31 Ekim 2017 Salı

TASAVVUF YOLUNUN İŞARETLERİ

Hakikatı görünce yanlışları bırakmak
Yaşayan dünyaya yüzünü dönmek,
Ayaklarını doğruluğun üstüne  koymak,
Kafandan zafer ve şöhret özlemini atmak,
Boyunu hizmetine göre eğmek,
Ruhunu kötülüklerden temizlemek ve onu aklınla takviye etmek,
Çok konuşan biri olacağından, sessizlerin ocağına geçmek.
Allah'ın eserlerinden sıfatlarına ve sıfatlarIndan marifetine seyahat etmek.
Bu esnada , fakirliğin eşiğine varmak için sırlar dünyasına geçmek.
Fakirliğin dostu olduğunda , karanlık ruhun, nadim bir kalb olacak.Nihayet fakirlik orada kalmayacak, Allah oraya yerleşecek.

KİME DEDİN SEN O LAFI ?

Bir muhibbanı anlattı.Bir miktar Melami İsa Sakin abimiz yolcu minübüse binmiş acele hastahaneye yetişecek.Şöför trafikte tehlikeli bir hata yaparken ,İsa abimizin ağzından gayri ihtiyarı "ÖKÜÜÜZ" SADASI ÇIKAr.Şöför koltuğun altındaki sopayı eline alıp arkaya döner ve hışımla:"Kime söyledin sen o süzü " deyince İsa abimiz rahat bir şekilde "Kendimee.." diye cevap verince şöför gevşer ve yerine Döner.Büyükler kendi nefislerinin haline bu şekilde görüp hiç değer vermezler ve izzeti şerefim diye nefislerinin davasını gütmeye kalkışmazlar.

MÜDAHANE/MUDARA

"Müdahane" dini dünya karşılığında satmaktır ki bu, günahlardan sayılır."Mudara" ise dünyayı din karşılığında satmaktır ki bu da güzel hareketlerdendir.Efendimiz (sav) buyurmuştur:"Tebliğ ile emrolunduğum gibi insanlara karşı müdara ile de emrolundum."
İmam Gazzali (rh) İhya ü ulumüddin'de der ki:Mudara ile "müdahane" arasında sabır ve tahammüle sevk eden faktör ve amaç açısından fark vardır.Eğer bir kimse dini uğruna ümmetten geleceklere sabırlı olursa ve din kardeşlerinin ıslahı uğrunda tahammül gösterirse bu "müdara"dırBuna karşılık insan nefsine elde edeceği bir pay , şehvetlerini tatmin etme ve bulunduğu mertebeyi saağlama alma uğruna sabır ve tahammül gösteriyorsa bunun adı "müdahane" dir.
Mudara insanın kötülüğünden korktuğu kişilere karşı sergilemiş olduğu bir davranıştır.
Ebud-Derda der ki:"Biz Bazı insanların yüzlerine gülümsüyoruz oysa kalplerimiz onlara lanet okuyor."işte bu söz müdarayı açıklaktadır.

NEY VE İNSANI KAMİL

"Ney ve insanı kamil aynı ve tek şeydir.Her ikisi de ayrılıktan şikayet eder.Her ikisi de göğsünden yaralıdır ve parangaya vurulmuştur.Her ikisi de kendi topraklarından beslenmedikleri için kurudurlar ve boşturlar.Sadece müzisyenin nefesi ile doludur.Yalnız oldukları zaman sesleri çıkmaz, onların görevi müzisyenin parmakları ve dudakları arasında bulunmak ve ona, arzusunu dile getirmesi için bir çalgı olarak hizmet etmektir.İnsan-ı Kamil, manevi alemin sonsuzluk ötesi sorgun ağaçlığından gelir ve kaderin bir cilvesi olarak cismani dünyaya düşer.İnsanlık vetabiat bağlarıyla zincire vurulur.Yüreğinde ayrılığın yangını vardır.,yüreğini dünyevi şeylerin zevkinden arındırır ve kafasından hayali varoluşu çıkarır, sonra kendini Allah'ın ellerine bırakır.Bundan böyle Allah'ın iradesini ortaya koymak için birvasıtadır artık.Yegane vazifesi budur.ve O ilahi ses, ifade edilmeyi istediği zaman, her bir ruhani varlığın temsil ettiği özel makamı bulur.
"Bu rahanivarlık ,ilahi özünden ve ayrılığın üzüntüsünden bahsettiği zaman, onu dinleyenler, tertemiz bir kalbe sahip iseler aynı üzüntüyü duyarlar.Fakat insanlar da bir çok manevi dereceler vardır ve her biri kendi mertebesine göre algılar.Bunun için Mevlana şöyle derdi:Kim ney gibi bir zehir ve panzehir gördü"kimileri için bu bir zehirdir, zira hayvani bir arzuyu dile getirir.Kimileri için ise açığa çıkan ilahi bir hatıradır."
"Ney bir dost bir sevgili gibidir.Bu devirde sevgililer ayrı idiler ve başları örtülüydü.Aynı şekilde ney de susturulmuş ve çantaya saklanmıştı. Oysa ki ney , çalmak içindir.Çalınıp sırrı anlaşılsın diye.."

KELİMELERDEN MANA ÇIKARMAK

Hz.PirMevlana efendimiz Konya çarşısında yürürken bir Türk elinde tilki postunu satmaya çalışıyordu ve "Tilk..Tilki" diye bağırıyordu.Mevlana bu sesi DİLKOU,DİLKOU(Gönül Nerede) diye anlayarak vecde gelip Sema etmeye başlamışsema yaparak medreseye dönmüştür.
Melami Metin Biçer hocamız muhipleri ile  İskenderun'da bir çay bahçesinde muhabbet ederken.çay bahçesinin garsonu yüksek sesle boşalan çay bardaklarını toplamak için bağırır:"haydi boşlaaar.."diye.Metin Hocam cevap verir:"Lan oğlum hepimiz boşuz lan..Toplarsan ortalıkta kimse kalmaz"

REBAB'IN EZANI

Eflaki'nin anlattığına göre bir gün Rebab çalınıyordu.Mevlana bundan zevk duyuyordu.Bir dost içeri girdi.İkindi ezanı okunuyor, biraz sussana diye Rebab çalanı uyardı.Mevlana Hayır dedi.Bu da ikindi ezanıdır.Her ikisi de Allah'a sesleniyor.Biri O'nun için dışından ibadet etmeyi , diğeri içinde O'nu tanımayı, O'nun aşkını hissetmeyi istiyor."Musikinin ritminde bir sır saklıdır.Eğer onu açıklasaydım, dünya alt üst olurdu."diye ekledi  rebab için şunları söyledi:"Bu rebab kuru tel, kuru ağaç ve kuruderiden başka bir şey değildir, fakat çıkardığı ses, sevgilinin sesidir."

MÜRŞİT SEVGİSİ:HAK TEALA SEVGİSİNİN HAFİFLETİLMİŞİDİR

Tıpkı ev aletlerimizin çalışabilmesi için yüksek gerilim enerjisinin  trafolar vasıtasıyla derecelerinin düşürülüp faydalı hale getirilmesinde olduğu gibi,Hak Teala aşkının,bizlerin dayanabileceğidereceye düşürülmesine beşer aşkı denir.Bu, seyrü süluka niyet ederek bir tarikatı a'liyyede insanın bir mürşit sevgisini yaşamasıdır.Hakk aşkı,mürşit aynasında tecelli ederek beşerin dayanma seviyesine indirgenmiştir.Vücudumuzun dayanıklılığını artıracak bu aşkın tamamlanması halinde aşk dersiPeygamber aşkına geçer ve sonrasında ise Hkk aşkında devam eder.Ancak tüm aşklar Aşk üniversitesinin sınıflarında okutulan derslerdir ve nihayetinde diploma alındığında var olan gizli ortaya çıkar.Ancak ortaya çıkanı bu kez ifade edecek söz bulunamaz.Ancak,aşk kendini tarif edebilir.

HZ.MEVLANA'NIN NAMAZI

Bir gün Hazret-i Mevlana'ya şöyle soruldu:"Allah'a yaklaşmak için namazdan daha kısa bir yol varmıdır?"Mevlana şöyle cevap verdi:Yine Namaz! Fakat namaz sadece şekilden ibaret değildir.Bu namazın bedenidir.Şekli namazın , bir başlangıcı ve bir sonu vardır.Her başlangıç ve sonu olan bir bedendir. Allahü Ekber(Tekbir)namazın başlangıcıdır.Selam, sonudur.Aynı şekilde kelime-i şehadet getirmek , sadece dudakların hareketi değildir..Çünkü bu formülün bir başlangıcı ve sonu vardır.Bunlar şekildir.bedendir.Fakat namazın ruhu şartsız ve sonsuzdur.Ne başı vardır ne sonu.Nihayet sadece peygamberler  namazı getirmişlerdir. Hz.Peygamber (sav) bizlere şunu öğretmiştir:"Benim Allah'la öyle anlarım oluyor ki oraya ne gönderilmiş bir peygamber ne de Allah'a yakın bir melek ulaşamaz."O halde namazın ruhu , sadece şekil değildir.Namaz Allah'da yok olmaya ve kendinden geçişe hazırlıktır.Bunun için namazda, bütün şekiller dışarıda kalır.O zaman , tertemiz bir ruh olan Cebrail için bile ruh'da yer yoktur artık."(Fihi ma Fih) 

MEVLANA'NIN VÜCUDUNA SÖYLEMLERİ

Hz.Pir Mevlana efendimiz (k.s) hamama girdiği bir gün kendine merhamet gözü ile bakarken vücudunun zayıfladığını fark etmiş ve şöyle demiştir:"Bütün ömrümde kimseden utanmadım.Fakat bugün bedenimi görmekten çok utandım.Çünkü O,"Bana bir gün rahat vermedin"diye kimbilir hal diliyle neler söyledi, neler söylemeyip gizledi ve "yükünü taşıyabilmem için beni hiç rahat bırakmadın, birgececik olsun istirahat edip kuvvet bulmama izin vermedin" diye ne kadar inledi.Fakat ne ypayımki benim huzurum O' nun ıstırabındadır.Ben bir an istirahat etsem ruhum dinlenmez."

30 Ekim 2017 Pazartesi

"İMAN İLE KÜFÜR ,ALLAH'IN YOLUNDA BİRLİKTE KOŞARLAR"

Hakim Senai'nin suzüdür:"İman ile  küfür ,Allah7ın yolunda birlikte koşarlar.Beytini hz.Mevlana söylemeyiseverdi ve bütün vvarlıkların ulaşmak istediklerihedefin birliğine daima dikkat çekerdi"Arayış yolları çeşitlidir.Fakat aranan tektir.Mekke'ye giden yolların ne kadar çeşiktli olduğunu görmüyormusunuz? Biri Bizanstan gelir, öteki Suriye'den ve aynı şekilde diğer yollar  ya karadan geçer ya denizden.Neticede,kat edilecek bu yolların mesafeleri birbirinden farklıdır,fakat sona erdikleri vakit , tartışmalar ve görüş ayrılıkları ortadan kalkar, zira gönüller birleşir.Gönlün bu coşkusu ne iman ne de imansızlık değil, aşktır"

GAVUR

Kırıkhan Devlet hastahanesinde yatan merhum MehmetAli Hoca'nın oğlu şıh Mahmut'u ziyarete gitmiştik.Kendisine 24 saat refakat edenÖkkeş efendi anlattı.Hemşire koluna serum bağlamak için damar yolu açmak amacıyla iğneyi hoyratça batırınca şeyh efendinin ağzından gayri ihtiyari "Gavur "lafı çıktı.Baktım hemşire bu laftan alınır gibi olunca ben hemen devreye girdim,"Abla galiba hasta benimle seni karıştırdı"diyerek gönlünü aldım.Hemşirenin de aklına gelmedi:"Sen gavurmusun ?diye sormak.Konuyu kolayca kapatmış olduk.

HZ.ŞEMS-CENAB-I MEVLANA KARŞILAŞMASI

Bu karşılaşmalarla alakalı üç beş rivayet vardır.bunlardan birisi şudur:Şems Mevlana'ya şusoruları sormuştu:Manevi çabaların , çilelerin, ibadetlerin ve bilginin hedefi nedir?" Mevlana şöyle cevap verdi:"Geleneği ve İslam şeriatını anlamaktır".Şems buna şöyle karşılık vermiştir:"Bunların hapsi aşktır,şekildir".O zaman Mevlana şöyle cevap verdi:"Bunların ötesinde nevar ki?"Şems:"Bilgi, bilinmeyenden bilinene geçmektir" dedi veSenai'nin divanından şu beytiokudu:
Şayet marifet benliğinden seni çıkarmıyorsa
Böyle bir marifetten , cehalet daha değerlidir."
Hz.Şemsle karşılaştığında tanrısal varlıkla buluştuğunu tasviretmektedir:"Bu nedinizin her bir damklası , zahiri bir şekle bürünüyor.Kesin olarak bil ki ,O'nun ismi Cüneyd veya Beyazıddır.
Şemsin öldürüldüğüne inanamayan Mevlana onu bulmak için Şem'a iki seyahat yapmıştı.Sonuçta Mevlana , bu ayrılık acısını unutamamış ve Şems'in odasının kapısına şunları yazmıştır:
"Ber Kar 'idim senin ışınlarında eridim
Toprak beni yuttu, ruhtan sis oldum
Güneşedoğru yükseliyorum."

METİN KEMAL KAHRAMAN - Cihan Var Olmadan


İBADET VE DUANIN KABULÜNDE TEMEL ESAS:HELAL KAZANÇ

"Şüphesiz kiAllah temizdir ve ancak temiz olanı kabul eder.ElbetteAllah  Teala, peygamberlere emrettiği müminlere deemretmiştir.Yüce Allah (peygamberlere),'Ey peygamber ! Temiz(helal) olanlardan yiyin ve salih(güzel) amel işleyin!buyurmuşturYineCenabı Hak (müminlere),'Ey iman edenler! Sizerızık olarak verdiklerimizden temiz (helal) olanlardan yiyin buyurmuştur.Daha sonra uzun yolculuk yapmış olan kişi hakkında şöyle dedi:
Bu kişi saçı sakalına karışmış, toz toprak içinde elinisemaya kaldırarak,"Eyrabbim, ey Rabbim! ' diyedua eder.Halbu ki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram vebeslendiği şeyler hep haramdır.Böyle birinin duası nasıl kabul edilsin?"

YEMENLİ ALİMLER

"Size Yemenliler geldi.Onlar, itaatkar kalpli ve yufka yürekliinsanlardır.İman Yemenli' dir.fıkıh Yemenli'dir,hikmet de Yemenli'dir.Küfrün başı şark cihetindedir.Böbürlenme ve kibirlenme deve besleyenlerdedir.Sükunet vevakar koyun(besleyenler) dedir."(hadis-işerif)
Bu sözlerdeYemenli alimler olan EbuMusa El-Eşari,Ebu Müslim el-Havlani,Veysel Karani,Tavus,Vehb b.Münebbih gibi alimler işaret edilmiştir.

ÇOK SORU SORMAK

İnsan soru sorarak öğrenir.ancak,sorulan şeyler eğer aklın sınırlarının ötesinde olursa soru zarar verebilir.Keza,soru umuma açık bir yerde sorumduğunda cevapları insanların tekamül durumuna göre değişebilir..Bu nedenle tarikatı aliyeyye intisap edip,süluk yolunda ilerleyenkimsenin soru sorması edep dışıdır.Dikkat edilirse,bu izah sadece seyrü süluka niyet edip,bir efendi ile birlikte olanlar içindir.
Ebu Hureyre (r.a)'dan rivayet edilen bir hadiste Efendimiz (sav) buyurmuştur:"Size neyi yasakladıysam ondan uzak durunuz ve size neyi emrettiysem ondan gücünüz yettiği kadar yapınız.Hiç şüphe yok ki sizden öncekiler çok soru sormaları  ve peygamberlerine muhalefet etmeleri sebebiyle helak olmuşlardır."
Allah Teala "ey iman edenler açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın"(Maide 5/101) ayeti:Efendimiz (sav) 'e ("Ahirette benim yerim neresi?","Babam kim?" sorularını soran  kişiler için inmiştir.ihtiyaç duyulmayan  ve açıklanınca soran kişinin üzüleceği soruları sormak yasaklanmıştır.Ayrıca münafıkların çoğunlukla sorduğu sorularda bu yasaklara dahildir.Yine kıyametin saati, ruh ve benzeri konularda bu yasaklar kapsamına girer.

29 Ekim 2017 Pazar

"DİN NASİHATTIR" HADİSİ ŞERİFİ

“Din Nasihattır”.Resulullah (sav) bunu üç defa tekrarladı.Dedi ki:”Kimin için ey Allah’ın Resulü?
Buyurdular ki:Allah için,kitabı için, Müslümanların imamları(yöneticileri) için ve bütün Müslümanlar için.”
Allah için nasihat:Kişinin farzları eda ederken büyük bir muhabbet ve arzu taşıması,aynı doğrultuda haramlardan kaçınırken de istekle davranmasıdır.Allah’ın sevdiklerini nefsinin sevdiklerine tercih etmektir.
“Allah’ın kitabı için nasihat”
Onu son derece sevmek ve kadrini yüceltmektir.
“Resulullah için nasihat”
Resulullah’ın sünnetine karşı rağbet göstermek.Görünüşleri, kılık kıyafetleri ile de olsa ona benzemeye çalışanlara muhabbet etmek.
“Müslüman yöneticileri için nasihat”
Onların düzelmesi, doğruluğu ve adalet üzere olmalarını istemek, ümmetin birliğini sağlamaya çalışmak,dağılıp parçalanmasını kötü görmek.Allah’a itaat ettikeri sürece onlara itaat etmek.Allah’a isyan edenlere buğzetmek.
“Müslümanlara nasihat”
Kendisi için istediği şeyleri onlar için de istemek.Onlara karşı şefkatli davranmak,acıları ile üzülüp sevinçleri ile sevinmek.Din ve dünya işlerini onlara öğretmek.Kusurlarını örtmek.İncelik ve yumuşaklıkla onları uyarmak.

Nasihat nasıl olmalı? Denirse sözle olan nasihatta öğüdü gizlice söylemek ve kusurların örterek söylemek.Sefih kimseler gizli şeyleri ortaya çıkarır ve kusuru aleni olarak toplum içinde yüzüne vurur.

MELİH GÖKÇEK'İN GİDİŞİ

23 yıllık saltanat sona erdi.Dokunulmaz dı.Hesap sorulamazdı v.s. Ancak yaratılan her şeyin fani olması gibi bir sona erişildi.ancak bu son bu dünyaya ait. İşin ahirete yönelik sonucu ayrı.Dünyaya ait sonun acı ve ıstırabını görenler ne yazık ki bundan asla ibret almazlar.o saltanata kendilerinin gelmesini çok isterler.Gözlerin kör olması,kulakların sağır olması işte böyle bir şeydir.Gökçek'in saltanatı bitmiştir.Bir başkası,bu kötü sonu görmesine rağmen ona ulaşabilmek için can atar,halbu ki aynı şeyler kendisinin de başına gelecektir.Bunu idrak edemez.AHMAK OĞLU AHMAK BU BAKAR KÖRLER,KULAKLARI OLAN SAĞIRLAR İÇİNDİR.

HELAL, HARAM VE ŞÜPHELİ ŞEYLER

Resulullah (sav) buyurmuştur:
"Helaller açık, haramlar da açıktır.Bu ikisi arasında şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu onları bilmezler.Her kim bu şüpheli olanlardan sakınırsa dinini ve ırzını temize çıkarmış olur.Tıpkı girilmesi yasak olan koruluğa sürüsünün girme tehlikesi olan çobanın sürüsünü koruluğun etrafında otlatması gibi,Kim şüpheli olanı işlerse o kişi harama düşer.Dikkat eden her sultanın bir koruluğu vardır.Dikkat edin, Allah Teala'nın koruluğu da haramlardır.İyi bilin ki vücud içinde bir et parçası vardır, o düzelirse bütün vücud düzelir, o bozulursa bütün vücud bozulur,Dikkat edin o et parçası Kalptir"
Bir gece Resulullahı uyku tutmadı.Zevcelerinden biri dedi ki:Ey Allah'ın Resulü ! Uykunuz mu kaçtı? buyurdular ki:Yanıbaşımda bir hurma bulmuştum ve onu yedim.Halbuki bizde zekat hurmaları var, yediğimin , zekat hurması olmasından korkuyorum.
Bu Hadis-i Şerifler doğrultusunda soralım:EY BİZİ İDARE EDENLER,İTİBARDA İSRAF OLMAZ DEYİP ÜMMETİN MALINI HARCARKEN BUNLAR HATIRINIZA GELİR Mİ?

28 Ekim 2017 Cumartesi

ALLAH LÜTUF SAHİBİDİR

VALLAHÜ ZÜL FADLİL AZİM"Allah , büyük lütuf sahibidir(Hadid 29).
HadisiŞerifte şöyle buyurulmuştur:"Bizimle bizden önce kendilerine kitap verilenlerin durumu şuna benzer.Bir takım ücretli kimseler tutan adam bu işçilere:"Günün sonuna kadar birer kırat'a kim çalışaçak?"dedi.Onlardan bir gurup günün yarısına kadar(öğleye kadar)birer kırat karşılığında çalışıp işi bıraktı.İşveren:"Bu günün yarısından itibaren akşama kadar yarım gün olmak üzere birer kırata kim çalışır?"diye sordu.Bir gurup ikindiye kadar birer kırat karşılığında çalışıp işi bıraktı.Sonra işveren:'ikindiden itibaren güneş batana kadar iki kırat karşılıında kim çalışacak?' diye sordu.bunun üzerine yine bir gurup ikindiden akşama kadar iki kırat karşılığında çalıştılar.Bunun üzerine ilk iki gurup 'çok çalıştığımız halde az ücret aldık kusurumuz nedir? diye sordular.İşveren adam:"Sizin hakkınızdan bir şey eksilttim mi?dedi.onlar'Hayır' dediler.adam:"Bu benim lütfumdur, dilediğime ikram ederim.' dedi.
Bu hadisi şerifte ehli kitap olanların zamanları ve ömürlerinin daha uzun, çalışmaları daha çok olmasına karşılık mükafatları daha az olduğuna;bu ümmetin ise ömürleri ve çalışmaları daha az oldukları halde mükafatları daha çok olduğuna işaret vardır.Dolayısıyla amellere karşılık verilen mükafat , hak etmeğe göre değil,Allah'ın ikramı iledir.Çünkü kul efendisine hizmet etmekle ücret kazanmaz.Allah Teala dilediğine dilediklerini verme hak ve yetkisine sahiptir.
Ruzbihan Bakli demiştir ki:Allah Teala fazl ü keremini kazanma karşılığı olmaktan çıkardı ve ona istek ve gayreti sebeb kıldı.İkram ve ihsanını seçkin kullarından dilediğine verir.O ezelden ebede sınırsız verme  ve ebediyyen kesilmeksizin büyük fazl ü kerem sahibidir.

HEVA'YA UYMA ALAMETLERİ

Hikem-i Ataiyye de şunlar kaydedilmiştir:Hevaya uymanın alametlerinden biri de nafilelere koşmak ve vacib olan görevlerine karşı ise tenbellik etmektir.Bu durum da Allah'ın kendisini koruduğu kimseler hariç halkın çoğunluğu hakimdir.Onlardan bazıları çok nafile yaptığı halde bir tek farz görevini gereği gibi yapamaz.

MELAMİLER NİÇİN NAFİLELERİ TERKEDER

Büyüklerden biri şöyle demiştir:Kul farzları yerine getirmeye mecburdur.Nafileleri yapmakta ise serbesttir.Mecburi olan ibadetleri yerine getirmek onun için nafile yapmaktan daha şerefli ve daha emin bir yoldur.Çünkü nafile ibadette kendisine bir büyüklük şaibesi gelebilir.Bu sebeble melamilerin büyüklerinden bazıları nafileleri terk ederek yalnız farzları yerine getirmekle yetinmişlerdir.Bunu da kalplerine bu gibi bir minnete değer bir şey yaptığı düşüncesiyle gurur geleceği ve samimi kulluklarını yaralıyacağı korkusuyla yapmışlardır.

SUFİLERİN YOLU İLAHİ KAYNAKLIDIR

"BEN GÜZEL AHLAKI TAMAMLAMAK İÇİN GÖNDERİLDİM" buyrulmuştur.(Hadisi Şerif).Bu ahlaka göre yaşayan kimse , bilmese de Rabbinin dini üzerinede sayılır.Büyüklerden biri şöyle demiştir:Alimi ve ariflerin ihdas ederek başladıkları; fakat şeriatın emr ederek açıklamadığı; ibadet şekillerinden hiçbiri, açıkça sünnete aykırı olmadıkça bid'at sayılmaz.Sünnete muhalif olmayan böyle başlatılmış bir ibadet usulü övülmüştür.Baş tıraşı, eski elbise giymek, az yiyip az uyumak suretiyle riyazet yapmak, zikre devam etmek ve bilinen şekliyle zikri açıktan yapmak böyledir.Bütün bunlar Allah Resulünün halkın umumuna Allah katından getirip açıklamadığı hikmete dayalı ibadet usulleridir.Çünkü bunlar, Hak yoluna süluk eden havass ehli olanların yoludur.Bu tarikatı yaşamakla mükellef tutulmaya halk dayanamaz, onların bu tarz usulle ibadet etmeleri devacib değildir.Bu nedenle sufiler topluluğunun yolu her ne kadar Peygamberimiz (sav) tarafından açıkça bildirilmiş olmasada ilahikaynaklıdır.Şayet Efendimiz (sav) böyle çığır açma yolunu açmış olmasaydı, hiçbir kimse bir tek hüküm ve usul ilave etme cüretini göstermezdi.Hadisi şerifte buyurulmuştur:"Kim bir iyilik yapmak suretiyle güzel bir çığır açarsa , bu iyiliğin ve bu iyiliği ondan sonra yapanların mükafatı ona verilir.."İlahi şeriatların vaz edilmesinden maksut ve murat insanları ilim ve amel bakımından olgunlaştırmaktır.Onlar da aynı maksat  ve amaçla peygamberlerin(a.s)yoluna ilave olarak bazı zikir usulleri getirmişlerdir.Bunlar, Allah tarafından vacip kılmadığı , ama bu ümmetin sufilerinin yaptıkları az yemek, çok oruç tutmak, gerekmedikçe insanların arasına karışmamak, az uyumak ve devamlı zikretmek amelleridir.Yine alimlerden biri şöyle demiştir:Allah'a vasıl olan kullar olan peygamberlerden ve geri kalan velilerden sadır olan ameller de şeriattandır.Ama itidalden, orta yoldan ayrılmamak gerekir.

NİMET BOLLUĞUNUN GETİRDİĞİ GEVŞEMELER

Rivayete göre müminler Mekke’de bir sıkıntı ve kıtlık içinde ama daha gayretli idiler.Medine’ye hicret ettiklerinde rızık ve nimete kavuştular ve sahip oldukları dinigayret ve deruni huşuları,Allah’ın emirlerineteslimiyetteki  hassasiyetleri hususunda gevşekliğe düştüler.Bu durum üzerine Hadid suresinin 16 nı ayet nazil olmuştur:”İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar.onların üzerinden uzun bir zaman geçti de kalplerikatılaştı.onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.”
İbni Mes’ud (ra)’dan rivayet edildiğine göre İslam şerefine kavuşmamızla bu ayetikerime ile azarlanmamız arasında dört yıl geçmemiştir.
Rivayete göre Hz.İsa şöyle demiştir:”Allah’ın zikri dışında çok konuşmayın ki , kalpleriniz katılaşmasın.Katılaşmış kalp Allah’dan uzaktır. Efendilerİ İmişsiniz gibi kulların günahlarına bakmak yerine kendinizi kul olarak görüp kendi günahlarınıza bakın .insanlar belaya maruz kalmış  ve belalardan afiyet içinde olmak üzere iki kısımdır.Belaya maruz kalanlara acıyıp merhamet ediniz, afiyette olduğunuzdan dolayı da Allah'a hamd ediniz.       

