29 Nisan 2018 Pazar

KALB-NEFS

Allah teala ruhi sultaniyi alemi ehadiyyetten ve ceberuttan kat'u ifraz edip nasut alemi olan bu aleme tenzil etdi.Zevcei cismi beşere tezvic eyleyerek bu izdivacdan iki çocuk doğdu.Bu iki çocuktan birisi pederine tabi oldu.Vatani aslısine ve makamı ulviye talip olan bu çocuğa kalb dendi.Diğeride anasına tabi oldu  ve süfli hazlara talib oldu.Bu çocuğa da nefs dendi.Ruhun mebdei Arş.Dünya toprağı da bedenin aslıdır.Vacib Teala Hazretleri, ahdi misak ve tekalife kesbi salah etsinler içün birlik etmiştir.

İRADE-TASARRUF MEVZUU

İrade:Bir şeyin husulünü istemek ve bu isteyişi tasarruf edebildiğine itikad etmektir.Her insan kendi vicdanının safahatını bileceğinden kendisinin irade sahibi olduğuna hükmeder.Lakin irade ile tasarruf arasında büyük fark vardır.İrade ile iradenin muktezasını(gereğini) fiiliyata çıkartmak hususu birbirine karıştırılmaktadır.
Dikkat edimesi gereken husus herkes bir şeyi irade eder ama bir kuvveeti mania o şeyin fiiliyata çıkmasını engeller.Kalptekiiradeyi men eden bir şey olmaz ama fiiliyata çıkartmaya mani kuvvetler vardır.İşte insanın irade sahibi olması bu itibarladır.Tasarruf ise irade ile beraber icra kuvvetini haiz olmaktır.
İrade ciheti tetkik edildiğinde:İnsan iradeye malik midir?İrade-i cüziyyeyi inkar edenlerin delilleri yoktur.Bu nedenle bu fikrin kıymeti de yoktur.
İrade meselesinde  ifrat ve tefrit olmuştur.Fen ehline göre "Kul fiilinin yaratıcısıdır" diyenleri müdafaa etmek mümkün değildir.
İnsanın nefsinin eşyadan ve şartlardan, muhitten etkileneceği hususlarını bilmek gereklidir.İnsanın muhitinin, irsiyyatının, zamanının, mensub olduğu toplumun havasının, suyunun, gıdasının, hülasa küçük büyük sayıya gelmez hadise ve şartların tesirine maruz ve bu tesirattan müteessir olduğu bugünün fenninin bir hakikatıdır.Bu tesirlerin her biri insanda az çok ruhideğişiklikler meydana getirmektedir.Bu nedenle insan için "Kul fiilinin yaratıcısıdır" demek olmaz.İnsandaki olana İrade-i cüziyye şeklinde bir değerlendirme yapmak bu husustaki tereddüdü giderir
Fen ve hikmet noktasında meseleye bakılacak olunursa irade , tasarruf haline gelmeyince hiç kimseye tamamen izafe edilemeyeceğine kanaat hasıl olur.
İki irade tasvvuru:İki vücud, iki faaliyet tasavvuru meselesidir.Hakikat itibarıyla insan her kudret ve iradeden mahrumdur.İnsan hal-i tabisi ve bu halin icabı itibarıyla kendinde irade hak ve kudreti görür ki işte mesul olması için bu kadar kafidir.
Bu hususta ş
öyle bir mesel oanlatılır.
Vaktiyle ulemadan yüksek bir zat birmeselede hükümdarı ikaz etmek ister.Fakat hükümdarın etrafındaki hasetci yağcılar, onun padişaha yaklaşmasına imkan vermezler.Adam buna çare arar ve bir ders esnasında "İrade-icüziyye denilen bir şey yoktur?"der.Hasetçiler bunu fırsat bilerek derhal hükümdara yetiştirirler."Alim denilen filan zat cüzi iradeyi inkar etmiştir" derler.
Hükümdar o zatın ilmine hürmet ettiğinden kendisini çağırtır ve sorar:"Sizders takrir ederken insandaki cüzi iradeyi inkar etmişsiniz?"diye sorar.Adam:"Ben hem inkar ederim hem tasdik ederim.Siz bende bir irade olduğunu kabul edermisiniz?" deyincePadişah :"Evet "der.
Adam:"O halde irade ediyorum, hazinenizde nevarsa halka dağıtılsın".Hükümdar şaşırır.O zat söze devam eder:" Bu sarayda ve ülkede  irade sırf zatı hükümdarinize aittir.Ben buradan çıkıp evime gittiğimde evdeki eşime :Yemeği getir, sofrayı kaldır,şunu getir bunu götür derim.İşte Allah'ın9 bazı kulları vardır ki hükümdarların hükümdarı, her şeyih sahibi , din gününün maliki, ölmeyen , uyumayan, uyuklamayan, vücudu ile mevcud, sıfatı ile muhit, esması ile malum, efali ile zahir, asarı ile meşhud olan Allah Tealanın huzuru Sübhanisinden bir an dahi gafil değillerdir.Orada sırf irade- ilahiyye vardır.Fakat o huzurdan gafilolanlar için bir ihtiyar kabul edilmezse cemiyetin ahengi , intizamı bozulur, insanlığa nihayet verilir.
İşte evliyaullahın bir an dahi huzuru ilahiden gafil olmadığının farkında olmayanlar, hazreti insanın manasını layıkıyla bilmeyenler onlara dil uzatırlar.Enbiyanın varisi olan bu zatları halk kücücük bilgisi ile ölçüp tartmaya kalkışırlar ki bu yanlışları yaparlar.Buda Hak'tandır.

28 Nisan 2018 Cumartesi

KUTBUN HADİMİ

Azizim Necib Sultan anlatmıştı.
Kiliste 90 yaşında Semercilik yapan bir kutup vardı.Bu zata hizmet eden benden 10 yaş büyük bir hadimi vardı.Kilis'e ziyarete gittiğimde bu zat'a uğrarım  beni evine götürür ekmek ve zeytinyağı ikram ederdi.Sanırım evlenmemişti Bu şahsa gösterdiğim hürmet,Terzi Ali efendinin dervişlerinin dikkatini çekmişki,Akşam namazı Canbolat camisine girerken bana şöyle bir sitemlerini  ilettiler:"Sultanım ! Bu saygı duyduğunuz ve evine misafir olduğunuz bukişiyi  biz çocukluğundan beri tanırız.Hiçbirgün camide görmüşlüğümüz yoktur "dedikleri sırada,O efendi'nin cami kapısından içeri  girdiğini görünce çok şaşırdı ve mahcub oldu.Bu zat, mahalle arasında , daracık sokak içinde olan iki odalı evini değerinin 50 ila yüz katı fiatla satıp İstanbul'a gitti ve orada evlendi ve orada vefat eyledi.İstanbul'a giderken,kendisinde bulunan kutsal emanetleri de götürmüştü.Kendisiyle bu süreçte "posta" tabir edilen kişiler vasıtasıyla haberleşmemiz devam etti.

VAHDETİVÜCUDA İLİŞKİN

Azizim Necib Sultan anlatmıştı:Kiliste Osman Seracettin hazretlerinin halifesiTerzi Ali efendi dörtyol'a gelmişti.Sohbetten sonra "Haydi Altınözü'ne Paslıkayadaki Talip Efendi'yi ziyarete gidelim"teklifi üzerine bir araba ile hareket ettik.İkindi yahut akşam namazını habib-i Neccar camiinde kıldık ziyaretimizi yaptık.Yemeğimizi civarda bulunan bir lokantada yedik.Yola devam ederek Talip efendinin camisine yatsı namazına ulaştık.İçeride Talip efendi'nin 60 tane dervişi vardı.Namazdan sonra Terzi Ali Efendi ile Talip efendi sohbete daldılar.Talip efendi bir ara Fena fi Derviş,Fena fi Halife  , Fena fişşeyh 'i anlatmaya başladı.Ancak sözün sonunda Vahdeti vücutcular,Fenafillah diyorlar.Bunlar Rafizi" demesi üzerine 40 yaşlarında olan ben dayanamadım.Edebe aykırı olsada Şeyh efendiye sordum:"Sultanım.siz bunu bir ayetten mi, yoksa bir hadisi şeriften mi söylüyorsunuz?" deyince Talip efendi sükutettive on dakika murakabeye daldı.Sonra,soran söylenenden ariftir" dedi.vebana "Efendi, siz buyrun izah edin" deyince ben "Sözgümüşse Sükut altındır" deyip konuyu kapattım.Gece yarısını bulmuştu sohbet bitti izin aldık döndük.aradan bir kaç ay sonra Talip Efendi'nin 60 dervişi toplu halde Dörtyol'a gelerek beni buldular.İçlerinden birisi gelerek durumu bana haber verdi ve beni camide beklediklerini söyledi.Camiye gittiğimde cami içinde bir kişinin sağ tarafta,diğer tümünün sol tarafta ayakta beklediklerini gördüm.Tek olarak duran kişiye gayriihtiyari "Sen de onların yanına geç" dedi.Bu hareket üzerine o kişide diğer gurupp içine katıldı.ve Bana hitaben "İşaret tamam.Sultanım bizeYa imam ol, yahutta imamı göster".dedim.Ben onları Dörtyol'daki Ziya efendiye yönlendirdim.Ona gittiler.Ziyaefendi'de onları Adana Karataş yolu üzerinde mihmandar denilen beldede bulunan GafurBaba hazretlerine göndermiş.

HACI TALİP EFENDİ

Azizim NecibSultan,Hatay/Altınözü ilçesi Paslı Kaya beldesinde yaşamış ve dünyasını değiştirmiş Talip efendinin hikayesini kendi dilinden anlatmıştı.TalipEfendi, Osman Seraceddin hazretlerinin kardeşi olan Zata bağlı imiş.Nakşi olan bu şeyh efendiSuriyede yaşarmış.Talip Efendide gençliğinden beri oraya devam edermiş.Babası ekmesi için bir tarla tahsis etmiş.Talip Efendi o seneki buğday mahsulünün bir miktarını evine yiyecek olarak ayırmış kalanını satıp parasını Suriyedeki olan şeyhine götürmüş.Babası buna kızmış ve tarlayı elinden almış.ikinci sene Talip Efendinin kayınpederi de ekmesi için bir tarla tahsikm etmiş.Yin aynı şekilde mahsulün bir kısmı eve aydıldıktan sonra kalanını Şeyh efendiye götürmüş.Şeyh efendi "Üçüncüsünde getireceksin ama almayacağım demiş.üçüncü sene ekecek tarlası ve buğdayı olmamış.bulunduğumeclisteki insanlardan birisi"Ben bu sene tarlayı ekemeyeceğim.istersen sen ek diyeteklifte bulunmuş.aynı şekilde birkaç gün sonra iki kişi daha kenditarlalarını ekemeyeceklerini bildirerek ekmesi için tarlalarını Talip efendiye tahsis etmişler.Ancak Talip Efendinin tarlaya tohum atacak buğdayı dahi yoktur.Antakya'da Habib-i Necar camiinde namazını kılıp ziyaretini yaptıktan sonra Buğday pazarından geçerken bir mağaza sahibi çağırmış .Demiş ki mağzada buğday dolu.istersen sana tohumluk buğday vereyim tarlan varsa ek seneye parasını getir yahut buğdayı getir demiş.Talip efendinin o buğdayı köye götürecek arabası dahi yok.Mağaza sahibiben gönderirim demiş.Köye kadar buğdaylar taşınmış.Akrabaları bir kamyon buğdayı görünce traktörleri ile yardım etmiş ve Talip efendi o üç tarlayı ekmiş.O sene çok kuvvetli mahsul almış.Buğday sahibinin buğdayını iade etmiş,dükkan sahibi diğer buğdaylarını satın almayı teklif etmiş ve buğdayını bu tüccara satmış.Parasını yine şeyh efendiye götürünce şeyhEfendi artık almayacağım.Bu para ile Zeytinyağı fabrikası kur demiş.Talip efendiZeytinyağı fabrikası kurmuş.Ertesi yıl yine aynı berekete muhatap olmuş bu sefer bulunduğu beldeye bir cami yaptırmış ve kısa zamanda zengin olmuş.

ZAHİRİ BEŞ DUYU/BATINİ BEŞ DUYU/TELGRAF,TELSİZ TELGRAF

İnsanda vehayvanda zahir beş duyu vardır.Buna eskiler havassı hamse-izahira derlerdi.Bunlar Basıra(görmek).zaika (tadmak), samia (işitmek), zşamme (koklamak), vedokunmak.
Bu beş duyu aleti olan aza üzerine (göz,kulak,dil,el,burun) üzerin eşya tesir ika edince  bu tesir birelektrik akımı gibi beynimize geliyor ve merkezde bir duygu oluşuyor.Esasen organlar tesirin başlangıç yeri olup,gören ,göz değildir dimağ(beyin)dir.İşiten kulak değil, beyindir.Beynin görüşü, görmek dediğimiz keyfiyetin aynı değildir.
Görmek dediğimiz keyfiyetinhakikatına gelince :Bu, sırf ruhun bir sıfatıdır.Demek ki gören ne göz ne beyin olmayıp ruh'tur.Zira görmek keyfiyeti evvel emirde renkler dediğimiz ışığın halleridir.Halbuki tabiatta renk yoktur.Gözümüz vasıtasıyla beynimize gelen tesir, renkten ari bir hareket, bir kuvvettir.Keza, tabiatta seda yoktur.Kulağımıza ve oradan beynimize tesir eden şey, bir titreşim ve bir harekettir..Ruhumuz bu yolla gelen şeylere seda keyfiyetini ilaveediyor.ve bizde bu sesi işitmiş oluyoruz.Şurası sabittir ki ruh ancak görme uzvu ve beyin vasıtasıyla görüyor.Kulak ve beyin vasıtasıyla işitiyor.Bu aletler yahut bu aletler arasındaki vasıta yollarından biri olmazsa ruh görmüyor, işitmiyor.
Mesela bir a'ma(kör)'nın  uzvu basarı yoktur yahut noksan şekildedir.Halbuki beynive ruhu vardır.öyle iken kör, göremez.Keza beyinde görme merkezi bozuk olsa veya göz ile beyin arasında engel bulunsa göz ve beyin olmasına rağmen görmek gerçekleşmeyecektir.İşte ruhun bu ikivasıta ile(duyu organı ve beyin) olan ilişkisine zahiri duygular denir.Bu duyulara mani olan bireşya bulunursa duyu vasıtası çalışmaz.Örneğin bir mani, birduvar ,perde olduğu takdirde o engelin arkasındakini görmek mümkün olamaz.Eşya çok uzakta olursa,göz onu algılıyamaz.Keza işitmede çok uzuk birmesafgede bulunan sesdalgası kulağımıza tesir icra etmeyeceği için duyu vasıtamız algılayamaz.Bu nedenlebeş duyunun kuvveti mahdut ve pek çok şartlarla kayıtlıdır.Batın dediğimiz beş duyu engel tanımaz.Batıni göz duvarlar, mesafeler mani  olmadığı gibidiğer duyular içinde hal böyledir.
Görmenin hakikatı görmeyi fark etmektir, yani gördüğünü vicdanen bilmektir.
Zahiri beş duyu ile batıni beş duyuyu fenni bir misal ile anlatmak gerekirse tellitelgraf makinasını örnek gösterebiliriz.iki telgraf makinasını tel birbirin bağlamaktadır.Elektrik denilen kuvvet bu teller vasıtasıyla makinalar arasında işleyiştedir.Birinci makinaya dokunuş halinde teller bunu ikinci makinaya aktarmaktadır.Eğer tel kopar ise birincimakinanın algısı ikinci makinaya aktarılamayacağı için haberleşme gerçekleşmez.Basiret dediğimiz iç göz ise telsiz telgraf örneğinde olduğu gibi elektrik, tel üzerinde değil havada elktronik dalga şeklindeceryan eder.İnsanı kamilin uzak yakın  bir şeyi görmek için ufak bir niyet ve iradesini sarfetmesi kafidir.
Peygamberimiz (sav) "Keramatı diniyye mukabili kerameti fenniyye zuhur etmedikçe kıyamet kopmayack, yani b.u alem değişmeyecek" buyurmuştur.
Batıni merkezlerden büyük hakikatlar keşfedilebilir.Zahiri göz duvarın arkasındakini göremez zira duvar erkasındak eşyadan çıkan ışık duvarı geçememektedir.Geçemediği için gözümüze tesir edip bur sonuç meydana getirmiyor.Kalb gözü dediğimiz iç göz ile hiçbir engel tanımadan görmek mümkün oluyor.Telsiz telgraf örneğinde olduğu gibi nakil aletin ihtiyaç olmaksızın vicdan tarafından zabtü rab olunuyor..
Radyum maddesinin ışınları engel tanımaksızın geçebilmektedir.
Niçin bu hakikat olan batın duygumerkezleri herkeste açılmıyor? .Her beyin zahiri duuyguların tesirindekalma hali mevcud olsa da, her beyinde ve vicdanda hakikatlardan etkilenme kabiliyeti yoktur.Bu duygu bazen Hakk'ın mevhibesi (hediyesi-lütfu) şeklinde oluyor.insanı Kamildeolduğu gibi .Yani kişinin iradesine bağlı bir sonuç değildir.

27 Nisan 2018 Cuma

RUH-I HAYVANİ/RUH-I İZAFİ

"VE NEFAHTÜ FİYHİ MİN RUHİ"(Sad suresi 72) ayetindebeyan edilen ruh, ruh-ı izafidir.
Ruhi hayvani bilcümle nebat, hayvan ve insanda müştereken mevcut olan sebebi hayattır.
Ruhiizafi, ruhuhayvani  üzerine bir ihsandır.Ruhihayvani hararet, ruhi izafi  dehararetiaşkdır.Ruhuhayvani yalnız hissen hayatı mucib iken, ruhuizafi , ruhan ve vicdanen hayatı mucibdir.Bu nedenle Adem, halifetullah ve suret-iHak'dır.
Ruhu hayvani kendi kendini hisseder, lakin ruh-ı izafi kendinive kendinin gayrini fark eyler.
İşte Halıkını bilen ve bildiğini bilen, ruh-iizafidir.İnsanın maneviyatı bu ruh sayesindedir.Sufiyyenin "nefis" kelimesi ile murad ettikleri şey, runi hayvani  vecesed olup , ruhusultanidedikleri deruhuizafidir.
Fena,beka, ıkab vemazhariyet, zevkü sefaya nailiyet gibi izafat ve ifadat hep ruh-ı izafi hakkındadır.

26 Nisan 2018 Perşembe

TASAVVUFTA İLİM-İRFAN-MARİFET

İlim:Bir şeyi alelıtlak bilmek demektir.
Marifet ise;Daha kuşatıcı ve mukayyed(sınırlı) bir manaya gelir.Marifet , insana aidiyeti cihetiyle ilm manasının üstünde ve daha tercih olanıdır.Zira İlim kıymetsiz konulara da şamil olacağından beraberinde zan ve tahmin derecelerinide ihtiva eder.Marifet ise kemaliyle vukufiyettir.Bu nedenle mutasavvıflar anlayış keyfiyetlerini üç sınıfa ayırırlar:
İLMEL YAKIYN
Bir şei tecrübe ve ispat etmeden fakat aksini ispatın bir suretle imkansızlığını bilmektir.İdrakin bu mertebesi şeklen zandan ibaret kalır.Bu suretle bilinen şeyler içinde hakikatı hale muvafık vetamamen sabit olanları da bulunabilir.Ancak zan hadisesi mevcut olduğundan akıl bu hususta rol oynar.Ancak yanlış bir temel üzerine oturan şeyler hep eğri olacağından bu şekilde bir çok hataları hakikat gibi kabul etmek tehlikesi vardır.Keza duyu vasıtalarımızla eldeedilen verilerde ilmel yakıyn sınırları içinde kalır ki,sınırlı derecede olan bu duygu vasıtalarımızla elde edilenlenler yetersiz ve yanıltıcı olur.Bu nedenle sufiler ilmiye hükmüne hiç ehemmiyet vermezler Zan ,Kur'anda dahi rağbet edilmemesi gereken bir keyfiyet olarak belirtilir.
AYNEL YAKIYN
Bir şeyin şekil ve zuhura gelişini , değişimini müşahadeye alarak bilmek tir ki bu mertebe marifete doğru büyük bir adımdır.Tecrübe ve müşahede üzerine dayanan esaslardan başlayarak muhakeme ve bunlardan çıkarılacak deliller makbul olan ilime doğru yürüyüştürAncak bu mertebedeki ilim hakiat adını alamaz
HAKKAY YAKIYN
Marifet namını alan sureti ilm budur.Bu ilim mertebesine yetişan vicdanlar her asırda ender bulunur. 

25 Nisan 2018 Çarşamba

SORMAZLAR MI?

Normal seçimlere 19 ay zaman var iken birden bire seçim kararı alan Partilere sormazlar mı:Her türlü yetki elinizde.İstediğiniz Kanun Hükmündeki kararnameyi çıkartmaya muktedirsiniz.İstediğiniz kuruma istediğiniz şekli verebiliyorsunuz.A da Z ye lüğatı değiştirmek yetkiniz var iken niçin erken seçime gitmektesiniz.Tekrar iktidara gelerek hükümet oldunuz neyi değiştireceksiniz.Yahut Başkanlık seçimi için de 19 ay var.bu süre içinde Cumhurbaşkanı yine aynı kişi.
Tüm bu sorulara verilecek mantıksal cevap yoktur.aksine,birşeylerden kaçma mevcut.Ancak açıkça ifade edilemeyen husus Ekonomik başarısızlık.Tek başına kahir ekseriyetle seçimi kazansan ve Başkanlığa geçsen şahıslar değişmiyecekse o zaman değişecek ne.?Eğer siyaseti temizlemek için bunu yapmakta iseniz bunu yapmanın değşik formülleri olabilir.FETÖ hareketine bulaşmış siyasetçin var ise istifasını istersin yahut ihraç edersin.Vekilliğini düşürür akabinde hesap sorarsın.Bu amaca seçimle ulaşmak inandırıcı gelmemektedir.Sabırla bekleyelim.Mevla görelim neyler

VAKTİ ANLIYABİLMEK

Denir ki Cennetmekan Abdülhamit Han,Selanikten İstanbul üzerine yürüyen harekat ordusuna karşı hiç direnmemiştir.Halbuki İstanbul7u,sarayı ve padişahı koruyan bugünkü manada özel Harekat diyebileeceğimiz kabiliyetli Avcu taburları olmasına rağmen direnmeyi emretmemiştir.Derler ki eğer avcı taburlarına direniş için emir verse idi , düzensiz bir topluluk şeklindeki harekat ordusunun dağıtılması işten bile değildi.
Böyle olmasına rağmen Sultan Abdülhamit niçin teslimiyet göstermiştir.
Bu soruyu kendisine sorduklarında verdiği cevap manidardır.Çünkü harekat ordusunun saflarında Hz.Hızır'ı görmüştür.bu nedenle Hak Teala'nın muradı ilahisinin vakti değişmesi şeklinde tecelli edeceğini görerek kadere itiraz etmemiştir."İslamı, islama kırdırmamak" şeklinde ifade etmiştir.Vaktin değiştiğiniancak Evliullah bilir ve hisseder.Bu nedenle tecelli eden olaylar karşısında şaşırmazlar, direnmezler ve eleştirmezler.
Bugün Türkiyede vakit değişmektedir.Kabuk değişimi vardır.Kimlerin Hakk için çalıştığını Cenab-ı Hakk bilir. Mülk Allah'ındır.Dilediğine tasarruf ettirir.İktidar imkanı verdikleri  bu iktidar nedeniyle kendilerinin Hak üzre olduğunusanmasınlar.Çünkü günleri insanlar arasında dolaştırmak sünnetullahtır.Zenginlik de böyle,sıhhat de böyledir.KÜLLÜ ŞEYÜN FAN (Her şey yok olacaktır) emri eşyanın her zerresinde mevcuttur.
Vakti anlamayıp direnenler daha fazla mağdur ve rezil olurlar.Çünkü vaktin seyrinideğiştiren Hakk Tealadır.şu bu değildir.

KUR'AN DA BEŞER

Kuran'ı mübinde beşer üç sınıfa taksim edilmiştir:
1-İnsan
2-Adem
3-Hayvan-ı natık
Esrarı hakikate vakıf olanlara İNSAN,
Esrar-ı esmaya vakıf olanlar ADEM,
ve gayrılarıda yalnız hayvan-ı natık(konuşan hayvan)dır.

İNCE MEVZULAR

"Bu alem neredene oldu?" sorusu için hangitarafta dolaşsak en nihayetinde alacağımız cevap:"Hak'dan var oldu" cevabıdır.
"Hakda Hakdan gayri bir şey varmıdır?Var denirse Hak Hak olmaz.Bu noktayı halen zevk edinemiyenlerin taşa, toprağa şuna buna Allah demeleri hüsrana yuvarlanmadır.
Bir kimsenin nazarında Hakk7ın vücudu var iken halk derse hüsrana gider.Keza halkın vücuduvar iken de Hak derse yolunu şaşırmış olur.Bunlar hale bağlı tecellilerdir.Öyle söz ile olacak işler değildir.
Tasavvuf ilmi"hal" ilmidir.
Ne güzel söylemişler:""Ettasavvufu halün sümme kaalün fezehebel halü ve kaalü febakıyel ihtiyal"Tasavvuf haldir, sonra söz oldu,imdi halide gitti, kaali de gitti, hileleri kaldı.
Vahdet-i vücudun , amiyane bir surette su-i ifham ve isti'mali insanı nakıs bir marifete , şirke sevk edebilir.Bu nedenle selef dediğimiz öncekiler tenzih fikrine temayüllü görünmeleri bundan dolayıdır.

24 Nisan 2018 Salı

ŞECER-İ MEMNU'A(YASAK AĞAÇ)

Kuran'da (Bakara 35) yaklaşılması ve meyvelerinin yenmesi yasaklanan ağaç Kaza ve Kader ağacıdır.Buğday denmesi bir remzdir.Kaza ve kader konularına yaklaşmamak gereklidir.Hele ona yaklaşarak onun meyvelerinden yeme.Aksi takdir de ne olur?
Kaza ve kader konuları Hak teala'nın hususi sahasıdır.Tasarrufundaki hikmetler anlaşılamaz.Bu tasarruflara itiraz etmek edebe uygun düşmez.İnsan bu sahadaki bazı sırlara aşina olması durumunda itiraz etmeyerek sabra dayansa nihayetinde büyük nimetlere kavuşur.Zira Hz.Adem ve eşi, dünyaya sürülmekle cezalandırılmış gözükse de neticesinde yine cennete girerek cemalle ikram olunacaktır.
Kaza ve kaderin sırlarını bilip bu sırrı taşımak çok müşkül iştir.Hz.Peygamber (sav) efendimiz ehli beytinin akibetini bilmesine rağmen müdahaleci olmamıştır.Hz.Ali Efendimiz kendisini şehit edecek kişiyi bilmesine rağmen susmuş ve bunu ifşa etmemiş.Bilmek her zaman mesuliyet getirir.

YEDİ KAT SEMA YEDİ SIFATA İŞARETTİR

Bir kimse kendi nefsinden boşalsa Cenab-ı Hakk faniyi alıp baki ile doldurur.Hakk Teala insanı bütün eşyanın hakikatlarına kaşif kıldığını buyurmakta .Arzda halkettiği şeylerle kalıbımızın ihtiyaçlarını gidermekte. ilahi ilhamatla da kalbimizin ihtiyaçların gidermektedir.Ayetlerde Yeryüzü ve sema birlikte anılmaktadır.Semavat yedi tabaka olup her birinde ayrı ayrı bir sırrı Süphani ve emri Rahmani vardır.Yedi adet olduğu yedi sıfata işarettir.Hayat, ilim, iradet, kudret, semi, basar, kelam.İnsanın da kalbi yedi mertebe üzeredir.

23 Nisan 2018 Pazartesi

24 HAZİRAN SEÇİMİNDEN SONRADA SEÇİM VAR

Siyasetteki baş döndürücü hız beraberinde farklı ihtimalleri de peşinden getirmekte.24 Haziran 2018 seçimleri bu işi sonuçlandıramıyacak.Çünkü CHP den istifa edip İYİ partiye grup kurdultulması İYİ partinin önünü açtı,ancak ittifak sadece Cumhurbaşkanlığı için olmayıp milletvekilliğindede devam etmesi zaruretini ortaya çıkarttı.Bu ittifaka katılacak küçük partiler ittifak nedeniyle meclise girmeyi hatta  gurup kuracak derecede bir milletvekili sayısına ulaşmayı hedeflemektedirler.Tüm hesaplar "öküz öldü, ortaklık bitti" vaktine kadar.Farklı meşrepteki bu insanlar için tek hedef Erdoğan'ı koltuktan indirtmek.Ancak,milletvekillikleri konusu ise mevcut çok seslilik nedeniyle huzur sağlamayacak.İttifak nedeniyle %1 oranına sahip olamayanlar gurup kuracak milletvekilliği sayısına erişince kurulacak hükümetlerde de etkili olmak isteyecekler.bu durumda çok başlı ve çok sesli bir meclis,güç denemeleri ve bürokraside kendi adamlarının bulunması isteği ülkeyi siyaseten çorbaya çevirecektir.Marifet, yemek malzemelerinin hepsini aynı kazan içine katmak değil,Marifet iyi bir ahçının ölçüler dahilinde o malzemeyi kullanmasıdır.Bu nedenle 24  Haziran Seçimlerinden ittifak anlayışları nedeniyle huzur beklemek hayal olacaktır.İttifaksız, herkesin kendi gücüyle, adaletli bir şekilde girdiği bir seçim huzur getirebilir.Bu nedenle 24 Haziran seçimlerinden sonrasında da yeniden seçime hazır olmak gereklidir.Hak Teala bu ülkeye acısın ve merhamet bahşetsin

ALLAH'A VERİLEN SÖZ

Fasıklar ,eşyaya hakaret nazarı ile bakıp tevhidi hakikiden ayrılırlar.Hak'la bağlandıkları ipi kopartırlar.Ruhlar aleminde yapılan anlaşmayı yalanlarlar.Yani "Elestü birabbiküm"hitabı ızzesine verilen "Bela"sözünden dönerler.Allah'ın ayırmayınız diye emrettiği iman dostluğunu keserler, yani insaniyete hizmet, mahlukatı Hüdaya şefkat, huddullaha riayet gibi şeylerden soyunurlar.Nefis sevgisi galip gelip , hukuku insaniyyeye riayet kaidesini veren Enbiyaya hasım olurlar.Neticede dünya üzerinde türlü türlü fesad çıkarırlar.İşte onlar hüsranda kalan, hakiki tevhidden uzaklaşan ehli dalalettir.
Bu aleme geliş gidiş, saadetler, şekavetler hep bu ayetin sırrı dahilindedir.
Allah:"Ben var olan var'ım.ve sizin Rabbiniz değilmiyim?Bütün mevcudat benim tahtı rububiyetimde değilmidir? Her zerrede hazır, nazır, her şeyinde kayyumiyeti zatiyyem meşhud değilmidir?Binanaleyh benden başka güvenilecek  ve benden gayri gelinecek kim vardır?"
Bu ilahi hitaba hepimiz "Evet ya Rabbi! Var olan Var'ın sahibisin, bütün mevcudat yledi kudreti sübhaniyyendedir.Bizi ahseni takvim sırrına mazhar kılarak halk ettin.Bizde yüzümüzü senden çevirmeyeceğiz, ma'budun bilhak seni tanıyacağız" diye cevap vermişiz.
Cenab-ı Hakk'da meleklere :"Zaptedin bunları, verdiği sözden  imtihan edeceğim, kendilerini kendilerine tanıttıracağım,imtihan yeri dünyadır, oraya sevk olunacaklar;oradada sözünde duranlar süada zümresine ayrılacak" buyurmuş.

KURAN'DA SİVRİSİNEK'İN MİSAL GETİRİLMESİ

Bakara suresinin 26 ncı ayetinde geçer:"Şüphesiz Allah, sivrisineği ve hatta ondan da daha öte(büyük-küçük)bir şeyi misal getirmekten çekinmez..."Mümin olanlar Rablerinden getirilen bu misali hak kabul ederler.Kalbinde hastalık olanlar Hakk'ı tasdikten uzaklaşıp alay eder bir tavırla !Allah'ın bu misalden ne murad etmiştir" derler.Cenab-ı Hakk, bu misalin inkar edilmesi nedeniyle Müntakim ismi ile tecelli ederek sahte varlığına güvenen insanları delalette bırakmış,tüm yaratılanlarda ilahi tecelliyi görenlere de hidayet nasib etmiştir.
Sivrisinek misalinde birçok hikmetler ve işaretler vardır.Mesela sivrisinek iyice kendisini doyurursa ölür.Münafık kafir de sırf nefsinin hazlarına hizmet eder ve kendi hakikatını öldürmüş olur.Binanaleyh yaşadığı halde ölür.

22 Nisan 2018 Pazar

HAZİRAN HADİSELERİ VE 24 HAZİRAN

Haziran 2018 seçimlerinin çok şeylere gebe olacağı aşikardır.Haziran hadiseleri ve ayın 24 ncü günleri ülke hafızasında olumlu yer bırakmamıştır.24 Nisan Kararları,Haziran 2016 seçimleri hep bu aya ve bugüne denk gelen zamandaki işler olumlu etki bırakmamıştır.Bir Beka meselesi olarak anlatılan ve ifade edilen  seçimler anlaşılmaktadır ki oldukça çekişmeli ve tantanalı geçecektir.Derde derman olur mu?Bekleyip göreceğiz Mevla görelim neyler.

TECELLİ MEVSİMLERİ

Hak Teala'nın Cemal ve Celal tecellileri birbirlerini izler.Adalet gözetildiği vakit cemal tecellisinin vakti uzar,ancak zulüm olduğu zamanda Celal tecellileri başlar.100 yıl önce Osmanlı'nın yıkılışının akabinde kurulan Cumhuriyetin bu güne kadar olan seyrini izlediğimizde herkes kendi penceresinden Cemal ve Celal tecellilerini farklı farklı görecektir.Devrim Kanunları ve tek parti iktidarının Celal tecellisi akabinde Menderes bir Cemal tecellisi olarak zuhura gelmiştir.Üç dönem üstüste zafer kazanan bu hareketin temsilcileri nimetin sarhoşluğu içinde Hakk çizgisinden sapınca 1960 askeri darbesi bir Celal tecellisi olarak zuhura gelmiştir.Daha sonraki süreçte bu Celal tecellisi 1980 askeri darbesi olarak devam etmiştir.akabinde Turgut Özal ile başlayan Cemal tecellisi akabinde 1990 'lı yıllardaki Askeri vesayet ve 28 Şubatçı zihniyetler Bir Celal tecellisi olarak zuhura gelmiştir.Akabinde 2002 Akparti kuruluşu ile başlayan Cemal tecellisinin bugünkü geldiği nokta Celal Tecellilerinin başlayacağının işaretleridir.Her Celal tecellisinde ülke ve insanımız mutlaka bir bedel ödemektedir. İnşaallah Bu Celal tecellisi kısa sürerde 2023 de gelecek olan Müceddidi Din 'e inşaallah  ulaşırız. 

"EHLİ İMAN GEÇİNMEK"

İnsanın içinde gizli olan (zamirinde olanı) nasıl meydana çıkar.Bu tıpkı toprak içinde mevcut madeni ortaya çıkartmak için gereken muameleri nefsine yapmakla mümkündür.Örneğin:
nasıl ki maden çıkartmak için zahmetli kazı işleri yapılır, çıkan maden öğütülür sonra elenir, ateşe tabi tutulur ve nihayetinde maden elde edilir.İşte insanın içinde gizli olanın meydana çıkması içinde bir takım tahrik edici kuvvetlerin olması gereklidir.Nefsin hazları bir çekim gücü olduğundan buna direnmek gereklidir.Bu cemaat içinde yaşandığında biraz kolaylaşır.Aşka sahip olunduğunda bu iş çok daha kolay olur.Aşka ulaşmamış, isimde ve resimde kalmış olanlar için imtihan çok zordur.Yol uzun ve güç her geçen gün azalacaktır.Bu nedenle ,ancak Nuh'un gemisine binebilenler selamettedirler.Nuhun gemisi ise Peygamber ve mürşit gönlünde yer etmektir.Geminin dışındakiler mutlaka nefis dalgaları arasında boğulacaklardır.
Müminleri siyasi noktalarda kullanıp "menfeatlarımızı temin ettik" diyenler için Bakara suresi 17 ayeti  açıklar.Her tarafı koyu karanlık kaplamış bir çölde, karanlığı dağıtmak için bir ateş yakıp etrafın mehuf(korkulu halinden korunmak isteyip ateşin ziyası gidip kor kalıp tekrar karanlıkta kalanlara teşbih edilmiştir.müminleri aldatmak istedikleri ateşlerini , kandillerini söndürmüş ve şirkü nifakın kesif karanlığında bırakmıştır.Artık etraflarını göremezler.Dünya hayatı, münafığın çölde yaktığı ateşe benzer.Ölüm vaki gelip ışık sönünce ahiretin ebedi karanlığında kaldığını anlar.

ALLAH TEALA'NIN İSTİHZA ETMESİ

münafıkların, kafirlerin fesad düşüncelerini muhit olan Allah, her lahza,her an onlarla öyle istihza muamelesi yaparki , sıfatı şeytaniyye ve  nefsaniyelerinde ,hayvani zulmetlerinde o kadar mühlet verir ki, onlar sahte benliklerinin karanlıklarında kaldıklarından dolayı Allah'ın istihza muamelesinin farkında olmazlar.
Uzun ömür,devamlı sıhhat ve bol nimet ,sürekli iktidar Hak Teala'nın halkettiği bir tuzaktır.Gaflet şarabıdır ki insanı sarhoş eder.Ahireti en son plana iter.Dünyanın bitmeyeceğini, ölümün en son kendisine geleceğini zanneder.
Ölümü öldüremeyen, kabrinin kapısını kapayamayan, beşerden aczi gideremeyen beşer kerhen kendini HakK'a teslim edeceği yerde , acaba niçün Tav'an (isteyerek) teslim edemez.Nefsinin geçici dünya metaı isteğine karşı ebedi hayatını satanlar bu ticarette aldanmışlardır.Hem naimden, hem mün'ımden mahrum olarak iflas etmişlerdir.

NİFAK EHLİNİN DOSTLARI

Ehli nifak olanların dostlarının Şeytan olduğunu Hakteala söylüyor.İnsanda üç kuvve vardır.1-Ruh, 2- Melek, 3- Şeytan.Bunun hangisi galip gelirse ahirette insan o sıfata göre muameleye tabi olur.

"BİZ ANCAK ISLAH EDİCİLERİZ"DEMEK

Bakar suresi ayet 11 de:"VE İZA KIYLE LEHÜM  LA TÜFSİDUFİYL'ARDI KALU İNNEMA NAHNÜ MUSLİHUNE" Onlara ;"Allah7a Resulüne, müminlere yapmak istediğiniz hud'dadan vazgeçin" diye nasihat edilse;"hkikatı yalanlamayın , hakiki tevhidi kabul edin,arzı fesada vermeyin"denilse;kötü düşüncelerinde sabit kalarak , hud'alarını(kötülüklerini,hilelerini)te'kiden hemen cevap verirler:"Biz asla arzda fesad yapmayız, biz ancak kendimizi ıslaha memur, muslih kimseleriz"derler.
Bu ayete muhatap olanlar sadece kafirlerdeğil münafıklardır.Görünüşlerinde islam olanlar ancak dünya hayatının nimetlerine meftun olup ona sahip olma uğrunda ömrünü harcayanlar,insanların idaresini ele geçirerek daha fazla güç eldeetme uğrunda daima:"Biz düzeltiyoruz, biz emri bil ma'ruf yapıyoruz" derler.Kamu malına haksız surette el uzatarak zengin olma amacında olanlar, çaldıklarının bir kısmı ile cami yaptırıp bu husustaki harcamalarını kamuoyuna ifşa etmeyi "hayra teşvik" vardır diyerek nefislerinin propagandasını yapanlar bu ayetin muhataplarıdır.

KÜFÜR BİR KAÇ KISIMDIR

1-Küfr-i akli:Şeytanın küfrü gibi.Ulvi, süfli diye Hakk7a karşı kazıyye kurdu, Adem7e secde emrindekisırrı anlıyamadı.Adem'in suretine nazar etti, onun cemal ve celal sıfatlarna mazhar olduğunun  farkına varmadı ."benlik" davası yaptı, huzur-ı Bari'den kovuldu,ebedi hüsran kuyusuna atıldı.
2-Küfr-i inadi:Ebucehilin küfrü gibi.Mucizeler karşısında aciz kalıp teslim ol denildiğivakit:"Yanmak var dönmek yok" deyip iman dairesinin dışında kalıp,küfürleri temizleme yeri olan ateşe düştü.
3-Küfrü inkari:Hakk'ı göremeyenler
İSLAM DİNİNDE ESAS KÜFÜR İKİDİR:
1-Ta'zimi tahkir etmek
2-Tahkiri ta'zim etmek
Kafir, münafık,mukallid,mü'min zahirde pek fark olunmaz.Bunlar aşk-ı ilahi mihengine vurulunca meydana çıkar.İmanda kemale ermeyenler, irfanı olmayanlargerçek mümin ile münafıkı birbirine benzetirler.Zira bunlar tatlı su ile acı suya benzerler, görünüşte  benzerlikleri vardır ama hakikatta siri acı biri tatlıdır.Hakiki müminin vücut iklimine ekilen gıdadan muhabbetullah yemişi biter, kafir ve münafıkın vücuduna ne ekildi ise ya yok olur, ya diken biter.

21 Nisan 2018 Cumartesi

ALLAHA KULLUK TÜRLERİ

Allah'a kulluk dört türlü olur.RAĞBET ile/HAYA ile, MUHABBET ile.İbadetin efdali , Muhabbet ile olandır.Cehennem korkusu nedeniyle yapılanlar Kölelerin ibadeti, cennet nimetlerini umarak yapılanlar Tüccarların ibadeti,Didar'ı görmek için aşku muhabbetle yapılan ibadet ise HÜR olan kişilerin ibadetleri şeklinde tavsif ve tarif edilir.

