30 Nisan 2022 Cumartesi

BIRAKILAMAYAN KÖTÜ ADETLER

 Kur'an, kötü adetlerin bırakılması konusunda bulunduğu toplumun içtimai yapısını gözeterek tedrici(yavaş yavaş) yasaklama yöntemini tercih etmiştir.İçki toplumun yaygın bir adeti olmakla bu kötü adet yavaş yavaş 19 yıl sonra  kaldırıldı.Başlangıçta  direkt olarak "Haram" denmedi. Faiz(tefecilik) Efendimizin vefatına  4 yıl kala kesin  yasaklandı.Muta Nikah yasağı bir kaç kere denense de toplumdaki yaygınlığı nedeniyle tam randımanlı uygulanmamış ve tekrar kaldırıldığı da olmuştur.

Efendimiz SAV ,toplumun alışkanlıklarını hemen bırakamayacağını bildiği için " Sizden kim yemin eder de :"Lat hakkı için" derse arkasından hemen "La ilahe illallah" desin. Her kim arkadaşına :"Gel seninle kumar oynayalım" derse hemen sadaka versin" buyurmuştur.Bazen de onların kötü adetlerini bırakamayacağını bildiğinden Efendimiz bunu itiraf etmiştir."Ümmetimden cahiliye adetlerinden kalma dört şey vardır ki , onları terk edemezler.(bunlar) :asaleti ile öğünme, neseplere tan(kötüleme), yıldızlarla yağmur isteme ve niyahadır(cenaze arkasından bağırıp çağırma)."buna rağmen yasak konulmuştur."Ölüler için avuç içi ile yanaklarını döven , yakalarını yırtan ve cahliyye çağrışı ile feryat ve figan eden bizden değildir" 

ÜÇ SAMİ KANUN KOYUCU

 Avram Galanti, "Üç Sami Kanun koyucu, Hammurabi-Musa- Muhammed , İstanbul 2002" isimli kitabında evlenme, boşanma, evlatlık, miras, cinayet, hırsızlık, zina, rehin, faiz, ölçüler. işçiler, kölelik, hayvanlar, hakimler, şahitler gibi 15 konda  üç yapı (Sümer, Yahudilik, İslam) arasında kıyaslamalar yapmış ve bunlar  içinde genel olarak en makul merhametli olanın Müslümanlık olduğu ortaya çıkmıştır.

UTANMADIKTAN SONRA DİLEDİĞİNİ YAP

 Hz.Ömer efendimiz Medine'de iken Yahudilerin dini mabedlerine gidip onların kutsal kitaplarıyla meşgul olduğu  kitaplarındaki konular ile Kur'an ın konularının örtüşmesinden(muvafakat) çok memnun kaldığı zikredilir.Bunu soran yahudilere "Allah'ın kitaplarının birbirlerini tasdik etmesinden çok memnun kaldığı zikredilir.Efendimiz SAV eski peygamberlerinin sözlerini zaman zaman aktarırdı ve bundan gocunmazdı.İlk peygamberden beridir halkın hatırında kalan ve devamlı söylenen bir söz vardır: utanmadıktan sonra dilediğini yap. Çünkü müslümanlar  şu ayeti rehber  edinmişlerdir:"Peygamberlerin hiçbirini birbirinden ayırt etmeyiz"

CAHİLİYYE DÖNEMİ

 Cahiliyye kelimesi her ne kadar negatif bir anlam yüklense  ve genellikle böyle kullanılsa da esasen İslam ile eski dönemi ayırt etmek için kullanılan bir sözcüktür.Cahiliyye ile kastedilen sadece "cahillik ve ilimsizlik" değildir.Toplumsal yapıda şifai kültür hakim olduğundan yazılı kültür yaygın değildi.Kur'an da geçen cahliyye  kelimesi (zannul cahiliyye,hükmül cahiliyye, Teberrucul cahiliyye ,Hamiyyetel cahiliyye) Türkçedeki karşılığı gibi cahillik, ilimsizlik  olarak değil hilimsizlik ve uygununu yapmamak olarak zikredilir."Ebu Cehil" olarak anılan Amr b.Hişam  da cahil biri olduğundan değil, kaba ve zorba olduğundan bu sıfatı almıştır.

Efendimizin Ebu Zer hazretleri için söylediği , "Ya Eba Zer... sen , içinde henüz cahiliyye bulunan bir kimsesin..."şeklindeki hadiste kastedilen de kabalık ve kötü ahlak anlamındadır.

O dönem insanlarını "cahil-cühela" gibi bir tasvirle anlatmak yerine , hak karşısında direnen ve kabalaşan insanlar olarak anlamak daha uygun olacaktır.Cafer b. Ebi Talib Necaşi'ye Kureyşin kabalıklarını, vahşiliklerini anlatırken "ölü eti yer, komşuya kötülük eder, haramları helal sayar, birbirimizin ve başkalarının kanını dökerdik..." diyerek cahiliyye barbarlığını vurgulamıştır.

29 Nisan 2022 Cuma

BÜTÜN DİNLER İSLAMDIR

 İslam nevzuhur(sonradan ortaya çıkan) bir din değildir.Müslümanların inancına göre "İslam Hz.adem'den son nebiye değin gelen peygamberlerin dinidir.Bütün peygamberler , Allah7ın tek dini olan İslam'ı tebliğ etmişler, ancak getirmiş oldukları bu dini , mensupları tahrif ederek Hırıstiyanlık, Yahudilik gibi isimlerle bozup yaşamaya devam etmişlerdir.İşte bu sebebten Allah, dini yeniden düzeltsin diye tekrar peygamber göndermiştir.Hz.Peygamber de bu şekilde gönderilen son elçidir.

"Hz.Peygamber'in getirdiği sistem , yeni bir dindir ve eskilerin hepsini ortadan kaldırıp yepyeni hükümler vazeden inkılaptır" şeklindeki ifadeleri resmi tarih anlayışının ifadesi olarak kabul etmek gerekir.Nitekim resmi tarih algısında Cumhuriyet ile birlikte sanki her şey sıfırdan kurulmuş gibi anlatılıyorsa, Osmanlı sanki bütün kötülüklerin anasıymış gibi anlatılıyorsa , aynı mantık İslam tarihi yazılırken de uygulanmıştır.

Bir dönemi kötü göstererek İslamı güzel göstermeye çalışmanın hiç gereği yoktur.Çünkü İslam, arı- duru şekilde anlaşıldığında bunlara ihtiyaç duymayacak kadar hoş, fıtri ve insan merkezlidir.Kaldı ki efendimiz Cahiliye dönemine ait bazı yapılanmaları (Hılfıl-Fudul) övdüğünüde biliyoruz.Efendimizin ifadesiyle "İnsanlar madenler gibidir.Onların Cahiliye de hayırlı olanları , dini anladıkları zaman  İslam devrinde de hayırlılarıdır"(Buhari Menakıp 1)

MUHTELİF MİLLETLERİN TARİHİNİ TETKİK

 Geçmiş ümmetlerin tarihini araştırma Bizati hak Teala'nın emridir.Bu emirde o milletlerin durumları ve akibetleri, hangi davranıştan dolayı hlak oldukları bilinir ve aynı hataya düşülmemesi istenir.

Rum suresi 9. ayet:"Onlar yeryüzünde gezip dolaşıp kendilerinden önce gelenlerin encamını görmüyorlar mı?Onlar kendilerinden güçlü ve kuvvetli idiler.onlar yeryüzünü kazıp daha fazla ekip biçip, daha fazla mamur etmişlerdi.

Bu mealde Müminin suresi 21, Fatır suresi 43,44, Yusuf suresi 11,Ali imran 136,Ahzab 62.


ABDÜLAZİZ KIRANŞAL

Esrar, eroin, alkol ve madde bağımlısı Müslümanları AMATEM’e götürüp tedavi ettirdik diyelim peki ya bizim mala, makama, mevkiye, koltuğa, lüks ve gösterişe, dünyaya yani maddenin bizzat kendisine bağlanmış Müslümanları kim tedavi edecek? 

Köşklerde “Baby Shower” mevlitlere oluk oluk para akıtan, düğün sonrası “After Party’leri” ihmal etmeyen, ezanla karışık müzikler çalarken gelinle damadın muhakkak bir merdivenden aşağı indiği, İngiliz kraliyet balosunu bile geride bırakan düğünlere özenen, lüks yatlarda beyaz elbiseleriyle doğum günü partisi kutlamaya alışan, gösteriş düşkünü, dünya ve madde bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek? 

Marka başörtüleri, siyah gözlükleri, yüksek topukları ve lüks jipleriyle gecelere akan, bir konser biletine milyarlar saçan, hiçbir tesettür defilesini kaçırmayan, pahalı telefonlarıyla tik tok videosu çeken, tüm özel hayatlarını Instagram’a açan, kınadığımız ne varsa başına İslami ibaresini koyarak yapan, kadının kocasına bir dilim kek, bir bardak çay vermesine bile itiraz ederek feminizmin kurucularını bile hayretler içerisinde bırakan, marka ve lüks bağımlısı tesettürlü Müslüman kızlarımızı kim tedavi edecek? 

VİP umreden aşağı kabul etmeyen, Zemzem Towers’dan aşağı konaklamayan, rezidansların ve özel güvenlikli sitelerin dışında yaşayamayan, yurtdışı tatillerini ihmal etmeyen, sadece zenginlerle oturup kalkan ve bu dünyayı küçük bir cennete çevirmeye çalışan konfor ve madde bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek? 

Hazreti Peygamber, “Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref (makam, mevki, itibar) hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir” (Tirmizi) hadisinde uyardığı gibi oturduğu makamı korumak veya daha üst bir makama gelebilmek için sürüye dalan bir kurt gibi etrafında kim varsa boğup parçalayıp bir kenara atan, dişinin geçmediği hiçbir makam, dilinin değmediği hiçbir dünyalık bırakmak istemeyen koltuk bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek? 

Makam arabasız, sekretersiz, özel kalemsiz, korumasız yaşayamayan, koltuğu elinden alınınca kriz üstüne kriz geçiren, küçük bir müdürlük için bile aşındırmadık kapı bırakmayan, şeref ve itibarı malda, makamda ve parada gören, bunları kaybedince de itibarını kaybettiğini zanneden, yeniden bir makama gelebilmek için gerekirse ahlakını, adaletini, merhametini ve değerlerini bile gözden çıkarabilen makam bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek? 

Asıl işi bu sorunlara çare üretmek olması gerekirken devlet destekli projeleri kovalamaktan, protokol fotolarına girmek için çırpınmaktan, vekillerle, bürokratlarla yapılan üst düzey ve çok önemli toplantılardan vakit bulamayan, İslami çalışmaların sadece para ve güçle yapılabileceğine iman etmiş, adı sivil kendi resmi bir kısım STK’larımızı kim tedavi edecek? 

Hazreti Peygamber açlıktan karnına taş bağladığını anlatırken bile para kazanabilen, İslam’ın ana prensiplerini ve hatta kaderi bile inkâr edebilecek cesarette olmasına rağmen haramlarla, faizle, haksızlıklarla, adaletsizliklerle ilgili gıkını bile çıkaramayan, statükoyu devam ettirmek ve kazanımlarını kaybetmemek adına kendini bile kaybeden bir kısım hocalarımızı kim tedavi edecek? 

Ve en kötüsü de bir asgari ücretle on nüfus geçindirmeye çalışan, çocuğunun okul masraflarını bile karşılayamayan, parasızlıktan evlenemeyen, borç batağında inim inim inleyen garip Müslümanların, tüm bu olup bitene, lükse, israfa, gösterişe, umarsızlığa, pervasızlığa bakarak din ve dindarlıkla ilgili yaptıkları sorgulamalarına kim cevap verecek?

Hiç kimse kusura bakmasın! Bu gidişatımız gidişat değil. Bu dünya sevgisi, bu madde bağımlılığı, bu vehn krizleri hepimizi mahvetti.

Hazreti Peygamber; “Sizden öncekileri mal sevgisi helak etti. Bu sevgi onlara akrabalarıyla ve dostlarıyla ilişkiyi kesmeyi emretti. Kestiler. Cimriliği emretti. Cimrileştiler. Günahı emretti. Girdiler. Zulmü emretti. Yaptılar. En sonunda da helak oldular” (Camiu’s-sağir) uyarısına muhatap olmadan derlenip toparlanalım.

Selam ve dua ile Allah'a emanet olunuz.


[


DİKTATÖR SELAHİYETLİ ZAT

 bugünkü Avrupanın başlıca mütefekkirlerinden olan Mister Bernard Shaw, buhranlar içinde yüzen dünyanın çıkmazdan kurtulması için ancak bir çare bulunduğunu, onunda Hazreti muhammed gibi bir zatın diktatör selahiyeti ile bütün dünya mukadderatını ele alarak vaziyeti idare etmesi ve dünyayı özlediği sulh ve saadete götürmesi olduğunu söylemiştir.

Bugün dünya dar milliyetçilikten muzdariptir,Hz.Muhammed (sav), ona cihanşümul uhuvveti veriyor.

Bütün dünya bir sınıfın bir sınıfı istismar etmesinden muzdariptir.Efendimiz, hakları çiğnenen kitlelerin hakkını temin ediyor.Bugün dünya maddeye tapmaktan muzdariptir.Efendimiz, ruhlu hayatın parıldayan meşalesi ile  cihanı aydınlatıyor."Cihan mürşidi" Efendimiz, bugünkü beşeriyetin hiçbir meselesi yoktur ki hal etmemiş, tedavi etmemiş olsun.

Necib Sultanım, müceddid-i Din'in 2023 de geleceğini söylemişti.meşrebi konusunda bir şey buyurmadı.Ancak hissetmekteyiz ki bu zatın diktatör selahiyetli olması gerek ki, maddi ve manevi güç birlikte elinde toplanmış olsun. 

28 Nisan 2022 Perşembe

KABE OLMUŞ ADAMI TAVAF ETMEK GEREK

 Hacı Bekir Uzun amca anlattı.Yıllar önce bir mana gördüm.Ben Havada uçarak geliyorum ve "Ya Hanan, Ya Mennan, Ya Deyyan, Ya Süphan, Ya Allah" diyorum.Necib Dede bir odanın içinde bulunmakta ve bana etrafımı tavaf et anlamında bir işaret yapması üzerine havada uçarak etrafını tavaf ettim.Sonrasında Necib Sultan buyurmuştu:Bazı adamlar Kabe olur, bazıları cami olur.Kabe olmuşların etrafını tavaf gerekir

ANI

 Bir gün Necib Dede, ben,Uşşaki şeyhi Ahmet Arslan ve birilerinin olduğu bir mecliste Nakşi Şeyhi Ziya Bölükbaşı efendinin sofrasında iken yemek geldi.Ancak misafir olan Ahmet efendi yemeğe başlamadı.ziya efendi "Buyur, niye başlamadınız " deyince Ahmet Efendi "Sofrada tuz yok" deyince Ziya Efendi kalktı tuz getirdi ve yemek yenildi.Necib Sultan'ın biraz yüzü asılmıştı.Dışarı çıktığmızda Necib Sultan, Ahmet Efendi'ye hitaben "Ahmet.Adamı niye rahatsız ettin.Yemekte, ekmekte tuz vardı.bu taamlardaki tuza niyet etsen olmazmıydı?" dedi.

ANI

Assubaylıktan emekli Ali Kerar ..... abimiz anlattı. 1990 yılların içinde emekli olup Dörtyol'a dönmüştüm.Necib Efendi hazretlerine ben "Necip Abi" diye hitap ederdim.Bir keresinde bir ortamda otururken benimle alakalı konuşmalarım hayretimi çekti.Odadan çıktığımda içimde "amma da attı" dedim.Sonra beni çağırdı.Biraz gergindi ve bana hitaben "Senin hayatınla alakalı bir hadiseyi anlatayım" dedi ve benim hayatımda olan kimsenin bilmediği bir hadiseyi anlattı ve Bir daha kalbinden geçenlere dikkat et "dedi.Ben şaşırmış ve mahcub olmuş bir şekilde özür dileyerek ellerine yapıştım ve o vakitten sonra "abi" demeyi terk ettim "Dede" demeye başladım 

27 Nisan 2022 Çarşamba

FRANSIZLAR BİZDEN DAHA FAZLA DİNDAR MIDIR?

 1933 yılı itibarı ile nüfusu 41 milyon olan Fransa'da halkın bir milyonu Protestan,275 bini Musevi geri kalanın tamamı Katoliktir.40 milyon Katoliğin tamamının dindar olduğu söylenemez ancak dindar olmayanlar hayatlarında hiç olmazsa üç defa -çocuklarını vaftiz etmek, evlenmek, gömülmek, yahut akraba ve ehibbadan birini görmek için -kiliseye giderler.Bu nedenle Fransa'da kilise , milli hayatın bölünmez, ayrılmaz bir lazımesidir.

Kendi ülkemizin insanına baktığımızda dini yaşamayanlar Cami'ye ömürlerinde sadece bir kez -ölümünde cenaze namazı için- girerler.Hatta ölenin ahbab ve dostlarının bir kısmı namaza iştirak etmeyip dışarıda bekleşirler.

Katolikliğin Fransada manevi vaziyetinin sağlamlaşmasındaki muhtelif sebebler nazara alınacak olursa;

1-Fransa'da cumhuriyet rejimi başladığı zaman kilise Cumhuriyet düşmanları ile birleşmek hatasında bulundu,bu nedenle Cumhuriyet taraftarı olan halk kitlelerini darılttı.Halbu ki fransız köylüsü köyünde bir kilisenin ve bir papazın bulunmasını, ancak bu papazın siyasete karışmamasını ister

2-Fransada kilisenin devletten tefriki , dinin, kendi mutekitleri(inananları) elinde muhafazasını temin etti.Kiliseyi devletten ayıran kanun , papazları bir derecede fakirleştirse de onların halk nazarında saygılarını artırmıştır.

3-Papalık, umumi halkın itibar ettiği spor gibi umumi alaka ile karşılanan hareketelere iştirak ederek bu sayede gençlik üzerindeki nüfuzunu idame eylemiştir.

4-Umumi harp.Daha önceden inkarcı olan münevver insanlar, yaşadıkları ekonomik sıkıntı ve can korkusu nedeniyle dine dönüş yapmışlardır.

Fransa'da her bin kişiye bir ruhani reis düşmektedir.

İBADETTEN MAKSAT

 İbadet sayesinde insanın kalbi kötülükten temizlenir ve neticede Allah'a ve bütün mahlukata karşı vazifelerini yapan bir insan olur.Eğer bu neticeye varmamış isek ibadet yapmamış olmaktayız.Şekli var ama özü yok."Namazlarından gafil olan musallilere(namaz kılanlara) ne yazık!"(Maun suresi)

Oruçtan maksat belli zaman dilimleri arasında aç kalmak değildir.Kötülüğün her türlüsünden , yolsuzluğun her çeşidinden sakınmaktır.Helal olan şeyi oruçla kendinden uzaklaştıran kimsenin haram olana yaklaşması düşünülemez.Bu nedenle zahirde gözüken yeyip içmeme bir işarettir.

Zekat ne öğretir? İnsanın diğer insanlara karşı vazifesinin ehemmiyetini öğretir.

25 Nisan 2022 Pazartesi

HATAT HAMİT AYTAÇ

 "Kuran-ı Kerim Mekke de nazil oldu, Kahire'de okundu.İstanbul'da yazıldı" sözünü tescil ettirenlerden biriside Diyarbekirli hattat Hamit Aytaç'dır.(1891-1982).Harf devrimi üzerine bir kenara çekilmemiş  ve bu sanatı büyük mücadelelerle yaşatmış,yüzlerce talebe yetiştirmiştir.En önemli hizmetlerinden birisi de , satırlarda "ALLAH" lafızlarını alt alta getirerek , diğeri de Hasan Rıza Efendinin Mushaf-ı şerifini esas alarak yazdığı Kuran-ı Kerimlerdir.Bunların ilki 1974 de ve sonraki yıllarda İstanbul, Almanya ve beyrutta , diğeri ise 1986 da İstanbul'da basılmıştır.

Küçük çocukken merak sonucu Padişahın ismini tuğra şeklinde yazmış, okul yetkilileri bunu çok begenmişler ve İstanbul'a göndermişler. İstanbul Diyarbekir'e takdirname göndermesi üzerine küçük Hamit'in bahtı açılır.İstanbul'un yolunu tutar.Mesleğinde yükselerek Genelkurmay baş hattatlığına yükselir.

24 Nisan 2022 Pazar

AMERİKA ORTADOĞU'DA NİÇİN ETKİLİ?

 Bugün Amerika , Orta doğu üzerinde bu kadar müessir olabiliyorsa, bu müesseriyet, onun yüzyıl önce bu bölgede görevlendirdiği misyonerler vasıtası ile elde ettiği raporlar sayesinde olmaktadır.Amerikalı misyonerlerin Osmanlı Devletinde başlattıkları faaliyetler o kadar yoğundu ki, Kayseri'ye bağlı Talas gibi 15 bin nüfuslu bir yerleşim biriminde bile 26 tane amerikalı misyoner faaliyet göstermiştir.(Yıldız evrakı,Resmi, no:140/93).

Tanzimat fermanıyla , Osmanlı devletinin vatandaşları olan gayrımüslümlere fazladan bir çok haklar verilmesinden sonra , Devletin çeşitli yerleşim merkezlerinde , yerden mantar biter gibi Hırıstiyan ve yahudi mektepleri açılmıştır.Bu mekteplerin açılmasında bizzat Sultan'ın emirleri ile açılanlar olduğu gibi, Maarif nezaretinin verdiği ruhsatla açılanlar mevcuttu.İstanbul, Bitlis,Beyrut,Elazığı/Harput da açılanlar Sultanın emriyle, Yine İstanbul, adana, Manisa, Saruhan,Halep ,Erzurum, Bursa,Van,Trabzon, Manastır,Ankara, İzmit, Sivas Bitlis, Diyarbakır,Kudüs ve Suriye dahilinde yirmiüç mektepten oluşan bu müesseseler maalesefe dini tedrisat yapacaklarına, çoğu Osmanlı Devletinin yıkımı için faaliyet merkezleri olmuştur.Osmanlı devletinin iyiniyeti, gayrimüslimlerce kötüye kullanılmıştır.

ANI

 Bir muhabbet ehli yaşadığı hali şöyle anlattı:"Ziyaret için dört arkadaş Ladikli Ahmet Ağa'nın evine gitmiştik.Evde bulunan bir zatla karşılaştık.Bakışları çok keskindi.Dört arkadaşımızdan birisi bir demir tüccarı idi.Diğeri bir tarikata mensup birisi idi.diğeri de bir siyasi idi.Dördümüz o zat ile birlikte odada bulunduğumuzda söz nereden açıldı bilmiyorum ama o zat, siyaset içinde olan arkadaşımıza dönüp onun gözünün içine bakarak  "Bu iş siyasetle olmaz" dedi.Ben şaşırmıştım.Çünkü kimliklerimizi söylememiştik.Sonra demir tüccarı olan arkadaşımıza dönüp ona bakarak "Bu iş ticaretle de olmaz" dedi.Sonra ehli tarik olan arkadaşımıza dönerek "Bu iş tarikatla da olmaz amma olur lakin ehlini bulmak gerek .Onlarda çok az" dedi.Sonra bana dönerek "Fırıncı Mehmet Ağa'yı bildin mi?" dedi.Ben oraya gitmeden evvel, Hatay Dörtyol'da bulunan Fırıncı mehmet ağa'nın kabrini ziyaret etmişti.Odadaki zat başka şeyler de söyledi "70 li yıllarda siyasette yetki onda idi" anlamında bir şey söyledi.Sonra "Birisi daha var idi Harput'da" dedi.sözü kesti

23 Nisan 2022 Cumartesi

ABDÜLHAMİD NİÇİN ÖNEMLİDİR ?

 Çünkü onun iktidara gelişinden önce başlamış olan Batı emperyalizmine karşı sadece o durabildi.Batılıların ayak oyunlarını otuz üç sene oyaladı. Kendinden önce Babası Abdülmecit zamanında Batıya verilen tavizler nedeniyle onlara karşı durabilmek çok güç idi.

Abdülhamid'i hal edebilmek için gerekli olan fetvayı imzalatmak işini Talat paşa üstlenmişti.Fetva Emiri Nuri Efendi şahsiyetini satmadı ve fetvanın imzalanması gereken Mebuslar meclisine gitmedi.Talat paşa şeyhulislam Ziyauddin efendi'ye başvurdu."Ben hastayım, gidemem" mazereti beyan edilince "Neyiniz var?" diye şeyhulislam'a sordu.Ziyaüddin efendi "İdrarımı tutamıyorum" deyince Talat Paşa "Efendi, iş bu hale geldikten sonra donuna da işesen ben seni zorla alıp götürürüm; ördeğini de beraber al" diye tehdit etti Meclise götürdü.FEtva emini istenilen fetvayı yazmayınca  ,mebuslar içinde bulunan Elmalılı Hamdi yazır arzu edilen fetvayı yazdı ve şeyhulislam'a zorla imzalattırıldı.

BATI'NIN MÜSLÜMAN ÜLKELERİ SÖMÜRÜ PLANI

Sömürgeleştirilen müslüman ülkelerde nasıl davranılacağı hususunda Sömürgeci amirlerin dikkat ettikleri hususlar genelde şu şekildedir:
1-Mümkün mertebe sağlık ve ekonomik sebebleri bahane ederek , müslüman tebaanın Hicaz'a yapacakları Hacc'ı zorlaştırmak
2-Birbirlerine rakip olan tarikatlara bir takım imtiyazlar tevcih ederek bu rekabetin artmasına yardım etmek.Bir kaçına yapılan lütuf ve ihsan diğerleri nazarında ateşli bir rekabet doğurdu.

İMAN ETMEYE DAVET OLUNAN MÜMİNLER

 Nisa suresinin 136 ncı ayeti:"Ey iman etmiş olanlar ; Allah'a, O'nun peygamberine , o peygambere indirilmiş olan Kitab'a ve ondan önce indirilmiş olan Kitab'a imanda sebat edin inanın"

Bu ayette, neden Allah iman etmiş olanları tekrar imana davet ediyor?

Çünkü onlar adaleti terk ettiler, çünkü onlar şahitliklerini Allah rızasına ve adalete göre değil, menfaatlarının gerektirdiği şekilde yapmaya başladılar, çünkü onlar zenginden yana olup , fakiri terk ettiler, çünkü onlar , Allah'ın zengin-fakir ayrımı yapmadan herkese ne kadar yakın olduğunu unuttular, görmezden geldiler; çünkü onlar Hakk'ı bırakarak hevalarına köle oldular, çünkü onlar mırın kırn ettiler  ve menfeatlarını düşünerek bu gerçeklere sırt çevirdiler.Çünkü bilmiyorlar mı ki, bütün bunları Allah görüyor, biliyor ve melekleri Kıyamet'de şahid olmak için yazıyor.

Evet, inanır pozisyonunda olanlar , Allah'ın istediği şekilde mümin olmadıklarından , Allah tarafından gerçek imana davet ediliyorlar

Müslümanlarda isyan ruhu kalmadı.Firavun İsrailoğullarını ne hale getirmişti de onlarda Firavun'a isyan ruhu kalmamıştı.Firavun onları aşağıladı, şahsiyetlerini ellerinden aldı, onlar da itaat ettiler

Bugün halkının %90 'ı bankalara borçlu olan insanımız, takipteki icra borçlarından dolayı her gün banka elamanları tarafından aranıp aşağılanmakla şahsiyetlerini yitirdiler ve paranın gücüne sahip iktidarın yanında hazır yiyici durumunda devletin vereceği faizsiz kredilerini bekler hale geldiler.Ki ülkemizde faaliyet gösteren bankaların %80 'i yabancılarındır.

HER DEVRİN ADAMLARI:MÜNAFIKLAR

 Bu konuda Kur'an en güzel dersi veriyor:"(Münafıklar) sizi gözetleyip dururlar.Eğer Allah'tan size bir fetih verilince:'Bizde sizinle beraber değilmiydik)' derler.Kafirler galip gelince ( onlara da şöyle derler)':Biz size yardım ederek , sizleri müminlerden korumadık mı?'.Allah kıyamet günü sizinle onlar arasında hükmedecektir.Allah, kafirlere müminlerin aleyhinde (galebeye) asla bir yol (ve imkan) vermez"(Nisa suresi 141)

ALLAH VE RESULÜNE GIYABEN YARDIM ETMEK

 Basının birinci görevi toplumu haberdar etmek, ikincil görevi ise toplumu eğitmektir.Ancak basın denilen bu gücü elinde bulunduranlar, bu gücü İslam aleyhinde kullanmışlardır.Efendimiz zamanında ise basın gücünün karşılığı şairlerdir.Savaşa gidilecekse, bir fikre zarar verilecekse şairler devreye girer ve o konuda şiirler okurlardı.İslamla alay edip , müslümanları küçük düşüren şairlerin bir çoğu Yahudiler idi.Bu şairlerin en azılılarından biri Asma binti Marvan isimli kadındı.Bu şaire kadının küfür dolu şiirlerine dayanamayan Umeyr b.'Adi isimli sahabi şöyle dedi:"Ey Allahım sana and olsun ki Resulullah (sav) Medineye döndüğünde - o sırada Efendimiz Bedir savaşında idi) bu islam düşmanı kadını öldüreceğim"

Sahabe verdiği bu sözde durdu.İslam ordusu Bedir'den zaferle dönünce o gece bu sahabi , o şaire kadını öldürdü.ve Sabah namazını kılmak üzere mescid'e gitti.Namazdan sonra Efendimiz (SAV) Umey'e "Marvanın kızını öldürdün mü?" diye sordu.Umeyr bir hata yapmış olmaktan korkarak "Evet ya Resulullah.anam sana feda olsun  bu hareketimle bir hata mı işledim?" diye sordu.Resulullan "Hayır, onun ölümü selamet getirir" diye cevap verdive yanındakilere dönerek şöyle buyurdu:"Allah'a ve Resulüne , gıyaben yardım eden birisini görmek istiyorsanız , 'Umeyr b.'Adi'ye bakın!"

ANLAMINI BİLMEDEN YAPILARLAR

 Hoca millete şehadet kelimesini söylemeyi öğretir, ancak bir gün için onun anlam ve mesajını düşünmez.Düşünmediği için karşısındakine öğretemez.Noca namaz kıldırır da, kime , neden ve ne için secde ettiğini ,secde ettirdiğini aklından geçirmez.Güzel sesle minareden ezan okur, bu ilahi mesaja kendisi kulak verip insanlara neden namaza çağırdığını idrak etmez.Felah'a , Kurtuluş'a deyip saba makamında ezanlar okur da , o ezanı dinleyenlerin nasıl ezildiklerini nasıl sömürüldüklerin görmez.Yıllarca dine küfreden, onunla alay edip mücadele verenlerin necis vücutlarını yıkayıp cenaze namazını kıldırır.Bu cürmü işlerken şu ayeti hiç hatırlamaz:"Onlardan ölen birinin namazını hiçbir zaman kılma, mezarı başında da durma, çünkü onlar Allah ve Resulü'ne (karşı) küfre girip saptılar ve fasıklar olarak öldülerOnların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak, onları dünyada azaplandırmak ve canlarının onlar küfür içindeyken zorluk içinde çıksın ister"(Tevbe suresi 84-85)

Bu kriterleri  nazara alan bir hoca sanırım bulunmaz.Eğer bu hareketi yaptığı takdirde hemen memuriyetten ihraç olunur.Sizce Din Baronları , kokain baronlarından daha az mı tehlikeli?.Kokain baronları insanın dünyasını ihya ederken ahiretini batırıyor.Din Baronları ise insanı uyuşturup dünyasını ve hem ahiretini mahvediyor.

22 Nisan 2022 Cuma

MÜSLÜMANLARLA MÜCADELE EDEN MÜSLÜMANLAR

 Yabancı düşmanlığı çok normaldir.Dininden olmayan kimseler dinine saldırabilirler.Acaba müslümanlarla mücadele etmek için müslüman nasıl ikna edildi? Bugün müslümanlarla mücadele etme görevini, yabancılardan, kafirlerden müslümanlar devir almışlardır.Bu görevi devir alanlara hangi iksir içirilmiştir.Dolardan anlıyana dolar, makam ve şöhretten anlayana makam ve şöhret,kadından hoşlanana kadın ikram ederek İslamdan taviz vermeleri temin edildi sonrada ona düşman olması tavsiye edildi.Müsteşrik ve misyonere gerek yok.

Kimin terörist olduğuna karar verenler bu işin merkezindedirler.

YEVME TUBLA'S-SERAİR

 "Sırların açığa vurulacağı gün" anlamında ayettir.Tarık suresinin sonlarındaki ayettir.Bir Kamu bankasından alınan kredi geri ödendi mi? diye sorulduğunda "Ticari sır" gerekçesi ile bir cevap verilmiyor.Hangi tolerans sebebiyle Gazeteci kaşıkcı'nın cinayet dosyası Suud'a iade edildiğini sadece kendinize sorabilirsiniz.Kalbiniz ve vicdanınız rahat etmediği için,suud'un türk mallarına uyguladığı boykot'un kaldırıldığı haberini duyunca meseleyi anlarsınız.İsrail Cumhurbaşkanına gösterilen hürmetin ne kadarı Filistin'i temsil edenlere gösterildi.İletişim araçlarındaki kayıtlar olmasa çoktan Sisi ve Beşşar Esed kahve içmeye davet edilecekti.Bu yüzden biraz gecikmekte bu davet.Miting meydanlarında ip atanlarla muhabbeti görünce gerçekten nefis terbiyesinin (!) zirve örneklerini görmekteyiz. 

bu dünyada bir takım sırlar ifşa edilmeden kalabilir ki Kıyamet günü bu nedenle bütün sırların açığa çıkarılacağı günden bahsedilmiştir.

19 Nisan 2022 Salı

HATİM OKUMA YARIŞI

 Ramazan ayı geldiğinde insanlarımız hatim okuma, mukabele takip etme telaşına girip, cennet ve sevap hesapları yaparlar. Acaba Kur'an kıyamette bir cesede bürünüp te "Beni niçin anlamadınız, ben niçin hayatınıza tatbik etmediniz ?" diyerek okuyup manasını öğrenmek istemeyenlere hasım olur mu?

HİÇ BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?

 "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" ayetini cami kürsüsünden haykıranlar neyin bilinmesi gerektiğini, bu bilme kavramının Allah'a göre, Resulullah'a göre ne ifade ettiğini bir türlü söylemezler. Çünkü bu ayeti ifade ederken, kendilerinin bildiğini süblimal şekilde ifade ederler.Ahiretinden emin, Cennette yeri hazır özgüveni ile cemaata hitap ederler.Aslında bunlar "Dini sohbet memurlarıdır".

SAİD NURSİ HAZRETLERİ

 Kürt kökenlidir.Bu konuda ayrımclıık yapmak isteyenlere "Sakın siz siz olun, sizi Türklerden ayırmak isteyenlere rağbet etmeyin. inanmayın! Hele hele onlara kurşun sıkmayın. Onlara karşı gelen benim cemaatim değildir" buyurmuştur.

18 Nisan 2022 Pazartesi

YEDİ TÜRK DEVLETİ

 Tarihin en büyük ihaneti diye bilinen Kerbela cehenneminden bir gün önce yedi Türk atlısı 9 Muharrem'de Hz.Hüseyin'e gelerek " Haydi hazırlan, seni ve taraftarlarını Horasan'a götüreceğizŞeyhimiz bizi gönderdi" dediler.Hz.Hüseyin muhteşem nazarı ile bu yedi Türk süvarisini süzdü ve "Şeyhinize selam söyleyin.Operasyonumuzun ufak bir tarih eksikliği var.Takdir beni değil yerde yatan (beş yaşındaki Zeynel Abidin hazretlerini göstererek) bu yavruyu götürmenizi murad etmiştir" buyurdu.Ve Yedi Türk atlısı ertesi günkü kutsal görevlerini yapmak üzere bir tepenin arkasına gizlenmek için müsaade istediler.Onlar giderken Hz.Hüseyin ellerini Cenab-ı Hakk'a kaldırarak , "Ya Rabbi bu yedi atlının milletine yedi devlet ihsan et" buyurdu.

Bu hadiseden 4 asır sonra Ahmet Yesevi hazretleri bu duayı nesillere aktardı ve Kazakistandan Özbekistan'a kadar köy köy dolaşarak adeta yedi Türk devletinin haritasını çizdi.ve takdir edilen saat geldi , altı Türk devleti hayat sahnesine çıktı.Anadolu Türk devleti ile birlikte Yedi türk devleti Hz.Hüseyinin hazin duaları sırrı içinde çağımız haritasına mührünü vurdu.

EZAN OKUNMASININ HİKMETLERİNDEN

 Kent bacalarından çıkan dumanlar ortalığı nefes alınmaz hale getirince bir rüzgar çıkıp tüm bu dumanları sürükleyip ortalığı pırıl pırıl yaparsa, bir kentte ezanlar okunduğu zaman o kentin üzerindeki kasvet bulutları dağılır, insan gönülden rahatlamaya başlar.Gönüldeki bu huzur, iki ezan arasındaki yeni isyanların, yeni günahların intişar etmesiyle yeniden kasvete dönüşür bu kez, ikinci vaktin ezanı yetişir, o kasveti dağıtır.

Bu nedenle Taksimde, Kızılay'da camilerin yapılması önemlidir.

TOPLUMDA PARÇALANMA NEDENİ

 Manevi değerlere sırt çeviren toplumların insanları, çıkar kavgasına düşmekten , parçalanıp hizipleşmekten kurtulamaz.Yetmişli yıllarda Paris'te , halkın %83 ü sol partilere rey vermişti.Fakat belediye seçimlerini %17 oy alarak sağcılar kazandı.Çünkü 10 tane sol aday kıyasıya mücedele etmişti.Dünyanın her yerinde solun etiketi hep aynıdır.Parçalanacak birbirine düşecek, ya da sol ilkelere taban tabana zıt , kapitalist ilkeleri benimseyecektir.Bu tezatların özünde marksizmin temel yanılgısı yatmaktadır.İnsanları manevi değerleri inkar ederek yalanlarla uzun süre aldatamazsın.Manevi değerlerden yoksun insan topluluklarını , zenginleri ortadan kaldıracağız yalanı ile kaç sene oyalayabilirsiniz.Sol partilerin iktidarlarındaki suistimal söylentilerin , köşe dönücülerin hikayesi hiç eksik olmaz.

16 Nisan 2022 Cumartesi

MÜNİR ERTEGÜN

 İkinci dünya savaşı sırasında elçimiz Münir Ertegün, Roosvelt'in has danışmanı idi ve Normandiya çıkarması sırasındaki , orduya dua mesajı Münir Ertegün'ün kaleminden çıkmıştır.Nitekim münir Ertegün'ün cenazesi o günün en büyük savaş gemisi Missüri, İstanbul'a getirmişti.

KAVGASIZ EKONOMİNİN TEMELİ

 Hak Teala insana Ahlak-ı Muhammedi'yi lütfederek , kavgasız bir ekonomi öğretmiştir.İslamın zekat ve infak emirleriyle Faizi yasaklaması, kavgasız ekonominin temel ilkeleridir.Faiz ancak ekonomik savaşı temsil eden çirkinliktir.Çünkü fakiri fakirleştirir, zengini zenginleştirir.Enflasyon gibi emek ve sermaye arasındaki çatışma gibi olayların tümü temelde faiz felaketinden oluşur.

Para kazanma ilkeleri daha iyi yaşamak için hızlı bir aktivasyon gücüne sahiptir.Bu güç insanı o kadar şiddetli etkiler ki , başlangıçta yaşamı sürdürmek noktasından kalkan bu tren, kısa bir süre sonra raydan çıkarak felaket uçurumuna doğru yol almaya başlar.Kazandığı para değil bir ömür için, birkaç ömrü aşacak nisbette olduğu halde hırsı azalmaz,aksine artar.Bu anlamda kapitalize olur.Bu Nokta'da Hz.Ali efendimizin harikalar harikası kıstas aşılmış olur:Çünkü Hz.Ali, "Para çok iyi bir hizmetçi, fakat kötü bir efendidir"İşte çıkar kavgasının felaket dönemeci hizmetci olarak tuttuğu parayı kendisine efendi yapmakla başlar.Kapitalist olmuş bir kimse bu kez kendi için değil , efendisini beslemek için çareler arar.O efendinin en temel gıdası ise faizdir.Müslüman insanın çalışma hırsı sömürme için değil , Allah'a gerektiği gibi hizmet etmek içindir.İnanmayan insanın birbirini sömürüp kemirmek için kulandığı hırs, müminde ibadet çoşkusu içinde kutlanır.

MUTLULUK ÇAĞI

 Asrı saadet mutluluk çağıdır.Hem insanların hem toplumların kaderlerine ışık tutan muhteşem bir levhi mahfuz aynasıdır.Bir müminin bu çağı bilmesi, hatta yaşar gibi hissetmesi gerekir.Mutluluk çağı Efendimiz'in(s.a.v) doğumundan Hz.Ali efendimizin şehadetine kadar yaşanan zaman dilimidir.Onun en belirgin şeridi Bi'seti Muhammedi ile(Kur'anın tebliği) başlayıp Efendimizin cemal alemine intikaline kadar geçen22 yıldır.

İslam velileri tarihin seyri üzerindeki pek çok istihraçlarını (önceden belirleme) asrı saadetteki incelikleri farkederek yapmışlardır.Efendimizin doğum yılına 40 yıl eklenerek islam nurunun intişarı, altın çağının başlama yılı olarak önceden tayin edilmiştır.Ebrehe ordusu Kabe'yi yıkmak için geldiklerinde Ebabil kuşları havadan attıkları taşlarla nasıl orduyu mahvetmişse bu hadisenin üzerinden geçen 40 yılın sonunda Efendimiz dünyaya gelmiştir.Doğumdan sonra 40 yıl geçmiş Risalet tebliğ edilmeye başlanmıştır.

1945 yılında Japonyaya atılan atom bombasından 40 yıl sonra Gorbaçov Rusya'da iktidara gelmiştir.40 yıl ve 22 yıl dilimleri önemlidir.En kötü bir hadiseden 40 yıl sonra değişimin olması ve bu değişimin kemalatının 22 yıl devam etmesi gibi.

Bedir savaşının sırrı ve Uhud savaşının sırrı manidardır.Bedir Savaşı inançsızlara inen bir tokattır ve İslamın zafer zincirlerinin kapılarını açmıştır.Uhud savaşında ise müslümanlar kan kaybetmişler , fakat yinede yenilmemişlerdir. kaybının nedeni Efendimizin emirlerine gösterilen ihmal ve ganimet zaafıdır.

Bu sırları bugünün dünyasına uygularsak 2001 de kurulan AKP,22 yıl kemalatını devam ettirdikten sonra 2023 de 22 yıl sonra muhtemelen silinecektir.1980 ihtilalini kötü bir hadisenin başlangıcı olarak addedersek bu hadiseden sonra 40 yıl sonrasında yeni bir doğuş yaşamanın başlangıç günleri gelecektir.İnananların iktidarı Bedir sırrı ise Zenginleşme hırsı, yolsuzluk ve hırsızlık, mal toplama istekleri de Uhud sırrı olarak tecelli etmiştir.

Hem kişisel hayatımızda, hemde cemaatların hayatlarında , hemde milletlerin kaderlerinde iman sırrı hep bu Bedir-Uhud hikmeti ile yaşar.

İslamın altın çağı gelmektedir.Bu çağın bayraktarlığını Türk milleti yapacaktır.

NERDEN NEREYE

 Melih Gökçek, Ankara'da Belediye başkanı olduğu 1994 yıllarında cinsel içerikli heykelleri parktan kaldırtmıştı.Aradan yıllar geçti, başlangıçtaki hassasiyet zamanla kayboldu ve sonuçta Ankaraya dinazor heykellerini milyon dolarlık bedelle dikmeye çalıştı ve bu savrulma onun sonu oldu.

TARİHE KİM GÖMÜLDÜ?