27 Ekim 2017 Cuma

NUN HARFİ

KALEM suresi Nun ile başlar."Nun" harfi ,Cenab-ı Hakk'ın Nur ismi ile Nasır isminin anahtarı mesabesindedir.Yani Allah ,müminlere olan yardım vaadi üstüne yemin etmiştir.Bazı alimlere göre "nun" nurdan yapılmış bir yapraktır yada cennette bir nehrin adıdır.Bazı alimler,"Nun" kelimesinden Yunus Peygamberin hapsolunduğu balığın adıdır derler.B nedenle Allah Teala,Yunus (a.s)'a "Zünnun"ismini vermiştir.

İŞİTME DUYGUSU

"(Rasulüm!) De ki:Sizi yaratan, size işitme duygusu , gözler ve kalpler veren O'dur.Ne az şükrediyorsunuz)Mülk suresi 23)
Bu ayette işitme duyusuna en evvel yer verilmiştir.İşitme duygusuna sahip olmak peygamberliğin şartıdır. Hiç sağır peygamber gönderilmemiştir. Çünkü işitme duyusu insanlar için çok büyük ve önemlidir. Her ne kadar gözün faydaları havas dediğimiz seçkinler açısından daha büyük olsa bile. Çünkü işitme duygusu- kalbin kapısı açık olduğunda-ona yapılan hitabın sonucu olarak çalışır.Görme  ise rüyet sonucu olur kuşkusuz. Hitabı işitme görmeden öncedir. Çünk görme mertebesi tecelli mertebesi olup , işin en sonudur.
aYETTE GÖZ,KULAK VE KALBİN ZİKREDİLMESİ İLİM VE marifetin bunlar vasıtasıyla elde edilmesinden dolayıdır.Kalp tıpkı havuz gibidir.İşitme ve görme yoluyla elde edilen bilgiler kalp havuzunda toplanır,

MEVLEVİ SİKKE E SERPUŞ GİYENLERE ANLATIMLAR

Necib Sultan'ım anlatmıştı:Sabah kalktığımda mutlaka hane halkı bir bardak çay ikram eder , o sırada sabah şükrünü eda için bahçede doğu batı cihetinde gidip gelirdim.Ben Ordinaryus Prof.'da eğitimimi tamamladım.Son eğitimcim Seyyid Ali baba hazretleri idi.Sabahleyin hafif uykum halinde Seyyid Ali Baba hazretleri seslendi:Kalk,iki kişiseni .Dörtyol ..istasyonunda bekliyorlar.Hemen kalktım Etrafta kimse yoktu.sabah ikram edilen çayı beklemeden dışarı çıkıp araçların geçtiği yola çıktığımda bir minübüs şöförü "Hasta almak için .İskenderun'a  gidiyorum dedi.aracına bindim ve .Dörtyol istasyonunda  indim.Minübüscü para almadı.indiğim yerde gerçekten iki tanımadığım adam bekliyordu.adamların yanına vardım o esnada İskenderun İstikametinden bir yolcu arabası geldi bu iki kişi Adana istikametine giden bu araca binmeleri üzerine bende onlarla birlikte bindim.Adana şehir otobüs garında indiler.Bende indim ,kendilerini takip ettim.Eski Adama adliye binasının karşısından  Tepebağa çıkan sokağa girdiler tırmanmağa başladık.Duvarda bir ok işareti altında "burada bir Müslüman var" yazısı dikkatimi çekmişti.Bu mihvalde çıkmaz sokak başına geldik.Eski bir Osmanlı kapısı önüne gelince hafifçe kapıya vurdular.Kapının ağır olan demir mandalı açıldı içeri girdiğimde geniş bir avlu,ileride bir konak ve sağ tarafında genişçe bir sofa ve genişçe bir oda mevcuttu.İki kişi ile birlikte bu odaya girdiğimizde bir sedir üzerinde yaşlı birisinin yattığını gördüm.üç adet iskemle vardı.iskemleye oturarak sessizce beklemeye başladık.Sedirin altındaki perdenin içinden  bir kedi çıktı.bir misafirin önüne geldi onu izledi.Sonra diğer misafiri izledi sonra beni izledi ve sıçrayarak dizime oturdu.Bir müddet sonrada aşağı inip tekrar sedirin altına girdi.Bazı hayvanatın,büyüklerin emri altına verildiği sohbetini duymuştum.Yatakta bulunan zat anlatmaya başladı:Babam maddi manevi ilim sahibi,annem ise hafız birisi idi.Babam beni yetiştirme gayreti içinde idi.uzun yıllar sonra bir kardeşim doğdu.Ben delikanlılık çağına geldiğimde Babam vefat etti.Askerliğimi yapıp döndüm.Sonra da annem vefat etti.Erkek kardeşim küçük olduğu için evlenirsem acaba gelecek olan kadın kardeşime nasıl davranır endişesiyle evlenmedim.Bu odanın çatısı eski kiremitlerdi.Birgün dış kapı açıldı,bir kamyon içerisinde otuz kişi indi,
.Ellerinde alet ve edavatlarla çatıya çıkıp tüm çatı kiretimitini ve altındaki çürümüş malzemeyi kaldırıp aşağıya attılar ve tamamını temizlediler.ertesi günü iki kamyon dolusu insan gelerek tüm çatıyı yeni kerestelerle yeniden inşa ederek gittiler..."Anlatılan hikayede anlatılmayan iki bölüm pass geçildi.Pas geçilen bu iki kısmın birinci bölümü için "Bu Mevlevi sikkesi giyenlere anlatılabilir" dedi.Anlatılmayan diğer kısım için ise bu husus ancak Serpuş giymeyi hak edenlere anlatılabilir dedi.Sonra yataktaki yaşlı mübarek destur deyince biz üç kişi kalktık.arka arka tazimle odayı terk ettik.Tekrar aynı yoldan Adana Adliyesinin önüne geldiğimizden o iki kişinin her biri ayrı istikametlere gittiler.Ben ortada kaldım.Tekrar garaja giderek Dörtyol'a döndüm..(Hikayenin kalan kısmı anlatılırsa inşallah bloğa eklenecektir)

ŞİBLİ'NİN AĞIDI

Şibli, çocuğundan ayrı kaldığı için "el-aman" diyerek ağlayan bir kadın gördü.Şibli de ağladı ve "Ahad olan Allah ayrılığından el-aman"dedi.Kadın:"Neden böyle söylüyorsun?" diye sorunca Şibli şöyle cevap verdi:"Sen her halükarda yok olacak bir mahlukun ayrılığına ağlıyorsun da , ben Baki olan yaratıcının ayrılığına neden ağlamayayım?"

İSMİ AZAM

İbni Abbas (r.a) şöyle demiştir:Allah Teala'nın ism-i azamı Hadid Suresinin başında bulunan altı ayettedir.Bu ayetler safta çarpışan mücahidin üzerine asılırsa ona demirden hiç bir şeynüfuz edemez.

SIFATLARDAKİ ZITLIKLAR

Şibli (ks)'nin yanında Cenab-ı Hakk7ın sıfatlarından bahsedildi.Susunuz dedi.Çünkü orada hayallerin, vehimlerin delip geçemeyeceği, anlayışların alamayacağı uzaklıklar ve engeller vardır.Sıfatları hakkında:"O evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır" ilahi beyanıyla zıtlıkların bir araya geldiği varlık konusunda konuşmak nasıl mümkün olabilir?O bize anlayabileceğimiz kadar hitap etmiştir.
Ebu Said el-Harraz'a denildi ki,Allah'ı ne ile tanıdın? Dedi ki:"O 'u zıtlıkları birleştirmesiyle ,"O ilktir, sondur,zahirdir,batındır.O her şeyi bilendir"ayetikerimesini okudu.

YARDIMCI İSTEYENLERE DUA

EFENDİMİZ (SAV)'İN KIZI hZ.Fatıma (r.a) Rasulullah'ın huzuruna gelerek bir hizmetçi verilmesini istedi.Rasulullah (sav) Hz.Fatıma(r.a)'ya şöyle buyurdu:"Sana bundan senin için daha hayırlı olanı göstereyim mi? Şöyle dua et:'Ey yedi göğün ve Arş'ın Rabbi, Tevrat'ı, İncil'i veKur'an'ı indiren ,bizim ve hedr şeyin Rabbi ! Tane ve çekirdeği yaran, nasiyesi senin elinde bulunan her şer sahibinin şerrinden sana sığınırım.Sen ilksin senden önce hiç bir şey yok,sen en sonsun , ebedisin,senden sonra kalack hiç bir şey yok.Sen zahirsin, senden üstün hiçbir şey yok.Sen batınsın(gizlisin), sana gizli kalan hiç bir şey yok.Benim borcumu öde, fakirlikten kurtar ve zengin kıl."

26 Ekim 2017 Perşembe

HİKAYE

Padişahın birisinin , köleleri arasında kendisine daha yakın  kıldığı ve değer verdiği bir kölesi vardır.Bu köle diğerlerinden daha güzel olmadığı  halde padişahın bu köleye karşı takındığı tavıra mana veremezler.Bir gün padişah köleleri ileçöle doğru  dışarı çıkarlar.Birden padişahın gözü ilerideki dağın zirvesine ilişir ve bakar.Hükümdar bu dağın zirvesine bir kere bakmıştır ve bakışını  öne eğmiştir.O köle bir den atını mahmuzlar ve koşarak o dağa doğru tırmanır ve bir müddet sonra beraberinde bir miktar kar ile geri dönmüş ve bu karı padişaha ikram etmiştir.Kendisine sorulur:"Hükümdarın canının kar istediğini nasıl anladın)"derler.Köle cevap verir:"Çünkü o, karın bulunduğu zirveye baktı.Hükümdarların herhangibir şeye bakışları boşuna olmaz."Bu cevabı duyan padişah orada bulunanlara dönerek:"İşte bu yüzden onu kendime yakın kılıyor ve sizlerden daha çok ona öncelik veriyorum" der.ve sözüne şöyle devam eder:"Sizler kendi nefislerinizle meşgulsünüz.oysa bu benim ahvalimi murakabe edip gözetmekle meşguldür

MÜMİNLERİN DOSTU(VELİSİ)

Maide suresi 55 ayetinde "Sizin dostunuz, ancak Allah'dır.O'nun Resulüdür.ve namazı dosoğru kılan ve rüku halinde iken zekatını verendi" ayetinin inzal sebebi Hz.Ali Efendimize namaz esnasında gelen ve ihtiyaç isteyen bir fakire rüku halinde iken elini uzatıp elindeki yüzüğü tasadduk etmesi nedeniyle İmam Ali hazretlerinin bu hareketi üzerine bu ayet nüzul etmiştir.Bu nedenle Hz.Ali Efendimiz Ehli Beyt'ten olmakla Ehli Beyt kanalının müminlerin velisi olarak vazife icra edeceklerine işareti  mevcuttur. 
KEZA HAC SURESİ 75 AYETİNDE : "Allah, Meleklerden elçiler seçer, insanlardan da.Kuşkusuz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir." buyurulmakla Hak Teala'nın seçtiği kullar her daim mevcuttur.

Efendimize

Her şeyin aslı
Nuru Muhammed'dir
Şu hayat faslı
Ruhu Muhammed'dir

Ol gibi görünmedi
Göründü bilinmedi
Sancağı inmedi
Sır Muhammed'dir

Hudanın cananı
Hem de yaranı
Ahmed'dir sanı
Can Muhammed'dir

Doğdu yetimdi
Büyüdü emindi
Gölgesi serindi
Aşk Muhammed'dir

Övgüler yetersiz
Geçmiyor sensiz
Gözlerim fersiz
Yar Muhammed'dir

Ey Kâri'i biçare
Tutuldun mu o yare
Derdine çare
Ol Muhammed'dir

            26.10.2017

TESBİH BÜTÜN ZAMAN VE HALLER İÇİN CARİDİR

Tesbih,Allah'ı O' nun yüceliğine layık olmayan ve yakışmayan şeylerden inanç, amel ve sözle tenzih etmek, beri tutmaktır.Allah Teala, İsra suresinde SÜBHANE buyurarak fiilin masdarıyla başlamıştır, çünkü masdar fiiller için asıl ve köktür.Daha sonra HADİD,HAŞR VE BAFF surelerinde ise sebbaha diyerek aynı kelimenin mazi fiiliyle başlamıştır, çünkü o iki zamandan geçmişle alakalı olanıdır.CUMA VE TEĞABUN surelerinde ise aynı kelimenin muzari fiiliyle,el/A'LA suresine ise emir fiiliyle başladı.Bu durum , bu kelimenin manasının bütün yönlerini kuşatması sebebiyle olmuştur.Burada Allah Teala'nın kullarına bütün zaman ve vvakitlerde tesbihe devam etmeleri gerektiğini öğretmesi hatırlatılmaktadır.
"Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmektedir.O,azizdir, hakimdir"(Hadid suresi ayet 1)
Hasan Basri hazretleri demiştir ki:"Şayet evlerde sizinle bulunan şeylerin tesbihi size gizli olmasaydı orada duramazdınız"
İnsanlar Allah Teala'yı ancak Cenab-ı Hakk'ın kendisini övdüğü  ve peygamberlerinin diliyle inzal ettiği medihle övmek gerekir.İnsan aklından çıkan övgüyle övmekte hata olabilir.Cenab-ı Hakk'ı kendi aklına göre tesbih eden hakkında şöyle buyurmuştur:"Senin izzet sahibi Rabbin , onların isnad etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir"(Saffat 37/180)

EKİN,BİTKİ EKEN KİMSELERİN OKUYACAĞI AYETLER

Ziraatla ilgilenenlerin ekim yaptıkları esnada,işleme başlamadan,euzü besmele çekerek Vakıa suresinin 63 ila 67 ayetlerini okumaları müstehaptır.Sonra şunları söyler:"Eken, bitkileri bitiren ve ulaştıran Allah'tır.Allahümme salli ala Muhammed.Allahım bizi onun meyvesiyle rızıklandır, zararından uzaklaştır ve bahş ettiğin nimetlerden dolayı bizi şükreden kullarından eyle."
Denilir ki bu dua ekilen ekin için bütün afetlerden emniyete, çekirge kurt v.s benzeri afetlerden emin olunmasına vesiledir.
Şimdi bana,ektiğinizi haber verin.
Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız.
Doğrusu borç altına girdik.
Daha doğrusu , biz yoksul kaldık (derdiniz)(Vakıa 63 ila 67)

25 Ekim 2017 Çarşamba

BİR AVUÇ DARININ MÜKAFATI

Anlatıldığına göre Zünun Mısri (k.s.)inkarcı yaşlı bir kadının kış günlerinde kuşları darı ile beslediğini gördü.Zünun, "imana yabancı olandan sadaka makbul değildir"dedi.Kadın:"kabul olsa da olmasa da ben bu iyiliği yapacağım" dedi.Bir müddet sonra Zünun bu kadını  Kabe'nin hareminde gördü.Kadın, "Ey Zünun bir avuç darı kadar bir iyilik karşılığında Allah bana İslam nimetini ihsan etti" dedi.

