31 Mart 2021 Çarşamba

SURETTE KALAN İLİM VE AMEL

Bazıları dünyevi ilimler vasıtasıyla akıl yürüterek kalbi sırların açılmasını beklemeleri beyhudedir.Akli tasavvurlar ve resmi ilimler vasıtasıyla bu sırların  açılması mümkün değildir ."Biz ona şah damarından daha yakınız"(Kaf 16),"Biz ona sizden daha yakınız"(Vakıa 85) sırlarına ermek için susuzluktan yanmış bir yürek gerekir.Zahiri ilimler ve şekli ameller ancak dostun varlık mülkünden birer işarettir., böylesi ilim ve amelin verdiği kibirle işin aslını anlamak ne mümkün?
Her kim zahir ilimleriyle meşgul olursa saplanıp kalır ve her kim manasız, şekilden ibaret amellerle mest olursa bağlanıp kalır.Böylesi kabukta kalan , içi boş ilim ve amelden uzak durmazsan ledünni ilim deryasına aşina olamazsın.
İlim ve amelin varlık maksadı, yani hakikati, dostu tanımada bir alamet ve vesile olsunlar diyedir. Her ikisi de araçtır, amaç değildir.Eğer seni dosta yakınlaştıracak amelin kokusunu duydunsa zahiri ilim ve amelle yetinmeyi bırak artık.Rabbani ilmin alimlerinden ol. İlim de amel de kabuktur.Şeriat mertebesinde kalan şekilden ibaret ibadetler akla dair özelliklerdir.Çıkar endişesi içindeki (sevap tüccarlığı) böylesi ilim de amel de "aklı maaş" içindir.Aklı maaşın neticesi taklit ve adetlere tapınmadır.Adetlere tapınmaktan kurtulamayan Allah'a tapan olamaz,gönül sırlarından habersizdir.

NAZIM KIBRISİ HAZRETLERİNİN EVRADI

 Manevi silsilesi Hz. Ebubekir efendimize çıkan Nazım Kıbrisi hazretleri , Abdullah Dağıstani hazretlerinden yetişmiştir. Hazret için Necib Sultan'ım "İngiltere'nin kutbu" lafzını yıllar önce kullanmıştı. Hazretin günlük evrad tarifi şöyledir:
Abdestli olarak mümkünse kıbleye karşı oturulur.Ya Rabbiniyet eyledim zatı ilahiyyeni zikretmeye;
3 kerre Kelime-i Şehadet
70 kerre ESTAĞFİRULLAH
1 adet FATİHA
1 defa AMENERRESULÜ
7 kez İNŞİRAH suresi
11 adet İHLAS suresi
1 FELAK suresi
1 NAS suresi
10 adet Kelime-i Tevhid(La ilahe illallah Muhammed Resulullah)
10 adet selavat-ı Şerife
Bağışlama:"Bu okuduklarımdan hasıl olan sevabı bilhassa Peygamber Efendimizin mübarek Ruh-u Şeriflerine ,Enbiya ve Evliyaların ruhlarına, Hasseten Şahı Nakşibendi hazretleri ile Şeyhimiz Abdullah Dağıstani hazretlerinin ruhi şeriflerine hediye eyledim.Ya Rabbi sen vasıl eyle deyip 1 adet fatiha okunur.Sonra 1500 adet Lafza-i Celal "ALLAH"denir.
Her gün beş vakit namaza ilaveten 2 rekat işrak,8 rekat duha,6 rekat evvabin, gece iki ila oniki  rekat teheccüd ve öğle ile yatsının son sünnetini 4 rekat kılacaktır.
Her gün yüz salavatı şerife(Pazartesi , Perşembe ve Cuma günü ise 300 adet) okunacaktır.
Her gün bir cüz Kuran-ı Kerim(Okuyamayanlar 100 adet ihlas)
Her gün bir hizip Delaliül Hayrat-ı Şerif(Okuyamayanlar 100 adet salavatı şerif)  okurlar.
Öfke ve hiddeti terk etmek, kimseyi incitmemek, kimseyi hakir görmemek,kimseden incinmemek, Tarikatı Aliye'ye dahil olan kimselerin kalbini kırmayacaklardır. Kalp kıranlar bizden uzaktır. 


SOHBET MÜMİNLERİN CEPHANESİDİR

Beyazid Bestami hazretlerine atfedilen bir sözdür. Evliyaullah'ın sohbetle ruhani güçleri artar.Asker cephanesiz iş göremez,olduğu yerde kalır.Cephane düşmanı tard etmek için zaruridir.Cephanesiz asker iş göremediği gibi sohbet meclisinde hazır olmayan kimse cephanesiz asker gibidir.Düşman ona atar da o düşmana atamaz.İnsan sohbette ne kadar bulunursa o kadar ruhani kuvvet alır."Sufi sohbet dinledikçe gelişir. Nasıl ki bebeğin maddi cesedinin büyümesi için yemeğe ihtiyacı var ise dervişin'de ruhaniyetinin büyümesi için sohbete ihtiyacı vardır.Sohbeti ruhani insanlar verir.Bu zatlar dervişe "hal" aktarır.

30 Mart 2021 Salı

EN TEMİZ VE EN PİS UZUV

 Hikaye olarak anlatılır ancak hakikattir. Lokman Hekim yardımcısı ile avdan dönerken bir kabile reisi bir gece misafir kalmaları için ısrar eder.Evine vardığında kabile reisi bir koyun kestirir,Lokman hekim çömezine :"Kesilen hayvanın en temiz iki azasını kes bana getir" der.Çömezi gidip koyunun kalbini ve dilini kesip getirir.Lokman hekim "Aferin bildin der.
İkinci gün bir başka kabile reisi kendisinde misafir olması hususunda ısrar edince onu kıramayıp bir gecede onun evinde kalır. Orada da ziyafet olarak koyun keserler. Hz. Lokman çömezine "Bana hayvanın en pis yerinden ikisini kes" der. Çömez gider hayvanın dili ile kalbini getirir.Hazret:"Aferin  bunu da bildin. Hakikatten insanın ve hayvanın en pis ve en temiz yeri : kalbi ve dilidir" buyurdu.

TADAN BİLİR

 MEN ZAKE ARİF denmiştir.Huzur-u Peygamberiye bir tabak içerisinde bal getirmişler.Efendimiz (sav) ashaba:"Bu nedir?" diye sual etmiş. Hepsi:"Baldır Ya Resulullah" demişler. Bu sefer Efendimiz Hz.Ali'ye sormuş,Hz.Ali önce parmağını banmış, ağzına koymuş ve tatmış:"Baldır Ya Resulullah " demiş
O vakit kainatın güneşi buyurmuştur ki:"Men zake arif" yani "Tadan bilir".Ömründe balı tatmamış olan balı anlatamaz.Bunun gibi manevi dünyanın tadını almayanlara tarikatı,tasavvufu anlatmak zordur.Tasavvuf olmadan din bir resimdir.Hareketsiz resim cansız bir surettir.Tarikat o cansız resmi harekete geçiren ve Allah'a yönelten bir kuvvettir
.

KİMYAYI SAADET

Kimyayı saadet, saadet iksiri , insanı manevi kemal ve mutluluğa eriştirme ilmi,kimya: kişinin adi madenler mesabesinde olan nefsi emmaresini tasfiye ederek altın mesabesindeki güzel ahlak ve kemale dönüştürme  yoludur.
Ehlullahın sohbetleri (nutk-ı ehlullah) kimyayı saadettir.Erzurumlu aşık Emrah şöyle söylemiştir:
İksiri azamdır nutkı ehlullah/Yek nazarda haki kimya ederler
Hakk'ın esrarından onlardır agah/Velakin surette ihfa ederler"(ihfa :gizlemek demektir)
İksir hayat verici demektir.Her insanın bir kilidi vardır, o kilidi bazen bir kelime ile açıverirler.Kişi, Allah'a ehil olduğu için hadiste anlatıldığı gibi söylediği söz, tuttuğu el, attığı adım Allah'ın sözü olur, Allah'ın eli olur, Allah'ın adımı olur. Dolayısıyla söylediği söz Allah'ın sözü gibi tesirli olur. Allah hidayet vereceği kuluna bir başka kulunu , bir abdi hassını, bir iksiri azam sahibini gönderir de öyle kendine yakın eder.İnsan, aklını bir ehlullahın yakınına getirememiş ise hakiki maksada erişemez ve Hakk'ı tanıyamaz.Zira Hak Teala buyurmuştur:"Eğer siz Allah'ı seviyorsanız , hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretiyle örtsün çünkü Allah çok bağışlayan  ve merhamet edendir"(Ali İmran:31).Bu ayette Allah'ı tanımak ve bilmekten değil, O'nu sevmekten söz edilmektedir.Çünkü sevgide münafıklık olmayıp yakın ilgi, alaka ve bağlılık vardır.Bundan dolayı bir şeye ne kadar ilgi gösteriliyorsa , ona olan sevgi de o ölçüdedir. Allah'ı sevmenin ölçüsü O'nun emirlerini içtenlikle sevmek, yakın ilgiyle onları yerine getirmek , en sevdiği Habibi Kibriyasına uyanmaktır

HAVASÜL HAVAS MERTEBESİ

Bu mertebede olan insanları  sşu sözler beyan eder:
"Kendi benliğini öldür ki(Ten kafesinden ) halas olasın/Ancak bu nefsinden ayrılırsan O'na bağlanırsın)
"Eğer naim cennetinde şad-u hurrem olmak istersen/Durma el çek seni aşağı çeken hayvani lezzetlerden"
"Seni nefse bulanmış halinle ,kirli edalarla kabul ederler mi?/Kendi nefsinin başını çiğnesen elinden tutmazlar mı?
Aklı kül mertebesi  temkin ehlinin mertebesidir.Eğer vücudunun nisbi(mevhum,zan ile var sandığın)varlığından bir zerrecik kalsa bu mertebeye erişemezsin.Bu tür akıl sahipleri ,Hakk'ın inayetinden vasıtasız olarak faydalanır ve daima inayet(ilahi lütuf) deryasından beslenirler.Tam bir irade ile, Hakk'ın cemalinin mükaşefe ve müşahedesi ile meşgul olurlar 

İNSAN MERTEBELERİNDE AKLIN GÖRÜNÜŞÜ

İnsanlar üç kısımdır.Avam-Havas-Ehassül Havas .Aklın marifeti bu üç kademede işlediği ameller olarak bilinir.
Avam mertebesinde, avamın aklı, yiyecek ve giyecek endişesi ile , yazın ne yerim, kışın ne giyerim düşüncesine bağlıdır.Aslında fiilleriyle hayvandan daha aşağı mertebede olan bu akıl, helal-haram demeden yer içer, şehvet ateşini söndürür.Bunlar için Hak Teala ""Gerçekte onlar hayvanlar gibidir hatta daha da şaşkın bir yoldadırlar."(Furkan:44)
HAVAS MERTEBESİNDE;Onun himmeti, üstünlüğü mükaşefe  ve müşahede yolundaki gayretindendir. Mücahede eden müşahede bulur. O, Allah'a giden yolları arar, her bir menzilin, her bir müşahadenin zevkine varır, her menzilin müşahede ve nişanını beyan ile sırlarını keşfeder.Gizli sırlara yol bulur. Hak Teala bunlar için:"Bizim uğrumuzda gayret gösterip, mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz.Muhakkak ki Allah muhsinlerle beraberdir"Ankebut 69) ..MUHSİN, ALLAH'I GÖRÜYORMUŞCASINA KULLUK EDENLERE, GÜZEL DÜŞÜNÜP GÜZEL DAVRANANLARA DENİLİR. MÜKAŞEFE: Kalp gözünün açılması, gayb aleminin görülmesini sağlayan hal.Hakikat ehline Allah sırlarının görünmesi, tevhid delilleriyle halkta Allah'ı görmektir. MÜŞAHEDE;Her zerrede Cenab-ı Hakk'ın varlığına şahit olma. Bu görüş ten gözüyle değil kalb gözüyledir. Talip bu makamda Hak'dan gayri şeylerin varlığını hissetmeden kulluk sıfatlarına bürünür.Sonra "Ölmeden önce ölünüz" hadisinin hükmüne uygun olarak hiçliği, yokluğu elde etmek ister."Müminlere asla ölüm yoktur" müjdesindeki şeref nail olmak ister.Daima "Rabbim benim ilmimi artır"(Taha 114). ayetine dayanarak hakikat ilminin artmasını niyaz eder  ve nihayet mukarrebler (Hakk'a yakın olanlar derecesine ulaşır.
HASSÜL HAVASINDA  MERTEBESİNDE:Bu akıl Akl-ı kül (ilk yaratılan nur ve tam akıl) mertebesidir.Aklı kül mertebesindekiler  daima, vücudunu sahibinde mahv u fena(yok) etmeye çalışır.

AKLIN VÜCUDUMUZDAKİ SEYRİ

 Hak Teala, ezeli inayeti ve ebedi hidayeti  ile bazı insanları Hakk'a muhabbet ve marifet yoluna yöneltti.Böylelikle "Yuhibbühüm"(Allah onları sever)-Maide 54) bağnı canlarının boynuna astı ke "ve yuhibbunehu"(Onlar da Allah'ı severler-Maide 54) dairesine ayak bassınlar, bu zümreye dahil olsunlar.
Hakk'ı sevenler ve Hak tarafından sevilenler, bu cevherin tanınmasında büyük gayret gösterdi. Hak Teala da aklı  bu yolun hizmetçisi etti ve o şerefli akla, tevbe yolunu gösterdi. Hak yolunda gayeye erişmek için türlü suretler içinde güzeli çirkinden , doğruyu yanlıştan  ayıran akıl, ona rehber oldu, Hak'dan gelen ilahi bir yardımla, onu hakikat ehlinin sohbetine eriştirdi böylece tevbe ve telkini mana ehlinden aldı.(Telkin, mürşidin müride zikir aşılamasıdır). Bu, onun için bir anahtar, bir ferman oldu zira anahtarsız gönül şehrinin kapılarını açmak, elde ferman olmadan vücud şehrinde söz geçirmek mümkün değildir. Bu fermanla  talib kendi vücud şehrine geldi ve sultanın hükmünü ilan etti. Bu ilan vücud şehrine yayıldığında şehir halkından ve idarecilerden bazıları - yani nefsi ve akli kuvvetler-bu hükme hemen itaat etti, hemen sultana itaat etti. Bazıları da kibirlerinden bu hükme boyun eğmediler.
Hak Teala'nın inayeti ile bu yokluk ehli talibe, yoldaş oldu, irade bineğine bindirdi, sadakat miğferini başına geçirdi, ihlas gömleğini üstüne giydirdi ve amel meydanına çıkarttı. Bu hakikat telkini, talibin başarıya ulaşmasında ZÜLFİKAR oldu.Nefsi emmaresinin neticesi olan Sultan'ın hükmüne karşı gelen her ne varsa bu kılıçla başını kesti. Nefsi mutmainne derecesine varana kadar Sultan'ın hükmüne uygun her ne varsa o emri icra eyledi. Nefsi emmare düşmanları vücud ülkesine inkar tohumlarını ekmişlerdi.Talib bu tohumlardan biten tüm düşmanların başını "La İlahe illallah" kılıcıyla kesti.Sultanın hükmüne boyun eğenler ise muhabbet, isar(başkalarına yardım) ve salih amellerden pek çok tohum ekmişlerdi.Mürid bu güzel tohumların hepsini "La ilahe illallah" nehrinden sulayıp besledi  ki bir güzel kemale ersinler."Allah'ın ipine sımsıkı sarılın(Ali imran 103) ve "Hepiniz O'na döndürülüp götürüleceksiniz"(Yunus 56) müjdesine nail olur.

ZÜLFİKAR

 Bedir gazvesi ganimetlerinden hususi bir kılıç olup Efendimiz (sav) bizzat kullanmıştır. Uhud gazvesi esnada "LA FETA İLLA ALİ,LA SEYFE İLLA ZÜLFİKAR"(Ali gibi yiğit,zülfikar gibi kılıç bulunmaz) nidaları arasında Hz.Ali Efendimize cenk meydanlarında kullanması için hediye edilen bu meşhur kılıncın iki tarafı keskin, ucu çatallı ve ortası yivlidir. Sadık her aşıkın kalbinde Allah düşmanlarına daima bir buğz, elinde Zülfikar bulunur. Mücahededir. Bu cihad fi sebilillahdır. Her gün gazidir. Zira her gün yarası tazelenir. Ölümü de şehadettir. Şahittir.İmanı, kamil olanın şehadeti , tevhid olur. Tevhidsiz hakikat elde edilemez.(Çün mükerremsin anla ey bende/Cünd-i şeytana olma efgende/ Zülfikar-ı Ali gibi sende/ Heybet-i la ilahe illallah-Şemseddin Sivasi)

ALLAH KİMİN İLE BERABERDİR?

"Artık beni zikrediniz ki Ben de sizi zikredeyim"(Bakara 152),"Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz"(Cuma 10) ayet,"Ene celisu men zekereni"(Ben, beni zikreden kullarımla birlikteyim).Peygamber hadisidir. 
Bu nedenle tarikatlarda zikir çok önemlidir.Zaten hak teala,vücudumuza "Dil" aletini bu nedenle vermiştir.Dil'in asıl vazifesi budur.

İSTİKBAL (GELECEK ZAMAN) HABERLERİ

 Bazı Allah dostları istikballe, gelecekle, gayble alakalı haberleri mevcuttur.Ancak bu zatların bu haberlerini dinlerken ve inanırken göz önünde bulundurmamız gereken ölçüler vardır.Bu bilgilerin kaynağı keşifleridir. Ancak bu keşiflerinde dahi manevi perdeler olabilir. Nasıl ki madde aleminde insanın gözünün keskinliği farklı farklı ise bu zatların keşfinde de aynı karşılık olabilir. 80 sene evvel bazı mübarekler Gökyüzündeki Ay'ın Nur olduğunu bu nedenle insanların aya ayak basmalarının mümkün olmayacağını belirten haberleri günü geldiğinde farklı çıkmıştır.

AYETLERİN BUGÜNKÜ KARŞILIĞI

 Elimizdeki tefsirlerdeki ayetlerin güncel manaları yazıldıkları yüzyılla alakalı olarak tefsir edilmesi normaldir. Ancak bugün bizim elimizdeki tefsirler çoğunlukla yüzyıllar öncesine aittir. Bu nedenle ayetlerin iş'ari manaları hususunda yetersiz olması çok normaldir. Vakte göre manalandırılmalıdır.
Haşr suresinin son sayfasında Hak Teala buyurmaktadır:"Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek , parça parça olmuş görürdün.Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz"(Haşr 21)
Bu ayette,"Kur'an","Dağ","indirmek", "Biz","Görmek" kelimeleri mevcuttur."Kur'an" kavramından mushafı anlamaya çalışırsak tefsirimiz yetersiz kalır."Dağ " kavramından, Himalaya'yı anlarsak tefsir okuyanı tatmin etmez."Biz" kavramından şüphesiz Hak Teala'yı anlamak gerekir ki kudret sahibi O'dur.Ancak Peygamber'i, Evliyayı(ilimde ileri gidenleri) "Biz" kavramı içinde en azından "gören" insan avamının dışındaki olarak anlamak gerekir.Bu şirk değildir. Kudrete ortaklık değildir."Tebliğ eden","örnek olan,haber veren" olarak ,"Param parça" kavramını fiziksel dağılmak olarak değilde bir sistemin çöküşü,işlevini tamamen yitirmesi şeklinde değerlendirmek gerekir.Keza "İndirmek" kavramını acaba bir bilginin bir yerden bir başka yere ulaştırılması olabilir mi?zira indirmek yüksek bir yerden daha aşağı bir yeri gerekli kılar. Bunu fiziksel değilde Maneviyattan maddeye inmek şeklinde algılayabiliriz, yahut İlmi Batın'dan ilmi zahire inişte diyebiliriz,
Bu bağlamda bu ayetin bugünkü karşılığı nedir? Hz. Musa vaktinde geçtiği belirtilen bu olayın Kıyamete kadar olan karşılığı nedir?Çünkü Kur'an ayetleri her gün yaşanmaktadır. Böyle algılanırsa Güncel kur'an,canlı kur'an ortaya çıkar. Aksi halde eski hadiselerin anlatıldığı müşriklerin "Esatirül evvelin) yani eskilerin masalları " dedikleri  konuma düşeriz yahut düşürürüz. Bugün kullandığımız bir bilgisayar programı  içine zararlı yazılımlar yahut bloke eden programları "mail" atmak suretiyle başarmak mümkündür. Bu işlem sonucunda tüm programımız ÇÖKER. Yani paramparça olup işlevsiz kalır.
Zahiri ilim sahipleri ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, teknikte ne kadar zirve olurlarsa olsunlar Manevi ilimden bir habbe, onların dünyalarındaki tüm birikimlerini mahvedecek, çökertecek, darmadağınık edecektir.
Bazı Veliler, Mehdi hazretlerinin küffara karşı galip gelmesinde Hak Teala'nın Barut'a, yahut ateşleme sistemine tesir eden elektriğin  ve diğer elektroniğin işlevsiz kalacağını belirten anlatımları mevcuttur.

29 Mart 2021 Pazartesi

İNSANIN SERMAYESİ:AKIL,KALB,RUH VE NEFİS

Allah Teala, akıl, kalp , ruh ve nefsi insan vücudunda toplayarak bunların her birine ayrı ayrı bilgi ve marifet yükledi ki bu sermaye ile Hakk'ı tanıma servetine ersinler. Hakk'ı tanımak iki cihan servetidir.Eğer sermaye yerli yerinde sarfedilmezse bu dünyada  kaybedersen ebedi azaba düştün demektir.
Hak Teala sana göz vererek kudretini ve büyüklüğünü gör, boş boş bakarak, boş yere kendini yorma ,eşyaya ibretle bak, beyhude nazar etme dedi. Haşr suresi 2 ayet:FA'TEBİRU YA ÜLÜL EBSAR Ey görüş sahipleri ibret alın" buyurdu.Her baktığımıza ibret nazarı ile bakıp ders alasın diye bize göz vermiştir.Bize kulak vermiştir ki Hak Teala'nın mana dolu kelamını işitelim amel edip kurtuluşa erdirecek ilmi öğrenelim diye,öğüt alalım diye . 
Niyazi Mısri hazretleri vücud azalarımızın hangi gaye için kullanılması gerektiğini şöyle nutk etmiştir:
"Bir göz ki onun olmaya ibret nazarında/ Ol düşmanıdır sahibinin baş üzerinde/Kulak ki öğüt almaya her dinlediğinden /Akıt ona kurşunu heman sen deliğinden/ Şol el ki onun olmaya hayrü hasenatı /Verilmez ona cennet ilminin derecatı/Ayak ki ibadet yolunu bilmez ona kes/Öğrensin onu mescid önünde kapıda as/Bir dil ki Hakk'ın zikri ile olmaya mu'tad/Urma sen ol et paresine dil deyu hiç ad. 

SUFİ'NİN TARİFİ

 Seyyid Yahya Şirvani hazretleri buyurur ki Sufi kelimesi dört harftir."Sad" kelimesi safiyete, "vav" kelimesi vefaya, "fe" harfi fakru fenaya, " ye" harfi yakine delalet etmektedir.Sufi yetmiş makamı geçerse fena menziline ulaşır.Fenaya ulaşan kişi bir kuş olur.O kuşun başı şevk,canı aşk, teni muhabbet, iki kanatları havf ve reca, konduğu yer cennet, gıdası feyz ve haz, yoldaşı zikir,işi sabır, şarabı lütfu Hakk dır.Bu kanatlarla uçan kişi yetmiş hicabı geçer Hakk'ı her yerden seçer.

ŞİFAÜL ESRAR

 Seyyid Yahya Şirvani (Azerbeycan-Bakü) hazretlerinin Türk dilinde yazılmış tek en hacimli eseridir. Bir müridin kemal yolunda geçmesi gereken yetmiş makamdan söz edilerek, bu makamların neler olduğunu  ve bu makamlara ulaşmak için yapılması gereken vazifeler anlatılır.Eser Şeriat,tarikat ve Hakikat  başlığı ile üç bölümde tasnif edilmiştir.Şeriat Ahkam ile, Tarikat kalb ile, Hakikat sır ile amel etmektir.Her bölüm kendi içinde üç fasla,her fasıl da yedişer makama ayrılır.Yedi ruhani makam ilavesi ile yetmiş makam tamamlanır.
Bu makamlarda bahsedilen hakikatleri bilmek ve bunlarla amel etmek gereklidir.Bu makamları tamamlayan sufi kemale ulaşır.Hazret-i Pir'e göre talip ilmiyle amil olmalı, ümitsiz olmamalı, gafleti terk etmeli, tevhidi zedeleyen şeylerden kaçınmalıdır. Hakk'ın emrettiği gibi yaşamalıdır.
Hazret kitabının bir yerinde buyurur ki:"Her kim Tasavvuf yoluna ayak basmak isterse önce şeriatın erkanını bilmelidir.Bildikten sonra bütün amellerini riyasız ve şüphesiz yerine getirmelidir.Bunlar da sabır şekeri, niyaz kökü , nedamet yaprağı almak gerek.Bunları tövbe havanı içine koyup muhabbet havanı ile dövüp göz yaşı ile yoğurmak gerekir.Dua ve zari ile karıştırıp sıdk tenceresi içine koyup muhabbet ve aşk ateşi ile kaynatıp mücahede kadehine çıkarıp perhiz eli ile savurup seher vakitlerinde içip , Rabbi ! Rabbi ! deyip şeyhini vesile edinerek o yüce dergaha halini arz etmek ge
rekir.

TASAVVUF YOLUNA ULAŞMAK İÇİN

 Tasavvuf yoluna ulaşmak için şu üç merhaleyi aşmak gerekir:
TECEVVÜ(Açlık), TEFEKKÜR, TAHAYYÜR (Hayret halidir).
Bir salik eğer açlık, riyazat ve mücahede ile olmazsa alemi fakra ayak basamaz.Çünkü o alem kime müyesser olursa o kişi manevi mertebeleri kat edip aşabilir. Kişinin tenezzülü veya mertebelerin yükselmesi onunla belli olur. Keza eşyanın hakikati onunla keşfolur. Keza kalbini Hakk'ın mülk edilmesi bununla gerçekleşir.Bundan sonra ise :”Rabbim hayretimi artır” fehvasınca olur. Salik ulaştığı bu makamdaki sırları kendi ruhundan bile sakınır.Ruh da kavuştuğu hallerini nefsden sakınır.Kısaca o alemde meydana gelen zevkleri , salik iki gözünden dahi sakınır ve bu halleri hiç kimseye söyleyemez hale gelir. Salik bu hali hiç kimseye açıklayamaz zira bu harfle veya sözle açıklanabilen, tarife sığabilen hallerden değildir.
 
 


MÜRŞİDE DUA

 Seyyid Yahya Şirvani hazretleri ne Bakü’den dergah açan ve ona hizmet eden o yörenin hükümdarı Halil Bey denilen bir kişi idi.Seyyid'in uzun yaşaması için dua edenlere Seyyid:”Şirvan(Bakü) şahı Halil Bey’e dua ediniz ki ömrüm onun hayatındadır. Hakikatten Halil bey vefat ettikten dokuz ay geçtikten sonra Seyyid Yahya hazretleri de vuslat etti.
 

İRŞAD YOLUNUN EHLİYETLİLERİ

 MÜRŞİDLERİN sağlıklarında halifeleri mevcuttur ve bunları bulundukları bölgelere tayin ederek gönderir. İcazetli denilen bu eşhas, mürşit adına irşad faaliyetlerin yürütür. Mücazlar(icazetli halifeler) tevbe ve istiğfar vermek için, tarikat adabını öğretmek içindir.Mürşidin Zat sırrıyla yetiştirdiği Perverde halife  yani postnişin olacak zat halifeler arasında mürşit sağ iken belli olmaz ise, şeyhin vefatından sonra ondaki ilahi sırlar ile kendiliğinden meydana çıkıp tevhid nurları ile etrafını aydınlatan irşad sahibi ve hakikat ehli bir zat olur. Gerçi diğerleri de telkin verip tevhid ilmini tabir ederler.Fakat esmanın bereketiyle onlara tabi olanlara cezbe ilham edip talipleri tecelliye mazhar kılamazlar.
 

28 Mart 2021 Pazar

PADİŞAHLARIN PADİŞAHI

 Osmanlı Padişahlarının saygı duydukları,tabi oldukları adeta sırtını dayadıkları bir maneviyat ereni mevcuttu.Bunlar o devrin Manevi padişahlarıdır. Sultan 2. Murad'ın manası Hacı bayram Veli (ö:1430),Fatih Sultan Mehmed'in manası Akşemseddin (ö:1459), 2. Beyazıd'ın manası Cemal Halveti (ö:1494), Yavuz Sultan Selim'in manası Yusuf Sümbül Sinan (ö:1529),Kanuni Sultan Süleyman'ın manası Merkez Musa Muslihiddin (ö:1551) hepsi HALVETİ 'dir. Günümüzde Halveti'lik; Şabaniyye, Cerrahiyye, ve Uşşakiyye şubeleri ile devam etmektedir.

FIRINCI MEHMET AĞA(TANRIÖVER) HAZRETLERİ

 Necib sultanım anlatmıştı. Konya'dan Dörtyol'a geldiğimde beni bulmuştu. Kendisini camiye getiren elektrikçilik yapan birisi var idi. O kişi, hazreti motosikletinin arkasında Cuma namazına getirip götürürdü.Hazret beni ilk bulduğunda evine çağırmıştı ve bana tenbihi şu idi:"Her Cuma günü namazı ben büyük cami'de kılarım. Cami'nin ikinci katına çıkarım ön tarafta bulunan yere otururum.Sağ tarafım daima boştur, oraya gelip oturursun ve ben cami'den çıkana kadar bekleyeceksin"  buyurmuştu. Gerçekten de hazretin sağ tarafına kimse oturmaz idi. Bir gün denemek maksadıyla(Allah af etsin) namaza kasten geç gittim. Ezan okunmak üzere idi caminin içi dışı dolu idi.  İkinci kata çıktım baktım hazretin sağ tarafı boş idi oraya oturduğumda benden tarafa baktı "denedin mi?" buyurdu.

NECİB SULTAN'DAN

 Necib Sultanım anlatmıştı: Allah Teala bana "verdirmeyi" bahşetmişti. İlk okula giderken okuldaki fakir çocuklara kalemimi, defterimi verirdim. Eve gelince annem kızar. Verme diye tembih eder ama yine de verirdim. Bu benim bilinçli yaptığım bir hareketim değildi. Nihayetinde konu babama intikal eder. Babam hali vakti yerinde bir adam olup beni çok severdi. Önce bu hareketimden dolayı bir güzel dayak yedim. Sonra vazgeçti kalemi defteri silgiyi düzine ile alırdı.