FATİHA SURESİ

Azametini kalemler değil, zamanlar tefsir etmiş olan Kuran-ı Kerim'in sırlarının anahtarı "Fatiha"dır.Bu sure Hamd ile başlar.Lisanı hamd üç türlüdür:
1-LİSANÜL İNSANİ ile hamd , avamın hamdidir ki;Allah'ın nimetlerine karşı yapılan ahamddır.Hakkın o ikramını kalbi ile tasdik edecek, onu yerli yerine sarfedecek.
2-LİSANI RUHANİ İLE HAMD; havasın hamdidir. ki zikr-i kalb ile olur.Hali terbiye edilir,efali tezkiye edilir.
3-LİSANI RABBANİ İLE HAMD ,arifin hamdidir.
Ehli muhabbet hamdederler, o hamdleriyle envarı mükaşefata nail olurlar.
Ehli marifet hamdederler, cemali müşehadata nail olurlar.
Hamdetmek Vacib Teala hazretlerinin zatını sena etmektir.Onun için hayatın evveli de hamd, sonu da hamddir.
Allah'ın Zat'ına layık olan ta'zimatı kimse layıkıyla bilemez, takat getiremez.Onun için imdad Allah'dandır.
Rabbül aleminyndir, müminlerin kalbini , sabr ü ihlas ile, sıdk u vefa ile terbiye eder.
Rabbül aleminydir arifelrin kalbini , fikr ü ibretle terbiye eder.
Rabbül aleminy dir ;eşbahı vücud-ı niam ile terbiye eder.Ervahı şühud-i keremi ile terbiye eder

BESMELESİZ İŞE SONSUZ İŞ DENİR

Kuran'ı huşu' hudu' ile okuyabilmek için taharet-i lisan şarttır.Lüzumsuzkonuşmak, gıybet, bühtan, dedikodu lisanı kirletir.Onun için Kur'an okunurken istiaze(Hakk'a iltica) edilir.
FEİZA KARA'TEL KUR'A'NE FESTA'IZ BİLLAHİ MİN ŞŞEYTAHİRRACİM"
Kur'an okuduğunuz zaman sizinle kelamım arasına umur-ı masiva karıştırılmasın"
Besmelede üç ismin , Allah, Rahman, Rahıym isimlerinin beraber zikrolunmasında üç cins kula işaret vardır;
1-FEMİNHÜM ZALİMÜN LİNEFSİHİ"
2-"VE MİNHÜM MUKTESIDÜN"
3-"VE MİNHÜM SABİKUN BİLHAYRATİ"
Besmelei Şerifedeki üç isimden biri ism-i Celal olan "ALLAH" lafzı; ism-i zattır.İkincisi ism-i Kemal ki:"Errahman", ism-i sıfattır.Üçüncüsü :İsm-i Cemal ki "Errahıym", ism-i efaldir.İşte bu Besmeledeki esma ile alem vücuda gelip mevcud olmuştur.

20 Nisan 2018 Cuma

DİN NE EMREDİYOR,BİZ NE YAPIYORUZ


Din “israfı” yasaklıyor.

Ancak tüketim kültürünün değerleri içinde doğup AVM’lerde büyüyen youtube kuşağı yılda 150 milyardan fazla parayı sebze, ekmek ve kıyafet olarak çöpe atıyor.

Din “gıybet” yapmayın diyor.

Ancak toplum her gün, magazin adı altında saatlerce ipe sapa gelmez dedikodu programları izliyor.

Din “tevazu”yu öneriyor

Ancak insanlar gösteriş yapmak için, fark edilmek için, özel olduğunu ispat edebilmek için günde 4 saatini sosyal medyada geçiriyor.

Din, erkek ve kadınların “gözlerini haramdan sakınmalarını” emrediyor. Tecavüzün, teşhirin, çıplak bedenlerin fink attığı dizileri izleme konusunda ülkemiz dünya şampiyonluğunu kimselere bırakmıyor.

Din, müminlerin bir özelliğinin de “yararsız işlerden, boş sözlerden yüz çevirmek” olduğunu söylüyor. Ancak toplumumuz hem televizyon izleme süresi hem de sosyal medyada online olma seviyesiyle boş işlerde rekora koşuyor.

Din, müminler için “Yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler.” diyor.

 En sıradan kentlerimizin kaldırımları bile “Miss World 2018” yarışmasındaymış gibi yürüyen eşhastan geçilmiyor.

Din, “Müslüman’ım” diyen herkese “İnsanlara marufu/iyiliği emredip münkerden/kötülükten alıkoymak” misyonu yüklüyor.

 Bir takım insanlar bunu yapanları linç etmekle kalmıyor; “münkeri/kötülüğü emredip, maruftan/iyilikten alıkoyan” şarkıcısını, yapımcısını, komedyenini, yazarını “idol” kabul ediyor.

Din, yapacağınız işlerde “Alimlere danışın!” diyor.

Ancak toplumun önemli bir kesimi alimleri şeytan taşlar gibi taşlamayı milli bir spor haline getiriyor.

Din, düzeltmeye, değiştirmeye gücünüzün yetmediği çirkinliklere teslim olmayın, hiç değilse kalben “buğz” edin,  yani nefret edin, öfke duyun, protesto edin diyor.

Ancak insanlar Aşk-ı Memnu’lara, Yolla yolla kaderim yollalara, Survivorlara ne protestosu, reyting rekorları kırdırıyor.

Din “yalan söylemeyin, adaletten ayrılmayın, emanete hıyanet etmeyin, sözünüzü tutun” diyor.

 Ancak toplumda borçlar ödenmiyor, vaatler gerçekleşmiyor, emanetler ehline verilmiyor, adalet bir türlü gerçekleşmiyor hasılı kimse kimseye güvenmiyor.

Din “Kafirlere karşı sert, birbirinize karşı merhametli olun.” diyor.

 Gel gör ki toplum çok uzun zamandan beri kafire hayranlık ve sempati, Müslüman’a da doğrudan antipati duyuyor.
Din “Yetim hakkı yemeyin, ölçü ve tartıda hile yapmayın.” diyor.
Toplumun bir kesimi sahip olmaya taptığı için kimin malı ya da hakkı olduğuna bakmadan Moğol atlıları gibi talan ederek, çalarak “dünyalığını” çıkarıyor.
Din “Müminler yalnızca Allah’a dayanıp güvenirler.” diyor.
Ancak insanların bir kısmı diplomalarına, takımlarına, atalarına, liderlerine, cemaatlerine, partilerine, statülerine, kredi kartı limitlerine, servetlerine güveniyorlar.
Din “kumarı ve faizi” alenen yasaklıyor.
Ancak ülkemiz dünya üzerinde bankaların en yüksek kar yaptığı, en çok büyüdüğü nadir yerlerden biri olurken Nimet Abla’nın önündeki piyango kuyrukları Star Wars’un gişe kuyruklarını kıskandırıyor.
Din kadınlara “örtünmeyi” emrediyor.
 Ekranlardan, reklamlardan, afişlerden, AVM’lerden  aksi yönde kuvvetli bir propaganda yapılıyor ve nihayet toplum örtünmemeyi modern olmakla eşit kabul ediyor.
NEDEN?
Çünkü kapitalizmin kuvözünde büyümüş modern insan kurmaca kanaatlerden, yapay zevklerden, hastalıklı bencillikten, dizginlenemez hazcılıktan oluşan popüler kültürü, hubel gibi bir put, bir tür din olarak kabul ediyor.
İnternet ekranından kafanızı kaldırın ve otobüste, işyerinizde, sokakta, evinizde insanların haline bir göz gezdirin lütfen…
Kimin kararı, yönlendirmesi veya teşviği insanların etek boylarını, dar paçalarını, mezuniyet kıyafetlerini, konuşma tarzlarını, anne baba ilişkilerini, mesleklerini, beden ölçülerini, dinledikleri müzikleri, izledikleri filmleri, okudukları kitapları, mezun oldukları fakülteleri, seçtikleri eşleri evet eşleri, belirledi?
Dinin telkini mi?
Aklın ilkeleri mi?
Modern toplumda insanlar hangi ilkelere göre hareket edip eğer hala yapabiliyorlarsa, düşünüyorlar?
Din sizi gereksiz tüketimden uzak tutmaya çalışırken popüler kültür sadece tükettirmekle kalmıyor ne zaman ve ne oranda tüketmeniz gerektiğine de karar veriyor.
Bitmeyen deizm-ateizm tartışmalarından Müslümanlara aslan payı çıkarmaya çalışanlar bu tabloya iyi baksınlar…
Çükü bu tablo yalnızca dindarları değil, bu toplumda “Müslüman’ım” diyen herkesi ilgilendiriyor.
Popüler kültür bütün cesametiyle bizi istila etmişken çevrenizdeki insanların deist olmamaları onları inanç anlamında daha güvende yapmıyor ki!
Ortada böyle bir tablo varken insanların “Söylendiği gibi değil, aslında deistlerin oranı çok az!” diye homurdanmaları tam bir saçmalık, tam bir körlük…
Yahu dinin adalet, tevazu, vefa, söze sadakat, cihat, gıybet, örtünme ve yukarıda saydığımız gibi açık taleplerini umursamayan, böyle talepler yokmuş gibi yaşayan insanların deistler olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Aksine muhafazakarlar, İslamcılar, dindarlar… Laik de olsa, “dedem hacı” diyenlerden de olsa bütün bu insanlar Müslümanlar…
Zaten mesele de bu!.DİNDAR(YANİ=dini-dar),yahut DİN'i DİNar.(Para)
Modern toplum Müslümanlığının cari dünya sistemiyle, hedonist değerlerle, popüler kültürle çelişen hiçbir yanının olmaması, kalmaması…
Popüler kültür modern toplumun yeni dini…
İliklerimize dek popüler kültür değerleriyle doygunken dindar olmayı ve dindar kalmayı beklemek beyhude bir hayal…
Yalancı, müsrif, hırsız, terbiyesiz, kibirli bir modern tipin dindarlığından söz etmek hiç inandırıcı değil!
Deizm’den, ateizmden fazlası var eksiği yok bir anti din olan popüler kültür, toplumu genci yaşlısıyla çepeçevre kuşatmış durumda.
Tehlikenin gücünü görmek isteyenler oraya buraya değil, toplumun önünde bir heyula gibi dikilen popüler kültür putuna baksınlar…
Bu putun nüfuzundan ne dindarların ne de laiklerin kurtulamadığını bir zahmet herkes görsün artık…
Bu yüzden lokal boyutlardaki deizm tartışmalarını bırakalım…
Yanı başımızdaki asıl büyük düşmana, istila edilmedik yer bırakmayan popüler kültüre bakalım…
Bu sonuca yıldırım hızıyla son 15 yılda ulaşıldı. 

İNSANLIĞIN IZDIRAP KAYNAĞI:ZENGİN/FAKİR SINIFLARI

İnsanlığı felaketten felakete sürükleyen,Kudretle hanp edercesine meydana gelen nazariyeler, insanı hakları ayaklar altına almalar, canavarları utandıracak kader sahnei şühudda zunura gelen ihtilaller, isyanlar Zekat müessesine layıkıyla riayet edilemediğinden meydana gelmiştir.Zira beşerin dengesi, havas ile avamın anlaşmasına yanizengin tabaka ile fakir tabakanın birbirine dost olarak yaşamasına bağlıdır.,
Zengin tabakada merhamet, şefkat, fakir tabakada da hürmet olmadıkça , bütün dünya iktisadçıları , en büyük diplomatları, en mükellef terbiyecileri , dehşetli polisiye tedbirler, bütün hayır müesseseleri olanca kuvvetleriyle çalışsalar da beşere huzur veremezler
Zekat fakiri zenginekardeş yapar, avamı ihtilale sevketmekten alıkoyar.Zira bir nevi fakiri zenginle hissedar yapmışdır.Zenginin malının dörtte biri fakirindir.Hem minnetsiz, külfetsiz onundur
Asrı saadette toplanan zekat ile fakirler, yoksullar, borçlular sevindirildikten sonra köleler azad edilirlerdi.
Bugün kölelik yoktur"denilemez
Dünya denilen bu oluş ve bozuluş aleminde , başlangıçtan kiyamete kadar şer, hayır,saadet ve sefalet devam eder.Yalnız bunların isimleri değişebilir.Hak vehakikatten uzak, insaniyetin insana bir emanet olduğunu kabul etmekten istinkaf etmiş, merhameti, şefkati "hastalıktır" diyetarif eden , amandan anlamayan bir zalimin yanında zaruret dolayısıyla çalışan , dolayısıyla istiklali ruhisinden mahrum kalan ve onun ağır muameleleri ile her gün gönlü parça parça etdiren kimse köle değil de nedir?
İşte zekat müessesesi işletildiği takdirde bunlar kurtarılır.Seciyi insaniyye ayaklar altına salınmaz.aciz kula tapılmaz..Bu nedenle Hz.Ebubekir efendimiz zekat vermeyenlerle harp etmiştir.

ÖLÜM ANINDAKİ HAZRETİ EBUBEKİR'İN SERVETİ

Hz.Ebubekir Efendimiz,Resulullah hayatta iken tüm mal varlığını islama sarf etmişti.Halife olduğu vakit hazineden kendisine tahsis edilen ölmeyecek kadar olan gıda(nafaka) ile yetinmiştir.Ölüm döşeğinde yatarken kızı Aişe'yi çağırarak:"Evladım, ben halife olduktan sonra müslümanların bir dirhem bir şeyini yemedim.Mümkün olduğu kadar halkın en fakir tabakası ne yiyebiliyorsa ben de onu yedim ve ne şekilde giyiniyorsa bende o şekilde giyindim.İşte hazine  malından üç şey vardır:Şu köle, bu deve bir de şu kaftan.Bunlar beytül mal'indir.Müslümanların işini görürken bunlardan intifa ediyorduk.Ben vefat edince üçünü de Ömer'e gönder" buyurmuşlardır

BOSTAN DOLABINI ÇEVİREN KATIR

Eskiden akarsuyu dereden alıp bahçeyeakıtmak için dolap denilen bir makenizma yapılırdı.Dolabı çevirmek içinde bir katırın gözlerini kapatırlar ve katır sürekli dönerdi.Ancak sürekli yürüyor  gibi hareket eden katır aslında aynı çizgide dönmekte idi.Yürüyor zanneder ama aynı yerinde sayar.Dünyası nefsinin isteklerini karşılamak olan bir kimse şekli ibadetleri ne kadar yaparsa yapsın,gözü kapatılmış katırlar gibi aynı yerlerde döner dururlar

DEĞİŞMEYEN KURALLAR

Alemlere rahmet olan Büyük  Peygamber:
"Zaif'in hakkı,kuvvetliden alınamayan millet, muhakkak yıkılacaktır"
""Bir milleti idare edenler çalar çırpar da hesap vermezler, fakat ufak tabaka ya'ni küçük sınıf hırsızlık ettiği vakit ceza verilirse, o millet muhakkak yıkılacak, inkıraz bulacaktır"
"Hangimillette kazancı belli olmayıp, ne şekilde toplandığı bilinmeyen servetlerle semaya doğru şeddadi binalar yükselmeye başlar, fuhuş rağbetde olur, o kavmin inkırazı muhakkaktır."

MÜRTEDLER(DİNDEN DÖNENLER)

Efendimiz (sav)'in vefatının akabinde Hilafete gelen Hz.Ebubekir efendimizin devri dinden dönenlerle mücadeleler şeklinde geçmiştir.Mürted denilen dinden dönme kavramını salt eski inançlara dönme değil "zekat vermeyeceğiz" şeklinde dinin bir emrine muhalefet edenler için kullanılmıştırYemen de Esved-i Anesi katledildi.Umman'da Sakit İbni Malik el-Esedi nübüvvet davasına kalkdı.Beni Esed şeyhi Tulayha "Bi rmelek vahy getiriyor" diye peygamberlik davasına kalkdı.Yemame'de müseylemetül Kezzab genişleyerek peygamberlik davasına kalkıştı.Beni Temim kabilesinde Sicah namındaki bir kadın da nübüvvet davasına kalktı.Üsame komutasındaki ordu, Hz.Ali Efendimiz ve Halid ibni Velid komutanlığında bu yalancı peygamberlerle mücadele içinde oldular ve bunları katlettiler.

HİLAFET SIRALAMASI

Efendimizden sonra müslümanların idaresindeki sıralama takdiri ilahidir.Hz.Ebubekir, Hz.Ömer,Hz.Osman ve Hz.Ali Efenidimizin hilafetteki sırasını ancak irfan ehli olan zevki iman sahipleri anlar.Bunu asla bir ihtilaf mevzuu olarak görmez.Cenab-ı Resulullah'ın göçmesi nedeniyle Hz.Fatımadaki üzüntü ve Hz.Ali Efendimizdeki üzüntü onların altı ay dışarı çıkmamasına sebeb olmuştur.Hz.Ali'nin Hz.Ebubekir efendimize biatının altı ay sonra olmasının nedeni bu üzüntüdür.Hz.Ali Efendimizin halife olduğu  zamanın belasına Ali'den başka hiç kimse göğüs geremezdi.

İRŞAD ŞURASI

Efendimizin yanında hususi bir meclisi irşad mevcuttu.O meclise devam edenler:Ammar İbn-i Yasir,Suheyb-iRumi,Selman-ı Farisi,Bilal-i Habeşi,Hilal'ler,Ebuzer-i Gıfari'ler,Dıhyeler bulunurdu.Bunlar Efendimiz(sav) ahirete  göçtükten sonra İmam Ali efendimizle hemhal olmuşlardır.

PEYGAMBERLİK VE ŞU'RA HEYETİ(danışmanları)

Cenab-ı Peygamber Efendimiz (sav)'in yanında şu'ra denilen danışma meclisi vardı.Cenabı Peygamber tenezzülen istişare şekillerini daima severlerdi.Bu istişare konusu,insanlığa kıyamete kadar kalacak olan bir hediyedir.Cenab-ı Hakk ile konuşması diyeceğimiz vahy kanalı daima açık iken insanlarla istişare etmesi bizlere bir lütuftur.Sahabe arasında fikirfarklılıkları olması çok tabiidir.Cenabı Hakk, bu görüşlerden birini destekler şekilde ayet inzal ederdi.Şura meclisinde Hz.Ebubekir, Hz.Ömer bulunurdu.Bu ikisinin içtihatlarında ihptilaf olursa Resulallah Ebubekir'in fikrini tercih ederdi.Hz.Osman siyasi bir kişilik değildi.Ekseriya Hz.Ebubekir(in fikrini desteklerdi.Abdurrahman İbn-i Avf,Ebuubeyde çok iyi bir düşünür ve reyleri makbul sahabilerdi.Zübeyr bin Avvam,Ömer derecesinde değilsede çok açık konuşan ve fikri parlak olan birzat idi.Talha da aynı şekilde idibSaad İbn Ebivakkas, gelecek fikriyle şöhret almışdı.
Ensardan Sa'd İbn-i Muaz,Hz.Ömer'e benzer, ekseriya onların reyleri birleşir, mudaradan hoşlanmazdı.Sa'd ibn-Ubade ise gayet siyasi ve çok düşünürdü.
Bunlar islam'ın Meclis-/i Şurasıdır.

19 Nisan 2018 Perşembe

4 HALİFENİN KUR'AN'DAKİ İŞARETİ

Nisa 69 ayeti:""Feülaike me'alleziyne en'amellahü aleyhim minen-nebiyyine ves-sıddıkiyne veş-şühedai ves-salihiyne ve hasüne ülaike refiyka"ayeticelilesinden meal alınacak olursa:
Sıddıykin'in başında;Hz.Ebubekir gelir.
Veş-şüheda lafzıyla:Üç tane şehit halife olarak
1-Hz.Ömer 2-Hz.Osman 3- Hz.Ali gelir
Keza Feth suresi 29 ayetinde:
"Velleziyne me'ahu eşiddaü alelküffari ruhemaü beynehüm terahüm rükka'an sücceden yebteğune fadlen minallahi..."ayetinde
Maiyyeti peygamberide Ebubekir'i,
Küffarı karşı gayet şedid:Ömer'i
Hiç kimseyekarşı yüzü tutmayan gayet rahim:Osman'ı,
Fazlı ilahiye talib, rükuda, secdede, kırık kalplilerle hemcelis,Hakk7a iktırab etmiş bir halde:Ali

VATANA İHANET SUÇU

Vatan'a ihanet için birisinin ülkesinden kalkıp diğer ülkeye sığınması değil,ülkenin yüksek menfaatlarına zarar verilmesini algılamak gerekir.Örneğin Kamu kaynaklarını borçlandırmak,kamuya ait değerlerin çok düşük değerde birilerine satılması v.s gibi sahası gayet genişlemeye müsait bir alan olarak bakmak gerekir.Tamir ettiği deve yularının tekraren eskimesi üzerine onu çöpe atarak yenisini takan Hz.Ömer  efendimizin bu hususta sorguya tabi tutulduğunu oğlu Rüyasında görmüştür.Kamu kaynaklarının heba edilmesi,değerinin çok altında el değiştirmesi hadisesine ait dosyalar bir gün mutlaka açıldığında , buna karar verenler ve tasarrufta imzası olanlar "vatana ihanet "suçlamasına muhatap olabileceklerini bilmelidirler.Ziraat bankası ,Aydın Doğan7a Hürriyet ve diğer varlıkların satışı nedeniyle alıcı olan Demirören gurubuna bu satış bedelini temin için kredi açmış ve bu krediyi yurtdışındaki 22 ülkenin kırkbeş bankasından borç olarak temin ettiğini basın yazmaktadır.Bu para borçlu tarafından Ziraat bankasına geri ödenmediği takdirde bu krediye aracılık edenler sadece nitelikli dolandırıcılıktan değil vatana ihanetten de yargılanacaklardır.

PEYGAMBERİMİZ (SAV) TÜM PEYGAMBERLERİN ÖZELLİKLERİNİ TOPLAMIŞTIR

Peygamberimizi (sav) daha önce gelmiş tüm peygamberlerin özelliklerini tekamül etmiş vaziyette kendisinde cem etmiştir.Yahut diğer bir anlatımla Bütün peygamberlerin tekamül etmiş şekli Hz.Resulallah'da mevcuttu:
Musa'nın şecaati, Harun'un rikkati, Yusuf'un iffeti,Eyyub'un sabrı, Süleyman'ın vakar ve azmi, Yahya'nın sadeliği, İsa'nın tevazuu tecelli etmiştir.Kendisi de bütün bu sıfatlarla mücehhez olarak gönderilmiştir.

18 Nisan 2018 Çarşamba

"YA RESULALLAH" TABİRİNİİLK KEZ HZ.HATİCE KULLANMIŞTIR

Mevcudat içerisinde "Ya Resulallah" tabirini ilk defa Hz.Hadice kullanmıştır.Vahyin ilk tecellisi vaki olduğunda Efendimiz, keyfiyetikendisine bildirdiğinde , niç enrdişe etmeksizin:"Evet Ya Resulallah! Elhamdülillah , bensizde o sıfatları vaktiyle gördüm de dairei zevciyyetinize girdim" buyurmuştur.
Efendimiz (sav)'in şöyle emirleri vardır:
"Hadice benim ruhum üzerine müessirdir.Aişe , cismimde müessirdir."
Onun için Hz.Hadice'ye "Kellimini ya Hadice"(Benimle konuş ya hatice)buyurduklarında Hz.Hadice konuştukları zaman uruç vuku olurmuş.Bazende uruclarında Hz.Aişe'ye "Kellimini ya Hümeyra" buyurduklarında tenezzül hasıl olurmuş

2018 SEÇİMLERİ

Azizim Necib Sultan hazretleri 2016 yılı sonlarında  yahut 2017 başında "2018" yılı seçiminin varlığından bahsetmişti.Bloğun önceki yazılarında bu husus ifade edilmişti.Bugün a alınan seçim kararı bir kez daha maneviyatın varlığını tasdik etti.

PEYGAMBER'E TEKLİF EDİLENLER

Mekke'nin azılı müşrikleri "La iilahe illallah"davetini  etmekten vazgeçmesi karşılığında Efendimiz (sav) hazretlerine teklif ettikleri üç şey:
1-MASA (Arabistan Hükümdarlığı)
2-KASA (Memleketin bütün hazineleri)
3-NİSA(Mekkenin en güzel kız ve kadınları.

YARDIM İSTEYECEK ÜÇ TÜRLÜ ADAM

Kabise namında bir adam borçlanıyor.Cenabı Peygambere gelip halini anlatıyor.Fahri alem derhal yardım ediyor vebuyuruyorlar ki:
"Ey Kabise  Ancak üç türlü adam yardım isteyebilir:
1- Borçlular.Bunlar da ihtiyaçlarını temin ettikten sonra istemekten vazgeçmeliler.
2- Ani bir felakete uğrayıp elinde, avucunda kalmayanlar.Bunlar da vaziyetlerini düzeltince yardım talebinden vazgeçmeliler.
3-Açlıktan muzdarip olanlar.İşte bu üç şarttan başka şartlar altında dilenenler, bilsinler ki haram yemiş olurlar.

BEDBAHT ANNESİNİN KARNINDA BEDBAHTTIR

Efendimiz (sav)'in hutbelerinden bir iki söz şöyledir:"İki umdevardır.Kelam ve amel.Kelamın en güzeli Allah'ın kelamıdır.Amelin en güzeli de Muhammed'in amelidir.Zaman uzayıp da yürekleriniz katılaşmasın.Her ati yakındır.Bedbaht anasının karnında bedbaht olandır.Mesud , başkasının halinden ibret alandır.Müminlerle harbetmek küfürdür.Mümine sövmek fıskdır".
"Bedbaht anasının karnında bedbahttır" cümlesindeki anne karnından murad ; dünyadır.Burada hepimiz hamileyiz, asıl doğum ölümden sonradır.Bu emir:İşte bu anne karnından imandan mahrum olarak yaşayanlar, ölümle teklif sakıt olduktan sonra ahiret denilen ikinci hayatda saadete kavuşamayacak olanlara aiddir."Mümine sövmek fıskdır" emrinebisine gelince :Altmış dokuz sene minberlerde , minarelerde HzAli Kerremallahü Zatehu efendimize sövenlerin ve sövdüren Emevi hükümetlerinin vay haline.

17 Nisan 2018 Salı

DEİZM'E KAYAN GENÇLİK

Allah'ı günlük hayattan çıkaran anlayışın ülkemiz gençleri arasında hızla yayıldığını görmekteyiz.Buna sebeb nelerdir?
Atatürk'ün bile sahip olmadığı maddi güce sahip olan mücahitlerin(!),geldikleri müteahhitlik noktası siyasileri,
,Zekat ,sadaka v.s gibi dini müesseseler üzerinde kendilerini toplamakta yetkili görüp bunları saf insanlardan Allah namına toplayıp,ihtilal yapacak kadar gözü dönmüşleri,
Güç karşısında eğilen,kavisleşen,riyakarlık yapan omurgasız din adamlarını ve onların sürekli olarak camilere girenlerden sadaka isteme alışkanlıklarını gördükçe tüm bunlardan zarar gören kurum İSLAMİYET olduğundan kötü örnekler bugünkü gençliğin ızdırabına neden olmuştur.Nimetlerin sarhoş ettiklerinin bu konuda yapacakları bir şey yoktur.

PEYGAMBER HUZURUNDA OLMAK

Bir gün Ebu Hureyre hazretleri:
"Ya Resulallah.Sizin huzuru saadetinizde bulunduğumuz zaman bu dünyadan çıkıyoruz. ne elem kalıyor,ne emel, bütün arzularımızdan tecerrüd ediyoruz.Fakat ailelerimizin yanına çocuklarımızın arasına girince iş değişiyor" dedi.
Cenabı Peygamber Efendimiz:
"-Ya Eba Hüreyre! Eğer benim huzurumda aldığınız zevki, o vecdü istiğrakı muhafaza edebilseniz, melekler gelir, sizi ziyaret eder" buyurdu

PEYGAMBER'E VARİSLİK

Hiç kimse Hazreti Peygamber'in ilmine varislik iddiasında bulunmasın.O'nun ilmine varislik olmaz.Veraset  ancak O'nun cihadına,belasına aiddir.
Bugün "Alimler peygamberlerin varisleridir" hadisindeki varisliği namaz kıldırma memurları yahut diyanet memurları kendilerine has kılmaktadırlar.Ne gaflet.Batıl dinleri için papazlar afrika çöllerinde nefislerinin zevkini ayaklar altına alarak çalışan papazların  gayreti namaz kıldırma memurlarında yoktur.Birbirlerini çekiştirmek yahut maddiyat umarak insanların cenazelerine katılanlar bu dinin önündeki engelleyicilerdir.

TOPLULUK İÇİNDE PEYGAMBERİN OTURUŞ TARZI

Cenab-ı Peygamber başkaları ile birlikte otururken ,kendisine mümtaziyet (üstünlük) verecek bir yerde oturmazlardı.
En büyük örneğimizin hali bu iken saraylarda, kat kat korumalar arkasında,örkemli mekanlarda oturarak insanlara hitap edenler, sizler asla Resulullah'ın yolunda olduğunuzu ifade etmeyiniz.Çünkü sizlerin bu halinizden Ruh-u Resulullah bizardır.
Cenabı Peygamber Kisraların, Kayserlerin huzurundaki hallerikaldırmıştı.Onlar, meclislerinde herkesi ayaktu durdururlar ve el pençe divan tutarlardı.Resulullah herkesden bu gibi hareketleri kaldırdığı gibi kendisine de bu şekilde hürmet edilmesini yasak etmişdi.Ve bu şekilde hürmet göstermek isteyenler fazla inhina(eğilme,kavisleme) yapıldığı vakit:"Yapmayın, yapmayın, ben çömlek içinde et yiyen kadının oğluyum" derdi ve :"Kendine buşekilde hürmet gösterilmesini isteyenler, kendilerinecehennemde oturacak yer arasınlar" diye buyururlardı.
Peygamber müslümanlar arasında o şekilde otururlardı ki nuru irfana vakıf olmayan bir yabancı meclisde Peygamberin kim olduğunu sorardı.
Acaba dünyada böyle bir demokrasi görmeğe imkan var mı?

MERHAMETİ YÜCE PEYGAMBER

Ebuzer Gıfari buyuruyorlar ki:
"Bir gün Resulü Ekrem ile namaz kılıyorduk, namazda:"İN TÜAZZİBHÜM FEİNNEHÜM.."(Maide 118) ayetini okudular.Bu ayetikerimeden vecde geçerek o derece müteessir oldular ki sabaha kadar tekrar ettiler."
Ayetin manası:Eğer onlara azab edersen , şüphesiz onlar senin kullarındır.onları bağışlarsan , şüphe yok ki üstün olan hüküm ve hikmet sahibisensin."

NİMETİN ZEVKİNİ SÜRMEK YAHUT NİMETİ VERENİN ZEVKİNİ SÜRMEK

Hz.Ömerefendimiz şöyle diyor:
Cenab-ı Peygamber bütün zevcelerine darılıp kendiodalarına çekildiğivakit ziyaretine gittim.Resulullah'ın sırtında bir ihram, bir tarafda çıplak bir sedir, bir post, boş bir su tulumu gördüm.Bu manzara karşısında ağlamaya başladım.
Cenabı Peygamber niçin ağladığımı sordular:
"- Ya Resulallah ! Nasıl ağlamayayım.Üzerinizde yatdığınız yatak, vücudunuzda izler bırakmış.Bütün mamelekeniz , işte şu odanın içinde.Kayserler, Kisralar, dünyanın bütün zevkini sürdükleri halde siz:Allah'ın Peygamberi böyle bir hayat geçiriyorsunuz" dediğimde:
"- Ey ibni Hattab! Onlar, ni'metin sevkını sürüyorlar, biz de mün'ımin zevkını sürüyoruz" buyurdular.

16 Nisan 2018 Pazartesi

HATEM-İ TAİ

Araplar arasında cömertliği ile şöhret olmuş bir zat idi.Hatta bu cömertliği bulunduğu yerde darbı mesel olmuştu:"Hatem'in canı sağ olsun, müracaat eder, feraha çıkarım".
Adamın birisi büyük bir zarurete düşmüş.Maddi zorluktan kurtulmak için yardım almak ümidiyle Hatem'i Tai'nin bulunduğu bölgeye gelmiş.soruşturduğunda,Hatem-i Tai'nin hükümran olduğu beldenin, zalim bir emir tarafından işgal edildiği,Hatem-iTai'nin de tebdili kıyafet ederek kaçtığını öğrenmiş,toprakları gasbeden Emir'in Hatem-i Taiyi bulup getirene mükafat olarak ortaya mühim bir ödül koyduğunu anlamış.Bu durumda daha çok üzüntüye garkolmuş.Bu vaziyet içinde dolaşırken serseri kıyafeti içinde bir adama rastlamış.Adam, bunun halini sormuş ve olduğu gibi durumunu anlatmış.Hatem'i tanımadığı için üzüntülerini dile getirmiş.Kendini gizleyen Hatem'i Tai adama demişki:Sen beni o Emir'e götür.İstediğin servete kavuşacaksın"Ertesi gün birlikte Emir'in makamına gitmişler ve adam demişki:"İşte bu senin aradığın adam.huzuruna getirdim.vaad ettiğin mükafatı ver" deyince Emir adama vaad edilen mükafatı vermiş.Sonra adama sormuş:"Ben uzun zaman bu adamı bulması için peşine adamlar gönderdim.Sen nasıl bu adamı ele geçirdin?" deyince,Adam, ben onu aramadım ki o beni buldu.Ben zaruretimi ifade edince bu teklifi o yaptı.Beni götür.İstediğin ödülü alır ihtiyacını giderirsin"diye.Bu hadiseyi duyan Emir, yaptığı hatadan derhal dönüp Adiy bin Hatem'e tüm mallarını iade ederek o bölgeyi terk etmiş

CÖMERTLERİN İMANI

Hatemi Tai, cömertliği ile meşhur bir müşrik idi.Efendimiz zamanında onun oğlu Adiyy İbn-i Hatem yaşamıştı.Hz.Ali Efendimiz  tarafından babasının puthanesi putlardan temizlenip bulunduğu bölge ıslah edildi ve Medineye getirilen esirler arasında Hatem-iTai'nin kızı Sefane vardı.Efendimiz müslüman olan bu kadını azad etti.Sefane Şam tarafına kardeşinin yanına gitti ve kardeşini müslüman olması için ikna etti.Adiyy efendimizin yanına geldi  Efendimiz "Buyur bakalım seha timsalinin oğlu" diye ikramda bulundu."Sahinin(cömerdin)Allah'a itimadı çok kuvvetli olduğundan dolayı ahirette hususi bir muamele görür"fermanını huzurda bulunan eshabına duyurdular

DEĞİŞMEYEN YAŞANTI

Cenab-ı Resulullah Efendimiz(Sav)'in veda haccında 140.000 'i aşkın sahabi bulunmakta idi.Bu ihtişama rağmen Efendimiz(sav)'in günlük yaşantısı değişmedi.Evi eski halini muhafaza ediyordu.Bazen evinde ateş yanmadığı oluyordu.Peygamber hayatında hiçbir gün iki defa yemek yememişlerdir.Savaşlardan elde edilen ganimetleri,hava karardıktan sonra derhal dağıtırdı.Ertesi güne bir şey kalmazdı.Mübarek zevceleri bir gün bu ganimetleri elde tutmak hususunda irade belirtince Efendimiz (sav) çok üzüldü ve bir ay süre ile eşlerinin yüzüne bakmadı.ve Ahzab 28,29 ayetleri nazil oldu:"Ey Nebiyyi Ekremim! Zevcelerine şöyle de ki:Siz, dünya hayatını ve onun ziynetini, debdebesini, tantanasını isterseniz; geliniz size talak hakkınızı vereyim( ve en güzel bir şekilde ayrılalım, yani size güzel bir tarzda yol vereyim)Yok eğer Allah'ı Peygamberi, darı ahireti isterseniz biliniz ki Allah içinizden güzellik edenlere büyük bir ecir, mükafat hazırlamıştır."
Bu ayetin inzalinden sonra ezvacı tahirat çok pişman olmuşlar .Efendimizin nikahında kalmayı tercih ederek "Ümmül müminin(müminlerin annesi) olarak kalmayı tercih ettiler.

15 Nisan 2018 Pazar

AF ÖRNEKLERİ

Cenab-ı Resulullah af deryası idi.Mekke fethedildiğinde hutbe irad ettikten sonra "Gidiniz hepiniz serbestsiniz"af ilan ettiklerinde,af olunanlar, affedilmeleri karşılığında dinlerini değiştirmeye mecbur tutulmamışlardır.
Ebu Cehil'in oğlu İkrime'yi afetmiş.Mübarek kerimeleri Hz.Zeyneb'in Medineye olan hicreti esnasında devesi üzerinde darbe vurup deveden düşmesine ve hamile olan çocuğunu kaybetmesine akabinde de ölümüne sebeb olan katil huzuru Nebiye getirildiğinde müslüman olup yaptığı hatadan dolayı affını istemişti.O bile affedildi.
Sevgili amcası Hz.Hamzayı şehit eden Vahşi bile affedildi.

HZ.EBUTALİB

Efendimiz (sav)'ın sevgili amcası.Kureyş müşriklerine karşı hamisi.Bir kısım insanın, Hz.Ebutalible alakalı "iman etmeden gitti"şeklindeki yakıştırmalarının hakikatla alakası olmadığı gibi ,ruhu Nebi'yi üzecek bir davranıştır.O peygamber (sav)'ki:İslamiyeti kabul eden çocuklarının yanında kafir Ebu Cehil'den bahsedilmemesi için ashabını ikaz etmiştir.Çünkü,babasının kötülüğünden bahsetmek, müslüman olan Hz.İkrime'yi üzecektir.Kendisine en ağır hakaretleri yapanları Mekke'nin fethiyle afveden bir peygamber örneği önümüzde mevcuttur.

13 Nisan 2018 Cuma

28 ŞUBAT KARARLARI

21 müebbet çıktı.Ancak tutuklama yok.Nasıl bir hukuk anlayışı ki müebbed hapis cezası almış birisi rahatlıkla dolaşıyor.Bu karar ve sonuç,milletin aklıyla alaydır.Genel bir afla mesele temize havale edilecektir .Peki Müebbet hapis cezası onanırsa  rütbeler ne olacak?Yine "Paşa" olarak anılacaklar.Hem hükümeti yıkmaya kalk hemde rütben muhafaza edilsin.Garip değil mi?

12 Nisan 2018 Perşembe

Şehit Binbaşı Bedir Karabıyık www.etarih.com (TGRT Arşivinden)


ŞEHİT BİNBAŞI BEDİR KARABIYIK


ŞEHİT BİNBAŞI BEDİR KARABIYIK ,Bandırmalı Ali Öztaylan hazretlerinin yeğenidir.Kurmaylık eğitimini birincilikle bitirmiştir.PKK'ya yükletilen şüpheli bir pusu neticesinde Kanas keskin nişancı tüfeğinden çıkan bir kurşunla şehit edilmiştir.Ali Öztaylan efendi hazretleri bu şehadetle alakalı "derin"izlerden bahsetmiştir.Aynı evden Baba 1954 de Sarıkamışta şehit,abisi şehit ve Bedir Karabıyıkta şehit.Her üçü de vatan sevdalısı,ahiret isteklisi mümtaz insanlar.Anadolu'nun gerçek sahipleri.

4 Mart 1994 Sarıkamış. Piyade Binbaşı Bedir Karabıyık eşi ve annesine son mektubunu, diğer manası ile, vasiyetini yazmaktadır.
 

 "Güzel Hanımcığım,

Şimdi ayrılık zamanıdır. Sen genç, oğulcuklarım çok küçüksünüz. Sizi mesut ve bahtıyar etmek için çok çalıştım. Çileli bir hayattı bu beraber yaşadık. Beni anlamışsınızdır. Göğsümün içindeki kafesine sığmıyordu. Çok dua aldım bu sebepten uzun ömür ve hayır ümidim vardır.

 Fakat ben kefenimi hep üzerimde hissettim. Ecel gelirse sefa gelsin, onunla arkadaşım ben. Yeter ki son nefeste mümin olarak göçeyim. Hak vaki olur, inşallah şehit olurum. Sana ağlama demiyorum. Seven sevdiği için elbet ağlar. Müsterih ol. Haram lokma yemediniz. Yedirmedim. Bilmeden işlediklerimizi Allah affetsin.

 Çocukları hoş tut, hep tatlı sözler söyle. Onlar Allah'ın izniyle hayırlı insan olurlar. Büyük oğlum hırçındır ama merhametlidir, küçük oğlum hem akıllı, hem iyi huyludur. İkisinde de siyasî zeka vardır. Devlet adamı olabilirler, o yöne yöneltmeye çalış. Benim dostlarım kimlerdiyse onlarla irtibatı kesmeyin. Ben senden razıyım, Allah da razı olsun. Allah cennet nasip ederse, seni de yanıma versin. İffet, namus ve hanımefendiliğinle her zaman bir yıldızdın. Güzel yüzünü, Allah nasip ederse tekrar görürüm Ama dünyada, ama ahrette.

 Hakkınızı helâl edin.

 Evin Babası Bedir

 

 Canım anneciğim,

 Her şeyimi ama her şeyimi sana borçluyum.

 Anneciğim, dünyayı sevemedim. Tad da alamadım. Allah'ın emir ve rızasına aykırı her şey beni rahatsız etti. Elhasıl dünya bana küstü, ben de ona.

 Bilmiyorum ama zannediyorum, senin dualarının bereketiyle ömrüm uzun olur. Eğer sen veya ben önce gidersek, önce giden kucağını açıp beklesin. Elbette kavuşacağız. Saçından bende bir tutam var. Onu yanımda taşıyorum. Ölürsem, Allah'ın izniyle bu kahramanca olacaktır. Saçının telleri yanımda kalsın. Sakın ağlama. Bil ki, göğsümde Kur'an var. Dudaklarım da son olarak Allah'ı zikretti.

 Gönlün müsterih olsun. İbadetlerimi, zikirlerimi hep bağışladım, elimde bir şey kalmadı. Rabbimin huzuruna bomboş gidiyorum, onun gufranının kuşatacağını umuyorum.

 Sana başka ne yazayım. Evvel gidene selam olsun.

 Oğlun Bedir"

 Binbaşı Bedir Karabıyık, bu mektubu yazdıktan tam bir ay sonra, 4 Nisan 1994 günü Sarıkamış'a bağlı Kızılçubuk Köyü'nde PKK hainlerinin kahpe pususu  ile ehit oldu. Şehit olduğunda Bedir Karabıyık'ın sağ üst cebinde bir Türk bayrağı, annesinin saç teli ve ufak bir Kur'an-ı Kerim vardı.

YAZICIOĞLU DOSYASININ fotoğrafı

Şehid MunsinYazıcıoğlu'ile alakalı Takipsizlik kararı bir takım şüpheliler yönünden kaldırıldığını basından okuduk.Şüphesiz gerçeklerin anlaşılması yönünde bu elzem idi.Ancak,gizlibir şekilde bu dosya sümenaltı edilmek istendi.ancak bugün farklı bir şekilde tekrar açılması muhtemelen Büyük Birlik Partisi ile 2019 ittifakının pazarlık maddeleri içinde olması muhtemeldir.Bu dosyayı açarak ,Büyük Birlik'in tabanına bir mesaj iletilmiştir.Ancak,daha derin olan bir yapı bu dosyaya mesafe aldırmayacaklardır.Soruşturmaya muhatap olanlar zaten FETÖ suçlamasında tutuklu ve şüpheli olup yargılamaları devam etmektedir.Dosyanın aşama geçirmesi yıllar alacağından 2019 seçimleri geçirildiğinde umarız bu dosya yeniden ispatlanamadığı gerekçesi ile tekrar kapatılmaz.

TARİHİN TEKRARI MI?

Hendek savaşı büyük hikmetleri içerir.Çünkü müşrik araplara yadım için Medine'deki Yahudi kabileleri birlik olmuşlardı.Hendek harbinden önce sürgüne gönderilen Nadr oğullarıda bu harekata sürgünde katılmışlardı.Münafıklar,kalbi zayıf müminlere :"Hani sizlere Şamın köşklerini,Kisranın saraylarını,Yemen'in mülkünün verileceği bildirildi.Halbuki günlerce burada açlıkla imtihan edilmektesiniz" diyerek kalplerenifgak sokmaya devam etmekte idiler.Cenabı Hakk melek orduları ve kasırga ile müminlere yardım etti.Nuaym ibni Mesud isimli sahabinin kalbinde iman nuru parlamağa başlayınca Medinedeki müslümanları kurtarmak için Yahudiler ve müşrikler arasında fitne çıkartmaya karar verdi.Nuaym Eşca kabilesinin eşrafından idi.Yahudi Beni Kureyza kabilesinin reisi Kab ibni Esed'e gitti ve ona :"Sizin geleceğinizi karanlık görüyorum.Kureyş ve gatafan kabilesi buraya savaş için geldiler.fakat etkili birşey yapamadılar.Yarın bunlar muhasaradan vazgeçerse siz yalnız kalacaksınız ve ahdi bozduğunuz için müslümanlar sizi tepeleyecek" diyerek kalbine şüphe düşürdü.Kab imni Esed:"Peki çare nedir?" diye sorunca ona şöyle bir tavsiyede bulundu:"Siz kureyş'in eşrafından birtakım kimseleri rehin alın.o kişiler sizde rehin olduğu müddetçe savaştan vazgeçemezler"dedi.Yahudiler bu fikrikabul etti.
Nuaym daha sonra Kureyşin karargahına giderek EbuSüfyan'a:"Siz harbettiğiniz halde Yahudiler çekimser kalıyor canla başla harbetmiyorlar.duydum ki tekrar pişman olarak müslümanlarla anlaşmışlar ve sizden bu niyetlerini gizleyerek eşrafınızdan rehin isteyecekler".EbuSüfyan,bunun üzerine adamlarını göndererek konuyu araştırdı.Gerçekten de Yahudiler Kureyştenrve Gatafan kabilesinden yetmiş kişiyi rehinolmak üzere kendilerine verilmesini , aksi halde harbden vazgeçeceklerini bildirince ihtilaf çıktı ve Yahudiler kalelerine çekildi.Akabinde şiddetli bir kasırga Kureyş ordusunun karargahını darmadağın edince Kureyş ağırlıklarını bırakarak geri çekildi ve Yahudiler yalnız kaldı.
Bugün İsrail Suriye meselesinde Amerika ingiltere ile birlikte işbirliği içinde gözükmektedir.Rusya karşı imiş gibi gözüküp meseleyi oyalamaktadır.Hak Teala bunlar arasına fitne düşürecek,tarih tekrar yaşanacaktır.Sıkıntı içinde olan müslümanlar bu imtihanı verdikten sonra Hak teala görünmez ordularını yardıma gönderecektir. 

NESEBLE ÖĞÜNMEK

Araplar arasında neseble öğünmek mevcuttu.Bir sahabi, Hz.Selman-ı Farisi ile aralarında olan bir kırgınlıktan dolayı bir topluluk içinde onu mahcub etmek için "Sana kimin oğlu derler?"dedi.Hz.ZSelman boynu bükük,gözü yaşlı bir vaziyette :"Bana islam'ın çocuğu derler" diye cevap verdi.O meclistebulunanların  kalbine ateş düştü.Hz.Ömer efendimiz:"Bir daha böyle münasebetsiz sualler sormayın.EğerSelman cevabını bir daha tekrar ederse, hepimiz yanarız" dedi veSelman'a:"Soruyu sorana hakkını helal et" diye yalvardılar.Keyfiyet Efendimiz (sav)'e haberdar edilince :"ES-SELMAN MİN EHLİ BEYTİ" "Selman ehli beytimdendir" buyurdular.
Efendimiz ümmeti içinde manen en hızlı yol alan kişiler fakir ve kimsesizler idi.Sebbi:Bunların maddikısımları kırık vezahirde de kimsesiz oldukları için kalbleri de kırık idi.Cenab-ı Hakk'da:"Benim adresim kırık kalblerdedir" buyurmuştu.

11 Nisan 2018 Çarşamba

TÜRKİYENİN GELECEĞİ

Azizim Necib Sultan anlattı:Yıl 1950.Yani yirmibir yaşındaydım.ÖğreniminiAmerikada yapmış olan bir Petrol mühendisi anlatmıştı.Hükümet uluslararası üç firmaya Ülkemizde petrol arama izni vermişti.Heyet içerisindebulunan bumühendis bakanlığa yazı yazıyor:Amerikalılar,sondaj yaptıkları bazı kuyuları kapatırken içeri civa döküyor".Amerika o tarihte ülkenin yer altı zenginliklerini tespiti bu uluslararası şirketleri vasıtası ile yapmıştı.
Necib Sultan buyurdu ki:Türkiye bir petrol ve maden denizi üzerinde.Yarın Amerika veSuudide petrol tükenecek ve dünya Türkiyenin rezervine  muhtaç kalacak".

1960 ASKERİ DARBESİ

Necib Sultan anlatmıştı:"Darbeden on gün önce ilçe İskenderun'da müftülük yapan AliRıza Efendi vaaz esnasında mevcut hükümet üyelerini (Menderes,Bayar v.s) kastederek gideceklerine üzülmüyorum, ümmeti Muhammede üzülüyorum" dediği sırada camiiçinde bulunan iki kişinin kalkıp dışarı çıkması dikkatimiçekmişti.Hemen o hafta içinde Menderes iskenderun'a gelmiş Adliye binasının köşesinde halka hitap ediyordu.Bende en ön sırada kendime yer açmış dinliyordum.Menderes Irakta yapılan askeri ihtilaldan bahsettikten sonra iç meselekonusunda "Gerekirse ülkeyi ast subaylarla idare ederim"deyince izleyiciler arasında bulunan bir kişi "İşte şimdidefterindürüldü"dedi ve topluluğu terk etti.Baktım,camiyiterk eden o kişiydi".Akabinde Eskişehir yolunda Menderes derdest edildi.
Bugün de Dünyasını ve Ahiretini kaybedenlere acımıyorum da Ümmeti Muhammed'e acıyorum.Çünkü toplumda şükür kalmadı"

İNSANOĞLU

Can perdesi yırtılırsa
Ne olduğun sorulursa
Melek cana dokunursa
Dönüş yok insanoğlu
İşte anda büyük mizan
Her şey var, yok noksan
Olunsa da binbir pişman
Halin yaman insanoğlu
Kul hakkını yedin ise
Bir gönülü kırdın ise
Ol masumu dövdün ise
İşin zordur insanoğlu
Ezber değil, idrak gerek
Kolay değil, eyle emek
Zor mu karşılıksız sevmek
Düşün bunu insanoğlu
Vakit tamam denir bir gün
Kime ölüm, kime düğün
Suçsuz yere kime sövdün
Sor bunu insanoğlu
Suret bulur amellerin
Sırat olur ince keskin
Neresidir senin yerin
Bilirsin sen insanoğlu
Nedir bir sor bu kavga
Güler oldu bile karga
Oldun ise bir sakırga
Ağla buna insanoğlu
Olmadan bin pişman
Düşünmeli her insan
Emanettir sana bu can
Anla bunu insanoğlu
11.04.2018
İskenderun

CENAZE NAMAZININ MUHTEVASI

İislamda "cenaze namazı" bir kıymettir.Cenaze namazı insanın indi ilahideki mevkiini bildirir.Bu ibadet başka hiçbir dinde yoktur.Buancak Resul-i Ekremin makamı insaniyyete ayak basan ümmetine karşı bir ikrami ilahisidir.
Cenazenamazı Teşbih ile Tenzih'i cami olan bir namazdır.Zira kıyamı vardır Teşbih'i gösterir.Rüku'u ve sücudu yoktur:Tenzih'i gösterir
Cenaze namazı şöyle kılınır:
Müminin cenazesi , namaz kılanların önüne konur, namazı kıldıracak zat, cenazenin göğüshizasına durur ve onun manasını kıble yapar.Sadr, mahalli imandır.Sadr'ın ortasını tezyin eden ve nazargahı ilahi olan kalp de hükümeti insaninin merkezidir.İşte hakiki bir mümin bu alemden geçerek Hakk'a vasıl olmuş ise ,Cenab-ı Hakk müminlere emrediyor:
"Bu kulumun sadrı imanla dolu idi.Kalbinde, benim ve Habibinin muhabbetinin karargahını kurmuş idi.Bu kul benimle yaşadı, benimle tutdu, benimle yürüdü.Ah almadı,şirke, küfre , münafıka meyletmedi, hiçbir vakit zalime uşak olmadı.AhseniTakvim sırrını muhafaza etti.Hülasa (Ve lekad kerremna beniademe) imtiyazını zedelemedi, bensiz bir anı olmadı.Şimdialemini değiştirdi bana geldi.Kalk onukıble yap.Ben onun manasına tenezzül-iSübhani iletenezzül edeceğim, nazını kıl,hakikatte kıble yine ben'im"
Cenabı Peygamberimiz amcası Hz.Hamza'nın cenaze namazında Hakk'ın bu Tenezzül-i Sübhanisini çok açık bir surette görüyor ve bir türlü doyamadıklarından kalkıp kalkıp namazını kılıyordu.

10 Nisan 2018 Salı

FACİR İLE DİNİN KUVVETLENDİRİLMESİ

Uhud savaşı amacıyla Efendimiz (sav) mücahitlerle birlikte Medineden çıktıklarında Kuzman isminde bir münafık savaşta çok büyük gayret gösterdiği halde imansız olarak cehennemlik olmuştur.Bu şahıs bir münafık olup bir bahane ile şehirde kalmıştı.Bu defa kadınlar kendisiyle eğlenmeğe başlayınca tekrar islam ordusuna yetişti ve en öne geçerek çarpışmaya başladı.Ne yazıkki dünyevi bir ün için savaşıyordu.Ashabı Kiramın gözünden bu hal kaçmadı.Ve:"Ya Resulallah ! ne gayretli harp ediyor değil mi?" dediklerinde Fahr-i Alem:"Ne faide ? Alem-i ahirete mahrumiyetle geçecek, sonunu getiremiyecek.Mamafih Cenab-ı Hak bu dini ,bir reculü facir ile de teyid eder" buyurmuştur

HAZRET-İ FATIMA'NIN ÇEYİZİ

Hz.Fatıma annemizin Hz.Ali Efendimizle evlenmesinde nikahı gökte kıyılmış olup , zahirde de Efendimiz (sav) bu nikahı akdetmiştir.
Çeyiz olarak altı parça eşyası vardı. Bir kilim, bir kırba, hurma lifinden bir yastık, bir serir (tahta karyola) ve iki kaptan ibaretti.
Bu çeyiz kıyamete kadar yaşayacak insanlar arasında fakir aile kızları için örnek olacaktır.
Hz.Cibril,gelip hazreti Fatıma'nın çeyizi hususunda ne arzu ettiğini Efendimiz(sav) sorduğunda,O Pak  Nebi (a.s)'a :"Rabbimin hususi ikramlarına şükürler ederim. Benim cihazım, alemi meadda kurulacak olan mahkemede dosyası okununca mahrumiyetle karşılaşan mümine  kadınlara şefaat etmeme müsaade buyurmaları olsun"  diye niyazda bulundu.
Bu şefaatı uman fakir kızlar bununla teselli bulurlar.

HAYVANLIK MAKAMI

Aklı ve şer'i(Kur'an ve sünneti) hakem yapmaksızın yalnız hissi hakem kılarak ehli islam arasında yol açanlar ehli islam arasında kan dökülmesine neden olanlardır.

KÖLELİK DEVAM EDİYOR MU?

İslam zahiriköleliği kaldırmıştır.Zahirdevar gibi görünen bu müessese,İslamın uygulaması ile kökünden kazınmıştır.Çünkü,hakikatında köleyeyediğinden yedirmek,giydiğinden giydirmek,kendinden ağır yük vurmamak v.s gibimanevi şartlar ile işlenen kabahatların affının kefaretiköle azad etmesi olunca bu müesseseyi İslam bitirmiştir.Köle olan kişilerde İslam'ın bu engin merhameti nedeniyle hürriyetlerine kavuşmuştur.
Peki "Köleliğin" bugünkü karşılığı nedir? Ticari köleliktir.Zengin olan devletlerin yahut sermaye şirketlerinin köleliğidir.Dün,harp vasıtası ile işgal ettiği topraklardaki hakimiyet nedeniyle oluşan bumüessese bugün işgal edilen yerlerin zenginlikleri sömürülerek insanlarını muhtaç duruma düşürüp köleleştirmek şeklindedevam etmektedir.
Batını boyutta ise insanlar nefislerinin kölesi konumundadır.Azgın olan nefis cesede emrederek kendi isteğini yaptırmak şeklinde bir kölelik müessesi devam etmektedir..
İsteklerimiz bize "hoşuma gidiyor","canım böyle istiyor","bu şekilde seviyorum"duygusu ile gelip cesedimizin azalarını zabtü rabt altına alıyor.
"Kıyafetim şu marka olacak","Kahveyi şu şekilde severim", "şu tür ekmeği severim" v.s gibitercihlerin hakikatı aslında nefsin istekleridir.Dikkat edilirse bu istekler hep dünya metaını hedefler.İbadetler,meşakkatlar konusunda nefis fersah fersah kaçar.Bu nedenle köleliğin batıni boyutu bugün için her insanda bulunan nefsin arzularına ram olmaktır.Gerçek hürriyet,nefsin isteğine karşı durabilmektir. Bunu başarabilen ise pek az olsa gerektir

9 Nisan 2018 Pazartesi

HİNDİ ETİ VE HİNDİ YETİŞTİRİCİLİĞİ

Yılbaşı günü,hırıstiyanlar  yahut ehlidünya o günü kutlamak ve içki içmek için hindi keserler" düşüncesinin islami kesim arasında fikir olarak yayılmasının nedeni müslümanların bu sahadan uzak kalmasını amaçlıyan siyonizmin tekelindeki islam karşıtı dış odakların fikridir.Bu nedenle müslümanlar hindi etinden ve yetiştiriciliğinden uzak kalmışlardır.Halbuki insan bedenine en  yarayışlı etin hindi eti olduğu sböylenir.Hindi yapı itibarıyla insana yakın olup insandan ürkmez.Keza hindinin gelişimi tavuğa göre üç kat daha fazladır.Yani aynı süre iç inde hindi tavuğa nisbetle üç kat daha hızlı büyüdüğünden bu sahayı müslümanlar keşfetmesin diye yukarıdaki algı oluşturulmuştur.

TİCARETİNE DARBE VURMAK

Küffara en fazla eza veren şey ticaret malına gelecek zarardır.Hicretin ilk yıllarında kıblenin yönünün Mescid-i Aksa'dan Kabe'ye döndürülmesi yahudileri çok üzdü.Zira kıble olarak kendi kutsal saydıkları mabedlerine müslümanların dönmesi onları gururlandırıyordu.
Mekke'de bulunan kafirleri en zorlayan hadiselerin başında Ticaret kervanlarının yol güzergahına müslümanların tecavüz etmesi hadisesi idi.Bu tehlike üzerine Bedir ,Uhud,Hendek hadiseleri yaşanmıştır.
Ülkelerarasındaki en büyük rekabet ve mücadele birbirlerinin ticaret sahasına olan müdahalelerdir.Amerika/çin ticari rekabet mücadelesi büyüyeceğe benziyor.Günümüzdeki büyük hadiselerin arka planında  ticarete vaki el atmalar  vardır.Askeri savaşın öncesi ekonomik savaştır.

YALAN/YALANCIK

Hz.Aişe validemizle nikah Mekke'de iken icra edilmişse de düğün Medine'de yapıldı.Düğün zamanı kıtlık zamanına rastladı,misafirler için kesilecek bir kurban dahi yoktu.Sadece Saad ibni Ubede bir güğüm süt göndermişti.Hz.Resulullah sütten içtiği gibi Hz.Aişe'ye ve düğünde bulunanlara ikram etdiler."Biz istemeyiz"diyenlere ise fahri alem:"Açlıkla yalanı cem etmeyiniz" buyurdular.Bunun üzerine Hz.Aişe'nin kız kardeşi hazret-i Esma:"Ya Resulullah ! Bir kimse yemeğe iştihası var iken "buyurun"denildiği zaman teşekkür ederim istemem dese, yalanmı irtikap etmiş olur?" diye sordu .
Fahri Alem cevaben:
"Herkesin amel defterinde yalan, yalan olarak,yalancık da , yalancık olarak yazılır " buyurdular.

MAHMUT APAK

Hassa/Söğüt beldesinde yaşamış,kibarı Evliyaullah'dan  olan MehmetAli Hoca'nın oğlu Şeyh Mahmud (Apak) 5 Nisan 2018 günü alemi cemale yürüdü.Son on yıl hastalıklarla mücade etti.Muhteremin günlük bakımını 24 saat aralıksız icra eden dervişleri vardı.İzler hayret ederdim.Bir insanın kendi sulbündeki evladı yahut karısı dahi bu çileye tahammül etmezken,manevi oğulları olan dervişan bu hizmeti aralıksız,şikayetsiz yerine getirmelerine gıpta ederdim.Aşk ve muhabbet bunu yaptırsa gerek.Son onbeşyılı içinde yirmidört saat hezmet edenlerden Ökkeş efendinin ahiretini kazanmaya bu hizmet yeter inşaallah.
Reyhanlı ilçesindeki hastahanede yoğun bakım ünitesinde boş yer olduğu için oraya götürüldü vebir hafta kadar orada yattı ve orada vefat etti.
Azizim Necib Sultan bir zaman şöyle demişti"Resululah Efendimizin "hicret" emrini yaşamak için ,Bazı veliler hastalık nedeniyle bulundukları yerden bir başka yere giderler ve orada vefat ettiklerinde Cenab-ı Resulullah'ın hicretini yaşamış olurlar.
Şeyh Mahmut efendi de buşekilde hicreti yerine getirmiş oldu.

KÖLENİN HUKUKUNA RİAYET

Hz.Fatıma annemiz ev işleri hususunda yardım için Efendimiz (sav)'den bir cariye isteğinde bulundu.Efendimiz (sav):"Kızım hukukuna riayet edecekmisin?"dedi.Hz.Fatıma :"Ben ne yersem ona yedireceğim. ne giyersem ona giydireceğim, hangi cins yatakta yatarsam o cins yatakta yatıracağım, kendim neağırlıkta yük taşırsam ona da o kadar taşıtacım"dedi.Efendimiz (sav) kızına bircariye tahsis etti.
Bir gün Efendimiz (sav) kerimelerini ziyaret ettiklerinde Hz.Fatıma ile cariyenin yerleri süpürdüğünü gördü.Cariyeye kasıt olmaksızın güneş tarafı düşmüş,Hz.Fatıma gölge tarafı süpürmekte idi..FahriAlem efendimiz:"Kızım, ben sana bunu verirken hukukuna riayet edebilecekmisin diye sormuştum.Sen de"eet" dedin.Fakat şımdi kız güneş tarafında,sen gölge tarafında bulunuyorsun."

6 Nisan 2018 Cuma

İLK HUTBE

Cenab-ı Peygamber efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicret akabinde Cuma günü devesine bindi yanlarında sahabeden yüz kişi olduğu halde o civarda Ranon denilen bir vadiye uğrayarak Cum'a namazı kıldırdılar.Bir de hutbe irad ettiler.İlk Hutbe budur.Hutbenin meali ise:
"Ey Nas!
Sağ iken ahiretiniz için hazırlık görünüz.Perde-i gaflet açılmadan , kudret elden gitmeden zamanı fırsat bilin de ferda-i meadınız için zad ü zahire toplayınız.İşte o günde o; hiç kimsenin mensi ve mühmel bırakılmayacağı ve bütün cüz-i tasarrufların ilga edildiği o "toplan kumandası"nda herkesin başına vurulacak  ve çobansız bıraktığı koyunundan elbette sorulacak.Hem nasıl sorulacak:Tercümansız, hicabsız Cenab-ı Hakk'ın bizzat kendisi şöyle konuşarak:
"EyKul! Sana benim Resulüm gelip de tebliğ etmedi mi? Bugünün vukuunu bildirmedi mi? Ben sana mal verdim.(Yani yokluk çölünden varlık vücudu pazarına seni getirerek mükerrem kıldım ve ihsan ettim.Kendime muhatap tutarak etiket-i ilahimi sana vaz'ettim).Sen kendin için ne hazırladın?
O kimse, bu hitabı celalin karşısında etrafına bakınacak, sağına dönecek,soluna dönecek, önüne baktığı vakitte tathirhanei küfr olan cehennemden başka bir şey göremeyecek,binanaleyh kim olursa olsun, kendisini;velev yarım hurma danesi ile dahi olsa ateşten kurtarmanın çaresini arasın ve derhal o hayrı işlesin .Onu yapmağa kudreti yok ise hiç olmazsa Kelimei tayyibe ve güler yüz ile kendisini kurtarsın.Zira, Allah için yapılan bir hayıra, en aşağı on mislinden yediyüz misline kadar sevab verilir.
Allah'ın selamı, rahmeti, berekatı O'nun Resulüne olsun"
"Nefislerinizin şerrinden, çirkin amellerinizden Allah'a sığındık.Allah'ın hidayet ettiğini kimse delalete düşüremez.Ve O'nun delalete düşürdüğünü de kimse hidayet edemez.Vahid, Ferd,Samed ,Rububiyetinde müstakil, şerit ve naziri olmayan Allah'a şehadet eder, bilir ve bildiririm ki; O'nun kelamı olan Kitabullah , kelamların en güzeli, en fasihi ve en beliğidir.Cenab-ı Hak,kimin kalbini O'nunla tezyin ederse , o kimse kafir iken İslam olur.Her kim de Kuran'ı Mübin'i baştacı edip bütün sözlere tercih ederse , saadete kavuşur,felah bulur.Binanaleyh Allah'ı ve O'nun sevdiğini çok seviniz.Kitabından usanmayınız.Zikrinden bıkmayınız.Kalbinize şiddet, gıllet gelmesin.Zira o Kitap her şeyin taksimatını yapmış, bildirmiş, her şeyin en iyisini seçmiş , ayırmış, yapılacak işlerin en güzelini tarif etmiş Kulların en mümtazı olan Peygamberleri ve Onların kıssalarını sahne-i aleme misal , nümune olarak açık açık beyan etmiş, yasak ve serbest olan şeyleri birer birer ilan etmiş..(Evet bütün maziret kapıları kapanmıştır.)Artık Allah'a kullukta kusur etmeyiniz.hiçbir şeyi O'na şerik koşmayınız.Enaniyet zulmetine düşüp de müşrik olmayınız.Gücünüz yettiği kadar ittika ediniz.Güzel sözlü olunuz.Sözünüz Allah'a karşı daima doğru olsun.Aranızda Allah'ın kelamı ile sevişiniz.Kelamullah ile birleşiniz.Ve şunu iyi biliniz ki :Cenab-ı Hak ahdine, sadakat göstermeyip bozanlara gazap eder.Allah'ın selamı sizlerin üzerine olsun."

RENKLERDEKİ İŞARETLER

Cenab-ı Peygamberimiz (sav) Medineye hicret emrini aldığı zaman o gece Hz.Ali Efendimize emir buyurarak Şu yeşil hırkamı giy ve benim yatağıma yat"buyurmuşlardı.Beyaz cemal'e, siyah Celal'e, yeşil kemal'e delalet eder.Fahri Alemin hırkaları içinde yeşili seçmesi Hz.Ali 'nin kemaline bir işarettir.
O gece Cenab-ı Hak,hz.Ali efgendimiz'in başucunda Hz.Cebrail7i, ayak ucunda İsrafil'i bekçi olarak vazigfelendirmişti.
Hatta Fahri alem bu hadise dolayısıyla Cibril'e:"Ey Cibril! Yar olduğundan beri tarafı ilahi'den aldığı vazifelerin en zevklisi hangisi olmuştur?" diye sordukları vakit, Hz.Cibril bu vazifeyi zikretmiştir

PEYGAMBERİMİZİN HATIRINI ÜZECEK KONULAR

Cenab-ı Peygamber Efendimizin güzel hatırını üzecek konuları bazı vaizler ulu orta konuşurlar.Ki o Peygamber, o kadar kibardı ki,iman eden Ebu Cehil'in oğlu Hz İkrime'nin hatırı incinmesin diye sahabesine :"Benim hatırım için İkrime'ye babasının küfründen bahsetmeyin,gücüne gider"nezaketini göstermiştir.Bu nedenle:
Efendimiz'in amcası Hz.Ebu Talible alakalı olarak "İman etmemiştir, imansız gitmiştir" laflarını etmek hatadır.Efendimiz (sav)'in mübarek anne ve babası için "imansızdı" demek,Efendimizin hatırını inciten şeylerdi.
"Sen sevdiğini hidayet erdiremezsin" ayetine  ulu orta mana vermemek gereklidir.Buradaki incelik şudur:
"Habibim! (Min haysü't-te'sir) sen istediğini hidayete sevk etmeye çalışma.Fakat (Min haysü't-te'sir ) elbette hidayete sen sevk edeceksin.Senin şanına teessür sıfatı yakışmaz.Sen te'sir sıfatının sahibisin.Sen suretinle değil, hakikatınla her arzun olur ve hidayetin menba'ı sensin.Sen sureti hissiyyenle değil ,suret-i maneviyenle her istediğini yaparsın."
Nitekim "Ya Rab! Ömer ile İslamı aziz et"diye Efendimiz niyaz eder ve Efendimizin canına kast için gelen Hz.Ömer'in kalbi değişip kesafeti letafete , zulmü nura dönerek iman çerçevesine dahil olur.
Cenabı Peygamberimizin Velayet yönünde olmaz, olmaz.Efendimizin Nübüvvet yönünde ise muhatabın kabiliyetine göre muamele vardır.