CENNETTE SİYAH RENK YOKTUR

Cennet de Cenab-ı Hakk'ın "celal"sıfatının yurdu olduğu için celal sıfatının gölgesinin eseri olan siyah renk yoktur.İbni Abbas (r.a) demiştir ki ;Ebu Cehil karpuzu denilen bitki de dahil dünyada ne kadar acı ve tatlı meyve varsa hepsi cennette bulunacaktır.ancak orada hepsi tatlı olacaktır.Zira cennette taatların tadından yaratılmış olacaklardır.Bu nedenle günahların acılığından yaratılmış cehennem zakkumu ve benzeri acı şeyler bulunmayacaktır.
Cehennem ateşi siyah, içinde yananlar da siyah ve cehennemin içinde nevarsa hepsi simsiyahtır.Bu nedenle cennetteki yüzlerde ben, gözlerin kirpikleri ve kaşlar dışında siyah renkte bir şey bulunmaz.

NEFSE BOYUN EĞDİRME

Sehl Tusteri der ki:Allah Teala nefisleri zelil ve boyun eğer biçimde yaratmıştır.Her kim -nefsine muhalefet ederek - onu kendine boyun eğdirecek olursa nefsini fitnelerden , belalardan ve sıkıntılardan kurtarmış olur. Her kim de nefsini kendine boyun eğdirmez, kendisi nefsinin peşinde gidecek olursa nefsi kendisini boyun eğdirmiş ve helak etmiş olur.

EKMEK OLUNCAYA KADAR UYKUSUZ KALANLAR

Ekmek,ekmek oluncaya kadar kimler emek sarfediyorlar, tarlayı süren,tohumu tarlaya atan, buğdayın gelişmesi için gübreleyen ve onu zararlı haşerelerden korumak için ilaçlıyan, hasad eden,harmanda döven ,dövülen ekini savuran ,değirmende öğüten,,üğütülen unu hamur yapan,hamuru pişiren insanların alın teriyle ekmek haline geliyor.Bu hale gelinceye kadar kullanlan alet ve edavatlarda çeşitlidir.Yenilen,giyilen,içilen tüm nimetler için bu çalışma gerekmektedir.Bu işleri kul kendi başına yapmak istese bundan aciz kalırdı.
Bal yapmakla arıyı,inci için sadefi,ipek için ipek böceğini görevli kılmıştır.Toprak bitkileri besler,bitki ve ağaçlar ise insan için gerekli meyve ve rızıkları teminle görevlidirler.Oksijeni üretirler.Bu muazzam makine de insandan istenen sadece Allah'ı tanımak,ona itaat etmek ve ibadet etmek olacaktır.

İHLAS'A KİMLER ULAŞABİLİR

Güzel amel işlemek , o güzel ameli yaptıktan sonra unutmak ve Allah'ın faüzlu ihsanını görmek , ihlas mertebelerindendir.Çünkü ihlas,Allah Teala'nın esrarından büyük bir sırdır.Buna ancak havas denilen özel kimseler ulaşabilirler..
Mülk suresinin  2 nci ayetinde:"O ki , hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır."buyrulmakla "hasen"diye tabir edilen güzel "Şeriatın güzel saydığıdır".Şeriatın çirkin dediği de çirkindir.
Hangi müminin akıllı olduğunu soran'a Efendimiz (sav:"Müminlerin içinde en akıllısı ölümü en çok hatırında tutan  ve ona en iyi biçimde hazırlık yapan kişidir."buyurmuştur.

AK PARTİ NİÇİN İNİŞTE?

Bir kısım Belediye başkanları istifa ettirildi."Parti disiplini","ulül emre itaat kültrü" v.s açıklamaları hikaye.Ettirildi.Haklımıydı?Evet yerden göğe kadar.ancak,Devlet malını çarçur edenler kadar denetlemeyenler de sorumdu idi.....İlçesinin kaldırım parkeleri yenileniyor.Tertemiz parkeler sökülüp yerine pahalı granit taşlar kullanılıyor.Zaruret miydi?Hayır.Biz zengin bir ülke değiliz.İsraf fertlerden başlayacağı gibi,evvelemirde devletten başlamalıdır."İTİBARDA MASRAF ARANMAZ"felsefesi ,nefsin bir hevası ve şehvetidir.Denetlenmeyen Belediye'nin en fazla paralı gördüğü işler arasında kaldırım yenilenmesi ve park bahçe giderleridir.Hakkında yüzlerce şikayet olunan bir Belediye Başkanı halen görevde ise bunların denetlenmeyip daha fazla gına hastalığına(zenginlik hastalığına) batmasına müsaade edilmekte ise bir gün mutlaka sorarlar ve hesapları denetlerler:Şahsen yahutta kurumsal olarak TÜRGEV'e bağış-yardım yapan insanların kimler olduğu,paranın kaynağı mutlaka sorulur."el-Halim" ismi şerifinin tecelli ettiği zaman dilimi bittiğinde "el-Kahhar,el-Hakim"ismi şerifleri tecelli için beklemektedir.Cenab-ı Hakk'ın tüm isimleri,tecelli etmek,zuhura gelebilmek için Zat'a yalvarırlar.Adaleti gözetenler,şükredenlere daha çok mehil verilir ve nimetin devamına müsaade edilir.

KORKU

Malik b. Dinar demiştir ki ; içinde korku olmayan bir kalp, sahibi olmayan bir ev gibidir ve sahibi olmayan ev, en yakın zamanda harap olur.Kalpte korku olduğunun alameti , o kişide hürmet duygusunun çok olması, ahlakını güzelleştirmesi ve çevresine karşı edepli olmasıdır.Ebul Kasım Hakim demiştir ki:"Yaratıcı korkusu ile yaratılmış korkusu birbirinden farklıdır.Mahluktan kaçan kimse ondan kaçar, halıktan korkan kimse ise ona yönelir.Bu sebeble Allah Teala şöyle buyurur:"O halde Allah'a kaçın"(ez-Zariyat 51/50)İnsanda şehvet ve dünya malına karşı alaka bulundukça ,onda Allah korkusu olmaz.Şehvetinin esiri olan birinin kalbinden , Allah korkusu kalkar, şeytanın eline düşer ve şeytan onu nereye isterse oraya götürür.
Yahya (a.s) İblis'e rastladı ve iblisin elinde değişik renk ve çeşitli bağlar bulunduğunu gördü:Ona :"Ey Şaki! Elindeki bağlar nedir?"diye sordu.İblis:"Bunlar insanoğlu için şehvetlerdir, insanları bununla bağlar ve istediğimi bu şekilde elde ederim." diye cevap verdi.Yahya (a.s):"Elinde Yahya'yı bu şekilde bağlayacağına inandığın bir şey var mı?" diye sordu.Şeytan:"hayır, ancak bir şey var, o da şudur; ne zaman doyuncaya kadar yemek yerse , o da bir saat namazdan ve Allah'ı zikretmekten uzak kalır" dedi.Bunun üzerine yahya (a.s)"Allah'ı şahid tutup ona yemin ederim ki bir daha asla doyuncaya kadar yemek yemeyeceğim"dedi.

İMAM GAZZALİ

Allah İmam Gazzali' yi uyardı da, hayatının yarısını öğrenmek ve öğretmekle geçirdiği bazı ilimlerin ona ahirette işe yaramayacak olduğunu gördü de Tasavvuf ilmiyle alakalı kitaplara yöneldi.Allah'ın zat ve sıfatları ile fiillerini, Kur'an'ın hakikat  ve sırlarını öğrettikleri için onlardan daha faydalı ilim bulunmadığına kesin olarak kanaat getirdi.Bağdat'da vermekte olduğu derslerine son vererek, bu ilimlerin ehli ve otoritesi olanları bulmak, sohbetinde bulunmak zevkine ererek onlardan olmak amacıyla yola çıktı.Allah onu muvafffak kıldı ve olanlar oldu.
Beyazid Bestami  der ki:"siz ilmi ölü olan kimseden aldınız.Biz ise ilmimizi hiç bir zaman ölmeyecek olan Allah'dan aldık"
İmam Fahruddin Razi, Şeyh Necmeddin Kübra hazretlerine sordu:"Rabbini ne ile tanıdın?".Şeyh (k.s) da"Kalblere gelen varidatla" diye cevap verdi.Bu sebeble nefisler bu varidatı yalanlamaktan aciz kalırlar.Nefis denilen şey , içinde şehvet arzularının  ateşi ve cehaletlerin kaynar sularının bulunduğu cehennem gibidir.Dünyada bu nefsi kötü vasıflardan temizlersen kıyamet gönünde yanmaktan ve ayrı düşmekten kurtulur.
Bu serkeş nefis öyle hızlı koşar ki,
Akıl onun dizginini tutmaya güç yetiremez.
Nefis ve şeytanla kim başa çıkabilir?
Karınca kaplanla savaşabilir mi? 

HERKES O' NDAN İSTER

"Göklerde ve yerde bulunan herkes,ondan ister.O her an yaratma halindedir.."(Rahman suresi 29)Yaratılmışların tamamı  mümkün olan hakikatları yönünden varlıklarını  ve varlıklarıyla alakalı kemalatı kazanabilmekten çok uzaktır.Öyleki kendileriyle  ilahi inayet ve yardım arasındaki  alaka bir an için kesilse , varlığın kokusunu alamazlar.Bu sebeble devamlı Allah'a müracaat eder ve Allah'dan isterler.İbni Abbas'dan (r.a) nakledildiğine göre ;"Gökteki varlıklar Allah'dan mağfiret,yerdekiler de hem rızk, hem mağfiret dilerler" demiştir.
Müminler arifler ve abidler olmak üzere iki guruptur.Her birinin istemesi kendi gücü nisbetindedir.Her birine yapılan ihsan ve lütuf  da havsalasına göredir.
Abid ondan her şeyi ister, arif ise bizzat O'nun kendisini ister.Ahmed b. Ebil Havari  Hakk'ı rüyasında gördü.Allah ona şöyle dedi:"Ey Ahmed! Ebu Yezid hariç bütün insanlar benden bir şey istiyorlar.oysa o sadece beni istiyor."(Ebu Yezid,Beyazid-i Bestami hazretleridir)
Zatı ilahiden mahrum edebilecek olan perde ve uzaklıktan korkanlar kurtuluş dilerler ve ümid ederler; ferahlığa ulaşmayı isteyenler , ibadete önem verirler, itaatten dolayı sevap vermesini isterler..O'na muhabbet edenler, O'na ulaşmayı çok arzulalayanlar, O'nu görmeyi isteyenler, daha derin bir marifetle onu bilmeyi isteyen muvahhidler, O'nda fani olmayı ve şühud denizine dalmayı arzu ederler.Cahiller O' nu kendilerinden perdeleyen şeyi bilmeyi , alimler de O' nu daha iyi tanımayı dilerler.Bunun gibi bütün topluluklar kendi mertebeleri ve dereceleri nisbetinde talepleri vardır.Allah her an yaratma halindedir.Şe'n, "hal ve büyük iş" demektir.

AŞIKLARIN HAYAT DAMARI

Aşıkların hayat damarı Venab-ı zül-Celal'in vechi'dir.Hak teala'yı görebilmek aşıkların yegane tesellisidir.Aşıkların dünyada ulaştığı bu lütuf,ahirette hicabsız ve devamlı olacaktır.Hakk Teala,peygamberine (sav) gösterdiği Zat'ını,aşıklarına da lütfedecektir.Hadis-i şerifte buyrulmuşturki "Şüphesiz ki , Allah Teala Ebu Bekir için hususi olarak, müminler için umumi olarak tecelli eder"buyrulur.

24 Ekim 2017 Salı

ALLAH'IN ELİ

Hakim Senai şöyle der:
"Onun "eli" kudretidir, "veçhi" bekası
"Gelmesi" hükmüdür, "nüzulü" atası
Onun "iki parmağı" kaderin hükmünü yerine getirmesidir
"İki ayağı" celali ve kahrıdır.

