28 Şubat 2018 Çarşamba

SADAKANIN ÖMRÜ UZATMASI

Efendimiz (sav) buyurmuştur:"Sadaka belayı def'eder, ömrü de ziyadeleştirir".Bu emrinebiden şu mana öğrenilir.Sadaka, insanın yaşayış tarzını huzurla geçirtir.İkinci manaya örnek vermek gerekirse:İki tane mum tasavvur edelim:İkisi de aynı miktar fitille yapılmış, ikiside aynı kibritle uyandırılmış.Birini fener içinde, birini de açıkta yakalım, miktarları bir olduğu halde açıkta yanan mum daha çabuk biter.İşte sadakalı ömür fener içindeki muma benzer.Bizler ilahi sırları bilemeyiz ve bilmekle de yükümlü değiliz.YaratıcInın en büyük lütfu onu bize gizlemesidir.Kader sırlarına ağah olmadığımızdan dolayı da hayata zarar verici şeylerden çekinmekle mükellefiz.Bu nedenle kendi hayatına yahut başkasına hayatına kötü niyetle kasteden sorumludur.
HazretiMusa(as)'a şeytanın şöyle soru sorduğu rivayet edilir:
"Ya musa! Cenab-ı Hakk'ın takdir ettiği ömrü hiç kimse bozabilir mi?Hiçbir hadise değiştirebilir mi?"deyince Hz.Musa "Hayır " demiştir.Şeytan:"O halde şu dağın zirvesinden kendini at .Eğer ölmekliğin mukadderse ölürsün, diğilse ölmezsin" deyince Hz.Musa "Ey hasedinin ateşinden yanan İblis!Benim Allah'ı imtihan etmeye mümeyyiz(vazifeli) kılındığımı sana kim söyledi?"

RUHLAR ALEMİNDEKİHAYATIMIZ

Bu dünyaya gelmeden evvelki hayatımız konusu merak edilen bir konudur.İnsan ruhu,muayyen vücuda girmeden önce herhangi bir varlığa malik midir?.İnsan bu dünyaya gelmeden önce vücudu ruhisi ile (Alem-i Ervah)da (Alemi Emir)de idi."ELESTÜ BİRABBİKÜM"(Araf 7/172) hitabı ızzesine  de o alemde cevap verdi.Ve o cevabın imtihanı için (Dünya) denilen bu aleme sevkedildi.Bütün beşeriyet  Ruhlar alemindeki hayata sahip olarak bu aleme gelmişlerdir.O hayatta yaşadıklarını tamamen idrak eden büyük zatlar da mevcuddur.Bunların hepsi bu alemde bulundukları halde, Alem-iErvah'daki hayatlarının idraklerini hiç unutmamışlardır.Hz.Ali (kv):"Her an (Elestü birabbiküm"hitabı izzesi kulağımdadır"buyurmuşlardır.
Böyle bir hayatı hatırlamayan otuz yaşındaki adama,otuz bir sene evvel neredeydiniz diye bir soru sorulursa ne cevap verebilir?
İnsan, muhabbeti ilahiyyenin suretinin suretidir.Muhabbeti ilahiyyenin sureti (Nurül Envar) dır.Cenab-ı Hak,sevgisiyle tecelli ettiği vakit Nurul Envar zuhur etti.Bütün varlığın sahibi olan Zat-ı Mutlak, bu (Nur)u bütün eşyanın annesi yaptı ve rütbelerin en yükseğinin de (muhabbet) rütbesi olduğunu izhar etti.Binanaleyh vücudu insani Hakkın muhabbetinin bir mazharı olarak teayyün etti.
Onun için bir insanın , hayvaniyetini fethederek insaniyete kadem basıp, kendi hakikatına marifet peyda etmesi,Rabbisinin marifetine bir başlangıç teşkil etti.
VE NEFAHTÜ FİYHİ MİN RUHİ"(Hicr 15/29) sırrına mazhar olan , yani neha-i ilahi ile sair sınıftan mümtaz kılınan bu(insan), Rabbisine kavuşmak aşkı ile mücehhez kılındı.
Bu bahis biraz daha açılacak olursa:
Cenab-ı Hak, ruhu küllisinden ; keyfiyeti bizce mechul olan (nefha-iruh) ile insanda aslına karşı meyl u iştiyak hasıl etdi.
Onun için beşerin fıtratında aslına kavuşmak aşkı vardır, bu cibillidir(yaratılışta mevcut,hücrelerinde kodlanmışdır).Ve ismini koyamadığı bütün muhabbetler , hakikatta Allah'adır..fakat gafildir, ismini koyamaz, onu eşya ile kayıdlar da ayağı kayar.
Eğer Hakk'ın kuluna muhabbeti olmasaydı, kul Rabbisine muhabbet edemezdi.Aynı zamanda Hakk2ın abdine (kuluna) muhabbeti KÜLLİ, abdin Hak'ka muhabbeti ise CÜZ'İ dir.Çünkü >Hakk'ın abdine muhabbeti, kendi nefhettiği ruhuna muhabbetidir.
Bu alemde kesafetini izale edip, letafete inkılab ettirmeyen kulun, kendi beşeri vücudu, Rabbisiyle arasında perdedir.Ne zamanki vuslat olan ölüm, bu perdeyi kaldırır kaldırmaz Rabbisiyle kavuşma hasıl olur, o zaman kendisinin nefesi rahmaniden meydana geldiğini açıkca görür.İşte nefesi rahman kimde var ise onun insan olduğu tahakkuk eder.Bu alemde kesafetini letafete döndürenler, bedenin ölümü gelmeden evvel bu sırra vakıf olurlar.
Cenabı Hakk, hubb-ı Sübhanisine (ilahi aşka) Adem'i ayna kılmıştır.
İyi dikkat edersek;Cenab-ı Hakk'ın insana olan muhabbetidir ki ; işte melaike o muhabbetin nuruna secde etmeye emir almıştır.FESECEDEL MELAİKETUKÜLLÜM ECME'UN"Hicr 15/30)
Adem, nasıl mazhar-ı Hak olup O'na şevk ve muhabbet etdiyse, Cenab-ı Hakk'ın ona şevkı daha şiddetli oldu.Ve muhabbetde kemale erenlere kendi likasını (kavuşmasını) has kıldı.Bütün nedimanı ilahinin (hakkın dostlarının) aradıkları budur.

CEHENNEM AZABINA SEBEB ACAİBLER

Cehennem ehlinden bazılarını azaba sevkeden :Vefret-i  cehaletdir(cehalet bolluğudur).
Bazılarını azaba sevk eden :Dünya hayatında akıllarını isyana inkılab ettirmeleridir.Bazılarını azaba sevk eden :Kendilerine mahsus akideleridir.Bazılarını azaba sevk eden:Kendilerinde mevcud olmayan faziletlerle, halkın, kendilerini senaya aid sözleridir.

CENNETİN SEKİZİNCİ TABAKASI

MAKAM-I MAHMUD dur.Buna Cennetüz Zat ismi verilmiştir.Hiç kimse için bu makama vüsule yol verilmemiştir.Bu Makam Hazret-iMuhammed (sav) 'e mahsusdur

CENNETİN YEDİNCİ TABAKASI

DERECE-İ REFİA,aynı zamanda (Cennetüs- Sıfat) diye isimlendirilen cennettir.Bu cennet isim naktai nazarından (Cennüs sıfat), resim naktai nazarından  da (Cennetüz-Zat) dır.Bunun zemini Arş'ın batınıdır.Buraya dahil olanlar  hakaik-i ilahiyye ile tahakkuk edenler olup , bundan evvel zikri geçen cennete girenlerden azdır.Buraya dahil olanlar MUKARREBİN dirler

CENNETİN ALTINCI TABAKASI/CENNETİ FAZİLET

Bu cennete dahil olanlar ; Makam-ı Sıddıkıyyete çıkanlardır.Allah Teala bunlar hakkında :INDE MELİKIN MUKTEDİR(Kamer 54/55) buyurmuştur.Yani "Muktedir Melik'in yanında" demekte , medhi sübhaniye nail olmuşlardır.Bu cennet (Cennetül Esma)dır.Arş'ın dereceleri üzerine yayılmışdır.Bu cennete dahil olanlardan her taife , Arş'ın derecelerinden bir derece üstündür.

CENNETİN BEŞİNCİ TABAKASI/FİRDEVS CENNETİ

Bu cennette bulunanlar daima Cenab-ı Hakkı müşahede ederler.Bunlar da şehidlerdir.Yani cemal ve hüsn-i ilahi şühedasıdır.Nefislerini (fena) kılıncı ile imha etmişler, muhabbetüllahda maktul olmuşlardır.Onun için bu cennette ağaçlar, nehirler, kasrlar, huriler bulunmaz.Mahbublarından başkasını görmezler.
Bu cennete; Cennetül Vesile ismide verilmiştir.Cennette tabaka yükseldikce giren sayısı evelki cennetdeki sayıdan azdır.Sakinlerin az olması emrivakidir.

CENNETİN DÖRDÜNCA TABAKASI/CENNET-İ İSTİHKAK/CENNETİ NAİM

Bu cennet tabakası, mücazat ve mevhibe ile değildir.Belki bir takım kavime mahsustur ki , onların hilkatlarında(yaratılışlarında) Allah Teala hazretlerinin  vedia kıldığı hakayık, onların bu cennete istihkak-ı asli ile girmelerini icabetmiştir.
Bu cennete dahil olanlar dünyaya geldikleri zaman ruhları, fıtrat-ı asli üzerine bakidir.Yani dünyada da fıtratı asli üzerine yaşarlar. Meczublar, çocuklar gibi.
Bunlardan bazıları da , salih amellerde ,mücahedede, riyazetde , HakTeala ile güzel muamelede bulunanlar, tezekki edenler , tesaffi edenler(saflaşanlar), ruhları beşeri hiddetten fıtrat-ı asli zirvesine yükselmişdir.
Kitabı Mübinde fıtratı asli hakkında:
LEKAD HALAKNAL İNSANE FİY AHSENİ TAKVİYM"(Tin 95/4) buyurulmuşdur.
Libas-ı beşeriyetin kirliliği , paslılığı hakkında da Kuran-ı Mübinde:SÜMME REDEDNAHÜ ESFELE SAFİLİN (Tin95/6),
Tezekki suretiyle terakki edenler hakkında:İLLELLEZİYNE AMENU VEAMİLÜSSALİHATI FELEHÜM ECRÜN ĞAYRU MEMNUN(tİN 95/6) buyurulmuştur.Burada "ğayru memnun" demek;"GAYR-İMAKTU " DEMEKTİR.Hibe, yahud kisb, yahud salih amelleri mükafat tarikiyle değildir.Bu cennettekilere Kuran da EBRAR ismi verilmiştir.
Bu cennetin Cennet-i İstihkak olmasının sırrı şudur:Cenab-ı Hak , bu cennete girenlere (HAK)ismiyle tecelli etmiştir.Bu cennete bazıları dünyadan çıkar çıkmaz doğrudan doğruya dahil olurlar.

CENNETİN ÜÇÜNCÜ TABAKASI/CENNETÜL MEVAHİB

Allah Teala'nın mevhibelerine (hediyelerine, ihsanlarına) nihayet yoktur.Hak Teala bu cennet sınıfına girenler üzerine (Vehhab) ismiyle tecelli etmiştir..İşte Resulullah (sav) Efendimizin "Hiçbir kimse ameli ile cennete giremez" emr-i Muhammedilerindeki cennet , bu cennettir.Bu (cennetül Mevahib)),cennetlerin en büyüğü ve en genişidir. Bu cennet "VE RAHMETİ VESİ'AT KÜLLE ŞEY'İN"(Araf 7/156) ayeti kerimesinin sırrıdır.Bu cennete Kur'an-ı Kerimde (Cennetül Meva) ismi verilmiştir.."Emmelleziyne amenu ve amilüssalihati felehüm cennatül me'va nüzülen bima kanu ya'melun"(Secde 32/19) buyurulmuştur. İman edip salih amelleri olan kimseler için Cennetül Meva vardır.Bu cennet ,o kimselerin amellerine karşı Cenab-ı Hak'dan ata ve bahşayiştir."Yani cömertlik hazinelerinden misafire nimet vermedir.

27 Şubat 2018 Salı

ALLAH'LA ALIŞVERİŞ YAPMAK

"İNNALLAHEŞTERA MİNEL MÜ'MİNİYNE ENFÜSEHÜM VE EMVALEHÜM BİENNE LEHÜMÜL CENNETE"(Tevbe 9/111).ayeti Cenab-ı Hakk'ın müminin amellerine müşteri olduğunu anlatır.Bu ayette Hak Teala bize diyor ki:
"Kulum,Seni en mükemmel bir fabrika olarak , bir çok aletlerle tezyin ederek yarattım.Şimdi elinizde olan emanetimi bana satınız.Ben birinize bin veren Allah'ım, şehadet aleminde esen fırtınalı sahnede bu muazzam fabrikayı idare etmek çok güç olduğunu anlayınız, onun ne büyük masrafla döneceğini düşününüz, geliniz bunu bana satınız. Binanaleyh bunu bana satar, sizin namınıza işletir karını da size verirsem, sizin için ne geniş bir kazanç olacağını bilin"
Bu nedenle varını Allah'a satarsan kar içinde kar olduğu meydanda Eğer satmazsan , görüyorsun ki hiç kimse elindeki malı muhafaza edemiyor.gençlik gidiyor ihtiyarlıyoruz,gözümüz ,kulağımız , kaslarımız hareketlerimiz zayıflıyor , midemiz ve iç organlarımız tehlike işaretleri veriyor.O halde boş yere gidecek yerde neye Hakka bu varlığı satmıyoruz?Ömrümüzün dakikaları birer tohumdur.Bunları Hakka satar isen , zahiren fena bulur ama alemibekada o tohumlar saadet çiçekleri açar.Cennet gibi bir fiyat veriliyor.
Bu muazzam fabrikanın bir aleti "akıl"dır.
Bu aklı Cenab-ı Hakk'a satmayıp , kendi nefsinin hesabına çalıştırırsan öyle zarar verici bir alet olur ki geçmiş zamanın bütün elemi, gelecek zamanın korkunç halleri senin başına yüklenir. Faidesiz, zarar verici bir alet derecesine düşer.Şeriat asası olacak yerde isyan aleti olur.Bu nedenle bir takım insanlar aklın bu şekildeki tacizinden kurtulmak için ekseriyetle sarhoşluğa, yahut lüzümsuz eğelencelere koşar  dalar ki,sarhoş olur.Sarhoşlar da üç sınıfa ayrılır:
1-Hayrını, şerrini müdrik olmayan, sefihane bir şekilde kafasını ispirto ile uyuşturan ebleh sınıfı
2-İçinde gizlenen şekaveti meydana çıkarmak için sekri yardımcı olarak kullanan şaki sınıfı ki, bu cemiyet için muzır bir sınıftır.
3-Saltanatı ilahiyyeyi mütelada "aklı" durup Kudretin tecellilerindeki sıklet o teraziyi parçalayıp aklı, malın hakiki sahibine satmadığı için , onu uyuşturmaya çalışan sınıf.
Bu üç sınıfta da zarar meydan da .Ve zarar nefsinde kalmıyor, cemiyyete geçiyor, kendi nesline sirayet ediyor, neslinin bir çok batınında eksiklik başlıyor. İcabında cemiyet içinde kendisinden çok aşağı kimselerin eğlencesi oluyor
O muazzam fabrikanın en mühim aletlerinden olan "göz" öyle bir hassadır ki:Ruh bu alemi o pencere ile temaşa eder.Rüyet o pencere ile olur.Şimdi bu mühim aleti Cenab-ı Hakk'a satmayıp da kendi hesabına çalıştırırsan belki geçici , devamsız bazı güzellikleri, manzaraları seyr  ve şehvet ve hevesi nefsaniyeye aid bir kuvve derekesine iner, adi bir hizmetkar olur.
Şayet o gözü kindisini yapana, rüyet kanunlarının sahibine satıp ve Onun hesabına çalıştırsan  o zaman o göz , kainat kitabının bir mütelacısı  ve bu alemdeki tecelliyatı sübhaniyyenin mühim bir nazırı, mucizatı Rabbaniyyenin geniş bir seyircisi olur.
Bu vücud fabrikasının tat alma aleti olan dili(ağzı) sahibi hakikisine satmayıp kendi hesabına çalıştırır, mide namına işletirsen, nihayet midenin tavla fabrikasına bir kapıcı olmaktan başka ne olur?Eğer Rezzakı Kerim'e satılırsa o zaman dildeki tat alma kuvveti ilahi hazinelerin bir vekili, kudreti ilahi mutfağının bir müfettişi olur, büyük rütbelerden bir rütbe olan "şakir" rütbesine terfi etmiş olur.
Ey Adem oğlu düşün:
Aklın kötülük aleti olmasımı güzel, yoksa kainatın mühim bir anahtarı olması mı güzel?
Keza gözün alalede bir kuvve olması mı güzel, yoksa ilahi kütüphanenin mütefennin bir nazırı olması mı güzel?
Dilin yalnız tadıcı bir tavla kapıcısı, bir fabrika yasakçısı olması mı güzel, yoksa hazine i hassa i ilahinin bir rahmet nazırı olmasımı güzel?
HazretiMevlana bunu şöyle bir örnekle anlatır:Gece insanın rüyasına şeytan musallat olur ve güzel bir kadın şeklinde gözükür.Rüyada bu güzel kadınla insan cinsel yakınlık kurar,bir zevk yaşar.Uykudan uyanınca bakarki o hayal yok olmuş ancak pisliği kendi üzerine de kalmış" dünyanın nefsani zevkleri de böyledir.Geçicidir, hayaldir.Ömür suyu bir hayal yolunda tüketilirse geriye yapılanların karşılığı olan ceza yükü kalır.

BU ALEMDE DURMAK,OTURMAK YOKTUR

İnsan şu soruları sorar:Ben kimim?","Niye geldim?", "Ne olacağım?", "Nereye götürüleceğim?".Okuduğumuz müsbet ilim; buraya geldiğimizden haber veriyor, fakat nereden geldiğimizi söylemiyor,öleceğimizi haber veriyor, fakat öldükten sonra ne olacağımdan bahsedemiyor,der.
İnsanlık alemine bakıldığında hepsi bir yolun yolcusu,şafak vakti ağaran günle semaya "bu alemde durmak, oturmak yoktur" yazısı yazılıyor.Her zerre hareket halinde
Herkes gidiyor.
Kimi, nedamet ayağı ile yürüyor..
Kimi tevekkül ayağı ile yürüyor..
Kimi, heybet ayağı ile, kadem-i vefa üzerine yürüyor.
Kimi, şevk ayağı ile yürüyor..
Kimi, yürüdüğünün farkında olmadan yürüyor
Kimi, sırrı maiyyete talip, Allah'ı sevenden gayri alakasını kesmiş yürüyor..
Kimi, Mevlası ile arasındaki hicabı kaldırmaya çalışıyor..
Kimi arif olmuş da'vasız yürüyor..
Kimi muhib olmuş şekvasız(acziyeti ,şikayetini belirtmeksizin) yürüyor.
Kimi aşık olmuş, maşukunu gördüğü vakit gözü açılıp kapanmadan yürüyor..
Kimi, rıca gülistanından teslim kokusu almaya çalışarak yürüyor..
Kimi, Kabe-i hakikata vasıl olmak için cezbesi caddesini tutmuş yürüyor.
Kimi, ayağından çıkan aşk ateşi ile yol alıyor..
Kimi ,delalet rüzgarına tutulmuş, yolunu kaybetmiş,masiyet dikenliğine saplanmış, taatın sıcaklığının,masiyet soğukluğunun farkında olmadan ,Hazreti Resulün izini gösteren "sünnet" rehberine , o muazzam pusulaya bakmadan ,Fahri Alemin merhameten ayak basacak yerlere rakzettiği semavi işaretleri görmeden yürüyor.

CENNETİN İKİNCİ TABAKASI,CENNETÜL HULD,CENNETÜL MEKASİB

Bu cennet,birinci tabaka olan cennetin üstünde olup ondan yüksektir.Burası Cennetül Huld diye isimlendirildiği gibi cennetül mekasib diye de adlandırılır.
Birinci tabaka cennet olan Cennetüs selam yahud Cennetül Mücazat ile aralarındaki fark:
Cennetül Mücazat(mükafat);amelin miktarına göredir.Yani iyi amellerin tümüne mukabildir.
Cennetül Mekasibde ise bedeni fiillere taalluk edecek mükafattan bir şey yoktur.
Allah Teala bu cennet ahalisi üzerine 'BEDİ') ismi ile tecelli etmiştir
İşte akaidi hasene(güzel itikad) eshabı için ümmit ettikleri şeyler bu cennette ibdai ilahi ile (Allah'ın maddesiz,modelsiz,mekansız,aletsiz yaratması ile) hasıl olur.
Bu cennetin kapısı;Cenab-ı Hakka karşı akaid ve zünu-ğ hasene (güzel zan) ve recadan yaratılmıştır.
Kendisinde zikredilen huylardan bir şey bulunanlar bu cennete girer , bulunmayanlar ise bucennete dahil olmazlar.
Bu cennete cennetül Mekasib denmesinin sebebi şudur:Bu cennetin zıddı cahimi hüsrandır.Hüsran neyin neticesidir?Allah Teala'ya karşı kötü zanların neticesidir.
Cenab-ı Hakk bu zanlara sahib olanlar için "VE ZALİKÜM ZANNÜKÜMÜLLEZİY"(Fussilet41/23)buyurmuştur.Manası:"Bu husran, sizin Rabbinize ettiğiniz zanların neticesidir.Kötü zanda bulunmanız hasebiyle Hak Teala sizi redaete (kötülüğe, bayağılığa) düşürdü.Bilahere hasirundan oldunuz."
Kötü zan eshabı husran ateşinde, güzel zan eshabı Cennetül Mekasib'dedir.

26 Şubat 2018 Pazartesi

CENNET VE CEHENNEM KONUSU

Cennet ve cehennem
arş'ın altında yaratılmış,elan mevcut, maddi ve manevi birer büyük alem olup ;cennet süedaya(saidlere),cehennem de eşkiyaya ayrılmıştır.Göz ile görülmeleri, el ile tutulmaları da mümkündür.
Ehli cennet hakkında malumata gelince:
Allah Teala Hazretleri (Mennan)ismiyle nazar etmiş, bu tecellide cennetler halk olunmuştur.
Sonra o cennetler üzerine (Latif) ismiyle tecelli etmiş;kerim ve şerif olan hazret-i insan'a onlar ikametgah olmuşdur.
Cennetler sekiz tabakadır.Her tabakada sayısız cennetler vardır ve her cennetde sayısı mümkün olmayan dereceler vardır.
Birinci Tabaka (Cennetüs-Selam) aynı zamanda (Cennet-iMücazat) denilen cennettir.
Cenab-ı Hak bu cennetin kapısını salih amellerden halk etmiştir.Ve bu cennete girenlere (Hasib) ismiyle tecelli etmiştir.
Binanaleyh bu cennet  mükafat yeridir.Efendimiz (sav)'in"Hiç bir kimse ameli ile cennete giremez" diye buyurduğu emr-i Ahmedilerindeki  murad bu cennet olmayıp (Cennetül Mevahib)dir.
Cenneti Mücacat(mükafat) salih amelin mukabilidir.AllahTeala bu cennet ehli hakkında:
"Ve en leyse lil'inhsani illa ma sea" (Necm53/39) buyurmuşdur.İnsanın nail olacağı mükafat, mesaisinden başka şeyden hasıl değildir ve insan mesaisinin karşılığını ahirette mutlaka görecektir" demektir ki , işte bu cennete salih amelden başkası ile girmek mümkün değildir.Salih ameli olmayan kimse bu cennete giremez.
Bu cennete (CENNETÜL YÜSRA) DA DENİLMİŞTİR.Kuran-ı Mübinde:(FE EMMA MEN A'TA VETTEKA VESADDEKA BİLHUSNA FESENÜYESSİRİHU LİLYÜSRA"(Leyl 92/5-7).Fukaranın hakkı olan , hissei ilahi bulunan zekatı yahut sadakayı veren ve seyyiatdan ictinap eden, tevhidi ikrar ile iman eden kimseye (Yüsra) denilen cenneti kolay olarak veririz" hazmı kerimi bu cennet hakkındadır.
Buna (Yüsra) denmesinin sebebi:
Makbul olan azıcık amelle elde edilebileceğinden dolayıdır.

RUHUL- KUDS

Hırıstiyanlığın uluhiyet üçlemesi içinde olan ve ruhul kuds denilen  kavram, İslam itikadında ilahi kuvvetden bir kuvvetdir diye iman edilir.İslam , Hırıstiyanlıktaki üçlemeyi akla uygun bulmaz."Bir" üçdür, "üç" birdir" demez.İslam Ruhul Kuds'ün varlığını kabul eder fakat Hırıstiyanlığınki gibi değil.Ruhulkuds:Kevni noksanlıklardan mukaddes olan (Ruh)dur.
O öyle bir manadır ki:Nereye yüz çevirsen mahsusatta hissiyatımızla, makulatta efkarımızla mevcuddur.Zira Ruhul Kuds . kemali ile vücudu kevnide teayyün etmiştir.
İnsanın cesedi vardır, o, insanın suretidir, insanın bir de ruhu vardır, o da insanın manasıdır.İnsanın bir de sırrı vardır, o da ruhunun ruhu ve vechidir.
İşte Ruhul Kuds:O ruhun ruhudur.

25 Şubat 2018 Pazar

HIRISTİYANLIKTAKİ ÜÇLEME AKLADA AYKIRIDIR

İslam uluhiyyeti  Baba, oğul,ruhul kudüs diye üç rüknden mürekkeb ve müteşekkil tanımayı aklı selime göre mazur görmez ve der ki:
2018 yıl evvelinde ibn(oğul) yoktu.Sonradan ilave edilen şeyle Allah, Allah olur mu?
Sonra Allah; et, ten, kan mıdır?ki elleri haça çivilenip  Ey Tanrı, senin çivilendiğin çiviler yüzünden bizi kurtarmanı dileriz" şeklindeki itikad aklı selimle bağdaşır mı?
Hırıstiyanlıkta " İsa, Adem'in günahının mahvığna bedel çarmıha gerildi ve Adem7in izzeti için İsa'ya ihanet olundu, Adem,yasak ağacın meyvesinden yediği için , İsa , ağaç bir haça gerildi, ve asılırken susadı bir acı sirke içti.." itikadı vardır
Eğer İsa arzusu olmadığı halde asılmış ise bu nasıl ilah olabilir.Kendi ciğerpare evladını korumaktan aciz olan Birine "Baba" demeye aklı selim itikad eder mi?
Yok Hz.İsa kendi arzusu ile asıldı ise ,Hz.İsa'nın bu arzusunu yerine getirdikleri için Yahudilere merhamet ve teşekkür etmek gerekmez mi?
Hz.İsa'nın asılması "Tathirat" temizlik için ise Bu sergüzeşt kimi temizliyor?Kafiri mi ,mümini mi?İslama göre temizlenme ameli salih ile olur.Hz.İsa'nın katli ile hangi fesad zail oldu?
Hırıstiyanlıkta Hz.İsa'ya uluhiyyet isnat edilir; sonra da İncil'de İsa'nın gaybı bilmediği yazılıdır.
"İslam bu nasıl Allah, ki herşeyi bilmiyor " der
Hırıstiyanlıkta İsa öldü tekrar dirildi itikadı vardır.
Peki, ölü iken onu kim diriltti?
Eğer "kendikendine dirildi" denirse o zaman :"Ölü  iken mi diriltdi. yoksa diri iken mi ? sorulur.
"Diri iken "denirse o zaman açık ve aşikar olan bir şeyi tekrar ispata kalkışma abes olur.
"Ölü, kendi kendini diriltti " denirse muhaldır(olmayacak bir şeydir.Çünkü,ölü,ölüyü diriltemez.Ve hiç olmazsa, kimi dirilteceğini ölünün bilmesi lazımdır.Ölünün bunu bilmesi ise muhaldir.
Bunları islamiyet aklı selime  makul görmez ve kabul etmez

RUHUN CESEDE HAKİM OLMASI

İnsanda sahih bir fikren devamı, tıyb(helalinden ve temiz) bir surette yemek, içmekliğin  ve bir hastalığa mübtela olmaksızın uykunun azlığı,lüzumsuz konuşmanın kalkması,beşeriyetin iktiza ettiği şeylerin terki suretiyle umuru ruhaniyye galib gelirse o zaman heykeli insaninin kesafeti letafete kalbolur, letafeti ruhiyye galabe eder.Bu halin tahakkukunda su üzerinde yürür, havada uçabilir, duvarlar kendisine perde olmaz, memleketlerin uzaklığı ruhi yakınlığa mani  teşkil edemez.İşte beşeri gerekliliklerden olan maniaların bu suretle yok olması halinde; ruhta metanet ve kudreti aslisi tahakkuk ederek mahlukatın en yüksek mertebesine vasıl olur.A'la-i meratib; cisimlere komşu olmaklıkla hasıl olan kayıdlardan çözülmüş olan ruhların alemidir.Kuran-ı Mübinde :İNNEL EBRARE LEFİY NA'İM"infitar 82/13 "EBRARDAN OLANLAR , İLAHİ NİMETLERDE MÜSTAĞRAK OLMUŞLARDIR"demektir
Demek oluyor ki umuru ilahiyyenin galebesi, esmai hüsna vesıfatı ulyaya aid füyuzatı müşahede vebeşeriyetin iktiza ettiği umuru terk ile hasıl olabilir.Zikr edilen vech ile bir kimsedeumurı ilahiyye galebe ederse o kimse kudsiyet kesbetmiş olur
Zira beşeriyet, cesedin baisi kıvamı olan (bedenin kuvvetine neden olan) nefsin hoşuna giden şeyler olup insan tabiatı onları kendisine adet ittihaz etmiştir.
İnsan , bubeşeriyete aid olan mukteziyyatı terkederek, kendine nisbetle asl ül asl olan sırrı müşahede de daim olursa , sırrı ilahinin ahkamı o kimsede zahir olur.Cenab-ı Hakk  hususi tecellisine mazhar kılar .Sem'i(duyması) sem'i ilahi, basarı (görmesi) basar-ı ilahi,yed'i (eli)yed-iilahi , lisanı;lisan-ı ilahi olur.O kimse anadan gözsüze , kekemeye mesh etse biemrillah şifa bulurO kimse ruhulkuds ile kuvvetlendirilmiştir.Cenab-ı Hakk, Hz.İsa (as) hakkında:VE EYYEDNAHÜ Bİ RUHIL KUDUS""(bAKARA 2/253)

İNSANLA ALLAH ARASINDAKİ İRTİBAT:SÜNUHAT/REVALATİON

Sünuhat Allah ve semavat ile dünyadaki insanlar arasındaki şimdi veya herhangibir zamanda yapılan irtibat.Eskizamanda olduğu gibi bugünde buirtibat mevcuttur.Çünkü Hazret-i İnsan, Cenab-ı Hakk7ın esrarı zatiyyesine ağah ve sıfatı ilahisine layık bir kabiliyette yaratılmış,üflenmiş ruhla şereflendiğinden  hep aynı şanda olduğundan eskizamanlardaki insan, bugünkü insan diye ayrım yapmak doğrudeğildir.
İnsan yüce yaratılıştaki asaletinden sapmazsa (nefsini ucuz,geçici  dünya menfeatlarına satmazsa) onun kalbi daima ilham ve sühunatın indiği yer olur.LEKAD HALAKNEL İNSANE FİY AHSENİ TAKVIYM"(Tin 95/4) buyurulmuştur.ki:"İnsanı en mükemmel birnazm-ı kavım ve şekl-i ahseni müstakim üzereyarattık" demektir.
Bu nedenle hazreti insanda eski zamanlarda da bugün de doğrudan doğruya ilhamat ve sünuhat vaki olur.
Yalnız bir vahyi hususi vardır ki o Efendimiz (SAV) ile son bulmuştur.Onu bu hususlara karıştırmamalıdır.
İlham ve sünuhat da :O' nun getirmiş olduğu vahy'in inceliklerini, hakikatlarını,ihlas sahibine Cenab-ı Hakk7ın çalışmaksızın bildirdikleri hususlardır.
Cenab-ı Hakk'la insan arasında bir münasebet vardır, bu da;Abdiyyet,Ma'budiyet veya vahdettir.
İnsanın kalbi Allah Teala ile irtibata müstaiddir(kabiliyetlidir)Bende olmuyor diye başkalarında da olmuyor denemez.
Kalb, Allah'ın halk ettiği fıtratı asli üzere oldukça istediği veçhile umuru döndürebilir.Esasen bundan dolayı kendisine kalb tesmiye olunmuştur.

NEFSİNE HAKİM OLABİLMEK

Hiddetine, gadabına, eline, diline hakim ol.Bunların hepsinden bir badireye düşmemek için geri dur.Bunun ilacı , yegane çaresi de:Allah'a döneceğim düşüncesi, ahiretfi tefekkür, Halık'ı çok anmaktır.Başka türlü nefsine hakim olamazsın

YÜZE KARŞI ÖVMEK

Nefsinin sana hoş gelen, cihetlerinden sakın, kendine güvenme.Sonra hiçbir zaman yüzüne karşı meth olunmayı isteme.İyi bil ki , iyilerin ne kadar iyiliği varsa, o iyiliğin hepsinin mahvolması için Şeytanın en kuvvetli kullandığı fırsat ; yüzüne karşı meth ettirmektir.Bir de ,raiyyene etdiğin iyiliği başlarına kakmakdan sakın ve yaptığın işleri mübalağalı göstermeye çalışma.Zira minnet; yapılan ihsanı hiçe indirdiği gibi . mübalağa da hakikat nurunu giderir.

İNSANLARIN EN FAZLA BİRLEŞTİKLERİ KONU:AHDE VEFA

Arzuların farklı, görüşleri farklı olmasına rağmen insanların, Allah7ın farzları arasında ;ahidlerine vefa kadar birleştikleri bir şey yokdur.O kadar ki müşrikler bile hıyanetin vahim neticelerini gördükleri için Müslümanlara karşı ahdü vefayı iltizam ediyorlar.
Onun için sakın verdiğin sözden dönme.Sakın ahdine hıyanet etme, sakın düşmanını aldatma.Allah'a karşı gelmek cüretini , sonu mahrumiyetle neticelenen cahil şakiden başka kimse gösteremez.Cenab-ı Hakk rahmeti ezelisi ile kulları için ahid zimmetini, barınacakları bir emniyet yerikıldığından , bunda fesad edip hıyanette bulunmak,hile ve hud'a yı asla hoş görmemiştir.(Hz.AliEmirnamesinden)

HALKIN EN ALT TABAKASI (HZ ALİ EMİRNAMESİNDEN)

Malik! Şimdiöyle bir sınıf geliyor ki:
Onlar hakkında Allah'dan çok korkmalısın.Bu tabaka alt tabakadır.Bunlar hertürlü çareden mahrum, zavallı, felaketzede, kötürümleri teşkil eden tabakadır.Bunların içinde derdini söyleyen de vardır, söylemeyen de vardır.Allah'ın , senin muhafazana tevdiettiği bunlara aid hakkı sıyanet et.Civarında bulunanlara, beytülmalinden bir hisse , başka yerde olanlara da her yerin fukara-i müslimine mahsus zahiresinden birer hisse ayır.Çünkü uzak, yakın yokdur.her yerdekimüslüman müsavidir.Uzaktakilerin yakındakiler gibi hakları vardır.Bunların hepsinin hakkını muhafaza edip yerine getirmek , sana tevdiedilmiş bir vazigfedir.Sakın sana büyüklenme gelip , seni onlarla uğraşmaktan alakoymasın.Ehemmiyetsiziniyüz üstü bırakırskan mazurgörülmezsin.Onun için bunları düşünmekten geridurma.Bubiçarelere ekşiyüz gösterme.O kadar bunların işlerine ehemmiyetver ki , amirlerin, memurların hakareti yüzünden sana kadar gelemeyip arkası kesilirse , ne oluyor diye araştır.Sırf bunlar için ;Allah'dan çok korkan, tevazu sahibi,emin adam tayin et, arada vasıta olsun,işlerini layıkı ile sana o bildirsin.
Hülasa o kadar çalış ki Huzuru izzet-iBari'ye çıktığın zaman "Ya Rab, bütün gücümün yettiğinisarfettim" diyebilesin.
Halkın bu tabakası diğer tabakalardan daha ziyade insafa layıkdır.adle muhtacdır.Onun için her birinin hakkını vermeye son derece itina et.Veyetimleri, ihtiyar olduğu için çaresiz zavallıları üzerine al.Şüphe yok ki bu işler valiye ağır gelir.Fakat ne kadar hak varsa hepsiağırdır.Bunu Cenab-ı Hak yalnız,akibetini düşünen , nefsini sabrü tahammüle alıştıran ve kendi hakkındaki vad-i ilahinin sıdkından mutmain olanlara kolaylaşdırır.İşte sen de erbab-ı ihtiyac için yalnız onlarla meşgul olabileceğin bir zaman, bir mekan ayır ve onlarla beraber otur da seni yaradan Allah7ın da bu işlerisana kolaylaşdırsın.Ve onlarla hemcelis olduğun vakitde ne askerini, ne avanını, ne muhafızlarını , ne zabıta memurlarını yanında bulundurma ki herkesderdini hiç kimseden çekinmeden açıkca söyleyebilsin.
Malik ! Ben, Resulullah (Sallallahü aleyhi ve sellem)Efendimizden birkaç yerde işitdimki:
"Aranızda zaifin hakkı, kavilerden kolay kolay , serbestce alınmayan bir ümmet,katiyyen hiçbir zaman kuvvetlenemez" diy emretmişdir.
Sonra bunların içinden iki kelimeyi  yan yana getiripkonuşamayan, münasebetli cümle kullanamayan kimselerin acizleri hoş gör.Bunlara karşı büyüklenme, onları paylama.Onları ne kadar hoş karşılarsanCenab-ı Hakk da rahmet yönünü sana o kadar açar, taatine mukabil ecrini ihsan eder.Onlar için verdiğini ;güler yüzle, yumuşak lisanla , temiz kalble ver.Vermeye, gücün yetmediği zaman da nazik lisanla kabul olunabilecek özürler dile.

24 Şubat 2018 Cumartesi

HZ ALİ EMİRNAMESİNDEN

Emrinaltındaki ticaret ve sanat erbabına gelince:
Bunların bir kısmı oturduğu yerde çalışır,birkısmı öteye,beriye mal götürür,geatirir.bir kısmı da elinin emeğiile geçinir.Bunların hepsine iyi muamelede bulun ve başkalarına iyi muamelede bulunmalarını emret.Çünkü bunlar memleket için hayır sebebleridir, menfeat vesileleridir.zira bunlar o hayrı , o menfeatı; senin toprağının, denizinin, ovalarının her bucağından , uzak yerlerinden herkesin gidemeyeceği, cüret edemeyeceği yerlerden getiriyorlar.İşte onlar memleket için sulh ve selamet adamlarıdır.Kendi işleri ile meşgul olurlar, ne gaile çıkarmalarından korkulur, ne fesadlarından endişe edilir.Bunların gerek senin yanındaki işlerini, gerek memleketin diğercihetindeki işlerini takib et ve kolaylık göster.Yalnız şunu da bil kibunların çoğunda fahiş bir tama, çirkin bir hırs, çok menfeat temini için ihtikar, alırken , satarken hiyle olur.Bu hal de haylka zarar verdiği gibi, vali için de ayıbdır.Zira Resulallah sav ihtikarı men buyurdu.
Alım satım doğru tartılarla , doğru ölçülerle olmalıdır.Alanı da satanı da ezmeyecek bir fiyatta olmalıdır.İşte sen ihtikarı yasak ettikten sonra, kim tekrar ihtikar yaklaşırsa derhal ifrata varmamak şartıyla tecziye et.

AHİRETİ KAZANDIRACAK SUALLERİN CEVAPLARI

Bir gün huzuru nebeviye birisi gelip:
"Ya Resulallah! dünyada veahirette beni iğna edecek(zenginleştirecek) suallerim var" dedi.Menbaı atıfet olan Fahri Kainat:
""İstediğini sor " diye ferman buyurdu.Sorusoran dedi ki:
"Ben insanların en alimi olmak isterim"
Fahri alem:
"(ITTAKILLAHE TEKÜN A'LEMANNASİ)"Saygı ile Allah'dan kork ilahi emirlere ta'zimkar, mahluku Hüdaya şefkatli ol.İnsanların alimi olursun" buyurdu.
"Ben insanların en zengini olmak isterim"
"(KÜN KANİAN TEKÜN AĞNENNASİ"(Kanaat ehli ol ,insanların en zengini olursun"
Adam:"İnsanların hayırlısı olmak isterim"
EFENDİMİZ (SAV):"HAYRÜNNASİ MEN YENFE'UNNASE FEKÜN NAFİ'AN LEHÜM)Nasın hayırlısı insanlara fayda ve menfeat verendir.O halde insanlara menfeat verici bir kimse ol"buyurdular.
Adam:"İnsanların en adili olmmak isterim"
Efendimiz (SAV):(EHIBBE LİNNASİ MA TÜHIBBÜ LİNEFSİKE TEKÜN A'DELANNASİ)Kendin için ne seversen insanlar için de onu sev.O vakit nasın en adili olursun"buyurdular.
Adam:"Allah yanında insanların en hayırlısı olmak isterim" deyince
Efendimiz (sav):(EKSİR ZİKRALLAHİ TEALA TEKÜN EHASSÜ'L-IBADİ İLALLAHİ TEALA)"Allah'ı çok an,gafletin zıddı olan hali kesbet.O vakit Cenabı Hakk'a kulların en hayırlısı olursun"Buyurdular.
Adam:Musinin (iyilik edenlerden) olmak isterim."
Efendimiz (sav):Ü'BÜDULLAHE KENNEKE TERAHÜ FEİN LEM TEKÜN TERAHÜ FEİNNEHU YERAKE):Allah'a Allah'ı görür gibi ibadet et.Her ne kadar sen O'nu göremezsen O seni görür " buyurdular.
Bunun üzerine huzuru nebevide bulunan diğer bir zat:"Ya Resullallah benim de bir niyazım var, ben de imanı kamil olmak isterim" dedi.
Efendimiz (sav)(HASSİN HULKIKE YEKMÜL İYMANÜKE)"Ahlakını güzelleştir, imanın kemalini bulsun" buyurdular.Diğer bir kimse:"Ya Resulallah ben de muti' kimselerden olmak isterim"dedi.
Habibullah Efendimiz:(EDDİ FERAİZALLAHİ TEALA TEKÜN MÜTIY'AN)"Allah'ın emrettiği farzları yerine getir, muti kullardan olursun" buyurdular.
Diğer biri:"Kıyamette günahlardan tertemiz bulunmak isterim"
"İĞTESİL MİNELCENABETİ MÜTAHHAREN TELKALLAHÜ TEALA YEVMEN KIYAMETİ MA ALEYKE ZENBÜN "Cenabetten hem zahiren hem batınen tertemiz ol.Kıyamet gününde Cenab-ı Hakka mülaki  olursun" buyurdu.
Birisi :"Ya Resulallah , kıyamette nurlar içinde en güzel haşrolmak isterim" deyince
LA TAZLİMÜ EHADEN TUHŞER FİNNURİ YEVMEL KIYAMETİ"Hiç kimseye zulmetme , kıyamet günü nur içinde haşrolunursun.
Başka biri:Ya Resulallah Rabbimin merhametini isterim:deyince
İRHAM NEFSEKE ,VERHAM HALKA RABBEKE YERHAMÜKE RABBÜKE"kENDİNE ACI, RABBİNİN MAHLUKUNA ACI,rABBİN SANA ACIR"BUYURDU.
Mecliste bulunanların sualleri devam ediyordu:
"Günahlarımın azalmasını yalvarırım ya Resulalllah"
"İSTAĞFİRİLLAHE DAİMEN YAKLÜL ZENBÜKE)"Allah'a daima istiğfar et, günahların azalır"
"Nasın ekremi olmak isterim"
(LA TEŞKÜ MİNALLAHİ İLELHALKI TEKÜN EKREMENNASİ)"Allah'tan halka şikayette bulunma.Nasın ekremi olursun".
"Nasın en kavisi olmak isterim"
TEVEKKEL ALALLAHİ TEKÜN AKVENNASİ):"Allah'a dayan.Nasın en kavisi olursun".
"Ya Resulallah,Allah'ın ve senin sevgililerinden olmak isterim."
(AHBİB MA HABBETÜLLAHÜ VERESULÜHU VEBGAZ MA BEĞIZALLAHÜ VE RESULÜHU):"Allah ve Resulullah kimi severse onu sev, kime buğzetmişlerse ona da buğz et"buyurdular.
Biri de:"Ya Resulallah,Allah7ın güç ve gazabından emin olmak isterim" diye yalvardı.
Seyyidül Enbiya Efendimiz:(LA TAĞDAB ALA EHADİN TEKÜN AMİNEN MİN SAHTİLLAHİ TEALA):"Hiç kimseye gadap etme, Allah'ın sahtından emin olursun" buyurdular.
"Ya Resulallah dualarımın kabulünü isterim"
CTENİB HARAME TÜSTECEBDA'VETÜKE)"Haramdan sakın, duan kabul olur"
"Ya Resulallah, kıyamette halk içinde Cenab-ı Hakkın fezahata düşürmemesine yalvarırım "
IHFEZ FERCÜKE KEYLA TÜFTAHA ALA RÜUSİL EŞHADİ)"Fercini sakla, namusunu muhafaza et, o anda şahid huzurunda rezil olmazsın."
"Ayıplarımın setrolmasını isterim"
(ÜSTUR UYUBENA İHVANİKE YESTÜRİLLAHÜ TEALA UYUBEKE)"Din kardeşlerinin ayıplarını ört, Cenab-ı Hak da senin ayıplarını örter.
"Hataları mahveden şey nedir, Ya Resulallah?"
EDHÜMU'Ü VELHUŞU'U VEL'EMRAZÜ)"Gözyaşı, alçakgönüllülük ve hastalıklardır."
"Ya Resulallah, Cenab-ı Hak indinde hangi hasene efdaldir?"
HÜSNÜHULKI VETTEVAZU'İ VESSABRİ ALELBELİYETİ VERRIZAİ BİLKAZAİ)"Güzel huy,tevazu, belalara sabır, kazaya rıza"
"Ya Resulallah, indi ilahide en büyük günah medir?"
SU'ÜLHULKU VESSUHHIL MÜTA'I)"Fena ahlak ve bir de kendini hasisliğe, cimriliğe kaptırmaktır"
"Ya Resulallah, cehennem ateşinisöndüren nedir?
ES-SABR "Sabır" buyurdu.
Güzel ahlakın en genişi olun bu hadisi şeriflerle amel eden kişi,huzuru ilahiye alın akı ile çıkar.

23 Şubat 2018 Cuma

CAMİ HOCALARI

Cami hocaları uyuşturucu ve içki ile alakalı ayetiokurken fal oklarından söz eder ama "fal okları"nın bugünkü karşılığını söylemez.Söylediği takdirde sınır dışına çıkmış olur.Çünkü Kur'andan bahseder ama diyanetin sınırları içinde bahseder.Fal oklarının buğünkü karşılığı milli piyango,spor toto v.s gibi şansoyunlarıdır.İşkiden bahseder,harap olmuş hayatlar ve yıkılan yuvaları anlatır.İçkiyi tüketenler anlatırken üreten anlatılmız.Hele hele devlet eliyle üretilmesinin çarpıklığından hiç bahsetmez.Cumhuriyetten buyana değişen 13  diyanet işleri Başkanından hiçbirinin devletin içki üretimine ve şans oyunu düzenlemesine karşı çıktığına şahit olmadım.Karşı Olan bir başkan gelip geçmişse  lütfen ikaz etsin.İkaz edemezler çünkü maaşları o gelirlerden karşılanmaktadır.

AŞIK ONA DERLER Kİ:

Aşık ona derler ki :Cümle varlığını Cenab-ı Hakk'a verip kendini yok,Hakk'ı var bilir.Bunu tadan bir mümin ;Hakk'sız hiçbir zerre olmadığını, yalnız lisanı ile değil kalbi ile, gönlü ile söyler.Yoksa lisanı ile söylemiş de, Beytullah olan müminin kalbini zulm baltası ile tahrip etmiş, ondan sonra da binlerce taştan cami yaptırsa fayda vermez.Kandan süt, acı zehirden tatlı, dikenden gül yapan Halık, senin sahte varlığını bir gün altını üstüne getirir.

22 Şubat 2018 Perşembe

ABD (Amerika BirleşikDevletleri)

Amerika'nın Türkçe yazılımda ki kısaltması ABD olur bu üç harfin  Arapçadaki karşılığı (abd),KUL,KÖLE  demektir.Neyin ve kimin kulu kölesi manası ise geniş bir açıyla mütala edildiğinde nefsin, beşeri haz ve zevklerin köleliği anlamı çıkar.Bugün Amerikanın da yaptığı budur.Tam ismine uygun bir davranış

ZAHİRDE AZANIN ORUCU

Gözün orucu:Gafletten men olunmasıdır.
Dilin orucu:Yalandan,gıybetten, dedikodudan kendisini imsak etmesi, tutmasıdır.
Kulağın orucu:Yasaklanmış şeyleri işitmekten kendisini muhafaza etmesidir.
Nefsin orucu:Hırs ve şehvetten kendisini korumasıdır.
Kalbin orucu:Ahkamı ilahiyye ile , Beytullah olan kalb şehrinin temelini dört unsurun semasına yükseltip nefsiemmare ordusuna işgal ettirmemek, dünya sevgisinden temizlemektir.
Ruhun orucu:Ahiret lezzet ve nimetlerine dahi tama' etmemek, nimete değil o nimeti verene kavuşmaya çalışmaktır.
Sırrın orucu:Hakdan gayrısını görmemektir.
Batında orucun hitabı kalbse, ruha, sırrıdır.
Bu sırlara vakıf olup, bu zevkleri tadarak oruç tutanın iftarda müşahedesi HAK olur.Ona işaret eden Fahri alem efendimiz(sav) "iftar zamanı müminin hali refahı ne hoş olur"  buyurmuşlardır.
Şimdibir ramazan orucu ile sıfatı samediyyeye giren hakiki insan, ilahi ahlakla ahlaklanırsa, kendisinde hasaisi Rububiyyet ve feyzi ilahi tecellieder ki;o zaman Cenab-ı Hakk:"Makamı beşeriyyete dön" der. Yani IYD halitecelli eder, bayram olur
Dikkat:"Kuranı Mübin Ramazan'da nazil oldu" ayeti celilesinin işari manası şudur:Orucun devamında abd'e:Kur'an hakikatları nazil olur demektir.

ORUCUN BATIN MANASI

Oruc kalbin nurudur.Kalbin batını olan (fuad'ın) cilasıdır.Garazı dünyeviyyeyi kalbden çıkartır.Fikir kapılarını açar,Sır ayinesinin tozunu giderir.
Fehmi kaybolmuş, kalbi ölü haline gelmiş kimse:"Bu açlık nedir ve niçin?" diye sorarsa lisanı hikmet ona şöyle cevap verir:
Bu açlık , hikmetlerin kaynağıdır.
Birinci hikmet:Bir kimse orucun sırrından ,hükm-i adlin zahir hikmetini anlamak için , iman ile, ecir ve sevap talebiyle,mütezellilane ve emri ilahinin yelkeni altında oruç tutarsa:Hür,köle,melek, melekut, büyük,küçük,amir , memur arasında o adle rücuda Allah'ın hikmetinin müsavat üzerinde olduğunu görür.İşte insan oruç tutup Allah'ın ahlakı ile taalluk ederse, bütün şüunatta haline göre insanlar ondan insaf görür.O Onun için her oruç tutan kimse kendisini kontrol etmeli, bu sırların zuhuruna dikkat etmelidir.
İkinci hikmet;Oruc neticesinde oruclu bir huzura, bir şühuda dahil olur.bu feyz onu makamı ubudiyette huşu üzerine bulundurur
Huzur demek:Ağyardan ayrılıp Allah'a muhabbette devam etmek demektir
Oructa cem'-i himmet vardır.
Namaz esnasında huzurukıble;Ka'be olduğu halde, oruc halinde huzuru kıble; kalbdir.Kalb ve Ka'be ;esrarı Hakk'ı hatırlamak için iki cihettir."FEEYNAMA TÜVELLU FESEMME VECHULLAH) Her nereye dönerseniz kıbletullah zatullahdır"ayetikerimesi makamı muhazaraya işaret eder.
(FEVELLİ VECHEKE ŞATREL MESCİDİL HARAM) ayeticelilesi de Hizmeti ubudiyyet ile toprağa yüz sürüp, tezellül gösterilecek makama teallük eden hale işaret eder
Üçüncü hikmeat:Eğer oruc tutan kimse zengin olup, ilahi ahlakla ahlaklanmışsa fukaranın halini düşünerek onlara merhamet, şefkat ve ihsan göstermesi şarttır.
Fakir ise;Kendisiile kendinden üstün olanları  hükümde eşit kılan Cenab-ı Hakk şükrederek ağniyayı şakirinden kılan Hakk'a hüsnü zanda bulunmalıdır.Şu makamda fakr halinde bulunan bütün müslümanlar için dua eder.
Dördüncü hikmet:İftar ve sahur , ancak helal lokma ile salih olabileceği ve keza sadaka helal maldan verilebileceği için insan kazancına çok dikkat etmesi lazımdır.Oruc insanın kazancını kontrol eden bir müessesedir.Zira Allah7ın ve Resulünün müsade etmediği kazançlardan tedarik edilen yemeklerden yapılacak iftar, orucu ifsad eder.
Beşinci hikmet;Kul, orucla riyaztda bulunursa, adetinin kesafetinden, kılıç kınından sıyrıldığı gibi sıyrılır.Onun için hakiki oruçlu , kınından sıyrılan bir insanı kamildir.O makamda yapılan dini ve dünyevi amel saliholur.

ÇAYI ŞEKERLİ SEVMEK

Çayın "şekerli" olmasını sevmek ve şekersiz içilemeyeceğini sevmek hissi nefsimizin bize telkin ettiği bir istektir.Nihayeti sıcak sudur.Bu ve buna mümasil örnekleri düşündüğümüzde "hoşumuza giden" ler gerçekten nefsimizin tercihleridir.Bu tercihler için bir güç merkezi, vücudumuzu kullanır ve mutlaka şeker aramaya başlarız.Eğer açlık duygusunu gidermek ve bastırmak kuru ekmekle mümkün olabiliyorsa,acılı Adana kebabını yağlı pidede yemek isteğide aynı nefsin bir hazzıdır.Ve bizim bütün bir ömrümüz bu hizmetler uğrunda tükenir di asıl maksat ve gayemizden uzak düşerek zarar edenlerden oluruz.
Bu duyguların insandan alınması,Hakteala'nın lütfuyla mümkündür.Hak teala yardım ederse bu iş kolay olur.Aksi halde cüzi irademizlebu işi başarabiliriz fikri birtuzaktır.Tüm tutkular ve iptilalardan (kumar,avcılık,yasak madde kullanımı,üretimsiz ve emeksiz kazançla rahat yaşam isteği) ancak bir himmete muhatap olmak suretiyle kurtulabiliriz.Kurtulmayı sanmayalım ki biz başarmaktayız.
Bu nedenle sürekli Cenab-ı Hakk'a yalvarıp yardım dilemeliyiz.

21 Şubat 2018 Çarşamba

"ORUÇLUNUN AĞIZ KOKUSU"

Cenab-ı Hakk, "oruçlunun ağız kokusunu severim" buyuruyor.Bu bildiğimiz çirkin açlık kokusu değildir.Şu demektir:
Oruçlu insanın sayılı nefesi başka türlü çıkar.Konuşmasındaki ihlas bambaşkadır.O ağızda hile bulunmaz.Yalan ağzın semtine uğramaz.Çünkü kainatta Allahsız bir zerre görmez ki aldatmaya kalksın.O, herhangi bir kötülükle karşılaştığı vakit vicdanından:"Dikkat et! Oruçlusun.Yani Allah-sıfatsın.Ayıpları örteceksin.Zıdları toplayıp neşe yaratacaksın.Kötülükleri iyilikle karşılayıp ihsanın ne olduğunu göstereceksin" sesini duyar.Oruç tutan kimse Allah'ın sıfatlarını giyinmiş kimse demektir.Kesafetini , letafete inkılab ettirir.Mevcudata nazarı merhametle bakar, cömertlik sıfatı daha kuvvetli bir şekilde tecelli eder.

İBADET ADET OLURSA

İbadet "adet" olarak yapılırsa , o ibadetten hasıl olacak maksut,meydana gelmez.Namaz, kalıbı Kabe istikametine döndürmek demek değildir.Kabe addedilen bir makama kalıbı(nefsi) döndürme talimidir.Bu talim yapılmadıkça kişi o kabiliyeti kazanamaz.İbadetin Ruhu, manası ve gayesi mevcuddur.Bunlar anlaşılmadan ibadetten lazım olan netice alınamaz.Örneğin,Oruç , aç kalmak değil, aynı zamanda aç'ı arayıp onu doyurmak da orucun gayelerinden biridir.Oruç bütün azanın iman ettiğini isbat ve onların ıslahını beyandır.Mesela dil ile gönül kıran kimse:günlerce aç, susuz kalsa hakikatta oruç tutmamıştır.Belki bu örnekler İbadetin şeriat boyutu, tarikat boyutu ,marifet boyutu,hakikat boyutu şeklinde üçlü yahut dörtlü anlatılabilir.Şeriat boyutunu yerine getiremeyene, diğer boyutları anlatmak ne derece fayda verebilir.
Dinde müceddid beklenmektedir.Dolar denizi içinde yüzen Suud krallığı ,İslamın yaşayan örneği olamaz.Yahut,Allah'ın yasakları  devlet eliyle işlenirken bu uygulamaya karşı itiraz mahiyetinde olsa cılız bir şekilde ses çıkartmayan Diyanet teşkilatı , dini yaşamımızı yönlendiremez.Bu nedenle ortada garip kalmış Allah'ın dinine sahip çıkacak maddi ve manevi saltanat sahibinin varlığı her gün dahada elzem hale gelmektedir.Ve o geldiğinde,tüm meşreplerin, tarikatların ve mezheplerin tek'e inmesi umulmaktadır.Ortada sadece iman ve küfür kalacaktır.

20 Şubat 2018 Salı

İBADETLERİN HİKMETLERİNDEN

İslamda emrolunan her ibadet, sayıya girmeyecek nimet ve hikmetle doludur.Aynı zamanda insanın manevi hastalıklarını tedavi etmek için Kuran eczahanesinde yapılmış birer ilaçtır.
Mesela Namaz:İnsanı bütün kötülüklerden , Allah'ın istemediği şeylerden muhafaza eden manevi bir ilac, nefsin dizginlerini çeken, her an insanın hayatını kontrol eden bir müessesedir.
Zekat:İnsanın Hakk'a karşı itimatsızlığını gösteren cimriliği tedavi eder, o pis kiri temizler.Malın hakikatta kimin olduğunu gösterir.
Oruc'a gelince:Evvela "Ramazan":Allah'ın isimlerinden bir isimdir.Bu ay Ümmet-i Muhammed'in ebedi kurtuluşa kavuşabilmesi için bir bahanedir.Oruç ile nefis itaat dairesine girer.Cenabı Hakk irade sıfatını yalnız insana bahşetmiş, o sıfatında ancak insanda olduğunu oruc ile meydana koymuştur.Açlık had safhada olduğu halde yememek,susuzluk nedeniyle su içmemek ,cinsel istek nedeniyle nefsin dizginlerini çekmek ancak oruc ile olur.

BERAT GECESİNİN HİKMETİ

Şaban ayının 15 nci gecesi Berat kandilidir.Bu gece olan hadise Cenab-ı Hakk7a takdim edilen, esrarı zatiyye ve sıfatı ilahiyyeye agah olan bu sınıf1a "İnsan" olduklarına dair kendilerine berat verilir.Şakkı Kamer hadisesi bu gece meydana gelmiştir.
İlahi deftere "insan" olarak kayıt olma gecesidir.Bu deftere kaydolan kimse ölmez.Hakiki mümin ölmez, sadece elbise değiştirir.Ölen:Hayvandır, zalimdir, müşriktir, mürteddir,insan haklarını ezendir, mahluka nazarı hakaretle bakandır.
"İnsan" olduğuna aid beratını alan kimse, onbeşgün sonra ilahi hazineden maaş almak için bekleyişe geçer.Beklenen maaş "oruç"tur.
Dünyada maaş sahipleri nasıl ki yoklamasını yaptırır, beratını göstererek maaş alırsa hakiki insan da Ramazan'da beratını Allah'a arzeder:Ya Rabbi!  sonsuz hamdederim, beni insan olarak kabul etmişsin, en büyük ihsanına mazhar kılmışsın, ben oruç tutacağım, senin sıfatı ilahine bürüneceğim" der oruca başlar,

VERGİ TAHSİLATI(Hz.AliEmirnamesinden)

Haraç işine gelince:Onu da haraç verenlerin salahı ile takip et.Şunu bil ki, alacağın haracın ıslahı ile verenin salahı içinde başkalarının salahı da vardır.Bunlar hep birbirine bağlıdır.O halde topladığın, memleketin imarına sarfedilmeli, onu sarfetmekteki dikkatin , toplamaktaki dikkatinden daha kuvvetli olmalı.Zira bir memleket ne kadar ma'mur olursa haraç da o kadar güzel toplanır.(Senin de toplamaya yüzün olur).Hem ,imar yapmadan haraç toplayan kimse, beldeyi harap, halkını helak ve perişan eder.Tabi bunun neticesi ömürsüz olur.Az bir zaman içinde söner  gider.
Halk vurulan yükün ağırlığı gibi, yahut yağmursuzluk gibi , su basması gibi , kuraklık gibi afetlerden şikayet ederlerse; faide umduğun bütün tesirlere , her vesaite başvur, o şikayetlere çare ara, ricalarını yerine getir, ne yapmak lazımsa bütün kolaylığı göster(Yani dertlerine ortak ol)Bu hususda yapacağın hiç bir şey sana ağır gelmesin.Zira memleketi imar, vilayeti tezyin hususunda sarfedilecek yorgunluk ve yorgunluğun sonunda alınacak olan o geniş sermayeyi yine sana iade edecekler.Dolayısıyla hem onlar müreffeh olacak, hem de memleketler imar edilecek, bununla beraber onların duaları, senalarını da kazanacaksın.
Onların en büyük ihtiyacı olan adaleti gösterip zaruretlerine yetiştiğinden dolayı ne zaferli zevk duyacaksın.Sonra sen esasen bu sermayeyi, onlar kuvvet bulduktan sonra fazlası ile geri vereceklere güvenerek veriyorsun.Yani onlara o kadar refahı temin eden sen olduğun için , çalışma yollarını, servet kapılarını sen açtığın için fazlasıyla geri vereceklerine , güzel muamelen, temiz adaletin sebebiyle senden emin olacaklarına kuvvetli itimadın vardır.
Günün birinde onların yardımlarına dayanacağın işler çıkar.Bir de bakarsın ki memnun ettiğin halk, o ağır yükü seve seve  almış taşıyor.Çünkü onlar mütehammildir, yüklediğin kadarını kaldırır, götürür.Bir memleketin harabiliği ancak ahalinin sefaletinden ileri gelir.Ahaliyi sefil eden sebeb de ancak valilerin servet toplama hırslarından ve mevkilerinde uzun müddet kalacaklarına emin olmayıp , sui zanlarındandır.Bir de mazinin ibret alınacak şeylerinden azıcık hissedar olmamalarındandır.

İDARECİLERİN YARDIMCILARI

(Hz Ali'nin Mısır valisine yazdığı  emirnamesinden )
Yardımcılarına karşı çok dikkatli ol! Eğer içlerinden biri elini hiyanete uzatır da gözcülerinin vereceği rapor o herifin hiyanetlerinin , rezaletlerinin üzerinde birleşirse  onların bu şehadetini kafi gör.Vakit geçirme, müstehak olduğu cezayı bedenine tatbik et!Hiyanetle biriktirdiği paraları hemen elinden al ve hemen zillet damgasını vur, makam-ı zillete dik!
(Not:Bimer ve Cimer üzerinden aleyhinde yüzlerce suç isnadı yapılan seçilmiş idarecilerle alakalı şikayetlerin sonuçsuz kalması,seçilmeden önceki gelir konusu ile seçildikten sonraki mal varlığı sorgulanmadığı sürece toplumsal yozlaşma ivme kazanacaktır.Dürüstler tan altında kalmakta, aptal, akılsız yerine konmaktadır.)

FENA ADAMLARIN ELİNDE DİNİN ESARETİ

(Hz.Ali (kv) Emirnamesinden)
Ey Malik! Şu hususa çok dikkat et! Ve olanca kuvvetinle çalış! Zira bu din fena adamların elinde esir oldu.Din perdesi altında , o nama, istenilen fenalıklar yapılıyor ve onunla dünya elde edilmeye uğraşılıyor.
Sonra, amillerinin(Vergi tahsil memurlarının)vazıyyetine dikkat et.ondan sonra iş başına getir.Öyle iltimas ile , tavsiye ile, tarafgirlik ile hiç kimseye iş verme.Zira bu sebebler cevrü hiyanete saliktir.Senin burada iş başına getireceğin kimseler öyle olmalıdır ki salah-ı hali ile tanınmış ailelerden yetişmiş, İslama hizmeti sebketmiş, kıdemi, hayası olanlar olsun.
Bunları bul! Böyleleri:Ahlakı dürüst, namusu, şerefi en sağlam,tama'ın cazibesine en az kapılır ve işin sonunu en doğru görenlerdir.Bunların geçineceklerini, maişetlerini de geniş tut.Zira bu, nefislerinin ıslahına bir kuvvet olduğu için artık o sayede ellerinin altındaki gayri meşru şeylere ellerini uzatmazlar.Ondan müstağni kalırlar.Onu yemekten çekinirler.Hem bunun üzerine suistimal ederek emrine muhalefette bulunurlar da emaneti bozarlarsa; o vakit senin için aleyhlerinde kullanmaya sir senet olur.İşte bunların icraatını iyi takip et.Sıdk ile tanınmış, vefasıyla bilinmiş kimseleri arkalarına gözcü gönder.Gizlice işleri nasıl yaptığını öğren.

19 Şubat 2018 Pazartesi

TOSUN BABA'NIN GÖCÜŞÜ

MUZAFFER OZAK EFENDİNİN(KS.) Amerika'da görevlendirdiği Şeyh Tosun Bayraktaroğlu 'ın   dünya aleminden ahirete olan yolculuğu başladığını internet haberlerinden okudum.Büyüklerin sevinç ve sürur günüdür göçüş.Zira sevdikleri ile görüşme hususundaki kesafet kalkmıştır ölümle.Bu da onlara şüphesiz daha fazla mutluluk verir.Dünya meşakkati onların naçiz bedenlerini yormuştur.Dinlenmeleri için bir ara fasıldır.Sonrası ise çok daha büyük sürurların geleceği bir kapıya açılır.Hasret duygusu bu dünyada yaşayıpda onu tanıyanlardadır.hatıralarıyla avunanlar kavuşma gününü özlemle beklerler.Veliler için "Allah Razı olsun" denmezmiş.Zaten Cenab-ı Hakk onlardan razıdır ki seçilmiş olarak bu topluma göndermiştir.Efendimizin ve Efendilerinin himmetiyle şefaatın seni sevenlerin üzerine olsun Tosun baba.

DİNİN EMİRLERİNİN ZAHİRİ VE BATINI MANALARI

Şunu iyi bilmek lazımdır ki:Dinin herhangi bir emrinin bir zahir manası, bir de batın manası vardır.Bunların birisiyle amel edip diğerini ihmal etmek, dinin yarısını yapıp yarısını terk etmek demektir.Efendimiz (sav)'in şakkı kamer denilen Ay'ı parmağının işaretiyle ikiye bölme mucizesinin batını manası şudur:
Zat-ı Baht-ı Ehadiyet'i idrak mümkün değildir.Fakat bu tecelliyatı hamil olan Zat-ı Ahmediyyet bize feyz verir.Buna hariçte bir misal getirmek gerekirse:Güneş'e devamlı bir şekilde bakmak kabil değildir.Fakat Güneşten feyz alan Kamer'e(Ay'a) tam bedir halinde iken doya doya ve safa ile bakılır.
Suret-i Rahman, sireti Hak olan Efendimiz (sav) 'in şu sözü bize büyük bir delildir:"Kim ki beni gördü,Hakk'ı gördü.(MEN REANİ FEKAD REEL-HAK)
"Ayinedir bu alem ,her şey Hak ile kaim
Mir'at'ı Muhammed'den Allah görünür daim"

HAZRET-İ CEBRAİL'E NEDEN "NAMUSU EKBER" DENİR

Hazret-iCibril'e (Namus-u Ekber) denilmesi:Zat-ı Kibriya ile Habib-i Huda arasındaki esrarı kimseye ifşa etmemesinden dolayıdır.

ORDUYA KUMANDA EDECEKLER

 Ya Malik
Ordunun başına öyle birini geçir ki :Allah’a , Resulüne olan imanında en sadık, nefsinin hayrını ayağının altına alanı olsun. Hoppa, züppe, sonradan görme, şımarık olmayan, ilimde akılda, kemalde herkesin efdali bulunsun.Zayıfları himaye ederek acısın, kuvvetlilerden uzak bulunsun.Hülasa yapacağı işi iyi düşünsün de öyle parlayarak kalkıp da nedamet ve aciz ile oturan cinsinden olmasın.
Bir anne , baba yavrularının işlerini nasıl benimser, araştırır, bakarsa sen de askerlerinin işine öylece bak !Onların kuvvetlenmesi , her hususta takviyesi için ;verdiğin şey haddi zatında çok bile olsa senin gözünde büyümesin ve onlara teahhüd ettiğin lütuf azda olsa nazarında hakir görünmesin.Senin bu halin , sana karşı olanların ihlasını, hüsnü zannını kazandırır.Sakın onlara aid işlerin büyüğünü görüyorsun diye küçük olan işlerini takibden geri durma.Çünkü senin ufak bir lütfundan intifa edecekleri yer de olur.İşte askerin başında olacak kumandanların sence en makbulü o kimseler olmalıdır ki; askere iyilikte bulunduğu gibi, askerin geride kalan ailelerini düşünecek, sıkıntıdan kurtaracak kadar kendi varlığından onlara yardımda bulunsun.Böyle olursa o asker düşman ile cihad ederken kalbleri , vücudları hep bir noktada birleşir( ve düşmanı tepeler)
Valiler için en büyük saadet, huzur ve istirahat, memlekete adalet ikame ile askerin sevgi ile kalblerini kazanmaktır.Elbette kalb de huzuru selamette kalmadıkça samimi muhabbet izhar edemez.
Askerin senin hakkındaki muhabbet ve ihlası , ancak başlarındaki kumandanlarından memnun kalmaları veonları , acaba nevakit başımızdan çekecekler diye istiskal etmemeleri iledir.
Sen kendilerine geniş bir ümmid sahası aç.Medha layık olanları meth et.Büyük kahramanlıklarda bulunanların başlarından geçenleri saymakta kusur etme.Zira bunların fedakarlıklarını, şecaatlarını daima anmak(inşallah) eshab-ı şecaati galeyana getirir, cihadı sevmeyenleri cihada sevkeder.
Sonra dikkat et hiçbirinin fedakarlığını diğerinin kahramanlığı ile karışdırma.Hepsinin yaptığı işi iyi tanı, hepsine layık olanı söyle ,yap.Herkese yapmış olduğu fedakarlığın , kahramanlığın rütbesini ver.Sakın gösterdiği şecaatın altında rütbe ve paye verme!
Sivcilden büyük bir mevkie sahip olan adamın, mevki dolayısıyla ufak bir hizmetini büyük görme , mevkii  küçük bir kimsenin büyük ve kıymetli  yararlılığını , belalara göğüs germesini  de mevkıi hasebiyle indinde küçültme!

Sonra hasebi, nesebi temiz mürüvvet eshabına,iyilikleriyle tanınmış aileler efradına (fertlerine)çok dikkat et.Ehli şecaata, ehl-i semahate, haksızlığa karşı tavır gösterenlere iltifatı eksik etme!Zira bunlar cemaatın kerimidirler.(HZ ALİ EMİRNAMESİNDEN)

İDARECİLERİN FUKARA SINIFINA KARŞI MUAMELELERİ

Eshabı ihtiyaç olan fukara sınıfı.Bunlar; yardıma, ihsana muhtaç olan bir sınıftır ki, herbirinin, Allah’ın tayinettiği ölçü dahilinde vali üzerinde hakkı vardır.Vali için en ağır mesele budur.Zira vali, Allah’ın kendisine bıraktığı bu teklifin altından ancak Allah’dan yardım talep ederek , çok dikkat ederek ihtimam ile kalkabilir.Ağır, hafif bütün işlerde nefsini hakka ve sabr ve tahammüle alıştırmadıkça bunun altından kalkamaz.(HZ ALİ EMİRNAMELERİ)

18 Şubat 2018 Pazar

HZ ALİ EMİRNAMESİNDEN

Hem sen memleketin işine gelen şeyleri, faydası olack işleri meydana getirmek için ilim adamları ile her zaman müşavere et, hükemayı toplu mübahese et.Ümmetin salahı ve memlekete hayırlar vermek için  bunu esas tut.Sonra bilki raiyye dendi mi bunlar tabaka tabakadır.,sınıf sınıftır.Ve bunlar birbirine bağlıdır.Her sınıfın salahı diğer sınıfın salahına bağlıdır.Hiçbirinin diğerinden müstağni olması imkanı yokdur.Yani şu sınıf ıslah edilsin  de diğeri olmasa da olur denemez buna imkan yokdur.

HZ ALİ EMİRNAMESİNDEN

İDARE ALTINDAKİ SINIFLAR:ORDU/ASKER
Asker , Allah'ın iz niyle milletin kal'ası, memleketin , valilerin şerefi, dinin izzeti, asayişin vasıtasıdır.Millet ancak bunlar sayesinde durabilir.Binanaleyh askerin intizamı da Allah'ın, kendilerine ayırdığı haraçla kaimdir ki ; düşmanlarına karşı onunla meydan okunabilsin, ciihad yapılabilsin.Yani bütün hazırlığını o haraç yoluna koyabilir, ona istinat ederek lazım olan ihtiyacı giderir, arkalarında o bulunur.
Diğer bir sınıf Adaletimeydana koyup dağıtan hakimler."ADLİYE". bİR KISMI HALKIN RIFK İLE , İNSAF İLE İŞLERİNİ TAKİP EDECEK VALİLER "mülkiye".BİR KISMI ;CİZYE VE HARAÇ VEREN ZIMMİLER, MÜSLİMLER.BİR SINIFI ;TİCARET VE SANAT SAHİPLERİ.Bunlardan bir sınıf ta :Fakr u ihtiyac içindeki düşkün tabakadır.
Orduyu teşkil eden askerlerin mevcudiyeti  hakimlerin, valilerin, katiplerin vücutları ile kaimdir.Akitlerini layıkıyla başaranlar, menfeatı toplayanlar, hususi, umumi işlerde tamamlayıcı olanlar (mütemmim)bunlardır.Hepsinin bekası için de ticaret ve sanayi erbabının vücudu şarttır.Zira bu sınıf menfeat sebeblerinin mütehassısı olup , ticarethaneler meydana getirip , hariçten para getirirler, her tabakanın yapamadığı sanat eserlerini meydana koyarlar.Busınıf servet amillerindendir.

HZ.ALİ EMİRNAMESİNDEN

Şunu iyi bil ki:Bir valinin raiyyesine hüsnü zannı ; onlara iyilikte bulunmak ve  yüklerini hafifletmekle anlaşılır.Evet, hüsnü zan edersen uzun yorgunluklardan kurtulursunOna da dikkat et.Hüsnü zan edeceğinkimse , senin hakkında tecrübeleri iyi çıkanı olsun, sui zanna en fazla layık olanı da hakkındaki tecrübeleri fena çıkanı olsun

17 Şubat 2018 Cumartesi

DANIŞMAN YAPILACAKLARDA ÖLÇÜLER(HZ.ALİ EMİRNAMESİ)

Dikkat et:
Sana müşavir olanların en fenası ; senden evvel edepsizlerin dostu, veziri olanlarla beraber çalışıp, edepsizliklere ve fenalıklara ortak olanlardır.Bunlara dikkat et, hiç bir suretle kendine mahrem ittihaz etme.Zira canilere yardım edenler, ancak zalemeye yar olabilirler.Binanaleyh sen de öyle adam seçeceksin ki :Hiç bir vakit zalime zulmünde yardım etmeyeni, günahkara günah işlemesinde hiçbir suretle kolaylık göstermeyeniolacak.İdare , tedbir hususundaki muvaffakiyeti, ötekilerin rey ü tedbirine üstün olacakBunların hem yükü hafif , hem yardımı çok,sana karşı şefkati herkesten fazla ve sana olan muhabbeti herkesin fevkinde olurİştebunları özel yakın yap.Hususu ve genel görüşmelerinde yakın ittihaz et.Sonra bunların içinde senceen makbul o olmalı ki :Sana acı gelen hakikatları ilk önce söyleyen o olsun., herkesten ziyade o söylesin.Allah7ın razı olmadığı bir işi yapmak istersen senin hoşuna gidip gitmeyeceğinidüşünmeden sana hakikatı söylesin, dalkavukluk yapmasın.,
İştesadık ehli vera sahiplerinisana yakın yap.ve seni alkışlayıp şımartanlarına, yapmadığın birtakım şeyleri sana izafe ederek yalandan sana uyarak nefsininzevkini yerine getirmelerine müsadeetme.
Şunu iyi bilkialkışın sonu insanı azamete sevkeder, sahtekibir verir.
Sonra dikkat et:iyiadamla kötü adam senin yanında eşit olmasın.Zira bu müsavat(eşitlik) iyileri iyilikten soğutur, kötülerinde kötülüğünü çoğaltır, fenalığa sevkeder.

16 Şubat 2018 Cuma

GÖNLE SÜRUR İLKASI DUASI

(BİSMİLLAH MAŞAALLAH LA KUVVETE İLLA BİLLAH.MAŞAALLAH KÜLLÜ NİMETİN FEMİNALLAH.MAŞAALLAH EL HAYRÜ KÜLLÜHU BİYEDİLLAH.MAŞAALLAH LA YÜSARRİFÜSSU'E İLALLAH)
Bu elfazı mübarekeyi her sabah bir kimse okuyacak olursa Cenabı Hakkın onun gönlüne sürur ihhsan edeceği buyurulmuştur.

BESMELE İLE BAŞLAMAK

Emri din de "Besmele ile başlanan her işin sonu hayır olur" buyrulmuştur.Çok kere görülür ki Besmele ile başlar da netice alamaz.Bu işin inceliğinin farkında olmayan da:"Besmele ile başladım da sonu çıkmadı" der ayağı kayıverir.Halbuki o Besmele ile başlamamıştır.Besmelenin yalnız harflerini , kelimelerini okumuştur.Yoksa hakikatda Besmele' deki (Rahman) ve (Rahıym)isimlerini kulağına küpe yapan kimseye Ferşten Arş'a kadar olan saha sivrisineğin kanadı kadar gelmez.ve bütün eşya onun emrine musahhar olur.
Bunu hariçte bir misal ile anlatmak gerekirse:
Bir asker hükümetten emir alır,hükümet adına , bir memleket halkını diğer bir memlekete sevkeder ve hiç kimse ona "Bunu niçin yapıyorsun ?" diyemez.Belki o memleket insanları içinde ondan fennen ve ilmen daha üstün akla sahip kimseler vardır.Bunlar bile "niçin" demeyip tıpış tıpış askerin gösterdiği istikamete giderler.Bununla mükelleftirler.Çünkü o asker,hükümetin ismini anmış, onda fani olmuş, onun emriyle hareket etmiştir.
Bu böyle olduğu gibi Hakk7ın isminde fani olan,Hakk'ın etiketine sahip olan hazreti İnsan da Hakk'ın emri ile Arş'a "Arş" dese Arş dahi yürüyüp gider.Fakat hüner , o ismi anmada, o ismin kuvvetini arş emrine koyabilmektedir.Yoksa (a),(r),(ş) den teşekkül eden kelimenin zahirinde ne kuvvet vardır?
Komutan binlerce askere "Arş=yürü" dediği an binlerce kişi rap rap diyerek yürür.Bu komutanın temsil ettiği komutanlık nedeniyledir.ancak aynı kişi sivil olsa (vazifeli olmasa) "yürü " demesiyle iki kişi yürümez.
İşte manavi alemde böyledir,.Besmelenin yapacağı icraat da böyledir. Esas olan:Besmelenin , sahibinden vazifeli olmasıdır.

HESAP KİTAP YAPMAK MESELESİ

Bu din:"Hayat : bir gün hesabı verilmek üzere ariyet(borç) verilmiş bir sermayedir..Onun için nefis muhasebesine çok ehemmiyet verin, muhasebe-i nefse itina etmezseniz sermaye-i hayatda iflas muhakkaktır" diyerek hayanın hayatla alakasını kurmuştur.Zira nefsinden haya eden , nefsiyle muhasebe eder.O halde hayat-ı haya, nefs il kaimdir.İman da hayanın membaıdır.

HZ ALİ EMİRNAMESİNDEN

(Mısır ValisiMalik Eşter'e yazılan emirnameden)
Yapacağın işler için öyle insan seçmelisin ki :Raiyyenin memnun olup razı olacağı, hak hususunda ifrata tefrite gitmeyen, adaleti her yerde seri',umumun teveccühünü kazanabilecek kimse olsun.Sebebi ise ekseriyetin hoşnutsuzluğu , bir kaç kimsenin rızasını hükümsüz bırakır.
Şahısların gadabı ise, ekseriyet içinde hiç olur gider(Onun için umumu tutabilecek adamları seç, iş başına getir)
Her vali için hassa takımı kadar belalı bir şey yoktur.Bunlar iyi günlerde daima yükü ağır, felaketli zamanlarda yardımı az, adaletten hiç hoşlanmaz, istemekten asla bıkmaz, verildiği zaman katiyyen şükretmez,verilmezse olur olmaz şeyle savrulmaz, felakete hiç sabretmeyen kimselerdir.
Hulasa, raiyyeden hiç kimse bunlar kadar valiye ağırlık veren yoktur.Bunlar islamın birliğini bozarlar.Halbuki İslam'da esas birliktir, toplulukdur, yek vücud olmaktır.Düşmana karşı korunulacak silah da odur.Binanaleyh senin samimiyetin , muhabbetin, meylin daima amme-i ümmete olmalı ! Ve en zayıf nefret edeceğin,yanına sokmayıp uzaklaştıracağın kimseler, halkın kusurlarını, ayıplarını araştıranlardır.Bu ahlakda olan kimseleri yanından uzaklaşdır.Zira nas'ın öyle ayıbları olur ki ;onların örtülmesi herkesden daha ziyade valiye yakışır.İşte onun için bu ayıpların sana gizli kalanlarını sakın açmaya çalışma!Eşeleme. Senin hakkın; ancak muttali olduklarını temizlemek, ıslah etmekden ibarettir.Muttali olmadıkların hakkında hükmü Allah verir.
Hem se raiyyenin aybını gücün yettiği kadar ört ki ; Allah da senin , raiyyene karşı  meydana çıkmasını istemediğin şeyleri örtsün.

