30 Haziran 2021 Çarşamba

DÜNYADAKİ DOSTLUK CENNETTE NASIL DEVAM EDER

DÜNYADAKİ DOSTLUK VE YAKINLIKLAR CENNETTE DEVAM EDECEK Mİ? Cennette önemli bir merak konusu da ; dünyadaki dostluklar ve yakınlıkların(evlat,eş)cennette devam edip etmeyeceğidir.Bunun temel koşulu ikidir.Birinci koşul iki kişi arasındaki dostluğun veya akrabalığın devamı için o iki kişinin aynı cennet mekanına gidebilmek imkanıdır.İkinci şart ise dünyada var saydığımız sevginin gerçek olması şartıdır. Çünkü cennette herhangi bir kimseyi dostumuz olsun veya İslam yücelerinden birisi olsun görebilmemiz için sevgi enerjisine ihtiyacımız vardır.Zira cennet mekanında herhangi bir kimse çevrede bulunanlar tarafından görülemez.Aralarında bir sevgi varsa birbirlerini seyredebilirler, birbirleriyle konuşabilirler. Aksi halde görünmez adam gibi onların farkına bile varmayız.Eşler dünyada iken birbirlerine ne kadar sevgi taşıyorlarsa cennette aynen yansıyacaktır.Eşler bile manevi değer açısından parelelleşmemiş ya da sevgisini yitirmiş eşler için, Huri veya Gılman seçme hakkı vardır. Huri, kadın eş yerine, gılman erkek eş yerine insan özelliğinde yaratılmış özel varlıklardır.

MEZARDA HESAP VEREN KİM?

Mezarda bedenimiz hesap vermez.Çünkü dört unsur ölümle birlikte birbirlerinden ayrılır.Mezara cesetle birlikte nefs girer. Nefs cesedin yanında, bir başka boyut sistemine aktarılana kadar beklemek durumundadır. Nefs yeni bir boyuta geçene kadar özel bir imtihan vizesi almak zorundadır. Beden imtihana tabi tutulmayacaktır. Çürümeye devam edecektir. Mezarda imtihan olacak nefstir. Münker Nekir isimli iki melek bu imtihanı yapar.İmtihanda ilk soru “Adın ne?” dir. Bu soruya ,biyolojik yeteneklerini yitirmiş olan bedenin cevap vermesi söz konusu değildir. Ruh ise erişilmesi imkansız bir boyutlar sistemine gitmiştir. Burada cenab-ı Hak nefse ilk büyük dersini vermiştir: “Hadi bakalım her şeyi kendin yaptın,yaparım sanıyordun adını söyle de görelim” der.Eğer nefs bu soruya cevap verecek se tek enerji kaynağı gönlüne müracaat etmesi gerekir.Gönlünde ceryan yoksa iman ve amel ceryanı ile gönül aküsünü dolduramamışsa konuşma yeteneğinin olmadığını farkedip kıyamete kadar susacaktır.Ve de her an adını söylemek ve bu kuvveti bulabilmek ızdırabı içerisinde kıvranacaktır. Çünkü Münker ve Nekir her an seslerinin şiddetini artırarak sert tavırlar ile soruyu tekrar etmektedirler. Kabir azabı dediğimiz yıllar ve asırlar süren sorgulama budur. Eğer nefs gönül aküsünden ceryan alıpta soruyu cevaplarsa bundan sonra gelen soruları da bitirip Berzah dediğimiz zaman tüneline geçer. Ve bir anda kendini kıyamete iki saat kala bir yerde, zaman düzleminin kıyamet noktasında bulur.

CENNETTEKİ YAŞAM TARZI

Cennet hayatını,tıpkı dünya hayatındaki gibi; beden, ruh, nefs ve gönül dörtlüsü ile birlikte devam edecektir. Çeşitli cennet mekanlarında bu mutluluk ve hazlar kabiliyetimize göre değişiktir.Cennet-i mev’a da nefs ağırlıklı mutluluk, Adn cennetinde gönül ağırlıklı ilahi haz mevcuttur.

29 Haziran 2021 Salı

BÜDELA

HAKK'IN VELİ KULLARINDAN "YEDİLER" BAZEN GÖZDEN KAYBOLUP BİR ANDA ÇOK UZAK MESAFELERE GİDERLER. GÖZDEN KAYBOLDUKLARI VAKİT DE YERLERİNE, KENDİLERİNİN TIPKISI OLAN CANLI BİR BEDEN BIRAKIRLAR. BU BEDEN HAL VE HAREKET YÖNÜNDEN DE ASLINDAN FARK EDİLMEYECEK KADAR BENZERİDİR. BUNA BEDEL DENİR. BEDEL BIRAKMA GÜCÜ VERİLMİŞ OLANLARA DA BÜDELA DENİR.

VELİ KULLAR ALLAH'I İNSANLARA SEVDİRİRLER

VELİ kullar,  Allah'ın mümtaz kıldığı insanlardır.Onlar insanlara Allah'ı sevdirirler. Dini anlatırlar. Fatih camisinde otuz yıl vaaz veren Hak dostu bir vaizin sohbetinde bir yaşlı kadın bulunuyordu. Bir gün kadına sordular: -Ne anlıyorsun bu dersten? demişler Kadın Rumeli şivesiyle cevap vermiş: -Be kızanım, görmüyor musunuz başında uçuşan melaikeleri? Ben onları seyretmeye geliyorum

HASAN TURABİ ÖMER EL BEŞİR'İ ANLATIYOR

Hasan Turabi Dünyaca ünlü bir İslam düşünürü. Müslüman coğrafyayı yazdığı eserlerle etkileyen Turabi, Batı medyasının da ilgi odağıydı. 1989'da eski Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in iktidara gelmesine destek veren Turabi, süreç içerisinde Sudan'daki yönetimin yozlaştığını belirttiği için Beşir ile yollarını ayırdı. 2001'de Beşir rejimi tarafından ev hapsine mahkum edilen Turabi, 2003’te salıverilse de 2004’te yeniden gözaltına alındı. Bir kaç yıl sonra gelen tepkileri hafifletmek için serbest bırakıldı. 5 Mart 2016'da vefat eden Turabi son nefesine kadar Beşir rejiminin yaşadığı yozlaşma, yolsuzluk ve adaletsizlikleri dillendirmeye, uyarmaya devam etti. "Sudan'ın vicdanı, bilge sesi" olarak anılan Turabi, 2007'de el-Hiwar TV'ye verdiği röportajında Beşir ve çevresindeki kadroların yolsuzluklar ve güç zehirlenmesi nedeniyle nasıl değişim geçirdiklerini şu sözlerle anlatıyor: Yollarımız ayrıldığında yolsuzluk daha kötü bir hale gelerek herkesi kapsadı. Bütün Sudanlılar bunu biliyorlar. Oysa ilk başlarda bizzat kendisi, ‘Eğer ailem için bir ev bile inşa ettiğimi görürseniz beni asın’ derdi. Ben özellikle onu ya da bir başkasını kastetmiyorum. İktidara geldiğinde kendisini engelleyecek bir kriter ya da ölçü olmayan kimse, Allah’ın kendisini gözetip denetlediğini de unutur. Yolsuzluk, mal sevgisi ve ihtirası bir kanser gibi yavaş yavaş yayılarak onu ele geçirir ve ne kadar çalsa da doymamaya başlar. Sudanlılara liderlerini, önemli bakanlıkları ellerinde tutan bakanları, üst düzey makamlardaki yetkililere açıktan, alenen ve göstere göstere kocaman evleri nasıl inşa ettiklerini sorun. Sudan halkı, bu kişilerin maaşlarının bırakın mütevazi bir evi, bir oda bile inşa etmelerine yetmeyeceğini biliyor. Bütün bunların kaynağının ne olduğunu da biliyorlar ve soruyorlar: Bu nereden geldi? Bu nereden geldi? Devletin mallarını ve paralarını eşi benzeri görülmemiş bir şekilde çalıp çırptılar. Sudan’da yolsuzluk her yeri kapladı. Sadece devletin zirvesinde değil, üst birimlerinden alt birimlerine kadar her yere yayıldı. Herkes, ‘Yetkililer çalıyorsa petrol gelirlerini zimmetlerine geçiriyorlarsa, bizim neyimiz eksik’ demeye başladı. Dürüstlük ve güvenilirlik kayboldu. Bunun yerine maddiyat ve para sevgisi herkesi ele geçirdi. Elbette herkesin böyle olduğunu iddia etmiyoruz. Şimdi kamu kurumları sözde sosyalizmi benimsedi. Ama aslında onlar bakanlıklardan daha çok yolsuzluğa batmış bir durumda. Onlar bizim kardeşimiz değiller. Bizim kardeşlerimiz güvenilirlerdi. Doğrusu tam bir dürüstlük timsaliydiler. Çünkü sahip oldukları mallar çalmaya değmeyecek kadar azdı. Çok az bir mal ile imtihan oluyorlardı. Oysa bugün üzerlerine tonlarca para yağıyor. Dolayısıyla dürüst ve güvenilir imajları yerle bir oldu.

CEHENNEM:NEFSİN ARINMA YERİ

Nefs ince bir tül zar gibi ruhu kapsar. Eğer nefste pürüz varsa bu pürüzler cehennem denilen yerde traşlanıp temizlenir. Nefs temizlenmiş bir şekilde ruhla birleşirse yeni bir boyuta geçip ebedi hayatı yaşar. Bu dünyada bunu temin edenler cehennem görmezler. Ancak bu temizlenmeyi yapamayanlar ise cehennemde bu temizliğe muhatap olurlar. Ölümsüzlük ve mutluluk bir Allah sırrıdır. Sonsuzluk boyutunu hak etmenin ve mutluluğun diyeti: Nefislerin temizlenmesidir. Dünya imtihanını vermedikçe bu akıl almaz güzelliğe erişilemez.

NEŞRİ SUHUF:AMEL DEFTERİNİN İFŞASI

Filmi geri sarmak tabiri ile önceki yaşananları geriye doğru giderek yaşamaktır.Ahirette Hak Teala zamanı tersine çevireceğinden tüm yaşantımızdaki yaptıklarımız bilgisayar ekranında bize gösterilecektir. Geçirdiğimiz imtihanlar çok önemli olan günah ve sevaplar ekranda gözükeceklerdir. İkinci ekranda ise bir tarz hesap hulasası cetvelini seyredeceğiz. Günahlardan aldığımız menfi puanlar yanında ibadet ve sevaplardan aldığımız müspet puanların bir tarz sayısal değerini göreceğiz. Bu ekranda günah ve sevap puanlarımızın sonuç rakamı ortaya çıkacaktır.Bir tarz elektronik terazileme işlemini seyredeceğiz. Ekranda seyredeceğimiz değerlendirmelerde en yüksek menfi puan, gurur ve bühul (cimrilik)den alacağız.Gururun yaşamdaki etkisi ve tezahürü; kibir, başkalarını küçük görmek ve topluca insanlara sevgiyle yaklaşmamak demektir . Buhulde yine gururla gelişen hiç kimseye yardım etmemek, kendinden başkasını düşünmemek, cimri olmak demektir.Bu iki günahtan daha yüksek menfi puan alan bir başka günah yoktur. En yüksek sevap puanlarına gelince:Üç temel sevap en yüksek müspet puan getirir.Birincisi Hak Teala'nın güzelliğini hem yarattığı her varlıkta, hem verdiği her kaderde görüp tasdik etmek, ikincisi namaz, üçüncüsü infaktır.Güzel ahlak yüksek puan getirir.

MAFYA ÇÖKMELERİ VE SERVETLERİN EL DEĞİŞTİRMESİ

Necib Sultanım buyurmuştu zekatı çok dikkatli bir şekilde verilse bile bir servetin ömrü 100 ila 120 yıldır. Akabinde servet el değiştirir.Buna karşın Batı'da kurulmuş bir çok çok ortaklığın nasıl devam ettiği sorusu sorulabilir. Buna şeffaflık ve adaletten ayrılmama diyebiliriz. Tabiki temelinde çalışanının terinin karşılığını vermekte vardır.Nasıl ki, beslenmesi ve barınma yerleri rahat olan bir hayvanatın yumurtası, eti, sütü beslenenlere mutluluk verdiği gibi,çalışanlarının emeği verilen bir ticari işletme de bereket olur ve ömrü uzar. İktidar Sedat Peker açıklamaları ile keskin bir viraja girdi.Çünkü söylenilenlerde hakikat var.asparagas,iftira yok.bu nedenle dinleyen insanlarda itminan duygusu oluştu. Fetö borsasından tutun insanların mallarına haksız çökülmenin örnekleri ile çalkalanmakta.Yarın durum değiştiğinde hesap vermesi gereken o kadar çok siyasetçi,bürokrat ve türedi zengin olacak ki,mağdur insanlar haklarını arama imkanı bulduklarında suçlular saklanacak delik arayacaklar ancak kayıtlar onları unutturmayacak.İlahi kural ceryan edecek. Çöken'e çökülecek.

28 Haziran 2021 Pazartesi

NEFS VE RUHUN BİRLEŞMESİ

Tekvir suresinin 7 nci ayetidir.Bilindiği gibi ruh ilahi bir ceryandır, beden ise maddesel bir varlıktır.4 boyutlu sistemin kuralları içinde(en /boy/ derinlik/ zaman)değişime uğramaya bir tarz ölmeye mahkumdur. Nasıl olurda bu iki unsur insan dediğimiz harika sistemde birleşir?Nefsin ruhla çiftleşmesi Tekvir suresinin yedinci ayetidir.Cenab-ı Hakk tekvir suresinin 7 ve 8 nci ayetinde çocuklarını öldürene, diri diri gömene , onlara iman vermeyerek manevi ölümlerine sebeb olanlara, çok şiddetli bir korkutma ile(ikap)"Siz evrenin en kıymetli varlığını nasıl sıradan bir canlı gibi görüp de ona karşı ölümü düşünebiliyorsunuz?" sorusunu gündeme getirmiştir. Çünkü insan maddenin ölümsüzlük kazandığı tek varlıktır. Ona karşı işlenen suç Allah'a karşı işlenmiş bir suçtur. Ruhla nefis birleşince ölümsüzlük meydana gelmektedir.

26 Haziran 2021 Cumartesi

İBNİ CEVZİ'NİN DUASI

İbni Cevzi(1292-1350) münacaatında şöyle diyordu: "Ya İlahi Senden haber veren dile azap etme! Sana delalet eden ilimlere bakan göze azap etme! Senin hizmetinde yürüyen ayağa, Resulünün hadislerini yazan ele de azap etme"

SEVİLEN HEP AYAKTA

Hazret-i Rabia'nın evine gece hırsız girer. Rabia gece uykudadır. Hırsız,evde ne bulduysa çuvala doldurur ancak çıkmak için bir türlü kapıyı bulamaz. Kulübe sadece dört duvar haline gelir. Hırsız tevbe edip çuvaldakileri boşaltır.Bir daha hırsızlık yapmayacağına tevbe eder.O anda kapıyı bulur.Kapıdan çıkacağı sırada dört duvar sanki dile gelir:"Seven uyudu ama, sevilen hep ayakta!.

SEVGİNİN ALAMETİ

Hz.Musa, Cenab-ı Hakk'a sordu:"-Ya Rabbi kulunu sevdiğinin alameti nedir? Allah (c.c) buyurdu: -Ona itaatimi kolaylaştırırım,Bana karşı günah işlemesini önlerim"

AYETLERDE ALLAH'IN SEVDİKLERİ

"ALLAH, BAŞKALARINA İYİLİK EDENLERİ SEVER"(MAİDE 13) "Allah, kendisine dönenleri sever"(Bakara 222) "Allah, kendisine güvenenleri sever"(Ali İmran 150) "Allah her hususta adalet ve insaf gösterenleri sevr"(Hucurat 9) "Allah muttaki(sakınan) kulların sever"(Tevbe 44) "Allah, sabredenleri sever"(Ali İmran 146) "Allah temizlenenleri sever"(Tevbe 108) Hadis-i şeriflerde ise: "Güzel iş yapan işçiyi Allah sever" "Allah güzeldir, güzelliği sever" ALLAH TEALA'NIN SEVGİLİ KULLARI ŞUNLARDIR Kİ;KULLARINI ALLAHU TEALA'YA,ALLAH TEALA'YI DA KULLARINA SEVDİRENLER VE YERYÜZÜNDE NASİHAT EDENLERDİR"

MUHABBETTEN MAHRUM OLANLAR

Allah Teala üç kısım insana muhabbet eder: 1-Allah yolunda temiz bir niyetle canlarını feda edenlere 2-Komşularının yaptıkları zulümlere tahammül gösterenler 3-Kafileler yola çıktığında yatağa yaslanmayıp hemen abdestini alarak Allah'ı hatırlayanlar. Cenab-ı Hak üç kısım insanı da muhabbetinden mahrum bırakır 1-Gurur ve kibir sahibi olanlar 2-Yardımlaşmada cimrilik yapanlar 3-Yalan yere yemin edenler,alış verişte bol bol yemin ederek malını satmaya çalışanların

ÜÇ GRUP İNSAN

Hazret-i İsa (a.s) üç kişiye rastladı.Bunların bedenleri ve yüzleri solgun idi.Onlara sordu;"Derdiniz nedir böyle solmuşsunuz?.onlar dediler ki:"-Cehennem korkusu bizi bu hale getirdi. İsa (a.s) onlara "Allah Teala , korkanları Cehennemde yakmayacağını vadetti" dedi. Sonra bir başka guruba rastladı .Bu gruptakiler öncekilerden daha perişan bir vaziyette idiler. Hz. İsa:"-Bu durumunuz nedir?" dedi.O kimseler:"Ya İsa Cennet aşkı bizi bu hale getirdi. Hz. İsa onlara şu müjdeyi verdi:"-Umduğunuzu Allah size vaad etmiştir., Hz. İsa'nın yolu bir başka topluğun yanına düştü ve bu topluluk ötekilerden daha perişan idi.Onlara da sordu:"Durumunuz nedir?" diye.O topluluk:"-Allah sevgisinden bu hale geldik" dediler. Hz.İsa onlara:"İşte sizler mukarreblersiniz" dedi

OMUZLARA BAKMAK

Necib Sultanım buyurmuştu.Ziya Efendi'ye zahiren yardım edip ona mürit getiren Ankara'da PTT müdürü Mahir bey, Dörtyol'daki terzi dükkanıma Ziya Efendi ile birlikte gelmişti.Bu Zat'ın benim omuzlarıma baktığını farkettim. Önce sağ omzuma baktı.Sonra sol omzuma nazar etti.Bu şekilde omuzlara nazar eden kimseler kemalat ehlidirler.

NECİB SULTAN'DAN

"Hatay Dörtyol'da yaşamış Nakşi Şeyhi' Ziya Bölükbaşı hazretlerinin yol göstericilerinden Ankara'da PTT müdürü Mahir bey diye birisi var idi.Mahir Bey çok değerli bir zatın dervişi idi.15-20 kişiden oluşan bir derviş topluluğunu eğitmiş,başlarına bir imam tayin etmişti.Bu dervişleri Dörtyol'a getirerek yahut Ziya Efendi'yi Ankara'ya davet ederek bu kişileri Ziya Efendi'ye mürit eyledi.Bir zaman sonra bu kişilere İmam olan kişi ile Mahir bey arasında bir ihtilaf çıkınca ziya Efendi bu ihtilafla alakalı olarak üç kişiyi Ankara'ya gönderdi.Aslında bu hata idi.Bizzat kendisi gitmesi gerekli idi.Ankara'ya giden bu üç kişi mahir beyle görüştüklerinde Mahir bey bunlara "Ben Peygamber'den emir alıyorum" deyince bu üç kişi bu zatı yanlış anlayıp "her halde kafayı üşütmüş" dediler.ziya Efendi ise bu ihtilafta imam olan arkadaşın tarafında yer almıştı. Ankara'ya giden bu üç kişi sille yediler. Birisi karısını boşadı,diğerinin dükkanı yandı,üçüncüsü de bir başka belaya duçar oldu. ZİYA EFENDİ DÜNYASINI DEĞİŞTİRDİKTEN SONRA bu üç kişinin baş olma isteği galebe geldi ve bu istek dervişana zarar verdi.

25 Haziran 2021 Cuma

BENİM KİSVEM NEREDE?

Menderes Londra'da uçak kazası geçirmiş,tedavi sonrası yurda dönecek. Karşıma heyeti içinde Papazlar,keşişler var. Ancak İstanbul müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen "Ben gitmem " diyor.Sebebini soranlara "Papaz kendi kılığı ile gidiyor, Keşiş kendi kıyafeti ile. Peki müftünün kisvesi niye kabul edilmiyor ?" Kıramayacağı kimseler Müftü efendiye ikna edip karşılamaya götürüyorlar

24 Haziran 2021 Perşembe

GÜZEL TAVSİYELER

GÜZEL TAVSİYELER Bazı Usul ve adabı hatırda tutsak galiba çocuklarımıza da güzel örnek olmuş oluruz! Başkalarını da rencide etmemiş oluruz!. 1. Bir kişiyi telefonla iki defadan fazla aramayın. Çağrınızı yanıtlamazlarsa, ilgilenmeleri gereken önemli bir şeyler olduğunu varsayın. 2. Ödünç aldığınız parayı, diğer kişi size ödünç verdiğini hatırlamadan önce iade edin. Bu sizin dürüstlüğünüzü ve karakterinizi gösterir. Aynı şey para haricindeki diğer şeyler için de geçerlidir. 3. Birisi size öğle / akşam yemeği ısmarlarken asla menüdeki pahalı yemeği sipariş etmeyin. Mümkünse onların seçtikleri yiyecekleri sizin için de sipariş etmelerini isteyin. 4. Hiç kimseye "Ah, yani henüz evli değil misin?", "Çocuğun yok mu", "Neden bir ev almadın?" veya "neden bir araba almıyorsunuz?" gibi garip sorular sormayın. Bunlar sizin sorununuz değildir. 5. Arkanızdan gelen kişi için daima kapıyı açın. Erkek ya da kız, yaşlı ya da genç olması fark etmez. Toplum içinde birine iyi davranmak sizi küçültmez. 6. Bir arkadaşınız sizin için bir ödeme yaptıysa, bir dahaki sefere siz ödeme yapın. 7. Farklı görüşlere saygı gösterin. Unutmayın, birinin 6 gördüğü, size 9 görünebilir. Ayrıca, ikinci görüş bir alternatif için iyidir. 8. İnsanların konuşmasını asla bölmeyin. Konuşmalarına izin verin. Dediklerinin hepsini duyun ve hepsini filtreleyin. 9. Konuşurken gereksiz konulara girmeyin. Asıl konuyu anlaşılır şekilde anlatmaya çalışın. 10. Birisiyle dalga geçer ve onlar bundan hoşlanmazsa, durun ve bir daha asla yapmayın. İnsanları daha fazlasını yapmaya teşvik edin ve ne kadar minnettar olduğunuzu gösterin. 11. Biri size yardım ederken "teşekkür ederim" deyin. 12. Arkadaşlarınızı kamuoyunda övün. Baş başayken eleştirin. 13. Birinin kilosu hakkında yorum yapmak için hiçbir zaman bir neden yoktur. "Harika görünüyorsun" demen yeterli. Kilo vermek hakkında konuşmak istiyorlarsa, zaten yapacaktır. 14. Biri size telefonunda bir fotoğraf gösterdiğinde sola veya sağa kaydırmayın. Sırada ne olduğunu asla bilemezsiniz. 15. Bir arkadaşınız size doktor randevusu olduğunu söylerse, bunun ne için olduğunu sormayın, "Umarım iyisindir" demeniz yeterlidir. Onları, size kişisel hastalıklarını söylemek zorunda kalma gibi rahatsız edici bir duruma sokmayın. Bilmenizi isterlerse, bunu zaten söylerler. 16. Temizlik görevlisine CEO ile aynı saygıyı gösterin. Altınızdaki birine ne kadar kaba davrandığınızdan kimse etkilenmez, ama insanlar onlara saygılı davranırsanız bunu fark edeceklerdir. 17. Bir kişi doğrudan sizinle konuşuyorsa, telefonunuza bakmak kabalıktır. 18. Sizden istenene kadar asla tavsiye vermeyin. 19. Kimseye gerek yokken yaşını ve maaşını sormayın. 20. Sizi doğrudan ilgilendirmeyen herhangi bir şey olmadıkça işinize odaklanın. 21. Sokakta biriyle konuşuyorsanız güneş gözlüğünüzü çıkarın. Bu bir saygı göstergesidir. Göz teması konuşma kadar önemlidir. 22. Yoksulların ortasında asla zenginliğinizden bahsetmeyin. Benzer şekilde, çocuğu olmayanların yanında çocuklarınız hakkında konuşmayın. 23. İyi bir mesajı okuduktan sonra, "Mesaj için teşekkürler" demeye çalışın. 24. Cep telefonlarınız ile konuşurken, başkalarının sizi dinlemek zorunda kalmamasına riayet edin. Bunlar pek çok insanın umursamadığı görgü kurallarıdır. Adab-ı muaşerettir. (Alıntıdır)

YÖNETİCİNİN SUSMA HAKKI YOKTUR

Sedat Peker tarafından başlatılan ifşaatlar hususunda muhatapları,ve sorumlu konumunda olan idarecilerimizin Susma hakkı yoktur. Yasalarımızda susma hakkı şüpheliye/sanığa tanınmıştır. Susarak tecessüsü ziyadeleştirmektedirler."Aman birbirimiz aleyhine konuşmayalım" derken bu Müslümanlara yapılmış bir tavsiye olmayıp suskun kalan suçlulara hitaptır. Suskun kaldıkça sorulara cevaplar bulunmakta olduğundan İdarecilerimizin buna hakkı yoktur. Eğer suç ise, bilinmeli ki zamanaşımı iktidarın ömründen daha uzundur.

23 Haziran 2021 Çarşamba

HALİFELER KILIÇ ÇEKTİ

İkinci dünya savaşında Almanya Türkiye'ye baskı yapıyor:Çanakkale ve İstanbul boğazlarının kendilerine açılmasını ve Kars hudutlarından Türkiye'nin Ruslara saldırmamızı istiyor. Büyük bir belanın içine çekilmemiz isteniyor. Gönenli Mehmet efendi Eyüp Sultan'da vaaz verirken bir ara celalleniyor. Ve kürsüde, iki dizinin üstünde doğrularak şunları söylüyor:"Şu anda Halifeler kılıçlarını çektiler geldiler? Korkmayın, bu memlekete bu harbde düşman girmeyecek, giremeyecek

CUMHURYET DEVRİNİN TARİFİ

CUMHURİYET DEVRİNİ BANA TARİF ET DESELER, AYNEN ŞÖYLE TARİF EDERİM: KÖK'E İSYAN DEVRİDİR. İKİ KÖK VARDIR: BİRİNCİSİ DİN, İSLAM.  İKİNCİSİ DE, BU MİLLETİN İslama bağlı tarihi.. Dinimize ve tarihimize bağlı her şeye isyan devridir, Cumhuriyet devri. Kök'e isyan devri. Milletin, ecdadın, dinine isyan edildi, Laiklik getirildi. İlmine isyan edildi, Medreseler kapatıldı. İrfanına isyan edildi,Tekke ve Zaviyeler kapatıldı. Tarihine-kültürüne isyan edildi, harfler değiştirildi. Giyimine kuşamına bile isyan edildi, kılık kıyafet devrimi yapıldı. O köklere bağlı isyanın değil dirisinden, ölüsünden korktular ve türbeleri kapattılar.

DARGINLIK ÖFKEYİ ATEŞLER

"Üç günden fazla Müslüman kardeşi ile dargın durmak bir adam için helal olmaz, ikisi karşı karşıya gelirde biri yüzünü başka tarafa, diğeri başka tarafa çevirir; onların hayırlısı selamı önce verendir" Dargınlıklar ateş üzerinde kaynayan kazan, tencere gibidir. Eğer ateş yanmaya devam eder, söndürülmezse yanma, devrilme, yangın çıkma kaza olma ihtimali vardır. Öfke ve kin ateştir. Dargınlık ve kavgalar bunlardan çıkar.

MUTSUZLUK NEDENLERİ

Her insan mutlu olamaz çünkü gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü! Sadece her şeyi kaybettikten sonra özgür olabilirsin

ZIT ŞEYLER

Hastalıktan dert yanma! Hak seni kayırıyor, günahtan uzak tutuyor, nefsi azgınlıktan, ömrü israftan koruyor. Şükret ki musibet nimet olsun! Vakit her zaman saatle ölçülmez. An gelir tesiri başka başkadır. Vuslatı bekleyen aşığa, sabahı bekleyen hastaya, ölümü bekleyen yaşlıya sor.

DERVİŞ KENDİ HAZZINDA FANİ OLANDIR

Derviş, kendi hazzından fâni olandır. Sofrada bulunması dâhi ailesi fertlerini iştaha getirmek içindir, işkembeyi şişirmek için değil ya huu.  Hayat seni güldürmüyorsa espriyi anlamamışsındır demektir. Rıza mazharıyla hoş olam dersen; dilin tut, sözün yut seyretmeye bak Kimsenin öldüğü yok, yaşadığı da; herkes biraz var o kadar… Sürahi eğilir, bardak değil. Derin olan, dolu olan, usta olan boyun büker, çırak değil. Derdini sıkı tut. Şikayeti bırak. Alıştığın derdi alır yenisini verir hepten berbat olursun… Verdiğine razı eyle ya huu Aşk yolunu seçtik sanırdık meğer yolun sahibi layık bulduğunu tercih edermiş. Akan su gayriyatları kenara atarmış. Katremiz ummana erdir ya huu

NEYİN PEŞİNDE İSEN SEN O SUN.

Ölümden şüphen mi var? Uyuma! Öyleyse uyku gibi ölüme de mahkumsun. Dirilmekten şüphen mi var? Uykudan uyanma! Demek uyandın; dirileceksin! Doğan, isterse süt beyaz ve eşsiz olsun; fare avladıktan sonra bayağıdır. Dön bak aynaya neyin peşindesin; unutma talebin ne ise o’sun sen!Tut ki beklemiyorum seni, vuslat ümidiyle yanmamış buluşma özlemiyle ölmemişim; fakat her taşın güneşten bir payı yok mu?

DERVİŞLİK HOŞGÖRÜ YOLUDUR

Aklına gelen bütün ihtiyaçlarını bir alışveriş merkezinde giderebilen bir insan, Kafdağı’nın ardında neyi arasın?Dervişlik, hoşgörü yoludur; ama neyi hoş görelim? Ne hoş ne değil? Nefse hoş gelenlerin hoş görmek değil Hakkın hatırını hoş tutmaktır yolumuz. Âlemden maksat: bir kâmil insanı meyve vermesi, insan’dan maksat ise o demin gelmesidir. Hakikat sancısı çekenlerin demleri ziyâde ola ya Huu !!Cihad, beden ülkesine ruhu hakim kılmak içindir. Cihandaki şeriat savaşı ise delilerin ellerindeki kılıçları alsınlar diye müminlere! farz olmuştur. Ey can, gönlünden aşka bir yol aç. O bahar gibi su gibi hoştur. Duru su, aya ayna tutar. Aşk baharının rüzgarı esince kuru olmayan her dal sallanır.

22 Haziran 2021 Salı

KALPLERE VURULAN MÜHÜR

Bir bina eskiyip yıkılma noktasına gelince, bulunduğu yer belediyesi !mail-i inhidam" kararı verir ve rapor düzenleyerek o binayı mühürleyerek kullanımına izin vermez ve imkanları doğrultusunda en kısa zamanda Belediye o binayı yıkar. Hak Teala'da günahla çürüyen, bozulan, yıkılmak üzere olan kalpleri mühürler. Artık bir daha oraya iyilik girmez ve çıkmaz olur.

BİZİM BAYRAMIMIZ

Gönenli Mehmet Hoca Efendi hazretleri özellikle bayram günleri şu sözü söyler idi:"Bizim bayramımız, günahsız akşamımız"

TASAVVUF

Tasavvuf yar olup, bar(yük)olmamaktır; gül ve gülzar olup, har(diken) olmamaktır." Tasavvuf başkalarına yararlı olmaktır; zararlı olmamaktır.

GÜNAHLI İŞLER

Hazret-i Ali efendimiz buyurmuştur:"Günahlı işlerin başı baldan tatlı, ama sonu soğandan acıdır. Güzel işlerin, ibadetlerin başı soğandan acı, ama sonu baldan tatlıdır"

21 Haziran 2021 Pazartesi

NE OL NE OLMA

1-Paranı ver, selamı ver, canını ver amma sırrını verme 2-Emek ver, kulak ver,bilgi ver amma hiçbir zaman boş verme 3-Günlerini say, servetini say, büyüklerini say amma yerinde sayma, 4-Satıcı ol, alıcı ol, bulucu ol amma bölücü olma, 5-Eşini beğen, işini beğen, aşını beğen amma kendini beğenme, 6-Fidanı büyüt, garibanı büyüt,çocuk besle amma kin besleme. 7-Davet et, ikram et, affet, tevbe et amma ihanet etme. 8-Hedefe koş, yardıma koş,durma koş amma ortak koşma. 9-Elini aç, kapını aç, kalbini aç amma ağzını açma. 10-Okumaktan zarar gelmez, oku okut amma lanet okuma. 11-Rakibini geç, sınıfını geç, öfkeni geç amma gülüp geçme. 12-Ev al, araba al, abdest al,komşu al amma beddua alma 13-Zulmü devir, nefsi devir,işi devir amma çam devirme 14-Yaklaş, barış,konuş,yarış,danış amma uzaklaşma 15-Seslen,uslan,hakka yaslan, temizle beslen ama yasaklanma 16-İtil, atıl, ezil, bakıl amma doğru ol satılma ki insan ol

SAİD NURSİ'NİN KERAMETLERİNDEN

Cinayetten mahkum birisi anlatmıştır."Denizli Hapishanesinde cinayetten yatıyordum. Said Nursi'de orada yatıyordu.Bir bayram sabahı Cezaevi Müdürü,Bayram namazı için camiye gitmiş. Bir de baksa ki Said-i Nursi caminin içinde en ön safta oturuyor. Müdür bey, fena halde korkmuş."Eyvah! Bu adam buraya nasıl geldi?kim izin verdi, nasıl çıktı, savcı bunu duyarsa benim halim nice olur" demeye başlamış Namazı zar zor kılmış. Hemen cezaevine koşmuş. Bir baksa ki Said Nursi hücresinde oturuyor. Üstad, telaş içindeki müdürü kapısında görünce -Müdür bey oğlum korkma, Biz bulunduğumuz yerdeki insanlara zarar vermeyiz. Bu hadise ve keramet cezaevinde yayıldı, duyuldu. Ve bütün mahkumlar, kollarını sıvayarak abdest almaya, namaz kılmaya başladılar. Hepsi uslandı, sakinleşti ve efendileşti. Bütün bunları gören cezaevi müdürü şöyle demiş:"Bu mahkumları ıslah etmek için onlara 20-30 yıl hapis vermektense onlara Risale-i Nur kitaplarını okutmak daha iyidir, faydalıdır"

KIYAMETİN İKİ SORUSU

Kıyamet gününde herkese iki soru sorulacak:Bu iki soruya doğru cevap verenlerin günahı ne kadar çok olursa olsun, onların sonu kurtuluş olacaktır. Erkeklere birinci sorulamaz, ikinci soru anne baba hakkı; Kadınlara birinci soru namaz, ikinci soru koca hakkı.

FEDAKARLIK KARŞILIĞI

Gönenli Mehmet Efendi ile alakalı bir kitap kaleme alan Rahim arabacı bir rüya görmüştü. Köylerinde yaşayan Cevat Abi isimli bir şahıs vefat etmiş hemen caminin kenarına mezarı yapılmıştı.Rüya sahibi Rahim Hoca köylülere rüyasında sorar. Bu kimin mezarı ? der.Köylüler Cevat Abi'nin mezarıdır derler. Rahim Hoca'nın gözünün önünde bir hal cereyan eder.Efendimiz (sav) dört halifesi ve sahabesiyle birlikte gelmiştir. Hz. Ömer efendimiz ,Cevat Abi'nin evinden çağrılmasını ister. Köyden biri gidip Cevat Abi'yi çağırır. Fakat, Cevat abi: -Benim üstüm başım pek temiz değil, ben bu halimle Peygamberin yanına varamam,dedi. Durum Peygamber'e iletildi. Bunun üzerine Peygamber (sav): -Olsun olsun,ziyanı yok; biz onun halini biliyoruz, gelsin! buyurdu. Cevat Abi geldi, el pençe divan durdu ve; -Neden zahmet ettiniz, Ya Resulullah? Dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav): -Zahmeti olur mu?Cevat! Sen tarlanı satıp bizi ziyarete geldin. Biz seni ziyarete neden gelmeyelim! Buyurdu. Bir müddet sohbetten sonra Peygamber (sav) ve Eshabı (R.A) gittiler.

20 Haziran 2021 Pazar

GÜVERCİN PİSLİĞİ NİÇİN FIKIHTA PİS SAYILMAZ

Fıkıh kitaplarında necaset tarifleri yapılarken Güvercin pisliği necaset sayılmamıştır ve namaza mani değildir. Çünkü güvercin,Peygamber efendimize yardım etmiştir. Hicret başlangıcında Sevr mağarasına girdiklerinden güvercin hemen mağaranın önüne yumurta bırakmıştır.Efendimizi arayan kafirler,mağara önündeki güvercin ve yumurtalarını görünce bu mağarada insan olmayacağı düşüncesiyle oradan ayrılmışlardı.

VEYSEL KARANİ HAZRETLERİ

Efendimize,Veysel Karani hazretlerinden sual ettiler.O nice aşıktır ki Peygamber kapısına gelmedi? dediler. Buyurdu ki: -İki sebepten ötürü gelmedi: 1-Hal galebesinden -aşk ve istiğrak içinde olduğu için dalgın bir hal mi var,hal-i sekir 2-Şeriat azametinden.Yani ihtiyar ve iki gözü görmeyen bir annesi var,onabakıyor;onu yalnız bırakıp gelemiyor,analık hakkını gözetiyor. Sahabiler sordular: Biz onu görecek miyiz? Buyurdular ki: -Ebubekir görmeyecek, Ömer ile Ali görecekler. Efendimiz son vaktinde Hz.Ömer ve Hz.Ali'yi çağırtarak şu vasiyette bulundu: "Şu hırkamı ben vefat ettikten sonra Üveyse verin,gidip onu görün

ŞAİRLERİ BİTİREN AYET

Şiir sahasında en yüksek olan Cahiliyye arap dünyası,yedi büyük şairin yedi şiirini"muallakat-ı Seb'a",Kabe duvarına asarlardı.Hud suresinin 44 ncü ayeti nazil olduğunda Lebid dahil,imrül Kays' dahil tüm bu şiirler Kabe duvarından indirilmiştir. Bu şiirler indirilirken:"Artık kimsenin bir diyeceği kalmadı" denmiştir. Bu ayetin meali şudur: "Ve -nihayet-"Ey yer suyunu yut" Ve ey gök -suyunu- tut" denildi. Su çekildi;iş bitirildi;-gemi de-Cudi-dağının-üzerine yerleşti.Ve:"O zalimler topluluğunun canı cehenneme"denildi.(Hud suresi ayet 40)

DÜNYADA EN TATLI YEMEK

Gönenli Mehmet Efendi, vazife yaptığı camiye öğle vakti gelince talebelere sordu."yiyecek bir şey var mı?".Talebeler "Hocam ekmek var, tuz var, bahçede domates var" dedi.Hoca getirin öyleyse deyince talebeler yiyeceği getirdi.Hoca yemeğe başladı. Hoca hem yemeği yiyor hemde talebelere soru soruyordu: "-Dünyada en tatlı yemek nedir?" Talebeler; et, süt, bal, şu bu dediler. Hoca:"Bilemediniz,dünyada en tatlı yemek, insanın bulduğunu yemesidir" Bu soğan ekmek olabilir. Peynir,ekmek,zeytin domates olabilir. Baklava ve börek de olabilir. Hoca efendinin bu sözü "Kanaatin" en güzel ifadesidir. KANAAT, İNSANIN ELİNDE BULUNAN ŞEYLE MEMNUN, MESRUR VE MUTLU olabilmesidir.Başkasının elindekinden gözünü ayırabilmesidir.

BABA NASİHATI

Evliya Çelebi'nin babası,oğlunun sol kulağını sağ eliyle tutup şu nasihatte bulundu: "Oğul! İyi adını keme takma ve keme arkadaş olma, zararını çekersin.İleri yürü geri kalma , alay bozma.Tarla basma.Dost malına göz dikme. Komadığın yere el uzatma.İki kişi söyleşirken dinleme.Ekmekle tuz hakkını gözet.Davetsiz bir yere varma.Sır sakla.Bir mecliste dinlediğin sözleri sakla.Evden eve söz taşıma. Kimseyi kınama, çekiştirme. Haluk ol-iyi huylu ol-.Herkesle iyi geçin.Kimseye dil uzatma.Senden uluların önünden gitme,ihtiyarlara hürmet et.Daima temiz ol.Haram ve yasak olan şeylere karşı perhizkar ol. Arkadaşlık ettiğin vezirlere, vükelaya, ayana ve kibarlara varıp her an , dünya için bir şey ricasında olma ki, senden nefret etmesinler,sana soğuk davranmasınlar. Eline giren malı israf etme, kanaatle geçin.Sağlık ve hastalıkta lazım olur.Dünyalık akçeyi yiyecek ve içecek için muhafaza edip namerde muhtaç olma.Çünkü:"düşmana kalırsa kalsın-dosta muhtaç olma tek" demişler Cümle ziyaretgahları ve her diyarın konak yerlerinden olan çöl ve ovaları; yüksek dağları,ağaçları ve acayip kayaları, kasabaları, ibretle seyredilecek eserlerini, kalelerini, ulularını yazarak "Seyahatname" namıyla bir kitap telif eyle.Sonun ve akıbetin hayrola, öğütlerimi kulaklarına küpe yap" deyip ensesine pehlivanca bir sille vurdu, kulağını burup"Yürü, akıbetin hayrola" dedi.

ŞEMSEDDİN SİVASİ HAZRETLERİ

Şemseddin Sivasi 1520’de Tokat/ Zile’de doğmuş, küçük yaşlardan itibaren tasavvufi hayatı teneffüs ederek büyümüştür. Tokat’ta Arakiyecizade diye tanınan Mevla Şemseddin Mahvi Efendi’nin yanında yetişmiştir. Tokattan İstanbul’a giderek ilim tahsilini devam ettirmiştir. Şer’i ilimlerde ileri düzeyde birikim sahibi olup, Sahn Medresesi’nde müderris olmuş, İstanbul’da bir süre medreselerde ders vermiştir. Dört Osmanlı sultanının (Kanuni Sultan Süleyman, 2. Selim, 3. Murad, 3. Mehmed) devirlerinde yaşamış, hepsinden de hürmet ve ilgi görmüştür. Halvetiyye tarikatının Şemsiyye kolunun kurucusudur. İstanbul’da yaşadığı iç huzursuzluk sebebiyle, tasavvufi arayışlar içine girmiş, hac vazifesini yaptıktan sonra memleketi Zile’ye dönen Şemseddin Sivasi; Zile’de Muslihiddin Efendi’nin dergahına gider. Hocasının vefatından sonra, Tokat’a yeni gelen Abdülmecid-i Şirvani’nin meclislerine katılır. Burada aradığını bulan ve huzura eren Şemseddin Efendi nefsini terbiye eder, altı ay gibi kısa bir sürede seyr u sülükunu (cehaletten bilgiye, kötü ahlaktan güzel ahlaka, iyiden mükemmele doğru yapılan, manevi ve kalbi yolculuk) tamamlar. Şeyhinden seccade ve asa alır. Memleketi Zile’ye halife (şeyhi adına irşad faaliyetlerinde bulunan) olarak görevlendirilir. Şemseddin Sivasi’nin şöhretini duyan Sivas Valisi Koca Hasan Paşa, Sivas’ta yaptırdığı ve yanında dergâhı bulunan camide imamet ve meşihat (mürşitlik, yol göstericilik) yapmak üzere kendisini davet eder. Daveti kabul eden Şemseddin Sivasi, ailesiyle birlikte Zile’den ayrılıp Sivas’a gider ve vefatına kadar Sivas’ta ilmi ve tasavvufi çalışmalarını sürdürür. Şemseddin Sivasi, ömrünün son yıllarında, 3. Mehmet ile “Eğri” seferine (1596) katıldıktan sonra, padişahın İstanbul’da kalması yönündeki ısrarına rağmen, Sivas’a dönen Sivasi, 1597’de vefat eder. Sivas Meydan Camii haziresine (cami, türbe ve tekke bahçelerinde etrafı parmaklık veya duvarla çevrili olan mezarlık) defnedilmiştir. Şemseddin Sivasi dikkate değer bir tarafı da Mesneviciliğidir. Tespit edilebildiği kadarıyla muhtelif kütüphanelerde bulunan on bir manzum eserinden dokuz tanesi mesnevidir. Süleymaniyye, İbret-numa, Mevlid, Gülşen-abad, Heşt-bihişt, Mir’atü’l-ahlak, Menakıb-ı İmam-ı A‘zam, Umdetü’l-Huccac’dır. Tasavvuf edebiyatımızın Şemsi Tebrizi ve Akşemseddin’den sonra üçüncü Şemsi olan, Şemseddin Sivasi’nin ruhuna Fatihalar gönderiyoruz. Aşıkın çok derdi amma, sırrın izhar eyleyemez, Söylemesi terk-i edep, çünkü destur olmadan…

ZİKİR DİRİLİĞİ

ZİKİR DİRİLİĞİ Tövbeyle arınan, fakr makamıyla kayıtlardan sıyrılan, mücahede ruhuyla gayret kemerini kuşanan, sabır ve sebatla hakikat yolculuğuna çıkan, düşünce ve davranışlarına ihlas ilacını katan yolcu, Allah’ın adını anmak suretiyle, (zikirle) Allah ile olan bağını canlı tutar. Şemseddin Sivasi’ye göre zikir sadece dille yapılmaz. Dilimiz Allah’ın zikrini terennüm ederken, gönlümüz Hakk’a bağlı kalmalı, lisanen ve kalben zikrederken elimiz, ayağımız, gözümüz, kulağımız, şükür makamında olmalı. Benlik derdinden kurtulup bendelik (kulluk) ruhuyla gizli gizli zikredip, gözyaşı dökmeliyiz. Sivasi’ye göre zikir Kur’an’dır, namazdır, niyazdır, tefekkürdür, teslimiyettir, muhabbettir, arzu, istek, özleyiştir. Allah’ın isimlerini kalbimize yerleştirmektir. Allah’ın bütün isimleri mukaddestir. Ama İsm-i A’zam duası liyakat makamıdır. Sivasi, hak yolunun yolcularından “Hu” zikrini dillerinden düşürmemelerini, lafza-i Celal zikrini gönüllerinde tefekküre dönüştürmelerini ister. Ömrünü zikir safasıyla geçiren Sivasi, Süleymaniyyesi’nde, Allah’tan kendisini zikir ehli kılmasını niyaz eder. Beni şevkinle pür-şevk eyle ya Rab, Senin zevkinle pür-zevk eyle ya Rab. Derunum pür-safa kıl fikrin ile, Birunum ana uydur zikrin ile. Seni bildir yolunda fani eyle, Ne ki sana yanarsa anı eyle. Seninle göreyim her ne görürsem, Seninle yürüyem ta ki yürürsem. Seninle söyleyem senden işidem, Gönül kandilini senden ışıdam.

İHLAS HASSASİYETİ

İHLAS HASSASİYETİ Mücahede, sabır, tevazu ile her türlü övgüye layık olan güzel ahlakı (ahlak-ı hamide) gaye edinen hak yolcusunun hayatı, merasimden ibaret olamaz. Attığı adımlar, ibadetleri, hayırlı işleri, benimsediği ahlaki nitelikler ancak ihlas ile anlam kazanır. Tasavvufi hayatın esası samimiyettir. Pes ihlas olmasa bu cümle a’mal, emeksiz aş gibidir etme ihmal, Beytiyle ihlassız ameli, tuzsuz aşa benzetir. Tohum gibi durur a’male niyyet, Ne diksen onu verir arz-ı himmet, Diyerek ihlası tohuma benzetmektedir. Kişi ne kadar ihlaslı olursa olsun, en küçük (riya) iki yüzlülük emarelerinin bile, ihlas güneşinin nurunu yok edeceğini, riya zerresinin ihlas dağını un ufak edeceğini söyler. Veli ger dağ ola ihlasın ey şad, Riyadan zerre eder onu ifsad. Hak yolunun yolcusunun kalbi dünya sevdasında oldukça, istikametini kıbleye çevirse de bir anlam ifade etmez. Gönül Hakk’a boyun eğip, huzura kavuşmamışsa, secdeye varsa, ona bu ibadet ne kazandırır? Riya ile (iki yüzlülük) tahsil edilen ilim, riya ile yapılan hayır ve hasenat, ibadet değil; doğru yoldan ayrılmak, yoldan çıkmak demektir. İhlas kişiyi dengeli ve tutarlı kılar. Sakın tenha diye isyana zinhar eyleme cür’et, El, ayak, göz, kulak hazır hazer kıl bu şuhudundan.

TEVAZU(ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK) DUYGUSU

TEVAZU (ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK) DUYGUSU Arzu ve istekleriyle mücadele eden bir insan, sabırla yol alırken, yolda haddini bilmeli, kendi zayıflığını görmeli, fakr duygusuyla, kendisini her zaman Allah’a muhtaç bilmeli, kula yakışan bir edeple Allah’ın huzurunda mütevazi bir tavır sergilemelidir. Şemseddin Sivasi’ye göre; tevazu, ilahi lütuf ve ihsan birbirini takip eder. Yolcu, tevazu kanatlarını gerdikçe ilahi rahmete nail olacaktır. Çünkü o, hak kapısının bir yoksuludur. Nezd-i Hak’da olmak istersen ulu, Mur ile mur ol, sakin itme ulu Allah katında yücelmek istersen, karınca ile karınca ol, büyüklenme. Kibr ü kübrün çünki birdür sureti, Kibri terk it ta bulasın devleti. İbadetlerin yerine getirilmesinde bile, kibir ve kendini beğenmişlikten sakınmaya davet eder. Sivasi, Allah’ın huzurunda tevazuyla yüzlerimizi yere sürmemizi ister. Güneş gibi yüzün yere sür ey Şemsi, tevazu ile, Dilersen zerre gibi konasın ruhsar-ı insana

SABIR VE SEBAT GAYRETİ-ŞEMSEDDİN SİVASİ

SABIR VE SEBAT GAYRETİ Şemseddin Sivasi, tüm sıkıntıların çaresini sabırda görür, sabredenlerin selamete ereceklerini söyler. Zahmeti rahmet dengesine, rahatı mihnet ilişkisine, dermanı dert birlikteliğine, cananı can beraberliğine, merhemi yara irtibatına bağlar. Hak yolunun yolcusu sabırla olgunlaşacaktır. Kimun kim yaresi var merhemi var, Tabib ile anın bir hoş demi var Tasavvufi ahlakın en bariz özelliği sabır ve sebattır. Hak dostlarının sabırla hedeflerine varacaklarını murabba şiirinde dillendirir. Nice gül yüzlüler düştü türaba, Gönül sabr eyledi elhamdülillah. Ciğer ma’muresi vardı haraba, Gönül sabr eyledi elhamdülillah Allah bela ve musibetlere sabreden kulunun elbet günahlarını affedecektir. Sivasi derdide dermanı da Allah’tan bilir. Merhametlilerin en merhametlisi Allah olduğu için, gam yarasının merhemini de o verecektir. Kulun dünya malına, bağ ve bostana, varlık ve servete aldanmamasını tavsiye eder.

MÜCAHEDE EĞİTİMİ-ŞEMSEDDİN SİVASİ HAZRETLERİ

MÜCAHEDE EĞİTİMİ Nefsimizin ıslahı yolunda mücadeleyi tavsiye eden Şemseddin Sami; peygamberleri örnek gösterir. Hz. Eyüp’ün bela yağmuruna maruz kalması, Hz. Yakup’un hasret ateşinde yanması, Hz. Yusuf’un kuyunun derinliklerinde ve zindanlarda bedel ödemesi, Hz. Yahya’nın davası uğruna hayatını feda etmesi ve Hz. Musa’nın yurdunu terk etmesinden dersler çıkarmalıyız. Bu yolun yolcuları peygamberlerin halleriyle hallenmelidirler. İlahi ihsana nail olmanın yolu kulluğun gereklerini yerine getirmekle olur. Divanı’nın ilk gazelinde, hakikat yolunun yolcularını serdengeçtiler olarak nitelendirir. Tasavvuf yolunda rızaya eremeyen ihsana da kavuşamaz. Derde deva isteyen derman nedir bilmedi, Cevrini telh anlayan ihsan nidür bilmedi. Aşkında sadık-isen ver varını yolunda, Can ile başa kalan canan nedir bilmedi. Derd-i aşka düşmeyen dermana olmaz aşina, Cevre mahrem olmayan ihsana olmaz aşina. Arif olmak ister isen gel nedanem dersin al, Bildüğünden geçmeyen irfana olmaz aşina.

ŞEMSEDDİN SİVASİ, BİR ANADOLU EVLİYASI NUTK-İ ŞERİF ŞABAN KUMCU Vasıl olmaz kimse Hakk’a, cümleden dür olmadan, Kenz açılmaz bir gönülde, taki pür nur olmadan. “Her türlü kütüklükten uzaklaşmadan Hakk’a kavuşulmaz. Kalp tertemiz olmadan, gönlün hazineleri açılmaz.” Sür çıkar ağyarı dilden, ta tecelli ede Hakk. Padişah konmaz saraya, hane mamur olmadan. “Hakk’ın bir kalpte görünebilmesi için, o kalpten kibir, iki yüzlülük, kıskançlık, kin, öfke ve dünya sevgisini çıkarmak gerekir. Allah, böyle bir kalbe misafir olmaz.” Mütü kable en temütü, sırrını fehmeyleyen, Haşr u neşri gördü bunda nefha i sür olmadan. “Ölmeden önce ölünüz” sırrıyla, nefsini yok eden bir kişi, sur üflenmeden dirilişe nazar eder. Yeniden diriltilip, mahşer yerinde toplanılacağını görür ve her an kendisini Allah’ın huzurundaymış gibi hisseder. Tasavvuf diliyle ihsana kavuşur.” Sen müyesser eyle ya Rab, bizlere beytin tavaf, İlmin ile amil eyle, vade tekmil olmadan. “Ya Rab, ömrümüz sona ermeden, öğrendiklerimizi, bildiklerimizi uygulamayı bize nasip et. Senin evini “Kabe’yi” tavaf etmek için bize kolaylıklar ihsan eyle...” Bir acayip derde düşmüş, Şemsi yanıyor müdam, Hakk’a makbul olmak ister, halka menfur olmadan. “Şemsi, öyle bir aşka tutulmuştur ki, daima yanmaktadır. Hak katında makbul olmak isteyenler halk tarafından hor görülmeye, kötülenmeye razı olmalıdır.” 13. ve 14. Yüzyıl’da Anadolu’da tasavvuf geleneğini; Aşık Paşa, Şeyh Hamidüddin-i Veli, (Somuncu Baba) Hacı Bayram-ı Veli, Hacı Bektaş’ı Veli ve Yunus Emre gibi mutasavvıf şairler temsil etmiştir. Tekke ve tasavvuf geleneği; 16. Yüzyıl’da Şemseddin Sivasi’yle yoluna devam eder. Şemseddin Sivasi, şiirlerini halkın anlayacağı Türkçe ile yazmıştır. Şiiri halkı irşad etmek için, önemli bir fırsat olarak değerlendirir. Son derece açık, samimi bir ifadeye sahiptir. Sağlam ve sade üslubu, arifane söyleyişi halk tarafından çok sevilmiştir. Arapça, Farsça kelime ve terkipler kullanmakla beraber, en derin konuları sağlam bir Türkçe ile ifade etmiş, anlaşılması zor, girift dolaylı anlatımlardan uzak durmuştur. Halkın anlayabileceği bir anlatım tarzını tercih eden Sivasi’nin, eserlerinde derinden gelen bir hissiyat hakimdir. Şiirlerinde Şemsi mahlasını kullanmıştır. Şemseddin Sivasi, tasavvufta, Allah’ın rızasını merkeze almıştır. Rıza halinin kemalini, mücahede eğitimine, sabır sebat gayretine, tevazu duygusuna, ihlas hassasiyetine ve zikir diriliğine bağlamıştır. Rıza; hiddet ve kızmanın zıddıdır. Memnun kalmak, onaylamak, huzur bulmak, beğenmek, kabullenmek, arzulamak, seçmek, uygun görmek, yetinmesini bilmek, şikâyet etmemek, başa kakmamak anlamlarına gelmektedir. Tasavvufi tecrübede rıza; “Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular”, ayetinden hareketle, Rıdvan’a (hoşnutluk), iç huzura, gönül rahatlığına, sükûnete kavuşmaktır. Şemseddin Sivasi, hayata bir imtihan nazarıyla bakar. Bizleri her defasında hikmet-i Huda’ya dikkat kesilmeye davet eder. O, alemde asla tesadüfe yer olmadığını bilir. İlahi tecellileri, teslimiyet ve tevekkülle Allah’a havale eder. Her birimizin ayrı imtihanı vardır. İsyan, hazımsızlık, egomuzu tatmin, kendini merkeze koyma gibi bakış açılarını reddeder. Mümin bir kul Hak’tan razı olmalıdır. Kimisin bir pula muhtaç eder ol, Gıdasın az veriben aç eder ol. Kimine mülk ediptir şark u garbı, Kanaat vermez eder darb u harbı, Kimisi bulmaz giye abayı, Kimisi ar eder giymez dibayı.……………. Kimin cahil kimin dana ediptir, Kimin Ali kimin edna ediptir. Kimisin eylemiştir zar u haste, Yatar külhan bucaklarında beste. Eder bu hal ile hamd ü senayı, Demez ki bana çektirdin belayı. Şemseddin Sivasi’nin bu beyitleri bize, Rabiatu’l-Adeviyye’nin şu sözlerini hatırlatır. Kendisine; kul rıza makamına ne zaman erişir, diye sorulunca şöyle cevap verir; “Allah’ın nimeti kadar, musibeti de kendisini memnun edince…” Nefs-i raziye derecesine ulaşan bir kul, kâinatta ayrılık, gayrılık, acı, felaket, kötülük ve keder görmez. Allah’ın takdir ve yazgısına mutlak bir itaate bürünür. Rıza makamında kul, benlikten kurtulur. Kişi olarak yalnızlığın her derecesinden uzaklaşır, Allah’a kavuşma yolunda mesafeler kateder. Ruhen huzur ve güven içinde olma, uğruna feda olunan adanmış bir aşk, başkalarını anlama duygusu, içtenlik ve her fırsatta insanlığa faydalı olma gayreti; rıza halinin göstergeleridir. Bu hal hayatın doğal seyrinde sürmesini kabulleniştir. Katrenin deryaya kavuşması gibi hak yolunun yolcusu da varlık macerasının sonunu görür. Kişiliğini benliğin alışılmış adetlerinden, gelecek derdinden uzak tutar. Anda yaşar ve vaktin şuurunda olur. Mazi ve istikbal düşüncelerinden kurtulur. Kişilere ve toplumlara yapılan dayatmalara, kısır döngülere tavır koyar.

ALLAH'DAN RAZI OLMAK MEVZUSU

Cahidi Ahmed Efendi’ye göre; kul birinci derecede, can ve bedeniyle Allah’ın rızasına uygun işlerde bulunmalıdır. İkinci derecede; Allah’ın her türlü kaza ve belasına razı olmalıdır. Üçüncü derecede; her zaman işi rıza olmalıdır. Hak Teala ne dilerse o da onu dilemelidir. Şemseddin Sivasi; kulun manevi mertebebesine bağlı olarak rızanın farklı derecelerde ortaya çıkacağını söyler.

19 Haziran 2021 Cumartesi

AÇIK KERAMET

Ahmet Yesevi hazretleri, kaşık yaparak geçimini temin edermiş.Yaptığı kaşıkların üzerine fiyatlarını yazar,heybenin içine koyar, heybeyi de bir tosuna yükleyip pazara gönderirmiş.Hayvan pazar yerinde dolaşırken insanlar beğendiği kaşıkları alır ve üzerinde yazılı parayı heybeye koyar akşam vakti horoz tekrar geri dönermiş.Heybe'den kaşık alıpta parasını heybeye atmayanları tosun takip ederek ona tos vururmuş.Bu hazretin açık kerametlerinden birisidir.

DİNDAR İNSANLARI YÖNETMEK MASRAFSIZDIR

Şurası açık bir gerçektir ki; dindar insanları yönetmek, dinsiz insanları yönetmekten çok daha kolay ve az masraflıdır.Çünkü dindar toplumda suç oranı azalır.Ve karakol, mahkeme, hastahane, hapishanelerin yükü hafiftir. Dolayısıyla devletin yükü de masrafı da azdır. Dinsiz toplumlarda bu işin tam tersi durum vardır. Darp, gasp, fuhuş, uyuşturucu, türlü hastalıklar, anarşi,intihar ve cinayetler kol gezer mahkeme hapishane hastahane doludur.

TALİHSİZLİK NİŞANLARI

Talihsizlik nişanı 4 tanedir. 1-Ahmağa fikir danışmak 2-Cahile para vermek, 3-Dostların öğütlerini dinlememek, 4-Dünyadan ibret almamak

KURAN-I KERİM'İN ŞEFAAT,ŞİFA VE ŞİKAYET ÖZELLİĞİ

Kuran-ı Kerim'in şefaat, şikayet ve şifa özellikleri vardır.Kur'an kimine şefaat eder, yardım ve ikram görmesine sebep olur. Kimini şikayet eder, ceza ve azap görmesine sebep olur. Kimine de şifa verir, maddi manevi iyilik sağlık görmesine sebep olur. Konu ile ilgili hadis mealleri şunlardır: 1-"Kur'an şefaat edicidir, şefaatı kabul edilmiştir; şikayet edicidir, şikayeti tasdik edilmiştir.Kim onu önüne alırsa O, onu cennete götürür; kim O'na arkasını dönerse, o onu ateşe sevkedecektir. 2-"Mahlukat, Allah'ı övmeden önce Allah'ın nefsini övdüğü şeyle , ve Allah'ın nefsini methü sena ettiği şeyle Allah'tan şifa isteyin. Fatiha ve İhlas sureleri ile Allah'dan şifa isteyin. Kur'an'ın şifa vermediği kimseye hiçbir şey şifa veremez". 3-"Her gece Vakıa suresini- okuyan kimseye fakirlik ve yoksulluk ebedi olarak gelemez,erişemez." 4-Her kim sabah üç defa Euzü besmele çekip haşr suresinin üç son üç ayetini okursa,Allah ona yetmiş bin melek vekil eder ve ona akşama kadar dua eder.Eğer o gün ölürse şehit olur.Kim bu ayeti akşam okursa yine aynen öyledir." 5-"Kim Cuma günü veya Cuma gecesi "KEFH SURESİNİ" okursa o kimseye olduğu yerden Mekke'ye doğru bir nur verilir, üç gün fazlasıyla İki cuma arasındaki günahları bağışlanır ve Sabaha kadar yetmiş bin melek onun için dua eder.O kimse hastalıktan , bela ve zahmetten,iç hastalıktan ,abraş-alaca hastalığından, cüzzam hastalığından ve deccal fitnesi şerrinden korunur , afiyette olur." 6-Bakar suresinin sonunda iki ayet vardır.Kim onları gece okursa , onlar ona kafi gelir,yeter"Yani her türlü zararlı hayvan, haşerat ve şeytan şerrinden korunur.Ve teheccüd namazı sevabı verilir" 7-Ayetel Kürsi'nin sayısız faideleri vardır.

DUASI KABUL EDİLEN İNSANLAR

1-Peygamberler, 2-Veliler, 3-Sıddık ve salihler 4-Şehit ve Gaziler 5-Hasta, mazlum ve misafirler

DUALARIN KABUL EDİLECEĞİ ZAMANLAR

Regaib gecesi,Berat gecesi,Cuma gecesi,Ramazan bayramı gecesi,kurban bayramı gecesi. Ayrıca farz namazdan sonra yapılan dualar, yağmur yağarken yapılan dualar, Kabe'ye bakarken yapılan dualar,Mescid-i Nebevi de yapılan dualar kabul edilen dualardandır.

PEYGAMBERİMİZİN DÜŞMANLARINA KARŞI DAVRANIŞI

1-DÜŞMANLARINI ALLAH'A HAVALE EDERDİ. 2-DÜŞMANLARINA BEDDUA EDERDİ. 3-DÜŞMANLARINA HAYIR DUA EDERDİ. Kabe'de namaz kılarken,müşriklerin büyükleri secde esnasında secdede iken Efendimizin başının üzerine yeni doğmuş deve yavrusunun ıslak yavru torbasını koydular.Efendimiz secdeden kalkmadı,Hz.Fatıma bunu duyunca derhal geldi ve babasının başının üzerindeki bu pislik dorbasını kaldırıp attı.Efendimiz secdeden kalkınca ,duruma gülen müşrik kafirlerinin isimlerini sayarak(Ebu Cehil,Şeybe, Velid,Akabe,Übeyy,Ammar) onları Allah'a havale etti.Bu Kureyşin eza ve cefasından Allah'a ulaştırılan ilk şikayetti. Tevbe suresinin nazil olması Ebu Lehep ve ailesini çok rahatsız etti.Ebu lehep,Efendimizin kızları Ümmü Gülsüm ve Rukiyye ile evli olan iki oğlu(Utbe ve Uteybe)na kızları boşamalarını emretti ve onlarda efendimizin kızlarını boşadılar.Hatta Uteybe bununla kalmadı Efendimizin huzuruna gelerek "Ben, senin dinine inanmıyorum, seni sevmem sen de beni sevmezsin, onun için kızını boşadım" diyerek efendimizin üzerine hücum etti ve yakasından tutup gömleğini yırttı.Efendimiz (sav),"Ya Rabbi , onun üzerine köpeklerinden bir köpeği musallat et" diye beddua etti. Efendimizin bedduasından korkan bu kafir bu nedenle kendisini sürekli kolluyor,Kervanla Şam7a giderken kervanın ortasında yatar iken bir arslan geliyor ve kafilenin ortasında onu parçalayıp öldürüyor.

DUA

Kuran-ı Kerim'in beşte biri duadır.Hz.adem,Hz.Havva,Hz.Nuh ve Hz.Eyyub gibi peygamberlerin duaları vardır. Efendimiz (sav)' in de edebi sanatla süslü şahane duaları vardır.Bunlara "MES'UR"duadenir.Dua ederken bunlar okunmalıdır.Çünkü bunlar duamızın kabul olunmasına sebeb olurlar.

ŞİFA KAYNAKLARI

İki hadis meali şöyledir: 1- "Allah'ın kulları.Tedavi olunuz.Zira Allah gerçekten, devasız dert yaratmamıştır;bir hastalıktan başka:ihtiyarlık" 2-"Halkın kendisini övmeden önce , Allah7ın ,nefsini onunla medhü sena ettiği şeyle Allah'dan şifa isteyiniz.-oiki şey-"Elhamdülillah" ve "Kulhüvellahü ahad "sureleridir.Kur'anın kendisine şifa vermediği hiçbir şey şifa vermez." Bu hadisişeriflerden anlamaktayız ki insan hasta olunca tedavi olmalı,faydalı ilaca başvurmalı.Fakat aynı zamanda okuyarak, dua ederek Allah'dan şifa istemeli.Çünkü her hastalığın yarısı maddi,yarısı manevidir.Doktor ve ilaçla beraber manevi desteğe ve duaya muhtaçtır.Duaya en az doktor ve ilaç kadar ihtiyaç vardırMoral ve maneviyat çökünce ilaç fayda vermez. Bütün hastalıkların iki temal esası vardır: 1-Pislik 2-Üzüntü Dua ve ibadet bunların tamamına ilaçtır.Çünkü imanın yarısı temizlik, yarısı da sabırdan ibarettir

BEDENİMİZİN MUHTAÇ OLDUĞU ŞEYLER

iNSAN BEDENİ terlemeye, ağlamaya ve dua etmeğe muhtaçtır. İnsan TERLEYİNCE hele sıcak suda terleyince bir çok ağrılardan hastalıklardan kurtulur. İnsan AĞLAYIP GÖZYAŞI döktüğü zaman bir çok manevi acı, sıkıntı ve üzüntülerden kurtulur,açılır,ferahlar İnsan DUA edince bir çok bela,kaza ve darlıktan kurtulur. Bunların her üçü faydalı ve şifalı ilaç gibidir.

MİSAFİR EVSAHİBİ VAZİFELERİ

Ev sahibinin misafire karşı üç vazifesi vardır: 1-Fazla külfete , masraf, borca girmemesi 2-Misafirine haram yedirmemesi,içirmemesi 3-Namaz vaktini kaçırmaması mİSAFİRİN EVSAHİBİNE KARŞI DÖRT VAZİFESİ VARDIR: 1-bUYUR EDİLDİĞİ YERDE OTURMASI 2-tAKDİM OLUNAN ŞEYLERE RAZI OLMASI, 3-eV SAHİBİNİN İZNİ OLMADAN KALKMAMASI 4-eVDAN ÇIKTIĞINDA , EV SAHİBİNE VEDA VE DUA ETMESİ Peygamberimiz, misafir olduğu evden ayrılırken şöyle dua ederdi "Yanınızda-evinizde- oruçlular iftar etsin,yemeğinizi iyi kimseler yesin,melekler size dua ve istiğfar etsin,size-evinize rahmet ve bereket insin"

18 Haziran 2021 Cuma

DUANIN İKİ KANADI

Duanın iki kanadı vardır:Helal yemek ve doğru konuşmak.Ağzına haram koyan ve ağzından haram çıkan insanın duası kabul olunmaz.

DUA NEDİR?

dUA İSTEK VE DİLEKMANASINA GELİR.iSTEK, YUKARIDAN AŞAĞIYA DOĞRU OLURSA "emir" OLUR.aMİRİN MEMURUNDAN BİR ŞEY İSTEMESİ GİBİ. iSTEK, EŞİT KİŞİLER VE MAKAMLAR ARASINDA OLURSA , BUNA "temas"DENİR.İstek aşağıdan yukarıya doğru olursa ,buna dua,istida dilekçe denir. Kulun Allah'dan bir şey istemesine dua denir.

HÜRMETTE ZİRVE OLANLAR

Halid Bin Velid savaşın şiddetlibir anında başından sarığı düşmüş, savaşı bırakıp yere düşen sarığını almak için atından inmiş,sarığı başına koymuş tekrar savaşa devam etmişti.Savaştan sonra bir arkadaşı sormuş:El Halid!Ben seni akıllı ve tedbirli bilirdim.Yere düşen sarığn almak için yere indin, bir düşman askeri kılıcı boynunu vursaydı gitmiştin,neden böyle yaptın " dedi. Hz.Halid şöyle cevap verdi:"Bir gün Resulullah(sav) traş olurken yere düşen tüylerini müslümanlar topluyorlardı.Ben de topladım.O mübarek kılları küçük bir torbaya koydum ve sarığımın içine yerleştirdim.Onları başımda sarığımla gezdiriyordum.Sarığım yere düşünce , sarığın içindeki peygamber hatırasını kurtarmak ve onların ayaklar altında kalmasını önlemekiçin yere indim ve onları kurtardım.Bu ara ölüm hiç aklıma gelmedi.

Bİ BEDEL OLMAK

Allah davetçileri, peygamberler, irşatçılar manevi görevlerini ifa ederken hiç ücret talep etmezler. Bedelsizdirler. Hiç kimse de onları satın alamaz. "Ta ezelden meşrebimden, bibedel; Gelene git demem, gidene gel." sözü Gönenli Efendi hazretlerine aittir

EVLİYALARIN FREKANSLARI

Her Radyo'nun dalga boyu, her televizyonun belli bir frekansı vardır. Bunların hiçbiri diğerinin yayın sahasına girmez; giremez. Her kanal yayınını ancak kendi sahasında yapar, yapabilir. Mürşit ve evliya'da böyledir. Onlarından belli bir dalga boyu ve frekansı vardır. Onlarda hizmetlerini, yayınlarını kendi sahaları içinde yaparlar.

MÜSLÜMAN ERKEK VE KADININ ON TANE MÜMEYYİZ VASFI

Ahzap suresinde Müslüman erkek ve kadınların on tane mümeyyiz vasıfları anlatılır. Bunlar: Müslüman olmak, Mümin olmak, Taate devam etmek, Doğruluk, sabır etmek, Sadaka vermek, Oruç tutmak, Irzlarını korumak, Allah'ı çok zikretmek,

 Bu hususlar bir toplumda mevcutsa o toplum sağlam esaslara dayalı, huzurlu aile yuvası kurmuş, dengeli ve istikrarlı toplum olmuştur.

BANA BİR HATİM OKUMAYA KIYAMADIN MI?

Gönenli Mehmet Efendi ile alakalı yazan Rahim Arabacı kitabında şu anekdotu nakletmiştir. Hazret 02.01.1991 tarihinde vefat ettiğini biraz gecikmiş zamanda öğrendim.üzüldüm. Ne yapayım mübarek için düşünüp dururken hanımım dedi ki:"Ben bir akrabamın ruhuna hatim okuyorum, sonuna yaklaştım, kalanı beraber bitirelim" demesi üzerine peki diyerek kalan cüzleri birlikte okuduk ve ruhuna bağışladık. O akşam bir rüya gördüm. Hoca efendi rüyamda bana biraz da sertçe "Bana bir hatim okumaya kıyamadın da başkası için okunan hatimi mi gönderdin" der. Bir şey diyemedim,fena üzüldüm,içim yandı ertesi gün hemen yeni bir hatime başladım. Hatimden sonra dualar edip ağladım ve o gece tekrar hazret rüyama girdi.Yüksek koyu bir yeşil koltuğa oturmuş karşıdan bana gülerek bakıyordu.Benden memnun olmuştu.

16 Haziran 2021 Çarşamba

NEFSİNE PAY ÇIKMASIN DİYE GİZLİ TUTULANLAR

Bediüzzaman Said Nursi hazretlerine hizmet eden talebeleri içinde Ceylan Çalışkan vardı.Bu şahsiyet,Üstadın vefatından sonra 1963 yılında Bakırköy istikametine giden bir minibüste trafik kazası sonucunda vefat eder ve nüfus cüzdanının arasında bir pusula vardır.Pusula Bediüzzaman'a ait yazıdır:"Ceylan benim vekilimdir. Nur'a ait işleri benim hesabıma yapar". Bu vesikanın varlığından vefat anına kadar kimsenin haberi yoktu.Merhum Ceylan Çalışkan kendisine itibar artsın,nefsine bir pay çıksın istemediğinden bu vesikadan hiç söz etmemişti.Bu kadar riyasız olmak ve samimi olmak imanı tam olan kalplerin sahibine ait olabilir. Mürşit vefat etmeden bazılarının yahut vefatından sonra bir çoklarının "Ben vekiliyim" diye ortaya çıkanları gördüğümüzde Ceylan ağabeyin değeri çok daha iyi anlaşılır.

PEYGAMBERE TABİİYYET GEREKLİDİR

İslamı neşr için, yahut İslamı yaşamak için mutlaka peygambere ittiba etmek müminler için bir mükellefiyettir.Dini anlatan, dini insanlara tanıtan peygamberlerdi.Her mümin peygamberi örnek almalı peygamberin yaptığı gibi yapmalı, onların hayat tarzını örnek almalıdır.İbadetse ibadet; gözü tokluksa , gözü tokluk;kahramanlıksa, kahramanlık...Eğer müslümanlar islamiyetin güzelliklerini yaşantıları ile gösterseler insanların topluluklar halinde İslamiyete gireceklerini görecektir.Hatta devlet bazında İslamın kabulleri dahi mümkündür.

VAZİFEMİZ CİHAD ETMEKTİR

İslamın büyük kahramanlarından Gazneli Celaleddin Harzemşah'a demişler:'Cengiz'e karşı muzaffer olacaksın'. Sultan şöyle cevap vermiş:"Vazifemiz cihad etmektir. Bizi galib etmek vazife-i ilahiyyedir. Ona karışmam" Bu nedenle büyükler sonuç hususuna hiç kafayı takmamışlar "Benim vazifem imana hizmet etmektir. Kabul ettirmek Cenab-ı Hakk'a aittir. Ben vazifemi yaparım.Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmam"

SEYYİD ALİ BABA'NIN HADİMİNİN VEFATI

Seyyid Ali baba hazretlerinin hadimi 14 Haziran 2021 günü dünyasını değişti. Hazret'in uzun yattığı dönemde(1980-1984)hazretin tüm hizmetini ifa etmişti.Vefatından sonra Seyyid Ali baba hazretlerinin mezarı türbe haline getirilmiş,türbenin tüm hizmetlerini bu zat görmekte idi. Nazmi İsimli dervişinin anlattığına göre Vefatından sonra türbeye defnedilmeyi vasiyet etmiş. Ancak defin hususunda sıkıntı çıkarsa "filan mezarlığa" götürüp yatırırsınız" demiş,dediği aynen tahakkuk etti. Türbeye mezar yeri kazıldı ancak resmi makamların bu hususta haberleri olduğu için Jandarma gelerek bu işleme mani olması üzerine defni bahsedilen kabristana yapıldı. Ruhu şad olsun. Kırıkhan'lılar onu tarif ederken "Ali Baba'nın Alisi"derlerdi.

SEYYİD ALİ BABA HAZRETLERİ

Yaşadığı hadiseyi diyanet görevlisi Abdullah Algül hoca anlattı.İmam Hatip okulunun orta kısmını okuyorum.Evimiz farklı yerde olduğu için Dörtyol Özerli mahallesinde bulunan anne annem'in evinde kalmaktayım.Bir gün dayım Mehmet Karaca'nın çocukları da anneanneme gelmiş,saklambaç oynamakta idik.Ben saklanmak için Ali baba hazretlerinin odasına girdim.odaya baktığımda boyları bir metre boyunda, yüzlerini görmediğim varlıkların oda içinde Ali Baba'nın etrafında döndüklerimi gördüm korktum dışarıya kaçtım ve Ayşe anneanneme bu varlıkların olduğunu söyledim.Anneannem çok kızdı :Niçin o odaya girdiğimi söyleyip beni azarladı ve bir daha sakın oraya girmeyin diye beni tembih etti.

15 Haziran 2021 Salı

HİZMETLERİN SINIFLANDIRILMASI

Bediüzzaman Said Nursi hazretleri sağ elini göstererek şöyle dedi:"Başparmak hukukullah, işaret parmağı hukukı Resulullah,orta parmak hukuku üstad,yüzük parmağı hukuku valide,küçük parmak hukuku peder.Baş parmağını işaret ederek Hukukullah hepsinden mukabildir ve hepsinden önce gelir.

BİRAZ DAHA ANLASAN"OLDUM" DERSİN

Bediüzzaman hazretleri talebelerine ders yaptırırken dersin sonunda, dersi anlayıp anlamadıklarını talebelere söylerdi. Üstada bir ömür hizmet eden Bayram Yüksel'e aynı soruyu sorunca Bayram ağabey:"Hayır anlamadım" dedi. Üstad ona hafifçe bir tokat aşketti."Keçeli, keçeli , sen mükemmel anladın.Anladığın kadarı yeter sana.Eğer daha çok anlasan "Bu bana yeter artık" dersin."Yetiştim" diye gidersin. Böyle istihdam olamayacaktın. Bir bahçeye girenler boyları nisbetinde meyvelerden istifade ederler. Boyu uzun olan yüksek dallardan, kısa olanlar ise aşağıdaki dallardan koparıp yerler. Bir kısmı da koparamaz, meyveleri çiğner. Sen koklasan da sana yeter. Kanaat et, şükret" diye nasihat etmiştir.

13 Haziran 2021 Pazar

TÜRKİYE'DEN GİTMEYE İZİN YOK

Bediüzzaman Said Nursi hazretlerini ziyarete gelen Said Özdemir,hazrete Hicaz'a gitmek istediğini söyledi.Üstan:Niye? diye sordu.Said Özdemir :"Efendim memleketin halini görüyorsunuz,Gittikçe daha da fenalaşacak.Orada olsam çocuklarım da kurtulur ben de" diye cevap verdi. Üstad hazretleri buyurdular ki; -Kardeşim, ben orada olsam buraya gelirdim.Alem-i İslam'ın kapısının kilidi Türkiye'dir. Bu kilit bu kapıyı Alem-i İslam üzerine açar. Katiyyen buradan gitmek için izin yok. Emirdağ'da kendisini ziyaret eden Pakistan Maarif Bakan vekili Seyyid Ali Ekber şah,üstadı Pakistan'a davet etmişti.Bu daveti kabul etmedi ve :"Kardeşim , Ali Ekber Şah! Bu hizmetleri göğüs göğüse yapmak gerekiyor.Siperin arkasından hizmet olmaz.Esas hastalık burada başladı.Ben Mekke'de de olsam buraya gelirdim.Asıl hizmet buradadır,cephe buradadır, Mekke'de, Medine'de ,Pakistan'da fevkalade hürmet görür,hiçbir sıkıntıya girmeden şahsi kulluğunu yapmaya çalışır, manevi makamlara ermeyi düşünebilirdi.Yirmi sekiz yıllık horlanmalara,sürgünlere, hapislere katlanmaz, bir cani gibi muamele görmezdi

DÜZGÜN ADAMIN NE İŞİ VAR

Hatay Dörtyol'da mukim ve merhum,Nakşi meşayihlerinden Ziya efendi hazretlerine sormuşlar:Efendim sizin dergahınıza gelenler ipsiz,sapsız, sarhoş,karanlık adamlar" deyince hazret buyurmuş:Evladım,düzgün adamların burada ne işi olur ki?

ÖMER MESULİYETİ

Kenarı Dicle'de bir kut kasa koyunu/Ruzi mahşerde Cenab-ı Hakk, Ömer'den sorar onu" ifadesi Devlet Reis'inin mes'uliyetini gösterir. Buna Ömer mes'uliyeti denir.Akif: "Bir aşiyan-ı sefalet bakılmayıp göçse Ömer kalır altında, hiç değil kimse. Zemine gadr ile bir damla kan dökünce biri O damla bir koca girdap olur boğar Ömer'i" söylemiştir. Muhalefete "Açları siz doyurun" sözünün muhatabı zahirde muhalefet olsa da, Batın'da Allah'dır. Bu söz dahi bir insanın helaki için yeterlidir.

ÖLDÜRÜLEN KERTENKELE'NİN SORGUSU

Sorgulamayı yapan Üstad Bediüzzaman hazretleri.Kendisini virdini,zikrini eda ederken talebelerine"gidin etrafda dolaşın" der.Talebelerinden birisi gezinti esnasında bir kertelenkeleyi öldürür.Dönüşlerinde üstad talebelerin ne yaptıklarını sorgular.Kertenkeleyi öldürme hadisesi nakledilince üstad çok üzülür."Evini harap etmişsin" der.Kertenkeleyi öldüren talebe "Bizde yedi kertenkeleyi öldürenin bir hac sevabı kazanacağnı söylerler" diye cevap verince :Üstad :"- Otur da konuşalım kim haklı kim haksız" der ve sorgulama başlar: -O hayvan sana taarruz etti mi?(saldırdı mı) -Hayır -Elinden bir şeyini aldı mı? -Hayır. -O hayvanın rızkını sen mi veriyorsun? -Hayır -Senin mülkünde mi arazinde mi geziyordu? -Hayır -Senmi yarattın? -Hayır -Bu hayvanların niçin yaratıldığını, yani fıtri vazifelerini biliyormusun? Talebe bu sorularla nasıl bir hataya düştüğünü fark ediyor,ikna oluyordu.Zira Rabbine ait, O'nun bin hikmetle ve maslahatla yarattığı hayatı söndürdüğünü , antika bir sanatı mahvettiğini anlamış,susmuştu.Suçluydu,diyecek sözü yoktu. Üstad:"Bu hayvanı yaratan Halık senin öldürmen için mi yaratmış?Sana kim dedi öldür?Bu hayvanın yaratılışında binlerce hikmet var.Bu hikmetler saymakla bitmez.Onu öldürmekle hata etmişsin" Yine Üstad Bediüzzaman hazretleri Erek dağında bulunduğu bir zamanda hava soğuyunca talebelerine dağ yamacına bir oda yapmalarını istedi.oda için toprak düzlenirken bir karınca yuvası meydana çıktı , üstad orayı kazmamalarını istedi.Sebebini sordular.Cevap enfesti: "-Bir evyıkıp bir ev yapmak olur mu? Bu şekilde çalışanlar üç dört yer değiştirdiler ve sonunda istediği odacğı yaptılar.Karınca yuvalarının yanına ekmek, bulgur şeker koyardı.Niçin şeker koyduğunu soranlara:"Bu da onların çayı olsun" diye gülerek cevap verirdi Odasındaki sineklere ilaç sıkılmasını istemezdi.Dışarısı soğuk diye uzaklaştırılmasını istemezdi."Bunların zaten ömrü az kaldı.yarın bunlar ölecektir.Bunlar benim gece arkadaşlarım" diyordu.

TASAVVUFDA EL ÖPTÜRMEK

"Yükümü al "demektir.İnsanın kendi yükünün haricinde bir başkasının yükünü yüklenmesi ağırdır.bu nedenle Hakk adamları ellerini öptürmezler.Bu hususta Bediüzzaman said nursi hazretleri çok hassas idi.Talebelerinden CelalBaşer 1960 senesinde ziyaretine gittiğinde yorganın üzerinde bir deri bir kemik kalmış mübarek elini öpmüştü.Üstad bundan çok müteessir oldu: -Elimi öpmemeli idin? -Üstadım ben senin elini öpmeyeceğim de kimin elini öpeceğim? -Hayır.. Bizler talebeyiz ve kardeşiz.Ben bunun altından nasıl kalkacağım, sana kitap versem kitaplar sende vardır. Başer , üstadın bu denli üzülmesine çok şaşırmıştı.Bir teselli ve telafi bulmalıydı; -Üstadım, ben talebe kardeşlerimizi dolaşarak geldim.Cümlesi, kendi yerlerine elinizi öpmemi istediler.Ben de bu vazifeyi yerine getirdim. Üzüntülü ve kısık bir sesle cevap/ verdi, -Hayır..Onlar da benim kardeşlerimdir. Bu özrüde kabul edilmemişti.Bu defa Başer: -Üstadım! Ben Konya'ya uğradım.Kardeşiniz Abdülmecid Efendi'yi de ziyaret ettim.Abdülmecid hassaten elinizden öpmemi istediler. Üstad, Başer'in bu sözleri üzerine rahatladı ve derin bir nefes aldı: -Ha.. işteoldu.Abdülmecid benim küçüğümdür.Beni bir yükten kurtardın.

12 Haziran 2021 Cumartesi

"ASRA YEMİN OLSUN Kİ" suresindeki ASR nedir?

Asr suresinin başlangıcı "Asra yemin olsun ki" diye başlar .Asrın özelliği nedir ki yemini gerekli kılsın"Her asırda o asra mührünü vuran bir kamil bulunur ki kasıt budur.Ayet devam ediyor:"İnsanlar hüsrandadır(ziyandadır).Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerin Hakk7ı ve sabri tavsiye edenler müstesna". Bu ayetteki "İman edip" ifadesi kimedir.O asırda yetişen insanı Kamil'e.İnsanı Kamile iman etmeyenlerin ,insanı Kamilden Hak nefesi almayanların , salih amel işlemesine ,Hakk'ı ve sabrı tavsiye etmelerin imkan yoktur.Hakk'a layık olmak için ikinci doğuş şarttır.Hak'dan haber verenler bu ikinci doğuşu gerçekleştirenlerdir.

İHLASI MUHAFAZA ZORDUR

İhlasla alakalı hadis-i şeriflerden birisi şudur: "İnsanlar helak oldu , alimler müstesna.Alimler de helak oldu, ilmiyle amel edenler müstesna.Amel edenler de helak oldu , ihlas sahipleri müstesna.İhlas sahiplerine geelince , onlarda pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır". İhlası kazanmak ve onu bir ömür korumak gerekir.Dünyevi rütbeler,zenginlik,sanatkarlık ,insanların iltifatı kalbdeki ihlası eriten ve bitiren en önemli etkenlerdendir. İhlasın muhafazasına yardım eden etkenlerden biri de zühd 'dür.Dünya malına karşı isteksizlik ve ilgisizlik etkin bir koruyucudur.İnsanlar arasına karışmayıp halveti tercih etmek ,az konuşmak,helal gıda etkindir.

11 Haziran 2021 Cuma

BAŞKASININ MALINI YİYEMEMEK

Bediüzzaman Said nursi hazretleri başkasının malını yiyemiyordu.Optalidon hapı kullanırdı.Bir gün birisine yüz kuruş vererek o ilaçtan almaya gönderdi.İlaç getirildiğindebir türlü yutamadı.Sonra ilacı alanı yanına çağırdı, kaça aldığını sordu.Adam 110 kuruşa almıştı.Ona 10 kuruş daha verdi ve ilacı rahatlıkla yuttu.Sonra etrafındakilere şunları söyledi:"Kardeşim, işte görüyorsun , başkasının malını yiyemiyorum,boğazımdan geçmiyor". mEVLANA TÜRBESİNİ ZİYARET İÇİN kONYA'YA GELDİĞİNDE Cami kapısında kardeşi Abdülmecit efendiye "Abdülmecid.Ben ziyaretten çıkıncaya kadar bana bir çorba getirirmisin" dedi.Belki günlerdir bir şey yememişti.Kardeşi, derhal evine gitti.Evde olan mercimek çorbasından bir kase getirdi.Üstad çorbayı Mevlana camisinin kapısında içti sonra yeleğinin cebinden iki kuruş çıkarttı kardeşine uzattı.Kardeşi belki biraz mahcub"Çorbayı para mukabili olarak mı getirdim"diyebildi.Üstad"Abdülmecid al hakkını,bu senin hakkındır.Benim ihlasımı bozma" dedi.

HAFIZA SİSTEMİMİZİ ÇÖKERTENLER

Günah ve gaflet hafıza sistemimizi çökerten bir etken olduğunu biliyormusunuz?.Gözümüze yabancı bir cisim kaçtığında yahut yediğimiz pilav içine katılmış bir taş nasıl bizi rahatsız ederse,hak Teala'nın yarattığı bu cesed fabrikasına günah,gaflet gibi yabancı bir durum o makinanın parçalarına olumsuz tesir eder.Düşünün yağsız kalan bir mafsal nasıl önce gıcıdayıp işaret verirse akabinde sürtünen kısımlar birbirlerini yiyip işlevsiz kalırlar.
>Necib Sultanım Adana Acıbadem hastahanesinde prostatdan ameliyat olmuştu. Doktorun başarılı dediği ameliyat sorun çıkarttı. İlk ameliyattan çıktıktan sonra biz taburcu olmasını beklerken hazret: İşimiz daha bitmedi demişti. Akabinde ani bir tıkanık derhal ameliyatın tekrarını gerektirdi. Çünkü doktor içeride parça unutmuştu. İkinci ameliyat, uzayan süreç ve ücretli hastahanenin oda fiyatları v.s nedeniyle hazret buyurmuştu; Çifte minare camisindeki yoksullara para dağıtmamız, yahut Zillibaba'nın hadimi kadına para vermemiz gerekti, ihmal ettik dağıtacağımız paranın kat kat fazlası hastaneye ödendi". Boşuna denmemiştir:"Az ver çok yalvar, çok ver hiç yalvarma"

10 Haziran 2021 Perşembe

TÜRK ASLA ZULMETMEZ

 Bediüzzaman buyurmuştur:"Ben bakıyorum,kim bana zulmediyor, dikkat ediyorum , onlar katiyyen Türk değiller.Çünkü, hakiki Türklerde zulmetmek damarı yoktur.Bana zulmedenler, Türklük perdesi altına girmiş başka millettendir."

BEDİÜZZAMAN

Esareti sırasında Bediüzzaman'ın Rus polisi ile olan konuşmaları önemlidir.Rus Polisi Bediüzzaman'ın ümidine ,Hazrette Rus polisinin aklına şaşmıştı.Orda(Rus ülkesinde) birbiri ardına üç karanlık çökecek , bizde üç nur birbiri arkasından inkişaf edecekti.Haber verildiği gibi Sovyetler;sosyalizm, bolşeviklik ve komünizm zulmeti peş peşe yaşadılar.
Polis "İslam parça parça olmuş" dedi.Hazret'in cevabı imanlı yüreğin sarsılmaz metanetini gösteriyordu:
"Tahsile gitmişler.İşte Hindistan, İslamın müstaid(kabiliyetli ) bir veledidir.İngiliz mektebi idadisinde(Lise) çalışıyor.Mısır, islamın zeki mahdumudur.İngiliz mektebi mülkiyesinde(siyasal bilgiler Fakütesinde) ders alıyor.Kafkas ve Türkistan , İslam'ın iki bahadır oğullarıdır.Rus mektebi harbiyesinde tahsil ediyor...

FİKRİ BABADAN

 SABRET

Bu günlerin ardından nice günler gelecek onun ardından da nice günler gelecek.

Bugüne dek azizler aziz olana dek nice günler geçirdiler .Aziz olmak  bu mertebeye gelmek elbet Allah'ın verdiğine rıza göstermekle olur.Hamdetmek kula en yakışır ibadettir..En büyük ibadet bilerek hamdetmektir. 

Bir çok Resuller geldi geçti.Azabımın en büyüğünü onlar çekti.

İsa ve anası Meryem gibi çileye tahammül gerek.İsa mertebesini buluncaya kadar nice potalardan geçti.Meryem ana oluncaya kadar nice iftiralara uğradı.Onlarda benim has kullarımdı.Has da has olabilmek için has kalp gerek.

Benim için dökülen gözyeşları benim bağrıma akmaktadır.Benim için gözyaşı dökmek ibadetle kaimdir.Amma benim için olabildiyse.Fani dünyaya akan yaşlar ancakr sizleri hüsrana uğratmaktan başka ne faydası ola ki.

Bir dirhem gözyaşını ben dilersem derya ederim katımda.Bu deryamda imanlı kullarım gemisini yüzdürür Nuh7un gemisi gibi.

Hatıra ne gelir iyi veya kötü .Kuranımda bunları bildirmedik mi?Kuranımda rahim de vardır şaki de vardır.Her ikisininde yollarını iyi ve kötü gidenleri sizlere örnek etmedik mi?Ta-Ha suresini neden okumazsınızMusaya gelen vahyim sizlere yetmez mi?

Firavunun elinden çok şeyler çektirdik ona amma çok sabretti de Musa olabildi.Yani asa olabildi kavmine.Musa'daki keramet asasında da mevcuttu.Asa Musa'ya rehberlik yaptı.

İşte bugün size Asa'yı Resulümü verdim.Sımsıkı sarılın asaya da kuru otlar yeşersin.Yeşil ottan misler tüter.Kuru ottan duman kokar  biri nefesi tıkar , biri kalbe ferahlık verir.Biz bunu Musa'nın kavmine de bildirdik.Musa'ya sarılan asasını buldu.O'na inanmayan kuru ot kokuları ile boğuldu.Firavunun ordusu aslında is kokuları ile helak oldu.

Sabır deryasına daldıkça dalın .Yüzdükçe yüzün bu ummanda.birgün incileri toplayıp dağıtır ve karınızın bereketini elbette görürsünüz.Amma dünyamdan madden ve manen kopabilirseniz o zaman dayandığınız kuru ağaç bile yeşerecektir.

Kanın kan, canın canan olsun kuzum.

FİKRİ BABA'DAN

 Cahide ARIÇ tarafından derlenmiş ve yazılmış TİN YAYINLARI 1988/İZMİR "Gül Bahçesi" isimli kitaptan alınmıştır:

Bismillahirrahmanirrahim

Mevlüdi şerif okunsun şerbetler içilsin bugün,

Münevver olsun Kalbi ihvan nurlar saçılsın bugün

Himmeti Piran ile masivadan geçilsin bugün,

Hem kabulü dua olsun babı rahmet açılsın bugün,

Ervahı ihvan ruhi nebide mahvolsun,Ruh-u hayvanı seçilsin bugün,

Aşkı ilahi cismi na pakları mahveylesin,Şevki Resulullah ile Cennete geçilsin bugün.

Tecelli eylesin emri ırcıi hem okunsun Kuran,/Münkürün kalbine yazılsın bugün emri ile ferman.

Müminlerin derdine Resulullah'dan olsun derman.

Şarabı aşk hem abı hayat içilsin bugün/Bahtiyar olsun mevlüt okutan hem dinleyen ihvan.

Zaman mekan kalmasın hem mahvolsun cihan/Ref olsun perdeleri cemal ile açılsın bugün.

Aşka gel ey Fikri , kalbinden daim eyle zikri/"Üduni estecip leküm "deki hak daim eyle şükrü

"La Teknatu" dedi Allah hiç ümidim kesmem billah,Lailahe illallah,değil fena fillah beka billah,

Yok olsun hayri hayderi geçilsin bugün ,Beyti fikri bugün nura olsun mazhar,Gel ey dost nurunu cümle ıhvane göster.Zira aşıklardır nurunu görmek ister.

"Mutu kable en temutu" sırrına mazhar olana yoktur ölüm,cismicanım mahvoldu Allah Allah söyler dilim.Söyleyen kim, söyleten kim bilmedim,

Açıldı kalbimden gonca gülüm Deryayı cünune gelsin bostanı rahmanda uçulsun bugün.

Deryayı cünuna daldım hem mecnun oldum halimden bilen yok, cümle varımı pazara döktüm elimden alan yok.Bütün ey abidan Mecnun ile Leyla ararlar hiç bulan yok.

Eflaki sema ağlar zarımdan gözlerimin yaşını silen yok.

Deryalar gibi çoştum bu işe ben de şaştım hiç dalan yok.

Kainata fikri aşk ile baktı ciğerlerini kebab etti hem yaktı.

Hakikat gülleri çok dikildi , goncaları açıldı,Elhamdülillah solan yok.

Gel ey Fikri, fikir ey vakti seherde çok zikir eyle 

Diline her ne gelirse söyle bütün kainat ağlar hiç gülen yok.MUHAMMEDİ FİKRİ MEDLİ

KUDÜS MÜSLÜMANLARINDIR

 İsra suresinin hikmetleri vardır.Bu surede şu hususlar vardır:

1-Hazret-i Peygamber'in iki kıblenin peygamberi oluşunun ilan edilmesi,

2-Yahudilerin Kudüs'ü korumaları ve bakımını üstlenmelerinin bitişinin ve bunun İsmailoğullarına tevdi edilişinin ilanı,

3-Kureyş kafirlerine vaaz ve nasihat dönemlerinin bittiğine ve Resulullah(SAV) 'in muhacir olarak onların arasından çıkarılışıyla onlara azap döneminin yakınlaştığına işaret,

4-Miractaki hükümler ve vasiyet

5-Namaz kılınmasının emredilmesi ve beş vaktine işaret

Hazreti İbrahim'e mukaddes toprakların himayesi(velayeti) verilmişti.O da bunu iki oğlu arasında taksim etti: Mekke'nin bulunduğu arap yarımadası Hz,İsmail'e, Kudüs'ün bulunduğu Suriye ise İshak'a verilmişti.İsrailoğulları(İsrail, İshak oğlu Yakubun lakabıdır ve İsrailoğulları arasında Yusuf'dan Hz.İsa'ya kadar İsrailoğullarının peygamberleri vardır)Kuudüs'ün bakımını üstlendilerMekke'nin bakımınıda İsmailoğulları üstlenmiştir.İsrailoğullarının kıblesi Beytül Makdis, İsmail oğullarının kıblesi Kabe idi.Hz.Peygamber,Hz.İbrahim'in iki oğluna bölünmüş olan mirası topladı.Namaz farz olduktan sonra iki kıbleye dönerek namaz kıldı.İki kıblenin peygamberi olduğunu ilan etti.

AVRUPA İSLAMİYETE HAMİLE

 Ezher üniversitesi reislerinden Şeyh Bahid efendi İstanbul'a gelmişti.Elli dört yaşında idi.O sıralar İstanbul'da bulunan ve otuzbir yaşında olan Said Nursi'nin her suale cevap vermesi nedeniyle kendisinden aciz kalan İstanbul Üleması,Bediüzzaman ile Şeyh Bahid'i karşı karşıya getirdiler.Ayasofya camisinden hep beraber çıktılar ve bir çayhanede oturdular.Bediüzzaman hiç bir şey sormuyordu.Şeyh Bahid sordu:

-Osmanlı hükümetindeki hürriyete ne diyorsun ve Avrupa hakkındafikrin ne?

bU SUAL İLE MİSAFİR ŞEYH,sAİD NURSİNİN UZAK GÖRÜŞLÜLÜĞÜNÜ ,BASİRET VE FERASETİNİ ,İÇİNDE YAŞADIĞI DÜNYAYI ANLAMA SEVİYESİNİ ÖLÇMEKTİ.Bediüzzaman şu cevabı verdi:

"-Osmanlı hükümeti Avrupa ile hamiledir.Avrupa gibi bir hükümeti doğuracak.Avrupa'da İslamiyete hamiledir.O da İslam devleti doğuracak"

Şeyh bu gençle münazara edilemeyeceğini anlıyarak Bu hakikatın bu kadar veciz ve beliğane bir tarzda ifadesine hayran kalmıştı. 

