELİLERİN MERTEBELERİ


Bir Veli vardır ki nefsinde kamildir fakat başkasını kemale getiremez.Diğer bir veli vardır ki başkasını ancak sülukta bir mertebeye kadar terakki ettirebilir.Daha ilerisine geçiremez.Onu kendinden yüksek daha yüksek bir veliye gönderir.Bir veli vardır ki kamil ve mükemmildir. Müstaid(kabiliyetli,anlayışlı)olan saliki her türlü makamdan geçirip Hakka vasıl kılar.Kıblenin hakikatının insan-ı Kamil olduğu bloğun önceki yazılarında belirtilmişti.Hakiki kıbleden gafil olanlar ,batıl kıble olan müddeilere mağlup ve esir olurlar.Çünkü müddei "Hakayık budur"diye fikrini ve itikadını zehirler.

İÇİN

Salın artık dağlar bizi
Ol dosta varmak için
Anlatın küntü kenzi
Ol sırra ermek için

Ben bir fakir adem
Yüzüm karadır her dem
Söyle dost kime gidem
Ol tevhide ermek için

Gafletim ayan beyan
Susuz çöldeyim el'an
Neyi yazar aziz Kur'an
Ol Hakka varmak için

Neye baksam uzak düşer
Bana bakıp, ele güler
Bilmem bu yol nere gider
Ol canana varmak için

Naçar kaldım yad'ellerde
Yari gördüm her güzelde
O'nu anlat her gazelde
Ol aşka yanmak için
28.03.2016

POST UÇURAN(YÜRÜTEN)NURETTİN EFENDİ

Bu zat,AZİZİMİN annesinin şeyhi olup nakşi meşreplidir.Kayseri Pınarbaşı'da ikamet etmiştir.Konya Delibaş isyanı,Dersim isyanı,İskilipli Atıf hoca v.s hadisesi nedeniyle Cumhuriyet sonrası ,bu zatında rejim için tehlike olabileceği Vilayete bildirilir ve hal edilmesi istenir.Hazret,Pınarbaşı ilçesinde iki katlı bir konakta ikamet etmekte,evin alt katında ikamet ederken,üst kat ise dervişanla sohbet ve zikir için kullanılmaktadır.Haftanın hangi günü ise o gün zikir bitmiş çay içilmektedir.Jandarma,konağın etrafını sarmıştır.Hazret,çay içen dervişlere "halinizi hiç bozmayın çay içmeye devam edin "ikazını yapmıştır.Jandarmanın rütbelisi olan bir Yüzbaşı,bir teğmen ve bir astsubay,yanlarında getirdikleri merdivenle konağın ikinci katına binanın üç tarafındaki pencerelere merdiven uzatıp tırmanırlar.Pencerede perde olmadığı gibi ,pencere kilidi de yoktur.Pencere kanadını İtince  açılmıştır  ve içeri girerler.Dervişan çay içmektedirler ve hiç telaş göstermezler.Nurettin Efendi "Hoşgeldiniz.Çay içermisiniz?"diye gayet mülayim soru sorar.Yüzbaşı asabi bir şekilde:"Efendi sen oturduğun postun altına Kur'an koyup insanları niçin kandırıyorsun!"diye hiddetli bir sual sorar.Belki bu hususta Yüzbaşı ,hazreti insanlar nazarında aşağılamak isteği ile bu sözü söyleş de olabilir.Hazret:"Olur mu evladım"der posttan kalkar yan tarafa oturur.Post hareket etmeye ,ve içeri giren askere doğru yürümeye başlayınca Yüzbaşı,teğmen ve ast subay korku ile tırmandıkları merdivenlerden aşağıya doğru inerler.Halkın haberi olmuştur,merak içerisinde konak etrafında beklemektedir.Yüzbaşı askerlere hitaben ,Tamam ,dönüyoruz derler ve giderler.Bu hadiseden dolayı ,Post uçuran Nurettin Efendi'nin şöhreti biraz daha artıp dervişanı çoğalır.AZİZİM nakletmişti:Babam kayseri Devlet hastanesinde eczacı idi.Ehli şeriat birisi,geceleyin kalkar kuranını okur,sabah namazına kadar uyumazdı.Annem ise Nurettin Efendiye bağlı idi.Bir ay bizim evimizde kalırdı.Ben beş yahut altı yaşında idim.gideceği günü hatırlıyorum.Benim başımı okşarken Babama bir teklifte bulundu:"Ali Efendi.artık gelmeyeceğim.sizin için değilde şu çocuk için bir istekte bulunacağım.İlçeden geçen Sivas karayoluna cepheli 500 dönümlük bir tarlanın sahibini sende tanırsın.Çocuklarını evlendirmek amacıyla bu araziyi satacak.memuriyetten istifa et.Bu araziyi satın al.Oraya bir han yap.Hayvan ahırı kur.Kayseride şehir içinde hayvan beslemeyi yasaklıyacaklar.Bu amaçla gelen araçlar burada kalır.Sen bu tesise bir idareci bulursun sana çok gelir getirecek bir iş olur"dedi ve gitti.Gerçekten de bu tarihten sonra gelmedi.Bekaya teşrif etti.Belirtilen arazinin sahibi,yerini satma teklifi ile babama geldi.Ödeme hususunda çok imkan tanıyacağını belirtmesine rağmen babam,memuriyetten istifa etmeyi ve bu araziyi satın almayı kabul etmedi.Arazi sahibi bir başkasına daha sonra bu araziyi üç katı fiatla sattı.Babam söz tutmamıştı.

RESULULLAHIN MİRASI

Resulullahtan miras kalan akıldı.Öyle bir akıl ki .his gözünden kaybolan manaları önden ve arkadan görür.Hadis-i Şerif:"Muhakkak peygamberler altın ve gümüş ve para miras bırakmadılar;ve ancak ilmi miras bıraktılar.Binanaleyh kim ki o ilmi aldı,çok haz aldı" İlmi ledün ve ilahi hikmetlerin tahsiline sebeb akıldır.Ahmak zahirde mümin olsa bile hamakatı onu imandan uzaklaştırır.Resulullah ruhbanlaşmak(dağda yalnız yaşamak)tan men etti ki aklı kamile'e mülaki olmak imkanı ortadan yok olmasın.İnsanı Kamili görücü olmak baht ve saadettir.Ve beka-billah mertebesine vasıl olmanın iksirive müessiridir.Attar hazretleri buyurmuştur:"Bir an merdan-ı Hüda olan insanı kamiller ile beraber olmak,yüz yıl takvada olmaktan daha iyidir" Yine bu anlamda Hafız Şirazi buyurmuştur ki:"O kamiller ki toprak olan cismi nazar ile kimya yaparlar.Acaba olabilir mi ki bize de göz ucu ile baksınlar"

"SİRU EMRİ"

"SİRU"emri Rum suresi 30/42 ayetidir:"Yeryüzünde geziniz!evvelden gelenlerin akibeti nasıl olduğuna bakınız" ayetinden Seyahat yapmanın da farz olduğu gözlemlenecektir.Ancak hangi amaç uğruna bu seyahat yapılmalıdır:Hac suresi 22/46 ayeti:"acaba yeryüzünde gezmezler mi ki ,onlar için tahakkuk edecek kalpler yahud işitecek kulaklar hasıl olsun" ayeti bu seyahattan maksadı açıklar.Kemalatı akıl tahsili.Cihanda gez ve saadet ve rızık ve nasibi manevi olan aklı kamil talep et.ve gezip yürüdüğün yerlerde insanlar arasında bu aklı kamili araştır ve tecrübe et.yahut kendi talihini ve nasibini tecrübe et ki sahte ve nakıs mürşitler arasında insanı kamili bulmak güçtür ve talih işidir.Meclislerde akıllılar içinde Resul-i Ekrem efendimizde olan o akla varis insanı kamili talep et.

"ŞAVİRHÜM"EMRİ

Ali İmran,159 ayetidir:Emr'de onlar ile meşveret et"ayeti Efendimiz nezdinde tüm yönetici konumunda olan insanlaradır.Diyanet  din öğdetisinde 36 farz,52 farz gibi ibadet ve taatlara ilişkin öğretide belirttiği farzlar içinde bu ayet ve buna benzer diğer ayetler yoktur.yoktur.Farz kavramını emredileni yapmak şeklinde algılarsak,bu emir,yapınız yahut yapmayınız şeklinde de olabilir. ŞAVİRHÜM emri farzdır.Kimlerle müşavere farzdır?Kimler ŞURA 'dır.Şura suresi 42/38 :Emirlerinde o salihler meşveret ederler".ayeti doğru yolu salimen ve kazasız yürümenin işaretidir.Akıllar kandil gibi olmakla bir çok kandil bir araya gelirse ışık kuvvetli olur,yolu daha iyi gösterir.İstişare edilen topluluk içinde hakikatı muhammed nuruyla parlamış ve nurlanmış bir insanı kamil olabilir.Çünkü,Hak Teala süfli ve ulvinin birbirine karışmasını istemediği için sevdiklerini yabancıların gözünden saklamıştır."Benim dostlarım benim kubbelerimin altındadır.onları benden başkası tanımaz"buyrulur.Suret nedeniyle insanlar bir olabilir ancak manaları farklıdır.Ademi suret ile insan olsaydı,Ahmed ve  Ebu Cehil elbet müsavi olurdu"

SİYASETİ BİLMEK YAHUT BİLMEMEK

"Filan şahıs iyidir,güzeldir,mütevazidir,hilm sahibidir ancak siyaseti bilmiyor"lafından ne anlamak gerekir.Şeriatta ihsanda vardır cebirde vardır.Satranç tahtası üzerinde her taşın bulunduğu bir mevki vardır ki o taş farklı bir yere konulursa oyunda kural olmaz.Şah ,taht üzerinde,at ise ahırda olmalıdır.Ali imran 3/134 ayeti:Allah ihsan edicileri sever" buyururken Nur suresi 24/2 ayeti "Zina eden kadın ile erkeği dövünüz"buyurmuştur.Sad suresi 38/27 ayeti:"Biz göğü ve yeri ve onların arasında olan şeyleri batıl olarak yaratmadık"buyrulmakla bu alemde  gazapdan ve hilimden ve hasihattan ve mekr ve hubstan ne yarattı ise ,hiç birisi batıl değildir.Gazap ve hilm sıfatları yerinde kullanılmalıdır.Çünkü esmai ilahiyenin gereği olarak Salih'te,fasık'ta mevcut olacaktır.Hasihat etmek salihlerin,mekr ve hapis fasıkların işidir.Bu nedenle MUTLAK HAYR VE MUTLAK ŞER YOKTUR.insanlara göre değişir.Bir kimseyi öldüren katil hakkında hilim göstermek ve ona kısas yapmamak ŞER olur.Miskin ve fakir üzerine vaki olan bir çok zecr ve ceza vardır ki o miskin ve fakir hakkında hayırlı olur.Vaktinde ve yerinde vuracağın bir tokat,ondaki kötü ahlakı temizler.Aksi halde,o kötü ahlak büyüyüp onun boynunun kesilmesine neden olacaktır.Sen bir tokat vurmakla onun boynunu kurtarmış oluyorsun.İşte NAFİ VE DARR isimlerinin ilmini bilmeyenler siyasette başarılı olamazlar.

SADAKA NEDİR?

Fakirlik ve ihtiyaç içinde olanlar için sadaka, para ve maldır.Onların tedavisi para ve mal vermekle tedavi olunur.Suçlular ve kabahat işlemişler haklarında verilecek ceza hastalığına düçar olduklarından bunlara sadaka,onları affetmektir.Hastalıkları bu suretle tedavi olur.İdare makamında olanların zulumden ve şerden kaçınarak hüsnü muamelesi de bir sadakadır.Bu din,küçük çocuğun başını okşamayı,güzel sözü ve gülümsemeyi,dertli olanın derdini dinlemeyi,yol üzerinde insanlara eza verecek şeyleri aldırmayı,insanların iğrenecekleri şeylerin üzerini örtmeyi v.s her şeyi sadaka addetmiştir.Tüm bunlardan murat ve maksat,nefse hizmet değil,Yaratanın razılığını yaratılmışa hizmet etmede bulmakla mümkün olur.Davranışta,riya,süma olmama halidir.

ZULÜM,BELANIN DEF'İ NİN ÇARESİ OLAMAZ

Ülke bir bela içinde kıvranmakta.Bu belayı def için de zulüm olacak hadiseler de ceryan etmektedir.İdarenin intizamı için bu gereklidir,bunu yapmak zarurettir denirse cümle hadiseler,sebebler  kazayı ilahiye bağlıdır.Zulüm,baskı ve zorbalık  çare değildir.Çare halka ihsan ve mücrimleri afvetmek ve ızharı kerem etmektir."Sadaka belayı def eder ve ömrü ziyade eder "hükmünde fiziksel benzerlik ararsan bulamazsın.Hz.Ömer'ül Faruk efendimiz  devrindeki Medinede meydana gelen ateş'in halifenin emriyle "Fukaralara ekmek dağıtılmak"suretiyle söndüğü müşahede edilmiştir.Ey tecrübesiz delikanlı!Sen hastalarını,muhtaclara ihtiyacları olan şeyleri vermekle tedavi et.

YEMEK ŞEHVETİ-İŞTAH

Midede yalancı bir şehvet ve istek olduğu vakit ,o şehvet yemek tarafına acele eder.Zira biraz sabretse ,yemek zevki gidecek ve yerine isteksizlik gelecektir.İştihayı kazip midenin bir hastalığıdır.Bu nedenle yemeğe acele etmeyip tehir etmek evladır.Sabırla,yavaş yavaş yemek suretiyle yenilen gıdalar midede nahoş olmayarak hazm edilmiş olur.

