27 Şubat 2018 Salı

BU ALEMDE DURMAK,OTURMAK YOKTUR

İnsan şu soruları sorar:Ben kimim?","Niye geldim?", "Ne olacağım?", "Nereye götürüleceğim?".Okuduğumuz müsbet ilim; buraya geldiğimizden haber veriyor, fakat nereden geldiğimizi söylemiyor,öleceğimizi haber veriyor, fakat öldükten sonra ne olacağımdan bahsedemiyor,der.
İnsanlık alemine bakıldığında hepsi bir yolun yolcusu,şafak vakti ağaran günle semaya "bu alemde durmak, oturmak yoktur" yazısı yazılıyor.Her zerre hareket halinde
Herkes gidiyor.
Kimi, nedamet ayağı ile yürüyor..
Kimi tevekkül ayağı ile yürüyor..
Kimi, heybet ayağı ile, kadem-i vefa üzerine yürüyor.
Kimi, şevk ayağı ile yürüyor..
Kimi, yürüdüğünün farkında olmadan yürüyor
Kimi, sırrı maiyyete talip, Allah'ı sevenden gayri alakasını kesmiş yürüyor..
Kimi, Mevlası ile arasındaki hicabı kaldırmaya çalışıyor..
Kimi arif olmuş da'vasız yürüyor..
Kimi muhib olmuş şekvasız(acziyeti ,şikayetini belirtmeksizin) yürüyor.
Kimi aşık olmuş, maşukunu gördüğü vakit gözü açılıp kapanmadan yürüyor..
Kimi, rıca gülistanından teslim kokusu almaya çalışarak yürüyor..
Kimi, Kabe-i hakikata vasıl olmak için cezbesi caddesini tutmuş yürüyor.
Kimi, ayağından çıkan aşk ateşi ile yol alıyor..
Kimi ,delalet rüzgarına tutulmuş, yolunu kaybetmiş,masiyet dikenliğine saplanmış, taatın sıcaklığının,masiyet soğukluğunun farkında olmadan ,Hazreti Resulün izini gösteren "sünnet" rehberine , o muazzam pusulaya bakmadan ,Fahri Alemin merhameten ayak basacak yerlere rakzettiği semavi işaretleri görmeden yürüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder