31 Ocak 2016 Pazar

FİHİ MA FİH Fasıl 45 (Darağacı)

Darağaçlarının  hepsi ağaçtan olmaz.Dünyanın mansıp ve rifati ve devleti daha büyük bir darağacıdır.Hak Teala hazretleri bir kimseyi muaheze etmek murat ettikte ona Firavun ve Nemrud ve saire gibi dünyada azim bir mansıp ve büyük bir padişahlık verir.O daraağacı gibidir.Zira Hak Teala bilcümle halaikin muttali olmaları için onları o makamlara nasbeder.

AŞK KAPISINDA SÜKUTTA OLMAK GEREK

Maddi makamların ,hakikatta insanları avlamak için bir tuzak olduğu bloğun önceki yazılarında vurgulanmıştı.Bu tuzakla insanların avlanıp bırakıldığını,sonra başkalarının avlandığı ve günü geldiğinde bunların da bırakılacağı ifade edilmişti.Mevlana Efendimiz,dünyevi makamlar kullanılarak  dost ittihaz edilenlerin bir müddet sonra uzaklaştırılıp o tuzakla yeniden başka insanların avlandığı ifade edilerek bu avın domuz avı olduğunu ve avcının ise avın etinden hiç faydalanamadığını belirtmişti.Bu işin bir diğer boyutu Manevi makam için avlanma durumudur,İnsanlara rehber ve Mum olmak iddiası ile ortaya çıkanların durumları daha kötüdür.Çünkü insanda en son çıkan duygu manevi riyaset isteği imiş.Bu nedenrle Aş kkapısı önünde sakin olmak,Şem'lik değil pervane olmak gerekmiş

MAKAM VE MANSIP DUYGULARI

Makam ve mansıp ehli iki yüzlüdür.Çünkü şöhret  ve riyaset kazanmak için zahirde halka müttaki görünürler,ve kendilerini ehli salah kisvesi ile süslerler;ve bu vesile ile halkı oyalayıp onlara idarecilik  ederler.Batınları, şöhret isteği ve baş olma duygularıyla dolu olduklarından ehli salah ameli ve kisvesi giymeleri iki yüzlülüğüdür.Halkı avlamak gayretindedirler.Halkı avladığı vakit kendisine bir fayda geleceğini tahayyül ederler.Makam ve mevki aslında bir tuzak aletidir.Tuzak aletine,avladığı avdan bir faide yoktur ki.Bu tip insanlar bir müddet sonra mutlaka etrafındaki insanları dağıtıp yeni avlardan elde ettiği bir kadro ile hayata devam ederler.Bu yeni kadronunda bir ömrü vardır.Biri gider diğeri gelir.Ve böylelikle geçen zaman,kişiyi ölüme yaklaştırır farkında olmaz.Ölüm gelip çattığında riyaset tuzağının baş ağrısı ve ayak bağı olmaktan başka bir şey olmadığını anlarsın ama vakit geçmiş,defter kapanmıştır.

HIRS GEREKLİMİDİR?

Evet gereklidir.Ancak,terbiye edilmiş boyutuyla.Çünkü hırs olmasa,dünyanın imarına kimse el atmaz.Bir nevi hırs,vücutta enerji kaynağıdır.Yakıt olmaksızın makina çalışamaz.Hırsın hayırlı olanı Hakk'a ve ilim ve marifete yönlendirilmesidir.Şerre,cehalete ve masivaya yönlenmiş bir hırs tehlikelidir.

DERGAHLAR TEKRAR AÇILMALI MI?

İçerisi doldurulmadıktan sonra ismen tekrar açılmasının hiç bir faydası yoktur.Çünkü,sabah namazı vakti camilerimizdeki cemaat sayısı  halimizin göstergesidir.Namaz ve orucu terk edip,rakı ve şarap içerek Evliyaullahın kelamından ezberlenen manzum ve mensur sözleri  söyleyerek irfan satma sevdası olacaksa Hak Teala dergah açılmasına izin vermeyecektir.İnternetin yavaş olmasına dayanamayan bir nesili,şekil ve resmiyet cezbetmeyecektir.Vaktimizin dili ne olmalıdır denirse derim ki CEMAL olmalıdır.Herkes Cennete girecektir söylemi  daima insanları cezbetmiştir.

CAN PAZARI

Can pazarında canını
Satan satana dostlar
Helal kılıp ol haramı
Alan alana dostlar

Düşkün denen kim ola
Sırat denir hangi yola
Tan edip bu aciz kula
Gülen gülene dostlar

Olur mu ki kul yapısı
Kim acep kulun hası
Bilmem nerde şu kapısı
Gören görene dostlar

Bir garipte ol tecelli
Gönüldür onda yeri
Var sanıp cümlesini
Çalan çalana dostlar

Kıyam'et kalk yerinden
Hisset onu derinlerden
Bulup beni sezgilerden
Coşan coşana dostlar

Mahşer imiş er meydanı
Oku denir kitabını
Geç haydi sıratını
Düşen düşene dostlar

Şol bu garibe güle dur
Zalim nefsini öve dur
Sırf kendini seve dur
Tapan tapana dostlar

Hiçlik denen şu mertebe
Söyle bana hangi yerde
Hak vergisi olan derde
Söven sövene dostlar

Şu dünyaya denir hayal
Mutlak varken nispet muhal
Bir anlamda alem sanal
Kanan kanana dostlar

Nokta imiş hakikatte
Çoğaltmışlar bu cahile
Damla iken şol sahile
Vuran vurana dostlar

Anlamam bu iş nasıl
Nedir bize bundan hasıl
Geçmiş yine bunca fasıl
Göçen göçene dostlar

Gördük işte kalan kalana
İnanmışlar bir yalana
Cennet sanıp ol tamuda
Yanan yanana dostlar

Aşk sanıp şehvetine
Tanrı deyip hevesine
Her daim ol nefsine
Uyan uyana dostlar

İlim bilmez bu cahile
Ayan değil bu mertebe
Hak sanıp gölgesine
Bakan bakana dostlar
31.01.2016

İNSANLARIN REHBERLERİ

Rehber mum misali yolu aydınlatan ve yol gösteren kişidir.Bu nedenle tüm insanların kendilerine seçtikleri bir rehlerleri vardır.Ateşe tapanların rehberleri MUBEDLER,Hırıstiyanların rehberi RAHİPLER,Musevilerin rehberi HAHAMLAR dır.Diğer itikat sahiplerinin de bu babta rehber-Mürşitleri vardır.İslam dininde ise Rehberler bir kaç çeşittir ve herkes,Hakikatı ancak bu rehberler vasıtasıyla bulmanın mümkün olacağı iddiasındadır.Zahir Ulemasının rehberi ŞERİATTIR,ve bu rehber kendisine tabi olanları Cennete sevkederler.Ancak bir lezzet yeri olan cennet.nurani bir hicab olup Hakk'dan perdelidirler.Yine Hakikat yolunun mürşitleri olan ulema-ı rasihun ise kendilerine tabi olanları cümle hicablardan(perdelerden)kurtarıp huzuru Hakk'a delalet ederler.Birde bu iki tür rehberin taklitçisi sahtekarlar vardır ki bunların tüm davetleri insanları kendi nefislerinedir.Din rehberleri içinde en tehlikelileri bunlardır.Ağızlarından bal akar ama içleri zehir doludur.Rehberlerine tabi olanlar,bu kişilerden ışık aldıklarını tahayyül ederler.Tüm bunlar Karanlıkta kıble arayanların haline teşmil edilir ki ancak güneş çıktığında kimin yöne hakiki kıbleye dönük,kimlerin ki ise yanlış istikamettedir o zaman anlaşılır.

HER İNSAN BİR HAYALİN MAHKUMUDUR

Bu "hayali" nefislerimizin hoşlandığı hususlar olarak olarak düşünürsek,kimisi definecilik illetine tutulmuştur ömrü dağda taşta define aramak ve bu tür konulara kafa yormakla geçer.Bu tipleri dinleyenler bir an sanırlarki karşılarında tüm geçmiş uygarlıkların bilgisine sahip bilge kişi mevcut.Düşünmezler,bu bilgiye rağmen bu kişi niçin aç ve biilaç.Kimisi kendini şairliğe verir ve bir gün tüm emeklilik tazminatını yayınlayacağı bir kitaba yatırır.ve o birikimler heba olup gitmiştir.Kimisi fenomen olmanın yollarını araştırarak meşhur olmayı ümit eder.Kimisi Akademik kariyerlerde üstad olma günlerinin hasretiyle yanar.Isınacak odun ve kömür bulabilmeyi mutluluk sananların yanında kayak merkezlerine çok kar yağması için dua eden zenginlerde bulunur.Sokak hayvanlarının bugün yiyeceklerini nasıl bulacaklarının endişesini taşıyanlar çok çok azdır.Bu amaçla cebinde buğday,arabasında ekmek taşıyan,evin sofra artıklarına bakıp onları tüketecek olan hayvanatın guruplarına göre ayrıştıran pek az kişi kalmıştır.Onların yüzü suyu hürmetine bu alemin devam ettiğide kimsenin aklına gelmemiştir."Geçti gün der etmeyiz yersiz keder/Var ol ey sen tertemiz insan yeter"diyen hazret-i Pir'in onyedinci beyti tesellimiz ve duamızdır.

30 Ocak 2016 Cumartesi

DUA

Mevlana Efendimizin saliklere duası:
YA RAB.BİZİM RUHUMUZUN KULAĞINDAN TUT VE O ARİFLERİN MECLİSİNE ÇEK Kİ ONLAR SENİN MARİFİ İLAHİYYENİN MUHABBETİNDEN VE SENİN AŞKININ ŞARABINDAN SARHOŞ OLMUŞLAR.O ŞARABIN KOKUSUNDAN MADEMKİ BİZİM BURNUMUZA BİR KOKU ULAŞTIRDIN O TULUMUN AĞZINI BAĞLAMA.BİZE KAŞ,GÖZ VE KULAK VERDİN,KAŞIN NUN'U,SAD HARFİNE BENZEYEN GÖZ VE CİM HARFİNE BENZEYEN KULAKLA,KALBİMİZİN YUMUŞAMASINI VE DİRİLMESİNİ TEMİN EDEN EVLİYANIN SÖZLERİNİ DUYMAYI ,HAKİKATI GÖRMEYİ NASİP EYLE

MELEKLERİN GIDASI,İNSANIN GIDASI OLAMAZ MI?

Şüphesiz hayvaniyet sıfatından kurtulmuş insanlar,meleklerin yararlandığı gıdadan istifade edebilirler.Çünkü Zikir melaikenin gıdasıdır.SUBBUHÜN,KUDDUSÜN RABBÜNA VE RABBÜL MELAİKETİ VER RUH.Ey Salik!cismaniyetinden ruhaniyetine yüz çevir!ve ruhunu Hakk'ın tespihi ile gıdalandır,ta ki bu sayede melekler gibi latif ol!ve cismi kesifin yemesinden ve içmesinden ve kaza-yı hacet ve şehavat gibi eziyetlerden melekler gibi kurtulasın"BU CİHANDA NE GÜZEL BİR SOFRA KURULMUŞ ANCAK ALÇAK TABİATLI OLAN SÜFLİLERİN NAZARINDAN BU MANEVİ SOFRALAR GİZLİDİR.Biz hep Hz.İsa'nın havarilerine indirilen sofra ile Hz.Musa'nın kavmine indirilen sofraları dünyevi gıdalar olarak düşünürüz.Kızarmış pide,Tereyağı,bal,kızarmış Balık,kuş eti gibi düşünür bunları hayal ederiz.Bu sofralar bugünde mevcutmuş.

ZAN ve zıddı olan YAKİN

Zan 'da his ve duygu mevcuttur.Hayvani sıfatlardan arınmamışlarda şüphesiz akıl vazife yapamadığı için zan insanı yanıltabilirZan doğru olursa Yakin sıfatı ile irtibatı olabilir..Zan sıfatının zıddı olan YAKİN'e kişi nasıl ulaşabilir.?Manevi gıda Hakk'ın nuru dediğimiz ışığı artırır.Bu nedenle Mevlevi Evrad'ının sonunda bir hadisi şerif olan bir dua vardır:Nur istenen azalar sayılır.ALLAHIM KALBİME NUR VER,KABRİME NUR VER,İKİ ELİMİN ARASINA NUR VER.ARKAMA NUR VER.SAĞIMA NUR VER.SOLUMA NUR VER.ÜSTÜME NUR VER.ALTIMA NUR VER.KULAĞIMA NUR VER.GÖZÜME NUR VER.KANIMA NUR VER.ETİME NUR VER.
Böylelikle insanın altı yönü ve batını zikredilerek bu yönler ve azalar için Cenab-ı Hakk'tan nur talep edilir.Manevi gıda olan ilim ve irfan aşkı bizdeki zanları yavaş yavaş yıkar ve Yakin mertebesi bizde tecelli ederek yanılmaktan kurtuluruz.

İMANIN HAKİKATİ BÜYÜK BİR GIDA İMİŞ

Bu gıdanın,cesetle alakası ne olabilir?diye hiç tefekkür etmedik.Yani,gerçek anlamda iman etmiş olanların vücudları(cesetleri)bu hakiki imandan nasıl etkilenir.Yani açıkça,suri gıda dediğimiz yiyecek ve içeceklerin yerine geçer mi?Cenab-ı Peygamberimizin kendine mahsus olan oruç tutma şekilleri vardı ki üç gün oruç tutar sonra iftar yapar yahut on gün hiçbirşey yemez içmez on günde bir iftar yapardı.Bilimsel olarak bu husus hiç irdelenmedi.Çünkü,biyolojik olarak bu inkar edilmektedir.Halbuki Hz.Mevlana Efendimiz ,Hz.Şems ile bir odaya kapanarak altı ay müddetle odadan çıkmayarak yeme ve içme olmaksızın yaşadıklarını Hz.Pirin hayatını anlatan kitaplar yazmaktadır.Altı ay hiçbir şey yemeyecek ve içmeyecek.Bunu ancak Hakiki imanın cesedin ihtiyaçlarını da karşıladığı gerçeğinden başka bir şeyle açıklıyamayız.Ancak bu gün milyonlarca insan ağızları ile kelime-i şehadet getirmekte iselerde hakiki iman sahibi olmak bu demek değildir.LİSANI İLE KELİMEİ ŞEHADET GETİRENLERİN BİR LOKMA İÇİN BİRBİRLERİNİ DÜNYADAN KALDIRDIKLARINI GÖRDÜĞÜMÜZDE KASTETTİĞİMİZ İMANI HAKİKİ DİLDEKİ ŞEHADET DEĞİLDİR.Çünkü,doymayı gıdadan bilenler bu sırrı anlayamazlar.Çünkü böylelerinin yediklerine şeytanları ortak olduğundan ,ortağı olan şeytan,kişiyi iman gıdasından uzak edecektir.

ÖLÜ CESEDİ DİRİLTMEK Mİ ÖNEMLİ? ,ÖLÜ KALBİ DİRİLTMEK Mİ ÖNEMLİ?


Hz.İsa Aleyhisselam  ölmüş olan dört kişiyi Mucizesi ile diriltmiştir.Bu kişilerin isimleri:AZER ve İBN ACUZ ve  ASIM'IN KIZI ve  NUH (a.s)IN OĞLU SAM.Hazreti İsa peygamber bu kişilerin cesedini diriltti ama,bu kişiler yine öldüler.Peygamber İsa (a.s)o kişilerin ruh-i hayvanisini diriltmişti.Ancak,Varisi nebevi olan İnsan-ı Kamil,Ruhi insaniyi diriltir,manevi ölüme mani olur.İnsan Ruhi hayvanisi ile berzahta yaşamaz.Ahirette yaşayacağı Ruh,ruhi insanidir.Bu nedenle Kalbin dirilmesi dediğimiz bu ruhun dirilmesi elbetteki diğerinden çok önemlidir.

EVLATTA VE MALLARDA ŞEYTANIN İNSANA ORTAK OLMASI

Bu başlık bir ayetin ifadesidir.İsra Suresi  17/64 ayeti:Onlara yani Peygambere muhalif olanlara ,mallarında ve evladlarında ortak ol"buyurdu.Peygamberimizin Hz.Ali Efendimize söylediği acib olan konuşmalarında ve hadisi şeriflerinde şeytanın beni-Adem üzerindeki tasarrufatını vahiy cihetinden açık olarak beyan buyurdu.Şeytanın İnsan üzerindeki tasarrufatına dair hadisi nebeviyye Mısır'da hiçri 1326 yılında tab olunan Akamül mercan Fi Ahkamil-Can isimli kitapta zikredilmiştir.İsra suresi 17/64 ayetinde de bu hususa işaret vardır:"Atlı ve yayalarını onların üzerine celbet".Vaktin İnsanı Kamil'i,vaktin peygamberi olmakla,bugünün insanı bu zamanın Evliyasına muhalif olursa yahut Evliyadan uzak kalırsa bu ayetlerin hükmü gereği Şeytan o kimsenin evlatlarında ve mallarında ortak olur.Televizyon yapımcısı Sinan Çetin'in oğlu 34 ncü trafik vukuatında aracı ile alkollü olarak bir başka araca çarpıp bir polisin ölümüne sebeb olmaktan tutuklandı haberini bu ayetler ışığında okuyalım.Evlatlarımızdaki ve mallarımızdaki ortağın kim olduğu görelim

HER ALLAH'DAN BAHSEDEN HAKİKİ MİDİR?ŞAHİT GEREKMEZ Mİ?

Dil ile Hakk'a hizmet isteği peşinde olanların sözleri ile yetinmeyelim.Çünkü Münafıkta "La ilahe illallah"der.Fiili şahid istemek gereklidir.Çünkü Fetih suresi 48/11 ayeti:Kalblerinde olmayan şeyi dilleri ile söylerler"buyurmaktadır.Fiili şahit amel ve iyi işlerdir.Bu fiili iyi işlere riya ve süma karışırsa yine reddedilmelidir.Bakara suresi 2/264 ayeti:Ey Mü'minler,sadakalarınızı malını insanlar görsün de cömert imiş desinler diye infak eden kimse gibi ibtal etmeyiniz" buyurulmuştur.Leyl suresi 92/4 ayeti:Sizin sayiniz dağınık ve muhteliftir"ayeti ile Ey müminler,zahirde güzel söylersiniz ve iyi fiil işlersiniz.Fakat batında ihlasınız ve sıdkınız yoktur.Binanaleyh gündüz diker,gece sökersiniz"demek istenmiştir.

KONUŞMADAN TERBİYE ETMEK

Hz.Pir Mevlana Efendimiz Fihi ma Fih'in 31.nci faslında şöyle buyurur:"Bir kimse nur-ı Huda ile nazar ettiği vakit evvel ve ahir ve gaib ve zahir her şeyi görür.Zira nur-ı Hüda'dan böyle bir şey nasıl gizli kalır?Ve eğer gizli kalır ise o,nur-ı Hüda değildir.İmdi her ne kadar ona vahiy denmez ise de ,onda ma'na-yı vahy vardır.Osman (r.a)halife oldu,minbere çıktı,halk ne buyuracak diye muntazır idiler.Sükut ile nazar edip hiç bir şey söylemez idi.Halk üzerine bir vecd hali nazil oldu.Öyle ki dışarı çıkmağa mecalleri kalmadı ve yekdiğerine ve nerede olduklarına şuurları olmadı.Yüz vaaz ve hutbe ile o insanlara bu tesir olmamıştı.Halk bu kadar amel ile bu hale ulaşamamıştı.Hz.Osman minberden inerken sadece şu sözü sarfetti:"Sizin için fa'al olan imam,kavval olan imamdan hayırlı ve ahsendir."

TOPLUM KENDİNİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE !

Toplum kendini düzeltmedikçe,idarecilerde o toplum gibi yamuk olurmuş.Şöyle bir hikaye anlatırlar.Yabancı bir ülkeden bir adam bir başka ülkedeki arkadaşını ziyarete gitmiş.O ülkenin padişahı öldüğü için padişah seçimi için halk toplanmış.Seçim usulü ise bir kuş havaya bırakılır kuş kimin kafasına konar ise o padişah olmaya hak kazanırmış.Kuşu uçurmuşlar Kuş dönmüş dönmüş sonunda misafir gelen o yabancının başına konmuş.Demişlerki bu olmadı zira bu şahıs yabancı tekrar kuşu uçuralım.Tamam demişler kuşu tekrar uçurmuşlar kuş ikinci kez yine yabancı olan misafirin başına konmuş.Halk demişki Hakkın emri üçtür üçüncü kez uçuralım kime konarsa onun hakkıdır.Kuş üçüncü kez uçurulmuş ve üçüncüsünde de aynı yabancının başına konunca Halk artık bu sonucu kabullenmiş ve o yabancıyı kendi ülkelerinin padişahı yapmışlar.Padişah tahta çıkar çıkmaz başlamış zulüm yapmaya.Halk bizar olmuş ve padişahın arkadaşına durumu izah etmişler.Arkadaşı yeni padişaha yapılan haksızlık ve zulmü izah etmiş.Padişahta o arkadaşını akşam yemeğe davet etmiş.Yemek esnasında bakmışlar ki Padişah seçiminde kullandıkları kuş pencereye konmuş padişaha hitaben "Zulüm et,Zulüm et"diye sürekli söylüyor.Misafir taaccüp etmiş ve Padişah demişki:Bu kuş beni seçti,ben onun sözünü tutuyorum.Çünkü,halkın layığını bu kuş bildiğinden halkın layığı ne ise ben onu yapıyorum.BU ÜLKEDE KİMLERİN MİLLETVEKİLİ OLACAĞINI PARTİ BAŞKANI TAYİN EDEREK HALKA SUNUYORSA VE BU MİLLETTE BUNA EYVALLAH DİYORSA SEÇİLEN MİLLETVEKİLİ,HALKI DEĞİL KENDİNİ TERCİH EDEN PARTİ BAŞKANINI MEMNUN ETME GAYRETİNE GİRECEKTİR.SORUNUN BAŞLADIĞI YER BURASIDIR.KENDİSİNE İSLAMCI DİYEN,KENDİSİNE SOSYALİST DİYEN,KENDİSİNE NE UYGUNSA O DİYEN KİM OLURSA OLSUN KURAL DEĞİŞMEZ.UCUNDA DÜNYA OLAN HİÇBİR HAREKETTE İHLAS,SAMİMİYET TEVAZU OLAMAZ.VAR DİYENLER ALDATIYORLAR.

İNSANIN FİKRİNİ ANLAMAK NASIL MÜMKÜN OLUR?

Bir insanın fiilleri ve sözlerinin sebebi içinde olan fikirlerdir.Fikirler gizli ama eseri olan fiiller ve sözler aşikardır.Sözler ve fiiller bir şahit gibidir ki fikirleri anlatır.Fihi Ma Fih isimli eserinde Hz.Pir şöyle buyurur:"Bir adamı tanımak istersen onu söylet,sözünden bilirsin.Eğer yankesici olursa,bir kimse de ona "Adamı sözünden tanırlar"demişse ,o yankesici kelamına dikkat eder.Zabıta memuru onu anlayamaz.Bu halde onun huzurunda sükut et ve kendini ona ver ve sabret!Belki onun ağzından bir kelime fırlar;ve eğer fırlamaz ise belki senin dilinden arzun hilafına bir kelime fırlar.veyahut hatırında bir söz veya endişe baş vurur.O endişeden ve sözden onun halini anlarsın.Çünkü ondan müteessir oldun ve o onun aksi ve ahvalidir ki senin derununda zuhur etti".
Nefsani maraz ve hastalıkları olan kimselerin fiil ve sözleri idrar mesabesinde olup ,cisim doktoru hastalığı bu idrarı tahlil ederek teşhise çalışır.İnsan-ı Kamil ise,ruha ve kalbe nüfuz ettiğinden insanın fiil ve sözüne ihtiyaç duymaz.Ruhuna nüfuz ettikten sonra ayn-ı sabitesini müşahede ederek ehli imandan olup olmadığını anlar.Bu nedenle güzel söz ve güzel fiille onlar kandırılamaz.Zenginin yanında eline,Alimin yanında diline,Evliyanın yanında kalbine sahip ol sözü buradan gelir.

BİLİRMİSİN SEMA NEDİR?-Hz.MEVLANA


"Bilir misin sema nedir?,
ruhun Elesti bi -rabbiküm hitabına cevaben "Bela"dediğini işitmektir.Kendinden munkati olmak ,O'nun visaline erişmektir.
Bilir misin sema nedir?
Dostun ahvalini görmektir.Lahut perdelerinden Hakk'ın esrarını işitmektir.
Bilir misin sema nedir?
Hakk'ın aşkının daresi önünde başını top gibi yapıp ayaksız ve başsız koşmaktır.
Bilir misin sema nedir?
Nefs ile harb etmektir.Yarı boğazlanmış kuş gibi kanlı toprak üzerinde çırpınmaktır.
Bilirmisin sema nedir?
"Li maallahü vaktün.."hadisi şerifinin sırrındandır ki oraya melek sığmaz,vasıtasız erişmektir.
Bilir misin sema nedir?
Şems-i Tebriz gibi kalb gözlerini açmak,envar-ı kudsü görmektir."
TÜM İBADETLERDEN MURAD VE MAKSAT BURADA İFADE EDİLENDİR.Bunun dışındaki tüm laflar,gündüz,gün ortasında güneşin varlığını delillerle ispata çalışan kişinin garip hali gibidir.

MÜZİK NEDİR?

Ruh'un ,HakTeala'ya sefer isteğinin vücuttaki eseridir.Sefere çıkılacağı vakit savaşçının üzerine bindiği atı kişner.İşte insanda,dünyevi olan hemcinsleri arasına karışmaktan dolayı sıkıldığı vakit kendi aslına dönmek ve sefer etmek isteyen ruh,en güzel şekilde yaratılmış olan insanda en güzel ses ve nağmeleri duymaktan lezzet alır.Bu nedenle Müzik insanı Cenab-ı Hakka ulaştırmada bir vasıtadır.Okunan ilahiler bir hasret ifadesidir.
Gurbet o kadar acı ki ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı,hepsi başka biçimde
Ne bir arzum ne emelim,yaralanmış bir elim
Ben gurbette değilim,gurbet benim içimde
(Kemalettin Kami Kamu)

HAKİKATA ULAŞANLAR SUSMALIMIDIR?

Namazın hakikatına,Kabe'nin hakikatına,Orucun Hakikatına ulaşmış olanlar şu açıdan susmalılar ki:tatlılaşmamış,koruk halde olan üzüm salkımı soğuktan çabuk etkilenip hemen çür.Tatlılaşmış olan üzüm salkımı kar içinde de kalsa zarar görmez ve belki soğuk içinde yenmesi ayrıca bir zevktir.Bu nedenle insanların"çoğu bilmez","çoğu anlamaz"v.s gibi Kurani hitaplarda çok kavramı kullanılmakla ,%80,%90 ve ziyade olan bu çoğunluğun koruk üzüm seviyesinde olması ve zarar göreceği endişesi ile Hakikatlar ifade edilmemelidir.Diğer yandan Hakikatlar ifade edilmelidir ki;"ümmeti,ümmeti"diyen bir peygambere mensubiyet,nefsi davranmamıza manidir.Yangın içinde kendi evinin kurtulmasına "Elhamdülillah"demekten pişmanlık duyan ve yıllarca bu hali için istiğfar çeken alim örneklerimiz mevcut olup,kaçmış bir köleyi Efendisine döndürmek için bir kişide olsa kurtarmak çabası için olmak gerektiğinden hakikat ifade edilmelidir.Burada şöyle bir denge kurulabilir mi:Hakikate ulaşan,bunu ancak hakikata ulaşma gayreti ve çabası içinde olan kabiliyetlilere ifade etmelidir.Umuma ilan yoktur.Keza,Hakikat bilgilerini,misal ve hikayeler içinde anlatılmak gerekir ki dayanabilelim.Ateş temizleyicidir ancak avam,derecesi düşürülmüş sıcaklıkta(hamamda)temizlenmeye tahammül edebilir.

29 Ocak 2016 Cuma

İRADE DİLEME OLAN SES VE IŞIĞIN MADDELEŞME SERÜVENİ BEN BENİ NASIL BİLİ...

BENLİK

Defolu biriyim, böyle kabul eder misin Yar beni
Atamadım işte bir türlü, kalbimden cümle kibiri

Firavun, Nemrut ilahlık ilan etmişti ya hani
Bende nefsimde gördüm işte onun cümlesini

Hani puta tapıcılara tan edip durmadayız ya
Hangimiz benlikten geçtik söyleyin dostlar bana

Gönlüme nazar kıldım, gördüm cümle gayriyi
Gayriyi benimseyen bilir mi hiç Rabbisini

Kimi zaman hasetti perdem, kimi zaman kibir
Korkutmuyor işte beni iki metrelik soğuk kabir

Şu benlik çukuru ne aşılmaz engel imiş meğer
Terki emel olmadan, adam olmaz imiş bu ser

Desem de inanmayın dostlar, Allah birdir bir
Zira bende varım demekteyim, esas benim bir

Benliğim istila etmiş işte bütün varlık alemimi
O yaz dediği için tutmadayım kibirle şu kalemi

Hak dediğimde dahi, benden bahsetmedeyim işte
Nemelazım deyip hiç düşünmüyorum akıbet ne

Yarın yaparım, kendime nazar kılıp cümle hayrı
Öylece beklerim, gönlümü sarmışken onca tanrı

Hevasını ilah edineni gördün mü der yüce hitap
İbretle bakıp gördüm işte, o benim Ya Rab

Affet! düşmüşüm batak bir şehre, her yanım kir ile pas
Güvenim sanadır, rahmetinden düşür bize de bir iltimas
29.01.2016

CENNETİN BİRİNCİ KATINDAKİLERİN CEVABI

İnsanlara iyilik yapan,ibaret ve taatları le meşgul olmuş birisi vfat eder.Vefatından sonra birisi onu rüyasında görr  ve ona şunu sorur:"Rabbin nasıl muamele ediyor?"ölmüş olan cevaben der ki:"Rabbim beni Cennetine koydu,burda yiyorum,içiyorum,hurilerle yatıyorum!".diye cevap verince dünyada olan :"Bunu sormuyorum,Rabbini gördün mü?onu soruyorum?"der.Cennette olanın cevabı şudur:"O'NU ANCAK ,O'NU TANIYAN GÖREBİLİR".ve bu husus Cennettekilerin hasreti ve cehennemidir.Ayrılık(firak)ateşi ile yanarlr ama yapacak bir şey loktur.Çünkü,bunun devası,dünya boyutunda yaşarken mümkünmüş.

AŞAĞIYA BAKMAK

Maddi yönler için insan kendisinden aşağıda olana bakmalıdır ki içinde mevcut olan "en"lerin çekiminden kurtulabilsin.Nolaydı saraylarımız olmasaydı da çöplerden ekmek toplayanlarımızda olmasaydı.Soframızda beş çeşit yerine üç çeşit olsa idi de bir diğer evde tek çeşit olsaydı.SİZ EY SİYASİLER yahut bu memleketin Cah'ını işgal edenler!Siz veren el değilsiniz ,alan elsiniz.Çünkü üreten insanların,elektiriğinden,suyundan ,sigortasından,arabasından alıyorsunuz.Emanetçisiniz.Bu alınanlar halka geri dönsün.Bal tutmak bal yalamayı meşru kılmasın.Hesap var.Hesap içinde hesap var.

PİS SU NASIL TEMİZLENİR?

Güneşin harareti nedeniyle pis olan su,içinde barındığı pisliği terkederek bulutlara çıkar(buharlaşır)sonra oradan tertemiz bir şekilde tekrar iner.İşte insan'da dünya hayatında kirlenmiş su gibi olabilir.Üzerindeki kir ve tortulardan kurtulmak isterse,muhabbet ateşine muhatap olmalı ve bu ateş kendisindeki tortuları bıraktırıp suyunu yükseklere çıkarttıktan sonra tekrar temizlenmiş olarak iade getirir ki Topluma faydalı insan tipi o zaman oluşur.Bu temizlenme sürecine biz Tarikat hayatı demekteyiz.Temizlenme tamam olduktan sonra korku kalmaz

ZAHİRİ İBADETLER BATIN NURUNU ŞAHİDİDİRLER


Ameller ,itikadın şahitleridir.Şöyle ki Zekat ve sadaka vermekliğin şunu ifade eder:Bende dünya hırsı ve tamaı yoktur.Benim zekat ve sadaka sretiyle bu mallardan vazgeçmekliğimin bu mallara yönelik sevgimin içimde kökleşmemiş olduğunu gösterir.Tuttuğum bu oruç der ki:Ben helal olan nimete dahi elimi uzatmıyorum ve yemiyorum.Haram olan nimete nasıl elimi uzatabilirim..Durum bu olmakla birlikte bu işin yol kesicisi olan sahtekarı olmaz mı ?vardır elbette.Çünkü,o sahtekarlar bu yolun adını kötüye çıkarmışlardır.Dini dünya için,siyaset için kullananlardan Cenab-ı Hakk intikam alıcıdır.

DÜNYA DEHLİZİNDE SORGULANMAMIZ

Aşik Velsel Şatıroğlu dünya için "İki kapılı bir han"tabirini ne de güzel ifade etmiştir.Doğum ve ölüm isimli iki kapılı bir dehlizdeyiz.Bu alemde "ŞEHADETİMİZ"istenmektedir yani Şahitliğimiz.Bu şahitlik,Elest alemindeki ruhumuza sorulan soruya verdiğimiz "BELA","Belli"Evet Rabbimiz sensin cevabına şahitlik etmektir."Rabbimiz Sen'sin"cevabımız bir iddia idi.Bu iddiayı ispat için bizlere alet ve edavat verdiler.Gösteri şeklinde ifade etmek istediğimiz için bize sahne,kostümde halkettiler.Ses,kelam icad ettiler.ve biz,seneryosunu kendimizin yazdığı bir oyunu sahneleyerek iddiamızı anlatmak istiyoruz.OYUN TEK KİŞİLİK.Çoklu gözüksede,her ferd kendi oyununu sergilerken aynı sahneyi paylaşmak zorunda olduklarından bizim oyun sahnemizde gözükselerde kişiler kendi oyunlarını sergilemektedirler.Kafayı buna takıp yoldan geri kalırsak verilen süreyi boşa harcamış oluruz ve iddiamızda ispatlanmadan süre tamamlanır.Bu şehadeti bir an evvel yapta şu dehlizden dışarı çık.Aksi halde o dehlizden kurtulmak mümkün değil.AŞIKLAR BİR SIÇRAYIŞTA DEHLİZDEN KURTULANLARDIR.Siz ey Siyasiler:Bu dehlizin imarı sizin vazifeniz mi ki bu kadar uzun emel için çalışıyorsunuz.Dehliz sizin iç dünyanız"Gelin size çıkış kapısını göstereyim"diye başınıza cem ettiğiniz saf zavallıların vebali sizin üzerinize olmayacak mı?

CUMHURBAŞKANININ DOĞRULARI-BAŞKANLIK SİSTEMİ-Katılıyorum

Cumhurbaşkanının Ülkemizdeki BAŞKANLIK sistemine katılıyorum.Baş belli olmalı ayak belli olmalıdır.Hilafetin kaldırılması akabinde Egemen güçler(Nefisler),din denilen sınırlardan kendilerini ve ülkeyi kurtarmak için yaptıkları tüm düzenlemelerde dini,günlük hayattan çıkarma gayretinden vazgeçmediler.Bu söz çıkartılan kanunların yanlış olduğu anlamında değildir.Niyyetler ve icraatların bize gösterdikleridir.Sistem,dini hayatı yaşamak isteyenlere hayat vermeyecek düzenlemelerle takviye edildi.Eğitim sistemi,Yargı sistemi gardını almıştı.KIŞ MEVSİMİ 90 yıl sürdü.Kış içerisinde zaman zaman çiçekler açsa da (Menderes,Özal ve Erbakan) bu çiçekler birer avuntu idi.Sistem derhal bu çiçekleri soldurack unsurlarını devreye sokmakta idi.HAKTEALA bu devrin bitmesini istedi.Gönüllere birilerinin sevgisini saldı ve Tek başına iktidar imkanı verdi.Şüpnesiz Halkın yararına yapılan çok doğru işler vardı.Ancak biz İNSANIZ.Hatalarla doluyuz.Peygamber masumiyetimiz yok.Korunmuş değiliz.Firavunun kendi sarayında beslediği Hz.Musa gibi,biz vücud memleketindeki düşmanımızı kendi elimizle beslemekteyiz.Ve bu düşman ziyadesiyle ayağa kalkmış,kale düşmek üzeredir.Bu nedenle:Başkanlık sistemi doğrudur.Ülke bir an önce bu sisteme geçmelidir.Ancak Cumhurbaşkanımız Başkan olmamalıdır.ÇÜNKÜ,Dev-let tabir edilen iki heceli dünya makamlarının son hecesi"Let"tabirinin gözden düşmek,dayak yemek şeklinde tarif eden Mevlana Efendimiz bir gerçeği ifade buyurmakla,müslümanların gönlünde taht kurmuş birisinin yeri,filmin sonuna gelmeden tadında sonlanmalıdır.Bu nedenle ucu çatal olan nesne yere saplanamayacağından iki başlılığın olası risklerini ülkemizin  tekrar yaşamaması  için Anayasal düzenlemeler yapılmalı ve ülke Başkanlık sistemine geçmelidir.

EY ALLAHIM BEN SENİN İÇİN CİHAD EDİYORUM HABERİN OLSUN!

Eğer maddi olarak biraz palazlanmışsak ve artan nimet sonrasında ortya çıkan beğenilme,methedilme,parmakla gösterilme duyguları bizi Cah denilen siyaset makamlarına yönlendirmişse İlayı Kelimetullahı yer yüzünde hakim kılma mücadelemeiz başlıyor  demektir.Önce düşmanın silahı ile silahlanmak gereklidir.Bunun için ne gerekir:Banka sahibi olmak,gazete Televizyon sahibi olmak ve halkı bunlarla bilinçlendirmek gerekir.Bunun için yanımda bulunan Varlıklılar madem yanımda bulunuyor ve benimle fotoğraf çektirmek için can atıyor,cihad için şu parayı getirsin  ve milletimize harcayalım bakalım.Türkiye büyük devlettir,bu nedenle İslam ülkelerinin lideri ve öncüsüdür,bu nedenle onun idaresine talip olanlar mutlaka en güzel mekan ve en güzel vasıtalarla temsil edilmelidir ve araçlar "SEL"ilaveli araç filoları  olmalıdır.v.s v.s şeklinde çoğaltılacak örneklerde Hz.Mevlana Efendimizin Mesnev-i Şerif kitabında konuşturduğu av hayvanlarının Kader,Çalışma,tevekkül,Cebir gibi konularda belirttiği lehe gibi gözüken delillere dayanan herkes haklı gibi gözükürde ayranda gizlenmiş yağ mesabesinde gizli olan şirk,bu hareketlerimizde nedense hiç aranmaz.Evliya insanlar nazarında dünyayı soğuk göstermek için gayret eder.Nefsimiz hep sıcak isterken siyaset sahnesinde yer alanlar "Nefislerini,ken elleri ile tehlikeye attıklarının"niçin farkında olmazlar ki!Bu hususu açmak borcum olsun.Bukra yahut Ba'de inşaallah

EY ALLAHIM HABERİN OLSUN BEN İYİ BİR MÜSLÜMANIM!(1)

İBADET bir borç değildir.Ancak bizler onu bir borç gibi algılayıp "hele şu namazı kılayım da kurtulayım","Hele şu orucu tutayımda üzerinden bir yük kalksın"gibi bedeni ibadetler için bu tabireli duyarız.Zekat olan mali ibadet için bu tabiri kullanmayız ama bu ibadet yerine getirirkende başka bozucu duygular peyda olur."Daha bu malın üzerinden sene geçmedi","yahut "Borçluyum ,Banka kredim var "v.s gibi nefsimizin lezzetini tatmin için yükümüzü kendimizin ağırlaştırdığının hiç farkında olmayız.Hac ibadetinin öncesine musallat olan duygular olduğu gibi ifa ederken musallat olanlar daha ziyadedir.Mali imkanımız yerinde ise "Otelin en güzeli ve en yakını"ndan tutunda sabır nimetini attal hale getirme gayreti.Kabe'de otururken bağdaş kurack rahat bir yer,Tavaf esnasındaki aceleler,en iyi yere kapma yarışı v.s v.s.Geriye ne kaldı diye soracak olursanız.:Kelime-i Şehadet..Buyrun aşk ile:EŞHEDÜ ENLA İLAHE İLLALLLAH.MUHAMMEDÜN RESULULLAH.nasılsa dilde söylemesi bedava.Netice:Ben iyi bir müslümanım.Tüm borçlarımı ödedim.Cennetin en iyi yerinden yer isterim.Ey Allahım haberin OLSUN.Bana bu dünyada yardım etmek zorundasın.Çünkü ben senin adamınım.Bu soğukta abdest alıyorum ya.Bu benim duygum.

28 Ocak 2016 Perşembe

ŞEYTANIN ALDATMA VASITALARI YEDİDİR

1-)Dünya ve dünyanın suretleridir.
2-)Tabiat ve şehvetler ve lezzetler
3-)Salih amellerdir
4-)Niyyetler ve amellerdeki tefazuldur..
5-)İlimdir
6-)Adat ve talebi rahattır
7-)Marifi ilahiyyedir
İnsan ne kadar zeki olursa olsun şeytanın tuzağına tutulmamasına imkan yoktur.Bu nedenle bir insanı Kamil'in aklını kendi aklına yar ve yardımcı etmelidir.Düşündüklerini onunla meşveret etmelidir.

NACİ SIRRI-Ağlar Baba yolundan

Kürt Bahri anlatmıştı.Ağlar Baba'yolundan devam eden Niyazi Baba,Dörtyol'a gelip Ali Baba'yı ziyaret etmek istedi.Ancak önce bu zata gitmek için Filan zattan (Terzi Baba'dan)müsaade alalım dedi.İlçe merkezinde onu bulduk ,üçümüz ziyarete gittik.Ziyaret esnasında Ali Baba'ya hizmet eden hadim Ali Efendi tepsi içinde karpuz ikramını getirdi.Ali Baba,sükutunu bozarak "Karpuz oluk mu ne!"dedi.Ben bundan bir şey anlamadım.Bir yıl sonra yanımızda bulunan Metin bey Karpuz sözünden,Niyazi Baba'nın kemalatının tamam olduğunu ima etmişti deyince bu sözü çözebildim.Ziyaret esnasında hiçbir şey konuşulmadı.Müsade isteyip ayrıldık.Erzurumdan bu ziyaret için gelmiş Niyazi Baba'ya sordum:Efendim hiç bir şey konuşulmadı niye?.Niyazi Baba şöye cevap verdi:Biz Terzi Babayla da Ali Babayla da çok şey konuştuk sen anlamadın.Bu zatta NACİ SIRRI var.Bu zat ineğin karnındaki dananın kırmızı mı siyah mı olduğunu bilir"dedi.çok şey konuştuk

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER

YEME İÇME HUSUSUNDA ŞEYTANIN HİLELERİ

Bloğun bir önceki yazısında nefsin hazları terk edilirse bu Hakk7a bir borç verme telakki edilir,ruh kuvvetlenir denmişti.Yeme içme hadisesi cesedin bir zevkidir.Yemekte şu olsun,bu olsun,içecek şu olsun,tatlı meyve bu olsun diyerek nefsimizin hoşlandığı hususarı bir bir sıralarız.Nihayetinde tüm bunlardan dolayı cisim semirir.Yediklerimizin akibeti konusunu da belirtmeye gerek yok.İnşaat yapmaya başlanırken önce fosseptik işinden başlanır.Şeytan korkutmaya başlar:Sakın ve sakın,açlıktan dolayı pişman olursun.Yemeyi ve içmeyi azalttığın vakit vücudundaki zaafiyet ve fenalık seni mahzun eder.Şunları ye,mizacına uygun gelir ,enerji kaynağıdır.Vücuduna faydalıdır.Resulullahın hadisi vardır:Kavi olan mümin hayırlıdır ve Allah Teala'ya zayıf olan müminden daha sevgilidir"hadisini söyler.Keza senin cesedin bindiğin merkeptir.Merkep kuvvetli olursa ibadetleri hakkıyla yapmak mümkün olur.Sakın yemekten el çekme kalbine ve vücuduna çeşitli hastalıklar musallat olur"şeklindeki tehditlere tüm insanlar muhataptır.Bunun neticesi manen hasta olan nefsimiz aldatılır,imarı hayat etmek için gerekenleri yapar.Hazreti Adem Peygambere dahi yeme içme yolundan yaklaştı.Fakrü zarurete düşmek  hususunda vücudu hayvaniyemize çakılan nal sebebiyle hırsı dünya ve kazanç yoluna bizleri koşturur.

CİSMANİYET NE KADAR KUVVETLİ OLURSA,RUHANİYET O KADAR ZAYIF OLUR

Bu söz Sultan Veled Efendimize aittir.Müzzemmil 73/20 ayetinde ifade buyurulan "Allah'a karzı hasen ile borç verin.Nefsiniz için takdim ettiğiniz şeyi Allah indinde bulunsunuz"ayetindeki "Karz vermek"kavramını  zahir alimler:Sadaka vermek,malını Hak yolunda sarf etmek şeklinde ifade ederler.Ki sarfedilen bu mal,hem dünyada hem ahirette en az bire on olarak karşına gelecektir derler.Ulema-i batın ise bu ayetteki "karz"dan murat kişinin vücududur derler.Bu vücudun hazlarını Hak yolunda terk edip onu Hakk'a feda etme olarak telakki eder ve bunun karşılığında Hak Tealala'nın o kişiye hakiki vücud ve daim zevkler bahşedeceğini belirtir.Bunun en aşağı örneği vücudda oluşacak manevi Neşe'dir.Bu neşeye sahip olanlar cesedi etkileyen dünyevi  hadiselerden etkilenmezler.Ayeti batın manası ile tekrar edersek:Huzuzatını Hakk'a ödünç ver ve teninin lokmasından eksilt de Allah'a ikraz et.Ta ki bu zahiri gözlerin görmediği vech ve zat müşahede olunsun".Bundan murat tecelli-i zatidir.Yani riyazetle cismini zayıflat,ruhun kuvvet bulsun ve ruhun kuvveti neticesinde sana tecelli-i zat vaki olsun denmiştir.

AKIL GÜNEŞİNİ TEFEKKÜR HARARETİ İÇİNDE TUTMAK

İnsan akıl güneşini parlatırsa,(tefekküre dalarsa)içine dalınan bu düşüncede müstağrak olur ve acziyet ve zaafını anlayarak gözyaşı dökmeye başlar.Maide suresi 5/83 ayeti:"Resule nazil olan şeyleri dinledikleri vakit sen onların gözlerinin Hak'tan arif oldukları şeyden dolayı yaştan taştığını görürsün"şeklinde olup,kişi dinlediği şeyin teessüründen ağlayabilir.Bu nedenle Tefekkür övülmüştür:"Bir dem tefekkür,yetmiş sene ibadetten hayırlıdır"hadis-i Şerifi buna işarettir.Düşünelim ki cemadatın milyarda biri nebat mertebesine gelmez.Nebatatın milyarda biri hayvanat mertemesine gelmez.Hayvanatın milyarda biri insaniyet mertemesine gelmez.İnsanların yüzbinde biri idraki selim ve tam akıl sahibi olmaz.Aklı Tam olanların binde biri nerden gelip nereye gittiğini düşünemez(doğru yolu göremez).Tüm bu mertebeleri geçip hakikatları idrak derdine düşen ve insan olduğunu anlayan kimse hayvaniyet derecesinde yaşadığını(yeme içme derdiyle bu hayatta  meşgul  düşünürse) bu haline ağlamalıdır.Yeme içme derdi hayvanlık derecesi olup,hayatı bu dertle geçirmek insaniyet derecesini lütfeden Hak Tealala'ya karşı küfran-ı nimet olur.

