30 Kasım 2018 Cuma

NEFSİN SEVMESİ/RUHUN SEVMESİ

Nefsin meyli dünyaya, renge, şatafata,şöhrete,paraya v.s gibi Hak teala'nın "süslü gösterildi" şeklinde beyan ettiği şeyleredir. Siyasi Lider'e olan sevginin temelinde de nefsin rolü vardır. Çünkü, o lider vasıtasıyla diğer zevklere ulaşmak mümkün olacaktır.
Ruhun sevmesi ise Allah esaslıdır. Hakk rızası aranır. Kıymet ölçüsü bu rızadır. Bu nedenle ruh sevgisinde yanılma ve yanıltma olmaz. Nefis sevgisinde ise perde mevcut olduğundan daima yanılgı mevcuttur. Lider'in her sözünü doğru kabul eder. Bilmez ki Lider'de bir insandır. Nefsiyle imtihan içindedir.

HAK TEALA'DAN BAŞKA HERKES,HERŞEY DÜŞMANDIR

Hakk'ı arayan talibe ,Hakk'dan başka herkes, her şey düşman gibidir; dost ancak Allah'tır.Bulunduğumuz halden memnun kalmamak , mahrum kaldığımız nimetlerden sızlanmak , dostu düşmana şikayet etmek gibidir.Dünyada her nimetin yanıbaşında bir külfet , bir gam bulunmaktadır..Şu halde , gamla beraber bulunan bir nimet ile sonunda zahmet ve elem bulunan bir rahat ne işimize yarar?En iyisi bize verilenle kanaat etmek ve halinden memnun kalmak , bizden daha yoksul olanları görerek durumumuza şükretmek bir vicdan borcudur.İnsanı Kamil değil durumundan şikayet etmek , o her halinden memnundur.SevgiliAllah'ı ona ayran lütfetse , ona bal yerine geçer.O; hasta iken mesuttur, tehlike içinde mesuttur, hakaret altında mesuttur, can verirken mesuttur.O, insanlardan şikayet etmez. O , arzularında mahrumiyet hissetmez, hiç bir şeyle yaralanmaz.Onun ne tamahı, ne öfkesi ne de hasedivardır.O ölmeden evvel ölmüş kişidir.Mutasavvufların kamil insan düşüncesi, vasıfları bu şekildedir.

SANA ZULÜM EDEN KİŞİ

Sana zulüm eden kişi hakikatte bir alettir.O bir alete benzer.Arif ona derler ki ;her şeyde onu görür, aleti görmez.Görünüşte alete baksa bile , bu bakış bilgisizlikten değildir.Öyle icap etmiştir.Öyle gerekmiştir.Nitekim Allah sırrını takdis etsin Ebayezid hazretleri demiştir ki:"Ben bunca yıldır halkla konuşmamışım, halkın sözünü duymamış , işitmemişimdir.Halbu ki halk,beni kendileri ile konuşuyorum , onların sözlerini dinliyorum sanır.Çünkü onlar söz söylenecek büyük zatı görmezler.Bence de onlar birinin sesine ses veren dağlara benzerler.Duuyan akıllı kişi sese bakmaz.Meşhur atasözüdür :Duvar çiviye 'Niçin beni yaralıyorsun?' der.Çivi de 'Bana değil, beni çakana bak! ' diye cevap verir.

O'NDAN İSTE

Rızkı şundan bundan değil, O'ndan ara. Sarhoşluğu, yani Allah'ın sarhoşu olmayı  da esrardan , şaraptan değil, O'ndan iste.
Zenginliği çalışarak, uğraşarak O'ndan iste. Defineden, maldan isteme.Yardımı da O'ndan dile. Amcadan, dayıdan dileme. Sonunda bütün bunları bırakıp gideceksin.Kendine gel de düşün. O zaman kimi çağıracaksın? Kimden yardım isteyeceksin?
Şu anda O'nu çağır, O'ndan iste, geri kalanı bırak.Bırak da manevi cihan mülküne varis ol.

29 Kasım 2018 Perşembe

BAŞ OLMA SEVDASI

İhtiras peşinde koşup baş olma sevdasından gözleri kör olanlar söz söylemede, laf etmede pek ileridirler.Baş olmak sevdası insana o kadar enerji verir ki akıl devreden çıkar.Her meth edeni dostu, eleştireni ise düşmanı olarak görür.

ALLAH SURETE BAKMAZ

Efendimiz (sav) buyurmuştur:"Allah , sizin suretlerinize bakmaz, gönlünüze bakar.Bu sebeble bir gönül sahibi arayınız".
Cenab-ı Hakk:"Ben secdenin şekline de bakmam, altın bağışlamana da.Ben sana bir gönül sahibinin gözü ile bakar, görürüm"diye buyurmuştur.
Bugün solcular,sağcılar,şucular yahut bucular diye kamplara ayrılmış insanlara hangi gözle bakmak gerekir?Bugün ekseriya insanlar kendi  gaflet ve günah içinde olan kendi gözleri ile bakarak değerlendirme yapmaktadırlar.Secdenin ,namazın,orucun hakikatına varmayıp şeklinde kalanlar islam, diğerlerini islam dışı olarak değerlendirmektedir.Sanki kendisi ,cehennem azabından halas olmuşcasına ,daha bu dünyada Cennetin kapısında kendilerine bir görev vehmederek insan değerlendirmesi yapmaktadırlar.Yanlış olan budur.Maksud cennet olmayıp Hakk rızası olduğunda durumdeğişecektir.Hakk'ın rızalığı ise, Allah adamlarının gözünde makbul olmaktır.Allah adamları daima neşe içindedirler.Daima Allah'ın tefekkürü içindedirler.Günlük konuşmaları hep Hakk'a dairdir.Ümitleri,korkuları,kederleri,zevkleri,neşeleri, hüzünleri hep Allah merkezlidir.

SEBZVAR ŞEHRİNDE EBUBEKİR OLMAK

Sebzvar şehri,Rafizilerinyoğunolduğu birşehir olup ora halkı çocuklarına hiç Ebubekir isminivurmazlar imiş.Sultan muhammedHarzemşah bu şehrikuşattığı zaman, şehir halkı canlarının kurtulması için birçok altın teklif etmişlerseSultan kabuletmemiş.Sizinteklif ettiğiniz altınlardan hazinem taşmaktadır.Bana Ebubekir isimli birisinigetirmedikçe sizeaman yoktur" demiş.
Mesnevi-iŞerifingüzel hikayelerinden olan bu hikayede Sultan Mahmut,dünyanın sahibi Hakk Teala'yı temsil etmektedir.O büyük Rabb,rezil insanlardan saf ve halis bir gönül ister.Doğru özlülük ister.Sebzvar şehri bu dünyadır.Allah adamları ise bu dünyada kaybolmuş Ebubekir'lerdir.Çünkü dünya halkı mevkie,mala,şatafata değerverip tamah ettikleri için Allah adamlarına hiç kıymet vermezler.Halk gaüflet içinde olduğundan Allah velilerine itibar etmezler.Onlarla alay ederler.Hele gaybe ilişkin konularda "Bu çağda böyle düşünmek mümkün değil"Allah adamları ile alay edip, onlara meczup derler. Hakiki islam'ı yaşamak  ahir zamanda Efendimiz (sav)'in buyurduğu gibi ateş kor'unu avuc içinde tutmak gibi zor olacaktır.

28 Kasım 2018 Çarşamba

KÖTÜ NİÇİNDİR?NEYİNKARŞILIĞIDIR?

Düşman olmadıkça savaşmanın imkanı yoktur.Şehvet olmayınca ondan kaçınma emrine uymak mümkün değildir.
Bir şeye meylin ve isteğin yok iken , onu yapmamak sabır olmaz.Düşman olmayınca senin orduya ne ihtiyacın var?
İffet ve temiz kalma şehvet varken olur.
Heva ve heves, nefsani duygular olmasaydı, onlardan sakınmak emredilmezdi.Şehvet olmasaydı iffetli ve temizlik olur mu idi?Ölülerle savaşıp gazilik elde edilir mi?
Hırs ve tama' kanaatın yüzünü tırmalar,kibir ve kendini büyük görme, huşu ve huzurun çehresini yırtar.Hasislik cömertliğin yüzünü yırtar.
Tüm bu güzel huyları zıtları ortaya çıkartır.

KÜFÜR/İMAN/ÖTESİ

Küfürle iman insanın iki sıfatıdır.Bu iki sıfat inkar ve kabul ile kendini gösterir.Birisi yok der, öteki var der.Fakat insan imanda ileri gider , imanın kendisi olursa , bu makamda küfrün adı bile anılmaz..Bu duruma gelen kişinin, iman artık sıfatı değildir.Çünkü o imandan ibarettir.Daha ileri varır, varlıktan tamamıyla geçerse  akıl hududunu da aşar , cezbeye girer. Hz.Pir mevlana Efendimiz bir rubaisinde şöyle buyuruyor:"Kafirlikten, müslümanlıktan da ötede bir ova vardır.O ovanın ortasında bizim aşkımız ve sevdamız bulunmaktadır.Arif olan kişi oraya varınca başını yere kor, secdeye varır.Çünkü orada ne kafirlik vardır ne de müslümanlık"
.Bu bir cezbe ve heyacan  halidir.Hakk yolcusu yol alırken bu çeşit zevklere , bu çeşit sezişlere düşebilir.Bu hal kemal hali değildir..Çünkü bu hale düşen kişi, varlığından tamamıyla geçmiş akıl hududunu aşmıştır.O halde kalırsa irşad mertebesinden çok uzaklara düşer.Halbuki Hak yolunda ilerleyenler kendisini kurtarmak, bu ledünni zevklerde kalmaktan ziyade etrafında bulunanlara da hakikatı anlatmak, varisi Muhammedi olarak onlara doğru yolu göstermek zorundadır.Resulü Ekrem'in sıfatları ile sıfatlanmak , o mübareğin ahlakına bürünmek gereklidir.Bu hale düşen müridi, mürşidinin kurtarması, onu amel ve teklif dairesine sokması gereklidir.

27 Kasım 2018 Salı

EFENDİMİZ(SAV)'E YAPILAN BÜYÜ

Medine civarında yaşayan Lebid adındaki bir yahudinin kızları,Efendimiz (sav)'in mübarek saçlarından bir kaç tel ellerine geçirmişti.Bu mübarek saç tellerini bebek gibi bir suret üzerine bağlamışlar, bir şeyler üflemişlerdi.Zervan kuyusunda bir taşın altına gizlemişlerdi.Bu büyü ile Efendimiz (sav) rahatsız oldu.Cebrail (a.s) Kuleuzü"surelerini getirdi ve büyünün yerini haber verdi.Hz.Ali gidip o büyüyü kuyudan çıkarttı.Büyünün üstünde onbir düğüm vardı.İki surenin ayetleri de onbir idi.Her bir ayet okundukça düğümün biri çözüldü.Böylece Efendimiz(sav) büyünün tesirinden kurtuldu.Bu iki sureye Muavezeteyn denir.Ashabdan birinin rivayetine göre "Allah'a sığınmak isteyenler, bu iki sureden daha faydalı bir dua edemediler" hadisi devardır.

PADİŞAH KİMDİR?

Padişah tertemiz kişidir.Bütün kötü huylardan kurtulmuş  hür olan kişidir.Ne aşağılık duyguların esiri, ne de boğazın ve hırsın esiridir.Fakat halk hakikatı görememiş de , tutmuş hırslarının esiri olanlara padişah adını takmış.Bu, tersine bir görüştür.Zenci'ye kafur adını taktıkları gibi bir şey.Yüksek  mevkiye geçmiş, baş köşeye kurulmuş kimseye "vezir,bakan,başbakan"derler ama , onun canı papuçluğun yanıbaşında alçalmış, yani mala, mülke , mevkiye esir olmuştur

İFRAT VE TEFRİT

Eskiler bir şeyin lüzumundan fazlasına "ifrat", gerekli olandan azlığına da "tefrit" derlerdi.Bunların ikisi de zararlıdır.Efendimiz (sav):"İşlerin hayırlısı ortasıdır " buyurmuştur.Bunun gibi çok fazla sevinmek ve çok fazla üzülmek de sağlığa zararlıdır.
Gamdan sonra sevinç geldiği için Hz.Mevlana ızdırabı, gamı Allah'ın lütfu olarak ifade buyurmuştur."Gamdan ızdıraptan daha tatlı , daha mübarek bir şey olamaz.Karşılığı sonsuzdur"

BİR GÜN KONUŞACAK OLURLARSA SAKIN İNANMAYIN

Gül,Davudoğlu ve Görmez hoca bir gün konuşacak olurlarsa sakın inanmayın,ve Mesnevi-i şerifteki o hikayeyi anımsayın.Kervan sahipleri yol tehlikesine karşı mallarını ve kendilerini savunmak amacıyla ücretli koruma tutarlar.Bir sabah uyanırlar ki malları yağmalanmış.Bekçi ortada.Bekçiye sorarlar ne oldu? Eşkiya geldi dedi.Peki sen ne yaptın? diye sorulunca onlar kalabalık ve silahlı idi bir şey yapamadım.Peki bari bağırsaydın da biz uyansaydık da mallarımızı korumaya çalışsaydık.Bekçi dedi ki:Beni tehdit ettiler,bağırırsan seni öldürürüz dediler bu yüzden bağıramadım.Ama şimdi bağırabilirim.

FENAFİLLAH/BEKABİLLAH OLANLAR

"Ne ben benim
Ne sen sensin.Ne de sen bensin.
Hem ben benim,hem sen sensin,hem sen bensin
Ey Hutenli güzel!Seninle öyle bir haldeyim ki anlıyamıyorum.Ben mi senim, sen mi bensin?
(Hz.Mevlana-Rubailer)

MÜCEDDİDİ DİN EHLİKERAMET Mİ OLACAK?

Mesnevi-işerifte anlatılır:Aklına güvenen bir filozof ile bir iman sahibi bir bahse tutuşur.Filozof mümine der ki:Bu dünyanın sonradan yaratıldığını nereden biliyorsun? Delilinvar mı?YAĞMUR BULUTUN SONRADAN YARATILDIĞINI NEREDEN BİLİR?Pislik içine gömülmüş kurtcağız,yeryüzünün önünü sonunu nasıl bilecek?Sen yeryüzünün sonradan yaratıldığını babandan işitmişsin bu nedenle bu düşünceyesaplanıp kalmışsın.
Mümin dedi ki "Red edilmez delil canımın içinde gizlidir.Senin gözün zayıf olduğu için hilali göremiyorsun  fakat ben görüyorum.İnanç sahibiateşe  bile girse aşıklardaki aşk sırrı gibi ona bir ziyan gelmez.,yanmaz, yakılmaz.ben bu sırrı söyliyemiyorum".Filozof ben delil isterim" diye ısrar etti.Mümin dediki:Haydi gel seninle şu yanan fırının içine girelim.Doğrukim ise ateş onu yakmasın"dedi.veyanmakta olan ateşin içine girdi.Filozof tereddüt etti,ateşe girdi yahutgiremedi.Girmiş ise de orada yandı,kül oldu.Mümin ise ateş içinden tertemiz bir şekilde çıktı.Hakteala ,vakti saati geldiğinde peygamberini  mucizesi ile destekler kiehlidünya, fizik kurallarına aykırı bu harikulede durumu gördüğünde şaşkın ve çaresiz kalsınlar.Bunedenle Müceddid-iDin geldiğinde o kulunu bu şekilde kerametleri ile destekliyecektir.
Tahirül Mevlevihazretlerimesnevi şerhindebir hatırasını anlatır:"Taşkasap semtinde Karanohut mescidivar idi.Ahmetefendiismindebir rüfai şeyhi perşembegeceleri orada Rufai ayini icra ederdi.Kendisimülkiye mektebindekapıcı idi.Yüzellikuruş aylığı vardı.Onunla çoluk cçocuğunu geçindirdikten başka , mukabele gecesinde yemek yapar , gelen fakir fukarayı doyururdu.Molla Güranicami önündeki sıra dükkanlar arasındaki kahvehanede  bir sabah Rufaileri ateşin yakmadığından bahis açılmış , kahvehanedekilerden bazıları bunun hokkabazlık nevinden olduğunu , yoksa ateşin mutlaka yakacağını söylemişler.Orada bulunan Şeyh Ahmet efendi"Bakalım yakar mı yakmaz mı?" diye kalkmış .Bitişik simitçi dükkanının yanmakta olan fırınına girmiş vebir müddet ateşiniçinde oturmuş.Sonra itiraz edenlerin ricası üzerine fırından dışarı çıkmış .Kendisi yanmadığını, hatta beyaz cübbesinin renginin dahi sararmadığı görülmüş.Ben Ahmet Efendiye yetiştim.Evi bizim sokağın alt tarafında olduğu için kapımızın önünden geçerdi.Rast gelince elini öper, hayır duasını alırdım.Ben fırına girdiği görmedim.Fakat babamdan işittim.Zaten şeyhin kerameti mahallece meşhur idi."ŞerhiMesnevi.cilt 13s.737)

26 Kasım 2018 Pazartesi

PEYGAMBERLER/MÜRŞİTLER/ŞEYHLER

Aynı vazifenintarifleridir.İnsan cinsinden gönderilmiş özel varlıklardır.Sebebiise cins cinse meyleder kuralı gereğince insanları kötülükten , imansızlığa düşmekten kurtarmak için Hakk Teala onları, insan cinsinden göndermiştir.Bu çok büyük bir lütuftur.İnsan kendini cinsini dinlemeye mütemayildir.Buyüzden Peygamberimiz (sav):"Bendesizingibiyim, sizineşitinizim" diyebulurdu.Böylece doğruyola çağrılan insanların kendicinsinden olan insanların tarafına gelmelerini ve kurtulmalarını sağladı.Hz.İsa ileİdris(a.s) kendileriniçok riyazata vermişler, melekler gibi yemez içmez birhale geldiklerinden, sankionlarla aynı cinsten olmuşlar gibi, göklere yükselmişlerdi!
Ama Harut ile Marut beden cinsinden oldukları için , gökyüzünden yeryüzüne sürüldüler

MEŞREPLERİ UZLAŞTIRMAK

Zor ve mümkün olmayacak bir husustur.Çünkü Hakk Teala zıtlar üzerine sistemini bina etmiştir ki çözmek, anlamak akılla mümkün değildir.Hayret vadisinde dolaşıp,aklımızın acziyetini ifade ederek gayba imanın zirve yapmasını istemiştir.Birisi,bulunduğu bahçenin girişine "kutsallarımız"başlığı altında Kabe'nin,mescidi Aksa'nın,Türk bayrağının,Mevlananın ,Hacı Bektaş-ı Velinin ,mescidi aksanın,Mescidi Nebevinin ve Türkiye haritasının resmini astırmıştı.Uzun saçlı bir doktor,yanındakine laf söylüyor:"Tüm kutsalların ırzına geçiyorlar.Ticareti için bu resimleri kullanmaktadırlar".Hayret ettim.Yaptıranın niyeti ne, yorumcunun sözleri ne.Bir kez anladım ki Esmai Hüsna'nın 99 ncu ismi Es-Sabur.Demek ki sabur en zor olanı

BAŞKANLIK SİSTEMİYLE TECELLİ EDECEK HİKMETLER:UZLAŞMA

Başkanlık sistemine geçişte çok söyler söylendi.Hep olumsuzlukları gözümüzün içine sokulmaya çalışıldı.Ama gördük ki Başkanlık sisteminde tek başına iktidar yok.İttifak yahut uzlaşmalarla bu mümkün olabilecek.bu nedenle gerek 24 haziran seçimleri gerekse yaklaşan 2019 mahalli seçimlerinde üç beş sene öncesine kadar birbirlerine selam dahi vermeyen,meşrepleri farklı insanlar,birbirleri ile anlaşarak ittifak kurarak iktidar yahut  seçim için bir araya gelmektedirler.Bu umumi barışın,ittifakın yahut birbirine müsamahanın ön alıştırmalarıdır.vakti saati gelince ümmet tek vücut olacak ve Türkiye bir kez daha şahlanacaktır.

MANEVİ ZEVKLER

Manevi zevkleri bahşetmek Hakk'ın lütfudur.Bu lütfa mazhar olmak için yapılan şeyi "Allah için" yapmak gereklidir.Manevi zevkin anahtarı budur."Kim Allah'ın olursa, Allah da onun olur" bu halin ileri şeklidir.Sıfatlarını Allah'ın sıfatlarında,zatını Hakk'ın Zatında fani etmek ve mahvetmektir.

MİSAFİRHANE

Dünya için "misafirhane" tabiri kullanılır.Misafirhane olan bir yer için akıllı kişi temelli kalacak bir şey yapmaz.Bu misafirhane öyle bir şeydir ki hiç bitmeyecek sarhoşluğunu verir.Halil Edib bey fani dünyaya bağlılık gafletimizi şöyle ifade eder:
"Bir misafirhanedir dünya-yı dun
Anda bir kaşane de, virane de,
Bir onulmaz, çaresiz sevdadayım
Hane yaptırdım misafirhanede."
Gaflet dünyanın imarı için nimettir.Ancak, yarın ölecek gibi kendimizi dine vermemiz gerekir.

BEKLEYİŞ VE DİKKAT

İnsan bekleyiş halinde dikkatli olsa ve şeriat ipini yakalasa , kıyametin gelmesine ihtiyaç kalmaz.Hayır ve Şer ne işler ise mükafatını ve mücazatını bu dünyada görür.Bela insana aptallığından dolayı gelir.Gizli  kapaklı sözleri gerçek olarak anlamamıştır.Gizli kapaklı şeyleri gerçek olarak anlayan bilen  kişiye açık söz söylemeye hacet yoktur.
İnsanı uyaran,dikkatini çeken sayısız işaretler vardır.Ancak, bu işaretleri dikkatlice gözlemek ve ders çıkartmak gerekir. Hırs ve tamah bu işaretleri görmekten insanı alıkoyar.
Yapılan şeylerin dünyadaki mükafat yahut mücazat yönünden karşılığı şudur:Mükafatın başlangıcı , kalpte manevi bir neşe;ceza başlangıcı da kalpte neşesizlik duyulur.Bu hal "kabz" ve "bast" halidir.

25 Kasım 2018 Pazar

GEÇMİŞE ÖZLEM DUYMAK YANLIŞ BİR İŞTİR.

Geçmişe acımak, geçmişe özlem duymak yanlış bir iştir,geri giden gelmez. Onu yad etmekte boş şeydir."Sufi vaktin oğludur","bu iş yarına kalsın demek tarikat anlayışına uymaz".Şeyh Sadi-i şirazi der:"Ey Sadi! Dün geçip gitti.yarın da şu anda mevcut değil.Sen ikisinin arasındaki , bulunduğun vakitten yararlan".demiştir

MÜSLÜMANLIKTA DANIŞMAK

Müslümanlıkta danışma farzdır.Hakkında kesin bir hüküm olmayan dünya işlerinde ,dostlarla danışma emredilmiştir.Danışılacak kişinin iyi bir insan olması gereklidir.mutlaka Allah dostu olmalıdır. Ehli tasavuf için bu o kişinin mürşididir.
Bir makama talip olan kişi için başlangıçta elzem olduğu gibi o makam sürecinde de danışma devam etmelidir.Seçim zamanında siyasiler Allah dostlarının kapısına gidip dua istemektedirler.Samimi olanlar için bu lüzumludur.Ancak dünyevi heva ve heves sahipleri bilmelidirler ki kişi kendi kendisini kandırmaktadır.
DİRİ olan birisine danışmak gerektir ki senide diriltsin.

24 Kasım 2018 Cumartesi

NECİB SULTANIMDAN

23 yaşındayım.Konya'da terzilik yapıyorum.Cuma günü cuma ezanından iki saat önce 80 yaşlarında bir zat dükkana geldi.Bana, Ben evela çay içerim, sonra etli ekmek yerim sonrada kahvemi içip Cuma namazına giderim dedi. Dükkandaki çalışanlar misafirin çayını,etli ekmeğini ve kahvesini ısmarladılar. Ertesi cuma günü de aynı saatte geldi aynı ikram yapıldı. Bu zat zülcenaheyn bir zat idi. Hayat hikayesini kısadan geçersek 18 yaşında eğitimini tamamlayarak bir mahalle camisine imam olmuştu. O zamanlar askerlik v.s nedeniyle imamlık yapabilmek için 40 yaşına gelmek gerekti. Onsekiz yaşında imam olmaz diyerek mahallelinin şikayeti üzerine müftü bu zatı görevden almış. Bu kişide medrese eğitimi almış birisi olarak askeriyeye kayıt olmuş. Konya o zamanlar askerlerin Batı'ya sevk yeri idi. Trenlerle bu sevkiyat yapılırdı. Bu zatıda o işe katip olarak tayin etmişlerdi. Başında bir binbaşı ve dört tane de silahlı asker bu sevkiyatı yapmakta idiler.Askere alınacaklar İstasyona bitişik meydanda toplanırlar ve trenin gelmesi beklenirdi.Askere gidecek olan erlerden birisi o gün aniden ortadan kaybolmuştu.Binbaşı, sen askere sahip olamadın diye bu zata, tüfek harbisi ile bayıltıncaya kadar dayak atmıştı.Kaybolan asker çıkıp geldiğinde Konyalı olduğunu,o gün bir çocuğunun doğduğu haberini aldığını çocuğunu görmek için kaçtığını itiraf etmişti.Binbaşı'da hemşerine iltimas geçtin diye bizim zatı muhteremi dövmüştü. İki üçgün sonra teftiş için Paşa geldi. Katiplik yapan zatın topallayarak ortada dolaşmasından şüphelendi ve direkt sordu :Dayak mı yedin? Bizimki ses çıkarmadı. Şikayette etmedi.Paşa, katibin elbisesini çıkarttırdığında vücudundaki izleri görünce fena halde kızdı ve binbaşıyı çağırdı. Elbisesini çıkarttı eline palaskayı aldı:"Bir asker, yeri geldiğinde bin askere bedeldir" diyerek binbaşıya bir güzel dayak attı.Bizim zatı muhterem Yemen harbine iştirak etti. Çantacılıktan assubay oldu. Filistin taraflarında çarpışırken bir şarapnel parçası ile yaralandı. Etrafta ne hastane ne de yardım edecek kimse vardı. Bir ara elini attığında, eline bir at kuyruğu geldi sıkıca tuttu. Kendine geldiğinde bir sahra hastanesinin önünde idi. Hastahanedekiler şaşırdılar bu hasta biraz önce yoktu şimdi nasıl geldi dediler ve hastayı tedavi ettiler.Ve bu zat emekli oldu. Evlendi.çocuğu olmadı. Benim dükkanıma bu zat her cuma günü gelmeye başladı. Bende onu Mürşit olarak kabul ettim. Çayını kahvesini içip etli ekmeğini yer iken sürekli sohbet etmekte idi. Bekar olduğum için kendime ayrı bir ev tutmuştum. Pazar günü babımın evine gittiğimde analığım Remziye hanım babama "Ali bey, Necibe sormayacakmısın?" diye bir sual sorunca babam celalli bir şekilde "Kapat o mevzuyu"dedi. Babamın dışarı çıkmasını fırsat bilerek analığıma meseleyi sordum Benim dükkanıma gelen o zatın hanım tarafından akrabaları babama gelerek "80 yaşındaki bu çocuksuz zengin adam, parayı senin oğluna yediriyor" diye laf çıkartmışlar. Babam da onlara oğlum elinin emeği ile kazanıyor.Kimsenin parasına muhtaç değil"diyerek terslemiş. Aradan üç dört ay geçti bu sefer etraftaki esnaflar v.s de konuya müdahil olarak:Bu ihtiyar zengin adam parasını bir gence yediriyor diye laf çıkartmışlardı. Ben zatı muhteremin sohbetlerinden memnundum. Her Cuma gününü iple çekmekte idim.
Bu ara abisi ile arkadaş olduğum bir kız var idi. Konya sanat mektebine terzilik için gidiyordu. Bu kızın anası dul. Halasıda dul idi. Çok zengin idiler. Kızın abisi Bağdat büyük elçisi idi. Bu şekilde bir evlilik mevzuu var idi. bana da terziliği bırakacaksın, Büyükelçi olan abim yıllık izne gelirken bir araba getirecek bu arabayı bana verecek ben bu araba ile ailenin mal varlıklarına gözkulak olacak, kızın annesini ve halasını gezdirecektim. Bu mevzuyu zatı muhteremime açtım. dikkatle dinledi Kapının kanatları eşit olmalı, kadın malı kapının tokmağıdır. açılırken de kapıya vurur kapanırken de diye laflar etmeye başladı. devam eden cuma günlerinde sohbetlerin sonunda mevzuyu yine bu hususlara getiriyordu. Anladım ki bu işe efendim razı değil. Ben içimden zengin bir aile, araba ve ferah bir hayat hayalleri kuruyordum. Herhalde efendiler benim evliliğime de karışmazlar diyordum. Mürşidimin sevgisi ile kızın sevgisini tarttığımda kız biraz ağır basmakta idi.Ertesi cuma efendi gelmedi.sohbetine alıştığım iç in merak ettim.Sonraki Cuma günü de gelmedi. canım sıkıldı. böylece dört cuma gelmedi. O gece rüyamda Efendiyi gördüm ve bana rüyada o kızdan vazgeçmedikçe gelmeyeceğim diyordu. Bu zaman dilimi içinde Efendinin sevgisi içimde artmış, kızdan soğumaya başlamıştım. Kararımı verdim. Kızın evine gittim. Annesi ve halasının olduğu bir ortamda ben evlenemeyeceğimi onlara bildirdim.Çok şaşırdılar.Bu kadar büyük bir serveti kim reddedebilirdi ki. Bu karardan sonraki cuma günü Efendi geldi. Derin hikmetli şeyler söyledi. Bu bende sır olarak kaldı.Ben evlenene kadar kız kimse ile evlenmedi.Sonra evlendiğini duydum.

23 Kasım 2018 Cuma

LEVHİ MAHFUZ

Levhi Mahfuz;Mukadderatın, yani olacak bütün hadiselerin kayıtlı bulunduğu bir levhadır ki, Kur'an da Buruc suresinde bahsolunmuştur.Gönül gözü açık olan büyük Veliler , oraya bakıp hadiselerin nasıl olabileceğini görebilirler.Hz.Beyazid-iBestami hazretleri vefatından 250 sene sonra doğacak olan Hasan Harakani hazretlerinin geleceğini müjdemeliş onun ahlakını,fiziki şeklini tastamam bir şekilde söylemiştir.Sohbetidinleyenler bu sözleri yazı ile zaptedip tarih atmışlar ve o kadar yıl geçtikten sonra Ebül Hasan harakani hazretleri dünyaya gelmiştir.Bir kimsenin kılavuzu Levhimahfuz olursa yanılmak ihtimali yoktur.

İKİ DEĞNEK

2002 yılından beri ,Akparti'nin ilçe binasına iki defa gittiğimi söylediğimden Metin Biçer hoca hemen cevabı verdi:"İki değnek".Ya kaşığı belindekiler ne olacak?Hiç ayrılmıyorlar ki!Çocukkken cehennemianlatırlardı:Sahip olduğun malları nerdenkazanıp,nereye harcadığın hususunda kızgın bir saç üzerinde çıplak ayakla hesap vreceksin derlerdi.Sadece bir hırkası olan birisiiçinde :Kızgın sacın üzerine basıp "Bir ben bir cübbem" deyip öte tarafa atlamış derlerdi.

YALVAR/"YAL"VAR

MetinBiçer hoca'nın hecelerden mana çıkartma kabiliyetimüthiştir."Allah'a çok yalvar.Yalvarmada "yal" var. Yal, hayvanata ait bir yemek türüdür.İnsan'da natıkul hayvan olmakla İnsanı besleyen O'dur.kul yalvarırsa ,yal varır.

22 Kasım 2018 Perşembe

HİKAYE/İNSAN İÇİNE KARIŞMAK

Abbasi Halifesi Harun Reşid,Behlül Dane hazretlerine teklifte bulunur:"Gel insanların içine gir de insanlar senin irfanından faydalansın".Bu teklif karşısında Behlüldane,"Hele bir danışayım" demiş,dışarı çıkmış doğru ayak yoluna, helaya girmiş.Bir müddet sonra Harun'a "Danıştım, müsade etmiyorlar" demiş.Harun Reşid:"Kim müsade etmiyor?" diyesorunca ,Behlül:"Heladakiler " cevabını almış.Harun:Ne diyorlar? diyesorunca,Behlül:"Biz nefis yemeklerdik; insanın içine girdik de böyle olduk!Sakın ha insanın içine girme;sen de bizim gibi olursun"diyorlar"cevabını vermiş

MAKSAT KİME ANLATMAK

Genelde yerel yönetimler imarla alakalı bir işe başlarken mevcut yerleri fotoğraflarlar,imar hizmet bittikten sonra da yeni fotoğrafları çekerek  yaptıkları işi anlatmak için "ÖNCESİ" ve "SONRASI" diye görsel içerikli broşürler bastırırlar.Bundan murat,propaganda, kendini halka anlatmak derler.Halbu ki herşeyi gören, her şeyi bilen vardır?Bu ihmal edilir.Halbuki O,"BİLEN/GÖREN",o işe harcanan ihale bedelini de bilir.Kimlere neavantajsağlandığını da.Bu imar işlerinden kimlerin zengin olduğuda bilir.Eğer memnun edilmesi gereken HAKK olsa idi ,Kalblerin sahibi mutlaka bunuhalka bildirir idi.
Sözün özü:Belediye seçimleri İttifak arayışı içinde olanlar; güç Hakk'ın memnuniyetinde dir.Kazanıp kaybetmek en zorudur.Masa başındak hesaplar uymayabilir.Çünkü,nehirden çok sular geçmiştir.Güç ve imkandan dolayı övenlerin sesi fazla çıktığı için çokluk gibi görünebilirler ancak iş öyle değildir.

ADEM KİMDİR?

Şeyh Sadi hazretleri bir şiirinde:"Her gözü, kulağı, ağzı olan Adem değildir.Niceşeytanlar vardır ki ;Adem oğlu kılığında görünürler.Gerçek Adem, ahlakı güzel olan kişidir.Yüz güzelliği, daha başka süsler , dünyadaki fani nakışlara benzer" diye buyurmuştur.

EKMEK,Nİ'MET ARTARSA

İnsan zenginleşir ve padişah gibi ekmek için çalışmaya ihtiyacı kalmazsa , artık şöhrete, ada, sana  ve şairlerin medhine, övüşüne aşık olur.İnsan bu sıfatı'nı Hak Teala'dan almıştır.Aldanış şuradadır ki;Hakk Teala tüm mülkün sahibidir.Bu nedenle nekadar övülse azdır.İnsana ise bumülk,mevki ve rütbe geçici bir süre emanet olarak verilmiştir.Ne hazindir ki,insan bunimetin hiç bitmeyeceğini sanır.Çünkü nimet sarhoşluk verir.Akıl,işin sonunu düşünür.Ancak şarap aklı devreden çıkartır.Mevki ve makamın verdiği sarhoşluk bir ömür sürerde yine geçmez imiş

"ALLAH ADEM'İKENDİSURETİ ÜZRE YARATTI"

Bu bir hadisi şeriftir.Buradaki"suret" kelimesi ,sıfat anlamındadır.Fiziksel bir anlamı yoktur.Çünkü Allah, şekilden , suretten münezzehtir.İnsan Allah'ın sıfatları ile yaratılmıştır, demek isteniyor.Şöyle ki:Allah işitir, görür yaniSemi'dir , Basir'dir.İnsanda o vasıflarla yaratılmıştır.Yoksa haşa" Adem'in yüzü, Allah'ın yüzü gibidir"demek değildir.Her şeyi yaratan Allah, şükretmemizi, onu övmemizi ister.Buyüzdendir ki, insanoğluna da övülmeyi sevmek huyunu verdi.

BEN VE ŞARABI İNKAR

Ben ve şarabı inkar, bu ne hikaye
Bu kadar aklım izanım var herhalde

Meyhanenin yolunu tam bilmiyordum
Yoksa takvamız uzun sürmezdi böyle

Zahitte gurur ve namaz, bende sarhoşluk ve niyaz
Bakalım hangimizi erdireceksin inayetine

Zahit rintliğe yol bulamazsa mazurdur
Çünkü aşk hidayete bağlı bir mesele 

Geceleri defle çengle takva yolunu kesmişim
Şimdi mi yola geleceğim, bu ne hikaye

Beni cehaletten kurtaran muğlar pirineköleyim
Lütfun ta kendisidir pirimiz ne eylerse

Dün gece tasadan uyumadım, bir arkadaş diyordu:
Hafız sarhoşsa eğer yer olur şikayete
(Hafız-ı Şirazi) 

DÜNYAYA DEĞMEZ

CAN KORKUSU BARINDIRAN SULTANLIK TACININ İHTİŞAMI
GÜZEL BİR KÜLAHTIR AMMA BAŞI TERK ETMEYE DEĞMEZ

KAR ÜMİDİYLE DENİZ DERDİ NE KOLAY GÖRÜNÜYORDU İLKİN
HATA ETTİM, YÜZ İNCİ İÇİN BİLE BUTUFAN ÇEKİLMEZ

İYİSİ Mİ YÜZÜNÜ SANA MÜŞTAKLARDAN GİZLE
ÇÜNKÜ CİHANGİRLİK KEYFİ ORDU DERDİNE DEĞMEZ

HAFIZ GİBİ KANAATE ÇALIŞ, ALÇAK DÜNYADAN GEÇ
ALÇAKLARA BİR ARPA KADAR MİNNET, İKİ YÜZ BATMAN ALTINA DEĞMEZ
(Hafız Şirazi)

21 Kasım 2018 Çarşamba

BİLMEDEN YOL ALMAK

Seyrü sülukta bilmeden yol alabilmek bazen en tehlikesiz bir haldir.Şüphesiz manevi lezzet ve tadlar insanı iştahlandırsa, daha çok gayrete getirse de "oldum" tehlikesine açıktır.Bu yol acziyet,varlıksız olma ve iddiasız olmayı gerektirdiğinden kestirme yollardan ziyade düz olan yolu tercih etmek gerekir.Düz yoldaki en büyük tehlike yolun uzayıp zamanın bitmesidir.Güneş batmış, karanlık çöktükten sonra ışığa sahip olamamışsan heba edilmiş bir sermayenin sonunu söylemeye gerek yok."İNNEL İNSANİ LEFİ HUSR"İnsan ancak hüsran (zarar)içindedir.

HAKKI MEMNUN ETMEK GAYRETİ

Bu çaba da Allah vergisidir.Allah lütfudur.Buduyguya sahip olanlar hür insanlardır.Satın alınamaz insanlardır.Buinsanlarda bilinmek,ve halkın takdirinde bir yer edinmek arzuları hiç yoktur.Tüm varlığını bedel olarak Allah'a satmıştır.Dilinde ne söz olur,elinde ne saz vardır.Şikayetsizdir.Hikayesini hiç kimse bilmez.Gelişi sessiz olanların gidişleri de sessizdir.Bunlar abı hayat kadar değerlidirler.Bulabilenler mutludur.O'nunla sohbet edebilenler mutludur.Onların gönlünde birazcık yer edenler ölümsüzlüğe ermiştir.

20 Kasım 2018 Salı

ALLAH'IH HAS KULLARINA ULAŞABİLMEK LÜTUFLADIR

Allah'ın has kulları huzuruna varmak için herkese yol yoktur.Eğer birisi , can ve baş vererek yol bulursa, buonların merhametindendir.Onların çekişindendir.Gerçek bir erin, bir Hakk aşıkının sohbetine yol buldu isen , sen bu başarıyı Allah7ın bir yardımı, bir ganimet bil.Manevidevlet ve mutluluk isteyen Hakk aşıkı !Nefsine uyupveliyi terk etme.Zaman kaybetme, çabuk ol,bu an feyz zamanı , hakikat kapısının açılacağı zamandır.
"Varanlar asitan-ı evliyaya
Bütün davetlidir Galib safaya
Sakın surette kalma aldanırsın,
Koymazlar yoksa gelmezler sanırsın"(Şeyh Galip)
Evliyaların kapısına varanların hepsi oraya çağrılmışlardır, davetlidirler.Oraya gidemeyenlerin kendiarzuları ile gitmediklerinisanırsan aldanırsın.Velileringönülleri onları istemedikleri için oradan hoşlanmıyorlar) Allah adamlarının birçekme hassası, bir de defetme , kovma hassaı olduğundan bahsedilir.

DENİZ ÜSTÜ KÖPÜRÜR-Cem Karaca (TolgaAkdogan)

AMEL ÜZERİNE KONUŞMA

Birisi diğerine sordu:"Namazımızı kılalım".ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
-Sen kıl ben birazdan kılarım.
-Neden?
-Şimdi gönlümde  başka gamlar varken yâre ne yüzle giderim?
-Asıl olan amel, yani senin kılmış olman değil mi?Ha şimdi ha sonra ne fark eder?
-Değil koçum!değil.İnsanlar namazı bir yük gibi kılıyorlar İbadetleri bir vazifeyi yerine getirip sorumluluktan kurtulma niyetiyle yapıyorlar.Oysa ibadet yükü sırtından atmak değil bizzat yüke sırt olmaktır.
-Bizler ameli nasıl anlamalıyız?
-İnsanlar amelden namaz kılmayı,hacca gitmeyi, oruç tutmayı , geceleri uyumayıp ağlamayı , inlemeyi, perhiz etmeyi ve riyazat yapmayı anlıyorlar.Halbu ki bunların hiçbiri amel değildir.Bunlar ancak amelin sebepleridir.Eğer bu yaptıkların sende bir fark yapmışsa o zaman ibadet ve amel etmiş olursun.
-Seni yeniden yoğurmayan amel , amel değil demek ki.
-Dinin emrettiği bu ibadetlerin dışla ilgil hareketlerini yapmakla amel yerine getirilmiş olmaz.Hakiki amel içi değiştirmektir.İnsanın kendini aşağı dereceden yukarı derecelere çıkarmasıdır.Her bir derece bir öncekinden iyidir.Bu yüzden Peygamberimiz:"İki günü birbirine denk olan aldanmıştır."buyurmaktadır.
-O halde bizim yaptığımız ibadetler amelin kendisi değil sebepleridir.
-Elbette.Barsisa yıllarca hiçbir zahidin yapamayacağı kadar ibadette bulundu.Yan izahiri ameli yerine getirdi.Fakat sonunda kafir olarak can verdi.Şeytan da binlerce yıl zahiri ameli yaptı.Eğer onun ona faydası olsaydı "Ademe secde et" emri geldiğinde bu ameli bir işe yarardı.
-Bu gece namazım çok farklı olacak
-Yarın daha farklı olmak
-İnşaallah

İBRAHİM HAVVASDAN

Bir zamanlar İbrahim b.Havvas , Şam civarında dolaşırken yanından geçtiği bir evin bahçesinde bir nar ağacı görür.Nar yemeyi çok arzular ama "Bu mevsimde nar çok ekşidir.Oysa ben tatlısını istiyorum" diyerek sabreder, yemez.Yoluna devam eder.Bir müddet gidip evleri geride bıraktıktan sonra bir vadiye varır.Vadide kayalıklar arasında eli ayağı olmayan birini görür.Adam, zayıflıktan bir deri bir kemik kalmıştır.Bedeni yara bere içinde , yaralarına da kurt düşmüş.Biçare adamı görünce acır ve yanına yaklaşır.İbrahim Havvas hazretleri adama şöyle der:"İstersen bu beladan kurtulman için sana dua edeyim".Adam:
-İstemem der.
-Niçin?
-Çünkü afiyette olmam benim tercihim, belada olmam O'nun tercihidir.Ben asla kendi tercihimi O'nun tercihinin yerine koymam.
-Bari izin ver de şu eşekarılarını uzaklaştırayım.
-Ey Havvas.Sen tatlı nar yeme arzusunu kendinden uzaklaştır.Bana niçin üzülüyorsun?Benim bedenimin sıhhatini ne yapacaksın? Sen kendi gönlünün selametini iste.
-Benim Havvas olduğumu nereden bildin?
-O'nu bilene hiçbir şey gizli kalmaz.O'nu bulana hiçbir şey aranır kalmaz.
-Şu eşek arılarıyla aran nasıldır?
-Eşek arıları beni sokup kurtlar meni yedikçe halim daha hoş oluyor

GÖRÜNMEYEN İPLER,ZİNCİRLER

İnsan kendini hür sanır.Halbuki elleri nefsin ihtirasları yüzünden görünmez ip ve zicirlerle bağlıdır.Ancak bu zincir ve ipler gözükmez.Hak teala yasin suresinde buyurmuştur:"Biz onların boyunlarına öyle demir halkalar geçirdik ki , bunlar çenelerine kadar dayandı.Şimdi onlar , kafaları ve burunları yukarı kaldırılmış haldedirler" 
Siyaset,insanları yönetme ,Devlet imkanlarının üstüne oturma öyle kuvvetli zincirlerdir ki bu ipten kurtulabilmek için Hz.Süleyman olmak,Hakk'ın yardımını görmek gerekir.Halkın hırsı, onu alışverişe, mahsul elde etmeye, dükkan işletmeye sevkeden görünmez zincirlerdir.Bunların altında açlık korkusu yatar.Tebbet suresindeki :"Boynunda hurma lifinden örülmüş bir ip var" buyurulmuştur.Görünmeyen bu ipler insanın ahlakından ve huylarından meydana gelmiştir.Tüm iyi ve kötü işler insanın boynuna asılmış olan deftere yazılmıştır.

İÇ İÇE GEÇMİŞ İKİ ÜÇGEN:HZ.SÜLEYMAN'IN MÜHRÜ YAHUT İSRAİL BAYRAĞI

İsrail bayrağı,iç içe geçmiş ik üçgendir. yahutaltı köşeli yıldız olrak da anılır.Hz.Süleyman'ın yüzüğünü eline geçiren bir şeydan Hz.Süleyman'ın tahtına oturarak bir müddet hüküm sürmüştür.Bu gün İsrail dünyaya gizliden ve aşikaren hükmeden birdevlettir.Hz.Süleyman7ın mührü olan yüzüğünün varisleri kendilerinin olduğunu iddia ederek hareket etmekte ve dünyaya meydan okumaktadır.Süleymanlık, bütün yaratıklara hükmetme gücü yok edilmiş değildir.İnsanı Kamilde Süleymanlık edecek güç mevcuttur.Hak Teala hikmetgereği devirleri vardır.Bazı aileler zengin ve saltanat sürerken diğerleri fakir ve ezilmişlik içinde olurlar, bir müddet sonra muradı ilahi, o fakirlerin zengin olmasını diler ve saltanat ve zenginlik fakirlere geçer.Eski zenginler fakirleşir.Bu nedenle "Amerika Rusya, Yahudiye kukla" olan bu devirbüyük bir hesaplaşma içinde geçecek vedünya bir kez daha Hakiki müslümanların iktidarını görecektir.Çünkü Hakk'ın razı olduğu din,İslamiyet olacaktır.

19 Kasım 2018 Pazartesi

ÖĞÜT VERMENİN ÇEŞİTLERİ

Hz.Süleyman (a.s) ned sabah kulları irşad içinmescidegirince;
Bazensözle, bazen nağme ile, bazen sazla, bazen de işle , yanirüku ederek , namaz kılarak hareketleri ile öğüt verirdi.
İşle, hareketle, ibadet ile verdiği öğüt , inandıklarını, söylediklerini kendisi yaşadığı için , sözlerden daha fazla halka yararlı olurdu.Çünkü sağırlar da, onun öğütlerini kulakları ile değil , gözleri ile duyarlardı.
Bu çeşit öğütte , emir verir gibi bir hal de yoktur.Bu yüzden halka daha çok tesir eder.

VELİLERİ İMTİHAN ETMEK

Bazıları Allah'ın velilerini imtihan etmeye kalkışırlar.Kamil insan mertebesine ermiş bir velide Hakk7ın kudreti tecelli ettiğinden , onu imtihan etmek, haşa Hakk'ı imtihan etmek sayılır.Allah adamları haşa Allah değiller .Fakat Allah'dan da ayrı değiller.Tam tecelliye mazhar oldukları için , onları deneyenler, bilmeden Hakk'ı denemek isteyen gafillerdir

HAKK'IN GÜZEL İSİMLERİNDEN MURAT

Cenab-ı Hakk, görüşü her an seni korkutucu olsun diye , kendisine "Basir"(=her şeyi çok iyi gören)dedi.
Çirkin ve kötü sözlerden dudaklarını kapatasın diye , kendisine "Semi'"(=her şeyi çok iyi işiten) dedi.
Korkasın da fesat çıkarmayasın, bozgunculuğa ait şeyleri düşünmeyesin diye, Allah kendisine "Alim"(=her şeyi çok iyi bilen) dedi.

18 Kasım 2018 Pazar

DİRİLERİNSÖZÜNÜ DUYMAYAN

Dirilerinsözünü duymayan ölülerin sözünü hiç duyamaz.Susarken hal diliile söyleyen nekadar dudu kuşları vardır.Ruhen tatlı, fakat ekşi suratlı ne kadar kişiler bulunmaktadırMezarlığa gidip sessiz oturulursa orada dilsiz dudaksız konuşanları, susmuş oldukları halde söz söyleyenler görülür.
Diurilerin sözü duyulmayınca onların neşeli mi? kederli mi olduğunu bilmek mümkün değildir.Keder ve Neşe bir haldir.Ancak işaretlerinden anlaşılabilir.
Herkes seni kendine çağırır"gel" diye.Güzel doğru olan da sana gel der.Riya ve gösteriş içinde olan da sana gel der.Eğer insanı yüzündentanıyan gözlerin yoksa , git de manevikokudan anlayan, kokuları ayırdeden birdimağ elde etmeye çalış.

NAMAZVAKİTLERİ İLE OYNAMAK KARIŞIKLIĞA NEDEN OLUR

Yarından sonra Diyanet namaz vakitlerini yeniden ayarlayarak imsak vaktini esas almıştır.Ülkemizin konumu itibarı ile doğu ile batı arasında bir saate yakın zaman dilimivardır.Bu nedenle aynı saatte çocukların ,Devlet dairelerinin işe başlatılması karmaşa olmaktadır.Bir tarafta güneş battıktan sonra devam eden bir daire,diğer tarafta karanlıkta iken başlanılan bir eğitim.Bu kargaşayı çözmek ise Eğitim ve hizmetlerin güneşin durumuna göre başlatılması ve hususta esneklik.Basit bir işi niçin beceremiyoruz.Günlük işlerimizin vakitlerini,  Allah Teala'nın ibadetlerine göre ayarladığımız zaman sorun çıkmayacaktır.Buna tatilimiz de tahil 

BİR KİŞİYİ SEVİNDİRİRKEN BİNLERCE DÜŞMAN KAZANMAK

Lider'in aday tercihetmesidir.Aday adayları arasındaki tercihin Lider tarafından yapılmasıdır.Bu yöntemde bir kişi sevinirken,onlarca ,yüzlerce kişinin hasetlerinden , öfkelerinden dolayı düşman kesilmesidir.
Şayetanormal bir durum zuhur etmez ise mart 2019 yerel seçim adayları belirlenirken Siyasi Partilerin Merkez karar oraganı  yani Başkan'ı tercihini bir kişiüzerinde kullanacaktır.Vaktimizde bu tercihte liyakat önemlideğildir.Lidere itaat eksenlideğerlendirme mevcuttur.Tercihedilmeyendiğerleri açıktan ifade edemeseler dahi düşmanlık sergileyeceklerdir.Süreklidüşman yaratan ,seç - kullan- at şeklinde tekrar eden bu yapı bir müddet sonra Lideriini de at şeklinde tecelli edecektir.Seçimdeadalet olmdığı için sistem çabuk çökmektedir.İktidar nimetlerini mamalamak ömrü biraz artırsada malum akibettecelli edecektir.O akibet ise;Gözden düşmek, tukaka olmak ve yerine gelen hesap sorucu ise dosyalar açılıp mahkeme önünde hesap vermektir.Ömür bitmiştir.İtibar da bitmiştir.İlahi hesapvakti yaklaşmıştır.Bunun sayısız örneği göz önünde dururken nasıl bir efsundur ki insanların çoğubumakamlara hücum ederler.

"İSTEMEYEREK GELİNİZ", "İSTEYEREK GELİNİZ" HİTAPLARI

Herkes Hakkteala'nın kurallarına uymağa mecburdur.Çünkü mülkün sahibi O'dur.Kuralı O, koyar.O'nun emirlerine bir kısım insanlar uyar canla ve başla yoluna girerler.Emirlerine uymak istemeyenler ise Hakk'ın kahır kuralları altında burnu sürtülerek yine O'nu kabullenekzorunda kalırlar."Adam öldürmeyin" denmiş.Öldürmüş.Yakalanarak hapse ve idama mahkum edilmiş.Hapishanenin kahrını çekip, ızdırabını duyduktan sonra tevbe etmek ve yaptığı işten pişmanlık duymakda O'nun yoluna girmektir.Ancak vakit kaybetmiş, daha büyük lütuflardan mahrum kalmıştır.İstemeyerek geliniz hitabı bunlar içindir.İsteyerek gelin hitabı ise Peygamberive Velileri kabul edenler içindir.

DİN VE DİNDARLARLA ALAY EDENLER

Mesnevi-i Şerifte, Gazneli Hakim Senai hazretlerinin hikayesi aktarılır.Bir kısrak ile tayı su içiyorlardı.Seyisler atlara'Haydi gelin su için' der gibi ıslık çalıyorlardı.Islık sesini duyan tay başını kaldırıyor, ürktüğü için su içmiyordu.
Anası "Yavrucuğum , ne diye ürküyor, su içmiyorsun?" diye sordu.
Tay:'Şu adamlar ıslık çalıyorlar, bunların hep birden ıslık çalmalarından korkmaya başlıyorum'.
Anası dedi ki:"Dünya kurulu kurulalı böyle gelmiş, böyle gider, yer yüzünde hep böyle olmayacak iş yapanlar vardır.
Benim akıllı yavrucuğum, sen işine bak, suyunu iç, onların kendi sakallarını yolmaları yakındır.Yani onlar yaptıkları işe pişman olacaklardır.
Vakit dar, ömür kısadır, tertemiz su da akıp gidiyor.Aklını başına al da ondan ayrılmadan önce suyunu iç.
Velilerin sözleri abı hayatla dolu , saf dupduru bir ırmak gibidir.Fırsat elde iken ondan su iç de gönlünde manevi bitkiler çiçekler,güller açılsın."
Ey halinden haberi olmayan gafil susuz!Biz velilerin söz ırmağından abı hayat içmekteyiz.Gel sen de bu sudan iç, hayat bul
Sen dünya işlerine gönlünü kaptırmış, manen körleşmişsin de bu suyu görmüyorsun .Hiç olmazsa testini getir de , körler gibi el yordamı ile bu ırmağa daldır.
Mademki bu ırmakta su olduğunu işittin, körleri taklit ederek işgörmek gerek.Suyu düşünen suyu sayıklayan testini ırmağa daldır da , ağırlaştığını anla.
Testinin ağırlaştığını anlayınca, onun su ile dolu olduğuna aklın erer, hakikatı anlarsın da gönlün taklitten kurtulur.(Hz.MEVLANA)
Buhikayede geçen "tay" dan maksat ;Hakk yoluna yeni düşmüş derviştir.Ana kısrak da; mürşidi göstermektedir.Allah'ın kelamına, velilerin sözlerine itiraz edenler, aklı ermeyen kişilerdir.Mürşit dervişini diyor ki:"Gönlünün yeşermesi , orada iman ve aşk çiçeklerinin açması için , Allah7ın ve velilerin abı hayat olan sözlerine kulak ver.Ey gafil mademki Velilerin deresinde su olduğunu işittin göremezsen bile körler gibi destini dereye getir,daldır.Su bulunduğunu, destin dolup ağırlaştığında anlarsın.")
Her zaman olduğu gibi bugünde  dindarlarla alay eden,dini kabullenmeyen insanlar çoğunluktadır.Hatta dindarların kendi içinde dahi dinin şekilvesuretini yaşamayı yeterli bularak özüne inmemiş insanlar  çoğunluktadır.Necib Sultan'ın buyurmuştu:Dünya nüfusunun her zaman onda biri müslümandır.Müslümanların onda biri ehli tarikattır.Ehli tarikatın onda biri hal sahibidir.Hal sahibinin onda biri....diye bu anlatım uzar gider.Hakikata ulaşmış ,kemalata ulaşmışlar azdır.Harmanı yanmış olanlar herkesin harmanının yanmasını isterler.Bu nedenle İnsanı Kamil'e haset çoktur.

17 Kasım 2018 Cumartesi

VEFA ÖRNEĞİ


Bir gün Habeşistan meliki Necâşi'den, mübarek huzuruna bir grup elçi gelmişti. Onları çok iyi karşılayıp iltifatlarda bulundular. Yer gösterip oturttuktan sonra o elçilere bizzat kendisi hizmet ederek ikramlarda bulundu. Peygamber efendimizin bu hâlini gören Eshâb-ı kiramdan bazıları;
-Ya Resûlallah; lütfen siz oturun, biz hizmet ederiz dedilerse de, Sevgili Peygamberimiz onlara cevaben;
-Vaktiyle onlar benim eshâbıma Habeşistan’da çok iyi hizmet ettiler. Zira o zamanlar eshâbım yurtlarından hicret etmiş, onların ülkesine sığınmışlardı. O günlerde onlar benim eshâbıma sahip çıkıp çok iyi ev sahipliği yaptılar. İşte o hizmetlerinin karşılığı olarak ben de şimdi onlara hizmet ediyor ve bu hizmetimden büyük zevk duyuyorum buyurdular.

KUR'AN DAN YOLUNU ŞAŞIRANLAR

Kurandan bazı kişiler yol şaşırdılar.O ip, kurtarıcı olan Kur'an yüzünden, hükümlerine uymadıkları için kuyuya düştüler.

NECİB SULTANDAN

İskenderun hayatım esnasında başlangıçta imam-müezzin-müftülerle aram çok iyi idi.sürekli onlarla birlikte idim.Hamidiye Camisi imamı hafız Mehmet Bir hoca ile mutlaka her gün görüşürdük.1950 ve sonrası insanların mevlüt okutmaları yaygınlaşmaya başlamıştı.İinsanlar sürekli hocaları davet edip ölülerinin hayrına mevlüt okuturlar idi.Mehmet Bir Hoca'nın İstanbul'dan saygı duyduğu bir kimsesi o gün İskenderun'a gelmişti.Uzun boylu , zayıf bir kimse idi.Akşam namazından sonra birlikte mevlüt icra edilecek yere gittik yatsıdan sonra dağıldık.Aynı paytonla evlerimize giderken İstanbul'dan gelen beyefendi Mehmet hocaya kızmıştı.Kızma nedeni ise mevlüt okutan hane sahibinin hocalara ücret vermesi nedeni idi.Gelen zatı muhterem "Mevlüt okumaya giderken dahi gittiğin aracın ücretini kendicebinden vereceksin"demişti.(Necib Efendi buzatın isminisöylemedi).Buzatın Adapazarında görevlendirdiği bir bayan annemizvardı.Bu annemiz anadan babadan zengin ve ölmüş olan kocasından da kalan mal varlığı nedeniyle varlıklı idi.Bu bayan Adapazarında hafız öğrencileri himaye etmekle görevliidi.kendisine Anadolu'dan müracaat eden beş altı öğrenciyi barındırır ,tüm ihtiyaçlarını karşılar hafızlığın yanı sıra dini ilimleri de öğretmenler vasıtasıyla talebeye öğretir.Bu eğitimitamamlayanların devlet tarafından imam,müezzinv.s olarak görevlendirilmesiiçin Ankarada bakanlar dahil tanıdıkları nezdinde aracı olur, onların vazife almalarını sağlardı.Öğretmen hususunu İstanbul'dakiefendi temin ederdi.Senede bir iki defa yetiştirmiş olduğu bu kişileri ziyaret eder bir anlamda kontrol ederdi.İskenderun bir kaç defa geldiğinde Mehmet hocayla birlikte karşıladık,elini öptük.Ben 38 yaşında iken Bayan annemiz altmış yaşının üzerinde idi.

NECİB SULTAN'DAN

kIRKLARDAN mURTAZA HOCA DAĞDA YAŞAR,DAVARLARI V.S YAYARAK GEÇİMİNİ  temin ederdi.Dörtyol Özerli köyünde seyyid Hasan İnce,Dörtyolda portakal tüccarlığı yapar ara sıra Murtaza Hocayı ziyarete giderdi.Murtaza Hoca, Hasan İnce'nin babası ile Yemen harbindesavaştığı için ona kardaşımın oğlu diye hitap ederdi.Ekmeğinkarne ile satıldığı bir zamanda (1944) Hasan Efendi Yokluk,kıtlık v.s ilealakalı olarak bu ümmeti Muhammedin haline olacak diyesormuş.Murtaza Hoca "Gavurdan para gelecek halk zenginleyecek demişti.Demokrat partinin seçimlere girip tek başına iktidarı kazandığı seçim öncesinde Demokrat partiye oy verecekler üzerinde müthiş bir baskı vardı.Menderes'e oy vermeniyetinde olanların ehliyetnameleri alınıyor,evlerinin suyu yahut elektriğikesiliyordu.Seçimler akabinde Dışarıdan yardım geldi.Ancak Hak Teala, toprağa bir bereket vererek tarımda büyük bolluk yaşandı.Konya Selimiye caminin yerden tahmini 15 metre yukarıda taşların arasından bir karpuz telmininin yeşerip karpuz meyvesi oluşturduğu Konya'da halkarasında yaygınlaşınca insanlar iki taşın arasında yeşeren bu karpuz telminini ve meyvesinigörmek için akın akın gelmişlerdi.Ben de seyrittim.O anda yanımda 70 yaşlarında birisivardı.O dedi kibundan yüz sene önce burada aynı şekilde bir kabak telminin olduğunu gördüm.o yıl büyük bolluk olmuştu dedi.Aklıma gelmediki "amca sen yetmiş yaşındasın yüz seneöncesini nereden biliyorsun?" demek.Belkibunu söyleyen adam Hızır(a.s)idi.

NECİB SULTAN'DAN

AkşehirliHoca (Mustafa Kemal'in kendisinediyanet reisliği teklif edip kabuletmeyen kişi) Konyadakivaazlarında Osmanlı zamanında Türkçe meal olarak bastırılan Kur'an mealinden bahsetmişti.Karamanın bir köyünde yaşayan birisi bunuduymuş,evde bulunan soba borusunun deliğine duman gelmesindiye tampon olarak konulan ve bunedenle sayfalarının üçte biri yanan bu nüshayı getirip bize göstermişti.Osmanlıca yazıyla yazılan bir mealdi.

ÖLÜMÜMDE HAYAT VARDIR?

Cansız topraktan ve sudan ve sıcaktan gelişen bitkiyi hayvanların yemesinden hayvanların varlığı meydana geldi.Böylece :"Ey güvendiğim dostlarım,beniöldürün!"bözü de doğruçıktı"Aşk yolu çok şaşılacak bir yoldur.Çünkü bu yolda, dünyaya ait başı olmayanlar, başlarını verirler."(Hafız Şirazi)

İNSANI KAMİLDE ŞÜKÜR

İinsanı kamil belayı, imtihanı güzelliklekabul eder.sızlamaz,şikayetetmez.Der ki:"Rabbim, uğradığım belalara karşı , lütfet de şükredeyim,geçipgidincedenedenşükretmedim diyeüzülmeyeyim.Onlara özlemduyaraak çırpınmayayım.Böylece o asık suratlı derdi , hoş tut.Ona saygı göster.Onuincitme.Onungetirdiği acılığı şeker gibi tatlı say.(Mevlana-divanı Kebir)

İNSANI KAMİLİN BİRİNSANI EĞİTMESİ

Mesnevi-iŞerifte nohut hikayesianlatılır.Ateş içindetenceredekinohut sıçramaya başlar Tencere kaynadıkça nohut yukarılaradoğru sıçramaya başlar,yüzlerce coşkunluk gösterir"Niçin beni ateşleresalıyorsun?Madem kibeni satın aldın, nediye buhallere uğratıyor, benimcanımı yakıyor, beni horluyorsun?der.Yemeği pişiren nohuda kepçe ile vurarak der ki:"Hayır, iyice kayna, adam akıllı piş de, ateşten sıçrayıp kaçmaya kalkışma!Ben senihor gördüğümden, istemediğimden, sevmediğimden ötürü kaynatmıyorum.Birtat,bir lezzet eldeedesin de;
Gıda haline gelesin, yenesin,cana karışasın diye kaynatıyorum,yoksa senimihnetlheresalmak horlamak için değil."
İnsanda ikilik vardır.Melek tamamıyla ruhtan, manadan ibarettir.İnsanda ise etvar şehvet vardır.İnsankendindebulunan şehveti, arzuları , dünya sevgisiniterkettiğizaman kamil insan olur.Melek bu mücadeleden mahrumdur.İşteinsanın üstünlüğü nefsiyle savaşmak suretiyle eldeediliyor.

ALLAH ADAMINDA BEŞERİYET ATEŞİ YOKTUR

Hz.Musa hakkında, Allah'ın lütuf ve yardımı fazla idi.Onunateş sandığı, aslında nur idi.
Oğlum sen de Allah adamını, veliyi görünce , onda beşeriyet ateşivar sanıyorsun.
Sen, onu kendin gibi biliyor, kendi nefsinekıyas ediyorsun Kendi noksanından ötürü , onda beşeriyet sıfatı görüyorsun.Boş zannın ateşive dikeni bu yandadır.
Budünya nimetlerini , varlıklarını terk etmek, maddeyi ayak altına almak insana ateş gibi yakıcı görünür.Fakat Hakk yolcuları o ateşe ehemmiyet vermediler, yollarına devam ettiler, sonunda gördüler ki o ateş değil, nur imiş
Din mumu olan veli yüceldikçe yücelir , alevlendikçe alevlenir.Din mumu diğer mumlara benzemez.Bildiğiniz mumlar yandıkça eksilir, nihayet yok olur.Maddizahirimum nurgörünür, fakat sevgiliyi yakar, din mumu ise görünüşte ateştir, fakat ziyaretçilere dostlara gül kesilir.
Zahiri mum aydınlık vermeksuretiyle hoş iş görür.Fakat dinin , mumu olan insanı kamil isevuslat zamanı gönlü aydınlatır.
İnsanı kamil nurualev şeklinde olmakla beraber , ona ulaşanlar için nur, uzakta kalanlar için ise nar'dır.
Gülşen-iraz isimlieserin yazarı Şebüsterider ki:"Birağaçtan 'Ben Allah'ım' sesi gelmesicaiz oluyor da bir insandan, bir ariften buses neden esirgeniyor"

ALLAH/SADRI CİHAN VE BEN ÜÇLEMESİ

Hırıstiyanlar "Allah üçün biridir" diyeHakk'a ortak koşarlar.Varlık yolunda bu şirk mevcuttur.Allah/Peygamber ve Kul.Güç izafe edilen kaynaklar.Halbuki yegane güç sahibi Tek'tir.O'da Allah Teala'dır.Bütün varlıkta tecelli eden o dur.Allah'ın yarattığı bütün varlıkların varlıkları, kendiliğinden değil, Allah'ın varlığının feyzi iledir.

16 Kasım 2018 Cuma

TAKDİRE RAZI OLANLAR

Metin Biçer hocamız emekli bir öğretmen.Kadirli doğumlu .Takdiri ilahi bir gözü üzerine beyaz perde gelmiş şekilde görmüyor.Göz kapağı faal.Vesikalık fotoğraf çektirmiş.Fotoğrafcı sakat olan gözü üzerinde rütuş yaparak o gözü sağlam bir hale getirmiş.Hocama takdim etmiş.Hoca resme bakmış,değişiklik var.Fotoğrafçıya kızmış resmi fırlatmış:"Allah'ın takdirine niçin müdahale ediyorsun be adam ! diyerek resmi almadan dükkandan çıkmış

BELAYA AŞIK OLANLAR SUSKUNDUR

Hz.Eyüp dermansız kaldı imdat demedi..Hz.Yusuf karanlık kuyuya düşte eyvah demedi.Hz.İbrahim ateşe düştü yandım demedi.
Peygamberler prototip insanlardır.tüm insanlara örnek teşkil ederler.Peygamberler arasında zıtlık yoktur.Çağlarına ait kurallara uygun davranırlar.Hak Teala'nın kudret elinin oyunc ularıdır.

TİYNET DEĞİŞMEZMİŞ

Maneviyata düşman olanlar her fırsatta bunu gösterirlermiş.Bugün Kadir Mısıroğlu üzerinden ok attıkları yer İslami düşüncedir.Hedef Cennetmekan Sultan 2.Abdülhamit ,yahut Necib Fazıl,yahut Osman Yüksel , yahut Necmettin Erbakan yahut Tayyip Erdoğan yahut Diyanet işleri başkanı olsa da murat ve maksat onların ötesindeki vahyi gerçeklere karşı olmaktır.Bu onulmaz bir hastalıktır.Hak Teala nasılki hayvanları huylarına göre yaratmışsa,insanlık mertebesine çıkamayan iki ayaklı hayvanlar,karakterinin ve tıynetinin gereğini yaparlar.Köpeğe havladığı için kızmamak gerekir.çünkü o da vazife yapmaktadır.Eğer havlamasa, ısırmasa belki sahibi beslemeyecektir.

AŞK NE İMİŞ

"GELMEYECEĞİNİ BİLE BİLE SESSİZCE BEKLEMEKMİŞ AŞK.BULAMAYACAĞINI BİLE BİLE DURUP DİNLENMEDEN ARAMAK..HERKES SABAH ÇIKARKEN BEN KİMSESİZLER AKŞAMINDA ÇIKIYORUMYOLA . BEN MAVİSİ HANÇERLENMİŞ AKŞAMÜSTÜYÜM"

TEKRARLAR

Ruhların haşrini , dirilmesini istiyorsanız,busığırı yani nefsi kurban ediniz.Şu görünen beden varlığımız bu hali alıncaya kadar çeşitlimerhalelerden geçti.Ben de cansız varlıktan öldüm, boy atıp gelişen nebat oldum.Nebat iken öldüm , hayvan şekli ile baş gösterdim.Hayvanlıktan da öldüm , insan oldum.Birdaha hamle edeyim de insan iken öleyim  böylece melekler alemine dalayım.Melek olduktan sonra meleklik aleminden geçmek , kurtulmak, ötelere gitmek gerekiyor.Çünkü Allah'dan başk her şey yok olup gitmektedir.
Birkere demeleklikten öleyim, kurban olayım da vehimvehayale gelmeyen birşey olayım."Allah'da yok olmak ve "Gerçekten de biz dönüp ona varanlardanız" diyelim
Hz.Mevlana efendimiz bunu Mesnevi-i şerifte beyan etmiştir.Bu bir seyirdir.Zahirde nasıl kişi tembellikedersesınıfta kalır, yahut çalışmadığı dersten tekrar imtihana girer yahut borçlu olarak üst sınıfa geçer.Ama mutlaka o dersin imtihanına girer.İnsan da insanlık mertebesine gelinceyekadar merhaleler geçirmiştir.Zahirde nasıl ki o sınıfın dersini veremeyen üst sınıfa geçemezse ,insanlık sınıfının dersini tamamlayamayanlar durumlarına göre ya başarısız addedilip tekrar hayvanlık sınıfından işe başlarlar yahutta insanlığı tekrar yaşarlar .Butekrarlaryüksek mefkurenin sohbetleridir.Yeniden yaratılma yahut ruhun başka bir şeyde devam etmesi denilen reenkarnasyon fikrini tasavvuf penceresinden böyle algılamak gerekir.Yoksa rastgele bir durum yoktur.Yok olmaktan kurtulmanın çaresi üst sıralara tırmanıp tüm okullardan mezun olmaktır.Diploma hak edilmedikten sonra  bir anlamda tüm çabalar sonuçsuz kalabilir

"İNSANLARI ANLADIKÇA HAYVANLARA DUYDUĞUM SEVGİ ARTIYOR"

Alman düşünür Schopenhauer' in bözüdür.
Yaratılmışların en üstünü, en şereflisi oldukları halde insanlar mala, mülke, yüksek mevkie, yiyeceğe, içeceğe, şehvete , şöhrete kendinikaptırmışlardır.Faziletten, iyi huydan , iyi huylu olmaktan bahsetmez olmuşlardır.Hayvanlar,Hak tealanın kendilerine vermiş olduğu iç duygusu ile hareket ederek , verilen görevi ifa etmekte, insanlar kadar zalim olmamaktadır.ve yeryüzünde nihayetinde insana hizmet etmektedir.
İnsan , istediğini yapabilmesi yüzünden (Kerremna)Biz ona ikramda bulunduk,onu yücelttik sırrına erdi.Fakat insanların yarısı yılan, yarısı bal arısı oldu.Müminler bal arısı gibi bal madeni kesildiler, kafirler ise yılana döndüler, zehir madeni oldular

ALLAH ADAMLARI İLE BİRLİKTE OLMANIN SAYISIZ FAİDELERİNDEN

Nurlukimsenin aksi de nurludur.Allah adamının nurunun aksi bir adamı baştan aşağı nurlandırır.Allah aşkından habersiz kişinin aksi ise körleştirir.Herkesten bir şey akseder bunu bilip görüpde hangi cinsin yanında oturmak gerekiyorsa onunla olmak gerektir.Maddeler bile fiziksel olarak birbirlerini etkiler.Kimya ilmi bunun örnek sahasıdır.Cansız dediğimiz maddeler,madenler v.s de bu etkileşim mevcutsa,Hakteala'nın çamurunu eliyşle yoğurduğu insanın etkikinliği çok daha ziyadedir.Dünyevi menfeatlar peşindeolandan etrafına hırs ve olumsuzluklar yayılır.Soğuktan,yağmurdan bedenimizi nasıl korumakta isek,bu tiplerden de ruhumuzu,kalbimizi korumamız gerekir.Bunedenle o kişilerle aynı ortamda olmayıp,onlara muhabbet içinde olmamak gerekir.

VAY HALİNE

Küstanca adım atanın, zora düşmeden nefsin hevasına uyup kendisini haklı çıkarmak için kendikendine fetva verenin,böylece işlediği günahı uygun bulanın,kendini temize çıkaranın vay haline.
Efendimiz (sav) abdest aldığında papucunu giymek üzere iken bir tavşancıl kuşu gelir,papucunun birisini pençesi ile alarak uçuphavalanır,havada ters çevrilen papucun içinden bir yılan yere düşer,sonra kuş papucu geri getirerek özür beyan eder.Efendimiz:"Biz bunucefa sanıyorduk, halbuki vefanın ta kendisi imiş" demiştir.Sonra "Allahım iki ayak üzerinde yürüyenlerin vekarnı üstünde sürünenlerin şerrinden sana sığınırım"buyurmuştur.İki ayak üzerinde yürüyen insanın hislerine uyunca yılanlaştığını bizlere anlatmak istemiştir.
Allah'ın koruyupsevdiği birkimseye kuş da, balık da gözcü ve bekçi olur.

15 Kasım 2018 Perşembe

"SENİN MÜDAFAANA MUHTACIZ YA RESULULLAH"

Bu sözMedineyi savunan Fahreddin Paşa'nın ravzadan ayrılmadan önce söylediği sözdür.Yapılacak bir şey kalmamıştır.Ravzayı teslim etmemek için içine sığınan askerlerikırdırmamak için başka çarekalmayınca Efendimizin huzuruna girmiş ve "Biz buralara Seni müdafaya gelmiştik ama şu an seninmüdafaana muhtacız ya Resulullah!" diye inlemiş "Ben düşmana teslim-i silah etmem " diyerek kılıcını Efendimizin mübarek türbesine bırakmış ve oradan öyle ayrılmıştır.Elleri bağrı olarak Medine'den ayrılırken arada başlarını arkaya çevirip yeşil kubbeye bakarken İdris Sabih beyin yazdığı şu şiiri okuyarlardı:
DÜNYA VE AHİRET EFENDİMİZSİN
Bir ulul emr idin emrine girdik;
Ezelden bey'atlı hakanımızsın.
Az idik, sayende murada erdik,
Dünya ve ahiret sultanımızsın.

Unuttuk İlhan'ı, Kara Oğuz'u
İşledikseni göz bebeğimize
Bağışya ey şefi'i kusurumuzu
Binküsür senelik emeğimize

Suçumuz çoksa da sun'umuz yoktur
Şımardık müjde-i sahabetinle
Gönlümüz ganidir, gözümüz toktur
Doyarız bir lokma şefeatınla

Nedense kimseler dinlemez, eyvah
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de ya Resulullah
Ancak sen okursun yüreğimizi

Suları tükendi gülabdanların
Dinmedi gözümüz yaşı, merhamet
Külleri soğudu buhurdanların,
Aşkınla bağrını yakmada millet.

Gelmemiş Türkçede Lebid,Hassan'ın
Yok bizde ne Bürde, ne Muallaka
Yoluna baş veren Al-iOsman'ın 
Lal ile yazdığı tarihten başka

Ne kanlar akıttık hep senin için
O ulu kitabın hakkıçün aziz..
Gücümüz erişsin ve erişmesin
Uğrunda her zaman döğüşeceğiz.

Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz
Can verir, cananı veremez Türkler
Ebedi hadimül harameyniniz
Ölsek de Ravza'da ruhumuz bekler.

ŞEREF DUYAN MELEK

Musab b.Umeyr Mekkenin  zengin ve yakışıklı bir delikanlısı iken Müslümanlığı kabul etmesi ile ailesince reddedildi.Medineye gelerek tebliğde görevaldı.Uhud savaşında şehitdüştü.Kefen olarak kullanılacak bir bez parçasından yoksundu.Denir ki bir melek Uhud sonrası şehid düşen Mus'ab bin Umeyr hazretlerinin kılığına girip akşama kadar savaşmıştır.Mus'ab kılığına girmek şüphesiz melek için bir şeref olsa gerek.Kabriuhud şehitliğinde Allah'ın arslanı Hz.Hamza ile yan yana.

OKÇULAR TEPESİNİTERKEDENLER

Uhud savaşında, EFendimiz (sav) Uhud tepesininbir yanına 50 okçu yerleştirmişti.Ve okçulara "Bizim cesedimizi kartalların yediğini görseniz dahi yerinizden ayrılmayınız" buyurmuştu.Çünkü, Müşriklerin ,tepenin arkasını dolanarak müslümanlara arkadan saldırma ihtimali vardı.Başlangıçta müşrikler bozguna uğradılar.Bu kaçışma esnasında tepedeki okçular, savaşı kazandık,hadi bizde gidip ganimet elde edelim diye yerlerini terk ettiler.Akabindedurum malum.Müslüman olmayan Halid b.Velid komutasındaki müşrikler tepeyiarkadan dolanarak müslümanları zorda bıraktılar.Efendimiz SAV 'in mübarek dişleri kırıldı vebir çok sahabe şehit oldu.
Bugün,siyasi iktidara ve akçeli yerlere hükmedenlere yakın olanların kısa zaman içinde dünyalıklarını tamam ettiklerini görenler,ganimetten pay alma yarışı için siyaset sahnesine atılıp adaylık içinde olduğunugördüğümüzde"eli ayağı düzgün" diyebileceğimiz bir insanın ortada olmadığını gözlemlemekteyiz.Dünyevi nimetler,ehlişeriatı bitirdi.Belkidevir değişmedeydi.Hak Teala  verdiği fırsatı değerlendiremeyip kanatlarına kadar ayrana batmışların devrini bitirip,layık olanlara fırsat vereceği zaman gelmekte idi.Osmanlı gideli 100 yıl oldu.Bu süreç içinde çile çekenler hep ülkeyi aynı secdeli insanların yöneteceğini, emri bil maruf ve nehyi anil münker'i uygulayacağını hayal etmişlerdi.Hayal gerçek olurken, oyuncular nimetle olan imtihanı kaybettiler.Çünkü okçular,vazifelendirildiği tepeleri ganimet için terketmişlerdi. 

14 Kasım 2018 Çarşamba

"ANCAK SÖZİLE EZA VEREBİLİRLER"

Ali imran suresi 112 ayet Hakiki Muhammediler adaletlekaim , nefislerinin isteklerini ayaklar altına almakta daim , marufu emreder, münkerden nehyeder, cihana hayrı çıkarmaya memur olarak zuhura geldiklerinden onların bu sıfatları devam ettiği müddetçe din düşmanlarını nekadar toplansalar vecephe alsalar neticede tersine döneceklerdir, ancak sözleri ile eza verebileceklerdir.
Müminler "Küntüm hayre ümmetin" ayeticelilesine mazhar olduğu müddetçe nekadar hasımları varsa onlara karşı maddive manevi bir zararları dokunamıyacak,hatta cephe alıp savaşta bulunsalar , arkalarını çevireceklerdir.Muhammediler,Muhammediliklerini muhafaza ettiği müddetçe onlara hasım olanlara zillet damgası vurulmuştur.
Ne vakit ki üleması,ümerasına uşak olur, sülehası edepsizleri medhe başlar , kötüleri iyilerine hainlik yaparsa , yani bu üç hal tecelliederse Allah'ın merhamet eli derhal ümmetin üzerinden kalkar..
Üçüncü şart olan "Kötüleri iyilerine hainlik ederse" şartını Edepsizlerin eline o kadar selahiyet geçer ki ;fenalığı hiç çekinmeden yaparlar" şeklinde anlamak gerekir.
Bugün İslam davasını güttükleriniiddia edenlere bakıldığında bu üç halin hiç biri ümmette yoktur.Alimleri,makam sahiplerinin sofrasında onlardan geçinmekte,zühd yaşadıklarını idida edenlerde yöneticilerini övmekte,yöneticiler ise istedikleri zulmü aşikara yapmaktan geri durmamaktadır.Hakk7ın yardımını nasıl isteyelim?

HAFIZ-I ŞİRAZİ'DEN

ORUCUN VE MAKBUL HACCIN SEVABINI ANCAK
ZİYARET EDEN KAZANIR AŞK MEYHANESİ TOPRAĞINI

BİZİM ASIL MEKANIMIZ MEYHANE KÖŞESİDİR
BU İMARETİ YAPANIN ALLAH VERSİN HAYRINI

CİĞERİNİN KANIYLA ABDEST ALAN KILAR ANCAK
O MİHRAPSI KAŞLARIN HUZURUNDA NAMAZI


AŞK YOLUNDA

AŞK YOLUNDA KİMSE SIRRA YAKİNEN MAHREM DEĞİL
HERKESİN KENDİ FİKRİNCE BU YOLDA BİR ZANNI VAR

MEYHANEDE OTURANLARA KERAMET LAFI ETME 
HER SÖZÜN BİR VAKTİ VAR, HER NÜKTENİN BİR MEKANI .

AKILLI KUŞ OTAĞ KURMAZ BAHÇESİNDE BAHARIN
ÇÜNKÜ BAHARIN ARDINDAN GELEN BİR HAZAN VAR

HAFIZ'A BİLMECE VE NÜKTE SATMASIN İDDİACI
BİZİM KALEM DE KONUŞUR ONUN DA DİLİ VAR
(Hafız-ı  Şirazi)

AŞK MUTRİBİ (HAFIZ ŞİRAZİ)

Aşk mutribinin acaip sazı ve ezgisi var
Çaldığı her şarkının makamı perdesi var

Aşıkların inlemesinden yoksun olmasın alem
Bu inleyişin hoş ahengi , ferahfeza sesi var.

Tortu için pirimizin parası, gücü yoksa da
Lütufkar ve hata bağışlayıcı bir rabbi var,

Gönlümü aziz tut. çünkü bu şeker düşkünü sineğin
Sana sevdalandığından beri hüma ihtişamı var

Onun halini sorarsa adaletten uzak olmaz
Madem ki padişahın fakir bir komşusu var.

Kanlı gözyaşımı tabiblere gösterdim, dediler
Aşk derdidir, ciğer yakan ilacı var

Gamzeden zulüm öğrenme , zira aşk dininde
Her amelin bir ecri , her fiilin cezası var

O şarap düşkünü Hırıstiyan çocuğu sanem ne güzel dedi;
O kişinin şerefine şarap iç , ki safası var

Ey padişah , dergahta oturan Hafız Fatiha okuyor
Ve senin dilinden bir dua temennisi var

13 Kasım 2018 Salı

"BEN" DİYENLER "BİZ "DİYENLER

Bu tiplere Hz.Musa'(a.s)'ya gösterdiklerisaygı yüzünden ilahi lütfa uğrayan sihirbazların ın dilinden hitap etmek gerekir:"Ey Mısır ülkesine ve Nil nehrine aldanan, başını kaldır da ölümsüz, ulular ulusu sultanlığı gör.Sen halka Ben Rabbim diyorsun ama bu iki sözden haberin yok.Rab olan yetiştirip geliştirdiği kişiden nasıl titrer.Ben diyen nasıl olurda bedene, cana bağlanır.İşte bak burada ben diyen biziz, çünkü benlikten, benden kurtulmuşuz.Belalara sakıntılarla dopdolubenlikten vazgeçmişiz.Şükrolsun ki geçici yurttan kurtuluyoruz, şu darağacından sana bir öğüt veriyoruz.Öldürüldüğümüz darağacı Burak tır bize , elbisedir.
Dünya hayatında "Ben"diyenler tez zamanda imtiihana tabi tutuluurlar.Zaten "Ben" diyenler imtihandadırlar da farketmezler.Saltanat şeker gibi tatlı gelir ona ama bilemezki bu şeker yiyiş sonunda bedeni çıbanlar içinde bırakır.

UNUTMAK SUÇ MUDUR?

"Unutupişlediklerimizdendolayı suçlu sayma bizi" ayeti aslında unutmanın da birsuç olduğunu gösterir.Gaflet her zaman küstahlıktan ileri gelir.Gafletle kötü bir huy olan unutkanlık , ululama ateşiyle yanıp gider.Bilsen ki evine bir hırsız girecek ve seninceketiniçalacak,sabaha kadar gözüne uyku girmez ve hırsız ne zaman gelecek neredeneve gidecek diye dikkat kesilirsin.Ceket korkusu eile uykukaçarsa , can korkusuyla unutma uykusu nesıl gelir?Unutmak çaresiz gelir çatar ama , insanın da unutmamak için sebeblere sarılması gerekir.İnsan Tanrı'yı ululamada gevşeklik gösterdi mi , bundan ya yanılma doğar , ya şaşırma.Sarhoşluk gibi.Sarhoş cinayet işler sonra sarhoştum,kendimde değildim bilemedim diye mazeret sayar.A kötülük işleyenderler bu içkiyi sen kendi isteğinle içtin.Sarhoşluk kendiliğinden gelmedi ki sana,onu sen çağırdın, o dileği sen diledin.

ÖNDEKİ VE ARKADAKİ ENGELLER

Allah adamına danışmaya, onunla istişare etmeye mani olan bu engellerin öndeki engel :Etrafındaki meddahları,makam sahibinin saltanat sarayı,Allah adamının tevazusu ve isimsiz biri olarak halk içinde bulunması.Bu engellerin arkada olanı ise; makam sahibinin hırsı, ben bilirim düşüncesi,basit gibi görünen birisinidinlemenin nefsine ağır gelmesi.
Bu engeller sayılamıyacak kadar çoktur.Hepsinin kaynağı  nefistir.

AHMED HIDRAVEY

854 yılında vefat edenBelhde medfun Melamet ehlinden bir zattır.Attar hazretlerinin Tezkiretül Evliyasında şu anlatılmıştır:
"Ahmed Hıdraveyh demiştir ki: Uzun müddet nefsime kahrettim.Bir gün , bir topluluğun savaşa gitmekte olduğunu gördüm; bende de savaşa gitme isteği peydahlandı; nefsim bu savaşın sevaplarını sayıp dökmeye başlayınca şaşırdım.Nefis ibadetten  taatten hoşlanmaz; her halde onu boyuna oruçla sıkıştırıyorum , açlıktan takatı kalmadı , seferde orucu bozdurmak istiyor düşüncesine daldım;nefsime, savaşa giderim ama dedim , orucu bırakmam.Razıyım dedi.Şaşırdım.gece namazına kalkmamak, uyumak istese gerek dedim; nefsime , ama dedim, gündüz oluncaya dek uyumam, seni uyutmam.Razıyım dedi.Kendi kendime , kimseyle konuşmuyorum her halde yalnızlıktan bezdi dedim;halkla düşüp kalkmayı istiyor.Seninle dedim, nereye gidersem gideyim; gene yalnız kalırım, kimseyle düşüp kalkmam.Ona da razıyım dedi.Aciz kaldım; onun hilesini bana açması için Tanrı'ya yalvardım.Bununüzerine nefsim dedi ki:Sen, benim dileklerimin tersini işliyor, beni günde yüzbin kez öldürüyorsun, halkın bundan haberi bile yok.Beni uykusuz, yemeksiz öldürmedesin.Bari savaşta bir kere ölürüm de kurtulurum;halk da , ne mutlu ona ki diye seni över, şehitlik derecesine erişti diye adın-sanın yayılır dedi.Bunu duyunca , tenzih ederim Tanrı'yı dedim.Öylesine birnefis yaratmışsın ki diriyken de münafık,ölümünden sonra da münafık.Ne  bu dünyada Müslüman oluyor, ne öbür dünyada .Ben kulluk arıyorsun sandım, meğersen zünnar kuşanıyormuşsun"

NEFİS NİÇİN HALVETİ İSTEMEZ

Nefis kalabalıkları ister.O kalabalık içinde onlara baş olmayı,onları idare etmeyi ister.Kalabalıklar içinde parmakla gösterilmeyi,faziletlerden dolayı övülmeyi murad ederek iyi işlere girişir.Yalnızken beden ne yaparsa yapsın , ne erkek görsün diye yapar, ne kadın görsün diye.Halvetteki hareket de ancak Tanrı içindir, oturup dinlenmek de; adamın başka bir niyeti olamaz.

12 Kasım 2018 Pazartesi

İMTİİHANA MUHATAP OLMAMIŞLAR

Gölgede yetişmiş,nefsiylesavaşmamış, aşk derdini tatmamış, aşk elindendağlanmamış, ancak halkın ona karşı yerlere kapanmasını, elini öpmesini, saygıyla ona bakıp parmakla da işte sufi budur? Mücahitbudur diye göstermesini sağlamak için , ortaya çıkanların sonucu hüsrandır.Her iddia birimtihandır.Nerde bir dünyevi nimet varsa orada çok çaba ve çok tehlikeler mevcuttur.Yarın devirdeğiştiğivakit birileri gelip geçmişle alakalı hesapları gözden geçirdiğinde hesaba çekilir.Dünyevi olarak rezil olduğu gibi ahireti de zaten ziyan edilmiştir.Her ölüme şehit denmez.Nefsin öldürdüğü  sayısız  kimseler vardır.Nefse karşı mücadelede galip gelenler "Er" dir.

RECÜL KELİMESİ

Cenabı hakk'ın ,Kuran'ı  Kerimde belirttiği "Recül" kelimesini insan cinsinin erkekleri olarak anlamamak gerekir.Sakalla bıyıkla olan , aletle olan erkeklik değil.Şehvet aletinin şahlanmasından aklı fareye,şehveti dearslana dönen kişi erkek değil, kahpedir.Öfke,kin çağında sabrı gevşemeyendir.İstekve özlem çağında aklı, saman çöpü gibi uçmayandır.
Nur suresi 37 ayet "Erler'i tarif eder:Öyle erler vardır ki onları ne ticaret, ne alım satım,Allah'ı anmaktanve namaz kılmaktan  ve zekat vermekten alıkoymaz; gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkar onlar"buyurulur.

11 Kasım 2018 Pazar

HAKK'IN MAT ETTİKLERİ

Bu bela ve imtihan dünyasına Hak Teala'nın birvazife icrası ile görevli gönderdikleridır.Görevi Hak Teala tayin ettiği için sorumlulukları yoktur.Zaten bunların dünya ile istekleri de yoktur.Hakk'ın aleti olmuşlardır. Beşle altının hallerinin başına toprak saçmışlar Sevgilinin lütfuyla mat olup acılıkları bile cana şeker kamışından daha tatlı gelenlerdir.Her gün ayrı bir hali yaşarlar.Irmaktan akan su gibi,geçen aynı su değildir.Her günün sevinci bir başkadır onlar için.

TENHACA ÖNE ÇIKMAK

Bu tabiri Hz.Pir mevlana efendimiz ,HarutveMarut için kullanır.Gökyüzüne ait bir melek iken yeryüzüne inip maneviolarak lider olup öne çıkmak istekleri için kullanmıştır.Bugün de manevi sahada merkez olduğunuiddia edenler mevcut olabilir.Ancak gerçek erenler hiç konuşmazlar.Sırlar dünyasında kendilerine bir yer, makam addetmezler.Sadelik ve acizlik onlarda esastır.Bilirler kiiddia sahipleri denenir."Hiç günah işlemezdik" iddiasına sahip Melek denenmişve sınıfta kalıp başaşağı kalmışlardır.Kendisini baş yapmak istemenin tehlikesibüyüktür. Ki o melekler ki o alemi görmüşler,manevi gıdalarla beslenmiş iken bu duruma düşmek, "iddia"  tehlikesinin büyüklüğünü göstermek için yeterlidir.

İSLAM CEMAATLAŞMAYI GEREKTİRİR

İslam inancının gereği cemaatlaşmayı gerektirir.Çünkü cemaat içinde nefsin kontrolü kolaydır.Ruhaniyet kuvvetlidir.Cemaat içinde zekat,infak,sadaka müessesesi yaşanır.Birlik ruhu cemaat içinde mümkün olur.Hakk rızası içinbir araya gelenler cemaat olabilir.Dünya için biraraya gelenlerecemaat denmez başka kelimelerle ifade edilir.Kötü örnekler cemaatlaşmeye mani olmamalıdır.

FEDA EDİŞLER

Her insan kendini bir huya feda etmiştir.En büyük mutluolan kişiise bedenini, feda edilmeye değer birdosta feda eden kişidir.Herkes dünya ömrünü bir fenne, bir sanata harcayarak feda ediyor.Ama tüm fenler, tüm sanatlar eskiyen vücudla birlikte bitiyor.Ne seven kalıyor ne sevilen.Ölümsüz olan'a feda edilen bir hayat iki dünyada kazanç elde ediyor.Bu dünyada bizim bilmediğimiz bir şekilde yaşamaya devam ediyor.Batmayan bir güneş oluyor.Hz.PirMevlana Efendimiz, kıyametekadar  insanların nasipli olanlarının gönlünde yaşamaya devam ediyor ve hayatındaki gibi saygı görüyor.