İRŞADI DEVAM ETTİRENLER

 MÜRŞİDLERİN sağlıklarında halifeleri mevcuttur ve bunları bulundukları bölgelere tayin ederek gönderir.İcazetli denilen bu eşhas, mürşit adına irşad faaliyetelirin yürütür.Mücazlar(icazetli halifeler) tevbe ve istiğfar vermek için, tarikat adabını öğretmek içindir.Mürşidin Zat sırrıyla yetiştirdiği Perverde halife  yani postnişin olacak zat halifeler arasında mürşit sağ iken belli olmaz ise, şeyhin vefatından sonra ondaki ilahi sırlar ile kendiliğinden meydana çıkıp tevhid nurları ile etrafını aydınlatan irşad sahibi ve hakikat ehli bir zat olur.Gerçi diğerleri de telkin verip tevhid ilmini tabir ederler.Fakat esmanın bereketiyle onlara tabi olanlara cezbe ilham edip talipleri tecelliye mazhar kılamazlar.
 Seyyid Yahya Şirvani hazretleri ne Bakü’den dergah açan ve ona hizmet eden o yörenin hükümdarı Halil Bey denilen bir kişi idi.Seyyid'in uzun yaşaması için dua edenlere seyyid:”Şirvan(Bakü) şahı Halil Bey’e dua ediniz.ki ömrüm onun hayatındadır.Hakikatten Halil bey vefat ettikten dokuz ay geçtikten sonra Seyyid Yahya hazretleri de vuslat etti.
 

TARİKATLARIN KESİNTİ DEVRİ

Anadolu'da faaliyet gösteren tüm tarikatları ve bunların alt şubelerini devam ettiren silsilelerini incelediğimizde 1900 lü zamanda durduğunu ve kaybolduğunu gözlemlemekteyiz. Bu hal 1925 de Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanunla adeta resmileşmiştir. Belki bu feyiz membaının bu şekilde kapanması ilahi hikmetin bir gereğidir.Bir budanma ve yeni bir hazırlık devridir. Günü geldiğinde de tekrar yeniden kuvvetli bir şekilde bir merkez altında doğacaktır. O günler Ülkemizin parlak günlerinin başlangıcıdır. Bugünün gençliğinin inanması kolay ve imanı kavi olacaktır. Hak Teala, vaktin sahibini gönderdiğinde bütün tarikatlar ve meşrepler tek bir sancak altında toplanacaktır.

AHMET ŞEMSEDDİN SİVASİ HAZRETLERİ

 Seyyid Yahya Şirvani hazretlerinin Piri bulunduğu Halvetiyyenin alt koludur.Hazret irşad postuna geçmeden evvel önce babasının şeyhi olan Muslihiddin halife isimli zata intisap etmiş ancak dördüncü esmada iken şeyhi vefat etmiştir.Buyurmuştur ki:"Şeyh Efendim vefat ettiği zaman yetim kaldım. Mum'u sönmüş haneye ve suyu çekilmiş değirmene döndüm".
Şeyhinin vefatı üzerine yeni bir şeyh bulmak için Tokat'da bulunan Şeyh mustaa Kirbasi hazretlerine başvurmuş hazret:"Sen gençsin kuvvetlisin riyazat ve mücahedeye katlanabilirsin.Ben ise hastayım ve yaşlıyım.riyazete güç yetiremem" diyerek başka bir şeyh bulmasını ima ve işaret ettiği sırada murakabe edip:""Seni terbiye edecek zat altı ay sonra Tokat'a gelecektir" buyurmuş. Hakikatten altı ay sonra Tokat'a Şeyh Abdülmecid Şirvani hazretleri gelmiş ve Sivasi hazretlerine"Emri İlahi ve işareti Resul  ile sizi irşada geldik"diyerek söze başlamış ve beyat gerçekleşmiştir.

27 Mart 2021 Cumartesi

AHMET HEDAMİYYİ SERAHSİ HAZRETLERİ

 Evliyanın büyüklerinden Ahmet Hedamiyyi Serahsi hazretlerinin kurtuluşuna, dünya nimetlerinden el etek çekmesine vesile olan hadise şöyledir: Bir gün bir kaç devesiyle sahradan geçerken, karşıdan heybetli bir arslanın geldiğini görünce develerini bırakıp bir kenara çekildi. Arslan develerden birini parçalayarak öldürdü sonra bir lokma almadan yüksek bir tepenin başına çıkarak kükredi. Ormanda ne kadar tilki,kurt,çakal ve buna benzer hayvan varsa toplandılar, devenin etinden doyuncaya kadar yediler. Arslan onların işine karışmadı bekledi. Hayvanlar doyup gittikten sonra aslan devenin başına geçip yemeye başladı. Fakat o anda evvel yetişememiş olan bir tilkinin geldiğini gören arslan  tilkinin yemesi için leşin başını terk etti tepenin üstüne çekildi.Tilki yiyip gittikten sonra arslan yeniden gelip karnını doyurdu ve dönerken hazret'e fasih bir lisanla:"Ya Ahmed, lokma ikram etmek köpeklerin işidir, bizim gibi köpekler lokma ikram ederler, din erenlerinin ikramı can fedasıdır" der ve çeker gider.

KÖPEKLE GİRİLMEZ

 Bazı mekanların kapısında "Köpekle girilmez" yazısı ikaz mahiyetli asılıdır. İnsanoğlu bu dünyadaki lüks mekanına köpekle girilmesine müsaade etmez iken Hak Teala,cennetine  köpek nefsle girmemize nasıl müsaade etsin.

BİR KESE ALTINI REDDETMEK

 Hazret-i Osman efendimiz kölesiyle bir yerden geçerken ağacın altında herkesten uzakta yatan Ebu Zer Gıfari Hz.lerini gördü. Ebu Zer sahabenin en fakirlerinden birisi idi. Hz.Osman kölesine bir kese altın vererek tenbih etti:"Bu keseyi ağacın altında yatan adama verip kabullendirirsen seni azad edeceğim "dedi.
Köle buna sevindi ve uyumakta olan büyük sahabenin başucunda uyanmasını bekledi.Ebu Zer hazretleri uyandığında:"Al Bu keseyi" dedi.Büyük sahabe kabul etmedi. Köle ısrar etti ve bu parayı kabul ederse efendisinin kendisini azad edeceğini söyledi.Büyük sahabi "Senin kölelikten kurtulmanı isterim amma, ben onu alırsam sen hür olacaksın ben köle olacağım.Sen benim köle olmamı ister misin?"

DEVAM ETTİREBİLMEK

Abdullah Dağıstani hazretlerinin bir sözü vardır:"Ecellül keramat devam tevhid"(Kerametlerin en büyüğü kesintisiz yaptığı hizmeti devam ettirmektir),İnsan nefsi maymun iştahlıdır.üç gün yapmaya devam eder sonra bırakır.İyiliğe sarılan bir kimse o iyilik kapısını bırakmamalıdır. Şeytan noksanlığı ister.İnsanın kemale ermesini istemez. Bu nedenle gerek ibadette gerek iyilikte devam etmesini istemez. 

KİM SABREDERSE ZAFER ONUNDUR

 Sabır kapısında duran adam , zaferi bulur demişler.Günümüz insanı çok sabırsızdır.Hızı düşük bir cep telefonuna yahut bilgisayara dahi tahammül edemiyorlar.İnsan bir fide eker ve hemen meyveye dursun ister.bu mümkün mü? Değil.HakTeala'nın koyduğu bir kural vardır.Sabır üçtür:
1-BELAYA SABIR  2-TAATA SABIR   3-GÜNAHA SABIR
Belaya sabır, imtihan için gelen belaya sabırdır.İnsan kendi nefsini sıkan ne varsa hemen onun izalesini ister.En ufak bir arızadan hemen kurtulmak istiyor.Sabırsız insan zarar çeker.
Taata sabr gerekir.Çünkü ibadetler nefse ağır gelir.Nefis kendine ağır gelen şeyi istemez ve terki telkin eder.
Günaha sabır.Günahlar, haramlar çekicidir.Lezzetlidi
r.

ASIL SAHİBİMİ BIRAKAMAM

 Horasan valisi çok adil birisi idi.Zabitler bir kaç hırsızı yakalamış valiye bildirmişti.aralarında Herat'lı bir demirci gece evine giderken suçsuz olduğu halde tutuklanmıştı.Vali hepsedin dedi.
Suçsuz demirci, hapishanede namaz kılıp ellerini açarak:"Ya Rabbi, suçum olmadığını ancak sen biliyorsun, beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın" diye dua etti.Vali gece rüyasında dört kuvvetli kimsenin gelip tahtını ters çevirecekleri zaman uyandı. Bir mazlumun ahını aldığını anladı,zabiti çağırıp:"Bu gece mahpusta mazlum biri kalmış mı ?" Zabit:Efendim biri çok dua edip namaz kılıyor ve gözyaşı döküyor"
Vali Hemen onu bana getirin diyor. Demirci yanına getirilince :"Hakkını helal et. Bu bin gümüş hediyemi kabul et, herhangi bir arzun olunca bana gel" dedi. Demirci:"Ben hakkımı ve verdiğiniz hediyeyi kabul ettim, fakat dileğimi istemeye size gelemem" deyince Vali merakla nedenini sorar:"Çünkü benim gibi bir fakir senin gibi bir sultanın tahtını ters çeviren sahibimi bırakıp ta, dileklerimi arz edemem"

İZİNSİZ SÖZ SÖYLEMEK

 İzinsiz söz fişeksiz mermiye benzer. O, merasim için sırf ses çıkarsın diye kullanılan mermi gibidir, gürültüsünden başka bir tesiri olmaz. Sesi duyulur bir şeye değmez, çünkü ucunda mermisi yok. İzinsiz konuşmakta ucunda çekirdeği olmayan mermiye benzer, konuşan,söyleyen,yazan çizen çok  lakin insanların üzerinde tesiri olmuyor.Silahlar var, gürültü var ama hakiki mermi değil. Bu nedenle şeytan hakiki mermi olmayan sohbetlerden korkmaz ve ürkmez, "şenlik topudur,aldırma" der.

İRADE

 Eskiden bir mesele Padişaha arz olunur, sultanın emri değil iradesi istenirdi. Çünkü irade emri geçer. Sultanın iradesi kanundur, heybettir, saltanattır. Nefis iradeyi mahkum eder ve iradenin kullanılmasına karşı gelir..Çünkü iradesini kullanan adam nefsine fırsat veremez. Nefis eşekliğe döner.Sen iradeni kullanırsan senin nefsin eşekliğe döner.İradeni kullanamazsan nefsin sultanlık makamına oturur.

VÜCUD ÜLKESİNİ ELE GEÇİREN ZALİMLER

 At,eşek ve deve gibi kara nakil vasıtaları zamanında yeryüzü sultanlarını taşır idi. Hak Teala , insanın eşyanın taşınması için bu vasıtaları halk etmiş idi. Vücud ülkemizi de taşımak için Hak Teala , nefislerimizi halk etmiştir. Vücud ülkemizde yönetici olması gereken Ruh iken,varlığı eşeklik,öküzlük, Develik olan nefs Yönetici(sultan) olmaya kalkışır.Asli vazifesini unutup yöneticiliğe kalkışır.İbadet ve kulluk için yaratılan insan devletinde karışıklık ve fesad başlar.Koskoca alemi bir Adem olarak telakki ettiğimizde bu devlette, azgın,zalim ve isyankar olan birisi yönetim dizginlerini ele alarak keyf sürmeye başlar. Bu zalimin işbaşında olması yeryüzünün ve semanın düzenini bozar. Bu serkeşin yönetimden uzaklaştırılarak asli vazifesini icraya yönlendirilmesi gereklidir. Bir usta öğreticinin(mürşidin) gözetiminde eğitim ve terbiye dersi(TARİKAT) BAŞLAR VE öğretim süreci(seyr süluk) neticesinde nefis asli görevinin başına dönmek zorunda kalır.Zahirde de ŞERİAT denilen bir kuvvet bu neticede yardımcı olur.Nefis merkeplik vazifesine döndürülmeden huzur sağlanamaz.
Nefs, hakkı olmadan eşekliği bırakmış sultanlığa  soyunmuştur.Zor kullanıp sultan'ı(ruhu) atmış yerine geçip oturmuş saltanat sürüyor.İnsanların çoğunda nefisleri saltanat sürüyor, ruhları eşek makamına atmış, eşekler sultan makamına çıkmış.Bırakmam da bırakmam diyor.

İSA SAKİN

 Bir güzel insanı dün Cuma günü corona'dan kaybettik. Dünya hayıflansın.Üzerinde yeşeren bir meyveli ağacı kaybetti diye. Karayollarından Emekli idi. İslam'ın gözü kara bir mücahidi idi.Tabanca'dan çıkan sesi "Hak,Hak" diye duyanlardan.Zahir hayatında soy ismi gibi "Sakin" değildi. Ancak iç aleminde sakindi.Tüm dostlarının başı sağolsun.

26 Mart 2021 Cuma

KAŞIKÇI ELMASI'NIN HİKAYESİ

 Topkapı sarayında sergilenen 48 karatlık nadide elmasın hikayesi şudur:1669 yılında Anadolu hisarının dışında Eğrikapı çöplüğünde dolaşan birisi yuvarlak bir taş bulur gider bunu bir kaşıkçıya gösterir. Kaşıkcı "Bu taştan çok bulunur, al bu iki kaşığı da git" der.Kaşıkları alan sevinir gider, Kaşıkçı bu taşı alıp bir kuyumcuya götürür kuyumcu ona 10 altın verir.Kuyumcu taşı bir arkadaşına gösterince kıymetli bil elmas olduğunu öğrenince arkadaşı sus payı istemiş aralarında kavga çıkmış.Mesele kuyumcubaşına aksetmiş kuyumcu başı ellerine birer kese altın vererek taşı almış.Fakat vakıayı Köprülü Fazıl Ahmet Paşa duymuş, taşı kendisi için satın almaya hazırlanırken mesele padişaha aksetmiş.
"Yanımızda sultana layık bir mücevher var" haberi üzerine Dördüncü murad bir hattı hümayun ile elması saraya getirtmiş ve elmas tıraşına vermiş.Taş işlenince ortaya 48 karatlık nadide bir  elmas çıkmış. Kuyumcubaşıya kapıcıbaşılık rütbesiyle bir kese bahşiş ikram olunmuş

GÜÇLÜ DEVLET NASIL YIKILIR

 Yavuz Sultan selim  Veziri Azamı Piri Mehmet Paşa'ya "Piri Lalam! Allah'ın izniyle şimdiye kadar ne taraf gittiysek başarı ile döndük,hazinemiz ağzına kadar altınla dolu. Şimdi en güçlü devlet yıkılır mı?
Vezir cevap verir:"Padişahım bu hal ile bu devlet yıkılmaz.Ancak zamanla üç şey bu devlete uyarsa yıkılması kesindir:
1-Sadrazamlık şu yada bu sebeple bir cehile verilirse ; rüşvet kapısı açılır, her türlü kötülük akçeye bulanır bu kapıdan içeri girer,
2-Makamlar ehliyetsiz kişilere verilirse,
3-Devletin yüksek makamında oturanlar , hanımlarının istekleriyle iş yaparlarsa, o zaman bu devlet yıkılır.

YALAN VE YANLIŞIN PİYASADA OLMASININ HİKMETİ?

 Yalan ve yanlış insanları imtihan içindir.Yalan piyasada olmazsa hepsi doğrudur, yanlış olmasa herkes masumdur. Her zaman ve her mekanda yalan ve yanlış piyasadadır. Yalan insanın kıymetini bitirir.Yalan kıyamet öncesi bu zamanın baş tacıdır.Hak Teala bu asırda yalanın sonunu getirecektir.

NEFSİN TEMİZLENMESİ

 Bu hal ancak tarikat yaşamıyla mümkündür. Nefsin kontrol ve tezkiyesi din ve iman dışında olamaz.Tarikatlar ortadan kaldırılırsa nefis insanları ısırır. Osmanlı'nın yedi yüz sene ayakta kalma nedenlerinden biri Padişah,Vezir ve Askeri kumandanlar dahil mutlaka bir tarikat terbiyeleri mevcuttu.
Hak Teala miraçta şöyle hitap etti:"Eğer ben kullarıma da firavuna verdiğim fırsatı ve onun elindeki selahiyeti verse idim, Bana karşı firavunluk iddia etmeyecek hiçbir kulum olmayacaktı, hepsi firavun olacaktı.
İnsan hürdür ancak nefsine hürriyet yoktur.Nefsine hükmedene hürriyet vermek gereklidir,

SEYYİD ALİ BABA HAZRETLERİNDEN

Anlatan Sefa Güler abimiz. Ali baba rahmetullahı ziyaret etmiştim. Hz.Musa ile  Hz. Hızır'ın buluştuğu yerin neresi olduğunu sordum. Hazret: Süveyş körfezinde olduğunu belirtti. Sonra Sultan Abdülhamit nasıldı diye sordum. Hazret saygı ile ayağa kalkarak Sahibül berri vel bahri buyurdu.Yani Karaların ve denizlerin sahibi anlamındaki bu ifadeden vaktinin kutbu olduğu anlaşılmalıdır. 

AŞIK FATMA AHISKA'DAN

 Aşık Fatma Ahıska sultan,Ankara'daki kadınları toplayıp trenle Konya'ya Metli Sultan'a ziyarete götürür imiş.Tren içerisinde giderken def ve zikir sesleri etrafa yayılırmış. Trenin yolu üzerindeki bir istasyona uğradıklarında Jandarma gelir ve Fatma Sultan'a sorar:Bu kadınları nereye götürüyorsun? Fatma Sultan düşünmeden cevap verir:"Satmaya götürüyorum" deyince Komutan yılışarak "Sattığın yeri bize söyle" demiştir.Kafile Metli Sultan'a ulaştıklarında Hazret, Aşık Fatma Ahıska'ya :"Komutana ne kadar güzel cevap verdin" diye memnuniyetini belirtmiştir.(Nakleden Sabahat Haytaoğlu)

İNSAN HÜR MÜDÜR?

 Herkes hürdür.Hürriyet asıldır.Ancak bazı kayıtlar onun hürriyetini men eder.O, insanın kendi amellerinden doğan neticedir.Her doğan hür ve Cenab-ı Hakk'a kul olarak doğar.Kulluk herkesin üzerine yazılmıştır,Bütün insanlar hürdür ancak Allah'a kuldur.
İnsanın hürriyetini KÖTÜ AHLAK,KÖTÜ FİİL, KÖTÜ İŞLER men eder.Kişi insanların önünde hürdür. Allah'ın önünde kuldur.
İnsanın hakkı nedir? Hür yaşamak her insanın hakkıdır.İnsan Allah'ın mülkünde hür yaşayabilir.İnsan, diğer insanların hürriyetlerine hürmet etmesi zorunlu olup vacibtir. Bir insanın vücudu başkalarının mevcudiyetine zarar  verecek olursa o kimsenin o cihetten olan hürriyeti tahdit olunur.Zarar veren amelinin neticesinde bu hürriyet elinden alınır.İnsana zarar veren bağlanır.Zarar vermeyen serbesttir.Isırgan köpeğin hürriyeti olmaz.İnsan nefsi , her bir hayvanın tabiatını taşır:
Köpek gibi ısıran hayvan sıfatında,Kurt gibi kapan sıfatında, Yılan gibi sokan sıfatında ,Akrep gibi insanlara zehir akıtan sıatında Ayı,çakal,sırtlan,tilki sıfatında olan insanlar vardır.Hayvanat bahçesinde teşhir edilen bu hayvanlar kafes içinde yahut zincire bağlıdır.Bunların nefislerinin hallerinden dolayı hürriyetleri elinden alınmıştır.
İslamda temel kural:El müslimü men selimennas min lisanihi va'di"insanların dilinden ve elinden selamette kaldığı kimse müslümandır.

SEYYİD YAHYA ŞİRVANİ HAZRETLERİ

 İmam Musa Kazım hazretlerinin soyundandır. Halvetiyyenin piranındandır. Seyyid Yahya zamanında halvetilik Anadolu'ya girmiştir.Hazret İrşadını Azerbeycan Bakü'de icra etmiştir. Halvetiyyenin piranlarından İbrahim Zahid Gilani hazretleri tarikatın erkanında terbiye usullerini seyrü sülukta yedi esma ile belirlemişti(Kelimei tevhid, Allah, Hu, Hak, Hay, Kayyum ve Kahhar). Seyyid Yahya hazretleri bu yedi esmaya hilafet esmalarını ilave ederek on ikiye çıkartmıştır. Salik'e velayet herhangi bir esmada gelebilir ise de yolun sahibi tasdikini "el-Emin" sıfatı zuhur edince yapar ve vuslat emanetini ehline verir. Zahid Gilanı'nin,Ömer Halveti'nin ve Seyyid Yahya'nın tasarrufları bu minval üzerine değerlendirilmiştir. Erbain'e girdiği zamanlarda kırk gün süresince sadece üç defa azıcık bir gıda ile iftar etmiştir.

FÜSUS OKUMAKLA EVLİYA OLUNMAZSEYYİD YAHYA ŞİRVANİ HAZRETLERİ

 Seyyid Yahya Şirvani hazretlerinin silsilesinde olan Şeyh Sadreddin isimli ümmi bir zat var idi.Onun ümmiliği bazılarında şüphe ve tereddüt uyandırmıştı.Hazreti şeyhi küçümseyen mısırlı bir derviş var idi. Bu derviş, Şeyhül Ekber Muhyiddin arabi hazretlerinin Füsus ve Nüsus isimli eserlerini öğretmeye muktedir idi. Bir gün sufilerle sema ederken ilmine mağrur olup Şeyhi Sadreddin'in yanına varıp Farsça bir beyit okudu.bu beytin manası şu idi:"Bu gönül çekici güzellikle gururlanma,Çünkü gönül çekici güzelliği sana benim aşkım vermiştir) deyince şeyh hazretleri zikir ve devran tamamlandıktan sonra şeyhliğin izzet ve celali hakkı için ona dönüp;"Bazı sabi oğlancıkları, babaları kollarıyla alıp göğsüne bastırarak gezdirirken o sabi oğlancık kendini yüksekte görüp babamdan daha büyük oldum , diye düşünür. Amma bilmez ki babası onu kolundan salıverse yere düşüp helak olacaktır deyip kudret nazarıyla bakmasıyla , o mısırlı derviş hücresine döner. Heman hastalanıp ishal olur ve üçüncü gün vefat eder. 

25 Mart 2021 Perşembe

MALİ İBADET İSLAMIN BELKEMİĞİDİR

 Mali ibadet İslamın bel kemiğidir. Nasıl ki insan denilen cesedi ayakta tutan Bel kemiği nasılsa mal ibadette öyledir.Çünkü Müslümanın kendini koruması için orduya,askere, silaha ihtiyacı vardır.Bu teçhizatı düzmek mali güç gerektirir.Ordusuz İslam yürümez.İslam ordularıyla ve sancaklarıyla yürüdü.Her müminin kendi iktidarına göre orduyu beslemesi farzdır.Küfre karşı dayatma ve durma askeriye ile mümkündür.Ordu birinci kaledir.Ordusuz İslam olmaz, olursa Müslüman zelil olur. İslam zelil olmaz. Müslümanlar zelil olur ve Müslümanlar kuvveti ellerinden bıraktıklarında zelil olurlar.
Osmanlı yedi yüz sene İslamın sancaktarlığını yaptı.Ordunun önünde gidenler tarikat ehli dervişlerdi. Onların tekbir ve selatü selamları Müslümanları coşturur ve  Allah Teala'nın celbine vesile olurdu.

GÜZEL DUALARDAN

"Ya Rabbi! bizi iyilerden yaz ve iyi kullarla ismimizi yaz" bu çok güzel bir duadır.İyi kulları sevdiğin vakit, onlarla beraber yazılırsın.İyi kul olmak kolay mesele değil lakin iyi kulları sevmek kolaydır.İyi kul olamıyoruz, çünkü nefsimiz kötü.Her kim nefse karşı koymuşsa iyi kul olmuştur. 
İbrahim Ethem hazretleri bir gece Mescid-i aksa'da ibadet ederken iki melaike indi.Biri diğerine:"Yaz, Allah'ın sevdiği kulların isimlerini yaz" Yazarlarken Hz. İbrahim Ethem kendi ismini göremeyince :"Benim ismim orada var mı ?" dedi.Baktılar ,göremediler:"Öyleyse bu isimlerin altına Allah'ı sevenleri seven adam" diye yazın deyince ilahi hitap geldi:"Benim İbrahim Ethem kulumu isimlerin en başına yazın"

MÜMİN CESARETİ:ŞEYH ŞAMİL

 Kafkas Kartalı diye ünlenen şeyh Şamil, Nakşibendi şeyhi üstad şeyh Cemaleddin Efendi'nin müridi idi.Rus ordusunu bir avuç insanla yıllarca uğraştıran kahramandır, bu mücadelesini esaretten kurtulduktan sonra da devam ettirdi.Esaret yıllarında bir gün onu merak eden Rus çarı ile yemekte bir araya geldiler. Bir oturuşta bir kuzu yiyen ve çok heybetli bir görünüşü olan imal Şamil'in iştahını gören çar:
"kumandan, bu gidişle beni de yemenizden korkarım" deyince etrafındakiler kahkahaya boğuldular, ama bu sesler tez kesildi:"Ey çar! Merak etme ben domuz eti yemem"

RESULULLAH (SAV) HEDİYYESİ

Pir Ömer Halveti hazretlerinin halifelerinden Ahi Mirem hazretleri gençliğinde iyi bir şair idi.O zamanın hükumet emirlerinden birisine bir kaside yazdı. Şairlerin bu kasideleri yazıp devlet adamlarına verip onlardan bir maddi yardım beklemesi normal adetten idi.O emir kasideyi dinledi,şaire bir para verildi amma o emirin şaire iltifat etmemesine şair üzüldü.Ahi Mirem hazretleri bu üzüntü içinde uyuduğunda bir rüya gördü.rüyasında ,kendisinin Resulullah efendimiz için bir kaside yazıp Efendimize huzurunda okumak için izin istediğini ve kemali edeple  bu kasideyi okuduğunu gördü.Efendimiz de çok hoşnut olarak kemali ikramla :"Hele Mirem, sana caize verelim, diyerek yerden bir avuç toprak  alıp;"Kimyadır, gaflet eylemeyesin, deyip Mirem'in eline koydu. Mirem, uyandığında avucunu açıp baktığında toprağın avucunda bulunduğunu ve onu yere kor komaz halis altın olduğunu hayretle gördü.Hemen aşkın cezbesine tutulup Şeyh Pir Ömer halveti hazretlerinin huzuruna varıp beyat etti. Nice yıllar tekkeye hizmet etti ve Şeyhin vefatında sonra post'a oturup irşada devam etti.

24 Mart 2021 Çarşamba

NEFSİN TATMASI GEREKEN DÖRT ÖLÜM

Pir Ömer Halveti hazretleri buyurmuştur:"Salik, ölümü görüp ondan ders almazsa, dervişlik ona haramdır. Derviş olanın dört türlü ölümü vardır:
Birincisi Kırmızı ölümdür ki nefse muhalefet ve arzuları gemlemedir.
İkincisi siyah ölümdür ki gizli ve açık olan her türlü eza ve cefaya sabredip tahammül etmektir.
Üçüncüsü yeşil ölümdür ki eski ve yamalı giysilerle yetinmek, tevekkül etmektir.
Dördüncüsü beyaz ölümdür ki az yeyip riyazata devam etmektir. Salik bu dört ölümü nefsine tattırmaz ise fukara sırrına ulaşamaz. 

EVLİYANIN BULUNDUĞU YERİN HAYVANLARI DAHİ EMNİYETTEDİR

Halvetiyye tarikatının Pir'i Ömer Halveti hazretleri ,bir dağda ağaç kovuğunda kalıp bu yerde kırk erbain üst üste çıkartmıştır.Hayvan eti yemediğinden bütün vahşi hayvanat ve kuşlar bulunduğu yere gelir idi.Hazret zikir çekerken ağaçlar mum gibi ışık verirler idi.O civarda bir şehrin hakimi ava çıkar.Bir geyik arkasında atı ile birlikte geldiğinde yolu bir nehre uğrar.Geyik karşıya geçer.Hakim atını nehre sürer at nehrin ortasına gelince durur ne ileri gider ne geri gider.Hakim yüzme bilmediğinden boğulması mukadderdir.Korku içinde etrafına bakınırken Ömer halveti hazretlerini karşıdan görür.ve ona nida eder:"Aman ya Şeyh" dediğinde hazret:"Benim dağımda olan hayvancıkları salıverirsen hoş, yoksa helak olursun" sözü üzerine Hakim kabul ederek söz verir ve  adam dereden kurtulur.

EDEB

Edeb bir tac imiş nur-u Hüda'dan

Giy ol tacı,emin ol her beladan

Ehli irfan meclisinde aradım, kıldım taleb

İlim en geridedir, illa edeb illa edeb 

İBRAHİM ZAHİD GİLANİ

Bu zat,yedi atadan Şeyhtir. Azerbeycan'da yaşamıştır.Şeyh Sadi Şirazi hazretlerine hizmet etmiş ve onun işaretiyle Şeyh Cemaleddin hazretlerine intisap ve hizmet etmiştir.şeyhi onu pamuk tarlalarındaki otları temizlemeye göndermiş. Çektiği her bir ot gümüş haline dönüşünce şaşırmış. Bunları bırakıp  Allah'a sığınarak tefekkür eder işine kaldığı yerden devam ettiğince koparmak için yapıştığı her bir ot bu sefer altına dönüşür. Bunun üzerine ızdıraba düşer ve sıkıntı ile şeyhinin huzuruna varır. Şeyhi :"İbrahim ! Cenab-ı Hakk seni tecrübe etti. İyi ki gümüşe ve altına dönüşen bu otlara yapışmadın. Ervahı enbiya ve evliya , arz ve sema ehlinin cümlesi sana "zahiddir" dediler. Bundan sonra senin adın "Zahid" olsun dediler. Bundan sonra hazretin adı İbrahim Zahid olarak anıldı.

VİRDİ SETTAR

Virdi Settar yahut Evrad-ı Settar olarak bilinen Halvetiyye tarikatının günlük evradı olarak bilinen bu dualar manzumesi Yahya Şirvani hazretleri tarafından tertip edilmiştir.Bu evrad, ölü gönülleri diriltir. Sabah işrak vaktine kadar ferdi  ve cemaatle  şeyh yahut izin verdiği kişilerin okuduğu bu vird sürekli okunur ve bu virdin bereketiyle o belde maddi manevi korunmuştur.

23 Mart 2021 Salı

VEFA

 Hazret-i Mevlana efendimiz , bir mevzuya dikkat çekmek istediklerinde :" Mert insanların vefası hakkı için" der yemin edermiş.Vefa insanoğlunun Bezmi Elest'den getirdiği bir duygudur. Rabimizin "Ben sizin rabbiniz değil miyim? sualine Kalu bela " evet cevabını verip bu ahde vefa gösterenler iki cihan saadetinin sahipleridir.

DÜZENLİ VİRD OKUMAK

 Seyyid Yahya Şirvani hazretleri ile alakalı olarak şu anlatılır:Hazretin alem-i cemale yürümesinden sonra, dervişanından biri hazreti rüyasında görür ve "Hak Teala sultanımıza ne tarzda muamelede bulundu?" diye sorar.Şöyle cevap verir:"Bana kemal ve lütufları ile tecelli eyleyip arşı alada bir nurani sedire oturttu. Safayı ruhlara da etrafımda toplanmalarını emretti. Fakire hitaba tenezzül buyurarak"Yahya ! Dünyada iken nasıl etrafına dervişleri toplayıp VİRDİ SETTAR okumuş isen şimdi burada da oku, bunlar da dinlesinler" fermanıyla nida eyleyince birlikte okumaya başladık buyururlar.
Şeyh Cemaleddin Kunad hazretleri buyurmuştur ki;"Bir belde de eğer Vird-i Settar okunuyorsa o belde her türlü beladan ve kazadan korunur"

İNSANLARIN KORKU LİSTESİNDE EKSİK OLAN ŞEY

 İnsanları korkutan etkenler:
1-YIRTICI HAYVANLAR  2-) İNSANLARIN ŞERLİLERİ  3-) CİNLER  4-) KARANLIK 
5-) DÜŞMAN, 6-) AÇ KALMAK  7-) KAYBOLMAK  8-) KAYBETMEK 9-) ÖLMEK 10-) DOĞAL AFETLER.
Bu liste içinde eksik olan sizce nedir? ALLAH'DAN KORKMAK
 

KULLARIN TARTILACAĞI MİZAN TERAZİSİ

 Hz.Davud (a.s) "Ya Rabbi kullarının amellerinin tartılacağı mizanı görmek istiyorum" diyerek Cenab-ı Hakk'a yalvardı. Hak Teala ona teraziyi gösterdi baktı ki eni Batı ve doğu arası kadar derinliği ve uzunluğu dahada büyük.Hayret içinde kendinden geçti ve düştü.
Kendine geldiğinde "Ya Rabbi bunca büyük olan teraziye hangi kulun nasıl bir amel ile doldurabilir?" dedi.Mevla (cc)"Ya Davud! Ben bir kulumu sevdim mi o bir kerre "Sübhanallah" derse terazi dolar" buyurdu.

METLİ SULTANIN YOLUNU DEVAM ETTİRENLER


1-) Aşık Fatma Ahıska Sultanın gençlik hali

2-) Aşık Fatma Ahıska

3-) Büyük Hafız Abla.İstanbul'da yaşamaktadır

4-) Küçük Hafız Abla.İstanbul'da yaşamaktadır.

5-) Fatma Sultan'ın son halleri

6-) Fatma Sultan'ın son halleri

SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN HAZRETLERİ

Süleyman Hilmi Tunahan'ın soyu,Fatih Sultan Mehmed7in "Tuna hanı" olarak tayin ettiği ve kendi kız kardeşi ile evlendirdiği İdris Beye dayanmaktadır.Süleyman hilmi Tunahan hazretleri 1888 senesinde Silistre'nin Ferhatlar köyünde doğmuştur.Üstadın Şeceresi Peygamber Efendimize dayanır.Hem baba, Hem anne tarafından Seyyid ve Şerif dir.

HEM CENNETİ İSTEMEK HEMDE RAHATTAN ÖDÜN VERMEMEK

 Said Nursi hazretleri İbadet ve dua ile meşgul olurken , saatlerce diz üstünde oturur , saygısından ayaklarını uzatmaz idi.Bu şekilde oturmaktan ayak parmakları yara olmuş, nasır bağlamıştı.Talebesi molla Resul7e parmağını göstererek bir merhem sürmek istediğini söyledi.

Molla resul kendisinden yaşca büyük, alim ve faziletli bir zattı,Bu sırada ateş yakmaya çalışıyordu.Bediüzzaman'a:"Üstadım! Bizde Allah'dan korkuyoruz.ama senin ödün patlıyor.Bizim gibi rahat otursan da ayağın yara olmayacaktı,dedi.

Bunun üzerine Bediüzzaman:"Molla Resul! Kısa ömürde ,kısa dünyada , ebedi hayatı kazanmaya gelmişiz.Hem burada Rahat oturayım, hem de cenneti dava edeyim.Olmaz böyle bir şey.Onun için rahat oturmaya cesaret edemiyorum.(Nakleden Ömer FAruk Paksu)

AGACA SARILARAK AĞLADI

 Bediüzzaman Said Nursi hazretleri tüm hapis ve sürgün hayatları içinde İstanbul'dan yolu Emirdağ'a düşer burada üç ay kaldıktan sonra Eskişehir'e oradan da Ispartaya gider.Barla'yı ilk göz ağrısı bu şirin beldeyi ziyaret etti.Kendisine ağaç üstünde barınak yapan talebelerinden marangoz mustafa Çavuş'un evinin önünden geçerken gözleri doldu.Mustafa Çavuş, Said Nursi Kastamonu'da iken vefat etmişti.Evin kapısında kocaman bir asma kilit var idi.Buradan 8 yıl kadar kaldığı eve giden said nursi bir süre dinlendikten sonra kendisini yalnız bırakmalarını rica etti.Said nursi tepesinde küçük bir ev olan vefakar ağacın yanına gitti,ağaca sarılıp uzun uzun ağladı. 

NAMAZ KILMAYANLARIN MAHRUM KALDIĞI NİMETLER

 1-Meleklerin bağışlanmadileklerinden mahrum olurlar.Efendimiz (S.A.V) buyurmuştur:"Namaz esnasında melekler şöyle dua ederler:"Allah'ım onu bağışla,Allah'ım onamerhamet et"

2-Cennetteki mükafat konaklarından mahrum kalır.Efendimiz buyurmuştur ki :"Kim camiye gidip gelirse her gelip ,gidiş için Allah cennetteona bir konak(köşk) hazırlar.

3-Günahların bağışlanmasından mahrum kalır.

4-Kalbiniz mühürlenir.(Kim önemsemeyerek üç cumayı terk ederse , Allah onun kalbini mühürler)

4-Kabir azabından kurtulamazlar.

TAT VERMEYEN NAMAZLAR

 1-Gürültülü bir ortamda kılınan namaz tat vermez,keza cami hariç kalabalıık bir ortamda kılınan namaz da tat vermez

2-Eğer yorgun bir halde namaza yaklaşırsanız tat alamazsınız

3-Niçin namaz kılmanız gerektiğini bilemezseniz namazdan huzur duyamazsınız.

4-Namazla Allah'a nasıl mesaj verdiğinizi bilemezseniz namazdan tat alamazsınız.

5-Namaza konsantre olamazsanız tat alamazsınız

NAMAZ KILMAK FEDAKARLIK İSTER

 Namaz kılmak fedakarlık ister.Fedakarlığa giden yol şu merhalelerden geçer:

1-Allah'ı tanımak

2-Allah ile muhabbet etmek

3-Allah'ın verdiği nimetlerin farkına varmak

4-Allah'ı sevmek

5-Allah'a güvenmek

6-VeAllah'ın sevgisini kazanmak için fedakarlık yapmak

22 Mart 2021 Pazartesi

NAMAZ KILMAYANLARIN MAZERETLERİ

Namaz kılmayanların mazeretlerinden 1.ncisi"KENDİMİ HENÜZ HAZIR HİSSETMİYORUM"mazeretidir.Bu kimseler namazdan huzur alamadıklarını bu nedenle henüz namaza hazır olmadığını beyanla namazı terk eder.Bu mazerette bulunanların şeytanla aralarındaki diyaloğu şudur:

Şeytan:Öyle bir namaz kıldın ki , bunu sen bile beğenmedin! Allahnasıl beğenip kabul edecek? Bu vesvese kalbine ok gibi saplanır.Bu nasıl namaz, okuduğun surenin manasını bilmiyorsun.Okuduğun sureleri ,kaçıncı rekatta olduğunu unutuyorsun. der.bu şekilde namazdan insanı soğutur.Bu mazerete sığınanlar "namazdan uzak durarak namaza hazırlandıklarını "sanırlar.Peki bu düşüncede olanlar ne yapmalı? O şekilde de olsa kılmaya devam etmeli.

Şeytan insana "erteleme virüsünü" bulaştırır.Şeytan insana direkt "namaz kılma "demez.Erteletme ile işe başlar.

CEHENNEM EHLİNİN AMELLERİ NEDİR?

 Hz.adem (a.s) bu suali hak Teala'ya arzetti."Ya Rabbi, ehli narın ameli nedir?Hak Teala :"Bana şirk koşmak ve gönderdiğim Resulleri yalanlamak ve ilahi kitaplarımda olan emir ve yasaklarımı tutmayıp asi olmaktır" buyurdu.

21 Mart 2021 Pazar

EBUL GAYS CEMİL HAZRETLERİ

 Yemende yaşamış ve 1254 yılında Yemen'de vefat etmiş evliyaullahdan bir zat idi.Birgün dergahındaki fukaralar et yemek arzuladılar ve şeyhe bunu ilettiler.Şeyh buyurdu :Filan gün pazar günüdür.O gün et yeseniz gerekir" dedi.O gün haber geldi ki eşkiyalar şehre gelen kervanın yolunu kesmiş mallarını almışlar.Bir saat geçti o eşkiyalardan birisi şeyhin tekkesine bir sığırı sürerek getirip bıraktı.şeyh:"Bu sığırı kesiniz,etini yemek yapınız.ancak başını halı üzerine koyunuz" dedi.Sonra o yol kesenlerden birisi dahi geldi.Bir çuval buğday getirdi.Şeyh:"Bunu öğütüp ekmek ediniz" buyurdu.Yemek yapıldı ve dergahta sofra açıldı.Şeyh yiyiniz buyurdu.Dergahta :Medrese ehli fakihlerden bazı kimseler de var idi.Fakirler yemeğe başladılar ancak o medrese ehli davete rağmen yemeğe gelmediler.Şeyh buyurdu:"Bunlar Fukahadır.Haram yemezler".Yemek bittikten sonra dışarıdan birisi geldi:"Ey Şeyh ! bir sığırım var idi.nezretmiştim sizin dergah için.Ancak yolda eşkiyalar onu aldılar ve götürdüler" dedi.Şeyh o adama "Sen sığırını tanırmısın" deyince adam evet dedi.ve bir kenarda bulunan sığırın başını gösterdiklerinde "Evet bu benim nazr ettiğim sığırımdır" dedi.Daha sonra dergahtan içeri bir adam girdi ve "Ey Şeyh bir yük buğday size nezretmiştim.Haramiler almış" dedi.şeyh "Senin nezrin bize geldi ve yendi" buyurdu.Mecliste bulunan fukaha bu hali gördüler ve yemekten yemediklerine pişman oldular.

EVLİYANIN TASARRUFU

 Habibül Acemi hazretleri dergahında iken bir hatun içeri girdi ve "Ey Şeyh bir kulum var idi.hizmetimi görür idi .Nice gündür kayıptır.Bilmiyorum kaçtı mı? Fakir birisiyim, çaresiz kaldım. Kerem buyurup dua etseniz" deyince Hazret o hatuna dedi:"Hiç paran var mıdır?2.kadın yanında iki akçe olduğunu söyledi ve o iki akçeyi ver dedi ve aldı.Şeyh bir derviş çağırdı.İçeri giren dervişe akçeleri verdi .derviş dışarı gitti.bir müddet sonra o kadının gulamı kapıda göründü.İçeri girdi elinde bir miktar et var idi.O gulama sordular:"Sen nerede idin?,bu et nedir?.
O gulam köle) dedi ki:Beni nice kimseler çalıp İran tarafına götürdüler.Orada bulunmaktaydım.Benim elime iki akçe verdiler ve Bir akçelik et, bir akçelik ekmek al dediler.Bu eti pazardan aldım.ekmek almak için fırına girdim buraya gelmişim.Kölenin bahsettiği Fars iklimindeki o yer, Basra şehrine bir aylık mesafede idi.O hatun gulamını aldı ve gitti.

VELİLERİN RESİMLERİ

Dün bir sohbette Kırıkhan'da makamı yahut türbesi bulunan Beyazid'i Bestami hazretlerinin bu türbesine 130 yıldan beri hizmet eden  ailenin 4.kuşaktan torunu ve emekli imamı Hakkı Konyalı efendi belirtti ki hazretin simasını sayısız kerreler rüyamda gördüm.190 boyunda ...... v.s şeklinde gördüğü şekli anlatmıştı.Şayet bu gören şahıslarda resim kabiliyeti olsa ve bunu kağıda resmetse aynen hazretin haline ulaşmış oluruz.Aslında Bektaşi dergahlarındaki temsili on iki imam resimlerinin mutlaka bir hakikati vardır. Çünkü bu muhteremleri muhabbetleri nedeniyle rüyalarında gördükleri bu zatlar aslı hüviyetleri üzre görülmüştür. Şeyh Osman Seraceddin hazretlerinin gençlik resimlerini görenler onun tıpkı Bektaşi dergahlarındaki Hazreti Ali efendimize izafe edilen resimle aynı olduğunu gözlemleyecektir.Çünkü Osman Seraceddin hazretleri seyyid idi. 

21 MART HAZRET-İ ALİ'NİN DOĞUM GÜNÜ

 Bugün 21 Mart.Hazret-i Ali efendimizin doğum günü.İlmin kapısı Hazreti Ali efendimizdir.Bu nedenle manevi dünyamızda  Nakşibendiye hariç tüm tarikatı aliyyenin silsilesi Hazret-i Ali efendimize çıkar ve oradan Resulullah'a ulaşır.Ülkemiz için hayırlı olsun ve Ali ruhların uyanmasına vesile olsun dileğiyle..

EBU BEKİR KETTANİ HAZRETLERİ

 Ebubekir Kettani hazretleri ,Hazreti Hızır ile sohbet edenler idi.bir gün mescidde namaz kılarken mescide yabancı bir kimse geldi ve Şeyhin üzerindeki ridasını aldı. Pazar yerine vardı ve elindeki ridayı pazar tellalına satması için uzattı. Delal ridayı aldı. Ancak adamın bir eli havada kurumuş vaziyette kaldı. İnsanlar etrafına birikti ve niçin kolunun kuruduğunu sordular. Adam hatasını anlamıştı ve hikayeyi anlattı.bu rida Şeyh kettani hazretlerinindir. Mescidde namaz kılarken omuzundan aldım kaçtım idi. onun için elim kurudu" dedi. İnsanlar bu ridayı tekrar geri götürmesini,özür dilemesini ve Allah'dan af dilemesini söylediler. Adam naçar ridayı diğer eliyle aldı. Tekrar mescide geldi ve gördü ki hazret halen namazda. Tek eliyle o ridayı hazretin omuzuna attı ve bir köşede beklemeye başladı. Bir müddet sonra hazret namazdan fariğ oldu. O şahıs şeyhin ayağına düştü, özür diledi, dua talep etti. Şeyh sordu:"Ne istersin ve ne zahmetin vardır?" adam macerayı anlattı. Şeyh dedi ki:"O Allah Teala'nın hakkı için ne alıp gittiğinden haberim vardır  ve ne götürdüğünden haberim vardır"Şeyh başını semaya kaldırdı ve :"İlahi bu kulun aldığını geri getirdi. Lütfun ile bunun elini ve kolunu geri ihsan eyle". Derhal eli ve kolu hoş oldu.

20 Mart 2021 Cumartesi

NECMEDDİN KÜBRA HAZRETLERİNİN HALVETİ

Şeyh Ammar Yasir'in hizmetine bel bağlayan Necmeddin Kübra hazretleri halvete girmeden önce tüm kitaplarını vakfetti,ulema elbiselerini fukaralara dağıttı üzerinde sadece bir cübbe kalmıştı.Bu halvethane benim kabrimdir. Cübbebenim kefenimdir ve artık bana dışarı çıkma imkanı yoktur diye niyet ederek halvete girdi. Azm ederek eğer içimde dışarıya çıkmak arzusu galebe gelirse bu cübbeyi pare pare eylerim. Ta avret yerimi örter nesne kalmaya .Zira utanma çıkışa mani olur dedi.Şeyh Ammar, Necmeddin hazretlerinin bu niyetini görünce "Ey Necmeddin Halvete girmedeki niyetin şimdi tamam oldu" buyurdu.Şeyhin himmeti bereketi ile halvette iken fütuhatları açılmıştır. 

EBUBEKİR sıddik'in MEZHEBİ

 Ebu Bekir Şibli hazretlerine birisi sordu:"İki yüz gümüşten kaç dirhem gümüş zekat vermek gerektir?".İmam Şibli hazretleri buyurdu:Sana lazım olanı mı söyleyeyim bana lazım olanı mı?O şahıs dedi ki :Ya şeyh sana lazım olan nedir  ve bana lazım olan nedir?
Sana lazım olan budur ki iki yüz dirhem gümüşten beş dirhem gümüş müstahakına vermek gereksin.Bana lazım olan  iki yüz dirhem gümüşten iki yüz dirhem gümüş ve beş dirhem gümüş dahi vermek gerektir.
O şahıs dedi ki:"Bu iki yüz gümüş malumdur o beş dirhem gümüş nedir?
Hazret:O iki yüz dirhem gümüşü verip  beş dirhem gümüş dahi borç alıp veresin".O şahıs dedi ki :"Bu kimin mezhebidir" Hazret cevap verdi:Hazret-i Ebubekir Sıddik hazretlerinin mezhebidir."

Adı: Kuranı Kerim Lakabı: Mecid Lisanı: Arapça
 Nüzul zamanı: 27 Ramazan , Fil senesinin kırkıncı yılı Nüzul mekanı: Mekke, Medine, Hira mağarası
Nazil eden: Allah'u Teala Vahiy meleği: Hz. CebrailVahyi alan: Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi vesellem
Vahiy sayısı: 24 bin defaNazil olma müddeti: 23 yıl
İlk nazil olan ayet: "Yaratan Rabbinin adı ile oku." İlk nazil olan süre: Alak Son nazil olan süre: Nasr
Son nazil olan ayet: "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim." (Maide,3) Cüz sayısı: 30 Süre sayısı: 114 En azametli ayet: Ayet'el Kürsi En uzun süre: Bakara En kısa süre: Kevser En uzun ayet: Bakara süresinin 282. ayeti En kısa ayet: Taha süresinde "Taha" ayeti Mekki sürelerin sayısı: 82 Medeni sürelerin sayısı: 20 Mekki ve Medeni sürelerin sayısı: 12 Kuran'ı kerimin yarısındaki süre: Kehf süresi
Kuran'ı kerimin anası: Fatiha süresi Kuran'ı kerimin kalbi: Yasin Kuran'ın gelini: Rahman süresi
İki besmele olan süre: Neml süresi Besmele olmayan süre: Tevbe süresi Hizb sayısı: 120 hizb Bütün ayetlerinde Allah ismi olan süre: Mücadele süresi Ayet sayısı: 6236(DİYANET-besmeleler ayrı ayrı sayıldığında ise 6666)ayetKelime sayısı: 77439 kelime Harf sayısı: 330733 harfNokta sayısı: 105684 nokta Kuranı kerim üç bölümden ibarettir: Allah'ın vahdaniyeti, Kıssalar, Ahkâm Üç defa okunduğunda Kuran'ın hatim sevabını teşkil eden süre: İhlas süresi Kuran'ı kerimde erkek ve kadın eşit oranda, eşit kelimelerle zikrolunmuştur. Yani Kuran'ı kerimde erkek 24 defa kadın da 24 defa zikrolunmuştur. Bu nokta insanı hayrete düşüren ve insanın üzerinde tefekkür etmesi gereken bir noktadır.
Bu nokta Kuran'ı kerimde her konunun eşit olarak beyan olunduğunu göstermektedir.
Kuran'ı kerimde dünya 115 defa ahiret de 115 defa, Melekler 88 defa şeytan da 88 defa, Yaşamak 145 defa ölüm de 145 defa, Fayda 50 defa zarar da 50 defa,Millet (halk) 50 defa Peygamberler de 50 defa,
İblis 11 defa İblis'in şerrinden Allah'a sığınmak da 11 defa,Musibet 75 defa, şükür de 75 defa, Sadaka 73 defa razılık da 73 defa, Aldatılanlar (delalete düşenler) 17 defa ölüler de (ölü insanlar da) 17 defa,
Müslümanlar 41 defa cihad da 41 defa, Altın 8 defa güzel ve rahat yaşam da 8 defa,Büyü 60 defa fitne de 60 defa,Zekat 32 defabereket de 32 defa,Zihin 49 defa nur da 49 defa, Dil 25 defa nasihat da 25 defa, 
Arzu 8 defa korku da 8 defa, Aşikâr konuşmak 18 defa tebliğ etmek de 18 defa, Zorluk 114 defa sabır da 114 defa,Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi vesellem 4 defa Şeriat da (Hz. Peygamberin öğretileri de) defa zikrolunmuştur.
Kuran' kerimde tekrar olan kelimeler de insanın dikkatini Kuran'ı kerime celbetmekte ve tefekküre sevk etmektedir;
Namaz 5 defa, ay 12 defa, gün 365 defa zikrolunmuştur.Acaba bunların tamamı tesadüf üzere olabilirmi!Kamer süresinden Kuran'ı kerimin sonuna kadar 1389 ayet vardır. Kameri takvimine göre miladi 1969 senesine tekabül etmektedir. Aya gidilme tarihi 1389 senesinde gerçekleşmiştir.Kuran'ı kerimin 19. süresinin (Meryem) 57. ayeti Hz. İdris hakkında şöyle buyurmuştur; " Ve onu, yüce bir mekâna yükselttik." İnsan uzaya ilk olarak 1957 senesinde gitmiştir. 
Bütün erkek ve dişi hayvanlarda bulunan kromozomlar eşittir. Bal arısı kromozom açısından diğer hayvanlardan farklı olan tek hayvandır. Zira bal arısının on altı çift kromozomu vardır ama erkek arının on altı tek kromozomu vardır. Kuran'ı kerimin on altıncı süresi ise Nahl (bal arısı) süresidir.
Kuran'ı kerimin bir kaç yerinde merkeb(eşek) kelimesi diğer hayvanlarla beraber zikrolunmuştur. Ancak sadece Kuran'ı kerimin iki ayeti kerimesinde bu hayvanın adı tek başına zikrolunmuştur. "Seslerin en çirkini, şüphesiz merkeblerin sesidir." (Lokman, 19) " Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan merkebin durumu gibidir." (Cuma, 5) Bu hayvanın 31 çift yani 62 kromozomu vardır. Bu iki süre (Lokman, Cuma) Kuran'ın 31. ve 62. süreleridir.
"Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Rad, 28)


ALVARLI EFE HAZRETLERİNİN ŞİİRLERİNİ YAZMASI

 Müritlerinden birine soruyorlar:"Efe hazretleri şiirlerini ne zaman yazardı?" şöyle cevap veriyor;"Derdi ki"Yazarken bir hal geliyor, o bu hal gelmeden yüz sopa vursanız bir tane söyleyemem" O hal gelende bir seferde karşısındaydım. Baktım renk veriyor,renk alıyor, halden hale giriyor, iyice terliyor, kızarıyor. O hal geldi mi"Osman Efendi defterin yanında mı ?" diye sorar, Osman Efendi de "Buyur kurban" der getirirdi .Sonra ona yazdırırdı.

BU VÜCUD İKLİMİNE BİN CAN GELİR

 Bu vücud iklimine bin can gelir bin can gider/gahi canan can olur gah can bicanan gider.
Emrü nefse ram olup daim mücahid olmayan/haib ü hasir kalır nadan gelir nadan gider.
Her heva mahvolmadan etmez tecelli fakr-i kül/Giymeyen takva donun şah olsa da hırman gider
Bilmeyen asl-ı vücudu bulmayan Mevlasını/Sureta insan gelir de sireta hayvan gider.
Cümle eşyayı bizatillah kaim görmeyen/Görmez ol rahat yüzü nalan gelir nalan gider.
"Men Aref" sırrın duyup Mevlasına varın veren/Hadim-i insan olan insan gelir insan gider.
Varlığındır mani-i tevfik olan etme cedel/Bu misafir hanede handan olan giryan gider.
Huru tevhidi karartır şehvet ü hırs u gazab/Hubb-i dünyayadalan üryan gelir üryan gider.
Dergah-ı piri cenab-ı hazret-i "Belhi" ye kim/Sıdk ile dil bağlasa ol kul gelir sultan gider
Nefsile kaim olup kim secde etmez ademe/Ey kemali bil onu şeytan gelir şeytan gider.

ALLAHIM BANA EŞYANIN HAKİKATINI GÖSTER

 Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellemin duasıdır."Allah'ım bana eşyanın hakikatini göster".Bu dua nedeniyle Her şey bir hakikatle var olduğunu anlıyoruz.Hakikat güneş gibidir.Her şeye hayat verir ve onu kendi kişiliği ve formu içerisinde "kul" yapar. Nesne yok olur amma onu var kılan hakikat her daim hayattadır. Ölü, varlığın hakikati için söz konusu olamaz.Yunus Emre'nin buyurduğu gibi:"Ölen hayvan imiş Aşıklar ölmez"
Korku ve ümit arasında "aşk ateşi" yanar

HAZRETİ MEVLANA-HAZRETİ ŞEMS KARŞILAŞMASI

 Bu iki büyük şahsiyetin karşılaşma anı "marecel bayreyn-İki denizin birleşmesi" diye anılmıştır. Bu an, bilgi ile hakikatin, veya zihin ile kalbin yahut yemek ile orucun veya isyan ile teslimiyetin karşılaşmasıdır. Bir tarafta nesne, diğer tarafta o nesneye can verecek olan ruh vardır. Mevlana, bu karşılaşmadan sonra büsbütün değişmiş ve coşkunun ritmine ayak uydurmuştur. Şems, yanmaya hazır Hz. Mevlana'nın ateşini uyandırmıştır. Hz.Pir buyurur ki:"Eğer Tebrizli şems ile karşılaşmasaydım, bir medrese hocası olarak kalırdım"
Mevlana, Hz.Şems vasıtasıyla aşka yol bulmuş ve kendi hakikatinin farkına varmıştır.

AŞKSIZ ALEMDE ADEM OLMANIN İMKANI YOK

 Osman Kemali hazretlerine(vefatı 1954) bu söz iki türlü okunabilir Birincisinde "aşksız" kelimesine vurgu yapıldığında "aşık olmadan insan olmanın imkanı yok" sonucu çıkar. İkincisin de "aşksız alemde" ibaresine vurgu yaparız ki , buradan da "aşkın olmadığı bir alemde insan olması imkansızdır" sonucuna varabiliriz. Birincisinde , yani vurguya "aşksız" kelimesinde yoğunlaştırdığımızda insanı gönül penceresinden gören bir yorumla değerlendirmiş oluruz. İkinci yorumda ise yani "aşksız alemde" ibaresinde yoğunlaştırdığımızda yaratma eyleminin maksadı ele alınmış olmakta; yani Allah'ın alemi aşkla yarattığı yönündeki diğer yoruma gönderme yapmış olmaktadır.

İNSAN-I KAMİLLE BİR DAKİKA GÖRÜŞMEK

 Küçük yaşta iken geçirdiği çiçek hastalığı sebebiyle gözlerini kaybeden Osman Kemali hazretleri iki rüya görmüştü. Delikanlılığı sırasında ilk gördüğü rüyada bir kız görür. Onu aramaya başlar. Yıllar sonra ikinci kez gördüğü rüyada bu kız resim değiştirir ve Veli bir zat olan Abdülkadir Belhi hazretlerine dönüşür.19 yıl sonra Osman Kemali hazretleri , Abdülkadir Belhi hazretleri ile karşılaşır.Hazreti Belhi ona şöyle der:"Oğlum, bugünden itibaren bizimsin ve burada kalacaksın"
Osman Kemali hazretleri daha sonra şunları söyleyecektir:"40 sene medrese aleminde ilim tahsiline çalışmaktan bir insanı kamil'e bir dakika mülaki olmayı daha hayırlı buldum." 

NİÇİN SÖYLEMEZLER ?

Diyanet hocaları, kürsüden anne baba hakkı hususunda vaaz ederler ve derler ki :Ey insanlar Ana Babayı hoş tutunuz.Çünkü onların sizden razı olması Hak Teala'nın sizden razı olmasına vesiledir.Ana babanın öfkesi, Hakk'ın öfkesini celbeder" .
Mademki Hakk'ın razılığı yahut öfkesi bir insana bağlı ise Evliyanın razılığı yahut öfkesinin aynı duruma sebebiyet vereceğini niçin söylemezler.
Kur'an-ı Kerim de Hz. Musa'ya Tur dağında hitabın Bir ağaçtan geldiğini, yani ağacın dile geldiğini ve bu ağaçtan Allah Teala'nın Hz. Musa ile konuştuğunu belirterek bu hadiseye iman getirirken niçin bugün bir Evliyaullah'dan Hak Teala'nın konuşabileceğini söylemezle
r.

DERD(Eşrefoğlu Rumi hazretleri)

 Ben derdimden inler idim derdim bana derman imiş/Bi-derd olan kimselerin den adı müselman imiş.

Bi-derd olan insan değil, hiç ameli olmaz kabul/Derdsiz kişi bu alemde bir yularsız hayvan imiş.

Hayvan deme insan deme hergiz varamaz bir eme/çün erdi aşka deme varsın kim ol bi-can imiş.

Ko gitsin ol derdsiz ebter bu derd bize derman yeter/kim bundan anda dert ilter yardımcısı Rahman imiş

Derdlilerin ah u suzu hoş çuşa getirdi bizi/Derdsizlerin soğuk sözü katı zemheriden imiş.

Derdsizleri görür gözüm yanar içim göyner özüm/Kim ol biçare gözsüzün kılavuzu şeytan imiş.

Maksud bu ilm ü amelden bu derd ü ah u suz imiş/Çün derd ü ah u suzun yok bu ad sana bühtan imiş

Gel dost derdine düş yürü bi-derd olandan gin yürü/Bi-derd olanların yeri cehennemde katran imiş.

Kim ki bu derde düşmedi bir mürşide erişmedi/Çiğdir ol dahi pişmedi pes süstlüğü andan imiş.

Gelsin derdli aşık kanı versin canı alsın yari/Dost yoluna olmak fani aşıklara erkan imiş

Eşrefoğlu Rumi senin gün gün artsın derdin demek/Çün katında bu dünyanın varı yoğu yeksan imiş.

Bunun fani lezzetine aldanmagıl şöhretine/Mağrur olma devletine hilesi çok fettan imiş.

AŞK SADECE İNSANA VERİLMİŞ YETENEKTİR

 Aşk sadece insana verilmiş bir yetenektir. Anck bu yetenek insanların çoğuna verilmemiştir. Biraz gayret, biraz da şartların müsait olması sonucunda, aşka düşmenin yolu açılır. İnsanın kendi benzerine aşık olmasında dehaya ihtiyaç yoktur. İnsana duyulan aşkta, bir manevi temizliğe de ihtiyaç duyulmaz. Bir ışık hüzmesinin kalbe sızması yeterlidir ve kalb bu hüzme ile bir müddet mest olur.
İrfan sahiplerindeki aşk duygusunun ise başka kaidelere bağlı olduğu görülür."Mahlukattan kesilmek" eşyadan ve canlıdan vazgeçmek halidir. Bu vazgeçiş; sahiplenme, imrenme, ilişki kurma ve talip olma durumlarından bütünüyle soyutlanmadır.
Eşrefoğlu Rumi hazretlerinin Müzekkin Nüfus (Nefislerin Arınması) kitabı,insanımıza tasavvufu sevdirecek uslüp ve diri bir Türkçe ile kaleme alınmış, asırlardır tazeliğini koruyan bir kitaptır. Eşrefoğlu'nun ilahileri ise Kederden ve efkardan uzak ,umut ve inanç içinde , yaratıcının muradına kulak kesilmeyi bizleri davet eden ilahilerdir.

MANEVİ YOLDA TAASSUB

 Maneviyat yolunda taassub iyi değildir.Bakara suresinde "Peygamberler arasında tefrik görmemek" gereklidir.Fazilet cihetinden farklılık olabilir, ancak konumları aynıdır:Hepsi Allah'ın görevlileridir.Tarikata yeni girenler nazarında en büyük zat tabi oldukları şeyh efendidir.Şüphesiz tarikatta efendisini makbul görmek asıldır ancak bu duygu "Benim efendiye tabi olmayan batıldadır" şeklinde bir düşünce taassuptur.İyi görülmez.Hele hele diğer insanların "delalet içinde olacağını" söylemek hakikat yolcusunun üslubu değildir.İnsan kendisinin kurtulanlardan olduğunu nasıl iddia edebilir ki? 

YOL ARAYANLAR

 Cüneyd-i Bağdadi hazretleri delikanlı iken Fırıncılık yapan Ebu Cafer Habbaz isimli bir zatın huzuruna varır. Şeyhe sorar:"Hak Teala'ya yol nicedir?".Hazret buyurdu ki:"Sana şöyle beşaret(müjde) olsun ki Eğer Hak Teala sana müşteri olmasa idi, sen ona müşteri olmaz idin ve eğer o sana gerekli olmaya idi, sen onun yolunu sormaz idin." 

OĞLAN SALİHLERDEN İSE

Şeyh Abdurrahman Sülemi hazretlerinin atası Hüseyin b. Muhammed b.Musa Sülemi hazretleri keramatı çok büyük bir kimse idi. Abdurrahman dünyaya geldiğinde babası ne kadar mülkü var ise satıp parasını dervişlere sadaka etti.Etraftakiler, Babasına dediler ki:"Oğlun dünyaya geldi.Cümle eşyanı infak eyledin, hiç nesne koymadın ki oğlun onunla iş tuta"
Şeyh buyurdu ki:"Eğer bu oğlan salih olursa Hak Teala buyurmuştur :"Vehüve yetevellas salihin(O salihlerin velisidir).Yani salihlerin işlerine (ihtiyaçlarına) Hakk celle ve ala kefil ve kafidir.Eğer ki oğlum müfsid  olursa  ben fesad aletini ona vermiş olurum."

19 Mart 2021 Cuma

ŞEYH SADİ-İ ŞİRAZİ HAZRETLERİ

BİRİ ONUN VASFINI BANA SORSA/AŞIK, İZİ OLMAYANI NASIL ANLATABİLİR.
AŞIKLAR SEVGİLİNİN YOLUNDA ÖLENLERDİR/SES ÇIKMAZ Kİ ÖLÜLERDEN
Sevgisiz bakınca Yusuf bile çirkindir/Şeytana aşkla bakınca onu melek sanırsın

HARAKANİ HAZRETLERİNDEN RUBAİLER

 Arslanla kaplanla her kim kapışırsa /Daha iyidir fakr kılıcından sakınırsa/Bu kimsesizlerin himmetini eğe gibi bil/kendisi kesmese de kesicileri biler.
Ezel sırlarını ne sen bilirsin ne ben/Bu muamma sözü ne sen okursun ne ben/Perdenin gerisinde ben ile seni bir konuşturan var/Perde kalkarsa ne sen kalırsın ne ben.
Dost dediğin , onu görmekle rahatlar göz/Onu görmezse ağlamaktan rahatlamaz göz/Göz bize O'nu görmek için lazımdır/Eğer dostu görmezse ne işe yarar göz


18 Mart 2021 Perşembe

TEFRİKA

 Müslümanlar içine tefrika girip ayrılık gayrılık,şuculuk buculuk başlarsa, birbirine düşen insanlar korkak kesilir. Şevketleri ellerinden çıkar.Bir milletin şevketi, tefrikaya düştükten sonra söner.İnsanlar arasındaki ünsiyet kalktıktan sonra itimatsızlık başlar.Para bol olur amma para kudreti insanlara sefalet çektirir. Nimetlere ulaşan insanlar zenginlikleri göz kamaştıracak kadar çok olsa bile mesud değillerdir.

17 Mart 2021 Çarşamba

DÜNYEVİLİK BULAŞICIDIR

 Bir Evliyanın dergahının bir hadimi pazar ihtiyacı için çarşıya gitmişti.Dönüşte bir sarhoşa rastladı. Sarhoş onu lafa tuttu ve bir müddet eğleşti. Dergaha dönünce şeyh efendi ona buyurdu ki:Sen şarap içip durursun." Hadim şaşırdı: Hayır efendim dedi. Yolda bir sarhoşa rastladım onunla söz söyleştim onun hali bana sirayet etmiştir.

ABDÜLKADİR GEYLANİ HAZRETLERİ

 Hazreti Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleri bir gün mescidde vaaz için kürsiye çıktı.Azim bir kalabalık mevcuttu.Hazret kürsüye oturdu amma hiç bir kelam etmedi.Bir müddet sonra cemaatte büyük bir vecd hali hasıl oldu. Cemaat içinde bir kimsenin kalbinden geçti ki:"Hz.Şeyh nesne demedi ve hiçbir şey okumadı. Bu vecd hali nedendir? Hz.Şeyh o zata baktı ve "Bu da nedir ki? Müridlerinden birisi bir adımda Kudüs'ten buraya gelmiştir ve benim elimde tevbe kılmıştır.Bugün hazır olanlar onun konukluğundandır" dedi.Cemaat içindeki o zat tekrar gönlünden geçir di ki:"Bir kimse ki Kudüs'ten Bağdad'a bir adımda gelir, bu şahsa neden tevbe eder ve şeyhe ihtiyacı vardır." Hz.Şeyh ona tekrar döner ve :"Ondan tevbe eder ki bir daha havada yürümeye ve onun bana ihtiyacı odur ki onu Hak Sübhanehu' nun muhabbetine delalet eyleyim" buyurur.
Evliya kalblerde tasarruf eder ve hal aktarır. Muhabbetullah aşısı ancak onlardan ahz edilir. 

ŞEYHİ HAK TEALA YETİŞTİRİR

 Hak Teala'nın seçip manen vazifeli kıldığı kimseleri Hak Teala yetiştirir.Zahirde hiçbir ilim bilmedikleri halde hakikatte derin ilim sahibi kıldığı çok örnekleri vardır.Şeyh Said Haddad isimli Yemen Aden'de mukim bir şeyh var idi.Bu zat vefatı esnasında müridleri sorarlar:Efendim sizden sonra kime tabi olalım?".Şeyh buyurdu ki:"Benim vefatımdan sonra havadan bir yeşil kuş gelir kimin başına konarsa o şeyhtir".buyurdu.Vefatından sonra dervişleri bir yerde toplandılar bu hadisenin tahakkukunu beklemekte idiler.O esnada Cevher isimli bir azadlı köle'de çarşıya çıkmıştı.bu kalabalığı gördü temaşa etmek için onların yanına geldi.Müridler gördülerki gökten bir yeşil kuş uçarak geldi o kalabalığın içinde cevher isimli o azadlı kölenin başına kondu.Bu durumu dervişler hiç hesap etmemişler, kendi içlerinden birinin başına konacağını ummuşlardı.Dervişler gelip Cevher'i Şeyh efendinin dergahına getirip postta oturttular. Cevher itiraz etti:"Bende bu işe selahiyet yoktur.Ben pazarcılık yapan ümmi bir köleyim.Tarikatı ve edebi fukarayı bilmem ve benim zimmetimde nice insanların hakları vardır o insanlar ile muamelem var" desede dervişler bu asumani emirdir.Bundan kurtuluş yoktur.Hak Teala sana bu hususta talim ettirir" dediler.Çaresiz bir şekilde Cevher, bir kaç gün müsaade isteyip üzerinde bulunan diğer insanların haklarını iade edip tekrar geldi ve şeyh postunda oturdu.Sonra fakirler ile sohbete başladı. Bir müddet sonra adı gibi Cevher oldu.

16 Mart 2021 Salı

VECD'E GETİREN SESLER

Şeyh Hamza Horasani hazretleri o kadar vecd haline girerdi ki bunun örnekleri nadirdir.Örneğin esen rüzgarın çıkarttığı ses onu vecde getirir idi.Hatta bir vakitte meleyen bir koyun sesi onu vecde soktu ve "Aziz Allah celle celalühu"dedi.Bunu duyan bir zat buyurdu ki:"Bu ne haldir,bunu bize beyan eyle" diyen birisine Şeyh "Ey Biçare yürü var nice yıllar kil ile kepeği karıştırıp gıda edersen sana bu hal keşfola" buyurmuştur.

TASAVVUF İLE TASARRUF BİR YERDE CEM OLMAZ

 Tasavvuf ile tasarruf bir yerde cem olmaz. Dünyayı saklamak ve yanında onun kıymeti olmak, hamurdan kıl çeker gibi seni tasavvuftan çıkartır. Sufilerin dünyaya rağbet ve kıymeti asla yoktur. Hak senin elinden o kadar terki dünya istemez. Senin gönlünden terki muhabbeti dünya ister. Yani gönülden dünya muhabbetini gidermen dergahı Hakk'da muteberdir.

CAHİL KİMDİR?

 Halkın nazarında cahil okuma yazması olmayandır.Bu yanlış tespittir."Cahilin dostluğunu kabul eden, sözünü dinleyen kimsenin kalbi ölmüştür" der dinimiz.Hakikatte cahil, okuma yazması olmayan değil, doğru histen mahrum kalmış zavallıdır.Doğru histen mahrum kalan kimse kaç hayvan yükü kitap okusa bile  , dinde insanlık makamına çıkmamış sayılır.

İDARECİYİ BİZ SEÇMEKTEYİZ

 İlahi kuraldır:"(Ummalüküm a'malüküm) "Emirleriniz amellerinizden halk olunur"
(Kema tekunu yüvella aleyküm)"Olduğunuz gibi idare olunursunuz".Hakiki bir hükümet, hakiki bir milletten çıkar, hakiki bir millet de layık olduğu hükümete mazhar olur"
Bu nedenle idarecilerimizde kusur varsa sebebi biziz.İdareciler bizim aynamızdır.onlarda gözüken halktır.Hiç şikayet etmeyelim.İlahi kanun hükmünü yürütmektedir.Bu nedenle Halk tevbe ederse Hak teala güzel idarecileri nasip kılar.

ÖLMÜŞ MİLLET,ÖLMÜŞ REİS

 İnsan, Hak Teala'nın yeryüzündeki vekilidir.Tüm mevcudat insana hizmetle mükellef kılınmıştır.Yerin ve semavatın tasarrufuna insan malik kılınmıştır.Bu nedenle ferdlerin haklarına İslamiyet büyük önem verir.Efendimizden sonra raşit halifeler bu haklara riayet etmişlerdir.Halifeler seçimle gelmişlerdir. Ferdi haklar konusunda emsalsiz örnekler vardır.
Bir gün Hz.Ömer efendimizin huzuruna birisi gelir.Bir mevzu hakkında "Yazıklar olsun sana Ömer, yazıklar olsun!" diyerek bağırır. Halifenin yanında bulunan birisi, bağıran bu kimseye "EE.. sen çok ileri gidiyorsun " diye mukabele ekmeye başlayınca Hz.Ömer:"BIRAK İSTEDİĞİ GİBİ KONUŞSUN. BİR MİLLET Kİ EMİRİNE(REİSİNE) LÜZUMUNDA ACI ACI KONUŞMAZSA O MİLLET ÖLMÜŞTÜR. BİR EMİR, BİR REİS DE, O ACI KONUŞMAYI DİNLEYİP ALAKADAR OLMAZSA, O EMİR'DE ÖLMÜŞTÜR."

İL SAYISI ARTACAK MI?

Necib Sultanım 1995 yıllarında söylemişti:Türkiye'de il sayısı 100 'e çıkartılacak diye. Bu nedenle İ...........'un il yapılacak olması insanlarımızı sevindirmişti. Bugün Ak parti yapacağı baskın bir seçim  öncesinde farklı bir rüzgar estirmek uğruna il sayısı artırabilir. Büyük Şehir sayısını artırabilir. Bu yeni kararlar o bölgelerin insanlarında heyacan uyandırır. Yeni çalışma alanı, yeni kadro, gayrimenkulün değerlenmesi  v.s gibi istihdam yaratması İktidar için artı gözükse de netice farklı şekilde tecelli edebilir. Hele hele "koz" olarak kullanılması ters tepebilir."Bizi tekrar seçerseniz il yaparız" vaadine insanlarımız inanmayabilir.

ZİHİN BULANIKLIĞI VE KOLAY UNUTMA

 60 yaş ÖTESİNDE ZİHİN BULANIKLIĞI VE  KOLAY UNUTMA NEDENLERİ:

Tıp Fakültesi eğitiminin son yılında klinik tıp öğrettiğimde öğrencilere hep  şu soruyu sorarım:

*Yaşlılarda zihinsel karışıklığın ve kolay unutmanın nedenleri nelerdir ?Bazıları diyor ki:

"Baştaki tümörlerdir’’Cevap: Hayır! Diğerleri ise şunları söylüyor: 

"Alzheimer'ın erken belirtileri".Tekrar cevap veriyorum: Hayır!

Öğrenciler yanıtlarının reddedilmesiyle şaşırırlar hep!Ve en yaygın üç nedeni listelediğimde şaşkınlıkları daha da büyür:

  1- Kontrolsüz diyabet; 2- İdrar yolu enfeksiyonu; 3- Bedenin susuz kalması.

Şaka gibi gelebilir ama şaka değil bu.

60 yaşın üzerindeki insanlarda susuzluk hissi sürekli azalır ve sonuç olarak sıvı içmeyi bırakırlar.

 Kimse sıvı içmelerini hatırlatmak için etrafta olmadığında vücutları hızla susuz kalır.Dehidrasyon (bedenin susuz kalması)şiddetlidir ve tüm vücudu etkiler.Ani zihinsel karışıklığa,  kan basıncında düşüşe, artmış kalp çarpıntısına, anjin (göğüs ağrısı), koma ve hatta ölüme neden olabilir. Bu sıvıları unutma alışkanlığı, vücudumuzda olması gereken suyun % 50'sinden biraz fazlasına sahip olduğumuzda60 yaşında başlar.60 yaşın üzerindeki insanların su rezervleri daha düşüktür. Bu doğal yaşlanma sürecinin bir parçasıdır.Ancak daha fazla komplikasyonlar var.bu insanlar Susuz kalsalar da,su içme ihtiyâcı  hissetmezler,çünkü iç denge mekanizmaları çok iyi çalışmaz.

✔️Sonuç:60 yaşın üzerindeki insanlar,  vücuttaki su eksikliğini hissetmedikleri için kolayca dehidrate (bedenin susuz kalması) durumu ile karşılaşırlar ✔️60 yaşın üzerindeki insanlar sağlıklı görünse de, yeterlisu içmemekten kaynaklanan reaksiyonların ve kimyasal fonksiyonların performansı tüm vücutlarına zarar verebilir. İşte iki uyarı: 1) Sıvıları içme alışkanlığına sahip olun   Sıvılar arasında su, meyve suları, çaylar, hindistancevizi suyu, süt, çorbalar ve karpuz, kavun, şeftali ve ananas gibi su açısından zengin meyveler; Portakal ve mandalina da işe yarıyor.✔️Önemli olan, her iki saatte bir, biraz sıvı içmeniz.

