10 Şubat 2018 Cumartesi

İNSAN/HAYVAN KARŞILAŞTIRMALARI

Hayvan bu dünyaya geldiği vakit adeta başka bir alemde istidadına göre tekemmül etmiş gibi mükemmel olarak gelir.Daha doğrusu öyle gönderilir.Ya iki saatte,ya iki günde, yahut iki ayda bütün hayatının şartlarını  ve kainat ile olan münasebatını öğrenir, meleke sahibi olur.Hakikatta insanın yirmi senede kazanamadığı hayati iktidarı ve ameli melekeleri bir  hayvan yirmi günde tahsil edebilir, yani ona ilham olunur.
Bundan şu netice çıkıyor ki:
Hayvanın asli vazifesi teallüm ile tekemmül etmek değildir.Keza marifet kesbetmekle terakki etmek de değildir.Veya aczini göstererek meded istemek, dua etmek değildir.Belki vazifesi, istidadı nisbetinde amel etmek, yani fiili ubudiyettir.
İnsan ise dünyaya gelişinde her şeyi öğrenmeye muhtaçtır.Hayat kanunlarına cahildir.Hatta yirmi senede dahi tamamen hayat şartlarını öğrenemez.Belki ömrünün sonuna kadar öğrenmeye muhtaçtır.Sonra gayet zaif, aciz bir surette dünyaya gönderilip ancak iki senede ayağa kalkabilir.Onbeş senede ancak zararını ve yararını fark edebilir.Cemaatı beşeriyyenin muaveneti ile ancak menfeatını tanır ve zararlarından sakınabilir.
O halde apaçık anlaşılıyor ki :İnsanın fıtri vazifesi , teallümle tekemmül ve dua ile ubudiyettir.
Yani kimin merhametiyle böyle hakimane idare olunuyorum, kimin keremiyle böyle müşfikane terbiye olunuyorum, ne gibi lütuflarla böyle nazeninane besleniyorum ve idare ediliyorum diye tefekkür edip, Halikına karşı şükretmek, yetişemediği hacatına dair ise sahibine Allah’ın lisanı acz ile yalvarmak ve istemektir.
Demek oluyor ki insan bu aleme ilim vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir.Her şey mahiyet ve istidad itibarıyla “ilme” bağlıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder