31 Aralık 2022 Cumartesi

AZİZ OLMAK İÇİN

 Toprak altında bir kış sabırla tahammül eden buğday tanesi insanın en aziz bir nimeti olmak için nerelerden geçer biliyor musun?

Harman...Çıplak olmak için..

Kalbur.. İçine karışandan kurtulmak için

Değirmen... Beyazlanmak için

Hamur... Yumuşamak için 

Ateş...Aziz nimet olmak için

Aziz olmak için bu kadar çileden ve ateşten geçen buğday, tane olmak içinde Sa'y, mevsim, toprak, su güneş,sabır, Harman ,kalbur ,değirmen, hamur,ateş..Bu kadar çileden sonra aziz oluyor.Bu sessiz, sözsüz intizamlı çile , onun nasibi , fakat bu çileden aziz olarak çıkıyor.Yani buğday velayet mertebesine erişiyor, demektir.Velayet mertebesine uluşan bir kimsenin sırrını, halik bir perde ile örter.Bu perdeler bir takım geri beşeri vasıflardır.Halık bu vasıflarla, o velisinin ya bir ayıbını meydana vurur,yahut bir hünerini ayıp şeklinde gösterir.

Batını üstün anlayışla nurlandırılmış olanlardan başka hiç kimse , bu gizli velilerini teşhis edemez.Buğdayı bu halinden , bu çilesinden hiç kimse döndürmeğe kadir değildir. Halikin kendisiyle meşgul ettiği insanları, hallerinden döndürmeğe kimse kadir değildir.

EREN TAVSİYELERİ

 Ey insanoğlu ,doğruluktan ayrılma, unutma ki suyun bir karış altında  veya denizin binlerce metre derinliğinde boğulmak arasında fark yoktur.

Fazilet hastalık ta olsa , ona daima razı olunuz.Zira faziletli insanın fazileti, ölümünden sonra bile devam eder.

Bilerek kimseye, hiçbir hayvana , hatta hiçbir nebata fenalık etmeyen insan, gerçekten büyük insandır.

Terbiye ve iyi ahlak sahibi olan adam, ne halde bulunursa bulunsun, gene insandır.Fakat bu iki nimetten mahrum adam,dünyada her şey olabilir, yalnız insan olamaz.Manevi ve ahlaki bilgi, dış alem hakkındaki cehaleti daima teselli edecektir.Ve bu daima böyle kalacaktır.İman ise beş duyumuzun duyuşuna aykırı olarak bir şey göstermez. Onların sezemediği şeyleri öğretir. İman aklınıza, duuygunuza zıd bir şey değildir.Onların üstünde bir inanıştır.

Aklın kontrolüne her şeyi vurmak istersek o zaman iman saçma ,gülünç gelir bize.Allah7ı hisseden akıl değil, Kalb ' dir.İmanın insana öğrettiği şey budur.Akıl olmasaydı insanlar his ile hayatlarını sürdürürlerdi.Fakat başlarını bir türlü secdeden kaldıramayacaklardı.

İbadet insanı kamilleştiren ve yükselten en kuvvetli amildir.

İbadetle güzel huylar kazanılır, insan kıymetlenir.Allah7ın sevdiği kulları arasına katılmak elbet kolay değildir.Kuvvetli irade geniş tahammül gereklidir.Hakiki ibadet eden merhamet ve şefkat hislerine daima mağlup olmuştur.Kendini bu esaretten kurtaramaz.İhsan ve keremi ibadete arkadaş  etmek lazımdır. Kur'an okumak insanın dilinin ucundan çıkar .İhsan ve kerem için düşmüşe yardım, canın ortasından gelir.İhsan ve kereme ulaşan insan ise , bir ayet olur.İhsan ve kereme ulaşmayan kimse ,Allah7ın güzel kulları arasına giremez.

TÖVBE VE İSTİĞFAR

 İstiğfar, günahı olmayanların temiz bir elbise üzerine konan tozları silkmesi gibi salihlerin fırçasıdır.Tövbe ise günah işleyenlerin lekeleri yıkaması içi bir rahmet yoludur.İnsanların işledikleri blazı günahlar vardır ki görünmez, adeta koku çıkartır, onlar o muhitte bulunanlara siner, istiğfar bu günah kokusunu günah işlemeyenlerden giderir.İstiğfar bir mertebede bulunanlara aittir.Tövbe ve istiğfar ise birlikte avam içindir.İnsanın yaptığını bilmesi lazımdır.Kuru tevbe ve istiğfar bir şey ifade etmez.

SEVAP NEDİR?

 Sokakta elbise ile gezmek bir edeptir.Bu cemiyet kaidesidir.Ceketi düğmeli olarak gezmek ise iyi bir hassadır.Bu hal sevaptır.Daima bu hal içinde bulunmak ecre kavuşmak demektir.Sevap , Allah'ı her yerde görür gibi   hareket eden bir adamın ahlak ve karakteridir.

GÜNAH NEDİR?

 Kulun Allah7a karşı olan şükrünü ifa etmemesi ve bunda devam etmesi edep dışı bir iş olur.ki buna günah derler.Hakikat ortaya çıktığı gün , kul kendi cezasını kendi verecektir.Büyük bir utanma içinde yoğrulacaktır.Günahın cezasını Cenab-ı Hakk kulun kendine bırakmıştır. Günahı inkar ve ret hududuna girerse neuzübillah küfürdedir.Günahı tevbe ile temizlemek, yok etmek lazımdır.Küfrü ise ancak tecdidi iman temizleyebilir.Allah7a şükür ifasında lüzumlu işler yaparken bazı gafletten dolayı şükrün zamanını, icrasını sekteye uğratırsa  o günah değildir.Gaflettir.Bul hal istiğfar ile yok edilir.Günah ve küfür ise , istiğfar ile giderilemez.

HUZUR

 Her perde Rahim ve Şefik esması ile açılır.Her makama bu haslet ile çıkılr.Huzurdan maksat Cemal'de erimektir.Huzur rahatlhık değildir.Bu yanlış anlayıştır; bir büyüğün önü de değlidri.Huzurun rahani manası erimek, o şeyle karışıp ortadan kaybolmaktır.Mesela; Sütte şeker erirse huzur teessüs eder.Fakat huzur sütün müdür? Şeker inmidir? Kim kimin içinde erirse eriyen huzura kavuşmuştur..Eridiğin muhit huzurun kendisidir.Çabuk erimek için Rahim ve Şefik isimli şeker olmalıdır.

Zahiri ameller daima gönüllerin batıni hallerine bağlıdır.Şek ve şüpheye düşmek kalbin basiretine sataşmak  ve içindeki sırrın nurunu söndürmektir.İnsan tatmin mertebesine gelinceye kadar akıl ile itilaf ve kavga halindedir.İnsanı mlutmainne mertebesine çıkartan temiz ahlaktır.Bu mertebeye çıkmak için insan yıpranır.Vücudun yıpranmasından tasa etme , ağaçta çiçek dökülünce meyve başgösterir bilirmisin?

RIZA VE HUZUR NEDİR?ŞEFEAT NEDENDİR?

 Rıza ve huzur nedir? cevabına cevabı rıza ve huzur deryası içinde olanlardan sormak gerekir. Denizdeki balığın anatomisini , her türlü hususatını, biz insanlar , dışarıdan tetkik edip anlıyoruz.Bu tetkik ve analama , çok geniş ve vasidir.Bu anlamanın bir de balık tarafından tarif ve izahı vardır.Bu izah şu şekilde olabilir:

Cenab-ı Allah , Celal sıfatının tecellisini arzu etmez.Bundan dolayı (Zülintikam) sıfatını Kur'an da kanuni umdeler halinde kullarına hediye etmiştir.Cemiyet içindeki ahlak, adalet ve doğruluk hasletlerinden ayrılan kulların cezalarını tayin ederek yine kulları vasıtasıyla ve bir cemiyet nizamı içinde suçlulara tatbik ettirir.Bu kanunları harfiyyen tatbik eden kullar, her türlü beladan masun olarak imarı hayat ederler.O zaman Cemal sıfatının mazharı olarak , iyi insan, kamil kul mertebesinde  güzel, helal rızıklarla merzuk olurlar."Âhlak, adalet, doğruluk ve şefkat prensipleri haricindeki hareketler benim gayretime dokunur.O zaman celal sıfatımla tecelli etmek isterim..." Der.

İşte "RIZA" demek , Celal bıfatını harekete getirmeden , Cemal sıfatına şükürle bağlanıp , sabır kanatlarıyla Resul'ün Ravzasını süsleyen temiz semalarda salatü selam cıvıltıları getirerek illiyyine doğru uçup gitmektir.İşte Rıza ve huzur buna derler.

Emri ilahiyi bihakkın yerine getirmeden Allah'dan bir şey istememek hayadır.Haya makamında kul ancak sarayı ilahiye girebilir.Sarayın adabini bilmeden , burda yürünemez.Siret-i Resul , Ahlakı Resul buranın adabıdır.Bundan dolayı Raheti süphaniyye kalb-i Pak -i Resul7e inmeden , onun parçaları olan kullara yetişemez.Onun için her münacaatın başında Resul'e salavat getirmek icabeder.

Bu tecellinin altında acımak gizlidir..Fakat esmai ilahiyyenin(Rahim) 'in altında acımak gizli değildir.Gizli olsa o sıfatlıktan çıkar.Boğuk su ateşi giderir.Bu gidermek, ağzı kuruyan  veya içi yanan adama suyun acıdığından değildir.Suyun ferahlık verici hassası olmasındandır.İşte Alemlere rahmet olarak gönderilen Resul, Allah7ın rahim esmasının pınarının hazinesinin musluğu gibidir.Bu sıfatın Resul'de tecellisi muradı ilahidir.Bu tecelliye çarpmak(Şefeat) denilen, Resul'ün (Kulun hatasına karşı duyduğu kalbi mübarekelerindeki üzüntüyü kaldırmak için Hakk tarafından hediye edilen destur)u ortaya çıkarır.

Şefeat dilemek, istemek aslında Rahim esmasının Resul'de tecelli eden acımak lifinden yardım talep etmektir.Onun için Allah'ın izni olmadan Resul şefeaat edemez sözünün manası böyle fehm edilir.

(Tevessül) ise dilemek, istemek lifinden çıkan rahmeti istemektir.Tevessülde kulun tahammülünün üstünde Rahim esması tecelli eder.kul kurtulur ancak an-ı vahitte erir.Tevessülün altında acımak yoktur.İnsan evvelden hazırlıksız ise yuvarlanır.Tevessülde bir hususiyet,  ,şefeatta umumiyet gizlidir.Tevessül tehlikelidir.Hak etmeyene tevessül etmek edep harici iştir.

Esmalar kuldaki tecellilere göre tezahür eder.Hangi esma daha ziyade tecelli ederse o kul o şekilde insan olur.Azrail, Mümit esmasının tecellilerini yerine getirir.Esma doğrudan doğruya suduur edecek olsa canlı hiçbir mahluk kalmaz.Kelam-ı ilahi Efendimize, Cebrail vasıtasıyla nazil olmuştur.doğrudan doğruya nazıl olsa kainat buna tahammül edemez.

Cenab-ı Allah'ın her şeye vasıtalı murad etmesi , canlı cansız bütün kainat ve mevcudatın tahammülsüzlüğündendir."Biz insana tahammülünün fevkinde yük yüklemeyiz" ayeti budur.Bu tahammülsüzlüğü tahammül edilir hale getirmek için şefeat efendimize verilmiştir.


 

DEĞİŞMEYEN KANUNLAR

 Sünnetullah denilen değişmeyen kurallar vardır.Yağmur ve soğuk havada çıplak gezmek zatürreyi meydana getiren mikrobu vücuda sokar.Ateş yakar.Sudan çıkan balık ölür.İçki sıhhati bozar.Arzın güneşten uzaklaşması kış mevsimi getirir.Gece olunca yıldızlar görünür.Sünnetullah'da cari olan kanunlara  muhalif olan ahlaksızlık, edepsizlik kitlelerin tabiatla olan bu gizli  adeta görünmez ruhi, biyolojik  ve jeolojik bağlarına bir isyan bayrağı çekmek mesabesindedir.O halde kader ve kazanın çizdiği bu tabi hadiseler insan uzviyetinin ve yaşamasının nazımıdır.Nasıl hırsızlık etmek, adam öldürmek kitlelerin kanunları ile cezalandırılıyorsa maneviyat kanunlarının adalet, ahlak, doğruluk, insanlık kemal prensiplerine sadık kalın demeleri, kitlelerin icadı olan kanunların emirleri gibidir.Bu kanunda, bir ahlak ve prensip hakimdir.Bu kanuna aykırı hareket eden:Lut Kavmi, Firavun,Sodom Gomere,Neron, Bizanslılar, bu değişmeyen adil kanunun cezasını görmüşlerdir.Tabi kanunlara insanlar gizli bir bağ ile bağlı ise manevi kanunları değiştirmek de bu gizli bağların insanlar tarafından rengini değiştirmekle olur.Kitlevi, felaket ve dert kelimesi ile ifade edilen her şeyi insanlar kendilerine çekerler.Hallac'ın Enel hakk demesi kafasının vurulmasına sebeb olmuştur

Kaza ve Kadere inanmak ; adil olmak, ahlaklı olmak, doğru olmak insan olmak demektir 

"YEKDİĞERİNİZE ÖMRÜ İÇİN DUA EDİNİZ"

 Efendimizin emridir.Yani ömür için dua kaderin takdir ettiği müddet içinde kazaya çarpılmadan cesetle ruhun birlikte devamı içindir

DİNDEKİ DİKKAT

 Dindeki dikkat; fazilet, adalet, doğruluk,ahlak prensiplerine uymak demektir.Mesela balık suda yaşar, çıkamaz.Çıkarsa bunlara uymamıştır..Ölür.Ruhun cesede girişi ve dünyaya geyişi ile -yani Ruhun sünnetullah'ın kanunları  ile sıkı sıkıya rabıtası olan uzviyete girmesiyle- ömür başlar.Ömür cesedin değil ruhun ömrüdür.Ruh cebedden çıkar , fakat ölmez.Ta ki, bütün kainat yok olduktan sonra Cenab-ı Allah "Elmütekebbir " esmasıyla tecelli edecek "Enellah"(Ben Allah'ım diyecek.İşte bu an ruuhların ölümüdür.Kurandaki teehhür etmeyecek ömür kelamı burada biter.Bu indi ilahide evvelce tayin edilmiş ömrün değişmeyen sonudur.Bu katiyyen değişmez.

30 Aralık 2022 Cuma

KAZA VE KADER

 Kaza ve Kader imanın en esaslı temellerindendir.her ikisine de iman farzdır.akılla kavranması zor,anlaşılması güç mevzularının başında gelir.Önceki ümmetler bu yüzden delalete düşmüş mahvolmuşlardır.

Kaza ve Kadere iman, Allah'ın ilim, irade ve tekvin sıfatına iman demektir.

Kaza ve kaderin tarifi itikat mezhebimiz olan İmam Maturidi ve İmam Eşari'nin izahı içinde anlaşılabilir haldedir.Biri; Ezelden bütün eşyanın vücuduna taalluk eden ilmi ilahi..Diğeri ilmi ilahiye mutabık bir surette Kainata ezelden taalluk eden ilahi irade ..Bunlar izah değil tariftir.

Bu hususların izahı için kişinin bazı mevzuları bilmesi gerekir.

1-Allah insanları arzuları üzerine hareket etmek kabiliyetinde halketmiştir.

2-Bundan dolayı Allah ihtiyara bağlı olan bu işleri , insanların dilemelerine, arzularına ve ihtiyarlarına uygun olarak irade ve icad buyurur ki bu irade ve icad evvelden mevcut olup , kanun şeklinde kainatta Sünnetullah ismi altında caridir.

3-İnsanların irade ve ihtiyar sahibi bir mahluk olması da Allah7ın dilemesi ve takdir buyurmasıyla olmuştur.

4-Allah insanın istediğini yapabilir bir surette olmasını dilemiş ve öylece halketmiştir.Bunun için insan kendi istek ve ihtiyarı ile bir şey yapmak, veyahut yapmamak iktidarına maliktirler.İki cihetten birini tercih ve ihtiyar edebilir(İsteyen iman eder, isteyen iman etmez)

KADER:Kalemi ala ile Allah7ın dünyalar, alemler yaratılmadan evvel yazılmış arzusudur.

KAZA    :bu muradın oluşudur.Kaza ve kader insanlar içindir.Bundan dolayı insanlar ebedidir.Ezeli değildirler.Kader ve kaza hürmetine Cenab-ı Allah her esmasının altına Rahim esması ile gizlenmiştir.Her şey Allah'dan olduğuna göre ; bizi muhafaza et demek lüzumu ortaya çıkar(Ya Hafız) bize acı, afat verme demek suretiyle Cenab-ı Hakk daima kendini tesbih ettirmektedir.Ezeldeki yazılış kaderdir.Mesela hava, su , ateş,toprak yaratacağım, bunlara bir çok hassalar verip değişmez kanunlar ile yekdiğerine bağlayacağım.Bunlarda fiziki kimyevi bir çok kanunlar veperensipler vardır.Su sıcağa maruz kalacak , buhar olacak, buhar soğuğa çarpacak su olacak.kar olacak, arz çekimi ile düşecek.değişmeyen hadiseler muradın tezahürü, oluşudur.İşte bu kazadır.Suyun yaratılışı muraddır.Muradın tecellisi kaderdir.Suda bir çok hassa vardır; buhar olma, kar olam, buz olma, gıda olma, bunlar kaderin muhtelif tecelli şekilleridir, değişmez.Bütün bu oluşular bir kanun altında ceryan eder.

Kaza ve kader, Hayır ve şer Allah'dandır.Allah dünyaları yaratmadan evvel , ben şöyle bir dünya yaratacağım.Bunun işlemesi değişmeyen cazibe kanununa kimyevi, fiziki,astronomik kanunlara, hayat kanununa, tekamül kanununa tabiolacak.Bunların hepsine Allah7ın lügatinde Sünnetullah denir.Bunlar inanan, inanmayan , canlı, cansız,veli ,kafirmümin, dinsiz herkes için aynıdır.Bu kanununda adalet prensibi ve ahlak prensibi gizlidir.Kader Allah7ın Cemal esmasına bağlı,Rahman ,Rahim sıfatıyla süslenmiş  kudreti ilahiyenin azamet ve haşmetinin tezahürleridir.Bu dekoru hazırlamasındaki muradı ilahi , hay ile tecelli edip , gizli hazinesini görmek arzusunda bulunmasının, görülür ifadesidir.

Muhatabım olacak bir şey yaratacağım.Buna adalyet ve ahlak prensiplerinin değişmeyen bir zemini, bir mekanı hazırlayacağım.

29 Aralık 2022 Perşembe

ŞEFEAT-TEVESSÜL

 Efendimiz (SAV) Hakk'ın Rahim esmasının çeşmesidir.Bu sıfatın Resul'de tecellisi muradı ilahidir.Bu tecelliye çarpmak şefeattır. (Resulün kulun hatasına karşı duyduğu kalbi mübarekelerindeki üzüntüyü kaldırmak için ,Cenab-ı Hak tarafından kendisine hediye edilen destur)'u ortaya çıkarır.Şefeatta ,Rahim esmasının Res

Tevessül ise dilemek istemek lifinden çıkan rahmeti istemek demektir.Tevessülde kulun tahammülünün fevkinde Rahim esması tecelli eder, kul kurtulur.Fakat anı vahitte de erir.Tevessülün altında acımak yoktur..İnsan evvelden hazırlıksız ise yuvarlanır.Tevessülde bir hususiyet; Şefeatte ise umumiyet gizlidir.Tevessül tehlikelidir.Hak etmeyene tevessül etmek edep harici bir iştir.

PERHİZ

 Tıp doktorları bedeni hastalıkların tedavisi için nasıl ki perhizi emrederse maneviyat aleminde de aynı perhizler vardır."Şarap içmeyiniz,Hınzır eti yemeyiniz, Yalan söylemeyiniz,Kimsenin hukukuna tecavüz etmeyiniz,Ululemre itaat ediniz, İsmi ilahiyi anmadan bir şey kesmeyiniz,Adaletten ayrılmayınız.Tüm emirler ve nehiler ruhun temizlenmesi içindir.

ŞÜKÜR VE HAMD

 Şükür daima nimet ve ikramı Rabbaniyye karşı duyulan minnet ve mahcubiyetin ifadesidir.Şükrün ifadesinde , tekrarının , devamının ve fazlalaşmasının arzu edildiği gizlidir.(Hamd( de "Bu kadar kafi,"Fazlasını arzulamam", "Beni bu halime bırakın" istekleri mevcuttur.Mesaib ve belaya karşı en büyük silahtır hamd.Hamd edilecek yerde şükür yapmak, şükür edilecek yerde hamd etmek caiz değildir.Hem de tehlikelidir.Hamd bütün belaların önüne sed çekmektir.Hamd ve şükrün hangisini yapmak hususunda insan hataya girebilir.Bundan dolayı bu hataları gidermek için (İstiğfar) yapmak lazımdır.

Hamd :Cesedin haykırışı

Şükür: Ruhun haykırışıdır.Hamd ile azap ve cehennemden  kurtulunur.Şükrile Cennete girilir.

Hakteala (Hamd)'ı öğretmek için , Resullerini göndermiştir.HamD'ı yaratılan her mahluka öğreten Efendiniz (SAV) dir.Onun için şükrü, ruh ezelden bilir.Hamd sonradan öğretilmiştir.Şükür doğrudan doğruya , Zatullah'a racidir.Hamd onu tanıtan ,yalvarma edebini öğreten Resulden, Allah'ı Zülcelale çevrilir.Allah'ın mağfiret deryasında yegane eriyen şey şükürdür.Diğerleri erimez.Mağfiret deryası tarafından kabul edilmez.Şeker suda erir.Zeytinyağında erimez.Hamd insanı mağfiret deryasında eriyecek hale hazırlar.Hamd'in ifadesi meyus olmadan rıza, tahammül ve sabırdır.Ruhların arza indirilmesindeki muradı ilahi hamdı öğrenmeleri içindir.

Ateşe el sokmayan nasıl yanmazsa ,hamd edene şer gelmez.Bu ilahi kanundur.Kanaat  ve sabır zırhına bürüneneşeytan yanaşamaz.O zaman kul hamd edici sıfatını giyer.

şÜKÜR EZELDEN VARDIR.hAMD SONRADAN ÖĞRENİLİR.Şükür Cehennemin kapısını kapatırken, Hamd cennetin kapısını açan maymuncuk anahtarıdır.Şükr/Hamd hususunda tereddüdün olursa Estağfirullah de.Şükrü ve hamdi yerinde yapmak, karıştırmamak gerekir.

Ruhlar arza inmeden evvel şükür talimi yaptırılmıştır.

"BEN DAHA ÖLMEDİM Kİ?"

 Allah7ın Velilerinden mübarek bir zat şeyhinin beka alemine göçmesi üzerine teessüründen kabrini ziyaret eder, dönerken "Bu dünyada artık ne var şeyhim göçtü, yaşamak manasız" diye düşünmekte idi.Tam bu sırada önünde bir nur belirdi.Nur gittikçe büyüdü , kesif bir hal aldı; şeyhinin hayattaki şeklini aldı.Müridine elini uzatarak:

"Acele etme oğlum daha ben bile ölmedim.Sen ölmeğe ne diye hazırlanıyorsun?"

DÜNYA HAYATI GAYE DEĞİLDİR.

 Vicdanları gayet müsterih ve sakin  bazı salih insanlar vardır ki, kalplerinde ve sözlerinde tecelli eden huzur ve sükuna iştirak edilmedikçe , yanlarına yaklaşılmaz.Bu çeşit insanlara yanaşamayanlar, Resulün tebliğ ettiği ayetleri kendi kafalarına göre tefsir ederek , haramı helal yaparlar..Fetvalar verirler.Temiz kalpli müminlerin  ruhlarını bulandırmaya çalışırlar.

Dünya hayatı bir gaye değildir.O, ruhun maddi teşekkülat içinde vukubulan tekamül merhalelerinden birini ikmal etmek için, bir vasıtadır.Varlıkların tekamülleri için dünyaya gelmeleri için dünyaya gelmeleri lazımdır.

İnsanoğlu ölümü akıl ve ilmiyle izaha kalktığı günden beri vardığı netice ızdırap ve gözyaşıdır.Ölümü binlerce tür hastalıkla izaha ve teselli bulmaya savaşmıştır.Ancak vardığı yer karanlıktır.Karanlıkların aydınlanmasını isteyen insan ancak bunu iman kürsüsünden dinleyip öğrenebilir.İman insanı yaratıcıya bağlayan manevi bir bağdır ki tüm yaratılmışların Yaratıcıyı tesbih ettikleri ayette beyan edilir ancak bizler bu tesbihi duymayız.Bu nedenle ölen insan şekil değiştirdiğinden tesbihe devam etmektedir.Bütün kainat bu hamd ,sena,niyaz ve tesbih mabedi olarak yaratılmış ancak insan umumi taat ve tesbih çemberine girmemiştir.

MANEVİYATIN EL ÇEKMESİ

 İdare bölümünü teşkil eden Evliyaullah erenler meclisinde bir meseleyi tartışırlar imiş.Farklı fikirler olur imiş.Ancak, Efendimiz (SAV) tarafından karar alındıktan sonra kimsenin itirazı kalmaz imiş.Şüphesiz her iktidarın yanında olan İdare bölümünde olan bir Allah adamı mevcuttur.O iktidarı destekleyen bu Allah adamı dünyayı terk ettiğinden yahut "Desteğini çektiğinde" o iktidar hemen dağılır imiş.İstanbul'un fethi sırasında Cibali hazretlerinin hadisesi meşhurdur.Gayrimüslimler içinde yaşayan be Eren,atılan top mermilerini eliyle yakalayıp "gavurcuklarıma zarar gelmesin dediğini" Akşemsettin Hazretleri ifade etmiştir.Ancak ,ne zamanki Cibali hazretlerinin ruhu kabzedilmiş akabinde Bizans fethedilebilmiştir.Bu nedenle Erenler , bir iktidardan ellerini çekerlerse o iktidar biter.

LAİKLİK

 Ülkemizdeki  laikçilere göre Laiklik dine karşı bir dindir. Batıda laiklik, egemenliğin paylaşımı, çatışmama ve yardımlaşmayı ifade eder. Bu ruhla bedenin uyumunu ifade eder. Bizim Laikçilere bunu anlatamazsınız. Protestanlarda Tanrıyı temsil eden bir Papa olmadığı için onlar, Laiklik kelimesini kullanmazlar Sekülerizm şeklinde bir tanımla ifade ederler kendilerini. Ortodkslar ise bu konuda Bizantinist bir bakış açısına sahiptir. Ruhbanı olmayan bir dini toplulukta Laiklikten söz edemezsiniz.

Laiklik sadece Katolikleri ilgilendirir. Ben niye Laikliğe karşı olayım ki. Yeter ki bana, topluma dayatmasınlar. Onun dini ona, benim dinim bana. Kimse kendi din, mezhep, tarikat ve ideolojisini topluma dayatmasın. Bu İlahlık ve Rablik iddiasıdır. Adalet olsun, barış olsun, özgürlük olsun. Mahalleler arasındaki düşmanlıkları bitirmek için çözüm çok açık, aynı ülkede yaşayan herkesin, malı, canı, namusu, aklı, inancı, nesli korunsun. İnsanlar dinde kardeş olabilirler, İttihad ederler, erdemli bir şekilde ittifak ettikleri konularda Müttefik olurlar, nimet ve külfet dengesine dayalı İtilaflar gerçekleştirebilirler. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana zalime karşı dururlar, işi ehline verirler. Bilirler ki adalet yoksa barış da yok. Adalet yoksa ve barış var gibi gözüküyorsa bu bir teslimiyettir... Adalet ve barış yoksa hiçbir özgürlük güvende değildir.

Her sistemin inkarcıları, münafıkları, meddahları vardır. Aslında onları kıbleleri, para, makam ve işret üçlemesine yöneliktir. Her yerde bunlar kraldan fazla kralcıdırlar. Gerçekte hepsi birbirine çok benzer ama hep maskeli gördüğümüz için onları, 1001 surattırlar.

Her mahallenin adamları önce kendi mahallesindekilere çeki düzen verse. Yoksa bu “karşı mahalle” hikayesi bir soğuk savaş bahanesi olarak, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine birilerinin iktidar ve servet pazarlığının yapıldığı masada meze olacak. İdeolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıkları ve sağ-sol, alevi-sünni, Türk-Kürt tartışmalarının temelinde bu gerçek vardı.(Abdurrahman Dilipak)

28 Aralık 2022 Çarşamba

EHLİ TASAVVUFUN ESASLARI

 Sehl b. Abdillah Tusterî (ö. 283/896) şöyle der: “Bizim esaslarımız yedi şeye dayanmaktadır: Allah’ın kitabına sarılmak, Resûlüllah’ın sünnetine uymak, helâl yemek, insanlara eziyet etmemek, günahlardan kaçınmak, tevbe etmek, üzerine düşen hakları yerine getirmek

İNSANI KAMİL KİMDİR?

 Tasavvuf bir din bilimi olarak kendini kabul ederken tanrı ve peygamber telakkîsini başa döndürerek yorumu yeniledi. Gazzâlî’nin ifadesiyle dinî düşünceyi “ihya etti” diyebiliriz. Bu süreçte tasavvuf insanı keşfederek ona insanlığın sınırlarını gösterdi. Neticede insan-ı kâmil, hakîkî insan ve velî gibi dinî hayatta ideal insanı anlatan kavramlar ortaya çıktı. Bu kavramlarla bir sûfi ortalama insandan ayrıştı (avam-havas): Fıkıh ve kelâm geleneğinin ideal insanı ibadetlerini yerine getirmiş, haram ve helâllere dikkat eden, mükâfatı ise ahirette bekleyen biridir. Bunun dışında insanla ilgili kabuller fantazi ve abartıdan öte anlam taşımaz. Bu itibarla Gılgamış Destanı’ndaki gibi ölümsüz insan anlayışı, rabbanî insan vs. aşmamız gereken birtakım kuruntular ve abartılardan ibarettir. Tasavvuf, Doğu Akdeniz’de insan hakkında dile getirilen bütün iddiaları olumlu bir şekilde ele alarak onları insan-ı kâmil teorisi meyanında bir yere bağladı. Buradan hareketle İslâm toplumuna şunu dedi: Biz insan hakkındaki arayışlardan hareket eder ve insan ideali ortaya koyarsak, Zerdüştlüğün arayıp bulamadığını veya Grek felsefesinin arayıp bulamadığını insanlığa anlatmış oluruz. Son olarak: İnsan-ı kâmil kimdir? İnsan-ı kâmil Mehmet Akif Ersoy’un ifadesiyle “kalmasın ferdâya dîdârın” diyerek Allah’ı görmeyi bu dünyada talep eden insandır

TASAVVUF

 

Vakıa tasavvufun mahiyeti üzerindeki tartışmalar geçmişte olduğu gibi günümüzde de ehemmiyetini yitirmemiş, müslümanlar başından beri tasavvufu nereye koyacakları ve nasıl tanımlayacakları hususunda açık bir fikre sahip olamamışlardır. Tasavvuf taraftarlarının abartılı ve yüceltici yorumları mukabilinde tasavvufu bid’at  ve dalâlet sayanların görüşleri arasında daha sünnî ve mutedil yorumlar ortaya çıkınca tasavvuf hakkındaki kanaatler belirginlik kazanabildi. Serrâc’ın ünlü eseri Lüma’da söylediğinden uzak bir yerde değiliz: “İnsanlar tasavvuf hakkındaki tutumlarını ele alırken abartılı övme ile aşırı tahkir arasında tutarsız hükümler serdederler


 

26 Aralık 2022 Pazartesi

TAKLİT EHLİNİ SİLKELEMEK

 Bazı Allah adamları davranış ve sözleri ile taklit ehli olan ehli şeriatı silkeler.Bu silkelenmede kişiyi o zata olan muhabbeti kurtarır.Aksi durumda "ret" butonuna basmış olur ki bu büyük tehlikedir.Fakir Mustafa isimli bir zat ile alakalı olarak Necib Sultanım yahut Hasan Hüda hazretleri şöyle demişti:Fakir mustafa,Yozgat şefaatlı'da kavak alım satımı yapar.mal aldığı adamların parasını vremezdi.o insanlar nazarında ehlişeriata uymayan bu davranışından dolayı insanlar aeleştirir idi.Halbuki Fakir Mustafa evliyaullah'dan bir zat idi. ve maneviyat onun Akdeniz bölgesine ginmesini yasaklamıştı.

24 Aralık 2022 Cumartesi

AKIL İLE HERŞEYİ HALLETMEYE KALKMAYIN

 Akıl ile herşeyi halletmeye kalkmayınız.Akıl hilekardır.tuzak kurar insana..Akıl korkaktır..Hak korkusu , imanın ism-i hasıdır.Hak'dan başka bir varlıktan korkmak , gizli bir şirkten başka bir şey değildir.


HAKTEALA'NIN SEVMEDİKLERİ ŞEYLERİ SÖYLEMESİ

Kur'an-ı Kerim'de Hakteala,sevmedikleri şeyleri de söyler.Örneğin ;"Ey iman edenler!Niçin yapmayacağınız şeyi söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah katında çok iğrençtir."(Saf suresi 2,3 ayetleri) HakTeala'nın önceden sevmediği şeyleri haber vermesi insanlar için büyük bir lütuftur.İman mektebine girecek olanlara bir alfabe kitabıdır.

Bu kitapta şunlar vardır:Allah'ın birliğine , Meleklere, Kitaplara, Resullere, Ahiret gününe, hayır veşerrin Allah'dan geldiğine , ba'sü ba'delmevte, kuruntusuz bir çocuk safiyeti içinde inanmak yazılıdır.

Bu alfabeyi okuduktan sonra imanı kuvvetlendirmek için namaz, oruç, zekat, hac, kelimeyi şehadet ...Bunlarla vücut disiplin altına girer.Ve hakiki imana namzet olur insan

bunlardan sonra Temiz olanlar, sabırlı olanlar, mütevekkil olanlar, kanaat edenler, infak edenler hakiki imana girmeye başlar.  

İMAN

 İman, lekesiz bir kalp huzuru ile kanmak, doymak demektir.İman edilecek, inanılacak şey, iman ediciye muhtaç değildir.Fakat iman edecek , iman etmek istediği şeye muhtaçtır.Okuma yazma insanın zahiri talimidir.Hakiki talim ve terbiyenin miyarı okuma yazmaktan çok yüksektir.

Göz herşeyi görür , fakat kendini göremez.Göz kendini göremediği halde , bir perde ile gizlenmiş olanı , nasıl görebilir.Bunu iman gösterir insana..


23 Aralık 2022 Cuma

TIBBİ NEBEVİ

 Efendimiz (SAV) 'in tıpla alakalı yönüne Tıbbi Nebevi ismi verilir.Kültürel öğüt ve tavsiyeler , umumi bakımdan beş kısım arz eder.

Bugünün insanının birinci planda ehemmiyet verdiği sağlık esaslarını en doğru , en ilahi ve değişmez şekilde tavsiye buyuran büyük hekim Efendimiz SAV dir.Koyduğu kaideler kıyamete dek geçerlidir.Bu kaideler ve düsturlar , şu suretle özetlenebilir:

1- Sağlam bedenin daima sağlam kalabilmesi için kaideler

2-Ruhum sağlam ve kemale ermesini sağlayan kaideler

3-Hasta bedenin ve hasta ruhun tedavisi için usul ve kaideler

4-Beşerin hayatı müddetince ferdi ve kitleyi olgun hale getirecek hem maddi ve hem ruhi muvazeneyi temin için kaideler

5- İslam cemiyetinin ruhi ve maddi disiplinini temin yolundaki kaideler

NECİB SULTAN'DAN

  Necib sultanımın  Kızı Nurcan hanım dün babası ile olan bir hatırasını paylaştı.anlattı.Yıl 1989 Okul kaydı yaptırmak üzere babamla birlikte İskenderunda idik.şu anda vakıf binası olarak kullanılan binanın önünden geçerken bana orayı işaretle orada bir vakıf kurulacak"dedi.bende içimden 'mali imkanımız ne ki bu binayı alacağız' demiştim.

İskenderun'a bulunan Mevlana Vakfının bulunduğu binada ilk tapu alımı 1995 yahut 1996 yılında alınmıştı.Çünkü Vakıf Kuruluş tarihi 1994.Necib Sultanım tam 8 sene öncesinden bu işareti vermiş)

Özkan Yıldırım isimli kardeşimizin aktardığına göre, Mevlana Vakfı ile alakalı olarak Necib Sultanım kendisine şunu söylemiş:"Bana bu vakfın kurulacağı 25 yıl önce söylenmişti.

SAYIN/MUHTEREM

 

Muhteremler! Sayınlar demedim, muhteremler dedim. Sayın kelimesi de muhteremin mukabilidir. Muhterem, kerem sahibi demektir. Sayın insan kendi say’ı ile rütbesi ile kazanabilir. Zengin olur, büyük bir meslek sahibi olur sayın ismini alabilir. Fakat muhterem kelimesi Allah tarafından verilir. Kerem sahibi demek. Kerem, İlimle, fenle, parayla ele geçmez. Allah’ın keremine sahip olmak demektir. (Dr.Münir DERMAN)

AİLE VE ARKADAŞLIK ÜZERİNE

Kuş yaşarken karıncaları yer ama kuş ölünce onu yiyen karıncalardır. 

Zaman ve koşullar her an değişebilir.. 

Bu nedenle, etrafınızdaki hiçbir şeyi değersizleştirmeyin. 

Bugün gücünüz olabilir ama unutmayın:

Zaman hepimizden çok daha güçlü!

Bilin ki bir ağaç bir milyon kibrit yapar ama bir kibrit milyonlarca ağacı yakmaya yeter. 

Öyleyse 

İyi ol ! 

Daima iyilik yap! 

*

Zaman bir nehir gibidir.

Aynı suya asla iki kez dokunamazsınız, *Çünkü geçen su bir daha asla geçmeyecektir. 

*

Hayatınızın her dakikasının tadını çıkarın ve şunu unutmayın:

Asla güzel görünüm aramayın  Çünkü zamanla değişirler.

Mükemmel insanları aramayın Çünkü onlar yok.

Ama her şeyden önce gerçek değerinizi bilen birini arayın." 

*

Üç şey önemlidir: 

*Hayat;

*Aile; 

*Arkadaşlar.

*

 Hayat kısa ;

Aile benzersiz;

Arkadaşlar nadir oldukları için önem ve özen göstermek gerekir!


22 Aralık 2022 Perşembe

NECİB SULTAN'DAN

 Nakleden Hacı Bekir Uzun abimiz.Necib Efendi ile Afyon'a gitmiştik.Dönenler camisinin önündeki bir kahveye uğradık.Temizyüzlü bir adam oturmakta idi.Biz adamın yanına oturur oturmaz Necib Efendi adama şöyle söyledi:"Kızının çocuğundan devam edecek"

Adam meğer salihlerden bir zat imiş.Merak etmiş acaba benim yolumu kim devam ettirecek diye.Bu merak ve tasa içinde iken Necib Sultan  söylemiş.Adam o kadar memnun oldu ki bizi yemeğe davet etti.ancak yola devam ettiğimiz için müsade istedik. 

SAÇLI OSMAN EFENDİ

 Bir Allah adamı olan Saçlı Osman Efendi hakkında bilgimiz çok az.Konya'da yaşamıştır.Hasan hüda hazretlerinin evine zaman zaman misafir olmuştur.Söylediği cezbeli ilahilerinden akılda tutulanlardan:

"SAÇLI OSMAN ERENLERİN PEŞİNDE

ŞU ZAMANDA BİNBİRLERİN BAŞINDA

KARDAŞ İLE KAVİMLER ARASINDA 

BUGÜN BİZE HOŞGELDİNİZ ERENLER"

Bu osman geldi Allahın bildi,Ararken buldu sultanım geldi

Seherde dolaş menzile ulaş,Derdime ilaç sultanım geldi

Günün vakti beş sevilmezmi heç 

Yürü kalma geç Sultanım geldi

Bu osman geldi Allahın bildi Ararken buldu sultanım geldi.

Ben el çektim fanilere , menzil olan fanilerden, Lahut eli menzil bana Hak-i diyarı neylerem.

Bülbül niçin meyil verdin rengi solan bir goncaya, Solmaz benim nazlı gülüm, fani baharı neylerem

Göçtüm diyarı Nebi'ye,dönmem artık ben Şiran'a, Uçtum ezel sahrasına,yerde kararı neylerem.

(Nakleden:Hasan hüda hazretlerinin kızı Hatice annemiz)

Osman Efendi a'ma idi.ancak görür gibi hareket ederdi.

18 Aralık 2022 Pazar

HAY ESMASI

 Hay esmasının tecellisi olan insan , bu esmayı Errezzak esması ile değilde hayyı hay ile beslerse daima hay olur.Ecel insana erezzak esmasının haydan elini çektiği dakikada gelir.Hayyı hay ile besleyen insan daima hay olur.Mevlana 17 gün gece gündüz ağzına bir şey koymamış  ve onsekizinci gün (Öyle bir hamle yaptım , uçtum,uçtum hayyi layemute kavuştum) diye bağırmıştır.Oruçla, Halik bu ince kavuşma yolunu , müminlere hediye etmiştir.

"Ölmeden evvel ölmek" müjdesi Errezzak ile değil hay ile hayyı devama çalışınız.O zaman daima hay olursunuz demektir.Bu bir sırdır.Anlaması güçtür.Güç kelimesi perdelerle örtülü olduğu için kullanılmıştır.murad-ı İlahi böyledir.

Allah yolunda ölenler ölmemişlerdir.Allah yolunda ölenler kimlerdir?hiç düşündünüz mü?Allah'ın her canlıya bila istisna verdiği Errezzak'tan zorla nasibini kesmek arzusunu taşıyanlardır.Onlar binbir türlü vesilelerle ve perdeli şekillerle Hay'lıklarını Hay ile birleştirip , ortadan Errezzak esmasının kaldırılmasına uğraşanlardır.Perhiz, hastanın iyi olmasında en büyük amildir.

Hayyı, Hay ile beslemeğe uğraşanlar , Velilerdir.

ORUÇ

 Oruç ile alakalı olarak Bakara suresi 183 ayeti "Ey iman edenler! Üzerlerinize oruç yazıldı.nitekim sizden öncekilere de yazılmıştı.Gerek ki korunasınız" şeklindedir.Ayette belirtilen "yazıldı" kelimesinde bir incelik ve hikmet vardır.(YAZILDI) kelimesinde "sizin canlılığınız , ruhunuz ve maddeniz bir murad ile halkedildi.Ve ona lüzumlu olan şeyler de , evvelce Ayetullah ve Sünnetullah ile tayin edildi" manası gizlidir.

Ayetullah: Esmaların tecellisi, görünmesidir.(HAY) ile canlıyız (BASİR) ile görürüz (SEM'İ) ile işitiriz... Bunların devamı için bir takım kanunlar vardır.Havadan oksijen alırız, su iç eriz, gıda alırız.sıcak ve soğuğun tesiri vardır.Bunların hepsi sünnetullahtır.Yani tabiatta cari kiziki, kimyevi, meteorolojik her türlü değişmeyen kanun halindeki hadisattır.Emrin içinde sünnetullahtan zarar görülmemesi gizlidir.Ruh ve maddeye lüzumlu olan bu (YAZILIŞ)şimdi size tatbik edesiniz diye emrolundu.

Çalışmadan sonra dinlenme, uyku nasıl insan ve canlı için lüzumlu ise , oruç da insana yaradılışında lüzumlu olan hadiseler arasında bulunur.Oruç, uzviyetin hergün yapmağa ruhi ve fizyolojik olarak duyduğu mecburiyetlerin , bir anda irade ile durdurulup perhize geçmesidir.

Oruç mecburi olarak uzviyetin dinlenmeye sevk edilmesini sağlar.Fakat emrin konulması , bu mecburiyetler tehir olmasın diyedir.Hastalıklarda , hastanın perhize konuluşu onun iyiliği için bir mecburiyettir.

Oruçtan sabır, tahammül, kendine hakimiyet, sinirlerini dizginlemek , kanaat miktarının ölçülmesi murad edilmektedir.Oruç ilahi bir sıhhi öğüttür ancak Emir şeklinde tecelli etmiştir.Yapabilene ne mutlu,.

ORUCUN VE AZ YEMENİN HİKMETİ, MANEVİ ALEM HAZİNELERNİN KİLİDİDİR. 

SAĞLIKLI YAŞAMAK İÇİN RİYAET EDİLMESİ GEREKENLER

 Hakteala'nın takdir buyurduğu önrü rahat yaşamak, huzur içinde geçirebilmek, rızai ilahiyi kazanmak için şu kaidelere riyaet gereklidir:

1- Daima taze yemeklerden yiyiniz

2-Çok sıcak ve çok soğuk yemeyiniz

3-Çok çiğneyiniz, yavaş yemek yiyiniz

4-Yemeğe oturmadan elleri yıkayınız

5-Daima yemekten iştahalı olarak kalkınız çok yemeyiniz.

6-Yemeklerde çok su içmeyiniz

7-Kışın daha ziyade yağlı yemekler, yazın serin yiyecekler ve sebze yiyiniz

8-Yemeklerinizde hurmayı eksik etmeyiniz

9-Üzüm, zeytin, hurma Allah'a şükretmek için size kuvvet ve afiyet verir.

10-Yorulduğnuz zaman tatlı yiyiniz

11-Kırık çatlak kaselerde yemek yemeyiniz, su içmeyiniz

12-Yemeklerde daima neşeli olunuz.Yalnız yemek yemeyiniz

13-Yemekten sonra daima dua ederek şükrediniz

14-Ayda bir gün muhakkak oruç tutunuz, vücudunuz dinlensin

15-Bal yiyiniz, bin derde devadır

17 Aralık 2022 Cumartesi

ÖLÜM ANI

 Ölüm eaşiğinde bulunan insanda ,ölümle hayat arasında şiddetli bir mücadele vardır.Hayatını fena işlerde kullanmış veya insani fikirlerle beslenmemiş kimselerde daha şiddetli bir durum vardır.Ruhun cesede girmesi , dünyada bir şeyler öğrenmesi içindir.Dünyada iyilik ve insanlık kelimeleriyle ifade edilen ve kemale doğru giden yollardan geçmemiş kimselerde, ölüm anında şiddetli bir mücadele , kemale susamış ruhun cesedi bırakmak istemeyeşinin ifadesidir.Zira ruh, dünyada icabeden ruhani terbiye ve malumatı alamamıştır.Kemale ermişlerin ölümlerinde büyük bir huzur ve rahatlık göze çarpar.Nihayet hastanın şuuru bulanmaya başlar.Bir uyuşukluk hatta tatlı bir istirahat hali teessüs eder.Bütün ağrılar diner , ıstıraplar durur, hasta bütün hayatı boyunca geçirdiği ölüm korkusunun beyhudeliğini kendisine haber veren ilk alametlerin ekseriye henüz manasını anlıyamaz, fakat artık mücadele kalmamıştır.Yalnız cesette görülen şey, ruhun ondan kurtulmak için , yapmakta olduğu sarsıntılardır.Böyşlece bir taraftan hasta hakiki hayatına giderken , diğer taraftan ,etrafındakiler, hala işin farkında olmadan onu ölümün pençesinden kurtaramadıklarına üzülürler.Eğer hastanın fikri sorulabilse, hasta çok defa etraftakilerin isteğini reddedecek , bir an evvel bu maddi kısımdan kurtulmak arzusunda olacaktır.

TAHARET

Taharet büyük ve küçük abdestten sonra su ile temizlenmektir.Su ile yapılan taharet 'anus), yani (ferç) 'te toplanan pislik parçalarının giderilmesi esasıdır.Tıbbi istatistiklere nazaran ferç kanserleri ve çatlakları taharet yapanlarda görülmüyor.Zira mevadı gaita kuruduğu zaman deri gerginleşiyor, çatluk husule geliyor ve yaraların tekevvünü muccip oluyor.Bilahere bir tahriş nüvesi olan bu yerde habis urlar teşekkül ediyor.Tırnakların haftada bir kez kesilmesi, dişlerin misvak ile yıkanması,tenasül yerlerindeki kılların muayyen zamanlarda kesilmesi , saçların taranıp icap ederse kestirilmesi , vücut sağlığını tehdit edecek her türlü mikropların vücutta temerküzüne mani olmak için tavsiye edilen sıhhi kaidelerin birinci şartıdır.

1400 sene önce konmuş bu kaidelere riayet eden islam ordularının hiçbirinde sari hastalıklar çıkmamıştır.Hırıstiyan ordularının yüz sene içinde yaptığı tüm seferlerde bulaşıcı hastalıklar çıkmıştır.

"Uykudan uyandığınızda ellerinizi yıkamadan bir yere sürmeyiniz" hadisi gereğince uyku esnasında haberimiz olmadan insan bir tarafını kaşıyabilir eller ve tırnaklar bu nedenle mikrop ihtiva edebilir.Bu hadisi şerif söylenildiğinde insanlık mikrobu keşfetmemişti. 

ABDEST BİR TAAHÜTTÜR

 Abdest bir temizlik olarak gözükse de temizliğe ruhun söz vermesinin bir taahüt senedi mahiyetindedir.Taahüt şudur:Ya ilahi! huzuruna çıkmak, secdeye kapanmak, Sana şükretmek arzusuundayım.İradem dahilinde bulunan bütün muzır ve günah diye emir buyurduğun şeylerden kendimi tutacağıma söz veriyorum.Elimde olmayanlardan beni muhafaza et de ; şükrümü tamamıyla yapmış olayım"

Yellenme ile abdestin bozulması, iraden dahilinde bulunan muzır şeylerden , kendine tutacağına dair, verdiğin niyet ve sözün , bozulmasındandır.Taahüt bozulunca taahüdü yerine getirmek için abdest almak lazımdır.Gusul , işlenen büyük bir zevkin karşısında , ruhi ve akli unutkanlığı , tekrar, normal olarak , adeta uykuda olan ruhu , uyanmaya davet mahiyetindedir..Gusul ruhi ve uzvi bir harekettir..Zira veni ve pislik tıbbi bakımdan mukayese edilecek olursa , pisliğin meniden daha mülevves  ve mikroplu olduğu ortaya çıkar.O halde defi hacetten sonra gusul icap etmeyip meni geldikte icap etmesi , pislik mefhumu bakımından değildir.Meni geldikçe şahıs iradesini kaybediyor, bu anda her şeyi unutuyor.Gusul vücudun bir tevbesi , ruhi aletin istikrar muhasebesi  mahiyetini almış oluyorve bu suretle psikolojik muvazaneyi temin ediyor.

16 Aralık 2022 Cuma

TEMİZLİK ÇEŞİTLERİ

 Temizlik kademeleri şunlardır:
1-Yenecek ve içecek şeylerin temizliği 

2-Muhit temizliği

3-Vücut Temizliği 

4-Ruh temizliği

NAMAZ

 Namaz, ahadiyet mertebesinde kabul edilen yegane ibadettir.Aandemez >(SAV)'in ayakları şişinceye kadar namaz kılması,"Bunu niçin yapıyorsun, kendine eziyet ediyorsun?"diyenlere "B zevkten beni mahrum etmek mi istiyorsunuz?"buyurmaları ahadiyette Allah ile senli-benli olmayayımı demektir.

Dua kulun naz makamında kendini Yaratan'a vasıtasız ve büyük bir edep ile arzu ve dertlerini açıklamasıdır.Senli- benli konuşmada teklik gizlidir.Allah teki sever..Allah'a "siz" diye hitap edemezsiniz, Sen diye hitap edersiniz."Sen" kelimesinde teklik vardır.Dualar ahadiyet mertemesine intikal ederse kabul edilir.Gece ibadeti bu makama çevrilenlerin adet itibarıyla az olmasından istifade içindir.Çünkü insanları ekserisi geceleyin uuyku halindedir.

Salat7ın asıl manası dua, niyaz demektir."Dua edin vereyim" buyruğu , ahadiyette beni bulun, senli-benli olalım, demektir.İşte duada çok ince mana vardır.araya mesafe sokmak , aralık bırakmak şirktir.onun için istemek araya mesafe sokmak demektir.Her yerde hazır ve nazır olan , şah damarından daha yakın olanın senden haberi yokmuş gibi arzunu hatırlatmak olur ki bu mıntıka işte şirk mıntıkasıdır.İyisi istememektir.Bunu anlamak ta zordur.Anlamak için bir çare vardırAllah ile yarış edercesine müsamahakar olmak, sabırlı, affedici , merhametli olmağa gayret etmek lazımdır.Bu hasletleri söylerken kolay ancak insanda tecellisi güçtür.

14 Aralık 2022 Çarşamba

BİR ALLAH DOSTUNUN BEYANI

 Bir Allah dostu diyordu ki; Veysel Karani hazretleri ile görüşmüş, hazretin fiziksel vücudunu anlatmakta idi.Visal aleminden çıkarken Hazret-i Veysel bağırdı:"Hadi evlat! Abdestli gez, bir an bile abdestsiz durma..Uykudan sakın, çok yiyen olma..Dudakların Resule müteveccih olsun.. Senin haberin olsa da olmasa da kalbin daima Allah'ı haykırıyor.Onu kendi haline bırak. Son nefeste (Allah)s demek kalbin bu haykırışının son nefesi ni Rahman suyu ile abdest aldırmak olduğunu unutma.Ruhun huzura abdestli giderse Melekler seni istikbale çıkarlar.Bu söylediklerim dünya sözü değil, ruhpani alemden öğretilen sözlerdendir.Duamı oku, tasınla içir hastalarına, sevdiklerine, ben sana hibe ediyorum"(Dr.Münir Derman hazretleri)

RUH

 Alimler, ruhun mana ve ahvalinden bahse mezundurlar.Ruhun hakikatına dair sözler , avamı inkara, dar kafalıları cidal ve kıtale, ehli hakikatı helaka  sevkeder

NEFİS,RIZA,CELAL TECELLİSİ

 Nefis, Celal sıfatının tecellisine mazhardır.En çok onda bu tecelli görülür..Hak, Cemal sıfatının tecellisini sever.Bu sebeble iki tecelli bir arada olmaz.Sabra alış; sabra tam alışan haline razı olur.Bu hal, rızanın en basit, en küçük başlangıcıdır.. 

13 Aralık 2022 Salı

CENAB-I HAKK'IN YEMİN ETMESİ

 Hak teala, kitab-ı Celilinde bazı yaratıkları üzerine yemin eder.Bu Allah7a mahsus bir sırdır.Bu sırları bilenler her yerde, her şehirde ya vardır, yahut kervanlar halinde geçerler.Fakat hepsi de deve adımı gibi sessiz, gürültüsüz geçerler.Bunları görebilmek, sohbetlerinde bulunabilmek için : Rütbe mansıp dilenme..Çocuklar gibi sopadan ata binme.Hz.Ömer devede iken kamçısı düşmüş ,inip kendi almış; başkasından istememiş; başkasına minnettar olmamak için.Dağ benliğinden geçti mi sahra olur.Çınar azametli bir ağaçtır,fakat aslı yerde kök salan bir tohumdur. O, susamış ki, yakan güneşin altında Hz.Hızır'dan su dahi istemez.Bu lakırtılar herkes için değildir.Ne derece mükemlel vaaz nasihat edersen et , koyunun kurt soyuna mazhar olması mümkün değildir.

SABR

 Sabrın asıl manası , Hakk'ın kaza ve kaderine boyun eğmektir.

SUSMANIN YASAK OLDUĞU ŞEY

 Hatalı işlere karşı susmak yasaktır.O zaman konuşmak ibadet sayılır.

Bugün, aman partimiz zarar görmesin, iktidarımız zarar görmesin, cemaatımız zarar görmesin diye hatalı işlerin üstü örtülmektedir. Bilhassa, dini kisveler içinde olan cemaatlar içinden  çıkan  çürük insanların yüz kızartıcı  işlerinin örtbas edilmesinde olduğu gibi. 

SEVGİNİN ŞARTLARI

 pEYGAMBER'E SEVGFİNİN ŞARTI, FAKR HALİDİR.

aLLAH SEVGİSİ İÇİN DE BELA ŞARTTIR.hER VELAYET HALİNİ BELA TAKİP EDER.sEBEBİ, aLLAH SEVGİSİ İDDİA EDİLMESİN DİYE..

ALLAH DOSTLARININ HALİ

 Bir ermişi rüyada görmüşler vefatından bir müddet sonra :

- Rabbin sana ne gibi işler yaptı, diye sormuşlar. Hazret:-Haberim yok, demiş. Bir ayağımı sırat köprüsüne koyduğum zaman öbür ayağımı cennette gördüm..

ÇOCUK İSTİSİMARI VAKIASI/AHMET TAŞGETİREN

 Dava Mayıs’ta görülecekmiş. 6 yaşındaki çocuk davası.

“Neden şimdi değil?” diye eleştiriliyor. İşin savsaklandığı, suçluların korunduğu var sayılıyor. Böyle durumlarda “delil karartma” meselesi de devreye gireceği için “Neden tutuklamalar olmadığı” da sorgulanıyor.

Aslında yargılama kamuoyunda görülüyor. Dünyanın seyrettiği bir açık duruşma halinde.

Belli ki Mayıs’a kadar da devam edecek kamuoyunda yargılama süreci.

6 yaşından beri olayın mağduru olduğu ifade edilen ve halen 24 yaşında olan bir çocuk annesi kadın, nerede ise olan biten her şeyi savcıya anlatmış ve onlar da kamuoyuna yansımış durumda.

Baba suçlanıyor, anne suçlanıyor ve evlendirilen Abdülkadir İstekli suçlanıyor.

Baba, Hiranur Vakfı’nın onursal başkanı. Asıl karar verici konumunda. Anne, itiraz etse, razı olmasa bile aynı zamanda “Hocaefendi” diye bilinen kocası tarafından verilen karara boyun eğmiş gibi görünüyor.

Ve Abdülkadir İstekli. Kızların hafızlık hocası, Vakfın fiili yöneticisi… Damat. “6 yaş faciası”nın merkezindeki şahıs.

Neredeler?

Mağdurenin iki kız kardeşi ve ağabeyi konuştular. Tamam, onların şahitlikleri de anlamsız değil ama, asıl suçlananlar onlar değil ki? 

Mağdure, babayı, anneyi ve damadı suçluyor.

Zaten dava da asıl olarak bu üç kişiye yönelik olarak açılmış durumda.

“Dava zamanı gelir, bunlar da çıkar ifade verirler” diye düşünülebilir.

Olay kamuoyunda konuşulmayan herhangi bir dava olsa, bunun böyle olması da tabii. Davaların kamuoyu mahkemesinde görülmesi, Türkiye’ye has bir garabet.

