26 Şubat 2022 Cumartesi

AKIL ÖTESİ ALEM

 İnsan aklı sınırlıdır.Hakikatı idrak etmekte aciz kalır.Acziyeti idrak etmek , akıl ötesi alanı bilmenin bir başlangıç noktasıdır.İnsan aklıyla aşkı bilir, ama mahiyetini kavrıyamaz.Bu yüzden akıl ötesi alana geçilmedikçe hakikate erişilmeyecektir.

AYNÜL KUDAT HEMADANİ HAZRETLERİ

 21 yaşında Hemadan kadılığına atanan aynul Kudat Hemadani bazı şüphelerlecedelleşmeye başladı.Kelama dair çok kitap okusada itikadi ve fikri bunalımlarına bir türlü derman bulamıyordu.Çare olarak dört yıl boyunca kendini İmam Gazali'nin eserlerine verdi.Bir ara kendini sükunete ermiş hissetse de bu durum yerini ümitsizliğe bıraktı, hakikate giden yolun kendisi için kapandığını düşünmeye başladı.Bu krizi bir yıl sürdü.Nihayet İmam Gazali'nin kardeşi Ahmet Gazali'nin Hemadan'a gelişi Aynül Kudat için dönüm noktası oldu.Onunla yirmi gün sohbet ettiler.Yakaladığı bu fırsatı iyi değerlendiren Aynulkudat , itikadi fikri ruhi sorunlarından kurtulmuş , artık hakikate erişeceği yolu bulmuştuBundan sonra beş yıl Ahmet Gazali ile mektuplaştılar.

Aynülkudat'ın bütün düşünce sisteminin altında yatan temel prensibe göre "Bir şey hakkında bir şeyler bilmek" ile "o şeyi doğrudan doğruya şahsen tecrübe etmek suretiyle onun gerçekliğini bilme" arasında kesin bir ayrım yapmak gerekir.Balın tatlı olduğu hakkında bilgi edinmek bir şeydir, onun tadlılığını bizzat tadarak tecrübe etmek başka şeydir.Bu iki bilgi türü arasındadaki ayrım, dini hayatın daha üst düzeyi için  de geçerlidir.Aynül kudat bu temel ayrıma dayanarak İslaf tefekkürünü yaşamış olduğu deruni tecrübe ile izah etmeye gayret etmektedir.Zira, aklın sınırları içinde kalınarak Allah'ın bilinmesi , esması ve sıfatları ile nübüvveitin gerçekliğinin anlaşılması mümkün değildir.Bunun için insanın kendi iç aleminde geliştirdiği yeni bir bilinç düzeyini aklın ötesi bir alana taşıması, böylece kalb gözünün açılması(basiret ) gerekmektedir.İnsanda kalp gözünün açılması , insanın iç aleminde ortayaçıkan bir nur ile olur.Böylece bu nur akıl ötesi alanı aydınlatır.

ABDEST AYETİNİ FARKLI OKUMA

 Taberi hazretleri,abdest ayeti olarak bilinen Maide suresinin altıncı ayetindeki "ercüleküm" ifadesinin "ercüliküm" şeklinde okunarak ayakların yıkanabileceği gibi mesh edilebileceğini de caiz görmüştür.

Soğuk alıp üşütme gibi kaygılarda, yahut sürekli abdestli gezme niyetlerinde ayakların mesh edilebileceği fikrinin kaynağıdır.

İBN ATA(922)

 İbn Ata Abbasi hilafetinin gücünü yitirdiği ve anarşinin ülkenin her tarafına yayıldığı bir dönemde yaşamıştır.Güçlü merkezi otoritenin olmadığı, halifenin isimden öte bir anlam ifade etmediği dönemde Karmatiler gibi terör gurupları hem insanlara hemde islamiyete zarar vermiştir.İbni Ata bu dönemde on çocuğundan dokuzunu teröre kurban verince büyük bir üzüntü ve ruhsal çöküntü yaşamıştır.İbn Ata zühd hayatını Sünni çizgide tasavvufa çevirmiştir.İbn Ata ve Cafer-i Sadık dışında müfessirler ayetlerin hakikat ehli nazarındaki anlamlarına değinmemişlerdir.İşari tefsirin ilk örneği sayılan İbn Ata'nın tefsiri günümüze ulaşmamıştır.

İbn Ata, Hallac'ın en samimi dostu ve mürididir.Şeriatla tasavvufu birleştirdiği için Muhasibi, Cüneyd bağdadi müritlerine ibn Ata'yı örnek almalarını söylemiş, diğer şeyhlerin şeriat hallerine uymayan hallerini tartışmaktan men etmiştir.

İbn Ata, kulun varlığa sahip olmasını değil sahip olduklarına aşırı bağlılık göstermesini ve güvenmesini onu Allah'dan uzaklaştıracağı için tehlikeli görür.Bu denge içinde zühd hayatını önceleyerek kulu Allah'ı tefekkürden ve ona ibadetten alıkoyan her şeyi dünya olarak değerlendirir.Zahirdeki temnizlikle yetinmeyip Allah7ın nazar kıldığı kalbi her türlü riyadan, nefretten, aldatmadan, vesveseden ve haddi aşmadan temizlemek gerekir.İnsanın davranışlarının, amellerinin sıhhatini ve kıymetini niyetleri belirler.Amelin makbul olması, niyetin halis olmasına bağlı olduğundan batın hali önem kazanmaktadır. Takvayı zühd kavramı ile ilintili gören İbn Ata'ya göre takva dünyadan soyutlanmak değil , Allah ve Resulünün emirlerine kayıtsız şartsız teslim olmak anlamına gelir.

Gerçek anlamda Allah'a kulluğu ahde vefada, Allah'ın emir-yasak sınırını muhafazada , elde olana rıza göstermek ve elde olmayana sabretmekte  görür.

İbn Ata ,Hallac'la birlikte sorguya alınmış ve hallac'dan önce şehit edilmiştir.

25 Şubat 2022 Cuma

AHMET YESEVİ

 Ahmet Yesevi hazretleri Divan-ı Hikmet isimli kitabında Hallac'ı şöyle anlatmıştır:

Enel Hakk7ın anlamını bilmez cahil,Bilge gerek bu yollarda , mertler denizi,

Akıllı kullar Hakk yadına sevgili dedi,Candan geçip sevgiliyi sevdim ben işte.

Sahipsiz Mansur hor görülmekle tam oldu, Bir söz ile dostlardan ayrı kaldı.

Kalp halini hiçkimse bilmez, şahidi Rabbim, Kanlar yutup şahit oldum ben işte.

NURU MUHAMMEDİ

 Hallac-ı mansur'un temel görüşlerinden biri de Kitabüt tavasin isimli kitabının giriş kısmında bahsettiği nur-ı muhammedi'dir.Hallac'a göre Hz.Peygamber'in esasında iki farklı kimliği vardır.Bunlardan birisi ezeli nur, diğeri de insan ve peygamber oluşudur.Bu bağlamda Allah'ın onda ilk yarattığı şey onun Muhammedi nurdur.Dolayısıyla daha sonra yaratılacak olan ilk insan Adem, henüz yaratılmamış iken O'nun nuru yaratılmıştı.Bütün peygamberlerin , evliyanın ilim ve irfan kaynağı da O'nun nurudur. Daha geniş bir ifade ile tüm mahlukatın var oluş sebebidir.Daha sonra yaratılan Hz.adem bedenlerin, Hz.Muhammed ise ruhların babasıdır..Hallac'ın değişik bir şekilde yorumladığı Hz.Muhammed'in yaratılış biçimi ile Hz.Muhammed ile Allah arasındaki münasebeti ortaya koyan bu fikirler daha sonra mutasavvıflar tarafından geliştirilerek tasavvufun önemli esaslarından birisi haline getirilmiştir. Muuhammedi nur, zat'ın zat'a tecelli etmesinden başka bir şey değildir.Mahlukatın tamamı ondan zuhur ettiğine göre , o aynı zamanda varlığın temel kaynağıdır.Eğer o olmasaydı hiçbir şey olmayacaktı.

ALİMLERİN BİRBİRLERİYLE SATAŞMASI

 "Alimlerin bilgilerini dinleyip yararlanın! Ancak birbirleri hakkındaki yargılarını onaylamayın! Allah7a yemin ederim ki onların atışması, ağılda birbirlerini boynuzlayan koçlardan daha serttir"

(İbn Abbas)

KONUŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ

Ehli şeriat için geçerlidir.Gerçeği keşfeden ehli hakikat, bunu uluorta ifade edemez.Ancak ehline bir maksat güderek aktarır.

 

24 Şubat 2022 Perşembe

EBU HANİFE

 "Siz dünya mevkileri kendisine sunulduğu halde reddetmiş, işkence görmüş bir kimse aleyhinde nasıl söz söylersiniz.O, diğer ensanların ardından koştuğu makamları kabul etmemiş ve hayatın kendisine sunduğu imkanlardan hep uzak durmuştur"(Abdullah b. Mübarek)

Emevilerin Irak valisi Yezid b. Ömer b.Hubeyre nin(ö:750) Kufe kadılığı ve beytülmal idareciliğine ilişkin teklifini kabul etmeyince hapse atlılmış daha sonra Emevi sultanlarından Ebu Cafer el-mansur kendisine Bağdat Başkadılığını teklif etmiş , Ebu Hanife kabul etmemiştir.Zindan da çektiği işkenceler esnasında "Beni gasp edilmemiş topraklara gömün" diye vasiyet etmiştir.Halife Ebu mansur "Bedenin gibi cesedin de bana karşı" demiştir.Ölümü akabinde 50 bin kişiden fazla insan cenaze namazını kılmıştır.Kabri bugün bağdat'ta "A'zamiyye" denilen mevkidedir.

DİN ALİMLERİNİN UYUMSUZLARI

 Siyasal iktidar, icraatlarını savunmak için dini umdeleri kullanmaya can atarlar.bu nedenle, sofralarında bulunacak din adamlarını tercih ederler.Çünkü "yiyen ağız utanır" kuralı vardır.Yeri geldiğinde akidevi konulara müdahale edilir.Akidevi konularda siyasal iktidara ters düşenlerdüşman muamelesi görüp yok edilir.Örneğin Kaderiyecilik konusunda Emevi iktidarının sultanları bu tür din alimlerini çok ezmiştir.Çünkü Emevi İktidarının varlığını Allah7ın kaderinin bir gereği olarak görüp, icraatlarına itiraz edilmemeyi isterler.Allah istediği için Emevilere iktidar ve zenginlik verilmiştir.Halifenin cahil,zalim, fasık olması eleştirilemez.

Emevilerin Kufe valisi Halid el-Kasri, kurban bayramı namazı için hutbeye çıktı ve hutbede, "İbrahim'i halil(dost) ve Musa'yı da kelim kılan Allah'a hamd olsun" dedi.Bunun üzerine mimberin yanında duran Cad b.Dirhem "Allah ne İbrahim'i halil(kendine arkadaş) ve ne musa'yı kelim (kendisiyle konuşan) kılmıştır" şeklinde mukabelede bulundu.Vlai hutbenin ardından cemaata "Ey insanlar, bugün kurban günüdür, siz gidip kurbanlarınızı kesin.Ben de bugün Allah için kurbanların en büyüğünü  keseceğim"  dedikten sonra mimberden indi ve anlaşılan o ki bayram namazı için toplanan herkesin önüne Cad b.Dirhem'i boğazladı.

23 Şubat 2022 Çarşamba

MALCOM X

 Malik El-Şahbaz'ın

(Malcolm X) Uyandıran Sözleri‼️

▪️Irkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine psikolojik bir hastalıktır.

▪️Eğer uğrunda ölmeye hazır değilseniz, "özgürlük" kelimesini lûgatınızdan çıkarın.

▪️Dikkatli olmazsanız, gazeteler, mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise çok sevmenizi sağlar.

▪️İster mermi kullansın, ister oy pusulası, insan iyi nişan almalı. Kuklayı değil, kuklacıyı vurmalı.

▪️İnsanlar bir adamın bütün hayatının, bir tek kitapla değişebileceğinin farkında değiller.

▪️Bütün uyuyanları uyandırmaya, bir tek uyanık yeter.

▪️Eğitimli değilim, herhangi bir alanda da uzmanlığım yok... Ama samimiyim ve benim samimiyetim benim kimliğimdir.

▪️Özgürlüğü elde etmenin tek yolu dünyadaki diğer tüm ezilmiş halkları tanımaktan geçer.

▪️İyi siyah veya iyi beyaz olmak gibi bir durum yoktur. İyi veya kötü insanlar vardır.

▪️Bana bir kapitalist gösterin, ben de size bir kan emici göstereyim.

▪️Gerçekle yüzyüze gelemeyecek kadar vatanseverlikle kör olmamalısınız. Yanlış yanlıştır, kimin söylediği önemli değil.


▪️Zaman şehitlik zamanıdır, ve ben bir şehit olacaksam, bu kardeşlik uğruna olacaktır. Bu ülkeyi kurtaracak tek şey budur.


▪️Demokrasi ikiyüzlülüktür;

Eğer demokrasi özgürlükse neden bizim insanlarımız özgür değil?

Eğer demokrasi adaletse neden biz adalete sahip değiliz?


Eğer demokrasi eşitlikse neden biz eşitliğe sahip değiliz?

Demokrasi ikiyüzlülüktür...

İNSANLIĞIN MAHVI

 "Eskiden alimler kendilerinden bilgili birile karşılaştıklarında bu anı ganimet bilirlerdi.Emsal biriyle karşılaştıklarında onunla ilmi meseleyi müzakere ederlerdi.Kendilerinden daha az bilgili biriyle karşılaştıklarında üstünlük taslamazlardı.

Derken şu zamanın içine düştük:Adam, kendinden daha bilgili olanın değerini yok ederek insanlar nezdinde itibarsızlaştırmak arzusuyla onu karalar.Emsaliyle zaten müzakere yapmaz.Kendinden alt seviyede olana da büyüklük taslar.İşte insanlığın mahvı budur"(Ebu Hazim)

21 Şubat 2022 Pazartesi

SORUMLULUK İNSANDADIR GÖRÜŞÜ

 KMaderle alakalı konular "az konuşulması" istenen konulardır.Ancak Kader konusunda çokca konuşup bu hususta baş verenlerde mevcuttur.Ma'bed el-Cüheni bunlardan birisidir."Eylemlerin(fiillerin) sorumluluğunun insana ait olduğunu vurgulamakve bu sorumluluktan kurtulmak için kaderin bahane edilmesini engellemek Mabed'in temel görüşüdür.Sahabeden Ebu Zer'in öğrencisi olduğu söylenir.Güvenilir bir hadis ravisidir.Ancak kader hakkındaki görüşlerinden dolayı işkence ile idam edilmiştir.Haccac tarafından tutuklanan Ma'bed'i sevenler onun serbest bırakılması için ricacı olmuşlar, Haccac onu huzuruna getirmiş ve kendisinin içinde bulunduğu durum hakkında"Ey Ma'bed! Allah7ın9 sana verdiği taksimat hakkında ne düşünüyorsun?"diye sorunca Ma'bed:"Allah'ın bana verdiği ile beni başbaşa bırak.Eğer O'ndan bana düşen bu ise , ben buna razıyım" diyerek mukabelede bulundu. Daha sonra Haccac "Mabed ! Senin bu şekilde tutuklanman ve zincirlenmen Allah'ın kazası ile değil midir?" diye sorunca Ma'bed , Haccac7ı aciz bırakan "Beni senden başkasının tutukladığını ve tuttuğunu görmedim.Buyur çöz beni.Şayet Allah7ın kazası bunu engellerse ben buna da razıyım" şeklinde dakik bir cevap verdi.Haccac buna rağmen onu serbest bırakmadı.

İFADE HÜRRİYETİNE DÜŞMAN OLANLAR

 "KELİMELER , SİLAHLARDAN DAHA GÜÇLÜDÜR.dÜŞMANLARIMIZIN SİLAHLANMASINA İZİN VERMİYORUZ.NEDEN KONUŞMALARINA İZİN VERELİM?"

(STALİN)

MUAVİYE İÇİN DÖRT GÜNAH

Hasan basri hazretleri buyurmuştur:" Muaviye için dört günah vardır ki onlardan sadece birisi olsa dahi büyük günah işlediğini gösterir" ve şu hususları sıralar:"Fazilet sahipleri ve sahabenin hayatta kalanları varken, onlarla meşveret etmeden , sefihleri iş başına getirip ümmetin arasını bozması, şarap içtiği,ipekli giyip tanbur çaldığı ortaya çıktıktan sonra Yezid'i kendisine halef tayin etmesi,Peygamberin hadisine rağmen Ziyad'ı nesebine katması, Hucr b.Adiy'i katletmesi.

20 Şubat 2022 Pazar

SÜLEYMAN DEMİREL'E AİT SÖZLER

 Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Süleyman Demirel’in öğütlerini toplamış.

İşte o çok güzel öğütler:

1-Hiçbir suyun derinliğini iki ayağınızla birden yoklamayın.

2- Kederde de mutlulukta da “Bu da geçer” demeyi unutmayın.

3- “Daha fazla daha iyidir” diye kendinizi kandırmayın.

4- “Her gecenin sabahı olduğunu” daima hatırlayın!

5- Hayat maçını kaybettiren golleri en çok “Kendinizi en güçlü hissettiğiniz anlarda” yiyebileciğini aklınızdan çıkarmayın.

6- Konuşmaya başlamadan önce şu 4 cümleyi anımsayın:

*Söylediklerimin gereği var mı?

*Anlattıklarım iyilik ve şefkat içeriyor mu?

*Söylediklerim birini incitiyor mu?

*Söz ettiklerim sessizliği bozacak kadar değerli mi?

7- Huzurlu bir yaşam için dinleten değil dinleyen, yargılayan değil anlayan, eleştiren değil hoş gören, kavga eden değil affeden olun.

8- Hakiki dost iyi günde davetle, kötü günde kendiliğinden gelir.

9- Yıllarınızı nasıl geçirdiğiniz, o yılların içine ne kadar çok hatırlanabilir ve güzel an ve anı sığdırdığınız, sizin kaç yıl yaşadığınızdan çok daha önemli ayrıntılardır.

10- Kaybettiklerinin bazen kazancın da olabileceğini unutma.

11- Mutluluk, küçük şeyleri büyük fırsatlara çevirebilme becerisidir.

12- Sabır öfkeden, nezaket nefretten iyidir.

13- Basit ve anlaşılabilir ifade edemiyorsanız yeteri kadar anlamamışsınız demektir.

14- Her tohum kendi toprağında yeşerir, tohum çiçeğini, çiçek meyvesini göremez.