HZ.HÜSEYN(R.A)KIZMASI-MENKIBE

İmam Hüseyin(a.s) hazretleri bir sofrada bulundukları esnada sofraya yemek getiren köleleri dikkatsizlik sebebiyle yemeği hazretin üzerine döker.Hz.İmam nazar-ı infial ile köleye baktiği vakit köle Ali İmran 3/134 ayetini okur:"Allah Teala cenneti öfkesini yutanlar için hazırlamıştır".Hz.İmam:"öfkemi hazm ettim"der.Köle ayetin alt tarafı olan:"Nasdan afv edicilere dahi cenneti hazırlamıştır"kısmını okur .Hz.İmam "Seni afv ettim"buyurur.Köle bu cümlenin başlangıcı olan "Allah Teala ihsan edenleri sever" kısmını okuyunca Hz.İmam:"Seni Allah rızası için afv ettim"buyurur.

ZANNIN BAZISI GÜNAHTIR AYETİ

Hucurat suresi 49/12 ayeti:Ey iman eden kimseler !zannın çoğundan sakınınız!Muhakkak zannın bazısı günahtır".AYETİNDE YASAKLANAN ZAN,KÖTÜ ZANDIR.Zan,iki türlü olur.Kötü zan,iyi zan.Fili ve halide fısk ve zulmü zahir olmayan müminler hakkında kötü zan beslemek caiz değildir ve onları gıybet dahi haramdır.Fıskını ve zulmünü insanlar nazarında açıkça gösteren kimselerin gıybetinde ve onlar ile muamelede hazm ve ihtiyat lazımdır.Hadis-i şerif:"Haya gömleğini kaldırıp atmış olan kimse için gıybet yoktur"buyrulur.Hazm o olur ki,sui zan edesin,taki kaçasın ve kötüden beri olasın"bözleri,kötülüğü aşikar olanların laflarını sağda solda etmek değil,o kişilerden uzak olmaktır.Yine gıybet yok ancak "uzaklaşmak suretiyle" sui zan  yapmak gereklidir.

MANEVİ İRŞAT DAVASI

Mesnevi-i Şerif'te hazreti bir bir çok yerlerde sahte şeyhler ve nakıs mürşitlerle alakalı beyanları vardır ki bu sözlerden ,bu yolun da makam isteklilerinin olduğunu anlamaktayız.Bilmek gerektir ki insanların terbiyesi işini üstlenen bu şahısların irşat hususunda izinleri olmak gerekir.İrşat vazifesi,Zat-ı Hakk'dan hakikat-ı muhammediyyeye ve hakikat-ı muhammediyyeden sahib-i irşad olan bir insanı kamile olan tebliğ ve risalet cinsinden bir emirdir.Bu izin emrini alan irşada kalkışmalıdır.Çünkü fena ve beka mertebelerini tamamlamış olan bir salikin kalbine nazar ederek onun meşrebini ve istidadını(kabiliyetini)görür ve ona göre eğitir.Kamillerin adını uzaktan işitip,sözlerini kitaptan okuyarak ezberleme hadisesi değildir.

HÜNER NEDİR?

"İnsan gözden ibarettir"sözü nedeniyle Hüner,ateşi görmektir,dumandan bahsetmek değildir.Gerçi duman ateşin varlığına işarettir der isen dumandan bahis eden ateşi görmediği için hüner sahibi değildir.Ateş,hakikat-i vücuttur.Duman,vücudu hakikinin delili olan vücudatı izafiyyedir.Duman ateşin vücuduna delalet eder sözünü söylemek hüner değil,belki ateşi açıktan açığa görmektir.Hadid suresi 57/3 ayeti:O , zahirdir"ayeti mucibince bilcümle eşyada zahir olan o vücud-i hakikidir.Onu tevilat ile ve bir takım deliller ile örtmeye hacet yoktur.Şems-i Tebriz hazretlerinin huzurunda bir kimse söyledi ki:"Ben kati delil ile Hakk'ın mevcudiyetini ispat ederim"dedi.Ertesi gün Hz.Şems buyurdu:"Dün gece melaike gelmişler idi ve o adam hakkında ,"Elhamdülillah,bizim Huda'mızı sabit kıldı,Allah ona ömürler versin ,alemiyan hakkında taksir etmedi"diye dua ettiler."Ey ademcik!Hak sabittir.O'nun delil nesine lazım?.Eğer bir iş görmek istersen ,O'nun huzurunda kendine bir mertebe ve makam ispat et!Ve yoksa o senin delilin olmaksızın sabittir.İsra 17/44 ayetinde buyrulur:"Mahlukattan hiç bir şey yoktur  illa ki Allah Teala'yı hamd ile tesbih ederler".Şek yoktur ki bu fakihler hüşyar(akıllı)ve sahibi zekavettirler ve on kimse hükmündedirler.. Müntesip oldukları fende on görürler .Velakin bu ilim ile onların arasına "yecuz,la yecuz"kaidesinin muhafazası için bir duvar çekilmiştir.Eğer o duvar onların hicabı olmasa onu hiç okumazlar ve o iş muattal kalır".Alimi zahirinin delilleri ve hünerleri,onları insan-ı Kamil kapısına gitmekten men eden en büyük zincirlerdir.

MAKSAT HÜNER SAHİBİ OLMAK DEĞİLDİR?

Hz.Musa kavmi içindeki Samiri isimli kişinin gösterdiği hüner(ses çıkartan öküz heykeli)ona hiç bir faide vermedi.Hak kapısından kovuldu hem dünyası ,hem ukbası zayi oldu gitti.Yine Karun,kimya ilmi nedeniyle hasıl ettiği zenginlik onu yerin dibine çekmekten kurtaramadı.Karun,Hz.Musa'nın akrabası idi.Sürekli tevrat okur ve Hz.Musa'dan garip ilimler ve acaib olan fenler öğrenirdi.Çok zengin oldu.Hz.Musa,ondan,biriktirdiği malın zekatını istedi.Kabul etmedi ve serveti nedeniyle ondan menfeat uman bir çok insan etrafında toplandı.Hz.Musa'yı halkın gözünden düşürmek için fahişe bir kadına altın ve mücevher vaad edip Hz.Musa'nın kendisiyle zina ettiği iftirasını halk arasında söylemesini istedi.Kadın o meclise geldi.Karun'un kendisine mücevher vaadi karşılığı bu teklifi yaptığını insanlara söyledi ve o mecliste fuhşiyattan tövbe etti.Hz.Musa Karun'un kahrı için Cenab-ı Hakka yalvardı.Karunun sarayı,içindeki serveti ve etrafındaki insanlarla birlikte yerin çökmesi nedeniyle toprak altında battı.

MÜNAZARADAN,HÜNER GÖSTERMEKTEN VAZGEÇMEK NASIL MÜMKÜNDÜR?

Halka karşı fazilet göstermekten ve münazarada ve mübahasede şiddetten  ve hüner ızharından geçip,emri ilahiye itaat,Peygamber sünnetine riayet,nefsin kötü sıfatını terk edip güzel ahlak sahibi olma yolunun örneklerinden Fihi ma Fih isimli eserinden Hz.Pir şöyle bahs etmiştir:Hüsameddin Erzincani ,fukaraya hizmet etme sürecinden önce sohbette büyük bir bahisçi idi.Her nereye giderse sıkı bir şekilde bahs ve münazara eyler idi.Hoş söyler idi.Amma,vaktaki dervişler ile oturmaya başladı o bahis v münazara gönlünden soğudu."Aşkı,ancak bir başka aşk izale eder","Allah ile oturmak isteyen ehli tasavvuf ile beraber otursun".Bu ilimler,ahvali fukaraya nisbeten bir oyundur ve ömrü zayi etmektir.Nitekim Kur'an-ı Mecid'de ,Hadid suresi 57/20 ayetinde "Dünya hayatı bir oyundur"buyrulmuştur."Ben cüst u  cu aleminde ,hiç iyi huydan iyi ehliyet görmedim"."Fazldan ve küstahlıktan ve fenden geç;hizmet ve hüsnü hulk iş tutar."sözlerini Hz.Pir efendimiz,Mesnevisinde beyan buyurmuştur.Hak Teala'nın bu Halkı,Batından zahire getirme maksadı:ancak kendisini bilip ibadet ve kulluk etsinler isteğidir.Bu aleme kesafete ve tabiata ait ilim ve hünerlerle iştigal gaye-i hilkata muhalefet olur. 

28 Mart 2016 Pazartesi

ÖMRÜ HAYATIN SONUNDAN HABER

Zahirde din-i Hakk'ı inkar eden gayri müslime veyahud ulum-i enbiya ve evliyayı inkar eden müslime horluk ile ve hakaret nazarı ile bakmamak gerekir.Zira,kafiri zahirin müslüman olarak ölmesi muhtemeldir.Yahut mukallit bir müslümanın hakikata ulaşması ümit edilir.Bu nedenle kafirin küfrü ile mukallidin taklidi nedeniyle yüz çevirmek olmaz.Herkesin son nefesi sırrı kadere bağlıdır.ve sırrı kader ise meçhuldür.Hak yolunun yolcuları hiçbir ferde hakaret nazarı ile bakmamalıdır.

KAPLICALAR

Kaplıca ,Yer çekirdeğinin mağmaya yakın yeri ile temas halinde olan yer altı sularının ısınarak yeryüzüne çıkması.bu çıkış esnasında geçtiği toprak katmanlarında mevcut hassasiyetlerin bu suya sirayet etmesi ve insanların bir takım hastalıklarına şifa olmasıdır.Suyu sıcak hale getiren mağma tabakasıdır.Bela ve musibetler Hakk'ın  tecelli-i Celalisi olup bunun neticesi hastalara şifa veren kaplıca suyunun tesirini yapar.

HİZMET KİME YAPILIR?

Mevlana Efendimizin bir beytinde:Bütün hayvanları insan için öldür ve batan insanları  da akıl için öldür"buyrulmuştur.Akılda,bilumum insanların fevkında(üstünde)olan ise aklı küllün mazharı olan insanı kamildir.İnsanı Kamilin ilmi ledün nuru ile dolu olan canı,nakıs olan diğer insanların canından üstündür.Binanaleyh o nakıslara insanı kamile hizmet etmek kafi bir vazife olur ve o vazife-i hizmet ile saadete nail olurlar.İrfan dünyasında bu husus şu latife ile ifade bulur:"Baba himmet!.Oğul(evlat) hizmet!".

ŞERİF HÜSEYİNİN DURUMUNA DÜŞMEYELİM

Arabistan topraklarından Osmanlı'nın hakimiyetinin bitmesi İngiliz ve Fransız işbirliği ile değil,içimizdeki ihanet şebekesinin yine bizden birini kandırıp,dünyalık teklifi neticesi vuku bulmuştur.Cennetmekan Abdülhamit Han,Şerif Hüseyn'in çocuklarını ve kardeşlerini İstanbul Beylerbeyi sarayında gözetim altında tutmakta idi.Zayıf karakter nedeniyle Şerif Hüseyin'in Mekke Emirliğini münasip lisanlarla savmıştı.Ancak,Abdülhamit'in tahttan indirilmesinden sonra yerine gelenler Şerif Hüseyin'i Mekke emiri yaptılar.İngilizler ,yerel unsurları,Osmanlı'ya karşı harekete geçirmedikçe Osmanlıya askeri güçle yenemeyeceklerini bildikleri için Şerif Hüseyin'e Tüm hicazın(Suriye ve Irak dahil)krallığını teklif ettiler.Şerif Hüseyin bu teklifi kabul etti ve Osmanlıya itaat edilmeyeceği yönünde fetva çıkartarak tüm arap yarımadasının yerli unsurlarını Osmanlı'ya karşı harekete geçirdi.Arap toplumunun geri kalmışlığına 400 yıllık Osmanlı idaresini sebeb göstererek Osmanlı'yı din harici bir unsur olarak gösterdi.Osmanlı arkadan ve içten vurulmuştu.Şimdi yerine büyük gökdelen yaptıkları ECYAT KALESİ 'ne saldırdılar.Fahri Paşa,ikibuçuk  yıl Ravzayı mutahharayı savundu ve teslim etmedi.Sonrası  ise :Şerif Hüseyin kendisini kral ilan etti.Oğullarından Kral Faruk Irak'a,Kral Abdullah Ürdün'e yönetici oldu.Suud ailesi,bir darbe ile Şerifi Hüseyin'i devirdiklerinde Şerif Hüseyin İngilizlere sığındı ve Kıbrısta gözetim altında tutuldu.İngiliz kendisine maaş bağlamıştı.Oğlu Abdullah Ürdün Kralı idi.Rauf Denktaş,çocukluğunda babası ile Şerif Hüseyin'i ziyaret ettiklerini anlatmıştır.Onun anlatımlarından,Şerif Hüseyin'in "Velinimetleri olan Osmanlıya ihanet ettiğinden dolayı çok ağlayıp pişmanlık geçirdiğini"anlamaktayız.Hatta vicdani azabı daha da artsın diye Taş plakta İstanbul müziğini ve İzmir marşını dinlediğini nakletmiştir.Bu teessürü,Endülüs/Gıranata'yı İspanyollara teslim eden Hükümdarın gözyaşlarında da hissettik.Bu nedenle Elimizde İstanbul kaldı.Şimdi kıymetini bilelim.Elden gittikten sonra ağlamanın faydasız olduğunu bu örneklerden anlayalım.İstanbul küffarın eline ne sebeble geçmez'in ilacına kulak verelelim:Fatih Sultan Mehmet'in bu sualine cevap veren mana adamı şunları demişti:" Sultanım,Bu şehirde her gece yetmişbin Kelimei Tevhit okunursa İstanbul bir daha küffar eline geçmeyecektir".İsimsiz ve Resimsiz mana adamları bu tevhidi İstanbul için çekmekteler.Merak etmeyin.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

KIYMETLER,NİÇİN SONRADAN ANLAŞILIR?