Ama olay öyle bir olay değil ki. Bazı olayların “millet vicdanı” denen şeyi, yani kamuoyunu sarsması da tabii. “6 yaşından beri babamın annemin rızasıyla tecavüze uğradım” diye feryat eden birisinin sesini, 5 ay sonraki mahkemede dinlenmek üzere sessizliğe mahkum edemezsiniz. Ne kadar çabalasanız da olmaz bu. 

Kaldı ki ortada kisveleri, aidiyetleri ile apaçık “dini hüviyeti” olan kişiler var ve konu “din ekseni”nde tartışılıyor. Onların şahsında din tartışılıyor.

Diyorum ki, çıksınlar savunabilecekleri bir şey varsa kendilerini savunsunlar.

“Susarız, susarız ve bir süre sonra her şey sakinleşir, durulur. Biz de cevap vermekten kurtuluruz.”

Birileri öyle akıl vermiş de olabilir.

“Konuşmayın, kamuoyu önüne çıkmayın. Medya sizi parçalar.”

Bu işin savunmasının zor olduğu açık. Doğru, medya önüne çıktığınızda işiniz kolay olmaz. 

O çarpık süreci başlatırken kimsenin aklına gelmemiştir bir gün bu işi kamuoyu, ya da mahkeme önünde savunmak zorunda kalınacağı….

Olup gidiyor bu işler ve kimsenin ruhu duymuyor! Öyle mi?

Biri çığlık atılıncaya kadar. En yakınınızdan, kendi evladınızdan… “Baba nasıl yaptın bunu bana, anne neden ses çıkarmadın” gibi bir çığlık.

“Kayıt-dışı” alanda o kadar çok iş var ki…

“Bizim memlekette sokakta yılan oynatsanız etrafınızda on – on beş kişi birikir” derim ben.

Baksanıza ekranlarda dekolte kıyafetle esma-i hüsna zikri verenler bile yüzbinlerce takipçi buluyor.

“Ruhaniyet alanı” dendiğinde, işin içine “Yolda ilerlemek için teslimiyet şart” yaklaşımı girdiğinde “teslimiyet”in nerede duracağı bilinmiyor.

Oysa “Sufi ibnü’l vakttir” diye bir şey var. Yani her anı diri geçen insandır sufi. Nereye gitti o sufilik de, aklı kiraya veren zeminler oluştu?

Belli ki biri medrese eğitimi almış, bir tür şeyhlik seviyesine ulaşmış.

Birisi onun eşi, anne.

Birisi, yine aynı medresede hoca.

Her yerde din var, ama hayatı yaşarken, bir davranışı seçerken din yok. Ya da din, arzulara göre biçimlendirilmiş.

Ben, “İnsan yaptığı her şeyin ahirette savunulabilir olmasına dikkat etmeli” sözünü çok önemserim. Çünkü “o gün kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından (bile) kaçacağı ………herkesin kendini meşgul edecek bir işinin olduğu gündür” (Abese suresi, 33)

Şu da buna benzer bir duyarlılıktır sanıyorum:

-Bir gün kamuoyu önüne çıkacak ve savunma yapacak olanlar, yaptıkları işin kamuoyu önünde savunulabilir olmasına dikkat etmeliler.

Siyasetçiler, büyüğünden küçüğüne her türlü devlet görevlileri, cemaat – tarikat - toplum önderleri, sanatçılar, medya mensupları, iş insanları….

Aslında her insan, bir gün yaptıkları yüzünden kamuoyu önünde savunulamaz hale gelmemeli.

Ak Partiyi kuranlar yola çıkarken, “Kamuoyu önünde savunamayacağımız hiçbir şeyi özel ortamlarda da konuşmayalım” gibi bir ilke benimsemişlerdi.

Türkiye’nin yasaklı ortamı, dini çalışmalar konusunda da bir “özel ortam” disiplini geliştirmişlerdir.

Şu yaşanan vahim hadise, o özel ortam disiplininin nasıl çamura bulanabileceğinin tipik göstergesidir.
Şahsınızda din hırpalanıyor beyler. Çıkın ve suçunuzu üzerinize alın ya da aklanın, aklanabilecek bir şey varsa. Dine hizmet mi? Gölge etmeyin başka ihsan istemez.(Ahmet Taşgetiren-karar gazetesi)

12 Aralık 2022 Pazartesi

SABIR

 Kader oluğu altında uyu.Uyurken sabra yaslan..Önce uyur gibi görün sonra tam uykuya dal.Hakikate erişirsin.İman sahibinin çoğu hali , sıkıntıyla geçer Elindeki şeyler çok olsa bile sıkıntı içindedir.Çünkü bağlanmış olduğu prensipler vardır.Dünyada ancak bir prensibe bağlı olmayanlar rahat eder.Onlarda hiçbir dine söz vermeyen dinsizlerdir.Aza kanaat etmek , nefsin kısmetini kaçırmak demek değildir.Ağlamak ibadettir.Ağlamak, Hakk'a karşı tevazu göstermenin şiddet halidir.

10 Aralık 2022 Cumartesi

DAVADA ŞAHİT İSTERLER

 "ALLAH'DAN BAŞKA İLAH YOK"dediğin zaman bir dava peşine düşmüş oluyorsun.Her davada şahit isterler.Şahidi olmayan davayı kaybeder.Bu durumda , şahit emirleri tutmak ve yasakları bir yana atmaktır.

Hiçbir söz amelsiz kabul edilmez ve hiçbir amel de ihlas olmadan makbul değildir

HAKK'A ERMİŞ HAYKIRIYOR

 Hakk'a ermiş haykırıyor:

"-Ey adalet için uğraşanlar! Bana cevap veriniz:

Dış görünüşüyle namuslu, fakat ruhu ile hırsız olan bir adamı hangi cezaya çarparsınız?

Gövdesi ile katil olan , ruhuyla maktul olan bir kimse hakkında nasıl hüküm verirsiniz?

Hareketleriyle aldatıcı ve zalim olduğu halde , aynı derecede aldatılan  ve zulme uğrayan kimse hakkında ne dersiniz?

Sonra, nedametleri suçlarından daha büyük olanlar hakkındaki hükmünüz nedir?Nedamet, sizin hizmet ettiğiniz kanunun tatbik etmek istediği adaletin hedefi değil midir? Fakat siz suçluya nedamet aşılayamadığınız için onu masumun kalbinden de çıkaramazsınız:

Mabetteki bir köşe taşının, temelindeki taştan daha yüksek olmadığını bir anlasanız

KENDİ NEFİS DAĞLARINI AŞABİLMEK

 Bir zat, dalga dalga hacca gidenlere bakarak mırıldandı:

"Şu hacca gidenlerin hali ne garip.Dereler, tepeler, çöller, denizlerdağlar, diyarlar aşıp geliyorlar. Allah evini , Resullerinin eserlerini görmek için .Halbuki , kendi nefs sahralarını aşabilselerdi, orada doğrudan doğruya Allah'ın eserlerini göreceklerdi.

DİLEDİĞİNİ YAP

 Bir mübarek zatın yanına yaklaşan birisi "Efendim biraz param var, size vermek istiyorum, verirsem ne olur?" deyince hazret:"Verirsen senin için iyi olur, vermezsen benim için iyi olur.Dilediğini yap" 

    Sadaka Allah namınadır..Sadakadan nefsin haz duymasın..Yuvarlanırsın "

İLAHİ KAZAYA RIZA

 Hz.Hızır (a.s), iki gözü kör bir adama rastladı:-"Sana dua edeyim de gözlerin açılsın" dedi.Ama adam gülümseyerek :"Geç baba işine.. Ben kazayı ilahiyi gözlerimden fazla severim.Onun kazasını gözümün açılmasına değişmem" diyerek yoluna devam etti.

öbür alemle irtibatlı olanlar

 Vücut gözünün görmediği alemle her an irtibatlı olan mübarek bir zat sohbet vermekte idi.Bir aralık dinleyenlerden temiz yüzlü birisi uyumaya başlıyor.Mübarek zat derhal susuyor .Herkes uyuyan adama kızmaya başlıyor.Yarım saat süren derin bir sükut..Uyuyan uyanıyor ve hazret sohbete kaldığı yerden devam ediyor.Uyuyan adam hatasından dolayı yüzü kızarıyor.Sohbet bittikten sonra mahcub bir şekilde mübarek zatın yanına yanaşarak af dilemeye hazırlanırken mübarek zat:"Oğlum üzülme..Ben senin uyumana kızmadım; yarım saat bekledim.Rüyanda gördüğün mübarek zatın ruhaniyetine hürmeten ve muhabbetim dolayısıyla  susmaya mecburdum

MANEVİYAT BAHÇESİNDEN

 *Allah'a secde ettiğin yüzü , başkalarına karşı zillete düşürmemeğe gayret et; aziz olursun.

*Hakkın nimetlerinin şükrünü eda et..Nimet gelir, şükrü göremezse gider..

*Sakın kimseye hakaret gözü ile bakayım deme.Unutma ki Allah'ın dostları binbir şekil , kıyafet içinde gizlidirler.

*Halkın seni methetmesiyle zevk duyma, zemmetmesinden de acı çekme..

*Hak kuvvetlidir derler; sakın inanma.Bu laf cahil sözüdür.Kuvvet "Hak" tadır, unutma.

*Hak için zahmet çek.Allah buyuruyor:"Benim namıma zahmet çeken kulumun seyyiatını izzetim hakkı için mahvederim"

MADDE ALEMİNDE RUHU BUNALMIŞ OLANLAR!

 Madde aleminde ruhu bunalmış bitkin insan eğer manen hasta olduğunu hissediyorsa , buda onun için bir müjdedir; maneviyat hastahanesine gitsin.Bu hastahanenin başhekimi Allah Resulüdür.Asistanları Enbiyalar, hastabakıcıları evliyalardır.Hastahane ücretsizdir.

Menfeatsizdir, iltimassızdır, vizitesizdir.Hastahaneye girerken seni bizzat başhekim karşılar.Oraya girdikten sonra tedavi olmadan çıkamazsın."Allah yolunda tozlanan ayaklara Allah cehennem ateşini haram kılmıştır".Allah yolunda ayakları tozlanmak, nefsinin hayrını terk ederek , Allah'ın mahluklarına hizmetle olur.

ALLAH NAMINA ZAHMET ÇEKMEK

 Hak teala buyuruyor:"Benim namıma zahmet çeken kulun günahlarını izzetim hakkı için mahvederim".

Sevinci ferağatta ara.Başkalarının malik olduğu şeylere göz dikmeMadde peşinde koşan kutsi alemi bilemez.Ruh ve kalbin arzularıyla, bedenin hırçın isteklerine karşı koyup , sabretmeyi kendinde hakikileştiren insana semaviler hizmetçi olur.Maddi ve dünya için o kadar zahmet çekmekteyiz.Biraz da Hak için zahmet çekelim.

ŞERİATA BAĞLILIK NEFSANİYETTEN UZAKLAŞTIRIR

 İnsan, Şeriat'a  bağlandığı nisbette , nefsaniyetten uzaklaşır.Şeriata uygun olmayan ve sözde nefsin kırılmasını gaye edinen bazı mücahede ve riyazatlar , nefsi kırmak yerine kuvvetlendirir

VASIL OLMAK İÇİN

 İnsanın Hakk'a vasıl olması , aşk-ı Rabbani iledir.Bu aşkın tedariki için pota-yı Muhammediye' de erimek şarttır.Bu potaya girebilmek için imandan feyz almak zaruridir tuz gölüne düşen en pis payvanın her zerresi tuza inkılab eder. Muhammed tuzlasına düşen insanın her türlü şekaveti saadete, kesafeti letafete inkilab eder.Bundan dolayı dünyaya imkan alemi demişlerdir.

Hazreti resulün nazar-ı akdesiyle iltifata nail olan mücrim derhal muhterem olur.İman aşkı tedariki din ile olur.

Din; sadece namaz kılmak, oruç tutmak değildir.Bu dinin umdeleridir.Alemde aslını, esasını bilmek aşkına din derler.Müsbet ilimler bu aleme nereden geldiğimizi söyleyemez.

Fen, hadiseler arasındaki münasebeti araştırır.Fen nasıl, din niçin? sualine cevabı verir.Dünyadaki büyük dinlerde vahdaniyet yalnız İslamiyette vardır.Bütün mevcudat onun azameti altında toplanmağa mahkumdur.Dinin muallimlerine enbiya denir.Bunlar Allah'ı ispata değil ilahi kelimeleri ilana gelmişlerdir.

Allah'ı bulmanın yolu : Bir Allah dostu bulmakla başlar.Bu yola giriş Resul'e hakiki bağlanışla başlar

5 Aralık 2022 Pazartesi

BAKIŞ AÇISI

 BAKIŞ AÇISI

  " Yazar, evindeki çalışma odasına girdi, günlüğüne bir yıl içinde başından geçenleri yazdı:

• Geçen yıl cerrahi bir ameliyat geçirdim.

• Aylarca yatağa bağlı kaldım.

• Atmış yaşına girdim.

• Otuz yıl çalıştığım vazifemi terk ettim.

• Geçirdiği araba kazası nedeniyle "oğlum fakültede sene kaybına uğradı."

    Sonunda şunu yazdı:

Ne kötü bir yıldı!

   İçeri giren karısı, kocasının günlüğe yazdıklarını gördü ve yazılanları okudu. 

   Dışarı çıkıp, bir müddet sonra girdi, elindeki kâğıdı kocasının yazdığı günlüğün yanına bıraktı.

   Adam kâğıda yazılanları okudu. 

 Şöyle yazıyordu:

• Geçen yıl, uzun süre

rahatsızlık veren hastalıktan kurtuldun.

• Atmış yaşına sıhhat ve afiyetle girdin.

• Yazmayı tasarladığın kitaplar için zaman bulmak maksadıyla emekli oldun.

• Oğlumuz trafik kazasında ölümden döndü. 

Yazı şöyle bitiyordu: 

    “Allah, bize çok ikramda bulundu, ne güzel bir yıldı.”

    Aslında adamın zikrettiği olaylarla, karısının zikrettikleri aynıydı. Sadece bakış açısı farkı vardı. Her şeyin daima görünenin ikiyüzü vardır...

   Bazen insanin gölgesi önüne düşer, bazen arkasına. 

"Güneşi önümüze alıp gölgemizi arkamıza düşürebilirsek ne mutlu bize."*Aksi hâlde güneşi arkamıza alıp, gölgemizi önümüze aldığımızda, gölgemizi yakalamak için ömür boyu onu kovalar dururuz."

BİR TABAK İNCİRİN BEDELİ

 Anadolu’da bir ilçede müftüydüm. Günlerden cumartesi. Kazanın pazarı da o gün kurulur. Daireler kapalı. Evde oturacağıma müftülüğe gideyim dedim. Daireye vardım, bir çay demledim, camdan dışarı bakıyorum. Bahsettiğim pazar, müftülüğün biraz ilerisinde kurulur. Kimi almaya, kimi satmaya, herkes pazara geliyor. Kalabalık. Müftülüğün karşısında bir bakkal var.

Ben camdan ilçenin cumartesi günlerine mahsus bu hareketli vaziyetini seyrederken, lüks bir otomobil gelip, bakkalın önüne park etti. Bakkal bir hışımla çıktı;«–Yok arkadaş dükkânın önüne park etme!» dedi.

Zaten ‘pazarın kurulduğu gün’ olduğu için, bakkala giden gelen yok. Bir de dükkanın önü kapanacak diye adamcağız iyice asabîleşti. Arabanın sahibi de haklı;

«–Yahu burada park yasağı mı var? Niye park etmiyormuşum?!.» diye çıkıştı. Baktım gereksiz bir münakaşa çıkacak. Hemen indim, arabanın sahibine;

«–Arkadaş, bugün ilçenin pazarı var. Gelen-giden çok. Bakkal; ‘Belki satış yaparım’ diye dükkânın önü kapansın istemiyor. Burada arabana zarar gelmesin. Müftülüğün bahçesinde müsait park edecek yer var. Ben kapısını açayım, oraya koy.» dedim.«–Olur…» dedi.

Arabayı park ettikten sonra;

«– Yukarıda çay demledim, tek başıma içiyorum, istersen buyur birlikte içelim» dedim.

«–Olur, içelim.» dedi. Teşekkür etti.

Yukarı çıktık. Bir yandan çaylarımızı içiyor, bir yandan tanışıyor, konuşuyorduk.

O sırada müftülüğün kapısı açıldı. İçeriye elleri titreyen yaşlı bir hanım girdi. Elinde tek sıra dizilmiş bir tabak incir.

«–Oğlum, müftülüğün kapısını açık gördüm de içeri girdim. Kusura bakmayın. Ben bu incirleri bizim bahçeden topladım. Pazara satmaya götürüyorum. Parasını da sana getireceğim bir kız Kur’ân kursu yaptırırsınız diye…»

Bir tabak incir… 1 kilo ya gelir, ya gelmez. Kur’ân kursu yaptırmak için onu getirip hayır olarak müftülüğe verecek…Duygulandırıcı bir samimiyet, niyet ve arzu…

Ben dondum kaldım. Misafirim de duygulandı. Hanıma dedi ki:

«–Kaça satıyorsun?»

Kadıncağız, mütevekkil;

«–Ne verirseniz?» dedi.

Adam da coştu:

«–Peki, bir Kur’ân kursu yaptırmaya verir misiniz?»

Yâ Rabbî!..

Bir tabak incir ile bir Kur’ân kursu…

Adam bu güzel niyeti gerçekleştirmek için harekete geçti. O kadıncağızın arzusu gerçek oldu…”

Siz ne derseniz deyin, bunun adı samimiyetten başka bir şey değil. Samimiyetle, ihlâsla istersen; Mevlâ’m karşılığını hemen, fazlasıyla verir.

O kadıncağız, istemiş, gönülden arzu etmiş. «Benim ne imkânım var ki?» diye düşünmemiş. «Bir tabak incirden ne olur…» dememiş. Onu toplamış. «Bana gülerler…» dememiş, yola koyulmuş. Bunlar hep bereketin sırları…

-Vehbi Akşit

(Kuşadası İlçe Müftüsü)..

İNSAN SADECE EKMEKLE BESLENMEZ

 İnsanlar yalnız ekmekle değil , iyi söz ve nasihatlarla da beslenir.Görmede ışığa ihtiyaç var; işitmede lüzum yok.Görmeden efdaldir duymak.Essemil basir; de tekaddüm(öncelik) vardır.Duymak önce zikredilmiştir.Hakiki imanlı insan yalan bilmez, ölümden korkmaz, kadere boyun eğer, herkese kardeş nazarı ile bakar, böyle oldu mu, onda riya yok.Midesine haram giremez.'girmez değil) dikkat.. bunlardan mahfuzdur (Masum değil)Bu hale bir anlık sabır yüzünden gelmişlerdir.İşte bu gibilerden , ne gökteki kuş, ne denizdeki balık kaçar.Onun yanına kırk yıllık dostmuş gibi sokulurlar.Bütün eşya ve mahlukata karşı bir edep içihndedir.Bu edebe girenlere mahlukat ve mevcudat , eşya hürmet eder ki işte tasarruf dedikleri budur.Velilerin kerameti bu edebin, kendilerine gösterilen hürmetin tezahürleridir.Köpeğe iyi bakan adama köpek kul olur.

İNSANA VERİLEN İKİ HASLET

 Yüce Tanrı insana iki haslet vermiştir:Utanma ve unutkanlık.Biri edebin hududu, diğeri yeniden kuvvet bulma kaynağı.

Edep herşeyin insan için sınırıdır,Aklın durduğu , kavramın takatinin kesildiği, başın secdeye geldiği ,insanın kendine kendinden daha yakın olanla burun buruna geldiği hudud.

Aradaki perde utanma perdesidir.Utanmada irade yoktur.utanmada sıfır bile değildir insanın iradesi.Aklın, düşüncenin kuvvetin hududuna haya duygusu ile varılır.Haya duygusunun korunması, vücud, ruh ve his çıplaklığından kurtulmakla olur.Bunların yardımı ile 

Birlikte sevin, Birlikte üzül,Birlikte yoksulluk çek.Birlikte sıkıntılı yıllar yaşayın.Ve birbirinizden hiç bıkmayın.Birbirinizi teselli edin .Fakat tek olduğunuzu unutmayın(Allah Tektir) 

MABED KAPISINDAKİ YAZI

 Fisagor Delfes mabedinin kapısına altın kakma yazı ile şu yazıları yazdırmıştır:"

Adet kainatın,

Tekamül hayatın

birlik Allah7ın Kununudur..

29 Kasım 2022 Salı

İMAN VE İTİKADI ARTIRMANIN KESTİRME YOLU

 "İnsan, Allah'ın varlığı hakkındaki delil ve ispatların sayısını artırmakla değil, ruhundaki ihtirasların sayısını azaltmakla iman ve itikat sahibi olmaya çalışmalı.Allah'ı hisseden , akıl değil kalbdir.Bunu bir zamanlar sizin gibi şüpheci olup sonradan her türlü dünya saadetlerini atarak hakikate kavuşanlardan öğren" 

28 Kasım 2022 Pazartesi

HASAN el-ÇİŞTİ

 Hindistan'da yaygın olan Çişti Tarikatının kurucusu ve sistemleşicisidir.Muiniddin Hasan el-Çişti, dini insana hizmet yolu olarak görmüş, kendisine bağlananlara "Henir misali cömertlik, güneş misali sıcak yakınlık ve toprak misali konukseverlik kazanma yolu nu" ısrarla tavsiye etmiştir.Ona göre "İbadetin en yüksek biçimi , güç durumda olanların sıkıntılarını gidermek, yardıma muhtaçlara yardım etmek, açları doyurmaktır"

TASAVVUF ERBABI İÇİNDEKİ İKİ SUİSTİMALCİ GURUP

 Çişti sofilerinden biri buyurmuştur:;"Tasavvuf erbabı içinde iki türlü suistimalci söz konusudur:Mukallit ve Cerre.Mukallit, bir öğreticiye , rehbere sahip olmayan kimsedir; cerre ise hükümdarları ve saray mensuplarını dolaşarak halk için para isteyen kişidir"

Çişti tarikatına mensup olanlar Allah'a yönelik sevgiyi üçe ayırırlar: "Muhabbeti İslami", "Muhabbeti muhibbi ", "Muhabbeti Has", .Çişti'ler , sufinin asıl geliştirmesi gereken sevginin "muhabbeti has" olduğunu belirtirler.

23 Kasım 2022 Çarşamba

SİYASETTE KULLANILAN DİL

 Bütçe görüşmeleri esnasında mecliste yaşanan ve basına yansıtılan tartışmalarda yatan tehlikeyi ,siyasetçilerimizin kullandığı dilden anlamak mümkün."Otur aşağı","Terörist bozuntusu","Nah oy alırsınız" cümleleri,meclisi gerdiği gibi, insanımızıda kamplaştıran bir tutum.Zaten, beklenen seçimin bir kamplaşma içinde olmasını dileyen mihraklar var.Necib Sultanımın belittiği gibi, inşaallah insanımız sokağa çıkma,sokağa çekilme telkinlerine hiç karşılık vermez.

21 Kasım 2022 Pazartesi

DOLANDIRICILAR VE HİKMETLERİ

 Zaman zaman haberlerde dolandırıcılık haberleri duyarız.Genellikle Sanal Para ve borsa hadiselerinde geçenler ise büyük vurgunlardır.Bu şahsiyetler yüzlerce binlerce insanı kandırıp paralarını alıp buharlaştırırlar.Bu niçin böyle, mağdurlara acımalımıyız.? Hadiseler de hikmetler vardır.Öncelikle yüksek kazanç temin etmek hırsında olanlar ve tabiri caizse paradan para kazanmak isteyenler bu vurgunda kaybedenlerdir.Hak Teala , paradan para kazanmayı yasaklamıştır.Üretimi ve emeği olmayan kazanç şüphelidir.Keza kazançlarını temizlemeyenler(zekat,infak ve sadaka yoluyla) bu tür sonuçlarla zaman zaman yolunmaktadır.Bu mağdurlara acınmaz ancak ibret alınır.Müslümanın düsturu olan iyiliği emretmek ve kötülüğe mani olmak, maalesefe devlet eliyle yapılmamaktadır.Şans oyunları haramdır.Devlet eliyle yapılmaktadır ve bir nevi bağımlılık olan bu işte insanların zaafiyeti kullanılmaktadır.

İLAHİ KUDRET VE HİKMET/CAHİDE ARİÇ

 İsmail'e Resul üstlüğünü bugün giydirdi Allah.O'na doğmadan olan hadiseleri bsildirdi.O kurban olacağını bildiği için şüphesiz rıza gösterdi.İbrahim de bu yaşta onun nebi olduğunu bilememiş de Allah7ın ilahi kudreti ve hikmeti zuhur edince İsmail de İbrahim de gönüllerince şad oldularSecde-i rahmana kapandılar.

Babası oğluna, oğlu babasına Yar-u Gar oldular.İşte Kurban bayramının dört gün devam etmesi tekbir adedincedir.İnsanlar nefislerini kör etsinler diye Şeytan-ı laini Allah İsmail'ine taşlattı.Bu gelecek ümmete bir ders ve ve bir örnek olsun diye.Aslında şeytan O'nu aldatamazdı çünkü, O bir nebi idi.(Cahide Ariç,Ölümsüzlük kitabı)

19 Kasım 2022 Cumartesi

DR.MÜNİR DERMAN /İNSANI KAMİL

 İNSÂN-ı KÂMİL


Öyle sözler vardır ki geceye söylersen gece gecelikten çıkar.
Bana himmet et!” demiş.
Peki edelimmm, doğru mu söylüyorsun hakikaten istiyor musun?
Evet! demiş.
O halde git evdeki 5 kese altını Sarayburnundan denize at da gel!
Dur bir!” demiş, gitmiş.
Kendi kendine:
 Bu kadar sene çalıştım, atayım mı, atmayayım mı? diye düşünmeye başlamış.
Sonra da:
 Bu zât benim evimdeki paramı bildi boş değildir! demiş.
Denize nihâyet parayı atmış ve gelmiş huzura: 
Attım efendim! demiş.
İyi ama oğlum bir sürü mücadeleden sonra yaptın bu işi, al şu paranı! demiş, yeni sudan çıkmış kesesini uzatmış!.

Biz size:
 Paranızı atın! demiyoruz, anlamak lâzım.
Sapıklık Âleminde herkese bir türlü laf vardır.
Bir adam damın üstünde kendisi ne yaparsa, aşağıda ki gölgesi de onu yapar.
Düşünce ve fikir, bu damdaki adam gibidir.
Fikir ve düşünce neyise, çıkan işte onun aynıdır.
Ayna bir şeye tamah etseydi, münafık olurdu her şeyi olduğu gibi göstermezdi.
Terazi mala tamah etseydi doğru tartmazdı.
Az çoğa, bir yudum su göle, bir avuç dâne büyük bir harmana delâlet eder.
Birinin ayağına diken batsa, iğne ucuyla onu çıkaramazsa diliyle ıslatır.
Ayağa batan diken o kadar güç bulunursa yüreğe batanı sen düşün.
Bir eşeğin kuyruğunun altına diken girerse onu çıkarmasını bilmez zavallı. Oynar çifte atar durur.
Dikeni çıkarmak için akıllı adam ara!.
Dışındaki elbise yeni amma için paramparça görünüyor.
Evvelâ HAKK’ın emirlerine uyarak hareket et!.
Büyükler, kadere uyarak hareket ederler.
Kadere uyan Kudret Eliyle hareket eder, haberi olmadan.

ALLAH Gayyurduuur, kendisinden başkasını sevmesini istemez.
Çok dikkatli ol! ALLAH’ı seven, secdeden başını kaldırmaz, emirleriynen hareket eder!
Aklı kısa olan, onu kendisi kısaltmıştır.
Aklı olmayan, onu kendisi uçurmuştur.
Aklını kullanamayan, onu kendisi bu hale getirmiştir.
Cenâb-ı Hakk, her kula ayynı miktar vermiştir aklı.
Ama Hakk’ın arzuladığı şeklinde kullanması için usul ve kaideler tarifnâmeler bildirmiştir.
Böyle yaparsa insan kendinde, ruhunda HaKK’tan getirdiği hünerlerini ortaya çıkarır.
Onlar ortaya çıkınca, akıl vazifesini yaşar, çekilir, haddini bilir.
O zaman o insan Yed-i Kudretle idare edilir. Her sözü, her hareketi HaKK’tandır.
Onları gören göz yanılmaz. İşiten kulak başkalaşır.
Hakk’a, Resûl’e, Haydâr ve Ehl-i Beyt’e kasem ederim ki bihakkın Hakk’ın emirlerini yapmayan, münafıktır.
O kimse azab, o kimse azabtadır, orada ne yaşar ne ölür.
Hakk’ın huzuruna yüzü kızarmış olarak çıkmak kadar büyük azab yoktur.
Kul için her şey sınırlanmıştır, geçmiş ve gelecekte bir çok şeyler meçhuldur ve meçhul kalacaktır.

İnsan-ı Kâmil Hakk’ın izniyle muayyen noktalara kadar Sırr-ı İlahîyeye vukuftur, itaat edilir.
Resûli Ekrem muhterem sahabelerine bir gün:
 “Benim bildiklerimi, gördüklerimi, işittiklerimi size söylersem saçlarınızı yolar, ağlaya ağlaya derd ve kederden, korkudan bilmeyerek yaptığınız şeylerden helâk olursunuz!” buyurmuştur.
Hocam Rahmetullahi aleyh bana, insanlara söylemesinde mahzur olmayan bazı her gün geçen ve içinde bulunduğumuz her işimizde yemek içmek uyumak ve yürümek ve bütün fiillerimizdeki bazı sırlardan, bir gün söyledi.
Bir hafta mecnun gibi dağlarda dolaştım.
Küçüktüm, rahmetli anam, babam
 nazar aldı diye beni Hocamdan gizli okutmuşlar, hekime götürmüşler. Sonra hayli zaman sonra kendime gelmişim.
Bâzen kendimden geçerim, bir iki dakika sapıtırım.
Cenâb-ı Hakk, yardım etsin, bizi cehennem azabından korusun!.
Ne yapacağımı, ne edeceğimi bilmiyorum.
Bâzen ümidim kırılır derin ye’se düşerim!
Bu da doğru değil amma korkarım, tövbe eder kendime gelmeye çalışırım.

“Mahlukata Hakk tarafından muhtelif derecelerde verilmiş İlahî bir ilişki vardır” diyebiliriz.
Akıl insanlara yanlış ve doğru terazisi olarak bahşedilmiştir.
Hayvanlara da onlarca..

Ben, burada Hayvanat bahçesine gittim, çok büyük bir bahçe.
Teçhizâtlı adamları, binlerce bakıcıları var, amma 3 saat dolaştığım halde hiç birini göremedim böyle vitrin seyreder gibi baktım.
Sinek kadar küçük hayvandan tut, file kadar büyük hayvanlarla dolu.
Yer hayvanı, deniz hayvanı, havada uçan hayvanlar hepisini getirmişler.
Hepisinin de kendi muhitlerindeki dekor ağaçlar, su ile de süslemişler bulundukları yerleri.
Hepisiyle mümkün mertebe alelacele şöyle
 Merhaba! gibi” konuştum. Anlatması uzun olur...


Resim


Mütevazi’: (Vezy. den) Birbirine müvazi olan. Paralel.
Küllab: (C.: Kelâlib) Çengel, kanca. Ucu eğri demir.
Tamah: (Tımah - Tumuh) Bir şeye göz dikip bakma.
Delâlet: Delil olmak. Yol göstermek. Kılavuzluk. Doğru yolu bulmakta insanlara yardım etmek. İşaret.
Gayyur: gayretli, dine, imana, namus gibi kıymetlere saldıranlara karşı müdafaa için harekete gelmek.
Muayyen: Görülmüş olan, kat'i olarak belli olan, belli, ölçülü, tayin ve tesbit olunmuş, karalaştırılmış.
Yed-i Kudret: ALLAH'ın kudreti ve kudretinin tasarrufu.
Mahzur: Hazer edilecek şey. Özür. Korkulacak şey. Müsaade olmayan. Mâni. Çekinilecek şey.
İzdiham: Kalabalık bir yerde halkın çok birikmesinden meydana gelen sıkıntı. İç sıkıntısı.
Kelile ve Dimne: Kelile ve Dimne M.Ö. 1 yüzyıl civarında yaşadığı düşünülen Beydeba tarafından kaleme alınmış fabl tarzında hikâyeler barındıran bir hikâye kitabıdır. Beydeba'nın yaşadığı zaman hakkında birçok ihtilaf bulunmakta ise de kitabın Depşelem isimli bir Hint hükümdarı zamanında yazıldığı düşünülmektedir. Zira eserin hükümdara sunulduğu ve hükümdara bir tür nasihat niteliğinde olduğu öne sürülmüştür. Fabl türünün ilk ve en önemli örneklerinden olan Kelile ve Dimne`deki hikâyeler siyasetten erdeme kadar birçok farklı konuyu ele almıştır. Eser adını ilk bölümündeki bir hikâyenin kahramanı olan iki çakaldan almıştır; "doğrunun ve dürüstlüğün" simgesi "Kelile" ile "yanlışın ve yalanın" simgesi.
Sanskritçe yazılmış olan eser ilk önce Pehlevice'ye, sonra Pehlevice'den Arapça'ya ve daha sonraları Arapça'dan Farsça'ya çevrilmiştir. Batı dillerine olan tercümeleri bu son Farsça çeviriden yapılmıştır. Edebi otoritelerce, Ezop ve La Fontaine fabllarının, Kelile ve Dimne`den ilham alınarak yazıldığı öne sürülür.

Mantık-ut Tayr: (Farsça: منطقالطیر Kuşların Diliyle veya Kuş Dili) İranlı sufi Şâir Ferîdüddîn-i Attâr tarafından kaleme alınmış bir manzum eserdir. Eserde Gazali'nin XII. yüzyılda yazdığı Risâletü't-tayr adlı eserden yararlanılmıştır. Ali Şîr Nevaî, Attar'ın eserine nazire olarak Lisânü't-Tayr eserini kaleme almıştır.
Tasavvuf edebiyatının başlıca eserlerinden olan Mantık-ut Tayr'da kuşlar ile ilgili bir hikâye kullanılarak, çeşitli semboller aracılığıyla tasavvufun temellerini, önemli prensiplerini ve tasavvufî yaşam ile inancı anlatılmaktadır. 4724 beyitten oluşan mesnevi tarzında yazılmış bir eserdir.


Resim

Resim---Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve selem: “Nazar haktır.” buyurdu.
(Müslim)

Resim---Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: “Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar.” buyurdu.
(İbn Adiyy, El-Kâmil)

Resim---Ebu Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ben sizin görmediğinizi görür, işitmediğinizi işitirim. Nitekim sema uğuldadı, uğuldamak da ona hak oldu. Semada dört parmak sığacak kadar boş bir yer yoktur, her tarafta Allah'a secde için alnını koymuş bir melek vardır. Allah'a yemin olsun, benim bildiğimi siz bilse idiniz az güler, çok ağlardınız, yataklarda kadınlarla telezzüz etmezdiniz, yollara, çöllere dökülür, (belânızı defetmesi için) Allah'a yalvar yakar olurdunuz." buyurdu.
(Ebu Zerr radıyallâhu anh ilâve etti: "Keşke sökülen bir ağaç olsaydım!." (Tirmizî, Zühd 9, (2313); İbnu Mâce, Zühd 19, (4190)
Resim