İslam Mutasavvıfları içinde vahdet-i vücuda inananlar ,Beyazid-i bestami,Hallac-ı mansur, Nesimi, niyazi mısri, Şeyh Şehabeddin Sühreverdi, muhyiddin-i Arabi, Sadreddin Konevi, Mevlana Celaleddin Rumi,Yunus emre 'dir.
Vahdet-i vücud , Allah ile kainatın bir ve aynı cevher olduğunu kabul eden görüştür.
İbni Arabi hazretlerinin Füsusül Hikem de geçer:"
"Bizden nasıl vaz geçebilir?Ben O'na müsaade eder ve zuhur alanına çıkarırım", Hafız Şirazi bu nükteyi şöyle ifade eder:"Maşukun gölgesi aşıka düştüyse ne oldu? Biz O'na muhtaç idik, O da bize müştak"."Bir vakit gelir ki kul şüphesiz Rab olur.Başka bir vakitte iftirasız kulluk derekesine iner.
Mevlana bu mertebeye işaretle diyor ki:"Demir nasıl ateşe girince ondan farksız olur ve 'ben ateşim ' derse , ilahi tecelliye uğrayan kul da kendi benliğinden geçmş olduğu halde ' ben Hakkım' der"
"Sen kulsun ve sen Tanrı'sın; kulluğun , kimin kulu olduğunu bildiğin içindir"."Sen Tanrı'sın ve kulsun; çünkü sözleşmenle kendini Tanrı'ya bağladın."
"Kainatın hepsi Hakdır ve O,benim ve O'nun varlığı ile ayakta duran tek bir varlıktır.Bunun için O gıdadır, bizde O'nunla geçinen yiyicileriz"
"Benim vücudum O'nun gıdasıdır., biz de O'nunla yanyana ve karşı karşıyayız.Şu halde sen bir yönden düşünürsen benim sığınmam O'ndan O'nadır"
"Eğer O olmasaydı veya biz olmasaydık olan şeyler olmazdı"
"Her şey O'ndan başladı ve O'na dönüyor.Herşey Allah'a rücu ediyor", meallerindeki ayetlerden Şeyh-i Ekber şu neticeyi çıkartıyor:"Madem ki her şey Hakk'ın tecellisidir ve değişik tecellilerin toplamı olan çeşitli varlıklar yine O'na dönecek , O tek varlıkta yerleşecektir;şu halde bunlar Hakkın gayri değildir.Çünkü vücud birdir.O halde bunlar da hakk'ın aynı olurlar"
Mevlana bu birliği şöyle anlatıyor:"Kah Kaf dağı, kah Anka olursun.Kah güneş,kah derya olursun.Halbuki sen kendi zatında ne osun , ne de bu .Ey vehimlerden , hayallerden yüce tanrı;ey çoklardan çok olan tek Varlık"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder