31 Aralık 2015 Perşembe

ÖL Kİ SANA NAZAR EDEYİM-Menkıbe

Ebu Ali Ruzbari hazretleri anlatır.Bir gün hamama gittim.bir derviş elbisesi gördüm.Dervişlere sevgim olduğu için bu dervişi görmek için içeri girdim ki bu derviş genç birine hizmet ediyor,elbisesini giydiriyor.Ancak,genç olan kişi,dervişe hiç itibar etmiyor.Nihayet gideceği zaman derviş gence :"Yahu biz bu kadar hizmette bulunuyoruz da sen bir nazar bile etmiyorsun?"deyince genç:"Öl ki sana nazar edeyim"der demez derviş başını yere koyup ruhunu teslim etti.Ben hayrette kaldım.Birkaç sene sonra hicaza giderken yolda fakir görünüşlü bu gence tekrar rastladım ve bu vakıayı sordum.Bana şöyle söyle di:"Evet böyle bir küstahlık yaptım.O zat büyük bir adem imiş bilemedim.Alakayı mecazi  erbabından sandım.Fakat değilmiş,beni sevmiş,heva ve hevesimden beni kurtarmak istemiş sırf bu maksatla fedayı can edişi bana öyle tesir etti ki o zamandan beri her sene hac eder sonra onun kabrini ziyaretle haccımı ona bağışlarım.O zat canını benim hidayetim için feda etti.Ben de ömrümü ona feda ediyorum"dedi.

MAKAMI İTTİHAD

"Bu yola o kadar git ki,ikilik kalksın;ve eğer ikilik mevcud ise yolculukda kalksın.Sen O olmazsın ve fakat cehd edersen bir yere erişirsin ki ,senden senlik kalkar"(Evhadüddin Kirmani)

İBADET ETMENİN SINIRLARI

Nahl 16/99 ayetinde "Sana yakin gelinceye kadar Rabbine ibadet et"ayetinden anlaşılacağı üzere İbadet hakk-ı yakin mertebesine kadardır,ondan sonra "ubudet"başlar;zira "ibadet"hakkın emrine nefsin zorlukla ve zevksiz teveccüh etmesidir;ve "ubudet"ise mertebe-i yakinde nefsin kendi sıfatından fani ve ruhun sıfatı zahir olması sebebiyle HAKK'IN HİZMETİNE ZEVK İLE KOŞMASIDIR.Karşılık ücreti gören'e(zevki tadan'a)zorluk olmaz ki.Bunun için savaşta,gideceği cenneti temaşa edenler beden uzuvlarından vazgeçip düşman üzerine saldırırlar.Kör ne yapsın ki.O ancak Nefsinizi tehlikeye atmayın ayetini vird edinerek teselli bulmaya çalışır ancak bu kendini aldatmadır.

ÜSTÜN OLDUĞUNU SANMAK KAHRA UĞRAMAKTIR

Hırsız bir eve girer ve ev sahibinin altınlarını çalar.Ev sahibi kahrolur.Ancak polis yetişir ve hırsızı yakalar .Aslında hırsız kahrolmuştur.Bu örnekte olduğu gibi,dünyevi makamları nedeniyle kuvvetli olanlar adaletsiz davranıp zaifleri kahrettiği vakit aslında kendi kahırlarına cüret etmişlerdir.Çünkü KAHHAR olan Hakk hazır ve nazırdır.Bu kötü fiilin karşılığı mutlaka doğmuş ve büyümektedir.Mutlaka babasını bulacaktır.

2016 nın sağlık,huzur,bereket,BARIŞ GETİRMESİ DİLEĞİ İLE AMİN

Sevgili HÜVE sen ne yücesin ve Münezzehsin! / Tülay Kadı

Gelelim TAMlık bahsine...
Adem' in Havva'ya düşkünlüğü KENDİne olan düşkünlüğü, tıpkı bel kemiğinde oluşan boşluğu tamamlamak istemesi gibi! 
Havva' nin Adem'e düşkünlüğü ise vatanını, yerini bulmak arzusundandır! 

Batın' da ise erkek RuH' u kadın ise nefs'i temsil eder! 
Ruh nefisten üstündür, eşit olmaz! Çünkü nefis ağaca ( TUBA ) yaklaşan acemi ve eğitilebilir yanımızdır! Reşad olabilmek için her algıya açtır, açıktır! 

(Acele örtülen yaprak misal, yaprak ve başak akrabalığı,samimiyeti ifade eder havasta)

Ruh ise yanılmaz ve şaşmaz! 
Böylece nefs ruha tabi olmalıdır! 
Kendini bilmek ilmi ise bu yüzden farzdır! 
Insana (ezmi belest) verdiği sözü hatırlatsın diye kafa gözü değil gönül gözü verilir! 
Gönül gözü açık kimse RUH ilmi üzerinden Keşif sahibidir! 

RUH ilmine malik kimse, bir hastalığı'n tedavisi için bile cinlere, ilaçlara, beşere dilenmez! Hepsinin kimyasını bilir ve ne lazımsa onu dahil eder reçeteye! 
Yani RUH üzerinden heryere, herkese, herşeye erişir! 
Çünkü RUH asıl ve asil olan tek sonsuz bağlantıdır! 
Böylece aciz değildir, beklentisiz ve tamdır! 
Daha sı ruh hastalıkları yalnış bir tanımlamadır! Kanaatimce ruh bölünemez ve parçalanmaz olan böylesi sonsuz ve tam olan nasıl hasta olabilir? 
Hasta olan beklenti yani vehim ve vesvese sahibi olan zihindir! 

Ancak yine de Kutsal ruh başka ve müstesnadır!

Nihayetsiz uzak, nihayetsiz yakın olan HÜVE' nin tamamlanmak ve tevhide ulaşmak üzere olan benzersiz işleri...

Mesele sonsuzluğa gidip, geri dönebilmek ve HÜVE' nin tevhid yasası gereği işlerini her alemde sevmek ve benimsemektir! 
Orada kalan çok olsa da, bu kimselerin kime ne faydası olabilir? Mesele BURDA olmaktır! 
AN' ı lezzet saymaktır!

Meczuplar ve veliler yine de kınanmaz çünkü tevhid yasası gereği kınanan ile mutlak helalleştiriliriz! 

“Allahu Teâlâ buyurmuştur: 
Her kim sevdiğim kuluma düşmanlık ederse, Ben de ona harb ilân ederim. Kulum, kendisine farz kıldığım ibadetleri yerine getirmekten daha sevimli bir şey ile bana yaklaşamaz. Her zaman kulum Bana nafile ibadetleri ile yaklaşmak ister. Nihayet Ben ona muhabbet ederim. Artık Ben kulumu sevince onun İşitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı mesabesinde olurum. Dili ile de her ne isterse muhakkak onları veririm. Bana sığınmak isteyince muhakkak kuluma inayet ederim.”

Sevgili HÜVE sen ne yücesin ve Münezzehsin! 
"Ey iman edenler, iman ediniz" ayetinin duası ile...

Selamlar ve sevgiler 
Tülay Kadıİçinde nokta olan elmas şekli

MUSTAFA HAKİ HAZRETLERİNİN SOHBETİ

"Ashab-ı Kiram,sohbet ile yükseldi.Onlar dini bildirenlerdir.Onlara dil uzatan,dini yıkar.Onların imanda ayrılıkları yoktur.Hepsi bütün velilerden üstündür.İnsana lazım olan önce Ehli sünnete uygun olarak inanmak,sonra Allah Tealanın emir ve yasaklarına uymak  ve tasavvuf yolunda ilerlemektir.İslam'ın temeli,Ehl-i sünnet alimlerinin bildirdiklerine inanmak ve yapmaktır".
"Müslüman temiz toprağa benzer.Temiz toprağa her şe atılır.Hakaret görebilir,eziyet görebilir,cefaya uğrayabilir.Lakin ondan hep güzel,temiz,faydalı şeyler çıkar.Müminin,insanları ayırmadan ,hepsine aynı şekilde davranması ve güzel ahlaklı olması lazımdır".
"Bir kimsenin havada uçtuğunu,su üzerinde yürüdüğünü görseniz,İslamiyetin emir ve yasaklarına uymaktaki hassasiyetine bakınız.Şayet bu tam ise ,ona uyabilirsiniz.Eğer emir ve yasaklarda gevşeklik varsa hemen ondan uzaklaşınız.Çünkü zararı dokunur".

"O -MU-MUU" SESİ

Mekke-i Mükerremede medfun Yahya Dağıstani hazretlerinin oğlu Halil Hamdi Paşa,bir temsil ile Çorumlu Mustafa Rumi hazretlerini şu remizleri işaret etti."Köylerde bulunan hayvanat,dana,öküz ,buzağı,tosun v.s otlatmak için çoban nezaretinde köy merasınaı çıkartırlar.Bunlar otlak mahalline giderken neşe ile koşup,sıçrar,tosun ineklerin üzerine çıkma hareketi yapar.Koca öküzün biri kendinde güç bulamayınca ufak bir tepe üzerinde durup önde neşe içinde koşuşanları,sıçrayanları seyredip kemal-i aşku neşesinden bir güzel ayrı ses ile "O-mu-mu!"diye nida eder,yani:"Ben bu neşeden ve cümbüşten isterim.Ama ne çare ki ,kudret-ü kuvvetim kalmamıştır,eski zamanım yoktur.Bari söz durmayın bu işle meşgul olun"diye onlara neşe vermek için öylece ses ile bağırır.Bunun gibi,şimdi fakiriniz ile Aşçı dede duacınız,işte böyle ihtiyar koca öküz gibi olup,süluk ve terakki neşe ve cünbüşünden geri kaldığımız cihetle artık süluk yolunda civan merdanelere uzaktan nazar edip"O-mu-muu"diye nida ediyoruz"buyurdular.Şeyh efendi işi anlayıp "Aşk ve sülukun sonu yoktur"gerçeğini işaretle Yusuf suresi 76 ayetini okudular.(Aşçı İbrahim Dede).

AŞKIN MİSAL İLE TARİFİ

Çorumlu Mustafa Rumi hazretlerinin anlatımıdır:"Aşk ne şeydir,nasıl olur der isen,sana bir temsil ve hikaye ile aşkı beyan edeyim.Bir deveci devesini kaybetmiş.Aramak için sahralarda dolaşırken çeşme başında bır kız görmüş.İstemiş ki bu kıza'da sorayım acep devemi görmüşmüdür diye.Yanına yaklaşıp buralarda deve görüp görmediğini sormuş.Kız ona cevabında demiş ki:"Beni babam dayımın oğluna verecektir.Ben ona varmıyorum,istemem,ben filana varacağım!".Deveci tekrar:"Kızım ben senden develeri sual ediyorum".Tekrar kız cevabında:"Canım emmi,dedim ya ,ben ona varmayacağım,filana varacağım"demiş.Deveci bir kaç defa böyle tekrar tekrar sormuş ise de fayda etmemiş kız yine efkarını(fikrini)söylüyor.Deveci anlamış ki bu işi anlatıvermeyecektir.oradan gitmiş.

İŞTE AŞKI İLAHİDE OLAN ZAT BÖYLE OLMALI,YANİ AŞKI İLAHİDEN BAŞKA BİR ŞEY BİLMEMELİ."

RUHUN ÜÇ ÇEŞİDİ-Hz.Ken'an Rifai k.s

Üç çeşit ruh vardır.Biri hayvani ruh'tur ki bu hem insanda,hem hayvanda bulunur.İkincisi ise ruh-ı revandır ki,insanda bulunur ve uyku halinde de bedenden ayrılıp bir çok şeyler görür.Rüyada gezip konuşmak,oturmak kalmkmak gibi.Vücut yatakta hareket etmeyip sabit dururken ruhu revan bu işleri yaparken vücut ile alakasını da kesmiyor.Rüyada korkulduğu zaman bağırma,ağlama v.s halleri bu irtibatın delilidir.Birde İzafi Ruh vardır ki ,o ancak bir kamil insana vusul ile kazanılır.İşte cezbeyi kabul eden bu ruh,can-ı can-ı candır.Yani bir can vardır.bunun içinde bir can daha vardır ki o da Hakikat-i Muhammediyyedir.Bir can daha vardır ki Sırrullahtır.Allah'tır.Yani can-ı can-ı can budur"^Hz.Kenan Rıfai

AKRABALIĞIN HAKİKATI NEDİR?SULBİYET NEREYE KADARDIR?

Akrabalığı aynı sulbten(aynı ana babadan )doğanlar için algılarız.Ana,baba,kardeş,yeğen,amca-dayı hala-teyze,oğlan-kız şeklindeki bu tarif ne derece doğrudur?Kaderleri farklı olanlar nasıl yakın olurlar.Ana-Baba'yı anlıyoruz.Sayü gayret ve emekleri var üzerimizde.Evlad-ı da anlıyoruz,ihtiyarlığımızın sigortası.Aynı İlahi ismin terbiye ettikleri kişiler duygu ,düşünce yönünden birliktelikleri daha kolay iken,illaki sulb aramak gereklimidir akraba olmak için.Din kardeşi olmak aynı okula devam ettiğimizi gösterir.Aynı okulda Sınıfımızda bulunan kişilerle olan arkadaşlığımız ner de,farklı sınıflarda olan kişilerle olan alakamız nerde?Bu açıdan değerlendirdiğimizde,aynı mürşitte bir araya gelmiş olanlar kurbiyyette ileri olanlardır.Miras'da ortaya çıkan durum,akrabalığın kuvvetini gösterir.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER

MİRAC



Yükselmek anlamındadır.Saygı duyduğumuzu hep yükseltiriz.Peki Hakk'a yakın olmanın yukarı-aşağı ile alakası varmıdır?Yoktur.Yukarı-aşağı kavramı bizim varlığımızın gereğidir.Bizim konumumuza göre yukarı-aşağı ölçülerini koyarız.Varlığımız hapsinden kurtulursak  YOK için aşağı-yukarı-uzak-yakın-tez-geç gibi ZAMAN VE MEKAN ifadeleri kalır mı?VARLIĞIN MAĞRURLUĞUNDAN KURTUL Kİ MİRACIN MÜMKÜN OLSUN.

PEYGAMBERLER VE TABİ OLDUKLARI İLAHi İSİMLER

Efendimiz buyurmuştur:"Benim miracımın,Yunus'un miracı üzerine fazileti yoktur".Efendimizin miracı(Hakk'a ulaşması)Sema'da arş üstünde  oldu.Hz.Yunus'un miracı balık karnında vaki oldu.Resul olmak cihetinden Peygamberler arasında efdaliyyet yoktur.Bakara 2/285:Resullerden hiçbirinin arasını tefrik etmeyiz"şeklinde bu manaya işarettir.Ancak;Bakara 2/253 "Bu peygamberlerin bazısını bazısı üzerine tafdil ettik"ayetinden ise şunu anlamak gerekmiş:Her peygamberde zahir olan ahval ,o peygamberin tabi olduğu bir ismi ilahinin icabatı dairesinde vaki olur imiş.Hz.Salih Peygamber İsmi FETTAH,Hz.Musa ismi  ZAHİR,Hz.İsa ismi BATIN  ın mazharı idiler.Peygamber Efendimiz BÜTÜN İSİMLERİN MAZHARI olmakla kendisinde galip olan sadece bir isim yoktur.Bu nedenle cümle enbiyaya imamlık yaptırmıştır.

HAKİKİ İSLAM NE ZAMAN YAŞANIR?

İdareci ,HZ.EBUBEKİR,HAZRETİ ÖMER,HAZRETİ OSMAN,HAZRETİ ALİ meşrebini (Sadakat ve teslimiyeti-adaleti-haya ve fedakarlığı-ilim ve cesareti )cem etmiş olursa Hakiki islam Devlet anlamında yaşanabilir.Böyle bir zat ALLAH vergisidir.Bu zatın gelmesi toplumun istemesine bağlıdır.Yahutta,Tüm ehli küfür(ABD,RUS,İSRAİL,İNGİLİZ ve FRANSIZ zalimleri)İslamın Harimine(KABE VE RAVZAİ MUTAHHARAYA)saldırması durumunda Gayretullah çoşacak ve belkide tüm güzel huyların kaynağı olan ZAT,tekrar avdet edecek.

TAHT'TAN VE TAC'DAN KAÇMAK

Sahebenin hali idi.İmam Azam Ebu Hanife bu nedenle Kadılık makamını kabul etmedi.Bilmekte idi ki vereceği hükümleri kabul etmeyecek bir hükümdar mevcut.Bilmekte idi ki hükümdar,nefsi doğrultusunda kendisinden fetva isteyecek.Ebu Hanife bilmiyormuydu ki bir saatlik adaletin yüz yıllık ibadete bedel olduğunu.Biliyordu.Ama saltanat sahiplerini de ,yaptıkları zulumü de biliyordu.Üstelik bu Saltanat sahipleri İslam adına hareket ettiklerini ifade etmekteydi.KILIÇ,ADALETİN BİR ADIM ÖNÜNDE OLDUĞU MÜDDETÇE İSLAM YAŞANAMAZ.

YILIN SON GÜNÜ




Yılın son gününü son nefes olarak kabul ettiğimizde ağzımızın tadı acılaşmasın yahut ıslaklığı kurumasın.Bir başka lezzet gelsin.Önden giden dostlara kavuşmak,muhabbet duyduklarımızla tanışmak lezzeti yanı sıra meşakkattan kurtulup özgürlüğe kanat açmak arzusu değersiz midir?

KUTLU ZAMAN,KUTLU MEKAN-KUTLU DURUM



İnsan,Mürşid-i Hakiki olan Allah'la ile birlikte olduğu" an-Mekan-Hal ",o kimse için kutlu imiş.Diğer bir anlatıma,Kul,Cenabı Hakkı ne zaman anar,ona olan muhtaciyeti nedeniyle O'nu ister ve tefekkür ederse,bu hali doğuran zahiri şartları kutlu kabul etmek gerekmiş.Ekseri insan için bu durum nefsin haz etmediği şartlardır.BELA,HASTALIK,MUSİBET V.S.Mümin bu durumu kazanç kapısı olarak değerlendirirse kayıpların kazanca tahvil edildiğini görür."Rabbena atina fiddünya haseneten ve gil ahireti haseneten fegına azaben nar"

DAİMA SEÇİM KAZANANLAR

Sanmasınlar ki bu sonuç Hakk yanında makbuliyetlerinin gereğidir.Çünkü "Ömür uzatılırsa meşakketler başlar"bir düsturdur.Çok yaşlı bir insan beşeri ihtiyaçlarını dahi göremez,muhtaç,acınacak bir şekilde başkasının yardımını gözlediği gibi bedenende acıları duyar.Bireyin başına gelen bu hal,bireyin oluşturduğu topluluklarında başına gelecektir.Bu nedenle ADALET VE NİMETE ŞÜKÜR gerekir.Şükür ,sadece dil ile "Elhamdülillah"demek değildir.ADALET ,sana emanet edilen bir kibrit parçasında tüm milletin hak sahibi olduğunun idrakinde olmaktır.Nefsine olan harcamalar da dahi.KAYBETMEKTE Kİ KAZANÇ ise tamamıyla bambaşkadır.Tıpkı Hdeybiye anlaşması akabinde kırık Kalpli ashabıh "İNNA FETAHNA"ile müjdelenmesidir.

KALPLERDEKİ GEL-GİT LER

Seyrü Süluk esnasında bu hale büyükler:ACABA-RECABA diye bir tabir kullanırlar ki Mürşide(manevi olan  kabul edilen Allah adamına)karşı müridde hasıl olan gel gitleri ifadeden kinayedir.Şüphesiz bir an olur kalp mürşitten dolayı çok rahattır ki büyükler  buna bast hali der.Zaman olr kalpde şüpheler oluşur ACABA diye başlayan şüphelerdir.Bu hal,vesvese suretiyle şeytanın kalbe attığı düşüncelerdir.Kamil olan Mürşid  bu hususta bazen kendi hakikatını gizlemek için yanlış davranışlarda da bulunabilir.Ki Melamet meşrepli olanlar daima kendilerini setretmek için nefislerini tan edici haller içinde olurlar.Şöhretin,bilinmenin,tanınmanın afetlerinden kendilerini korumak için böyle yaparlar.Çünkü AMELLER NİYETLERE GÖREDİR.

KABE'NİN İÇİNDEKİ ÜÇ DİREK


Mutlaka bir anlamı vardır.Acaba Gayb erenlerine mahsus Gavs ve iki yadımcısı olan ÜÇLER 'den bir işaret mi?



KABE'NİN İÇİNE GİRMEK

Umre Yapan cumhurbaşkanımız için Kabe'nin kapısı,kral tarafından açılmış ve kabenin içine aile girip ibadet yapmışlar.Şühpesiz bir bahtiyarlık.Bu bahtiyarlığa erişebilmek için demek ki kral mesabesinde olan bir mevkie gelmekle bu dünyada mümkün olabilirmiş.Bu geçici bir mutluluktur.Çünkü içerisinde üç direk mevcut olup istediğin tarafa müteveccihen namaz kılabilirsin.Ancak Kabe'nin içine girmek işi tamam etmez ki sahibine ulaşmak işi tamam eder.Kabe'nin sahibine ulaşmak için suud kralı ile aşina olmaya gerek yok ki.Halkın değer vermedikleri içinde olan bir engin gönüllüye vasıl olup onun gönlüne girebilmişsen çaldın düdüğü demektir.

KABENİN ÖRTÜSÜNE TUTUNANLAR

Herkes bir gaye ile Kabe örtüsünü tutar ve niyaz eder:Ya Rab bize cemalini ver diyenler ki bunlar Aşıklardır.Ya Rab bize cennetini ve nimetlerini ver diye yalvaranlardır ki bunlar ehli ibadet ve zahitlerdir.Ya Rab işlerimizi iyi eyle,rızkımızı artır,sağlığımızı ver diyenlerdir ki bunlar ehli dünyadır.Ya Rab,bizi ehli islama karşı galip getir diyenlerdir ki bunlar Mekke müşrikleridir.Bedir harbi öncesi Kabenin örtüsüne tutunup böyle yalvarmışlardı.YALVARIŞIN ZAHİR SURETİ KABE ÖRTÜSÜNE TUTUNARAK YAPILIR.YALVARIŞIN HAKİKİ SURETİ PİR ETEĞİNİ TUTUP,ONUN YOLUNDAN GİDİLEREK YAPILIR.

30 Aralık 2015 Çarşamba

DÜNYADAN ŞİKAYET



Büyükler dünyadan şikayete asla rıza göstermezler.Sureti istimale göre (kullanım durumuna göre)dünya hem makbul hem kötüdür.Dünyayı içimize sokmaz,Allah işine muavin olarak kullanırsak,çok iyi ve çok makbuldur.Bilakis Dünya'yı ,yani dünyanın muhabbetini içimize sokarsak,dünya işleri ve meşguliyeti bizi,zikir ve fikrimizden ve huzurumuzdan alıkoyar.Bu durumda dünya hayatı bizim için kötü neticelenir.

KORKANLARA


Mahluktan korkanlar,korktuklarından kaçarlar,firar ederler.Fakat Allah'dan korkanlar ,O'na firar ederler.Emri ilahi:"o halde (Habibim de ki):Hepiniz Allah'a kaçın.Zariyat 51/50.

CENABI HAKKA DERHAL VASIL OLAN ÜÇ ŞEY


Efendimiz buyurmuştur:"Üç şey muhakkak Cenab-ı Hakka vasıldır:1-İnsanın kalbinin nuruyla beraber olan tevhidi 2-Ana-babanın evlat hakkındaki duası 3-Mazlumun duası.Velev bu mazlum kafir olsa dahi

MAĞRİPLİ BİR PADİŞAHIN ÜÇ AYETTEKİ TEREDDÜDÜ

Mağrip padişahlarından veya umerasından bir zat,bir şeyhe derki:"Üç ayeti kerimede şüphem var,lütfen bunları izah et ki şüphem zail olsun".Birisi:Cenab-ı Hakk buyuruyor ki:"Hakikaten insan için ,kendi çalıştığından başkası yoktur.Hakikaten çalıştığı ilerde(kıyamet gününde mizanda)görülecek"(Necm 53/39-40).Halbuki bizim sa'yımızın.ibadet ve taatımızın ne hükmü var?Bununla nasıl Niam-ı Cinanı(cennet nimetlerini) buluruz?"O zat cevaben buyurur ki:"Evet doğrudur.Bu ayet-i Kerime Muktezayı Adli İlahidir.Niam-ı Cinan vesair nimetleri bulmak ise,muktezayı adl olmayıp,muktezayı Fazlu Keremi Sübhanidir".
Padişah ikinci hususu söyler:"Peygamber Efendimiz(s.a.v):Cera macera ceffel kalem"buyurmuş.Madem ki olan olmuştur."Her gün O bir iştedir"ayeti kerimesinin tevili nedir? ve nasıldır?".O zat cevaben buyurur ki:Cera macera ceffel kalem )emri doğrudur.Mukadderatı ilahiyye ezelde olan Takdiri ilahidir.değişmiz."Her gün O bir işdedir"ise o mukadderatın şimdiki zuhur asarıdır.Zuhuru asard'a ,mukadderatın tağyirini icab ettirmez.Cenabı hak,takdirini yine takdiri ile tağyir edebilir.Hususiyle Ezel,Ebed,Hal,Mazi ve istikbal,zaman ve mekan mefhumları,hep bize göredir.Cenab-ı Hak zamandan ve mekandan münezzehtir.Hakk'a nisbetle o gün aynıyla bugündür.Mukadderatımızı işte şu anda takdir buyuruyor.Üçüncü tereddütü nakleden anlatmamıştır.Padişah bu üç cevap üzerine o şeyhe ellibin altın verdiği rivayet olunur.

RIZKIN İKİ ÇEŞİDİ

Cesidin rızkı.Topraktan yetişenlerdir.Bu gıdaları alarak ceset hayatını devam ettirir.Buna rızkın Surisi'de denilir.Bir de rızkın Manevisi vardırki Ulvi olan Kalp,Ruh e sırrın gidasıdır.Bunların hayy kalması için bu manevi rızka ihtiyaç vardır.Manevi rızkın gelmesi için süfli olan cesedimizden zikir,fikir,suyü gayret ve muhabbeti ulviye göndermemiz gerekirki,ulvi'den bize bir manevi rızk gelsin.

EBU LEHEB'İN CEHENNEMDE YANMAYACAĞI GÜN

Efendimiz,bu günün pazartesi olduğunu beyanla sebebini şöyle buyurmuştur:Benim doğduğum gün olan pazartesi günü ,criyesi kendisine müjde götürdüğü zaman bu cariyeyi azad etmiştir.İşte bundan dolayı o günlerde yanmayacaktır".

SİYAH RENK ALLAH RENGİDİR

Siyah renk Allah Rengidir.Çünkü ,her renk kendisinden gayri bir rengi ,bir boyayı kabul eder.Lakin siyah renk,ikinci bir renk ve boyayı kabul etmez.Bunun için Kabe-i Muazzama'nın taşı ve örtüsüde siyahtır.

NASİHATÇILARIN EN İYİSİ

En iyi Nasıh(nasihat eden,vaaz veren),evvelemirde,yapacağı işi kendisi yapıp tahakkuk ettirdikten sonra ,halka tavsiye edendir".Meşhur hadise:Bir Köle İmam Azam hazretlerine gelerek ,kendisini azat etmesi yönünde efendisine nasihat etmesini niyaz etmiş.Hazreti İmam,cevap vermemiş,ancak aradan üç ay geçtikten sonra efendisine bu yönde telkinatta bulununca ,o adam kölesini azat etmiş.Köle ,imam-ı azam'a gelerek :Niçin bu talebini üç ay sonra efendisine ilettiğini sormuş.Hazret şöyle cevap vermiş:"Benim hiç kölem yoktu.Bu nedenle azat etme nasihatımın karşılık bulması için bu üç aylık sürede helal kazancımla bir köle satın aldım.sonra azat ettim.bundan sonra senin efendine bu nasihatı yaptım.gecikmem bundandır."

SUFİNİN DOKUZ MADDE İLE TARİFİ


"Sufi"üç harftir.ve her harfte üç şeye işarettir.1-SAD harfi a-Safaya 2-Sabra,3-Sıdk'a 2-VAV harfi a-Vikaye, b-Vedd'e(dostluk,sevgi,muhabbet) c-Vird'e 3-FE harfi a-Fakr'a b-Fena'ya c-Ferd'e.Bir kimse dokuz madde ile beyan edilen evsafı bir araya getirmezse o adam sufi değildir.

HER HALUKARDA HÜSNÜ MUAMELE

Cenabı Hakk,Hz.Musa'ya:"Ya Musa,kullarıma unfile(sertlik),şiddet ve gılzet(sertlik ve kabalık)le muamele etme.Onları Kavl-i leyyinle hitap et.Ben nasıl ki onları tazip (azap etme)ve muahezede (hesaba çekme amaçlı sorgulama)istical(acele)etmiyorsam sen de böyle muameleyi öğren ve öyle yap.Teenni ile hareket et.Olur ki bunlar insaf eder ve dönerler.Şayet dönmezlerse ,onların hakkından ben gelirim.Bir de kullarıma daima benim nimetimden bahset.Sen böyle yaptıkça ,onlar beni sevmeye başlarlar"buyurmuştur.
Bazılarımız Avrupa insan hakları sözleşmesinin Makul sürede yargılanma maddesinden dolayı,kusur işleyen insanların hemen cezaya çarptırılmasını ve mahvolmasını isterlerse hadise öyle değildir.

ERZURUMLU HABİB BABA

Erzurum'da Habib baba isimli Kamil bir zat imiş.Nakledilir ki ,Farsçayı gayet iyi bilen bir Hoca evinde mesnevi dersi okuturmuş.O günkü konu Meşayihin kusurları ile alakalı imiş.Habib baba,adeti olmamasına rağmen o gün bu hocaya misafir olmuş.Dersın başlama saati gelmesine rağmen hoca bir türlü derse başlamıyor.Hoca ders yapmak istemiyor.Çünkü,konu Habib Efendi'yi rahatsız eder diye düşünüyor.Habib Efendi Hoca'ya hitaben:"Mesnevi'nin bugünkü bahsini,ne olduğunu bildiğim için dinlemeğe geldim.Lütfen okuyunuz"der.Ders başlar.Meşayihin kusurları okundukça Habib Efendi eli göğsünde boynu bükük:"Eyvallah,kusur bendedir"dermiş.Habib Efendi vefat ederken:"YALAN DAVA İLE MAŞUK SEVİLMEZ,AŞIK'IN GÖZÜNDEN KAN GELİR DERLER"diye söylermiş.Vefatından sonra hakikaten sağ gözünden ,bir kan fışkırıp defnoluncaya kadar bu kan devam etmiş.MUHABBET İDDİASI,KURU VE YALAN OLMAMALI imiş.

HZ.MUSA'NIN KORKU İLE FİRARI VE HZ.ŞUAYB'İ BULMASI

Bir kıbtiyi öldüren Hz:Musa korku ile(öldürülmek korkusu)ile firar etti ve Medyen'e bulunan Hz.Şuayb'e gitti,O'nu buldu,ona teslim oldu,ona 10 yıl hizmet etti.Bu süreçte Hem Peygamber,hem sahib-i asa ve Kelimullah oldu.Demek ki Hakk'ın Celali'nin tecellisi olan korkudan kurtulup huzura ermek ve saadete nail olmak,Hz.Şuayp peygamber makamında olan Mürşid-i Kamil'e ulaşmakla mümkün olur imiş.

MÜMİN,HAKTEALA'NIN MEKRİNDEN NASIL EMİN OLUR

Mekr hile,tuzak demektir.Cenab-ı Hakk,öncesinden tuzak kurmaz.Kişinin kurduğu tuzağa karşı tuzak kurması şeklinde algılayabiliriz.Bu konuyu Müslümanlar yönünden değerlendirirsek en bariz örneği:Dini motifleri,kavramları dünyevi amaçla(insanları kendine celbetmek,onların kendisine saygı göstermesini istemek,maddi olarak sömürmek,onlara yönetici olmak v.s)kullanması müslümanın Cenab-ı Hakk'a karşı bir hilesidir.Bu hileye karşı Cenab-ı Hakk'da o kişiyi isteklerine ulaştırır ancak o kişinin yaptığı basit bir hata itibarının,dünyasının ve ahiretinin gitmesiyle sonuçlanan bir son olur.İşte Hakk'ın hilesi bu olur.Bu hileden kurtulmanın en kestirme yolu bir Pir-i Kamile bende olup O'nun yolunda giderek müritle şeyhin himmetinin birleşmesidir.

Nisa suresi 4/142-143 ayetinde :"Hakikat münafıklar(akıllarınca)Allah'a oyun etmek isterler.Halbu ki O,kendi oyunlarını başlarına geçirendir.Onlar namaza kalktıkları vakit üşene üşene kalkarlar,insanlara gösteriş yaparlar,Allah'ı (başka değil)ancak birazcık hatıra getirirler.Onlar(küfr ile iman)arasında bocalayan bir sürü kararsızlardır"
.Münafıkların ahvalinden bahseden Allah'ımız,aslında ey müminler sizler böyle olmayınız diyerek bize de hitap etmektedir.

CİNSİN CİNSİNİ cezbetmesi

Cenab-ı Hakk'ın koyduğu kuraldır.Benzer kuşların birlikte uçması sözünün hakikatı olarak bu işi insanlar yönünden değerlendirirsek muhabbet ettiğimiz kimselerin cinsindeyizdir.

CANAB-İ HAKK'IN MEKRİ'NİN MUHATAPLARI(KAFİRLER-MÜNAFIKLAR-MÜMİNLER)

Cenabı Hakk kafirler ve münafıklar için:"Bana mekrederler de ben de onlara mekrederim"buyurmuştur.Acaba bu mekr müslümanlara ve müminlere de şümulü varmı dır?yokmudur?.Evet var imiş.MÜMİNLERİN KENDİ NEFİSLERİNİ TEZKİYE ETMEMESİ HAKTEALAYA KARŞI MEKİR VE HİLE İMİŞ.CENABI HAKKIN MEKRİDE ONLARI KENDİ NEFİSLERİNE TERK BUYURMASI İMİŞ.İbadet ve taat edenler yalnız Cennet'e razı olur bu sebeble batınlarının imarına himmet etmezlerse Cenneti bulurlar ama Huzur-u İlahi'den mahrum kalırlarmış.İşte büyük mekr.Ehli Tarik olanın,keşif ve keramete .siyasete ve riyasete ,büyüklüğe gönlünü bağlaması durumunda Hakteala bu isteklerini verir fakat Huzur ehli etmez.İşte büyük mekr.Her insana göre değişen böyle mekr mevcutmuş.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER

29 Aralık 2015 Salı

İRADE- DİLEME OLAN SES VE IŞIĞIN MADDELEŞME SERÜVENİ BEN BENİ NASIL BİLİP BULUP GÖRDÜM-KLİBİ HAZIRLAYAN ALİYA


MENKIBE-Hacı mustafa Çorumi

Sultan Abdülhamit Han kuddise sırruh hazretleri Çorumlu Mustafa Rumi hazretlerini yanına çağırmış.Mübarek şöyle buyurmuş:"BİZİ ÇAĞIRIRSA ALLAH TEALA KATINDA BİZ,YANINA GİDERSE O HALK KATINDAN SİLİNİR".

MENKIBE-Mustafa Çorumi hz.

Müritlerinden bir kaç genç,Çorumlu Mustafa Rumi efendinin abdest suyunu ısıtırlarken şakalaşırlar.Su ısınınca abdest aldırmak üzere yanlarına gelirlerler ve eline değer değemez buyurur ki:"Çabuk bu suyu dökün ve birbirinizle oynaşmadan yeni bir su ısıtın.Zira bu su ile alınan abdestin,ibadeti de sohbeti de böyle ciddiyetsiz olur"

MENKIBE

Darendeli Muhmut Efendi,Hacı Mustafa Rumi Çorumi efendiye hizmet ederken,uzun süre kendisinde manevi bir ilerleme olmadığını görünce bu halini ,abdest suyunu dökerken Efendisine arz eder:"^Bunca zamandır hizmet ediyorum,benden sonra gelenler bile icazet aldı gitti ben hala aynı Mahmud'um"demiştir.Mübarek te:"Oğlum git mezarlığı gez"der.Mahmut Efendi mezarlığa giderken köprü üzerinde iki öküzün bir birine yol vermeyip boynuzu ile birinin köprüden diğerini düşürdüğünü görünce düşüren öküze sert bir nazarla bakar.Bu nazar akabinde öküz düşer ölür.Mezarlığı dolaştıktan sonra Efendinin huzuruna vardığında Efendi şunu söyler:"Bazıları vardır ki,bizden irşat vazifesi istiyorlar,onlara biz nasıl bu ağır görevi verebiliriz.Daha iki hayvan arasındaki muameleye dayanamıyor.Biz onlara nasıl ümmeti Muhammedi teslim ederiz".Bu kelamı duyan Mahmut efendi özür diler.

40 GÜN ÜCRETLİ TESPİH ÇEKTİRMEK

Hacı Mustafa Rumi Çorumi Efendi'ye uzun müddet fazla intisap eden olmayınca  mübarekpara ile amele tutmuş,onlara iş buyurmamış,yapacakları işin tespih çekmek olduğunu belirtmiştir.Hergün tespih bittikten sonra işçiler ücretlerine alıp ertesi gün tekrar gelmişler.40 gün bu mihval üzerine tespih devam etmiş.Kırkıncı gün "artık bu günden sonra gelmeyin iş tamam oldu"denince bu kez ameleler:"Biz para istemeyiz"demişler ve bir çok kişi tarikata intisap etmiştir.Hacı Mustafa Rumi Çorumi hazretlerinin yolundan gelenleri tekrar etmek gerekirse(Hacı Mustafa Rumi Çorumi-Tokatlı Mustafa Haki efendi-Sivaslı İhramcızade İsmail Hakkı Efendi-Darendeli Hulusi Efendi)

EYYUB RUHSATI

İslam Hukukunda "Eyyub ruhsatı"diye bir bir usul zaman zaman yetimlerde  ve cezaların tatbikinde kullanılmıştır.Bu usulün kaynağı Kur'an-ıKerimdir.Hadise şudur:Eyyüp peygamber,hastalığı sırasında bir yanlış anlama neticesi hanımı Rahme hatuna canı çok sıkılır ve iyileştiğinde ona 100 sopa vuracağına dair yemin eder.İyileşir.işin iç yüzünü anladığında,yeminine çare aramaya başlar.Çıkış yolunu Allah Teala gösterir.Yüz tane ekin sapını elinde bir araya getir .demet yapıp bağla ve yemini yerine getirmek üzere eşine bununla hafifce vur.Sad suresi 44 ayeti:"(Bir de dedik ki ,):Eline bir demet al ve onunla (eşine)ver;yemininde durmamazlık etme.doğrusu biz onu sabırlı bulduk.O ne güzel kul.O hakikaten daima Allah'a yönelmektedir".

AKIBET HAYROLA

Geçecek olan geçer bir gün
Görmeyeceği hakikattir bu körün
Kimine sürgün, kimine düğün
Akıbet hayrola dostlar bize

Zatı Hak bakidir, gerisi yalan
Var mı acep ecelden geri kalan
Aşığa Yar’e kavuşmaktır o an
Akıbet hayrola dostlar bize

Bak işte, önce asla tutmaz sonrayı
Benzeridir, bulamazsın aynıyı
Zikri Hak ile sar kalpteki yarayı
Akıbet hayrola dostlar bize

Var bir insanı kamilin iline
Katıl onun nurdan seline
Sahip ol eline, diline, beline
Akıbet hayrola dostlar bize

Nereye baksam, her şey tarumar
Kalmamış ne mahremiyet ne de ar
Viran olmuş o güzelim bağlar
Akıbet hayrola dostlar bize

Ne söylesem bana, sözü hoş gelir
Halim nicedir, bilenlere kof gelir
Dilim söyler, kalbimeyse boş gelir
Akıbet hayrola dostlar bize

Alemi gönül, hicrandan çağlar
Kendi söyler, yalnız kendi ağlar
Dilimse aldırmaz buna dostlar
Akıbet hayrola dostlar bize

Ey yazar sözüm sanadır bilesin
Bakma gayrıya, halinle nicesin
Aşıksın surete, bu husus kesin
Akıbet hayrola dostlar bize
29.12.2015

HAKTEALA İLE ARAMIZ NASILDIR?


