31 Ağustos 2023 Perşembe

MEVLANA'YI NEREDE ARAMAK GEREK?

 "Eğer bizi bulmak istersen , bizisevinç ve neşede ara , zira biz o hükümdarlığın sakinleriyiz"

Bu nedenleHz.Pir'in cenaze töreninde yirmiguruptan olan muganniler  cenazeye katılmış kudum,nefir, davul sesleri ile "neşe" yi duyurmuştur.Hastalığı sırasında kendisine şifa dilemeye gelen Şeyh Sadreddin Konevi'ye " Aşık ile maşuk arasında sadece kıldan bir gömlek kalmışken , ışığın ışıkla birleşmesini istemez misin?" demiştir.

30 Ağustos 2023 Çarşamba

HATTAT'IN ÜÇ ÇEŞİT YAZISI

Hazret-i Şems'e ait bir söz;  

"Şu Hattat'ın üç çeşit yazısı vardı:

Hem kendisinin hem de başkalarının okuyabildiği,

Kendisinin okuyup, başkalarının okuyamadığı,

Son olarak, ne kendisinin ne de başkalarının okuyamadığı.

Ben bu üçüncü sınıfa aitim"

Bu lakırtıda Hattat YARATICI'yı temsil eder.Güzel yazılar (Hüsnü hatlar) kullardır.Birincisi cansız varlıkları, bitkileri ve hayvanları temsil eder ki sınırları belirlenmiş bir kimlikleri vardır ve mahiyeti insan için de anlaşılabilir.

MEVLANA'YI ETKİLEYENLER

 Hz.Pir7in etkilendiği kimselerin başında Fernidüddin Attar hazretleri ile Hakim Senai gelir.Attar, hazret-iPir'e esrarname isimlikitabını vermiştir.Belh 'den çıkıp seyahat eden Bahaeddin Veled hazretlerinin kafilesi Nişabur şehrinden geçerken.Hz.Pir "Attar aşkın yedi şehrini ziyaret etti.oysa biz küçük bir sokakta kaldık.".Başka bir şiirinde ise "Attar ruh idi, Senai onun gözleri, biz bu iki büyükten sonra geldik".

29 Ağustos 2023 Salı

MANEVİ LAKIRTILAR

 "Ruh zevki başka, beden zevki başkadır.Beden zevki ruh zevkine haildir, ikincisinde perhiz etmeli, onda tenzil(azalma) olunca, ikincisinde tezyit(artış) olur.

"Derviş için her yer birdir.Şam'ı da  İstanbul'u da, Bağdat'ı da bir.Güneşi aynı, Ay'ı bir Allah7ı bir.Yalnız şu var ki nerenin Evliyaullahı zenginse oranın Allah'ı daha iyidir"(Yani, kendisine vüsul vesilesini daha fazla zuhur ettirmiştir.

"Rüyada büyüklerle münasebeti cinsiyede bulunmak , ilerde ondan feyz alınacağına işarettir.O hal ruhun ruha ilkahıdır."."Şehvet maneviyatta mübah ve makbuldur.

"Allah'ın yütfu hangi taşın altında olduğu bilinmez, usanmadan çalışıp aramak lazım."

"Namazı kılmazsan işine şeytan, kılarsan Rahman karışır"

"Bazıları odun gibidir, yakmak için çok emek ister, güç yanar.Bazıları da çıra gibi bir kibritle tutuşur"

27 Ağustos 2023 Pazar

SIRLANAN KEDİLERDEN

 Konya Mevlana Dergahı neyzenbaşılarından Hocacihanlı Hasa ndede 8 Mayıs 1890 tarihinde vefa etmiş.Bu zatın hücresinde yatıp kalkan ve ona arkadaşlık eden bir kedisi var imiş.Dedenin vefatında , gasl ü defninde mırlayarak etrafında dolaşır imiş ve üç gün kabri başında miyavladıktan sonra kedi vefat edince dede merhumun ayak ucuna defnedilmiş.O kapının kedisinde de köpeğinde de başka halet, başka keramet var."Her neyse neyiz bende-i Mevlana'yız"

26 Ağustos 2023 Cumartesi

İBRET KELİMESİ


 iBRET KELİMESİ , EBCED HESABIYLA 672 EDER Kİ mEVLANA'NIN VEFAT TARİHİNİ GÖSTERİR."İBRET-İ BİRET" İSE 1344 EDER;BU DA TEKKELERİN VEZAVİYELİREN KAPATILDIĞI VE HİCRİ TARİHİN DEĞİŞTİRİLDİĞİ 1925 YILINA TEKABÜL EDER.

PUSULALI EVLİYA

 Afyon Karahisarı'nda huzur-ı sultan Divani'de medfun bulunan zevat ve ekabirin sandukalarındaki levhaların kaybolduğu görülür.Burada kalanlarda büyük bir telaş başlar.Aramalar sürerken,o zamanın çelebilerinden cezbedar bir zat," Telaş etmeyin, Ben onları yaktım.Öyle pusulalı evliya olmaz"der.

25 Ağustos 2023 Cuma

HER ŞEY TEKAMÜLDEDİR

 Rahman suresinde (O (Allah c.c) her an yaratma halindedir" KÜLLE YEVMİN HÜVE Fİ ŞE'N.Bu ayet dünyanın ve Varoluşun sürekli olarak tekamül ettiğini gösterir.Varlıklar saf ruh oluncaya dek, maden, sonra tedricen nebat, hayvan, insan ve melek haline yükselir

Bu fani hayatta vazifemiz, tüm varlığımızla Kainat'da , Tanrı'da var olan her şeyde bir araya gelmiş olduğumuzu anlamak ve hatta hissetmektir.Bizimle bu biricik Varlık arasında hiçbir ayrılık yoktur., biz sadece dünyadan ve "benim-dışımdaki" nden ayrılmış olduğumuzu vehmederiz.Esasen biz en aşağı seviyeye düştük, arzularımızı azdıran nefsimiz ve bedenimiz yüzünden ağırlaşıp hantallaştık, kendimizi özgürlüğe kavuşturmamız gerekiyor.İnsanoğlu , kendisini kesretaleminden Cenab-ı Hakk'a götüren yol üzerinde, kendisine ait durakta, Sevgilisi ile vuslata erişmek için olabildiğince hızlı ilerleme mesuliyeti taşır.

Aşk , beşeri varlığın benliğiyle Tanrı'ya ait olan vahdet alemini bağlayan tek bağ, tek köprüdür.Bu ilişkiyi kuvvetlendirebilmek için kal pve ruh Cenab-ı Hakk'a olan mutlak aşk'a dönüşmek zorundadır.Bu nedenle gayb aleminin perdelerini ancak azizlere ve Allah7ın dostlarına açar, zira onlar Allah aşkının ta kendileridir

NUR ÜZERİNE

 Hadid Suresinin 12 ve 13 ayetlerinde  ifade edilir.Mümin erkekler ve kadınların önlerinden ve sağlarından nurların aydınlatıp gittiklerini, mlünafıkların onlara hitaben:"Bekleyin nurunuzdan bir parça ışık alalım" demelri üzerine onlara :"arkanızı dönün  de ışık arayın"hitabının geldiği belirtilir.İnanan insanlar Allah'ın nuru ile bakarlar.Zahiri göz bir at ile , Nur ise bir süvari ile mukayese edilebilir.Eğer dizginler süvarinin elinde ise , at da doğru yolda ilerliyecek ,aksi takdirde yanlış yollara sapacaktır.

Beş harici ve fiziki duygunun dışında insanın beş dahili duygusu vardır.Bu duygulara ruhani duygular da denilebilir.Batını bu duuygular gayb alemi  ve ilahi rahmetle aydınlanıp onlarla beslenir.Bu yolla,işraki(ilham,ilahi nur), keşfi (sır perdelerinin kalkması), şühudu(ilahi sırlara vakıf olma), ilhamı(Hak Teala tarafından insanın kalbine bir takım mana ve fikirlerin bırakılması),marifeti ve hakikatı elde edebilir.

İç duyguları güçlendirmek için harici duyguları zayıflatmak gerekir.Ruhani aklı elde etmek için cismani aklın  ve nazari aklın ötesine geçmek icab eder.Bunları elde edebilmek için benliğimizin bırakılması ve kendimizde yok olmak gerekir.Burada fiziki yok olma değil , aksine "ben"i tek olan "O" nunvarlığında , kendi varlığımızı o Mutlak Varlıkta yok etmemiz için bu fani varlıktan yararlanmak, yani FENA makamına erişmek gerekir.

Bedensel içgüdüler  ve nefsani akıl insanı günahkar, yoldan çıkmış, imansız maddi alemin en aşağı derecesine inmeye mahkum eder.Şayet şahsi irademizle nazari aklımızı Tanrı'nın iradesiyle birleştirebilirsek , bedensel ruhumuz ve nazari aklımıza kanıp yoldan çıkmamız mümkün olmayacaktır.  

MEVLANA İÇİN

 (GULAM HAYDAR)

Bu gün garipler gibi sana doğru yola çıktık/Varı yoğu bırakıp sana doğru yola çıktık.

Canımız ve bedenimizle senin kapında durup/Senin feyizli bir nazar edişini umuyoruz.

Cömertce bir lütufla gönlümüze bir nazar et/Senin bakışının feyziyle toprağımız altın olsun.

Devranda senden başka himaye edenimiz yok/ Ey Hakk'ın isimlerinin açık ve gizli mazharı

Bizim hiçbir şeyimiz yok , her an bir hiçim/ Bellidir , cömert kişiler hiçten ne ister!

Ey, dergahı dilencilerin hacetlerin dergahı yeri olan!/Dilenciler sultanların kapısından ümitsizce gitmemiştir.

KONYA İÇİN

10 Haziran 2020 tarihinde fani dünyadan göç eden 1939 doğumlu Afganistanlı Haydar Gulam "HAYDAR-I VÜCUDİ" mahlasını kullanmıştır.Aşağıdaki şiiri Konya içindir:

Mutlu Yaşa , Ey Konya ! Bayındır yaşa

Zamanın azı-çoğundan özgür yaşa.

Konya, ey aşk yurdu şehrimiz!

Bizim aydınlanma ve irşad  kaynağımız!

Konya, Ey gayretli aşkın merkezi

Kem göz senin suretinden ve manandan uzak olsun.

Mutlu yaşa Ey Konya ! Ey Aşk toprağı

Aşkın felekleri senin kucağında uyudu.

Senin Mevlana'n senden hoşnut olsun

Senin bugünün incisi, senin yarının.

FATİH'İN ETRAFINDAKİ İNSANLAR

 Osmanlı'da padişahın etrafında çeşitli kesimlerden zirve insanlar bulunur.Bu davranış Osmanlı'da adettir.Fatih'in etrafında bir muhafız kıtası vardır.Padişahı korumak için.Bir Ulema kıtası vardır.Paşalar ,Beylerden oluşur harp divamı..Şeyhülislam vardır padişahın icraatlarında ahiretini korumak vazifesini icra eder.Padişah bu işi yaparken ahirette mesul olur mu? onu kontrol eder.Ondan sonra da zahir üleması vardır.Bir de görünmeyen Veliler mevcuttur.Sadrazam Mahmut paşa bunlardan mesuldür.Macaristan getirilen top mühendisi Ahirman isimli şahıs vardır.

Fatih, bu yüksek zevat ile istişare ederek kararlar alır.İstanbul fetih için muhasara edilirken su sıkıntısı başlar.Fatih kızar.Bana sakabaşını getirin der.40 yaşlarında bir adam ..Fatih kızar niçin su yok diye..Sakabaşı  Padişahım su var der.Nerede ?  Sakabaşı sırtımdaki tulumda der.Tulumun içine bakarlar içinde bir derya mevcut.Padişahın şaşkın bakışları arasında Bir Veli olan sakabaşı tulumu kaldırdığı gibi yere vurunca yerden su fışkırır ve bu suyun adı Hünkar suyudur.

Yine muhasara esansında tuz bitmiş.tuz yerine denizin suyunu kullanacaklar iken Kırşehirli Hüsrev isminde birisi çıkmış getirin bana bir dibek demiş.Padişahın çadırı önündeki toprağı dövmeye başlamış ve toprak tuz haline gelmiş.bugün Beşiktaşta Akaretlerden yukarı çıkarten türbesi ve camisi vardır.Dibek halen oradadır.Ziyaretçileri tuz bırakır.Tuzcu Baba denilen zat bu zattır.Beşiktaş yangınında yangın oraya gelmemiştir.

AYNI İSİMDE DÖRTYÜZBİN MUHADDİS

 Büyük islam alimi Hamidullah'ın nakliyene göre buhara kabristanlığında 400.000 muhaddis(hadis rivayet) eden kimse yatar.Tümünün ismi Muhammed'dir.Efendimizin "Benim ismimi çocuklarına isim olarak koyanı Hak teala cehennemde yakmaz" hadisine dayalı bir tavırdır bu.

NUR

 Cenab-ı Hakk'dan inen nur kim isabet ederse o kimse peygamber olur.Peygamberden binlerce nur çıkar kime isabet ederse o veli olur.Velilerden çıkan nur kime isabet ederse o Salihlerden olur.

HAZRET-İ FATIMA'NIN KABRİ

 Efendimiz SAV Medineye teşrif ettiklerinde devesinin ilk çöktüğü yer.Burası şu anda Medine'deki mescitte Nisa kapısı denilen yerden girişten hemen sol taraftadır.Şu anda orada bir kütüphane vardır.Orasıdır. 

23 Ağustos 2023 Çarşamba

MURTAZA AZİZ HAZRETLERİ,

 MURTAZA HOCA RAHMETLİ ÖLÜM HALİNİ VE YAPILACAKLARI ANLATIYOR...

Ailemizin büyüğü Halam ile güzel bir sohbet ettik.Dedesi Rahmetli Murtaza Hoca,ölmeden aylar önce öleceği tarihi yakınlarına dostlarına söyler.Vakit yaklaşır,Murtaza Dedeye son zamanlarında Babannem bakar.Tabi Babanneme vakit yaklaşınca bir telaş düşer,Murtaza Hoca'ya Baba ,cenazeye gelen misafirlere nasıl yemek yetiştireceğim diye sorar.Kızım Telaşlanmana gerek yok,Yedi gün her gün bir kazan yemek yap,gelen tüm misafirlere yeter der.Hangi gün hangi yemek yapacağını da söyler.Öleceğini söylediği gün gelir,avluda bağlı olan inek,korkmaya,böğürmeye başlar,gözleri dışına çıkacak gibi olur.Babannem ve çocukları ineğin bu hâline bir anlam veremezler.Murtaza Dede çocuklar korkacak birşey yok.Ruhumu teslim almaya gelen Meleğin hiddetinden inek korkar,meleğin işi bitince inek de düzelir der.Gerçekten Murtaza Dede ruhunu teslim eder.İnek düzelir.Babannem 7 gün ,bir kazan yemek yapar ve bir kazan yemek hiç bitmeden tüm gelen misafirlere yeter.Murtaza Dedemizin,Alişir Dedemin ve Babannemin Mekanları Cennet olsun.Cumanız Mübarek olsun.
Av. İsmail Başardan alıntıdır .

HALİFE ÖMER'İN HİZMETİ

 Bir gün Hz.Ömer Medine'de yürürken bir ihtiyar kadın yol kenarında durmuş idi.Bir başka kadın ona dedi ki ,içeri gir, emirül müminin Ömer geliyor.Yaşlı kadın başını dışarı çıkarıp dedi ki, kimdir, emirül müminin.Bir merd idi ki , ona dün Ömer derler idi.Bu gün emirül müminin mi oldu,Hz.ömer bu sözü işitti geri döndü .Bu hadiseden sonra her gün o yaşlı kadının kapısına gelir ve derdi ki, atılacak çöpün var ise atayım, hizmetin var ise göreyim.Destin boş ise , su getireyim.Zira Ömer'i senden gayrı kimse tanımadı.

BABANIN GÖNLÜNÜ ALMAK

 Her kim bir babanın gönlünü almak isterse o babanın çocuklarının gönülünü hoş etmesi gerekir.Hz.Ömer efendimizin oğlu Abdullah tam bir yıl sonra babasını rüyada gördü.Babasının yüzü sararmıştı."Baba hayırdır/" diye sordu.Hz.ömer, "oğul hesapta idim" dedi.Abdullah şaşırdı:"Baba sana da mı hesap soruluyor" deyince hazret buyurdu:Evet.Bana sorulan hesabın en hafifi beytülmale ait bir deve yularının hesabı idi.Bu yuları ben bir kaç defa tamir ettirdim, baktım faide yok o yuları tutup dışarı attım.Hak Teala'nın azarlayıcı itabı geldi:Niçin o yuları dışarı attın.Müslümanların malını zayi ettin".Abdullah söze şöyledevam etti:Babama sordum:"Bu azarlamadan nasıl kurtuldun?"Hz.Ömer sözedevam etti:Bir mektup var idi kefenimin içine konulmasını vasiyet etmiştim.o mektup sayesinde.O mektup şu idi:Bir gün hasan ve Hüseyn hazretleri babamın yanına gelmişlerdi.Babam müslümanların işi ile meşgul idi selamı duymadı.Sonra işi bitti.Onları gördü buraya gelin dedi.Onlarda dediler, biz selam verdik.Babam dedi.İşitmedim.babam kalktı, onların yanına geldi.onların ikisinin elini öptü.Hazine ile meşgul hizmetkara buyurdu ki iki kaftan getir,her birini birine giydir.Onlardan özür dileyip , dedi ki , bizden razı olun ki ,bilmedik, kusur ettik.Hasan ve Hüseyn babalarının yanına vardılar.Hz.Ali efendimiz çok memnun kaldı.Hz.Ali efendimiz dedi ki;Resulullah'dan işittim "Ömer hayatta iken , islamın nurudur.Dünyadan gidince de Cennet ehlinin çerağıdır" Bu hadisi ,çocuklar Hz:Ömer'e ilettiler.Hz.Ömer bu haberden çok memnun kaldı oğlu Abdullah'tan kağıt kalem istedi.Bu hadisi kağıda yazıp kefeninin içine konulmasını vasiyyet etti.

AYNI KAPTAN YEMEK YEMEK

               Dağıtım yapanlarla alakalı olarak adaletli davranmadığı takdirde sorumluluk taşıyacağı hususundaki hadisi şerif nedeniyle dedelerimiz sofraya oturduklarında her kes aynı kaptan yemek yerler idi.

22 Ağustos 2023 Salı

GÖZÜ VE GÖNLÜ DOYURMAK

 Bir hanımefendi anlatıyor :

"Biraz fasulye ve biraz pilav alarak bakır bir tepsiye koydum. Üzerine patlıcan, salatalık ve bir kaç tane kayısı ekledim....Tam dışarı çıkacaktım ki babam sordu:

"- Nereye gidiyorsun kızım ? "

"Ninem bunları kimsesiz yaşlı adama götürmemi söyledi" diye cevap verdim.

Bunun üzerine babam:

"- Şöyle yap. Mutfaktan bir kaç tabak daha getir. Her bir şeyi ayrı tabağa koy ve tepsiyi güzelce düzenle. Yanlarına kaşık, bıçak ve bir bardak su da koy, öyle götür" dedi.

Dediklerinin hepsini yaptım ve elimdekileri dedeye götürdüm. Dönünce babama neden böyle yapmamı istediğini sordum. Babam :

"Yemek ikram etmek 'Mal' sadakasıdır. Bir şeyi düzgün vermek ise 'Gönül' sadakasıdır. Birincisi karnı doyurur; ikincisi ise kalbi doldurur.

Birincisi, kimsesiz dedeye, yardım isteyen dilenci hissini verir. İkincisi, yakın bir dost, iyi bir misafir olduğu hissini verir." diye cevap verdi ve devam etti :

"-Maldan vermek ile gönülden vermek arasında büyük bir fark vardır. Gönülden olanın hem Allah katında hem de insanlar yanında değeri daha büyüktür." Dedikten sonra biraz durdu. Sonra gözlerimin içine bakarak sözlerini şöyle tamamladı:

"- Bak yavrucuğum. Yapacağımız ikramlar, sevgi ve iyilikle birlikte olsun. Sakın aşağılayıcı ve küçük düşürücü olmasın".

ZEHRİN TESİRSİZLİĞİ DUASI

 Ebu Müslüm Havlani hazretlerinin cariyesi vardı.Bu cariyebir gün ona dedi ki:"Efendim ben çoktan beri yemeklerine zehir katıyorum, hiç zarar görmüyorsunuz dedi.Niçin katıyorsunuz? diye sorunca cariye:Ben gencim, ne yatağına yaklaştırıyorsun, ne de satıyorsun dedi.Ebu Müslüm Havlani , ben her yemekte  şu duayı okuyorum dedi:"Bismillahi hayrulesmai Bismillahi le yedurru ma'asmihi daün fil ardı vessamai"

TEMİM-İ DARİ

 Hz.Ömer'in halifeliği sırasında Medine de Hurre'de bir yangın çıktı.Hz.Ömer, Temim-iDari'nin yanına gidip , haydi kalk, bu ateşin yanına gidelim, dedi.Ya Emirel müminin ben kimim ki, dediyse de Hz.Ömer ısrar etti.Bunun üzerin kalkıp onunla birlikte yangının çıktığı yere gitti.Bu hadiseyi nakleden kişi şöyle demiştir;Ben de onların arkasından gittim.Baktım ki Temim-i Dari eliyle ateşe işaret etti.Ateşi dar bir boğaza sokuncaya kadar sürüp takib etti.Hz.Ömer şeyle buyurdu:"Gören, görmeyen gibi değildir"

KEMİK KIRIĞI İÇİN

 Sahabeden sabit bin Kays anlatmıştır.Bir seriyyeye çıkmıştık.Düşmanın casuslarını gördük ve kaçmağa başladık.Arkadaşlarımızdan birinin atı tökezledi.Atından uyluğunun üzerine düştü .Uyluğu kırılmıştı ve kemikleri sanki hurma çekirdekleri gibi parçalanmıştı.Onu bir ata bindirmek istedik, mümkin olmadı.Beni katl edin dedi.Çaresiz onu orada bırakıp gittik.Bir gün ve bir gece yol aldık.Bir de baktık ki o arkadaşımız arkamızdan yetiştiAyağı tamamen iyileşmişti.Sanki aradan bir sene geçmiş gibi iyileşmişti.O kimse bize şöyle anlattı:Beyaz ata binmiş bir kimse yanıma geldi.Elini uyluğuma sürdü ve bana meali şerifi (Eğer yüz çevirirler ise , de ki , Allah bana yeter.Ondan başka ilah yoktur, yalnız Ona güveniyorum, o arş-ı azimin rabbidir) olan Tevbe suresi 129.ncu ayeti kerimesini oku dedi.Okudum uyluğum iyileşti.

FE İN TEVELLEV FE GUL HASBİYELLAHU LA İLAHE İLLA HÜVE ALEYHİ TEVEKKELTÜ VE HÜVE RABBUL ARŞİL AZİM

SABIKLAR

 Vakıa suresinde Sabıkün diye geçer.Öncekilerdir.Enes (ra) dan rivayet olunan bir hadiste "Sabıklar(öncekiler) dört kişidir. Arabın sabıkı, önderi Benim.Rum'un sabıkı Suheybdir. Acemin Sabıkı Selman'dır. Habeş'in sabıkı bilal'dir"

OTUZ YIL KARIN AĞRISI ÇEKMEK

 Sahabeden İmran Bin Hasin hiucretin elliüç senesinde Basra'da vefat etti.Otuz sene karın ağrısı çekti.Ateşle seni dağlayalım, şifa bulursun dendi ise de kabul etmedi.Vefatından iki yıl önce ateşle dağlanmayı kabul etti.Dağladılar iyi oldu.Sonra buyurdu ki:"Önce nurlar görüyordum, sesler işitiyordum.Melekler bana selam veriyorlardı.Dağlandıktan sonra bunlar olmadı.Çok istiğfar ettim.Allah Teala bunları tekrar ihsan etti.

ABDULLAH İBNİ ABBAS

 Efendimizin duasına muhatap olmuştur.Efendimiz vefat ettiğinde 13 yaşında idi.İki kerre Resulullah7ı ,iki kerre Cebrail'i görmüştü.Resulullah kindisine ,Allahüteala'dan hikmet vermesi için dua buyurduğunu söylemiştir.

Abdullah ibni Abbas bir gün mescide giderken bir kadın gördü.Nefsinde o kadın karşı bir meyil hissetti.Bunun üzerine "Ya Rabbi bana gözümü nimet olarak verdin.Fakat bunun bir bela olmasından korkuyorum.Gözlerimi görmez et" diye dua etti ve gözleri kapandı.Kardeşinin oğlu onu mescide götürür bir direğin dibine kıbleye karşı oturtur, namaz sonra çocuk oynamaya gider namaz sonrası gelip alır idi.Bir gün çocuk oyunadaldı gecikti.Etrafını kirleteceğinden korktu , tuvalete sıkışmıştı."Ya Rabbi gözümü nimet olarak verdin bela olacağından korktum,dua ettim gözümü kapattın.Şimdi ise elbisemi ve mescidi kirlenmesinden korkuyorum." dedi. gözleri açıldı ve görmeğe başladı.Yetmiş bir yaşında dünyasını değişti.

20 Ağustos 2023 Pazar

MUSALLAT OLAN ŞEYLER İÇİN

 Halk bir yerde toplanmıştı.Yol kenarında olan ve insanları yoldan geçirmeyen bir aslandan korkmakta idiler.o sırada Hz.ömer'in oğlu Abdullah orada idi.hayvanından aşağı indi.Aslana doğru ilerledi ve ona bir sille vurda.aslan yoldançeklidi.Abdullah b.ömer dedi ki,Resulullah'dan işittim:"Eğer insanlar, kendilerine musallat olan hiçbir şeyden korkmayıp da, yalnız Allahü Teala'dan korksaydı, kendilerine hiçbir şey musallat olmazdı"

ŞİFA İÇİN

 Birisinin kulağına bir çakıl parçası girmişti.Gündüz rahatsız eder gece deuykuyutmaz idi.Eshabı kiramdan birisen bunu nçaresini sordular.O da Ala' bin Hadremi'nin duasını okumaların tavsiye etti.O bu duayı deryada ve çöllerde hep okurdu, dedi.O dua şu duadır dediler:"Ya Ali, ya Azim,ya Halim,ya Alim"

Bu esmalar Hak Tealanın güzel isimlerindendir.Ala' Bin Hadremi muhacirlerdendir.Rayreyn'de Peygamberimizin valisi olarak hizmet görmüştür. 

TAHAMMÜL:SIRRI SAKLAMA

Derler ki Efendimiz (SAV)'i rüyada görebilmek için  defa "Kevser" suresini okumak,1000 defada selavatı şerife getirmek gerekir.Kevser suresi doğrudan Efendimiz(e hitaptır ve içinde "Mim" harfi yoktur.Ancak Rü'ya da Efendimiz (SAV) görüldüğü takdirde bu sırrı saklamak gerekir.Ancak görülen bu rüyayı anlatamamak durumu insana sıkıntı verir ve buna tahammül gerekir. Bu tahammül kaybedilip rüya ifşa edilirse sır saklanmamış olur.