Hatırlayın bunu! 2) Aile üyeleri için uyarı:60 yaşın üzerindeki kişilere sürekli sıvı verin. Aynı zamanda gözlemleyin.✔️Sıvıları reddettiklerini ve bir günden diğerine,sinirli, nefessiz olduklarını veya dikkat eksikliği gösterdiklerini fark ederseniz,bunlar neredeyse kesinlikle tekrarlayan dehidrasyon belirtileridir.

Dr.Arnaldo Liechtenstein (46), doktor, Hospital das Clínicas'ta hekim ve São Paulo Üniversitesi Tıp Fakültesi (USP) Klinik Tıp Bölümü'nde ortak profesördür.


BİR KAŞIK YEMEK

 Seyyid Yahya Halveti isimli bir veliyyullah  vefatı evvelinde altı ay hiçbir şey yemedi ve içmedi. Büyük oğlu bir gün babasından rica etti:"Hatırınız bir nesne dilese de hazır etsek". Babası bunun üzerine "Hatırımız bir şırdan ister". Aile efradı sevindiler ve mükellef bir yemek hazırladılar.Tüm müridan hazır oldu. Şırdanı hazretin önüne koydular. Hazret yemekten bir kaşık aldı ve maarife ilişkin sohbete başladı.Tüm sohbet bitinceye kadar elinde kaşık öylece durdu,taamı ağzına götürmedi.sohbet bitince kaşığı sofraya koyup "Elhamdülillah" dedi. Oğlu niyazmendlik edip "Cenabı şerifiniz için bunca hazırlık yapıldı, ahir bir kaşık dahi ondan iftar etmediniz" deyince Hazret buyurdu ki:"Lokman Hekim bunca yıl bir hokka macunun rayihasıyla gıdalanmıştır. Ben bunun gibi mükellef bir lokma ile gıdalansam aceb midir?"

EVLİYAULLAH İNSANLARIN KALPLERİNDE TASARRUF EDER

 Hak Teala bazı veli kullarına insanların kalpleri üzerinde tasarruf yetkisi vermiştir.Hazreti şeyh'in halifelerinden birisi anlatmıştır ki;"Bir gün şeyh ile cuma namazına gittik.Yolda ve camide hiç kimse şeyhe iltifat etmedi ve selam dahi vermedi.İçimden dedim ki:"Halk niçin şeyhe iltifat göstermez ve selam vermez?".Bu durum bende ziyade şüphe oluşturdu.Caminin içinde iken bu düşünce bende tamam olmadan halk şeyhin elini ve ayağını öpmek için izdiham oluşturdu.Şeyh tebessüm edip bana baktı. Namazdan sonra yolda yürürken herkes selam vermeye başladı.Kendi kendime dedim ki o hal bu halden yeğrek idi" Şeyh bana dönüp dedi ki:"Bunu sen istedin. Bilmedin ki cümle halkın gönülleri benim elimdedir.Eğer dilersem onların gönüllerini benden uzaklaştırırım eğer dilersem bana döndürürüm."

SON NEFESTE ALLAH ADAMLARININ DURUMU

Son nefeslerinde Allah adamlarının durumu nedir?Şam meşayihlerinin meşhurlarından Şeyh Abbas isimli şahsa başucunda bekleyen bir dostu sorar:"Nicesin, halin nedir?"
Şeyh cevap verir:"Mütereddidim.Bilmem kine eyleyim. Eğer gitmek ihtiyar edersem havf eylerim ki küstahlık, davadarlık etmiş olam ve eğer burada kalmak ihtiyar eyleyem korkarım ki , arzuda kusur etmiş olam ve O'nun didarından kaçmış olam. Muntazırım ki kendisi ne der ve ne kılar"
Hazret bu sözden beş dakika sonra vefat etmiştir.
Malik b.Dinar hazretleri hal-i nez deidi(Son nefesinde idi)."İlahi bilirsin ki eğer korsan senin için hayatta olam ve eğer komazsan senin rahmetine vüsul bulam."
denmiştir ki Allah dostları hayatta ve mematta olsalar ve dursalar ve otursalar cümle onun içindir.Onun ile otururlar  onun ile dururlar.  

15 Mart 2021 Pazartesi

DUA (YAYILAN BULAŞICI HASTALIKLAR İÇİN)

 Seyyid Ali Semerkandi hazretleri habis ruhlar,Taun ve bulaşıcı hastalıklarla alakalı olarak kendisine ricalül gaybden öğretilen bir duayı nakletmiştir:
"Euzü billahi mineşşeytanirracim.İnnehu min Süleymane ve inne hu bismillahirrahmanirrahim.ella ta'lu aleyye  ve'tuni müslimin(Neml 30-31)Allahümme ya Aynu, Ya Muinu, ya Hafizu, ya Eminu, ya Hafizal arşi ve kürsiihfazna bi-hıfzike vesturna bi setrike kallidna bi-hirzike vec'al beynne külli ma yu'zina sedden mesduden ve bahran memduden ve naran muhrikaten ve cubben ka'iran ve hateme Süleymane . Davud aleyhisselam, Bismillahillezi layedurru me'a'smihi şeyun fi ardı ve fissema ve Huve s semiul alim, habuhallahü ve ni'mel vekil ve salli ala seyyidina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmain  ve kudiye beynehüm bil hakkı ve kile hamdülillahi Rabbil alemin 

İNFAK

 Hakikat ehlinin infakı :Halinden olur
Şeriat eshabının infakı:Malından olur
Zenginin infakı:Cebinden malı çıkarması ile olur.
Fakirin infakı:Kalbinden ağyarı çıkarması ile olur.buradaki fakir dilenci manasına değildir. Buradaki fakirden murad: Halka karşı gani, gönül ayinesi saf olmuş ,bütün mevcudatı orada toplamış olan kimsedir.

ALLAH'IN HUKUKUNA RİYAET ASILDIR

 Allah'ın hukukuna riayet eden , hiç kimsenin hukukuna dokunamaz. Vicdanlara hürriyet zevkini taddıran müessese DİN müessesesidir. İmanda ümit, imansızlıkta ümidsizlik vardır. Bir kimse elinden gelen ricayı kabul etmezse, Allah da onun hiçbir şeysini kabul etmez. 

İYİLİĞİ ALLAH'A GÖTÜREBİLMEK

Denir ki yalnız iyilik etmekle kalma. İyiliği Allah'a götürmenin çaresine bak. Koruk halinde kalma, üzüm olmanın çaresine bak. Kalbi ölmüş olanlarla ne konuşulabilir? Öyle ölüler vardır ki kendi kabirlerini üzerlerinde taşırlar.
Kalbi diri olanın hışmından kork. Zira onların hışmı Hakk'ın hışmıdır. 
Müşterisi Allah olan ilme sahip ol. Topraktan çıkanı değil birazda gönülden çıkanı ye de genç kal.

ŞEMSETTİN YEŞİL HAZRETLERİNDEN KELAMLAR

 *İslamın gözünde zulm, o derece menfurdur ki , dost, düşman sıfatı ile yalnız insanlara değil,canavarlara karşı bile reva görülemez.
*İsyankar nefsi, nihayet aç bırakarak itaate, ibadet etmeye sevk etmelidir.
*Hakk'a o kadar rücu et ki , Allah, kabahatini gördüğü halde görmemiş eylesin.
*Hata kuyusundan yol bulmak istersen , ah'ının ipine yapış.. 
*Ten ehlinin yanında edep başkadır.gönül ehlinin yanında edep başkadır.
*İnsanın teni kendisine misafirhanedir.Bu misafirhanede gamlar da. sürurlarda misafirdirler, kalıcılıkları yoktur.
*Ateşi su ile korkuturlar amma, suyu ateşle korkutamazlar. 

BİR PAPAZIN MÜŞKÜLÜ

 Şemsettin Yeşil hazretlerini dinleyen bir papaz, hazret'e der ki:"Efendim ben çok iyi arapça biliyorum.ancak zatı alinizi çok doyurucu gördüm.Kur'an da hak Teala " Emaneti ehlinden gayrına vermeyiniz" diye emrediyor.Cenab-ı peygamber de "Emaneti ehlinin gayrına verirseniz , kıyameti bekleyiniz" buyuruyor.Ancak Ahzab 72 ayetinde Allah buyurdu ki:"Allah emanetini bütün mevcudata arz etti, hukukunu yerine getiremeyiz diye onu yüklenmekten çekindiler ve onu insan yüklendi çünkü o çok zalim ve çok cahil idi" diyor. Allah, Allah olduğu halde nasıl olurda emanetini çok zalim ve çok cahil olana teslim eder?"
Bu soruya Şemsettin yeşil hazretleri şu cevabı verir:"Buradaki zulüm zulmü memduhtur.(Övülmüş zulümder).Adl'in karşıtı olan zulüm değildir.Cehil de makbul cehildir, ilmin mukabili olan cehil değildir.O insan ki nefsinin kuvvetli zalimi oldu.Hak ve hakikatın gayrısının cahili oldu, emaneti almak hakkına haiz oldu.Demek oluyor ki emaneti ilahiyye; nefislerinin hayırnlarını ayağının altına alan , Hak ve Hakikatten maadasına cahil olan insanda bulunuyor.Onun için emaneti kalb taşır, zira kalb Hakk'ın nazargahıdır. Sahibi kalb olan ancak Hz.İnsan'dır"

KERAMET HAVADA UÇMAK,SUDA YÜRÜMEK DEĞİLDİR

 Hasan Basri hazretleri ile Rabiatül Adeviyye çağdaştır. Hasan Basri hazretleri su üzerine seccadesini atıp namaz kılarken Rabiatül Adeviyye hazretleri ise havada yürüyerek nehrin karşısına geçiyor. Hz.Rabia buyurur ki:"Hasan ! Bu yaptığımız iş midir sanki?Senin altındaki nehirdeki balık senden hızlı su içinde gidiyor ve sana gülüyordu.Benim üstümdeki sinek ise, benden hızlı uçuyor ve bana gülüyordu.Sen keramet istiyorsan meyvanı göster, kaç gönlü iman nuru ile aydınlattın, kaç gönle Allah sevgisini koydun?"

DESPOTİZM

Despotizmin tarihine bakarken ister istemez yolun bir yerinde Machiavelli ile karşılaşmak kaçınılmaz. Genel yaklaşım itibariyle söylemek gerekirse Machiavelli’nin ‘Prens’ adlı eseri despot siyasetçilerin ilham kaynağı olarak değerlendirilir. Nitekim yaygın düşünüşte “Makyavelizm” terimi, “amaç için her yolu mubah gören”, olumsuz ve ilkesiz bir politik hırsın anlatımı olarak görülmektedir.

Ancak DiderotRousseau ve Hegel gibi düşünürler Machiavelli düşüncesinin olumlu yönünü açığa çıkarmaya çalışmışlarsa da Machiavelli’nin krallara tavsiyesi son derece açıktır: “Kim daha önce özgür olan bir kentin yöneticisi olur da orayı yerle bir etmezse, oradaki halkın gelip kendisini ortadan kaldırmasını beklesin!” (Machiavelli, Kitabu’l-emir, çev: Ekrem Mümin, s.37)

Tiranlık, otokrasi, diktatörlük ve totaliter rejim türlerine mensup olan despotizm kavramı bu yönetim biçimlerinden belirgin bir farklılık arzetmektedir. Günümüzde tiranlıkla aynı anlama geldiği düşünülse de, despotizm esas itibariyle yetkisini doğrudan doğruya tanrıdan almaktadır. Temel ilkesi korku olan despotizmin var olabilmesi için, korkunun tüm topluma hakim olması gerekir. Montesquieu “Kanunların Ruhu”nda “Nasıl Cumhuriyet yönetiminde erdem, monarşik yönetimde onur gerekliyse, istibdat yönetiminde de korku şarttır” der.

Siyasi despotizmin meşrulaştırılmasına İslam toplumları açısından baktığımızda, farklı örneklerin ortaya çıktığını görürüz. Özellikle dört halife sonrasında iktidar mücadeleleri, zaman zaman ulemanın da verdiği fetvalarla adeta despotizme cevaz veren bir tablo ortaya çıkarmıştır.

Oysa biliyoruz ki Hz. Peygamber her zaman kendisinin bir kral ya da sultan olmadığını, sadece Allah’ın bir elçisi olduğunu söylemiştir. Kays îbn Hazim’in bu konudaki rivayeti şöyledir: Bir adam Peygamber’e geldi. O’nun karşısında durunca adam korkudan titremeğe başladı. Bunun üzerine Resulullah: Korkma rahat ol, ben kral değilim, ben ancak Kureyşli kuru et  yiyen bir kadının oğluyum.” dedi. Aynı şekilde Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer de kendilerine “Allah’ın halifesi” denilmesini reddetmişlerdir. Kısacası gerek Hz. Peygamber, gerekse dört halife döneminin kapıları despotizme sıkı sıkıya kapalıdır.

Ancak sonrasında özellikle Emevi ve Abbasi dönemlerinden hakkaniyetli ve adil yönetim anlamında övünebileceğimiz bir miras kalmamıştır. Dolayısıyla o dönemlerden bugünün Müslüman dünyasına ışık tutacak bir İslam siyaset doktrini üretmek ne yazık ki mümkün değildir. Bu çerçeveden bakıldığında, esas itibariyle Sıffin savaşı, Müslümanlar açısından dramatik bir yarılmadır. Zira Sıffin’le birlikte İslam’daki sözleşmeye dayalı siyasi ve ahlaki değerler manzumesinden, bu anlayışa taban tabana zıt olan zorbalığa dayalı değerler manzumesine geçilmiştir. Bu durum, en açık ifadeyle krallık ve saltanata geçişi temsil eden ahlaki ve siyasi bir dönüşümün adıdır.

Doğu’da despotizmin nasıl bir seyir izlediğini anlayabilmek açısından bazı örneklere bakmakta sanırım yarar var. UNESCO 2010 yılında yaptığı bir araştırmada, Abbasi halifelerinin Sasani imparatoru Ardeşir’in vasiyetnamesini ‘siyasi bilimler alanında pratik bir kılavuz’ edindiklerine dikkat çekiliyor. Tıpkı Avrupa kralları nezdinde muteber bir konuma sahip olan Machiavelli’nin ‘Prens’ adlı eseri gibi...

Despotizmin meşrulaştırılması konusunda en çarpıcı örneklerden birisi Ardeşir’in ‘Vasiyetname’sidir. Abbasi halifelerinin de örnek aldığı Ardeşir’in halkı kontrol altına almak için oldukça cesur görüşleri vardır. Vasiyetnamedeki ifadeler aynen şöyle: ”Sizden biriniz başıboş bir halkla karşılaşırsa, onlara karşı gücünü kullansın, sakın zulmetmekten korkuyorum demesin. Kendisine zulmedileceğinden endişe eden kişi ancak zulmetmekten korkar. Dahası halkın bir kısmına karşı işlenen zorbalık, diğer kısmının iyiliği için, ayrıca hem kendi rahatı hem de kendisiyle birlikte olan halk kesiminin fesat ve kargaşadan kurtuluşu içindir. Bu işi, olabildiğince hızlı bir şekilde yapsın. Sonuçta o, kendine ve müttefiklerine değil, sadece düşmanlarına zulmediyordur.” (Şankıti, İslam Medeniyetinde Anayasa Krizi, s.356)

Yüzyıllar içinde Müslüman toplumlarda daha çok din ekseninde gelişen yönetim anlayışı, zaman zaman ulemanın da katkısıyla akıl ve bilimle değil ‘itaat’le şekillendiği için ne yazık ki modern zamanlarda örnek alınabilecek bir niteliğe sahip değildir.(MEHMET OCAKTAN-Karar gazetesi)