Cumhuriyet idaresinin başlangıç yıllarında ilk Maarif Bakanlarından Necati, 1929 yılında Konya'ya gelmişti.Yeni harfleri, Dindarlığı ile tanınan bir yörede savunmayı hedeflemişti.Bay Necati'nin vereceği konferansın ilanları asıldı:Konu aynen şöyle "Eski harflerle birlikte Kuran'ı da tarihe gömdük". Konferans ertesi günü saat 10 da verilecekti.Akşam misafire mükellef bir sofra kuruldu.Yemekten sonra Bay Necati ani bir apandisit krizine yakalandı.Yapılan acil ameliyatla hasta kurtuldu.Gösterilen ihtimamı ,itinayı anlatmaya gerek yok.Bütün hastahane , Konya ayakta idi.Ne çare ki bu adam haddini aşıp Kur'an 'a dil uzatmıştı.Gece yarısı imkansız bir hadise oldu.Hastanın yattığı karyolanın yan demiri kırılmış, Necati yere düşünce de ameliyat yeri patlamıştı.Ertesi gün saat 10' da öldü.

Kur'an'ın ölmezliği bir kez daha anlaşıldı. 

15 Nisan 2022 Cuma

LAİKLİĞİN SAVUNUCULARI

 Laikliğin savunucularını sistematize edersek bunlar A sınfı,B sınıfı,C sınıfı ..v.s olarak şu şekildedir.

A sınıfı Laiklikler:19.yüzyıl ateist rüzgarı altında kalmış kesin inançsızlardır.Marksist düşüncenin en büyük hedefi yeryüzünde bütün manevi değerleri, en başta dini silmektir.Marsizm yıkılmasına rağmen bir gün vahşi bir şekilde dirileceğine inandıklarından bunların "Biz dine karşı değiliz" sözleri tamamen aldatmacadır.Bunlar toplum içinde en üst seviyede yaşayıp, fakiri kandırma peşindedirlerAldatmacılığı mübah sayarlar.Müminlere her türlü iftirayı görev sayarlar.Bir başka sahtelikleri ise inanmadıkları, sevmedikleri fikirleri geçici olarak savunurlar.Batı'yı sevmemelerine rağmen batıcı görünürler.Türkiyede marksizmi Atatürk engelledi derler ancak zahirde Atatürkçü görünürler.

B sınıfı Laikler:Bunlar Allah'a kendi zanları içindeki çizgiler içinde inanırlar.Dinlere ise toptan karşıdırlar.Kendi akıllarının hayranı olup cılız akılları ile Allah'ı tanayabileceklerini sanırlar.Bu gurup tam bir batı hayranıdır.B sınıfı laikler toplumdaki köşe dönmecilerin mucididirlerYüce kitabımızda yazılı "fasık" lar bunlardır.Alkollü içki en büyük tutkularıdır.Seks özgürlüğü onların sloganıdır.bunların laiklikten anladığı inanç ve fikir özgürlüğü değil, rezalet özgürlüğüdür.Bunlar kendilireni samimi Atatürkçü ilan ederler.Onların indinde Atatürkçülük  yalnız laikliktir.İçkiyi teşvik ederler.

C sınıfı Laikler:bunlar bazen geleneksel, bazen de çevresindeki çaresizlikten korkarak dine sempati duyan laiklerdir.Dine karşı değillerdir.Dinden yanadırlar ancak dinin yükümlülüklerinden kaçarlar.İnfaksız, namazsız bir islamiyet olsun onun mücahidi olmaya razıdırlar.İbadet yılgınıdırlar.

D sınıfı Laikler:İslam'a inanmışlar ancak nefislerinin hevası yaşamlarına hakimdir.Dini konuda fetvayı kendilerinden alırlar.Ramazan dışında ibadeti seçmezler.

BABA VE OĞLUN ŞEHADETLERİ

Dumlupınar şehitliğinde bir kitabe vardır.Balkan savaşı başlangıcında köyünden askere giden ve 1922 yılına kadar bir cepheden bir cepheye koşan bir kahraman , 27 Ağustosta 7 yaşında köyünde bıraktığı yavrusuna 10 yıl sonra cephede asker olarak rastlamış, sadece bir kaç saat hasret giderdikten sonra ertesi gün beraber şehit olmuşlardır.

Çanakkale' de , Dumlupınar'da canını verenler , Cumhuriyet kurulduktan sonra ecdadın imanı ile  alay eden iman katilleri için ölmediler.  

TOPLUMUN TEPKİSİZ KALMASI

Yapılan bir kötülüğe yahut zulme karşı tepkisiz kalan bir kavmin ceza örnekleri Kur'an da mevcuttur. Hak Teala Lut kavminin helak edilmesini emrederken Hz.Cebrail (a.s):"Ya rabbi, diye niyazda bulundu.Şu anda 70 bin müslüman teheccüd namazında bulunuyor.Bu kadar çok insanın helak edilişindeki sır nedir? der.Hak Teala lisan-ı hikmetle buyurur:"O kadar müslüman , sayıları sadece 32 olan kafirlerin ahlaksızlıklarına ve küfrüne karşı kayıtsız kaldıkları için helak olacaktır.". Öyle de oldu.

Salih Peygamber'in kavmi, cennetten gönderilen bir devenin bir azgın tarafından öldürülmesine ses çıkartmaması üzerine helak edilmiştir.

İslam'ın ilk şehidi Hz.Sümeyye, işkenceler altında öldürüldüğü vakit, Efendimiz (SAV):"Küfrün işi bitti ve Sümeyye şehit edildiği an İslamiyetin zaferi kesinleşti".Hayr'ın enerji kaynağı iman ve cesarettir.Şerrin  enerji kaynağı ise korkudur.Şer tıpkı korku filimlerinde, başkalarının beynin emerek hayatını sürdüren hortlaklar gibi insanı korkutup  onun manevi enerjisini emmek ister.Aradığını bulamayınca ölmeye mahkumdur.İslamın ilk başlangıcında bir avuç müslüman işkencelerden korkmayıp imanlarını terk etmediler küfür işini bitirmiştir.

RUHUN SINIRSIZ YETENEKLERİ

 Hak Teala,insan için "Kendi ruhumdan nefhettim" buyurduğundan ruh, Allah'a ait bir şey olduğundan zaman ve mekanla mukayyet değildir.Hak Teala müsade etmek şartıyla ruh bütün lisanları konuşabilir.Nitekim Caferi tayyar hazretleri Habeşistana hicret eden topluluğun başında idi.ve Habeşce'yi bilmiyordu.Ancak Habeşistan sarayında, o lisanın en zarifiyle konuşmuş ve Necaşi'yi hayrette bırakmıştı. Ruh,Bütün bilinmezleri bilir,zaman diliminin öncesinide bilir.Bloğun önceki yazılarında geçmişti bir Alman Mühendisin, Osmanlı sadrazamına "Kur'an da yaş kuru her şey var deniliyor, biz şimendiferi icat ettik,bunun yerini Kur'an da bana gösterin "sorusuna cevap için aciz kalınması üzerine Şeyh Şamil yahut Plevne gazisi Osman Paşa ile Anadoluya gelip Bursa civarına yerleşen ilmi ledün sahibi bir zatın konuşmasını.Tekrarlamak gerekirse o zat şöyle söylemişti."Evet bu husus Kur'an da var.Ancak Kur'an'ın meseleleri toplu anlatma özelliği vardır.Yasin Suresinin 4 sayfa başınadki ayeti okur ve Alman'ı susturur.Sonra devam eder:"Bu ilimde bir miktar bende var diyerek Alman Mühendisin yukarıya doğru yedi sülalesinin isimlerni söyler.Söze devamla:"İstersen senin sulbünden kıyamete kadar gelecek insanların isimlerini sayayım mı? deyince Alman mühendis dayanamaz Sadrazam'a dönüp:Siz bana bir sihirbaz getirmişsiniz" der.

Aynı şekilde Kur'an ayetlerinin muhteşem anlatımını duyan müşrik ne demişti:Ne büyük bir sihirbazlık".

14 Nisan 2022 Perşembe

STRESS ANCAK İMANLA HALLOLUR

 Stress nefsin sıkıntısıdır.Ruh sıkıntısı değildir.Nefs eğitilmedikçe ,ahlaki Muhammediyyeye tabi tutulmadıkça çeşitli maskaralıklarla kendini harap edecektir.

Stress ancak imanla halledilir.Asır Suresinde bildirilmiştir"Hepiniz perişansınız(innel insane lefi husr) Ancak iman edenler hariç.

MUAVİYENİN AVANTAJ TELAKKİ ETTİĞİ HUSUSLAR

 Muaviye şöyle demiştir:"Ali'ye karşı üç durumla yardım gördüm:

1-Ali her şeyi açıktan yapan birisiydi; ben ise sırrını çok saklayan biriyim.

2-İhtilaf açısından en çetin ordunun başındaydı; ben ise, en itaatkar ve ihtilafı en az ordunun başındaydım.

3-Cemel ashabıyla karşılaştı; eğer onlara karşı zafer elde ederse , bunun onun gücünü zayıflatacağını, Cemel ashabı zafer kazanırsa , bunların bana karşı Ali'nin daha güçsüz olduklarını düşündüm"

13 Nisan 2022 Çarşamba

ALLAH NEDİR? SORUSUNUN CEVABI

 ALLAH, İNSANIN KAİNATA VE KENDİ ÜZERİNE HAKİMİYETİNİKABUL ETTİĞİ  VE İÇSEL BAĞLARLA KENDİSİNİ BAĞLI KABUL ETTİĞİ KUDRETİN ADIDIR.

bu tarifn unsurları tahlil edilince esaslı olarak onda iki inanışın bulunduğu görülür.Biri Allah'ın bütün kainata ve onu düşünen insanın kendi üzerine hakimiyet inancı, öbürü Allah ile insan arasında içsel yani ruhi bağların bulunabileceği inancıdır.

Kainattaki muhteşem nizam , bu nizamın bir kurucusunun varlığını zaruri kılar .Her akıl sahibi bu sonuca varır.Ancak kendi varlığımız üzerinde hakimiyeti kabl etmek varlığımızın iktidarını ortadan kaldıracağı için bu nefse güç gelir.  

DİNİ YAŞAYIŞ / AHLAKİ YAŞAYIŞ

 Dini yaşayış, daima kendisine paralel olarak evrimlenen başka cinsten bir yaşayış şekline tesir yapmaktadır.Bu yaşayış, ahlaki yaşayıştır.Dindar insanın iyi ahlak sahibi olması gerektiğine hepimiz inanırız.Peygamberleri ahlaki kemale örnek olarak tanıyoruz.Dini tecrübenin en ileri basamaklarına ulaşmış veliler ahlak dahileridir.Psikolojik tahliller, dini denemeyi bizzat kendinde yapan insanın, sadece bu denemeleri yapmakla, fenalık denilen ahlakı bozucu unsurdan sıyrılıp temizlendiğini ortaya koymaktadır.Ancak bir çok insanın dini egzersizleri yapmasına rağmen ahlak değerlerinden uzak yaşadıklarını etrafımızda görmekteyiz.bunun sebebi, taklitten ibaret dini terbiyenin gerçek din terbiyesi sanılarak uygulanması, dindar bir gurup ve meslek sınıfı yaratarak ahlaki değerleri gözden uzaklaştırmasıdır.Din için en büyük tehlike budur.Dini hareketleri meslek zarureti ile yapan insanlar , ekseriye bu ibadetlerin şekline, maddesine sahip oluyor , onun ruhunu kaybediyorlar.Bu şekillere olan fevkalade bağlılık onları ithamcı ve dar kafalı yapıyor.Böyle bir dini yaşayış ahlaka bir yol olamaz.Ancak polis rolünü oynayabilir.Doğrudan doğruya işlenen ayyaşlık, kumarbazlık,cinayet v.s gibi halleri önliyebilir.Araya vasıtalar ve örtüler konularak işlenebilen ahlaki rezaletlerin hiç birine mani olamaz.

İBADETSİZ DİN YOKTUR

 İbadet, dini gaye için zaruridir ve ibadetsiz din yoktur.Hiç ibadete başvurmayan insanın dindarlığı ise farazidir, hayaldir, gerçek olamaz.Paskal, "Dizüstü yere kapanınız ve dudaklarınızla dua ediniz" demektedir.İbadetsiz iman, beslenmeyen bir hayat unsuru gibi zayıflamaya, nihayet sönüp kaybolmaya mahkumdur.

PASCAL

 17.nci yüzyılda yaşayan ünlü fizikçi , fizikte dahiyane buluşlar nedeniyle şöhrete ulaştı.Bir müddet sonra o zamana kadar zamanını boş ve değersiz çalışmalarla ömrünü geçirmiş olduğunu söyleyerek , bütün varlığını insan ilmine verdi.İç alemin ilahi denemelerini yapmak ihtirası ile manastıra sığındı ve orada öldü.

Pascal, insan zekasıyla elde ettiği bilgilerin hakikatından şüphe ediyordu.Ona göre ilimler ve felsefe hep itibari, izafi görüşler ortaya koyuyor.Pirene dağlarının berisinde hakikat denen şeye, öte yanında hata deniliyor.Hududu teşkil eden nehrin beri yanında adam öldürene cani, hududun ötesindeki insanları öldürenlere kahraman deniliyor.İlim ve felsefe hakikatı tanıtamazlar.Hakikat ancak dinde bulunur.Zira din, izafi olmayan mutlak ve ebedi inançlar ortaya koymuştur.

Pascal'a göre üç türlü insan vardır; Birinciler hem Allah'ı bulmuşlar hem de O'na yaranırlar. İkinciler O'nu ararlar, lakin bulamazlar.Üçüncüler ise O'nu ne ararlar ne de bulurlar, öylece ömrünü geçirirler.Birinciler hem akıllı hem de bahtiyardırlar.Sonuncular hem akılsız hemde bedbahttırlar; ortada kalanlar ise akıllı fakat bedbaht insanlardır.Bütün değerimiz düşüncemizdedir.Kainatı tanıyan insan, bütün kainattan deha değerlidir.Çünkü onu tanımaktadır.Düşüncede ilahi bir hareket  vardır ki , o bütün düşüncelerden daha değerlidir.Bu hareket, merhamet hareketidir.Merhamet, ruhu Allah'la birleştiren ilahi kudrettir.Dini hayatın hareket noktası onda aranmalıdır.