10 Kasım 2018 Cumartesi

Sayın Ömer Tuğrul İnançer 9 Kasım 2018 Altunizade Konferansı

HÜSN-Ü AŞK (SIHHAT-I MARAZ), AHLAT-I ERBAA HİKAYESİ

HÜSN-Ü AŞK (SIHHAT-I MARAZ), AHLAT-I ERBAA HİKAYESİ
Fuzuli'nin ''ahlat-ı erbaa''ya dair yazdığı hikayesi... Muhteşem bir anlatımdır, okumanızı tavsiye ederim...
Ceberut aleminde doğup Lahut aleminde yer edinmiş Ruh adında, pak yaradılışlı birisi vardır. Günlerden bir gün dolaşma arzusuyla Nasut (İnsanlık) alemine ayak basınca Beden diye adlanmış bir diyar görür. Yedi iklim, onun yedi endamından ibarettir. Bu Nasut mülkünün padişahlığı; birbirine benzemezken, uyumlulukta ise birbirinden ayrılmalarına imkan olmayan Dört Kardeş'e verilmiştir. KAN, SAFRA, BALGAM, SEVDA! Bunların birbirlerini sevmede adları: ERKAN; benzemezlikte de: EZDAD'tır. Birbirlerine karışmaları ile VÜCUD'a sebep olduklarından AHLAT meydana gelir: (Ahlat-ı Erbaa)!
Bu dört işbilen kardeşin çalışmaları ile BEDEN ülkesinde akan ACI, TATLI, TUZLU, EKŞİ dört nehir sayesinde TEN mülkü mamur olmuştur. Bu dört nehirin özelliği: KURULUK, YAŞLIK, SICAKLIK ve SOĞUKLUK adındaki dört tabiat, MİZAC adlı kızın idaresine bırakılmıştır.
Rûh, Beden (Ten) diyarını görünce, çok beğenerek MİZAC'a gönül verir. Bu mesut çift: Ruh ile Beden'in evlenmeleri neticesinde SIHHAT (SAĞLIK) adlı bir çocukları dünyaya gelir. RUH, eşi MİZAC'ı ve oğlu SAĞLIK'ı yanına alarak memleketi teftişe, dolaşmaya çıkar.
İlk uğradıkları yer: DİMAĞ Kalesi'dir. Burada on mahalle ve bu mahallelerin işlerine bakan on memur görür: KULAK, GÖZ, BURUN, DAMAK, DOKUNMA, ORTAM DUYU, HAYAL, KULLANMA, VEHİM, BELLEK (Hafıza)!
RUh, burada işlerin düzgün gittiğini görerek, Aferin'ler söyleyerek,
CİĞER ŞEHRİ'ne geçer. Bu şehrin hizmetlerini gören SEKİZ Memura rastlar: GADİYE, NAMİYE, MÜVELLİDE, MUSAVVİRE, CAZİBE, MASİKE, HAZIMA ve DAFİ'A! Bu tâbirler, eski tıbbın hiç de yabancısı olmadığı terimlerdir. Bugünkü tıbbın kullandığı Latince kelimelerden daha da zor değildir.
Buraların teftişinden sonra Ruh, GÖNÜL ŞEHRİ'ne geçer, gönül Şehri'nin işlerini gören altı memurun adları: ÜMİD, KORKU, MUHABBET, ADAVET, FERAH, GAM'dır. Ruh, burayı çok beğenerek, bunlardan sevdiği üç tanesini: ÜMİD, FERAH, MUHABBET'i yanına çağırır. Sevmedikleri olan ADAVET, KORKU ve GAM'ı ise yanından uzaklaştırır. Zamanın bu üç bozguncusu (Adavet=Düşmanlık, Korku=Havf, Gam=Keder), Ruh ve ailesinin yanından (Beden Mülkünden) giderler ama onlara müthiş bir kin bağlarlar. Ruh ise ziyafet sofralar düzenler, yer, içer, çalar, söyler, söyletir. BEDEN mülkünde hoş günler geçirir. Oraların sanatkarlarını: SEVDA, KAN, BALGAM ve SAFRA'yı meclisine çağırır. Onları yerli yerine oturtur:
SEVDA- Baş'a yerleşir. Safra-Öd'e, Kan-Karaciğer'e, Balgam da akciğer'de yerini alır.
Yeme, içmeyle meşgul olurlar. İçtikleri şarabın neş'esinden sarhoş olup başları kızışır. Durmadan şarap içmeleri ile hıltlar (Ahlat-ı Erbaa), Kan, Safra, Balgam ve Sevda böbürlenmeye başlarlar!
Ruh'un hatırı perişan olur. Bunları azarlar. Korkmuş görünerek bir köşeye çekilirlerse de, kötülük için zamanını kollamaya başlarlar.
GÖNÜL ŞEHRİ'nden sürülen üç bozguncu: ADAVET (Düşmanlık) Korku (Havf), Gam (Keder) bir araya gelerek, huzurdan sürülmelerine sebep gördükleri SAĞLIK (Sıhhat)'in saltanatına son vermeye and içerler.
Adavet (Düşmanlık), yandaşları olan: Yalan, Kin ve Hased'e haber gönderir...
Korku (Havf), kendileriyle düşüp kalktığı kimselerden olan Şaşkınlık, Dehşet, Sıkıntı'yı yardıma çağırır.
Gam (Keder), himayesindeki Mihnet, Mahrumiyet ve Hasret (Özlem)'e başvurur. Bu üç bozguncu, adamlarını da yanına alarak, GÖNÜL ŞEHRİ'nin kapısına dayanırlar! Şöyle bir nara atarlar. Mahalleyi ayağa kaldırırlar.
RUH, Gönül Şehri'nin kapılarını sıkıca kapatıp, Allah'a tevekkül ile kendisini korumaya alır.
GAM (Keder) etrafı kuşatır. Ruh'un dostları bir araya gelip tedbir düşünürler: FERAH: "Benim, Hüsn (Güzellik) adında bir zatla eski dostluğum vardır. Uygun görülürse çağırayım", der. Muhabbet (Sevgi) de: "Benim, AŞK adında usta bir dostum vardır, onu celbedeyim", der. ÜMİD de: "Benim, AKIL.denen bir derd ortağım vardır, Ona güvenirim. Ferman buyurulursa, askerleriyle beraber AKL'ı çağırayım"; der.
Ruh, SIHHAT'la kalarak, Gönül Şehri'nin kapılarını gizlice açarak, FERAH, MUHABBET ve ÜMİD'in ellerine özel mektuplar vererek, kendilerini dedikleri yönlere gönderir.
Ferah, hemen Hüsn (Güzellik)'e ulaşır
Muhabbet (Sevgi), AŞK'in konağına varıp yardım ister.
Ümid, AKL'a başvurur. Tesirli sözlerle AKL'ı imdada çağırır. O da "AHLAK"ı toplayarak, Gönül Şehrini saran düşmanlara baskın düzenleyerek, BEDEN Ülkesini mütegallibenin elinden kurtarır. Gam askerleri yerle bir olur. Havf ve Gam tutulup bağlanır. Fakat ADAVET (Düşmanlık), savaş meydanından kaçarak bir köşede gizlenir. Fitneler çıkarmaya karar verir. RUH ile SAĞLIK'ın düşmanlarından MARAZ (Hastalık)'la bir yolunu bularak, hile ve hud'a ile tanışıklık peyda eder.
MARAZ (Hastalık), Adavet'i teselli ederek: Sen bu işi bana bırak! Ten diyarına çekilenlerden en heveslisinin adını ver, bana bu yeter, der. Cevabını: GIDA'dır, diye alınca işe koyulur. GIDA'dan, Ruh'un memurları haberdar olmadan Beden Diyarına, gizlice sokulmasını ister. GIDA, MARAZ'ın önüne düşerek, Sevda'ya yönelir. Sevdanın parlaklığı artar. Başağrısı, başa geçer. Beden diyarını sarsar. Bunların tahrikçisinin Gıda olduğunu AKIL bilir. Özel hizmetçilerinden PERHİZ'i hazırlayarak, BEŞ DUYU'nun kapılarını korumaya memur eder.
SIHHAT (SAĞLIK), AKL'ın yardımından ye'se kapılarak ümitsizliğe düşer. Gam ile Korku (Havf), AKL'ın hapsinde olduğundan, MARAZ askerlerinin üzerine hücum için müsaade ister. Maraz da boş durmaz. Bütün bunlar, SAĞLIK'in anası MİZAC'ın kulağına gelir. MİZAC'ın geçmişte AHLAT (Kan, Safra, Balgam ve SEVDA) ile tanışıklığı ve dostluğu olmasından eski hukukunu dile getirir. Yardıma çağırır. Bunlar MİZAC'tan utanırlar. Hıltlar, Maraz'dan yüz çevirerek, SAĞLIK'la el ele verirler. Maraz, kaçıp gider ama oğlu ZAAF, Beden diyarını yeni gördüğünden, babasına yoldaş olmayıp orada kalır.
MARAZ'in kaçması, bozguna uğraması, RUH tarafından bilinir. HILT'ların SAĞLIK'a yardımlarını görür. Allah'a hamd ve şükrederek AKL'i huzuruna çağırır. AKIL: Şimdi uygun olan şey, PERHİZ'in Duyu kapılarından ayrılmayarak, zararlı gıdalardan Beden'i korumaktır" der. Devamla: Perhîz'e ferman buyurun da Beden Şehri'nin bütün kapıları, ecnebilerin girişinden korunsun, GIDA'nın yardımıyla ZAAF'a tekrar güç gelmesin" gibi sözler söyler. İşin sonunda ZAAF da Beden diyarını terkedip gider. Ruh, günden güne büyüklüğünden, mükemmelliğinden yüce mertebelere ulaşır. Olan biteni cevherine ve cevheri cismine ve cismi arazına letafet bağışlar. Eski dostları onunla ülfete ve sohbete başlarlar.
Hikaye Prof. Dr. Hüseyin AYAN'ın çalışmasındandır.

NECİB SULTAN'DAN

"Çin dünyanın süper gücü olacak.Dolar'ın saltanatı bitiyor (yahut bitti)".Paralı askerlik için müracaat eden çocukların ne zaman askeregideceğini sordu.Celb belli değil dedim.Biraz beklesin dedi.Anladım ki güney sınırda bir kargaşalık çıkacak.muhtemel seçim malzemesi olması yahut mahalli seçimlerdeki bir hezimetin ötelenmesi adına ülke bir kargaşaya muhatap edilecek.
Rabbim ümmeti Muhammed'e layık olanları muhafaza etsin.

MÜMİN ONA DERLER Kİ;

Mü'min ona derler ki , yücelse de ,alçalsa da kafir onun inancına hasretçeksin, onun inacına sahip olmayı özlesin.Tanrı aşkına sahip olan kişi ancak dünya müstekbirlerinin karşısına dikilip doğruları yüzünesöyler,haksızsın,zalimsin, diktatörsün,haramisin,hırsızsın diyebilir.Bu aşka sahip olamayan lafı da işi de geveler,tevileder.bunednle akılsız dostun olacağına akıllı düşmanın olsun derler.
Bu günün insanları İslam denince duraksıyorlar.Çünkü İslam adına önlerinde duran örneklerinin islamla alakalı yok.kur7an da nekadar haram varsa yasalarda meşru.Ama Allah'a güvençleritam olmayanlar "Ekonominin kuralları "deyip kıvırtırlar.Adları var anlamları yok.Bu tıpkı Hacca gitmemiş bir kişiye Hacı isminin konulması gibi.Korkak birisine de Cihangir, Gazi isminin verilmesi gibidir.İsimmevcut mana yok

SEVGİNİN YAPTIRDIKLARI

Vücud organlarını bağışlanan kişiyeolan sevgiyüzünden,organ bağışlanan kişiyle duygusal anlar yaşanır.Örneğin, kalbi ,gözü bağışlanan bir evladına ait organı bir başka vücudda gören anne,o kalbin sesini dinleyerek, o gözün rengine bakarak duygusal anlar yaşarlar.kendiöz evlatlarının bir parçsaı karşısındadır.Evladına duyduğu sevgi,yabanca bir kişiyi bir anda evlad haline getirir.Bu duygu,bir annenin evladının mezarına karşı olan duygusundan daha ileridir.Mezara gelen anne,sanki evladı o toprak altında diriymiş gibi o toprağa saygı gösterip hitap eder.O toprağı canlı hale getiren evladına olan aşkıdır.Ölümün üzerinden zaman geçince başlangıçta olan bu ateş sönmeye yüz tutar.ölüye beslenen aşk olduğu gibi kalmaz.
Diriye, cana canlar katan diriye aşık olmak gerekir.

AŞK ALLAH'IN LÜTFU.O, KİME BAHŞ EDİLMİŞSE MUTLUDUR

İnsanın fikir dünyasındaki sorucevaplar uzar gider.Cebirdağları ile Kader çölleri arasındaki soru cevap alışverişleri hiç bitmez.Cebrinin verdiği cevaplar diğer tarafın mantığını hayran bırakabilir.Cebri ile Kader ehli arasında, ta insanların haşredileceği güne kadar tartışma sürer gider.Yetmiş iki mezhep kendi yollarının doğruluğuhususunda kıyamete kadar delil getirip hasımlarını alt etmek isterler.Bunedenle yetmiş iki mezhep kıyamete kadar kalır.Yolunuşaşırmışın dedikodusu eksik olmaz.Her yol sahibi kendi yolunun üstünlüğünün savaşına girer ağız dalaşıyla başlayan bu iş kavgaya kadar gider.
Ağzı bağlayan ve vesveseyi kesen se ancak aşktır.; yoksa vesvese kapısını kim kapatmıştır ki?Tartışmayı aşk keser.Dedikoduya düşenlerinferyatlarına ancak o erişir.Aşk yüzünden söze şaşkınlık gelir, artık yüreğikalmaz ki baştan geçenleri dile getirsin.Çünkü cevap vermeye kalkışırsa ağız definesinden bir incinin dışırayıa düşmesinden korkar.Ağzından bir inci düşmesin diye dudaklarını yumar, ne hayırdan söz açar ne şerden.

9 Kasım 2018 Cuma

AYETEL KÜRSİ'YE HÜRMET:FUDAYL BİN İYAZ

Şeyhlerin ünlülerinden İyazoğlu Fdayl ilk zamanlarda yol kesici idi.Günün birindebir kervanın yolunu kesmiş .Tacirlerin kimisini öldürmüş, kiminin de ellerinibağlamıştı.Tacirlerin mallarını döküp saçmış,denkleri açtırıyordu.Bunları Fudayl'ın karşısında yapıyorlar, mallarını gösteriyorlardı.Bir elbise sandığında misk ve safranla Ayetül Kürsi yazılmıştı.Busandık açılınca ,tacirlerin içinde , şu sandık kiminse bulun onu getirin bana ,dedi.Buldular getirdiler.Dedi ki :Elbiseni Ayetel Kürsi'ye mi emanet ettin , onun korunmasına mı bıraktın? adam evet dedi..Fudayl :Şu malların arasından kendimallarını bul,ayır al,git.Geri kalanları da sana bağışladım; benim yüzümden ,Ayetül Kürsi'ye inancın sarsılmasın; bana faydası olmadı demeni istemem dedi.

ASIM BİN SABİT'İN DUASI

Reci kuyusunda tertip edilen bir tuzak sonucunda Efendimiz (sav)'in din öğretmek için gönderdiği seçkin sahabelerden 6 sı şehit edilir iki taneside esir edilir ve bilahere onlarda şehit edilir.Asım bin Sabit bunlardan birisidir.Kendisi Ömer bin Abdülaziz'in dedesidir.Müşriklerin kendisini şehit ettikten sonra vücudunu parçalayacaklarını tahmin ettiği için Rabbine yalvarmış:"Allah'ım bu müşriklerin vücuduma ilişmelerine izin verme"demiştir.Gerçekten şehit olduktan sonra vücudunu parçalamak isteyenlere bir arı sürüsü musallat olarak olay yerinden kaçmak zorunda kalmışlar ve o gece yağan yağmur sularının oluşturduğu sel,bu sahebenin vücudunu bilinmeyen bir yere sürüklemiştir.

EHLİNE ANLATILACAK ŞEYLER AVAMA ANLATILMAZ

HakTeala buyuruyor :"Biz sizleri kabile kabile yarattık".bunu sadece fiziksel farklılık,aynı sülalenin gelenleri olarak algılamamak gerekir.Farklılık geniş bir kavramdır.Renk,Irk,Dil,farklı coğrafyalar ,farklı zaman dilimleri gibi geniş algılanmaya müsaittir.Manevi dünyada da farklılıklar mevcut olabilir.Manevi dünyaya inanmayan bir kimsenin yanında maneviyat konuşursan ,bu kişinin aklı  bunu kaldıramaz ve bu nedenle olmaz diye reddeder.Hal ehlinin sözleri kal ehlinde inkar oluşturur.
Şehitler için Hak Teala "onlar diridir" buyurmuştur.Bu şekilde şehitlik makamına ulaşmış birisi ile görüşüldüğü vakit,ki- bunu ancak hakikat yolunda seyrü süluk edenler için mümkündür-,bu hal avama anlatılacak olursa derhal inkar görüp reddedilir.Zahiri hastalığının rüyada manevi büyüklerin doktorluk yaparak ameliyat edilerek sıhhate kavuşması hadisesini yaşayan birisi bunu bugünün insanına anlatmaya kalkarsa itiraza uğrar.