KÖPEĞE HAKKINIZI HELAL EDİN

 Bediüzzaman hazretleri Van, Nurşin camisinde kaldığı günlerde , bir köpek hücre kapısını açık görünce içeri girmiş , talebelerin kavurmasını yemişti,Üstelik kavurmanın içinde bulunduğu testiyi kırmıştı.Talebeler köpeği tekrar getirip dövmeye karar verdiler.Üstad,onlara köpeğe bir şey yapmamalarını , hatta aleyhinde konuşmamaları hususunda ikna etti ve:

"-Bu hayvanın gıybetini yapmayın ve helal edin" dedi.

9 Haziran 2021 Çarşamba

SERDENGEÇTİ'NİN BEDİÜZZAMAN RÜYASI

Osman Yüksel Serdengeçti bir rüyagörmüştü:Rüsyasında omuz omuza basarak bir kule oluşturan muazzam, dağ gibi bir insan yığınının en üst noktasında Said Nursi hazretleri duruyor. Başı göklere değiyor. Saçı bulutlara karışmış. Üstad Serdengeçtiyi görünce gülümseyerek iki eliyle selam veriyor.Üstadın selamını alıyor. Rüyadan heyecanla uyanan Osman Yüksel,Üstadın Fatih Reşadiye otelinde kaldığını duyunca hemen ziyaretine gidiyor. 29 nolu odada kalan üstadın bu saatten sonra ziyaretçi kabul etmediğini otel görevlileri söylese de İman ve aksiyon adamı Serdengeçti:"Onun kapısına varmak da benim için güzel bir şey"diyor. Talebeleri içeriye misafirin varlığını haber verince üstad kabul ediyor.İçeri giriyor. Üstad: -Sen, Serden geçti Osman -Evet -O yazıları yazan mı? -Evet Serdengeçti Üstadın elini öpüyor. Üstad onun oturmasını söylüyor."Ellerime uzanan dudakları tepeyim /Allah diyen gel seni ayağından öpeyim"Üstad şöyle diyor: "Ben seni eskiden biliyorum. Emirdağ'da iken mecmuanı getirdiler.Allah ve din uğrunda her şeyimden vazgeçtim, serimi bu yola koydum, demişsin.Aferin, Aferin, maşallah, maşallah.Daha çok da genç. Bir oğlum olsaydı adını Serdengeçti kordum". Sonra talebelerine dönerek"Bu benim oğlum,oğlum olsaydı böyle yetiştirirdim" demiştir. Bu "oğlum" iltifatı üzerine Serdengeçti günlerce mest gezmiştir.

8 Haziran 2021 Salı

SEKİZ HAZİRAN 632

 Efendimiz Sav'in vefat yıl dönümüdür. Evlendiğimiz tarihi hatırımızda tutarız eşimize karşı mahcup olmamak için.Çocuklarımızın doğum günlerini aklımızda tutarız mahcup olmamak için. Hüzünlenmek için Efendimizin vefat gününü niçin aklımızda tutmayız?

12 KUTUP

 İbni Arabi hazretlerinin bildirdiğine göre 12 Kutup şunlardır:
1-Kutup, Hz.Nuh kalbi üzeredir. Suresi Yasin-i şeriftir.
2-Kutup , Hz.İbrahim kalbi üzerinedir.Suresi İhlastır.
3-Kutup, Hz.Musa kalbi üzrnedir.Suresi Nasr'dir.
4-Kutup, Hz.İsa kalbi üzredir.suresi Kafirundur.
5-Kutup, Hz.Davud kalbi üzredir.Suresi Zilzal'dir
6- Kutup, Hz.Süleyman kalbi üzredir.Suresi Vakıa'dır.
7-Kutup, Hz.Eyyüp kalbi üzredir.suresi Bakara'dır,
8-Kutup, Hz.İlyas kalbi üzeredir.Suresi Ali İmrandır.
9-Kutup, Hz.Lut kalbi üzredir.Suresi Kehfdir.
10-Kutup; Hz.Hud kalbi üzredir.Suresi Enam dır.
11-Kutup, Hz.Salih kalbi üzredir.Suresi Taha'dır
12-Kutup; Hz.Şuayp kalbi üzredir.Suresi Mülk dür

DECCAL'İN MANASI

Deccal'in kelime manası olarak kökü; yalanca ve gizlediği şeyin aksini beyan edendir. Ebül Abbas hazretleri;"Deccal ismi, gerçeği halktan gizleyip halka batılı süslemesindendir" demişlerdir. 
Her peygamber ümmetini Deccal ile korkutmuştur.Ancak bir peygamber bilir ki kendi zamanında Deccal zuhur etmeyecektir.Peki ümmetlerini niçin Deccal ile korkutmuş olabilirler?
Bilinmelidir ki peygamberler ümmetlerini Deccal ile cahillikten, yalancılıktan ve dünyaya meyletmelerinin önünü kesmek için korkutmuşlardır. Böylece ümmetlerinin imanlarını bu işlerden sakındırmışlardır. Deecalin çıkış alametlerinin ilki beni asfarın zuhur etmesidir.Beni asfar, insanda behimiye zuhurundan çıkar, zira insanda ilk halk olunan bu sıfattır. Yecüc Mecüc bundan sonra çıkar ki, bu da insanda olan sıfatı zemime, yani efkarı süfliyyatın külliyyen hücumu ve zuhurudur.
Daha sonra Deccal çıkar; insandaki alı meaş sıfatı ve kibiri tüm insan vücuduna hakim olmasıdır. Bunun akabinde Hz.İsa'nın zuhur etmesi , yere inmesinden kinayedir  ki, akl-ı maadın nuru yalnız eli ile zuhurundan, Deccali katletmesinden ibarettir.


 


HAZRETİ İSA MÜSLÜMAN OLACAK

Efendimizin bir hadisi vardır. Bu hadisi Abdullah bin Amar (r.a) rivayet etmiştir: "Meryem oğlu İsa yeryüzüne gelecek , evlenecek,çocuk sahibi olacak ve kırk beş yıl kalacaktır. Sonra ben ve Meryem oğlu İsa Ebubekir ' arasındaki bir mezardan kaldırılacaktır." Derler ki Hazret-i İsa hırkasındaki iğne yüzünden ikinci kat semadadır.

BUURASI HER ŞEYİ BİLENLERİN YERİ DEĞİLDİR

İMAM ALİ EFENDİMİZ BİR GÜN HUTBE OKUMAKTA İDİ. HALKTAN BİRİ BİR SUAL ETTİ. İMAM ALİ EFENDİMİZ "BİLMİYORUM" DEDİ. ADAM EDEP SINIRLARINI ÇİĞNEYİP:" BİLMİYORSAN ORAYA NİYE ÇIKTIN?" DİYE KÜSTAHLIKTA BULUNDU. BUNUN ÜZERİNE İMAM ALİ (R.A) CEVAP VERDİ: "BURASI HER ŞEYİ BİLENLERİN DEĞİL. BAZI ŞEYLERİ BİLİP BAZI ŞEYLERİ BİLMEYENLERİN YERİDİR."

KITMİR'İN RENGİ

Mevlana efendimiz bir fakih ile sohbet ederken bir ara fakih Hz. Pir'i imtihan etmek maksadıyla bir soru sordu:"Ashabı Kehf'in köpeği Kıtmir hangi renkte idi?" diye sordu. Hazreti Mevlana bu soruya şöyle cevap verdi: "Ashabı Kehf'in köpeğinin rengi benim gibi sarıdır. Aşıkların rengi malum sarı olur. Kıtmir'de benim gibi aşıktı. Benim gibi rengi de sarıdır" dedi. Fakih, Hazret-i Mevlana'nın ayaklarına kapanarak af diledi. Hazret'in sadık müritlerinden oldu.

ÇOCUKLARINIZA ASHABI KEHFİN İSİMLERİNİ ÖĞRETİNİZ

Efendimiz(sav)'in bir hadisidir:"ALLİMU EVLADEKÜM ESMAE ESHABÜL KEHFİ".ÇOCUKLARINIZA KEHF-MAĞARA- ESHABININ ADLARINI ÖĞRETİNİZ" ASHABI KEHFİN ADLARI ŞÖYLEDİR: -MESLİNA -MEKSELİNA -MERNUŞ -DEBRENUŞ -SAZENUŞ(Çoban) -EFEŞŞATTAYYUŞ -YEMLİHA-KITMİR(Köpekleri) Bu isimleri öğrenmenin ne hikmeti vardır diye insanın aklına gelebilir. Ancak ,Efendimizin bir tavsiye ve emri olmakla hikmetini araştırmadan uygulamak gerekir.Belki manevi bir zırhtır,görünmeyen düşmanlara karşı. Hak Teala onlar için "civanmert" demiştir.Yaşadıkları zaman dilimi Yahya ve Zekeriya (a.s) dan önce idi. Ashabı kehfden Zazenuş çoban idi diğerleri kavimleri içinde büyük beyler idi.

ŞEYTANIN HALİFELERİ

Kalbimize saldıran kötü düşünceler ve vesveselerdir. Hud suresi 114 ayeti ile "iyilikler,kötülükleri giderirler"müjdesi verilmiştir. Bu nedenle Yecüc Mecüc sürekli saldırı halinde olduğundan yaptığımız iyilikler onların yıkmaya çalıştığı seddi tamir eder."Günahına tevbe eden ,günahı olmayan gibidir"hadisi ise ayrı bir müjde olup tevbe Yecüc Mecüc ile kalbimiz arasındaki Zülkarneyn seddinin yıkıntılarını tamir eder. Zühd takva ve ihlas ile kalbini dolduran kimseye Yecüc Mecüc denilen kötü düşünceler ve vesveseler saldıramaz,saldırmaya fırsat bulamaz, ancak bunlar kalpte bulunmazlarsa saldırabilirler. Bu sefer de kalbi istila ettikten sonra nefsini ve bedenini istila ederler. Beden ve nefs istilaya uğradıktan sonra kişide amel ve ahlak çöker. Artık beden şeri amelleri edemez ve o kişinin ahlakı da Allah ve Resulünün ahlakına zıt olur. Yani o insan artık Allah'ın değil şeytanın halifesidir. Yecüc ve Mecüc kıyamet yaklaştığı vakit seddi aşıp mülhitlerin üzerine saldırır.Çünkü mümin kimse bulundukça "Allah Allah" diyen kimseler bulundukça kıyamet kopmaz. Yecüc ve Mecüc nefsimizi ve bedenimizi ele geçirdiği vakit, artık bizim için kıyamet çok yakındır.

7 Haziran 2021 Pazartesi

ZÜLKARNEYN KISSASININ LEDÜNNİ BOYUTU

Kehf suresinde anlatılan Zülkarneyn kıssasının Ledünni boyutun >NİYAZİ MISRİ HAZRETLERİ ŞÖYLE ANLATMIŞTIR: "Zülkarneyn (a.s) 'ın sure-i Kehf de anlatılan kıssası süluk ehlinin enfüste yaptığı nefis mücadelesidir. Zülkarneyn'in dünyada şehirler fethetmesi ;ehli sülukun nefis kalelerini zapt etmesidir. Hazineler zapt etmesi; ehli sülukun bilgi hazinelerine malik olmasıdır. İnanmayanları öldürmesi veya esir alması; eskiden kalan bayağı ve kötü huylarını yok etmesidir. Yine İnananlara sahip çıkması ve onlara ikram ve izzetlerde bulunması da ilahi emre uymak ile elde edilen güzel huyların kazanılmasıdır. Tüm bu anlatımlar kişinin kendi nefsi ile yaptığı batıni seyirler ve mücadelelerdir. Mesela Zülkarneyn önce garp tarafına gitmiş ve oradaki şehirleri fethetmiş, daha sonra da şark tarafına gitmiş ve yine oradaki şehirleri fethetmiştir. Burada, garb tarafındaki şehirler, insanın bedenidir. Çünkü Beden, ruh güneşinin battığı yer, yani garptır. Önce bedenin şeriat hükümlerinin emrine girmesidir. Şark tarafındaki şehirleri fethetmesi de süluk ehlinin nefislerindeki Allah ve Resulullah(sav) Efendimizin ahlakına muhalif edecek tüm huyların ve amellerin güç ve riyazetler yaparak nefislerini tamamen temizlemiş olmalarıdır. Böylece önce bedenini daha sonra nefsini fethetmiş(temizlemiş) oldu. Garbı tamamen temizledikten sonra şarkın fethi başlamıştır. Şark tarafında kendisine tabi olan halk (kişinin nefsi), kendileri ile kendilerine devamlı rahatsızlık veren hatta onlardan çoğu kimseleri öldüren Yecüc ve Mecüc arasında bir set yapmasını isterler. Yecüc ve Mecüc, kalbe devamlı saldıran ve onu kötülüklere sevk eden, kötü düşünceler ve vesveselerdir. Bu set, ehli sülukun bedenlerini ve nefislerini kalpteki kötü düşüncelerden koruyacaktır. Bu sette zühd,takva ve ihlastan meydana gelmiştir. Zühd ve takva ve ihlas ile süluklarını tamamlayanlarda Yecüc ve Mecüc hiçbir zaman o seti aşamaz ve onlara ulaşamaz.

PADİŞAHI HELAK EDEN DÖRT ŞEY

Şu dört nesne padişahı helak eder:Bey'in zulmü, vezirin gafleti, katiplerin hıyaneti ve zulüm görmüş fakirin bedduası" Padişahı bugünün devlet Reisi temsil eder. Beyleri ise bakanlar temsil eder. Katipleri ise memurlar temsil eder. Mazlum hep aynıdır. Zulüm hep aynıdır.

SOKRATIN ZÜLKARNEYN'E ÖĞÜDÜ

"EY ZÜLKARNEYN, ALLAH SENİ BU DÜNYAYA RAHAT ETMEN İÇİN GÖNDERMEDİ, SENİN ZAHMETİN AHALİNİN RAHATI İÇİNDİR. Nerede olursan ol, ne işte olursan ol daima akıllılarla ol,alimlerle ol. Sakın yemeğini yalnız yeme, bir lokma dahi olsa fazla yemek yalnız hayvanlar içindir. İsraf etme. Bu hünerleri saklarsan cihanın beyleri gibi mutlu olursun. Avret'e inanma, bil ki onlarda vefa yoktur ve unutma ki Hz. Adem cennetten avret işinden çıktı

ARİSTO'NUN HAKİMLERE ÖĞÜDÜ

ARİSTO, ZÜLKARNEYN'E ŞU NASİHATTE BULUNDU: Ey Şehriyar; akıllılarla arkadaş ol. Eğer sana bir iş düşerse akıllılara danış ki, işin rast gitsin. Her nerede olursan ol Allah'dan gafil olma. Allah'dan kork. Allah'dan korkanın işi reva olur. Hased edici olma. Bir kişi suçlu olup senden kaçarsa onun suçu için kardeşini tutma ve dövme. Hatunlardan kimseyi serdar edinme. Kendi cinsine göre avrat al. Eğer bir kişiden fitne hasıl olur görürsen, derhal başını kes. Eğer bir yere elçi gönderirsen akıllı bir kişi gönder. Elçi beylerin dili olur. Her beyin aklı elçisinden belli olur. Eğer eline mal girerse öşürünü dervişlere ver ve her vakit dervişlere gizlice in'am eyle(nimetlendir). Gizli sadaka belayı reddeder. Kimseye zulmetme. Sana gelen her işi Allah'dan bil.)

SOKRAT'IN ÖĞÜTLERİ

Zülkarneyn ile aynı çağda yaşamış Sokrat'ın zülkarneyn'e öğütlerinden dir: Allah Tealayı unutma, miskinleri kırma, ulemayı aziz tut, elinden geldikçe takva et, yalan söyleme. Dört nesne tedbirsizliğe delalet eder:Birincisi ahmaklara danışmak, ikincisi olur olmaz yere mal harcamak, üçüncüsü dervişlerle öğütleşmemek ve dördüncüsü zamanında ibret almamak" Ey Zülkarneyn, dünya ve ahiretin horluğu dört nesnedir; Birincisi tekebbürlük, ikincisi kendini beğenmek, üçüncüsü halkı hakir görmek, dördüncüsü buhul ve tamah. Eğer hor olmamak istersen bu dört fiili terk et.

AHMEDİN ŞEFAATI

Abdullah b. Ömer'den rivayet edilmiştir: Bir Yemenli Kab'ül Ahbar hazretlerine gelerek "Yahudi ulemasından filan alim beni sana bir kaç sual ile gönderdi" dedi. Kab,"Sualleri söyle" diye cevap verdi. Zair söze başladı:"O Yahudi alimi sana hitap ile :Bizim büyüğümüz, efendimiz,muti olduğumuz şerefli bir kimse değil miydin? Seni dinden çıkartıp Muhammedin dinine sokan nedir?" dedi. Kab Menzur ziyaretçiye dönerek :"Yine geri gidecek misin?" diye sordu."Evet" cevabını alınca :"Geri döndüğün zaman ona hitap ederken elinden kaçmaması için elbisesinin bir tarafını sımsıkı tut ve ona şöyle de:"Kab dedi ki;Hazret-i Musa (a.s) denizi yol edip Tevrat Levhalarını indiren Cenab-ı Allah'a kasem ederim ki, her nesne ilme Tevrat'da mevcuttur. Allah'ın kitabında görmedin mi ki, Muhammed ümmeti üç kısımdır.Bir kısmı cenneti alaya sualsiz, bir kısmı da kolay hesap vermeden sonra girer. Üçüncü kısmı da Ahmed'in şefaatıyla girer. Bunları onlara sor. Evet böyledir derler' Sen sözlerine şöyle devam et:'Beni bunlardan hangi kısma katarsa katsın'

DÜNYAYA HÜKMEDECEK 5 NCİ KİŞİ

Derler ki tüm dünyaya hükmeden dört kişi vardı. İkisi Müslüman, ikisi kafirdi. Müslüman olanlar; Hz.Süleyman ve Zülkarneyn hazretleri. Kafirler olanlar ise; Nemrut ve Buhtunnasır'dır. Gelecek zamanda bir beşincinin zuhur etmesi beklenilmektedir, bu da kıyamete yakın zuhur edecek Mehdi'dir.

6 Haziran 2021 Pazar

HEDİYENİN ÖLÇÜSÜ

Hüdhüd kuşu Hz.Süleyman'ı yemeğe davet etti .Hz.Süleyman tüm avanesi ile birlikte deniz kenarındaki Hüdhüd'ün makamında hazır oldular. Hüdhüd kuşu huzura çıkmadan evvel bir çekirge yakaladı ve çekirgenin başını koparttıktan sonra başını denize attı. Hz. Süleyman'ın huzuruna çıkarak : -Ya Nebiyyallah! Sana ve ordularına ziyafet olarak bir çekirge yakaladım.Bunu hepinize ikram etmek istiyorum.Buyurun! Kaşığına çekirge eti gelmeyenler çorbasından idare etsinler dedi. Hz. Süleyman ve askerleri güldüler.Bunun üzerine Hüdhüd kuşu: -Ya nebiyallah, Hediye ve ikram , onu verenin cirmi ile ölçülür. Eğer insana kadrü kıymeti ile münasip bir hediye vermek icab etse, dünyayı bile sana az bulurum. Bu cevaba Süleyman (a.s) memnun oldu. Hz.Süleyman Cenab-ı Hak'dan izin alarak bir günlüğüne bütün yaratılmış mahlukata ziyafet vermek istedi. Bir yanı deniz olan bir sahilde muazzam bir sofra hazırladı. Ziyafete her cins balık iştirak etti.Her mahluk yemeklerini yemek üzere iken denizi yararak büyük bir balık başını uzattı: -Ya Nebiyallah benim yemeğim nerede?dedi. Hz.Süleyman: -Hazırlandı, sahranın sonunda mutfak var git orada yemeğini ye dedi.O canavar Süleyman (a.s)'ın mahlukat için hazırladığı bütün yemekleri yiyip bitirip: -Ya nebiyallah, henüz doyacak kadar yemedim,diyerek şikayette bulundu.Süleyman (a.s) mahcub oldu.Canavar:"Binlerce yıldır yaşıyorum, bir gün aç kalmadım.Bugün aç kaldım.Beni kime havale edeceksin? Hz.Süleyman tevbe etti

KEHF SURESİ

Kehf suresinde üç hadise anlatılır. Bu üç kıssa, insan aklının almadığı ve tasavvur edemeyeceği üç olaydır 1-Ashab-ı Kehf kıssası Krallara yüce varlık diye tapıldığı bir devirde Allah'a inanan bir gurup insanın , bir mağarada yüzyıllarca çürümeden uyumaları ve uyanmaları hadisesidir.Yüzyıllarca uyuduktan sonra uyanılması,zamana yolculuk insanın aklının alamayacağı bir hadisedir. 2-Hz Musa-Hz.Hızır(a.s) Seyahatleri Bu seyahat esnasında Hz. Hızır gelecekten, önceden haberdar olması ile aldığı bazı tedbirler ve bu tedbirlerdeki hikmetler anlatılmıştır.Ledün ilmine sahip Hz. Hızır'ın geleceği bilmesi ve hadiseleri yönlendirmesi insan aklının kavraya bileceği bir şey değildir. 3-Zülkarneyn seyahatleri Bu seyahatler kolay yapılabilecek ve anlaşılacak seyahatler olmadığına işaret etmektedir.

NECİB SULTAN'DAN

Necib Sultanım anlatmıştı. Kilis'te .....isimli bir ahbabım var idi.....zata bağlı bir derviş ve esnaf idi.Askeri okula yeni girecek oğlum için kronometreli saat almak için o şehre gittim. Bu tür saatler kaçak olarak gelmekte idi. Şehre beni getiren otobüs, o ahbabımın dükkanı önünde durdu.ben gözükmek istemesem de o beni görmüş ki hemen gelip sahip çıktı. Bugün benim misafirimsin dedi.Evinde yemeğe aldı.Yemekte ben,ev sahibi ve ev sahibinin hanımı var idi.Ev sahibinin hanımı kocasının bağlı olduğu zattan ayrı bir başka zata bağlı idi.Yemekte karı koca,kendi aralarında olan bir hadiseden dolayı ayrılmaya karar verdiklerini dile getirdiler.Ben hadisenin ne olduğunu sordum.Dedi ki; Karımın şeyhinin bir paraya ihtiyacı olmuş, Eşim bunu duyunca kolundaki tüm bilezikleri çıkartıp şeyhine vermiş.Bu bilezikleri ben sıkıştığımızda sermaye olarak kullanmak üzere yaptırmıştım dedi. Ben dedim ki bu hareket hiç mesele değil.Şimdi sana soruyorum. Senin Şeyhin Osman Seraceddin hazretleri senden bir şey yapmanı isterse ne yaparsın? diye sordum. Ev sahibi bana:"Canımı bile veririm" deyince Senin canın bileziklerden daha az mı değerli" deyince karı koca arasındaki bu mesele sorun olmaktan çıktı ve karı koca arasındaki huzursuzluk Hak Teala'nın izniyle düzeldi.

İSTİKBALİN KEŞFİ

İbni arabi hazretlerinin istikballe alakalı keşifleri meşhurdur. İbni Arabi Ebul Abbas'a mektubunda şunları yazdı:"Azizim,Ben halka kıyamete kadar gelecek olan Kutupları ve Gavsları isim ve nesebleriyle ifşa edebilirdim.Ancak her asrın halkına, muhabbet ettiğim için bu sırrı gizli tuttum.Zira bilinen ve aşikar olan şeye itirazda bulunmak, kişiyi küfre ve felaketlere götürür vesselam" Hazret-i Muhyiddin Şamda bulunan kabrinin,Yavuz Sultan Selim Han Şam'a girince keşfettirip bulunacağı hususunda "İZA DAHALEŞ SİYNÜ FİŞŞİYNİ YAZHERU KABRÜ MUHİDDİN)SÖZÜNÜ SÖYLEMİŞTİ. Yine muhyiddin arabi "İki demir birbirine vurunca uzaktan ses gelir" diyerek telgrafın icadını, "İki demir yere düşerse uzak yakın olur" diyerek demiryollarının icadını yüzyıllar öncesinden haber vermiştir.

VELİ'NİN ÖZÜR DİLEMESİ

İbrahim Dessuki hazretlerinin dayısı şeyh Harun efendi bağdat'da kalkın kendisine hürmet gösterdiği kerameti zahir bir kişi idi.Şeyh Harun bir cuma günü evinden çıkıp Cuma namazına giderken ezana yakın bir vakitte sokak içinde ayı oynatan bir adama rastladı. Sokak içinde ayı oynatan adamın yanında bir çocuk duvara oturup ayaklarını yola uzatmış bir vaziyette oturmakta idi. Şeyh Harun geçerken çocuk ayaklarını çekmedi.Şeyh Harun'da ayaklarının üzerinden atlamak zorunda kaldı ve ağzından "terbiyesiz" lafı çıktı. Cuma namazından sonra arkasından bir kaç kişinin yürüdüğünü gördü halbuki cuma çıkışında yüzlerce kişi kendisinin arkasından yürürlerdi. Bu hal Şeyh efendinin dikkatini çekti ve Hal'inin üzerinden alındığını anladı. Feraseti ile belanın nereden geldiğini anlamaya çalıştı. Düşünde mescide gelirken ayı oynatıcılarından başkası ile muhatap olmamıştı. Bu işin onlarla alakalı olduğunu anladı ve koşarak ayı oynatıcıyla karşılaştığı yere gitti. Ancak yoklardı. Sordu. Ayı oynatıcısının aşağı mahalleye gittiğini söylemesi üzerine hemen oraya seğirtti. Ayıcı şeyhin konuşmasına fırsat vermeden:"-Tövbe ettinmi ya Şeyh" dedi. Harun;"evet"dedi. Bunun üzerine ayıcı: -O zaman git çocuktan özür dile. Senin halini o aldı, verirse ne ala" dedi.Şeyh usulce çocuğun yanına yaklaştı.Çocuk Şeyhi görünce:"-Tevbe ettin mi ya Şeyh" dedi.hazret:"Evet "dedi.Benim halimi bana geri ver deyince çocuk:"Senin halin bende değil" dedi. Şeyh çocuğa :"Ya nerede ?" deyince çocuk:"Ayağımın üzerinden atladığın duvarın orada"deyince Şeyh şaşırdı:"Duvarın neresinde ?" deyince çocuk: -Yaslandığım duvarın orada dur, yüzünü duvara çevir ve "haris" diye bağır. Oradan sana bir kertenkele cevap verecek. Senin halini alıp o kertenkeleye verdim. Ona 'benim halimi geri vereceksin' de. Sana 'Tevbe ettin mi?' diye soracak "Evet" de. Sonra "Çocuktan izin aldın mı "diye sana soracak"Evet izin aldım, sana da selamı var" de dedi. Şeyh Harun söz konusu yere geldi duvarın önünde:"Haris " diye bağırdı.Kertenkele sözü bitmeden "Tevbe ettin mi? dedi. Şeyh:-Ettim dedi.Kertenkele:"Çocuktan izin aldın mı?" deyince Evet sana selamı var dedi.Kertenkele: -Aç ağzını ya şeyh!" dedi.Dilini çıkartarak şeyhin ağzına üfledi ve : -Ya Şeyh Sen sen ol, aslanı sık ormanlarda arama, seyrek ağaçların arasından da böyle bir arslan çıkabilir, dedi

SEYYİD İBRAHİM DESSUKİHAZRETLERİ

DESSUKİ HAZRETLERİ MÜRİTLERİNİ ALIŞ VERİŞ İÇİN İSKENDERİYEYE GÖNDERMİŞTİ. MÜRİTLERİNDEN BAZISI ORANIN YERLİ HALKI İLEBİRKAVGAYA TUTUŞTU. KAVGA ETTİĞİ KİMSELER, MÜRİTLERİ ORANIN KADI'SINA ŞİKAYET ETTİLER Kadı, İbrahim Dessuki hazretlerinin müritlerini zindana attırıp zindanda türlü eziyetler yaptırdı.Dervişler bu durumu mektupla hazrete bildirdiler .Dessuki hazretleri Kadı ya şu sözleri yazıp gönderdi: "Gece okları hedefe ulaşır.Huşu yayları ile atıldığı zaman,yay çekilip ok fırlatıldığında , kar etmez zırh ile korunmak. Bu mektup kadıya ulaşınca : -Şeyhleri bana mektup göndermiş, bak hele şunlara dedi ve ağzına gelen en ağır lakırtıları söylEyerek mektubu açıp okumaya başladı.Üçüncü satırı okurken, yani "Yay çekilip ok fırlatıldığında.."mısrasını; Kadı'nın göğsüne bir ok gelip saplandı.Kadı orada yere yığılıp öldü. Halk da galeyana gelerek zindandakilerin dışarı çıkmasını sağladı.

SALTANAT VEFASIZDIR

“Bâğ-ı âlem içre gerçi pek safâdır saltanat Vakf etsen bir kuru gavgâya câdır saltanat Bu zamânın devletiyle kimse mağrûr olmasın Kâm alırsan adl ile ol dem be-câdır saltanat Kesb eder mi vuslatın bin yılda bir âşık anun Meyl eder kim görse ammâ bî-vefâdır saltanat Kıl tefekkür ey gönül çerhin hele devrânını Geh safâ ise velî dâ’im cefâdır saltanat Bu cihânın devletine eyleme zerre tama’ Pek sakın İlhâmî zirâ bî-vefâdır saltanat” (3.Selim "İlhami mahlası ile yazmıştır. Bu padişah hal edildiğinde(padişahlıktan indirilip öldürüldüğünde cebinden çıkan yazı acıklıdır.Belki de kendisini idam edecek cellatları beklerken yazmış olabilir. Halledildiğinde, hırkasının cebinde Nevres-i Kadim’in “Kendi elimle yâre açıp verdiğim kalem/Fetva-yı hun-i nâhâkımı yazdı ibtida” beytinin yazılı olduğu bir kağıt çıktığı söyleniyor. Elimle açıp sevgiliye verdiğim kalem, evvela haksız yere kanımı dökme fetvasını yazdı Bugünkü iktidardakilerin saltanatı da bitecek. Zira daim kalan Hazret-i Allah'dır. Bu iktidarları sırasında kendilerini korumak için dünyevi akılları ile icad ettikleri müesseselerin kendi akıbetlerinde etkin rol oynadığını gördüklerinde belki aynı sözleri tekrar edeceklerdir. Zira tarih ders almayanlara daima tekerrürdür. Amma yüz yılda,amma iki yüz yılda yahut 20 senede.

5 Haziran 2021 Cumartesi

MISIR'IN YEDİ YIL KAYBOLAN KADISI

Mısır Kadısı Takiyüddin,Ahmet el-Bedevi hazretlerine karşı idi.Onun bir Veli vekutup olduğuna inanmıyordu.Çünkü Hazret'in camiye devam etmediğini duymuştu.Ancak halk, hazreti övdüğü için ona mürid olmağa can atmaktadıydılar.Bir gün hazretin huzuruna giden kadı,Bedevi hazretlerine "Bazı halleriniz var şeri şerife uygun değil.Cemaatle namaz kılmıyorsunuz.Camiye devamınız yok.Bu yol velilerin yolu değildir" şeklinde kelam eder.Hazret,Kadı'ya dönerek Sus, yoksa seni kaybederim" dedi ve bir tokat vurdu.Kadı kendindengeçti vekendini bir andaıssız bir adada buldu.Derin bir pişmanlık duydu.Ağlayıp sızladı.O esnada azametli heybet sahibi bir şahsın kendisine geldiğini gördü ve olan hadiseyi ona anlattı.O zat, senin bulunduğun şehirle bu adanın arası altı aylık yoldur deyince Kadı'nın elemi birkat daha arttı.Dehşet ve korku içinde :"Allah için sultanım beni bu adadan kurtar,evime çocuklarımagideyim merhamet" dedi.O zat:"Şu uzakta bir kubbe gözüküyor işte orada Ahmet el-Bedevi kırklarla toplanır, ikindiyi cemaatla kılar,o kimselere imamlık yapar sonra o kimseler kaybolur o esnada sen var ondan özür dile ki bu haline bir çare versin.dedi.Devamla"Benim sana yardımım bu kadar,Bedevi hazretlerinin yanına vardığın zaman Hızır'ın selamı var de " dedi ve ortadan kayboldu. Kadı söz konusu yere vardı.Gerçekten bazı garip kimseler gelmeye başladı.Kırklar meclisi toplandı.Tam bu sırada Kutup Seyyid Ahmet el-Bedevi kapıdan içeri girip selam verdi.Mihraba geçerek ikindi namazını kıldırdı.Yüzünü cemaata dönüp bir takım kelamlar etti.Ancak Mısır'lı Kadı bu konuşulanlardan birşey anlamadı.Cemaat kayboldu.Kadı hemen koşup Bedevi hazretlerinin eteğine sarıldı.Benden sadır olan hatamatevbe, bir daha hatamdan dönmem,cehaletimi ve kusurumu mazur gör,beni bağışla dedi.Bedevi hazretleri, adamın yüzüne donuk bir şekilde baktı.Kadının bir anda ümitleri söndü.Hazret gülümseyerek:Geldiğin yere geri dön.bir daha bilmediğin şeylerde fikir yürütme; evine çocuklarına git,dedi.Elini hafifce kadı'nın yanağına vurup"Var mısır'a git bakalım" dedi.Kadı, bir anda kendini evinin kapısının önünde buldu.Ailesinekavuştu.Çocukları bile büyümüştü; çünkü yedi senedir ıssız adada idi.Hadiszenindehşetinden uzun bir süre evinden çıkamadı.