29 Şubat 2020 Cumartesi

MÜMİNİN DÜNYADAN NASİBİNİ ALMASI

Peygamber (sav)'e tabi olup şeriatın müsaadesi tahtında dünya nimetlerinden nasibini alanlara cehennem zarar vermez. Meryem suresi 19/71-72 ayeti:"Sizden o cehenneme uğramayan hiçbir kimse yoktur. Bu cehenneme uğramak Rabbinin hükmü katisi ve kazası oldu. Bundan sonra sakınanları kurtarırız ve zalimleri diz çökmüş oldukları halde bırakırız." Fakat riyazatı ve mücahedatı ihtiyar etmek suretiyle bu nasipten dahi geçmek cismin mahbusu olan ruhu insani için pek iyi olur. Takvayı zahiri Hak Tealadan korku sebebiyle günahlardan sakınmak ve şeriatın müsaadesi tahtında nefsin hazzını vermektir.Bu mümin bu dünyadaki cenneti bulamaz. Ahirette bulur.T akvayı batıni sahibi bir mümin ise bir insanı kamil terbiyesi altında nefsin hazlarını terk edip riyazat ve mücehedata devam eder. Bu mümin dünyada iken cenneti bulur, ahirette zaten bulur.

GÖKLERİN DIŞINA ÇIKMAK

Rahman suresinde fennin sırları gizlidir."Ey ins ve cin taifesi, eğer göklerin ve yerin caniplerinden geçmeye takatiniz varsa, geçin; kuvvetin gayri ile geçemezsiniz"(Rahman 55/33).Bu ayetteki aktarissemavati ve arz kavramını zaman olarak telakki ederler. "Zaman'ın husulüne sebeb Güneşin,ayın devridir." Malumdur ki madde zaman ve mekan hapsiyle kayıtlıdır.insanın cismi maddenin dört şeklinden(su,hava,ateş,toprak), cinnin varlığı ise hava ve hararetten(ateşten) terkiptir. Her iki taife daha zamanın az ve çok taraflarının hapsi altındadır. Cinsi cin, maddenin latif olan kısmından olduğu için (hava ve ateş) zamanın az tarafında mahbus olur. İnsanın cismi ise maddenin gaz ve hararet ,toprak,su gibi kesifinden mürekkep olduğu için zamanın çok tarafında mahbus olur. Cin taifesinin alemde seyri süratli, insan cinsinin ise daha atıl şekilde olur. Her iki taifede fen ehlinin tabir ettiği uzay boşluğuna çıkamaz. Fakat rahta kesafet olmadığı için vücudu hakiki ile kendi arasında gayriyet libası bulunmadığından bu ruh ilahi hidayetle o fezaya nüfuz edebilir. Keza semada adına şihap denilen aslında rahmet ve azap meleklerinden oluşan yıldırım denilen elektrik unsuru vardır. Bunlar dahi semada yükselişe mani olup tabiat alemine döndürürler. Enaniyetten fani olmadıkça kul, Rabbine yükselemez.

SAĞA YAHUT SOLA DÖNDÜRÜLENLER

Ashab-ı Kehf için Kehf suresi (18/18) ayetinde buyurulur:"Sen o ashabı Kehf'i uyanık zannediyorsun; halbuki onlar uykudadırlar; ve biz onları sağa sola döndürürüz". Bu ayetten anlaşılır ki Hakk'ın evliyası uyanık olsa dahi, uykusuz arifin hali budur. HakTeala onları dünyevi işlerde sağa sola döndürür. Allah evliyasının iradesi var gibi görünür. Halk ashabı Kehfi uyanık gibi görür.halbuki uykudaki insanın yaptığı hareketi yaparlar sağa sola dönerler. Bu dönüş uyuyanın iradesi gibi görünürse de habersizdir. Bir döndüreni vardır.

28 Şubat 2020 Cuma

IRZ VE NAMUS

Irz ve namus iki çeşittir.Birisi hakiki ve sağlam; ve diğeri hayali ve çürüktür.Hakiki olan ırz ve namus insanın insanlığına taalluk eden ahlakı hasene ve makbuledir ki , bu namus sahipleri, tecavüze tahammül edemezler.Bu namus ayn-ı zevki imandır ve sıdkın kuvvetine delildir.Mesela bir kafir veyafasık tarafından mahremine tecavüz vaki olduğu vakit şiddetle men eder ve bu hususta asla müsamaha etmez.Hatalı ve çürük olan namus ise nefsin kibir ve ucubundan doğan hallerdir.Mesela bu namusun sahipleri bir mahalle gittikleri vakit kendilerine karşı ayağa kalkılmamaktan,  veya bir bahiste fikirlerine itiraz edilmekten, bir meclis yahut sofrada kenarda bırakılmaktan müteessir olurlar ve kendilerinin aşağılandığını kabulederler.Halbuki tarikatta bu çürük namuslar zevki imana mani ve sıdkın zaafına delildir.Mürşidi kamil,tarikata intisap edenlerde bu çürük namusu kırmakla işe başlar.Bir çok kimseler bu hayırlı terbiye usulunden korktukları için tarik-i hakka süluk edemezler.Bu çürük namus  o ahmakların yol vurusucusu olur.
Geçtim ad u şandan, çıktım ben o dükkandan
Hep ırz ile vakarım yağmadır, alan gelsin

HALİFEZADELER

Tarikatı aliye içinde Nakşibendilik silsilesi Hz.Ebubekir sıddtik efendimize dayanırken diğer tarikatlar Hz.Ali efendimize dayanır.Her asırda bu ikisinin evladlarının düzgün silsilesi devam eder. bağlanır.Hz.Ömer ve Hz.osman efendimizin evlatlarına bağlanan bir silsile yoktur.bunların evlatları münferit olarak zuhur ederler.

TERAKKİ EDEN FEN,HADİSİ ŞERİFLERDEKİ SIRLARIDA AÇIĞA ÇIKARTMAKTADIR

Terakki eden fen,kısım kısım, cenab-ı Resulullah (sav)'in hadisi şeriflerindeki sırları da açıklamaktadır.Hadis-i şerif te kadınlar için "Aklın ve dinin nakıslarıdır" buyurmuştur.Bugün fen açıklamaktadır ki kadın dimağı, erkek dimağından 150 gram noksandır.Akıldan nakıs olanların dinde de nakıs olacakları tabiidir.

AĞIZLARA MÜHÜR KONMASI

Yasin suresinin ayetidir:"Malum olan günde onların ağızlarına mühür koyarız"(Yasin 36/65). Bu ayetin manasını ahiret gününe hasretmemek gerekir. Dünya ve ahiret boyutlarının hangisinde bulunsan , senin için malum olan gün o gündür.Bu nedenle kalbinin ağzı maarif ve esrarı ilahiyye şekerlerine karşı mühürlü mü, değil mi? Sıfatı nefsaniyye bir mühürdür. Bu mühür uzuvlara vurulur.Gözde,dilde,elde ayakda, kalpte mevcuttur.

ŞİİR ÜZERİNE

Sultan Veled efendimiz buyurur: Hak aşığının şiiri Kuranın tefsiridir. Şairin şiiri ise karın tokluğundan hasıl olan hararettir.veyahut sarımsaktan doğan hararettir. Aşığın şiiri Hakk'a olan hayretten ve kendinden geçmektir. Şairin şiiri ise nefsani varlığın neticesidir. Nitekim Bi-çun olan Hak Teala onlar hakkında şuara suresinde "Şairlere azgınlar tabi olur"(Şuara 26/224) buyurdu.

GÖKLERİN VE YERİN KİLİTLERİ

"Göklerin ve arzın kilitleri Allah'ındır"(Zümer suresi 39/63)."Miftah-ıhas" dan murat ve maksat, Hakk'ın kuluna rahmet-i rahimiyye ile tecellisidir ki bu tecelli hidayete mucibtir. İnsanı kamilin nasihatine karşı kalbine ve aklına kilit vurulanlara o nasihat tesir etmez meğer ki Hak Teala hazretleri rahmeti rahimiyye ile tecelli edip hidayet anahtarı gelirse o kilit açılır...

27 Şubat 2020 Perşembe

ÖBÜR ALEMDE AŞK VAR MI?

Bir fakir, Abdülgafur Lari hazretlerinin vefatından sonra rüyasında gördü ve ona sordu: Acaba ahiret aleminde aşk ve aşıklık ve güzel yüzlere alaka var mıdır?" Cevaben buyurmuşlar ki:"Ne söylersin,asıl aşıklık bu alemdedir. Zira cisimler aleminin güzelliği zıt olan maddelerin terkibinden oluşmuştur. Birbirine zıddiyet nedeniyle bu güzellikler bozulur ve değişir ve hatırdan silinir. Fakat bu alemdeki cisimlerde zıtlıklar yoktur, fani ve zail olmaz, asla bozulmaz ve değişmez. Bu nedenle burada aşıklık ve aşk bir karar üzre daimidir. Şu kadar var ki, ruhun bedene olan alakası nedeniyle ayrılmasının başında bir kaç gün cevheri ruha biraz karışıklık arız olur. Lakin dünya ile alakasını bertaraf edip saf ve pak olunca yine aşıklık zevkine vasıl olur"
Evliya Kiram bu dünyada cismaniyetten saf ve pak olduklarından dünya hayatında dahi ilahi aşkı tadarak bu dünyada iken cenneti yaşarlar....

MAHLUKAT ARASINDAKİ SAVAŞLAR

Yaratılmışlar arasındaki bu cenkler, bitkilerde tab'i olarak görülür. Bitkiler alemini incelediğimizde birbirleri ile mücadelesi vardır. Tabiat hadisesi deriz. Hayvanatta ise bu mücadele tabiatta fiili olarak görülür. Hem bitkiye karşı hemde kendi hayvanat cinsine karşı bir cenk içerisinde görülür. İnsanlarda ise bu cenk fili ve kavlidir. Hem bitkiye, hem hayvanata hemde kendi cinslerine karşı bir mücadele içindedir. Bu nedenle zıtlıklar nedeniyle alemde savaşlar bitmez. İnsan-ı Kamilin hareketi Hak'dan olmakla onun cengi diğerlerininkine benzemez."Beni Adem'in kalpleri Rahman'ın parmaklarından iki parmak arasındadır, onlar istediği gibi döndürür. Enbiyanın ve evliyanın sulhü, cengi, muvafakati, muhalefeti Rahman'ın parmakları mesabesinde olan cemali ve celali sıfatlarındandır. Hak Teala, cemal ve celal isimlerinin eserleriyle onların kalplerini dilediği gibi döndürür....

FENAFİLLAH MAKAMI

Beşerin zatı ve sıfatı, vücud-i hakikinin zatında ve sıfatında mahvolduğu  ve fena fillah mertebesine geldiği vakit, eğer bu hal içinde çevresine karşı muhalefet zuhur ederse onun muhalefeti vücd-i hakikinin muhalefeti olur; bu mertebeye "kurbu feraiz" derler,"Ey Resulüm attığın vakit sen atmadın velakin Allah attı"(VEMARAMEYTE İZ RAMEYTE VELA KİNNALLAHE RAMA-Enfal8/17) ve Fetih 48/10 (İNNELLEZİNEYÜBAYİUNEKEİNNEMA YÜBAYİUNALLAHE)"Sana biat edenler ancak Allah'a biat ederler" ayeti kerimeleri bu makama işarettir....

EVLİYAULLAH'IN TASARRUFU

Ülemadan birisi nakletmiştir:"Şeyh Abdülkadir Geylani hazretlerinin huzuruna vardım. Henüz delikanlı idim  yanımda ise felsefe ilimlerine ait bir kitap var idi. Şeyh benim kitabıma bakmadan ve adını sormadan:"Ya Filan, bu senin kitabın ne fena arkadaştır. Git bu kitabın yazılarını sil"dedi. Ben şeyhin korkusundan kasteddim ki, şeyhin huzurundan çıkayım ve o kitabı eve bırakayım ve bir daha yanımda beraber getirmeyeyim. Benim nefsim o kitabı silmekte müsamaha etti. Zira o kitapta bazı şeyler öğrenmiş idim ve ben ona muhabbet etmiş idim. Vaktaki bu niyet ile kalkmak istedim, şeyh bana baktı, bende bağlanmış gibi  kalkmaya takat kalmadı. Sonra dedi ki:"Kitabı bana ver. Vaktaki kitabımı açtım bütün sayfalar bomboş idi. Şeyhin eline verdim. Onun yapraklarını çevirdi ve "Bu kitap fezail-i Kur'andır" dedi. Gördüm ki kitap güzel yazı ile yazılmış "Fezail-i Kur'an"isimli kitaba dönüşmüş. Ondan sonra dedi ki "Kalbinde olmayan şeyi dilin ile söylemeye tövbe ettin mi?""Tövbe ettim "dedim. Sonra "Ayağa kalk" dedi. Kalktım. O kitaptan ezberlediğim şeylerin hepsi hatırımdan silindi. Asla şimdiye kadar da hatırıma gelmedi"..

26 Şubat 2020 Çarşamba

YOL BULMAK

Nahl suresinin ayetinde buyrulmuştur:(16/16) " Onlar yıldızlar ile doğru yolu bulur".bu ayetin işari manalarından birisi insanların manevi yolculukta mürşid-i kamiller vasıtasıyla yahut mürşidi kamil insanların geride bıraktıkları eserler vasıtasıyla sülukları kastedilir. Mesnevi-i şerif yol gösteren yıldızlardan birisidir.ancak mesnevi-i şerifteki manaları idrak için lügat, ilmi kelam, fıkıh, tefsir, hadis, mantık,beyan, bedi, maaani, nücum, tıp, hesap, hikmet, kimya, hendese, coğrafya, heyet, nazım ve kafiye, tasavvuf, huruf ve havas gibi bir çok ilimlere vukuf lazımdır. Bununla beraber bir mürşid-i kamil terbiyesinde  olup o mürşidin himmetiyle kalpte zevk ve nur-i hal dahi bulunmak icab eder.Bu şartları haiz olmayan kimselerin havassı zahire ve batıneleri, bu yıldızların nuruyla hakikat yolunu bulamaz.
Mesnevi-i şerif  huzuru Hak'dan kovulmuş olan insan ve cin şeytanlarına akrep gibidir.Onları sokar ve müteezzi yapar. Hakikat müşterisi olanlara da saadet bahşeden en yakın bir dosttur ve onlara türlü türlü ruhani ikramlarda bulunur.

25 Şubat 2020 Salı

VAKİT

Kaçan vakit üzerine konuşmak şimdiki zamanı da yitirmektir....

TAKVA BİR GEMİDİR

"Dünya bir deniz, ahiret de onun sahilidir. İnsanlar bu sahile doğru seferdedir. Denizi geçip ahiret sahiline varmak ancak takva gemisiyle mümkündür. O gemiye binen kurtulur, binmeyen helak olur."

KİMİN İŞİNE GELİR

Evliyaullahdan bir zata birisi şöyle dedi:"Bir dinarım var. Sana vermek istiyorum.U ygun görür müsün?" Hazret şöyle cevap verdi:"Verirsen senin için iyi olur, vermezsen benim için iyi olur"...

MERHAMET UMMANI HZ.EBUBEKİR (R.A)

Halifeliği sırasında Hz. Ebubekir Sıddiyk efendimiz, sokakları dolaşır ev ev gezerdi. Bir kadın ağlayarak yüksek sesle şiir okuyordu. Şiirinde sevdiği gence olan hasretini dile getiriyordu. Halife kadına seslenerek"Hür müsün ?  köle misin?" dedi. Kadın köle olduğunu söyledi. Halife bu şiiri kimin için okuduğunu söyledi:Genç kadın "Ey Resulullah'ın halifesi Ravza-i Mutahhara hakkı için beni kendi halime bırak" dedi. Halife:"Senin içindeki sırrı öğrenip derdini çözmedikçe buradan adımımı atmam" dedi.
Genç kadın dertli bir şekilde ah çekip sevdiği gencin ismini söyledi. Hazreti Ebubekir (r.a.) o kadının efendisini çağırttı. Cariyeyi ondan satın alarak hürriyetine kavuşturdu ve sevdiği gençle evlenmesine vesile oldu...

