31 Mayıs 2021 Pazartesi

NE KADAR LAYIKIZ

Bir tarafta sabahlara kadar ayakta namaz kılmaktan ayakları şişen bir peygamber,diğer tarafta ona ümmet olduğunu söyleyen amma uyumaktan dolayı gözleri şişen bir ümmet mevcut. Hak Teala'dan yardım istiyoruz gerek ferdi gerek millet olarak.Cenab-ı peygamber'in göz nuru kızı Hz. Fatıma'nın çeyiz eşyasının neler olduğunu söylüyoruz bir yandan, Hz. Ömer'in özel ziyaretçileri geldiğinde devlete ait mumu söndürüp şahsi mumunu yaktığını söylüyoruz amma israfın zirve yaptığı bir ortamda yaşıyoruz.Yaşantı ve tezattaki bu zıtlık nedeniyle siz haşa Allah olsanız ne yapardınız?

MENDERES VE İMAM HATİP OKULLARI

BAŞBAKAN MENDERES'LE BİR HATIRA... Prof. Dr. Cevat Akşit Hocaefendi anlatıyor; Amcam Baha Akşit bey, Menderes hükumetinde grup başkan vekili idi. Menderes’in sağ koluydu. O kadar yakındı ki, bakanları Menderes ile beraber o tayin ederdi. Kendisi bakan olmazdı ama bakanları düşürürdü, indirirdi. Öyle bir forsu vardı, devamlı grup başkan vekili idi. İmam Hatip okullarının yüksek kısmının açılması için Türkiye genelinde bir istek doğmuştu. İmam Hatip dernekleri birleşti ve Menderes'e gitme kararı aldılar. Beni 17 yaşında olmama rağmen, Amcam vesile ile Menderes'ten randevu alayım diye beni de aralarına aldılar. Hepsi de zengin, dernek adamları.. O heyetle Ankara’ya gittim, durumu amcama söyledim. Menderes o sıralar kimse ile görüşmüyordu, heyetleri kabul etmiyordu. İhtilalin ayak sesleri duyulmaya başlamıştı. Amcam “durum böyle, ama yine de bir söyleyeyim. İmam Hatipleri çok sever” dedi. Menderes demiş ki; “Yahu Baha, kimseyi kabul etmiyorum, ama İmam Hatiplere de hayır diyemem ki. Gece saat 10’da başbakanlığa, değişik kapılardan birer ikişer gelsinler, ben polislere tembih edeceğim.” Biz o zaman kadar Cumhurbaşkanı Bayar’ın köşküne çıktık. “Celal Bayar, İran şahını ziyarete gitti. Ama sizden haberdarız. Burada size yemek vereceğiz” dediler. Bende o sıra gençlik var, sağımı solumu hesap edemiyorum. Orada çayırlıkta akşam ezanı okumaya başladım. Hemen görevliler koştular; “Aman ne yapıyorsun” diye. “Ne var?” dedim “Akşam namazını kılacağım” dedim. Onlar da “tabii, tabii” dediler. Bir şeyler serdiler. Orada bir akşam namazı kıldık. Saat 10’a doğru başbakanla görüşeceğimiz odaya girdik. Uzun bir masa var. Ben Menderes’in koltuğunun tam karşısına oturdum. Çünkü o sıralar biz de Menderes’e hayranız, sülalemiz Menderesçi.. Saat 10’da başbakan geldi, koruma polisi ile içeri girdi. “Oğlum sen çık” diye koruma polisini çıkardı ve kapıyı kilitledi. “kimse buraya girmeyecek” diye de tembihledi. Bekir Elam sözcümüz. Kendisi Konya İmam Hatip lisesi müdürü idi. Halk partili ama güzel konuşuyor. O kalktı, üç cümle kurdu. Menderes “lütfen oturun beyefendi” dedi. Bir başladı konuşmaya..Türkiye’deki komünist faaliyetleri, bölücü faaliyetleri, masonik faaliyetleri bir bir anlattı. Dedi ki; “Benim müsteşarım Masonların reisi. Beni bu kadar bunalttılar, etrafımı çevrelediler. Ben Müslümanım. Türkiye'nin de ayakta kalmasının teminatı İslam’dır, imandır. Eğer bugün biz ayaktaysak,beyaz örtülü bir ninenin kucağında veya aksakallı bir dedenin kucağında büyümüş bir nesil olarak ayaktayız” dedi. Ama nasıl ağlıyor? Hüngür hüngür ağlıyor. “İmansız, İslamsız yaşanmaz. Hayatım pahasına da olsa, İmam Hatip okullarının yüksek kısmını açacağım. Arkadaşlarım beni desteklemiyor, laikliğe aykırı görüyorlar, yalnızım arkadaşlar” dedi. Böyle iki saat konuştu. Ağladı, ağlattı herkesi. Halk partililer dahi onun samimiyetine inandılar. Çok şeyler anlattı daha..Üniversitedeki profesörlerin faaliyetlerini falan, hepsini biliyor.. Görüşme bitti, çıkacağız. Kimseye elini öptürmedi. Ben en son kaldım. Kafaya koydum, elini öpeceğim. 17 yaşındayım, acı kuvvetim var o zaman. Menderes sportmen bir adamdı. Koca koca elleri vardı. Tam ben öpecekken elini çekmek istedi. Şuradan tuttum, nereye çekecek? Delikanlıyım, tuttum, çevirdim, elini öptüm. Sırtımı okşadı; “Aferin, aferin” dedi. Hiç unutamayacağım, yanaklarımdan öptü. O sene Celal Yardımcı Milli Eğitim bakanıydı. Celal Bayar ile ikisi “hayır” dediler, açmadılar. Ertesi sene Celal Yardımcı’yı terfi ettirdi, devlet bakanı ve başbakan yardımcısı yaptı. Milli Eğitim bakanlığı boşaldı. Nafia Vekili Tevfik İleri’yi vekaleten Milli Eğitim Bakanlığına getirerek İmam Hatip okulunun yüksek kısmını açtı. Okul Fatih-Çarşamba’da açıldı. 59 kişilik kontenjan tanıdılar. Bir gün orada, Avukat merhum Yusuf Türel(İlim Yayma Cemiyeti Başkanı) Tevfik İleri’yi bir toplantıya davet etmişti. Yusuf Türel söz aldı: “Neden kontenjan 59 kişi? Bizden bina isteyin, para isteyin. Neden 590 kişi değil” diye bayağı hükümete çattı. Tevfik İleri kürsüye çıktı; “Üstümüze gelmeyin” dedi, ağladı. “Bunu biz nasıl açtığımızı siz bilemezsiniz..Dua edin, çoğalsın” dedi. Ama adam ağladı, hiç unutamıyorum. Hakikaten sonra İslam enstitüleri çoğaldı. Bunda Menderes’in büyük hizmeti var. Gerçekten de hayatıyla ödedi. Hakkını yememek lazım. Ben onun dış ülkelere gidip gelirken Eyüp Sultan’ı ziyaret ettiğini biliyorum. Böyle inançlı bir insandı. Mazlumen asıldığına inanıyorum. Yassıada Duruşmalarına Katılmam İslam enstitüsünde okurken Yassıada Mahkemeleri oldu. Ben de amcam Baha Akşit’in Yassıada’da mahkum olması hasebiyle bir duruşmaya dinleyici olarak katılmıştım. O gün Rahmetli Menderes’i de yakından gördüm, önümden geçmişti. Elbise dökülüyordu adamın üstünde, o kadar zayıflamış. Amcam anlattı da, Menderes çok işkence görmüş “Nasıl dayandı bilemiyorum” derdi amcam. Bizans’tan kalma, içinde böceklerin dolu olduğu, çamurlu bir yere her gün Menderes’i kapatırlarmış. Aynı zamanda kimseyle konuşturmuyorlarmış ki, psikolojisi bozulsun da mahkemede konuşamasın. Yoksa biliyorsunuz o konuşmasıyla, hitabetiyle mahkemedeki hakimleri sustururdu.

30 Mayıs 2021 Pazar

HAZRETİ FATIMA'NIN ÇEYİZİ

Efendimizin kızı Hz. Fatıma, evin kapısı olarak kullandığı perdesini değiştirip yeni bir perde aldığında, Hz. Ayşe vasıtasıyla o perde değişmeden o eve girmemiştir.Yine Hz. Fatıma'nın çeyizi götürülürken sahabe ağlamıştır. Allah Resulünün kızının çeyizinde sadece bir hasırdan yastık, eski bir kilim, iki-üç adet tas, tepsi ve zaruri ihtiyaç malzemesi olduğu için

İLK SUFİ dergahı

Aslen Kufe'lidir ancak Şam'da oturmuştur.Tabiinin büyüklerinden , Süfyan Sevri " Ebu Haşim olmasa ilahi incelikleri öğrenemezdim.Tasavvuf nedir bilmezdim.ondan öğrendim" buyurmuştur. Şam Emiri ormanda gezerken, bir ağaç kovuğunda iki kişinin diz dize , huzurlu,eşine ve benzerine rastlamadığı samimiyette ve halisane bir şekilde oturduklarını gördü. Sonra birisinin tazim ve hürmetle diğerinden ayrılarak gittiğini gördü. Anlamak için Ebu Haşim'in yüzüne baktı ve dedi ki: -Biraz evvel yanından ayrılan adam kimdi? -Bilmiyorum -Buluşmasına sebep nedir? -Hiç..bir rastlantı. -Peki, o adam nereli? -Onuda bilmiyorum sormadım. -Birbirinizle bu samimiyet ve yakınlık ne içindir? -Bu bizim yolumuz.Bize böyle emrolundu. Emir tekrar hayranlıkla sordu: -Senin insanlarla oturacak bir mekanın yok mu ki ıssız ormanda bir ağaç kovuğunda oturuyorsun? Ebu Haşim cevap verdi:"Hayır". Emir:Size barınacak bir yer yapayım mı?Orada oturun ve toplanın deyince Ebu Haşim ses çıkartmadı. Böylece Şam yakınlarında Remle denilen yerde ilk sufi dergahı inşa edildi.

ASHABI SUFFA

Hayatlarını Peygamber'e adayan insanlar topluluğudur. Dünya ile meşguliyetleri yoktur. Cenabı peygamber bir şey verirse yerlerdi yoksa istemezlerdi. Sefere gidileceği vakit sefere giderlerdi. Zaman ve mekan kaydından çıkarak dünyayı ve içindekileri canlarıyla beraber kurban etmişlerdir.

RUH

Ruh, bu aleme garip gelir ve öylece de gider.Ruh(gönül) bedenin sultanı olup, beden onun bineğidir. Bütün batın ve zahir organlar , onun askeridir. Allah'ın cemalini temaşa etmek O'nun sıfatıdır.Mükellef olan O'dur ve hitap O'nadır.Yarın mahşerde mutsuz olmak da onun sıfatıdır ve ona ait hakikatlerin bilinmesi, marifetullahın bilinmesidir.

GAGAYI ISLATAN SU MİKTARI

Gemi yolculuğu esnasında Hz. Hızır ve Hz. Musa gemide iken bir kuş gemi direğine kondu ve denizden bir damla aldı ve onu Hz. Hızır ile Hz. Musa'nın önüne bıraktı. Hızır (a.s) dedi ki:"-Ya Musa .Sen kuşun dilinden anlar mısın?Bu kuş ne söyler bilir misin? dedi. Hz. Musa:"Hayır, bilmem ne diyor?"dedi. Hz. Hızır:"Bu kuş bize, "Biriniz kitap sahibi peygamber, biriniz sır ve ilmi ledün sahibisiniz.İkinizin ilmi Allah'ın ilminin yanında benim gagamı ıslatan şu su kadar değildir"

SEDAT PEKER VİDEOLARI

8 NCİSİ YAYINLANDI.Ve dinleyenler bir tatil gününün sabahının ilk saatinde izlenme oranı olarak 500 bin kişiye ulaşmıştı. Bir devrin değişmekte olduğunun göstergesidir. Konuşan şahsın kimliği ve kişiliği malumdur. Zaten kendisi de bunu ifade etmiştir. Ancak anlattıkları hakikatler bugüne kadar korkudan insanımızın dillendiremediği şeylerdi.Bu iş nereye varır.Konuşanda bilmiyor. Niçin böyle yaptığını kendisi de bilmiyor.Allah işi bir hadise ile karşı karşıyayız.Yunus Emre'nin şathiyesindeki "Bir sinek bir kartalı savurdu vurdu yere,Yalan değil bu sözler ben de gördüm tozunu".Gözle gözükmeyecek derecede küçük bir mikrop bir dünyayı dize getirirken suç aleminden çıkmış birisi kartalları yere vurup toz çıkartıyor. Kureyşli Hişam'ı ondan dinliyoruz. İmam Azam hazretlerinin ehli beytin hakkını aramanın iman meselesi olduğunu izleyen yirmi milyon ondan öğreniyor. Hakk söyletmekte, arkasında yabancı örgütleri aramayın.Allah bir deli'ye bir meczuba söyletir.İnanmak gerek.

SUFİZMİN TEMELİ

Sufizm , Allah ile olan yürüyüşümüzdür. Hiçbir semavi dinin felsefesinde kaderin sırf kişinin elinde olması felsefesi yoktur.Maneviyat aleminde ve Sufizm felsefesinde cüz-i irade yoktur, külli irade vardır.Bir insandaki kemalat bir peygamberdeki kemalata denk olamaz.Ancak Hz..Musa, kemalatına rağmen (Ululazm peygamber,şeriat sahibi , Hak teala ile konuşan kelim)Ümmi bir zat olan ilim sahibi Hz. Hızır'a mülaki olmak istemiştir. Kitap sahibi bir zat, ümmi bir zata tabi olmuştur. Hz .Musa ile Hz.Hızır arasındaki talebe hoca ilişkisi , aynı zamanda sufizmin temel direği ve felsefesidir.

29 Mayıs 2021 Cumartesi

MUSA/HIZIR KISSASINDAKİ İŞARETLER

Kehf suresinde zikredilen Hz. Musa (a.s) ile Hz.Hızır (a.s) arasındaki hadisede yolculuk esnasında Geminin delinmesi, çocuğun öldürülmesi ve Duvarın yıkılacak duvarın tamiri meselesinin zahiri manasının ötesinde başkaca anlamları vardır. Hz. Hızır'ın deldiği gemi; namaz, takva, zühd, vera ve irfandır. Hz. Hızır Hz. Musa'ya ve Hızır'a tabi olacaklara bir yol göstermiştir. Hz. Musa dini öğretmek ve toplumuna önderlik hususunda salahiyet sahibidir. Bu salahiyetini kullanmadan evvel kendi halini en ince ayrıntısına kadar keşfetmesi gerekmektedir. Cümle halk yolumdan gelsin diye rağbet etmeden, riyadan, nifaktan, gizli şirkten tam din adına, tam yetkili olması münasebetiyle hakikat ile korkması lazım geliyordu. Geminin delinmesi gibi kendinde bir ayıp bulması ve halkın lisanından "Musa (a.s) salihdir, müttakidir, takva sahibidir" denmekten kurtuldu. İşte geminin delinmesinin sebebi budur. Öldürülen oğlan çocuğu hubbu cahdır. Şöhret düşkünlüğü , makam ve rütbe hırsıdır. Ve makam sahibi olan kimselerin gönlünde hubbu cahh, Hz. Hızır'ın öldürdüğü oğlan çocuğu kadar masum ve sevimlidir. Bu nedenle bu çocuğu öldürmek çok zor bir iştir. "Ölmeden evvel ölünüz" hadisi mealince gönlündeki makam sevgisini öldürmezsen , o çocuğu yaşatma cihetine gidersen , o çocuğun sevdası insanı helaka götürür. İlmü ledün sahibi kamil zatlar bunu uygulamak zorundadır. Terbiyesi altındaki insanlardaki bu sevgiyi öldürmekle görevlidirler. Kemal sahipleri, makam ve rütbe sevgilerini öldürmezlerse manevi kalpazan olurlar. Altın zannettiği maneviyatın altından bakır çıkar ve bunu kemal zannederler. Tamir edilen duvar ve altında gizli hazine ise insandaki Kemal sıfatının gizlenmesi ve başkalarının ayıbının örtülmesidir. Bundan burada ucub sıfatının izalesidir

28 Mayıs 2021 Cuma

ALLAH'TAN RAZI OLMAK

KİBRİ, KEMAL ZANNETMEK

Kemali ziyade olan kimselerde, kemal ziyade oldukça ucub sıfatı da ziyade olur. Erbabı kamili bu sıfat, kibir ile mağrur ederek helak eder. Sahibini de kalpazan eder. Çünkü ucub sahibi artık kibrinin kemal olduğunu zanneder vesselam. Ehli irfanım diye hiç kimseye tan etme sen Defteri divana sığmaz söz gelir divaneden Evliyanın nazarında yanmayınca durulur mu? Aşk aşığı esir eder dönmeyince durulur mu? Aşk yakar kuruyu yaşı inletir dağı taşı Hakk'a aşık olan kişi ya usanır yorulur mu? Horoz gibi ötmeyle, yetim hakkını yutmağla Hayvan gibi yatmakla hur-i dizar görünür mü? Bülbül gibi ötmeyince derdine dert katmayınca Nice gündür gitmeyince dost iline varılır mı?