15- Geçmiş pişmanlık, gelecek endişedir. Huzur ise sadece şu anda ve bugündedir. ALLAH rahmet eylesin amin

EBU ZER EL-GIFARİ

 Müslüman olmadan önce Gıfar kabilesine mensup yağmacı , gayet cesur bir şahsiyetti.Efendimizin dine davetini duyunca Mekkeye gitmiş ve ilk müslümanların beşincisi olmuştur.Çoşkuyla yeni dinini ilan edince Kureyşlilerden dayak yemiştir.Bu çoşkun yapıya sahip sahabiyi efendimiz kabilesine göndermiş ve gıfar kabilesinin önemli bir miktarı müslüman olmuştur.

Efendimiz (SAV) ,Ebu Zer için:"Gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu Zer'den daha doğru sözlü kimse yoktur". buyurmuştur.

Ebu Zer hazretleri Şam civarında yaşarken Şam Valisi Muaviye nin devlet hazinesini kullanma usulüne karşı çıkmış, eleştirmesi büyük sorun olmuştur.Şam'da fitne çıktığı için Ebu zer Medine'ye çağrılmış ve Rebze'ye sürgün edilmiştir.

Eskiden yol kesen bir eşkiya,İslamla birlikte tamamıyla değişmiş, fakir ve düşkünlerin hamisi olmuş , Bilal Habeşi'ye karşı söylediği bir sözden dolayı pişman olup yanağını onun ayağının altına koyup bağışlanmayı dilemiş, hizmetçisi ile aynı elbiseyi giymiş ve aynı yemeği aynı kaptan yemiştir.

Ebu Zen'in fitne diye nitelendirilen fikirlerinden bazıları:

Fetihlerden elde edilen ganimete "Allah'ın malı" diyen vali muaviyeye karşı "Müslümanların malı" denmesi gerektiğini belirtmiştir.Eğer Allah7ın malı kabul edilirse vali istediği bir şxekilde yani Allah adına(!) malı harcayabiliyordu.Müslümanlara ait bir malı vali keyfine göre harcama yapamayacaktı.Ebu zer hazretleri, Muaviye'nin Şamda yaptırdığı saray için Müslümanların malından yapıldıysa haram, kendi malından yapıldıysa israf olduğunu söylüyordu.Keza her gittiği yerde "Kenz ayeti " diye meşhur olan "..Altın ve gümüşü yığıpta onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu , işte onları elem verici bir azapla müjdele!(Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün ( onlara denilir ki):"İşte bu sizin için biriktirdiğiniz servettir.Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın" ayetlerini (Tevbe 34-35)okuyor ,Muaviyenin içki ticareti yaptığı kervanları görünce;"ateş taşıyan kervan" şeklindeki hitapları Vali'yi rahatsız ediyordu.Muaviye bu ayetin ehli kitap için indiğini söylediğinde bu ayetin müslümanlar için indiğini ilan etti.Muaviye Ebu zer'i toplum nezdinde küçük düşürmek için gizlice ona akşım vakti bir kese altın göndermişti.Ertesi gün onu geri aldırıp güya Ebu zer'in altın biriktirdiğini ispat edecekti.Ebu Zer o gece altınların hepsini dağıtmıştı.Şam Valisi Muaviye , Ebu Zer'le insanların konuşmasını yasaklamış, onun etrafını boşaltmayı amaçlamıştı.Sonunda muaviye,Halifeye mektup yazarak Ebu Zerin fitne çıkartığını, halkı kışkırttığını belirtti.Bunun üzerine Halife, Ebu zer'in palansız bir hayvan ile Medine'ye gönderilmesini istedi.Palansız hayvan üzerinde yolculuk yapan Ebu Zer'in bacakları tahriş olup etleri dökülmüştür.

Ebu zer'in isyanı malın belli ellerde toplanmasına, hele hele bu gerçekleşirken, devlet imkanının kullanılmasıydı.Devlet içinde özellikle Kureyşliler ve Emevilerin doyurulması ,ganimetin adil dağıtılmaması isyanının nedeniydi.

FİKİRLERİN SERBEST PİYASASI

 Turgut Özal rahmetlinin sözüdür:"Herkes fikrini söylemekte serbest olmalıdır.Beğenmeyenin de karşı fikri söylemesi mümkün olmalıdır.Fikirlerin de ekonomi gibi serbest piyasası olmalıdır.Sağlam ve delili kuvvetli olanlar yükselir, çürük olanlar ise tarihin çöplüğüne atılır".

Görüşlerine karşı olduğumuz olduğumuz insanlar, isyan etmemiş ise ve de hakaret içermemiş ise söz ve düşünce özgürlüğünü sonuna kadar savunmak gerekir.

19 Şubat 2022 Cumartesi

ÖLÇÜ KUR'AN İSE

 Esasen Müslümanlar için temel ölçü Kur'an ise  O,"Dinde zorlama yoktur" diyerek düşünce hürriyetini garantı altına almıştır.Bu ayetin sebebi nüzulü Müslümanlıktan Yahudiliğe geçen iki kardeşi babaları zorlayınca Hz.Peygamber müdahale etmiş  ve bunlar Medine'den ayrılıp Şam'a gitmişlerdi. Efendimizin hayatında farklı düşünmekten dolayı hiç kimseye eziyet ettiği vaki değildir.Hz.Ebu Bekir efendimiz devrinde dinden dönenlerin öldürüldüğü bilgisi yanlıştırİrtidad  hareketleriyle yapılan savaş  dinden dönmeler nedeniyle değil, siyaseten birlikten ayrılmaları sebebiyledir.

Ancak sonraki zamanlarda bu yanlış algıdan dolayı İslam Tarihi boyunca bilginlerin farklı görüşleri sebebiyle önce dinden çıktıklarını ilan etmek  sonrada mürted oldukları için katledilmelerinin vacip olduğu fetvasını alarak öldürmek maalesef adet olmuştur.Siyaseten katletmek istediklerini bu tür dini fetvalarla yok etmek, hakim sınıfların dini siyasette kullanma örneklerindendir."Suçla, mürted ilan et ve katlet"

Masum fikir suçlularını(!) kendi kirli ikballerini kurtarabilmek için katletmişlerdir.

TARKAN

 "Geçcek" şarkısıyla aslında ne söyledi.Kur'an'ın söylediği ilahi hakikatları ifade etti.Küllü şey in fan"herşey son bulacaktır.Zenginlik, gençlik, sıhhat,güzellik,iktidar v.s adı dünya olan ve insanın nefsinin zevk aldığı şeyler.Aksi durum var mı? Yok..Çünkü mülkün sahibi Allah'dır.Dilediğine verir ve dilediğinden geri alır."Günleri insanlar arasında dönderen Allah'dır".

İlahi hakikatların ifade edilmesine bile tahammülü kalmayanlar,sizleri Müslümanların Tarihi anlatacak.İslamTarihi değil.İslam Tarihi ile Müslümanların Tarihi birbirine karıştırıldığı için Din, zarar görmektedir.Ancak kendi ikballerinin devamı için dini kullanan siyasi hakim zümreler en tehlikeli olanlarıdır.Çünkü bunlar eleştiriye asla tahammül edemeyip ^"zındık, mülhit, kafir, mürted,cehennemlik..." kategorilerini sıkça ifade edip insanları yok etmek üzere her türlü vahşilikte İslam'ın temiz adını kullanırlar.

Ali Şeriati şöyle der:"Komşumuzun bir horozu vardı.Sabah erkenden ötüyordu, bir süre sonra sesi kesildi.Komşumuza horoz nerede dedim? Dedi ki:"Sabahları bizi uyandırdığı için kestik.' Yıllar sonra üniversiteye katıldığımda anladım ki, kim insanları uyandırıyorsa, kesilmeye mahkumdur."

DÜŞÜNCELERİ İFADE EDEBİLMEK

 "Düşüncelerinize katılmıyorum ama onu ifade edebilmek hakkınızı ölümüne savunurum"(VOLTAİRE)

Düşünce ifadesinden  kimler rahatsız olur?..Muktedirler..Çünkü eleştirilmek, nefsin hiç sevmediği durumdur.Kişi, para ve makam ile teçhiz edildiğinde eleştiri bir bıçak gibi onun kalbini yaralar ve bu eleştiriyi susturmak, sahibini yok etmek için sahip olduğu gücün her türlüsünü, meşruluğuna bakmaksızın kullanır. 

YAŞANAN DRAMLAR

 Kur'an, geçmiş ümmetlerin hikayelerini anlatırken, bizler düşünmekteyiz.Niçin anlatıldı? Aynı şeyler kıyamete kadar sürekli tekrarlanacak ta onun için.İkaz olarak, hatırlatma olarak.

Hz.Yusuf'un yaşadığı hadiseler.En güzel kıssalar.Çocukluktaki hasedden, ve bu düşmanlığı yapan kardeşlerden bahsedilmiş..Aynı babanın evladı dahi olunsa hased duygusunun mevcut olacağını, bu hasedin kardeşini öldürmeye kadar varacak boyutuna işaret etmiş.Köle olarak satılmanın duygusunu Allah adamı yaşamıştır.Allah adamı iftiraya uğramıştır.Kadınla imtihan olmuştur.Hak Teala'nın yardımı rüya ilmini öğretmekle başlamış ve Yusuf peygamber zirveye tırmanmıştır.Sadakatı,namuslu olması taşıdığı hasletlerden bazısıdır.Ve de şer olarak görünenin akabinde hayr olabileceği daim bizlere hatırlatılmıştır.Çünkü Hz.Yusuf Sabrı hayatının her aşamasında doya doya yaşamıştır.


17 Şubat 2022 Perşembe

İSRAF ÖRNEKLERİ

 Son İran şahı Rıza pehlevi 1971 yılında 2500 yıl önceki pers kültürünü yeniden diriltmek çabaları içinde dünyanın önde gelen devlet adamları, prens ve prenseslerini İran'a davet etmiş, çöl ortasında Persepolis'te düzenlenen ve 3 gün üç gece süren "Pers imparatorluğunun 2500 kuruluş yıl dönümü " törenlerinde sergilediği tutum, eşi Farah Diba'nın kontrol edilmez israf şımarıklığı ki israf örnekleri içinde gösterilen sırf Fransadan  40 tır ve 100 uçaklık malzeme ile harcamış olduğu 650 milyon Dolar, yoksulluk sınırının altında yaşayan İran7ın büyük çoğunluğunun 1979 Humeyni hareketinin başarıya ulaşmasında etkin olmuştur.

Bu debdebeli törendeki yemek konuşmasında "Biz Doğulular, bu mavi gözlülere (Batılılara) karşı halane zamana kadar haraç vermeye devam edeceğiz" sözü Batı nezdinde de sonunu hazırlamıştır."Zulüm ile abad olanın, ahiri berbad olur" sözü gereği ülkesinin kaynaklarını  ve zenginliklerini halkının yararına değil de saltanatının ihtişamına harcayan , elini masum halkın kanını bulaştıran pek çok benzeri gibi 1979 da İran'ı terk zorunda kalmış ve 1980 de Mısır' da dünyasın değiştirmiştir.  

TARİH BENZERLİKLER SÜRCİDİR

 1944 doğumlu Ömer beşir sudan'da 30 yıl devleti yönetmiştir.İhvan-ı müsliminin Sudan uzantısı olan Hasan Et-Turabi'nin sivil desteğiyle bir askeri darbe ile iktidarı almıştır.İktidarı ordu ve ihvanı müslimin arasında kurduğu denge ile yürütmeye çalışmıştır.1989 daki darbenin arka planındaki Hasan turabi'ye son derece saygı duymuş manevi anlamda bağlanmıştır.Bu ikili 1996 seçimlerinde kesin bir siyasi ayrılığa düşmüş ve Turabi , muhalefetin merkezi konumuna gelmiştir.1999 yılında meclis başkanı olan Turabi, Ömer Beşir'in yetkilerini kısıtlama çalışmalarını tamamlıyamadan Öber Beşir parlementoyu lağvetmiştir.Daha sonra turabi'nin yanında olan destekçilerini yanına alarak bir diktatör gibi ülkeyi yönetmeye başlamıştır.Hasan Turabi'nin saf dışı olması ,ömer beşir'in iktidarını dengeleyecek bir siyasi oyuncu kalmaması üzerine 2010 yılına kadar seçim olmadan iktidarda kalma anayasal düzenlemesini yapmıştır.Ülkede hortlatılan sivil milisler Beşir iktidarına karşı olan muhalifleri temizleme ve ortadan kaldırma vazifesi görmüştür.İsyan ettikleri savıyla kendi insanını bombalatmıştır.2011 yılında Güney sudan ülkeden ayrılınca ülke ekonomik krize girmiştir.Petrol ve ekmek fiyatlarının artması üzerine halk geniş çaplı protestolara başlamış ve bu gösterilere silahla müdahale edilmiştir.Uluslararası ceza mahkemesi Darfur bölgesindeki zulüm ve öldürmelerden Ömer Beşir'i sorumlu tutan bir karar vermiştir.Beşir'in yanında olan ordu bin anda Beşir'e karşı tavır alıp darbe ile Beşir'i iktidardan indirmiştir.Sudan mahkemesinden verilen iki yıllık cezasını çekmek üzere hapishaneye konulmuş ve Uluslararası mahkemelerinin savaş suçlusu konumu ile iade isteği yeni >Sudan yönetimi tarafından kabul edilmiştir.

30 Yıllık iktidar süreci sona ermiş,evinde yüksek miktarlı döviz ele geçirilimmiş,Mahkeme yargılamalı sırasında yüksek miktarda rüşvet aldığı sabit olmuştur.

Bu yaşanmış bir Sudan örneğidir.ve bu sonuçlar dünya üzerinde sürekli yaşanacaktır.Barış döneminde Nobel7e aday gösterilecek kadar saygın kabul edilen bu şahsiyet,birlikte iktidara geldiği yol arkadaşlarını terketmiş,iktidarın verdiği güçle halkını ezmiş,ülkenin kaynaklarını şahsına yönlendirmiş,ekmek ve petrol artıran hayat pahalılığı insanları sokağa dökmüş ve bilinen sonuç tecelli etmiştir.

Ömer beşir şu anda soykırım suçlamalarından dolayı yargılanmayı beklemektedir.

16 Şubat 2022 Çarşamba

ALIP VEREN ALLAH'DIR.

 İlâhî, emrinin âvâre bir mahkûmudur âlem;

Meşiyyet sende, her şey sende... Hiçbir şey değil âdem!

Fakat, hâlâ vücûd isbât eder, kendince, hey sersem!

Bugün, üç beş karış toprakta varlıktan vururken dem;

Yarın, toprak kesilmiş varlığından fışkırır mâtem!

İlâhî, “Mâlike’I-Mülk’üm ” diyorsun... Doğru, âmennâ.

Hakîkî bir tasarruf var mıdır insan için? Aslâ!

Eğer almışsa bir millet, edip bir mülkü istîlâ;

Eğer vermişse bir millet bütün bir mülkü bî-pervâ;

Alan sensin, veren sensin, senin hükmündedir dünyâ.


SAFAHAT

Hakkın Sesleri

15 Şubat 2022 Salı

EVLİYAYA BAHŞEDİLEN İLİMLERDEN

 Okuma yazması dahi olmayan evliyaullah'a Hak Teala farklı ilimler bahşeder ve bu ilimler diğer insanları hayrete düşürür.Ladikli Hacı Ahmet Efendi hazretleriyle alakalı şu anlatılır.Torununa huzurunda iken "Bir kur'an oku" der.Torun bir aşri şerif okur.Okuma esnasında hazret,bazen ikaz eder."Doğru oku" diye.Torun hayret eder ama Dedesine soramaz.ÇünküDedesinin okuma yazması yoktur.Okunan Kur'an ayetlerindeki okuma hatalarını nasıl farkediyor diye.Ninesine bu merakını sorar.Ninesi "Pek bir şey konuşmaz ama kendisine sorayım " der.Hazretin huzuruna girerek bu durumu sorar.Okuma yazma bilmediğin halde ayet okumalarındaki bu yanlışları nasıl biliyorsun? der.Hazret şunu ifade eder."Ben arapça bilmem okuma yazmam yok.Ancak Okunan ayetlerin harflerini secde etmiş görürüm.Eğer yanlış okuma var ise o harf ayakta kalır ,secdeye varmaz.Bu hali görünce yanlışın secde etmeyen harfte olduğunu anlarım.".

Benzer şekildeki bir hal de Abdülaziz Debbağ hazretlerinde var imiş.Debbağ hazretleri ise gözleri a'ma olmasına rağmen okuyan kimsenin ağzından çıkan nurun rengine göre, söylenilen kelamın ayet mi, hadis-i şerif mi olduğunu bilir imiş.   

MISIRLI BİR ALİM :ŞARAVİ

 Yine Mısırlı meşhur alim Şaravi anlatıyor;

İslami bilgisi zayıf ve dini yanlış yorumlayan geçlerden biriyle tartışıyordum. Sordum;

-İslam ülkelerinden birinde bir gece kulübünü havaya uçurmak, helal mi yoksa haram mı?

Genç;-Elbetteki helal, onları öldürmek caizdir.

Şaravi;-Onlar Allah'a karşı günah işlerken siz onları öldürürseniz, cennete mi yoksa cehenneme mi daha yakın olurlar?

-Tabiki cehenneme...

-Peki, şeytan onları nereye götürmek istiyor?

-Tabiki cehenneme.

-Öyleyse siz şeytanla aynı hedefi paylaşıyorsunuz. Onun da amacı insanları cehenneme sokmak!

Şaravi o gence şu hadisi hatırlatır:

Bir Yahudi cenazesi geçerken Resûlullah(sav) ağlamaya başlar. Derler ki;

- Seni ağlatan nedir, Yâ Resûlallah?Der ki;

-Fırsatı kaçırdı, ateşe gidiyor.

Şaravi gence son olarak şöyle der:

İnsanların hidayeti ve ateşten kurtulmaları için koşan Resûlullah(sav) ile aranızdaki farkı iyi düşünün.

Siz bir vadide, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz farklı bir vadide !

MÜMİN/MÜSLÜMAN FARKI

  Mısırlı Âlim Muhammed Mutevelli Eş Şa’ravi şöyle der:

Ben San Francisco’da iken bir müsteşrik bana sordu:

- Sizin Kuran’ınızda bulunan şeylerin tamamı doğru mu?

Cevap verdim:- Kesinlikle evet.Tekrar sordu: 

- O halde Allah niçin kâfirlerin müminlere galip gelmesine imkân veriyor? 

(Hâlbuki Kuran diyor ki: “Allah kâfirlerin müminlere galip gelmesine asla imkân vermez.” Nisa: 141)

Dedim ki: - Çünkü bizler müslümanız, mümin değiliz de ondan.

- Müminlerle Müslümanlar arasındaki fark nedir?Şeyh Şa’rafi şöyle cevap verdi:

- Günümüzde Müslümanlar namaz, zekât, hac ve Ramazan orucu gibi İslam’ın ibadet cinsinden bütün sembollerini yerine getiriyorlar fakat onlar tam bir sıkıntı ve yokluk içindedirler!!İlmi, iktisadi, sosyal ve askeri sıkıntılar… vs.Bu yokluk ve sıkıntıların sebebi nedir?

 Kuran’da geçen bir ayette şöyle denilir: 

“Göçebe Araplar biz iman ettik, diyorlar. Onlara de ki: Siz iman etmediniz. Fakat Müslüman olduk, deyin. Çünkü iman henüz kalplerinize girmedi.” (Hucurat: 14).Bana sordu: O halde onlar niçin sıkıntı ve yokluk içindedirler?

- Bunu Kur’an-ı Kerim açıklıyor. Çünkü Müslümanlar müminler merhalesine yükselemediler. Şunları iyi düşün: Onlar gerçek mümin olsalardı Allah onlara mutlaka yardım ederdi. 

Bunun delili Allah’ın şu ayetidir:“Biz müminler yardım etmeyi üzerimize borç kıldık” (Rum 47). Eğer mümin olsalardı diğer ümmetler ve halklar arasında daha önemli ve saygın bir konumda olurlardı. 

Bunun delili Allah Teala’nın şu ayetidir: 

“Gevşemeyin / yılgınlık göstermeyi ve üzüntüye kapılmayın. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız üstün gelecek olan sizsiniz.” Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ diğer milletlerin onların üzerinde herhangi bir hakimiyet kurmalarına izin vermezdi. 

Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir: 

“Allah kâfirlerin müminlere galip gelmesine asla imkân vermez.” Nisa: 141) Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ onları bu hor ve hakir durumda bırakmazdı.

 Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir:“Allah müminleri içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir.” (Âli İmran: 189). Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ her durumda onlarla beraber olurdu. 

Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir:“Muhakkak ki Allah müminlerle beraberdir.” (Enfal:19).

 Fakat onlar Müslümanlık aşamasında kaldılar, müminlik aşamasına yükselemediler. Allah Teala buyuruyor ki: “Onların çoğu mümin değildirler.” O halde müminler kimlerdir?

Buna da Kur’an-ı Kerim şöyle cevap veriyor: Onlar:“Günahlarından uzaklaşan tövbekârlar,

 ibadetlerine devam eden âbidler, Allah’a hamd edenler, lezzetlerden uzaklaşarak oruç tutan zahitler,

 rükû ve secdeleriyle Rablerine boyun eğenler, 

iyiliği emredip, kötülüğü engelleyenler 

ve Allah’ın belirlediği sınırları aşmayanlardır.” (Tevbe 112)

Yani Allah Teâlâ zaferi galibiyeti, hâkimiyeti ve yüksek bir durumda bulunmayı müminlere vaat etmiştir, Müslümanlara değil.

Müslüman ile mümin arasındaki farkı mukayeseli olarak açıklayan güzel bir yazı. Paylaşmak  istedim.



14 Şubat 2022 Pazartesi

MAKALATTAN İNCİLER

 Şems-i Tebriz efendimize ait makalattan inciler:

*Hay van başı ile insan sırrı ve aklı ile diridir.

*Hepimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz.

*Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır.

*İnsanda bir ayıp olur ki bin hüneri örter.Bir hüner gerektir ki bin ayıp örtsün

*Söz iş içindir.

*İşitmediğin şeyi konuşma

MEVLANA TÜRBESİNİN YEŞİLİ HAKKINDA

 Lady Kelly isimli bir batılı Mevlana Türbesi yeşili hakkında şunları söylemiştir:

"Yeşil en sevdiğim renktir.Fakat hangi yeşil? İrlanda tarlalarının soluk yeşili mi? Kabrideki mağaranın gümüşi yeşili mi? Moskova yakınındaki Zagoresk'da Ortadoks kilisesinin kubbelerinin kuru yeşili mi? Yoksa Panama' daki Hattıüstüva ormanlarının kara yeşili mi?Hiçbiri değil.. Buradaki yeşil rengin hüviyeti bambaşkadır.Bu Selçuklu işi çiniler sanki imallerinde altun tozu serpilmiş gibi anberi andırmaktadır.Hepsi için için parlıyor ve ışık hüzmeleri onların üzerinde hasas bir tene yapılan okşama gibi uynaşıyor"

Yeşil muraddır.Dünyanın dört bir tarafından murad aramağa çıkanlar , hangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar, Mevlana'da murada ve hayıra kavuşuyor. 

MEVLANANIN SÖZLERİNDEN

 Hz.Pir Mevlana efendimizin anayasa makamında sözler mevcuttur.

+Avamın orucu yemeği ve içmeği terk etmektir.Havasın orucu a'za ve cevahiri hıfzeylemektir.ve Ehassın orucu Allah'ın gayrısını terk etmektir.

*İnsanın hayırlısı, halka faydalı olanıdır.

*Kötülükte bulundun mu kork.Çünkü yaptığın kötülük bir tohumdur.Tanrı onu mutlaka yeşertir.

*Eğer dua ile mal ele  geçse idi , bütün alem dua eder, mal sahibi olurdu.Kazanmak ta ekin ekmeğe benzer.Ekmedikçe ona sahip olmaya hakkın yoktur.

*Sevgi  ve acımak insanlık vasfıdır.Hiuddet ve şehvet ise hayvanlık vasfıdır.

*İçinden gelmeyene  dışarıdan verilen nasihatın faydası yoktur.

Haris olanlar, olmayanlardan daha az yaşar.Bu fani hayat suyundan fazlaca alıp yeşeren dallar acele sararıp solar.

*Deniz kenarına ev yapan çok dalga görür.Varlık davasına kalkana da mihnet ve beladan çok zehir tattırılır.

*Zahid ne yapayım diye ah eder,Arif , Hakk7ın ne yapacağını gözler.

12 Şubat 2022 Cumartesi

MÜRŞİT GÖÇTÜKTEN SONRA

 Hüsameddin Çelebi hazretlerinin son zamanları idi.on yıldır onunla hemhal olan Mevlana efendimizin oğlu Sultan Veled hazretleri müteessirdi."Siz göçtükten sonra benimin canımın yoldaşı kim olacak?Kiminle oturup kalkacağım? Ruhumun gıdasını kimden alacağım ve kiminle arkadaşlık edeceğim? Bu can eritici ve dünyayı yakan ayrılıktan sonra benim dert ortağım kim olacak?" diye sızlandı.

Çelebi Hüsameddin Hazretleri yatağından doğrularak  kalktı.Sultan Veled'e yaslanarak , bir süre oturdu ve ona "Canım, ruhum sakın gam yeme ve kedere hiç bir suretle yol verme.Ölümünden sonra karşılaşıpta aciz kaldığın her işte ve zorlukta, bu zorlukların çözülmesi için başka bir şekil içinde , senin yanına gelip kendimi sana arz eder, nurlu bir beden içinde şekle bürünüp türlü nurlarla görünürüm" diyerek onu teselli etmiştir.

Gene bir gün Sultan Veled'e :"Ey Bahaeddin.bana iyi bak , benim çekirdeğim ağaç olunca beni görebilir ve anlıyabilirsin. Bizim manamızı iyi anla ve çok çiğne ki bir tad alasın ve haz duyasınŞunu iyi anla ki Peygamberlerin, velilerin ve onları sevenlerin vücudu telef olmaz.Yere attıkları her çekirdek ve her tohum şeklen ölür ve kaybolursa da bir müddet sonra dirilip ağaç olur.Peygamberlerin ve Velilerin cisimleri de böyledir." 

EHLİ DÜNYANIN DOSTLUĞU

 Birbirlerine sarılmış vaziyette uyuyan köpekleri gören birisi bir laf etti:"Bu biçareler arasında ne kadar güzel bir birlik vardır, sarmaş dolaş olmuşlar".Bu duyan Hz.Mevlana efendimiz buyurdu:"Eğer onların birlik ve dostluğunu anlamak istiyorsan aralarına bir leş yahut ciğer parçası atıver.O zaman bu dostluğun nasıl bir dostluk olduğunu görürsün.İşte bu gördüğün dünya ehli ile dünya malına tapanların arasındaki dostlukta böyledir.Aralarında bir menfeat yahut karşılık olmadıkça böyledir.Aralarına dünyalık önemsiz bir şey girince , nice senelik namus ve şereflerini havaya verirler ve aralarındaki tuz ekmek hakkını bir tarafa bırakırlar.İşte böylece nifak ehlinin birleşmesinin bir kıymeti yoktur.

HELAL LOKMA'nın tarifi

 Hz.Mevlana efendimiz buyurdu:"Helal lokmaya ve helal kazanca göz dikmek doğru değildir.Çünkü bu lokma ve kazanç, aslında bir gelir ve giderden ibarettr.Sonradan nereye gideceği belli değildir.Ne kadar helal lokmalar vardır ki , tenbellik, kusur ve alçaklıktan başka meyva vermez.Bil ki senin canında şevki , zevki artıran ve seni öteki aleme teşvik eden , Peygamberlerin ve velilerin yoluna götüren lokma, helal lokmadır. 

İnsanın nurunu ve kemalini artıran bir lokma helal kazanılmış bir lokmadır.Eğer bir lokmanın içinde hle ve kıskançlık görürsen ve ondan cehalet ve gaflet doğarsa , o lokmanın haram olduğunu bil.İlim, hikmet, aşk ve rikkat helal lokmadan doğar. 

Helyal lokmadan ruhta, ibadet meyli ve öteki dünyaya gitmek kararı doğar.

11 Şubat 2022 Cuma

YUNAN MİLLİ MARŞI

 “YUNAN MİLLİ MARŞI”nı bilen kaç kişi var , veya bilen var mı? Ahmet ERÇİL )

YUNAN MİLLİ MARŞI :    “Derin Okyanus

İşte böyle uğuldasın isterdim

Ve dalgasında boğulsun

Her TÜRK tohumu"

Düşünebiliyor musunuz? Bu iğrenç sözler bir ülkenin millî marşında geçiyor. YUNAN MİLLİ MARŞI’nda… MARAŞ’taki  TÜRK  düşmanlığı içeren pek çok bölümden sadece bir tanesi bu. 1823'te Solomos'un yazdığı bu sözde şiirde MORA  İsyanı sırasında YUNANLILARIN  Tripoliçe'de kadın, çocuk, bebek demeden 30 binden fazla TÜRK’ü nasıl katlettiği ve yaktığı zevkle anlatılıyor.

Ve ırkçı iğrençlik şu nefret söylemiyle devam ediyor:

"Bak ümitsiz eller

Nasıl biçiyor yaşamları

Düşüyor yere kopmuş

Eller, ayaklar, başlar

Palaskalar ve kılıçlar,

Tümüyle saçılmış beyinlerle

Ve yarılmış kafataslarıyla

Arzuları uyandıran bağırlar

Köpekler azalıyorlardı

Ve "Allah" diye bağırıyorlardı Allah!

Fakat Hristiyanların dudakları daha doğruydu.

"Ateş" diye bağırıyorlardı ateş!"

BİR ÜLKENİN MİLLÎ MARŞI BU OLUR MU?

Millî marşlar bir ülkenin, bir milletin en önemli sembollerindendir. Bu nedenle de her sembol gibi o milletin kültür ve medeniyet derinliği; milletin karakteri ve idealleri hakkında fikirler verir. Zira millî marşlar aynı zamanda ulus inşa süreçlerinin de önemli bir yapı taşı konumundadır.

Tuhaftır bizim ülkemizde özellikle de kendine "sol" veya "liberal sol" diyen çevrelerde tuhaf bir YUNAN hayranlığı vardır. Eski YUNAN, YUNAN müziği, YUNAN dili vs. gibi sürekli bir şekilde YUNANLILARA referans veren ve sanki bütün katliamlarına, işgallerine, bugün bile devam eden provokasyonlarına kadar her konuda TÜRK’ler  haksızmış da YUNANLILAR  haklıymış gibi bir alt-metnin eşlik ettiği bir hayranlık bu. İşte o hayran oldukları YUNANİSTAN'ın millî marşı bu barbarlık.

Bugüne kadar ülkemizde hiç bahsedilmeyen ve hatta başta SELANİK’liler , GİRİT’lilet  olmak üzere YUNANİSTAN mübadili RUMELİ  göçmeni TÜRK’lerin  bile genelde bilmediği bu millî marşın anlamını bilmek aynı zamanda bugünkü YUNANİSTAN'ı anlamak için de mühim. Çünkü 150 yıldan fazla bir süredir bu marşın zorunlu olarak okutulduğu, ezberletildiği bir eğitim sistemiyle yetiştirilen nesiller bugünkü YUNANİSTAN'ı oluşturuyor. YUNAN’lılar  bu TÜRK düşmanlığıyla eğitiliyor, yetiştiriliyor.

Yetmiyor. 

Bu marş aynı zamanda 1966'dan beri KIBRIS RUM KESİMİ’nin  de MİLLİ MARŞI olarak kabul ediliyor. KIBRIS’ta”çözüm" ve "adada tek devlet" masalları anlatanların aslında KIBRIS RUM’ları arasında da aynı nefret tohumlarının ekildiğini anlaması için bu marş yeterli. aynı zamanda 1966'dan beri KIBRIS RUM KESİMİ’nin  de MİLLİ MARŞI olarak kabul ediliyor.


VİCTOR HUGO

 Hz.Mevlana ibadet için hücresinde olduğu bir vakitte, kendinden geçmiş bir vaziyette iken içeri birisi girer."Fakirim bir şeyim yok" der.ancak Hz.Pir dış dünyayı unuttuğu  için adam hücrede serili bulunan halıyı alıp gider.Hoca Mecdeddin-i Meragi bu durumu öğrenir öğrenmez halıyı alan adamı bulmak için dışarı çıkar ve bit pazarında halıyı satarken yakalar.Adamı döve döve Mevlana>'nın huzuruna getirir.Hz.Pir, halıyı çalan adama acıyarak bakar " İhtiyacı olduğu için bunu yapmıştır, onu mazur gör, ondan bu halıyı satın almak lazımdır"diiyerek bağışlar

Bu acıma ve insaf örneği asırlar sonra Victor Hugo'nun Sefiller isimli kitabına malzeme olur.Ancak Hugo, Hırıstiyan bir din adamının davranışı olarak romanında işlemiştir.Kaynağı Hz.Mevlana olmakla bu eserle Hugo meşhur olur.

HZ.MEVLANA'NIN RİCACI OLMASI

 Hz.Pir, bir gün babasının mezarına giderken yolu at pazarına uğramıştı.Birisi koşarak ve bağırarak Mevlana'nın yolunu kesti.Ondan bağışlama dilemeye, yalvarmaya başladı. "Bir rum gencini idam ediyorlar, ne olur ona şefaat edin  bulun kurtarın onu".diye sızlanmaya başladı.Mevlana :"O genç ne yapmıştır ki idam ediyorlar?" diye sordu."Birisini öldürmüştü, kısas yapıyorlar" dediler.Bunun üzerine mevlana kalabalığa doğru ilerledi, onu gören devlet memurları saygıyla kenara çekildiler.Mevlana feracesini idam edilecek gencin üzerine örterek bağışlanmasını diledi..Durum Sultana bildirildiğinde Sultan "Bir Rum da ne oluyor ki.O bütün şehre şefaat ederse kabul olur" diyerek affını emir verdi.İsmi Siryanüs olan bu genç Mevlana'nın eteklerine kapanarak iman getirdi ve onun müridi oldu.Mevlana'da ona bundan sonra Alaeddin Siryanüs  deyiniz buyurdu.

AŞIKLARIN HUZURU YORGUNLUKTADIR

 Riyazattan dolayı Hz.Mevlana efendimizin vücudu zayıflamıştı.,O kadar zayıf durumda idi ki kemikleri çıkmıştı.Vücuduna bakarak şunları söyledi:Ömrümce kimseden utanmadım, fakat şimdi şu zayıf vücuddan utanıyorum" .Çünkü o"Bir gün bana huzur vermedin, yükünü taşıyabilmem için beni hiç rahat bırakmadın; bir gecelik olsun istirahat edip kuvvet bulmama bile müsade etmedin" diye ne kadar inledi.Fakat ne yapayım ki benim huzurum onun ızdırabındadır, aşıkların huzuru yorgunluktadır" demiştir.

İNSANLARA FAYDAM DOKUNSUN DİYE BU DÜNYA ZİNDANINDAYIM

 Hz.Pir Mevlana efendimizin  son günlerinde uzayan ateşli hastalığı nedeniyle hanımı"Hüdavendigar hazretlerinin , dünyayı hakikat ve manalarla doldurması için -üç-dört yüzyıllık bir ömrünün olması lazımdı"demişti.Bu söz üzerine Hz.Mevlana "Niçin?Biz ne Firavun, ne Nemrud'uz.Ne işimiz var bizim bu toprak aleminde, karar ve huzuru bu toprak aleminde nasıl bulabiliriz.Bir kaç çaresizi kurtarmak için bu zindana hapsolmuşuz" diyerek şunları söyler:x

"Toprak alemi nerede? Temiz cevher nerede?Ne için aşağıya indik biz, açın artık bu zindan kapısını.Hapishane nerede, ben nerede? Kimin malını çalmışım ki , insanlara faydam dokunsun diye , bu dünya zindanında kalmışım ben"

MESNEVİ-İ ŞERİFİN MAHİYETİ

 Mesnevi-i Şerifin her bahsinde ,Kur'anda olan hikayeler,ayet ve hadislerin tefsiri şeklinde ilerler ve bu nedenle Mesnevi'ye "Mağz-ı Kur'an" Kur'an'ın iç yüzü denmiştir.

"Şunu da bilmek lazımdır ki , Kur'an çeşitli elbise ve ziynetlerle süslenmiş , ağzı hoş, yüzü güzel, hatadan ve kusurdan soyunmuş , şüphelerden arı duru bir gelin gibi dir.Bizim Mesnevimiz de böyle manevi bir dilberdir.Kendi güzellik ve olgunluğundan bir eşi yoktur.Ciğeri yanmış aşıklar , aydın gönüllü görüş sahipleri için O, süslenmiş bir bağ ve lezzeti hoş bir rızktır"

Derler ki bir gün bazı müritler "Biz zavallı günahkar insanlarız.Mevlana'nın hizmetine gelemiyoruz".Mevlana onlara "Gelmeniz lazımdır, çünkü sizler muhtaç ve günahkarsınız" diyerek devam eder"Her kim mesnevi'nin manasını dinlerve onunla din emirlerini yerine getirmezse - işittik ve isyan ettik- ayetindekilerden olur.-işittik ve itaat ettik- ayetindekilerden olmaz" der.  

SEVGİLİLERİ İÇİN muhabbetin büyüklüğü

 Hz.Mevlana efendimiz,Hz.Şems'in kaybolmasından sonra Kuyumcu Selahaddin hazretleri ile 10 yıl süren bir arkadaşlığı olmuştu.Kuyumcu selahaddin'in sırlanmasından sonra bu kez Pz.Pir ,Çelebi Hüsameddin hazretlerini onun yerine seçti.Hz.Mevlana'nın bu sevdiklerine olan iltifatları ve hürmetelri sınırsız idi.Birg ün etrafındaki kimselerle Çelebi Hüsameddin'i ziyarete giderken , eve yakın bir mahalde bulunan bir köpeği etraftakiler uzaklaştırmak istedi.Hz.Pir buna mani oldu:"Hayır, bu köpek Çelebi Hüsameddin'in mahallesinin köpeğidir.buna dokunmak doğru değildir"

"Onun mahallesinde olan bir köpeğin bir kılını bile aslanlara değişmem"

9 Şubat 2022 Çarşamba

SAHABENİN FAZİLETİ

 Efendimiz SAV ,Hz.Cebrail'den  sordu:"Ömer'in Allah katındaki yeri nedir?".Hz.Cibril şu cevabı verdi:"Nuh peygambere verilen ömrüm olsaydı da onun faziletlerinden söz açsaydım yine bitiremezdim".Efendimiz tekrar sordu:"Ya Ebu Bekir'e ne dersin?" .Hz.Cibril "Ömer , bütün özellikleriyle birlikte Ebu Bekir'in güzel huylarından yalnız birine sahiptir"

İNSANLARI ANLAYABİLMEK

Hazret-i Ali efendimiz buyurur:" Bir insan konuşurken kim olduğunu aynı saatte anlarım.Konuşmasa üç günde anlarım.Yeter ki halinde susma olmasın da dinleyenlerin anlayışına göre konuşsun" 

KUR'AN KALBİ TEMİZLER

  Yaşlı adam her gün Kur'an okuyur fakat ezberliyemiyordu.

Küçük oğul; "Baba ezberleyemediğin halde neden her gün okuyorsun" diye sordu.

Baba; kendisiyle kömür taşınan sepeti göstererek, sebebini "Şununla, şu denizden bana su getirdikten sonra söyleyeceğim" dedi.

Oğul denizden su getirmeye çalışır fakat defalarca denemesine rağmen başaramaz. Babasına dönerek; "Baba başaramıyorum. Bununla su taşıyamam ki" der.

Baba sepeti göstererek; "peki onda birşey farkettin mi?" diye sorar. (Kendisiyle kömür taşınan sepet artık tertemiz olmuştu).Oğul; "Evet baba sepet tertemiz olmuş."

Baba; "İşte böyle oğul. Kur'an deniz suyu gibidir. Kalbimde tutamazsam bile dünyanın pislikleriyle kirlenen kalbi temizler" der.

Hayat, Allah'ı zikretmeyle paklanır…

LADİKLİ AHMET AĞA

 Hazretin  sülukunun başlangıcı ile alakalı şu hatıra anlatılır:

Merhum Albay Şefik Can bey hâtıralarında şöyle anlatıyor:

Lâdikli Ahmet Ağa’yı da bir vesile ile ziyaret etme imkânı buldum. Kendisini bana yine devrin manevî büyüklerinden Mahmud Sâmi Ramazanoğlu tanıştırmıştı. Bu büyük veli, Konya’nın Ladik ilçesinde ikâmet ediyordu. İlçede herkes onu tanıyor, garip kabul edilen halleri dilden dile dolaşıyordu. Ricâlü’l-gayb’dan olduğu, Hızır (a.s) ile arkadaşlığı bulunduğu söyleniyordu.

Evi ilçenin kenar mahallelerinde, mütevazı bir evdi. Ziyaretine gittiğimizde hoş geldiniz safhasından sonra güzel sohbetler oldu. Bu ilk tanışmamız normal geçen bir görüşme idi. Bendeniz daha sonraları kendisini sık sık ziyaret etmeye başladım. Görünüşte sıradan bir köylü gibiydi. Fakat Yunus Emre gibi öyle şiirler söylüyordu ki, insan gerçekten hayret duyuyor ve hayran oluyordu. Bunlar o an içine doğan ilahî nağmelerdi. Bazen de Hacı Sâmi Ramazanoğlu bendenizle kendisine zeytin gönderirdi. O vesileyle de gider görüşürdüm. Ziyaretimin birinde yanında kimseler yoktu, bunu fırsat bilerek: “Ahmet Ağa, Allah aşkına, sizdeki bu haller nedir? Bu makama nasıl eriştiniz? Bunlardan bize biraz bahsedin” diye rica ettim. “Bende ne var ki, garip, köylü bir adamım…” falan dedi, geçiştirdi. Ben: “Bakınız, şimdi kimse yok, başbaşayız, lütfen…” diye ısrarlı olunca o da beni kıramayıp anlatmaya başladı:

“Ben köyde çobanlık yapıyordum. Askerlik çağım geldi. Beni askere aldılar. Askerdeyken Cihan Harbi çıktı ve bizi Filistin Cephesi’ne gönderdiler. Savaşın en ateşli anlarında biz orada bir bölük düşman askerinin ablukası altında kaldık. Birliğimizle irtibatımız kesildi. Bir haftadan fazladır abluka (kuşatma) altındaydık. Tayınlarımız yani yiyeceklerimiz bitti. Açlıktan otları, çöpleri yiyoruz. Çok zor bir durumdayız. Bir ara cephe yarıldı, havadan bize birer tane tayın attılar. Tayın, şöyle küçük bir sandviç ekmeği. Hepimiz günlerce aç kalmanın verdiği hal ile tayınları hemen yemeye başladık. Ben bir parça kopardım, ağzıma götürecektim ki paçalarımı çekiştiren bir köpekle göz göze geldik. İki gözünü bana dikmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Çok zayıftı ve memeleri sarkmıştı, belli ki yavruları da vardı. Lisân-ı hâl ile âdetâ benden ekmek istiyordu. Ağzıma koyacağım lokmayı ona verdim. Bu yaptığımı gören arkadaşlarım: “Oğlum Ahmet, ne yapıyorsun? Bir haftadır açız, bir parça ekmek. Bununla doymak bile mümkün değil. Sen köpeğe veriyordun” gibi sözlerle beni uyardılar. Hiçbirini dinlemedim ve o köpekle ekmeğimi bölüştüm. İşte o gece rüyama Hz. Peygamber girdi ve: “Oğlum Ahmet! Biz seni çok sevdik, sen ne cömertsin” diyerek sırtımı sıvazladı. Uyandığımda içimde müthiş bir ferahlık ve bende önceden tatmadığım değişik bir hal vardı. Ne olduysa o günden sonra oldu.”

Kaynak: 

Şefik Can, Hatıralar, İstanbul 2022, s. 437-438.

4 Şubat 2022 Cuma

NECİB SULTANIMDAN

 Umre için Kabe'de bulunan Necib sultanım,beytullahın ikinci katından aşağıya baktığında yanındaki ne şöyle demiştir:"M.... can,baş gözüyle bakarsan erkek ve dişiyi görürsün.Kalb gözüyle bakarsan bu farklılık yok olur.

HAK TEALA VERDİĞİ NİMETİ GERİ ALMA ŞARTI

 Davut peygamber zamanında adalet zinciri göklere kaçmıştı.Herkes bildi ki bunda bir sebeb var.Adalet olmasa dünya gönül aydınlığından , zevkten ve sefadan ne varsa ortadan kalkar ki buda sebebsiz değilhdir."Allah bir topluluğa verdiği nimeti , o topluluktaki nefslerde bir bozukluk olmadıkça ellerinden almaz"(Enfal suresi)

Varlığın beden ve ruh mülküne , saygı duyarak yaşayan insanlar , adaletleri nedeniyle de dinin de işleyişlerine yardım ederler.Bir toplumda sosyal adalet sağlanmışsa kişiler cennette yaşarlar.Açlığın, aşağılamanın olmadığı, nesepsel, ırksal, düşünsel farklılıkların yaşanmadığı dünya ,Allah7ın insanlara bağışladığı en büyük armağandır.

Varlık alemine , yaratılış kurallarına göre davranmak ta adalettir.Hiçbir insana, hayvana, bitkiye , aklımıza ne geliyorsa varolma özelliğinin dışında yaklaşma zalimliktir.Varlığa özel davranma adaletin gereğidir.Kaktüse verilen su ile güle verilen su aynı olduğu halde biri ağlar , diğeri güler.

TANRI'NIN NURUNA ANCAK HAK ERLERİ DAYANABİLİR

 Erlerin bedenlerine niteliksiz ve niceliksiz Tanrı'nın nuruna dayanma gücü verilmiştir.Tanrı'nın nuruna dayanabilirler.Tur dağının zerresine bile dayanamığı nur, Allah'ın kudretiyle bir gönlü kendisine mekan eder.Onların bedenleri kandil konacak yer, gönüllerini de sırça bil.

KİŞİ CEZALANDIRILDIĞINI NEREDEN BİLİR?

 Şuayp peygamber zamanında birisi ona gelip:"Allah benden nice ayıplar gördü, nice suçlarda bulundum, böyle olduğum halde kereminden bana cevap vermiyor" dedi.Soruyu soran kişiye "Hak teala Ben ayıpları örtücüyüm, sırları söylemem ancak tutkularına karşı şu remzi işareti söylerim.Onu cezalandırdığımın nişanesi şu:O KİMSE ORUÇ TUTMAKTA, NAMAZ KILMAKTA, ZEKAT VERMEKTE ,DUA ETMEKTE  fakat ruhu bir zerre bile zevk duymuyor.İbadetleri güzel amma bir parçacık bile tat yok"

İbadet kısır,iç yok.Cevizler çok ama içi boş.İbadetlerin netice vermesi için zevk gerekir.Tohumun ağaç olması için de iç gerekir.İçsiz tohum idan olmaz.Cansız surette hayalden başka bir şey değil.

MİHENGE VURULMAK

 Hakiki altını bilmek için altın olduğu iddia edilen nesne mihenke vurulur.Gerçek meydana çıkar.Eğer sahte ise dışı altın gibi parlak gözüksede beş para vermezler.İnsanın zahiri ibadetlerinin mihengi ise o insanın belalara ve musibetlere karşı sabır göstermesidir.Ç ünkü zarardan şikayet edenler sahtedir.

Hak Teala "Dostum" dediği Hz.İbrahim'e ateşe atarak sınadı.Ateşin ortasında iken Hz.Cebrail yardım için geldi.Hz.İbrahim yardım talebini kabul etmedi.Her şeye gücü yeten rabbi varken kimseye minnet etmez..

Rivayete göre Hz.İbrahim7i yakmak için getirilen odunlar balık olup Hz.İbrahim'in hikayesini çağlara aktarmışlardır.Mal ile sınanmak şin kolay kısmıdır.Evlat ile sınanmak imtihanın zorlarındadır.Çünkü Hz.İsmail7i kurban etmesi istendi ve bununla sınandı.Ailesini ıssız bir yere bırakması emredildi.Bıraktı.Can, mal,aile ile sınanan Hz.İbrahim'e dostluk hullesi giydirildi.Çağlar boyu HALİLULLAH dendi adına.

3 Şubat 2022 Perşembe

HAZRET-İ YUSUF

 yusuf (a.s) 'a Hak teala güzellik saltanatını bağışladığı gibi meşk etmeden rüya yorumunu da bağışlamıştı.Güzelliği onu zindana attırdı, bilgisi  de onu zühal yıldızına yüceltti.Bu bilgi ve hüner yüzünden padişah oldu.Bilgi şahlığı, güzellik saltanatından da üstün oldu.Bu bilgi ve hüner yüzünden padişah, ona kul oldu.

İbni arabi hazretlerine göre Hz.Yusuf hayal ve misal aleminin kutbu, önderi sayılır.Rüya tabir etmede de en üst seviyede gösterilir.Miusal alemi , Allah7ın özelliklerinin göründüğü yer olduğundan nuranidir.Hz.Yusuf'un rüya yorumları da nuranidir.

BAL

Bal, marifet makamı, binbir bitkiden derlenen şifa kaynağı, yaralara merhem cennet ırmağıdır.Bozulmayan tek yiyecektir yıllar boyu. Çünkü içinde hava yani heva ve istek yoktur. Bal , nefissizliktir.

EDEP GEREĞİ

 Edep gereği ilim ve aşkta yükselen kişilere gerekmedikçe ve izin verilmedikçe soru sorulmaz, yalnızca anlattığı dinlenir

ETKİLİ BİR SİHİR SANATI

Hazret-i Peygamber efendimiz "Size helal olan sihir sanatından haber vereyim ki onunla özgür kimseleri parasız pulsuz kendinize köle yapasınız" buyurdu.Sahabe efendilerimiz:"Ey Allah7ın elçisi, bize bildir" deyince 

"İyi davranış, tatlı dildir,"buyurdu 

EBU LEHEB'İN HASTALIĞI

 Denilir ki Efendimiz (SAV) me amcası Ebu Leheb'i niçin inançsızlıktan kurtarmadığı soruldu.alemlerin efendisinin cevabı şu idi:

"Hastalıklar vardır ki tedavisi mümkün değildir.Hekimin böyle bir hasta ile uğraşması cehalet olur.Hastalıklar da vardır ki derman ve tedavi kabul eder.Onu ihmal etmek de merhametsizlik olur"

"RAHMAN KURAN'I ÖĞRETTİ"AYETİ

 Rahman suresinin başındaki ayettir."Rahman Kuran-ı öğretti".Bu ayetten anlaşılıyor ki Kuran tefsirini yine Allah'dan dinlemek gerekir.Bunu Hak'dan başkasından dinleyemezsin.Çünkü yorumcuların yorumu kendilerine aittir.Hakça değildir.

MEVLANA İÇİN

 Şems hazretleri Hz. Mevlana için medresede şunu söyledi:Kim peygamberleri görmek isterse Mevlana'ya baksın. Peygamberlerin hal ve hareketleri ondadır.O peygamberlere vahy geldi. Peygamberlerin huyu iç temizliği ve tanrı erlerinin rızasına bağlılıktır. Şimde cennet Mevlana'nın hoşnut olmasında; cehennem de kızgınlığındadır. Cennetin anahtarı Mevlana'dır. Eğer "bilginler peygamberlerin varisleridir" sözünün anlamını bilmek istiyorsan Mevlana'ya bak"

İNSANLAR ÜÇ GURUPTUR

 Dünya ehli, Hak ehli, Ahiret ehli.Şibli ahiret ehli, Mevlana ise Hak ehlidir.(Hz.Şems)

BEDDUA MI? DUA MI?

 Hz.Pir mevlana efendimiz,Hz.Şems için şöyle dedi:"Cancağızım, efendim Şemseddin birinden incindiği zaman ona 'Tanrı uzun ömürler ve çok mal versin' diye dua ederdi

2 Şubat 2022 Çarşamba

YALNIZ KURT DİZİ FRAGMANI

ATV televizyon kanalında gösterime giren "Yalnız Kurt" dizisinin ilk bölümünde "Fettah Dahhak" karakteri ile anlatılmak istenen kişi Fethullah Gülen olup bu karakterin  geçmişi anlatılırken İskenderun'da askerlik yaptığı sırada görüştüğü bir Terzi'den bahseder. Ancak, dizinin anlatımındaki bir takım tespitler hayalidir.

Söz konusu Terzi Necib Sultanımdır. Bu hususu bana 15 sene önceden anlatmıştı. Metli Dede bloğunun önceki yazılarında zikredilmişti. En son bu hususta 12 Şubat 2021   tarihinde Necib Sultanımın anlattıkları bloğa kaydedilmişti. Sultanım, yaşamadığı şeyleri hiç söylememiştir. Yaşadıklarını anlatmıştır.

Güçlenen insanların, iktidarların başlangıçtaki durumları ile güçlendikten sonraki durumları yüzde yüz değişmektedir. Daha fazla güç elde edebilmek için "Din" unsurunun kullanıldığı da bir gerçektir.




1 Şubat 2022 Salı

SORUMLUSUNUZ

 Sorumlusunuz. Eğer diliniz konuşuyorsa, hele hele kaleminiz yazıyorsa sorumlusunuz.

Çoğunlukla sorumluluğumuzun bilincindeyizdir ve kahrolası düşmana karşı fikirlerimizi ve bizim mahalleyi kahramanca savunuruz. Ama sizi hayal kırıklığına uğratacağım: Asıl kahramanlık, kendi mahallenizdeki saçmalıklara karşı sesinizi yükseltebilmektir. Karşı mahalleye atıp tutmak fazla bir cesaret istemez. Ama kendi mahallenizdeki rezalete dur demek! İşte gerçek cesaret budur. Siz kendi mahallenizin sapkınlıklarından da sorumlusunuz. Hele onlardan, daha çok sorumlusunuz. Bu ahlak açısından da böyledir, pratik bakımından da böyledir. Karşı mahalle sizin dediğinize pek önem vermez. Kendi mahalleniz sizi daha bir dikkatle dinleyecektir.

ZALİM BİZDEN DİYE SUSAN

Bugünlerde her halde bu gerçekleri yeniden yeniden kavrıyoruz ki Ali Şeriati’nin tam da bunları anlatan bir sözü Twitter’i turlayıp duruyor: “Zulmeden bir dindardan daha kötüsü, zalim bizden diye susan dindardır.”

Bu hüküm doğrudur. O kadar doğrudur ki bu cümledeki “dindar” kelimesinin yerine istediğiniz mahallenin etiketini koyabilirsiniz. Cümle yine doğru olur. Diyeceksiniz ki, “Ama bizim mahalle zulmedemez; çünkü henüz zulmedecek güce sahip değil, iktidarda hiç değil.” O zaman “zulmeden” yerine “saçmalayan”, “nefret kusan”, “olur olmaz gruplara hulûs çakan” da diyebilirsiniz. Cümle yine doğrudur, yine doğrudur.

Deneyin bakın: “Nefret kusan milliyetçiden daha kötüsü, nefret kusan milliyetçi bizden diye susan milliyetçidir.” “Olur olmaz kişilere, yağcılık yapan particiden daha kötüsü, yağcılık yapan bizdendir diye susan particidir.” “Saçmalayan solcudan daha kötüsü, saçmalayan bizden diye susan solcudur.” Genel ifade şöyle olabilir mi: “Yalancı ve ahlaksızdan daha kötüsü, yalancı ve ahlaksız bizdendir diye susandır.”

O sizin adamlar çaldığı zaman, çırptığı zaman, dün ak dediğine bugün kara dediği zaman sesinizi yükseltmeniz ahlakın gereğidir. Hele o akı da karayı da “Şerefsizim!” diye diye kemal-i şiddetle söylüyorsa… Bizdendir, yıpratmayalım diye susarsınız ve iyi bir iş yaptığınızı zannedersiniz. Fakat o suskunluğun bedeli daha büyüktür. O adamınızın, o liderinizin saçmalıkları size de mal edilir. Bu en küçük kaybınızdır. Asıl büyük kaybı o savunduğunuz mahalle, o benimsediğiniz fikir yaşar. Tarafsız insanlar, ister istemez, “Demek ki bunlar böyle!” der ve öyle demekte haklı olurlar. Siz, mademki çıtınızı çıkarmıyorsunuz, siz de tıpkı o saçmalayan adamınız gibisiniz."(iSKENDER ÖKSÜZ-Karar gazetesi)