GAYBİ HADİSLERDE KIYAMET ÖNCESİ

 Taberani hadisinde Efendimiz buyurmuştur ki "Ben'den sonra halifeler olacak.Halifelerden sonra Ümeralar olacak.Ümeradan sonra melikler gelecek.Meliklerden sonra zorbalar olacak.Zorbalardan sonra ehli beytimden bir adam(Mehdi) gelecek. Daha sonra KAHTANİ gelecek"

kahtan, yemen bölgesinde yaşayan araplara verilen isimdir.Bu bölgeden birisi çıkacak.ancak bu şahıs Mehdiye yakın seviyede adaletle hükmedecek.

17 Ağustos 2023 Perşembe

UYULMASI GEREKEN SÜNNETLER

 Sünnetullah Allah'ın sünnetidir.Nedir? Halkın ayıbını örtmektir.Peygamberlerin ssüneti "Affetmektir".Evliyaların sadıkların sünneti"cevrü cefaya tahammüldür"

16 Ağustos 2023 Çarşamba

SEMAZENBAŞI MUSTAFA HOLAT HOCAEFENDİ'DEN

 Sema edişimin 6. veya 7. yıllarında birgün annem beni karşısına alıp “Oğlum sana birşey söylemek istiyorum; sen Ebu İshak Kâzirûni Hazretleri’nin isteğiyle dünyaya geldin ve sana 6 aylık hamile iken manâmda (rüyamda) Hz.Pir geldi, “Kalk Semâ edelim” dedi. ‘Beni elimden tuttu ve bana Semâ’ı çıkarttı, senin Semâzenliğin ana karnında başlar. Doğunca Dervişe Munibe Hanım seni palize ile besledi ve sana Rahim adını verdi.”dedi

Munibe Hanım Ebu İshak Hazretlerinin tekkesinde tekkenişinlik yapan ve onunla mihman olan, oğlu da sefir olan, bir dervişe idi. Arasıra dükkâna gelir babam’a “Avni Efendi; İshak Dede bana biraz mangır lütfetti, şunlara biraz et ve kadayıf al da ihvanı toplayalım” derdi. 1952 yıllarında hatırlıyorum oraya gidilir tekkede zikir yapılırdı.

1977 senesinde Selman Tüzün Efendi, o zamanlar henüz vilayet olarak kutlanılmayan Hz. Mevlâna ihtifallerine büyük bir ehemmiyet gösterirler ve o günleri ihya ederlerdi. Nur içinde yatsın. Hazreti Mevlâna’yı Anma Törenleri o zamanlar Turizm Derneği tarafından organize edilirdi. Bu gelişinde Dernek başkanı Fevzi Halıcı “ Dedem, biz bundan sonra Mustafa ile Semâ’ı götüreceğiz, izin ver. Mustafa Semâzenbaşı olacak” dedi. Selman Dede de “Hay hay “ dedi ve 1977 yılında semazenbaşı olarak ilk resmi programa katıldım. Ahmet Bican Dedem de ara sıra sema ettiğinde beni semazenbaşı olarak çıkartırdı. Hatta Ahmet Bican Dede ile Nezih Uzel “Şunun boyu 1 karış daha uzun olsaydı” diye latife ederlermiş.

Büyüklerimiz bize sema öğretirken nasihatlar verir ve şöyle derlerdi “Önce gönülden kini çıkaracaksın, sonra oraya yalnızca aşkı dolduracaksın. Kibirden uzaklaşacaksın. Semâhane bir can bahçesidir, ilahi sofradır. Hakka kavuşma ve Cemâlullah’ı görmedir. Orada şeytanın yeri yoktur  ve raks değildir. “Hz. Sultan Veled Efendimizin dediği gibi “ Asıl Semâ benliğinden geçmektir.”    

1978 yılında 7-8 Semâzen yetiştirdim, sonraki yıllarda da devam etti. 1991 yılında Kültür Bakanlığı’nın kurduğu Topluluğa Semâzenbaşı olarak atandım. Resmiyette tekke ve zaviye kanununda şeyhlik olmadığı için postnişinlik ünvanıyla 1991 yılında posta oturdum ve koro içerisindeki 5 talebemle beraber bu zamana kadar Mevlevi ayinlere iştirak ediyorum.

HÜSEYİN SITKI DEDE

 Mesnevî-han ve Sultan Selim Camii Hatibi Hüseyin Sıtkı Dede’den de yeri gelmişken biraz bahsedelim:

“Aslen Filibeli olan Sıtkı Dede, 1824 yılında Filibe’de doğdu. İlk tahsili ile medrese tahsilini memleketinde tamamladıktan sonra, yirmi beş yaşlarında iken Filibe’den çıkarak İstanbul’a geldi. İstanbul’da ders vekili Kazasker Büyük Filibeli Halil Feyzi Efendi’den “Feridiye Haşiyesi” okudu ve ondan icâzet aldı. Ayrıca Farsça öğrendi.”

“Bundan sonra tekrar Filibe’ye dönen Sıdkı Dede, rivayete göre orada Biberiye Tarikatı’na intisap eder. Bir gün şeyhi, “Oğlum senin nasibin Hz. Mevlâna’dadır” deyince yollara düşer. Önce Üsküdar Mevlevihânesi’ne, sonra Afyon Mevlevihânesi’ne gider. Her ikisinde de yerimiz yok diye kabul edilmez. Kalkıp Konya’ya gelen Sıdkı Dede Dergâh’a yerleşir. Dergâh’ta hiçbir şey bilmeyen bir insan gibi tanıtır kendisini. Temizlik işlerinde çalışır. Çileye soyunarak dede olur. 1882 yılında Tarikatçı Eyüp Dede’nin vefatından sonra, postnişin tarafından İstanbul’dan bir mesnevî-han istenince cevaben kendilerine, “Sıdkı Dede var ya…” denilince Sıdkı Dede Mesnevî-hanlığa getirilir.”

“İlmi, ahlakı ve Hazret-i Pir’e olan muhabbeti dolayısıyla çevresinde kısa sürede sevilip sayılan bir insan olur. Sıdkı Dede, çok yönlü bir insandır. O Mesnevî-handır, hattat ve hakkaktı. Arapça ve Farsça’yı ana dili gibi bilir. Nesih, sülüs ve bilhassa ta’lik yazısı mükemmeldir. Şairdir, güzel şiirleri vardır. Şiirlerinde “Sıdkî” mahlasını kullanır. Hepsinden öte fazilet ve irfan sahibi, gerçek bir velî ve gönül adamıdır. Sultan Selim Camii’nde hatipliği vardır. Nurani bir simaya maliktir. Güçlü bir hitabeti olan Sıdkı Dede, konuşurken, âdeta dinleyicileri büyüler, cemaat vaktin nasıl geçtiğini anlayamazlarmış. Pek çok Konyalı meşhurun da hat hocası idi.”

“Evlendikten sonra, eşinin evine yerleşti ve dışarıya cumadan cumaya çıkardı. Züht ve takva sahibi idi. Vaktini ibadet ve zikirle, misafirlerini kabulle geçirir, eline geçeni hayra sarf eder, hatiplik görevinden almış olduğu maaşla geçinmeye çalışırdı. Zaman zaman da darlığa düştüğü olurdu.”

“Böyle elinin daraldığı bir zamanda, hanımı yokluktan şikâyet eder. Sıdkı Dede ses etmez, fakat içini de ince bir sızı kaplar. O, varlıktan çok yokluğa meyyaldir. Çok geçmez bir ziyaretçisi gelir ve edeple minderin altına bir miktar para bırakır.”

“Ziyaretçisi gittikten sonra Sıdkı Dede, hanımına seslenir:‘Gel hanım gel! Seni benden; beni Hak’dan eden şu dünyalığı al..!’ der.

Berg-i sebz-i Mevlevî adlı Farsça gramer kitabı, Farsça’dan Türkçe’ye 30-40 defter tutan sözlüğü, Selimiye Camii Hatibi olarak verdiği hutbelerin metinlerini ihtiva eden eserleri yayınlanmamıştır. Bazı yazıları Mevlâna Müzesi’ndedir. Konya’da birçok eser için de tarih düşürmüştür. Mevlevîlerce “Kutup” olarak tanınan Sıdkı Dede, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar Mesnevî-hanlığı devam etti. 1352/1933 yılında Üçler Kabristanı’nda sırlandı.”


KONYA'DA BİR MEVLEVİ DERVİŞİ :NALBANT HALİL ÇAKAR(1926-2013)

 

Konya’da bir Mevlevî Dervişi: Nalbant Halil (Çakar) Amca (1926-2013)

Rahmetli baba dedem Sayar Camii’nin karşısındaki geniş bahçeli, tek katlı evi satın aldığında çevrede bir elin parmakları kadar az ev varmış. Bu evlerden bir tanesi de oturdukları evin karşısına düşen, iki katlı yeşil evdi. Evin sahibi ise Nalbant Halil adında bir Mevlevî dervişi. Nalbant Halil Amca’yı çocukluğumda tanıdım. “Efendimizin adı” diyerek ismimden dolayı bana ayrı bir sevgi ve yakınlık gösterirdi. Yeri gelmişken söyleyeyim Halil Amca büyük küçük, zengin fakir her insanı sever, her canlıya büyük bir şefkatle yaklaşırdı. Meslek olarak nalbantlık yapardı. Nalbantlığın ne olduğunu günümüz nesli için birkaç kelimeyle açalım: At, eşek gibi hayvanların ayaklarına nal çakan usta demektir. Bu mesleği yapabilmek için insanın hayvanı sevmesi lazım. Halil Amca hayvana nal çakacağı zaman onu sever, hayvana güzel sözler söylerdi… 

Camiye gitmeye başladığımda onu mutlaka her namazda görürdüm. Cami içinde namaz kıldığı yer değişmezdi; minberin karşısı. Namaza kalkmadan önce kimseye hissettirmeden gizlice secdeye varırdı. Halil Amca’nın Mevlana aşığı olduğunu, sadece kalbiyle değil bütün ruhuyla onu sevdiğini hemen herkes bilirdi. Çünkü dilinden hiç düşürmezdi. Ondan bahsederken de genellikle “efendimiz” tabirini kullanırdı. Resûl-i zîşân Efendimiz için de “efendimiz” tabirini kullanırdı. Bir şey anlatacağı zaman efendimiz dediğinde bazen hangi efendimizi kast ettiğini anlamazdım. Yıllar sonra “vahdet-i vücud” nazariyesini ucundan kıyısından anlamaya başladığımızda niye böyle dediğini/yaptığını da anlar gibi olmuştum. 

Halil Amcamız’ın diğer mahalle cemaatinden en önemli farkı, mahlûkata karşı beslediği sevgi ve merhamet duygusuydu. Şöyle derdi:

“Olmak istersen manen hacı,

Âlemdeki bütün canlıya acı.

Acıyana manen giydirirler tâcı.”

Halil Amca tasavvufî tabiriyle nazar-ber-kademdi. Yani yürürken sürekli olarak ayakucuna bakarak yürürdü. Hatırşinastı. Son derece zarif ve kibar bir insandı. Aslında bu hâl, Mevlevî dervişlerinin mümeyyiz vasfıdır. Malum olduğu üzere, başka kullanım alanları olmakla birlikte Osmanlı kültüründe “çelebi” tabirinin kullanım alanı; efendi, kibar, nazik ve ince şahıslar, bir yerde şehir terbiyesi almış kimseleri içine alacak şekildeydi. Bir de Hz. Mevlana’nın soyundan gelenler için kullanılırdı. Mevleviliğin bir şehirli tarikatı olduğu dikkate alındığında, bu kavram örtüşmesinin filolojik sebebi kendiliğinden izaha kavuşmuş olmaktaydı. Bu bir yerde Mevleviliğin varlık âlemine bakışındaki naiflik ve incelikten kaynaklanıyordu. O kültürde “lambayı söndür” değil, “lambayı dinlendir”, “gömüldü” değil, sırlandı, öldü değil, “hâmûşana karıştı” deniyordu. Nitekim dergâhta derviş olarak hizmet etmek isteyen bir kimsenin bu talebi kabul edilmemişse, yüzüne karşı bu söylenilmez onun yerine kibarca ayakkabısının ucu çıkışa doğru çevrilir; kabul edilmişse dergâha doğru çevrilirmiş.

Bu ince, insanı incitmeyen hayat üslûbunu bir diğer Mevlevi dervişi Kaşıkçı İsmail Ağabey’in -Mevlevîlerin diliyle- hâmûşana karışmasından sonra bizzat eşi ve kerimesinden işitmiştim. Kerimesi bana, “babam bir kez olsun ne anneme ne de evlatlarına mendil ve çoraplarını yıkatmamıştır”, demişti. Aile olarak, hatta insanlık olarak bugün bu yaşam tarzına ne kadar muhtacız!

Hiç kuşkusuz Halil Amca’nın çocukluk dönemimde bana verdiği değer; beni muhatap alması, büyük bir insan gibi görmesi ve bir takım hakikatleri seviyeme göre anlatması, bir irfan talimiydi. Bırakın bir çocuğu, yaşıtlarına bile değer vermeyen, kendisine rakip olarak gördüğü herkesi “değersizleştirmeye” çalışan günümüz insanı için bunun çok anlamlı bir davranış olduğunu düşünüyorum. 

Halil Amca’nın tahsil seviyesi ilkokuldu, buna rağmen Şâhidî İbrahim Dede’nin Gülşen-i tevhid adlı eseri vermek için İlahiyat fakültesini bitirmemi bekledi. Bu son derece pedagojiye ve ahlaka uygun bir yaklaşım şekliydi... Tasavvufa dair bazı hakikatleri anlatmak için bir gencin dini ilimlerde belli bir seviye gelmesini beklemek ne güzel bir irşat şeklidir! Hayatı boyunca hep güzel(i) görmeye çalıştı. Boşuna dememişler: “Kesb-i kemâl, seyr-i cemâl iledir.” diye… Yani güzelliğin seyri insanı kemâle erdirir.

Onunla unutamadığım anılardan bir tanesi de bir Cuma sabahı Dergâh-ı şerîfe yaptığımız ziyaretti (1994). İçeriye bilet almadan girdik. Çünkü kendisini bir müze ziyaretçisi olarak değil de âsitânenin (Pîr evinin) hizmetkârlarından birisi olarak görmekteydi. Kapıdaki görevliler belli ki kırk yıllık ahbabıydılar; ona ayrı bir hürmet gösteriyorlardı. Dergâhın her köşesi onun için ayrı bir anlam ifade ediyordu. Hz. Pir’in huzurunda ise “sırlanmadan” önce huzurunda nasıl davranacaksa o şekilde davranıyordu. (İşin bu kısmını dini ilim tahsili yapmış olanlarımız anlamakta zorlanabilir, ama hayatta her şeyi anladığımızı kim iddia edebilir?)

Dergâhtaki kafes kısmına işaret ederek Mevlevîliği şeriat çizgisinden uzaklaştırıp, kadınlı erkekli semâ yapanların duyması gereken şu cümleleri söylemişti: “O kafesler zikri kadınların oradan izlemesi içindir. Bu gün bazılarının, Mevlevîlik adına kadınlı erkekli semâ yapmalarının yanlışlığını da göstermektedir.” Halil Amcamız’ın dinin emirlerini hafife aldığına ya da batıni denilebilecek bir şekilde tevil ettiğine şahit olmadım. Hatırlayabildiğim kadarıyla tasavvufi terbiyesini “Efendi Baba” dediği İbrahim Evsen Dede’den aldı. Mesnevî-han ve Sultan Selim Camii Hatibi Hüseyin Sıtkı Dede (ö. 1933) ile bağlantısı da onun üzerinden. (alıntı:CELALETTİN DİVLEKÇİ) 

Halil Amca’nın manzum bir takım hikmetli sözler söylediğini de hatırlıyorum. Bunlardan bazılarını buraya teberrüken alıyorum:

“Halk arasında girme fazla araya,Sonra sürersin başını karadan karaya

Lüzumundan fazla önem verme paraya Deva bulamazsın içteki yaraya.”

***                               ***

“Gerçek kişi rızayı arar.Çünkü riza daim hiza”

***            ***

“İlim ilgidir, ilim sanma bilgi.Gerçeği bilmek; benliği silmek.”

***                          ***

“İlmiyle âmil olursa kişi Maddi manevi âsan işi

İlmiyle âmil olmazsa kişi,Maddi manevi hazan işi.”

***               ***

“Söyleme sırlarını dışa ,Yazın döner kışa…”

***        ***

Hakka vâsıl hangi kişi Olmuş sükût anın işi

Bağlanınca Hakka kişi Âsan olur dâim işi.

***            ***

“Anlama istersen kişinin özünü İyi dinle anın sözünü.

Ne varsa özünde, Beyan eder sözünde.”

Çok sade, çok sessiz kendi halinde bir hayat yaşayan Halil Amca şimdi üstadım dediği Hüseyin Sıdkı Dede’nin yanı başında, hâmûşan arasında. Dünyadayken aşkıyla kalbi buhurdan gibi tüttüğü Hz. Pir’e doğru –Sûr’a üflenir üflenmez- Horasan erenleriyle beraber koşmayı bekliyor. Ne diyelim “ölen hayvan imiş âşıklar ölmez.” Hû.

 


KUTBİYYET MÜHRÜ

Fikri Baba hazretlerinin mürşidi Filibeli Hüseyin Sıtkı Dede'dir.1824 Filibe doğumludur.1933 yılında Konya Üçler mezarlığına sırlanmıştır. 

Sıtkî Dede Efendi’nin berberlik ihtiyacını haftada bir gideren Berber Ali Dedeoğlu, şahit olduğu bir olayı şöyle anlatmaktadır; 

Bir seferinde dede efendi traş olduktan sonra; Evladım Ali bu şimdiki göstereceğim şeyi ben ölünceye kadar sır olarak sakla. Sırtımı aç, iki kürek kemiği arasında bir mühür var. Buna mübüvvet mührü denir. Bu mühür, Resulullah var idi. Resulullah’tan sonra zamanın kutbunda bu mühür onda tecelli eder. Bunu sakın kimselere ben ölünceye kadar söyleme, sende kalsın. Ben öldükten sonra söylersin” dedi. 

15 Ağustos 2023 Salı

SOLNUM CİHAZI ÜCRETİ

 İtalya'daki  93 yaşındaki bu adamın gözleri niye yaşlı biliyormusunuz?Bu adam Corona Virüsü 

bulaştığı için hastaneye yattı.İyileşti.!Hastaneden çıkarken Endüstriyel solunum cihazının 

kullanma bedelini ödemesi istendi.ve yaşlı adam ağladı.Doktor fatura yüzünden ağlamamasını tavsiye etti.Yaşlı adamın söyledikleri tüm doktorları ağlattı.

-Ödemem gereken para yüzünden ağlamıyorum. Tüm bunları ödeyebilirim. 93 yıldır Tanrı'nın havasını soluyorum diye ağlıyorum ve bunun bedelini hiç ödemedim. Hastanenin solunum cihazını bir günlüğüne kullanmak için 500 euro istendi. 

Tanrı'ya ne kadar borcum var biliyor musunuz? Bunun için Tanrı'ya daha önce asla teşekkür etmedim.

Ağrısız ve hastalıksız olarak havayı özgürce soluduğumuzda kimse yaşamı ciddiye almıyor. 

Sadece hastaneye girdiğimizde solunum cihazını kullanarak nefes almanın bile parayla olduğunu öğreniyorsunuz.Her gün Nefes alıp, Nefes verdiğimiz İçin Allah'a sonsuz şükürler olsun🍀


 

14 Ağustos 2023 Pazartesi

Ellerimizin Büyük Boşluğu(İBRAHİM SADRİ)

MARİFETULLAH

 Marifetullah; bütün ilimlerin esasıdır.Marifetullah demek Hz.Allah'ın kapısını içeriden kovulma hissi gelmeden yavaş yavaş gel kulum hitabını duyuncaya kadar  edeple çalma usullerini öğrenmektir.Geçen günler maziye sahip olamazsın.Gelecek olan ise ihtimal dahilindedir.İstikbalimiz malum değil halimizden memnun olmak gereklidir.Nefsine güç gelirse onu işle, muhakkak içinde hayır vardır.

Her surete insan denilmez,her arapça yazıya da Kur'an denilmez.

MERHAMET KURTULUŞTUR

 Efendimiz SAV bir gün mübarek başını sağa çevirmiş,mekansızlık alemine bakarak buyurmuş:"40 yıldır başını secdeden kaldırmamış birisinin susuzluktan kedisi öldüğü için cehennemde görüyorum".demiş.Sonra başını sola çevirmiş:"Susuzluktan çamur yalayan bir köpeğe avuçları ile su içiren bir fahişe kadını cennette görüyorum"demiş

İSLAM CANAN AKRABALIĞIDIR

 İslam'da can akrabalığının üstünde canan akrabalığı vardır.Bedir harbinde akrabalar karşı karşıya gelmiştir.Hz.Hamza'nın karşısında kardeşi ve Efendimizin amcası Hz.Abbas.Hz.Ebubekir'in karşısında oğlu Abdurrahman.İislamın bayrağını taşıyan Mus'ab b.Amr'ın karşısında kardeşi müşriklerin bayrağını taşımakta.Ebu Huzayfen'in  karşısında babası..Hz.Ömer'in karşısında müşrik olan dayısı..bunun gibi sayısız akrabalar karşı karşıya gelmiştir.Efendimize yaptığı hakaret ve dil uzatmadan dolayı müslümün olan oğlu Babasının kafasını kesmiş ve efendimize "intikamını aldım ya Resulullah" demiştir.

HAKTEALA KISKANÇTIR

 EFendimiz SAV Medineye hicret etmiş ve orada vefat etmiştir.Mekke Medine arası 450 KM.dir.Eğer Efendimiz SAV 'in kabri Mekke'de Kabe'nin yanında olsa idi ne olur du?Çok insana garip gelebilir.Hak teala kıskançtır.Sevgide ikiliği kabul etmez.Biz Resulullah'ı niçin severiz? Bizi Allah'a götürdüğü için. Bizatihi Hak Teala'nın sevgilisi olduğu için.

Rahman suresindeki "Rabbül maşrıkaynı ve Rabbül mağribeyn" ayetinin bir anlamı  da şudur:Mekke maşrıktır(doğudur).Medine mağrıbeyn'dir(Batıdır.Her ikisinin rabbi de Allah Teala'dır.

13 Ağustos 2023 Pazar

Şerh-i Mesnevi 17. Bölüm (533 ve 546 beyitler)

Şerh-i Mesnevi 16. Bölüm (513 ve 532 beyitler)

Şerh-i Mesnevi 15. Bölüm (479 ve 512 beyitler)

Şerh-i Mesnevi 14. Bölüm (436 ve 479 beyitler)

Şerh-i Mesnevi 13. Bölüm (384 -435. beyitler)

Şerh-i Mesnevi 12. Bölüm (321 ve 387 beyitler)

Şerh-i Mesnevi 11.Bölüm (292 ve 320 beyitler)

Şerh-i Mesnevi 10. Bölüm (241 ve 292 beyitler )

Şerh-i Mesnevi 9. Bölüm (203 ve 240 beyitler)

Şerh-i Mesnevi 8. Bölüm (143 ve 203 beyitler)

Şerh-i Mesnevi 7. Bölüm (112 ve 143 beyitler )

Şerh-i Mesnevi 6. Bölüm (93 ve 112 beyitler)

Şerh-i Mesnevi 5. Bölüm (66 ve 92 beyitler)

Şerh-i Mesnevi 4. Bölüm (31 ve 65 beyitler)

Mesnevi Şerhi - Tahirül Mevlevi -3 (17-30. beyitler)

Mesnevi Şerhi - Tahirül Mevlevi -2 (6-16. beyitler)

Mesnevi Şerhi - Tahirül Mevlevi -1 Giriş ve 1-5 beyitler

"İNNEHU MİN SÜLEYMANE"

 Resulullah efendimiz zamanında Ramazan bir defa  Cuma günü ile başlamış Cuma günü sona ermiştir. O zamandan sonra hiç bu şekilde bu durum tecelli etmemiştir."İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahim" ayetini Efendimiz SAV tefsir etmemiştir. Bu ayetin icaz manalarını bilen pek az insan vardır.

"BİZİM KALBİMİZ TEMİZ"LAFIZLARI

 Bazıları "Bizim kalbimiz temiz.İbadete ihtiyacımız yok" şeklindekelam ederler.Bu yanlıştır.İbadetten müstağni hiçbir makam yoktur.Kimin kalbi Cenab-ı Peygamberden daha temizdir? Efendimiz hiçbir zaman ibadeti terk etmemiştir.

12 Ağustos 2023 Cumartesi

MİMSİZ SURE

 Kevser suresi "İnna a'teyna" diye başlar.Doğrudan resulullah efendimize ait olup bu sure içinde "mim" yoktur.

HOR GÖRMEMEK

 Hor görmemekte şefeat gizlidir.

GOETHE

 Almanların meşhur adamı Goetha demiştir ki:"İnsanları tartacak terazi vardır ancak Ekselans(hazret) Muhammed'i tartacak terazi yoktur ve olmayacaktır da"

KÖPEKÇİ HASAN EFENDİ

 bundan 150 seneye yakın İstanbul Fatih medreselerinde mollalar ikindi namazında sonra hocalardan ders almaktadır.Sivasın dadaş nahiyesinde Rahmi isminde genç bir molla vardır.27,28 yaşındadır.medreseye 10 seneden beri devam ediyor ancak muvafak olamıyor.Başlayanlar mezun oluyor,ancak rahmi mezun olamıyor.Arkadaşları memlekiten dön meslek sahibi ol deseler de Rahmi"Ben ilime aşığım diyor.".Eskiden Babı meşihat beş senede bir Salname çıkartırdı.Babı meşihatın çıkardığı 67 nolu salnamenin 485 nci sahifesinde bir hadise anlatılmıştır.Salnameler de, Ülkede vuku bulmuş manevi hadiseler kayıt altına alınmakta idi.Fatih medreselerinin karşısında karadeniz çarşısı mevcut olup tüm kasaplar burada bulunmakta idi.Burada gezen meşhur bir meczup vardı.Çıplak gezer.iri yarı izbandut bir adamdı.Peşinde İstanbulun köpekleri gezmekte,meczup onları beslediği için adı "Köpekçi Hasan" idi.Bu köpeklerden birisi diğer köpeğin önündeki ekmeği alında Hasan efendi o köpeğe bir tokat vurur ve "Sana 5 gün ceza verdim yemek yemiyeceksin" der.Gerçekten köpek beyşgün ağaç dibinde oturur yemek yemez.

Mollar,Rahminin etrafında toplanmış abdest alırken."Rahmi" demişler."Senin aklın bir şey almıyor.Şu dışarıda olan meczup Köpekçi Hasan var ya maneviyatı olan birisi var onun elini öp onun duasını alırsan zihnin açılır" diyerek onunla dalga geçmişler.Rahmi saf birisi inanmış .Namazdan çıktıktan sonra doğru meczup Hasan7ın yanına gitmiş,adam köpeklere ekmek doğruyor.Elini öpmek istemiş,elini yakalamış."Efendim bana bir dua etsen benim kafam almıyor" deyince Hasan diklenmiş başlamış sövmeye "Seni anasını yaptığımın puştu" deyip rahminin elini yakalamış başlamışlar koşmaya orası burası derken bir fırının önüne durmuş,"Al şuradan bir ekmek" diye bağırmış,Rahminin elinde on para var onunlu bir somun almış,"al bunu doğra puşt" demiş.Bir harabeye girmişler Kulube içinde yaralı bir köpek,ekmeği önüne vermiş,Hasan eline bir taş 2Öp şu itin elini" demiş.Rahmi korkmuş köpeğin ön patisini eline alarak öpmüş" sonra Hasan ,şimdi defol bilmem neresini yaptığım" diye bağırınca Rahme ağlayarak medreseye geri dönmüş.Kürsüde meşhur müfessir Kuddusi efendi var.ve Hoca "Er rasihune fil ilm" hususunu anlatıyor.Hoca bu ayetle alakalı işte İmam Razi şöyle dedi.imam Nakkaş böyle dedi diyerek anlatıyor.Rahmi efendi bu ayeti başka türlü anlamaya başlamış ve Hocaya hitaben efendim şu anlama da gelir mi? demişBir yere gelince Hoca kürsüden inmiş,Rahmi 'yi kürsüye çıkartarak buyrun evladım demiş.Rahminin açılan ufkundan feyizler akmaya devam etmiş.Rahmi efendi bir tefsir yazmış 31 cilt halinde Halen Mısır'a okutulmakta imiş

10 Ağustos 2023 Perşembe

MUAVİYEYE YETECEK DÖRT GÜNAH

Hasan Basri hazretleri şöyle söylemiştir:"Muaviye için dört günah vardır ki onlardan sadece biri olsa dahi onun büyük günah işlediğini gösterir,"bu hususları şöyle sıralar:

Fazilet sahipleri ve sahabenin hayatta kalanları var iken onlarla meşveret etmeden , sefihleri işbaşına getirip ümmetin arasını bozması; şarap içitiğini , ipekli giyip tanbur çaldığı ortaya çıktıktan sonra Yezid'i kendine halef tayin etmesi, Peygamber'in hadisine rağmen Ziyad'ı nesebine katması, Hucr b.Adiy'i katletmesi  

Muaviyenin siyaseti savaş olmaması üzerinedir.Akıl da bunu gerektirir. O tam bir realisttir. Sonucunda galip gelmeyeceği işe girişmemiştir.Rakiplerini bazen görmezden gelmiş, bazen de fırsatını bulunca harcamıştır.Aklını kullanmayı hep öncelemiştir.Kendi taraftarlarına dağıttığı paradan daha fazlasını rakiplerini susturmak için rüşvet olarak harcamıştır."Malımın yettiği yerde dilimikullanmam.Dilimin yettiği yerde de kırbacımı kullanmam.Kırbacımın yettiği yerde de kılıncımı kullanmam.Çok çaresiz kaldığımda ancak kılıncımı kullanırım."demiştir.

"Meydana gelecek bir savaş , benim bu dağıttıklarımdan çok daha maliyete sebeb olur.Harcamalar ve lütuflarla insanları yanına çekti.O:"Harcamalar, adaletin yerini tutar" derdi.

"ALLAH'IN BALDAN ASKERLERİ" VARDIR SÖZÜ

 Allah'ın baldan askerleri vardır sözü Muaviye'ye aittir.Çünkü rakiplerini sindirme yahut yok etme duygusuna sahip Muaviye Hz.Ali Efendimizi, Mısır Valisi Eşter'i veHZ.Hasan efendimizi zehirletmesi bilinen bir hadisedir.Muaviye zamanında Humus şehrinde Halid b.Velid'in oğlu Abdurrahman görevli idi.Bu komutan Bizans topraklarına sayısız seferler düzenlemiş,zengin ganimetler elde etmiş birisi olarak o şehirde çok sevilmekte idi.Zaten Suriye üzerinde Halid b.Velid'in haklı bir şöhreti mevcuttu.Muaviye Abdurrahman'ın geleceği üzerinde endişeyendi ve kendi doktoru İbn Ünsal'ı görevlendirerek Abdurrahmanın elindeki haracı kendisine vereceğini vaad ederek kandırdı ve Abdurrahman7ı öldürttü.İbn ünsal bu isteği yerine getirdi.Abdurrahmanın oğlu Halid ise İbn Ünsal'a rastladığında kılıcıyla onu öldürdü.Muaviye Halid'e kıyas uygulamadı diyetödetti.

MUAVİYEYİ TANIMAK

 Emevi Saltanatının kurucusu Muaviye'nin vahiy katipliği hadisesi uydurma haberdir.Çünkü Mekke'nin fethinden sonra müslüman olmuştur.Muaviye Mekke'de ikamet ettiği için Mekke'nin fethinden sonraki süreçte Medine'de olmasbıda hayatın olağan akışı içinde değildir.Muaviye güçlü hakimiyet için ekonomik gücün elinde olması gerektiğini tüccar olan ailesinden edindiği tecrübe ile biliyordu.Bu nedenle ekonomik gücünü artırabilmek adına herşeyi yaptı.Seferlerde ganimet toplattırılırken , kendisi mal harcama konusunda herşeyi mübah görüyordu.Öyleki bizzat içki, put  ve heykel ticareti yapıyordu.(Kaynak:Belazuri  5 cilt sh:137)

Muaviye sdedi ki,"Yer Allah'ındır, ben de Allah7ın halifesiyim; ne alırsam benimdir.Halka bırakmış olduğum ise o benim onlara olan iyiliğimdir"

Hutbede iken bir genç ayağa kalkar:"Ey Muaviye, seni ve ev halkını devlet malından bizden öncelikli kılan nedir? Oysa bu malların tümü , Allah'ın  kılıç ve mızraklarımızla bize ganimet olarak tanıdığı bir haktır.Bizim senin katında , dayın Velid, Deden Utbe  ve kardeşin Hanazala'yı( Bedirde müşrik olarak karşımıza çıktıklarında ) öldürmekten başka bir suçumuz olmadığını biliyoruz" dedi.

Muaviye ;" Hayır Allah'a yemin ederim ki, durum öyle değildir.Ey kardeşimizin oğlu ! Siz onları öldürmedinizde, Allah onları (Bedir'de) peş peşe gönderdiği meleklerle öldürdü.Bu da (benim için) bir ayıp ve kusur değildir". Ensardan olan genç :"O zaman ayıp ve kusur  nerededir?".dedi.Muaviye "Doğru söylüyorsun,.Bir ihtiyacın var mı? diye sordu.Genç:"Evet, ihtiyar bir annem ve henüz bekar kızkardeşlerim vardır.zaman aleyhimize döndü  ve başxımıza kıtlık olayı geldi". dedi. O sırada etraftaki beldelerden bir mal gelmixşti.Muaviye :"Şu mallardan istediğin kadar al" dedi.Genç de mbu maldan bineğinin kaldıracağını kadarını yükleyip gittikten sonra ,Muaviye hutbesine devam ederek onu tamamladı.

Muaviye siyasi bir deha olmakla Bedirdeki hadiseyi öyle bir noktaya bağlıyorki o gencin argümanı zayıflıyyor.Sonra konuyu değiştirip rüşvet vererek meseleyi kapatıyor.Devletin para ve gelirlerini böyle ilkesiz ve disiplinsiz bir yapıda kullanmayı kendine adet edindiğini rahatlıkla görebilmekteyiz.

Ebu Zer gıfari hazretleri Muaviyenin hoyratça harcamalarını tenkit ediyordu.Anadolu'dan elde edilen ganimete Muaviye "Allah'ın malı" der iken Ebu Zer hazretleri "Müslümanları malı" denmesi gerektiğini savundu.Çünkü Muaviye'nin dediği gibi düşünülünce , vali istediği bir şekilde yani Allah adına (!) malı harcayabiliyordu.Ebu Zer, Muaviye'nin Şam'da yaptırdığı sarayın Müslümanların malından yapıldıysa haram, kendimalından yapıldıysa israf olduğunu söylüyordu.Muaviye, Ebu Zer'i susturmak için çeşitlituzaklar kurdu.Hatta kendisine bir kese altın gönderdi.ertesi gün yanlışlk oldu diyerek altınları geri ıisteyecek, eğer altınlar mevcutsa Ebu Zer'in altın biriktirdiğini söyleyecekti.Ertesi gün  altınları Ebu Zer ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştı. 

9 Ağustos 2023 Çarşamba

MUAVİYE

 Muaviye , İbnül Kevva el-Yeşkuri' ye "Allah aşkına sen beni nasıl bilirsin?"dedi. O da "Madem Allah aşkına dedin: ben seni dünyası geniş, ahireti dar; kuyusu derin, ipi kısa;nuru zulmete , zulmeti nura çeviren bir kişi olarak bilirim" dedi.

YÜZYIL ÖNCESİNİN ZULÜMLERİ

 Muustafa Kemal7in tetikçisi ve eşkiya başısı topal Osman, Mecliste sivrilen muhalefeti susturmakla görevli idi.bu nedenle Trabzon milletvekili Ali Şükrü'yü boğarak öldürüp cesedini gömmüştü.Ancak AliŞükrü'nün ani kaybı insanları harekete geçirdi ve Ali Şükrü'nün cesedine ulaşıldı.Hadise büyük bir infal uyandırdı.Sanık sandalyesinde Mustafa Kemal'in baş celladı topal osman var idi.Meclisi koruma adı altında mecliste silahlı gezen bu çete korku salıyordu.Meclise giren Topal osman, Erzurum milletvekili Hüseyin Avni Ulaş ile gözgöze geldi.Hüseyin Avni ona "Katil" diye bağırdı.Bu olayın ertesinde Topal Osman mesele kapatılsın diye öldürüldü ve mesele de kapandı.