İKİ DENİZ VE BERZAH

Rahman suresinde buyurulur:""iki denizi kavuşmak üzere salıvermiştir.Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar."
"İkisinden de inci ve mercan çıkar"(Rahman suresi 19,20,22 ayetleri)
"Berzah" iki şey arasında birbirine karışmasını engelleyen mani ve engel demektir.
Zahirde bu ayetle kastedilen Hint okyanusu ile fars denizi dendiği gibi,Atlas okyanusu / de denilmiştir.İnci ve mercan gibi iki mücevherden mercan olanı tatlı suda,inci ise tuzlu suda çıkar.Yahut tatlı su ile tuzlu suyun karıştığı mahalde çıkar denmiştir.
İmam Kuşeyri hazretleri ikidenizi Havf ve Reca'dır, yahut Kabz ve bast'dır yahutta Üns ve heybettir şeklinde izah etmiştir
Havf ve Reca denizini müslümanların avamı şeklinde tefsir edenler olmuştur.Çünkü ondan zühd, vera, taat ve takva mücevherleri çıkar.Kabz ve Bast denizi ni müminlerin seçkinleri olarak görülür.Bu denizden fakr vevecd mücevheri çıkar.Üns ve Heybet denizi ise peygamberler ve arkadaşlarıdır.Onlardan fena mücevherleri ortayaçıkar  vesahibini baka menziline eriştirir.
Bazı büyükler demişlerdir ki:Bu ayetikerimede , ruh denizi ve hareketinin zati ilahi tecelliyatı ile , kalb denizininde ilahi sıfatların tecelliyatı ile salındığına, işaret edilen iki deniz arasında engel bulunduğu halde vahdet denizinin makamında kavuştuklarına işaret vardır.Öyle bir kavuşma ki Kalb denizinin özelliğini bozmamak için tam olarak inmemek suretiyle ruh denizi, kalbdenizine geçmediği gibi , kalb denizi de , özelliğini yak etmemek için tam yükselmemekle ruhdenizine tecavüz etmemektedir.
Ruh denizinin hareminden zati tecelliyat incileri, kalb denizinin derinliğinden sıfatlar tecelliyatının mercanları ve cevherleri çıkar

MELEĞİN / CİNLERİN / ŞEYTANIN YARATILIŞ MADDESİ

Cinler özateşten,Melekler ateşin nurundan, şeytanlar da ateşin dumanından yaratılmıştır.Beşerde insan neslinin devamı için ana rahmine erlik suyu bırakmaktır.Cin neslinin devamı ise dişisinin rahmine hava ilka etmektir.Cinlerle Hz.Adem'in yaratılışı arasında altmış bin sene olduğu söylenir.
Allah, insan görünümündeki ruhun hakikatına balçık perdesi arkasından  cemal ve lütfu ile tecelli etti.Nefsin iblisinin hakikatıne de dumansız ateş  suretinde celal ve kahırla tecelli etti.Bu sebeble biri lütfuna, diğeri kahrına mazhar oldu.

KADEMELERE GÖRE YAŞAMAK İÇİN GEREKLİ GIDA TÜRLERİ

Nefs sahiplerinin yaşaması, bedene aid lezzetleri ve hayvani(biyolojik) şehvet ve heveslerinden hakkını alarak devam eder.
Manevi kalb ve gönül ehli kimselerin yaşaması, gaybdan gelen ilhamlar ve kalbe gelen feyizlerdir..
Ulvi(yüce) ruh sahiplerinin yaşayıp yükselmesi , ruhi tecelliler ve Rabbani hazırlık ve gayretlerdir.
Lahut alemine mensup kutsi sırların sahiplerinin yaşama ve yükselmeleri , Allah'dan başka ne varsa hepsini yok eden , zat, sıfat ve fiillerinde bir ve tek olan İlahi zatın tecellilerinin ihsan edilmesiyledir..

USTA,ÜSTAD,MÜRŞİD NİÇİN GEREKLİDİR?

Meşhur bir heykeltraş,sanatındaki en üstün eseri yapmak içik için özel bir taş aramış ve nihayetinde bulmuş.Bunu günler ve aylarca atelyesinde işlemiş.Tamamlamış.Açılış için insanlar toplanmış.Nihayet üzerindeki kırmızı örtü açıldığında ortaya bir şaheser çıkmış,Sanki canlı ve yürüyecek bir heykel.Herkes üstadı tebrik etmişler.
Bu heykel, yontulan bu kaya parçasının içinde mevcuttu.Ancak göze gelip bilinebilir olması için üstad gerekti.Üstad,o taş parçası üzerine uzun emekler verdi ve harikulede olan heykel ortaya çıktı.
Bizim içimizdede o şaheser mevcut.ancak bir usta bizi ele alarak nefsani tüm kötü yönlerimizi törpüleyerek içimizdeki güzelliklerin ortaya çıkartılması gereklidir.Bu nedenle Mürşitler,kendisine tabi ve teslim olan kişiyi eğiterek ortaya insanlığa faydalı bir insan tipini çıkarırlar.Eğer bir ustaya rastlanılmaz ise,Taş gelen,taş gibi yontulmamış bir şekilde bu dünya hayatını terk ederler.Hak Teala bizleri bundan muhafaza eylesin.Amin.

23 Ekim 2017 Pazartesi

İNŞAA EDİLEN YENİ HAPİSHANELER KİMLER İÇİN ?

Geçmiş dönemde gördük ki gerek,açık af gerekse örtülü af(infaz için hapis cezalarının sınırının yükseltilmesi,bazı hapsi gerektiren suçların parasala dönüştürülmesi,ekonomik olanlarda fiili hapsin kaldırılması v.s)  çıkartılıp hapishanelerin boşalmasından kısa süre sonra cezaevlerinin yeniden dolduğunu görmekteyiz. Fetö soruşturmaları nedeniyle zirve yapan koğuş kalabalığı yeni ihtiyaçları gündeme getirip yeni ihalelerle ülke genelinde 50 ' ye yakın yüksek güvenirlilikli hapishanelerin yapılmakta olduğu basına yansımıştır.Bu hapishanelerin ilk etapta by lock soruşturmaların muhatap olacak yüzbinler için hazırlandığı anlaşılmaktadır.Sözü burada noktalarken Necib Sultan'ımın aktardığı bir anektod kayıtlara geçsin diye yazma ihtiyacı duydum."Kayseri' de bulunurken mevcut iktidar Kayseri'ye Halk evi binası inşatı yaptırmıştı.Maneviyatı büyük bir zatın huzurunda bu inşaat hadisesi ifade edilince mübarek,"kendi hapishanesini inşa ediyor"ifadesini kullandı.Gerçekten de 1960 ihtilalinden sonra Kayseri Halk evinde o devrin siyaseten önde gelenleri  hapis tutulmuştu. İlahi takdir de bu şekilde nazik ve nükteli hikmetler sırlıdır.
"Halktan alınanların halka verileceği" sözünden benim anladığım; kim kamu malından,kamu kaynaklarından kendi nefsi için haksız kazanım yapmışsa,bir gün adaletli,insaaflı,cesur bir idareci tarafından hesap sorulup tüm mal varlığı beytül mal'e dahil olunabilir.Süreci bize biraz uzun gelsede İlahi adalet bunları bize de gösterecektir.Çünkü Allah'ın velileri nefislerinden konuşmazlar.

22 Ekim 2017 Pazar

SUFİ KELİMESİNİN HARFLERİ

Cüneyd-ibağdadi (k.s) müminlerin emiri Hz.ali (r.a) den şöyle dediğini rivayet  etmiştir:Sufilerin ismine kaynak olan "suf" kelimesinde üç harf vardır.Sad harfi sıdktır, sabır ve safadır, üzüntüden salim, safi ve halis olmaktır.Vav harfi vüdd(muhabbet), vird(zikr), vefa anlamlarını taşır.Fa harfi fakr, ferd ve faniliktir.Bu sıfatlar sufide bulunmadığı takdirde sufi olamaz.

VECD VE FERYADDAN MAKSAT

Rivayete göre ,süluk halinde olanlardan bir zat büyük bir vecd ve feryad içindeydi.Bir gün geldi ve dervişlik hırkasını Harem-işerifte bulunan şeyhe verdi."Benim şu andaki feryadım aşık olduğum bir kadın içindir.Bu durumda aşıkların hırkasını giyipde yalancı olmak istemiyorum."dedi.Günler sonra gelip önceden çıkarıp şeyhe teslim ettiği aşıklar hırkasını aldı ve :"Beni o kadından kurtaran Allah'a hamd u senelar olsun, önceki halime döndüm" dedi.

RİYANIN İPTAL ETTİĞİ GÜZEL AMELLER

Peygamber (sav) ‘den rivayet edildiğine göre şöyle buyunmuştur;”Kıyamet günü haklarında ilk hüküm verilecek olan insanlar şunlardır:Şehid olmuş biri getirilir.Allah ona vermiş olduğu nimetlerini tanıtır, bildirir.O da onlar hatırlar.Bu nimetlere rağmen ne yaptın? Diye sorulur.
-Ya Rabbi senin yolunda savaştım ve şehit oldum, der.Allah:
-Yalan söyledin,sen hakkında filan kişi çok cesur imiş desinler, diye çarpıştın.Bu söylendi de .Bunun üzerine emreder, o kimseyi yüz üstü cehenneme sürükleyip atarlar.
Sonra ilim öğrenen ve Kur’an okuyan bir kimse getirilir.Ona nimetlerini hatırlatır, o da kendisine verilmiş olan nimetleri hatırlar.”Bu nimetlere karşılık ne yaptın?”buyurur.
-İlim öğrendim, Kur’an okudum ve okuttum cevabını verir.Allah:
-Yalan söylüyorsun, sen hakkında filan kişi alimdir,Kur’anı çok iyi okumaktadır, desinler diye yaptın.Gerçekten de istediklerin senin hakkında denildi, buyurur ve sonra emreder, bu kişi yüzüstü sürüklenerek cehenneme atılır.
Sonra da kendisine çok çeşitli mal verdiği bir kimse getirilir, Ona da vermiş olduğu nimetlerini hatırlatır.O da hatırlar.”Bu nimetlere mukabil ne yaptın?”sorusunu cevap olarak o kişi:
-Ya Rabbi infak edilmesi gereken hiçbir şeyi terk  etmedim, hepsini verdim, der.Cenab-ı Hakk: Yalan söyledin , sen filan kişi çok cömerttir, denmesini istedin. İstediğin de söylendi, buyurur ve emreder, o kişi de yüzüstü cehenneme atılır.

21 Ekim 2017 Cumartesi

AĞLAMANIN DEĞERİ

Hz.Cibril (abs),Resulullah'a geldiği bir anda Nebi (a.s)'in yanında ağlamakta olan bir adam bulunmaktaydı.Cebrial (a.s) "Kim bu adam?"^dedi.Hz.Peygamber (sav)"Falandır"diy cevap verdi.Bununüzerine Cibril(a.s):"Biz ademoğlunun amellerinin tamamını tartarız; ancak ağlama bundan müstesnadır.Zira Allah cehennem ateşinden  olan denizleri gözyaşları ile söndürür."

20 Ekim 2017 Cuma

ÜMMETİ MUHAMMEDİN AVANTAJI

İkrime (r.a) de şöyle der:"Herkese çalıştığı kadar karşılık verilmesi , İbrahim (a.s) ve Musa (a.s)'ın kavmi için söz kon9usu idi.Bu ümmeti Muhammed'e gelince , onlar hem kendilerinin hem de başkalarının kendileri için olan sa'ylerinden yararlanacaklardır.Bir kadın çocuğunu mahfesinden yukarı kaldırarak;"Ey Allah'ın Resulü ! Bunun haccı olur mu?" diye sorunca Nebi (a.s)Evet olur ve sen de onun sebebiyle ecir alırsın" buyurmuştur.Yine adamın biri Nebi (a.s)'a :"Annem aniden vefat etti.Şayet ben onun için tasaddukta bulunsam ona ecir yazılır mı? dediğinde "Evet" karşılığını vermiştir.

HAZRETİ İBRAHİM'E İNDİRİLEN SUHUFTA YAZILI OLANLAR

Hz.İbrahim (a.s)'a on sahife indirilmiştir.Sayfalarda neler yazılı olduğunu sorunlara Efendimiz (sav):Onda bazı veciz sözler vardı.Mesela:Ey gururuyla imtihan olunan kral! Şüphesiz ki ben seni dünya mallarını biriktirmen için değil , ancak zulme uğramış olanın çağrısını kulak ardı etmemen için vazifelendirdim.Zira Ben dahi kafir tarafından yapılmış olsa mazlumun çağrısını geri çevirmem."Yine İbrahim'in suhufunda:"Akıllı olanın aklı kendisine taşkınlık çıkarmadıkça ; Rabbine münacat et ve O'nun sun'unu tefekküre ayıracağı anlarının bulunduğu gibi nefsinin yaptığı ve yapmadığını muhasebe edeceği, ve yeme içme vb.ihtiyaçlarına ayıracağı vakitleri de bulunmaktadır.Akıllı olanın zamanını tanıması , o zamana göre davranması  ve dilini muhafuaza etmesi gerekir.Her kim kelamının amelinden olduğuna inanırsa , kendisiyle ilgili şeylerin haricinde kelamı az olur,sözleri ve vecizeleri vardı" buyurmuştur.

MEDH'İN(ÖVMENİN)ÇEŞİTLERİ

Medih üç türlüdür.Birincisi İ KİŞİYİ YÜZÜNE KARŞI ÖVMEKTİR  Kİ BU NEHYOLUNMUŞTUR.iKİNCİSİ (KULAĞINA)ULAŞACAĞINI BİLEREK HUZURDA BULUNMAKSIZIN BİR KİŞİYİ ÖVMEKTİR  Kİ BU DA YASAKLANMIŞTIR.üÇÜNCÜSÜ DE KİŞİNİN (KULAĞINA)ulaşıp ulaşmamasına önem vermeksizin onu yokken övmektir.Medhedilen kimsede övülmeye sebeb olan haslet mevcud ise bu tür medihte bir sakınca yoktur

VELİLER PEYGAMBER MİRASÇILARIDIR

Bazı büyükler şöyle demişlerdir: "Hiç bir veliye kerameti,peygamberler (a.s.)'ın mirasçısı olma hükmünün dışında verilmez. Bu nedenle İsa (a.s)'ın varisi olan veli ,İsa (a.s)'ın varisi hükmünde olmadıkça havada ve suda yürüyemez.Muhammed (a.s)'ın varisi hükmünde olmayan veli de onun umumi makamından dolayı kendi kudretiyle bu tür kerametleri gösteremez.
Bir had-i Şerifte: Şayet İsa (a.s) yakını fazla olsaydı, muhakkak (sıdk vasfı gereğince değil de) yakını kuvveti mucibince mutlaka havada uçardı."buyurulmuştur.
Biz İsa (a.s)7ın birbirlerine yakın olarak havada yürüyen veliyullahtan daha kuvvetli bir yakına sahip olduğunda şüphe etmiyoruz. Zira o ulul azm peygamberlerdendir. Bu nedenle kesinlikle biliyoruz ki bizdeki bir velinin havada yürümesi ,İsa (a.s)'ın yakınından fazla bir yakine sahip oluşundan değil,tebeiyet sıdkının hükmü gereğidir.ÇÜnkü İsa (a.s)'yakine tabi oluş bakımından Muhammed (a.s)'a fazilette en yakın kişi olup tüm veliyullahdan daha yüksek sıdk makamıdır.Öyleyse şöyle diyebiliriz:Her ne kadar İsa (a.s)havada yürüme işini terk etmiş olsa da onun buna kudreti var idi.Özetle denilebilir ki:"Hevayı terk etmeyen havada yürüyemez".

RÜYADA PEYGAMBERLERİ GÖRMEK

Rüya tabiri ilmi nübüvvet ilimleri arasındadır. Rüya tabircileri: "Her kim bir peygamberi rüyasında görürse bu kimse gördüğü peygamberle  ilgili olarak Kuran-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde bildirilen o peygamberin başından geçmiş fakirlik, zenginlik vb ahvale benzeyen bir durumla karşı karşıya kalacağı anlamına gelmektedir.Mesala Adem (a.s)'ı bir yerde hüsnü cemali içerisinde gören kimse, onun gibi velayet makamına ve Kuran'ı Kerimde "Ben yer yüzünde bir halife yaratacağım"(el-Bakara 2030) buyrulduğu üzere büyük bir meliklik unvanına sahip olacağı anlamına gelir.
Her kim Nuh (a.s9'ı rüyasında görürse, bu rüya o kimsenin Nuh (a.s) gibi uzun yaşayıp, insanlar tarafından bir müddet sıkıntı ve ezaya düçar kaldıktan sonra kurtulacağını haber vermektedir. Yine İbrahim (a.s)7ı rüyasında gören kimsenin; babasına itaat etmeyeceği , hac ile rızıklanacağı, düşmanlarına galip geleceği  ve zalim bir hükümdar tarafından korku ve sıkıntı içinde bırakıldıktan sonra Nusret verileceği anlamını taşır.Hz.Musa ve Hz.Harun (as)'ı rüyasında gören kişinin rüyasının tabiri de Allah Teala onların eliyle zorba ve inadcı bir kimseyi helak edecek olmasıdır. Süleyman (a.s)7 rüyasında gören kimse nin, hüküm ve mülk ile imtihan olacağı  yahut kendisine ince idrak/fıkh verileceği şeklinde tabir olunur. İsa (a.s)'ı rüyasında gören kimsenin mübarek, çok fayda verici  ve Allah yolunda çok hayır yapıp çok seferde bulunacağı ile tabir olunur. Her kimde Peygamber(sav)'i rüyasında görürse kısa bir müddet bile olsa hoşa gitmeyen bir durumla karşılaşmayacağı şeklinde yorumlanır. Şayet ,Efendimiz (sav)7i kurak bir arazi üzerinde görürse o arazinin verimli olacağına , zulme uğramış bir topluluğun toprağı üzerinde görürse kendilerine yardım olunacağına işaret olur. Peygamber (sav)'i rüyasında gören kimse üzüntülü ise üzüntüsü gider ,borçlu ise Allah teala onun borcunu ödemesine yardım eder, mağlup bir durumda ise galip olur, mahpus ise salıverilir, köle ise Azad edilir, kayıp ise salimen ailesine döner, fakir ise zengin olur, hasta ise Allah Teala ona şifa verir.

ESSEYYİD AHMET HÜSAMEDDİN EFENDİ HAZRETLERİNİN İSTİHRAÇNAMESİNDEN


(Olacak olan acayip şeylerin aynası)
Bir kismi hususunda sükut geçilmiştir.
1131 senesinden 68 sene müruruna kadar Avrupalılarda terakki azalacak ve gittikçe çökme  ve inhilal sebeblerini hazırlamış olacaklardır.
1387 ortalarına doğru zuhur edecek olan Piyale yıldızı Avrupa kıtasına hemen temas edecek bir surette geçecek ve güneşin ziyasıda eklenerek bir çok zarar iras edecektir..Cümlesi Muhammed’e iltihak edecektir.
1407 senesinde Harp gayeyi tekemmüle vasıl olacaktır.
(Sin Sin Elif) ahiri Museviyat ve İseviyet dinini terk edecektir.
Arzın etraf ve eknafıyla muhabere edildiği gibi bazı şuaat vasıtasıyla Merih,Zühal ve Utarit gibi sair seyyare ile muhabere edilecektir.(Mim Mim Cim )cemolunacaktır.
Küslümanlardan bir zat gelecek , bu zatın şerefi , Kafkasyanın en ulu dağından etrafa Güneşin şuaı gibi şulenisar olacaktır.
Sair gezegenler ile haberleşme sayesinde Cenabı hakk’ın azameti ve şanı , kudretianlaşılacak ve dünyanın,mahlukat ve mevcudatı ilahiyeye nazaran bir cüz-i ferd mesabesinde kaldığı teslim ve itiraf edilecektir.
Herkes tabi bir din ile(Müslümanlıkla)mütedeyyin olmaya çalışacak, suni ve gayritabii dinlerbüsbütün unutulacaktır.
Hint okyanusunun maverasından gelen sesler herkesi nahuş ve müthiş titremelere uğratacaktır.
Şimal tarafından Karadeniz’e bir su karışmasıyla oranın ahvali gayrisalim bir raddeye gelecektir.
1370 senesinde büyük bir hadise-yi nücumiyye (yıldızlar)zuhur edecektir.
Avrupa devletleri içinde en hakir görülen bir millet kuvvetlenecektir.
Bu vakanın zuhuru anında kırmızı bir ay görülecektir.Avrupanın muvazenesi bozulacak, devletler arasındaki hukuk ve namus kaidelerine riayet edilmeyecektir.
Piyale yıldızının geçmesinden sonra devam eden şiddetli hararet , Avrupa sakinlerinin dimağlarına ettiği tesir sebebiyle fikri ihtirafa ve icat bunlardan külliyen zail olacaktır.Gitgidebüyük adamlar yetişmeyerek bu topluluğu evvelki gibi muhafaza edemeyecek, sanat ve maarifi büsbütün kaybedecektir.Tazyiki hhava ile yapılacak vasıtalarda iki saat mesafeden geçen vapurlar şiddetli bir fırtınaya tutulacak vebatacaktır.
Rusyanın şarkı cenubi cihetinde manevi tüfek şeklinde dinamitli bir ateş patlayacak ,Rusya on yedi parçaya ayrılacaktır.
Kuranı Kerim cümle fenleri topladığından Müslümanlar kuvvet buldukça birer birer Kurandan istihraç yapacaklar.ve sonunda keşf ile Kuranı Kerimdeki sarahatı lafziyyeden nasıl olup da bir şey anlıyamadıklarına şaşacaklardır.
Makinalar tazyiki hava kuvvetiile işleyecek , ateş ve kömüre ihtiyaç kalmayacaktır.
Fransa bütün alemin nazarından düşecek ,Paris şehri harap olacak.Bir vakit  gelecek ki dünyada son derece terakkiye vasıl olacak müslümanlar ,Pariste tetkikatta bulunacaklar,hatta Anadolunun iç vilayetleri ahalisinden bir zat orada hafriyat icrası ile meşgul iken yanına gelen bir zatın”Birader burada ne yapıyorsun?” sualine (Ne mi yapıyorum, burada Paris denilen bir şehir varmış,burada şehir olduğu na dair nişan ve alamet arıyorum) cevabını verecektir.”

19 Ekim 2017 Perşembe

TEVBENİN AÇILIMI

Rivayete göre Hz.Ali (r.a) bir bedevinin şöyle dua ettiğini işitir.:Allah'ım Senden mağfiret diliyorum ve Sana tevbe ediyorum.Hz.Ali şöyle der:Ey istiğfar eden kişi  bir dilin çabucak tevbe etmesi şeklinde yapılan tevbe yalancıların tevbesidir.Adam sorar:Tevbe nedir?.Hz.Ali  der ki:Tevbede altı husus bir araya gelmelidir:
1Geçmiş günahlardan dolayı pişmanlık duymak.
2-Yerine getirilmemiş farzları yerine getirmek.(yani namaz,oruç,zekat benzeri farzları kaza etmek)
3- Yapılan haksızlıkları telafi etmek
4- Haksızlığa uğratılmış kişilerden helallik dilemek
5- Bir daha o fiili işlememeye karar vermek
6- Masiyet içinde beslediği bedenini Allah'a itaat içinde eritmek, nefsine masiyetlerin tadını tattırdığı gibi itaatın acılığını da tattırmak

Tevbe pişman olmaktır ancak
Hakk'ın kapısına Müslüman olarak gelmektir yeniden
Yüz çevirip mecazdan hakikate
Niyaz ile baştan başlamaktır hizmet ve ibadete
Avamın tevbesi hatalardan,havasın(seçkinlerin) tevbesi gafletlerden dolayıdır.Daha seçkin olanların tevbesi ise amellerini güzel görmüş olmaktandır.

İLAHİ KURALLARIN HÜKMÜNÜ İCRA EDİYOR


  1. Bazı Belediye başkanları için koltuklarını bırakma zamanı olarak gözüken bugünkü aslında konulmuş olan kuralların icrasıdır.Zahirde,bu koltuk sahiplerini,bu şaşaalı ,güzel,sıcak yerlerden ayıran Devlet başkanı olarak gözükse de gerçekte Hak Teala'dır.Bu insanlar,kadere inandıklarını ifade etselerde keder içinde olduklarından bu iman laftadır,sahtedir.Abbasi Halifenin "Kadılık makamı" teklifini kabul etmeyen Ebu Hanife'yi anlatırlar ama iş kendi nefislerinin imtihanı olduğu zaman iş değişir.Hz.Pir Mevlana efendimiz DEVLET kelimesinin iki hecesinin ik ayrı mana ifade ettiğini belirtmiştir."DEV" çalışmak ,çabalamak,mücadele etmek manasındadır. "LET" ise gözden düşmek,dayak yemek manasıdır. Bu nedenle Devlet yahut beşeri yönetimin her makamı için cari olan kural ceryan etmektedir.Buda bu makama gelebilmek için önce çaba sarfedip,mücadele edip didişeceksin,ancak bu makama geldiğin zaman bileceksin ki bu işin sonu gözden düşüp itibar kaybetmek ve dayak yemek olduğuna kendini hazırlıyacaksın.

EFENDİMİZİN HANIMLARININ İSİMLERİ

Peygamber (Sav)' Efendimizin nikahında dokuz hanım vardı.Bunlardan beşi Kureyş'tendi.Kureyş'den olanlar Hz.Aişe binti Ebu Bekir, Hafsa binti Ömer, Ümmü Habibe binti Ebu Süfyan,Ümmü Seleme binti Ümeyye ve Sevde binti Zem'a idi.Kureyşlilerin dışındakiler ise Zeynep binti Cahş Esediyye, Meymune binti Haris Hilaliyye,Safiyye binti Huyey bih Ahtab Hayberiyye,ve Cüveyriyye bintül Haris Mustalikiyye (r.ahnüm) idi

18 Ekim 2017 Çarşamba

EBU HAFIZ

Ebu Hafız, Hz.Ömer'in lakabı idi.Kendisine bu lakabı Peygamber Efendimiz (s.a) vermişti.Arapçada hafız kelimesi,aslan yavrusu demektir.

el-HALİM İSMİ ŞERİFİ

el-Ahnef hilim konusunda darbı mesellere konu olmuş birisidir.O şöyle derdi:Ben çok sabırlıyım, fakat halim değilim.Halim ile sabur arasındaki farka gelince günahkar olan kimse sabur yani sabırlı sıfatı açısından ceza almayacağından emin değildir.Oysa halim sıfatı açısından bundan emin olabilir.Bir başka ifadeyle sabur sıfatı ahirette cezalandıracağını ifade ederken halim böyle değildir.
Allah'ın Halim ismiyle ahlaklanmak demek , insanların işledikleri suçları affetmek, yaptıkları kötü fiil ve davranışları hoşgörmek demektir.Hatta bu hareketlerine hilim ve gufranın gerçekleştirilmesi açısından ihsan ile mükafat vermek demektir.
İmam Sühreverdi hazretleri derki:Allah'ın Halim ismini kim zikrederse sözü makbul olup ,bol hürmet görür.Şiddetlerde ve musibetlerde güçlü ve dayanıklı olur.Şöyle ki hiçbir yırtıcı hayvan veya başka bir yaratık onun karşısına dikilmeye cesaret edemez.

TEVEKKÜL ÖRNEKLERİ

BİŞR HAFİ’NİN tevekkül örnekleri
Bişr Hafi’ye Şam’dan bir gurup insan gelip kendisi ile birlikte hac etmesini isterler.Biş r bu isteğe olumlu cevap verir ancak üç şartı vardır:
1-Yanımıza hiçbir şey almayacağız
2-Hiç kimseden bir şey istemeyeceğiz
3-hiçkimseden hiçbir şeyi kabul etmeyeceğiz
Şamlılar derler ki birinci ve ikinci şartına tahammül edebiliriz,fakat üçüncüye gelince buna gücümüz yetmez.Bunun üzerine Bişr onlara şöyle der:Sizler hacıların azıklarına tevekkül edenlersiniz.
Derler ki Her kim tevekkül ettiğini iddia eder, hem de doyar, o kişi azık hamalıdır.

Ariflerden biri şöyle der:Ondört kez yalın ayak ve tevekkül ederek haccettim.Ayağıma diken batardı da tevekkülümde eksilme olmasın diye onu ayağımdan çıkarmazdım.

17 Ekim 2017 Salı

KIYAMET GÜNÜ EN ÇOK ALDANMIŞ OLANLAR

1-Alimler:İnsanlara öğretmiştir de onlar bundan öğrendikleri ilim ile amel edip cennete girmişler, kendisi ise ilmine aykırı davranıp kötü ameli sebebi ile cehenneme girmiştir.
2-Asi zengin: Kölesi efendisinin malından istifade ile Allah’a itaat ederek cennete girmiş , kendisi ise Allah’a isyan ederek cehenneme girmiştir.
3-Baba malına konan çocuk:Babası cimrilik edip malını harcamadığı,böylece Allah’a isyan ettiği için cehenneme girerken , çocuğu ise o malı hayır yolunda harcadığı için cennete girmiştir
Cennetlikler cennette ancak bir şeyin hasretini çekerler .O da Allah’ı zikretmeden geçirdikleri andır.

VELİLERİN MAKAMINI BİLEMEMEK

Ariflerden biri der ki:Evliyanın makamını bilmek Allah’ı bilmekten daha zordur.Çünkü Allah, kemali, cemali, celali ve kahrı ile maruftur.bilinmektedir.Oysa veliyyi kamil böyle değildir.O zaaf manzaraları ile dopdoludur.Herkes gibi yemek yer içer,idrar yapar zuhur eden bir kerameti de yoktur.Sadece rabbına münacaatı vardır.O halde insanlar onun makamını nasıl bilebilirler.İnsanlara velinin hakikatı açılmış olsa idi Hz.İsa’ya taptıkları gibi ona da taparlardı.Eğer insanlara velinin nurunun parıltıları açılsaydı , onun kalbinin nurunun parıltıları  güneşin ve ayın nurunu dürüp içine alırdı.Fakat Allah ,velinin makamını kapalı tutmasında hikmetler ve sırlar vardır..Bu gizlemenin en aşağı mertebesi , insanların bu kimselerin evliyaullah olduklarını bile bile onlara eziyet etmelerinin ardından Allah tarafından kendilerine savaş açılmasına maruz kalmamalarıdır.Şu halde evliyanın makamlarının gizlenmesi yine insanlara bir rahmet ve eziyet edenlere özür beyan etme kapısını açmaktır.Çünkü insanlar evliyanın makamını bilmedikleri için her asırda onlara eziyet eden olacaktır.

ZENGİN CİMRİLERİN VE KİBİRLİLERİN CENAZESİ

Dünyalıkları yerinde,cimri ve kibirli olanların cenazelerini izlediğinizde halktan kimse iltifat etmez.Hele ölüm akabinde ortalık tamamen ıssızdır.Tabiri caiz ise ağlayanları bulunmaz.25 yıldan beri Ankara belediyesinin başında bulunan zatın  sonu gibi.Gidiş usulünün   hukuksuzluğunu tartışmaktan ziyade "acaba ne etti de bu başına geldi?" sorusunu araştırmak gereklidir.Kaderin aslında aşikar olupta görünmeyen kuralları tecelli ediyor olsa gerek.Ağlayanının olmaması ayrı bir konu.Bugün metal yorgunluğu ana başlığı altında iktidar partisinin bu davranışı aslında kendi başına geleceğinin  bir işareti.Belediye başkanı nasıl ağlayacak birini bulamayıp kendi gözyaşları içinde hayalindeki Siyaset müzesinde yerini alacaksa, iktidar partisi de bundan ders almalı kendi partisini dağıtmalı,yeniden dizayn olmalıdır.
Böyle desek te Hak Teala kendi kararını icra edecektir.İslamın anlayışını değiştirecektir.Sanal kumar a,bahisçilere cezai takibat yapıp,içkiye,zinaya,Piyango'ya takibat yapmak istemeyenlerin gözyaşları fayda etmeyecektir.Çünkü,Hak Teala mehil verir ancak ihmal etmezmiş.Mukadder olan sonun belirtileri görüldüğünde göz yaşları,nedamet ifadeleri ve tevbelerin faidesi olmayacaktır.

MELEKLERİ KİM SÖYLETTİ?

Büyüklerden birisi meleklerin “yeryüzünde fesat çıkaracak insanı mı halife kılıyorsun?”(Bakara 2/30) sözlerindeki cesaretlerine hayret eder.Sonra, onlar bundan sorumlu değiller ki , onları konuşturan O’dur, der.

Bu zatın o sözü Yahya b. Muaz Razi’ye ulaşınca Yahya:”Doğru söylemiş, Melekleri konuşturan O' dur.Ama sonuna bak, onları nasıl susturmuş” der.Böylece Yahya b. Muaz yaratma fiilinin sırf Hak Teala tarafından gerçekleşmiş olmasının , kulların üzerinden kınanmanın düşmesi için bir mazeret teşkil etmeyeceğin beyan eder.

KADER MESELESİ

Rivayete göre bir sünni, bir mutezili ile kader meselesinitartışırlar.Mutezili ağacın dalından bir elma kopararak sünniye der ki:
“-Bu elmayı dalından koparan ben değil miyim?”Sünnicevap verir:
“Eğer elmayı dalından koparan sen isen, o zaman onu eski yerine yapıştır bakalım.”
Bu cevap üzerine mutezili söyliyecek söz bulamaz ve susar.Zira yoktan var eden kudret, zsıddına da elverişli olmak zorundadır.Eğer parçayı bütünden ayırmak bir kimsenin kudreti dahilinde  ise elmayı dalından koparmak o parçayı yerine iade etmek de o kişinin kudreti dahilinde olmalıdır.

SADAKA-HEDİYE FARKI

Münafıkun suresi 10 ayetinde:”Herhangibirinize ölüm gelip de :Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! Demesinden önce , sizeverdiğimiz rızıktan harcayın.”
Sadaka merhamet yoluyla ihtiyaç sahibi olana verilir.Hediye ise sevgiden dolayı sevgiliye verilir.Bundan dolayıdır ki,Peygamberimiz (sav) farz olsun, nafile olsun sadakayı değil hediyeyi kabul ederdi.
Sadaka ile alakalı hadis-i şerifte buyurulmuştur:”İnsanın hayatında bir dirhem sadaka vermesi,ölüm geldiğinde vereceği sadakanın bin mislinden hayırlıdır.”.Diğer bir hadiste de:”Ölmek üzere iken sadaka veren kimse doyduktan sonra elindekini hediye veren kimse gibidir.”

ZARARLI OLAN TEVAZU

 Efendimiz (sav) buyurmuştur:”Bir kimse bir zengine yalnız zenginliğinden dolayı tevazu gösterirse dininin üçte ikisi gider.”

Bu hadis-i şerifle alakalı olarak Ebu Ali Dekkak (r.h) şöyle demiştir:Hadis-i Şerifte “dinin üçte biri”  buyrulmuştur. Çünkü tevazu , dil, beden ve kalb ile olmak üzere üç organla gerçekleşir.Zengine dili ve bedeni ile tevazu gösterip, kalbi ile üstünlüğünü kabullenmeyen kimsenin dininin üçte ikisi gitmiş olur.Bundan dolayı şöyle denilmiştir:Gönülde Allah'ın büyüklüğü inancı yerleşirse , yaratılmışlar gözde küçülür.Ne zaman izzet verenin yalnız Allah olduğunu bilirsen izzet ve şerefi yalnız O’ndan istersin.İzzet ve şeref yalnız O’na itaat etmektir.

MÜNAFIKLARIN KORKAKLIĞI

  
Münafıkun suresinin 4 ncü ayetinde:”Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin.onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir.Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar.Düşman onlardır. Onlardan sakın..Allah onların canını alsın.Nasıl bu hale geliyorlar?”
Cesaret, yaratılış nurlarından oluşan yakin inancından ve kalp temizliğinden olur.Münafıklar nefis sıfatlarının karanlıklarına , kuşkucu ve şüpheciler gibi şehvet ve lezzetlere dalmışlardır.Bu nedenle onları korkaklık ve acz kaplamıştır.Münafık,peygamberin yanında olup,düşmanlığı iyileşmez bir şekilde içinde taşıdığından tehlikelidir.Senin sırrını kafirlere yayarlar.

GIYBETTEN SAYILMAYAN HUSUSLAR

 Üç kişinin gıyabında kötülüklerini konuşmak haram olan gıybetten değildir.Zalim hükümdar, işlediği haramı açıklayan fasık ve dinde olmayn bir şeyi dindenmiş gibi gösterip insanları bidate çağıran kimse.

KALPLERİN MÜHÜRLENMESİ

Bu iki yüzlülüğün cezası ve kötü işlerin karşılığıdır.Küfürde alışkanlık kazanma nedeniyle iman kalbe giremez olmuştur.Kalplerin mühürlenmesi kişinin kendi amellerinin bir sonucu olup “KAlblerimiz mühürlendi , nasıl iman ederiz” deme hakkı yoktur.

MÜNAFIK

 MÜNAFIK KİMDİR?
Hz.Huzayfe (r.a) a münafığın kim olduğusorulunca şöyle dedi:İslam’ı anlatan, ama onun gereklerini yerine getirmeyen kimsedir.Bugünkü münafık  o günden daha tehlikelidir.Çünkü o gün münafık amelsizliklerini gizliyordu.Bugünkü münafık açıkça İslamın gereklerini terk etmektedir.

BEHLÜL’ÜN RIZK ANLAYIŞI

Bağdat halifelerinden biri  Behlül’e dedi ki:”Her gün gel senin için ayrılan rızkını buradan al da gönlün buna bağlı kalmasın.” Behlül şöyle cevap verdi”Birkaç ayıp olmasaydı böle yapardım.Birincisi sen benim neye ihtiyacım olduğunu bilmezsin.ikincisi onun bana ne zaman lazım olduğunu da bilmezsin .Üçüncüsü bana taç tane lazım olduğuna dair de bilgin yoktur.Hak teala benim rızkımın kefilidir.O bütün bunları bilir ve mükemmel hikmeti sebebiyle rızkı bana ulaştırır.Öteyandan eğer sen bana kızacak olsan verdiğini benden geri alırsın.Hak teala günahımdan dolayı rızkımı benden geri almıyor.”

16 Ekim 2017 Pazartesi

YENİ NESİL

Parkta bir kedi gören beş yaşındaki çocuğun ilk yaptığı şey,eline bir sopa alarak kediyi kovalamak.Bu izlediği çizgi filimlerinden geriye kalan duygu.Vurmak,yok etmek ve kendisinin en güçlü olduğunu ispat duygusu.Akıllı telefonlarda,tabletlerde yüklü hazır savaş proğramları.Bu duygu ile yetişenler,doğaya,hayvanlara,bitkilere nasıl merhamet edecek.Bu duygunun ileri safhasını,hemcinsi olan insanı ezmek ve daha fazla dünya emvaline sahip olmak için savaşmak halidir.Okul bahçesindeki Atatürk büstü ıslanmasın diye üzerine şemsiye açılan çocuk manşet yapan riyakarlara  elindeki ekmeği yahut simidi kimsesiz hayvanlarla paylaşan,onlara su veren görüntülere tercih etmeleri ne kadar zor ki.
Bizim yoksun olduğunuz duygu samimiyet duygusudur.Ama önce gözümüzü kör edip ondan sonra görmemiz gerekecektir."Gözü kör ederek görmek" keyfiyetini anlatmak borcum olsun.

14 Ekim 2017 Cumartesi

İNŞAA EDİLMEKTE OLAN YENİ CEZAEVLERİ

Hapishanelerin çokluğu,toplumun sıhhatsiz olduğunu gösterir.Bakanlık 50 tane yeni hapishane inşaa etmekte imiş.Bu ciddi bir sayıdır.Umumi afla boşalan hapishanelerin üç yıl içinde tekraren dolduğunu gözlemlemekteyiz.2 yıldan aşağı hapis cezalarında cezaevine girmek olmamasına rağmen tutuklu ve hükümlü yoğunluğu düşündürücüdür.Kimbilir kim niçin bu cezaevleri inşa edilmektedir.Bilinmelidir  ki suç işlemiş,kamunun imkanlarını zimmetine geçirmiş kişiler kim olurlarsa olsun mutlaka bir gün geldiğinde halktan aldıklarına el konulup tekrar halka dağıtılacaktır ve yüksek güvenilirlik bu cezaevlerinde hesap vereceklerdir.Bu nedenle Nereden buldun ? yasaları hırsızlar için ürkütücüdür.

MARSHALL YARDIMI

Necib Sultan anlatmıştı.Dörtyol Özerli mahallesinde seyyitlerden Şıh Hasan,1940 lı yıllarda Babasının arkadaşı olan Karakese beldesindeki Murtaza Aziz Hocaya (1856-1946) ziyarete gidermiş.Ekmeğin karne ile satıldığı,fakirliğin diz boyu olduğu bir zamanda ümmeti muhammed'in bu sefalet hali ne olacak diye Murtaza Hoca'ya sormuş.Murtaza aziz hazretleri ona:"Kardaşımın oğlu,yılını saatini bilemem amma dışarıdan Türkiye'ye kuvvetli bir ekonomik yardım gelecek o zaman insanlarımız zenginleşecek" deyince Şıh Hasan:Hocam hiç Gavur müslümana yardım eder mi? demiş.Bunun üzerine Murtaza Aziz ona şöyle demiş:"Kardaşımın oğlu.Ben Kırklardanım.Yardım kararının altında benim de imzam var".Gerçekten de 1950 li yıllarda Amerika 4 ülkeye yardım yapar.Bu ülkeler arasında Fransa,Yunanistan ve Türkiye'de mevcuttur.
1951 yılında ben 22 yaşında iken Konya Selimiye Camisinin  Mevlana Efendimizin türbesine  cephe olan  Doğu tarafının üst duvarında cami duvar taşları arasında bir karpuz fidesinin yeşerdiğini ve yumurtadan daha küçük karpuz meyvesinin aşağıya doğru sarktığının görülmesi üzerine insanlar onu görmek için akın akın gelmişler.Cemaat içinden biri,bundan  kaç sene evvel aynı yerde bir kabak fidesinin yeşerdiğini görmüştüm demiş.
O yıl Cenab-ı Hakk ,Konya ovasına verdiği bereket üzerine buğday mahsulü taşmış.Hatta Konyaya eğlenmek için gelen köylü dönüşte iki taksi kiralarmış birisinde kendi diğerinde ise şapkası seyahat etmekte imiş.

ANLAMAK,BİLMENİN ÜSTÜNDEDİR

 Anlama, bilmenin üzerinde ve ondan daha önemlidir.Nitekim:”Böylece bunu(bu fetvayı) Süleyman'a biz anlatmıştık.Biz onların her birine (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik”(Enbiya 21/79) buyrulmuştur.Süleyman (a.s) bu özel meselenin hakikatını ilim gücü sayesinde değil, anlama nurunun aydınlığı sayesinde bulmuş olması da anlamanın ilimden derece bakımından önemli olduğunu göstermektedir.O, anlayabilme nurunun giysisiyle dilediğini aziz ve güçlü kılan “Aziz” , ilim elbisesini giydirmek suretiyle dilediğini hikmetiyle şereflendiren “Hakim” dir.

HAZRETİ PEYGAMBER’İN ÜMMİLİĞİ KONUSUNDA

Cenab-ı Peygamber (sav) ‘in ümmiliği konusundaki nükteler üç beyitte özetlenir:
O, ümmü’l-kitab olan Kur’an’ın feyziyle terbiye edildi.
Bu sebeple Allah ona ümmi lakabını verdi.
Kimsenin sahip olmadığı talim levhi, onun kucağındadır.
Tamamıyla levhi mahfuz'un sırlarından haber verir.
El yazısı okumadıysa  bunda ne zarar var?
İnsan ve cinlerin hepsi onun hattı/hükmü üzeredir

TESLİM OLANLAR

Evliyaullah’ın büyükleri hadiselere kendilerine teslim edenler olup,HakTeala’nın kendi nefisleriyle ve vücutlarıyla alakalı bildirdiklerine hiç müdahele etmezler.İtiraz etmeyi edebe muhalif bulurlar.
Prostad hastalığı ile alakalı olarak eskiler “Evliya hastalığı” derler.Seyyid Ali Baba Hazretleri 1980 yılında prostattan ameliyat olduktan sonra hiç ayağa kalkmadı. Bundan sonra 4 yıl 4 ay 4 gün ömür yaşamaya devam etti ancak,bahçe içerisine kurdurduğu ,naylon ile örtülü ,ısıtması olmayan ilkel bir  çadır içinde bir hayat sürdü.Daima yine oruçtu. Suyu saf olarak yine içmiyordu. Bulunduğu yer belli olduğundan merkezleşmişti.Ziyaretine gelenler ziyade idi.Bu şekilde ümmeti Muhammed’e merhametten dolayı ziyaretine izin verirdi. Artık başkaca bir doktora gitme ihtiyacı olmaksızın ,”Ya taburcu, yahut Kaburcu”tabirini kullanarak  oturur vaziyette emaneti teslim etti.
Necib Sultan ağır prostad operasyonu geçirdi.  ….. şehrindeki meşhur bir hastane zinciri şubesinde bir Prof. Ameliyatını  yaptı.Hastahane , operasyon için başarılı   kendisi “Doktorla işim bitmedi,daha işim var” diyordu.muhtemel taburcu olacağı gün,tekrar tıkanma olunca apar topar ikince kez ameliyata alındı ve mesane içinde unutulan 2,5 cm den büyük bir parçanın varlığı tespit edilerek parça dışarıya alındı.Allah’dan,hastanın başında bulunan manevi evlatları “uyanık” çocuklardı.Doktor sonucu mahcubiyet içinde anlatırken durum halinden belli oluyordu.Necib Sultan bilmesine rağmen niçin söylemiyordu.Doktor,BİN’den fazla ameliyat yaptığını ifade ederken, bu son hadise, zihninde hastayı da hatırlayacak şekilde yer etmişti. Sultanım bilmekteydi ki,Doktorun bu yöndeki olası bir eksiklik yahut ihmali neticesi bir başka ümmeti Muhammed acı çekmesin diye kendisi,vücudundaki acıya tahammül edip yaşayarak doktorada bir şey öğretmişti.Ziyaretçilerinin renkliliği ve çeşitliliği karşısında kendisini hayret etmiş 90 yaşındaki bu hastasının farkındalığını hissederek “acaba bu hasta Şeyh mi?,bir Bektaşi Dedesi mi?  Diye hayretini dile getirmişti.Belki “Doktor’un da Doktor’a ihtiyacı olacağını “belkide hissedip içinde bir alev uyanacaktı. Ellerine sağlık.İnsanlık için ve biz evlatları için yaşayan Necib Sultan’ı mın İmtihanı  inşallah bitmiştir.
Efendimiz Sav’e “Ümmi Peygamber” denmiştir.Kuran okuyup bildiği halde yazmaması,Peygamberimiz (sav) için en büyük mucizedir.Çünkü o, katiplere yazı yazmayı, sanatkarlara sanatlarını öğretmekte idi.Dünya ve ahirete ait her kemali ehlinden daha iyi biliyordu.
Cuma suresi 2 ayet:””Çünkü ümmilere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderen O’ dur…”

13 Ekim 2017 Cuma

YUNUS EMRE (SELAM OLSUN)




Biz dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun

Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun

     Ecel Büke belimizi söyletmeye dilimizi

     Hasta iken halimizi soranlara selam olsun

Tenim ortaya açıla yakasız gömlek biçile

Bizi bir arı veçhile yuyanlara selam olsun

     Azrail alır canımız kurur damarda kanımız

     Yayacağız kefenimiz saranlara selam olsun

Gider olduk dostumuza eremedik kastımıza

Namaz için üstümüze duranlara selam olsun

     Sözdür söylenir araya kimse değmez bu yaraya

     İtip bizi makbereye koyanlara selam olsun

Bunda hep gelenler gider herkes gelmez yola gider

Bizim halimizden haber soranlara selam olsun 

     Aşık odur Hakkı seve Hak derdine kıla deva

     Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun

Miskin Yunus söyler sözü kan yaşıyla doldu gözü

Bilmeyen ne bilsin bizi bilenlere selam olsun


MİRAC'DA ALLAH TEALA EFENDİMİZ (SAV)'E NE VAHYETMİŞTİR?

Necm suresinin 53/10 "Allah'ın vahyettiği şeyi..."buyruğu ile gizli olan vahyin sırrını Arş'dan arza kadar bütün mahlukatın idraklerinden gizli tutmuştur.Çünkü  Allah ayeti kerimesinde habibine neler  vahyettiğini bildirmemiştir.Muhib ile mahbubu'un aralarında başkasının bilmesini istemedikleri hususlar vardır.Ezel sırlıar ve acib haberleri ancak Efendimiz muhafaza edebilirdi.Diğer insanlar bu sırların ağırlığından toptan ölürlerdi.Efendimizin buna dayanabilmesi ,Allah Tealanın Rabbani, melekuti ve lahuti kudret elbisesiyle giydirilmiş olmasıyla mümkündür.Diğer mahlukat dayanamaz.

CENAB-I HAKK'IN ŞİKAYETİ

Rivayet edildiğine göre Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur."Allah Teala miraç gecesinde ümmetimle ilgili  şu şikayetlerde bulundu.Allah şöyle buyurdu:
1. Ben onlara ertesi günün ameliyle mükellef kılmadım, ama onlar benden yarının rızkını talep etmektedirler.
2. Ben onların rızıklarını başkalarına vermediğim halde  onlar amellerini başkaları için yapıyorlar.
3. Onlar benim rızkımdan yedikleri halde Benden başkasına teşekkürde bulunup insanlarla sulh yaptıkları halde Bana ihanette bulunuyorlar.,
4. İzzet bana ait olduğu halde , Ben el-Muiz iken onlar izzeti Ben'den başkasından talep ediyorlar.
5. Ben cehennemi kafirler için yarattığım halde ümmetin kendisini onun içine atmak için çaba sarfediyorlar.
Sen ümmetine de ki:Siz bir kimseyi onun size olan ihsanından dolayı seveceksiniz,Benim size olan büyük nimetlerin dolayısıyla bu sevgiye en layık olarak Ben'i görünüz.Yine siz yer ve gökte bulunan birinden korku içinde iseniz Kemal-i kudretim  sebebiyle bu korkuya da yine Ben en layığım.Şayet siz bir kimseden bir şey temennisinde bulunursanız bunu yine Ben'den isteyin..Çünkü Ben kullarımın bir şey istemesini severim.Yine siz bir kimseye olan cefanız sebebiyle haya duyacaksanız Ben'den duyun.Buna en layık olan Benim.Zira cefa sizden vefa da ancak Ben'dendir.Eğer bir kimseyi mallarınız ve canlarınıza tercih edecekseniz buna en layık Ben'im.Çünkü Ben sizin Mabud'unuzum.Siz bir kimsenin verdiği sözünde sadık kalmasını istiyorsanız buna en layık olan Ben'im Zira Ben, es-Sadık'ım"

HAREMİ ŞERİFİN YEDİ MİNARESİ-MESCİD-İ NEBEVİNİN BEŞ MİNARESİ

Fena'nın mertebeleri , sonu "el-Kayyum ve el-Kahhar" la biten yedi isim mertebesinden müteşekkildir.Buna işaret etmesi için Mekke'deki Harem-i Şerifin minareleri yedi aded yapılmıştır.,Zira baka sırrı ancak Nebi (sav) in Harem-i Şerifinde tezahür eder.Bu nedenle sonları "el-Ahad" ve "es- Samed" le biten on iki isimden son beşine işaret edilen baka mertebelerinin sayısı dolayısıyla Mescid-i Nebevi'nin minareleri beş adet yapılmıştır .

MİSAL ALEMİ

İNSANÜL UYUN İSİMLİ KİTAPTA DENİLMİŞTİR Kİ:MİSAL ALEMİ, CESET ALEMİ İLE RUHLAR ALEMİNİN ORTASINDAKİ BİR ALEM OLUP BU ALEM CESETLER ALEMİNDEN DAHA GÜZEL VE RUHLAR ALEMİNDEN DAHA AÇIKTIR.RUHLAR BEDENE BÜRÜNÜP MİSAL ALEMİNDE DEĞİŞİK SURETLERDE ORTAYA ÇIKABİLİR".

MELEĞİN BİR İNSAN SURETİNDE GÖRÜNMESİ MESELESİ

Bilindiği gibi Hz.Cebrail (a.s),sahabeden Hz.Dıhye kılığında gelirdi.Bunu sadece Efendimiz (sav) bilirdi.Hatta bir seferinde küçük çocuk olan Hz.Hüseyin efendimizin  odaya girerek sanki tanışıklıkları varmış gibi Dıhye kılığındaki Hz.Cebrail'in kucağına gitmesi,onunla oyunsal duruma girmesi üzerine Efendimiz taaccüb eden Hz.Cebrail'e Seni Dıhye zannetti"buyurmuştur.Melefe aid olan bedenin farklı olması da caizdir.Allah Teala meleğin ruhuna kendisiyle başka bir beden üzerinde tasarruf etme kudretini sağlayacak bir kuvveti verip bu kuvvetle o meleğin alışık olduğu bedende tasarruf etmesi mümkündür.Bunun yanı sıra alışık olmadığı bir bedende de aynı anda tasarruf kudretini sağlaması mümkündür.Nitekim abdallar da böyledir.Çünkü onlar başka bir yere seyahat etmelerine rağmen oturdukları yerde benzeri bir şahıs oturmaktadır.
Bu zatı arifler:"Evliyanın kerametleri çeşit çeşittir.Kerametlerden biri , çeşit çeşit bedenlerinin bulunuşudur.Bu alem ,sufiyyenin "alem-i misal dediği bir alemdir"derler.
Suretin değişmesi  Allah Teala'nın ruha "ol" diye hitap etmesi ve ruhun dilediği çeşitli bedenlere bürünebilmesi kabiliyetine muktedir kılınmsı şeklindedir.Dünyada evliyaullah'ın harikulade olarak böyle şeyler gerçekleştirmesi mümkündür.Ahiretteki suret değişikliğine gelince , cennetliklerin gelişmeye açık olan bedenleri zaten buna imkan vermektedir.Bu nedenle, bir kişi , ruhun bütün uzuvlarını değiştirebildiği gibi tek başına çeşitli bedenleri de düzenleyebilir.
Fütühutıl Mekkiyyede şu hüküm yer almaktadır:"Cennet ehlinin bedenleri ruhları içinde dürülmüştür.Dünyadakinin tam tersine ruhlar , bedenlerin bir nevi zarfları(kabları)gibidir.Bu nedenle ahiret yurdunda ortaya çıkma  ve hükmetme ruha aid olmayıp bedene aiddir.Binanaleyh bu gün nasıl dünyada melekler ve ruhlar alemindekiler suret değiştirebiliyorlarsa ahirette de bedenler diledikleri şekle dönüşebileceklerdir.
Hz.Dıhye,Bedir savaşından sonra Müslüman olmuştur.Hz.Cebrail,müslüman olduktan sonra Dıhye kılığında gelmiştir.Dıhyetül Kelbi,zamanının en güzel yüzlü kişisi idi.

12 Ekim 2017 Perşembe

Hak yolunun yolcuları

Dünya yalan deyip geçer
Hak yolunun yolcuları
Yanar daim aşkla döner
Hak yolunun yolcuları

Gözü yaşlı, bağrı yanık
Gaflet tutmaz O'nu anlık
Olur daim Hakka tanık
Hak yolunun yolcuları

O kulların havas'ıdır
Cennet onun meyvasıdır
Hakka vuslat duasıdır
Hak yolunun yolcuları

Herkesleri Hızır bilir
Hep gönlünü Hakka verir
Yar elinden tutuverir
Hak yolunun yolcuları

Yüzü daim güller açar
Etrafına nurlar saçar
Hakka ramdır, değil naçar
Hak yolunun yolcuları

Şifa olur her nefesi
Huzur verir onun sesi
Zira bilmez asla ye'si
Hak yolunun yolcuları

Gel bizde varalım O'na
Dayanalım hem koluna
Kurban olur Hak yoluna
Hak yolunun yolcuları
                  08.10.2017