KİBİRDEN KURTULMAK

Dağları iğne ile kazıp yerinden çıkarmak, kalpten kibri çıkarmaktan daha kolaydır.(Ebu Haşim es-Sufi k.k) Zünun-u Mısri buyurmuştur: Bütün hayırlar bir evde kilitlidir. Anahtarı ise tevazudur. Bütün şerler de bir evde kilitlidir. Anahtarı ise kibirdir"..

TEMBELLİK VE ŞIMARIKLIK KAYNAĞI

Avarifül Mearif isimli eserin sahibi Şihabeddin Sühreverdi hazretlerine bir derviş dedi ki;"Efendim! eğer ameli terk edersem tembelleşiyorum. Yok eğer amel edersem gönlüme şımarıklık geliyor. Ne yapayım?"
O da şöyle cevap verdi:"Amele devam et.Şımarıklıktan dolayı da Allah'a istiğfar eyle".

GÖNLÜMÜZÜ YIKAYANLAR

Davut peygamber:"Ya Rabbi! hizmet için elini yüzünü yıka , buyurdun.Şimdi beni sohbetine davet ediyorsun. Sohbet için gönlümü ne yıkayabilir? dedi. Hak Teala:"Dert ve hüzün" buyurdu.

NECMEDDİN-İ KÜBRA HAZRETLERİNİN FARİ RAZİ'YE MANEVİ YARDIMI

Fahri Razi hazretleri akli ilimlerde mezhep sahibi birisi idi. Hak Teala'nın vücudunu ispat için bin bir akli delil ikame etmişti. Necmeddin-i Kübra hazretlerinin şöhretini işitip onunla görüştü.Rabbani ilimine hayret etti ve kendisini halvete koymasını istedi. Halvete girdi göğsünde heybetli sesler işitti ve takat getiremeyip halvetten çıktı ve halini hazrete söyledi. Cenab-ı Necmeddin:"Felsefi nakışlar senin levhi sineni tırmalıyor. Eğer sabredeydin, onun yerine marifet nuru doldururlar idi".Fahreddin Razi:"Bilgimin benden alınmasını istemem" dedi ve sohbetten ayrıldı. Memleketine döndü. Son halinde iblisi lain kendisine musallat oldu. Hak Teala için saydığı delilleri birer birer iptal etti. Nihayet bir delili kaldı o delili dahi rededecekti ki ızdıraba düştü. İmam Necmeddin oturduğu dergahta batın nuru ile onun bu halini keşfetti ve meclistekilere onun bu halini haber verdi."Fahri Razi bir kaç gün fukara ile beraber vakit geçirdi. Düşmanın galip geldiği, imanının tehlikeye düştüğü bu vakitte, ona yardımdan sarfı nazar etmek mürüvvet değildir" buyurdu ve ruhaniyet ile Fahri Razinin imdadına yetişip dedi ki:"Ey Fahri Razi, o laine cevaben de ki "Muhbir-i sadık (S.a.v) bize Hakk'ın vahdaniyetinden haber verdi ve onun haberiyle bildim ki Hak birdir" bu ikrar ile şeytanın şerrinden kurtuldu"
"Sırr-ı din" vahdeti vücuddur ve vahdeti vücudu aklen ve ilmen idrak etmek kafi değildir. Zira akıl ve ilim insanı zevkan ve halen kesret tarafına çekip götürür. Binanaleyh akıl veilim mertebei şeriat ve tarikat için lazımdır. Hakikat mertebesinde akıl muzmahil olur. Bu nedenle Cenabı Mevlana efendimiz Divanı Kebir de buyurur:
"Atıp dilden ulumu eyleyeyim benden beni gafil
Huzuru dilbere layık değildir, zü-fünun gitmek"

HAKK'IN İNSANDA TECELLİSİ

Eşrefoğlu Rumi anlatır:
"Tecelli-i şevk-ı didarın beni mest eyledi hayran
Enel Hakk'ın sırrını candan anınçün kılmazam pinhan
Acephayran ü mestem ki , bilişden bilmezem yari
Gözüm her kande ki baksa görünürsuret-i Rahman
Bu yaz ve kış ve bu güzler, bu geceler, bu gündüzler
Bu ay ve gün, bu yıldızlar benim emrimdedir yeksan
Çürümüş tenlere bir kez eğer dersem "Bi-izni kum"
Yalın ayak başı açık kamusu dururlar uryan
Sanırlar Eşrefoğluyam, ne Rumi'yem ne İzniki
Benem ol daimül -baki göründüm sureta insan

ORG 'U KİM İCAT ETMİŞTİR

Fransızların org dedikleri müzik aletini Eflatun icat etmiş olup "Erganon" ismi verilmiştir. Ekseriye Hristiyanlar tarafından kilisede çalınır.

HAK TEALA'NIN CEMALİ ZATİSİ İLE KULUNA TECELLİ ETMESİ

Bu o kadar kıymetli bir şeydir ki; sakar denilen cehennemin ortasındaki kafir "Şu anda vücudundan agah olduğum Rabbim eğer bana nazar edeydi, yani cemali zatisi ile tecelli edeydi, ben benliğimden geçer ve o tecelli içinde müstağrak olup asla gam ve elem tutmaz idim. Zira elem ve lezzet insanın nefsine ve varlığına taalluk eden hallerdir. O nazar meşakketleri tatlı edicidir. Firavunun sihirbazlarının el ve ayaklarına kan bahasıdır. O nazardan dolayı insan el ve ayağından vazgeçer, kesilmesinden acı duymaz...

24 Şubat 2020 Pazartesi

İMAN NEDİR?

Evliyaullahtan bir Zat'a "İman nedir?" diye sorulunca "Fasıl ve vasıl" diye cevap vermiştir.Yani kopmak ve bağlanmaktır. Allah'ın dışında olan her şeyden kopmak ve Allah'a ulaşmaktır.

MEYVENİN TADI

Kendi kendine biten ve kimse tarafından bakımı yapılmayan bir ağaç yaprak açar, ama meyve vermez. Verse de tadı olmaz"...

HAKİKAT

Seyyid Ahmed Buhari hazretleri şöyle derdi:
"Şeriat nedir? Seninki senin, benimki benim
Tarikat nedir? Seninki senin benimki de senin. Hakikat nedir? Ne senin ne benim, hepsi Allah'ındır.

GÖNÜL HASTALIĞI/BEDEN HASTALIĞI

Akşemseddin hazretleri, İstanbul'un fethinden sonra Göynük'e yerleşti. O yörenin insanları yanına gelerek bedeni hastalıklarıyla ilgili dertlerini anlatıp giderler. Onlar gittikten sonra hazret şöyle der:Ne şaşılacak şey ki herkes beden hastalıklarından soruyorlar da bir tanesi bile"Gönlüm ağrıyor"demiyor...

KENDİ NEFSİNE TERCİH ETMEK DERVİŞİN ŞİARIDIR

Büyük bir zat, Hatim-i Esam hazretlerine hediye göndermişti. Hazret hediyeyi kabul etti.
Ona " niçin kabul ettin" dediler
Şöyle cevap verdi:"Onun hediyesini kabul işinde onun için izzet, kendim için zillet gördüm. Reddetmede ise onun zilletini, kendi izzetimi gördüm. Benim zilletimi onun zilletine, onun izzetini kendi izzetime tercih ettim.İşte bu sebeple hediyeyi kabul ettim"...

NEFSİ MEŞGUL ETMEK

Serahs şehrinde yaşayan Melami bir zat bir bahçe içinde boş beklemekte idi. Bir kazma alarak kuyu kazmaya başladı suyu buluncaya kadar devam etti. Suyu bulunca, bir başka kuyu daha kazmaya başladı. İkinci kuyunun toprağı ile birinci kuyuyu doldurmakta idi. Sonra üçüncüsünü kazdı. Bunu gören birisi sordu:"Deli değilsin, kimsenin işçisi de değilsin. Niçin böyle yapıyorsun?" deyince şöyle cevap verdi:"Nefsim beni meşgul etmesin diye ben onu meşgul ediyorum"...

NECMEDDİN KÜBRA HAZRETLERİ

Cengizhan, orduları ile Harezm şehrine yaklaşmıştı. Sultan Mahmut şehri terk etmişti. Müritlerini toplayıp "Hemen memleketinize gidiniz. Bu büyük bir fitnedir". Müritlerden bazısı dedi ki:"Şeyhimiz dua buyursa da bu fitne Müslüman memleketlerden defolup gitse" deyince hazret:"Hayır, bu kaçınılmaz bir kazadır. Dua ile on engel olunamaz" dedi.
Müritler dedi ki:"Davarlar hazır, Şeyhimiz uygun görürse arkadaşlarla beraber Moğollar gelmeden Horasan'a doğru yola çıkalım"
Necmeddin-i Kübra hazretleri şöyle buyurdu: Ben burada şehit olmak isterim. Şehirden çıkmak için bana izin yoktur".
Hazret, Moğollarla savaşırken göğsüne isabet eden bir ok neticesinde şehit oldu...

HÜRMET'İN ÖNEMİ

"Büyüklerle hürmet etmeden sohbet eden kimse, onların feyiz ve bereketinden mahrum olur"(Ebu Ali es-Sekafi ks)

YİĞİT KİMDİR?

"Kendilerini görmeyenlerdir" (Ebu Osman Hiri hazretleri)

EHLİ KEŞF OLAN EVLİYA

Ehli keşf olan evliya halkın her türlü ayıbına muttali olur ve Hakk'ın "Settar" ismine mazhariyetleri itibarıyla onu yüzlerin vurmayıp münasip vesileler bularak onları örter ve onları kabahatlerinden vazgeçirmeye çalışırlar.
Necib Sultanım anlatmıştı :Dervişi olmayan bir şeyh efendi vardı. Zaman zaman dükkanıma uğrardı. Çok vird çekerdi. Bana da şu iş için şu virdi çekmemi önerirdi. Ben hiç tevessül etmedim. Bir gün geldiğinde bana:Senin ahvalinden bir türlü işaret alamadım dedi.Sen benim ahvalimden işaret aldın mı? diye bana sordu. Ben sükut geçtim. Zira bir önceki gece manada o zatla birlikte dolaşmaktaydım. Caddeden gezenlerin bazıları ona selam vermekte idi. Bazıları selam vermiyorlardı. Kendisine rüyamda sordum:Niçin bazıları sana selam vermiyor? deyince üst rütbeliler alta selam vermek zorunda değil"dedi. Ben rüyanın bu kısmını anlatmadım. Anladım ki "Şeyh" lik bir askeri rütbedir. Ancak "Rütbeli" onbaşıdan başlar mareşale kadar devam eden bir kavram imiş.

"BENİM ELBİSEM"SÖZÜ

Ebu Hamza el- Kalanisi (ks) şöyle demiştir:"Bir gün bir toplulukla beraberdim.Onlarla konuşurken düşünmeden ağzımdan "benim elbisem" sözü çıktı.O insanlar "Sen, benim elbisem dedin" diyerek benimle konuşmayı kestiler.
Bu olayı Abdullah Herevi hazretleri şöyle yorumladı:"Sufiler içinde "Benim elbisem" demek adaba aykırıdır.Bir zaruret olmadan dostlar içinde her hangibir şeyin mülkiyetini kendine nisbet etmek adaba uygun değildir."
Herevi hazretleri buyurmuştur:"BEN" VE "BENİM İŞİM" DEMEYİP "HAKKIN TEVFİKİ VE İNAYETİYLE " demendir.

23 Şubat 2020 Pazar

CEZANIN KARŞILIĞI

Fihi ma Fih isimli kitabında Hz.Hüdavendigar buyurur:"Gerçi Hak Teala hayır ve şerrin cezalarını ahirette vereceğini vaad buyurmuştur. Velakin onun numunesi bir miktar bu dünyada daha az ve az zahir olur. Eğer bir kimsenin gönlünde meserret(neşe) olursa o hal bir  kimseyi mesrur etmesinin cezasıdır. Eğer mağmum (üzüntülü) olursa bir kimseyi gamgin(gam sahibi) etmesinin karşılığıdır. Bu manalar o alemdendir. Herkes bu az ile çoğu anlamaları için ceza gününden numunedir. Nitekim numuneyi ambardan bir avuç gösterirler. Cenabı Resulullah (sav)'in bir gece eli ağrıdı. Bu ağrının sebebinin amcası Abbas (r.a) hazretlerinin Bedir esirleri ile birlikte ellerinin bağlanmasından dolayı olduğu ilham ile bildirildi. İşte bana arız olan bu kabzlar ve kederler ve nahoşluklar yaptığın azar ve günahın (masiyetin) tesiri olduğunu bilmen için böyle ceza olarak erişir. Yaptığın kötü müdür veya cehilden, gafletten midir  veyahut bir dinsize refakat ettiğin için sana günahları teshil etmiştir de (günahları kolaylaştırmıştır da) onun günah olduğunu mu bilmedin? Bunları bilemezsin. Cezaya nazar et ki, ne kadar bast ve ne kadar kabzın vardır. Sureti katiyyede kabz masiyetin ve bast taatın cezasıdır.

HAK TEALA SIRLARI AÇIĞA ÇIKARTICIDIR

Hak Teala kullarının günahlarını örter. Ancak setrini murad etmediği sırları açığa çıkartır. Nasıl ki bahar zamanı güneşin tesiri ile toprak içinde gizli kalmış tohumlar yeryüzünde boy gösterirse, iki kişi arasında kapalı kalmış yahut sadece Hak Teala'nın şahit olduğu olaylar, bil vesile ile Hak tarafından faş olunur...

HAKİKATE AİT SIRLARI AZ SÖYLEMEK GEREKİR

Tüm amacı boğazının ve  şehvet aletinin tatmini olan avam nezdinde Hakk'ın sırlarını az söylemek gerekir. Cismini doyurmanın palanlarını yapan ve cinsellik zevkini tatmin için yaşayan hayvanat derecesindeki suret insanları, Hakk sırlarını kabule kabiliyetli değildir. Avam nezdinde hakikat, kadının uzvu ve kendi boğazıdır. Her kim cismaniyet alemine dalmış yemek ve cima etmekten başka bir şey düşünememiş hale gelmişse o kimseye Kafirun suresindeki "Le küm dini küm ve li yedin"Sizin dininiz size, benim dinim bana"demek gerekir. Sizin için bir din ve adet ve huy vardır ve benim için dahi bir huy ve adet ve meslek vardır demek olur...

SURİYE KONUSU

Necib sultanım anlattı:Hak Teala'dan bir işaret alamadık. Ancak,Cumhurbaşkanı, ülkeyi Suriye içinde savaşa sokmakta kararlı. Bunu kendi akıbeti için gerekli görmekte ancak Allah'ın muradı nedir bilinmez. Bu kararlılığı  gören AB, şimdi savaşı durdurması için Putin'e rica etmekteler.

ŞEYHLERİN DERECELERİ

Necib Sultanım anlatmıştı:Şeyhlerin derecesi vardır. Tıpkı askeriye de "Rütbeli" tabiri vardır."Rütbeli" demek er seviyesinin üzerindeki insanlar demek olup onbaşıdan tutun Mareşal'a kadar "Rütbeli" sınıfı içine girer.

HAK VE BATIL

Bir adam, söz bilen bir hakimden sordu:"Hak ve batıl nedir?" O hakim dahi kulağını tutarak soru soran kişiye göstererek:"Bu batıldır" dedi. Yani kulaktan işitilen sözler şek ve şüpheden ari olmadığı için batıldır ve eğridir; ve gözün gördüğü şeylerde şek ve şüphe bulunmadığından "Göz haktır ve doğrudur; gözün gördüğü şeylerden yakin hasıldır". Mesela birisi bir olayı anlatsa inanırız. Ancak bir başka biri gelip:"Hayır o vakıa öyle değil ben gördüm" dese derhal şüphe hasıl olur. Fakat, dinleyen kimse o vakıayı görmüş olsa, kim ne derse desin şüphesi olmaz.
Sufi şüphesiz kulaktan beslenir, gelişir. Kelamı Resulullah ve kelam-ı evliyaullah onda ilmi yakin hasıl eder. Ancak  göz cihetinden mühim olan şeyleri gördüğü vakit aynel yakin husule gelir. Kulak, göze nispetle nakıstır. Ancak Hakk'ı müşahedeye kabiliyeti olmayanlar ise dinlemek suretiyle müşahedenin hayaline sahip olurlar.