DÖRT MEVSİMİN İNSAN HAYATINDAKİ KARŞILIĞI

İLKBAHAR,hem sıcak hem rutubetlidir.insanın nefsi hayvaniyyesi ilk baharda hareket etmek,canlanan tabiatta neşat bulmak için gezmek ister.Aynı neşat,nebatat ve hayvanatta da görülür.Bu gençlik,zindelik halimizin karşılığıdır.YAZ AYLARI sıcak ve kuraktır.sıcaklık ve kuraklık ateşin tabiatı olmakla bu mevsim insan ömründe İhtiyarlığa denk gelir.SONBAHAR soğuk ve kurudur ve insan vücudunda ölüm tabiatına tekabül eder.KIŞ soğuk ve yaş olmakla hayati insaniyyede BERZAH alemine tekabül eder.

YENİ DOĞMUŞ ÇOCUK NİÇİN AĞLAR?



TABİ Kİ SÜT İÇİN.O çocuğun ağlaması,annesinin göğsündeki sütü harekete geçirir.Çocuğun süt isteğini böylelikle bilir.Küçük bir çocuk gibi,ihtiyaçlarımızı Cenab-ı Hakk'a ağlayarak arz edelim ki merhamet çoşsun!.Mürebbilerin mürebbesi olan Hak Teala,ağlamaksızın,zahmet çekmeksizin bedava olan sütü az verir.Ağlayıp niyaz ederek "Rabbi zidi ilmen""Rabbim ilmimi artır"(Taha 20/144)demek icab eder.Tevbe 9/82 ayetinde:"Az gülsünler,Çok ağlasınlar"hitabı umumidir.

RESULULLAH,ALLAH TEALA'NIN ELİDİR.


Fetih suresi 48/10 ayeti:"Allah'ın eli onların ellerinin fevkındedir"
ayetinde belirtilen Allah'ın eli ile ,Rıdvan ağacı altında toplanmış sahabenin ellerinin üzerinde Resulullah efendimizin eli mevcut iken bu ele,Haktelala "Allah'ın eli"tabirini kullanmıştır.Efendimiz ve varisleri olan insan-ı Kamiller,yenyüzünde Hakk'ın naibleri(seçilmişleri,halifeleri)olmakla mazhariyet itibarıyla bu alemde Hakk'ın zahir olması Halife-i Hakk iledir.

HIRS ,UTANMAYI ORTADAN KALDIRIR MI?


Hazreti İbrahim Peygamber'e kesilmesi emredilen dört kuştan biri Kaz idi ki İnsandaki Hırs duygusuna karşılık gelir.
Zira,Bu hayvan sürekli gagası yerde toprak ve çamur içerisinde yiyece aramakla meşguldür.Yiyecek arayıp mal  biriktirme duygusu bir hırs olup böyle kişiler de utanma duygusu zayıflar ve kalkar.Toplum içinde faizcilik(tefecilik)yapan tipler incelendiğinde hiç utanma duyguları yoktur.

HAKTEALA'NIN "HAYATIM"DEMESİ

"Hayatım"hitabı bir sevgi ifadesidir.Çok sevilen birisine hitap tarzı olup hitap ettiği şahsı kendi addeder.Hicr suresi 15/72 ayetinde buyurulan "Le-amrük"hitabı Hakteala'nın Efendimizin hayatının kendi hayatı kıldığının onu son derece izzet ve itibarlı kıldığının ifadesidir.

27 Ocak 2016 Çarşamba

SURELERİN CANLANMASI

Ayetler canlı olduğu gibi surelerde canlı imiş.İbni arabi hazretlerinin gençliğinde hizmet ettiği Fatıma isimli 90 yaşına yaklaşmış Evliya olan bir kadında müşahade ettiği şu kerameti anlatır:Fatıma isimli bu kadına,bir gün üzüntülü bir kadın gelir ve kocasının  üzerine evlenmek üzere uzak bir şehire gittiğini şikayet eder ve yardım ister.Fatıma isimli Evliya kadın hemen Fatiha suresini okumaya başlar.ayetleri okudukça mavi ve turuncu karışımı bir şey şeffaf bir duman şeklinde çıkıp dönmeye başlamıştır. Sure bitince ,Okuyan VEli kadın :"Ey Fatiha,bu kadının kocası evlenmek üzere filan şehre gitmiştir.Git onu almadan buraya gelme"demiştir.Aradan iki gün geçtiğinde kadının kocasının pişman bir şekilde evine döndüğünü gördüm demiştir.

MELAMİLER

"Melamiler,her şeyden önce saf ve halis manada birer kuldurlar.Onlar enaniyetten tamamen arınmış Allah dostlarıdır.Onlar kendilerini halk arasında gizlerler.İbadetlerini ekseriya gizli yaparlar.Başkasından yardım istemezler.Kula ihtiyaçlarını söylemezler.Çünkü kula ihtiyaçlarını söylemek ,muhtaçtan yardım istemektir.Kendilerini ehli tarik göstermekten uzak dururlar.Kılık kıyafetleri ,hareketleriyle halk arasında gizlenirler hallerini sadece kendisi gibi olanlarla paylaşırlar.İnsanlar kerametlerine şahit olmaz.Onlara hürmet gösterilmez,zira insanların görebileceği hiçbir faziletle temeyyüz etmezler.Onlar bu dünyanın safları,gizlenmişleri ve eminleridir"(ibni arabi-Kitabül Ba)

ALLAH TEALA'DAN İSTEMENİN USULÜ

"İhtiyaçlarınızı Allah'tan fakirlik lisanıyla isteyin,hüküm lisanıyla değil.Allah'tan sizi sevgiyle değil,sevgi şehvetiyle rızıklandırmasını isteyin"diyen bir büyüğün hikmetli sözlerine uymak kapıları açar.Aksi bir tutumla Lüks restoranda garsona isteklerini söylerken "şunu getir,bunu getir.şunu ver"v.s gibi sipariş lisanını dünyevi hizmetlimize söyleyelim.Merhum Mehmet Akif'in dediği gibi,Allahı malımıza bekçi,işlerimizde hizmetçi yapmayalım.

TEK BİR SEFERDE YOLUN SONUNA ULAŞANLAR:MECZUPLAR



Bir dergahın Ali'si,Veli'si ve Deli'si olmalıdır sözü Azizim'e aittir.Dergahın Veli'sini anlayıbildik te Ali'si ile Deli'si ne vazife ifa ederler anlayamadık.Meczuplar tek bir atlayışla yolu tamamladıkları için irşad ehli olamazlar.Bunun için yolu adım adım tamamlamış,tüm tehlikelerle yüzleşmiş,düşmanla karşılaşmış biri ancak seyrü sülukta olanlara yardım edebilir ki bu şeyhtir.