100 yıl sonra Birer birer Hapishaneden çıkan mafya babaları sanki bir misyon amacıyla hazır vaziyette bekletilmekte ve siyasi otoritenin karanlık işlerinde kullanıma hazır tutulmaktadır. 

7 Ağustos 2023 Pazartesi

Mersiye Hüseyin Sebilci Celal Yılmaz

Teşne lebler bu gece kan il galtân oldu, Bu gece arsa geh-i Kerb-ü belâ kan oldu, Bu gece ruh-ı Nebi hâzin-ü giryân oldu, Ki, Hüseyn İbn-i Ali bu gece kurban oldu. Çâk-i çâk eyledi fürkan-ı gürûh-u â'da, Pây-ı pür kin-i hakaretle ezildi Tâ - hâ, Bağrına taş tutarak ağladı ruh-ı Zehra, Ki, ciğerpâresi makhur-u perişan oldu. Bir zaman dûş-ü Muhammed'de gezerdi o vücut, Rûy-i gül-bûyini koklardı Cenabı-Mahmud, Şân-ı âlisini tebcil ederdi mâ'bud, Öyle bir beyt-i Hûda, zulmile viran oldu. Yüz tutup leşker-i â'daya o Şâh-ı mazlûm, Dedi: (Ey, dinini dünyaya veren kavm-i zalûm, Daha dün terk-i cihan etti o sultan-ı ulûm, Ne çabuk sizde iğrâz nümâyân oldu *Ceddimin dişlerini kırdınız ey kavm-i Yezid, Mâder-i muhtereme eylediniz zulm-ü şedid, Ettiniz vâlid-i zişânımı evvelce şehit, Bana mı şimdi aceb, növbet-i isyan oldu Gerçi bir nefsim için arz-ı tehâyâ etmem, Ölürüm, mürtekib-i küfre müdarâ etmem, Ah kim, teşne ciğer yavrularımdan geçmem, Bakınız, güllerimin lebleri atşân oldu. Hâşimi zadelerin ekber-i âlişiyemi, Can verip, ravza-i rıdvana basınca kademi, Dest-i â'dada neler çekti enis-i haremi, Darb-ı zencir ile gülşenleri al kan oldu.. Kumlu çöllerde benim ailemi yakmayınız, Kesiniz bari beni, anları ağlatmayınız, Bu yanık sinelere tir-i cefa atmayınız, Çünkü, bu nazlı melekler size mihman oldu.. Böyle söyler iken ol gonce-i Mahbub-u Hûdâ, Remh-i şimşir ile hücum etti güruh-u â'da, Aldılar orta yere şâh-ı şehidi hayfâ, Ol zaman Kerb-ü-belâ, saha-i tuğyan oldu.. Yetmiş üç nize server-i dinin tenine, Kan içirtti o deni, Âl-i Nebi serverine, Lûtf-ü ümmet bu mudur, zâde-i peygamberine, Hangi bir ümmet vurur zâde-i peygamberini, Şimr-i mel'un, dayayıp gerdenine hançerini, Kıymadan kesti o ferzend-i Resul'ün serini, Deşt-i gurbette kefensiz bırakıp peykerini, Ehl-i - beytin başına âteş-i hicran oldu.. Busegâh-ı leb-i Zehra idi ruhsâr-ı Hüseyn, Lem'a-i nûr-u hüveyda idi didâr-ı Hüseyn, Nerdesin, nerde eyâ vâlid-i Kerrâr-ı Hüseyn, Bak senin nazlı Hüseyn'in nice kurban oldu.. Baş açık, yalın ayak, teşne dil nâle feza; Kaldı piş-i esarette yetiman-ı vega, Bir içim su diye feryad ediyorken zu'afa, Şimdi de âteş-i hicran ile suzân oldu.. Nâle-i vâ ebetâ, vâ emetâ, vâ ecedâ; Her taraftan mün'akis oluyor arş-ı Hûda, Akrebu hablî Verid'i yakıyorken bu sada, Yine ol kavm-i deni zulmile pûyan oldu.. Kimini nâkeler üstünde ururdu â'dâ, Kimini hâk-i mezellette ederlerdi ezâ, Kimisi hayme-i ismette edildi imhâ, Cümle evlâd-ı Nebi, Hâk ile yeksân oldu.. Emr-i takdir diye bu mel'anete bazı avam, Atf-ı zulmetmekte Allah'a ederler ibrâm, Cây-ı inkâr mı bu ey kavm-i cehûl-ü zallâm, Idelü âyeti her mü'mine seyyân oldu.. Hâlık-ı hayr-ü şer Allah ise, kul kâsiptir; İhtiyar ile kişi, hayr-ü şerre taliptir, Şerri tercih edene Zât-ı Hûda galiptir, Din-i İslâm bu esas üstüne bünyân oldu.. Yıktılar kıble-i islâmı güruh-u ekfer, Ruh-u peygamberi nalân-ü hâzin eylediler, Mâ-hasal, taze civanân-ı Muhammed yekser, Hedef-i neşter-i zâde-i Süfyan oldu.. Hubbi Rahman gibidir, Âl-i Muhammed hevesi; Sabit ol, emr-i muhabbette bırak piş-ü pesi, Hânedan-ı Nebevi uğruna can ver Şemsi, Ki, bize irs-i Nebi gayret-i Kur'an oldu

3 Ağustos 2023 Perşembe

EFLATUN'DAN GELEN DÖRT ERDEM

Platon'dan gelen dört temel erdem; HİKMET, İFFET, ŞECAAT,ADALET tir.Arista'dan gelen  'altın orta' (her fazilet iki aşırılığın ortasıdır. ) 

MÜSLÜMANIN GÜVENİRLİLİĞİ

 Ticarette ve diğer işlerinde Müslüman'ın güvenilir olduğunu iddia edebiliyor muyuz? Müslüman denince ilk akla gelen , elinden ve dilinden insanların güvende olduğu , barış ve esenlik kaynağı kimseler mi?..İnsan onur ve haysiyetini , inhsanın asaleten sahip olduğu temel hak ve özgürlükleri aramızda ne kadar koruyabiliyoruz.Çevre, temizlik, üretim, paylaşım, dayanışma, dürüstlük , fırsat eşitliği  adalet ve sorumluluk konusunda karnemiz ne durumdadır?İslamın temel ilkeleri ve ahlak değer ölçüleri esas alınarak bir sırılama yapılırsa yrimiz neresidir?Mesela devlet işine grerken, kamudabir menfeatımız söz konusu olduğunda daha ehil birisinin yerine geçmeyi Allah rızası ile bağdaştırabilirmiyiz?Bircemaate, etnik veya siyasi bir guruba mensubeyet hak yemeyi ve yapılanı meşru kılabilir hatta cihada çevirebilir mi?

SIR


Nemrudi bir ateşti İbrahimleri saran

Yusuflardı zaten köle pazarında satılan

Hamanlarıydı Firavunları yoldan çıkaran

Kibirden kuleleler yıkıldı gitti

03.08.2023

İskenderun

JAPONYA'DA BİRLİĞİN SEMBOLÜ OLARAK KULLANILAN RESİM

 


Harp esnasında bu çocuk sırtında ölmüş olan kız kardeşini gömmek için taşıyordu..

Bir asker bunu gördü ve  ona sırtında yük olarak taşımamasını ve nehir'e atmasını söyledi...

Çocuğun verdiği cevap muhteşem...!!!

"O yük değil benim kardeşim...O benim kız kardeşim"..

O zamandan beri bu resim Japonya'da birlik sembolü oldu..

İmdi...!

Kardeşin düşerse kaldır..

Yorulursa ona yardım et..

Zayıfsa destekle..

Eğer hata yaparsa Affet...

Eğer dünya onu terk ederse gerekirse sırtında taşı..

Çünkü o senin kardeşin..Yük değil..

2 Ağustos 2023 Çarşamba

CHP

 Yüzyıl sonra CUmhuriyet halk partisi içindeki kaynamalar ve mücadeleler gösterdi ki 1923-1950 arası, 1960 ihtilali,12 mart Muhtırası,1980 ihtilali Halk Partisinin siyasetin tün resmi ve gayri resmi kurumlarıyla ilişkisi mevcut idi.Cumhuriyet devrimlerinin ve akabinde tek partidöneminin yapıp ettikleri bu milletin zihninde o kadar yer etmiş ki bu partiye tek başına iktidar hadisesini 60 ihtilalinden sonra pek bahşetmedi.2023 seçimleri göster di ki muhafazakar halkın CHP hakkındaki kanaatı aynen devam etmekte.Kılıçdaroğlu'nun özverisi ve söylemleri de hep soru işaretli kaldı.Genel Başkan7a inanmaları biraz mesafe almış olsa da bu mesafe yetmedi .Çünkü CHP sözcülerinin söylemleri , özellikleri Solcu gözüken tuzu kuruların söylemleri insanımızı hiç tatmin etmedi.Bu da gösterecektir ki CHP küçülecek,içteki marjinallara teslim olacak ve siyaset arşivinde yerini alacak.

Ancak 2023 seçimlerindeki millet ittifakı olumlu duyguları yine devam edecek ancak CHP asla motor görevini göremeyecektir.