12 Nisan 2022 Salı

Nezih UZEL-Gönlümüz Her An Sendedir Ya Rab

Gönlümüz her an sendedir ya Rab
Derdime derman sendedir ya Rab Rahat-ı canım cane (silah) cananım (sevgili) Sırr-ı pinhanım (gizli) sendedir ya Rab Aşıkın kâmı (arzusu), vuslat encamı (son, netice) Diller aramı (Gönül rahatı) sendedir ya Rab Aklı aradım bende bulmadım Şübhe kılmadım(şüphesiz) sendedir ya Rab Kalbi yitirdim, arayı geldim Muttali (bilgi sahibi oldum) oldum sendedir ya Rab NURİ biçare (çaresiz) oldu avare (başıboş) Yareye çare Sendedir ya Rab

GAZALİ:İHYA-YI ULUMUDDİN

 İmam Gazali hazretleri İslami ahkamın ihtiva ettiği psikolojik hakikatları ortaya koyan İhyayı Ulumiddin isimli meşhur eserini meydana getirmiştir.Bu kitapta ahiret yolunun ilmi iki bölüme ayrılıyor.Birine muamele ilmi, öbürüne Mükaşefe ilmi deniliyor.Muamele ilmi Ahlaktır.Gazali , onu da dört rub'a(çeyreğe) ayırıyor.

1.İbadet rub'unda namaz, oruç, hac ve zekatın esrarı ile zikir, tesbih ve duadan, Kuran okumanın adabından bahsedilmektedir.

2.Adat rub'unda içtimai adab ve terbiye kaideleri anlatılmaktadır.

3.Münciyat rub'u , iyi huyları ortaya koyuyor.

4.Mühlikat rub'u , kötü huyları, sebeblerini ve tedavilerini gösterir.

Mükaşefe ilmine gelince FAzali onun kitaplara yazılamayacağını söylüyor ve şöyle tarif ediyor:"Sıfatı mezmumesinden tathir ve tezkiyesi anında kalpte zari olan bir nurdan ibarettir".Bu nura sahip olan kimse o zamana kadar kendisine bahsedilen  ve kendisinin de bir mevhume halinde kabul ettiği melek, şeytan, vahiy, nübüvvet, cennet,cehennem,Allah'a yakınlık gibi... halleri, o nurun sayesinde bilir.Gazalinin el-Munkızu mine'd-Dalal isimli eserinde ise , sapkınlıktan kurtulmanın yolu anlatılmaktadır.

BÜYÜK DOSTLA DOST OLABİLMEK

 Büyük dost ile dost olabilmenin şartı ferağattır; fena dünyasından geçmek, ahiretten geçmek, varlığından geçmek. Tam ferağat yolu ile ruh, nefis ve şehvet bağlarından sıyrılınca insan Allah'a yaklaşır. İlahi ruh o insana girer.Artık o adamın her hareketi Allah'ın hareketi, her emri Allah'ın emri olur.

Yunus Emre hazretleri bu hal için şöyle buyurmuştur:

Ol Kadir-i kün feyekun, lütf edici Sübhan benem /Kesmeden rızkın veren cümlelere Sultan benem           Nutfeden Adem yaratan yumurtadan kuş türeten /Kudret dilini söyleten zikreyleten Sübhan benem.

Hem batınem hem zahirem/ hem evvelem hem ahirem/Bu cümlesini yaratıp tertip eden Yezdan benem     Yoktur anda tercüman andaki iş bana ayan/Br bir adı vardır Yunus ol sahib/i Kuran benem.


11 Nisan 2022 Pazartesi

RUM GENCİ

 Hz.Mevlana yolunun üzerinde kurulan bir darağacı altında bekleyen bir rum gencinin üzerine giydiği feracesini çıkartıp atıyor.Cellatlar Hz.Pirin himayesine aldığını belirten bu işaret karşısında genci asmayıp makama durumu arz ediyor.Makam genci affedip serbest bırakıyor.Asılmaktan kurtulan bu Rum gencinin adı Süryanüs imiş.Doğru Hz.Mevlananın yanına gidiyor,Hz:Mevlana onun süryanüs adına Alaaddin ekliyor.Mevlana'nın elinde varlık bilgisini hal ve görgü ile kavrayan Süryanos, bir müddet sonra taşkın sözler söylemeye başlıyor.Mevlana'ya 'Tanrı' diyor."Neden böyle diyorsun" diyenlere "Ne yapayım,Tanrılıktan daha üstün bir makam yok, olsaydı Mevlana'ya o makamın adını verirdim".Bu sözlerden dolayı Süryanos mahkemeye ,"şeriata aykırı şeyler söylemekten" çıkartılıyor.Hakimler soruyor:"Sen Mevlana'ya 'Tanrı' demişsin" diye soruyorlar.Süryanos:"Haşa, ben Mevlana'ya böyle manasız bir söylemedim.Ben Mevlana'ya Tanrıyı yaratandır dedim".Mahkeme heyeti şaşkınlık içinde iken rum genci devam ediyor:"Evet, küfür,iman Tanrı'nın elinde.Ölümle hayat da öyle.Ben kafirdim bana iman verdi.Ben ölüydüm o beni diriltti.Fakat ben kuldum, beni Tanrı yaptıTanrı benim, o Tanrı'yı yaratandır".Mahkeme bu adam meczuptur, aklı başında olmayana teklif ve mesuliyet terettüp etmez deyip, bir daha böyle konuşmamasını tembih ederek serbest bırakırlar.Süryanos olayı Mevlana'ya anlatınca ,Hz.Pir buyurur ki:"Kadıya diyecektin ki:Yazıklar olsun sana, eğer sen de Tanrı olmadıysan.Beni sana sorana de ki:Onu ne duyabilirsin, ne de görebilirsin.On batman ekmeği taşımak kolaydır ama bir batman ekmeği yemek güç.Bu alimler ekmek taşıyana benzerler, ne bilsinler ki ekmek nasıl yenir?"

İNSAN ARIYORUM

Mevlana efendimiz anlatır:"Bir gece vakti evimden dışarı çıktım.Kırlarda geziyorum.Bir adamcağız elinde fenerle dolaşmakta idi.'Bu gece karanlığında ne arıyorsun?' diye sordum.adam 'İnsan arıyorum' diye cevap verdi.'Yazık' dedim.'Boşuna yoruluyorsun.Ben yurdumu terk ettim, de yine bulamadım onu.Git evine , yat, rahatına bak.Nafile arıyorsun,onu hiçbir yerde bulamayacaksın'.Adamcağız acı acı baktı;'Ben de biliyorum bulamayacağımı.Ama yine de aramaktan zevk alıyorum, bana dokunma'

Allah'da böyle aranır.O'nu aramaktan doyulmaz, vazgeçilmez.

TASAVVUFUN MERHALELERİ

Tasavvufun, insan olan varlığımızdan çıkartıp,Allah'a yaklaştıran ,bazılarının tabiri ile Allah'la birleştiren hareketleri,üç safhadan geçmek suretiyle yapılmaktadır.

BRİNCİSİ, hazırlık safhasıdır.Bu tasavvufun riyazet ve ferağat devresidir.Allah yolcusu , bu hazırlanmada terk veya inkar basamaklarını atlayacaktır.Kendinde dünya yükü diye ne varsa hepsini birer birer ve şuurlu bir teslimiyetle terkedecektir.Terk hali, onun ruhunda  önce bir istek, bir iştiyak, bir irade halinde parlar.Bu aşkın ilk hamlesi servetten ve devletten geçme şevki ile kanatlanmaktır.Mal ve mevki hırslarını ve bu varlıklarının ağır yükünü  kirlerden temizlenir gibi kendinden atar,uzaklaştırır.

Sonraki basamak  evladdan ve irşaddan vazgeçme hali gerçekleşir.Evladdan geçmek bir gönül yakısı, irşaddan vazgeçmek ise akıl yakısı.Onları yaralarına yapıştırır ve çeker,koparır.Böylelikle şifa bulur.Evlad Allah'ındır.İrşad ise bütün kibirlerin hamalı olan zavallı aklın herzeleri

Daha sonra duygulardan temizlenme gelir.Bu hal, bir nevi mahiyet değiştirmedir.Bizim sevindiğimize o sevinmez.Bizi yakan acılarla yanmaz.Bu terk mertebesinin zirvesidir ve bu zirvede kanatlanmak için bekleyiş başlar.

İKİNCİ SAFHA VECD,İSTİĞRAK tır.Dünya hevesinden ve varlık vehminden boşalan bu kab Allah'ın emrine girebilir.Taşıdığı safrayı atan ruhta vecd denilen ruhun baş dönmesi başlar.İstiğrak denilen aşırı vecd hali , dervişin miracıdır.Bu fırtınalı bir ortamdır."Enel Hakk" sesi burada çıkar.Vecd gayeye götüren bir geçittir.

Tasavvufun üçüncü ve son merhalesi huzur safhasıdır.Dervişi huzur mertebesine uçuran vecd kanadıdır.Mutasavvıfların vecd derecesini terennümleri ile bilmek mümkün iken huzur mertebesini bimemize imkan yoktur.Mahrem bölgeye yabancı asla giremez.

VAHDET-İ VÜCUD

 Vahdet-i vücud , yaşanan bir haldir.Fikir halinde anlatılmaz.İkna ve isbatı kabil değildir.Karşı tezi olan bir davada zannedilmemelidir.O, aşkın insanı alıp götürdüğü dünyalarda keşfolunan bir sırdır.O hali yaşamayanlara anlatılması kabil olmadığı gibi , yaşayanın bu halini red ve inkar etmek de kabil değildir.Aklın şüphesi var, aşkın şüphesi yoktur.Yerin altında defineler saklı, gökler sonsuzluğun kabristanı değilmidir? Fani varlığımız gibi aklımız da fani ve acizdir.Varsın zahir üleması onu itham ve inkar eylesin.Onlara Mevlana cevap veriyor:"Bizim Mesnevimiz vahdet dükkanıdır.Onda Bir'den başka ne görürsen puttur.

MEVLANA VE EFLATUN

 Hz.Mevlana Efendimizden çok önce yaşamış olan Eflatun ile Hz.Mevlana efendimizin ifade  ettikleri aynı gerçekler vardır. Çünkü hakikatler hep aynıdır.Hakikat boyutuna yükselmiş erenler, aynı şeyleri ifade ederler.Nasılki şeker dünyanın neresinde olursa olsun, yahut imal edildiği tüm zamanlarda tadı aynıdır:Tatlı..Erenlerin ifade ettikleri hakikatlarda aynıdır. 

Eflatun'a göre ruh , dünyaya gelmezden önce ezel bezminde Allah'la yaşıyordu.O'ndan ayrılmamıştı.Sonra deryadan kopan bir damla halinde Allah'dan ayrılarak bu gölgeler dünyasına düştü.Ten kafesine girdi.Burada bir gölgenin mahpusudur.Ten kafesine hapsedilmiş olan can kuşu ondan çıkmak , kurtulmak ve aslı olan Allah'a kavuşmak için feryat edip çırpınmaktadır.Aynı feryadı Mevlana'dan dinliyoruz:"Ben neredeyim.Hapishane neredeBen kimin malını çaldım ki bu beden zindanına hapsedildim?"Ancak ölümle ruh bu beden zindanından kurtularak aslı olan Allah'a ulaşacaktır."Öldüğüm gün tabutum giderken bende bu cihan derdi var sanma.Cenazemin götürüldüğünü görünce 'ayrılık, ayrılık'deme.Ölüm günüm benim sevgiliye kavuşma günüdür"

"Ey yaprak , elbette bir kuvvet buldun da dalını yarıp çıktın.Ne yaptın da zindandan kurtuldun? Söyle, söyle, biz de hapisten kurtulmak için senin yaptığını yapalım"

İMAM RABBANİ -İBNA ARABİ ZITLIĞI

 İmam Rabbani, ismiyle maruf Ahmed-i Serhendi, Mektubat isimli kitabında İbna arabi hazretlerinin vahdet-i vücud görüşüne şiddetli karşı çıktı.Şeyh-i Ekber'in tamamen aksine olarak İmam Rabbaniye göre eşyada asıl olan yokluktur.Yalnız Allah vardır ve Allah'dan başka bir şey yoktur.Benim varlığım, aynada görülen hayalden farksızdır.Şeyhi Ekber'in mesleğini tamamen ret için ortaya konulan bu görüş, neticede onunla birleşmektedir.Zira, Şeyh-i Ekber Allah ve Kainat ikiliğini ortadan kaldırarak varlığı bire icra ediyordu.İmam Rabbani de eşyayı hayal ile vehme icra etmekle gerçek varlık olarak yalnız Allah'ı kabul ediyor ve neticede varlık yine bire icra edilmiş oluyor.Vahdet-i vücud, bu neticeden zaruret halinde doğmaktadır

10 Nisan 2022 Pazar

VAHDET-İ VÜCUD SÖYLEMLERİ

 İslam Mutasavvıfları içinde vahdet-i vücuda inananlar ,Beyazid-i bestami,Hallac-ı mansur, Nesimi, niyazi mısri, Şeyh Şehabeddin Sühreverdi, muhyiddin-i Arabi, Sadreddin Konevi, Mevlana Celaleddin Rumi,Yunus emre 'dir.

Vahdet-i vücud , Allah ile kainatın bir ve aynı cevher olduğunu kabul eden görüştür.

İbni Arabi hazretlerinin Füsusül Hikem de geçer:"

"Bizden nasıl vaz geçebilir?Ben O'na müsaade eder ve zuhur alanına çıkarırım", Hafız Şirazi bu nükteyi şöyle ifade eder:"Maşukun gölgesi aşıka düştüyse ne oldu? Biz O'na muhtaç idik, O da bize müştak"."Bir vakit gelir ki kul şüphesiz Rab olur.Başka bir vakitte iftirasız kulluk derekesine iner.

Mevlana bu mertebeye işaretle diyor ki:"Demir nasıl ateşe girince ondan farksız olur ve 'ben ateşim ' derse , ilahi tecelliye uğrayan kul da kendi benliğinden geçmş olduğu halde ' ben Hakkım' der"

"Sen kulsun ve sen Tanrı'sın; kulluğun , kimin kulu olduğunu bildiğin içindir"."Sen Tanrı'sın ve kulsun; çünkü sözleşmenle kendini Tanrı'ya bağladın."

"Kainatın hepsi Hakdır ve O,benim ve O'nun varlığı ile ayakta duran tek bir varlıktır.Bunun için O gıdadır, bizde O'nunla geçinen yiyicileriz"

"Benim vücudum O'nun gıdasıdır., biz de O'nunla yanyana ve karşı karşıyayız.Şu halde sen bir yönden düşünürsen benim sığınmam O'ndan O'nadır"

"Eğer O olmasaydı veya biz olmasaydık olan şeyler olmazdı"

"Her şey O'ndan başladı ve O'na dönüyor.Herşey Allah'a rücu ediyor", meallerindeki ayetlerden Şeyh-i Ekber şu neticeyi çıkartıyor:"Madem ki her şey Hakk'ın tecellisidir ve değişik tecellilerin toplamı olan çeşitli varlıklar yine O'na dönecek , O tek varlıkta yerleşecektir;şu halde bunlar Hakkın gayri değildir.Çünkü vücud birdir.O halde bunlar da hakk'ın aynı olurlar"

Mevlana bu birliği şöyle anlatıyor:"Kah Kaf dağı, kah Anka olursun.Kah güneş,kah derya olursun.Halbuki sen kendi zatında ne osun , ne de bu .Ey vehimlerden , hayallerden yüce tanrı;ey çoklardan çok olan tek Varlık"

9 Nisan 2022 Cumartesi

İLBER ORTAYLI

 İlber Ortaylı'ya göre bundan 50 yıl sonra tarih: Ne devlet, ne ekonomi, ne de yönetim bilgisi olan bir adamın, çevresine topladığı şakşakçılar  ile oynadığı Osmanlıcılık oyunu ve saraylarda yaşama sevdasının  bir memleketi nasıl batırdığını ve bir halkın bunu nasıl seyrettiğini yazacak."