GİDİŞİMİZ GELİŞİMİZ GİBİOLMASIN

Veledetke ümmüke yebne adem bakiyen
Vennasü havleke yadhakune sürura.
Feched linefsike en tekune iza bekev
Fiy yevmi mevtike dahıken mesrura
"Ey insanoğlu! Doğduğun günleri düşün..Sen ağlaya ağlaya doğdun..Etrafındakiler de çocuğumuz oldu diye gülüyorlardı..Fakat dikkat et! Sakın gidişin gelişin gibi olmasın..Ne yap yap o kadar çalış ki sen giderken gül, etrafındakiler ağlasın.."

15 Şubat 2018 Perşembe

İMTİHAN SORULARI

Dünya aleminde tutulduğumuz imtihan suallerinin adedi beştir.
"VE LENEBLÜVENNEKÜM BİŞEY'İN MİNEL HAVFİ VELCU'I VE NAKSIN MİNEL EMVALİ VEL'ENFÜSİ VESSEMERAT VE BEŞŞİRİS SABİRİYN) (Bakara 155)
"Muhakkak surette sizler imtihan olacaksınız.İmtihanınız da şunlardandır:
1-Korkudan,
2-Açlıktan,
3-Emval noksanlığından,
4-Nefislerinizden=canlarınızdan
5-Yemişlerinizden
KORKU SUALİNDE MUVAFFAK OLMAK İÇİN Herhangibir korku karşısında allah'a verdiğin sözden dönmeyeceksin, kalbinde muhabbeti ilahiyye karargahını kuracaksın,zira o muhabbetin kurulduğuyerden ondan madasını yakar ve korku nedeniyle herhangi bir haksız gördüğün fiili yapmayacaksın.
AÇLIK SUALİNE MUVAFFAK OLMAK İÇİN:
Masıyetten rızkını temin etmeyeceksin."İyi amma yapmazsam aç kalırım" dediğin anda yuvarlanırsın.Çünkü vaktiyle Rabbine "Rezzakım Sen'sin" diyesöz vermiştin.
EMVAL NOKSANLIĞI SUALİNDE MUVAFFAK OLMAK İÇİN
Dininin, milletinin hukukunun muhafazası uğrunda her şeyini feda edeceksin, yani bir çok maddi hazlardan ferağat edip "malım naksanlanır mı?" diye düşünmeyeceksin
NEFİSLERİMİZDEN SUALİNE MUVAFFAK OLMAK İÇİN
Allah ve Resulünün hukukunu koruma hususunda nefsini düşünmeyeceksin.İnsaniyete hizmet edenleri, kendi nefsine tercih edeceksin.
yemişlerinizden sualine muvaffak olmak için
yEMİŞTEN MAKSAT BAĞ,BAHÇE,AKAR DEĞİL İNSAN AĞACININ YEMİŞİ OLAN EVLATTIR.eĞEREVLAT hAK YOLUNA GİTMİYORSA İRTİBATI KESECEKSİN

HADİSİ ŞERİFİN ANLAMLARI

(KÜLLÜKÜM RAİN VE KÜLLÜKÜM MES'ULÜN AN RA'YETİH)
"HER BİRİNİZ ÇOBANSINIZ, HER ÇOBAN KENDİSİNE TESLİM OLUNANDAN MES'ULDÜR"manasıdır.Bu kanun, istibdadı (diktatörlüğü)kökünden imha eder.Ve baştan aşağıya herkesi birer birer mesul tutar.Biri çıkıp da:"Benim bir şeyim yok , ben hangi şeyden mes'ul olabilirim?" diye soracak olursa ; buna cevaben:"Hiçbir şeyin yok ise a'za-i cevarihin de mi yok?"Yani elin, ayağın,gözün kulağın .Bunların hepsinin ef'alinden mes'ulsün"buyrulur.
Yine islam
LA TAATE LİLMAHLUKI FİY MA'SIYYETİL HALIK "Mahluka itaat edilmez, o itaatte Halik'a isyan varsa" kanunu ile de  :herkese adaletle tahdid edilmiş tam hürriyet vermiştir ki; henüz medeniyyetler beşeriyete bu hürriyeti, kıyıp, çıkarıp verememiştir.Bugün medeniyet insandaki renk farkından bile vazgeçememiştir.İslam:la fadlu li-arabiyyin ala a'cemiyyin ve la li-ebyaza ala esvede illa littakva"(Ne arabın gayrısına, ne beyazın siyaha, hulasa hiç kimsenin kimseye fazlı, hakkı tercihi yokdur.Tercih hakkı;takvadadır.Yani kimin kalbi , kayıdsız şartsız Allah7ın mahlukuna daha fazla rikkatle çarpar, tercih hakkını alır" düsturu ile hikmeti adaleti ortaya koymuştur.

BALDAMLASI SÖZLER

Mademki ölümü öldüremiyorsun, o halde semayı deler gibi bakma, yeri ezer gibi basma.Ya Rabbi! Güldürüp, sonra da güldüğüme ağlatma" diye yalvar.
Mürüvvet, bütün güzel işlerin menşeidir.Din de, mürüvvetin öz validesidir
Din ve iman , mürebbi-i vicdandır.
mekarimi ahlak(güzel ahlak) din sayesinde olur..Zira ebediyyete inanmadıkça samimi ve hakiki ahlak olur mu?
Ruh gıdasız ise yaşayamaz.Ruhun gıdası ise din'dir.Din bütün faziletlerin ve bütün kemalatın aslıdır.Bir şeyin aslına malik olmayan , ferine nasıl malik olabilir?Onun için dinsizlik hiçbir vakit ekseriyetin mezhebi olamamıştır.
Taassup hırsı, şöhret sevdası, riyaset sevgisi, hakkı anlayıp teslim etmeye ekseriya mani olur.

14 Şubat 2018 Çarşamba

ÖLÜMDEN KURTARAN MERHAMET

Dr.Hasan Çiftci anlatıyor.Koç holdingte avukat olarak çalışırken Ankara'ya bir duruşma için geldim.Sıhhiyedeki duruşma 12 de bitti.yürüyerek holdingin kızılaydaki ofisine gidiyorum.Necatibey caddesinde iken tuvalete sıkıştım.Hemen Konyalı Pide ve döner yazılı lokantadan içeri girdim.ihtiyacımı giderdim.Bu nedenle lokantanın bari çorbasını içeyim diye oturdum.Kapı girişinde döner tezgahında et pişmekte idi.Aralık ayı,Ankaranın ayazı buz kesiyor.Dışarıda yaşlı bir kadın ve yanında iki küçük çocuk .Açlar ki döner pişen tezgaha bakıyorlar.Garsonu çağırdım ve ustaya söyle üç döner paketi yapıp dışardaki kadın ve iki çocuğa versin dedim.Garson,döner ustasının yanına gitti ama bir şey demedi.Usta hareketsiz duruyor.Kızdım,yerimden kalktım ve garsona çıkıştım."Niçin paketleri yaptırmıyorsun?"diye.Garson dedi ki:"Abi onlar dilenci".Tepem attı."Oğlum sen benim paramın kahyasımısın? dedim ve dışarı çıkarak o yaşlı kadına:Teyzeciğim benimle beraber yemek yermisin? dedim.Kadın utandı ben biraz daha üsteleyerek Lokantaya soktum.Karnımızı doyurduk.Hayat hikayesini üstün körü anlattı.İsmi Ayşe imiş.Kocası ölmüş.Evli olan oğlu akciğer kanserinden ölünce gelin çocuklarını bırakıp bir başkasıyla evlenmiş.iki torun kendisine kalmış.hiçbir gelirleri yok.dışarı çıktıktan sonra nerede oturuyorsunuz diye sorduğumda Altındağ'da dedi.Soğuk havada oraya kadar yürüyecekler.Hemen bir taksi çağırdım ben öne oturdum onlarda arkada evlerinin bulunduğu yere gittim.Ev dedikleri yer tek oda bir baraka.Lokantacıdan aldığım bir zarfın içine cebimdeki tüm parayı koydum ve kadına vermek istedim.Kadın kabul etmedi.Ben ısrarla:"Teyzeciğim.Ben bugün İstanbul'dan buraya geldim.ve Yola çıkarken Cenab-ı Hakk7a yalvarmıştım bir ihtiyaç sahibini bana göstersin diye.Lütfen benim sevabıma mani olma dedim.Kadın kabul etti.en azından iki aylık erzaklarını temin edecek paranın mevcut olduğu zarfı verdim.Evin halini gördükten sonra,şirket avukatlığından biriktirdiğim bir ev alacak kadar mevcut olan paramla bu insana bir ev alsam diye niyet ettim ve onlardan ayrıldım.Bir kaç ay sonra Şirketin işleri için Pariste Hilton otelindeyiz.işlerimiz bitti.Ertesi gün sabah Concorde uçağı ile Paristen Newyork'a uçacağız.Biletlerimiz alındı.Geceleyin rüyama Ankarada ki Ayşe teyze girdi.Bana sarılarak Hasanım nolur yarın yola çıkma diye yalvardığını gördüm.Rüyadan çok etkilenmiştim.Sabah erkenden arkadaşlarıma rüyamı anlatarak ben bugün gitmeyeceğim yarın gideceğiz dedim.Ekip başı olduğum için ateist arkadaşlarım itiraz etselerde karşı çıkmadılar.Ertesi gün uçağına cezalı olarak bilet aldık.Kahvaltı yaparken birden televizyon flaş haber olarak Paristen havalanan Concord uçağının havalandıktan beş dakika sonra bilinmeyen bir nedenle düştüğünü ve kurtulan olmadığını söylemesi üzerine üçümüz ağlamaya başladık.Ertesi gün Amerikaya gittik işlerimizi bitirdikten sonra Türkiyeye döndük.Ben döner dönmez şirketten bir haftalık izin aldım.Biriktirdiğim parayı da yanıma alarak Ankaraya geldim.Altındağ'daki evi üç gün aradım.Çünkü ilk defa taksi ile geldiğim için evi çıkartamadım.üçüncü gün Ayşe teyzenin evini buldum.Kapısını çaldım ve nüfus kağıdını istedim.Sebebini sormadı verdi.Gittim Çankaya yıldız tarafında yeni bir inşaatın kaloriferli dördüncü katını Ayşe teyze adına satın aldım .Evin tüm eşyalarını perdesi dahil olmak üzere döşedim ve biriktirdiğim tüm parayı harcadım.Ayşe teyzeyi o eve yerleştirdim.iki torununu ise özel okulda okuttum ikiside Üniversiteyi bitirdiler.Birisi şuanda Samsunun bir ilçesinde Savcı, diğeri Mersin'in bir kazasında coğrafya öğretmeni.Ben bekar olduğum bir zamanda kendim kirada otururken biriktirdiğim para ile Ayşe teyzeye aldığım bir eve karşılık bana bin ev alacak maddi imkanı Cenabı Hakk helalinden verdi.

CENABI HAKKIN AÇTIĞI KAPILAR

Yaşanmış bir hayat hikayesi.Dr.Hasan Çiftçi.Hukuk fakültesini birincilikle bitirmesi akabinde Koç holdingte avukat olarak beş yıl çalıştıktan sonra inşaat sektöründe yurt dışında iş yapan bir şahsiyet.Rüşvete bulaşmamak için bir hayat mücadelesi içindeki tevekkül insan.O anlatmıştı:
"Irak'da beş yıldızlı bir otel inşaatını almıştık.İnşaat bitti teslim gününün bir öncesinde oteli geziyorum.yerlere halılar bile döşenmiş.Otel tuvaletlerine baktığımda birden taharet musluklarının klozetin sol tarafına monte edildiğini gördüm.Otel sahibine teslimatı yapmayacağımı bildirdim.Teknik adamlar tüm odalardaki  klozetlerdeki taharet musluğunun soldan sağa geçirilmesi işleminin üç ay içinde ancak tamamlanacağını bildirmesi üzerine bir ay ekliyerek iş sahibine teslimatı ancak dört  ay sonra teslimedeceğimi söylemem üzerine nedenini sordu.Musluk meselesini anlattım.İş sahibi "önemli değil" dedi.Ben ise hayır kabulü yapmayacağım.Çünkü müslüman sol eli ile taharet yaptığından taharet musluğunu aynı el ile kullandığı takdirde musluğa bulaşacak mikrop nedeniyle insanların hastalık kapacağını belirtip bunun Allah yanındaki mesuliyetini kabul etmeyeceğimi belirttim ve dört aylık gecikmeden dolayı otelin full olarak müşteri gelirleri ne ise ödeyeceğimi söyledim.Bana otel sahibi:"Sen delisin" dedi.Ben "inandığımı yapmak zorundayım" diye ısrar ettim.dört ay içinde belirtilen kusur giderildi.Otelin Bir buçukmilyon dolar'lık zararını ödeyerek oradan ayrıldık.Aradan beş ay geçti.Bir gün telefonda,Irak Başbakanının benimle görüşmek istendiği söylendi .Başbakan benimle tanışmak istediğini belirtmesi üzerine Irak'a gittim.Davet yemeğinde Başbakanın yanında otel sahibi adam da vardı.musluk hikayesini Başbakan'a anlatmıştı.Ve beni davetteki ricaları şu idi:Ülkede yapılacak bir baraj inşaatını yapmamı istediler ve ihalesiz işi bize verdiler.İşin değeri 680.000.000 Euro.işi yaptık teslim ettik.Genel müdürüm  hayret etti:Hasan bey,ihalesiz,zahmetsiz,çekişmesiz aldığımız en büyük iş nasıl oldu diye"bana sorduğunda "Allah için yaptığımız ve musluk değiştirmek için cebimizden çıkan paranın mükafatıdır"dedim.
Senagal'debir işaldık.işi bitirdik teslim edeceğiz.Baktım İşçiler bilek kuvveti ile demir bükmeye çalışıyorlar.Beton harcını el kuvveti ile yapmaya çalışıyorlar.Sahada takribi küçük beton imal makinalarımızdan tutun da yüze yakın Türkiyeden getirdiğimiz alet ve edavat var.Zayıf olan işçilerin haline acıdım ve kendilerini çağırarak alet ve edavatın hepsini kendilerine hibe ettim.içlerinden işçi temsilcisi olan birisi sordu ne karşılığı bunları hibe ediyorsun dedi.Ben de Allah için dedim.işimiz bitmişti ayrılıp Türkiyeye geldim.üç ay sonra bir telefon Senegal Devlet Yapı işleri Bakanı arayarak  beni ülkesine davet ediyor.gittim.Meğer o işçi temsilcisi konuyu üst sendikacısına anlatmış oda bakana,başbakana ve devlet başkanına kadar hadise iletilmiş.Devlet başkanının ricası:Victorya gölünü çevreleyen üç ülkeyi ilgilendiren bir barajın yapım işini üstlenirmisiniz.Bedel 580.000.000 Dolar.Allah için yaptığımız bir iyiliğin karşılığında Hak teala ne kapılar açtı.Bugün Afrikanın 8 ülkesinde inşaatlarımız devam etmekte ve hiçbirinde rüşvet işimiz yok.   

Peygamber sevdalısı Bosnalı Mestan'ın hikayesi...

KALUBELA'DAN BERİ MÜSLÜMAN OLMAK

Çocukluğumuzda hocalarımız öğretirlerdi:Ne zamandan beri müslümansın? Cevap:"Kalu bela'dan beri". ancak bu cevabı izah etmezlerdi.çünkü çocuk aklının buna kavraması mümkün değildir.ancak bu cevabı yetişkin insan da kavrıyamaz ve izah edemez.Kaalu bela"dan beri demek:"Allah'a söz verdiğim andan itibaren " demektir.Araf suresi 7 nci ayette zikrolunmuştur:"Elestü birabbiküm kalu bela.."
Elestü birabbiküm  demek:Her zerre Benim taht-ı rububiyyeti sübhaniyyemde değil midir?Var olan varın hakiki sahibi Ben değil miyim?Her zerrede hazır ve nazır ,her şey'de kayyumiyeti zatiyyem meşhud değil midir?Bu kainat Benim ile kaim, Benim aşkım ile daim değilmidir? Dayanacak, güvenecek Benden başka varmıdır?Benim iradei ilahiyyem taalluk etmedikçe hiçbir zerrenin mazarrat ve menfeat vermeyeceğine , bütün esbab irademe muhtaç, iradem ise , hiçbir sebebe muhtaç olmadığıma iman etmez misiniz?" demektir.
Bu ilahi hitabı bütün mevcudat işitmiş,insan sınıfı ise işitmiş ve mükellef olmuştur.
Evet ya Rabbi .Herşey kahrı rububiyyetindedir.Sen istediğini istediğine veren ve istediği vakit almak kudretinin sahibi olan Hakk'sın.Herşey Sen7in kemalatı rububiyetinde terbiye olunur.Bizleri ahsen-i takvim sırrına mazhar kılarak halketmişsin, kendine muhatap tutmuşsun, bizde insani yüzümüzü Senden ve Senin Habibinden çevirmeyeceğiz, kulluğumuz sanadır"demiş.Bu söz zaptedilmiş ve sözde sabit kalıp kalmayacağımız anlaşılmak için dünya aleminde imtihan yapılmamız mukteza-i hikmet olmuştur.
Kim Rabbine verdiği bu sözde durur, bir imtihan ve geçit yeri olan dünyada hayatını geçirirken ayağı kaymadan, sarsıntıya uğramadan, nefsini az bir karşılığa satmadan kendini Hakk'a teslim eder,Ona tecavüz etmez, mahluk-ı Hüdaya merhametkar olursa, o kimse "süeda" saitler,rızayı kazananlar sınıfına ayrılır.
Her kim bu sözden döner , nefsiyle imanı katleder, beşeriyete zarar vermekle hayatını geçirirse o da "EŞKİYA" zümresine ayrılır

İNSANIN YÜKLENDİĞİ EMANET

Başlık konusudaha önce geçmişti.Açık bir cümle ile tarif edilmek gerekirse:İlahi emirlere ta'zimkar, mahluk-u Hüda'ya şefeatkar olmak,her şeyin Hakk ile kaim, Onun aşkıyla daim olduğunu duymaktır.
İlahi emirler:İnsaniyyete hizmet, vatan-ı asli için gayrettir.

13 Şubat 2018 Salı

OKSİJENİN LEZZETE KATKISI

Azizim Efendim Necib Sultan anlatmıştı.Küçükken  Konya'da elmayı dişleyerek yemeyi severdim.Askeri eczacı olan Babam Ali efendi buna karşı çıkardı ve elmayı yıkayıp kabuklarını soymadan dilim dilim tabağa doğradıktan sonra yememi söylerdi.Ben onun görmez tarafında isem yine dişleyerek yerdim.Ancak o olunca dilimleyerek tabakta yerdim.Daha sonra bu işin hikmetini şöyle ifade etmişti.Meyve dilimlenip tabağa konduktan sonra o dilimlere havadaki oksijen siner ve lezzeti çok daha fazla olur".dünkü görüşmemde masada bulunan dilimlenmiş elmayı ikram ederken bu hatırayı yad etti.Gerçekten de oksijene muhatap olmuş dilimler daha lezzetli idi.

12 Şubat 2018 Pazartesi

HZ.ALİ (KV)EMİRNAMESİ

(Mısır Valisi Malik Eşter'e yazılan emirnameden)
Kalbinde  raiyye (emrin altındakiler) için geniş merhamet ve muhabbet duyguları besle, onları lutf ile karşıla.Katiyyen o zavallıları , fırsat bilip te kendilerini yutmayı ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme.Zira onlar iki sınıftan ibarettir:
1,Ya dinde kardeşin
2.Ya hilkatte(yaratılışta) eşindir.
Kendilerinden hata sadır olabilir.Bazı arızalar zuhur edebilir.Gerek hata ile , gerek kasden makrun olarak işledikleri suçlardan dolayı ellerinden tutarak doğru yola getirmek mümkündür.Nasıl sen Allah'ın senin günahından vazgeçip afvetmesini istersen , sen de onları affının gövlgesine al.Çünkü sen onların fevkinde bulunuyorsun.Emri vilayeti sana verip vali yapan da senin fevkında bulunuyor.Noksan sıfatlardan münezzeh Allah ise seni vali nasbedenin fevkında bulunuyor ve kullarının, işini hakkıyla görmesini istiyor, seni onlarla imtihan ediyor.
Dikkat et !
Olmaya ki Allah ile harbe girip de kendini Allah'ın gadabından siper yapma.Zira ne O'nun intikamına dayanacak kadar kuvvet ve kudretin var, ve ne de afv ve merhametinden müstağni olabilirsin
Hele hiçbir afvından dolayı katiyyen pişman olma.Sakın verdiğin azabdan dolayı da sevinme.Halletmek imkanı bulamadığın bir badireye koşma.
Sonra "Ben kuvvet, kudret sahibiyim, emrederim, elbette itaat ederler" demi.Zira o tavır , o hal kalbi eskitir, fesada verir ve neticede dini zaafa uğrar.Bunun neticesi de felakete koşmaktır.Sakın sakın Allah ile büyüklük yarışına kalkışma.O öyle bir Allah'dır ki ; her kahredici rezili zelil, her kendini beğenen mütekebbiri perişan eder bırakır.Allah'ın kullarına zulmedenin , ibadullah tarafından davacısı doğrudan doğruya Allah'dır.Allah da birine hasım oldu mu o kimsenin bütün dayanakları çürük ,bütün hüccetleri batıl olur.Hem ölünceye kadar yahud tevbe edip kabul ettirinceye kadar Allah ile ilanı harb etmiş olur.
İyi bil ki dünyada zulüm kadar Allah'ın lütfunu değiştirip , kahrını tacil edecek bir şey yokdur. Zira muhakkak Cenab-ı Hak, mazlumların ahu enini işitiyor, zalimleri elbette nazarı celali ile gözetliyor. 

11 Şubat 2018 Pazar

HAZRETİ ALİ HAZRETLERİNİN VALİ'YE EMİRLERİ

Hz.Ali Efendimiz halife iken,Mısır’a Vali tayin ettiği Malik Eşter’de verdiği emirler vardır.Bu emirler bir idareci için kıyamete dek geçerli olacak değişmeyen  sosyal kurallar gibidir.
“Vergisini tahsil etmek, düşmana karşı cihad açmak , halka sulh ve selamet temin etmek , kendisine teslim edilen beldeyi imar etmek için vali tayin ettiğim Malik ibnil Harisi Eştiri’ye , Allah’a ittikayı(yani ilahi emirlere hürmetkar, Hüdanın yarattıklarına şefeatkar olmayı), Kitabında emrettiği Farzlara ve  sünnetlere tamamıyla tabi olmayı emrederim.
Farzlar ve sünnetler öyledir ki:
Hiç kimse ona tabi olup sımsıkı sarılmadıkça hayatta saadet yüzü göremez; ve onlardan soyunmadıkça  da katiyyen  şaki olup hüsranı ebedi gayyasına düşmez.
Ve sana Allah’a elin ile, kalbin ile, dilin ile yardımda bulunmanı  emrediyorum.Zira vücudu ile mevcud, sıfatı ile muhit, esması ile malum, efali ile zahir , asarı ile meşhud olan Zat-ı Zülcelal ,kendisine yardım edene yardım edeceğini  ve kendisini ağırlayana izzet verip aziz kılacağını tekeffül ediyor
Ve Sana bir de nefsini, şehavata saldırdıkça tepelemeni , isyan ettikçe dizginlerini çekmeni emrediyorum.Zira nefis daima fenalığa amirdir.
Ey Malik bilmiş ol ki:
Ben seni öyle bir memlekete vali seçtim ve gönderdim ki , senden evvel oralarda birçok hükümetler hüküm sürdü, adalet yaptı, zulmetti.
Sen vaktiyle onları seyrediyordun.İdare tarzlarını tahlil edip icraatını bakıp görüyordun.İşte şimdi halk ; sen nasıl icraatını gözetliyordun ise , onlarda senin icraatlarına bakacaklar.Sen nasıl onlar hakkında söylüyorsan onlarda şimdi senin hakkında söyleyecekler.
Binanaleyh kimlerin salih olduğu , yine Allah7ın kendi kullarının ağzından söylettiği  sözlerle bilinir..Onun için kendin için biriktireceğin sevimli zahire , “ameli salih zahiresi” olsun.Onun için heveslerine mahkum olma, ona hakim bulun

Sonra , sana helal olmayan şeylerde nefsine karşı gayet hasis ol.Çünkü nefsin , ister hoşlanıp zevk aldığı , ister istemeyip zevk almadığı şeylerde ona hasis olmak onun hakkında adil’den başka sir şey değildir.(Devam edecek)

10 Şubat 2018 Cumartesi

İMANIN HAKİKATI ŞÜPHEDEN ÇIKMAKTIR

Hakikatı iman :Şek’ten(şüpheden) çıkmaktır.Onda beş hassa vardır:
YAKİN, İHLAS, HAVF, RİCA, MUHABBET
Yakin ile şekten çıkılır.İhlas ile riya atılır.Havf ile mekr terkedilir.Rica ile ümmid kesilmez.Muuhabbet ile vahşetten ayrılınır.O vakit her şey hakkıyla görülür.


İLAHİ KURAL

“Ya Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılır ve nehiylerinden sımsıkı kaçarsınız, yahud içinizden en edepsizlerinizi Allah başınıza musallat eder de , sonra en hayırlılarınızı dua eder fakat kabul olunmaz”
“Bir milletin ilim adamları ümerasına uşak olmadıkça , Salihleri facirlerini tezkiye etmedikçe, kötüler galip gelip hayırlılarına fenalık yapmaya başlamadıkça Allah’ın eli o milletin üzerinden kalkmaz”  .

BİR MİLLETİN BEKASI İÇİN EMREDİLEN VE NEHYEDİLENÜÇ ŞEY

 Cenab-ı Hak, bir milletin bekası için üç şeyi emrediyor ve üç şeyi de nehyediyor.
Emr olunan üç şeyden birisi ADİL:yani bütün sözlerinde , işlerinde, hallerinde adaleti emrediyor.Adil olan kimse muhakkak şirki def eder, aynı zamanda şekki(şüpheyi)yıkar.Allah’ın gayrısından bir şey istemekten utanır.Başkasında ayıp görmez.İşte o vakit ubudiyeti halis olur.
EMROLUNAN ŞEYİN İKİNCİSİ:İHSAN.İnsan , Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmadıkça katiyyen ihsan ve irfan mertebesine çıkamaz..O rütbede Hak müşahede edilir.Hakk’ı müşahedeeden de mevcudata nazarı hakaretle bakamaz.Madem kimevcudata nazarı hakaretle bakamıyor , zulüm de yapamaz.
EMROLUNAN ÜÇ ŞEYDEN ÜÇÜNCÜSÜ:Akrabadan muhtaç olanlara vermek.Dinde neseb:Hakk’a gider.Binanaleyh din cihetinden kalbine çok yakın , ondan dolayı muhabbeti vücudunu istila etmiş olan düşünüşleri kaldırmak.Akrabalığı sadece kan hısımlığı şeklinde algılamamak gerekir.Din kardeşliği şeklinde algılamak gereklidir.
NEHYOLUNAN ÜÇ ŞEYDEN BİRİSİ (FAHŞA):Hayasızlık, nefsin zilletine mahkum, şehvetin kuvvetine mağlub olarak mürüvvet caddesinden harice çıkmak, Allah’ın hududunu çiğneyerek insanlıktan istifa etmek.Hakiki insan mağlub-u şehvet değil, amirişehvet olandır.
NEHYOLUNANIN İKİNCİSİ (MÜNKER):Ruhun sıfatlarını atarak, lahutizevkleri terkederek, kuvvei gazabiyyeye binerek , fitnelerle süslenerek, hilim vemerhametiayak altına alarak kötü olan işleri zevk ile yapmak ve iyidirdiye herkese kabul ettirmeye çalışmak
NEHYOLUNANIN ÜÇÜNCÜSÜ (BAĞY):Hakkı olmadığı şeye tasallut ederek haklı imiş gibi görünerek, muğalatalı cebirler yaparak huzuru ilahiden tard kararı almağa müstehak olmak.Zira bağy, zulmün en büyük şubesidir.

RESULULLAH (SAV) ARAMIZDA BULUNMAKTADIR

Fahri alem Efendimiz (sav)’in efali de, hali de , kali de mazbuttur.Yani tüm davranışları,sözleri  sahabe efendilerimiz tarafından kayıt altına alınarak bizlere intikal ettirilmiştir.Dua esnasında ellerini nasıl açtığı hususunda 62 çeşit bilgi mevcuttur.Efendimiz (sav) dışında hiçbir insanın yirmidört saati kayıt altına alınmamıştır.Efendimiz (sav)’in davranışlarına aynen uyma konusunda o kadar aşırı hassasiyet mevcutturki İmam Malik hazretleri , Cenab-ı Peygamber’in karpuzu nasıl  yediği hususunda bir bilgiye ulaşamadığı için bir ömür karpuz yememiştir.

HAYAT YİNE O HAYAT, MANA YİNE O MANA

 İnsanlar kavmiyyet ve milliyet namı altında ilk cemiyet teşkiline başladıkları andan itibaren kendi servet ve saadetlerini daima hudutları haricinde aramağa ve zaif toplulukların esaret ve istilasında bulmaya çalışmışlardır.Geçmiş asırlar mütala edilirse:
Babil hükümdarı Keyhusrev’in ihtişamlı sarayı Ninova hazineleri ile süslenmiştir.
İskender’in tacı, Irak ve Hindistan hazineleri ile süslenmiştir.
Eski Romanın, Vatikanın azameti hep Asya ve Afrika esirlerinin boyunlarındaki ip bahası ile meydana gelmiştir.
Hülasa milletler ne kadar elmas, pırlanta , altınla oynamış ise hep kendi sınırları dışındaki zavallıların malı ve canı pahasına oynamıştır.Daima kuvvetli, bayrağını, zaifin ensesine dikmiştir.
Medeniyet sadece isim değişikliğidir.Kuvvetlilerin İSTİLA sıfatı yerine İHTİLAF,DENGE, MENFEAT TEMİNİ,İKTİSAT,TİCARET gibi tabirler  kullanılmıştır.İŞGAL’in adı, huzur operasyonu,teröristleri temizlemek olmuş ama maksat hep aynı kalmıştır:o bölgenin zenginliğini sömürmek.

SEMAVİ KİTAPLARIN DİLLERİ

Kur’an ‘ın Arap dili üzerine nüzulü  Hz.Peygamberin arap kavmine seçilmiş olduğuna delil değildir.Nitekim İbrani lisanı üzerine nazil olan Tevrat, Zebur ve İncil dahi sadece Beniİsrail kavmine geldiğine delil değildir.Ortada kavmiyet yoktur kabul-i hitaba müste’ıd olan beşeriyyet vardır.O zamanki insanların fıtri yapılarının kabulüne uygun halde gelmiştir.

SEVKİ İSTİDAT NEDENİYLE KURAN'A TABİ OLMAK MECBURİYETİ

 Cenab-ı Hakk,fıtri kabiliyetigereğince insanları Kur’an’ın emirlerine uymaya mecburkılmıştır.Dilleri ile inkar etseler dahi işleri ile Kur’anın hükümlerine uygundavranmaktadırlar.Bu uygun davranış onlarda  “İslamın kitabının kabulü”şeklinde bir fikre /iradeye dayalı değilde içten gelen bir kabullenişgereği olmaktadır.Fikren ve lisanen inkar ettikleri halde fiilen tabi olmak mecburiyetinden kalmaktadırlar.Bunları misalle açıklamak gerekir se:
Bugün Avrupada İseviliğin tatbikatı yoktur.Çünkü şeriatı iseviyyede birisi birisinin yanağına bir tokat vurursa  diğer tarafını çevirmekle mükelleftir.
Şimdiki halde İsevilerin hiçbirisi yediği tokat mukabili diğer yanağını çevirmez, derhal mukabele eder.Hatta bir zamanlar değil bir tokat, ağır bir söze karşılık derhal düelloya davet  ediyorlardı.Çünkü (FEMENI’TEDA ALEYKÜM FA’TEDU..)”SİZE TECAVÜZ EDEN KİMSEYE SİZE TECAVÜZ ETTİĞİ ŞEYİN MİSLİYLE TECAVUZ EDİN” ayeti celilesinin sırrı tecelli edecek.O istediği kadar inkar etsin Allah’ın dediği olacak,Kur’anın ahkamı tatbik edilecek.O saltanatını icra edecek.
Bir başka misal:Şeriatı iseviyyede halk, hükümdara vergisini kendi eliyle mütevaziane götürmesi lazımdır.Halbuki tevazu ile götürmek şöyle dursun ,İsevilerin çoğu , hükümdarlarının tahakkümüne tahammül edemediklerinden  onların tac ve tahtlarını alt üst ettiler, müşavere usulünü vaz ettiler.
Zira (ve şavirhüm fil’emr) fermanı celilesinin emri meydana çıkacak.Haksızlığa, istibdada karşı kıyam,şeriatı Muhammedi gereğidir.
Yine “Kul siyru fiyl’ardı fenzuru keyfe bedeelhalk):”Yeryüzünde geziniz, hilkate nasıl başlandı görünüz.”Nitekim İseviler dünyayı bucak bucak dolaşıp  “Tabakatül Arz” ,bitkiler ve hayvanat hakkında araştırma yapmaktadırlar.İstidatları budur, başka türlü hareket edemezler.
Yine Avrupalıların çoğu :”Ya eyyühellezine amenu la tedhulu büyüten ğayre büyutiküm…)” Ey mü’minler ! Ehlinden, sahibinden izin almadıkça ve selam vermedikçe kendi evinizin gayrı olan eve, odaya girmeyiniz “ ayetinin hükmü ile amel ederler.Ayette o kadar incelik vardır ki isti’nas kelimesi zikrolunmuştur.Bu kelime izmi, bir kimsenin yalnız kalıbından , zahirinden değil , kalbinden , ruhundan da almayı işaret ediyor.
Avrupalı kadına ve ıtriyyata(parfüme) meyilleri malumdur.Bu ise dini mübini islamda Efendimiz (sav) in “Hubbibe ileyye min dünyaküm esselas.Ennisa vettıyb vekurreti ayni fiyssalat)hadisine uygunluktur.”Bana sizin dünyanızdan üç şey sevdirildi:Kadınlar, güzel kokular ve namazda gözümün aydın kılınması”

İNSANLARIN EN ALÇAĞI

Hz.Ali (k.v) hazretlerine sordular:”Alçak kime derler?.”O büyük zat:”EZELLÜN NAS MU’TEZİRÜN İLA LEİM” “Nas’ın en alçağı alçak adama karşı yüz suyu dökendir.”Hatta sonra şöyle bir ilavede bulunuyorlar:”Kerim olanlar, kerim olanlara dahi Yüz suyu dökmezler.”

BENİ TÜRK BAYRAĞINA SARINIZ

Doktor Yücel Yalçın abimiz İstanbulTıp fakültesindeki anılarından anlatmıştı.Atatürk Hitler zulmüne maruz kalan Yahudi akademisyenlere kucak açmıştı.Onlar yeni kurulan Cumhuriyetimizin okullarından bildiklerini insanımıza öğretmişlerdi.Nebatad Profesörü olan bir hocamızın vasiyeti idi:”Hayatımda bir gülü dalından kopartmadım.Zevkim iç in hiçbir çimenin üzerine uzanmadım.Beni Türk bayrağına sararak Türk mezarlığına defnediniz”demişti.Mezarı Aşiyan mezarlığında Yahya Kemal’in mezarının hemen üzerindedir.vasiyeti gereğince defnedilmiştir”.
Yücel ağabeyimiz anlatıma devam ediyor:Benim diploma töreninde üç kişiydik.Merasim esnasında en ordinaryüs prof konumunda on kişi mevcuttu. Bize diplomamız verilip cübbemiz giydirilirken üç doktorda tüm hocalarımızın ellerinden öpmüştük.Şimdi ben torunumun diploma törenine gittim.82 kişinin mezuniyeti vardı.Hocalar ve üst bürokratlar törende idi.Diplomalar verilirken 82 kişiden hiçbiri kendisine diplomasını veren kişinin elini öpmedi.Bu nasıl bir nesil,nasıl bir saygısızlık” diyen doktorumuz orada bu seksen iki kişiye sövdüğü için ertesi gün kaldırıma ayağı takılarak yere düşerken koru kırılınca düşünmüş acaba bu sövmeden dolayımı cezalandırıldım diye.

SADAKA İLE ALAKALI BEŞ ŞART

Bakara suresinin hemen başında “VE MİMMA RAZAKNAHÜM YÜNFİKUN) buyurulur
Bu ayetikerime bir sadakanın kabulü için beş şartı bünyesinde gizlemiştir:
1-Sadakaya muhtaç olmayacak derecede sadaka vereceksin.Bu işaret(Ve minna) lafzındaki (min-iteb’iz) den çıkıyor.
2-Ali’den alınıp veli’ye verilen sadaka makbul değildir.Kendi malından vereceksin.O vakit kabule şayan sadaka olur.Bu şart (Razaknahüm) lafzından çıkıyor.”Size rızık olanından veriniz” demektedir.
3-Verdiğin kimseyi minnet altında bırakmayacaksın.(Razakna)lafzındaki (na) buna işaret ediyor.
YaniCenab-ı Hak buyuruyor ki:”Rızkı size ben veriyorum.Binanaleyh benim malımdan kuluma vermekte minnetiniz yoktur.”
4-Öye adama vereceksin ki , nafakasına  sarfedecek.Safahata sarfedenlere sadaka makbul olmaz.Bu incelik (yünfikun) lafzından çıkıyor
5-Allah namına vereceksin
Bunu da yine (Razaknahüm) lafzı celili işaret ediyor.Cenab-ı Hak “Mal benimdir, benim namıma vermelisiniz” diyor
LUTF-I HAK HERKESE Bİ MİNNET
DEST-İ ABD ARADA BİR ALET.”

SÜNNET ÖRNEKLERİ

Allah’ın sünneti , halkın ayıbını örtmektir.
Enbiyanın sünneti :Afiv’dir.
Evliya’nın sünneti :Cevr ü cefaya tahammüldür.

İNSAN/HAYVAN KARŞILAŞTIRMALARI

Hayvan bu dünyaya geldiği vakit adeta başka bir alemde istidadına göre tekemmül etmiş gibi mükemmel olarak gelir.Daha doğrusu öyle gönderilir.Ya iki saatte,ya iki günde, yahut iki ayda bütün hayatının şartlarını  ve kainat ile olan münasebatını öğrenir, meleke sahibi olur.Hakikatta insanın yirmi senede kazanamadığı hayati iktidarı ve ameli melekeleri bir  hayvan yirmi günde tahsil edebilir, yani ona ilham olunur.
Bundan şu netice çıkıyor ki:
Hayvanın asli vazifesi teallüm ile tekemmül etmek değildir.Keza marifet kesbetmekle terakki etmek de değildir.Veya aczini göstererek meded istemek, dua etmek değildir.Belki vazifesi, istidadı nisbetinde amel etmek, yani fiili ubudiyettir.
İnsan ise dünyaya gelişinde her şeyi öğrenmeye muhtaçtır.Hayat kanunlarına cahildir.Hatta yirmi senede dahi tamamen hayat şartlarını öğrenemez.Belki ömrünün sonuna kadar öğrenmeye muhtaçtır.Sonra gayet zaif, aciz bir surette dünyaya gönderilip ancak iki senede ayağa kalkabilir.Onbeş senede ancak zararını ve yararını fark edebilir.Cemaatı beşeriyyenin muaveneti ile ancak menfeatını tanır ve zararlarından sakınabilir.
O halde apaçık anlaşılıyor ki :İnsanın fıtri vazifesi , teallümle tekemmül ve dua ile ubudiyettir.
Yani kimin merhametiyle böyle hakimane idare olunuyorum, kimin keremiyle böyle müşfikane terbiye olunuyorum, ne gibi lütuflarla böyle nazeninane besleniyorum ve idare ediliyorum diye tefekkür edip, Halikına karşı şükretmek, yetişemediği hacatına dair ise sahibine Allah’ın lisanı acz ile yalvarmak ve istemektir.
Demek oluyor ki insan bu aleme ilim vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir.Her şey mahiyet ve istidad itibarıyla “ilme” bağlıdır.

İMAN AKIL KARŞILAŞTIRMALARI

İman , alemigayba ait keşfi derecelerin evvelidir.Bu öyle bir binektir ki buna binen kimse , ali makamlara doğru yükselir.
İman akla nisbetle uzak olan bir şey üzerinde kalbin muvafakatından ibarettir.Akıl ile bilinen her şeyde kalbin tevafuku olmazsa ona iman denmez.Bu şuhuda ait delillerden istifade eden nazari ilimlerdir.İmanda, kalbin bir şeyi delilsizkabul etmesi şarttır.İman, saf bir tasdiktir.Akıl nuru, iman nurundan noksandır.
Akıl hikmet kanadıyla uçar.Hikmet kanatları ise delillerden ibarettir.Deliller ise eseri zahir olan şeyde bulunur.Eşyayı batınada delil bulunmaya imkan yoktur.Onun için iman kudret kanatlarıyla uçar.
Cenab-ı Hakk Bakara suresinin 1-5 ayetinde buyurmuştur:”Kitaba karşı şüphe ve şekkin  yok olması ancak müminler içindir.Çünkü onlar kitaba iman ettiler, deliliakli ve nazariyeye ehemmiyet vermediler.Kendilerini aklın kayıtlarıyla mukayyed kılmayıp gelen haberi aynen kabul ettiler, şeksiz inandılar”  buyuruyor.

ANTİKA NEDEN KIYMETLİDİR

 Üzerine sanat işlenilen bir madde kıymetlidir.Çünkü insanların nazarında maddenin kıymeti ile sıfatın kıymetiayrı ayrıdır.Bazen bukıymetler eşit(müsavi), bazen madde daha kıymetli olur.Yani bazen olur ki beş kuruluşluk bir demir parçasında yüzlerce liralık bir sanat bulunur, o sanat antikalığından dolayı antikacılar çarşısında büyük bir kıymet alır, aynı demir bir demirciler çarşısına getirilse alalede birdemir fiatına satılabilir.İşte tabiricaiz se insan da Cenab-ı Hakk’ın böyle bir antika sanatıdır.
O demir parçası üzerine bu sanatı bir usta işler ve bundan dolayı değer kazanır.VanGoh’un basit bir kağıt parçası üzerine çizdiği fırça izleri o kağıdı milyonlarca dolarlık bir değere ulaştırır.Bu değer kağıdın maddesinin kıymetinden oluşmamıştır.Ustanın fırçasının izlerinin  manasından  doğmuştur.Bu nedenle Dünya aleminin halifesi olarak yaratılan insan üzerinde bu sanatın görülmesi demek,Yaratıcıya iman ve akabinde Yaratıcıya ait güzel ahlakın insan üzerinde tecelli etmesi gereklidir.Bu tecelli oluşmuşsa insan değer kazanmış demektir.Yoksa insan vücudu sadece hayvani bir elbisedir.Ancak iman  ve amel ile insandaki rabbani sıfatlar tezahür eder.

8 Şubat 2018 Perşembe

BALDAMLASI SÖZLER

*İlimden ziyade irfandan,Fikirden ziyade vicdandan istimdad et.Dünyada bütün masiyyet nefs ü heva  ile irtikap olunur.Tesvilatı şeytaniyye( şeytanın bir şeyi güzel göstermesi) onun yanında hiç kalır.İblis , Ademoğluna vesvese ilka etmekle iktifa eder.O vesveselere vücud veren , insanın nefs ü hevasıdır. O halde mücahede-i nefs ve muhasebe-i nefs ile yaşa.
*Hükm-i kader; her şeyin husulünü muayyen bir vakte bırakmış olduğundan , onu beklemek zaruridir.
*İnsanın yakınının cefası , yabancının vurmasından daha ziyade acılıdır.
*Hak söz ilaç gibidir.Bazen acı olur fakat faidelidir.Nefs ü hevaya, mizaca muvafık söylenen sözlere kapılma
*Allah'ı bilmek, Allah'ın varlığını bilmenin hilafınadır.
*Kendi evine nasıl dosdoğru yürüyüp gidiyorsan, ahiret aleminde dahi öyle dosdoğru yürüyecek yolu bul.
*Kişi önce kendisine, sonra başkasına va'zu nasihat etmelidir.Zira ıslah emrinin evvela salah bulmuş bir vücuddan geçmiş olması lazımdır.
*Hilenin en büyüğü doğruluktur.Zira hileyi ne için yaparlar? Kazanmak için.Kim kazanır Doğru olan. O halde sen doğru git, doğru söyle; sana başka hile lazım gelmez.

7 Şubat 2018 Çarşamba

BAL DAMLASI SÖZLER

*Bir kalbde hamiyyet ve merhamet duyguları olmaz, bir fikirde nuru hikmet parlamazsa ; o kalbin sahibinden kerimane bir hareketin, o fikri taşıyan kafadan da hakimane bir eser-i insaniyetin meydana gelecğini ummak;vücudu olmayan bir şeyin varlığına kail olmak kadar garib olur 
*Besmele-i şerifin her harfi bir cünnedir(kalkandır).Hakikat üzere Besmele'yi okuyan kimse ehli necattan olur.
*Öyle insanla hukuk tedarik et ki;senin sayılı nefesini lüzumsuz şeylerle çalmasın.Ebediyyet faidelerinden,envarı kalbiyye kazancından seni meşgul etmesin
*Bir kimse, elinden gelen ricayı kabul etmezse,Allah'da onun hiçbir şeysini kabul etmez.
*Ağlamanın zevki, gülmenin zevkine benzemez.
Mearifi ilahiden bibehre kalan; iyi tabiatden ve fıtri feyizden mahrum olur.
*Güzel söz ile güzel hal insanın Hak ile olan aşinalığına delildir.Onun için Hakk'ın yanına güzel söz ve iyi huy gibi iki şahid ile çık.
*Hakikat ehlinin infakı:Halinden olur.
Şeriat eshabının infakı:Malından olur
Zenginin infakı:Cebinden malı çıkarması ile olur
Fakirin infakı:Kalbinden ağyarı çıkarması ile olur.
(Bu sözdeki fakirden murat,dileni manasında değil Halka karşı gani, gönül ayinesi saf olmuş, bütün mevcudatı orada toplamış olan kimsedir.
Said o kimseye denir ki:Niçin yaratıldığını bilir, geliş ve gidişindeki gayeyi duyar.Evet:Bilir, bulur,olur.

HAKİKAT ŞERİATIN DIŞINDAMIDIR?

iŞİN SADECE ZAHİRİNDE KALANLAR, MARİFET VE HAKİKAT ZEVKINI DUYMAYANLAR, HİKMETİ İLAHİYYEYE MÜDRİK OLMAYANLAR bu soruda tıkanırlar ve şu suali sorarlar:"Efendim , hakikat şeriattan hariç midir?
Bu sualin en kısa cevabı:"Hakikatsız şeriat atıl, şeriatsız hakikat batıldır"
Bununla beraber hakikatta tekamül eden kimse şeriatın nezaketini daha başka zevk ile anlar.Hakikatın zahire uymuyormuş gibi görünen şekillerinde mühim incelikler gizlendiğini görür.
Bunun bir misal ile anlatımı şöyledir:
Canavarları utandıracak kadar zalim birisi masum bir insanı dövüyor.O masum insanı zalimin elinden kurtarmak için çırpınan bir hakikat ehli bakıyor.Olaya doğrudan müdahale etse o zalim kimse dahada azgınlaşacak.Gücü yetmediği için başka bir yol tutuyor.Zalim ahmak olur.Ahmak için en güzel söz onu pohpohlayan sözdür.Hakikat ereni zalime yaklaşıyor :" Aman beyefendi! Sizin gibi yüksek bir şahsiyetin böyle zavallı , kıymetsiz, değersiz bir kimseye tenezzül etmesi çok yazıktır.Burada bir adammış gibi karşınızda duruyor, mübarek elinize yazık değil mi?kovunuz huzurunuzdan.."diyerek ahmak zalimin koltuklarını kabartıp bir bahane ile masumu oradan uzaklaştırıyor, maksadı o zalimden masumu kurtarmak.
Fakat dayak yiyen zavallı kendisini zalimden kurtaran kimsenin niyetinden habersiz şekilde o kişinin zalimle birleşerek kendisine hakaret edildiği zannıyla hadiseyi gören kimseleri şahit tutarak mahkemeye veriyor ve İşte şahitlerim, filan zalim beni döverken bu da birleşti, şu şu cümlelerle bana hakaret yaptı" diye iddia ediyor.
Hakimin önündeki mevzuat nedeniyle şahitlerle ispat edilen bu hadise nedeniyle bir cezaya tabi tutuluyor.
İşin zahiri böyle amma hakikatı beyle midir?