HZ.HIZIR'IN DÜZELTTİĞİ DUVARDAKİ HAZİNE

Kehf suresinde Hızır(a.s) 'ın tamir ettiği duvarın altındaki hazineden sorulduğunda Abdullah ibni Abbas hazretleri şöyle demiştir: "O hazine altından bir levha idi.ve üzerinde hikmetten beş şey yazılmıştı. *Yani şaşarım o kimseye ki ölüme yakınken ferah olur. *Acaib derim ben şu kimseye ki sevabı yakın bilir de tembellik eder. *Şaşarım şu kimseye ki , belayı bilir, asilik eder. *Şaşarım şu kimseye ki rızkı yakinen bilir, onun endişesine düşer *Acaib derim ki dünyanın zevalini yakın bilir de ona muhabbet eder

HZ.HIZIR VE HZ.İLYAS'IN BİRLİKTE GÖRÜNMESİ

İlyas (a.s) evliyalar için peygamberlerin Cibril'i gibidir. O'nu sadece ehli zatlar görebilir. Hızır (a.s) ise evliyalar için Mikail mertebesindedir. Bunu da müşahede ehli zatlar görebilir. Onlar kime görünmek isterlerse gayb aleminden şehadet alemine geçerler. İkisi de bir arada zuhur etmezler Hem cemal hem celal sıfatları itibarı ile ancak kemal ehline görünürler. Hz. Hızır ve Hz. İlyas'ın birlikte görünmesi için o kimsenin, cemal ve celal bakımından kemal bulmuş olması gerekir.

MECNUN AMCA

Aşık Anne'nin kızı Sebahat hanım nakletti.Tokat'ta bir mecnun amcamız var idi.Metli sultanın ve annemin aşığı idi.Evinin tüm odası Aşık Fatma'nın ve Metli Sultan'ın resimler ile dolu idi.Tokat Erbaa'da otururken Mecnun amca evimize gelir, annem kovardı. İstanbul'a taşındıktan sonra Mecnun amca İstanbul'a gelip bizi evi bulmuştu. Kapıyı açtığımızda karşımızda Mecnun amcayı görünce şaşırdık ve sevindik.Annem kovmasın diye ve sakladık.Bir müddet sonra annem celalli bir şekilde "Eve kim geldi?"diye sordu. Biz gerçeği söyledik ancak kovmamasını istedik.Annem:"Gelsin bakalım" dedi. Mecnun amca mahcup bir şekilde ortaya çıktı.Gel bakalım Mecnun dedi.Adam annemin elini Mevlevi usulü ile öperken bayıldı. Saatlerce baygın kaldı. Sonra ayıktı. Beyitler söylemeye başladı. Annem ona "Artık Hakk aşkına geçtin" dedi.Tokat caddelerinde üzerine zil takarak gezerdi. İnsanlar deli deseler de o bir Hakk aşığı idi.

27 Mayıs 2021 Perşembe

KİMLER HIZIR'LA GÖRÜŞEBİLİR

Kalbinde dünyaya karşı herhangi bir hırs ve ihtiras olmamak.Cümle ehli İslam için, temiz bir duyguya sahip olmak. Hz. Hızır bir şahısla görüşürse mutlaka ona bir ilim öğretmek içindir.Yoksa bir şey öğrenmek için değildir.Kendisi ledün ilmine sahip olduğu için, medrese alimlerinin ilmine ihtiyacı yoktur.

ÖTESİNİ SÖYLEMEK İÇİN CAN FEDASI GEREKİR

Büyüklerin bazı sözleri vardır ki bu sözü söyleyebilmek için can feda etmek gereklidir.Ancak canından vazgeçebilenler bu sözleri ifade edebilirler. Vehhab ümmi hazretleri buyurur: İhtiyarım elde değil lazım geldi söylemesi Beşincisi Keramettir ayan değil nihan gerek Altıncısı budur makam aynel yakin hakkel yakin Ondan öte içeriye can hazrete kurban gerek.

MESİR MACUNU

Merkez Efendi hazretleri(Musa Muslihiddin) buyurmuştur:"Manisa'nın dağlarında gezerken her gördüğüm ot, çiçek ve diğer bitkiler hangi hastalığa şifa olduğunu bana söyler:"Ya şeyh ben filan hastalığa şifayım" diye bildirirdi".Hazret bu bitkilerden (hatta bin ayrı nebattan) yaptığı bu mesir macunu adeti bugünde devam etmektedir. Hastalığı yaratan da Şifayı yaratan da Hak teala'dır.Hak Tela şifayı yarattığı bitkilere koymuştur. Ancak o bitkilerin dilinden anlayın bir insanı Kamil gerek ki hastalıkların ilacını bilelim.

FATİHA TEFSİRİ MOLLA FENARİ

Yıldırım Beyazid devrinin Şeyhülislamlarından molla Fenari hazretlerinin Fatiha tefsirinin hikayesi şudur: Bursa Ulucami'nin açılışındaki hikaye malumdur.Yıldırım, Damadı Emir sultan'dan hutbe okumasın rica eder. Damad, Bu mecliste hutbenin kendisine düşmeyeceğini söyler.Yıldırım "Senden başka kim var Bursa'da" deyince Somuncu baba'nın ismini verir.Somuncu Baba hutbede Fatiha suresini yedi türlü tefsir eder. Namazdan sonra Şeyhülislam Molla Fenari, Somuncu babanın dergahına derviş kıyafeti içinde gelip dervişlerin oturduğu hasıra oturur.Somuncu Baba birde bakar ki Şeyhülislam, derviş hasırında sıradan birisi gibi oturuyor.Somuncu baba "Aman efendim sizin yeriniz orası değil, buyrun şuraya oturun" derse de Şeyhülislam tevazu gösterip yerinden kalkmadı ve Somuncu babaya"Efendim nice seneler medreselerde ilim tahsil ettim.Sizin bugün okuduğunuz Fatiha şerif tefsirini hiç duymadım.Bazı kısımlarını anladım bazı kısımlarını hiç anlayamadım. Lütfederseniz sizin dervişiniz olmak isterim" deyince Somuncu Baba:"Siz bu dervişlik işini yapamazsınız" der.Şeyhülislam "Yaparım " deyince Hazret:Peki "Eşeğe ters binip Yıldırım Beyazidin sarayında dolaşabilir misiniz" deyince Molla Fenari:"Hayır yapamam" der.Somuncu baba"Dedim yapamazsınız diye.Ancak siz tevazu gösterip derviş hasırında oturduğunuz için size bir nefes vereyim de gidin Fatiha Şerife'nin tefsirini yazın" der. Bugün dahi o nefesin berakatıyla Molla Fenari hazretlerinin yazdığı Fatiha Tefsirinin çok mükemmel olduğu ehlince ifade edilmektedir. Bu hadiselerden sonra Somuncu baba "İpimiz ortaya çıkmıştır" diyerek Bursa'yı terk etmiştir

26 Mayıs 2021 Çarşamba

MOLLA CAMİ VE HZ.HIZIR

Molla Cami hazretleri, Hz.Hızır ile aralarında olan bir menakıbı anlatır. Resulullah efendimiz Tebük seferinde, ikindi namazı kılındıktan sonra : Savaş atlılar var dullar gününde,dalıp giderler gece derinliğinde, Savaş erlerinin savaştır işleri,Yetişir amelleri telaş içinde. diye iki beyit işitti.Ama onları söyleyeni görmedi.Bunun üzerine Efendimiz (sav):Bu iki beyti söyleyen , kardeşim Hz. Hızır'dır buyurdu.Ben bu şiiri hoşuma gittiği için kitaplarımdan birisinin arkasına yazmıştım: Hz.Hızır bir kerresinde bu şiire baktı ve "Halk arasında söz nasıl da baki kalıyormuş diye tebessüm etti.

VAKTİN KUTBUNU VESİLE EDİNMEK

İstanbul fethedilirken Fatih,Akşemseddin hazretlerini sıkıştırır:Fetih ne zaman olacak diye.Akşemseddin hazretleri bir vakit söyler. Vakti gelince Akşemseddin hazretleri:Ya Fakih ya Ahmed" demeye başlar.Fetihten sonra bu hali Fatih,hocasından sorar.Akşemseddin şöyle cevap verir:"Fakih Ahmet devrin kutbu olduğunu Allah Teala'nın yeryüzüne onunla tecelli ettiğini " söyledi.Fatih , Fakih Ahmet'in nerede olduğunu sordu:Akşemseddin:"Nerede olduğunu bilmiyorum.Bunu bana Hızır (a.s) söyledi" dedi.

İLMİ AMEL ETMEK İÇİN ÖĞREN

Hızır a.s ile görüşen birisine hazret şöyle söylemiş:"İlmi amel etmek için öğren, başkaları için ilim tahsil yaparsan nurunu onlar alır, sana da yükü kalır"

HIZIRLA TANIŞMAK İSTEYEN GAZNELİ MAHMUT

Gazneli Sultan Mahmut han, Hz.Hızır ile tanışma ve konuşma isteğinde olup ülkenin her tarafına bu hususta fermanlar gönderip kendisini Hızır'la görüştüren kişilere ödül vereceğini vaad etti. Bir gün saray fakir bir kimse geldi ve Sultan Mahmud'a :"Kırk gün içinde Hızır'ı getireceğini vaad etti".Sultan Mahmud fakire bir miktar altın verip evine gönderdi.Meğer Adam borçlu birisi imiş .Borçlarını ödemek için bu yolu tercih etmiş.Adamın karısı yaptığı bu işin hatalı olduğunu ,altınları iade etmesini söylediyse de Adam:Borçlarımızı verelim bari kırk gün rahat yaşayalım demiş.Belirli süre yakın olmakla kırk gün dolmuş.Zabıtalar kendisini saraya götürmüş.Adam,sultan Mahmud'a gerçeği anlatmış.Padişah kızmış ve Vezirleriyle bir toplantı yapmış.Birinci Vezire sormuş:Bu adama ne ceza verelim deyince Vezir:"Efendim. Bu adamı kesip etlerini kemiklerinden ayıralım ki bir daha başkası bu işe cesaret edemesin" demiş.Kalabalık içinde bir çocuk:Her Şey aslına rücu eder" demiş.ikinci Vezire aynı sual sorulunca vezir:"Efendim bu adamı şişe geçirip ateşte kızartalım ve köpeklere yedirtelim" demiş.kalabalık içindeki çocuk yine;:"Her şey aslına rücu eder" demiş.Üçüncü vezir sorulan suale:"Sultanım bu adamı fırında pişirelim" der.Aynı çocuk bu kez:"Her şey aslına rücu eder" demiş.Dördüncü vezir ise:"Sultanım bu adam fakirlikten ve borçlu olmaktan dolayı bu hatayı yaptı onu affederseniz Allah'ın ve halkın sevgisini kazanırsınız" deyince kalabalık içindeki çocuk "Her şey aslına rücu eder"demiş.Padişah çocuğa dönmüş:Sen kimsin? demiş.Çocuk şeyle demiş:"Birinci vezirin babası kasaptır, onu kasapbaşı yap.İkinci vezirin babası aşçıdır,onu ahçıbaşı yap.Üçüncü vezirin babası fırıncıdır.Onu da fırıncıbaşı yap" deyince Padişah vezirlere babaları hususunda sual sorunca her üçü de:Evet efendim babamız öyledir" diye çocuğu tasdik etmiş.Bundan sonra çocuk:"Dördüncü veziriniz saltanatı kaybetmiş bir sultanoğludur. Onu da veziri azam yap" dedi.Padişah sorunca dördüncü vezir de çocuğu teyit etti. Padişah çocuğa dönüp."Peki bu yalancı adamı ne yapayım?Bana Hızır'ı getireceğim diye yalan söyledi" deyince çocuk bu sefer:Onu mükafatlandır. Çünkü o seni kandırmadı işte ben Hızır'ım" dedi ve hızla halkın içine karışıp gözden kayboldu.

25 Mayıs 2021 Salı

SESLENEN HIZIR a.s İDİ

İstanbul fethedildikten sonra Cuma namazı kılmak üzere cemaat hazır bulundu. Birden kalabalığın içinden bir ses İkindi namazının sünnetini ömrü hayıtında kaçırmayan kim varsa mihraba geçsin" dedi. Herkes birbirine baktı, Hazreti Fatih mihraba geçti. Bu sözü söyleyen Hızır aleyhisselam idi. Fatih üç tekbir aldı Cuma farzı için. Kabe'yi görünce namaza durdu Akşemseddin hazretleri ömründe ikindinin sünnetini kaçırdığı için Hz.Fatih'i mihraba geçirmiştir.

24 Mayıs 2021 Pazartesi

İDRİS PEYGAMBERLE ALAKALI BİLGİLER

İdris peygamber, ilk defa kalemi bulan, elbiseyi diken kimsedir. Ondan önce insanlar hayvan derisi giymekte idi. Bu nedenle terziliğin piridir. İlk kronolog ve astrolojiyi bilen kimse olup, tıp ilminde mahir idi. Hz. Adem'in oğlu Kabil'in kötü ahlakına karşı Allah yolunda ilk cihad eden, ilk ata binendir.

TAYYİ MEKAN ÇEŞİTLERİ

Tayyi mekan ve Tayyi zaman üç kısımdır: 1-Nefs tayyi Mekanı 2-Ruh tayyi mekanı 3-Beden tayyi mekanı iNSAN NEFSİNİN TAYYİ MEKANI NEFS MERTEBELERİNİN ARASINDA GİDİP GELMESİDİR.Yunus Emre hazretlerinin bir deyişinde buyrulur: Hak bir gönül verdi bana Ha demeden hayran olur Bir dem gelir şadan olur Bir dem gelir giryan olur Bir dem gelir İsa gibi ölmüşleri diri kılar Bir dem girer kibr evine Firavn ile Haman olur RUHUN TAYYİ MEKANI RÜYA ALEMİNDEKİ GEZİNTİSİDİR.Daha üst mertebesinde uyku ile uyanıklık arasında gezintiler gidip gelmeler ki buna tasavvufda "yakaza" adı, mertebeye göre "keşif" adı verilmektedir.Ümmi Sinan hazretlerinin: Seyrimde bir şehre vardım, gördüm sarayı güldür gül Sultanımın tacı tahtı, bağı duvarı güldür gül Gül alırlar gül satarlar, gülden terazi tutarlar Gülü gül ile tartarlar, çarşı pazar güldür gül. BEDENİN TAYYİ MEKANI zaman ve mekan kaydından kurtulmuş olan zatların değişik mekanlarda ve değişik zamanlarda bulunması , daha üst mertebesi ise birden fazla mekan ve zamanda bulunmasıdır. Tayyi zaman ve tayyi mekanın en üst kademesi mekan içinde yolculuk değil , mekanı kendine getirenler vardır.

CEBRAİL OLMAKSIZIN ALINAN AYETLER

Resulullah efendimiz(sav) midrac gecesi ruhu cesedi ile birlikte Mekke'den Kudus-ü Şerife oradan yedi kat göğü geçip Sidre-i münteha'ya ulaşmış. Rabbi ile söyleşip döndüğünde Hak Teala'dan Bakara suresi 285-286 ayetleri olan Amenerresulü ayetlerini Cebrail vasıta olmaksızın direkt almıştır. Bu ayetler tayyi mekan, tayyi zaman hadisesinin hassalarındandır.

23 Mayıs 2021 Pazar

NEFSİNİ ÜSTÜN GÖRME

İbrahim Havvas hazretleri şöyle anlatır: Hz.Hızır'ı gördüm, bana dedi ki: -Seninle arkadaşlık etmemi ister misin? -Yok dedim. -Neden? dedi. -Gönül sahibi yüce Allah'tır. Gönlümün sana kapılmasından korkarım,dedim. Ve söz esnasında şöyle dedi; -"Hızır ile arkadaş olsan da tevbe et. Herat'tan bir gecede Medine'ye gitsen yine tevbe et" Bu sözden kasıt şudur ki ;kendine güvenme.Nefsini üstün görme.

HIZIR(A.S) İLE GÖRÜŞMENİN ÜÇ ŞARTI

Hızır (a.s) ile görüşüp sohbet edebilmenin bir kimse için üç şartı vardır: 1-Kötü ahlaklarından kurtulmuş, iyi ahlaka ermiş bu ümmetten hiç kimseye kötü kastı olmamak 2-Kavlen ve fiilen Peygamber (sav) sünneti üzere olup arzu ve isteklerden kurtulmuş olmak 3-Mal para rızk gibi şeyleri insanlardan gizlememek ve onlara ikramda bulunmak bu şartlara uymayan kimse abid, zahid de olsa Hz. Hızır ile görüşmesi mümkün değildir.

MANEVİYAT ALEMİ

Maneviyat alemi on kısımdır, dokuzu susmak, biri dili tutmaktır.Kaidesi ise üçtür:İleri gitme, geride kalma,ortada kalabalık etme. Ne kadar çoksa koyunun sürüsü,yeter ona çobanın birisi. Güden çoban sürüyü döndürünce ters yöne, geçmez mi ki sürüdeki topal koyun en öne.

HALLAC-I AKILLI DİYE ASTILAR

Bekabillah makamının zevkini süren kimselerin kendi arzusu olmaksızın ağzından çıkan kelam örneklerinden: "Cüneyd-i Bağdadi'nin :LEYSE CÜBBETİ SİVA-ALLAH"(Cübbemin altında Allah'dan gayri bir şey yoktur) Beyazid-i Bestami'nin (SÜBHANE MA AZAMÜ ŞANE)"Şanım pek yücedir, kendimi tenzih ederim" Hallac-ı Mansur'un "ENEL HAK" (Ben Hakk'ım)sözleri kendi ağzlarından çıkmasına rağmen hakkın tecellisi ile zuhur etmiştir.Hallac bu davadan dolayı asıldığında Cüneyd-i bağdadi'ye sordular,"Senin sözünde aynı davaya çıkıyor, sizi niye asmadılar?" Hazret şu cevabı verir;"Hallac'ı akıllı diye astılar, bize deli diye dokunmadılar"

CÜZ'İ İRADE

Maneviyat aleminde ve Sufizm Felsefesinde cüz'i irade yoktur, külli irade vardır. Batan bir gemide ne kadar iraden varsa, şu an bulunduğun yerde de o kadar iraden vardır. Takdiri hüda değişmez pazu ile/Hüda bir şema yakar, sönmez bin pazu ile

SUFİZM BİNASININ DÖRT MİMARI

Sufizm şu dört ana unsur üzerine bina edilmiştir. 1-)ZÜHD (zirvesi Cüneyd-i bağdadi hazretleri) 2-İRFAN (Zirvesi Beyazid-i Bestami hazretleri) 3-)TERK (zirvesi İbrahim ethem hazretleri) 4-)AŞK (ZİRVESİ MEVLANA CELALEDDİN RUMİ HAZRETLERİ)

MAFYANIN ÇÖKTÜĞÜ SERVETLER

Dikkat edilirse mafyanın çöktüğü servetler,zekatı ve sadakası verilmemiş servetlerdir. Fakirin hakkını verememiş,helal haram gözetmeden toplayıp biriktirmiş olanlardan da tahsilatı ölüm korkutmasıyla gayrimeşru olan birileri yapmaktadır. Zira ayetin hükmü açıktır: Pisler pisler içindir. Kripto parada, borsa oynamalarında varlıklarını kaybedenler için üzülmeye değmez. Çünkü bu tipler Allah mülkünde hırsızlar idi. Bir hırsızın malını bir diğer hırsız çalarsa üzülmek olur mu. Su testisi su yolunda. Hırsızlıktan elde edilmiş bir mal bir başka hırsıza gidiyor.Sabredilirse ikinci hırsıza da kalmaz o mal. Bu şekilde elden ele dolaşır.

ENEL HAKK SEDASINI KİM SÖYLEDİ?

Enel Hak sedası mansurun ağzından çıktı lakin bu söz Hakk söyledi. La Mevcude illallah denildiğinde şu soru sorulabilir:Efendim , mükevvenatta Allah'dan başka varlık olmadığına , varlık bir varlık ölduğuna göre bu emirlerin ve nehiylerin manası nedir?.Bu soruya bir mürşid cevap verir:Allah uluhiyyetinden ubudiyyetine emrediyor" Bunu hiçbir şeye isim olmayan ve hiçbir şeyden isim almayanlar anlayabilir.İsim ve resimde kalanlar anlıyamaz.

22 Mayıs 2021 Cumartesi

FAKİHLER

Muhyiddin İbni Arabi hazretleri Fütuhatı Mekkiye nam kitabında der: Fakihler(istisnaları hariç)Evliya'nın Firavunları ve Tanrının iyi kullarının Deccal'larıdır. Hallacı, Nesimi'yi, Hamza Bali'yi, İsmail Maşukiyi katledenler Fakihlerdir.

ŞEHADETİMİZİN DURUMU

"Eşhedü"diye başlayan kelimeyi şehadetimizde "şehadet ederim ki"deriz. Ancak bu şehadetimiz aşağıda örneği anlatılan mahkeme şahidinin hali gibidir: Adamın birini bir olayla alakalı olarak şahit yazdırmışlar. O kişiyi hakimin karşısına çıkartmışlar. Hakim sormuş: "İşlenen bu olay nasıl oldu, gördüğün şekli ile anlat". Adam cevap vermiş :Hakim bey! ben olayı görmedim, bana anlattılar sadece duydum, ben duyduğuma şahidim, deyince Hakim adamı mahkemeden çıkartmış "Bunun şahitliği geçerli değil, olayı gören gelsin demiş. Bizim şehadetimiz acep nasıldır? DİL MÜSLÜMANIYIZ. GÖRMEDİĞİMİZE ŞAHİTLİK YAPIYORUZ. ŞAHİT GÖRENDİR, NAKLEDEN DEĞİL. La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah demek kolaydır. Ancak Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu" demek herkesin gücü değildir.

SEVGİ HERŞEY'İN BAŞI, AŞK İSE HERŞEYİN ASLI

Melami mürşidi Aşık Mustafa Şükrü Efendinin bir ilahisidir: Bekayı mülkünden eyledim teşrif Bu dar-ı fenaya imtihan için Gece gündüz muradım budur kim Cemali pakini anlamak için Muradım mürşid-i kamile varmakta Kendi bildiklerimi terk eylemekte Soru hesabını burada vermekte Ahirette hesaba durmamak için Mürşidi Kamile varıp kul olan Kendi kendisini arayıp bulan Aşkın ateşine yanıp kül olan Cehennem narın yanmamak için Ger ölümden korkar isen alemde Mürşid'e bende ol çıkma izinden "Mutu kable ente mutu" sırrını Anlamaktan murat ölmemek için Şükrüyayım haberini vermekte Hak ile birlikte kaim olmakta Hakk'ın cemalini burda görmekte Anda mahcub mahzun olmamak için

ŞEYTANIN İNSAN VÜCUDUNDA DOLAŞMASI

Derler ki şeytan insan vücudunda damarlarında dolaşır imiş. Mecaz olsa gerek. İblis'in aslı dumansız ateş imiş. Ateşi oluşturan madde oksijen yahut hidrojen. Suyu ayrıştırdığmızda yine ortaya yanıcı olan oksijen ve hidrojen çıkar. Maddeyi oluşturan dört unsurdan üçünün alakası var. Nefsimizin 7 askerini tahlil edersek ya ateş,ya hava yahutta hava ateş karışımı. İblis bu duygular vasıtasıyla damarlarımıza dolaşmakta. Zira İblis insanda kendisine ait bir variyet görürse hemen o malının başına geçer. Amma, bu variyet(varlık) Hak Teala'nın tecellisi olan insanı Kamil güneşinde kurutulursa İblis'in bedenimizle alakası kalmaz. Derler ki Adem (a.s)'ın çamurdan sureti halk edildiği zaman üç bin yıl güneşin altında bırakıldı. Öyle ki o surette hiç bir yaş kalmadı. Tamamen kupkuru oldu. İblis arada bir gelir, o kurumuş Adem suretine (heykeline) tak tak vurup kontrol edermiş. Acaba yaş bir yeri kaldı mı? diye. Sonra ağzından burnundan girer, vücudunun içini gezer çıkarmış. "Acaba nasibime bir şey olsun kalmış mı? Tutunacağım bir variyet var mı? Daha sonra da o sureti tamamen terk etmiş.

KUTSİ HADİSLER

Kutsi hadisler vasıtasız-Cebrail'siz vahiylerdir. Çok cehd edüp istedüm yiri göğü aradım/Hiç mekanda bulmadım buldum insan içinde.

İBNİ ARABİ'NİN KABİR SUALİ

Muhyiddin-i Arabi hazretleri vefat etmiş, kabre konulmuş ve sorgu melekleri sorguya başlamışlar. Rabbin kim? Hazret cevap vermiş: Yahu, bu nasıl soru. Biz bizimle idik. Biz bizimle bize geldik. Biz bizimle bize soru mu soracağız?"Melekler bu cevaba şaşırırlar ve Hak teala'ya arz ederler. Hak Teala: Bırakın onu Bana! Zaten onu dünyada da anlamadılar"

NAMAZ UYKUDAN HAYIRLIDIR

Sabah namazı ezanında ezana ilave edilen kısımdır. Zahiri manasının tesinde de manaları vardır. İnsan-ı Kamil'den ve onun kutlu nefesinden habersizlik, uyku halidir. İnsanı kamile ulaşmak ve ona tabi olmak namaz halidir. Müezzin aslında uyuyan insanları İnsan-ı kamile davet etmektedir. Evren sürekli hareket ve terakki içindedir. Varlıklar cemaddan insana doğru insan olmaya doğru say u gayret içindedir. İnsan evrende süzülerek seçilen bir varlıktır. Her bir şey , her bir şeye etki eder.Helal gıda tüm vücudu , manayı etkiler. Zulüm ve haksız davranış, yalan, ihanet de etkiler. İnsanı Kamil, bu süzülüşten sonra tevhidden de süzülerek insanı kamil olmuştur. Çekirdek, tohum kürreyi zerreye indirir. İçinde kürre olan zerre.

21 Mayıs 2021 Cuma

İLMİ DİRİDEN ALMAK

Birisi Beyazid-i Bestami hazretlerinin huzurunda konuşmaya başlar: Cenabı Peygamber şöyle şöyle buyurmuştur diye hadisi şerifleri rivayet etmeye başlar. Hz.Beyazid sorar: "Bu hadisi kimden duydun? der. Şahıs filandan der. Hz. devam eder: O kimden duymuş der. Ravi silsilesinden birilerini söyler. Hz.Beyazid adama sorar: Nerede bu zatlar? adam cevap verir: Hepsi vefat ettiler der. Hz.Beyazid yerinden doğrulur ve :"Siz ilmi ölülerden almışsınız, biz öyle birinden alırız ki, o ebedi Hayy'dır" der.

GÖZÜN BİR BAŞKA GÜZEL ARIYOR?

Adamın birisi, bir kadına aşık olmuş gece gündüz takip ediyor.Yine bir gün kadının yoluna çıkmış ve ona: Ey Filan, sana o kadar aşığım ki gözüm başka bir şey görmüyor? Kadın demiş ki : Efendi. Benim bir kız kardeşim var benden çok daha güzel, bak arkanda duruyor" deyince Adam bakmak için arkasına döner ancak kimse yoktur. Yüzünü tekrar döndürünce kadın adamın yüzüne bir tokat aşk eder."Bre yalancı düzenbaz! Bana aşık olduğunu söylüyorsun, gözün başka güzel arıyor! Bu örnek; Allah'ı çok sevdiğini ifade eden ancak nefsine ağır gelen bir imtihana muhatap olduğunda durumdan şikayetçi olanlar içindir.

TUR DAĞI'NIN ENFÜSİ MANASI

Hz Musa dedi ki"Ya Rabbi görün bana , bakayım sana" Allah"Sen beni göremezsin ancak şu dağa bak, oraya tecelli edeceğim, eğer o dağı yerinde durur görürsen beni görürsün." Allah Teala o dağa tecelli edince, dağ paramparça oldu. Musa düştü bayıldı.Sonra ayıldı ve dedi"İnandım görünmezmişsin, sana tevbe ettim beni inananların ilki eyle"(Araf 143) Kur'anda geçen bu kıssanın enfüsi manasında Tur'dan kasıt gönüldür.Musa Musa'lığı ile Allah'ı göremez. Musa'lığı yok olunca .İşte Hak teala Musa'nın gönlündeki variyet dağına tecelli edince, Musa'nın variyeti paramparça oldu. Benliği yok oldu. Benlik yok olunca Musa düştü bayıldı. Musa'nın benliği kalkınca gördü ve; "Sana tevbe ettim" dedi.

METLİ SULTANDAN SONRA

Aşık Fatma Anne'nin kızı Sebahat hanım nakletti.Annem, metli dedenin vefatında yanında idi.Vefat esnasında hazret'in çenesini kendi bağladı.Bu çenesine bağlanan bez halen annem vasıtasıyla ablamda emanettir.Metli Sultanın vefatından sonra annem hiç Konya'daki dergaha gitmedi. Bayan ihvanlarından Konya'yı ziyarete gidelim talebine de iltifat etmedi onlara "siz gidebilirsiniz" dedi ancak kendi gitmedi.Vefat akabinde Tokat Erbaa'da bulunan ve dergah olarak kullanılan evine kapandı. Küçük bir odacığı vardı. Halvet için. Annem oraya girdi yaklaşık biz bir yıla yakın annemin yüzünü göremedik. Zira onun yanına ancak Hafız anne girebiliyordu.

KİŞİDE VARİYET BENLİKTİR

Kişide variyet benliktir.Variyet, benlik Allah'ı ayrı kendini ayrı görür.kendini ayrı görende Hakk dan uzak kendi ile meşgul olur. Variyetin Hakk'ın olduğunu bilen gören tevhide erer.

20 Mayıs 2021 Perşembe

BUGÜN KUR'AN BENİM

Hz.Ali efendimiz Sıffin savaşında Muaviye ile giriştiği savaşta Muaviye'nin komutanlarından Amr İbn-i As'ın tavsiyesi ile Kur'an sayfalarını mızraklarının ucuna geçirdiler. Bilmekteydiler ki bu savaşta Hz. Ali galip gelecekti.Zannettiler ki Hz.Ali ve ordusu Kur'an a olan saygılarından dolayı kendilerine saldırmaz.Dedikleri gibi oldu.Ali taraftarları Kur'an a karşı saldırıp Kur'anı ayaklar altına almayız dediler.İşte o anda Hz.Ali efendimizden sonsuzluğa hükmeden o meşhur seda yükseldi:"Ben konuşan Kuranım.Ben yaşayan Kuranım.ve size emrediyorum" dedi ve hücum emrini verdi. Hz.Ali 'nin atının gemini Veysel Karani hazretleri tutuyordu.Başını Hz.Ali'ye çevirdi:"Ya Ali ne yaptın?, sırrı açığa vurdun" dedi.o SAVAŞTA VEYSEL KARANİ HAZRETLERİ ŞEHİT OLDU. bu söz kim anladı? MAANİİ KUR'AN VAKTİN İNSANI KAMİLLERİDİR. Cenab-ı Peygamber,vahyi getiren Hz.Cebrail'e sordu:"Kardeşim Cebrail, sen vahyi nerden alır getirirsin? Hz.Cebrail cevap verdi:Ben bilmem.Perde arkasından bana verilir ben alır gelirim.Efendimiz buyurdu:Bir daha vahyi alırken perdeyi kaldır,vahyi kim veriyor bak" Hz.Cebrail denileni yapar, perdeyi kaldırır bir de bakar ki , vahyi veren peygamberin kendisidir.

TEVHİDİ İBLİSTEN ÖĞRENMEK

Hallac-ı Mansur'un lisanından İblis:"Ben senden başkasına secde etmem" der. İşte burada devreye giren Hallac der ki:"Tevhid-i İblis'ten öğrenmeyen kafirdir".Hallac ve Yunus meseleye mutlak tevhidden bakarlar. Tevhidsiz her iş ikiliktir. Vaktin gavsı olan büyük Veli Ebül Hasan Harakani hazretleri şöyle buyururlar:"İki yol vardır.Delalet yolu, Hidayet yolu. Biri Allah'a giden kulun yolu, diğeri kula gelen Hakk'ın yolu. Kuldan Allah'a giden delalet yolu, Allah'dan kula gelen hidayet yoludur. Şimdi her kim ben ona vasıl oldum derse , vasıl olmamıştır.Her kim beni vasıl kıldı derse o vasıl olmuştur.Zira vasıl kılmak, vasıl olmaya bağlıdır.Vasıl olmamak da vasıl olmaya rapt edilmiştir" Eğer bir kul, Allah ile arasına bir boşluk bir mesafe kor ve böyle itikat ederse, o kişinin o boşluğu kapatmasına o mesafeyi katetmesine imkan yoktur. Ademe secdeden maksat İnsan-ı Kamile secdedir.İnsanı kamile secde etmeyen sıratı müstakime ulaşamaz.Hak hidayetini Pir yüzünden yapar.Zira sendeki hakikatini sana bildiren insanı kamildir.Bu yol zevk yoludur. Zahirde bir örnek vermek gerekse Üretim yapan bir fabrikanın değişik şehirlerde acentası, yahut satış noktaları olur.Sen bulunduğun şehirdeki satış noktasından değilde merkezden temin etmeyi dilersen merkez der ki :Fabrikadan satış yoktur.Filan bayimizden temin etmeniz gerekir.

19 Mayıs 2021 Çarşamba

ALLAH HESABI ÇABUK GÖRENDİR

İmam Cafer Sadık hazretlerine iftira attılar.Halifenin huzuruna çıkardılar.Kadı şikayetçiye sordu:Yemin eder misin Cafer'in bu suçu işlediğine? Adam:Ederim dedi ve başladı en ağır yeminleri sıralamaya.Caferi sadık hazretleri dedi:Kadı efendi! Müsaade ederseniz yemini öyle etmesin, benim dediğimi tekrarlasın. Kabul eder söylerse suçuma razıyım" dedi. Adam kabul eder. İmam Cafer Sadık hazretleri: Söyle ! Allah'ın kudret ve kudretinden çıkarak kendi kudret ve kuvvetime girerek yemin ederim ki,Cafer bu suçu işlemiştir". Adam yemini tamamlamadan oracıkta teslimi ruh eyledi. İmam Cafer hazretlerinin okuduğu ayet:Allah, hesabı çabuk görendir(Mümin 17)

TASAVVUFUN ÖZÜ

Nakşi şeyhi Ubeydullah Ahrar hazretleri buyuruyorlar ki: "Din ilimlerinin aslı, Kur'an, Tefsir, kelam, hadis, fıkıhtır. Bunların özü ise tasavvuftur. Tasavvufun özü ise , vücud bahsidir, yani vahdet-/i vücud" Meratibi vücud bahsinin başı fenafillah "La mevcude illallah", ortası bekabillah, sonu ise "Hu" dur. Sona ermek başa dönmektir.

KENDİSİ BESMELE OLANLAR

Efendimiz (sav) buyurmuştur: Besmelesiz başlanan işte hayır yoktur". Bu ifade mahcublar(perdeliler) içindir.(Not:Yazının yazanı da mahcubdur.)Kendisi besmele olanın her işi hayırdır, hatta hayır ve şerden de azadedir. Bu sırra erenin geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmıştır. "Biz sana apaçık bir fetih verdik. Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın"(Fetih suresi 1,2).İşte bu fetih besmeledeki sırdır.Bu sırra erenin Hızır ve İlyas'tan farkı yoktur, o da o taifedendir. Zira Hızır'ın bulduğu abı hayat budur.

İNSAN-İ KAMİLDEN GÖZÜKEN HAKK'DIR

Huda sanatına ayna alemdir. Allah'ın aynası da Adem'dir. Yer de ve Gök de görünen O 'dur. Yerler ve gökler Allah'ın zuhuruna birer mahaldir. Bu mahal de O 'dur. Alem, Allah'ın sanatına, eserine aynadır. İnsan-ı Kamil, alemi ekber olması hasebiyle tüm bu görünen ve göremediğimiz alemdir. Efendimiz buyurmuştur: "Mümin müminin aynasıdır "Mana da iki ayna bir oldu. Allah, Adem'e baktı kendini, Adem, Allah'a baktı kendini gördü. İşte Tasavvufun bütün sırrı bu cümlede gizli. Hakikat bu aynayı da kaldırır tevhid eder. Adem hırkasını giyende O'dur. 'Allah Ademi kendi suretinde yarattı' hadisi bu gerçeği yansıtır

Adem, Allah7ın sıfatlarını cem eden olur."Biz emaneti göklere ve dağlara sunduk, onu yüklenmekten kaçındılar, ondan korktular, onu insan yüklendi, doğrusu o çok zalim, çok cahildir"(Ahzab 72). İnsanın zalim olması, bu sıfatların sahibinin kendisi olduğunu iddia etmesidir.Emanetin asıl sahibini unuttu

KÜSTÜRÜLEN EVLİYA

Niyazi Mısri hazretleri 16 yıl sürgünde hayat yaşadı ve ayaklarında pıranga zincir olduğu halde Limni'de adasında vefat etti. Mezar-ı şerifi oradadır. Niyazi Mısri hazretleri vaktinin Gavsı idi. Limni adasına sürgün edildiğinde gemiye binerken "Osmanlı'yı dördüncü kat semaya çiviledim. Melekler gelse, o çiviyi sökemez" dediği rivayet olunur. Bu ifade Osmanlı'nın çöküşünü başlatmıştır. Ancak çöküş yine de 300 yıl sürmüştür. Allah evliyasına savaş açanın muhatabı Allah'tır. Ruhu bedenden uzaklaştıran bir bedenin ayakta kalması mümkün değildir. Vahdeti vücud anlayışıyla bakan hakikat erenlerinin bakışı ile kitabi bilgiyle bakanın görüşleri zıt olabilir. Tıpkı Hz. Hızır'ın davranışları ve buna itiraz eden Hz. Musa'nın anlayışı gibi. Ancak saltanatta ehli şerait hüküm sürdüğü için mana erleri zahiri güç sahiplerinin hışmından kurtulamamışlardır. Demek ki kıyamete kadar bu sistem böyle devam edecek ancak kıyamet öncesinde Mana erenleri zahiri yönetime geçeceklerdir. Bu nedenle Necib Sultanım buyurmuştu: "Gün gelecek kimlerin milletvekili olacağını şeyh efendiler belirleyecektir."

HAZRETİ ADEME ÖĞRETİLENLER

Bakara suresi 31.nci ayette Rabbimiz belirtir: "Allah Adem'e isimlerin küllisini (bütün, tüm, hepsini) öğretti." Ademe talim edilen esma nedir? Zahir, Batın tüm bilgiler demektir. Hak Teala Hakikat hazinesi olan Zatına, sıfatına, efaline ait ilimleri öğrettiğinde Hz. Adem, ilim ve irfanın sahibi oldu. Gizli hazine sahibi oldu. Hak Teala tüm yarattıkları için gaybdir. Ancak tenzih yahut teşbihle bilinir. Hz.Adem bu bilişin künhüne vakıf oldu.

18 Mayıs 2021 Salı

MÜRŞİD BAŞLANGICI

Salik, ilk defa mürşid-i kamilin huzuruna geldiğinde, ilahi aşk nedir, aşkın şarabı nedir, nasıl olur bilgisine sahip değildir. O konuda bilgisizdir, idraksizdir. Böyle bir konuyu kavrayamaz. Kamile intisap edip, zikrin sırrını ve tevhid derslerini talim ettikçe, içi içine sığmaz olur. Aşk, içinde kaynamaya başlar ve şevki gittikçe artar. Salikin muhabbeti başlangıçta mürşidinedir. Onun her şeyine muhabbet duyar. Hak ve hakikatin menbaı odur. Salik o menbaadan beslenir ve beslendiği yere büyük aşk ve muhabbet duyar. Yunus Emre derki: "Bir suret gördü gözüm secdeye vardı yüzüm/Yıkıldı tertiplerim zühdümü mat eyledi.

HASAN ÖZLEM EFENDİ

Melami büyüklerinden Hasan Özlem efendi sohbette ders alanlara şöyle seslenir imiş: "Bakın, görün, araştırın. Bu yoldan daha güzel bir yol bulursanız gelin bize de haber verin. O yola biz de gidelim. Bu yolu putlaştırmayın"

ALLAH'I NE İLE BİLDİN? SORUSUNA CEVAP

Ebu Said Harraz hazretlerine sormuşlar:"Efendim,Allah'ı ne ile bildin?" Hazret gayet kısa cevap vermiş: "Allah (zıtların cem'i)ile bildim". Bu söz bir sırdır. Allah insan-ı kamilsiz bilinmez. Kim insanı kamili bulursa Allah'ı bulmuş olur. Derler ki "Allah'a giden yollar mahlukatın nefesi adedincedir, mahlukat adedincedir "Ama bu söz vasıl olduktan sonra söylenen bir sözdür. Ve uyananların anlaşılacağı sözdür. Kişi, mevcudatın, mahlukatın hakikatine ne zaman arif olur, bu sözü o zaman söyler. Zira mevcudat Allah ile doludur. Nefes alan, nefes veren ve nefes O'dur. Bu sırların hakikati insanı kamilden öğrenilir. Allah yaşayan bir varlıktır. Kamilin zahiri görünüşü seni aldatmasın. Onun gönlü alemleri ihata eder(kuşatır, içine alır)

HAZRET-İ HIZIR'IN ÖĞRETİSİNDEN ANLAMAMIZ GEREKENLER

Hz. Musa ve Hz.Hızır kıssasından anlamamız gereken çeşitli hikmetler vardır. Bu bağlamda Hz.Hızır'ı insan-ı Kamil konumunda, Hz. Musa'yı ise ona itirazsız tabi olması gereken salik makamında görür isek; İnsan-ı kamil(Hızır) salikin vücud gemisinde bir delik açar ve bu delikten ilmi ledün dolmaya başlarsa zalim nefsi emmare hükümdarı bu gemiden el çeker.Nefsi emmare olan çocuk,insanı Kamil tarafından daha işin başında öldürülmelidir. Hazret-i Hızır duvarı doğrulttu. Bu duvar vücud olup vücudullahtır. İki yetim ise söz ve özdür. Öz Zattır, söz sıfattır. Oğlan öldürülmese idi nefsi emmare vücuddaki sıfat ve zata zarar verecekti. Define hakikattır. Allah'ın efali,sıfatı ve zatıdır.İnsanı kamilin telkiniyle tevhid idrak edilir,zevk edilir.

BUGÜN İNSANLAR NEZDİNDE TANINMAK

Kamuoyu iki haftadır Sedat Peker videolarıyla meşgul. Mafya dünyasında anılan bu kişi iki hafta içinde beş video yayımladı.Bu videoların izlenme oranı on milyonu geçtiği beyan edilmektedir. Br anda,muhalefetin yapamadığını,arkasında devlet olan şahısların yapamayacağını, yurt dışında öldürülme korkusu ile kaçak yaşayan bir şahıs tek başına gündemi sallayarak yaptı. Bu hadiseden çıkartılacak ders şudur:Hak teala isterse bir tek şahısta olsa onu bir anda tanıtır. Sedat Peker'in bu kadar ilgi görmesinin hikmeti nedir? Tüm insanlar bilmektedir ki bu insan, videolarında eleştirdiği,hakaret ettiği insanlarla birlikte bulunmuştu. Nasıl oluyor da bir anda ilgi odağı oluyor. Çünkü sözleri hakikat. Hak Teala ölüden diri çıkarttığı gibi, suç dünyası içinden de birisi çıkartıp hakikatleri ifade ettirip ortaya korku salar. İzleyeceğiz bakalım işin sonu nerelere dayanacak.

EVLİYANIN DEDİKODUSUNU YAPMAK

Hasan Basri hazretlerine demişler ki:"Efendim halk geliyor sizin sohbetinizi vaazınızı dinliyor sonra da sizin arkanızdan dedikodunuzu yapıyor, aleyhinizde bulunuyorlar.Hasan Basri cevap vermiş:Allah Teala bunca azametiyle halkı yarattığı halde dillerinden kurtulamadı.Ben zerreyim" buyurmuştur.

17 Mayıs 2021 Pazartesi

KONUŞTUĞUNU YAŞAYABİLMEK

Moğol imparatoru Cengiz han, Müslüman, Yahudi,Hristiyan, Budist, Taoist tebliğcileri huzuruna çağırtıp ikramlar bulunur. Herkes kendi inancının ve dininin faziletlerini anlatma çabasına girerler. Zira Cengiz han bu hususta müsamahalıdır. Misafirlere sorar:Dininizin özelliklerini ve peygamberinizi tanıtın, özel neleri vardır? .der.Yahudi Din alimi söz alır Hz. Musa'yı över ve mucizelerinden bahseder,asası ile denizi ikiye ayırdığnı anlatır.Cengiz Han:"Sen de nehri ikiye ayıra bilirmisin?" diye sorar.Yahudi "Aman efendim ben Hz. Musa değilim" der. Hristiyan söz alır:Hz.İsa 'nın ölüleri dirilttiğinden bahseder. Cengiz Han:Sen de diriltebilir misin? der."Sen diriltebilir misin?" diyen Cengiz Han'a Hırıstiyan din adamı: Amen efendim, O mucize Hz.İsa'ya aittir der.Müslümana söz verilir ve o da dinin özelliklerini anlatır. Hz.Peygamber için miraca çıktı,Allah ile görüştü der. CengizHan:"Sen de miraca Allah'ın yanına çıkabilir misin" diye sorunca bizim ki "Aman efendim , o iş Hz.Muhammed'e hastır.Ben kim oluyorum ki. der. Cengiz han yanında bulunan Şaman'a döner:anlat der.Şaman anlatır. Cengiz han:Anlattığını uygula dediğinde şaman uygular.Cengiz Han daha önce dini anlatan üç din temsilcisine dönüp:"Dininiz sözden ibarettir"

DUANIN BİR BEDELİ OLSA İDİ

Bugün bedelsiz olan hiçbir şey yok.İçeceğin,yıkanacağın su bile para ile.su borcunu ödemezsen Belediye suyunu keser.Elektrik v.s her şey.Kullandığımız internetin, attığımız mesajın ,göndereceğimiz mektubun bir bedeli olduğunu görmekteyiz.Peki dua beleş midir?Sürekli karşımızdakinden isteriz:Bize dua et!.Yahut manevi yönüne inandığımız bir zat'a rica ederiz bize dua et diye. Dua ucuz mudur?Bedeli yok mudur? Haşa Hak teala bizim emir erimiz midir?işçimiz midir? Mesnevi-i şerifte anlatılır:Çölde bir köpek ölüsünün başında ağlayıp gözyaşı döken birisine rastlarlar.Sorarlar.Niçin ağlıyorsun?Adam cevap verir:Köpeğim öldü ona ağlıyorum.Sorarlar:Köpeğin neden öldü:? adam cevap verir:Açlıktan..der.sorarlar:Peki bu sırtındaki çuval içinde ne var? deyince adama :Ekmek diye cevap verir.Bu kez derler ki:Peki madem ki ekmeğin var niçin köpeğine vermedin? adam cevap verir:Ekmek parayla,fakat gözyaşı bedava.. Zekattan,infaktan,sadakadan söz etmeyenlerdense karşısındakilerden uğradıkları imtihanların üzerlerinden kalkması için dua isterler.Dua isteyen bir bedel ödemeli değil mi? Bir derviş dedi ki:Sandalyenin dört ayağı var.bir ayak eksik olursa oturulmaya uygun olmaz.Diyelim ki hasta olan birisi hastalıktan kurtulmak istiyorsa:Birinci ayak:Doktora gitmek.İkinci ayak Sadaka vermek.Üçüncü ayak:Bir manevi insandan himmet istemek.Dördüncü ayak ise Hak Teala'ya gözyaşı dökmek.Misal çok yerinde

TASAVVUF DÖRT HARFTEN OLUŞAN BİR KELİMEDİR

Tasavvuf dört harften müteşekkil bir kelimedir.T-S-V-F T:Tövbeye işarettir. Gayriyata dönmemek ,bulunduğu yerden geri dönmemek.Bulunduğu ve bulduğu yer kamilin nefesidir.Varlığına, variyetine, benliğine geri dönmemek üzere tevbe. S: Safiyete işarettir.Bir insanda varlık, variyet ve benlik giderse o kişide safiyet kalır. V:va'dinde durmaklığa işarettir.İnsanı Kamille olan ahde riayettir.Bu aynı zamanda elest bezmindeki manadır. F:Bu harfde yokluğa işarettir.Yani fani(fenafillah) olmaya işarettir. Demek ki tasavvufa giren kimse tevbe edecek, saf olacak, vadinde duracak ve fani olacak.

16 Mayıs 2021 Pazar

KUR'AN

Kitabı Kur'an (Lafzi, suveri ve Maaani olmak üzere)üçtür. 1-Lafzi Kur'an:Kağıda yazılmış iki kapak arasına konulmuş, mushaf dediğimiz kitaptır.Bu sadece lafızlardan,sözlerden ibarettir. 2-Suver'i Kur'an:Kur'anın suretidir.Nedir bu Kur'an? Bu Kur'an gözümüzle gördüğümüz mümkünatı alemdir.Yani evren, Kainattır.Cemadat, Nebatad, Hayvanat, insan,atmosfer,katmanları.Yerde gökte olan her şey.Bunlar bize Hakk'ın efalini,Hakk'ın sıfatını ve Hakk'ın Zatını okutacak.Niyazi Mısri buyurmuştur:Hep kitabı haktır eşya sandığın/Ol okur kim seyri evtan eylemiş.Suveri Kur'an kainat kitabıdır ve Hakk'ın zahiridir:"O zahirdir"(Hadid 3).Zahirde mana gizlidir."O Batındır"Hadid 3-Maani Kur'an:Bu da hakiki Kur'an olup Hakk'ın efali, sıfatı ve zatıdır. Bu Kur'anı noktanın sırrına vakıf olan okur.Nokta, tevhiddir. Maani kur'an insanı Kamildir.Bir anlamda Canlı Kur'an da denir.

RESULULLAH'A İTAAT

Yahudi din alimleri Efendimiz(A.S)'ın yanına geldiler.Efendimiz, sahabe ile sohbet etmekte idi.Sohbetin konusu ise Allah sevgisi idi.Yahudi alimlerinden birisi Efendimiz'e "Biz de Allah'ı seviyoruz" dedi.O zaman peygamber a.s şu ayeti okudu:"De ki, eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah'da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır,esirgeyendir"(Ali İmran 31) Yahudiler tabi olmaktan uzaklaştılar ve sohbet meclisini terk ettiler. İnsan bugünün Muhammed'inden gafil olmamalıdır.sistem aynı şekilde devam etmektedir. İtirazen diyebilirsin ki Resulullah a.s hayatta değil, nasıl itaat edeceğim?Cevaben denir ki insan-ı kamiller bugünün davetçileridir. Onlara itaat , Allah'a itaattır. Zira onlar, Allah'ın emirlerinin tersine emretmezler.

AHİRETTE HALİMİZ NİCE OLUR?

Fatih Türbedarı Ahmet Amiş Efendi hazretlerine birisi sordu:"Efendim ahirette halimiz nice olur?" diye sorduğunda, hazret cevaben buyururlar ki :"Şimdiki(kendi) haline bak!"Yani ahiretin bugünkü halindir, dünyada ne isen , nasılsan ahirette de öyle olacaksın. İnsan-ı Kamile saygı gösteren dünya padişahlarının saltanatı mamur olur.Gönlü virane olan sayısızların saltanatı ise çok geçmez kendi gönülleri gibi virane olur. Allah'ın zatını, sıfatını, efalini, insanı kamil şahsında cem etmiştir. O maanii Kuran'dır. İnsan-ı kamil arz da Allah isminin mazharıdır.Allah, mutlaklığı cihetinden Allah'lığını kimseye vermez.Çünkü O, her mazharından , zuhurdadır. İnsanı Kamil'e itaat, aynı Allah'a itaattır.

DERT KİMDEN,DERMAN KİMDEN

Hazret-i İbrahim peygamber, Cenab-ı Hakk'a sormuş ,"Ya Rabbi! Dert kimdendir? Allah cevap vermiş:Bendendir.Hz.İbrahim yine sormuş .Ya rabbi ! Derman kimdendir? Allah (c.c):O da bendendir.İbrahim peygamber:Ya Rabbi! o zaman arada tabibe ne ihtiyaç vardır? Allah buyurmuş ki:Ya İbrahim, ben dilersem şifayı tabib vasıtasıyla veririm.

MEZAR ETRAFINDA DÖNMEK

Dikkat ederim,Necib Sultan'ımla yaptığımız seyahatlerde bir zatın mezarını ziyaret etmiş isek Necib Sultanım mezarın etrafında üç kez döner.Bu neden böyle olduğunu sormadım.Zira tabakat kitaplarında anlatılır Hz.Beyazid-i Bestami'nin kabe yolculuğunda ziyaret ettiği fakir bir şahsın kendi etrafında yedi kez döndürmesi hadisesini. Hasan Efendi'nin kız çocuklarından torunu Ş..'e anlatmıştı:Ablamla birlikte Metli Sultanın mezarını ziyaret etmekte idik.Mezarın başında birisi vardı.Karaman'dan gelmiş 75 yaşlarında birisi idi.Bize hitaben :" siz kimden aldınız dersi? diye sordu.Biz:"Bizim dedemiz dersliydi" deyince sizde eskilerden imişsiniz.Haydi o zaman 7 defa kabeyi tavaf eder gibi tavaf edelim gelen olursa olduğumuz yerde kalalım riyaya kaçmasın diye dedi".Yanımda ablam vardı.Ona ne yapacağız diye sordum o da Tamam Döneceğiz dedi.Mezarın etrafında 7 kez döndük.Meğer o şahıs Metli Sultanın vefatından sonra Şeyhim diye ortaya çıkanları kabul etmeyip Metli Sultan'ın ruhaniyetine devam edenlerden imiş bu nedenle Hasan Dedemden dolayı bizler için "Eskilerden imişsiniz" ifadesini kullanmış.Biz Metli Sultanı biliriz diye ilave etmişti.

15 Mayıs 2021 Cumartesi

MANEVİ YOLDA ZORLAMA OLMAZ

Blogun önceki yazılarında anlatılmıştı.Fikri baba'dan sonra dergahın başına geçmek,şeyhlik yapmak isteyenler var idi.Ancak Metli sultan bu hususta "Vefatımdan altı ay önce birisi gelecek benim ve dergahın hizmetini görecek o bendeki emaneti alacak" dediğinden Ahmet isimli bir derviş dergaha ettiği uzun hizmete güvenip "Sultanım biz nolacağız" demesi üzerine "Sen de ol ülen" demişti. Metli sultan'dan sonra dervişandan birisi birazda zorlama ile dergaha kendisi oturmak istemiş ancak bu fırsatı bulamayınca kendisi ayrı bir dergah açarak yolu devam ettirmek istedi ise yol devam Etmemiş. Ahmet Efendi'ye gelince bu derviş Konya'nın merkez köylerinden Dalaman'lı Ahmet Efendi olup Metli sultanın bu ikramı üzerine Dergahın bulunduğu yeri, Hazret'e hizmet eden iki gözü a'ma olan Ayşe anneden satın alır. Ancak bir iş için İstanbul'a gider. Seyahatte iken bir trafik kazası sonucunda vefat eder. Dergahın bulunduğu yer Ahmet Efendinin çocuklarına kalır. Bu mirasçılarda dergahın bulunduğu yeri başkalarına satarlar. Metli Sultan'ın vefat ettiği gün sabaha kadar kapının eşiğinde yatıp dergahın başına geçmeyi umut eden zat ise bir müddet sonra bir iftiraya uğrayarak dünyasını değişir.Hasan Efendi'nin çocuklarına bu zat,"Babanız, benim şıhlığımı istemedi" diye sitem etmiştir.

AYNI FIRSAT GELMEYEBİLİR

Rahman suresi 29 ayetinde "O,her an bir şe'ndedir" buyrulur. Hiçbir fırsat, hiçbir an, hiçbir zaman baki değildir. Allah her an başka bir tecellidedir. Yasa kendisidir. Kanun da kendisidir.Tasavvuf terbiyesinde seyrin tamam olmadan, insanı kamil yani mürşit vefat ederse mürşidin izni ile ders talimine izinli birisi bulunmaz ise salikin başka bir kamil araması gerekir. Bu nedenle fırsat elde iken, ayrılık olmazdan evvel mevcut ulaştığın kamilde seyri tamamlamaya gayret etmelidir.

METLİ SULTAN'IN DOLAPTA KAYBOLMASI

Semazenbaşı Mustafa Holat hocaefendi nakletti. Sema gösterilerinde otuz sene bizimle birlikte olan 1955 doğumlu Hasan Ertekin isimli semazen vardı. Bir tarikata mensubiyeti yoktu ama tennure giyip semaya çıkardı. Kendi halinde iri yapılı birisi idi. Babası madde bağımlısı olduğu için evin geçimini bu çocuk yapardı. Metli Sultan'ın dergahına komşu oldukları için haftada bir gün yahut ayda bir gün Metli Sultanın huzurunda tennure giyip sema ederdi. Hazret ona para verirdi.bu para,ve niyazlarla Hasan ev geçindirirdi. Hasan şöyle nakletti: Sıkıyönetim olduğu bir zaman(Muhtemelen 1960 ihtilali sonrası)Metli Sultan postunda otururken kalktı.Yanında bir dolap vardı. Bu dolabın içine girdi,kapısın kapattı. Biraz sonra Jandarmalar dergahı bastı. Tüm evde Metli Sultan'ı aradılar. Dolabın kapısını açtılar içini aradılar ancak Metli Sultan kaybolmuştu".Holat hocam sarı sakallı semazen Hasan'ın yakınlarda rahmetli olduğunu söyledi.

GÜL KURUSU RENK GÖMLEK

Necib Sultanım anlattı.Üzerindeki gül kurusu gömleği gördüğünde beni tam 71 yıl öncesine götürdün dedi.ve şöyle anlattı.Konya'da 1950 de terzilik yaparken Konya'nın zenginleri İngiliz kumaşından gömlek diktirirlerdi.Bu gömleklikler renkli olup toplam on iki renk mevcuttu.Topal Ahmet isminde Konya'nın en zengin manifatura dükkanına gittim.Kendime bir gömlek almak istedim.Dükkanda Gül kurusu renginde en az on top kumaş var idi.Bu gömleklikler ithal olduğu için bu gömlek kumaşını satacak manifatura tüm renkleri almak zorunda idi. Konya'daki manifatura diğer renkleri satmış, ancak Konyalı gül kurusu rengi giymediği için bu renk toplar kalmış idi. Topal Ahmet,Bana senin için metresi 12,5 liradan sayarak bir gömlek de benden deyip altı metre kumaş kesti,bir gömleği kendime, diğerini de dükkanda satmak üzere aldım. Ancak parasını bir hafta sonra verecektim.Gömleğin kumaşı 35.7 lira tutmakta idi(iki buçuk metreden bir gömlek çıkmakta idi).12,5 lirada benim dikiş ücretim olup gömleğin tanesi 50 TL idi. Kendime ait gömleği diktim.Öğle arası eve yemek için giderken giydim. Ceketi giymemiştim.Çarşıdan eve doğru yürürken insanların dikkatini çekmiş ki,yemekten sonra dükkana döndüğümde baktım dört beş kumaş gül kurusu renk gömleklik gelmiş.Kim getirdi diye sordum.Kalfalar:"Topal Ahmet göndermiş" dediler.Bu gömlekleri diktim ve yaklaşık bir hafta içinde Manifaturada bulunan bu renk gömleklerin hepsi satıldı. Hafta sonu hesaplaşmak için gittiğimde on iki buçuk lira metre fiyatını on beş liraya çıkartarak hesap gördü.

NÜKTE:NE SENİN DEDİĞİN OLSUN NE DE BENİM.

Hz.Beyazid'e bir seher vakti Hakk'ın hitabı ulaşır:Ya Beyazid senin nefsinin hatalarını halka aşikar edelim bakalım, halk senin için "Sultanül Arifin" diyecekler mi?.Beyazid anında cevap verir:Biz de Senin Gafur ve Rahim olduğunu halka bir aşikare edelim bakalım, alnını secdeye koyan bulabilecek misin? Hakk'dan Beyazid'in gönlüne bir hitap gelir ki:Ya Beyazid! Ne senin dediğin olsun, ne de Bizim"

BAZI ZATLARIN SAĞI SOLU BELLİ OLMAZ

Hazret-i Şems,bir handa birisi ile satranç oynamaktadır.Gayet neşelidir.Bir zaman sonra Hz.Şems satranç oynayan iki kişinin yanına yaklaşır, birden büyük hiddet gösterip adamların önündeki satranç tahtasını aldığı gibi yere vurup parçalar.Aşırı celallenmiştir. Sultan Veled bir fırsatını bulup, Şems'e olanları sorar.Hazret-i şems cevaben buyurur ki:"İlk gün gördüğünde neşeli idik oyuna ledün gözüyle baktık, Celalli gördüğün gün ise şeriat gözüyle baktık der.Bu nedenle hakikat ehlinin nişanı olmadığı için belirsiz davranışları olabilir.

HAKİKAT EHLİNİN OLMAZ NİŞANI

Yunus Emre hazretlerinin bir deyişidir.Hak Teala'nın zahire gelişi insan-ı kamil olmakla,Hz.İnsan olmuş insanın toplum içinde bir nişanı olmaz.Hak teala zahirde nasıl gizli kalmışsa Ehli hakikatte bu şekilde gizlidir.Sen ben gibi yer içer,yaşar,tepki gösterir."Allah ademi kendi sureti üzre yarattı"hadisi kutsisinin belirttiği gibi Hakk nasıl gizli ise ,hazret-i İnsan olmuş Kamil de gizlidir.

NEFES NEDİR?

"O'nun işi bir şeyin olmasını dilediği vakit ona sadece ol der o da hemen oluverir"(Yasin 82)Nefes budur. Ebul kasım Gürkani hazretleri buyururlar ki;"Tenzih ederim şu zat-u ecellü alayı ki, zatını latif kılıp onu Hak diye isimlendirdi ve zatını kesif kılıp onu da halk diye isimlendirdi"

TASAVVUFDA SORU SORMAK

Edep bahsinde bir kural vardır:"Bir kişinin kendisinden daha küçük, daha güçsüz biri ile mücadeleye girmesi, o kişinin acziyetini gösterir. Bir kişinin kendi dengiyle mücadeleye girişmesi ise su-i edeptir(edep dışıdır). Bir kişinin kendinden daha kuvvetli birisiyle mücadeleye girmesi ise pişmanlıktır" Tasavvufta yasa hükmü olan bir kural vardır:"Her geceyi kadir, her gördüğünü Hızır bil"Edebe riayet gerekir.İmtihan etmek, ancak öğreticinin hakkıdır.Bir kişi iddia sahibi olursa, imtihana tabi tutulur.Soru öğrenmek için sorulur.Kişiyi tartmak veya münakaşa yapmak için değil. Alıcıya vermek, itiraza ise sükut gerekir. Mesnevi-i şerifde Hz. Lokman ile Davut(a.s) kıssası anlatılmıştır. Zırhı hiç görmemiş Lokman,Davud'un huzuruna girdiğinde hazret-i Davud zırh örmektedir.Lokman, acaba yaptığı iş nedir? diye sorsam mı sormasam mı diye içinden geçirir sonra sükut etmeye karar verir. Davut peygamber işi bitirince yaptığı zırhı üzerine giyer ve bu zırhtır der. Lokman, sükutu ile cevabı almıştır.Tasavvuf yolunda ilerleyen salike merak ettiği hususular sabırla önüne gelir ve görerek cevabını bellemiş olur.

İMAM GAZALİ'NİN İRŞADI

İmam Gazali hazretleri zahir ilimleri tahsil için tam yirmi sene bir medresede çalışmıştır.Dersler bittikten sonra hocası kendisin icazet vermiş ve memleketine gitmesi için destur vermiştir.imam Gazali tüm kitaplarını ve ders notlarını katıra yükleyip bir kervana katılarak memleketine dönmektedir.Bir gün haramiler kervanın önünü keserek tüm mallarına el koyarlar.Gazali , katırını alan eşkiyaya yalvarır:"Bu katır üzerinde benim yirmi yıllık emeğim olan kitaplarım ve ders notlarım vardır" desede eşkiya aldırış etmez.Tüm malları bir araya toplayan eşkiya başının yanına varır ve meramını anlatır."Bunca yıldır ilim tahsil ettim icazetimi aldım.memleketime gidiyorum.Katırı alın ama kitaplarıma dokunmayın,size bir faydası yok"der.Haramibaşı Gazali'ye bakar:"Bunca yıldır ilim tahsil ediyorum diyorsun.Sonra dailmini katıra yüklemişsin.Desene katır gitti, ilmin de gitti.Katırın üzerindeki ilmin sana ne faydası var.Bir de alimim diyorsun"der ve askerlerine emir vererek verin katırını gitsin der.İmam Gazali memleketine gelir ve bir köşeye çekilerek katıra yüklediği tüm notlarını ezberler.Bir müddet sonra bir türlü tatmin olmaz:Biz bu ilmi nakil yoluyla aldık.ama biliyoruz ki Kur'an da Allah'ın kendi tarafından ilim verdiği Hızır gibi kişiler var.Asıl ilim o olsa gerek.Bizim Hızır'ı bulmamız gerek" diyerek kendisi gibi aynı dertten muzdarip bir arkadaşı ile başlarlar ilmi ledün sahibi kamil aramaya.Bir akşam vakti bir memlekette bir zat ile karşılaşırlar.O zat tarlasını sürmüş terini silmektedir.Gazali ve arkadaşını görür.Yabancı olduklarını anlar gelin dinlenin bir şey aramaktasınız galiba der.Akşam benim misafirim olun diyerek ikisini de evine götürür.Evde yolculuklarının sebebini sorar.Her ikisi de meramlarını anlatır.O zat:Çetin bir meseleyi aramaya çıkmışsınız evlat, hiçbir yerden o zatla alakalı koku gelmiyor der.Gazali kalbindeki kabziyyetin dağıldığını hisseder ve o zattaki değişikliği anlar.İçinden aradığımızı bulduk derler.Gazali ve arkadaşı o zata"Efendim bizi talebeliğe kabul et" diye rica ederler.Peki der.bir başka odaya çekilir ve bir süre sonra Gazali'yi yanına çağırarak huzuruna alır.edep içinde olan Gazali'ye Evladım Senin dersin La ilahe illallah der.Diğer talebeyi çağırır ve ona da "Evladım senin dersin sadece La ilahe illallah" deyince o talebe Olurmu efendim Muhammed Resulullah'sız tevhid olurmu der.Odalarından çıkıp izin alarak memleketlerine dönerler.Bir zaman sonra her ikisi de Bu zatı ziyarete giderler.İlk olarak Gazaliyi huzuruna alıp:Evladım verdiğim derse riayet etmişsin, kemalatı da üzerinde görülmekte,bundan sonraki dersin Muhammedün Resulullah'tır der.Gazali odadan çıkar.Diğer arkadaşı içeri girer.Efendi sorar:Evladım dersin ne idi? adam cevap verir:"La ilahe illallah muhammed Resulullah" der.Hazret:Amla evladım muhammedün Resulullah dersini vermedik.O kişi olurmu efendim demeye kalmadan Efendi ellerini o itiraz eden şahsın yüzüne sürer ve adam bir anda levhi mahfuz'u görür.orada "La ilahe illallah" yazıyor "Muhammed Resulullah" yok.Efendi'ye :Efendim melekler "Muhammedün Resulullah'ı yazmayı unutmuşlar.Hazır gelmişkenbiz ilave edelim" der.Hazret neylesin talim,adam olmamış teslim.

GAYB KAVRAMI

Gayb kavramı ile alakalı olarak (Bakara suresinin başındaki ayette ifade edilen:Onlar gayba inanırlar) ayetinde ifade edilen "gayb" kavramı ile alakalı "İnsanı Kamil" tevili yapılmıştır.Çünkü Hak Teala'nın Zatından başlayan tecellilerinden altıncı merhalesi İnsan-ı kamildir.Bir anlamda Hak Teala'nın şehadet alemindeki vücuda bürünmüş halidir. İnsanı kamil'e peşin fikirle gelinmez. Hele imtihan yapmaya kalkışmak çok tehlikelidir. Bilgi yüklü olarak gelinmez. Onun öğreteceğinden başka sende bilgi olmamalı. İç boşaltılmalı, ona güven tam olmalıdır. Zahir alimlerin dersine devam eden kimseler,dersin notlarını alır,bilgiyi ezberler. Evliya meclisi öyle değildir. Bilgi ezberleme yeri değildir.Muhammed Nurul Arabi hazretlerinin buyurduğu gibi "Tevhid ilmi değil zevkidir". Dersi tahsil bihakkın yaşamaktır

TARİKATLAR DERNEK OLMUŞTUR

Fatih Türbedarı Ahmet Amiş Efendi Hazretleri 1920'li yıllarda dünyayı terk etmişti. Yüz küsür yıl yaşamıştır. Hazret zamanındaki tarikatların, dergahların, şeyhlerin durumuna bakarak "Zamanımız tarikatlarında hakikat kalmamış, tarikatlar dernek olmuştur" sözünü kullanmıştır.

14 Mayıs 2021 Cuma

PEYGAMBERLERİN KAYIP YILLARI

Hz.İsa (a.s)'ın on dört yaşı ile yirmi dokuz yaş arası zaman dilimi hususunda bilgi yoktur.Yani kayıptır.Efendimiz (sav)'in ise yirmi beş yaşı ile kırk yaşı arasındaki zaman dilimi kapalıdır. Pek bilgi yoktur.

HAKİKAT

Hakîkat; bir şeyin aslı ve esası, mâhiyeti, gerçek, doğru, sadâkat, doğruluk, bağlılık,kadirbilirlilik, mecaz karşılığı, esas olarak kullanılan kelime gibi anlamlara gelmektedir. Tasavvufta hakikat terimi; “Zâhirin ardındaki örtülü ve gizli mâna, dinî hayatın en yüksek seviyede yaşanarak ilâhî sırlara âşina olunması” gibi anlamlar ifade eder. ilk sûfîler hakikat terimini daha çok “ilâhî gerçeklere ve sırlara âşina olmak, Hakk'ın tecellîlerini temaşa etmek” anlamında kullanmışlardır. Sözle anlatılamayacağı görüşünden hareketle bazen bu terimi tarif etmeden kullanan sûfîler, daha ziyade alâmet ve vasıflarını belirterek hakikatin ne olduğu konusunda bir fikir vermeye çalışmışlardır.

SABIR

Ahlâkî bir kavram olarak sabır, başa gelen musibetlerden dolayı Allah'tan başka kimseye şikâyetçi olmamak, yakınmamak gibi anlamlar ihtiva etmektedir.242 Ancak sûfîler sabrın değişik derecelerine dikkat çekmiş, musîbetler karşısında gösterilen metanetin cennet umuduyla ya da cehennem korkusuyla değil sırf Allah için gösterilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.

ALLAHDAN RAZI OLMAK

İlâhî yolculuğa çıkanların Allah'tan gelen her türlü duruma rızâ göstermeleri gerektiğine işaret etmiştir. Çünkü rızâ makâmına erişen sûfî bilir ki, Allah kendisi için en efdal olanı seçmiş ve kuluna bunları uygun görmüştür. Yani başına ne gelirse gelsin kul bilmelidir ki, başına gelen şey, hakkındaki kadîm iradenin ve ezelî hükmün eseridir. Bundan dolayı sûfî kendisine takdir edilen her türlü duruma rızâ-i ilâhi için katlanmalı hatta bundan da öte bu durumu sevgi ve memnûniyetle karşılamalıdır. Kulun rızâ mertebesine ulaşabilmesi için Allah'ın nîmeti kadar, musîbeti de kendisini memnun etmelidir. Zünnun el-Mısrî'nin de vurguladığı gibi rızâ, kalbin kazâ-i ilâhî acılığı ile sevinç duymasıdır.

TEVEKKÜL

Sehl b. Abdullah et-Tüsterî (ö. 283/896): “Tevekkül, Allah Rasûlü'nün hali, çalışıp kazanmak (kesb) ise sünnetidir. Allah Rasûlü, eksik bilgilerinden kaynaklanan zaafları sebebiyle halka kesb yolunu gösterdi ki, kendisinin hâli olan tevekkül seviyesinden düşseler bile, bari sünnetinden düşmesinler. Çalışıp kazanmaya karşı çıkan sünnete, tevekküle karşı çıkan da kadere îmana karşı çıkmış sayılır.” ifadelerini kullanmış ve tevekkülün sünnet ve kaderle olan irtibatına dikkat çekmiştir.

TEVEKKÜL,SEBEBLER ŞİRKİ

Bazı sûfîler tevekkülün, sebeplerden de öte bir tarafının olduğuna inandıklarına işaret eder ve tevekkülün kaderle olan bağlantısına dikkat çeker. Sûfîleri bu anlayışa götüren düşünceleri bu şekilde ifade etmiştir: “Rızk, ezelin ezelinde sağlanmıştır. Kaygı nedendir o halde? Allah'ın isimlerinden biri Rezzâk, rızk veren değil midir? Doğumundan, hatta döl yatağına düştüğü andan itibaren, önce kanla sonra sütle besleyerek her varlığa merhamet göstermiştir. Her şey Allah tarafından yaratıldığından ve O'na ait olduğundan,insanın mutlak olarak sahip olduğu hiçbir şey yoktur; dolayısıyla bir şeyi cezbetmeye veya reddetmeye çalışmak boşunadır. islam'a göre insanın nasibinde ne varsa ancak onu alır; bu, yiyecek olur, mutluluk olur ya da ölüm olur.” Ancak sûfîler tevekkülü anlatırken sebepleri kesip atmaktan ve tedbiri terk etmekten söz ederken ameli, ibadeti, çalışıp kazanmayı bırakmaktan asla bahsetmemiş, bunların gerekliliğini vurgulamışlardır. İnsan bir işe girişirken ya Allah'a veya nefsine (malına, gücüne, nüfuzuna, sanatına, ilmine) güvenir. Nefsine güvenen kişi bir işi başardığında bunu kendisinden ve aldığı tedbirden bilir. Sûfîlerin kaçındıkları bu tür bir güven duygusudur. Bu durum bazen sebeplerin ilâhlaştırılmasına kadar gider ki buna tasavvufta “şirk-i esbâb” denilmiştir. Tabiatçıların her şeyi tabiat kanunlarına ve tabii sebeplere bağlamaları böyledir.

TASAVVUF

Sûfîler içerisinde bulundukları hal ve makama göre tasavvuf ilminin birçok tanımını yapmışlardır.129 Bu tanımlardan biri de Muhammed Bakır'a aittir. O Tasavvufu; “Tasavvuf (iyi ve güzel ahlâk ve) huydur, huy bakımından senden fazla olan tasavvuf bakımından da fazladır”

SENDE DERYA OL

Şeyhlerden biri çok seyahat edermiş. Hz.Beyazid Bestami bunu duymuş ve o şeyhe sormuş:"Duydum ki çok seyahat ediyormuşsun., sebebini öğrenebilir miyim?"Şeyh cevap vermiş:"Efendim bir su fazlaca sabit bir yerde durursa bozulur" demiş. Hz.Beyazid şeyhe:"Sen de derya olsana" Yine bir zatın biri Hz.Beyazid'e "Efendim olaylardan çabuk etkileniyorum, kendimi kontrol edemiyorum, kalbim, kafam karışıyor" diye şikayette bulununca Beyazid:"Sen de derya olsana, deryayı ne karıştırabilir" demiştir.

İBLİS KİMDİR?

İblis Kamil'e secde etmeyendir.Yunus Emre hazretleri demiştir: "Bir suret gördü gözüm secdeye vardı yüzüm/Yıkıldı tertiplerim zühdümü mat eyledi". Yunus'un gördüğü suret şeyhidir.Yani Şeyhi olan İnsan-ı Kamildir.Secdeye nasıl varılmasın. Zira o suret, Hakk'ın mazharıdır. Hakk onda tecelli etmiştir.Ona secde etmeyen, Hak dergahından kovulur. İşte İblis, o kimsedir. Kamil'e secde edenin eski oluşları,ibadet ve taatlarının burada hiç önemi yoktur.Tevhid ehli olmayan bir kişinin tüm taatları, şirkten yoksun değildir.Tevhide icabet eden yeni doğmuştur.Yeni elbise giyildiğinde eskiler çıkartılır atılır.Yeni eskinin terk'inden geçer.Eskinin tekrarı yeniye geçit vermez.Bu nedenle "Aşkı imam olanın, kıblesi semme vechullah olur" denmiştir.

DENİZ İÇİNDEKİ YABANCI NESNEYİ DIŞARI ATAR

Deniz içinde bulunan yabancı maddeleri dışarı atar.Tevhid yolunda samimi olmayan, dünyevi amaçla bu yolda bulunan , ahlaken zaafiyet içinde olanı maneviyat yolu dışarı atar kendinde yürütmez. Bu nedenle dergahlarda efendi'den sonra posta layık olmayanlar oturmuşsa bir müddet sonra o dergahta neşe devam etmez. İnsanlar dağılır gider.Ahlak bir gösteriş meselesi değildir. Salikin derecesi yükseldikçe ahlakı da yükselir."Küpte ne varsa dışarıya o sızar" sözü boşuna değildir."Zorlamayla iş yapan bahaneyle terk eder" denmiştir.Ahlak zorla elde edilen bir erdem değildir.

SÜLEYMAN KISSASINI KENDİ VÜCUDUMUZDA BULMAK

HAZRET-İ SÜLEYMAN PEYGAMBERİN KISSASININ ANLATILDIĞI SUREDE GEÇEN KAVRAM,İSİM VE KİŞİLERİ rümuz olarak belirten erenlerin yorumları vardır.Bunlar der ki:SÜLEYMAN, insanda kalptir.HÜTHÜT, tefekkürdür.BELKIS ise nefstir.VEZİR ASAF ise ilimdir. Belkıs'ın herşeden vazgeçip de TAHTINDAN vazgeçmemesi ise halaydır. İşte herşeyden vazgeçiyor da hayalden vazgeçmiyor.Fakat kalb sahibi olan, hayalin gayrı olmadığını bildiği için öylece kabul eder.Her insanda Süleyman olamaz.Ancak cehd ederse kendi memleketine(vücuduna) Süleyman olabilir.Şöyle ki nefsini kalbe tabi ettirebilirse , vücud mülkünün Süleymanı olur.Alem-i asgar da durum budur.Alem-i Ekber'de ise mülke Süleyman olun ebal vakt olan Gavs-ül A'zam'dır. Bu cihanda bir tanedir, iki olmaz.Bir vücudda iki kalbin olmayışı gibi. O makamda hiçbir zaman boş kalmaz.

KUR'AN SURELERİNİN KONU BÜTÜNLÜĞÜ

Kur'anı Kerimde bir sure vardır ki konu bütünlüğü açısından önemlidir.Bu sure Yusuf suresidir.Yusuf Suresi konuyu baştan alır sonuna kadar işler, bitirir. Diğerleri ise Örnek:Bir Musa kıssasını okumak anlamak için on yedi sureden okuman ve onları bir araya getirmen gerekir. Bir İbrahim kıssasını okuyup anlamak için onbir sure okumak, toplamak gerekir. Hz.Adem, Hz.İsa, Hz.Nuh, Hz.Lut içinde aynı durum vardır.Yusuf suresi başlı başına Hz.Yusuf'u anlatır.

12 Mayıs 2021 Çarşamba

VÜCUDU İŞGAL EDEN HAYVANLAR

Kütahya'nın Gediz ilçesinden Halil dede isimli birisi ,Uşak'a Yakupzade Şeyh Mustafa Efendi'nin yanına gelir ve "Sultanım fakir yolda çok oyalandım beni lütfen halvete koyunuz!.Hazret, derviş Halil'e gir içeri der ve kabir şeklinde yapılmış bir hayvan damının içine bu dervişi sokar. Rabıta, tevhid, tefekkür ve açlık derken on yedinci gün perdeler açılınca Halil dede'nin vücudundan binlerce hayvan familyasının rap rap çıkıp gittiği tecelli etmiş. Derviş Halil çilehanede tevhid tokmağını vurdukça içindeki hayvanat kaçacak delik aramış. Halil dede bunu Aziz'e arz edince o büyük arif dönüp Halil dede'ye:"Halil oğlum.Sen ne kadar çokmuşsun, zahir belliydi kokundan.Yanıma geldiğinde dünya kokuyordun. Bak şimdi arınıp pak olmuş mis gibi kokmağa başlamışsın dedi.

GIYBET

Kişi gördüğünü söylerse gıybettir.Görmediğini söylerse bühtandır(iftiradır).İnsan kötü zevalini kendi diliyle hazırlar.Zira diğer organlar ona bağlıdır.

KİN

Kin ve gıybet nefsi emmarenin huylarından olup susuz kalmış birisinin nasıl ki suya kanması mümkün olmaz ise kin ve gıybet sahibi de aynıdır.Bu huylar zahire dökülmeden rahat edilmez. Bu huyları bir yerde sabır bıçağı ile kesip atmak gerekir.

CAN GÖZÜNÜN AÇILMASI İÇİN

Damarları beslemek bedeni beslemek demektir.Bedenin semirmesi gaflettir.Can gözünün açılması için az yemek her şeyin başında gelir.Az uyku ve az konuşmak sonra gelir.Açlık yoksa bunların olması mümkün değildir.

EV GİRİŞLERİNE"YA HAFIZ"YAZILARI

Eskiden evlerin girişine "Ya Hafız"/Ya malikel mülk" yazıları yazdırılırdı.Bu esma ve ifadeler "Bu mülkün sahibi sensin, içime benim olma duygusunu koyma, fakiri bundan muhafaza et" dileklerinin ifadesi idi.Mülk baştan sahibine verilirdi.

CİMRİLİĞİN ZIDDI CÖMERTLİKTİR

Cimrilik kötü huyunun panzehiri cömertliktir.Hayır hasenat, zekat ve sadakadır."Az sadaka çok belayı def eder" sözü malın ve canın temizlenmesi gerektiğine işarettir. Zengin olup ihtiyaç olan yere mektep, hamam, medrese, cami yaptıran kişi, yetimi doyuran aş evi açan kimse cimriliğin hakkından gelmiştir. Bu kimselerde isimlerinin öne çıkması istenmeyip gizli kalırsa daha büyük bir iş yapmış olur. Bu güzel işler nedeniyle ruhaniyet onu tevhide çeker.

BİLGİ

Bilgi hem faydalıdır,hemde zararlıdır.Şöyle ki;Bilgi(ilim/zahiri ilim) taliplerin hem yolunu açan , hem de kapatan bir husustur. Nefs bilginin emrine girerse paçayı kurtarır.Fakat bilgi nefsin emrine girerse işte onun işi zordur.Eskiler nefse perde olan ve insanı kamile boyun uzatamayan insanların bilgisi için "nur perdesi" derlerdi. Avamda bu bilgi perde olarak tecelli edip "ben bilirim" duygusu nefse enerji olur.İnsanı Kamilde Zat bilgisi olmakla kitabi bilgiyi tahsil etmemiş olsa bile önemi yoktur.

11 Mayıs 2021 Salı

TEKAMÜLE TAKOZ DUYGULAR

Seyrü sülukta cesedimiz(nefs) eşeğe benzetilir ve denir ki yük nedeniyle, nefis eşeği hızlı yol alamaz.bu eşeğin üzerindeki yükleri atmak gerekir. Tekamüle takoz olan bu yükler cimrilik, dünya sevgisi, hased (kıskançlık)tır. Dünya kadar malı olan ve geçim sıkıntısı çekmeyen ancak cimri olan kişi, cimriliğin verdiği içsel rahatsızlık nedeniyle asla rahat olmazlar."Hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekiniz" hadisini cimriler asla anlayamazlar. Cimri ve kıskanç kişi malını terk edemediği gibi zaten daha değerli olan canını terk edemez. Nefsini kurban etmek, mal kurban etmekten daha ağırdır.

AHİRETTEKİ İNSANLARIN HALLERİ

Dünyadaki yaşantısına göre ahirette farklı bir surette diriltilecek insan tipleri: MAYMUN suretinde haşredilecek olanlar, insanlar arasında laf getirip götürenler olacaktır. DOMUZ suretinde haşredilecek olanlar ise haram yiyenler ve haksız vergi toplayanlardır. KÖRLER verdikleri hükümlerde zalimlik edenlerdir. BAŞLARI VE AYAKLARI TERS YÜZ EDİLENLER faiz yiyicilerdir. SAĞIR VE DİLSİZ olanlar amellerini beğenen ve onlara bel bağlayanlardır. DİLLERİNİ çiğneyenler sözleri davranışlarına uymayan ilim adamları ile kıssa anlatıcılarıdır. EL VE AYAKLARI KESİLMİŞ olanlar , komşularına eziyet edenlerdir. ATEŞTEN KÜTÜK ÜZERİNDE HAÇA GERİLMİŞ OLACAKLAR, iyi insanları zalim yöneticilere ihbar edenlerdir. LEŞLERDEN DAHA KÖTÜ KOKACAKLAR, şehvet ve lezzetlerinin sefasını sürenler ve mallarındaki Allah'ın hakkını vermeyenlerdir. KATRANDAN ELBİSE GİYECEK OLANLAR, kibirlenen,övünenler ve büyüklenenler olacaktır.

10 Mayıs 2021 Pazartesi

ZEKAT SADAKA FITR

Zekat, sadaka ve fitr. Kazancı temizleyen fiillerdendir.İslamın bu güzel şartı nihayet mülkün Hakk'a ait olduğunu öğreten fiildir ki her müslümana farzdır.

ÖFKE

Öfke gelince iman gönülden gider ateşe düşüp yanar. Büyüklerimiz "Öfke baldan tatlıdır" buyurmuşlardır.Fakat öfkenin sonucu daima acıdır.Öfke insanı cehenneme sürükler(Hac suresi 72).Öfkeden sakınmak gerekir.Yol kesen eşkıyalar gibi saklandıklarından tedbirli olmak gerekir.Vahdet gönle sinmezse, zahid ne kadar ilim sahibi olursa olsun, uzattığı taylasanı, elindeki asası da olsa öfkeden kurtulamaz.Öfkeyi yutan , onun etkisinden kurtulan kişi Hak sarhoşudur. Hak sarhoşları öfkeye yenilmezler.

DÜNYEVİ MAKAMLAR

Ehlullah varlığı Hak bilir.Dünyevi makamlar da Hakk'a aittir. Hakk'ın işidir.Fakat insan bu makamlara ulaşmayı hırs edinirse bu nefstir. Bu makamlar kendiliğinden gelir, yukarıdan taleple olur ve hizmet fırsatı verilirse emr-i Hakk bilip reddetmemek gerekir. Nefsten gelen her istek insana sıkıntı verir.

TEVAZU

Hak Teala Tevazuya bin kat kuvvet vermiştir. Hakk'ın ihsan ettiği azamet ve vakar ile kibrin gözüne bir iken bin görünür.Bu azamet tevhidin nuruyla meydana gelen güçtür.

FAKR

Fakr, salikin ismini, cismini, kendine ait zannettiği fiillerini, sıfatlarını ve nihayet "benlikle" sınırlandırdığı zatını Hakk'ın zatında yok(fena) etmek, yani fail, mevsuf ve mevcudun Cenab-ı Hakk olduğunu gönülde zevk etmektir."Fiil, sıfat, vücud benimdir", şu benimdir, ben yaptım, ben bilirim, ben söylerim, ben işitirim v.s" diyenler şirk ehlidir. Halbuki vücud mülk Allah'ındır. Fakrını tamamlayan kişi Allah'ta dır. Fakrın alametleri sebeplerin tamamının yokluğudur yani esbaba tevessül etmemektir. Bu manada fakr velayet ehlinin hedefidir. Nefsin ruha yolculuğunda akıl kanaat ve fakrı kabul edince aslında yolun yarısı tamamlanmış olur. Zira nefsin en zorlandığı şey terbiyedir

KANAAT

Nefsi emmarenin askerleri ile başa çıkacak aklın iki yardımcısından biri kanaattir. Kanaat; Arapça ikna olmak, yetinmek demektir.İnsanın hayatını sürdürebilmesi için gerekli olan ihtiyaçlar dışında kalan , bütün nefsi ve hayvani isteklerinden , aşırı arzulardan vazgeçmek, az ile yetinmek belki kendi ihtiyacını muhtaç olan birisiyle paylaşmak demektir.Bu güzel davranışı gönle kabul ettirebilmek güç olup bir mürşit terbiyesi ile mümkündür.Kanaatin ötesi tokluk, manevi zenginlik yani istiğnadır. Kanaat ve fakrı tamamlayamayan salik palazlanmadan uçmaya çalışan fakat anaç muamelesi yapan kuşe benzer

NEFS'İN SIFATLARI

Nefsi Emmarenin sıfatları:Kibir, hırs, hased,şehvet, buhl(cimrilik),hıkd (kin), gasap ve hiddettir. 

Nefsi Levvamenin sıfatları;İşret(dünya zevkine dalmak), ucb(kendini beğenmek), heves(arzu), mekr(Hile,aldatma), temenni(boş arzu), levm(çekiştirmek) ve kahrdır(derin acı ve üzüntü vermektir) Nefsin pişmanlık duyup akla müracaat etmesi, onun levvameden mülhemeye yani Rahmani ilhamlar alıp terbiyeye niyetlendiğini gösterir. 

NEFSİ MÜLHEME'nin bazı sıfatları şunlardır:İlim, tevazu(alçak gönüllülük),tahammül(sıkıntılara katlanmak), sahavet(cömertlik), istikamet(doğruluk)fakr ve kanaat(az ile yetinmek) ve sabırdır.

 Nefsi mutmainne ve daha yukarıdaki Raziyye ve Marziyye makamlarının alametleri şu makam ve hallerdir: Cud(cömertlik),gam(hüzünlü olmak), zühd(takva), şükür,tevekkül(Allah'a hakkıyla güvenmek),ibadet aşkı ve tezellül(kendini Allah'a karşı küçük görmek),zikir(Allah'ı anmak), ihlas(samimiyet), vera (şüpheli şeylerden kaçınmak), rıza (her haline rıza göstermek), riyazet(nefsin aşırı hazlarına set çekmek), keramet(olağanüstü durumlar göstermek), vefa (sözünde durmak), zatullahın rüyeti, terki beşeriyet(beşerin hayvani özelliklerini terk etmek), tahallukbi ahlakullah(Allah'ın güzel ahlakı ile ahlaklanmak), tefekkür fillah(Allah hakkında derinlemesine düşüncelere dalmak), safa fi nurullah(Allah'ın nurunda saflaşmak,berraklaşmak,takarrubu ilallah(Allah'a yakınlaşma),telattufta ala halkillah(Allah'ın yarattıklarına lütuf ve nezaketle yaklaşmak) ve lika zatullah(Allah'ın zatına kavuşmaktır,O'nunla bir olmaktır)

9 Mayıs 2021 Pazar

NEFS OĞLANCIKLARI

Nefsin büyük oğlu tama'dır (doymazlıktır). O hiç öğüt dinlemez. Dünyanın bütün mülkü onun olsa, o yine de doymaz. Açgözlü kişi dünyayı sever, ona bağlanır. Çünkü onun inandığı, istediği ve sevdiği şey dünyadadır. Susuz bir kimse suya hemen kanmaz. Tama'kar da dünyaya kanmaz(doymaz). Gönlü hep oraya akar. Doymazlık sıfatı içinden çıkılamayan bir zindana benzer. Aç gözlülüğün askerleri zırhlarını giymiş bir şekilde bu zindanı beklerler. Bu halden kurtulmak için akla müracaat edip aklın askerleri olan Kanaat ve Fakr'la birlikte olmak gerekir.

NEFSİ EMMARE İSYAN EDEN ASİ OLUP SONU URGANDIR

Nefsi emmare devlet otoritesine karşı çıkan bir asiye benzer.İsyancıların akıbeti nasıl ki kolluk kuvvetlerince yakalanıp teşhir edildikten sonra asılmak ise iman ve tevhid ordusu olan ruh kuvvetleri eninde sonunda emmare nefsin askerlerini tek tek bulup yok edecektir.Nefsin kuvvetleri(oğlanları/askerleri) dokuz kişidir. Nefsin oğulları kin, kibir, riya, şehvet gibi özelliklerdir. Kehf suresinde anlatıldığı gibi Hz.Hızır'ın çocuğu yolun başında öldürüp imha etmesi nefsi emmarenin yolun başında imha edilmesi gerektiğine işarettir. Hz.Musa'nın Hz.Hızır'a karşı gelip direnmesi insanın nefse ait bu özelliklerden kolay kurtulamayacağının delilidir. Seyrü süluk en nihayet nefsin dönüştürülüp ruh haline gelmesidir. Derler ki nefs ve ruh bir tek varlıktır. Nefsin eğitilmemiş dünyevi ve örtülü olan tarafımız, ruhun da hakikate yönelen ve aslından haberdar olmaya başlayan tarafımız olduğunu unutmamamız gerekir.

İMANIN TANIMI

İMAN PADİŞAHIN HİDAYETİ( TALİBİ HAKK'A YÖNELTME) NURUNDANDIR.İman da üç türlüdür: Biri ilmel yakindir, biri aynel yakindir ve biri Hakkel yakindir. İlmel yakin imanın yeri akıldır ve akılla elde edilir. Aynel yakin imanın yeri gönüldür. Hakkel yakinin yeri candır.Can ile olan iman can ile birlikte gider.

AKIL

Akıl, Allah'ın ezeli nurundan var edilmiştir.O da üç çeşittir: AKLI MAAŞ( bu akıl dünyevi işlerini ve düzenini bildirir. 

AKLI MAAD:(Maad(aslını arayan ve hakikate dönmek isteyen ) akıl ahiret hallerini bildirir

AKLI KÜLLİ:Saf,ilk,zati akıl, Allahu Teala marifetini bildirir

DÖRT UNSURLA İNSANA GELENLER

İnsan bedenini oluşturan dört madde vardır.Toprak, Su, Hava, Ateş.Bu dört unsur insan bedenine,mizaç,huy, heves v.s verir. Bunları sayacak olursak görürüz ki; 

TOPRAK la birlikte insana dört sıfat geldi:Sabır, iyi huy, Tevekkül(Cenabı Hakka dayanıp güvenmek, ona tam teslim olma) ve el açıklığı olan Cömertlik(mekremet) 

SU ile dört hal geldi,mizaç oluştu.Bunlar;Gönül huzuru, cömertlik, lütuf(iyilik) ve vuslat(kavuşmak). 

HAVA ile birlikte dört heves geldi:Onlar yalan ve iki yüzlülük,acelecilik, nefstir. 

ATEŞ ile dört türlü tat(zevk)geldi.Şehvet ve kendini beğenme, açgözlülükle kıskançlık.