MURTAZA AZİZ HAZRETLERİNE DAİR


YANLIŞ ANLAYIŞLAR

"Allah neyi dilediyse o oldu" ayetinde insanlar için Tembel ol,o işe sarılma anlayışı çıkartılmamalıdır.Ne yapalım,Allah ne diliyorsa o oluyor gibi çaresizlik ve tembellik algısı yoktur.Aksine "Allah'ın dilediği oluyor" buyruğundan o işe yüz hevesle sarılmayı, o işin etrafında kulcasına dönüp durmayı gerektirir.
Siyasetçinin dediği oluyor dendiğinde dermisin ki siyasetçi gelsin beni bulsunda başıma ihsan saçsın.Demezsin.Aksine siyasetcinin etrafında fır dönersin ki işini yapsın.
Bu ayetten "Buyruk,filan büyüğün, kendine gel,O'ndan başkasıyla pek az düş kalk "demektir. İşinin olmasını istiyorsan Allah'ın gönlünü yapmaya çaba harca demektir.
İnsanı çevikleştiren,çalışmasını artıran yorumlar gerçek yorumdur.Tembelleştiren,gevşeten yorumlar yanlıştır
Kur'anın anlamını, ancak Kur'an dan sor; heva ve hevesine uymayı ateşe vurup yakmış kişiden öğren.Güle kendisini tamamıyla feda etmiş yağı, ister gülyağı diye kokla, ister gül diye.
"Kalem yazdı, yazının mürekkebi kurudu bile" Bu sözün yorumu da seni, en önemli işle uğraştırmak için bir teşviktir.Demek ki kalem, her işin layığı olan tesir vardır, karşılığı vardır sözünü yazdı.Eğri gidersen kalem eğri yazar sana;mürekkebi de kurur o yazının.Doğrulukta bulunursan,kutlulukta olursun.Zulümde bulunursan kötüsün, kalem yazar, adalette bulunursan muradına erersin; kalem yazar mürekkebi kurur bile Elinle bir şey çalarsan kalem yazdı demektir.Şarap içersen sarhoş oldun gitti;kalem yazdı, mürekkebi kurudu o yazının
Kalem yazdı, mürekkebi kurudu sözünün anlamı ,benim katımda adaletle zulüm aynı değildir.Hayırla şerrin arasını ayırdım, kötüyü daha da kötüden ayırt ettim demektir
Kalem cefanın karşılığı cefadır diye yazmıştır.Vefanın karşılığı da vefadır
Bağışlanma vardır.vardır amma Hırsız bağışlansa bile canını kurtarsa da padişahın yanında vezir, hazinedar yapılır mı?Padişaha hainlik eden oğlu bile olsa başını gövdesinden ayırır onun.

8 Kasım 2018 Perşembe

SÜNNET NİÇİN ÖNEMLİDİR?

Çünkü;Hakk rızasının uygulamalı örneğidir.Uygulamalı örneği "usta" açmıştır.Peygamberin ayakları ile ezilip bu yol açılmıştır.Buyolun sağında cebir çölü vardır:O çöle düşen , kendisinde ihtiyar olduğunugörmez; yap-yapma buyruklarını inkar eder, tevile sapar.Yap-yapma buyrukları inkar edilince cennetin de inkarı gerekir; oysa ki cennet, buyruğa uyanlara verilen karşılıktır.; cehennem, buyruğa karşı koyan , aykırı hareket eden kişilere verilen karşılıktır.İş nereyevarır?Söylemeyeyim; akıllıya bir işaret yeter.O yolun solunda da keder çölü vardır:Bu yola düşen de, yaratanın kudretini, halkın kudretine alt olmuş bilir; bundan da bozuk-düzen düşünceler doğar.(Hz.Mevlana)

RAHİP NEDİR?

Rahip, korkan anlamına gelir.Halktan çekilip manastır ve kilisede , kendini kulluğa verenHırıstiyan papaslarına ad olmuştur.Yahudilerin müşrikler olduğu,iman ehline sevgi bakımından en yakın olanlarınsa Hırıstiyenlar olup onların içinde, kendilerini kulluğa verenrahiplerin,Peygambere indirileni duyunca inananların bulunduğu, bunlarn cennetlemükafatlandırılacakları, kafirlerinse azaba azaba uğrayacakları bildirilir(Tevbe ayet 34)

HAL NEDİR?

Hal; gerçek  yoluna giren kişide beliren neşe,sıkıntı, aldırış etmezlik, fazla kulluğa düşkünlük,cezbe v.s gibi sayıya sığmaz ruhi haletlerdir.Bu halden hale geçişe "telvin" renklereboyanmakdenir. Sonunda salik, yani gerçek yolun yolcusu , bir mertebeyi kendine durak edinir ki bu takdirde o hale "makam" denir.ve makama erişen salik ,temkin"duraklayış" mertebesine ermiş olur."Telvin" deki haller; arayıştan meydana gelir,"temkin" se ulaşmaktır.Tecelliye nihayet olmadığı için bazı sufiler, "Telvin" i , en yüce makam saymlışlar, "temkin" i de "telvin" in bir duraklama hali kabul etmişlerdir.

7 Kasım 2018 Çarşamba

DİYOJEN

Milattan önce 413 'de Sinopta doğup milattan önce 327 de Yunanistan'da ölen filojofDiyojen için Hz.Pir Mevlana efendimiz "Şeyh " diye bahseder veşöyle der:
"Dün Şeyh , şehrinçevresinde , elinde bir mum, dönüp duruyor, şeytandan , devden usandım; insan istiyorum,insan diyordu,
Biz de çok aradık dediler, bulunmuyor.Dediki:O bulunmuyor dediğiniz yok mu , işte onu istiyorum ben "
Diyojenin gündüzün elinde fener adam aradığı, İskender'in , ne istersin sorusuna, gölge etme, birşey istemem diye cevabı meşhurdur.

EKMEKÖLÜLERİ,ŞEHVETŞEHİTLERİ

Butabir Hz.Mevlana Efendimiz'e aittir.Siyaset sahnesindebir zamanlar güçlü adamlar olarak boy gösterip iyi işler yapmayıp dünyalığını temingayretiyle buimkanı harcayanlar için kullanılırsa tıpa tıp uyar.Kalbini öldürmüş, kendinden önce o  makamı işgal etmiş kişinin uzaklaştırılmasını görmüştür.Aynı şeyinkendisinin başına da geleceğini idrak edemez.ve hiç bitmeyecekmiş  gibi sineğin ayrana daldığı gibi dalar ve tabağın ta ortasına kadar gider.kanatları dahil her şeyiyle batmıştır.artık uzaklaşamaz.Herşeyi bilen bir hesap sorucunun tehditlerini unutmuştur. 

6 Kasım 2018 Salı

HAL'E DÖNÜŞMEYEN BİLGİ

Okuyup öğrenmek bilgisizliği giderir; fakat insanı olgunlaştırmaz.hatta, ben biliyorumdiye iinsan varlık-benlikverir, bilmeyenleri küçümsetir,hor gösterir; hele bildiğinekarşılık , bilmediğinin sınırsızlığını hiç göstermez..Buçeşitbilgi ,adama mal olmaz, yük olur.Oluş(hal) haline gelmediği için de sahibi bu bilgiye uymaz, bildiğini tutmaz.Bu çeşit bilgiiçin Resulullah (sav)Allahım, fayda vermeyen bilgiden, korkmayan gönülden, duyulmayan kabul edilmeyen duadan, doymayan nefisten..sana sığınırım buyurmuştur.

"KORKMA " DİYE BAŞLAYAN İSTİKLAL MARŞI

İstiklal marşımız "Korkma" diye başlıyor.Korku bir eğitim vasıtasıdır.Ancak KORKUNUN NEFSE AİT YÖNÜ OLDUĞU GİBİ RUHA AİT YÖNÜ DE VARDIR.Nefse ait olanı dünyada etkindir.Nefis acziyeti istemez.Fakirliği istemez.Hastalığı istemez.Hapsi istemez
.Bu nedenle bu menfi şeylerin varlığı  korku yaratır.Ancak Ruhun da korkuları vardır.Layıkıyla kulluk edememek,Hakk'ın rızasını kazanamamak,
Adı korku da olsa ikisi aynı değildir.

KUTSAL TOPRAKLARA HÜRMET DAVRANIŞLARI

Osmanlı padişah sorguçları.bu sorguçlar üzerindeki tüyler özeldir.Zira,Kabenin ve Mescid-i nebevinin tozlarının alınmasında kullanılan tavus KUŞU  gibi hayvanattan elde edilen telekler  bir araya getirilerek yelpaze şeklinde süpürgeler yapılıyor ve bunlar temizlik hizmetlerinde kullanılıyordu.sonra bu tüyler hediye olarak gönderilmesi adetti.İşte Osmanlı sultanlarının kavuklarına sorguç olarak taktıkları bu tüylerdi.Bununla gidemedikleri kutsal topraklara olan hasretlerini giderdikleri gibi kutsal mekanlara temas eden bir tüyü aziz kabul edip hizmetlerine amade olduklarını belirtiyorlardı.

VEHİM DENİZİNİN DERİN DALGALARI

Vehim, ümit ve korku hayali , yolcuya iki büyük engeldir.Hayalden doğan bu şekiller,bugörünüş, birdağa benzeyen İbnahim Halilullah'a bilezarar verdi.
Cömert İbrahim, vehimdenizinedüşünce "Bu, benim Rabbim" dedi.Tevilincisinidelen bile yıldızı andı da böyle bir yorumda bulunduGözleri bağlayan vehimlehayal, öyle birdağı yerinden oynattı.(Hz.Mevlana)
Bugünün idarecileri,güvenli bir liman olan Salihlerin  gölgesinde olmadığınız  müddetçe aldığınız  tedbirlerin hiç birinin faidesi olmaz.Dağlara benzeyen akıllar, vehim denizlerinde, hayal girdaplarında garkolur gider.Kötülük tufanı dağları bile aşarken Nuh'un gemisine girenden başka kim aman bulabilir? Bu gerçek inanç yolunu kesen hayal yüzünden din ehli , yetmiş iki bölüğü ayrıldı.Ancak gerçek er, tam inanmış kişi , vehimden ,hayalden kurtuldu.Yüzbinlercekocaman gemi vehim denizinde , tahta-tahta parçalanıp gitmiştir.Bunların enaşağısı,akıllı filozof Firavun'dur.
Benlikten-bizlikten kurtulmuş kişi dost olmaya layıktır.

GÖNLÜN ÇARPILMASI

Eski ümmetlerde günah işleyen yahut tevbesini bozan kişiler ceza olarak hayvan şekline çevrilir,çarpılırdı.Bu onların bedenlerine verilen ceza idi.Beden çarpıklığı aşikaren gözüktüğü için insanlar çekinirdi.
Bu ümmette beden çarpıklığı cezası yoktur.Ancak gönül çarpılması vardır.Gönül çarpılması fiziksel olarak gözükmediği için serbestçe gezilmektedir.Ancak işareti şudur ki:Aç hayvanlar nasıl leşe üşüşürse,"Dünya bir leştir" diyen aziz Peygamberimizin bu sözünü işaret kabul  ettiğimizde dünya emvali kazanmak içinhırsa girip o emvali baştacı edenler,korumak için canını ortaya koyanlar gönlü çarpılmış olanlardır.

MADEN DENİZİ ÜSTÜNDEKİTÜRKİYE


Azizim Necib Sultan'ın buyurmuştu:Evlat Türkiye maden ve petrol deniziüzerinde oturuyor."
Size iki örnek TORYUM VE BOR Madeni.
Dünya toryum üretiminden elde edilen enerji, tüm uranyumdan ve petrol vb. yakıtların toplamından elde edilen enerjiden çok fazla. 
Kıyaslama yaparsak 1 ton toryum, 1 milyon ton petrole eşdeğer. 
Uzmanların görüşüne göre toryum, Türkiye’deki enerji sorununu çözecek bir element. Çünkü Türkiye, kendine ebediyen yetecek toryum rezervine sahip. Daha ihtiyatlı uzmanlar, 80 milyonluk bir Türkiye’ye en az 100 yıl yetecek bir toryum rezervine sahip olunduğunu ifade ediyorlar. 
Dünya toryum rezervi 1200 ton civarında. Bunun 800 ton kadarı Türkiye’de. Yani dünyadaki toryum elementinin yarıdan fazlası Türkiye’de bulunuyor. 
Türkiye’de toryumun yoğun bulunduğu yerler Eskişehir, Sivrihisar, Beypazarı ve Kızılcaören ile Malatya ve Sivas’tır. 
Isparta’daki kazada hayatını kaybeden Prof. Engin Arık öncesinde yaptığı bir söyleşide, Türkiye’deki toryum rezervlerinin parasal karşılığını, petrol kıstas alındığında, yaklaşık 120 trilyon dolar olarak ifade etmiştir. 
Bunun üzerine bir başka stratejik maden olan Bor’u ekleyin. Ki söz konusu madenin dünya rezervlerinin % 64’ü de Türkiye’de. 
2004 Yılında Uludağ Üniversitesi Rektörü Profesör Dr. Mustafa Yurtkuran, yaptıkları çalışmanın sonucunu açıklamış ve bu iki madenin (Toryum ve Bor) ederinin parasal karşılığının 129 trilyon doları aştığını ifade etmiştir. 
Yani bu iki maden son ürün olarak kullanılabilse, yaklaşık 130 trilyon dolar gibi inanılası zor bir rakam ortaya çıkıyor. Ne müthiş bir zenginlik değil mi? 
Ama burada mesele, bunları son ürün olarak kullanabilir miyiz, bunları bize yedirirler mi meselesidir.
 Görüneni, yedirmemek için her şeyi yapacaklarıdır.
 Sözünü ettiğimiz şüpheli ölümler bize bunu gösteriyor.
Yoksulluk içerisinde ve kurtarıcımızın üzerinde oturuyoruz, ama haberimiz yok!
Unutmadan ilave edelim,bu iki madenin ederini açıklayan ve bu konuda ciddi çalışmalara imza atan zamanın Uludağ Üniversitesi Rektörü Profesör Mustafa Yurtkuran,2008 yılında Ergenekon’dan cezaevine atıldı.
 Evet, büyük zenginliğimiz olan bu stratejik madenlerimiz üzerine çalışma yapan bilim adamları, savunma sanayinde stratejik projelerde çalışan mühendislerimiz şüpheli biçimde hayatlarını kaybediyor; yine savunma sanayimizi ayağa kaldıran çalışmalara imza atanlar, yeraltı zenginliklerimiz üzerine çalışma yapanlar cezaevlerine tıkılıyor.
 Emperyalizm bizimle böylesine rahat oynayabiliyor!
 Biz ise bu büyük zenginliğin üzerinde, yapay gündemlerle oyalanan, fakir bir millet olarak uyumaya devam ediyoruz...
 Şimdi uyanmazsak, ileride hiç uyanamayacağız; şimdi tedbir almaz, sahip çıkamazsak çok da uzun olmayan bir süre sonra bu zenginliklerimizi de kaybedeceğiz. Türkiye coğrafyasında özgürce yaşamamız için kaçırılmaması gereken son ve çok büyük şanstır bu zenginlikler bizim için, farkında mısınız?
 Bunun için bağımsızlığı karakteri edinmiş, birikimli, samimi ve yürekli yöneticilere gereksinimimiz olduğu da ortada…


IŞIĞIN KAYNAĞINA EREMEYEN YAHUT DENİZE ULAŞAMAYANLAR

Taklitle yol alanlardır.Nefislerinin elinde oyuncak olurlar.Mesnvi-i şerifte bir aslanı kuyuya düşüren tavşan ile bir eşeği güzel yiyecek vaadi ile kandırıp bir arslanın önüne doğru getiren tilki'den mahsedilir.Nefis kamu malına el uzatanlara öyle oyunlar oynar ki her biri kendini zülfikar'ın mirasçısı yahutismi azam duasını bilen İsa,gemiyi idare eden Hz.Nuh sanır.Allah'ın ışığına sahip,Allah'ın vahyine muhatap olamayanlar tehlikededir.
Deveye sormuşlar:Nerden geliyorsun?.Deve cevap vermiş :"Hamamdan".Demişler ki :"Dizlerinden belli".Boğazına kadar kamu emvalinin içine batmış olanların Helalden,temizrızıktan ve dünyanın geçiciliğinden bahsetmesi asla inandırıcı değildir.Çünkü devenin dizlerindeki çamur izleri aleni ve aşikardır.