Nakşi Meşayihlerinden Abdülhalik Gücdivani hazretleri,çocukluğundan mektebe devam ederken bir adam gelir ve hocasına şu suali sorar:"Biz Hakk'ın bizden razı olduğunu nasıl bilelim?"Hoca efendi bu suale cevaptan aciz kalmış.Bunun üzerine Abdülhalik hazreteri o şahsa sormuş:"Sen Allah'tan razı mısın?,değilmisin?"O şahıs:"Evet razıyım"demiş.Abdülhalik hazretleri cevaben buyurmuşlar ki:"Bundan bil ki ,Hakteala'da senden razıdır;zira senden razı olmasa idi,bu rıza sıfatı sende zuhur etmez idi."
"EĞER MAŞUKUN SAYESİ AŞK ÜZERİNE DÜŞTÜ İSE NE VAKİ OLDU;BİZ VÜCUDDA O'NA MUHTAÇ İDİK,O'DA ZUHURDA BİZE MÜŞTAK İDİ"(Hafız Şirazi)

AŞKIN ZIT ETKİSİ

Aşk hem aşıkta,hem maşukta mevcuttur.ancak,aşığın vücudu aşktan zayıflar incelir,eğrilir.Maşukun vücudu ise bu aşktan zevk duyar ve semirir.Aşk makamı niyazda,maşuk ise makamı naz'dadır.Ancak;kalp,alemi manadan olduğu için cisimler gibi hicapları,perdeleri yoktur.Birinde bulunan mana,diğerine akseder.Yani kalbde birisine duyulan muhabbet mutlaka diğer kalbede yansır.

Nitekim İmam-ı Ali efendimize birisi"Ya Ali seni seviyorum"deyince Hz.Ali Efendimiz:"Yalan söylüyorsun"dedi.o kimse:"Neden bildin?"deyince Hz.Şah-ı Velayet:"Zira ben seni sevmiyorum ve benim indimde kalb şahittir"

Aşk odu evvel düşer maşuka ondan aşıka
Şem'i gör ki yanmadan yandırmadı pervaneyi

VEFA AĞAÇLARI

İbrahim Suresi 14/24-25)"Görmez misin,Allah Teala nasıl bir mesel darp etti.Kelime-i tayyibe ,şecere-i tayyibe gibidir,onun aslı sabit ve feri semadadır.,her vakit Rabbi'nin izni ile semeresini verir ve Allah Teala nasa darb-ı mesel eder,umulur ki tezekkür edeler".Bu ayette geçen KELİME-İ TAYYİBE 'nin batın manası enbiya ve onların varisleri olan evliya ve onlara tabi olan müritler(ashabı hidayet)dir.Çünkü Cenab-ı Hak,Kur'an 'da İsa ve yahya aleyhisselam için "Kelime"ıtlak etmiştir.Güzel bir ağaç gibi olan cisimlerinden sadır olan  amel ve söz meyveleri göğe yükselir.PEYGAMBERLER VE EVLİYAULLAH VEFA AĞAÇLARI GİBİDİR.ONLARIN AĞAÇLARI(MENAKIB SURETİYLE BİZLERE GELEN SÖZ VE DAVRANIŞ HİKAYELERİ)DAİMA MEYVE VERİR VE BU MEYVELER KALPLERİ UYANDIRIR.

KORKAN TEKRAR KORKUTULMAZ

Hz.Mevlana Efendimiz buyurmuştur ki:Ateş soğuk tencere içindir.Kaynamadan dolayı ağzı taşan tencereye ateşin lüzumu yoktur".Mümin bir hata işler nedamet duyar ve korkar.Bu korkan tekrar korkutulmaz.Tekrar korkutulan Hakka karşı arsız ve edebsiz olanlardır.Aşıklar ,kaynayan tencere gibi  kaynadıkları için onların korkusunu kalplerden Cenab-ı Hak kaldırır.

KALP AMELİ NİÇİN BÜYÜKTÜR

Şüphesiz amellerin zahirini yerine getirmek elzemdir.Eskiden ibadet edenlerin çok olmasının nedeni,İdarecilerin islam fıkhını uygulayarak ibadet etmeyenleri cezalandırma korkusu ile halktan tepki görmekti.Bu zaman için İdareci korkusu kalktı.Halkın kınaması diye bir şeyde kalmadı.Buna rağmen zahiri ibadetlerimiz içine gösteriş ve riya karışması yüksek ihtimaldir.Ancak kalbi olan ibadetlerde korku yoktur.Riya ve gösterişte olamaz.Çünkü kalbi ibadeti Hakteala'dan başkası bilmez.Bu nedenle batın ibadeti ,zahir ibadetten büyüktür denilmiştir.

HANGİ ADEM DAHA İYİDİR?

Hz.İsa (a.s)dan sormuşlar:"Hangi ademler(insanlar)iyi ademdir?".Hz.İsa yerden bir avuç toprak alarak buyurmuş ki:"Bu toprağın hangisi iyidir,hangisi değildir?hepsi bir'dir.İnsanların yaratılışları da umumiyetle birdir.Kim ilahi emirlere itaat eder,zahir ve batınını imar ederse o iyidir.etmeyenler ise iyi değildir".

28 Aralık 2015 Pazartesi

DIŞ POLİTİKA KİMİN İŞİ?


işid kadın esiri satıyor


Suriye hadiseleri başladığı zaman AZİZİM'in kullandığı bir cümleyi birisi daha yeni söyledi.4 yıl evveline ait bir sözdü:"Oğlum Esed'e bir şey olmaz".Göç eden milyonlar,ölen yüzbinler,harab olmuş şehirler.Beşinci yılına giren bu savaşta bu söz:Haklı-Haksız noktasında sarf edilmemiştir.Sırrı Kader konusudur.80 milyonun yönetimine talip olanlar.Bu ülke,Gölgesinde say  edeceğiniz Velilerden hali değildir.

ANCAK ,NEFİSLERİN TAÇLANDIĞI BAŞLAR EVLİYAYA SERFÜRU EDEMEZ.Sorun da zaten bu.

AKİDE KONULARI

israil yahudi aile
Kul fiilini kendi yaratır itikadı ile "Hakteala istemezse yaprak kımıldamaz"itikadı uç noktalar olup buralarda çok insan diz çökmüştür.Mutezile ve cebriyye dediğimiz bu itikada cevap mahiyetinde Evliyaullahın şu izahları çok güzel bir açıklamadır.Bir sünni ile bir mutezile bir hususta tartışırken Mutezile olan "Kul fiilinin Halikidir"yolundaki akidesini ispat için yanlarında bulunduğu ağaçtan bir elma kopartır ve muhatabına der ki:"Bak işte.Bunu ben kopardım.Koparma fiilinin Haliki benim"der.Sünni de ona cevaben :"Pek ala güzel.şimdi kopardığın o elmayı tekrar yerine yapıştır göreyim,Böylece kendi fiilinin haliki olduğunu ispat etmiş olabilesin"der.Tabi kopan şey yapışır mı?yapışmaz.Ehli sünnetin fikri ne cebirdir ve nede "İtizal"dir.Kul cüzi iradesini sarf eder Hakteala yaratır.Hakteala,kullarına verdiği irade nedeniyle kullarını mesul tutar.Kur'anda bir çok ayetlerde  dikkat edilirse insanın elinde hiçbir şey yoktur.Her şey Allahın kudretindedir.İnsanın iradesinin ,sayü gayretinin katiyyen etkisi yoktur.Bir çok ayette de insanın sayü gayretinin,güzel kullanılan ihtiyar ve iradesinin,salih amellerinin faide vereceği beyan ediliyor.Zahiri olarak bakınca her iki emir birbirine zıt gibi gözükmektedir.İnsanın ihtiyar ve iradesini hüsnü istimal etmesi ,salih amelde bulunması Kur'an'ın ZAHİRİ HÜKMÜDÜR.Yani Şeriattır.Herkes onunla amele memurdur.Herşeyin Allah'ın kudret elinde olması ve insanın sayü gayret irade ve ihtiyarının hiçbir tesirinin olmaması ise Kur'an'ın BATINIDIR..Bu mertebe Hakikattır.Kul,şeriat mertebesinde yapması gerekenleri yapar gayret ederse Cenabı Hak ona daha ilerisini inayet ve ihsan buyurur.Şayet şeriat mertebesinde iken cenab-ı Hakk bu inayet ve ihsanı verse,kul gurur ve ucba kapılabilir.Mahvolur.Rabbimiz merhamet ettiğinden Hakikat mertebesini vaz etmiştir.Yani kul,kendi gayreti ile değil Rabbi Teala'nın keremiyle fevzü necat bulabileceğini haber vermiştir.Muvafakiyet Allah'tandır.

ŞEYTANIN SEDASI-EVLİYANIN SEDASI

İsra suresi 17/64"Ey Şeytan onlardan gücün yettiği kimseyi sesinle sarsıntıya uğrat.onların üzerine atlılarınla,piyadelerinle yaygarayı kopart.Mallarda ve evlatlarda onlara ortak ol.onlara vaadlerde bulun"dedi.Halbuki şeytan onlara ancak gururu va'd eder".İnsan Ruhaniyet tarafına meyl edince şeytan (cinni şeytan vesvesesi ile,libaslı şeytan-insan cinsinden olanı-sözleri ile)seni caydırmak için "Hak yoluna gidersen dünya kazancından geri kalıp fakir ve muhtaç olursun"der.Yahut,"dine yönelmek için yaşın genç.Daha önünde uzun zamanın var"der.Bu söz ve vesvese o kadar tesirli ve heybetlidir ki insanların ekserisi buna uyar.Peki,Evliya'nın sedası,sözü,nasihatı niçin bu kadar tesir etmiyorda,şeytanınki tesir ediyor denirse Mevlana Efendimiz bu soruya şöyle cevap vermiştir:Doğan kuşu sineğin avcısı olmaz,keklik avlar.İlmi ilahide Şekaveti sabit olan kimselerin çobanı şeytan,saadeti sabit olanların çobanı Enbiya ve evliyadır.Enbiya ve evliya ismi Hadi'nin mazharı olanlara tesir eder.Şeytan ismi Mudill'in mazharı olan olanlara tesir eder.

GÖKTEN İNENLER



Kaf suresi 50/9 ayeti:"Biz gökten mübarek olan suyu indirdik,onunla bahçeler ve biçilen hububatı bitirdik
"

ayetinden herkes gökten yağan yağmuru algılar.Halbuki yağmurun yağması ve toprağa hayat bahşetmesi olağan,bilinen bir şeydir.Bu ayetin işaret ettiği mana Gökten inen vahyi ilahi(Peygambere vahiy,Evliyaya ilham)Mübareklerin lisanından beyan olunur ki bu sözler gönül bahçelerinde envaı marifetle ter ü taze bir şekilde ruhani gıdalar olan (hububut)marifi ilahiyi hasıl eder.

KÖRLERİN VAZİFESİ

Mesnevi Şerif,Hayat suyu olup,suyun kurumuş toprak içindekilere bahşettiği hayat gibi,kalbimizde marifet tohumlarının yeşertir,sonunda meyveli ağaç haline getirir.Eğer kendimizde zevken bunu müşahede edemezsek-ki biraz zamana muhtaçtır.Çünkü geçen zaman içinde Mesnevi/i şerif severek okuyanlarda ahlak değişimi gözlemlenecek derecede tezahür eder.-şundan bundan bu zevki işittiğimizde körlerin fiilini taklid edip iş yapalım.Kalbimizdeki idrak testisini kör gibi ırmağa bırakalım ve zaman içinde testinin ağırlaşmasından su dolduğunu anlarsın.Bunun zahirdeki örnekleri şu olur ki;evvelce nefsin hevasının hoşlandığı konular artık yavan ve tatsız gelir.Hararetle tartıştığın ve taraf olduğun düşüncelerden ayrılır,arkadaş ittihaz ettiğin o kimselerle arana soğukluk girer.Heva ve heves seni hemen havalandırmak isterse de akıl vücutta gemi çapası gibi ağırlığını hissettirir ve heva rüzgarı senin vücut gemini hareket ettiremez.Çünkü akıl yardımı İnsanı Kamil'den alır.İnsanı Kamil/i bulamayanlara mesnevi şerif kitabı,şeyhlik yapar.

HAÇKALI HOCA(Mustafa TARHAN)

Çorumlu Hacı mustafa Rumi efendiden irşat almıştır.Bir gece Manevi bir hal ile "Kalk"denilmiş ve Çorum iline gitmesi istenmiş.Şeyhine ilk defa geldiğin Şeyhi "Trabzon'dan benim misafirim gelecek,o gelmeden hiçbirinizi kabul etmeyeceğim"dediğinden yüzlerce kişinin kapıda beklediğini müşahede etmiş ve içeri girdiğinde Şeyhi:"Kuş Mustafa geldin mi?"diyerek ona bu ismi vermiştir.Haçkalı baba vefat ettiğinde göğsü üzerine bir kuş konmuş ve oradan hiç ayrılmayarak onunlu beraber kabrine gitmiştir..Sigaraya karşı idi.Gelecekte sigaraya hizmet edecek tütüncülerin aç kalacağını,mısır ve fasulye ekenlerin daha karlı olacağını söylemiştir.Bu sözünden sonra İran'da bir kıtlık olmuş ,söz tutup mısır ve fasulye ekenler o yıl İran'a bu malları satarak veya bu malların ticaretini yapıp zengin olmuşlardır.Haçkalı Hocanın vef1atı 1949 yılıdır.

MUSTAFA RUMİ ÇORUMİ-Medine hasreti

Hacı Mustafa Çorumi (dğ:hicri:1316 vefatı:1899)hazretleri İhramcızade İsmail Hakkı Efendinin Mürşidi Tokatlı Mustafa Haki hazretlerinin de şeyhidir.Mustafa Çorumi hazretleri Mekke'de irşad vazifesinde iken Şeyhi Yahya Dağistani hazretleri onu Anadoluya'a irşat için görevlendirmesi üzerine ,Mekke'den Medine-yi Münevvere'ye gelip Efendimizin ravzasında murakabe halinde iken aynı emri Resulullah'dan alınca "SON NEFESİNİ MEDİNE'DE VERMEK İSTEĞİNİ"Efendimize iletir.Bir müddet sonra bu isteği Efendimizce kabul edilir ve Cennetül Baki mezarlığına defnedilmek üzere son nefesini Medine'de verir.Vaktinin Kutbu idi.
Bu zat 312 halife yetiştirmiş.Bunların  içinde Hacı Muharrem Hilmi Harputi ve Haçkalı Hoca'yı zikredebiliriz.

MESNEVİ-İ ŞERİF NEDİR?

İnsanlar üzerine düşmüş ancak Güneşten ayrılmamış olan bir Nur'dur.Kur'an'ın Pınarıdır.Esrarı ilahi ve Hakikati Rabbani Mesnevi'dedir.Aşıkları,ölümden kurtaran bir deva olup Hakka kavuşturur.

KUR'AN VE MESNEVİ

Mesnevi-i Şerif Kuran'ın ve hadisi şeriflerin tefsiri(açıklaması)dır.Yazılı metnin(mushafın)Canlı olan bir insanı Kamil tarafından vaktine göre değil kıyamete kadar tüm zamanları içine alacak şekilde açıklamasıdır.Bu husus böyle kabul etmeyip o yüce esere "Hikayeler anlatılmıştır"diye tan edenler bilmezler mi ki,İnzal olunan Kur'an için Efendimiz zamanında "Eskilerin hikayesidir"tanında bulundular.MESNEVİ ŞERİF İNSANIN HAKİKATİNİ ANLATIR VE HER İNSAN O YÜCE ESERDE KENDİNİ BULMALIDIR.Nitekim Kur'an'ın sözü Hakk'ın sözüdür.Yani Hak Teala,kelamda gizlenmiştir.Nitekim Arif'lerden biri buyurmuştur:"KENDİ GAZELİMDE SAKLANACAĞIM,TA Kİ OKUDUĞUN VAKİT SENİN DUDAĞINI ÖPEYİM".

HAZRETİ DAVUD'a Dağların iştiraki

Hazreti Davut,Cenab-ı Hakk'ın visalinin hicranını ve firkatini görmüştü.Etrafındaki insanlardan(dostlarından,akrabalarından)ayrılıp dağlara gittiğinde Cenab-ı Hakk'a vuslat ümidi ve O'nun firkatinden çok içli ilahiler söylemeye başlayınca Cenab-ı Hakk dağlara hitap etti:


Sebe 34/10:..Ey Dağlar ve ey Kuşlar,onunla beraber sadayı tekrar edin dedik..."
ve dağlar ve kuşlar bu hitap üzerine Hz.Davut'a hanende ve mutrip gibi "Mezamir"okunurken eşlik etmişlerdir.Evliyaullah'ın cesedinin cüzleri'nin de Nağmeleri vardır ve Velinin his kulağına bu nağmeler vasıl olur.

HAZRETİ MUSA'NIN ASA'sına devam

İsra 17/110 ayetinde:"Ey Resulüm de ki Rabbinizi ALLAH yahut RAHMAN ismi ile çağırın".RAHMAN ismi şerifi,ALLAH ismi şerifi gibi isimlerin İMAMI'dır.Cenab-ı Hakk,"RAHMAN"ismiyle tecelli edip tüm suretleri ilminde izhar etti ki  buna rahmet-i amme-i zatiyye denir.İlmindeki bu suretleri alem-i Kevn dediğimiz alemde gösterdi ki sıfat alemi"rahmet-i amme-i sıfatiyye denir.Bu esmanın tüm ahkam ve eserleri de halk olundu.Hadi,Mudil,Dar,Nafi,Kabız,Basıt..Karşılık,zıtlık yahut artı eksi dediğimiz şey şu hadisi şerifte belirtilen "iki PARMAK"tır."Muhakkak Ben-i Adem'in kalplerinin hepsi Rahman'ın kalplerinden iki parmak arasındadır".Cenab-ı Hakk'ın tüm tecelliyatı,insan-ı Kamil kabzasından tüm aleme dağılır.Bunun için Tüm yaratılmış kevn,insan-ı Kamil kalbinde bir nokta kadar imiş.Bunun için Beyazid-i Bestami efendimiz buyurur:Eger yüzbinlerce kere arş ve onun muhtevası kalbi arifin köşelerinden bir köşesinde olsa onu duymaz"buyurmuştur.Bu hakikatı Efdalüddin Hakani hazretleri şu şekilde nazm etmiştir.:
GÖNÜL SAHRASI EFZUNDUR CİHANDAN,O HARİÇTİR ZEMİNDEN ASUMANDAN.
ACİB OLMAZ OLURSA VÜSATINDAN,ONUN MAZRUFU ANCAK LA-MEKANDAN"

İNSAN-I KAMİL Hz.MUSA'NIN ASASI GİBİDİR

Hazreti Musa Peygambere verilen Asa,görünüşte bir ağaç parçası ancak hakikatte Firavunu ve ordularını,fikir adamlarını aciz birakan bir ejderha idi.Tıpkı bunun gibi,İnsan-ı Kamil'de asaya benzer.Suretine bakarsan sen ben gibi insan vücuduna sahip ,toplum içinde farklılığı olmayan bir görünüşte olsa da batını ve manası Hakk'tır.İnsanı Kamilin sözleri,sureten harf,ses ise de batını ölüyü diriltici,hastalara şifa verici idi.Bunun için Hasanül Harakani hazretleri şöyle buyurmuştur:SİZ BENİ BİLSE İDİNİZ BANA SECDE EDERDİNİZ".Hz.Pir Mevlana Efendimiz'de buyurmuştur:BU HEYKEL-İ ADEM NİKABDIR.BİZ BÜTÜN SECDELERİN KIBLESİYİZ".İnsanlar BEŞER suretindeki HAKK'ı kabulde zorlanırlar.Bunun için Peygamberlere ve evliyaullah'a itiraz edip reddetmişlerdir.Suret bizi aldatmasın.Bir avuç suda,tüm dünyayı yok edecek enerjinin sıkıştırıldığını bugünkü teknik keşfetmiştir.İnsan-ı Kamili bir vasıta(gereç)olarak halkedip onda tecelli edenin Hakk olması garipsenemez.Asa'nın mucizesine inanan,İnsan-ı Kamil'i kabullenmek zorundadır.Çünkü,Peygamberlik görevi insanlık aleminde halen devam etmektedir.


27 Aralık 2015 Pazar

BALIKÇI VE KIZI

Bir balıkçı ,kızı ile balık avlamakta imiş.Tuttuğu balıkları kızına verir kendisi balık tutmaya devam edermiş.Kız kendisine verilen balıkları tekrar suya bırakırmış.Balıkçı işi bitirince bakmış ki sepette hiç balık yok.Ne yaptığını kızından sorar:

Kızı cevaben:"Onları tekrar suya saldım.çünkü bu balıklar gafildir,gafil olmasalardı ele geçmez ve tuzağa düşmezlerdi.Bu gafil balıkları yersek gaflet bize de sirayet eder.onun için hepsini tekrar suya bıraktım"der.

İMAM-I AZAM MI BÜYÜK?ŞEYH Mİ BÜYÜK?

Evliyaullahtan bir zat,huzurda bulunan bir dervişe sual sormuş:"Sen İmamı Azamı mı çok seversin şeyhini mi?"Derviş :Şeyhimi daha çok severim"demiş ve sebebini şöyle açıklamış:"Ben İmamı Azam'ın mezhebindeyim.Elli senedir bu mezhebin kaideleri doğrultusunda namazımı kılarım,orucumu tutarın sair emirlerine yerine getiririm.Fakat bu müddet  zarfında hiçbir kötülüğümü,nefsimin hiçbir arzusunu terkedemedim.Bir kaç senedir de şeyhime hizmet ediyorum.Şeyhime geldiğim günden beri bazı fenalıkların benden zail olduğunu hissediyorum.Bunun için şeyhimi çok seviyorum dedim.
Bundan da Şeyhimin İmam azamdan büyük olması gerekmez.

DÖRT ŞEY NE İÇİN

Evliyaullah hazeratı öyle buyururlar:"Şu dört şey ,şu dört şey içindir,ve şu dört şey için değildir.
1-DÜNYA ibret içindir,tamir ve imar için değildir
2-VÜCUD,ibadet ve ubudiyet içindir.Bolluk içinde nimetle yaşamak için değildir.
3-MAL,kullanmak içindir.yoksa ömrü uğrunda heder etmek için değildir.
4-İLİM,amel içindir.Başkasını acze düşürmek için değildir.

Ademoğlu

Levhi mahfuzda yazan
Zata hüviyet olan
Özü Hakka bakan
İnsandır ademoğlu

Sınır yok şu gönülde
Görünmezdi ol elestte
Ruha perde şu nefiste
Görünendir ademoğlu

Boş işleri artık bırak
İbret ile sana bir bak
Eyle artık bunu merak
Birdir bir ademoğlu

Şu kesret denen nesne
Yok olur Hak deyince
Nazar kılıp gönüllere
Varmak gerek ademoğlu

Her şey bire gider
Hiç olur, asla döner
Alem böyle devir eder
Anla bunu ademoğlu

Alna yazdı onu yazan
Gördü bunu ol okuyan
Bildi buna ondan bakan
Candır can ademoğlu

Tüm yükleri atta gel
Şol canını satta gel
Ol tevhide varda gel
Yola gel ademoğlu
27.12.2015