Hoca, çok ileri bir tarih vermiş.Ancak bu anlattıkları üç beş sene içinde yaşanacak.Aynı gemideyiz ve gemi hızla su almakta.Dua edelim ki gemi karaya otursun da geriye bir ümit kalsın. 

İSLAM MİSTİSİZMİ:TASAVVUF

 İslam mistisizm'i Tasavvuftur.Mistisizm, dinin içsel yaşayışı,deneyimidir.Bir nevi dinin temelidir.İslam Tasavvufu , Kur'an dan kalp ilmini çıkaran felsefedir.İlahi Varlığa iştirak denemesini yaparak ahlaklanma yoludur.İlahi tecrübeyi kalp yolundan geçerek yapmak,İslamın gerçeğini yaşamaktır.İslamiyetçi Louis Massignon  HALLACIN İHTİRASI isimlikitabında "İnsan ruhi ile kendi yaratıcısı arasında birleşmenin Kur'an ın ruhuna yabancı olmadığı nı" söylüyor.Gazali'yi takip ederek o da "Peygamberin başlangıçta Hira dağında yalnız dolaşan , birleşmek arzularının vecdi içinde yaşayan Allah'ın ihtiraslı bir aşıkı" olduğunu kabul etmektedir.İslam da şeriatı,yani müminin hareketini dışarıdan idare eden kanunu , ferdin içsel denemesine üstün tutanlara şeriatçılar denildi.  Bunlar dini hayat olarak değil , kanun ve disiplin olarak aldılar; ferdi yapan hamura hiç dokunmadılar. Mutasavvıflar için şeriatı inkar meselesi yoktu.Sadece onun , kabuğu teşkil ettiğini  ve dinin özünün içsel deneme ile yaşandığını kabul ettiler. Tasavvufun diliyle "Kal ehli" olanların hal ehli olan mutasavvıfları anlaması imkansızdı.Çünkü tasavvuf tecrübesi, bu tecrübeyi yapmayanların anlayışına kapalı bir sahadır.Şeriat Uleması , tasavvufun cehalet eseri  ve bidat olduğunu iddia edebilir.İlahi tecrübeye yabancı olanların onu itham etmeleri tabi karşılanmalıdır.

Tasavvufla şeriat , dinde iki ayrı yol değildir.Tasavvuf dinin özü ,çekirdeği, şeriatsa o meyveyi muhafaza eden kabuğudur.

İslam tasavvufunun başlangıcında  sofilik vardır.Sofilikten gaye , ahlaki temizlenmedir. bu temizlenme pratiği  yapıla yapıla sonunda ilahi birleşmeye varıldığı görüldü.Ahlaki temizlenme başlangıçta yalnız başına gaye idi.zamanla evrimleme  sonucunda ilahi birleşme gaye haline geldi.İnsanı kendi varlığının kemaline ulaşabilmek için kendisine lütfedilenleri başkalarına itmek zorundadır.Allah , hayat nimetlerini bizlere bağışlayan iktidara nasıl sahipse , mutasavvıf da onları başkalarına bağışlayabilecek iradeyi kendinde bulan bir atlettir.Tasavvuf ehlinin tuttuğu riyazet yolu gerçek bir atletizmdir. 

HIRISTİYANLIKTAKİ MİSTİSİZM

 Tasavvuf bir din yolumudur, yoksa bir felsefe midir? İslam tasavvufunun benzerine Hırıstiyan mistisizminde rastladığmız gibi, daha önceki dinlerde de mistik davranışlar görülmüştür. 

Hırıstiyan dininde Rahip Jean de la Croix ve rahibe Teresa gibi büyük hırıstiyan mistiklerinin takip ettikleri metod müşahhas ve yaşanmış deneydir.Bu deney, şu safhalardan geçer: Önce ilahi lütuf beklenir.Sonra sözlü ve içsel dualar yapılır.Bunu ahlaki temizlenme yolunu açan riyazetler takip eder.Nihayet iç buhranlar yaşanır.Sonunda benlikten sıyrılma gerçekleşir.Birinci safhanın bu olayları yaşandıktan sonra ikinci safha olan temaşa başlar.Bununda basamakları vardır.İlk basamakta duygular dünyasının temaşası yapılır.Sonra hayal dünyasının temaşası olur.Sonunda da ideal aleminin temaşasına ulaşılır.Temaşa halinde görünüşte fakirleştiren , gerçekte ise iç dünyayı zenginleştiren basitleşme hali meydana gelir.Temaşadan vecd yoluyla birleşme haline geçilir.Vecd, duygularla tanınan her şeyin inkarı ile şuuda aşkın yani şuurüstü bir takım hallerin sentezinin yaşanmasıdır.Mistik deneme , ilahi birleşme ile tamamlanır.

MEVLANA'YA KARŞI OLANLAR

 Hz.Pir mevlana eendimize karşı çıkan insanları tahlil ettiğimizde bir kısmı onu İslam dairesinin dışına çıkarıp bütün dinlere mal ederek bir müslüman olduğunu inkar ediyorlar.Bunlar ne dini, ne Tasavvufu ne de islam'ı bilmeyenlerdir.Çünkü bunlar dini zümrecilik, tasavvufu kitapsızlık ve kaidesizlik, İslam'ı ise ruhun samimi yaşayışına karşı gelen bir nevi saf doğmatizm telakki edenlerdir.

Bir diğer görüş sahipleri ise Hz.Pir'in İslam camiasından olduğunu reddenlerdir.Bunların zannı Allah katında dindarlık sadece katı kaidelere uymaktan ibarettir.Bunların Allah ile alışverişleri sayı ve hesaplardır.İbadetlerini sayıp ölçerek yaparlar , karşılığını da tartarak alırlar.Cennet mirasına haristirler.Kendi içlerine bir nebze bakmazlar.Bunlar aşk düşmadırlar.Ruhu muhafaza ettiklerini sanırlar velakin ruhu ayaklar altında ezerler.Duygusuz zahitler.Alacaklının karşısında borçlu bir uluhiyet anlayışına sahip olanlar.Namaz'borç, Oruc7a borç,Hacca borç,zekat'a borç olarak bakıp ahirette büyük bir mirasa konmak isteyenlerdir.Aşkı zerrece tatmadan Allah'ı tanıdığını söyleyen mürailer.  

ŞAMANLAR

 Şamanizm çok Tanrıcı bir dindir.Şamanlar aynı zamanda sihirbazdırlar  ve şarkı söyleyip dans ederek halkı eğlendirirler.Şaman ayinleri ekseriye uzvi ve hayati yapıya haz sağlayıcı, cinsi sapıklıklarla karışık kendinden geçme ayinleridir.İslam sihre karşıdır.Sihri küfür sayar.Sihirbaz Allah'ın yahut kutsal kuvvetin yaptığını yapabilmek iddiasında olan insandır.İslam'da ibadet fani varlıktan geçip Allah'a yakınlaşmak içindir.

CEMAL KAŞIKCI DOSYASI

 Gazeteci Cemal kaşıkcı'ya ait dosya Suudi Arabistan7a devredildi.Ülkemiz Suudların işlediği bu cinayeti aydınlatacak gayret içine girmiş, faillerini tespit etmiş,tüm dünyayı bu cinayetten haberdar etmişti.Suuda karşı en sert açıklamayı Türkiye yapmıştı.Ve bir gazetecinin kanı yerde iken,bir el devreye girdi ve dosya devredildi.Maddi güç devrede idi. Adalet duygusu bir kez daha parçalandı.Parçalanan kırıntılar bir mana ifade etmiyor artık. Umumi bir sükut hakim. Bugün, korkudan bu husus dile getirilmeyebilir.Ancak yarın, bu hususu dile getirecek ülkelere asla cevap veremiyeceğiz.Hakk'ı yeryüzüne galip kılma iddiasında olanlardaki sessizlik  ve ülkenin geldiği durum:Ohan Gencebay şarkısı:"Batsın bu dünya"...

Batacak ta.Bu devir değişecek.ve Gelecek olan hesap soracak..Ne diyelim;hesabı olanlar versin hesabını.

8 Nisan 2022 Cuma

MEVLANA İNSANI MERKEZ ALMIŞTIR.

 Bu başlığı izah etmeden önce Hz.Mevlana'nın varlık fikrini bilmek gerekir.Panteizm veya vahdet-i vücud denilen bu görüş:Allah ve kainat aynı cevherin iki türlü görünüşüdür.Hakikatte bunlar birdir. Kainat Allah'dan başka bir şey değildir. Kalp gözü açık olan arif , eşyada Allah'ı görür. Akil, Allah'dan başka Allah ararken arif, Allah'la kalb kalbe beraberdir.Herşey birlikte O'ndandır.Ve O'nda yaşamanın zevkini tatmıştır."Enel hakk" sırrına ermiştir.Allah'sız yaşayan akıl. ilahi sırrı bilmeye heveslidir.O'na yabancı yaşadığı halde ibadette hayat aramaktadır.O'ndan başka cevher taşımadığı halde, O'nu aramaktadır. Akıl için karanlıkla ve ızdırapla dolu dünyamız,arif gözünde aşk ile sürurun , vecd ile neşvenin, her an bir yeni yaratıcı tecellinin kaynaştığı, mest edici hakikat güneşinin gözleri kamaştırdığı ilahi temaşa sahnesidir.

Dünyamız her an değişmekte  ve yenileşmektedir.Her an yeniden yaratılmaktadır.Kainatta değişmenin gayesi bir devri daimdir.Bunda hareket noktası gibi gaye de Allah'dır.İlahi varlıktan aşağı doğru inen basamaklar , bu değişmenin menzilleridir.Sonradan tekrar geriye gidişle , hemde dünya hayatında , Allah'a varılmaktadır.Asıl gaye Allah'dan varlıklara iniş değil, varlıklardan Allah'a yükseliştir..Bu devridaim şöyle oluyor:İptidada yalnız Allah vardı.O'ndan unsurlar peyda oldu.Unsurlardan cansızlar çıktı,cansızlardan bitkiler,hayvanlar ve insan çıktı.

Allah'dan unsurlara doğru inişin mahsulü olan insan , bu hali ile düşmüş varlıktır.Eflatunculuğun deyimi ile "gökleri hatırlayan düşmüş bir Allah'dır".İnsanın diğer varlıklar arasındaki imtiyazlı durumu , aklın saltanatı ile bezenmiş olmasıdır.Aklın fonksiyonu ise onu aşkın hududuna kadar götürmesidir.Akıl temeli tanıtır ordan öteye gidemez.Akıl bizi aşka teslim eder, aşk ile Allah' la birleştirir.Böyle unsurlardan Allah'a götürücü devri hareket yine Allah'ta tamamlanır.Bizatihi var olan uluhiyet kendini tanır,hikmetini yaşar, zira insan kainatın hikmetidir, vücudunun sebebidir.

İnsanlığın üstün vasfı herkeste görülmez.Müstesna fertlerde, insanlık sırrına ermiş olanlarda bulunur.Geri kalan halk , ne kadar insan diye anılsa da gerçekten insanlık vasıflarına sahip değildir.Halkın hali bütün sefaletler ve bütün bayağılıktadır.

Mevlana anlatırken , hayvanları misal olarak kullanır ve bu hayvanlarla anlatılmak istenen hayvaniyet derecesinde kalmış insanlardır.

İnsan kainatın kalbidir.Varlık  ona sığınmıştır.O olmasa hiçbir şey olmayacaktı.Hakikat onun varlığı sayesinde vardır.Allah'da varlığının sırrına eren insanla beraber vardır.Varlığı Allah'dan ibaret gören ve insanı varlıklar arasında mümtaz mevkiye yükselten bu vahdet-i vücudcu görüş ,Hz.Mevlana'nın felsefesidir.

İSLAM DİNİNİN GERÇEK ANLAYIŞI HZ.MEVLANA'DADIR.

İlim ve ahlakın kaynağı dindir. Hz.Mevlana'da  İslam dininin gerçek ve içten anlayışı hakimdir.Hz.Pir bize islam dininin statik olan kalıp tarafını değil, dinamik olan özünü tanıtmıştır.Onda ruhun gayesi olan hürriyet, kalıpları kırıp Allah'a götüren en doğru yolu kendi içinde bulmaktır.Kayıtlardan kurtulan tam manasıyla hür adam,onun aradığı ideal insandır.Din yayımında, ahlak dersinde,çocuk terbiyesinde Mevlana kültürü en sağlam temel olacaktır.

AHLAKIN ÜÇ ESASI

 Kur'an ile tanıtılan islam ahlakının üç esası Hürmet,Merhamet,hizmetdir.Bu üç ayaklı kaideye tutunan hemde onlara bağlanan Sabır, şükür,af gibi destekler vardır.Bu ahlak kaideleri imanımızın asıl şartlarıdır.

Ahlak ilk dinle insanlığa sunulmuş İslamiyetle kemaline ulaşmıştır.

Ahlakın bu üç kaidesi bugünkü cemiyetimizde ne kadar vardır?

Cemaatin içinde Hürmet davası diye bir kavram yoktur.İnsanlar, fırsat buldukça birbirlerini boğazlamaktadır.Halkın kanunlara ve ulul emre itaatı kalmadığı gibi ulul emr yerinde duranlar halka ve hakka hürmeti tanımıyorlar.

Bugünkü cemiyetimizde merhamet var mıdır?Kudüsü ele geçiren haçlılar tüm müslümanları kılıçtan geçirdiler.Birsene sonra tekrar Kudüs'ü fetheden Selahaddin Eyyubi bir tek Hırıstiyanın burnunu dahi kanatmamıştır.Bu merhamet örneğini sergileyenler pek azdır.

Bugünün müslüman cemiyetinde hizmet varmıdır? Allah'ın kullarına hizmet yarışı kazanılmadan Allah'a yaranmak kabil olmaz.Bugünün müslümanı ,teknolojinin getirdiği nimetlere kavuşmak için birbirlerini yeme yarışındadır.

HİZMET

Abdülaziz Bekkine hazretleri buyurmuştur:

"Herşeyde olduğu gibi Hakk'a kulluğun da bir şekli ve sureti, bir de ruhu ve manası vardır.Hakka kulluğun ruhu ve manası , kendisine layık olduğu mevkiini teslim ettirebilecek derecede Hakkı tanımaktır ki , buna iman deriz.Şekil ve suretine gelince; o da Hakk'ın emrine uyarak , kendisi de dahil olmak üzere bütün halkına hizmet etmekten ibarettir ki , buna da ubudiyet veya ibadet deriz. Hakikatte Hakkın çehresi bize kendi çehremizden daha yakın ve daya ayandır.Onu biz olanca açıklığıyla göremiyorsak bunun, bizim görüşümüzün lüzumu kadar aydınlanmadığından ileri geldiğini bilmeli ve kabul etmeliyiz.Ve bu kusurumuzdan meyus da olamayız.Çünkü Cenab-ı Hakk bu eksikliğimizi doldurmak için hizmet ve ibadeti bize vesile etmiştir.Biz hizmet ve ibadetle Hakkın nuruna , hakikat güneşine kavuşabilir ve ona karşı icab eden kulluk ve hizmet borcumuzu da layıkıyla anlamış olabiliriz.Hülasa ,Hakka kulluk için halka hizmet yol olduğu gibi ,Hakkı bilen için de halka hizmet borç olmuştur."

Müminin bütün hayatı , halka hizmet hayatıdır.  

RAMAZAN MESAJLARINDAN

 Ramazan;Evde 20 tabaktan oluşan iftar yemeğine 'Peygamberimizin sünneti' diye hurmayla başlamak değildir.

Ramazan;Kişi başı 1000 liralık menüsüyle boğazı gören bilmem ne yalısından bozma 'İslamî' kafenin ışıltılı mescidinde karnına kramplar girerek kılınan akşam namazı da değildir.

Çünkü Ramazan;Bir köyü doyuracak kadar yemek yedikten sonra namazda zorlanmamak için içilen maden suyu da değildir. 

Zira Ramazan;Gündüz aç kalmanın akşam intikamını almak hiç değildir.

Ramazan;Akşama kadar her kalbi kırıp, her hakka girdikten sonra, iftardan az önce Nihavend Makamında İlahiler dinlediğiniz için tüm günahlarınızın bakiyeden otomatik silindiği bir ay da değildir.

Ramazan;Şaban ayında 1.5 milyon liralık jip alıp 'Kuzum bu sene zekat veremeyeceğiz biraz borca girdik de...' diye durumu kurtarabileceğiniz bir ay hiç değildir. 

Ramazan;Akşama kadar 80 milyonun hatta 15 günlük kedi yavrularının dahi hakkını yedikten sonra,  “iftardan sonra güllaç torbasındaki kırıntıları da balkona dökelim inşallah sevaptır'' dediğiniz için ahirette sorgu sualde size torpil sağlayacak bir ay değildir. 

Çünkü Ramazan;Farklılığını güllaç torbasından alan bir ay değildir.

Ramazan;Ramazan şerbeti değil, Hacivat-Karagöz oyunları değil, Hz Yusuf dizisi değil, Oruç Baba türbesi önünden son 2 dakika yayına giren uhrevî bir alem hiç değildir.

Ramazan;11 ay boyunca 'Aç mısın, bir ihtiyacın var mı?' diye sormadığın bir adama 'Oruç musun?' diye sormak sorgulamak değildir. 

Ramazan;Mahallede 1 ay boyunca oruç tutmayanları değil 12 ay boyunca aç kalanları araştırıp bulmanızı öğreten bir aydır.

Ramazan;İnstagram'da iftar storileri değil, fakir fukara ile ekmeğini paylaşmaktır. İhtiyaçlarını alamadığı çocuğunun gözüne bakan gariban babanın yüzünü güldürmektir. Kapısının önüne zarf koyup kaybolmaktır.

Ramazan; Son birkaç yılda Karun gibi zengin olmuşlarla özel hoca tutup önce bol çeşitli iftar ve akabinde hatimle teravih kılacağız demek değil, uzun yıllardır kıt kanaat yaşamaktan sefaleti kanıksamış bir garibanla ezanı beklemektir. 

Ramazan;Şekersiz sakız çiğneyince değil, gıybet edip 'insan eti yiyince' orucunuzun bozulduğu konusunda endişe etmeniz gereken bir aydır!

Ramazan sadakadır, zekâttır, Kur'andır, namazdır. Ramazan 'Aranızda Muhammed kim?' denilecek kadar sade yaşamış bir Nebînin (sav) 'Aişe etleri dağıttın mı?' diye sormadan sofraya oturmadığı bir aydır.“Dayanamıyorum“ gibi vesilelerle kurtulacak bir borç değildir.. 

Ramazanın bizi ihyâ etmesi dileğiyle.

HÜRMET

 Eski tabirle HÖRMET. Hüremt dinin esası, ahlakın temelidir.Hürmetin en üst basamağında Aşk bulunur.Aşk, hürmetin vecd halinde yaşanmasıdır.Hürmet hiçbir ayrımcılık kabul etmez.Din farklılıkları dahi olsa.Çünkü temiz bir müslümanın kalbinde kin ve nefret olmaz.Aşk nasıl ki şehveti redederse, hürmetde nefreti reddeder.

Hürmet benliğimizden taşarak aleme yayılan bir hal olunca herşeyin, her varlığın ve özellikle her insanın nefsimizden ziyade sevilmesi demek olan merhameti doğurur.Merhamet zayıfa, akire ve sefile acımak değil,O daha ziyade gururlu,kuvvetli ve devletli olana acıma samimi olarak yaşanır.Bir zulum karşısında zalimin vicdanına, sultanın saltanatına esir olan ruhuna,kapitalist sistemdeki zenginlerin rezil olan ruhuna acımak gerçek merhamete uygun davranıştır.Merhamet sahibi, alemdeki sefaleti yüksekten seyreder,bütün varlıklara külli irade olarak uzanamayışına esef eder.

Merhameti kin ve haset karartır.

CEMAATLARIN İMTİHANI

İmtihan konuları için Kur'an "fitne" kavramını kullanır.Örneğin Sihir ilminin bir fitne olması gibi. Harut ve Marut isimli iki melek bu ilmi insanlara öğretirken insanlardan söz almakta idiler:Bu ilmi kötüye kullanmamak .. Ancak insanoğlu bu ilmin tesir gücüne sahip olduktan sonra bunu kendi nefsi yolunda kullanmaması çok zor bir durumdur.bu nedenle fitne(imtihan) olmuştur. Eğer olumsuzluk için kullanırsa neticede imanını dahi kaybedebilir.Düşünün bir insan fakru zaruret  ve açlık içinde kıvranırken, öğrendiği bir havas ilmi ile maddeyi değerli bir taşa döndürme imkanı olan bir kimse, sabredecek bu ilmi kullanmayıp fakru zarurete sabredecek.Çok çok zor bir durum.

Bugün dini cemaatlar mutlaka ticarete yönelmektedir.Ticaret hayatının rekabet, fiyat ve mülkiyet meseleleri dini ruha sirayet edince  onu boğar, mahveder. Cami yaptırmakla din kurtarılmaz.Para ile namaz kıldıran imamlar bizi Allah'ın huzuruna çıkartamaz.Ruhunun her köşesi fitne ve menfeat , haset ve kazanç kurtlarıyla delik deşik olmuş bir cemaata müslüman cemaatı denilemez.

Ruhumuzu imar etmemiz gerekiyor.

Cemaat bedenlerin bir araya toplanması değil ruhların birlik içinde toplanmasıdır.  

YEŞİLAY

Zararlı alışkanlıklarla mücadele için kurulduğu iddia edilen Yeşilay'ın İslam dünyası içinde varlığı entrasandır.İslam7ın yapamadığını sanki bu dernek yapacak.Bu müessese , İslam ülkesinde din yasağının hiçe sayıldığını ve bu yüzden kendisine sığınmanın gerekli olduğunu gösteren delilin ta kendisidir.İslam'ın modern cemiyetimizde faal rol olmadığını göstermektedir. islam cemaatı Yeşilay'a değil ,Yeşilay İslam'a sığınmalıydı.

RUM PİSKOPASLARI

İstanbul7un fethi akabinde ,Bizansın kalbi olan bu şehri kurtarmak için Avrupa'da büyük bir haçl ordusu hazırlamakta idi.Rum piskoposlarından bir heyet Haçlıların merkezi olan paris'e koştu.İstanbul Hırıstiyan dininin ruhanileri, Haçlıları şaşırtan şu ültümotomu verdiler."Sakın bizi kurtarmaya gelmeyin.Gelirseniz bizi karşınızda bulursunuz.Biz Türk sultanı ile çok iyi anlaştık.Ondan ayrılmak istemiyoruz" 

YAŞLANMAK

 ” CiCERO’YA YAŞLILIĞINDA SORULAN SORU ”

 “Üstat, yeniden gençliğe dönmek ister miydiniz?” Verdiği yanıt: “Yarışı birinci bitiren bir at, niçin bir daha başlangıç çizgisine dönmek istesin ki…”Ben her zaman yaşlılar gibi olgun düşünen gençlerle, gençler gibi neşeli olan yaşlılara hayranımdır. 

Zaten neşeli olanlar hiçbir zaman yaşlanmazlar.


 “Yaşlanmak ve yaş almak,” Gençlik bir hayat devresi değil, bir akıl halidir. Yıllar cildi buruşturabilir, ancak heyecanların bitişiyle ruh buruşur. İnsan kendine olan güveni kadar genç, Kuşkusu kadar yaşlı, cesareti kadar dinç,Korkuları kadar yaşlı, Umudu kadar genç,Bezginliği kadar yaşlıdır.

Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz. İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.

Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, Güzellikleri farkettikçe, Beyni yeni şeyler keşfettikçe Herkes gençtir.


İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar. İnsan, yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır.


7 Nisan 2022 Perşembe

TÜRKİYEYİ YIKMAK

 İngiliz casusu Hemper;10 sene İstanbul medreselerinde Arapça okudum  hafızlık yaptım.Evlenme tekliflerini kabul etmedim gavurlugum ortaya çıkmasın diye !..Beni devletim casusluk yapmak üzere görevlendirdi.

* * * * *

●Osmanlı'da gördüğüm 3 güzel ahlak yüzünden  casusluk yapmayacağımı söyledim !..

1-Edirne'den Kars'a giden bir Osmanlı vatandaşı elindeki kıymetli eşyalarını mahalle camisinin arka mahveline koyar 3 ay sonra gelir emanetlerin aynı yerden alır !..

2- İstanbul'un belirli semtlerinde hayır dibektaşları konulur buralara zenginler hayır hasenatini dibeğe bırakır,Fakir, akşam evine dönerken bir ekmek parası alır diğerlerine dokunmaz !..

3-satın aldığı tarladan çift sürerken bir küp altın çıkar satan adama bir küp altını vermeye kalkar. Ben tarlanın altını üstünü sana sattım deyip kabul etmez !..

* * * * *

●Bu üç sebepten casuslugu kabul etmedim. 

Bakınız bu Hemper sözlerine nasıl devam ediyor Türkiye'yi bozmanın metotlarını şöyle sıralıyor !..

1- Evlilik dışı yaşamayı yaygın hale getirmek. 

2-Boşanmaları yaygın hale getirmek. 

3- İçki kumarı yaygın hale getirmek. 

4-Faizle milleti borçlandırıp uyuşturmak.

5-Ezanı aslından farklı bir dile çevirmek.

6-"Sana ne " fikrini ortaya atmak. 

7-İyiliği emir, kötülüğü men etmeyi ortadan kaldırmak. 

8-Hadis ve fıkıh ilmini ortadan kaldırmak. 

9-Hadisleri zayıf- kuvvetli  diye ikiye ayırmak. 

10- Hz Muhammedin İslam dini kastının yahudi ve hristiyanların cennete gidecegi fikri ortaya atmak.

11- Kur'an şeriatı deyip Hz. Muhammed'i devre dışı bırakmak.

12-Hadislere "uydurma" fikrini ortaya atmak. 

13- Mezhepleri yok saymak.

İşte o zaman Türkiye yıkılabilir 

CENNETTEN ARSA SATMAK

 "Cennetten arsa satmak" denince ilk akla gelen Kiliseler deki papazların davranışıdır.Bu yüzden bu davranış yadsınır.Aynı durum İslam aleminde varmıdır? Yok diyemeyiz.Anak farklı söylemlerle inceltilmiştir.İbadetlerden öz(aşk) kaldırılırsa ortaya kuru bir madde anlayışı çıkar. Köşkler, huriler v.s gibi bu dünya ikliminde nefsin haz duyacağı tüm şeyler.

Eğer Yunus Emre gibi aşk velileri gelip "Cennet cennet dedikleri, Bir ev ile birkaç huri,İsteyene ver onları,Bana seni gerek seni" demeseydi belki bugün cami kapılarında cennet anahtarları satılacaktı.

Bu ülke neleri yaşadı.Geçen asırlarda madde ile ruhun din dünyasında mücadelesi demek olan şerita-tarikat mücadelesi , sonunda gerçek tarikat ehlinin azalmasıyla madde cephesinin kahir zaferini doğurdu.

Bugün ;dıştan görünüşüyle İslami hayatın kuvvet kazandığı bir tarihi andıran bugünümüz, iç yüzünden dinin madde dünyasına aktarıldığı ve islam ruhunun sihri inançlar ve hareketlerle perişan edildiği bir dönemdeyiz.

İNSAN CİNSİNİN İKİ ANLAYIŞI

 Canlılar serisinin en üst basamağında bulunan insan cinsi iki anlayıştadır.Bu anlayıştan birincisi insan alet yapıcıdır.Yapıcı insan kendi yaptığı aletlerden yararlanır , onları evrimlendirir.Hayatın evrimi bu sayede kabil olur.Bu anlayışı şöyle izah edebiliriz.İlk insanlarda zeka ihtiyaçları gidermek için taşı yontmuş.ağaçtan yararlanıp aletler izah etmiş.Bu anlayışta zeka alet yapımında fonksiyon olmuştur.

İkinci insan anlayışı "Düşünen insan" da hayatın mana ve gayesi esas olmuştur.Bu iki insan tipi her devir ve medeniyette yan yana olmuşlardır.

İnsanın gerçek değeri bunlardan hangisindedir.İnsanın asıl gayesi yapmak mı? Düşünmek mi?Vahyolnan bütün dinler gibi İslamın yeryüzüne getirdiği inkılab , düşünen insanı, yapıcı insanın üstüne yükseltmektir.Yapıcı insan onda ideal değildir.Hz.İsa, yalnız düşünen insanı yaşatmıştır.Alet edavat olarak sahip olduğu tek şey saçını ve sakalını taramakta kullandığı tarak idi.Parmaklarının aynı işlevi gördüğünü görünce tarağı da bir kenara bırakmıştır.Çünkü o dünya devletini tanımadı.Yapıcı insana hiç yer vermemiştir.

Tasavvufda , Dini gayesi, ruhun selametidir.Bu da yapıcı insan tipini düşünen insana yükseltmekle mümkün olur,İslam tüm dünyamızın işlerini de düzenlemiştir.Ancak bu düzenlemede maksadı daha başarılı bir tip oluşturmak değildir.Yani Ticarette iyi bir tüccar, siyasette daha mahir bir diplomat tipi değildir.Dünya işimizi, ruhun selametini engellemeyecek tarzda düzenlemek içindir.Ticarette, siyasette, kazanç ve muvaffakiyette hırsımıza gem vurmak içindir.Dinin konusu ruhtur.Beden ise ruha yüktür.Din bedene saadet ve bolluk getirmek sevdasında değildir.Aksine, ruhu bedene hakim kılmak amacındadır.İnsan bedeni ile yaşadığı için bedenin ruhun yüksek gayesine uygun hareket yapması için şeriat bildirilmiş  ve onda bedenin hareketleri, ruha zarar vermeyecek  veya onu besleyecek tarzda tertiplenmiştir.İbadet denilen dini hareket tarzları iman ile başlar, iman ve dua ile nihayetlenir.Hareketlerin oluğundan akan da yine iman cevheridir.


KESİLEN AĞAÇLARIN FERYADI

 Cansız denen bir nesne yoktur.Biz insanlar "canlı" kavramından "hareket'i" anlarız.Bu nedenle insanlar,hayvanlar,bitkiler canlıdır.Ancak,ebabil kuşlarının attıkları çakıl taşları'nın, Hz.İsmail'i kesmek için kullanılan bıçağın,Firavun ' un yandaşlarına kan kesilen Nil ırmağının suyunun,Ad kavmini yok eden rüzgarın cansız olduğunu söyliyebilir miyiz? Hayır.Çünkü bunların hadiseleri Kur'an da ifade buyrulmuş.Hepsi canlı ve şuurlu.

Memleket sahillerinde Varlık Fonu bir üyesinin aile şirketine tahsis edilen güzelim ormanlar kesilirken bu ağaçlardan çıkan feryatlar ile burayı yaşam alanı ilan etmiş kurtların,kuşların,böceklerin feryatlarını , Tahsis kararı veren iktidar sahipleri duymasa da Hak Teala duymakta.,Tabiatı yok edenler mutlaka cevabını alacaklar.Elimizden bir şey gelmesede (oy vermenin ötesinde) dilimiz ve kalbimiz bu haksızlığı lanetlemektedir.Ya Sahip.

SADIK DOST

 Hikmet ehli ârifler, gönlün kimlerden korunması gerektiği hususunda şöyle buyurmuşlardır: 

“Oğlum, istediğin kimselerle arkadaş ol, fakat şu dört kimseden şiddetle sakın:

 Ahmakla arkadaş olmaktan sakın. Çünkü ahmak sana fayda vereceğim niyetiyle zarar verir. 

Hırslı, tamahkâr kimse ile arkadaş olma. Çünkü o seni bir lokma ekmeğe, bir yudum suya, bir çekirdeğe satmakta tereddüt etmez. Cimri ile arkadaş olma. Çünkü cimri, kendisine muhtaç olduğun bir vakitte seni mahrum eder. 

Korkakla da arkadaş olma. Çünkü o seni de, ana-babanı da rüsvâ eder, sonunda aldırmaz bile.

” Zemahşerî’nin beyan ettiği gibi: 

“Sâdık dost, panzehirden hayırlı; fenâ dost da, zehirden daha zararlıdır.” 

Yine bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyruluyor: “Sâlih bir dosta sahip olmak, insanın saâdet ve selâmetindendir.” (Ebû Abdurrahman es-Sülemî, Âdâbu’s-Sohbe, s. 52, hadis no: 28)

6 Nisan 2022 Çarşamba

KURAN'IN TEŞVİKLERİNDEN:MİSKİNİ DOYURMAK

 Kur'an'ın önem verdiği davranışlardan miskini doyurmak" neredeyse Allah'a iman etmek kadar değerli olarak zikredilmiştir."İnneha la yü'minü billahil azim.Ve la yahuddu ala taamil miskin" buyrulmuştur.Allah'a imanın arkasından zikredilmesinden önemini anlamak mümkün.

Miskin doyurulursa ne olur? Bu davranışın hikmeti nedir? Necib Sultanım , her perşembe günü,kandillerde ve otuz ramazanda vakıf binasında umuma açık yemek verilmesi hadisesi için şöyle bir yorum yapmıştı:"Evlat! Hakk rızası gözetilerek bir miskinin midesine gönderilen bir lokma gün gelir o kimsenin bedeninde olumlu tecellilere neden olur.Düşüncesi,kalbi değişir"

Firavunun ,Hz.musa'nın doğmaması için öldürdüğü binlerce çocuğun ruhunun Hz.musa'nın ruhunu desteklediği söylenir.Miskinlerin karınlarının doyurulması terbiyesi dergahların uyguladıkları bir disiplindir.O lokmalar gün gelir faydalı bir ilim ve enerjiye dönüşür, kötü kişinin ahlakında iyileşmeye ve yücelmeye sebeb olur.Riya ve süm'a olmamak şartıyla yedirilen lokmadan bu iyilikler doğar.yiyen kim olursa olsun .Nihayetinde hakk7ın bir yaratığıdır.

3 Nisan 2022 Pazar

ŞEKLE BAĞLILIK VE TENKİTSİZLİK

 Şekilcilik,özü öldürdü.Aşkı öldürdü.Tenkitsizlik , kişiyi firavunlaştırır.Eleştiri ve tenkit nefse ağır gelir.Çünkü nefis kendini beğenir,fikirlerini tenkit edene dayanamaz.Her şey gelişmektedir.Müspet'e doğru tekamül olduğu gibi menfiye giden tekamül de vardır.

Ahlak denince sadece cinsi hayata bağlı bir disiplin anlaşılmamalı.Hakikatlara doğru ilerliyebilmek için ,kim olurlarsa olsunlar eskilerin fikirlerini tenkit ve münakaşa etmemiz gerekir.Bir fikri tenkit etmek onu tahkir yahut reddetmek değildir.Bilakis onu tamamlamaktır.Tenkit herkes için bir hak, alimler içinse bir vazifedir; ahlaki bir vazifedir.Her devrin görüş ve düşünüşü o devir için doğru olabilir ve kendisinde hakikat aranır.Onlar zamanla evrimlenir ve yeni görüşlere vücut ve hayat kazandırır.sonra kendileri tarihe mal olurlar ve tarihi değer kazanırlar.Nasıl ki bir binanın en üst katı daha alt katların varlığına muhtaçtır.Bugünkü meselelerimizi eski görüşlerle halletmek ilerlemeyi durdurur ve fayda vermez.sorunlarıda gidermez.

 

MÜSLÜMANLIK

 Her dinin esasında ilahi iradeye iştirak ve ona teslim oluş vardır.bu halin gerçek gayesi , ruhun yükseltilmesidir.Buna ahlaklılık denir.Bütün dinler, insanların ahlakını yükseltmeye çalışmışlardır.Ahlakta ise pekçok dereceler ve sonsuz basamaklar vardır.En alt basamaklar, başkalarına zarar vermemekten, karıncayı dahi incitmemekten başlar.En yukarılarda ise onun Allah iradesiyle kucaklaştığı görülür.Her din ahlakında bulunması şart olan esaslar vardır ki onlarsız herhangibir ahlak sistemi dini sayılamaz.Bu esaslar;ilahilik temeline dayanan MENFEATSİZLİK, SONSUZLUĞA UZANMA,AŞK VE SAMİMİLİKTİR.

Menfeatlar, hırslarımızın zehirli yemişleridir.Menfeatla dostluk kuran gece gündüz ibadette de olsa Allah'a dost olamaz.Bunda dini yükseltme veya cemaatı kurtarma gayesini kalkan olarak kullananlar en büyük riyakarlardır.Onlar en büyük günahkarlardır.

Sonsuzluğa uzanmayan hareket de Allah'a götüremez. Sonu olan hareketler ve tatminler tükenen istekler dünya hayatımızın düzenini sağlayıcı olurlar; lakin onlar mukadderatımızı gerçek gayesine ulaştırıcı değildir.İstek bir tatminle giderilir.Sonsuz servet, sonsuz devlet, sonsuz şöhret Allah7a yolculukta bir karınca adımı kadar bile ilerletmez.Hatta sonsuz ilim, sonsuz sanat bile , ilahi eşikten atlamasını bilmeyenlerin sırtında kabus gibi bir ağırlıktır.Gerçek sonsuza varmak için , servetsiz, devletsiz,şöhretsiz , teknik hırsından kurtulamayan ilimsiz , sanatsız sonsuzu istemek geliyor.

Aşk olmadan insan gibi yaşamak boş bir iddiadır.Aşkı anlamadan doğrudan doğruya kaidelere bağlanmak taassup denilen körlüğe götürür.Allah'la dostluk bırakmaz. "Aklı sat da aşkı satın al" diyen  Mevlana insanı Allah7a götüren vasıtayı tavsiye etmiştir.

Samimilik, dindarlıktan hiçbir zaman ayrılmaz.İnsan samimiliği kaybettiği anda Allah'dan uzaktadır.Samimilik , kendi ruhunun derindeki yaşayışını hareketleriyle ve bütün iradesiyle takip etmek, bir başka deyişle kalbinin yolundan yürümek demektir.Hayat hazlarına ve başarı cilvelerine haris olanlar kendi kendilerine olduğu gibi görünmekten korkarlar.Blondel diyor ki."Her günah affedilir, yalnız nefsine karşı samimiyetsizlik günahı affolmaz"

AŞK HİÇBİR ZAMAN BÜYÜK KALABALIĞIN HAYRANLIĞI İLE KUŞATILMAMIŞTIR.O BİLAKİS IZDIRABIN DOSTUDUR.

GIYBET ORUCU BOZARMI

 Bunun gibi değişik sorular sorulabilir.:Gıybet orucu bozar mı? 

Haksızlık yapmak, zulmetmek orucu bozar mı? 

Rüşvet yemek, rüşvet almak orucu bozar mı? 

Yolsuzluk orucu bozar mı? 

Bu ikinci soru grubunun hepsinin resmi cevabı, “Bozmaz.” 

Ne kadar mahcup ne kadar malul bir cevap. Bari şöyle olsaydı: 

Eğer bozacağından şüpheleniyorsan rüşveti iftardan sonra al! Rüşvetten aldığın parayı da ertesi günün iftarına kadar yeme!Umre yapsan günah gider, rahat edersin!

İmani konularla ameli konular iç içe ise.Birinin varlığı diğerini yok eder ise kim bunu açık ve korkusuzca söyliyebilecek.Haram para ile yapılmış bir camideki ibadeti sorgulayabilecek kaç kişi var?


MİLLİ BİRLİKTEN BAHSETMEK SAÇMALIĞI

bugün milli birlikten bahsedenler mutlaka maksatlarını gizlemektedirler.Milli birlikten bahsedenler syaseten iktidar olmak isteyenlerdir.Dostluk duygusunu zevkin egoist pençesinde yitirdikten sonra milli birlikten bahsetmek saçmalıktır.Menfeat duygusunu hayata hükümdar yapan büyük sanayi ve büyük ticaret içinde olanlar milli birlikten bahsetmeleri budalalıktır.Hz.Ebubekir Efendimiz,Hz.Osman(r.a) tüm mal varlıklarını Allah'ın Resulüne vermişlerdi.islam ordusunun teçhizi için.İslam için can verenler vardı.Bugün idealleri uğruna değil can vermek, candan dahi aziz tutukları mallardan vazgeçmek mümkün görülmüyor.Çünkü milli birlikten bahsedenler samimi olmadıkları için, bu samimiyetsizlik dinden bahsederken de mevcut olmakla gençler dinden uzaklaştılar.  

2 Nisan 2022 Cumartesi

NİÇİN YENİLDİK?

Biz hudutlarda yenilmeden önce kendi içimizde yenildik.Akabinde ise devlet olarak çöktük.Çareyi taklit ettiğimiz batı sistemlerinde aradık.Ancak deva bulmaz derdin sefaleti neslimize hakim oldu.Yüksek mevkilere tırmanmak , içimizdeki en tehlikeli düşman olan şahsi menfeaatı kuvvetlendirdi ve asalak gibi milletin sırtına yapışmak en gözde iş oldu.Bir kaç yerden maaş almak hiç kınanmadı.Haksızlıkla toplanabilen paraların gökten mi yağdığı yahut yerden mi fışkırdığı hiç sorgulanmıyor.Tüm insanımız devletten zengin olma peşinde.Devlet verdiği için faizi meşru görüyor.Sahte işler yaparak devletin bir imkanına hortum atmak maharet ve bereci olarak telakki ediliyor.İftarlar zenginlere, yardımlar yandaşlara..

YARATILIŞIMIZIN HİKMETİ

Her hayvanın bir karakteri vardır ve o karakterde yaşar.İnsanda ise bu hayvanların hepsi mevcuttur.Her insanın ruh yapısında bir hayvan saklıdır.Kimi tilki gibi kurnaz, kimi aslan gibi cesur ve atılğan, kmi karınca gibi biriktirici, kimi yılan gibi ısırıcıdır.Hayattaki meslekler de bu yapıya göre düzenlenmiştir.Kimi siyasi, kimi harpçi, kimi tüccar,kimi müfettiş ve gazeteci.Kimi öğer, kimi okşayarak ısırır, kimi saldırır,kimi yarasa gibi kan emer.Her biri ayrı ayrı hayvanlarda olan bu karakterler insanda birleşmiştir.Bazen bir kaç hayvan karakteri insanda birleşir.Hepsinin ruhundaki karakter yüzüne de akseder.Bunlar hayat alanında yan yana dizilir.Ahmak alimi anlamaz, zalim kendisi için adaleti ister, kuvveti kullanır.Biri Allah'ı arama yolunda iken diğeri köpeklerin içgüdüsü ile yaşar.Hakkı isteyen hakim zulüm görür, hakkı çiğneyen zalimin eline adalet terazisini verir.İnsan zekası nedeniyle bu hayvan karakterlerini sonsuz denecek farklı kuvvetleri kullanır.Bir insan birçoklarının esiri olarak yaşarken, başka biri milyonların varlığına musallat zorba olabiliyor.

Dağların kabul etmediği emaneti yüklenen insan sahip olduğu imtiyazı kullanabilmesi,  kendi bedenindeki imtihanlar ve dış dünyadaki imtihanları başarabilmenin şartı aşka ulaşmasıdır.Aşk tüm çelişkileri gidermekte ,cehennem gibi gözüken dünya cennet haline çevrilmektedir.Çelişkilerle alakalı sefaletler aşk içinde eriyip koybolacaktır.Dünya fırtınasından dünyada iken kurtulmak aşk ile mümkündür.Aşk içindeki insan, kendinde gizlenen Allah'ı bulur.