31 Mayıs 2018 Perşembe

HARAMİLİK GIYBETTEN İYİDİR

Bir gün birisi :"Haramilik gıybetten daha iyidir.." dedi.Arifin birisi, bunu latife olarak söylenmiş sonda ve sözü söyleyene:"Dostum, saçmaladın.Bu söz bana tuhaf geldi.Haramilikte iyilikmten yana ne gördün ki; onu gıybet üzerine tercih ediyorsun?"


Cevap olarak şöye dedi:"Haramiler babayiğit insanlardır.Bir kervan görünce ona saldırır,çekişir, boğuşur,yenerler,vurgun yaparlar,para mal kazanıp keselerini doldururlar, bol bol yaşarlar.Fakat biçimsiz, biçimsiz, maymun, sinsi gıybetçiler ne yaparlar:Gıybet defterlerini karartıp, bir şey kazanamazlar."
Bir talebe üstadına dert yanar:Efendim,size talebelik yapan filan arkadaşım çok kıskanç.Ben hadisi şerifin manasını verdiğim zaman o habisin içi karmakarışık oluyor"
Üstad nasihat eder"Arkadaşının hasudluğu hoşuna gitmedi.Pek ala ! Gıybetin iyi bir şey olduğunu sana kim haber verdi?Eğer o kıskançlık cihetinden cehennem yolunu tutdu ise, sen, de başka bir yoldan ona yetişeceksin!.."
Bir genç Haccac hakkında "Bu herif hunhardır,gönlü kara taş parçası gibidirYarabbi Halkın hakkını bu zalimden al"dedi.
Güngörmüş yaşlı bir ihtiyar bu sözü işitince:"Evet oğlum, Haccac'dan mazlum, miskin insanların haklarını, başkalarından da niçin gıybet ettin diye Haccac'ın  hakkını soracaktırlar.Sen ondan, onun zamanından el çek! Çünkü zaman onu mağlub edecektir.Bana gelince , ben ne onun zulmünü beğenirim, ne de senin gıybetini"
Gıybet edilmeleri caiz olanlar ise:
Birincisi, halka zararı dokunan  ve halkın ayıpladığı yolda giden padişahtır.Halkın ondan sakınmaları için , o padişaha ait olan sözleri, işleri, ötede beride nakletmek caizdir.
kincisi hayasız insanlardır.Bunların kötülüklerini örtmek caiz değildir.Çünkü zaten perdeleriri kendileri yırtmıştır.Böyle hayasız fasık kimseyi havuza düşmesin diye muhafaza etme.Çünkü o kendini başka tarafta kuyuya atar.
Üçüncüsü eğri terazili yalahcıdır.Bu gibilerin kötü işlerine dair ne varsa söyle.

MAĞLUBİYETTEKİ RİYAKARLIK

Dört dönemdir vekil olup bu dönem listeye konulmayan milletvekili "Büyüklerimiz böyle uygun gördü,saygılıyız,partimizin içindeyiz,peşindeyiz" gibi lafları dilinin ucuyla söylesede renginin uçukluğundan bir şeylerin ters gittiğini gözlemlemekteyiz.Galibiyetteki riyakarlığı anladık ta mağlubiyetteki riyakarlığa pes doğrusu..Hiçbir şeyin daim olmayacağı dille ifade edilirken,maalesef makam devam ederken bu sürecin bir gün biteceğine nedense inanılamıyor."Hakka hizmet ettik","Böylesi hakkımızda hayırlı imiş" sözleri züğürt tesellisi yahut ciğere ulaşamayan tilkinin sözü "Zaten mundar idi"

YÜKSEK SEÇİM KURULU

Muhtemelen 24 Haziran 2018 seçimlerinde kendisine mühim iş düşecek bir kurum.Şüphesiz her devirde sonuçlara itirazlar olmuştur.Bu seçimde de olacaktır..Tarihte YSK tarafından seçim iptal kararı hiç verilmemişti.Bu seçim muhtemelen bir ilklerin seçimi olmaya namzet.Mühürsüz oy pusulası konusundaki kararı hukuk adına garabetti.Adaylık başvurusunda Diploma tasdiki konusundaki ihtilaflara son vermek amacıyla fotokopi (!) kabulü düzenlemesi ise harika idi.
Hakteala'nın sayısız hikmetler taşıyan işlerine akıl erdirmek mümkün değil.Neyi neyin içinde gizliyor  bilmek mümkün değil.Ey aziz dostum.Zulmetten korkma! Mümkin ki , içinde abı hayat bulunur.Kerri arz hareketten sonra sükun bulmuştur.Geceler gündüzlere gebedir.Sabır yaşanarak başarılabilirse tarifsiz zevkltir.

HER İBADET BİR İLAÇTIR

İslam dininde emrolunan her ibadet, sayıya girmeyecekderecede nimet ve hikmetledoludur.Aynı zamanda da insanın manevi hastalıklarını tedavi etmek için Kur'an eczanesinde hazırlanmış birer ilacdır.
Mesela namaz:İnsanı bütün kötülüklerden , Allah'ın istemediği şeylerden muhafaza eden manevi bir ilaç olduğu gibi . aynı zamanda nefsin dizginlerini çeken , her an insanın hayatını kontrol edenbirmüessesedir.
Zekat: İnsanın Hakk7a karşı ümmidsizliğini gösteren hasisliği tedavi eder, o pis kiritemizler.Malın hakikatde kemin olduğunu gösterir.
Oruc'a gelince:Oruc; kalbin nurudur.Aynı zamanda kalbin batını olan "fuad" ın cilasıdır.Dünyevi gerazları kalptençıkartır.Fikir kapılarını açar, sır ayinesinin tozunu giderir.

30 Mayıs 2018 Çarşamba

KUTSAL HUKUKLAR

Üç hukuka çok riayet gereklidir:
Hukuku İLAHİ,
Hukuk ŞAHSİ,
Hukuk-uİÇTİMAİ
İşte bu üç hukuk hangi cemiyette kutsi tanınmış ,riayet edilmişse o cemiyet medeniyetin zirvesi olmuştur.
İslam diniinsanı yalhız suret-perest olarak bırakmaz, meyl-imuhabbeti nakışlara değil, nakkaşa verdirir.
Dedikodu ile vakit geçirmeyi haram kılar.
"Hayırlı sükutu, sabrı tecrübe et, ömrünün kökünü abı hayat ile sula" der.

YOLSUZLUK MAHKEMELERİ VE NEREDEN BULDUN KANUNU

Varlık barışı nam altında son üç yılda neredeyse her yıl bu uygulama yapıldı.Yeterki getir,nereden bulduğun sorulmayacak!,Helalden mi? Haramdan mı?sualine muhatap olmayacaksın.Kanun önünde bu soru sorulmayacak ama vicdanlar nezdin de ne olacak.İktidara,siyasilere yakınlığı kullanarak ekonomik zirve olmuş kişiler sanmasınlar ki soru sorulmaz! Bugün Vatan partisi seslendirse de yolsuzluk mahkemeleri ve nereden buldun kanunu tüm şaibeli birikimleri tekrar ait olduğu yere döndürecektir.

KİŞİNİN KENDİNİ BEĞENMESİ EN BÜYÜK FELAKETİDİR

Hz.Ali Efendimize ait bir sözdür:HELAKÜL MER'İ FİL UCUB"Kişinin helaki :Kendini beğenmesinde, büyük görmesindedir".

İMAN AĞACININ KOLLARI/DALLARI

"El ıymanü bıd'un ve sittune şu'betüna'laha kavlu lailahe illallah.Ve ednaha imatatul-eza anittarıyk".İUmanı bir ağaç tasavvur edersek, altmış yedi, altmış sekiz,altmış dokuz kadar dalı , budağı vardır.
En ala dalında :La ilahe illallah"yazılıdır.
En aşağı dalında da:Gelene geçene zahmet vermemek için 'Yoldan ezayı kaldırmak' yazılıdır.

29 Mayıs 2018 Salı

HAYA ÜZERİNE

"El-hayaü hayrun küllüh""Haya, baştan sonuna kadar hayırdır".(Hadisi şerif)
Haya utanmayı icab ettirir.Utanan kimse de, hiçbir vakit Allah'ın sevmediği , vicdanın kabul etmediği, insanlığın istemediği bir şeyi yapamaz.
Hele kendindenutanan kimse hiçbir kötülük işleyemez.
İnsanın şerefi onunla belli olur.
İnsanı ölçebilmek için muteber bir kanundur.
Haya insanı imana sevkeder.Zira inanan utanır.
Aynı zamanda haya: insanı takvaya sevkeder, nası ıyalullah tanıtır.Haya ehlinin kalbi mahlukata karşı rikkatle çarpar.
Haya insanı sabrı cemile götürür.Hayası galip olan kimseler bu mihnethanede ugramış oldukları derd ve belalardan Allah'dan gayriye şikayet etmezler.
Utanması olmayan insan surette insan görünsede , hakikatta bu yüksek ünvan ile , şerefli bir şekilde imtiyazlanmaya hakkı yoktur.
Zira insanın şeref ve meziyeti; yalnız cismani mevcudiyeti ile kaim değildir.Onun maddi kuvvetinin büyük bir ehemmiyetiyoktur zira nice büyük, ne kada rgüçlü, kuvvetli mahlukat vardır ki onun emrine mazhar kılınmıştır.
Cismani hayat, manevihayatın kemal bulmuş asarının tecellisine  hizmet ettiği için sevilir.Böyle bir hizmet görülmezse o cismani hayatın ne kıymeti olur?
Namus haya ile arkadaştır.Kimdenamus varsa onda haya dahivardır.
Haya; yüz suyudur.Simai insaniyeyyet onunla parlaklık kazanır.Yüzsuyu, altın suyundan  kıymetlidir.Dökmeye gelmez.Alçağın, zalimin huzurunda sarfedilmez.Altın suyu sahifeleri, levhaları tezyin eder, yüz suyu ise eşrefi mahlukat olan vechikerimi insaniyi tezyin eder.
"Hayası olmayanr kimsenin hayatı kalbisi yoktur"

ibrahim sadri eskiden herşey bozuk ama insanlar sağlamdı sinanabi7512

İstanbul’un fethinin 565. yılı 'Fetih' videosu

GİORDANO BRUNO SÖZLERİ

 Zaferin elde edilebilir olduğunu düşünerek mertçe savaştım. Ne yazık ki ruhumun gücü bedenimden esirgenmiş. İnanıyorum ki gelecek kuşaklar gerçek uğruna savaşmayı tüm yaşam zevklerinden üstün tutacaklardır. / Giordano Bruno

Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz. / Giordano Bruno

İnsanın sırf çoğunluk, çoğunlukta olduğu için, kitlelerle ya da çoğunlukla aynı şekilde düşünmek istemesi aşağılık ve düşük bir kafası olduğunun kanıtıdır. Halkın çoğunluğu ona inansın inanmasın, hakikat değişmez. / Giordano Bruno

Yaşamın amacı, kaderi anlayabilmektir; çünkü bu bilgi gerçek kurtuluş olan tanrı ve sonsuzla birleşme bilincine bizi yöneltebilen tek şeydir. / Giordano Bruno

Zaman her şeyi alır ve her şeyi verir. / Giordano Bruno

Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, diğerleri de yanlış gider. / Giordano Bruno

Büyücüler inanç sayesinde, fizikçilerin hakikat sayesinde yaptıklarından daha fazlasını yaparlar. / Giordano Bruno

Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmî akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım. / Giordano Bruno

Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar. / Giordano Bruno

Yaşamak için elimden geleni yaptım. / Giordano Bruno

Bilgisizliğin azgınlığına karşı savaştım. İnanın ki dünya nimetleri ya da öz saygı için bu acıya katlanmıyorum, yaşamı ben de çok seviyorum; fakat inançlarım bunun üstündedir. / Giordano Bruno

DİP DALGA

24 HAZİRAN SEