31 Ekim 2020 Cumartesi

KALDIRMAK MÜMKÜN MÜ?

Necib Sultanım anlatmıştı. Hasan Hüda hazretlerinin huzurunda otururken Hacı Bekir amcanın kalbinden ne geçmiş ki Hasan Efendi onun yüzüne bakarak "Kaldırabilecek misin?" dedi.Biz bir şey anlamadık. Bir müddet sonra hazret "Düşün de cevap ver" dedi. Bu hadiseden sonra hacı Bekir Uzun'a sordum: Hayırdır ne oldu. Hacı Bekir amca anlattı: Mübareğin huzurunda iken içimden geçti ki "Bunlar Allah'ın mübarek kulları.Bana bir yetki verseler de ben hastalara okusam da şifa bulsalar" Bu duygular geçince mübarek "kaldırabilecek misin" dedi, anlayamadım. Necib Sultanım buyurdu ki:Hacı Bekir! Ben izah edeyim. Hak Teala sana böyle bir hal bahşetti. Okuduğun kimselerden para almamaya niyet ettin. Ancak şu kadar sayıda kişiye okuduğun vakit bir kurban kesmen lazım" deyince Hacı Bekin amca:Efendim.benim o kadar kurban kesecek imkanım yok" der. Necib Sultanım buyurmuştur ki: insanların hastalığına şifa niyetiyle bu tür okuma yapan kimseler eğer belirli sayıda kurban kesip muhtaçlara dağıtmaz ise bir çok hastalığa duçar olurlar amma hastalığın kaynağını bilmezler.Bu nedenle Hasan Efendi hazretleri "Kaldırabilir misin?" buyurdu. NECİB SULTANIM YİNE SÖZÜNE DEVAM etti: Gaziantepli Bilal Baba hazretlerine bağlı olan Ahmet Can, hastalara okumaya başlayınca,hanımın akrabası olmakla dedim ki:Her okumada bari bir horoz kes(kan akıt)demiştim. Pek aldırış etmemiş.bir gün düz yolda giderken yüz üstü yere kapaklanıp eli yüzü yırtılınca aklına bu nasihatim gelmiş ve hemen bir kan akıtmıştı.

HACI VEYİSZADE MUSTAFA EFENDİ

Atatürk'ün Diyanet işleri başkanlığı teklif ettiği ama mübareğin kabul etmediği bir vakıadır. Necib Sultanım bu zata 19 yaşında mülaki olduğunu ifade ile Konya'nın zengin müslümanlarının zekat ve sadakaları konusundaki önemsememe hali için onlara "Müslümanlar kendimizi mi aldatıyoruz yoksa Allah'ı mı "derken, Allah aldatılamayacağına göre müslümanların kendilerini aldattıklarını ifade etmekte idi.kullandığı üslup kişilerin tefekkürle düşünmelerini, ima idi. Necib Sultanım buyurur ki bugün için beş şeyi(Namaz,oruç,hac,zekat,kelime-i şehadet) yapabilirsek ne mutlu. İslam'ın diğer ahkamlarının yaşanmasının oldukça zor olduğunu ifade ile Ekonomik v.s her türlü yönden zor günlerin geleceğini ifade buyurdu.

RESULULLAH'IN HOŞLANMADIĞI ŞEYLERDEN

 "Ashabımın aleyhimde konuştuklarını bana duyurmayın; zira gönül hoşluğu içinde aranızda bulunmak isterim"buyurmuştur.

RESULULLAH'IN YEMEK ADABI

Yemek yerken namazda oturduğu gibi otururdu. Sıcak yemekte bereket olmaz, Hak Teala bize ateş yedirmez, yemeği soğutunuz" buyurdu. Daima önünden yerdi. Arpa unundan pişen ekmeği yerdi. Salatalığı, taze hurma ve tuz ile yerdi. Bazen üzümü, salkımı ağzına götürerek yediği de olurdu. Ekseriya yemeği su ile hurma idi. Hurma ile sütü bir arada yer "En iyi yemeklerdir" derdi.En çok sevdiği et yemeği idi. Tirid yemeğini kabak ile yerdi. Kabak kalbi takviye eder buyurmuştur. Kendisi avlanmaz ama avlanan kuş etini yerdi. Sirkeye doğranmış ekmeği, Acve hurmasını  severdi."Bu hurma cennet meyvelerindendir. Zehir ve sihire karşı şifadır" buyurdu. Koyunun yedi azasını yemezdi: Zekerini, torba ve içindeki husyeleri, sidik kabını, öd kabını, et ile deri arasında biten bezeleri, ferci ve kanı. Soğan, sarımsak ve pırasa yemezdi. Suyu üç kerede içer Besmele ile başlar Hamdele ile bitirirdi. Suyu akıtarak değil, sorarak içerdi. 
Yemek esnasında sağ tarafına yaşlıları oturtur, küçük olanları sol tarafına oturtur idi. Yemekler dağıtılırken önce ihtiyarlara verilirdi. Su dağıtılırken önce çocuklara verilirdi. Bu nedenle sofra büyüğün, su küçüğün denilmiştir.

RESULULLAH'IN KONUŞMA TARZI

Efendimiz insanların en fasihi ve en tatlı sözlüsüdür. Cennet halkı Efendimizin şive ve lehçesi ile konuşacaktır. Fazla konuşmaz, az ve şümullü konuşurdu. Sözleri arasında duraklar, fasıla verir ve dinleyenler konuştuğunu ezberleyebilirlerdi. Açık sözlü idi. Ekseriye sükut ederdi. Kötü konuşmazdı.İster hiddetli ister hiddetsiz, her halinde hakkı söylerdi. Güzel konuşmayanlara iltifat etmezdi. Konuşulması zaruri olan bazı şeylere kinaye yolu ile işaret ederdi. Sahabenin yüzüne en çok gülümseyen bir insandı.

GÜZEL AHLAK FARZ/KÖTÜ AHLAK HARAMDIR

 Başlık haramları artırmak yahut farkları çoğaltmak değildir. İnsanımız farz olarak beş vecibeyi(namaz,oruç,hac,zekat,şehadet kelimesi) bilmekteler diğer hususları bu derecede tutmamaktadır.Halbuki İslam güzel ahlaktır. Tayy kabilesinin esirleri Allah Resulü'ne arz edildiği vakit içlerinden genç bir kız Efendimiz'e(SAV):
-"Ey Muhammed, ben kabilenin reisi olan Hatem-i Tai'nin kızı Sufane'yim. Babam hakkı sever,eli altında bulunanlara iyi muamele eder, esirleri serbest bırakır,açları doyurur, ekmek yedirir, selam verir, ihtiyaç için geleni boş çevirmez, cömertlik ve sehavetiyle meşhur bir zattır. Benim rezil ve sefil olmamı istemezsen, beni serbest bırak gideyim, dedi. Efendimiz(SAV):
"Ey cariye! Bu dediklerin doğrudan müminlerin vasfıdır. Eğer baban Müslüman olsaydı, ona rahmetle dua ederdik. Bu kızı serbest bırakın  çünkü bunun babası ahlaki faziletleri sever. Allah Teala da güzel ahlakı sever" buyurdu.
İNSANLARLA GÜZEL GEÇİNMEK, ONLARA İYİ MUAMELEDE BULUNMAK. ALÇAK GÖNÜLLÜ OLMAK..YEMEK YEDİRMEK. SELAM VERMEK. KÖTÜ ADAM DA OLSA MÜSLÜMAN BİR HASTAYI ZİYARET ETMEK. MÜSLÜMANIN CENAZESİNİ TEŞYİ. MÜSLİM GAYRİ MÜSLİM KOMŞULARLA İYİ GEÇİNMEK. YAŞLI İNSANLARA SAYGI GÖSTERMEK. DAVETE İCABET. DAVET SAHİBİNE DUA ETMEK..BAĞIŞLAMAK. ARABULMAK. CÖMERTLİK..KEREM VE SEMAHAT. SELAM VERMEĞE ÖNCE BAŞLAMAK. HİDDETİNİ YENMEK. İNİSANLARIN KUSURLARINI BAĞIŞLAMAK. İSLAMIN HARAMLARINDAN KAÇINMAK .GIYBET-YALAN-CİMRİLİK-EZİYET-HİLE-HİYANET-SÖZ TAŞIMAK-ARABOZMAK-AKRABA İLE ALAKAYI KESMEK-KÖTÜ AHLAK-KİBİR-DİL UZATMAK-FAZLA ÖVMEK-KUSUR ARAŞTIRMAK-KİN-HASED-AZGINLIK-DÜŞMANLIK -ZULM gibi kötü ahlaktan sakınmak gereklidir.

EFENDİMİZİN SAHİP OLDUĞU EŞYA VE HAYVANLARIN İSİMLERİ

Süslü bir kılıcı vardı. Sapı gümüştü. Gümüşten halkası da vardı. Adına Zülfikar deniyordu. "Züssedad" adında bir ok atılan yayı vardı."Zül-Cümu" adında bir ok kabı vardı."Zatül Füdul" adında bir silahı vardı.Bakırla kaplamalı idi."Neb'a " denilen kısa bir mızrafı ve "Zeker" adında bir kalkanı vardı."Murtecez" denilen kırmızıya çalan bir atı vardı."Sekb" denilen koyu siyah bir atı vardı."Rac" denilen bir eğeri vardı."Düldül" denilen şeyba bir katırı, "Kusva" denilen bir devesi vardı."Ya'fur" adında bir merkebi vardı."Küz" denilen bir döşeği (ya da yastığı) vardı.(Nemr) denilen ucu demirli bir bastonu vardı."Sadr" adında bir ibriği vardı."Mudalle" adında bir aynası ve "Cami" adında bir masası vardı."Memşuk" adında bir değneği mevcuttu.

GÜNAHKAR OLAN MÜSLÜMANLAR

 BİR MÜSLÜMAN ON KAFİRDEN KAÇARSA GÜNAHKARDIR. YİNE BİR MÜSLÜMAN YÜZ KAFİRDEN KAÇARSA GÜNAHKARDIR. YİNE BİR MÜSLÜMAN BİN KAFİRDEN KAÇARSA GÜNAHKARDIR. YİNE BİR MÜSLÜMAN YÜZ BİN KAFİRDEN KAÇARSA GÜNAHKARDIR. BUNLARIN HER BİRİ DERECESİNE GÖREDİR. YÜZ BİN KAFİRDEN KAÇARSA GÜNAHKAR OLUR DENİLEN İLAHİ TECELLİYE MÜSTAĞRAK OLAN KİŞİDİR. UHUD, HUNEYN GAZVESİNDE SAHABE BOZULUP KAÇTIĞI VAKİT EFENDİMİZ (SAV) TEK BAŞINA KARŞI DURMUŞ VE SAVAŞMIŞTIR.

İNSANLARIN FESADA GİTTİĞİ ZAMAN

Efendimiz (sav)'in bir hadis-i vardır:"İZA NETAKAL HADİD, EFSEDEL HALK):Demir konuştuğu vakit , insanların fesada gittiği zamandır" Bu teknoloji ile alakalıdır.Radyo, telsiz, telefon, video, televizyon, internet hepsi madenlerin(demir, gümüş, altın, kurşun, kalay v.s) teknoloji ile insanların haberleşmelerine vasıta olmasıdır. Bir başka hadis-i şerif de de:"Demir yürüdüğü zaman, Nas'ın fesada gittiği zamandır" hadisi şerifi mevcud olup bu hadisten kara, hava, deniz vasıtalarının ve silahlarının varlığı anlaşılmaktadır. Bu hadisi İbni Arabi hazretleri: Demirin demir üstünde yürümesi" diye yorumlamıştır. İlk bakışta trenyolu vasıtası olarak algılansa da karayolu vasıtaları da buna dahildir. Tüm bu teknolojilerin açığa çıkması 19.ncu yüzyıl da başlayıp devam etmektedir."Ahir zamanda havadan yağandan, yüksek binada oturamazlar, çukurların kazıp içine otururlar " hadisinden bugünkü uçakların  varlığını ve uçakların bombalamasını , insanların bunlardan kurtulmak için yeraltı sığınaklarını anlamak gerekir.

CANINDAN VAZGEÇMEK

 En yüksek bir duygudur.Harp cephesinde sık görülür.Aşıklarda ise bu daim mevcuttur.Özünde Hak Teala'ya kavuşmak için bu dünyaya ait en değerli varlık olan cesedini feda etmektir.En sevgili uğruna kişinin sahip olduğu maddiyatı(cesedi) feda etmesidir.Tasavvufda bu işin en zirve örnekleri yaşanmıştır.Hallac,Nesimi,Muhyiddin ibni Arabi hazretleri buuğurda canlarını feda etmişlerdir.Dünya diktatörlerinin en korktuğu haldir.Mirac esnasında Efendimiz (sav)'e rehberlik eden Hz.Cibril, bir yere gelince durmuş ve benim sınırım buraya kadar demiştir.Buradan öte bir adım atsam "yanarım" deyince Alemlerin Efendisi "Yanar isem ben yanayım" deyip ileri geçmiştir.Bunu yaptıran aşkdır.Hz.Cibril melaike olup melaike'de aşk yokdur.Vazife adamlarıdır.Aşk olmadığı için can feda edememiştir denilebilir.Allah'ü a'lem. 

30 Ekim 2020 Cuma

MÜŞAVERE(İSTİŞARE)

 İstişare en az yedi kişi ile olur. Yedi kişi bulunmazsa dört kişi ile iki defa yapılır. Dört kişi bulamazsanız, iki kişi ile yedi defa yapmak gerekir.

ALLAH BİLDİRİRSE PEYGAMBER BİLİR

ALLAH (c.c) bildirirse peygamberler bildirir.Efendimiz (sav)'in devesi kaybolmuştu. Sahabe aradı ise bulamadılar. Münafıklar:"Peygamberim, evveli ahiri, zahiri, batını, gelmişi, geçmişi Allah, bana bildiriyor diyordu. Şimdi devesinin nerede olduğunu neden bilmiyor? deyince münafıkların bu konuşmasını Hz. Cibril haber verdi. Efendimiz münafıkların yanına geldi:"Siz, benim hakkımda ne konuşuyordunuz? deyince, Münafıklar inkar edip "Hiçbir şey konuşmuyorduk" dediler.Efendimiz (sav):"Ben Allah'ın birliğine yemin ederim ki Peygamberler ve Evliya gaipden bir şey bilmezler. Ancak Allah (cc) bildirdiği zaman bilirler. Ben devemin nerede olduğunu bilmiyorum. Sizin benim aleyhime konuştuğunuzu Allah bana bildirdi. (Biraz sonra) Şimdi deveyi de bildirdi. Deve şu dağın arkasında, ağaçtan dal kopartayım derken yuları budağa geçmiş. Kendini kurtarıp gelemiyor. Gidin beraber getirin. Gittiler aynı söylenilen gibi buldular ve getirdiler. 

29 Ekim 2020 Perşembe

TEK'E ULAŞMAK

Tasavvufta derler çatal değnek yere batmaz. Bu insanın gönlünde farklı sevgilerin olmasından kinayedir. hikaye anlatırlar: Padişahın biri hastalanmış ve başında iki tane gayet bilgili doktoru mevcut. Ancak padişahın durumu her geçen gün geriye gitmekte. Çünkü birisinin söylediğini öteki bozuyordu. Padişahın zeki bir veziri vardı. Bir şeyi vesile edip o iki tabibi birbirinden ayırdı.Tedavi edeni teke indirdi ve Padişah iyileşti. İyileştikten sonra vezir olup biteni anlattı. Meslektaşlık ve aynı işi yapmanın getirdiği olumsuzluklardan bahsetti. Padişah sordu: Bu fikri nereden aldın? deyince, Vezir :Allah'ın Kur'an'da bize söyledikleri aklıma geldi. Farzımuhal birden fazla yaratıcı olsa idi her an durum farklı olurdu. Güneş rezil olurdu, dünyanın düzeni bozulurdu. Tasavvufta da süluk edilen tarikatta tek kişinin muhabbeti gönülde olmalı ki inanç yere sağlam bassın.

DEVLET BAŞKANINA PUSULA/MEKTUP VERMEK

Meramını anlatacak bir mercii bulamayan vatandaş, seçim meydanlarında, seçim gezilerinde hemen iktidarda olan partinin başkanına ihtiyaçlarıyla alakalı olarak bir pusula uzatır. Mektup verir. Hiçbir batı ülkesinde bu duruma rastlanmaz. 1930 yılları izleyin halk Mustafa Kemal'e mektup ve pusula vermektedir. Bu neden böyledir:Halk, idarecisine ulaşamazsa, problemlerine idareciler bir çözüm üretmezler ise bürokrasiye inanmayan halk zirvedeki lidere ulaşarak çözüm aramaktadır. Diyeceksiniz bu tür davranış problemi çözmek için bir çare mi? Değil. Ama insanımız hala saf, hala umutlu.

HAFIZ ŞİRAZİ

Usanarak mahallenden ayrılanın İşi yolunda gitmez mahcub olur sonunda Allah muhafazasının uğurladığı kervan, ihtişamla konaklar, gider celalle Salik hidayet nuruyla ulaşır dosta Delaletle giderse varmaz bir yere Ahir ömründe şarap ve sevgiliden muradını al Yazık olur baştan başa boşa giden vakitlere Ey kaybolan kalbin rehberi , Allah için bir yardım et Garip yolu bulamazsa, gidebilir rehberle Takva ve sarhoşluğun hükmü senin mühründedir Sonunda hangi halde gideceğini bilemez kimse Hafız, hikmet çeşmesinden bir kadeh ele geçir Belki cehalet yazısı gider kalp levhandan böyle

UĞUR IŞILAK

Ak partinin seçimlerde şarkı olarak kullandığı dombra şarkısının yazarı Ak parti eski İstanbul milletvekili Uğur Işılak'ın öz eleştiri şarkısı manidar. Şarkının sözleri: 

Yürekte yara yok, sözlerde tesir 

Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı

En derin mânâlar maddeye esir 

Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı 

*** Belki delirmedik ama kudurduk

 Nefsimize göre bir dünya kurduk 

Zevkin de keyfin de dibine vurduk 

Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı

 *** İliklere kadar girdi siyaset

Fikir müflis, vizyonumuz hamaset

Ön yargının adı oldu feraset

Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı

 *** Ufuk olmayınca dünden dem vurduk

 Yarını olmayan günden dem vurduk

 Biraz sıkışınca dinden dem vurduk

 Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı

 *** Düzenbaz diriler düşünce gözden

 Ölülerden medet umduk bu yüzden

Âlâ düşman mı var ki bize bizden

Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı

 *** Bozacının şahididir şıracı

Nereye el atsan durum çok acı

İbadetler bile reklam aracı

Tükettik her şeyi neyimiz kaldı

*** Mülkün kölesiyiz, makamın kulu

 Kaydı şirazemiz, şaşırdık yolu

Müzeye kaldırdık sağ ile solu

Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı

 *** Dünyayı verseler yine yetmiyor

Tamahkâr olunca istek bitmiyor

Hiçbir şey kimseyi tatmin etmiyor

Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı 

***Ömründe bir kalbe dokunmayanlar

İnsandan, insaftan, halden ne anlar

Masal olup gitti güzel zamanlar

Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı

*** İşiten sağırlar, gören körleriz

İş lafa gelince esip gürleriz

Fırsatı bulunca her haltı yeriz

Tükettik her şeyi neyimiz kaldı

*** Mefhumu öldürdük, ruhumuz yasta

Kibrimiz dorukta, kalbimiz hasta

Vefadan eser yok, sabır iflasta

Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı

AYNUL KUZAT HEMEDANİ

Bu zat Miladi 11 yüzyıl mutasavvıflarındandır. Tekfir ithamıyla idam edilmiştir. Ömrü ilim tahsili ile geçti kitaplara ömür harcadı,  ancak maksuda ulaşamadı. Aşk yolunda gönül sahibi olamadı, gönül cevherini elde edemedi. Ansızın ikbalinin ışığı parladı ve Ahmed Gazali'ye doğru yol buldu. Vefa ipini Gazali'ye bağladı ve bu ipin ucu eline geçti. Onun sohbetinde yirmi gün bulundu ve ömür boyu mutlu olarak yaşadı. Gazali yüzünden, gören bir nazar kazandı, onun yanında bulunmaktan aydın bir gönül elde etti. Ruhunun kuşu kafesten kanatlandı, gönlünün nuru gözünde belirdi. Hiçbir şey görmedi , ancak onda(her şeyde) masivanın gölgesinde Allah'ın nurunu gördü. Kevn ile mekanı Allah ile dolu buldu. Her iki dünyayı birlikte dolu buldu. (Her türlü bilgide kılı kırk yararak derinleşen ve çalışıp didindiği halde Ahmed Gazalinin sohbetine koşmadıkça bu işte ipin ucunu bulamayan Aynul Kuzat Hemadani'nin hikayesidir)

RESULULLAH'I ÇAĞIRIŞ

MOLLA CAMİ HAZRETLERİ YAŞADIĞI 1200'LÜ YILLARDA RESULULLAH EFENDİMİZİ ÇAĞIRMIŞTIR. "Uykun yedi yüzü sekiz yüzü geçti. Kalk artık, çünkü sınırı aştı. Yemen kumaşından çıkar;avucunu kefen örtüsünden çıkar. Mis kokulu saçlarını tara. Alemi gören nergis misali gözlerine sürme çek. Servi boyuna naz elbisesini giydir. Kırmızı Tıraz elbisesini giy. Celadet papucunu ayağına giyip odanın kapısından salınarak çık. Mihrap çatısını, aşağılık kimselerden arındır. Mihrabın başını övünçten keyvan yıldızına ulaştır. Mimberi değersiz kişilerden temizle. Şerefli adımınla onun değerini yükselt. Millet ve din hutbesini başından al.Yakin sırlarının keşfini baştan al. Sıddik'in yüzündeki perdeyi aç.Her zındığın perdesini ise yırtıp parçala. Ömer'in eliyle adalet dönemini her küstahın tepesine vur. Osman'ın hayasından ter saç.Vefanın dönüşüne yağmur yağdır. Allah'ın arslanının pençesini güçlendir.İki üç tilkinin derisini yüz. Zalimleri bir işle meşgul et, üzerlerine su dök ki tozları çöksün. Mülk tacını alçakların başından al. Devletin tahtini acizlerden kurtar. Eğri kalemlilerin bileğini düzelt,bununla doğru kaideye işlerlik kazandır. Yolsuzların üzerine korku ordusunu gönder. Her ülkeye bir kılavuz gönder. Beka ülkesinden bu yokluk şehrine dönmek istemiyorsan Vefa çağı olan dönemi yenile. Kendi çağının velisi olan Mehdi'yi ver. Onun sancağını Bahta haremine dik. Onun kahır kılıcını, düşmanların başına vur. İsa'nın döşeğini yüce gökten bayındır yeryüzünün zulüm ülkesine yay. Deccal tabiatlı kimselerin yükünü berkebe yükleyip yokluk çölüne koyver. Asiler senin avarelerindir. Umut elleri senin eteğindedir. Özellikle senin en değersiz kölen Cami'nin ağlayan gözü, senin şeker gülüşündedir. Onun itaatten bir kazancı yoktur. Ona şefkat için dudağını kıpırdat. Olur ki akçesini bu korku vatanından, şeytanın yol kesiciliğinden zarar görmeden geçir"

ŞAHSİ VERİLERİN korunması

Bu kavram altında yapılmak istenen ve yapılan , kamuoyunun yolsuzluklardan haberi olmasın düşüncesidir. Siyasi iktidar bilhassa akçeli işlerde bu tip araştırmalardan, soru önergelerinden rahatsızlık duymaktadır. Gerek şehir hastahaneleri, yahut yap işlet devret türü yatırımlar, yahut en son haliyle kazan-kazan mizansenine konu olan Katar ilişkileri su yüzüne çıkartılmamaktadır. Şeffaf olmayan bir idare batar. Efendimiz (sav)bile bir akşam vakti evinin önünde bir kadınla konuşurken yoldan geçen iki kişiye arkadan seslenmiş ve bu kadın filandır demiştir. Ki maksadı suizan beslenmesin. Toplumumuzun tabanı suizan içindedir. Buna kimsenin hakkı yoktur.

İSLAM ÜLKESİ DİYEBİLECEĞİMİZ BİR ÜLKE BUGÜN VAR MIDIR?

Bu tabirden halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkeler kastedilmemiştir.Çünkü halkının çoğunluğunun Müslüman olduğu ülkeler de yöneticiler ile halk arasında farklılık vardır. Halk yönetmemektedir. Yöneticiler ise krallık ve benzeridir. Parti olanları var ise , parti de monarşiye dönüşmüştür. İsrail 2006-2007 yıllarında Lübnan'ı bombaladığında adı o zamanlar ne ise "İslam işbirliği teşkilatı ",v.s toplanamamıştır. O tarihten bu yana da bu isimleri oluşturanlar, Suud'un maddi desteğiyle ayakta olduklarından asla İsrail, Amerika v.s karşı ortak bir karar almamışlardır. Bu gün İsrail ile ikili anlaşmalar yaparak bu ağ genişlemiş ortada İsrail'e karşı tavır koyacak kimse kalmamıştır.Türkiye ise, iki ticaretin tam gaz ilerlediği bir dönemde bu ciddi meseleler(!)hep sessiz geçiştirilmiştir.

HAZRETİ ÖMER EFENDİMİZİN FİKRİNE UYGUN NAZIL OLAN AYETLER

Efendimiz (sav) Hz.Ömer efendimiz için "Benden sonra peygamberlik devam etse idi Ömer olurdu" şeklinde bir hadisi mevcuttur.Bazı hadiselerde Hz.Ömer efendimizin görüşü ne uygun şekilde Hak teala ayetler indirmiştir.Bunlar arasında şu hadiseler zikredilir: 1-Hz.Aişe annemize iftira atılması hadisesi dedikodu şeklinde yayıldığında Hz.Ömer efendimiz buna şiddetli karşı çıkmıştır ve bu büyük iftiradır demiştir.Sonrasında ayet inip iftira ortaya çıkınca Hak Teala müslümanlara sitem etmiştir:"Onu işittiğiniz zaman , bunu söylemek bize layık olmaz, haşa bu, pek büyük iftiradır, demeli değil mi idiniz?"(Nur suresi ayet 16)."Siz neden Ömer gibi büyük bir iftiradır demediniz? Hz.Ömer'e sordular:Sen nereden bildin? Hz. Ömer (ra)"Allah'ın görmediği bir yer olmadığını, Allah'dan emirsiz bir şey olmayacağını, Allah'ın kendi sevgili peygamberinin namusunu koruyacağını düşündüm.Bu büyük bir bühtandır dedim. 2-Makamı İbrahim de namaz kılınması için Peygamberimize söyledi ve hakkında ayet indi(Bakara 125) 3-Hz.Ömer efendimiz,Peygamber (sav)'e müminlerin hanımlarının örtünmesi için söyledi ve ayet indi(Ey peygamber zevcelerine ve kızlarına ve müminlerin kadınlarına de ki:Üzerlerine feracelerini sıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın, en muvafık bir sebeptir. Ve Allah çok mağfiret edendir, çok merhametli olandır Ahzap 59) 4-Peygamberimizin hanımları,kıskançlık edip Efendimize eza edince Hz.Ömer,efendimizin hanımlarına kızdı ve tekdir etti. Bunun üzerine ayet indi(Tahrim ayet 5) 5-Münafıkların başkanı Abdullah İbni Ubey İbni Selül'ün cenaze namazına gitmesini engellemek istedi ve ayet indi(Tevbe 84) 6-Hz.Ömer efendimiz içkinin yasaklanmasını efendimizden istedi ve ayet indi(Maide suresi ayet 90) 7-Müminun Suresinin 12 ve 14. ayetlerine muvaffakiyetleri 8- İki hasmın arasında Peygamber Efendimizin hükmüne razı olmayıp Hz Ömer'e havale edilmesi üzerine hükmü beğenmeyen kimseyi Hz Ömer Efendimizin öldürmesi bunun ayetle tasdiki (Nisa suresi 65) 9-Yahudinin birinin, Cebrail(as)'a düşman olduklarını söylemesi üzerine Hz.Ömer'in "Her kim Allah'a, Meleklerine,Resullerine bu husus Cibril ve Mikail'e düşman ise Allah da o türlü kafirlere düşmandır demesi üzerine Bakara 98 ayeti inmiştir. 10-Yahudi bilginlerinden Kabul Ahbar:"Arz Melikinin, sema melikinin elinden, hali yamandır,demiş Hz. Ömer:"Meğer ki nefsi ile hesaplaşmış ola deyince Kabul Ahbar:"Allah'a yemin ederim ki Tevrat'ta da böyledir.Sen ona tabi olmuş oldun dedi ve Hz. Ömer secdeye kapandı. 11-Bedir esirleri konusunda Hz. Ömer efendimizin reyi kabul görmüştür.

PEYGAMBERİN/MÜSLÜMANLARIN İMTİHANI

Hak Teala müslümanlara bir imtihan yaşatır ve bu imtihan sebebiyle kuvvetli olanlarla zaif olanlar ayrışır.Bu nedenle inandık demekle iş bitmez. Bu imtihan kıyamete kadar devam edecektir.İmtihan örnekleri: 1-Hendek muharebesinde yiyecek yok. kafir askerleri etrafı çevirmiş.Ayet buyuruyor:"İşte orada müminler imtihana tabi tutulmuşlardı ve şiddetli sarsıntı ile sarsılmışlardı."(Ahzab ayet 11)Müslümanlıktan ayakları kayma derecesine gelmişti. 2-Hazreti Aişe validemize yapılan iftira, gerdanlık olayı. 3-Hudeybiye anlaşmasında anlaşmayı imzalayan kafir Suheyl'İN ANLAŞMAYI İMZALAYANLAR BÖLÜMÜNDE "ALLAH'IN RESULÜ" tabirini kabul etmeyip "Abdullah oğlu Muhammed" şeklinde yazılsın diye ısrarı ve efendimizin bunu kabul etmesi 4-Hz. Osman'ın elçi olarak Mekke''ye gönderilip "Osman şehid edildi " haberi gelince silahsız olan Efendimizin sahabelerden harp yapmak üzere biat istemesi(Çünkü sahabede de silah yoktu.Çünkü Beytullahı ziyaret maksadı ile yola çıkıldığından hiçbir silah alınmamıştı)Erkeklerden on kişi biat etmişti ve bunlar cennetle müjdelendiler.Kadınlardan dört kişi de bu biata katılmıştı. 5-Bir cihada giderken yola düşüp bir miktar yol aldıktan sonra üç yüz kişi bizim evimiz şehrin kenarında, çocuklarımız var korkarlar,gitmezsek olmaz deyip ordudan ayrılmaları(Ali İmran suresi 166,167 ayetleri:"Ve nifakta bulunmuş olanları açığa çıkarmak içindi ve onlara:Geliniz Allah yolunda mukatelede(harp etme) veya müdafaada bulunun denildi, dediler ki: Biz harp etmeyi bilseydik elbette size uyardık.Onlar o gün imandan ziyade küfre yakın bulunmuşlardı.Onlar kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler ve Allah Teala onların ne sakladıklarını tamamen bilicidir" Bugünde imtihan tarikatlarda şeyh efendi ile ona tabi olan müritleri arasında devam etmektedir.Bazı müritler başlangıçta samimi olarak devam ederken bir müddet sonra şeyh efendi'de kendince bir kusur görür ve ayrılır.Yahut maddi yardım gördüğü şeyh efendinin aleyhinde konuşur.

28 Ekim 2020 Çarşamba

NADİ ALİ DUASI

Nadi Aliyyen mazharil acaip, tecid hü avnen leke finnevaib liyillahi hacetiy külli hemmin ve gammin seyenceliy bi Nübevvetike ya Muhammed bi velayetike , ya Aliyyü, ya Aliyyü Ya Aliy edrikniy ve aleyye mahviliy Manası:"Ali'yi çağır, acaiblerin zuhur ettiğini göreceksin .Senin sıkıntılı zamanında onu sana yardımcı bulacaksın .Benim Allahütealaya hacetim var.Bütün gam ve kederlerimin gitmesi için .Bunların hepsi senin nübüvvetinle , ya Muhammed, senin velayetinle (senin yapmanla, senin hürmetine) olacak. YaAli, Ya Ali, ya Ali beni idrak et, benden tarafa dön) Efendimiz (sav) Uhud harbinde kuyuya düştüğü zaman Hz. Cebrail'in sözüyle bu duayı yapmıştır. HzAli efendimiz Medine'de bekçi kalmış uhud harbine katılmamıştı. Harp esnasında Efendimiz kuyuya düştüğü için ashab onu "öldü" sanmış şayia çıkmıştı.Peygamberimizin bu çağırmasını Medine'de duyan Hz. Ali atına atlayarak Uhud'a koştu. Efendimizin düştüğü kuyu başına geldi. HzAli efendimiz kuyu başındaki müşrikleri dağıttı.elindeki kılıç kırılmıştı.Efendimiz Zülfikar isimli kılıcı Hz. Ali'ye verdi. Hz. Ali efendimiz kuyunun başına gelen her müşriki öldürdü."Ali'den başka fethedici yoktur. Zülfikardan başka kılıç yoktur" buyruldu. Üç kişi yardıma koşmuştur: Hz. Musa'ya Yuşe b.Nun, Hz. İsa'ya Habibünnecccar hazretleri, Efendimiz'e ise Ebu Talib oğlu Hz.Ali.

MELEKLERİN HAYIRLISI/SAHABENİN HAYIRLISI

Bütün Melaike ve bütün sahabe hayırlıdır. Ancak fazilet yönünden Bedir harbine iştirak eden sahabe, sahabelerin hayırlısı ve Bedir harbinde Müslümanların yardımına gelen Hz. Cibril idaresindeki melaikede melekler arasında faziletlidir.

NAZ EHLİNİN İSTEME TARZI

Hak Teala'nın naz ehli kulları vardır. Bunları sadece kendi bilir. Niyaz ehli kulları vardır. Bunlar çoktur. Hz.Beyazid bir hadise yaşamıştır. Kabe'nin avlusunda bir adam abayı başına çekmiş yatar bir vaziyette görür. Yatan adam kalkıp oturuyor, diyor ki: "Ey Allah'ım! Benim karnım acıktı, bana yüz dirhem helva ve bir ekmek, bir saate kadar gönder. Eğer göndermezsen , ismin hakkı için bu beytindeki kandillerin hepsini şu değneğimle vurur kırarım" dedi. Hz. Beyazid bir saat bekleyeyim ne olacak dedi. Saat tamam olmadan , bir hamal elindeki helva ile ekmeği önüne koydu. Bu adam yedi, karnını doyurdu,tekrar yattı. Hamal artanı götürdü. Hz. Beyazid levhi mahfuza nazar etti bu adamın adını göremedi.Hak Teala'ya yalvardı:"Ya Rabbi bundaki hikmet nedir?"Zat-ı izzetten cevap geldi:"Ben beni sevenlerin ismini levhi mahfuza yazdım, benim sevdiklerim vardır. Onları da benden başkası bilmez. Ben isterim ki , onlar bir dua etseler de kabul etsem, derim. İşte bu da bunlardan biridir. Herkes benden niyazla yalvarma ile ister. Bu da benden böyle naz ile ister" buyurdu.

26 Ekim 2020 Pazartesi

HARAMA BESMELE ÇEKMEK

Milli Piyango'nun bir türü olan sayısal loto ile alakalı televizyon programında sanatçı Seda Sayan çekilişi başlattırmak için"besmele" çekmiş. Harama besmele çeken İdris kılığındaki iblisler denirse bu söz çok kişi içine alır. Seda Sayan'ın inancına karışmam. Giyim tarzı da kendi tercihi ancak İslam'i kavramların korunması her Müslümanın vazifesi. Bu hareketin yanlışlığını ifade etmek için Diyaneti beklemeye gerek yok. Çünkü, Diyanet kendi yaptığı işlerde şeffaf değil. Örneğin "Faiz hesabında değerlendirdiği" mevduatı var mı? diye bir sual sorulsa buna cevap almak mümkün değil. Halimiz bu."İncili Çavuş'u Sultanahmet camisine imam yapmışlar" deyin haberi belki her şeyi anlatır.

25 Ekim 2020 Pazar

ŞEYTANIN LANETİNE BEŞ SEBEB

1-Günahını ikrar etmemesi 

2-Pişmanlık duymaması 

3-Nefsini kınamaması 

4-Tevbe etmemesi 

5-Rahmeti ilahiden ümidini kesmesi 

Halbuki Hz. Adem (as) beş şeyden dolayı mesud ve bahtiyar olmuştur 1-Günahını itiraf ettiği için 

 2-Pişmanlık duyduğu için 

3-Nefsini kınayıp ayıpladığı için 

4-Vakit geçirmeden tevbe ettiği için 

5-Allah Teala'nın rahmetinden ümit kesmediği için

NAMAZDA REKAT SAYISINI UNUTMAK

"Sizden biriniz namazında şüphe edipte üç mü yoksa dört mü kıldığını bilmez ise şüpheyi atsın ve namazı kesinlikle bildiği üzerine bina etsin. Sonra selam vermeden evvel, iki secde eder, şayet beş rekat kıldıysa bu iki secde onun namazını çiftleştirerek altı rekat yapar ve eğer dördü tamamlayıcı olarak kılmış idiyse, bu iki secde şeytanın burnunu yere sürtmek olur"(Hadisi şerif-Müslüm tercemesi)

SABAHLEYİN NEŞELİ VE DİNÇ OLMAK

Geceleyin yatarken şeytan onun ensesine üç düğüm bağlar. Her bir düğümle birlikte "senin üzerine uzun bir gece vardır" diye telkin ve vesvese verir. O kimse uyanıp Allah'ı zikrederse düğümün biri çözülür. Kalkıp abdest alırsa diğer düğüm çözülür. Namaz kılarsa şeytanın düğümlerinin hepsi çözülür. Artık o tehetcüd namazını kılan gönlü hoş ve neşeli bir halde sabahlar. Bunları yapmaz ise gönlü kirli, tembel ve uyuşuk bir halde sabahlar

ŞEYTAN ŞERRİNE ÇARELER

ÇARE-1) İmanlı ve ihlaslı olmak şeytan şerrine çaredir. Gerçek iman ve ihlas sahiplerinin muhafaza altında olduğunu Hak Teala Kur'an da belirtmiştir. İHLAS lügatta safileştirmek,bulanıklıktan temizlenmek demektir. Şeriat dilinde Kalbin riyadan temizlenmesi, yaptığı amelin sırf Hakk rızası için yapılması halidir. İbadetin özü, kulluğun esası budur. İhlasın zıddı riyadır. Riya, insanın yaptığı ameli gösteriş için veya dünyevi bir menfaat için yapmasıdır. Allah'a ait olması gereken bir işe başka maksat katılırsa bu gizli şirk olur. Nisa suresi 38 ayet:"Allah'a ve ahiret gününe inanmadıkları halde mallarını insanlara gösteriş için sarfedenleri de Allah sevmez. Her kim ki, şeytan kendisine arkadaş olur.O ne kötü bir arkadaştır. 

ÇARE 2-) MUTTAKİ OLMAK, HARAMLARDAN SAKINMAK Şeytanın oyuncağı olmak istemeyenler büyük küçük tüm haramlardan kaçınırlar 

ÇARE 3-) Tama'dan, hırs ve hasedden kaçınmak. Tama cimrilik demektir, hepsi bir hastalık olup bu hastalıklar insanın basiretini bağlar doğruyu ve hakkı bulmasını engeller. 

ÇARE 4-) Şeytanın düşman olduğunu asla unutmamak İmam Azam'a sormuşlar: Efendim şeytan uyur mu? Hazret cevap vermiş: Biraz uyusa da rahat etsek. Bundan anlaşılmaktadır ki şeytan asla uyumuyor ve peşimizi bırakmıyor. 

ÇARE -5) Dili muhafaza etmek HER TÜRLÜ GIYBETTEN, DEDİKODUDAN, KÖTÜ SÖZ SÖYLEMEKTEN, KALP KIRMAKTAN, mümin kardeşini üzecek sözlerden dili muhafaza etmek gerekir. Eline, beline, diline hakim ol sözü Evliya sözüdür. Efendimiz SAV buyurmuştur: Kim bana iki ayağının arasını(tenasül uzvunu) ve iki çenesinin arasını (ağzını ve dilini) muhafaza edeceğine, onlara hakim olacağına, kötüye kullanmayacağına söz verirse, ben de onun cennete gireceğine söz veririm"

ŞEYTANIN ŞERRİNDEN KURTULMA ÇARELERİ

1- İmanlı ve ihlaslı olmak 2-Müttaki olmak, bütün haramlardan sakınmak 3-Tama'dan, hırstan ve hasetten kaçınmak 4-Şeytanın düşman olduğunu asla unutmamak 5-Dilini muhafaza etmek 6-Allah Teala'yı zikretmekten gafil olmamak 7-Şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak. Bu çareler şöyle izah olunmaktadır.

SİYASETTEKİ YENİ OLUŞUMLAR

Necib sultanım neredeyse söyleyeli bir yıldan fazla olmuştu. CHP içerisinden yeni bir partinin çıkartılacağını. Başlangıçta bu Muharrem İnce olarak algılansa da muhtemelen Sarıgül ismi olabilir. Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nu da dışarıda bırakmamak gerekir. Yeni oluşumun destekçesi Ak Parti ve devletin bütçesi. Kılıçdaroğlu'nda gözüken farklılaşma maya tutunca ve Millet ittifakı içinde yer alan diğer oluşumlar bir araya kolayca gelince bu oluşumu sekteye uğratmak uğrunda çok şeyler yapılacağı anlaşılıyor. Ancak bilinen bir şey var ki bir devir bitiyor. Ancak bu bitiş mutad süreçte değil tantanalı biteceğe benziyor.

İNSANLAR ÜÇ SINIF OLARAK YARATILMIŞTIR

Allah Teala insanları da üç sınıf halinde yaratmıştır. Bir sınıfı hayvanlar gibidir. Nitekim Allah Teala "Onların kalpleri var , onunla anlamazlar; gözleri var onunla görmezler, kulakları var onunla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibi ve belki daha aşağıdadır." buyurduklarıdır. Bir sınıf da insan suretinde şeytanlardır. Bir sınıfı da Allah'ın gölgesinden başka gölge olmayan kıyamet gününde Arş-ı Azamın gölgesindedir.

CİNLER ÜÇ SINIF OLARAK YARATILMIŞTIR

Allah Teala cinleri üç sınıf olarak yaratmıştır. Bir sınıf, yılanlar, akrepler ve yer haşereleri suretindedir. Bir sınıfta, havadaki rüzgar gibidir. Bir sınıfta mükelleftir; günah ve sevaptan mes'uldürler.

İBLİSİN BEŞ EVLADI

"Onu(şeytanı) ve zürriyetini dost mu ediniyorsunuz?" ayetinin tefsirinde anlatıldığı üzre İblis'in beş evladı vardır. Her birini bir işle vazifelendirmiştir. Bunlar Sebür, Aver, Mebsut veya Misvat, Dasim ve Zelenbur'dur. SEBUR musibetlerin sahibidir. Musibet anında "Helak oldum, mahvoldum" diye feryad eder,yaka paça yırtar,yüz göz yaralar cahiliye adet ve ananelere teşvik eder. AVER zina işleri ile uğraşır , insanları zinaya teşvik eder ve zinayı süsler. MEBSUT yalancılığı teşvik eder DASİM insanlarla evlerine girer, onların kusurlarını ortaya koyar ve aile reisini kızdırır , aralarında kavga çıkartır. ZELENBUR çarşı ve pazarlarda bulunur. Onun tesiri ile esnaf hallerinden şikayet eder durur. Ayrıca HANZEB adında namaz şeytanı ve VELHAN adında abdest şeytanı vardır

PERHİZ VE İLAÇ

Doktor ilaç verirken hastanın yememesi gereken şeyleri söyler ki biz buna diyet yahut eskilerin deyimi ile perhiz diyoruz. Sonra kullanması gereken ilaçları belirtir. Perhize riayet edilirse ilaç fayda verir. İnsanında Euzü çekerek(istiaze) şeytandan kurtulması mümkün değildir.zira kalbi şeytanın işlerini kolaylaştıran kötü hallerden kurtarmak(temizlemek) gerekir ondan sonra Euzü çekilirse şeytan tesir edemez. Haset, tamah, hırs, cimrilik, sui zan, gıybet gibi haller kalpte mevcut olduğu sürece istersen yirmi dört saat zikir ve istiaze çek şeytan senden uzaklaşmaz. Temizlenmiş mideye indirilen ilaç hastalığa şifa verir. Şeytanın peşinden giden kimse dili ile zikir çekse faidesizdir. Şöyle bir kendimizi test edelim. İbadetin ve zikrin son haddi namazdır. Kalbimizi murakabe edelim, namaza durduğumuz vakit şeytan kalbimizi nerelere götürmektedir. Kalp sokaklarda gezmekte ise, alemin hesapların yaptırmakta ise, inatçılara verilecek cevapları hatırlatmakta ise, namaz dışında unuttuklarımızı namazda iken hatırımıza gelmekte ise şeytan bizimle mevcuttur demektir. NAMAZ MİHENK TAŞIDIR. Vehb b. Münebbih (r.a) demiştir:Allah'dan kork. Gizlice itaat ve dostluk ettiğin şeytanın aleyhine aşikare atıp tutma"

24 Ekim 2020 Cumartesi

SİNSİ TUZAK

Abdullah bin Mesut (R.A) anlatıyor:"Bir cemaat, Allah'ı zikretmek üzere bir yere toplandılar.Şeytan bunları dağıtmak ve aralarını bozmak için ne kadar çalıştı ise muvaffak olamadı. Bu defa bunlara yakın bir başka cemaate gitti. Bunlar da dünya işlerini konuşuyorlardı. Şeytan kolaylıkla bunların arasına girip fesat tohumu ekti ve bunları birbirlerine düşürdü. Bunlarda birbirlerini öldürmeye kalkıştılar. Şeytanın maksadı bunlar değil öteki zikir ile meşgul olan cemaati dağıtmaktı ve bunda muvaffak oldu. Şöyle ki; bu dövüş ve kavgayı gören zikir erbabı, bunları ayırmak için hemen oraya koştular ve ayırdıktan sonra da dağılıp gittiler. Şeytan isteğine kavuşmuştu.

ŞEHVET VE GAZAP

Şeytanın kalbe giriş yollarını bilmek gerekir. Kalbi şeytanın vesvesesinden korumak vaciptir. Şehvet ve gazap (öfke), şeytanın giriş yollarının en büyüklerindendir.Gazap aklı yok eder. Aklın askeri zayıflayınca şeytanın ordusu hücuma geçer. Artık o insan şeytanın elinde bir oyuncaktır

GÜLERYÜZLÜ OLMAK

Irmağın dibi düzgün olmayınca, su yüzeyinin eğri büğrü olması kaçınılmazdır. Kökü toprağın içinde olmadıkça ot yerden filizlenmez. Yüzünü ekşiyip buruşturma. Yüreği yaralıların işini zorlaştırma. Üzgün birinin yüzüne gülmek, şeker dengi bağışlamaktan iyidir. Şekerden ağız ve dil tatlılaşır. Şeker gülüştense ruh güzelleşir. Gülüş akıl sahiplerinin adetidir. Sürekli ciddiyet olacak şey değildir.Gönül, sabah akşam ciddiyetten incinir. Gönlün mizacını mizah ile düzelt. Ciddiyet yolculukla ayağı örselemektir. Şaka ise yolda bir an dinlenmektir. Burada kastedilen şaka; kalp toprağına kin tohumu eken, alınlarda utanç terleri yağdıran şaka değil. Peygamber (sav) 'in yaptığı latifeler gibi...

ŞEYTANIN DOĞRU SÖZÜ

Rahibin birine din derdi vurdu ve iki kapılı manastırda bir köşeye çekildi. Halkın yüzüne sohbet kapısını kapadı. Halktan ayrı kalarak halvete çekildi. Şeytan her ne kadar sağ sola koştuysa da yolunu kesmeyi başaramadı.Bir gün manastırın kapısını çaldı.Rahip içeriden seslendi: Kimsin, niçin kapıyı çalıyorsun? Şeytan dedi ki:"Ben İsa'yım, arştan sana dininde kılavuz olmak için geldim." Rahip dedi ki:Ben onun dinini öğrendim. Gözümü onun nuruyla aydınlattım. Eğer önceki dinin aynısını getirmişse, faydasız bir iş yapmış. Başka bir din için nüzul etmişse, onun bu yeni dinini asla kabul etmem" Şeytan tüm hilelerinin faydasız çıktığını görünce bağırdı:"Ben İblis'im. Fakat sen benim hilemden güvendesin. Doğru ve yanlışa dair ne sorarsan, sana doğrulukla cevap vereceğim".Rahip dedi ki:"Ben senin hilenden haberdarım. Senin konuşmanı istemiyorum". Şeytan utanç içinde geri dönünce rahip arkasından seslendi:Ey eğriliği adet edinen sana iki soru soracağım doğru cevap ver:Bu geç yıkılacak taifeye ne zaman el uzatırsın?" Şeytan dedi ki: Öfkenin karanlığından göz ve kalp perdeleri kapandığı gün. Bilgi ve görüşlerinin azaldığı, dindarlık bellerinin büküldüğü gün. Çocukların birbirlerine fırlattıkları toptan nasıl memnun olurlarsa benim sopamın önünde öyle olurlar" Öfke ve din derdinden uzaklaşmak en kuvvetlileri helak eder.

YAPILMASI GEREKEN-YAPILMAMASI GEREKENLER

Aklı kıt kimseleri alaya alma. İyilere kötülere eziyet yolunu tutma. Seni üzen herkesi sevindir, seni tutsak edeni sen serbest bırak. Kötü düşünenlerin iyiliğini düşün. Yanlış yolda olanların çıkarına çabala. Cefakarların verdiği sıkıntıyı hazine say. Kalp kırıcılardan gelen dağı bağ say. İyilik ve güzellikle affetmeyi meslek edin. Çirkinlikten ve öç almaktan geç. Af ve kerem safındaki düzenlilik, intikamcılıktan kargaşadan iyidir. Kin gütmek ihsan tavrı değildir. İhsan etmeyen insan değildir. İncitmek için dil kılıcını çekme. Düşkünlere kılıç vurarak geçme...

İNSANI TANIYALIM

Bir beyzade kibirli ve böbürlenme yüzünden zarifçe salınarak gidiyor, gururla adım atıyor ve tekebbür sancağını yükseltiyordu. Hırka giymiş, beli iki büklüm ve gönlü ilahi nurla dirilmiş bir Allah adamı dedi:"Delikanlı, hızlı gitme,yaşlıların denenmiş öğüdünü dinle. Bu gidişin Allah katında iyi olmadığı için bu uygunsuz gidişten ayağını çak". Delikanlı ihtiyarın sözlerin sinirlendi, bilmezlik yüzünden bağırıp şöyle dedi:"Senin sözlerin bana ağır geldi. Ben kimim biliyor musun?"dedi. İhtiyar: -"Evet. İlk halin bir su damlası olup elbiseni ondan yıkayıp temizlemen sevaptır. Anne karnından kucağa geldin. İdrar yolundan iki kez geldin. Sonunda ise toprağa düşüp karanlık bir çukurda gizlenen bir cesettir. Mesela üzerindeki o perdeyi yırtsalar gözünü kapamadan az insan geçer. Baştan başa mutluluk olan orta dönemde, senin işin gece gündüz dışkı taşımaktır. Bedenin mücevherle süslü. Karnın ise işkembe gibi dışkı doludur. Sen kendini tanıyıcı olmayınca, kendini tanıman için ben ağzımı açtım. Benim bu sözümü unutma, övgücülerin övgülerine kulak asma."

ŞEYTANIN HİLESİNİ BİLMEK FARZDIR

Şeytanın aldatma yollarını bilmek insana farzdır. Küçük kızı cinsel istismardan tutuklanan ve yaptığı hareketle tarikat yollarına zarar veren şahıs, mutlaka bu hadisi okumuştur amma kendi başına geleceğinden gafil olmuştur. Efendimizin anlattığı bir hadise şeriftir: "İsrailoğullarındaki bir rahibi aldatmak için , şeytan şöyle bir çare düşünür:Zengin bir ailenin güzel kızını çarpar, saralandırır ve "çaresi rahiptedir" diye onlara vesvese verir. Onlar rahibe gelir. Rahip kabul etmezse de, ısrarlarına dayanamayarak kabul eder. Bu sefer şeytan dönüp rahibe vesvese verir ve kızın bekaretini bozar. Kız hamile olur. Şeytan rahibe, rezil ve kepaze olacaksın, bunun çaresi bu kızı öldürmendir, der ve rahip kızı öldürür. üzerine şeytan rahibe, kızı defnet, ailesi geldikleri vakit öldü dersin, diye vesvese verir, Rahip aynı şeyi tatbik eder. Bu sefer şeytan kızın anne ve babasına döner, onlara da vesvese verir ve şüphelendirir. Gerçekten gelirler, mezarı kazıp cesede baktıklarında kızları öldürülmüştür. Bunun intikamını rahipten almak üzere iken , şeytan rahibe gelerek, bütün bu işleri yapan benim, sen bana iki secde et ben seni kurtarayım, der ve rahip de şeytana iki secde edince şeytan, ben senden beriyim, der. İşte bu Allah Teala'nın "Şeytan gibi, insana kafir ol der, insan kafir olunca, ben senden beriyim, der"(Haşr ayet 16) buyurduğu gibidir. Şeytanın hilesinin rahibi nasıl aldattığına bak. Hilenin başı, kızı kabul etmesidir.aslında bu mühim bir şey değildir. Hatta sahibi hayır yaptığını sanabilir. Gizli hevası nedeniyle bu iş kalbinde güzel görünebilir. Hayra hevesli gibi bu işe atılabilir sonra da iş çığırından çıkar.yavaş yavaş ileriye doğru gidip neticede kurtulamayacak bir hal alır.
Efendimiz buyurmuştur:"Ateş etrafında dolaşanın ateşe düşmesi kuvvetle muhtemeldir"..

ŞEYTANIN YOLLARI

Abdullah b. Mesud'dan rivayet edilen bir hadiste: Bir gün Resulü Ekrem bize düz bir çizgi çizdi ve "İşte bu yol Allah'ın yolu ve Allah'a giden yoldur" buyurdu. Sonra bu çizginin sağına ve solunda bazı çizgiler çizdi ve :"Bu yollar yok mu? Bunların her birinin başında kendisine davet eden bir şeytan oturur" buyurdu. Daha sonra "Şüphesiz ki, benim dosdoğru yolumdur. Siz bana uyun. Sakın başka yollara uymayın" ayetini okudu (Enam ayet 153)ve yolların çokluğunu anlattı.

ŞEYTAN'IN KALBE GİRİŞ KAPILARI

Şeytanın varlığı insan için bir imtihan sebebidir.Şüphesiz gerçek imanla sahtesinin ayrışması için imtihana ihtiyaç vardır ve bu imtihanın dünyadaki karşılığı nefs ve şeytandır. Müslümanlar, en sevaplı amel hangisidir diye araştırırlar amma şeytanın aldatma yöntemleri ve nefsin hileleri konusunu ihmal ederler. Sevap namına bulduğu şeyi ambara dolduran bir adam, ambarın altında açılmış delikleri kapatmazsa emekleri hep boşa gitmiştir. Şeytanın kalbimize giriş kapıları mevcuttur. Bu kapılar:şehvet,gazap, haset, tama' ve diğer şer kapılardır. Kapılar açık , düşman da uyanık olunca kapıları korumak için mücahede (cihad) lazımdır. Adamın biri Hasan Basri hazretlerine :Ey üstad! Şeytan uyur mu? diye sormuş. Hazret gülümseyerek:"Biraz uyusa rahat ederdik dedi. Bir mümin için şeytandan asla kurtuluş yoktur. Ancak onu uzaklaştırmak ve zayıflatmak çareleri vardır."Yolculukta insan, devesini zayıflattığı gibi , mümin de şeytanını zayıflatabilir" buyrulmuştur. Evliyaullahdan bir zat demiştir ki: Şeytanım bana ' senin yanına geldiğim zaman besili hayvanlar gibi idim. Şimdi kuş kadar kaldım'dedi. Neden böyle oldu? diye sorunca cevaben dedi ki:"Zikrullah ile beni erittin". Müttakiler için bu mücadele biraz daha kolaydır. Çünkü şeriat kurallarına riayet ederek günaha teşvik eden zahiri kapıları kapatır. Yasaklara uyar, elini, gözünü, dilini, kulağını haramlardan muhafaza eder. Ancak ehli şeriatın ayaklarının sürçtüğü yer kapalı olan yollardır. O kapıları herkes bilip onları koruyamaz. Şeytana açılan kalp kapıları çok olup meleklere açılan kapı ise tektir. İnsanın kalbini meşgul eden havatır denilen hatıraları önlemek için insanın uzleti tercih edip karanlık bir odaya kapanması,televizyon ve telefondan uzak durması bir yöntemdir. Aile efradından uzak olması vesveseye bir çaredir. Kalbi ile olan mücadelesinde ise zikrullah bir çaredir.

MUAMELAT(AMEL SAHASINDAKİ) TEHLİKELER

Şeytan en büyük zararı bu sahada yapar. Amel etmek sahasında insanın işlerine riya (insanlar görsün), süm'a (insanlar duysun) boyasını sürüp o amellerin Hak Tela yanındaki karşılığını boşa çıkartır.İyi işler yaptığını sanır ancak boştur. Çünkü insanlar bu işimi görsün ve benim için "ne mübarek adamdır" desinler, bu şekilde insanlar arasında şöhretim yayılsın, iyilikte bulunduğum insanlar beni sevip hürmet etsin duygusu , kişinin amellerini ve çabalarını boşa çıkartır.

İSLAM DİNİNİ KUVVETLENDİREN NASİPSİZLER

Araf suresi 201 nci ayet:"Allah Teala bu dini , ahiretten nasibi olmayan kimselerle de kuvvetlendirir" Alnı secdeye gelip zulüm yapan, hayır işleri yapılacak diye insanlardan rüşvet alanlar,"düşmanlara karşı besili atlar besleyin" ayetini devletin tüm imkanlarını kendisine tabi olan, alkışlayan kadrolara tahsis edenler, sımsıkı sarıldıkları dünyalarından(iktidarlarından) kopmak istemeyenler ve bu uğurda her türlü hileyi, iftirayı meşru görenler ahirette nasibi olmayanlardır. Hak Teala hikmeti gereği dinini bu kimselerle kuvvetlendirebilir. Bu bir hiledir. İblis, Hz.İsa peygambere gözükerek onu şehadet etmeye davet etti ve "La ilahe illallah" söyle dedi.İsa (a.s):Bu söz hak bir sözdür, fakat senin emrinle bunu söylemem dedi. Çünkü şeytanın hayır sözünün altında bir melanetinin gizlendiğini biliyordu. Şeytanın bu kabil aldatmaları çoktur. Alimler, abidler, zahidler, fakirler, zenginler, günahlarının duyulmasını istemeyen ve açık günahlara dalmayan diğer tabakalar da bu gibi aldatmalarla helak olurlar. İnsan kalbine gelen bir hatıraya karşı düşünmeli: Acaba bu bir meleğin ilhamı mı? yoksa bir şeytanın vesvesesi mi? demeli. Eğer heva ve hevesine dayalı bir duygu olduğunu anlarsa şeytandan geldiğini bilmeli ve o işi terk etmelidir.

ADIM ADIM HELAKA SÜRÜKLENMEK

Şeytanın hilelerinden biri şerri hayır gibi göstermektir. Bunu ayırabilmek zordur. Çokları burada tehlikeye düşer. Mesela alim olan bir kimseye "şu insanlar cehalet içindedir.Senin ilmin var. Bunlara vazu nasihat etmek gerekir. Allah sana ilim ihsan etmiş, tatlı bir dil vermiştir. Susmak olmaz.bu ilmi yaymak gerekir"gibi duygularla girip vazu nasihate teşvik eder. Sonra da insanlara karşı süslenmesini ve güzel konuşmasını, iyi ve hayırlı bir insan olarak gözükmesini öğüt verir ve der ki:"Kendine böyle çeki düzen vermezsen, sözün cemaate tesir etmez ve hakkı kabul etmemiş olurlar. Bunu iyice adamın kafasına yerleştirirler. Adamda böylece riya kokusu, halk tarafından kabul görme hevesi, mevki arzusu, cemaat ve ilminin çokluğu ile büyüklenme, başkalarını hakir görme duygusu kendisinde uyanır ve nasihat edeceğim diye helaka girer. Vazu nasihat ederken hayır yapıyorum zanneder.Halbuki maksadı mevki sahibi olmak ve hüsnü kabuldür.İşte bu sebeple helake gider ve hala kendisinin Allah katında bir mevki sahibi olduğunu sanır.

AYRILIK

Gerçek ayrılık, insanın ait olduğu Hakk'dan uzak olmasıdır. Din,inanç insanı yaratıcısına götürür. Şeytan ise İslam yoluna oturur ve "Ananın babanın dinini terk edip müslüman mı olmak istiyorsun?" der.Müslüman olunca bu sefer hicret yolu üzerine oturup "Şu vatanından, şu havayı terk edip nere gideceksin?" der. İnsan bunu da dinlemeyince cihad yolu üzerine dikilip kişiyi bundan men etmek için "Harp öldürmek ve ölmektir. Harp edersen ölürsün, ailen, çocukların ve malın perişan olur." demek suretiyle insanı cihaddan men eder. İnsan bu şekilde şeytanın engellemelerine muhalefet ederse Cenneti hak etmiş olur.

HASTA KALP, ŞEYTANIN VESVESESİ VE BUNUN TEDAVİSİ

İçinde hastalık(maraz) bulunan kalbe şeytan vesvese vermek suretiyle insana tesir eder. Hac suresinin 53 ayetinde buyrulmuştur:"(Şeytanın bu vesvesesine müsaade verilmesi ise) şeytanın atıverdiği şeyin kalplerinde maraz olan kimselere ve yürekleri katı olanlara bir imtihan kılınması içindir. Ve şüphe yok ki , zalimler bir uzak ayrılık içindedirler". Kalbten şeytanın vesvesesini atmak, ancak o vesveseyi veren şeyden başkasını kalbe koymakla mümkündür. Allah'ı zikirden başka da kalbe ne korsan, şeytanın vesvesesine yardımcı olabilir.Kalbi şeytanın vesvesesinden koruyan, ancak Allah'ı zikretmektir. Allah'ı zikretmekte şaytanın nasibi yoktur. Şey, ancak zıddı ile tedavi edilir. Şeytan vesvesesinin zıddı da Allah'ı zikretmek ve ondan yardım dilemektir. Mücadele suresinin 19 ncu ayeti:"Şeytan onlara galebe çaldı ve Allahı zikri onlara unutturdu" Zikir kalbe girdiği vakit şeytan kaçar. Tıpkı ışığın açılmasıyla karanlığın kaybolması gibi.

23 Ekim 2020 Cuma

İNSANIN ADETİ-HAK TEALA'NIN ADETİ

İnsanların adeti , ahlakı ayrıdır.Allah (c.c)'ın adeti ayrıdır. İnsan, insana herhangi bir şey verir, arası bozulursa verdiğini geri alır. Allah'ın adeti her hangi bir şeyi verir, arası bozulsa da verdiğini geri almaz. Lütfundan her ne verdiyse geri almaz. İlim verdiyse geri almaz. Okumasına şifa verdiyse geri almaz. Ancak bela vermek isterse aklını alır. Akıl olmazsa diğerleri bir işe yaramaz. Nefiste, şeytan da kendini çabuk kandırır

VEHBİ KOÇTAN ÜÇ ANEKDOT

Meşhur kolonyacı Eyüp Sabri Tuncer, iflasın eşiğinde olduğunu, söyleyerek, Vehbi Koç’tan borç ister. Vehbi Koç, “Altı ay dayanabilir misin" diye sorar. "Dayanırım" der Eyüp Sabri. Öyleyse dinle der Vehbi Koç: "Sana borç vermeyeceğim. Ama bedava akıl vereceğim. Bana hediye getirdiğin şu kolonya şişesinin deliği çok küçük. Hemen İmal ettiğin ve piyasaya sürmediğin kolonya şişelerinin deliklerini büyüt sürümü artır" Satışları hızla artan Eyüp Sabri bir kaç ay içinde iflastan kurtulur. **** Vehbi Koç ve Oğlu Rahmi Koç aynı lokantada yemek yerlermiş. Rahmi Koç garsonlara bol bahşiş verirken, Vehbi Koç adeta bahşişin suyunu sıkarmış. Neşeli bir anında, garsonlardan birisi bunun nedenini sormuş. Evladım demiş; Rahmi Bey tabiki benden fazla bahşiş verir onun babası Vehbi Koç. Benim babam ise bakkal Mustafa Efendi. **** Vehbi koç önceki senelerdeki gibi, yazlık evine taşınırken, diğer bir kaç kişisel eşyalar ile beraber kışlık evdeki buzdolabı da taşınmaktadır. Bunu duyan yeni atanmış Genel Müdür Cengiz Solakoğlu, buzdolabının taşınmasını engeller ve yazlık eve hemen yeni bir buzdolabı gönderir. Bunu duyan Vehbi Koç çok kızar ve telefon açarak “Sen kendi işine baksana, benim tarzıma niçin karışıyorsun?” diye çıkışır. Solakoğlu; “Efendim, kışlık evinizdeki buzdolabını yazlığa taşıdığınız duyulursa biz bundan sonra yazlıkçılara nasıl buzdolabı satarız?” deyince Vehbi Koç gülerek telefonu kapatır ve meşhur sözünü söyler: "İyi eleman seç, iyi para ver. Çünkü kötü eleman sana pahalıya mal olur...."

TOPLUMUMUZ BÖYLE ÇÜRÜTÜLDÜ

• "Bal tutan parmağını yalar"dedik hırsızlığı mübah gösterdik.. • "Devletin malı deniz, yemeyen domuz" dedik devleti soymayı mübah gösterdik. • "Yemeyenin malını yerler" dedik dolandırıcılığı mübah gösterdik. • "At binenin, kılıç kuşananın" dedik gaspçılığı mübah gösterdik. • "Kol kırılır, yen içinde kalır" dedik SAHTE MÜRŞİTLERİN tacizini mübah gösterdik. • "Söz gümüş ise sükut altındır" dedik ortamı yalancıya bırakmayı mübah gösterdik. • "Komşuda pişer bize de düşer" dedik hazırcılığı mübah gösterdik. • "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" dedik menfaatçiliği mübah gösterdik. • "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" dedik yalan söylemeyi mübah gösterdik. • "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" dedik bencilliği mübah gösterdik. • "Üzümünü ye bağını sorma" dedik haramı mübah gösterdik. • "Köprüden geçene kadar ayıya dayı de" dedik kurnazlığı, takiyyeyi mübah gösterdik. Sonra toplum neden bozuluyor diye oturup ağıt yaktık. Biz bozuyoruz. KÜLTÜR'ümüz, GELENEĞİMİZ, ÖRFÜmüz toplumun yazılı olmayan hukuk kurallarıdır.Hasta tavuktan sağlıklı yumurta çıkmaz, derler.

AHSENİ TAKVİM(EN GÜZEL YARATILIŞ)

Hak Teala her şeyi ahseni takvim yani en güzel yaratılış üzre yaratmıştır. Alemde bir denge vardır. Afrika'da vahşi hayvanlar, geyik sürüsüne saldırdıklarında sürü içinde hastalıklı olanlarını yakalarlar ve yerler. Bir anlamda sürüyü hastalıklı olanlardan temizlerler. Zehirli yılanlar ve hayvanların zehirlerinde , bir çok hastalığın devaları gizlenmiştir. Bir tür çoğalıp zararlı nüfus yoğunluğuna erişince o türün nüfusunu dengede tutan zıt bir tür vardır ki onunla beslenirler. Fareler çoğalınca yılanlar onların çoğalmasını dengeler. Tabiat dediğimiz bu alemde bu dengeler hak Teala'nın koyduğu kurallar çerçevesinde işler.İnsan oğlu bu dengeyi bozucu işlere kalkışırsa zararlarını görür.Kimyevi ilaçların kullanılarak bazı türlerin insan eliyle yok edilmesinin insanlara verdiği zarar ortada iken insanların buna aldırış etmemesi, geleceğimize yapılmış ihanettir. Yer altındaki madenlerin israf edilmesi geleceğe ihanettir. Yaratılan her şey insana verilmiş bir emanettir.Teknoloji belkide Hak Teala'nın bir gazabıdır. Günlük hayatımızı, nefsimizin hazlarını kolaylaştırır amma bizden götürdüklerini düşünürsek belkide hiç istenmeyecek bir şeydir. İcadlara esir olmak tüm insanlığı sarmıştır. Elektriğin ve internetin olmayışına bugünün nesli dayanamamaktadır. Sanki hayatın bitmesi olarak telakki etmektedir. Bu nereye kadar gidecektir.

MUCİZELER KIYAMETE KADAR DEVAM EDER

Kur'an da zikredilen peygamber mucizeleri kıyamete kadar devam eder.Vakte göre farklılıkla tecelli eder. Hz. Süleyman'ın sarayının içindekilerle beraber(ordu ile birlikte) havada uçması. Dünyayı dolaşması bugün fen ve tekniğin geldiği noktada Hava yolu araçlarıdır.  Yarın bunların bugünkünden çok daha gelişmişleri icad olacaktır. Hz. Yunus'un balığın karnında denizlerde gezmesi belki bugünkü karşılığı Denizaltındaki yaşam olabilir. Hz. Davud peygamberin demiri bükmesi eritmesi ondan zırh ve harp malzemesi yapması bugün çelik cevherinden harp malzemeleri icadının karşılığı olabilir. Hz. İsa peygamberin göğe çekilmesi, Efendimizin Miraca çıkması, alemleri gezmesi bugünün uzay çalışmasının karşılığı olabilir.Tüm bunlar göstermektedir ki insanlık bu mucizeleri yaşayacaktır.

GAİBDEN BİLMEK

"Şeytan amellerini ziynetlendirir"(Neml suresi 24) ayeti insanları kandırmaya çalışan, onları dünyevi idaresinin devamını temin maksadıyla kullanan kimseler içindir. İslam için çaba sarf eder gibi görünür ama maksadı İslam'a hizmet değil, kendi nefsine hizmettir. Bugün gaibden bilmeyi insanlar çok mühimserler ve gaibden haber vereni evliya derecesinde kabul ederler. Halbuki gaibden haber bilmek hadisesi Hak Teala'nın gadabı neticeside olabilir. HakTeala lütfundan bir kuluna bildirebileceği gibi gazabından da bildirebilir. Nitekim Firavun'un Hz. Musa'nın dünyaya geleceğini, Nemrud'un Hz.İbrahim'in dünyaya geleceğini bilmesi gibi. Firavun ve Nemrud'un gaib bilgisi Hakk'ın gazabıyla alakalıdır. Tedbir almışlar ancak tüm tedbirler çaresiz olmuştur. Bugün de aynı şeyler geçerlidir. Yahudi Kabalası dünyanın nereye doğru gittiğini ve ahiret öncesi Yahudilerin durumunun ne olacağının bilgisine sahiptir ve buna çare olarak bir takım tedbirler almaktadır. Yahudi dışındaki insanlığı yok etme yahut köleleştirme, dünya nüfusunu azaltma v.s gibi bir takım programlar izlemektedir. Bu kendi geleceklerini teminat altına alma tedbirleridir. Ancak Hakk Teala'nın muradı hasıl olacaktır. PEYGAMBERLERDEN SADIR OLAN MUCİZE, EVLİYADAN SADIR OLURSA kERAMET OLUR. ŞEYTANIN YOLUNDAN GİDENLERDEN SADIR OLURSA BUNA İSTİDRAC DENİR.

21 Ekim 2020 Çarşamba

SEYYİD ALİ BABA

Seyyid Ali Baba, blogta çokça bahsi geçen hazretin üçlerden olduğu ehlince söylenmektedir. Kabri şerifi Dörtyol ilçesindedir

EDEBE AYKIRI ŞEYLER

İnsan mensubu olduğu tarikatın Pirini çağırdığı zaman o zat hazır olur imiş. Ancak, bu çağırma çok zaruret halinde olmalı. Dünyevi makam sahibi birisini çağırsan, o da gelse ve laf olusun diye, sebepsiz çağrılmış olduğu anlaşılırsa zahirde insan ne kadar mahcup düşer. Bunun gibi bir durumdur. İnsan buna dikkat etmelidir.

BAKARA SURESİNDEKİ HAK TEALANIN HİLESİ

Mekr arapça hile demektir. Hz. Musa (a.s) zamanında geçen bir katl hadisesi nedeniyle katil bulunamamış, adaleti temin için Hak Teala Hz. Musa'nın kavmine bir inek kesip eti ile ölü üzerine vurulduğunda adamın dirileceği ve kendisini öldüreni söyleyeceği vahyedilmişti. Bir kısım insanlar katilin kim olduğunu biliyorlardı amma gizlemekteydiler. Bir başkasına iftira atıp karşıdan para kopartmak niyetinde idiler. Hz. Musa, Hak Teala'nın bu emrini tebliğ edince o insanlar çeşitli sorular sordular. O ineğin rengi nedir, özellikleri nedir v.s gibi. Hak Teala'da onların bu soruları soracağını bildiği için onlara hile yaptı. Şöyle ki:"Bir inek kesilmesi" söylendiğinde, hemen söz tutsalardı herhangi bir ineği kesmekle bu emir yerine getirilebilirdi. Rengini sordular,uzvunu sordular. Bunun üzerine Hak Teala rengini ve durumun belirtti. Onun rengi sarıdır. Ne ekin sürmeye ne de ekin sulamaya alıştırılmıştır. Bu özellikleri havi bir inek vardı. Çok fakir bir adamın idi. Buzağı iken kaybolmuş, dağda vahşi bir şekilde yaşamakta idi. Lüzumsuz, çok sual sorduklarından dolayı Hak teala bu ineği işaret etti ve Fakir adamdan o ineği yüzlerce inek pahasına satın aldılar. Bu Allah'ın onlara verdiği bir ceza idi..

19 Ekim 2020 Pazartesi

BİLAL BABANIN GÖRDÜĞÜ RÜYA

Gaziantep İslahiye ilçesinde yetişen Üveysi meşrep Kadiri tarikatı meşayihlerinden Bilal Baba hazretleri bir rüya görmüştür: -Rüyamda kendi yaşlı,boya,pudra ve makyaj ile güzel görünen bir kadını getirdiler büyük bir mahkemeye çıkarttılar. Kadın sanık mevkiinde idi. Hakim sordu:"Biz, senin boynuna bir mücevher takmıştık, bütün dünyayı ışıtsın, her kes o ışıktan istifade etsin diye. O mücevher görünmüyor. Sen onu ne yaptın? -Yuttum dedi. Hakim: -O mücevher yutulur mu? Sen yutasın diye mi boynuna takıldı. Bütün dünyayı ışıtacak insanlar istifade edecekti. Doğru söyle ne yaptın? Yuttum dedi kadın.Hakim:Şimdi o mücevher nerede? deyince Kadın: Karnımda dedi. Hakim bu kadını üç büyük doktora teslim etti. Siz ameliyat edin, bu mücevheri çıkardın. Üç doktor kadını alıp ameliyat için götürürken Hakimin yanındaki diğer bir hakim:"Ya ameliyattan kalkamayıp ölürse"deyince Hakim:"Ölse de kalsa da muhakkak ameliyat olacak. Bu mücevher meydana çıkacak" dedi.Uyandım. Rüyanın tefsirini soranlara şunları söyledi: "Yaşlı olan makyajlı kadın dünyadır. Boynuna takılan mücevher ise dindir. Din şimdi dünyanın karnında. Üç büyük doktor, üç büyük devlettir. Bunların ameliyat yapması dünyadaki harptir. Üç büyük devlet harp edecek Bu dini mübini ortaya çıkartacak. Bu rüyayı Bilal baba hazretleri Alman harbinden önce görmüştü. Birinci doktor Alman harbi idi. Almanlar çok harp etti ancak mücevheri çıkartamadı. Birinci doktor vazifesini bitirdi. Şimdi iki doktor ameliyatı yapacak. Mutlaka bu devletlerin yapacakları ameliyatla dini mübin İslam meydana çıkacak bütün müminler o mücevherden istifade edecek.

ÖNÜMÜZÜ GÖREN SIDDIK,SONUMUZU GÖREN ZINDIIK OLDU SÖZÜ

Şeyh efendinin biri bir söz söylemiş:"Önümüzü gören sıddık oldu. Sonumuzu gören zındık oldu".Yani ilkimizi(ilk başladığımızı) gören riyazet, mücahede, çile haliyle çalışmamızı gördü, böyle çalıştı ve Sıddık oldu. Sonumuzu gören; bu riyazet, bu mücahede, çile hali yok. Yeme, içme, yaşama, şan, şeref her şey var. İbadeti, taati, riyazeti, çalışmayı terk edip sonumuzdaki gibi yapmaya çalışırsa nefis kuvvet bulur, kendini azdırır, havasına girer, zındık olur demektir. Sözüyle amel eder çalışırsa öyle değil, o da Sıddık olur.

ESKİLERDEN KİMLER BİLİNİYOR ?

İslam alimi olarak ortaya çıkıp, eser verip ismi bugüne kadar devam edenler acaba kaç kişiler ve kimler? Hangilerinin eseri ortada halen insanları irşad ediyor. Hangisinin kabri biliniyor ve ziyaret ediliyor. Bugün kitapları halen okunan ve araştırılan, kabirleri ziyaret edilen o müstesna kimseler, vücudları bu dünyadan çekilmişse de ruhaniyetleri elan vazife yapıyor demektir. Altın para, ne kadar eski olsa da onun hem altın kıymeti hemde antika kıymeti mevcuttur. Antika kıymeti., bugünün altın kıymetinden çok çok fazladır. Allah adamları böyledir. Eskidikçe kıymetleri artar. Diğerleri, yaşadıkları zamanda geçer akçe olan kişilerdir.ölümleri ile tedavülden kalkarlar.

18 Ekim 2020 Pazar

TARİKAT ADAPLARINDAN

Tarikat adaplarından birisi şudur ki:"Ya Rabbi bana gereken ne ise şeyhimin ağzından onu çıkar, onu söylet. Bana da anlayıp onunla amel etmeyi nasip eyle." demesi lazımdır.

HARAM PARA İLE HAC OLUR MU?

Evliyaullah'dan bir zat'a birisi fikir danışır: Haram bir param var. Bu para ile hacca gidebilir miyim? Mübarek cevap verdi: Gidemezsin. Ancak bir imkan var. Gideceğin paranın iki mislini bir fakire ödünç ver. Paranın geri ödenmesi hususunda vade koyma ki ne zaman eline geçerse o zaman versin. Paranın ödenmesi esnasında yarısını alırsın, kalan yarısını ise bağışlarsın. O para iki sefer temizlenmiş olur. Parayı ödünç vererek temizledin, yarısını almadın yine temizledin. "Ödünç vermekle malınızı temizleyiniz"(Maide suresi ayet 12, Leyl suresi ayet 18)

BUGÜNÜN İNSANI NASIL TERBİYE OLUR?

İnsanoğlu sopa'dan korkar. Sopanın acısını hissettiği vakit hevasından vazgeçer. Bu zulmetmek değildir. Çünkü günah içinde olan kimse Rabbine karşı gelmiş, şerefini zail etmiştir. Bu nedenle idareci günah işleyen kimseye sopa vurursa ortalık derhal düzelir. İnsanlığın şerefini ayak altına alanların hakkı falakada sopa yemektir. Eşek bile yanlış yaptığında sahibi sopayı indirdiğinde bir daha o hatayı yapmaz. Cenab-ı Peygamber buyurmuştur:"Beni Rabbim terbiye etti". Bu nedenle bugünün insanını terbiye edecek bir Sultan gerekir. Edepsizlere edebi öğretecek eli sopalı Sultan gereklidir.

AŞK HASTALIĞINA DÜŞENLER

Tasavvufda aşkın en alt katmanı insanın bağlı olduğu dergaha devam eden mürit arkadaşlarına olan muhabbettir. Bu aşk tekamül ederek dergahın Şeyh'ine olan sevgi başlamıştır. Bu aşk tekamül ederek büyüdüğünde Şeyhin bağlı olduğu silsiledeki Pir sevgisi devreye girer. Sonra Resulullah efendimizin sevgisi devreye girer ve sonrasında da Hak Teala'nın aşkı başlar. Bu aşk silsilesini bitiren kimsenin halini Seyyid Seyfullah hazretleri şöyle anlatmıştır: BAK ŞU MANSUR'UN İŞİNE HALKI ÜŞÜRMÜŞ BAŞINA ENEL HAKKIN FİRAŞINA DÜŞENLERE TIMAR OLMAZ. KIYAMAZSAN BAŞA, CANA GERİ DUR, GİRME MEYDANA BU MEYDANDA NİCE BAŞLAR KESİLİR HİÇ SORAN OLMAZ. EĞER AŞIK İSEN YARE SAKIN ALDANMA AĞYARE DÜŞ İBRAHİM GİBİ NARE BU GÜLŞENDE YANAR OLMAZ. SEYFULLAH SÖZÜNDE MESTTİR. ŞEYHİNDEN ALDIĞI DERSTİR DİVANELER AKLIM MİSTİR NE SÖYLERSEN KANAR OLMAZ. (Seyyid Nizamoğlu) Aşkı mecazi: Allah (C.C) 'ın sıfatı ile tecelli etmesi ve aşkı Hakiki zatı ile tecelli etmesidir. İnsan sıfattır. Zat değildir. Onun için yüz sıfatullahdır. Aşk-ı mecazi insanda tecelli eder. Aşk- hakiki zattır. Allah Teala , insana evvela sıfatıyla; sonra zatıyla tecelli ediyor. Aşk-ı hakiki doğrudan olursa, insan dayanamaz ölür. Doğrudan, Allahu Tealaya kavuşmak can pahasıdır.

17 Ekim 2020 Cumartesi

DERGAHA HEDİYE EDİLEN ÇALINTI ÖKÜZ HİKAYESİ

Hadise Hacı Bektaş Veli hazretleri zamanında geçtiği söylenir. Hz:Mevlana efendimiz ile Hazreti Hünkar arasında geçtiği söylendiği gibi, Hacı Bayram Veli hazretleri ile hazreti Hünkar arasında geçtiği rivayet edilir. Adamın biri bir öküz çalar Hacı Bayram Veli efendimizin tekkesine getirir hediye eder:Bakalım çalıntı malı yiyecekler mi diye. Hazret: Ben bu öküzü yiyemem der. Bu sefer aynı şahıs o öküzü Hacı Bektaş-ı Veli dergahına getirir. Hediye etmek istediğini bildirir. Hazret beş dakika huzur yapar ve tamam öküzü kesin, pişirelim ve dervişler yesin der. Öküzü çalan adam kendi kendine : Bu şeyh değildir. Haram malı yedi diye kendi içinde geçirir. Sonra Hazret-i Hünkar'a gerçeği itiraf ederek: Bu çalınmış bir maldır. Sizden önce Hacı Bayram Veli hazretlerine ikram ettim haram diye yemedi ama siz yediniz" deyince Hz. Hünkar: Hacı Bayram Veli bir anka kuşuna benzer. Anka kuşu daima yükseklerde uçar. Yemek olarak seçtiği kuş ise yükseklerde uçan, yeryüzünün pisliğinden uzak turna kuşudur. O ve onun gibi yükseğe çıkan kuşları avlar. Bizde leş kargası gibiyiz, her bulduğunu, her leşi yiyen bir karga gibi bizde yiyoruz" deyince adam tekrar Hacı Bayram Veli hazretlerine gider ve bu sözleri nakleder. Hacı Bayram Veli şunları söyler: Hacı Bektaşı Velinin maneviyatı bir deryaya benzer, okyanus denizi gibidir. Okyanusu bir öküz leşi pisletmez ki. Bizim maneviyatımız ufacık bir göle benzer. Bir öküz düşerse onu kirletir, suyu içilmez, murdar olur"der. Her ikisi de birbirlerini övmüş ,yüceltmişlerdir. Adam şaşırmıştır.Tekrar Hacı Bektaşı Veli dergahına gelir. Çalınan öküzün sahibi de sora sora oraya gelmiştir. Bu öküzün tekkede kesilip yendiğini duyunca hazretin huzuruna çıkar ileri geri konuşmaya başlar: Sen nasıl bir şeyhsin, Benim öküzü mü nasıl keser, yedirirsin. Hazret öküz sahibine der ki :Sen öküzünü tanır mısın? adam tabi ki der.Bak bakalım der hazret: ağzını açar ve adam hazretin ağzında binlerce öküz gezdiğini görür. Bu hal geçtikten sonra tanıdın mı? diye tekrar sorar:adam tanıyamadım der ve bu keramet karşısında hazretin elini öper ve müridliğe kabulunü diler. Hazret helal edersen müritliğe kabul ederim deyince adam helal ettim der. Hırsız bu sefer Hazreti Hünkar'a der ki: Bu nasıl oluyor? Sen hem haram çalınmış öküzü yiyorsun, hem keramet gösteriyorsun. Hazreti Hünkar şunları söyler: "Sen öküzü çalıp getirdiğinde ben beş dakika huzur ettim.Öküzün sahibini buldum.Zahirinin haberi yok iken , onun maneviyatıyla konuştum"Öküzü helal et" dedim."Beni müridliğe kabuledersen helal ederim" dedi.Zahirinin haberi yokken helalleştik. Öküzü helal kestirdim. Maneviyatını da tekkeye aldım, müritliğe kabul ettim. Zahiri döndü dolaştı, öküzünü arama sebebiyle buraya geldi. Maneviyat mürid olunca, zahiri hemen kendinden mürid oldu. Ben haram olacak öküzü ne kestirdim, ne yedim, ne de yedirdim. Sen zahirini görüyorsun maneviyattan haberin yok.Öküzün sahibi de zahiri görüyor maneviyatından haberi yok.

CÜNÜP BİR KİMSE KUR'AN'A, İNCİL'E,TEVRAT'A,ZEBUR'A EL SÜREMEZ

Temiz olmayan(cünüp) kimse sadece Kuran'a değil diğer semavi kitaplara da (İncil,Zebur,Tevrat)el süremez. Abdestsiz bir şekilde ezberden Kur'an okuyabilir...

ALLAH ADAMINDAKİ TECELLİLER

Allah Teala, Peygamber efendimize zaman zaman doksan dokuz esmaül hüsnanın her biri ile ayrı, ayrı tecelli ederdi. Bazı zamanlar Peygamberimize ters bir soru sorulunca veya kendiliğinden halden hale geçmesinde sahabe, Efendimizin mübarek yüzünün gölgeli, sıkıntılı görünce Hak Teala'nın "kahhar, cebbar" isimleri ile tecelli etmiş olduğunu anlar, hemen yanından ayrılırlardı."Bunun gadabı Allah'ın gadabıdır" derlerdi. Hak Teala'nın "Rahim,rahman ve Nur'lu"isimleri ile tecelli edince yanına gelirlerdi."Bunun lütfu Allah'ın lütfudur derler ve faydalanırlardı.

RESİM KONUSU

İçinde resim, Köpek ve cünüp bulunan eve melekler girmez" hadisi şeriftir. Ancak resimden kastedilen şey üzerine dokunduğun vakit burnu kulağı, eli hissedilen kabartma veya oyma şeklinde yapılmış put tabir edilen suretlerdir. Hz. Aişe validemiz buyurmuştur:"Ben on vasıfla üstün kılındım. Bu vasıflarımdan biri de Hz. Cibril'in resmimi Hz. Peygamber'e göstermesi ve "Bununla evleneceksin" buyurmasıdır.(Süneni Tirmizi cilt 6 no:4129).Miraç dönüşü Efendimiz buyurdu: Mirac dönüşünde Hz.Cibril bana bütün peygamberlerin resmini, en son benim resmimi gösterdi. Yanımda Ebubekir ve Ömer de vardı"buyurmuştur.(Siyeri nebi cilt 1 s:45-46);Şevahüdün nübüvves:24) Ceviz ağacının bir özelliği var imiş. Bu ağaç ömrünün bir vaktinde bir saat resim çekermiş. O saatte ağacın yanında hiçbir şey yoksa poz yanarmış. Elini sürdüğün zaman düz bir fotoğraf şeklindeki resim, ayette kastedilen resim değildir. Cebimizdeki paralar,ecnebi paraları üzerindeki resimler cazdir.

ERKEN SEÇİM OLUR MU?

Seçimlerin normal zamanı olan 2023'e kadar gitmeyeceği aşikar. Necib Sultanım sadece şunu ima etmişti: Pandemi nedeniyle hapishanelerden tahliye olan mahkum sayısı doksan yüz bin civarında.bu insanların 2021 şubat - mart aylarında kalan infazlarının tamamlanması için tekrar hapishaneye dönme ihtimali var. Ancak iktidar bu kitleyi yapacağı bir seçimde elinde tutarak (onları kendi cenahlarına çekme için)af mahiyetinde bir çalışma içinde olursa şaşmamak gerek.Çünkü bu kitle çevresiyle beraber bir milyon oy demektir. Pandemi nedeniyle açık ceza evinden önce izne çıkartılan ve sonra en fazla ikişer aylık üç defa bu izni uzatma yetkisi 30 Kasım 2020 de dolacağından, pandemi de devam ettiğinden dışarıdaki izinde bulunan mahkumların geri çağrılmaması için kalıcı bir formül bulanacaktır. HDP kapatılırsa ne olur demiştim. Mübarek, HDP kapatılırsa bu partinin oylarının CHP ye gitmesi diye bir ihtimal yok. Yeni kurulan partiler, Akşener ve CHP ye dağılacağını belirtti. İktidar bu dağılmayı lehine kullanmak isteyebilir.

DOSTU SEVER GEÇERİM

Yüzüm kara elim boş, dostu sever geçerim, Dünya ile başım hoş, dostu sever geçerim Sofuyum der gezerim, hırkam tacım düzerim, Nice gönül bozarım, dostu sever geçerim, Dışım eyidir eyi, içim dopdolu ayı Böyleyken gönül evi, dostu sever geçerim İnanmanız sözüme,bakmanız dış yüzüme İçimde bin putum var, dostu sever geçerim Tespihim var elimde, neyim varsa dilimde Nesne yoktur halimde, dostu sever geçerim Nefsim beni azdırdı, bir kıl ile gezdirdi, Bu ne acep sözdürür, dostu sever geçerim Seyyid Seyfi yarimi, isterim didarımı terk etmedim arımı, dostu sever geçerim SEYYİD NİZAMOĞLU

GİZLİ YAPILAN İBADETLER

Issız yapılan ibadetler(kimsenin görmediği yerde),ıssız kılınan namaz,cemaatle kılınan namazın iki katı sevaba haizdir.(Rümuzul ehadis 2643)Uzlet, halvet, itikaf çile gizli yapıldığından makbuldürBunlar sadece Allah Teala'ya beğendirilmek için yapılanlardır. İnsanlar bir sanat öjğrenirken(örneğin ressamlık öğrenirken) işin başında çizdiklerinin bir değeri olmaz.Çünkü acemidir.Resmi satmak istese de para etmez.ama çalıştıkça, bu yetenek gelişir ve usta olduğu vakit yaptığı eserler para eder.İbadetlerde aynısıdır.Başlangıçta kusur olabilir.İnsanların görmenisnden hoşlanır, kendisine iyi denmesinden hoşlanır.Sesinin güzelliğinden, halkın kendisinin Kuran okumasından zevk almasından hoşlanır.Tüm bunlar acemi birinin sanat öğrenmedeki ilk halleridir.Bu ilk eserlerin değeri olmaz.Ancak kemale erdikçe ibadetini gizler,kendinden bahsetmez,halkı memnun etme gayreti olmaz.İbadeti olgunlaşmıştır.Devam etmekle olgunlaşma olmuştur.Kur'an da gece ibadetinin emredilmesinin sayısız hikmetleri vardır.EFendimize buyrulmuş ise de evliyaullah gece ibadetine önem vermiştir."GECEYİ TÜM İBADETLE GEÇİR.GECE YARISINDAN SONRA ,GECENİN ÜÇTE BİRİ KALINCA SABAHA KADAR İBADET ET"buyrulmuştur.(Müzzemmil suresi ayet 2/4,20.

HAZRETİ MEVLANAYI ZİYARETİN USULÜ

Hazreti mevlana efendimizin türbesini ziyaretin usulü vardır."Şeyhimin kabrini ziyaret etmeden, benim kabrimi ziyaret etmeyin" dediğini ehli olanlar nakleder.Bu nedenle Konya'ya gidildiğinde önce Şems-i Tebrizhazretlerinin kabri ziyaret edilir sonra Mevlana efendimizin kabri ziyaret edilir.Necib Sultanımla olan ziyaretlerimizde hep bu usule uyulmuştur.

KAGIT PARA-MADENİ PARA

Kağıt para tedavülden kalktığı vakit hiç değeri olmaz.Ancak altın hiç değer kaybetmez aksine eskidikçe antikalaşır vedeğeri artar.bu nedenle Evliyaullah'ın yaşadığı vakitte bir çoğunun değeri bilinmez.Sözlerine itibar edilmez.ancak, dünyayı değiştikten sonra bu değeri ortaya çıkar ve sözleri dahada kıymet kazanır.Manevi halleri olmayan zahir alimlerin sözü kağıt para gibi o vakitte değer ifade eder veölünce tedavülden kalkar.Amma Evliya'nın sözleri ve davranışları altın para gibi o günde kıymetlidir amma vefatından sonra antikalaşır.

ALLAH ADAMLARININ SÖZ VE DAVRANIŞLARI

Allah adamları nefisden boşaldıkları için Hakk'ın iradesiyle söyler ve iş işler.Halk başlangıçta bu sözlerin ve davranışlardaki hikmeti anlıyamaz ve hele şeriata aykırı ise karşı çıkar.Amma bu söz ve davranış sonraki zamanlarda ortaya çıkacak bir hikmeti barındırabilir.Hz.İbrahim peygamberin karısı Hacer7i ve yeni doğmuş çocuğu İsmail'i tek başlarına çöle terk etmesinin hikmeti başlangıçta bilinemez bu nedenle bu davranışı görenler Hz.İbrahim7e merhametsiz diyebsilir.Ancak muradı ilahi vardır.Kabe inşa olunacak, zemzem ortaya çıkacaktır.Bugün bir evliyaAllah'Dan aldığı ilhamla bu işi yapsa insanlar iftira atarlar.Vicdansız, namus gayreti yok,merhametsiz gibi çok sözler söylerler. Hz.Mevlana efendimiz ile Hazret-i şems efendimizin arasındaki sohbeti, birlikteliği vaktin Konyasındaki insanlar anlıyamadılar ve iftiralar attılar.Şems bir sihirbazdır.Bizim hocamızı kandırdı dediler ve en sonunda Hz.Pir'in Alaaddin isimli evladı bile bu insanlarla birlik olup hazreti Şems'i katlettiler.

BİLMEDİĞİMİZİ ÖĞRETEN ALLAH'DIR

"İkra suresinde"ALLAMEL İNSANE MALEM YA'LEM buyrulmuştur.İnsana bilmediğini öğretti.Bugünün insanı bilgiyi kitaplardan öğrenildiğini idida etse de insan bedeninde bu bilginin depo edildiği hafıza alanı olmasa bu mümkün olmazdı.İnsan beyni ve vücudu bir muammadır.ve bu sistemin inşa edilmesinde insanın hiçbir müdahalesi ve iradesi yoktur.Sürekli tekamül ve gelişme kuralı herşeyi kapsadığı için sürekli bilinmeyenlerin insanlara öğretilmesi sürece devam etmektedir.Bu insanın Yaratıcı ile olan diyaloğunun devam ettiğini gösterir.Peygamber ve evliyaya vahy ve ilham suretiyle yahut fizik ötesi müşahede ve tecellilerle bu öğretme devam etmektedir.Allah'a inanmayanlar için de bu kural geçerlidir.Rahman sıfatının bir tecellisidir.

BABASIZ YARATILANLAR

Peygamberlerden üç tanesinin Hak Teala tarafından babasız yaratıldığı rivayet edilir.Hz.Adem peygamber,Hz.İsa (a.s) ve Hz.Yahya peygamber.Hazret-i yahya(a.s) ın babası olarak Zekeriya peygamber gözükse de ,Kur'an da bunun kıssası anlatılır.Hz.Zekeriya:"Dediki YaRabbi Zevcem kısır olmuştur.Bende ihtiyarlıktan son yaşa yetişmiş olduğum halde benim nasıl oğlum olabilir? Rabbim buyurdu ki:Öyledir.O bana kolaydır ve muhakkak ki ben, seni bundan evvel yaratmıştım.Halbuki sen hiçbir şey değildin"(Meryem suresi ayet 6-9). HakTeala "öyledir" diye tasdik etmesi onda çocuk olmaz.Ben lütfumdan vereceğim.Hz.Adem7i,Salih peygamberin devesini yoktan babasız verdiğim gibi demektir.Evet öyledir deyince kesinlikle olmaz demektir.Hak Teala sebebsiz yaratacağını söylüyor. Babasız doğan evcliyaullah için Veysel karani hazretleri,Muhyiddin İbni Arabi hazretleri olduğu söylenir.İbni Arabi hazretleri için ise ,Babasının Abdülkadir Geylani hazretlerine gelip evlat niyaz etmesi üzerine Hz.Abdülkadir'in levhi mahfuza nazar ederek orada evlat kaydı olmadığını görünce kendi sulbünden gelecek bir evladı o talep edenin sulbünden gelmesi için Hak teala'ya dua etmesi sonucunda Hak Teala'nın bu duayı kabulettiği ve Muhyiddin isminin söylendiği rivayetedilir.Hz.Abdülkadir sırtını o şahsın sırtına dayadığı ve İbni Arabi'nin babasının :"İki omuzum arasından sıcak bir şeyin aşağı doğru indiğini hissettim" demiştir.Bir zaman sonra İbni Arabi biyolojik babası ve annesinden dünyaya teşrif etmiştir.HzYahya ve Hz.Muhyiddin7in zahirde babaları var ancak Hakteala gaibden lütfetmiştir

16 Ekim 2020 Cuma

GIYBET İLLA SÖZ İLE OLMAZ

Gıybet(kovculuk)illa sözle olmaz.Bir kimse herhangibir şeyi ortayaçıkardığında bir kimse bundan huzursuz olursa o kişi kovucudur ve kovcunun naklettiği söze itimat etmemek gerekir.Zira kovcu fesatçıdır. Bir diğer hal, iki düşmanın arasında , bunların her birine "hoş geldin" diyerek iki yüzlülük etmektir.Bazen birisinin sözünü diğerine ve öbürünün sözünü buna naklederek her birine "Ben senin dostum" açıklamasını yapar. Bir diğer hal halkı överek meddahlık yapmaktır.Medhedenin afeti şudur ki abartarak yalan söyler

RAKİBİYLE ALAY ETMEK

ABD seçimlerinde Başkan adayı Trump, rakibi Joe Biden'in taklidini yaptı. Kolunu kaldıramıyor, çolak imasını yapıp dilini çıkartıp taklit etti. Taklit ettiği duruma düşmesi muhtemeldir.

15 Ekim 2020 Perşembe

İBLİSİN FOYASINI HAZRETİ ADEM ÇIKARDI

Hazret-i adem (a.s) yaratılıncaya kadar İblisin foyası meydana çıkmamıştı. Hak Teala İblis'i ezelde kafir olarak halk etmişti. Amma, mihengini yaratmamıştı. Altının sahte olup olmadığını mihenk taşı meydana çıkartır. Bu nedenle melekler arasına karışmış olan İblis'in isyankar kafirlerden olduğunu ortaya çıkartan şey Hz. Adem'dir. Bu dünya'da da insanlar karışıktır. Ehli nar ve ehli Nur birbirine karışık vaziyettedir. Bu karışık olanlardan ehli nur olanları ayıran mihenk taşı Evliyaullahdır. Gönderilen peygamberler, birer seçicidirler. Kim onlara tabi olmuşsa kurtuluşa erenler belli olmuştur. Kur'an , İblis için "ve Kane minel kafirin"(İblis kafirlerdendi) buyrulmuştur. Çünkü onun küfrü ezeli idi. Yani sonradan kafir olmuş değildi. Fakat Adem peygamber vücuda gelinceye kadar foyası meydana çıkmamıştı. Hak Teala'yı eserlerine bakarak tanımak mümkündür. Merd-i Hüda'yı tanımak ise zordur.Merdi Hüda kısayoldur. İnsanların maksadı ondan hasıl olur. Vaslı Hüda ondan olur. Peygamber olmasaydı,kimse Hüda ya vasıl olamazdı.

CAN KABESİ

Zahiri Kabe, Hz. İbrahim'in inşa ettiği Mekke'de ki binadır. Vücud, candan dolayı azizdir. Kabe'de Hz. İbrahim'den dolayı azizdir. Kabe'nin bütün yönleri kıble olduğu gibi, can Kabe'sinin de böyle olması kaçınılmazdır. Can Kabe'si evliyaullah'dır. Çünkü İnsan-ı kamil Hak Teala'nın isimlerinin müsemmasıdır. Tecelli ettiği yerdir. Bir şahıs Hüda'yı isimlerinden tanımaz ve cahillik nedeniyle evliya sohbetinden kendini mahrum eder. Hak Teala kendi suretlerden arınmış olduğu halde bütün suretler ondandır. Eser der ki sanatkara bak. Boya der ki boyacıya bak.Nakış der ki nakkaş'a bak. Yokluk, her varlığın aslıdır. Varlık, yokluktan meydana gelir. Kabe arayan! Yokluğu kıble edin ki ebediyete eresin. Kabe'nin canı Hak eri'dir. Kabe'nin canı merdi Hüda olunca ondan eğri çıkmaz.Ancak doğruluk gelir. Onun sözü, fiili Hak'tandır. O ancak Hakk'ın bir aletidir. Merdi Hüdayı herkes kıble edinemez. Bu, derdi olanların nasibidir.

RUHUN IZDIRABI

Ruhun ızdırabı Hakk'dan ayrı düşmesindendir.Bundan gafil olan insanlar dünya işlerine önem verirler. Huzur ve istirahat sebeplerini bu suretle temin etmek isterler. Fakat sıkıntıdan kurtulamazlar. Çünkü sebeplerin ortaya çıkması, kederleri gidermez. Can, Hazret-i Hakk'a vasıl oldu mu bütün sıkıntılardan kurtulur. Münafıkların dışları zinde görünürse de içleri çürümüştür. Ruh ile Hakk arasına perde olan nefis, insanı eşyalarla, işlerle(sebeplerle) oyalar. Bu kah kadın olur, kah ticaret olur, kah yöneticilik olur. Bu sebeplerle avunmak ister, mutlu olduğunu sanır ve bu duygu zamanı su gibi akıtır. Gençlik geçmiş ihtiyarlık başlamış halen ölmeyeceğini sanır.

HER SÖZÜ KENDİ İÇİN SÖYLENİYOR SANMAK

Cenab-ı Hakk, Münafıkun suresinin 4 ncü ayetinde münafıkların bir halinden bahsetmektedir. Münafıklar çıkan her gürültüyü(sesi, sözü, konuşmayı, yorumu) korkularından kendi aleyhlerinde söylenmiş, söyleniyor sanırlar. Anayasa Mahkemesi üyesinin "Işıklar sönmüyor" lafını birileri, mevcut hükumetin yıkılması için darbe çağrısı diye yorumlayıp güya askeri göreve davet gibi algıladılar. İslam'a göre insanlar üç kısımdır. Mümin, Kafir, münafık. Cehennem katmanında münafık en alt katmandadır. Surede münafık tanımlamaları vardır."Kalıpları hoşuna" gider diye Hak teala efendimize söylemiştir. Konuştuklarında söyledikleri inandırıcı gelir.  Münafıkların giyim kuşamları, DÜNYEVİ HALLERİ düzgün, dünyevi geçimleri kolay ve kibar, sözleri ise güzel ve inandırıcı olmakta. Kur'an'ın başka ayetlerinde de ve hadis-i şeriflerde münafıklar hususunda başka tariflerde yapılmaktadır. Yalan söyleme, emanete ihanet etme, vaadinde durmama gibi.

14 Ekim 2020 Çarşamba

SOYUT-SOMUT BAĞLILIK

Hak Teala ile bu dünyada somut bağlılık Allah adamları ile olan bağlılıktır. Çünkü Peygamber ve evliya Hak Teala'nın yeryüzündeki gölgesidir. Bunları Hakk'dan ayrı görmek şaşılıktır. Bu nedenle insan yaşadığı çağdaki insan-ı kamil'i bulma gayreti ve çabası içinde olmalı ve ona ulaşarak bağlanmalıdır. Bu çok nazik bir konudur. Çünkü çok insan haşa yeryüzünde Hak teala'ya vücud mu addediyorsun, aklını başkasına mı teslim ediyorsun diye bir çok itirazlarda bulunur. Dini kitapların belirttiği ibadetlerin ötesinde bir şey arama derler. Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır"hadisi şerifi gereği bu itirazcılar yetmiş iki fırkayı teşkil ederler. Bu yol zevkidir. Tadanlar bilir. Böyle bir kokudan mahrum kalanlara söylenecek söz ters teper.

13 Ekim 2020 Salı

CÜBBEMİN İÇİNDE ALLAHDAN BAŞKA KİMSE YOK

Hazret-i Beyazid'e atfedilen bir sözdür:"Leyse fi cübbeti sivallah". Damlalar denize kavuşunca artık damlalığı kalmaz deniz olur. Hakk'a vasıl olmuş veliler, yeryüzünde Hakk'ın vekilleridir. Hakk'ın vekili Hakk'dan ayrı değildir. Onların fiilleri, Hakk'ın fiilleridir. Mansur bu yüzden "Enel Hak" dedi. Ey oğul! Evliya, Hakk'ın beşer suretinde gelmiş esrarıdır. Sakın onların nakşına bakıp da aldanma. Çünkü onda alemler gizlidir. Alem nedir ki? Onlarda, alemi yaratan gizlidir. Hepsi bir candır, hen ne kadar ayrı ayrı vücudlarda bulunsa da. Aleme feyz saçarlar. Onlar aracısız Hakk'dan ders alır. Onlar gibi yol alacak ayakların yoksa, koku alamıyorsan senin yapacağın iş Hakk'ı anmakla meşgul olmak, nimetlerini tefekkür etmektir. Zikreden, zikredilenden nur iktibas eder. Müminin kalbi nur olduğunda kandile, fitile, yağa ihtiyacı yoktur.

KIBRIS SEÇİMLERİ

Kıbrıs seçimlerinde ilk turda netice alınmadı.İkinci turda ne olabilir? Muhtemelen bir tepki sonucu getirebilir. Kıbrıs insanı, feshedilen İstanbul seçimleri akabinde yapılan seçimde tepki olarak Ak parti karşısındaki adaya oy vererek sonucun belirlendiği gibi, Maraş'ı açmak, adaylardan birini çağırıp ondan yana destek gösterisi yapmaya tepki gösterebilir. Bu nedenle Kıbrıs'ı bağımsız bir devlet gibi telakki edip iç işlerinde serbest bırakmakta fayda vardır. Nasıl ki bir anne-babanın çocuğu evlenip ayrı bir ev açarsa, o evin iç işlerindeki huzursuzlukta taraf olmamak gerekir. Kıbrıs'ın ne suyunu kesebiliriz ne de maddi yardımını. Baba olmak kolay değil. Ama Baba, taraf tutmamalıdır.

12 Ekim 2020 Pazartesi

KADER SIRRINA VAKIF OLMAK

Kul, kader sırrına vakıf olursa, kendisine isabet eden her şeyi Allah'dan bilir. Fakat bu kanaatin açıklanması edebe aykırı görür de fenalığı nefsine, iyilikleri de Hakk'a nisbet eder. Hz. Adem babamız bu şekilde hareket etmiştir.Cennetten çıkartıldıktan sonra tövbeleri kabul olunduğu zaman Cenab-ı Hak ona sordu:"Biliyorsun ki hayır, şer hep bendendir. Sen günahını kendine nasıl isnat eyledin, "zalemna enfüsena" dedin. Hz. Adem babamız cevap olarak dedi ki:"Ya Rabbi, bu günahın sebebini sen olarak göstermekten utandım. Hak Teala buyurdu ki: Senin bu edepliliğine mükafat olarak senin sulbunden bir çok enbiya ve evliya getireceğim.Ta ki iki cihanda namın unutulmasın. Bu bahsin derinini söylemek mahzurludur can ve ten tehlikesi vardır.

GIYBETİN İLACI

Gıybet zinadan daha şedid bir günahtır. Gıybete hırslı olmak insanın gönlünde bir hastalıktır. Bu hastalığa ilaç vermek vaciptir. Bunun ilacı iki şeydir: Birincisi, gıybet hakkında söylenen hadis-i şerifleri düşünsün. Gıybet, ateş korunun odunu yok etmesi gibi kabul olunmuş hasenatı yok eder"buyrulmuştur. İkincisi ise şudur: Kişi kendi ayıbını düşünsün eğer kendinde bir ayıp bulursa o kimseyi, kendini mazur saydığı gibi saysın. Eğer kendinde hiçbir ayıp bulamazsa şöyle bilsin ki kendi ayıbını kendinden gizleyen cahilliğidir. Cahillikde bütün gıybetlerin en fazlasıdır. Eğer kendinde ayıp bulunmadığı gerçek ise murdar olanları yemekten kötü ayıp yoktur.

BAŞKASININ SESİNİ TAKLİT

Dilimizin tehlikelerindendir. Bir kimseyi onun sesiyle taklit etmek, onun işini veya sözünü hikaye etmek, onu maskara edip gülmektir. Bunu işiten kimseye gülme isteği gelir ve o kişi bu hususlardan rahatsız olursa bunların tamamı haramdır.(Hucurat suresi 11 ayet:Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Ne malum, belki alay edilenler, edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler." buyrulmuştur.

LATİFE KALBİ ÖLDÜREBİLİR

Cenab-ı Peygamber latife etmekten men etmiştir. Lakin az latife etmek,ara sıra olması, latif ve güzel olması şartıyla helaldir. Çünkü latife çok zaman kaybettirir ve çok güldürür. Çok gülmekten kalp kararır, erkeğin vakarını ve heybetini giderir.Efendimiz (sav) buyurmuştur:"Benim bildiğim şeyi siz bilseydiniz az gülerdiniz, çok ağlardınız" Efendimiz (SAV) den latife olarak nakledilen iki üç kelimedir. Bir kadına Peygamber (SAV): "Yaşlı kadınlar cennete girmez" dedi. Kadın Peygamber'in bu sözünü duyunca ağladı. Peygamber onun ağladığını görünce:"Gönlünü karıştırma. Kadınları önce gençleştirirler ondan sonra cennete korlar" buyurdu. Bir kadın Peygamber'e ."Kocam seni okuyor" dedi. Peygamber (SAV): "Senin kocan , gözünde akı olan kişi midir?" dedi. Kadın:"Hayır benim kocamın gözünün akı yoktur" deyince Efendimiz:"Gözünde akı olmayan kimse var mıdır?" buyurdu. Bir kadın "Ya Resulallah beni deveye bindir" dedi.Efendimiz:"Seni deve yavrusuna bindireyim" deyince kadın:"İstemem, zira beni düşürür" deyince Efendimiz (SAV)"Deve yavrusu olmayan hiç deve yoktur" dedi. Peygamber:"Bir kimsenin gönlünü inciten yahut heybetini gideren latifeler, latife değildir" dedi.

11 Ekim 2020 Pazar

GÜNAH OLAN YAHUT GÜNAHA SEBEB OLAN SÖZLER

*Günah olan söz söylemek; bidat şeylerden ve sahabenin bunlarla ilgili konuşmalarından bahsetmektir. Günah, başkalarına kendinin fısk ve fesadını hikaye etmektir. Şarap ve fesat meclislerini hikaye etmek, fuhşa ait halleri hikaye etmek tamamen günah olur. *Karşı çıkmak ve tartışmak. Bazı insanlarda opozit yani muhalefet hastalığı vardır. Her kim bir söz söylese o sözü reddedip "Öyle değildir" der. Bunun manası şudur:"Sen Ahmet ve cahilsin, ben akıllı ve anlayışlıyım". Bu söz iki sıfata kuvvet verir. Bu sıfatlardan biri kibirlenmedir, bir diğeri vahşi hayvanlar gibi doymaktır. Bir kıskançlık eder. Sünnet ehlinin ilk rehberleri tartışmadan men etmiştir. *Edepsiz konuşmak: Cinsel ilişki çoğunlukla cima sözü konuşmakla olur. Bunlar ibadetlerini kötü ederler. *Lanetli konuşmak; Lanetin mevzuu ne olursa olsun. İster hayvana, ister kullandığımız bir vasıtaya, araç gerece olsun değişmez. Efendimiz buyurmuştur: Mümin lanetten sakınır"Filan kimseye lanet olsun demek,eğer o kimse Firavun ve Ebu Cehil gibi küfür üzre helak olduğunun şeriatla bilinmesi halinde uygun olur. Bir Yahudiye lanet senin üzerine olsun demekte tehlike vardır. Zira onun Müslüman olması ihtimali vardır. *Müslümanlarla alay eden şişir ve sözleri anlatmak

FUZULİ SÖZLER

Kişinin gezdiği,gördüğü şeyleri anlatmasıdır. Bir kimseye önemli olmayan bir şeyi sormakta bu tür sözlerdendir. Mesela "Oruç tutar mısın" diye sorsan o kimse "Tutarım" derse ibadetini göstermiş olur, eğer yalan söylerse günahkar olur ve onun günaha girmesine biz sebep olmuş oluruz. Mesela "nereden geliyorsun?","Nereye gidiyorsun?" diye sorsalar açık söylememe, yalan söylemeye düşkün olma ihtimali vardır. Böyle olursa söylenen söz fuzuli olmaz batıl olur, zira içinde hiçbir hak olmayan söze fuzuli derler. Resulullah (sav) efendimiz buyurmuştur: Sözünün fazlasını terk eden ve malının fazlasını veren kimse bahtlıdır"

KONUŞMANIN AFETLERİ

Söz dört kısımdır: Bir kısmı vardır ki tamamı zararlıdır. Bir kısmı vardır ki bundan hem zarar hem yarar vardır. Bir kısım söz vardır ki bunda ne yarar ne zarar vardır. Bunlar fuzuli sözlerdir. Zaman kaybettirmesi fuzuli sözlerin zararı için yeterlidir. Dördüncü kısım odur ki yalnız yarardır, hiç zararı yoktur. Sözün üç kısmı söylenmemeli, bir kısmı söylenmelidir. Sadaka ve ihsan için söylenmiyorsa çok konuşmak uygun değildir.

YAPILAN HATALAR

Bize karşı gür çıkan sesiniz Uygur kardeşlerimiz için niye kesiliyor? Hepimizin Doğu Türkistan davasını kendisinden öğrendiğimiz İsa Yusuf Alptekin'in emanetine niye sahip çıkmıyorsunuz? Destek verdiğiniz iktidara niye bir çift söz söylemiyorsunuz? Şimdi de iktidara ve onlara destek veren koalisyon unsurlarına sesleniyorum. Doğu Türkistan'da yaşananlar karşı sürdürdüğünüz sessizlik, kırklı yıllarda soydaşlarımızın Boraltan köprüsünde Sovyetlere teslim edilmesi ve orada anında şehit edilmesi olayı gibi ellili yıllarda Cezayir'e karşı Fransa'nın desteklenmesi gibi sizin üzerinizde bir kara leke olarak kalacaktır. Doğu Türkistan'da yaşananlar konusunda BM'de 39 ülke tarafından imzalanan Çin'e uyarı mektubunda Türkiye'nin imzasının bulunmaması sizin en büyük ayıplarınızdan bir olarak tarihe yazılmıştır. Şimdi Sayın Erdoğan'a ve Sayın Bahçeli'ye sormak bizim hakkımız, cevaplamak onların sorumluluğudur. Seksenli yıllarda Türk kimliğini ve Türkçeyi yasaklayan Bulgaristan'ın bile imza attığı bu metne imza atmaktan sizi alıkoyan saik nedir? Hangi ekonomik çıkar için Çin'e sessiz kalıyorsunuz? Hani dünya beşten büyüktü? Çin'in o beşin içinde olduğunu unuttunuz galiba! Hani Erdoğan mazlumların sesi, Bahçeli dış Türklerin hamisiydi? Bu nasıl bir esarettir? Nasıl bir izzetsizliktir? Kaça sattınız Doğu Türkistan'ı? Uygurların canı kaç para sizin defterinizde? Çıkın yüzünüz varsa konuşun.(AHMET DAVUDOĞLU-MERSİN KONGRE KONUŞMASI)

MAKAM ARAÇLARI

Hürriyet’ten Neşe Karanfil’in haberine göre, 2010 yılında makam aracı alımları için 265 milyon lira harcanırken, 2016 yılında bu rakam 2.3 milyara liraya çıkmıştı, bunun 1 milyar lirası makam uçakları alımına gitmişti! (5 Eylül 2018) Eski asırlarda ister Batılı krallara ister Doğulu sultan ve şahlara bakın, kıyafetlerinde bile pırlanta ve mücevherlerle güç gösterişi vardır. Hele bir XIV. Louis’nin kıyafetinde neredeyse Topkapı’daki mücevherlerin topunu görürsünüz! Sabri Ülgener Kitabında  bu gösteriş ve ihtişam kültürünü yansıtan çok sayıda alıntılar yapar. Tarihçi Naîma’nın “yüksek makamlarda bulunanlara gösteriş ve ihtişam, aşağıdakilere kanaatkârlık ve tevazu lazımdır” diyen satırlarını okursunuz.  Dün “patrimonyal devlet” anlayışında sultan ya da Kral istediği miri araziyi istediğine verebilirdi, devlet hazinesinden istediğine “ihsan”larda bulunabilirdi… Ama modern çağda “kamu” ile “özel” hukuki olarak, evet hukuki olarak birbirinden ayrılmıştır. Modern hukuk devletinde hiçbir kamu otoritesi kimseye keyfi ihale veremez, keyfi atamalarla, ödüllendirmelerle “ihsan”da bulunamaz. Ama biz hâlâ seçtiğimiz iktidarlardan bunları istiyoruz… Onar da bizim sadakatimizi pekiştirmek için ihale, çifte maaş, lüks makam arabaları, ballı danışmanlıklar, toplilli atamalar gibi “ihsan”larda bunuluyorlar. CHP’li Veli Ağbaba açıklamıştı: Makam arabası sayısı Fransa’da 8 bin, Almanya’da 9 bin, Japonya’da 10 bin, bizde 125 bin. (5 Ekim 2018) Ahmet Ağaoğlu’nu, Yakup Kadri’yi okuyun, Tek Parti döneminde böyleydi, sonra da böyleydi… Ama hiç bugünkü kadar olmamıştı. Dindarlar yapmaz sanılıyordu. Hz Ömer Kudüs’e giderken devesini hizmetkârıyla nöbetleşe kullanmamış mıydı? Akşam devlet işlerinde ve özel işlerinde ayrı mumlar yakmaz mıydı?... Ama sonra öyle olmadı, bugün hiç öyle değil. Uluslararası Şeffaflık ve Yolsuzluk Algı İndekslerinde aşağılara düşmedik mi? Hepimiz insanız, “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar.” Çözüm şeffaf, denetlenebilir, liyakate dayalı bir devlet yapısı kurabilmek. Dünyada iki ülke lideri,ziyarete gittikleri ülkelere yanlarında makam aracını da götürürmüş. Biri Amerika,Diğeri Türkiye Bunun adı ‘modern hukuk devleti’dir (Taha Akyol-Karar gazetesi) Kendileri, çocukları, yandaşları ve devletin üst kademesinde bulunan bürokratları en büyük imkan ve zenginlikleriyle bir yaşam içindeyken, Geniş halk yığınlarına da, "dinsel metinlerle yoksulluğun bir kader olduğunu" beyinlere empoze ediliyor. Marx abimiz! diyordu ya "din afyondur" Galiba şimdi bu sözün ne anlama geldiği daha çok iyi anlaşılır hâle gelmiştir.

İSLAMİYETİN ESAS METODU

İbadet ve Müslümanlığın esas metodu evliyaya muhabbettir. Binlerce çeşit ibadetle bezensen, ilim ve ahlakla donansan, onları inkar ediyorsan Allah indinde kovulmuşsun. Delilini istiyorsan Efendimizin risaleti zamanında Efendimiz'e yönelmeyen, nübüvvetini inkar eden kimselerin ibadet ve taatları günahtan ibaret olmuştur, belki kafir olup cehennemi boyladılar. Mustafa'sız (peygambere bağlı olmaksızın) yapılan ibadet, fısk ve günahtır, belki daha sevimsizdir. İnsan, Peygambere iman etmeden yapılan ibadetin nurundan kafir olur. Bir nefes durmadan o merdin(peygamberin) eteğine sarıl ki, seni küfür zindanından kurtarsın. O, senin işlerini düzenler. Sen git, safana bak. Fena isen de onun yüzünden iyi olursun. Çocuk işlerini babasına bıraksa, işleri daha çabuk ve daha iyi vücud bulur. Çocuk çalışmadan babası onu nefis nimetlerle besler. Babası sayesinde zahmetsiz yaşar. Babasının gölgesi gemi gibi onu kurtarır. Bir şeyh-i vasıl sayesinde kendi gayret ve çabana gerek kalmadan isteğin gerçekleşir. O, sana namazsız oruçsuz, mescitsiz bin türlü armağanlar bahşeder. Sana lazım olanları, senin kalbine doğmadan evvel bundan haberdar olan şeyh sana vasıl eder.

NEFİSLERİMİZİ VE MALLARIMIZI SATIN ALAN ALLAH

Hak Teala insanı yarattı ve ona hayat bahşetti, yeryüzünün tüm nimetlerini onun emrine verdi. Ve o insanın nefsini ve kazandığı dünya mallarını satın almayı vaad etti. Cennet karşılığı. Mallarımızın satın alınması, o malın zekatının,sadakasının ihtiyaç sahiplerine verilmesidir. Nefislerin satın alınması ise, cesedimizi taşıyan nefsimizin Hakk Teala'ya iman ile O'nun emir ve yasaklarına riayet edilerek ibadetle meşgul edilmesidir. Ne kadar çok olursa olsun ölümle birlikte terk edeceğimiz malların hakikati bomboş olmasıdır. Çünkü ölüm akabinde o değer verdiğimiz mal, bir başkasının eline geçerek ona hizmet etmekte. Vefat eden bir kimsenin karısının ölümden sonra bir başkası ile evlenmesi gibi. Özel itina ile beslediğimiz vücudumuz ise sürekli noksanlaşmakta ve yaşlanarak tükenmektedir. Eksilmekte ve bir gün vücut makinası stop etmektedir. Bu da değersizdir, vefasızdır, emanettir. Bu iki değersiz mala müşteri olan Hakk Teala,karşılığında ebedi bir hayat ve ebedi bir nimet vaad etmektedir.