22 Şubat 2020 Cumartesi

HAZIR NESİL


Yeni doğan nesil tabir caizse tüm programları yüklenmiş olarak geliyor.
Necib Sultanım hanesine bir talep için gelen bir kimsenin şu hadisesini nakletti. Adamın iki yaşında bir kızı var imiş. Kız ingilizce kelimeleri hecelemekte,eline aldığı akıllı telefondan internete girip yemek sitelerinden istediği bir yemeğin resmini göstererek eliyle ağzını işaret etmekte, istediği bir meyve ile alakalı yine internet sitesinde o sayfaya girip istediği meyveyi göstermekte imiş.Eğer gazetecilerin haberi olsa bunu ulusal haber yap" dedi.
Hazır nesilden bir  muratta "Hakikatları kabule müsait olmaları" olabilir Allah a'lem...

TARİHE NOTLAR:HACI ÖMER SABANCI,ŞEVKET SABANCI

Doktor Yücel Yalçın anlatmıştı:Hacı Ömer Sabancı'nın altı oğlu içinde Şevket Sabancı'yı İngiltere'de okuttu. Okul sonrası Şevketi Adana'da Bossa fabrikasının başına koymuştu. Fabrikada çalışanlar maaşlarını alırken maaş zarflarının üzerinde ücretlerinden kesinti yapıldığı gördüler. Meğer, Cuma günü namaz vaktinde namaza katılanların cuma namazı nedeniyle çalışmadığı saatleri muhasebe ücretlerinden kesmiş. Şevket Sabancı madem çalışanlar günlük bana sekiz saat üzerinden çalışmak üzere imza verdiklerine göre eksik çalışmayı ücretlerinden düşeceğim deyince, bu duruma itiraz eden çalışanlar bir müddet sonra Şevket'in, baba Ömer tarafından İstanbul'a Akbank'ın idaresi için gönderildiğini müşahede ettiler ve bu sıkıntılı durumda aşılmış oldu. Hatta Hacı Ömer, kesintileri, kendine ödenen ücretten bizatihi karşılayarak çalışanların gönlünü hoş etti....

TARİHE NOTLAR:HACI ÖMER SABANCI'NIN FERASETİ

Doktor Yücel Yalçın anlattı. 1950 li yılların sonu idi. Hacı Ömer Sabancı İstanbul'daki atlı köşkünde devlet erkanına yemek vermekte idi. Yemeğe Adnan Menderes, Celal Bayar gibi üst devlet erkanı ile Irak devlet başkanı katılmıştı. Dayı dediğimiz Ömer Sabancı bizi çağırdı.Yemeği sadece izlememizi istedi. Biz kendimizi büyük vazoların arkasına gizleyerek yemek yiyenleri izledik. Yemek servisi yapan garsonlar yanımızdan geçerken bize tadımlık bir şeyler uzatmakta idiler. Yemeğin arkasında dondurmalar servis edildi, misafirlerden biri "Benim dondurmamın kedi tırnağı yok" demesine şaşırdık. Dondurmada kedi tırnağı ne demek. Sonradan öğrendik ki bisküviden yapılmış ince bir yiyecek dondurmaya batırılarak yenir imiş.Yemekten sonra misafirler köşkten aşağıya doğru inerken bizde Hacı Ömer'in yanına vardık. Giden kafileye bakıp arkalarından şunları söyledi:Hepsi ipe gidiyor. Bu sözü o zaman anlayamamıştım. Bilahere 1960 ihtilali olduğunda anladım. Irak kralının sonu ise, ihtilal yapanlar onun cesedini bir traktöre bağlayarak Bağdat caddelerinde sürüyerek parçaladılar. İlkokul üçüncü sınıftan ayrılmış Hacı Ömer'in bu ferasetine aklım bir türlü ermemişti...

TARİHE NOTLAR:HACI ÖMER SABANCI

İskenderun'da yaşayan şehrin çınarlarından Doktor Yücel Yalçın anlatmıştı:Sabancılarla akrabalığımız Kayseri akçakale köyündendir. Hunat Hatun bu köyü bizim atalarımıza yurt olarak tahsis etmiş. Küçük çocuk iken ana babasını kaybeden Muzaffer Yıldırım isimli çocuğu babam ve annem evlatlık olarak yetiştirmişti. Muzaffer'e ağabey derdim. Adana'da kendisi bir fabrikada çalışırken torna tezgahının kayışına sol kolunu kaptırır ve kolunun bilekten aşağısı kesilmek durumunda kalır. Hacı Ömer Sabancı bu çocuğa protez taktırmak için Almanya/ya götürür. Bir dağın altına ortopedi hastahanesi inşa eden alman hastanesinde, Muzaffer'in sağ koluna protez taktırır. İki elini uzattığında sağlam kol ile protez kol birbirinden ayrılmayacak derecede mükemmeldir. Kendi altı oğlundan ayırmayacak derecede o çocuğa ihtimam gösterir. Basma kumaşı imal eden fabrikasında üst seviyede görev verir. Hatta İstanbul'da kurmuş olduğu Akbank da hissedar yapar. Ben tıp fakültesinde iken bir gün Adana'daki evimize geldiğimde Muzaffer abiyi bizim eve uğramayınca anama sorarım. Anam der ki:Muzaffer abin, kız kardeşine evlenmek için talip oldu ama ablan kabul etmedi deyince ablamın yanına vardım:Ablacığım eğer Muzafffer'i istememenin nedeni boyu, bosu, bıyığı, rengi ise sana diyecek bir şeyim yok.Ama bir kolu protez diye kabul etmiyorsan bende senin diğer kolunu keseceğim derim. Sonrasında ablam razı olur. Ablam ile Muzaffer'in düğünü o kadar kalabalık olmuş ki "Hacı Ömer'in cenazesinde bile bu kadar kalabalık yoktu" dediler. Çok mutlu bir evlilik sürdüler...

İSLAM SİYASİ DEVLET BOYUTUNDA YAŞANABİLİR Mİ?

Yaşanabilir amma oldukça zordur. Süleyman Peygamber mesabesinde birisinin riyasetinde mümkündür. O peygamber bile bu işin zorluğunu gördüğü için "Rabbim, bu nimete kıyamete kadar kimseye bahşetme" temennisinde bulunmuştur. Çünkü,iktidar olmanın, zenginliğin ve gücün azim imtihanını görmüştür. Bugün siyasal islam'ı temsil edecek birisi yoktur. Hadiseye makro bazdan (devlet) ziyade mikro bazda (ferdin kendi vücud devletinde) ele aldığımızda, nefisle cihadın büyüklüğünü Peygamber (sav) söylemiştir. Nefislerinde yaşamayanlar "Siyasal islam" çıkışlarında İslam'a zarar verirler. Nefislerinde yaşamayanlar, İslamı hüküm sahibi yapmak söylemleri ile İslamın etinden, sütünden,yününden v.s yararlanırlar. Saf ve masum insanların hem bedenlerini, hem keselerini kullanabilirler.Sonuç fiyaskodur.
Peki İslam İktidar olacak mıdır? Yeryüzünde mutlaka yeniden güç merkezi olarak bir kez daha yaşanacaktır.Ancak,Vaktin sahibinin Hakk'ın emri ile yapacağı değişikliklerden sonra. Hak Teala yeni bir Musa çıkartacak ve onun eline maddenin ve mananın imkanlarını sunacaktır. Bu vakit geldiğinde en fazla karşı çıkacak kimler olacağını bilmek isterseniz kanaatim odur ki bugün şeriatın suretini yaşayanlar olacaktır. Eli sopalı bir zatın, nefislerinin tatmini peşinde koşan sahtekarları sigadan geçirmesi muhtemeldir. Sabır mü'minin şiarıdır....

KİM BEDBAHTTIR?

Kendisine "Bedbahtlığın alameti nedir?" diye mektupla soran kişiye şöyle cevap verildi:Bedbahtlıın alameti üçtür:
1- İlim verilir amele muvaffak olamaz
2-Amele muvaffak olur ammaameline ihlas verilmez
3-Allah dostları ile sohbet etme nimeti verilir fakat onlara gereken değer ve hürmeti yerine getiremez".
Ebu Ali Cürcani hazretleri de buyurmuştur:"Bedbaht o kimsedir ki Allahü Teala onun günahını örter fakat o kendisi açığa çıkarır"

ARKADAŞLIKTA ÖLÇÜ

Şakiki Belhi hazretleri buyurmuştur ki:"İnsanlarla ateşle arkadaş olur gibi arkadaş ol. Faydalı taraflarını al, yakıcı taraflarından kaç."

NAFİLE ORUÇ BOZMA SEBEBİ

Allah dostlarından zengin bir kişinin sofrasına dostları katılmıştı. Kendisi"oruçluyum" diyerek sofraya el uzatmadı, siz buyurun dedi. O topluluk içinde bulunan Evliyaullah'dan bir zat ona şöyle buyurdu:"Eğer sana göre orucun sevabı, kardeşlerinin hoşnutluğundan daha kıymetli ise orucunu bozma" deyince sofra sahibi hemen yemeye başladı.

KALPTE MEVCUT OLANLAR

Abdullah b. el-Harraz (k.s) hazretleri Tahran'a yakın Rey şehrinde doğmuştur."Harraz" ayakkabıcı manasına gelmektedir.el emeği ile geçinir. Yirmi müridi ile birlikte Rey şehrinden Mekke'ye doğru yola çıkmışlar, Mekke'ye yaklaşık bir günlük mesafe kalınca  arkadaşlarına şöyle dedi:"Dostlarım Allah'a ısmarladık".Müritler şaşkınlık la "Efendim! Mekke ile aramızda ufak bir mesafe kalmışken nereye gidiyorsunuz?"Hazret buyurdu ki:"Ben Rey'den buraya kadar size arkadaşlık etmek için geldim. Buraya kadar gönlüm sizin arkadaşlığınızla hoşnut oldu. Şimdi geri Rey'e döneceğim ve oradan hacca niyet ederek tekrar size katılacağım".
Bu olay meydana geldiğinde hac mevsimine beş ay var idi...

21 Şubat 2020 Cuma

ALLAH DOSTLARININ SAHİP OLDUĞU ÜÇ ŞEY

Allah dostlarına üç şey verilmiştir:HALAVET (tatlılık), HEYBET, MUHABBET
Allah dostlarının alameti üçtür:Yüksek bir konumda iken tevazulu olur. Varlık sahibi iken zühde sarılır. Kuvveti varken insaflı olur.
Ebu Abdullah es- Salimiye sormuşlar:İnsanlar arasında Allah dostlarını nasıl tanırsın?" cevaben buyurmuştur:
Tatlı dil,
Güzel ahlak
Güler yüz
Cömertlik
İtirazın az olması
Özür dileyenlerin özrünü kabul etmesi
İyi olsun kötü olsun bütün insanlara tam bir şefkatle davranmaları...

TASAVVUF ANCAK AHLAKTIR

Cüneyd-i Bağdadi (k.s)  buyurmuştur:"Tasavvuf ancak ahlaktır.Ahlakça senden üstün olan tasavvufca üsbtündür"

HANGİSİ DAHA ÖNCELİKLİ

Dervişin birisi Şam'a gitmişti.Üç gün sonra şeyhinin huzuruna gitti.Şeyhi sordu:"Ne zaman geldin?".derviş üç gün oluyor deyince Şeyhi:"Üç gündür ne yaptın?"der.Derviş:"Filan muhaddisin yanında hadis yazıyordum" deyince şeyh efendi:"Nafileyle uğraşmak seni farzı yerine getirmekten alıkoymuş.
(Demek istiyor ki önce hocanı ziyaret etmen gerekirdi)

HÜRMET NEDENİ

İki arkadaş bir asma köprüden geçmek durumundadır.Köprü tek kişinin geçmesine imkan verdiğinden,biri diğerine :"Sen önden buyur" der.Diğeri "sen buyur" derse de ilki :Çünkü sen filan evliyayı benden daha sık görüyorsun.Oysa ben çoktandır görmedim".

CAMİYE GİRİŞ ADABI

Bu kişiyi Ebu Said-i Ebül hayr (ks) camide otururken yanına birisi gelir .Fakat bu kişi camiye sol ayağıyla girmiştir. Bunu gören Ebu Said adama şöyle der:"Geri dön, çünkü dostun evine girme adabını bilmeyen bir kimseyle sohbet etmeyi istemeyiz"..

ALLAH SIRLARINA MAHREM OLMAK

Seçkin insanlara mahsustur. Hz. Beyazıt,kendisine Allah dostu denilen bir zatı ziyaret için gittiğinde yerinde bulamaz. BEKLEMEKTE İKEN O ZAT GELİRKEN KIBLEYE DOĞRU TÜKÜRDÜĞÜNÜ GÖRÜR. HZ. BEYAZID BİR ŞEY DEMEDEN ORADAN UZAKLAŞIR. YANINDAKİLER NİÇİN BÖYLE YAPTIĞINI SORUNCA:"BU KİŞİ İSLAM ADABINDAN BİRİNDE DAHİ GÜVENİLİR DEĞİL İKEN ALLAH SIRLARI KONUSUNDA NASIL GÜVENİLİR BİR KİMSE KABUL EDİLECEK?"....

HZ ÖMER EFENDİMİZDEN DAVRANIŞ ÖRNEKLERİ

Medine'de bir duvara sıva yapan Hz. Ömer'e bir Yahudi yaklaştı ve "Basra valisi benden yüz bin dirhemlik mal satın aldı ancak borcunu ödemeye yanaşmıyor.
Halife sordu:"Yanında kağıt var mı?" Kağıt olmayınca yerden bir kırık testi parçası alıp üzerine bir yazı yazdı:"Senden şikayetçi olanların sayısı çok, razı olan ise yok.Ya şikayete sebep olan şeyleri bırak ya da valiliği"
Yahudi bu çömlek parçasını Basra valisine götürdü, at üzerinde olan valiye uzattı: Vali yazının altındaki Ömer b. el-Hattab yazısını görünce atından indi toprağı öptü, Yahudi'ye olan borcunun tamamını verdi.

YERDEN YUKARIYA UÇMAK

Hz. Mevlana buyurmuştur:"Yeryüzünden yukarıya doğru uçan bir kuş, göğe ulaşamasa da yukarıya doğru uçtukça  aşağıdaki tuzaklardan uzaklaşır ve güvende olur. Derviş de kemale ermek için çalışır. Başaramasa bile diğer insanlardan üstün olur, dünya sıkıntılarından kurtulur ve huzura kavuşur...

KALP'DEN ÇIKAN SÖZ, KALBE GİRER

Kalpten çıkan sözden maksat, yaşadığını,inandığını, müşahede ettiğini söyleyen kimselerin sözleridir. Sözün kalpten çıkabilmesi için kişinin önce kendi hayatında yaşaması gerekir. Aksi halde ne kalbe girer ne de tesiri olur. Bu nedenle denmiş tir ki:"Bir söz kalpten çıkmazsa kalbe girmez"

KİM NASIL KONUŞUR

Derviş sözünü yüzden(müşahede ettiklerinden,gördüklerinden,yaaşadıklarından) söyler.Avam ise işitilmiş olan şeyden bahseder..

AMEL SURET DEĞİLDİR

Hz: Pir efendimiz Fihi Ma Fih nam adlı eserinde buyururlar: "Nihayet bu amel namaz ve oruç değildir.ve bunlar amelin suretidir. Amel manevi ve batındadır. Devri Adem’den beri ta devr-i Mustafa (a.s)’a kadar namaz ve oruç bu surette değildi. Halbuki amel mevcud idi. Binaenaleyh bu suret amel değildir. Amel insanda bir manadır. Nitekim “Onda amel etti” dersin. Halbuki orada amelin sureti yoktur. Onda ancak bir mana vardır.Ve keza “O adam filan şehirde amildir”derler. Surette o şehirde o adamdan bir şey yoktur. O şahsın taalluku olan amel vasıtasıyla “amil” derler. Bu amel, halkın anladıkları şeyden başkadır. Onlar o ameli zahirden ibaret zannederler. Münafık bu amelin suretini ifa ederse ona asla faidesi olmaz. Çünkü onda mana ve sıdk  ve iman yoktur...

VEKUNU MAASSADİKİN:SADIKLARLA BERABER OLUNUZ

Hak Teala'nın emridir(Tevbe 9/119).İki kişi bir yerde birbirleri ile karşılaştıklarında, ya birbirlerine muhabbet ederler yahut biri diğerine kin tutar. Muhabbet ve kin onların içlerinde gizli iki zıt manadan ibarettir. Bu iki zıd mananın ve fikrin alemi misalde birer suretleri vardır. İman ve küfrün, gizlense de açık edilse de alemi misalde karşılıkları vardır. İmanın sureti nur, küfrün nar dır. İlmin sureti ziya ve aydınlık, cehlin sureti zulmet ve karanlıktır. Bunun gibi muhabbetin ve kinin alemi misalde iyi ve kötü suretleri vardır. Bu iki zıt manaları ve fikirleri taşıyan şahsiyetlerin musahebetinden (birlikte sohbetinden) yine alemi misalde üçüncü bir suret doğar. Bu sebeple ayette:"Sadıklarla beraber olun" diye emir buyrulmuştur. Doğan bu suretler gayb aleminde olduğu için dünyada ve şehadette görünmez. Vaktaki alemi misale gidersin, onları orada apaçık görürsün. Kalp gözü açık olanlar misal alemini bu şehadet aleminde görürler. Ehli hicab ise bedenin ölümünden sonra görürler.
Nefsani insanlarla olan muhabbetten doğan çocuklar, berzah alemine gittiğimizde bizim ruhumuza eda eden varlıklar olarak karşımıza çıkar. Bunun misali, hayırsız evlat dediğimiz çocukların ailelerine çektirdikleri hayattır. Çocuğun eziyetinden dolayı bunalan ebeveynler "keşke" lafını kullanırlar ama boştur.
İki cismin cima suretiyle birlikteliğinden nasıl cismani bir suret doğarsa, ruhların telakkisinden dahi zürriyeti ruhaniyye peyda olur.

ZİNADAN DOĞAN ÇOCUKLAR YAHUT FESAD TOHUMLARI

Kadınla erkeğin, nikahtan doğmayan birleşmeleri zina olup, bu birleşmelerden doğan çocuklar, batınen mertebei insaniyete yükselemez ve kalb cennetine dahil olamaz. Zira ilk menşeinin oluşumu fasiddir ve bozuktur; ve ruhu ilahi üfürülmesine salih değildir. Bu nedenle o çocuk olgunlaşmamış, ham bir meyve mertebesindedir ve zina edenlerin cisimleşmiş günahıdır ve insan cemiyeti arasına bıraktıkları bir fesad aletidir. Bu nedenle Hak Teala bütün dinlerde zinayı haram kılmıştır. Meşru bir nikah akdine dayalı birleşmeden doğan çocuk ise bunun aksidir, terbiye olunursa batınen insanlık mertebesine terakkisi mümkündür. Zira ruhu ilahi nefhine salihtir.

20 Şubat 2020 Perşembe

ALEM BİR KOŞU İÇİNDEDİR

Zahir suretlerin cümlesi fani olup kendi asılları olan Hakk'da müstağrak olmak, kir ve pastan kurtulmak için bir koşu içindedir. Cemadad nebata, nebat hayvana, hayvan insana, insan melekiyeye, melekiyet dahi lahutiyete rücu etmek için koşarlar. Hepsi gayriyyet azabından kurtulup asıllarına üruca çabalar. Tüm bunlar aslında tesbih ve tenzihi fiilidir. Sureti insaniyede bulunmak büyük bir nimeti ilahiyyedir. Zira insaniyet nimeti içinde cihadı ekberde muvaffak olursa Hakk'ın yardımı ile urucunu tamamlamış olur Ve eğer muvaffak olmazsa elli bin yıl miktarı bir günde uruc eder ayeti mucibince uzun zahmetler ile kendi aslı olan Hakk'a rücu eder.

AŞKIN MERETEBE VE MERATİPLERİ

Cansızlar alemi, nebatat olmaya aşıktır. Nebatat alemi ise hayvanat alemine yükselmeye aşıktır. Hayvanat alemi ise insan mertebesine yükselmeye aşıktır
İnsanların  aşkı dahi mertebeler üzredir. Aşkın en aşağı mertebesi eserlere olan aşk ve muhabbettir. Bu eserler insan suretlerinde,diğer eşyaların suretlerindeki ölçülülük, musiki nağmelerindeki mevzunluk ve güzellik gibi maddi yahut ahlaktaki tenasüb ve adalet gibi manevi ve ruhani olur.
İnsanın suretindeki cemal güzelliğini müşahede edenler dört tabaka üzredir. Birincisi kalpleri nurlanmış insanlardır. Onlar nefsani sıfatlardan saf olmuşlardır ve onların temiz kalpleri tabiat pisliğinden ari olmuştur. Eşyada Hakk'ın zatından başka bir şey görmezler. Aşkta münhasıran güzel suretlere kalplerini bağlamaya muhtaç değildirler.
İkincisi, Hak yolunun salikleridir ki, bunların nefisleri Hakk'ın sebepsiz inayeti  ile veyahut mücahede ve riyazet ile tabiatın zulmetinden saf olmuşlardır ve nefsin şehvetlerinden temizlenmişlerdir. Fakat cemali mutlakı insan suretindeki güzellikten külliyyen kurtulamamışlardır. Onlar aşklarını şehvetsiz olarak bir güzel insan suretine yöneltirler, bunların aşkına “aşkı mecazi” derler. Bu aşkı mecazi bilahere aşkı hakiki-i Hak rengi alır ve bu kayıttan kurtulur.
Üçüncüsü aşkı mecaziden yakalarını kurtarıp aşkı hakikiye vasıl olamayan taifedir. Gerçi bunlar nefsani şehevattan kurtulmuşlar ise de onların aşkı bir sureti bırakıp diğer bir surete devamlı olarak yönelir. Bu hal onların cemali mutlakı müşahedelerine mani olur.
Dördüncüsü, esfeli safilin-i tabiata düşen şehvetperestlerdir. Güzel kadınları kucaklarına çekmek suretiyle hayvani hisleri sükun bulur. Bu taife hevayı nefse “aşk” adını kor.

HER KANI DÖKÜLENE " ŞEHİD" DENMEZ

Harp meydanında kanını döken her bir kimse şehid olamaz. Ancak küfür taassubu ile nefsani saiklerle tecavüz eden kafirleri ehli imanın üzerinden def etmek ve neticede şehitlik mertebesini kazanmak emeliyle kanını döken kimse şehid olur. Eğer mutlak olarak kanını dökmek şehid olsaydı, küfür taassubu içinde harp edip öldürülen kimselerin ehli saadetten olması gerekirdi.
Nefsi hayvanisini öldüren kimseler bu dünyada ölü gibi yaşarlar. Çünkü Hakk yolunda riyazet ve mücahede ile nefisleri ölmüştür. Efendimiz (sav) buyurmuştur: Kim ki yeryüzünde yürüyen ölünün yüzüne bakmak isterse Ebu Kuhafe' ye baksın". Ebu Kuhafe, Hz.Ebu Bekir efendimiz(sav)'in künyesidir.

BEDENİMİZ MERKEPTİR

Vücudumuz bir merkeptir. Bu merkebin asıl sürücüsü insan-i Ruhtur. Ancak süfli olan hayvani ruh kötü sıfatları sebebiyle merkebi kendi emelleri için kullanmak ister. Hayvani huy öldürülmeden tabi ölümle at ölürse, yolculuk maksada erişmemiş olur ve atın asıl binicisi yolda kalır. Alemi berzahta ham,çirkin ve sersem ruhtan başkası kalmaz.
"Her şeyin melekutu ve batını  Hakk'ın kudret elindedir ve O'na irca olunur(dönülür)"Yasin 36/83). Abdülkerim Cili hazretleri insanı Kamil nam kitabında buyurur ki:(İblis) Allah'a yakınlık cihetinden ezelde Allah indinde ne hal üzere ise o hale rücu eder. Bu da cehennemin zevalinden sonradır. Zira Allah Teala'nın yarattığı her bir şey ezelde ne hal üzerine idiyse, o hale rücu etmesi lazımdır. İşte bu mana kesilmiş ve hükmedilmiş bir asıldır, iyi anla"
Fakat bu vusul, pek uzun zamana muhtaçtır ve pek çok zahmetlidir. Binanaleyh dünya hayatındaki süluk, bu uzun zamanı pek kısa olan bu dünya hayatına sığdırmak ve bu büyük zahmetleri bu kısa zaman içinde nefse eziyet ile geçmek içindir. Mevlana efendimizin buyurduğu gibi "At öldü ve o sersem yola gitmedi. Hak'dan bihaber olarak ham ve çirkin kaldı".

SÖZ'E VEFA

Ahde vefa etmek en mühim konudur. Zira bu söz'ün (ahdin) başlangıcı Ruhlar alemidir. Hak Teala o alemde ruhlara işitme ve konuşma yetisi bahşederek insana sormuştu:"Ben sizin rabbiniz değil miyim?" Kulların tamamı evet"Bela" dediler. Bu İnsanla  Allah arasında olan bir konuşma olup kulluğa "evet" denmişti. Bu ahid, kesafet yahut şehadet dediğimiz bu alemde unutulmayıp, yerine getirilmelidir. Zahiren insan, kendisine söz verenin bu söz gereği hareket etmemesine üzülür,kızar. Hak teala'da böyledir. Kulluğu kabullenen birisinin, bu kulluğa uymayan davranışa girmesi Rabbimizi üzer

19 Şubat 2020 Çarşamba

SADAKAT NASIL BELLİ OLUR?

Hakk'a karşı sadakat nefsin eziyeti  ve elemi zamanında belli olur. Bir hastalığa müptela olup, sıhhat için doktor doktor gezmeyi her kes ister. Ancak gerçek aşıklar, bir an önce nefsi hayvanisinden kolayca kurtulup göç etmek isterler...

NEFS MÜNAFIKTIR

"Münafık" içi başka, dışı başka olan kimseyederler ki halka zahirde itikadının hilafına görünür ve onları zahiren tasdik ve batınen inkar eder. Muhiti müsait olduğu vakit inkarını izhar eder. Nefsi emmaresinin tabiatı budur. İbadete ve iyiliğe meylederse menfaat temini için çevresine hoş görünmek kasdıyla yapar. Bir kimse ibadetini ve iyiliğini gizli yaparsa nefis ondan pek ziyade sıkılır; ve öldüğü vakit kendi fazl ve meziyetinin halk arasında ilanını ister. Asla rızayı İlahiyle alakası yoktur. Böyle olunca nefis hem yaşarken hem de öldüğü vakit münafıktır. Müslümanlar arasında Allah rızası için iyilik ve ibadet edip de bunun halka izharından hoşlananlar yarı münafıktırlar. Zira Hak Teala hazretleri "Rabbinin ibadetine hiç bir  kimseyi ortak yapmaz" ayeti kerimesinde (Kehf 18/110) ancak rızayı ilahisine istinaden amel edenleri medih buyurur...

İSYAN ÇOCUKLARI

Hırs vaktinde, öfke ve cenk vaktinde o hırsın, öfkenin ve gazabın mağlubu olarak günah işlemiş olanların bu fiillerinden bir çocuğa gebe kalınır. Bu çocuk, ölümle birlikte ruh bedenden ayrıldıktan sonra doğar ve bu isyan çocuğu berzah aleminde ruhun başına bela ve mazlime olarak kalır. Mazlime, mazluma yapılan zulüm manasınadır. Babanın, aileyi terk etmesi sonunda kadının başına kalan çocuk bu kavrama bir örnektir. Berzah aleminde ruhumuz yeni bir elbise giyerken, dünya alemindeki suçlarımızdan doğan vahşi hayvan şeklindeki varlıklar ruhu rahatsız edip ona eziyet ederler.

18 Şubat 2020 Salı

SABRA UYMAYAN ŞEY

Hz. Eyyub (a.s)'ın "Ya Rab, beni şeytan nusb ve azab ile mess etti"(Sad 38/41) ayetindeki Hakk'a şikayet etmek sabra karşı gelmek değildir. Sabra aykırı olan şey Hakk'ın gayrına şikayet etmektir.
Seni neşeden meneden fikri gam, Hakk'ın emri ve hikmeti ile senin kalbine gelmiş olabilir. Bu nedenle o fikre fena nazar ile bakmak onu gönderen Hakk'a itiraz olur...

KABZİYETİN İLACI:MECZUPLAR VE DELİLER

Nefahütül Üns de şu menkıbe anlatılır:"Seri Sakati hazretleri buyurur ki:"Bir gece uykum gelmedi. Acib bir ızdırabım oldu. Hatta teheccüd namazından dahi mahrum kaldım. Sabah namazını kılıp dışarı çıktım.Teskini ızdırap için her nereye gittimse de faidesi olmadı. Nihayet ehli ibtilayı görüp korkmak için tımarhaneye gittim.Vaktaki tımarhaneye girdim, gönlüm açıldı ve sinem münşerih oldu"

ŞÜKRÜN KEMALİ

Şükrün kemali, insanın cümle azalarını Allah'dan onlara tevdi olunan vazifeler dairesinde kullanmaktır. Bu vazifeler şeriat hudutlarıdır. Faydası insanın kendi nefsine aittir. Onu tecavüz eden kimse nefsine zulmeder ve nefsini helak eder.

İLAHİ SIRLAR

İnsan sıfatı nefsaniyye kirlerinden pak ve mukaddes olmadıkça onun vücuduna esrarı ilahiyye tevdi olunmaz. Zira bu sırlar ilahi emanetlerdir. Emanet ise emin olanlara tevdi olunur..

DONT CRY FOR ME ARGENTİNA

"Benim için ağlama Arjantin".Evita'nın söylediği bir duygusal şarkı idi. Dünyevi zevklerin zirvesini yaşayanların akıbetteki inişlerindeki hasretti. İşin garip olanı şu idi ki, başlangıcını ve sonunu seyrettikleri bu filmin aldatıcılığını gördükleri halde, sonuç kısmını unutup yaşanmak isteniyor. Rabbim! sayısız örneklere rağmen, nefis bir türlü bu hakikati kabullenmiyor. Ya büyücü şeytan çok mahir, yahutta gözdeki perde çok kalın.

GAM DÜŞÜNCESİ

"Ey insan,sen ancak bir fikirsin. Baki olan şey kemik, sinir ve damardır". Bir şahsın kıymeti ve canı fikri sebebiyledir. Kalbe gelen düşünceler bu sebeple insan kabul etmek yazımdır. Eğer gam fikri gelmişse, bu misafir sevinç ve neşenin yerini düzeltmek için gelmiştir. "Muhakkak kolaylık güçlük ile beraberdir; kolaylık güçlük ile beraberdir"'İnşirah suresi 95/5-6".
"Ben onun üzerine mesturum ki gönlümde bir gam vardır. Zira gam gelmek meserretin sebebidir. Muhakkak güçlük ile beraber onun arkasında mademki kolaylık vardır, onun üzerine mesrurum ki Hakk'ın kelamıdır"
Gam düşüncesi kalpte bulunan diğer fikirleri süpürür, çıkartır. Bunu asli vücuddan yeni bir sürur fikri gelmesi için yapar. Gelen sürurdan sonra yeni bir gam gelirse, eski sürurun kökünü koparıp onun yerine yeni ve zevk ve neşe getirmek için olur. Gam gönülden her neyi döker ve götürür ise, bedelinde muhakkak daha iyisini getirir. Gam kulda niyaz hali oluşturur. Sürur ise naz oluşturur. Ehli niyaz daima terakkidedir...

KALBE GELEN DÜŞÜNCELER

Kalbimize gerek neşe cihetinden gerekse hüzün ve gam cihetinden değişik fikirler gelir. Bunların çıkış kaynağı meçhulümüzdür.Gam düşüncesini def etmemiz elimizde değildir.Gam düşünceleri bizde kabziyet yaratır. Tüm bu düşünceleri evimize gelen misafir olarak kabul edip, onlarla hoş olmak gerekir. Tıpkı gelen bir misafiri azarlamak nasıl olumsuz bir fiil olursa, bu düşünceler geldikleri yere geri dönerler. Geldikleri yer, Hak Teala’nın yanıdır. KÜLLÜN MİN INDİLLAH)”Hep Allah indindendir”(Nisa 4/78). Tariki Hak yolunda olanlar Fikr-i sürur misafirini hoş tutmak ve incitmemek lazımdır. Bu neşe nedeniyle hevayı nefse meyletmemek gerekir. Gam misafirini hoş tutmak bir taraftan Hakk’a şükretmekle beraber istiğfara devam etmek ve onu izale için nefsin hazzı olan kesreti mubahata teveccüh etmemek gerekir. Eğer misafirler bizler için Hakk yanında şikayetçi olurlarsa kaybeden bizler oluruz.
Ebu Talip el- Mekki hazretleri Kutül Kulup isimli kitabında “Havatır Hakk’ın resulleridir, imdi onları kabul et” buyurmuştur.

17 Şubat 2020 Pazartesi

ZİLLETİN İKİ TÜRÜ

Bir türü zilleti mahmude denilen övülen zillet ki nefsin Hakk yolundaki zilletidir. Diğeri zilleti mezmumedir (kötülenen zillet) dünya tamaından dolayı halk kapılarında yahut dünyevi makam sahiplerinin kapısındaki nefsin zilletidir.

RUH NİÇİN YERYÜZÜNE İNDİ

Yeryüzü insan mahlukunun bedenidir. Zira topraktan halk edilmiştir. Ruh, halife-i Hakk olup kendisinde sıfat-ı Hakk'ı müşahede ettiğinden onda da Hakk'ın varlığına karşı bir varlık nazarı oldu. Hak Teala'nın  sıfatı kibriyasında bir gayret hasıl oldu. O ruhu dahi bu varlıktan ve gururdan geçirip Hakk'ın muvacehesinde zilletini bildirmek için "ihbitu" itabı ile cismaniyyet alemine reddetti ve onu cismaniyet aleminde bir acz ve zillet derekesine soktu. Harut ve Marut göğün melekleri iken gururları üzerine vaki olan bir itabdan dolayı alemi süfliye muallak oldu ve asıldı...

İSTİKAMET

Doğruluk demektir. Bu kelimenin yazılışında ilk harf elif harfidir. Elif dosdoğru bir çizgidir. Hakkın emir ve nehyini kabulde elif gibi dosdoğru olmak gereklidir. Kendi iradesini Hakk'ın iradesinde mahvedenler bu doğruluğundan dolayı elif gibi tüm harflerin önüne geçmiştir. Huzuru ilahiye çıplak gidenlere(nefsani sıfatlardan soyunmuşlar) Hak Teala kendisinin sıfatı kutsiyyesinden elbise giydirir...

HALVET VE ÇİLE KİM İÇİNDİR?

Halvet ve çile mahcub (perdeli) olanlar içindir. Varisi kamil üzerine halvet ve çilede riyazatlar ve mücahedelere lüzum yoktur. Halvet ve çile hicabın ref'i ve kuyudun defi içindir. Varisi kamilin kalbinde nefsani sıfatlardan hiçbir perde kalmamıştır. Halvette ve kesrette daima Hakk'ın müşahedesi içindedir. Bunun için İbni arabi hazretleri buyurmuştur:"Ariflerin halveti ancak meclislerdir". Varisi kamilin vücudunda nefsani sıfattan mütevellid hastalık gittiği için ona karşı yapılması gereken bir perhiz yoktur. Buhran hali zail oldu ve müşahede mertebesine geldiğinden kendisine mestur(kapalı) olan hakikatler aşikar oldu.

ZEVKİ RUHANİYİ TATMAMAK

"Rableri onlara pek temiz bir şarap içirir)"VESEKAHÜM RABBÜHÜM ŞERABEN TAHURA(iNSAN 76/21) ayetinde belirtilenbu şarap aşkı ilahi şarabıdır. Bu şarabı tatmayanlar mahcub(perdeli) kalır. Hz. Ömer (r.a) adaletini görmeyen kimse, zulmüyle meşhur Haccac-ı zalim'i adil bir emir sanır. Birbiri ile mukayese edebilmek için iki zıddı görmek lazımdır. Zevki ruhaniyi tatmayan kimse, zevki cismaniyi bir zevki matlub zanneder. Küçük kız çocuklarının eline oyuncak bebek, yahut küçük oğlan çocuğunun eline plastik tabanca o çocukları meşgul eder. Hrıstiyanlar kiliselerine astıkları enbiya suretlerine kanaat etmişler, onların batınlarından ve hallerinden ve zevklerinden gafil olmuşlardır...

16 Şubat 2020 Pazar

DÜNYAYA NİÇİN "CİFE" DENMİŞTİR.

"CİFE"ölmüş olan hayvana derler. Leş dediğimiz şeyin karşılığıdır. Leş olması için, o vücudun kokması ve çirkin olması gerekmez. Ölülüğünden dolayı cife denir. Dünyanın ve ahiretin suretleri sıfat ve esmai ilahiyyenin zuhurudur. Hepsinde  sıfatı ve ismiyle zahir olan Hakk dır. Hakk'ın hayat sıfatı bu mezahirde mevcuttur. Ancak dünyada bu hayat sıfatının tesiri muhteliftir. Cansızlarda gizlidir. Bitkilerden özel bir şekildedir. Hayvanatta zahir,insanda ise en fazla zuhura gelen şekildedir. Bu nedenle "Hakk'ı hamd ile tesbih etmeyen bir şey yoktur. Velakin siz onların tesbihlerini idrak edemezsiniz"(İsra 17/44 buyrulur). Hakk'ı hamd ile tesbih etmek için hayat sıfatı gereklidir. Fiilen ve halen buna vakıf olanlar dünyada enbiya ve evliyalardır. Onlar, tüm zerreleri bu nedenle canlı görürler ve onların sesini işitirler ve onlara hitap ederler. Binanaleyh onlar dünyada iken uhrevi hayat içindedirler.Efendimiz (sav) "Dünya cifedir ve ona alaka edip arkasına düşenler köpeklerdir" buyurmuştur.İdrak zevk sahibi insan artık o ölüme yakalanmaz.Ölmüş hayvan cesedine koşanlar köpeklerdir.Hayat sıfatı, ölümle birlikte cesedden alakasını kesip perde arkasına çekilir ve cesed cemada dönüşür...

İNSANI KAMİLİN SÜFLİ ALEMLE MÜNASEBETİ

İnsan-ı Kamilin nazarında vücudda Hakk'ın varlığından başka bir şey yoktur. Kendi varlıklarından sarhoş olmuş zahitler ve gafiller bu müşahededen mahrumdurlar. İnsanı Kamilin süfli aleme olan meyli, ehli hicabın meyilleri gibi değildir. Onlar her zerrede Hakk'ı müşahede ederler. Efendimiz (sav) buyurdu:”Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi:Kadınlar, güzel kokular ve gözümün namazda aydın kılınması”. Bunların üçü de alemi süflidendir...

BATINİ İLİMLERİ ÖĞRENMENİN YOLU

Kitaplar değildir. Kalbi tasfiye etmek(saflaştırmak); ve nefsi temizlemek ve ilahi ahlakla ahlaklanmakladır.

EŞYA İNSAN İÇİN YARATILMIŞTIR

Hadis-i Kutsi de buyurulur:”Ey Ademoğlu, seni benim için yarattım ve eşyayı da senin için yarattım”. Aslolan cevherdir. Asla(cevhere) tabi olan ise araz dır. Adem olmasa alem dahi yaratılmaz idi. Alemin ve eşyann yaratılmasından garaz ancak insanın zuhur-ı vücududur. Akıl, tedbir ve idrak, insanın yardımcısı olan köleleridir. İnsana hizmet eden eşyanın esiri olmak, onların meftunu olmak,padişahın köleye itaat etmesi gibi abes olur...

KEVSER VE KERREMNA TACI


“Biz insanı mükerrem kıldık”(velegad kerremna beni ademe-isra 17/70) ayeti kerimesi insanın başına konulan izzet ve keramet tacıdır. İNNA EA’TEYNA KEL KEVSER-Biz sana kevseri verdik” ayeti efendimize ve onların varisi olan insanı kamile ise de KEVSER aşkı ilahiye istidaddır...

14 Şubat 2020 Cuma

NEFSANİ OLANLARA KUSURLARINI SÖYLEMEK

Sıfatı nefsaniyyesinden sarhoş olan kimselere karşı doğruyu söylemek ve nasihat etmek onları kızdırır. Binanaleyh onlara edilecek nasihatleri kinaye tarikiyle ve işaretle söylemek icap eder...

METİN BİÇER HOCA'YA DAİR

Metin Biçer hocamızın bir gözü doğuştan sakattı. Gözün siyah kısmının üzerinde perde mevcut olduğundan bu gözü vazife yapmaz idi. Vesikalık fotoğraf çektirmesi icab etmişti. Resim çekildikten sonra ertesi gün resimleri almak için gittiğinde bakmış ki,dükkan sahibi bilgisayarla sakat gözünü diğer göze benzer şekilde fotoşoplamış. Hocam resme bakar ve dükkan sahibine kızar. Takdire müdahalede bulunmuştur. Çekilen  resmi almayarak dükkandan çıkar...

HIRSIZIN ELİNİ KESEMİYORSAN BAĞLA

Nefis hırsızının elini riyazet ve mücahede bıçaklarıyla kesmeyi tercih et. Eğer riyazet ve mücahedeye gücün yoksa ilahi ilimleri oku (Evliya sözlerini oku)ve tahsil et. Bu marifet vasıtasıyla o hırsızın elini bağla. Zira salikin, tarikat yolunda marifeti ziyade oldukça nefsin hilelerine vakıf olur ve salik bu marifet nedeniyle nefsin arzularına ve hevalarına muhalefet eder...

YOLUN KURALLARI

Niiyazi-i Mısri hazretleri aşk yoluna talip olanlar için kurallar beyan etmiştir:
Derd-i Hakk'a talib ol, dermana erem dersen
Mihnetlere rağıb ol, asana erem dersen
Aşk yolu belalıdır, her karı cefalıdır
Canından ümidin kes, canana erem dersen.
MİHNET ÇEKMEYE VE CAN FEDASINA RAZI OLMAK AKLI CÜİZİNİN VERECEĞİ BİR HÜKÜM DEĞİLDİR. EBUL HÜSEYN NURİ HAZRETLERİNE "AKIL NEDİR?" DİYE SORDULAR."ANCAK BİR ACİZE YOL GÖSTEREN BİR ACİZDİR" DİYE CEVAP VERMİŞTİR. AKLI CÜZİ KILAVUZUNUN GÖZÜ BU YOLDA PEK ÇOK KARANLIKLARA DÜŞER VE BU YOLDAKİ HİDAYET NURUNU GÖREMEZ..

YEDİĞİMİZ GIDALAR ÜZERİNE

Eziyet ve meşakkat içinde beslenen hayvani gıdalar ile, düzenli şekilde bakımı ve ihtiyaç duyduğu gübresi verilmeksizin bakılan bitkilerden elde edilen gıdalar, insan vücuduna girdiğinde perişan hatıralar meydana gelmesine neden olur. Huzuru kalple hazırlanan taamlar (besmele çekilip hazırlayanın severek yaptığı) kalpte huzur ve zevki vahdet husule getirir. Nitekim Şahı Nakşibend hazretleri ekseri vakitte dergahındaki yemek pişirmede ve sofrada bizzat çalışır idi; ve eğer bir yemek öfke ile ve kerahet ile ve zorluk ile pişirilmiş ise onu yemezler ve dervişlerine de yedirmezler idi...

HAYVANİYETİMİZDEN KURTARACAKLAR

Bizleri ruhu hayvaniyyetimizden kurtaracak olanlar insanı kamillerdir. Zira zat tecellisine onlar mazhar olurlar. Böyle kimseler, bizdeki ruhi hayvaniyyenin dermanı ve ilacı olurlar, insanı dahi hayvaniyye altında zebun olmaktan kurtarırlar. İnsanı kamilin nazarı altında bulunan her bir beşer, insanı kamilin varlığından manevi saadetlere nail olurlar.
Aşkı ilahiden bir zerre nasibi olmayıp hayvani sıfatlar içinde boğulmuş kimseler"LA-MİSAS"(Bana dokunma" diye bağırır. Bana dokunma ve temas etme ki, bendeki zulmeti nefsaniyye sana da aksetmesin" deyip durur. Hz.Musa (a.s) ın ümmeti içinde olan Samiri halkı buzağıya taptırdığı için Hz. Musa onu ümmetinin içinden kovdu. Bu kıssa Taha suresinde anlatılır(Taha 20/97)"Musa, Samiri'yededi ki: Git, sen hayatta oldukça senin için halka karşı "La-misas" demek olsun" ayeti kerimesinde zikredilir. Nefsani olanın cismiyle ülfet edilmez. Onun nasibi ancak nefsinin cimriliğidir.Hadis-i şerifte buyrulmuştur:"Mümin ülfet eder ve onunla ülfet olunur ve münafık ne bir kimse ile ülfet eder ve ne de onunla ülfet olunur". Münafık şahsi menfaatini ön plana aldığı için, nefsinin ona verdiği duygu cimriliktir. Şahsi menfaatinin peşinde olduğu için hayattaki nasibi nefsini düşünmektir.

VÜCUD MESELESİ

Vücud ve varlık ancak Hakk'ındır ve o vücudun sıfat ve esması zatında mahfidir (gizlidir). Bunların her biri kendi ahkam ve asarının zuhuru için Hak'dan niyaz ederler ve bu niyazlarında da inat ve ısrar ederler. Hak Teala dahi bunların niyazlarını ve ısrarlı taleplerini yerine getirmek için kendi zatının hapsinden bunları azad eder. Fakat sıfatlar mevsuf olan zatın ve isimler zat-ı müsemmanın aynı olup mana aleminde bunların ahkam ve asarı zahir olamayacağından, evvelen zat-ı latif-i Hakk'ın izdivacı kendi esma ve sıfatının suveri ilmiyyesi ile ve sonra ervah libası ile vaki olur; ve ervahn izdivacı dahi suveri misaliyye ile ve suveri misaliyyenin izdivacı dahi suveri cismiyye ile zuhura gelir; ve bu meratibin ve izdivacatın hepsi zat-ı Hakk'ın kendi zatını bu suveri latife ve kesife ayinelerinde müşahede buyurması içindir.
Ölümle birlikte ruhi latif, cismi kesiften ayrıldığı vakit başka izdivaçlar hasıl olur ki bu alemde his kulaklarından bir kulak bunun kelamını işitmedi, bir göz de görmedi. Ruh, ölümle birlikte vücudumuzdan ayrıldıktan sonra vücud-i berzahi ile izdivac eder, ve hayatı dünyeviyyede ruh ile cisim izdivac halinde iken işlenen iyi veya kötü ameller ve izhar edilen iyi yahut kötü huylar dahi birer suret libasına bürünüp bu cismi berzahi ile izdivac eder."Mahşer günü her gizli aşikar olur, her bir mücrim dahi kendinden rüsva olur".

13 Şubat 2020 Perşembe

KAMİLLERİN HAKK TEALA HAKKINDAKİ İMANI

Aşıklar Cenab-ı Hakk'ın kahrından ve lütfundan mahzuz ve şakir olurlar. Cenab-ı Mevlana efendimiz buyurdular ki:"Ben onun kahrına ve lütfuna aşığım. Pek acip bir haldir ki, ben her iki zıddın aşığıyım". Bu hal, Hak hakkında kamillerin imanıdır. Kafir bu kamilin imanına imrenir ve hasret çeker...

METİN BİÇER HOCA ELBİSE DEĞİŞTİRDİ

Aslen Kadirli'li olan, öğretmen emeklisi, İsdemir'de de çalışmış olan Metin Biçer hocamız bugün dünyasını değiştirmiş, yarın Mersin'de Muğdat camiinde kılınacak namazla sırlanacak. Albay Muhittin Ensari hazretlerine bağlı olan Metin hocamız Sohbet şeyhi idi. Melami meşrepti. İskenderun'da uzun zaman bulundu. Sonra nakli mekan yaptı...

NASİHATIN MANASI NEDİR?

"Nush" lügatte bir şeyi halis yapmak demektir."Hasihat" bir kimsenin ahlakındaki fenalığı temizleyip halis yapmak için söylenen söz demek olur ki "Din" dahi bundan ibarettir."Din nasihattir" hadisinin manası budur. Zira din insanın hayvani sıfatlarını, insani sıfatlara değiştiren ilahi talimatlardır. Dini ve nasihati kabul etmeyenler sıfatı hayvaniyye içinde yaşamayı ve insanlık sıfatından uzaklaşmayı hoş görenlerdir.

HAZRET-İ NİYAZİ'NİN SAHTE ŞEYHLERE HİTABI

Yalancı şeyh efendi, ben önde rehberim ve sabıkım diye sakalını tarayıp kendisine çeki düzen vermiş ve müritlerinin önünde azamet ve vakar ile yürür. Ey hakikatten gafil olan şeyh efendi, kendine gel, ehli hakikatin kendisini ihtiyar et; sakalı ve suret ve kıyafet düzmeyi bırak. Bu bizliği ve benliği yani kendini görmeyi ve karışık fikirleri terk et. Hazret-i Niyazi Buyurur:
"Gel ey sufi, çıkar sof'u , kıl insaf
Ko suret düzmeği, kıl içini saf
Riya ile bu ömr-i nazenini
Nice bir sarfedip edersin  israf
Kuru davamı sandın sen bu alemi?
Bu yola böyle mi gittiler eşraf?
Dahi bir kamilin bu mu nişanı?
Sana derviş ola etraf ve eknaf
Değil vallahi mürşidlik, bu resme
Kemal ehline yakışmaz bu evsaf
Erit pak eyle kalbineyle halis
Beğenmez böyle bir kalbi anla, sarraf

YALANCI ŞEYHLER

Müzevvir olan yalancı şeyhler, kılık ve kıyafet dairesinde ben öncüyüm diye insanları kendilerine celbederler. Bunların öncülüğünü, Hz. Pir efendimiz, koyun yahut keçi sürüsünün en önünde giden kösemen keçiye benzetir. Evet kösemen keçide öncüdür ama sürüyü kasabın önüne götürmekte öncüdür" der...

İLİM MERTESEBİNDE OLANLAR

İlim mertebesinde kalanlar, vücutlarının perdesinden kurtulamadıkları için şekk ve acaba  dairesinden dışarıya çıkamazlar. Zira bu kimselerin kalbinde "Acaba bu mesele dedikleri gibi midir?" vesvesesi bulunur...

NE NEYİN NETİCESİDİR

Tüm mahlukat "ruh" ile "nefsin" neticesidir.
"Nefis" , ruhun neticesidir.
"Ruh", "emr" in neticesidir.
Hak Teala ruhu hiçbir sebeple değil, ancak zatının zatıyyeti ile ızhar eyledi."Emr" ile işaret olunması bu sebepledir. İmdi bir kimse kendi "zat"ını ve "hakikat"ını tanırsa Hakk'ı tanımış ve Hakk'ın ebedi olan  varlığında korkusuz ve emniyeti kamile içinde kendisine bir varlık yapmış olur. Bu tanıma ilmen değildir. Zira ilim mertebesinde şekk vardır, fakat zevk ve halde şekk yoktur. Binaenaleyh Hakkel yakin ile tanımak lazımdır. Bu da aşk-ı ilahi ile müyesserdir.

12 Şubat 2020 Çarşamba

NİMET VE MİHNET ŞAHSA GÖRE DEĞİŞİR

Bu dünyada nimet ve mihnet şahsa göre değişir. Bir nimetin sureti bazı şahsa cehennem gibi azap verirken bazı kimse cennet gibi zevk alır. Mihnetin sureti de böyledir. Derya, kaz için zevk yeridir. Orada yüzer, avlanır. Ama karaya mahsus kuş olan karga için derya ölümdür. Yılanın zehri yılana fayda, başkasına zarardır. Hz. Yusuf'un varlığı kardeşleri için düşman gözükürken, Hz. Yakup için sürur kaynağı idi...

KADEHLER VE İÇİNDEKİLER

Bizim cismani olan suretlerimiz birer bardak ve kadeh mesabesindedir ve o kadehlerde zahir olan güzellikler dahi şaraba benzer. Bu suretlerden zahir olan sıfatlar aşık olanlara güzel görünür,avama çirkin görünür. Mecnuna demişler ki"Leyla deyip durduğun kız bizim kabilemizin çirkin bir kızıdır. Gel sana ondan daha güzel birini verelim bu dertten sende kurtul biz de" demişler. Mecnundaki aşk, Leyla'nın suret kadehinde gözükeni güzel gösterirken, aşk olmayan diğer kabile insanlarına göre Leyla'nın suret kadehinde gözüken çirkin birisidir. Aziz Ve Celil olan hak Teala'nın eli cismaniyet bardağından birine bal sunarken diğerine zehir verir. Ancak müşahede ehli suret bardağından tecelli-i cemal şarabını içer..

11 Şubat 2020 Salı

VAHİME KUVVETİ

İnsanda mevcut olan batıni duygulardan vahime kuvvetinin özelliği olmayanı mevcut yahut mevcud olanı ma'dum (yok) göstermektir. İnsan bir şeye muhabbet ettiği zaman o şey fena dahi olsa onun nazarında iyi ve güzel görünür; ve gönül bir çirkin kadına bağlanmış olsa onu çok güzel görür. Düşmanlık dahi böyledir. Bir kimse, en güzel bir şeye karşı düşman olsa onu gayet çirkin görür ve vahime kuvveti o çirkin olmayan bir güzelliği veyahut güzelde olmayan bir çirkinliği icat eder.

YİNE AKIL KONUSU

Aklı maaş ile cismimize ait rızkların tahsil edilmesinde faydalanırız. Aklı maad dediğimiz akılla meratibi vücudu kat ederiz. Kat edilen bu meratiplen ŞEHADET, MİSAL, RUH tabakalarıdır. Aklı Maaşı, Samed olan Hak Teala hazretlerinin aşkında feda edersek Hak Teala feda edilen bu aklı maaş karşılığında on misli yahut yedi yüz misli verir."Allah yolunda emvalini infak edenlerin meseli her bir başağında yüz habbe olarak yedi başak bitiren bir habbe misalidir"(Bakara 2/261)Mısır Kadınları, Züleyhayı ayıplamakta idiler "Büyük birinin karısı süfli bir köleye rağbet etmiş" diye. Vaktaki Hz. Yusuf'u gördüler "aklı maaşları kayboldu. Sonrasında da ellerini farkında olmaksızın kesince, Züleyhayı ayıplamaktan vazgeçtiler. "Meğer Züleyha'nın hakkı varmış" dediler.

VESVESENİN AĞZINI ANCAK AŞK BAĞLAR

"Vesvese" kuruntu ve şüphe demektir."Vesvas" ise "Nefis ve Şeytan" demektir. Kalbe varid olan kuruntu ve şüphenin ağzını ancak aşk bağlar ve şüpheler silinir. İlahi aşk için, Piran hazretlerinin muhtelif tarikatlarında ilmi ledün sahibi bir insanı kamil avla ve onun terbiyesi altına girmeye çalış. Zahir ilmi ile, Batın ilmi tahsil edilemez. İlmi batında müşahede asıl olup, müşahede, hayali (muheyyelatı) izale eder.

İSLAM ANSİKLOPEDİSİNİN "NEFİS" MADDESİ

Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi,‘Nefis’ maddesinde :
“Nefsin tabiatında yırtıcılık/vahşilik, hayvanlık, şeytanlık ve tanrılık vardır. Nefisteki düşmanlığın, saldırganlığın kaynağı yırtıcılık, oburluğun ve hırsın kaynağı hayvanlık, hilekârlığın ve kurnazlığın kaynağı şeytanlık, büyüklenme ve her şeye tek başına hükmetme arzusunun kaynağı tanrılıktır. Bu dört nitelik sırasıyla köpeğe, domuza, şeytana ve bilge kişiye tekabül eder. Nefis, içinde bunların tamamını barındırır...”

KELAM İLMİ

Ayet ve hadislerin kaynaklıık yaptığı bir ilim dalıdır. Ancak, ayeti ve hadisi her okuyan hakiki manasına erişemez. Çünkü o ayet ve hadisi kendi vücudundan geçirirken nefsinin etkileriyle hüküm süren aklı tevile başlar. İmam Gazali hazretleri El-Münkızi mined Dalal isimli kitabında: Kelamın kendi maksadına hadim olmadığını beyan etmiştir.

ŞEK VE ŞÜPYEYİ ANCAK AŞK ORTADAN KALDIRIR

Cebriyye ve Kaderiyye sahasında sayısız deliller getiren taife arasındaki bu tartışma hiç bitmez. Cebriyye ve Kaderiyye mezheplerinin müntesipleri olanlar birbirlerine ayetten ve hadisten deliller getirerek kendi haklılıklarını ispata çalışırlar. Kıyamete kadar bu bahisler devam eder. Zira insanlar birbirine mütekabil (zıt) olan esmaların terbiyesindedirler. Delalette olan 72 islam fırkası arasındaki bu tartışmayı ancak aşk bitirir. Aşk, Allah'ın fazlıdır. Onu dilediği  kuluna bahşeder.
Avam Kuranın ve hadisin açık olan beyanatını kendi akılları ile tevil ederler. Bununla beraber kendilerini ehli sünnet ve cemaatten addederler bu nedenle ehli hakikatin beyanlarına itiraz ederler.

DOKTOR ELİYLE GELEN ŞİFA

Hastalığımıza şifa, tabibler eliyle de zuhura gelse yine Hakk Teala'dandır. Zira Hakk, Şafi ismi şerifi ile tecelli etmiştir. Doktorun sebebi vücudu avam için çok kalın bir perde olur. Şifayı doktordan buldukları sanılır. Şafi ismiyle tecelli buyurulmaz ise tıp dahi hastalık ve illetin tedavisinde aciz kalır.

10 Şubat 2020 Pazartesi

İKİLİK MERTEBESİ

"İkilik mertebesi" alem-i ervahdan başlar ve Hakk ile abd arasında bir berzahtır. İlhami ilahi ruha gelir. Fenafillah ve  bekabillah makamına gelmeden halkın irşadı olmaz. Bu makamlara gelenlere "söyle" denmiştir. Kuran-ı kerimde "Kul" söyle diye efendimiz (sav) hitap olan ayetler vardır. Bunlar deryayı hakikate bitişik olanlardır.

KENDİNE DAVET EDENLER

Tasavvuf yolunda hal ehli olmayıpta tasavvuf büyüklerinin sözlerini ezberleyip, bunları satacak bir dinleyici arayanlar, o insanları kendine davet edenlerdir. Onların huzurdaki baş sallamaları o noksan olan irşatçıyı ferahlandırır. İrşat yaptığını sanır halbuki, onların sevdası uğruna kendi güzel ömrü nihayete ermiştir. Evliyanın yüksek manalı sözlerini avam ne anlar. Kerpiç üzerine nakış yapmaya kalkarsın, yağmuru gördüğü vakit kerpiçteki tüm nakışlar kaybolur..

MARİFET EHLİNİN NAZ MAKAMI

Marifet ehli kendiliklerinden kesildikleri için Hakk'a karşı laubali mahiyette söz etmeleri rastlanır bir durumdur. Onun söylediği sözleri, avamın söylemesi olmaz."Bakkal mısın, kullarının günahını tartarsın" şeklinde deyişler arz edenler naz makamındakilerdir...

9 Şubat 2020 Pazar

VAHDETİ VÜCUD SIRRI UMUMA İFŞA OLUNMAZ

İnsan-ı Kamil "Allah" ismi zatının mazharı olduğundan ve ismi zat ise cümle esmaya sahip olduğundan sıfatı hakkıyye ile sıfatı halkiyye arasında berzahtır İnsanı Kamil dilediği vakit alemi mülke,dilediği vakit alemi melekuta ulaşır. Hak teala insanı kamili akılleri davet hususunda çalışması tesirli olmak üzere insanı kamili ilahi ilimlerle kuvvetlendirdi ve takviye etti
Peygamberler ile eşitlik davasında bulunanlar Evliyayı da kendileri gibi zannettiler: İşte onlarda beşer bizde beşeriz dediler. Bizde onlarda yemek ,uyku gibi kayıtları var dediler.
İnsanı kamil vahdeti vücud sırrını umuma ifşadan men olunmuştur. Velakin havassa ifşasından nehy olunmamıştır. Ebu Hüreyre hazretleri buyurmuştur ki:"Efendimiz (sav)'den iki ili kab ilim aldım. Birini dağıttım. Diğerini boğazımı keserler korkusuyla muhafaza ettim.
İnsanların tahammül edemeyeceği bir şeye davet muzırdır. Onların daveti eserden müessiredir.

HİYANET VE VEFAKARLIK EŞİT DEĞİLDİR

Siyah renkli bir zenci, padişaha karşı vefakar olursa padişah nazarında devletten ve saadetten yana bir makamı olur. Eğer padişahın oğlu bile olsa hıyanet ederse, babası acımaz boynunu vurdur. Zahirde insan kendisine hizmet eden, kuyruk sallayan, evini ve bahçesini koruyan bir köpeğe bile lütufla muamele eder,onu besler, hastalığı ile mücadele eder. Ev sahibinin kalbinde köpeğe karşı rıza ve muhabbet ateşi yer tutar. Bir köpeğe karş bil bu muamele olursa, vefakarlık cihetinden arslanda vefa olursa, o arslanın nail olacağı nimetin haddi hesabı yoktur. Ehli takva olan din arslanları hesapsız rızıklandırılacaklardır.

EŞİT OLAMAZ

Zahirde hırsızlık yapan, yahut emniyeti suistimal eden bir kimseyi yaptıkları kötülükten dolayı Padişah affedebilir. Bu af neticesinde o hırsız canını kurtarır. Ancak padişahın nezdinde bu adamın Vezir olma, Bakan olma, yahut başkan olma gibi Padişahın idaresindeki ülkede makam sahibi olması düşünülemez.
Ancak bu cürümleri işlememiş bir kimse, yaptıkları işlerle padişahın güvenini ve emniyetini kazanarak ona yakın çevre içinde olursa, padişah bu kimseyi vezirlikle,bakanlıkla, başkanlıkla ödüllendirir.
Bu zahiri örneklerde olduğu gibi Hak teala'nın bu dünyada kötülük içinde olan kimselere hitabı vardır:"Ey benim Resulüm de ki; Ey nefisleri üzerine israf eden kullarım, Allah'ın rahmetinden meyus olmayın .Muhakkak Allah Teala bütün günahları affeder.O muhakkak Rahim olan Gaffurdur".(Zümer 39/53)
Takvası nedeniyle yüzü ak olan bir müminin Hak nezdinde giyeceği hilatla, günah içinde affa uğrayan bir müminin Hak nezdinde giyeceği hilat aynı olur mu? Zahirde sermayesini bitirip canını kurtarmış fakir ile nefislerini Hakk'a satarak kurtaran zengin aynı olur mu? Ahirette de durum bu olacaktır.

8 Şubat 2020 Cumartesi

SIRRI KADER MEÇHULDÜR

Malum olsun ki bir kişinin alemi manada vaki olan talebi sırrı kaderdir ve her fert için meçhuldür(bilinmez). Bu alemde bilinen(malum olan) var ise Hakkın emir ve nehiyleridir. Kul, kendine meçhul olan sırrı kaderi keşfetmişcesine hareket ederek tembel olması caiz değildir. Aklı olan kimse malum olan ahval dairesinde yürür. Hak Teala levhi mahfuzda taat ile masivanın eşit olmadığnı, emanet ile hırsızlığın, şükür ile  küfrün beraber olmadığını yazdı. Masiyet ve taat bu alemde malumdur. Peygamberler vasıtasıyla kitapta belirlenmiştir. Bir kimse say ve mücahede ile nefsine hoş gelen masiyet yolunu terk edip kendisine taat yolunda yürümeyi kolaylaştırırsa , o kimsenin taat için halk olunduğu sabit olur. Binanaleyh bu alemi surette malum olan yolu takip eden kimse ehli saadet  ve bu yola muhalefet eden kimse de ehli şekavettir.

İNSAN-I KAMİLİN SÖZLERİ KUR'AN DIR.

KUR'AN'IN MÜTEŞABİHATINI İLİMDE RASİHUN OLANLAR BİLİR  AYETİNİN MANASINDAKİ "RASİHUN" insanı kamillerdir. Zira insanı kamil Kur'anın önünde bir kurban ve zelil olmuş ve kendinin kendiliğinden geçmiştir; bir halde ki onun ruhunun "ayn" ı Kur'an olmuştur. Binanaleyh onun sözleri de Mesnevi-i şerif gibi lübbi Kur'an olur. Kur'andan anlaşılmayan mana o kamillerin sözünden vuzuha kavuşur. İnsanı Kamilin beşeri sureti yağ ve Kur'an gül gibidir. Yağ, tamamıyla gülde kaybolursa, onun gülün kokusundan farkı olmaz. İster yağı kokla, ister gülü kokla müsavidir. Bunun gibi sen dahi ister Kur'anın manasıyla doğrudan doğruya meşgul ol, ister insanı kamilin huzurunda bulunup onun sözlerini dinle ikisi de birdir.

TEVİLLERDE ÖLÇÜ

Kur'an ayetlerinin ve hadis-i şeriflerin tevili sende, emri ilahiye itaat hususunda istek ve hararet uyandırıyorsa o tevil haktır. Tevil namına çıkardığın mana, seni zahiri amelde gevşek ve tembel yapmakta ise bunu bil ki, o çıkardığın mana hakikatta tebdildir, asıl olan manayı değiştirmektir. Zira tevil, lafzı manayı zahirinden Kitap ve Sünnete muvafık olan manaya çevirmektir. Kuranın manasını ancak Kurandan sormak gereklidir."İnsan ve Kur'an tev'emdir ikizdir" buyrulmuştur. Çünkü insanı kamil ilimde rasihtir ve kavidir."Müteşabihatı Kur'aniyyenin tevilini ancak Allah Teala ve ilimde rasihun olanlar bilir"(Ali imran 3/7) buyrulmuştur.

BÜYÜKLERİN AHVAL VE SÖZLERİNİ ANLAMAK İÇİN

Hakikatları anlamak ve sindirmek için dahi bir insanı kamilin nazarına tesadüf etmek icab eder.Zira asıl olan bu nazara müsadif olmaktır. Hz.Pir Mevlana efendimiz buyurmuştur:"Nefis yüzlerce gücü kuvveti ile yüzlerce hüneri ile bir ejderhadır.Şeyhin yüzü , ona karşı göz çıkaran zümrüddür" buyurmuşlardır."Salihlerle beraber olunuz" emri açıktır. Emir sahibi demektedir ki "Filanlarla oturunuz". Filanla oturmak Hakk'ın emridir. Zira Hakk "Filan" şeklinde tecelli etmiştir. Kazalarda kaymakamı dinlemek Devlet reisinin isteğidir." Kaymakam'a ne gerek var ben "Bakan"ı bilirim dersen,sen zaten bakan'a ulaşamazsın. Çünkü Bakana ulaşmanın yolu Kaymakamdan geçer.

KUL İSTEDİ, ALLAH (C.C) VERDİ

Enbiya suresi 21/23 ayeti:"Allah Teala işlediği şeyden mesul değildir ve onlar mesuldür". Zira Allah kullarına istediğini verdi."Niçin benim istediğimi verdin?" deyi bir ihsan ve kerem sahibine sual vaki olmaz."Ali(yüksek) bir şey dururken süfli bir şeyi istedin?" diye bir kimseye sual etmek münasip olur. Fikirlerimiz ve düşüncelerimiz bizim batınımızdan peyda olur sonra fiil yahut söze gelir. Bu nedenle biz kesafet öncesi alemde irademiz olduğundan Hak teala'dan istekte bulunduk. Şunu istiyorum diye. Bu isteğimiz nedeniyle Hak teala bu alemde isteklerimizi verdi. Eğer nefsimizin arzusu doğrultusunda irademizi kullanıp süfli istekte bulunmuşsak bu dünyada bu isteğimiz tezahür eder ve  karşılığını görürüz. Ulvi isteklerimiz olsa idi, bu dünyada da irademizi ulvi işlerde kullanır idik. Bir insana alemi manada kindi hakikatinin talep ettiği hal ve şan meçhuldür. Bilemez. Bu nedenle Hak Teala peygamber göndererek Hakk'ın razı olduğu yolları,razı olmadığı yolları insanlara bildirmişlerdir. Belki o alemde de bizim ruhlarımızın bir yaşantısı olmuş, yol gösteren peygamberleri olmuş, Şeriatı bize anlatmışlar ve biz bu açık izahlara rağmen bize verilen iradeyi müspet ve menfi kullanmış isek Hak Teala bizim bu tercihlerimizi bilmekle kaderimizi ve kazamızı yazmıştır ve kalemin mürekkebi kurumuştur. Biz sanıyoruz ki irademiz bu dünyada vardır ve bu irademiz Allah'ın iradesidir. Hak teala, bizlerin hakikat alemindeki tercihlerimize göre bu alemde tecelli ettirmiştir. Akla yakın olsun diye şöyle söylenebilir: Senarist film çekmeden evvel kafasında mevcut olanları, filme çekti. Öncesi batındı sonra zahir oldu. Ancak batın safhasında iken bir irade vardı, senaryoyu şöyle veya böyle yapmak gibi. İnsanda hakikat aleminde tercihini yaptı ve bu dünya aleminde zuhura geldi...

ALLAH'IN DİLEDİĞİ ŞEY OLDU,DİLEMEDİĞİ OLMADI" HADİS-İ ŞERİFİ

"MAŞAELLAHÜ KANE VELEM YEŞA LEM YEKÜN"(Allah'ın dilediği şey oldu ve dilemediği şey olmadı) manasındaki bu hadis-işerifte ince manalar vardır. Bu tembellik manasında anlaşılmamalıdır. Çokları bu hadis-i şeriften tembelliğe düşerler. Bu hadiste kastedilen mana "Hakk'ın murad ettiği hizmeti çok yap ve o hizmeti yapmaya müstaid ol" diyerek Hakk'ın beğendiği amelde ihlasa ve say'e teşviktir.
Eğer denirse ki "bu işte ferman ve hüküm vezirindir" hemen vezirin hizmetine girip, onun gözüne girmeye çalışırız.Yanlış itikada düşenler, mademki ezelde Allah benim hakkımda Küfür yazmış, ne yaparsa yapayım kafir olarak öleceğim, yahut "ezelde beni mümin olarak yazmış, her ne yaparsa yapayım mümin olarak ölürüm" diyerek bu alemdeki ameli önemsemeyenler,şeriatı tatil edenler yanlış itikattedirler.
Bilinmelidir ki ŞERİAT suret,HAKİKAT manadır. Vücudun vahdeti itibarıyla kuvvetli irtibat vardır. İnsanın ruhu manadır ve cismi surettir.Mertebeleri itibarıyla ruh cisme benzemez, cisim ruha benzemez. Fakat ruh ile cisim arasındaki irtibat inkar olunamaz. Ruh ve cisimden mürekkep olan insan bir vahdet-i vücud sahibidir. Alemi hakikat ve alemi şehadet arasında böyle bir irtibat vardır. Hakikat ve şeriat arasında asla muhalefet yoktur. Muhalefet görenler  irtibatı idrak edemeyenlerdir....

KİMLERİN İRADESİ YOKTUR

Hak Teala, bizi bu dünya aleminde var etmeden önceki varlığımızın bulunduğu alemde bize bahşedeceği irade ile bizim ne yapacağımızı bildiğinden bu tercihimize göre kaderimizi yazmıştır. Ezelde yazılanlar bu dünyada zuhura gelecek olup, bu tercihte irademiz olmakla sonuçlarından mes'ulüz. Hak Teala, iyilik isteyicidir. Kul iradesini kötülüğe çevirirse yapacak bir şey olmaz. İnsan kendi ihtiyarı ile mücahede yoluna ayak basıp zevki hal ve şarab-ı cezbe ile ihtiyarsız hale gelebilir. Hal ve cezbe ile senden ne zuhur ederse etsin fena gelmez. Şarabı cezbe ile kulluk vücudun hakkani vücuda tebdil olursa senin ihtiyarın tamamıyla, (Kamilen) o şarabın (cezbenin) olur. Zahirde içkiden dolayı sarhoş olanlar nasıl ma'zur tutulursa, ilahi şarabın sarhoşları da ma'zur sayılır. İlahi cezbenin sarhoşu olanlardan sadır olan fiiller adaletten ve sevaptan başka olmaz. Kadehi muhabbetten içenlerin sözleri hakikattir, hezeyan değildir.

7 Şubat 2020 Cuma

ÇİN'İ VE DÜNYAYI SARSAN VİRÜS

Zengin devletde olsa, insanların çaresiz kaldığını görmekteyiz.Virüs Allah Teala'nın bir cezası olarak düşünmek gerek. Zira Çin, Uygur Müslümanlara yaptığı zulüm karşısında Hak Teala'nın cezasına muhatap oldu. Müslümanları evlerine hapsetmişti, şimdi kendisi asker eliyle vatandaşlarını evlerine hapsetmekte. Baş örtüsünü yasakladı, kendiler başlarına geçirecek maske bulamıyorlar. 2020 senesinde sıklaşan ve her gün artan gerek ülkemizdeki gerek ülke dışındaki acı haberler sanki bir işaret gibi. Çünkü ortam birdenbire karıştı. Filleri ile Kabe'yi yıkmaya gelen Ebrehe'yi ve ordusunu ebabil kuşları mahvetti. Hak Teala'nın kahrı ilahisi geldiği vakit bunu önleyecek hiçbir güç ve tedbir yoktur. Muhtemelen dünya bu tür belalarla ilahi gücü hatırlamaya devam edecektir...

ŞEYTAN KİMDİR?

Şeytan Hak dergahının bir köpeğidir. O dergaha nefis köpeği ile beraber gelen kimseye hücum eder ki bu gelen o dergaha layık değildir. Bir evin köpeği, dışarıdan gelen yabancı birisine eğer yanında köpeği varsa hücum eder. Keza o kimse eski püskü elbiseler giymişse de yine hücum eder eve yaklaştırmaz. Dışarıdan gelen kimsenin yanındaki köpekten murat o kimsenin nefsi hayvaniyyesi olup,o kimsenin giydiği eski püskü elbisede o kimsenin cismaniyyeti ve sıfatı nefsaniyyesidir. Şeytan bu kimseyi dergahı izzetten men ederek kaçırmaya çalışır. Evliyaullah o kapıya giderken şeytan köpeği zarar veremez. Çünkü, evliyaullahın yanında nefis köpeği olmadığı gibi nefsani sıfatları terk ettiğinden eski elbise çıkmış,yeni elbise giymiştir. Sen Hak dergahına köpek mesabesinde olan nefsini ve tilki mesabesinde olan hilekar aklını beraber götürürsen geçtiğin her mertebe ve makamda şeytan köpekleri fışkırır türlü iğvaat ile sana hücum ederler.

6 Şubat 2020 Perşembe

NAMAZ BİTERKEN SELAM VERMEK

Namazı bitirirken "Esselamü aleyküm ve rahmetullah" deriz. Bu selamı meleklere veririz. Zira melekler, bizim ruhumuza ibadet etmek,namaz kılmak duygusunu verdikleri için bizim irademiz namaz hususunda harekete geçer."Ey melekler, sizin güzel ilham ve davetinizden dolayı bende bu namazı kılmak ihtiyarı harekete geldi. Allah'ın ismi-Selam ile tecellisi ve rahmeti sizin üzerinize olsun.
Aksi durumda,şeytan nefsimize verdiği vesvese ile kötü olan işleri yapmaya nefsimizi sevk eder. Bu günahı işlediğimiz vakit pişman olup "Şeytana lanet" diye lanet okuruz. Şeytan ve melek, gayb perdesi arkasında iki zıd fiili icra ettirmek için ihtiyarımızı harekete geçirirler.
İbrahim suresi 14/22 ayetinde buyrulur:"Yevmi ahirette emri ilahi kaza olunduğu vakit şeytan der ki:Muhakkak Allah Teala size va'd-i Hak ile va'detti veben size hilafet va'dettim. Halbuki benim için sizin üzerinize cebir ve kuvvet yok idi, ancak da'vet ettim. Siz de icabet ettiniz. Binanaleyh bana levmetmeyin ve nefislerinize levmedin. Ne ben size yardım edebilirim, ne de siz bana yardım edebilirsiniz"

FARKLI HÜKÜMLER

Vahdet aleminin hükümleri ile kesret alemi dediğimiz bu alemin hükümleri,kuralları farklıdır. Vahdet aleminde Hakk'ın vücudundan başka vücud olmadığı için, mahluka taalluk eden ahvalin hiçbirisi bahis mevzuu değildir. Kesret aleminde mahlukun vücudu mevcut olduğundan mahluka taalluk eden ahval geçerlidir. Zira Peygamberler keserat alemine ait kanunları vazetmişlerdir. Bu nedenle sünnet, peygamberin ayağının basıp geçtiği bir caddedir. Bu caddenin sağına düşenler cebir sahasına düşüp kendi vücudlarını görmekle beraber kendilerinde irade ve ihtiyar görmezler ve nefislerine hoş gelmeyen emr ve nehyi ilahiyi inkar ederler ve tevil ederler. Emr ve nehyi inkar etmek cennet ve cehennemi inkar etmek anlamına gelir. Cennet ve cehennemin varlığı Kuran ile sabittir.
Şeriat caddesinin solunda kalanlar kudret ve kader sahasına düşüp Halikin kudretini mahlukun kudretinin mağlubu bilirler ve derler ki:Kul fiilinin yaratıcısıdır" Bu itikaddan dahi fesadlar doğar. Hak Tealanın yarattığı kullar üzerine acizliği anlamı çıkar. Asıl yoldan ayrılıp sağa ve sola sapan yetmiş iki fırka mevcuttur.
Hafız şirazi demiştir:
"Yetmiş iki milletin kavgası vardır, hepsini mazur tut. Zira hakikatı göremediler, efsane yoluna çarptılar"

ŞEYTANIN GIDASI

Şeytanın  gıdası insanların yüz suyudur. "Yüz suyu" insanlığa mahsus olan vakar ve haysiyettir ki bu vakar ve haysiyeti, ilahi emirlere itaat etmek ve yasaklardan kaçınmak suretiyle hayvanlık mertebesinden geçmek suretiyle elde edilir. Şeytan, alimden abidden, fasıktan ve cahilden insanlığa mahsus olan haysiyet ve namusu izale eder.
Hak Teala şeytana emreder:"Ey köpek, bu halk bana vasıl olmak için benim gösterdiğim yola ayak basar, sen imtihan et! Onların kalplerine türlü vesveselerle hücum et, onları süluk ettikleri yoldan men etmeye çalış. Neticede bak ki sadakatte ve ihlasta hangisi kadın meşrebindedir ve hangisi er kişidir. Zira Hak yolunun yolcuları er kişi olup ne kadına ne mala ne riyasete ne de mansıba aldanmazlar. Onların nazarı ancak Hakk'ın zatınadır. Fakat kadın meşrebinde olanlar kadın ve mal ve riyaset ile kolayca aldatılabilir ve nefislerinin hazlarına kolayca teslim olurlar.

DİKKATLE BAKAR İSEK

Mevlana Efendimiz (ks), Fihi Ma Fih isimli kitabının 12. faslında buyurmaktadır:Eğer dikkatli bakar isen fasık ve salih ve asi ve muti ve şeytan ve melek hepsi Hakk'a kulluk ederler. Mesela padişah ister ki kölelerini bir takım sebebler ile imtihan etsin; taki sebatı olan kimdir ve sebatsız olan kimdir meydana çıksın. Sebatları zahir olmak için onlara bir vesvese veren çoşturan tahrik eden  lazımdır. Bu vesvese veren ve tahrik eden aslında padişaha kulluk eder. Çünkü padişahın muradı onu böyle yapmasıdır.Padişahın biri bir cariyeye "Süslen ve emanet ve hiyanetleri zahir olmak için kendini bendelerime arzet" diye emretti. Cariyenin bu fiili her ne kadar masiyet görünürse de hakikatte padişaha kulluk eder.."
Bu izahattan anlaşılır ki şeytan dahi bir vazife yapmaktadır. Evimizde köpek besleriz. Bundan maksadımız, ev halkına yabancı olan birisi yaklaştığında onu ısırarak uzak tutsun. Aynı köpek ev halkının çocukları nazarında oyuncaktır. Çünkü köpek ev halkına havlamaz,zarar vermez. Şeytan da Hakk dergahının kapısında bir köpektir. Hak şeytanı yaratır ve ondan kullarını imtihan için yüzlerce hile ızhar eder...

5 Şubat 2020 Çarşamba

İLAHİ YAZGI

Kader-i ilahi de deriz. Bütün kainat emri vücudda Hakk'ın cebbariyeti altında mağlubdur ve her ferd mazhar olduğu bir ismin terbiyesi altındadır ki o ismi ilahi onu alnından tutup kendi sıratı müstakimine çeker. Binanaleyh münkir "emri iradi"ye nazaran Hakk'a muti ise de "emri teklifi"ye nazaran muhaliftir. Binanaleyh hakikatte muhalefet yoktur.belki ittihad vardır. Muhalefet ancak alemi zahirde ve keserat sahasındadır. Eğer bu ilmi yakini aynel yakine ve hakkal yakine terakki ettirdi isen,  bütün insanları ahval ve fiillerinde mazur görüp onlara hakaret nazarıyla bakmazsın. Yapacağın vazife ancak bu kesret aleminde gaflet içinde olan insanları yumuşak bir lisanla şeri ilahiye ve salih amel işlemeye davet etmek olur. Bu davetin faidesi şudur ki bir insan Hadi isminin mazharı olup, fakat geçici olarak Mudil isminin ahkamında dolaşır. Onu o bulaşıklıktan bu alemde kurtarmak berzah hayatı için pek faideli olur....

ADAM KİMDİR?

Gündüz vakti bir rahip elinde bir fenerle çarşı yerinde gezer idi. Rahibin gönlünde aşk ve hararet vardı. Başboğaz birisi dedi ki:"Ey filan, gündüz ortasında elinde fener ile ne arıyorsun?"Rahip dedi ki:"Adam arıyorum".Zahir alim dedi ki:"Bu pazar yeri baştan başa adam dolu değil mi?"Rahip dediki: Öfkelendiği vakit öfkesini hazmeden ve şehveti, yani nefsinin gayrimeşru haz ve lezzeti vaktinde sabrı seçen adam nerededir? Ben böyle bir adamın peşindeyim,ona arıyorum ki canımı ona feda edeyim".
Niyazi Mısri hazretleri buyurmuştur:
Gazap, şehvet iki ayaktır onlar
Bunlarla çıktılar arşa çıkanlar

ZIT OLAN BENZERLİKLER

Hz. Mevlana Efendimiz, Peygamberin diğer insanlardan farklı olduğunu anlatan misallerine Mesnevi-i şerifte anlatmıştır. Evliya ile diğer insanlar için de aynı misaller geçerlidir. Onlarda bizim gibi, bizde onlar gibiyiz ne farkımız var?" şeklinde izah ettikleri bu durumda insanlar yanlış içindedir. Peygamber de yer içer, uyur, evlenir, diğer insanlarda aynı şeyleri yaparlar. Bu iki taifenin arasında azim bir fark vardır. Evliya yer  içer yedikleri onun vücudunda nur olur. Nefsaniler yer içer vücutlarında o yedikleri cimrilik ve haset duygusu olarak zahir olur. Temiz olanları, kendimizle kıyaslamak hatalıdır. Arslan manasına gelen "şir" ile süt manasına gelen "şir" kelimesi yazıda aynıdır amma mana da aynı değildir...

AKIL NİMETİNDEN İSTİFADE EDEMEYENLER

Tüm insanlar iki hal içindedir. Birisi sarhoşluk diğeri ayıklık halidir. Sarhoşluk ya nefisten veya ruhtan olur. Nefsin ahvalinden sarhoş olanlar ehli dünyadır. Onlar akıldan istifade edemezler. Nefislerinin hükmü akıllarına galiptir. Ruhun ahvalinden sarhoş olanlar dahi ehli ahirettir. Onlar dahi akıldan istifade edemezler. Zira ruhlarının hükmü akıllarına galiptir. Kamiller bunların hilafınadır. Onlar ne dünya ile ahiretten ve ne de ahiret ile dünyadan mahcup olmazlar. Nefsin hükmünü ve ruhun hükmünü şeriat hudutları dairesinde ma'kul olarak infaz ederler. Zira onlar hakimdirler. Her şeyi yeri yerine koyarlar.Bunlar akıldan istifade eden taifedir.

NAKIS ŞEYHLERİN BAZI MÜRİTLERİ

Nakıs şeyhlerin dergahına devam eden müridlerden bazıları görür ki insanlar bu dergaha maddi yardımda bulunmaktalar. Bu hal onun hoşuna gider ve hile  ile bir takım menfaatleri kendi şahsına çevirir. Gelen o yardımları nefsine harcayan şeyh  noksan olduğu gibi, hilekar olan mürid dahi bu hareketi ile helaka uğrar.

HANGİSİ TERCİHEDİLMELİ?AÇLIK MI?TOKLUK MU?

Açlık hastalık ve zahmeti, tokluktan doğan hastalık ve zahmete bir kaç noktadan tercih edilir. Açlıkta letafet mevcut olduğu gibi pisliğe bulaşmayıp temiz olmak vardır. Toklukta ağırlık ve hantallık ve cismimizde pislik mevcut olur. Açlıkta vücudda hafiflik; toklukta ağırlık olur. Açlıkta kalb incelir, şehevi arzular zayıflar  ve iyi ameller zuhur eder.Toklukta ise kalbte kasvet olup nefsani şehvet ziyade ve kötü ameller sadır olur. Bir gün Hz.Mevlana (ks) şöyle buyurmuştur."Az yemekte çok faydalar vardır.Onlar da budur ki , insan cismen sıhhatte olur ve hafıza kuvvetiyi ve anlayışı temiz ve kalbi parlak ve nefsi hafif ve uykusu az ve nazarı keskin ve tabiatı sağ ve salim ve masrafı az ve ahlakı kerim, müdarası ve telattufu geniş olur.
Açlık ilaçların sultanıdır.Hadisi şerifte buyrulmuştur:"Açlık , ölümden gayri her bir hastalık için ilaçtır"Her kimse açlığa tahammül edip onun faziletlerine nail olamaz."Açlık yeryüzünde Allah'ın taamıdır. Onunla Sıddiklerin bedeni hayat bulur" buyrulmuştur. Açlıktan dolayı ruh kuvvetlenir.

4 Şubat 2020 Salı

KALBE GELEN HAYAL VE HATIRALAR

Kalbe gelen hayal ve hatıranın menbaı dörttür. Nefsani, şeytani, meleki ve rahmanidir.
Nefsani hatıranın alameti şudur, tabiat vasıtasıyla gelir ve zikrullah ile zayıf olmaz ve sabit bir halde bulunur. Bu hatıra şerdir.
Hatırayı şeytaninin alameti budur ki, kuvvetli olmaz ve tereddüde müstenid olur ve zikrullah ile zayıf olur.Buna vesvese derler.Fasıkı fıska ve kafiri küfre daveteder, abid ve zahidin nefislerini tahrik ederek ekseriya onları günah işlemeye ve günahtan çekinenleri ise daha hayırlı amellerden imtina 'adavet eder. Tefriki en güç hatıralar bunlardır ki hepsi şerdir.
Hatırayı melekinin alameti budur ki, o hatıra hayra müteallik olur, ancak kuvvetli bir şekilde varid olmaz ve tereddüde müstenid olur.
Hatıra-ı rahmaninin alemeti budur ki, hayra müteallik olup kuvvetli bir surette varid olur, buna"ilham" derler, bu hatıra sahibi bunun hükmünü icra etmedikçe müsterih olmaz...

EVLİYAULLAH İNSANIN İÇİNİ NASIL BİLİR

İnsan-ı Kamil, karşısındaki insanın zamirini(içini)bilir. Nasıl bilir konusuna gelince, durgun olan bir suya dışarıdan bakan kendi aksini suda görür. Yahut bir ağacın sarkan dalı su içinde görünür. Çünkü su ayna vazifesini ifa eder. Kalbi ilahi aşk ile dolan insanın diğer istek ve arzular kalbinden dışarı çıktığı vakit,o kamil insanın karşısına gelen insanın içindekiler kamilin kalbine akseder. Kamil, kalbinde farklı bir duygu zahir olduğunda, bu duygunun karşısındaki insandan kendisine akseden olduğunu bilir. Kap içindeki su çamurlu(topraklı) olursa ayna vazifesini yapamaz. Bu nedenle nefsimizin istekleri, yediklerimiz ve uykularımız kalbimize dökülen toprak mesabesinde olduğu için bulanık su, aksedenleri kendinde göstermez..

3 Şubat 2020 Pazartesi

GERÇEK HAK AŞIKLARINDAN VAHŞİ HAYVANLAR KORKAR

Aşık'a vahşi hayvanlar ile sireti hayvan olan insanlar zarar veremez. Nefahatül Üns'de zikredilmiştir: Bir derviş sülukunun başlarında Müslüm Mağribi hazretlerini ziyaret amacıyla tekkesine gider. Mescide girdiğinde imamet etmekte idi.Hazret, namaz esnasında fatihayı bir çok yerde hata ile okudu. Misafir içinden dedi ki:"Eyvah, ziyarete gelmek için çektiğim yol zahmeti boşuna imiş". Misafir o gece tekkede kaldı. Ertesi gün taharet için Fırat nehri kıyısına vardığında yol üzerinde bir aslanın yattığını gördü. Geri döndüğünde karşısından bir başka arslanın gelmekte olduğu gördü. Aciz kalıp bağırdığında Müslüm hazretleri tekkeden dışarı çıktı. Arslanlar onu görünce tevazu gösterdiler ve Cenab-ı Müslüm onların kulaklarından tutup burdu ve dedi ki:"Ey hak Teala'nın köpekleri, ben size demedim mi ki, benim misafirlerime taarruz etmeyin"Ondan sonra misafire bakarak:"Siz, zahirinizi doğrultmaya meşgul olduğunuz için mahlukattan korkarsınız; ve biz batınımızı doğrultmaya meşgul olduğumuz için mahlukat bizden korkarlar"..

İKSİR

İlmi kimya denilen İksir ile kalay ve demir madenini Gümüş'e, bakır ve kurşun madenini altına çevirme uğraşısı vardır. Eski kimya ile uğraşanlar iksir ile altın elde ettikleri gibi, İnsanı-kamil'in nazarı da "asi" olanları itaatkar"kafir" olanların mümin olmasını sağlar....

DÖRT TARAFTAN GELEN DÜŞMANLAR

Dört cihet sağ, sol, ön ve arkadır. Şehvet ve lezzet askerlerini ileri sürerek sağdan gelen düşman (Heva) ordusuna karşı "havf" silahıyla, Ümitsizlik ve kötü zan ile "sol" dan gelen düşman askerine "reca"(ümit ile, şüphe ve bozuk hayallerle "arka" dan gelen düşmana karşı "tefekkür" le, İlahi kelamın yalnız zahirini ileri sürüp "tecsim" ve "teşbih" ile "ön" den hücum eden düşmana "ilim" askeri ile karşı koymak gerekir...

HALİFEDE ARANACAK ON ŞART

Ülema "halifede aradığı"on şarttan altısı "yaratılış"la ilgilidir. Dördü de çalışarak elde edilir.
YARATILIŞLA İLGLİ OLANLAR:
1-Büluğ; çocuktan halife olmaz
2-Akıl
3-Hürriyet
4-Erkek olma
5-Kureyş nesebinden olmak(bu alimler arasında ihtilaflıdır)
6-Göz ve kulağın selameti
ÇALIŞARAK KAZANILAN ŞARTLAR
7-Şecaat
8-Kifayet (idare,tedbir ve tasarrufta yeterli olmak
9-İlim
10-Vera yani şüpheli şeylerden sakınma ve takva.Vera ve  takva "ruhun"feyz kaynağıdır.

"ADL" NEDEN DOĞAR

ADALET NEDEN DOĞAR? Bir insanda sevgi olursa sevgi şefkati, şefkat nusu, nush da "adl"i doğurur. Memleket in ve mülkün bekası adalet iledir. Adaletin olduğu yerde bolluk ve bereket olur. Devlet reisi mülkün cesedi, adalet ise ruhudur. Adalet yok ise mülk harap olur. Devlet reisinin bozulması onun yakın çevrelerinden, dostlarından ileri gelir.

YÖNETİCİ HALK MESELESİ

Devlet başkanı salih olduğu vakit teba'a olan halk da salih olur. Fasit olursa, halk da fasid olur. İmamın fasid ve salahıyla, halkın fasid ve salahı arasında sıkı bir irtibat vardır. Allah Teala bir topluluğa yönetici olarak bir "halife"yi tayin ettiği vakit, ona o topluluğun "sır"larını ve "akıl" larını verir. İmam ister veraset yoluyla gelsin, ister seçim yoluyla gelsin bu böyledir. Halife, Cenab-ı Hakk'ın isimleri ve ahlakıyla ahlaklanmalıdır. Zira o Hakk'in ahlakıyla ahlaklanınca, bu ahlak onun tebaasında da zahir olacaktır. Halife şeriatı muhafaza etmeli mülkünü ona itaatlı kılmalıdır. İmam, tebaasına şefkat ile muamele ve muhabbet etmelidir. Her birini mevkiine göre bol bol bağışta bulunmalı, maruf ile emr ve münkerden nehy etmelidir. Tebaasındaki nefsi emmare ve levvame derecesinde olanları tespit ederek onlara güzellikle muamele etmelidir.

2 Şubat 2020 Pazar

SEÇİLMİŞLERİN KADERİ

Yer ve gökyüzü hazineleri Enbiya ve Evliya'nıın emrinde iken onlar bu imkanları kullanmaz ve beşeriyetin kuralları içinde yaşarlar. Tuttuğu taşın altına dönüşmesi mevcutken, onlar fakrü zaruret içinde hayat sürerler. İdris Peygamber (a.s) terzilik yapar, Hz. Süleyman zenbil örer, Hz.Davut Zırh örer, Hz.İsa (a.s) kumaş boyayarak günlük rızkını çıkartır. Cenab-ı Peygamberimiz dahi zora düştüğünde borç almıştır. İki ayet manidardır:"Allah'a borç verin"(Müzzemmil 73/20),"Ey müminler eğer siz Allah'a yardım ederseniz, size yardım eder"(Muhammed 47/77), bu ayetlerdeki borç ve yardım nedir? Diyanet hocalarının minber ve vaaz kürsülerini aracı yaparak talep ettikleri dünyalık mıdır? Caminin elektriği, temizliği, kliması bedeli midir? Değil. Allah adamına vermektir. Bu husus ince bir konu olduğundan sahtekarların suistimalini celbeder. Zengin müridlerin soyulma ve onların emvalinden faydalanma şeklindeki suistimaller maalesef üzücüdür. Ancak gerçek Allah adamının hakikatinde bu vardır. Gerçek ihtiyaç sahipleri onları bulur. Bizim kendi ölçümüze göre yaptığımız değerlendirmenin içine nefsimiz girer. Adamın tipi hoşumuza gitmez, isteme tarzı nefsimize ağır gelir v.s gibi ölçüler biz kaynaklı olduğu için yanılırız. Hz. Pir Mevlana efendimiz dergaha sunulan hediyeleri müridlerinin ihtiyaç sahibi olanlarına dağıtmıştır.Cenab-ı Resulullah'a sunulan hediyeler hemen o gün muhtaç sahabeefendilerimize dağıtılmıştır.Bu verilenlerle hiçbir evliya saray,kaşene ve özel mülk yapmamıştır. İnsanı Kamilin ekmek,bal,süt yemesi , nefsiyle mücahade eden yüz dervişin çilesinden,riyazetinden ve üç gün oruç tutmasından daha iyidir.Çünkü yediğini asla gafletle yemez,yedikten sonra o gıdayı cansızlık ve hayvanlık mertebesinden kurtarıp ruhaniyet mertebesine getirir.Ehli nefs olanlar ise yediklerini maddeten necis ve manen kötü ahlak ve manaya kalp ederler ve onları daha aşağı mertebeye tenzil ederler
İnsanı kamili ekmek yer iken görür isen, yiyor deme. O ekmeğin canını ve Hakk'ın ekmekte olan tecellisini yiyor ve yediği nuru da etrafına saçıyor. İnsanı kamilin suri gıda yemesi alevin mumu eritmesine benzer. Alev mumu yedikçe bir odada toplanmış olan halk için aydınlık ziyade olur. İnsanı kamil dahi gıda yedikçe cismi ve dimağı kuvvet bulup etrafına toplanan kimseleri ilim ve irfan ile nurlandırır....