Vücuda can gelince dört huy geldi.Büyüklük(azizlik) ve birlik, utanma ve halin edepleri(ahlakı hamide)

BEYAZİD'İN DOSTLUĞUNU KÖPEK BİLE KABUL ETMİYOR"

Yağışlı bir günde Hazreti Beyazid-i Bestami, Bistam şehrinde bir sokaktan geçmekte imiş.Sokak dar ve yağmur suyu yerlerde gölcükler oluşturmuş. Beyazid yürüyor tam bu sırada karşısından bir köpek geliyor. Beyazıt şöyle eteklerini toplar ve yolun su birikintisi olan yerine geçer, kuru yerden köpeğe yol verir. Düşünür ki, elbisesine köpeğin tüyleri değmesin. Köpek geçerken Beyazıd'a şöyle bir bakar hal diliyle der ki:Ya Beyazıd tüylerim ıslak olsa, necis olsa da elbisene bulaşsa yedi avuç su ile yıkarsın temizlenir. Ama bak tüylerim kuru ve tertemiz.Ama senin gönlünde öyle bir gaflet pası , öyle bir gaflet küfü var ki, yedi derya ile yıkasan temizlenmez!. Beyazıd donar kalır köpeğin bu ifadesi karşısında. Hemen sonra Beyazid kendine gelir ve köpeğe der ki"Sen kıymetli bir hayvana benziyorsun.Gel seninle arkadaş olalım. Gaflet anlarımda sen beni uyarır ikaz edersin, ben de senin rızkını temin ederim.Köpek:"Ben öyle evde una ve bulgura tevekkül edenlerle arkadaşlık etmem der ve yürür gider. Meğerse Beyazıd evde küplere un ve bulgur doldurmuş nasıl olsa bunlar bana altı ay yeter diye düşünüyormuş.Köpek bu sırrı açığa vurur.Hazret gözyaşları içinde ellerini açar ve "Ya Rab Beyazıd sana veli olma davasında, oysa Beyazıd'in dostluğunu köpekler bile kabul etmiyor.

KAMİLDEN İRŞAD EDEN HAZRET-İ ALLAHDIR

Bir salik, mürşid-i Kamile ikrar verdiğinde ilk defa 'zikri daim' dersi ile bırrı idrak eder.Zira kamilden irşad eden bizzat Allah'dır.

TEVHİDDE GELİNECEK YER

"Hak Teala'dan yakın insana bir şey yok denür/Lik bildir kim dürür Allah ya kimdir İbad" Hak Teala ile insan birbirlerine o kadar yakınlaştılar ki, bunlardan hangisine Allah diyeceksin,hangisine Kul diyeceksin.Hak dostları bunu bana bildirin" demektedir Niyazi Mısri. Hadis-i kutsi de Allah buyurur ki:"Allah Adem'i kendi suretinde yarattı" Hakikatte mutlak olan Allah'tır, mukayyet olan kuldur.Allah kayıtlandı mı kul adını alır.Fark budur.Hakikatte ise farksız olan fark budur.Yani hiçbir fark yoktur.

İKİ GRUP CENNETLER

Uhrevi aleme ait olan cennetler sekiz tabaka olmak hasebiyle dördü nimet cenneti, diğer dördü ise irfan cenneti imiş. Muvahhidler hem nimet cennetinden hem de irfan cennetinde makamları olup her ikisinden istifade edecekler imiş.Nimet cennetleri, arzu ve isteklerle dolu olup , irfan cennetleri ise, Hakk'ın müşahadesine ait cennetler imiş.

METLİ DEDE SONRASI

Metli Dede'den sonra Çumra'da Metli Sultan'ın yolunu devam ettiren Bekir Köse isimli bir dervişi idi.Metli Sultan,Hasan Hüda hazretlerine "Sana devredeceğim" demişti. Hasan Hüda hazretleri kabul etmedi. Bunca ihvanın sorumluluğunu alamam demişti.Bekir Köse çok ısrar etti ancak Metli Sultan bu yolda ona işaret vermedi. Hatta Bekir Köse'ye "Bu yolda kelle gider" demiştir. Bu söze rağmen Bekir Köse yinede istemişti. Bekir Köse'nin kabri Metli sultanın hemen önünde Türbe şeklinde yapılmıştır.Ölüm şekli konusunda Hasan Efendi'nin kızı Hatice annemize göre bir iftiraya kurban gitmiş ve o yüzden yatağında bıçaklanmıştır.

8 Mayıs 2021 Cumartesi

MENDERES'İN PROJELERİ

Necib sultanım anlatmıştı. İskenderun'daki Karayolları Müdürü arkadaşım idi. Ancak koyu CHP'li idi.1960 ihtilalinden sonra Ankara'ya tüm müdürler çağrıldı ve menderes tarafından uygulamaya konulan 200 projenin iptali gündeme gelmişti. Bu projelerde çalışan herkese çalıştıkları projede bir ay tek maaş,ikinci ay çift maaş ödenmekte idi. İhtilal sonrası Maliye bu ödemeyi çok bulup iptal yolunu aramakta idi. Bu projelerden mali tasarruf yapabilmek için 40 proje hariç diğerlerini iptal ettiler. Merak etmekte idiler:Menderes bu projelerin gerçekleşmesi için gerekli parayı nasıl bulmak ta idi. Bu projeler ülkenin önünü açacak projeler idi. Tayyib bu projeleri hayata geçirdi.

METLİ SULTAN'IN CENAZE MERASİMİ

Necib Sultanım anlattı.Fikri Baba'nın dergahı ile üçler mezarlığının arası takriben 500 m var idi. Hazret'in cenazesine katılanlar o kadar kalabalık idi ki tabut el üzerinden iletilerek mezarlığa ulaştırıldı. Kalabalıktaki insanlar tabuta dokunabilmek için balık istifi şeklinde idi. İnsanların ayakkabıları izdihamdan çıktı. Merasimden sonra belediye araçları yerlerdeki ayakkabıları kamyonlarla topladı. Başlangıçta polis buna mani olmak istedi, kalabalığın devlete karşı olumsuz bir tavır olmasından endişe etti. Zira Hazret,Kur'an bastırıp dağıtmaktan dolayı mimli idi. Sonra emniyet kalabalığı serbest bıraktı.

ÜÇLER

Necib Sultanım anlatmıştı:Seyyid Ali baba hazretleri bana şöyle söylemişti:Oğlum biz üç kişiyiz birimiz Kütahya'da, diğeri de Sivas'da bulunmaktadır.".Necib Sultanım devamla: Kütahya'daki olarak bahsedilen zatı ziyarete gittim. Aşikar kerametlerine şahit olarak onunla sohbet nasip oldu. Sivas'taki zat ile görüştüm. Ancak bana üç farklı kılıkta gözüktü" dedi. Sanırım bunun hikayesi blogun geçmiş yazılarında mevcut idi.

MEZAR TAŞINDAKİ YAZILAR

Necib Sultanım anlattı:Metli Sultanın üçler mezarlığındaki mezarının şahidesinde bulunan yazıları hazret sağlığında söylememişti. Acaba, tasavvufta gelip gitme olduğu için hazret tekrar geldiğinde mi bu yazıları yazdırdı bilmiyorum"

METLİ BABADAN SONRA DERGAHIN DURUMU

Necib sultanıma sordum.Fikri Baba'dan sonra dergahının durumu ne oldu diye.Hazret şunları anlattı.Daha önce anlatmıştım.Hazret sağlığında şöyle söyledi. Ben dünyayı değiştirmeden altı ay evvel birisi gelecek ve benim hizmetimi görecek" diye. Gerçekten de dünyayı değiştirmeden evvel altı ay önce tanımadığımız bir adam geldi.hizmetini gördü ve hazretin vefatından sonra defin akabinde bu adamı bir daha gören olmadı.Mevcut dergaha devam edenler içinde iki kişi Şeyhlik istemekte idi.bunlardan birisi vefat akabinde dergahta posta oturdu.Ancak bu zat,bir başka tarikatta bulunan bir hanımla evlenmek istedi.ancak mevcut karısı zorluk çıkarttı. Sonra bu kişi dergahın bulunduğu binayı satıp gitti. Nasıl sattı bilmiyorum" dedi. Şeyhlik isteyen diğer kişi Çumralı birisi idi.Başlangıçta etrafına bayağı insan toplandı.İyi gidiyor idi. Nasılsa Adliyelik bir vakıa oldu, sonucunda bu şahsı kayın biraderi bıçaklayarak öldürdü. Bu nedenle dergahın devamı olmadı.

NECİB SULTAN'DAN

Necib Sultan'ım ifade ettiler:Ne Menderes ne de Kayserili(Abdullah Gül),Tayyib'in yerinde olsa idi Amerika'ya İncirlik üssü nedeniyle rest çekemezdi.Tayyib bilemiyorum bir Allah adamından destek alıyor.O zat rest çek diyor, Tayyip rest çekiyor.1915 olayları ile alakalı ABD Başkanı "Soykırım" ifadesini kullanınca Cumhurbaşkanı İncirlik nedeniyle rest çekti. İncirlik üssü Türklerindir, Türk hava kuvvetlerine tahsis edilmiştir. ABD isterse uçaklarını Katar'daki üslerine konuşlandırabilir" ifadesiyle ABD 'ye rest çekti. ABD kıç üstü oturdu. Akabinde Çin ve Kuzey Kore restleşti ABD ile. Putin bekliyor. ABD ve Rusya çatışacak. Muhtemel mesele Ukrayna olabilir. Menfeatleri %50. Tayyib aniden bir şeyler yapacak. bilemiyoruz" dedi.

Kıssa -i Canan 12. Bölüm (Sebahat Gürtekin)AŞIK FATMA AHISKA

KEMALATI BULANA KADAR DEVAM EDEN TEKRARLAR

İnsana bu aleme nereden geldin? diye sorulduğunda vereceği cevap şudur:"Allah sizi yerden bir bitki olarak bitirdi,sonra sizi oraya geri çevirir ve sizi tekrar çıkarır.Allah yeri sizin için bir sergi yaptı"(Nuh/17-19) Eğer bir insan bu alemde kemalatı bulamadan ölürse , Allah onu cemada(madenlere) verir, cemaddan nebata verir. Nebaddan hayvanata geçer hayvanı insan yer insana geçer ve yeniden doğumla insan olur. Bu seyirden insanlığını bulursa kurtulur. Kemalatı bulamazsa bu seyir sürekli tekrarlanır.Ta ki, kamil olana kadar denmiştir.

HİMMET NE İMİŞ?

İbrahim Ethem'in hikayesi uzundur. Saltanatı terk ettikten sonra bir tekkeye yirmi yıl hizmet eder. Sonunda cesaretini toplayıp şeyh efendinin huzuruna çıkıp himmet ister. Şeyh celallenir yirmi senelik hizmete karşı himmet mi istenir diye onu kovar. Dergahı terk eden İbrahim Ethem'in ardından iki dervişi gönderip onu dövdürüp ne diyeceğini öğrenmek ister.Dervişler ona eziyet edince Hz. Ethem onlara:Hadi hadi ben o işi Belh'de bıraktım" der.dervişler bu tepkiyi Şeyh'e iletirler.Şeyh bırakın gitsin Belh aklından çıkmamış der.Hazret Belh'e gider. Kimse kendini tanımaz. Oğlu Belh'e sultan olmuş, halkı idare ettiğini görür.Tekrar geri tekkeye gelir. Kapıyı çalar,açmazlar. Pencereyi çalar açmazlar. Sonra dama çıkıp kendini bacadan içeri atar ve "Öldürün beni" der.Gitmiyorum. Efendi tebessümle: Gel İbrahim. Şimdi himmeti hak ettin" der. Himmet nedir? bilir misiniz. İbrahim Ethem'e ders vermemiş , telkinde bulunmamış sadece tekke hizmetini vermiş.Aslında hizmet himmet imiş.

CÜNEYD HALLAC İÇİN FETVA VERMEMİŞTİR

Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin, Hallac-ı Mansur'un katline fetva verdiği rivayeti tamamıyla gerçek dışıdır.Zira Cüneyd, Hallac'dan 11 yahut 13 sene önce vefat etmiştir. Cüneyd-i bağdadi hazretleri ,Ebu Muhammed el Cürayri (Ceriri) ile karıştırılmıştır. Zira Hallac'ın katli için söz söyleyen Cüneyd değil, Cüneyd'in baş öğrencisi Ebu Muhammed el Cürayri'dir

EVLİYANIN ALEYHİNDE OLMAK

Bütün nebiler, bütün veliler zilleti izzete tercih etmişlerdir ki, işin hakikati da budur.Onlar tevazu sahipleridir.Onlar büyüklenmezler. Nefslerini zelil etmişlerdir.Kim ona hakaret ederse Allah'ın gazabına uğramıştır. Şah-ı Nakşibend hazretleri buyurur:"Allah'ın evliyası arzda kınından sıyrılmış kılıç gibidir.Kim kendini o kılıca vurursa kılıç onu keser.Gerçi Allah rahmet ve merhamet sahibidir.Veliler de öyle amma, bu Allah'ın kanunudur. Bu nedenle Allah'ın dostlarının aleyhinde olanları gayretullah mahveder.

YOLUN SONU

Cüneyd-i Bağdadi hazretlerine sormuşlar: -Efendim bu yolun sonu nedir? Hazret cevabını vermiş: -Başa dönüştür. Bu nedenle insanı Kamil o kadar kemalatıyla bir saliki irşad için başa döner.Onunla aynı seviyede oturur ve derse yeniden başlar.

7 Mayıs 2021 Cuma

ZAHİR BATIN KONULARI

Halk zahire bakar.Her din mensubu kemalat ehlini kendi dininde görür.Hind'den bir kamil gelse, müslümanın ona bakışı kendi dinince olur.Acaba bu adam namaz kılar mı?Müslüman bir kamil Hind'de olsa , Hindularda kendi inanışlarını Müslüman kamilde ararlar.Oysa Kamil her yerde kamildir..Ehli zahire göre bir kimsenin kamil vasfını alabilmesi için , o kişinin mutlaka namaz kılar, oruç tutar vb. ibadetlerinin olmasını gerekir.O hakikati bakmaz.Efendimiz (sav) irşad makamında olduğu için , zahire riayet ederdi ama hakikatine da işaret ederdi.Onun için bazı hadislerinde şöyle buyurur:"Nice namaz kılan vardır ki , kendisine kalan sadece yorgunluktur"."Namaz müminin miracıdır"."Nice oruç tutan vardır ki, kendisine kalan sadece açlıktır"."Kim Kabe'yi taş toprak gördü ise haccetmemiştir". Üç türlü kulluk vardır: 

1-İbadet:Bu makamın sahipleri ibadeti cennet umuduyla yaparlar ve cehenneme girmekten korkarlar.Bu kimselere tasavvuf ıstıyahında Avam derler.Zahire bakarlar,şeriat ehlidirler. 

2-Ubudiyyet:Bunlar ibadeti cennet,cehennem kaygısıyla değil sırf Allah rızası için yaparlar ama Allah'ı ayrı kendilerini ayrı görürler.Bunlara ebrar denilir,tarikat ehlidir. 

3-Ubudet:Bunlar ibadeti Allah'dan alırlar.Allah ile Allah'a yaparlar. Bunların nazarında abit, mabud, ibadet bir olmuştur. Bunların kendilerine ait varlıkları kalmamıştır. Allah da fani, Allah'la baki olmuşlardır. Bunlar hakikat ehli olup mukarrebun denilir. Efendimiz bir hadisinde buyurmuştur:"Ebrarın hasenatı, mukarrebun yanında seyyiedir" İbni Arabi hazretleri buyurur ki:"Arifin dini yoktur.Yani onlar bir dinle kayıtlı değildirler." yine başka bir ifadesinde:"Benim itikadım, bütün itikadları kapsar"demiştir.Yine İbni Arabi hazretlerinin sözüdür:"Allah bir Resul gönderdi kendisinden, kendisiyle, kendine. Resul'ü gönderen, Resul ve Resulün getirdikleri ve Resulün geldiği kavim bir kavimdir"Bu sözü Zat-ı Hakk'a mahrem-i irfan olanlar anlar