Bir şahıs veya servetin kıymeti,o şey elden gittikten sonra anlaşılır.Bu iş avama mensup olanların halidir.Çünkü,kendi varlığının sarhoşu olan,sahip olduklarını da kendisinin sanır.Bu nedenle kendisine sunulan mühletin(İktidarın-başkanlığın-bakanlığın-müdürlüğün-valiliğin v.s)hiç bitmeyeceğini sanır.Kendi varlığı da dahil gökte ve yerde ne varsa Allah'a aittir hükmünü hal olarak,zevken yaşayanlar hazımlarını tamamlayanlar olmakla bunlar için hiç bir sorun yoktur.Sorun hazımsızlığa uğrayanlardadır.Bu nedenle "Lider"olan şahsiyetin hüküm sürdüğü dönemde  avam arasında kıymeti bilinmez ve hatta iktidarı uzadıkça,herşeyden bıkan nefsin yaptığı gibi onun sürekli yüzünü görmek ve sesini duymakta rahatsızlık verir.Bu nedenle "Yeter artık"derler.Üzerinden bir asra yakın azman geçtikten sonra "Kızıl Sultan"diyerek 2.Abdülhamit'in çekilmesini isteyenlerin haksızlığı,vatana ihaneti kabul görmüş,Cennet mekan Sultan'ın kıymeti anlaşılabilmiştir.Mustafa Kemal'in,Menderes'in,Turgut Özal'ın ,Erbakan'ın kıymetini vakti zamanında bilenler hep az olmuştur.Bugün içinde Tayyip Bey'e yöneltilen eleştiriler ve düşmanlıklar da zirve yapmıştır.Bu hengameye taraf olmadan değerlendirme yapalım:Öz ve cevher itibarı ile müspet mi ?değil mi?.Müspetliği hususuna itirazımız yoktur.Biraz daha ileri aşaması:Nefsani mi değil mi?İşti bu noktada itirazımız başlıyor.Ancak,İmame bir tespihin en kıymetli taşıdır.Bu kaybolursa diğer taneler dağılır.Bu nedenle Ayetin hükmü gereği toplum içinde mutlaka bir davetçi gurup bulunmalı ve gerekli ikazları yapmalıdır.Nihayetinde fiil ve sözlerimizi,hakikatları bilen Rabbimiz değerlendirecektir.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

TÜM MİLLETLERİN TAPTIKLARI

Her millet kainatın Halıkı olan Allah Teal'nın vücudunu kabul ederler.;ve hakikatta hepsinin teveccühü ulu sultan olan Hak Teala tarafınadır.Aralarındaki fark ,anlayışlarına göre hayallerinde peyda olan muhtelif bilgilerinden doğar.Vücudi Hakiki,tüm varlık mertebelerinde Hakk'ın olup ,muhtelif inançlardaki insanların her birisi Hakk'a olan ibadetinde  Hakk'ın bir yüzünü görür.Batıl inançta olanlar vücuhu ilahiyyeden bir vechi mukayyede taparlar.Müminler ise vechi mutlak-ı Hakka ve ahadiyet-i zatiyyeye ibadet ederler.Ayeti kerimede (İsra 17/23:"Ey Resulüm!Senin rabbin ancak kendisine ibadet etmenize hükmetti"buyrulmakla ,aciz olan insanların buna muhalefeti mümkün olmayıp tüm insanlar bu emir gereğince tamamıyla Hakk'a dır.Hak ve Batıl olanların Hakk hakkındaki anlayışlarına marifetlerine aittir.ve batıl olan itikad ve marifet ise ,vech-i mutlak'ın hicabıdır.Yani,batıl itikad sahipleri Hakk'ın yüzünü müşahade edemeyeceklerdir.Hz.Mevlana Efendimiz Fihi ma Fih 55.fasılda buyurmuştur ki:"Hakk-ı Bari'deki muhabbet bütün alem ve halayıkta,mecusi,yahudi,nasranide ve cümle mevcudatta kamindir.Bir kimse mucidini ,nasıl sevmez?Muhabbet onda kamindir(gizli,saklı,belirsiz).Ancak mevani(engeller) onu mahcub kılar.Mevani mürtefi(ortadan kalkınca) olunca,o muhabbet zahir olur".
Hakk'a teveccüh sadece insanlarda değil  Taş.toprak,dağ ve su dahi gizli bir şekilde Hakk'a rücu'u vardır.İsra 17/44 ayeti:"Hakk'ı hamd ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur,velakin siz onların tesbihini idrak edemezsiniz".buyrulur.

NÖBET KİMİN NÖBETİDİR ?

Cenab-ı Hakk'ın isimlerinin galip olması nöbetledir.İsmi Mudill 'in nevbeti gelmişse,memleket idaresinde söz sahibi  Firavun olur,İsmi Hadi 'nin nevbeti geldiğinde ise Hz.Musa idaresindeki beni israil galip gelir.Zahirde,bir takım sebebler tahtında bu işler sahne alır.Kücük resmi görenler bu sebebleri görürler,büyük resmi görenler ise zuhur edenlere hiç itiraz etmezler sabır ve teslimiyetle seyrederler.

ŞAH HATAYİ VE YAVUZ BARIŞMALIDIR

Şeriat esaslı yaşantıdan burat,ibadetlerden hedeflenen manaya ulaşmak idi.Bu Namaz kılanın"Allah'ın her yerde olduğunu,gördüğünü,bildiğini"hissetme duygusuna ulaşması,Oruç tutanın,"miskinlerin,acizlerin ,gariplerin,hayvanatın açlığını görüp kendinde olanı onlar uğruna sarfetmesi"duygusunun oluşması,Hac ibadeti içinde Kabe'yi ziyaretten murad'ın" birlik ve beraberliği temin eden İnsan-ı Kamil'e ulaşmak olmakla bunun  mümkün kılınması,Zekat vermekten muradın Fakirlere sarfedilmek üzere sahip olduğumuz mal varlığının vergi olarak devlete seve seve verilmesi,Şehadet ile'de tüm güc ve kudretin ,mülkün,yerin ve gögün Hakteala'ya ait olduğunun ikrar edilerek bunlara sahip olma mücadelesinin terki idi.Bu vaktin insanının birlik ve beraberliği, gönlünde bu duyguları hissetme ve bu hislerle dolu gönüllerde  yer etme harekatıdır.Bu nedenle Yavuz Sultan Selim ile Şah Hatayi'nin tarihte kalan mücadelesinin laflarını terk ile bu iki şahı barıştırmak birliğimiz için elzemdir.

ADALET NEDİR?

Adalet bir mülkü tamamen hak sahibine ayırmaktır.Zuhruf suresi 43/85 ayeti:"Gökler ve arzın ve ikisinin arasındaki eşya Hakk'ın mülküdür" buyurulmakla Ey idare makamında olanlar!kendi varlığını nefsinin hevasına ve arzusuna ve Hakk'a taksim eden kimsenin taksiminde adalet olmaz.Senin-benim varlığımız Hakk'ın mülküdür ve hepimiz onun payıyız.Hakkın payı olan bu mülkü başkasına ve onun gayrına verirseniz adaleti gözetmemiş olursunuz.Halk,Hakk'ın bir yansıması olmakla,mülkü halka harcamak gereklidir.İdare makamında olmak "Bal tutan parmak yalar"anlayışı,nefsinize hak vermez."Efendim,bunlar yiyorlarsa da hizmette ediyorlar"sözünün haklılık payı yoktur.Mademki başaramıyorsunuz,lütfen "cübbe ve sarığı"çıkartın da tereddütümüz ortadan kalksın.

ALLAH'I SORMAK?

Bakara suresi 2/186 ayeti:"(feiza seeleke ıbadi anni feinni garib  Vaktaki benim kullarım benden sana sual ettiler imdi ben yakınım"beyanından,Allah'a dost olanlar  ancak Allah'dan sual ederler ve Evliyaullah,onlara bu yakınlığı izah eder.Bir eşyasını kaybeden şahsa eşyanın yerini bilen kişi tarif söyleyip sözü uzatmaz.Der ki "ceketinin cebinde, elini cebine sokta bir bak".Allah'a uzak olanlar,gaflet içinde olanlar Hak Teala'dan sual dahi sormazlar.

27 Mart 2016 Pazar

ÜSTADA TABİ OLMAKTAN CAHİL AR DUYAR

"CAHİLLERİN CANI ZAHMETE LAYIKTIR"sözü bir darbı meseldir.Zira cahil bilmez ve bilmediğini de bilmez.Kendisini her işte üstad ve mahir sanır.Kendisinin mevhum bilgisine ve nefsinin kibir ve gururuna istinaden her başladığı işte türlü türlü zahmetlere ve meşakkatlara giriftar olur.Bu nedenle bu darbı meselin  diğer karşılığıda şudur:"ŞEYTAN AZABDA GEREK".El elden üstündür arşı alaya kadar derler.Bugünün idarecileri,üstad olarak hiç kimseyi tanımazlar.Bu nedenle sorunlar yumağı her geçen gün büyümektedir.Sıkıntıyı ülke insanı çekmekte.Hep merak ederim:Acaba baş eğecekleri hiç manevi üstadları yok mu? ki galiba yok.Çünkü,fena makamından bi haber olduğu halde Mürşitlik davasında bulunmak tarikatlarda da  vardır.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

NUH TUFANINI HER İNSAN YAŞAR

Nefsani istek ve arzularımız bir tufandır.Bu denizde,Ken'an gibi tufandan kurtulmayı isteyip dağ tarafına gidersek,kurtuluş mahallinden ayrı ve uzak düşeriz.Mütekebbir alim efendiler,aklına güvenen filozoflar,enbiya ve insanı kamile tabi olmayıp enaniyet dağına iltica etselerde ,nefsani sıfatların tufanından kurtulmaları mümkün değildir.Pek ziyade itimat ettikleri ilmi kelam,kıyasat,mantık delilleri ve tabi ilimlerle Hakk'ı ve hakikatı bulmak mümkün olmadı ve hasret  ve mahrumiyet içinde bu ömrü tamamladılar.İnsanın vücudundaki sırrı hakikatı tefekkür suretiyle keşfedemeyiz.

GÜÇLÜ DEVLETİ ADALET MÜMKÜN KILAR

"Adalet,mülkün temelidir"deriz. Tüm halkının inançlı olması,alnını secdeden kaldırmaması,oruç tutması,hacca gitmiş olması,halkın tesettür içinde olması  bir devleti güçlü kılmaz.Devleti güçlü kılan Adalet müessesesidir.Adalet duygusu yalnızca mahkeme ile oluşmaz.İnsanların kalbinde,kafasında bu duygunun başlaması,ama mutlaka hüküm merkezlerinde yerleşmesi gereklidir.Biz,dindar olmakla adaletli olduğumuzu  sanmaktayız.Rüşvet alsa da,bizim partimizin belediye başkanıdır dediğimiz sürece iflah olmamız mümkün değildir.Peygamberin kızı olsa da,Müminlerin halifesi olsada,İstanbul'u fethetmiş bir kumandan olsa da Adalet mekanizması sıhhatli işlediği takdirde o ülke güçlüdür ve bereket onlarladır.Yaşasın AMERİKA.Çünkü,paralarının üzerine "Biz tanrıya inanırız"yazmakla yetinmediler ve övünmediler.Yasalardan korktukları kadar Allah'tan korkmayan bir toplum yarattılar ve  tüm dünya onlara hizmette.Çünkü Allah korkusunu yasanın içine soktular ve asla taviz vermediler.Bizde Allah korkusu ahirete ait bir duygudur.Söyleyin kim doğru,kim eğri?

BUGÜN ŞERİATA DAYALI BİR DİN DEVLETİ ÖNÜNDE ENGEL NEDİR?

Cenabı Hakk,tek başına iktidar imkanını AKP iktidarına ve kadrolarına bahşetti.Demokratik yollarla idare edilen ülkelerin hiç birinde bu süre imkan bulan bir başka siyasi parti olmasa gerek.Birinci ve ikinci dönemler büyük mücadeleler vardı.Asker,Anayasa mahkemesi,Cumhurbaşkanı,Basın ve Medya,Sermaye yoksunluğu,MİT,Üniversiteler v.s.Yavaş yavaş kararlı bir şekilde siyasi iktidarın kafasında olanları gerçekleştirmeye engel bu direnç yerleri aşıldı.Ve Bugün;Siyasi iktidarın önünde engel olabilecek ülke içinde silahlı,silahsız,Yasal ve gayri yasal ,paralı  v.s hiçbir güç kalmadı.Kafalarındaki düşünceyi yaşatma uğruna her şeylere sahip bir iktidar gücü mevcuttur.Allah'ın istediklerini yapma uğruna (şeriat bazında)neler yapıldı,neler yapılamadı.En bariz ve basit olarak yasaklar konusuna el atalım.Faiz konusuna girmiyorum.İçki konusuna da girmiyorum.Niçin adam öldüren idam edilmiyor veya hırsızın eli kesilmiyor da demiyorum.Maddi sahada,Devlet eliyle icra edilen şans oyunları,Milli piyango,sayısal loto gibi kumar hadisesini yasaklama yönünde hiçbir adım atılmadı.Aksine suçtan elde edilen gelir,bütçenin gözde kalemi oldu.Bu hususta somut hangi adım atıldı söyler misiniz?Yasaklama önündeki engel nedir?Siyasal iktidardaki beyler lütfen İSLAMDAN BAHSETMEYİN. Çünkü ,bu sefer galiba biz aldatıldık.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

BUGÜN ,"BEN ALLAH'IM "DEMEK ,"BEN ALLAH ADAMIYIM"DEMEKTEN DAHA TEHLİKESİZDİR

"Ben Allah'ım"diyen tehlikesizdir.Zira bu sözü bir şahıstan duyduğumuzda bu şahıs için "Kafayı sıyırmış bir deli"olduğunu algılarız,bakıp geçeriz.Bu saplantı içinde olanlar için "Bu,budur"deriz."Ben Allah adamıyım"diyenler tehlikelidir.Çünkü,Hak Teala ,kendini anlatması için ihtiyaçtan dolayı bir tercüman istemedi ki .Tüm dillerin sahibi olan  bize ihtiyaç duysun.Aşikaren ortada olanın "Ben burdayım " demesi bu oyunun kuralı değildir.Çocuk oyunlarında dahi kural mevcuttur. Bu gün,"Allah'ın adamı,Allah'ın askerleri,Allah'ın yardımcıları,Allah mülkünün tanzimcileri"diye ortaya çıkanlar ve Cihad iddia eden,eskinin mücahidi yeni vaktin mütehitleri !Biliniz ki Allah'ın yardıma ve yardımcıya ihtiyacı yoktur.Size nefisleriniz emir vermektedir..Sizler hareket ve yaşantınızla ilahlık iddia eden Firavun'a özenmektesiniz.O da mülkünde özerklik istemiş,Hz.Musa'yı kabullenmemişti.Ancak bir Allah adamı(Hz.Musa),o mülkü ,tacı,tahtı başına geçirdi.Nefislerinin tüm sıfatları ile meydanda olanlar'ın Allah adamlığından bahsetmesi çok tehlikelidir.

KARAYOLLARINDAKİ MUAYENE İSTASYONLARI

Nakil vasıtaları ile Fazla yük taşımanın önlenmesi için Karayolları üzerine muayene istasyonları tesis edilmiştir.Nakil işlemi yapan araç sürücüleri bu istasyona girerek araçlarının tartıdan geçirmek zorundadırlar.Eğer bu istasyona girilmeyip yola devam edilirse,yükün miktarına bakılmaksızın en yüksek para cezası yazılarak araç plakasına gönderilir.Şeriat ölçüleri ve Evliyaullah sözleri(halleri) biz insanların seyahat yolu üzerindeki tartım istasyonlarıdır.Taşıdığımız tüm yüklerin kontrolünü bu istasyonlarda yapmak gereklidir.Aksi halde sınırdan geçmek mümkün olmaz.Zira sınırda gümrük kontrolü dahi mevcut olup yasak maddeler mevcutsa araca el konulur.Hayvaniyet dünyasına ret olunanların tekrar insaniyyet ülkesine geçebilmesi için uzun ve  meşakkatli seneler gereklidir ki bu meşakketlerden sonra insanlığa kurban edilmekle mümkün olur.

DUA'YA NELER MANİ OLUR?

Ekmek çokluğu,nimet bolluğu Dua'ya ve göz yaşına manidir.Ekmek çokluğu ve nimet bolluğu zulmün ve zalimliğin kapısıdır.Şaşılacak bir mekri ilahidir ki nasıl böyle olur.Nimeti ve ekmeği çok olan bunları dağıtır,fakirleri doyurur v.s güzel işler yapar diye düşünürüz.ancak bu nimetlere ulaşınca "Benimle mi kazandı ?"diye düşünmeye başlar,,"Daha kuvvetli mümin olmak gereklidir"duygusu cihadın konusu olur,Sapih olunan bu nimet ve ekmeği korumak ve kollamak uğruna "Düşmanlarım bu nimetin elimden gitmesini istiyor,beni yıkmak,bana karşı ihtilal yapmak istiyor"düşüncesiyle FAİL ALLAH gerçeğini unutup kendi varlığını koruma ve kollama ile iktidar vaktini uzatma uğruna  sahip olduğu tüm imkanları kullanarak zulüm ve zorbalığa başlıyor.İnsanın fukaralık zamanından zenginlik sonucuna kadar bu serüveni görenler,bu sonuç karşısında Ekmek ve Nimetin,Dua'ya mani olduğunu görüyor.

BİZ,İRADESİZLERİZ

Günümüzün 12 satı uyku içinde geçer ki bu esnada irademiz yoktur.Uyanık ve aklımızın başımızda olduğumuz kalan zaman içinde de kendi rey ve tedbirimize rağmen isteklerimizin olmadığını görür "onu öyle,bunu böyle yapamadım ve bu iş arzuma muvafık olmadı"dişe üzüntü içinde oluruz.Yani uyku esnasında bir hiçiz,uyanıklık esnasında da hiçiz.Hiç'ler üzerine varlık ,vücud ve yiğitlik iddia etmekteyiz.Yaratandan dua isteyelim.Zahmet ve meşakket gördüğümüz bu mevhum varlığımızdan bizi kurtarsın.Gözyaşı,acziyet ifade ettiği için  kurtarıcıdır.:"Hz.Cibril Resul-i Ekrem Efendimize gelip ded ki:'Eğer bir ümmet içinde bir mahzun ağlasa ,Allah Teala o ümmete rahmet eder.Nebi(sav)buyurdu:Ey benim Allah'ım!gözyaşı kan ve dişler ateş parçası gibi olmadan evvel,bana şiddetle yaş akıcı olan iki göz ver!"
Resulullah,ikbal sahibi bir sultan iken Hak Teala'dan gözyaşını isterse,çanak yalayıcı ve Hakk kapısının dilencileri olan bizler niçin kemalat iddiasında bulunruz da göz yaşı istemek aklımıza gelmez.Efendimizin gözünden akacak bir damla nedeniyle ümmeti olan insanlar ve cinler ilahi rahmete nail olup kahrı ilahiden kurtuldular.Dua'nın kabul ve reddine bakmayalım.DUA İBADETİN İLİĞİDİR hadis-i Şerifi gereği dua her şeydir.

26 Mart 2016 Cumartesi

İNSANI, KENDİNDEN GAFİL KILAN ÜÇ HAL

Birincisi uyku ve rüyadır.ikincisi Uyanıklık içinde bir sebeb tahtında kendinden geçiş,baygınlık v.s.Üçüncüsü imtihan yani bir mihnete giriftar olma hali.Bu üç hal içinde insan kendi kendinden gafil olur.Zira rüya içinde,nereye götürülürse oraya gider,rüya içinde şarap içse,zina etse,birini öldürse had ve kısası şer'i lazım gelmez.Çünkü iradesi yoktur.Uyanık iken baygınlık yahut manyatizma  gibi bi-huşluk halleri içinde insan iradesine sahip değildir.Hastalık v.s mihnetler zamanında da insan o mihnetlerin ceryanına kapılır,iradesini kullanıp o mihnetlerin haricine çıkamaz.Bu haller insanın acziyetini gösterir.Bu nedenle Fail-i Hakiki'ye yalvarıp ondan yardım dilenelim.

BİZ KİMLERİZ?

Ya bir ilk okul şirinini ilk dizesi olan:"Biz Altay'dan gelen erleriz"diye bu soruyu cevaplarız yahutta bir bilmecenin sözü oluruz:Biz biz idik biz idik.otuz iki kız idik,ezildik büzüldük,çift sıraya dizildik"gibi.İnsan olarak biz me idik.İnsan suresi 76/1 ayeti:İnsan üzerine dehr'den bir zaman geçti ki zikr olunan bir şey olmadı"ayeti mucibince vücud-i Mutlak'ı Hak deryasında mahv ve müstağrak  ve adem-i izafi olup ,adı sanı anılan bir şey değildik.Bu vücudu izafi alemine gelmek için istihkak sahibi de değildik.O deryayı rahmet olan vücud-ı Mutlak-ı Hak esmasına rahmeten bizlere can ve ilim verip ,denizin dalgaları gibi ,bu vücud-ı izafi alemine çıkardı ve bizleri hayat ve ilim ve sem'i  ve basar ve kudret ve kelam sıfatlarına mazhar kıldı.Diken'e gül hilatını  verdi.Yabancı olanı yakın etti.Üstü başı pislik içinde bir dilenci Padişah'ın huzuruna çıkabilir mi?çıkamaz.Ama Padişah emretti:"ÜDUNİ,ESTECİB LEKÜM"Bana dua edin kabul edeyim,benden isteyin vereyim".Yarabbi,Madem ki bize dua etmeyi emrettin ,bizde bu emre uyuyoruz.Kendi duanı kendin kabul eyle.

ATEŞ VE NUR

Her ikiside aydınlatıcıdır.Ancak ateş yakar,Nur yakmaz.Hz:Musa'ya Hak Teala,ağaçtan ateş şeklinde tecelli etti.Bu kahır şeklinde tecelli eden bir lutuf idi.Kahrın içinde mevcut olan lutfu görebilmek basiret gözünün açık olması ile mümkündür.Firavunun sihirbazları,Hakk'ın tasarrufunu basiret gözü ile gördüğü için el  ve ayaktan vazgeçtiler.Halk,sebeb perdesini yırtamadığı için kördür.Sebebin arkasındaki Faili Hakikiyi göremediler.

CAMİ KAPILARINDA PARA TOPLAMAK

körlerin yürüyüşü 
Bir fiilin sürekli tekrarı,o kimsede bir alışkanlık yapar.Yani o fiilden kaynaklanan bir tabiat,mizaç oluşturur.Sanırım,diyanet teşkilatında,cami cemaatından para toplamak merkezi bir karar ve düzenleme neticesidir.Toplanan bu parayla alakalı gerek yurt içi ihtiyaçlar giderilir,gerekse yurtdışındaki yerlere yardım gönderilir.Ben cami kapısında para toplamanın ruhunuda,fiziğinede karşıyım.Niçin mi?.Din görevlilerini SAİL(DİLENCİ)meşrepli,mizaçlı yaptıklarından dolayı.Devletin ,dine bakışının yanlış olduğu dönemlerde belki zaruret vardı.Fakat şimdi,bu gün için bu zaruret ortadan kalkmıştır.DİN  DİLENCİLİKTEN KURTARILMALI VE DİN PARA KARŞILIĞI SATILMAMALIDIR.Sigara ve Rakı'dan alınan özel tüketim vergisi ile Milli piyango ve şans oyunlarının zahmetsiz gelirlerini hangi müslüman(?)idareci önleyebilir ki.Esrar ve kokain üretip ülkelerine para kazandıranlara niçin kızıyoruz.Belki bu gelirler  ile Cami ve okul bile yaptırmak mümkün.Ey takkesini yanında taşıyan idarecilerimiz.Bu durum sizleri rahatsız etmiyor mu?Yoksa mücahitliğiniz muhalefette mi ortaya çıkıyor!

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

İLAHİ SÖZLERİN KAYNAĞI

Muhakkıkların esrar-ı ilahiye ait sözlerinin kaynağı ,o zatların kalplerine olan ilahi ilhamlardır.Hakkın sözünün tefsirini yine Hak'da fani olan halife-i Hak'dan istemek gerekir.Bu sözleri kendi zan ve tahminlerimize göre yorumlamamak gerekir.Çünkü kim düğüm vurmuşsa,o düğümü o açar.Hakk'ın kelamının zahiri manası,batıni manası ,haddi ve matlaı var olmakla bunlar ancak ilhamı ilahi ile anlaşılır.

HAKİKİ DOST,KUMU,UN HALİNE GETİRİR

Hz.İbrahim,Kenan diyarında iken vaki olan bir kıtlık nedeniyle Mısır'daki bir dostuna ,hizmetçilerini develer ile birlikte gönderip zahire yollamasını istemişti.O kimse dahi:"Eğer bu zahireyi kendisi için istese verir idim.Fakat halkı doyurmak için istiyor.Bu kadar çok zahireyi vermek bizi zarurete düşürür"deyip zahire vermemiş.Hizmetçiler mahzun olarak dönmüşler,fakat halkın nazarında şehre boş çuvallar ile döndükleri belli olmasın diye çuvallara kum doldurmuşlar ve haberi Hz.İbrahim'e iletmişler.Hz.İbrahim bu haberden mahzun olarak uykuya dalmış.Zevcesi bundan habersiz un geldi diyerek deve üzerindeki çuvalı açmış,içinde halis un olduğunu görerek bu undan ekmek pişirmiş.Hz.İbrahim uyanınca ekmek kokusunu duymuş ve "Bu ekmeği nereden buldunuz?"diye sormuş.Zevcesi :"Mısırdaki dostunun gönderdiği undan yaptım"deyince Hz.Halilullah ;"Hayır,dost-ı hakiki olan Allah'ın gönderdiği undandır"buyurmuştur.

İSME VE RESME İLTİFAT ETMEYENLER

Bir CAN,AZİZİM'le birlikte yaptığı bir Konya seyahatına ilişkin anısını anlattı.Beş on yıl öncesine ait .Konya Ziyaretimizde Dergaha girdik.Müze müdür yardımcısı olduğunu belirten ,bir kişi Baba Efendi'ye aşırı hürmet ediyor,saygı gösteriyordu."Efendim ,Müze müdürümüze haber verdim şimdi gelecek"diyordu.Aşırı ta'zimden sıkılan Baba Efendi bizden ayrıldı.Ben bu şahısla başbaşa kaldım. müdürün yardımcısı konumundaki şahıs bana sordu:"Bu zat kimdir?".Ben cevap vermedim ve sordum:Niçin merak ettin?.Adam anlatmaya başladı:Hz:Mevlana Efendimizle alakalı bir etkinliğimiz vardı.Misafirler gelecek,salon tanzim edilecek,teşrifat,ikram v.s gibi.Ancak,müze müdürlüğüne tahsis edilen araçların ikiside bozulmuş,onların tamiratı,araç temini v.s için müthiş derecede maddi ihtiyaç husule geldi.Müze müdürlüğünün tahsisatı da yoktu.Bu zat içeri girdi.Odaya geldi.Cebinden bir tomar para çıkardı ve masaya bırakarak gitti.Müdürle ben hayretler içinde kaldık.Şahısla tanışma imkanımızda olmadı.O parayla,o etkinliğe ait tüm masrafları gördük.Sağ olsun sıkıntılarımız kalmadı.Bizde bu amcayı merak ettik.Acaba kimdir?.Bu gün tekrar burada gördüğümde bu merakımı gidermek ve teşekkür etmek istemiştim.Müdür yardımcısına cevap verdim:Anlattıklarınızı anladım.Ancak ben onu anlatmaya kalkışsam siz anlıyamazsınız.Hz:Pirin soyundan olduğunu ifade eden bir çok kimseler var.Herkes kendine bir paye edinmiş.Bu Zat, isimden ve resimden kaçan,hazret-i Pir'in yaşayan hakikatı"dedim ve uzaklaştım.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

İNSAN

Kimdir bu can
O bir insan
Geçer candan
Mert insan

Bilir beni
İter nefsi
Hiçtir yeri
Mert insan

Solgun yüzü
Ağlar gözü
Haktır sözü
Mert insan

Bilmez kimse
Ayan kime
Sığmaz yere
Mert insan

Gizlide saklı
Hali farklı
Daim haklı
Mert insan

Derya gönlü
Haktır yönü
Cennet önü
Mert insan

Hak dense
Uyar sese
Düşmez ye'se
Mert insan

Sözü yakar
Gönle bakar
Aşka akar
Mert insan

Kalbi safi
Gelir kafi
Feyzi hafi
Mert insan
06.03.2016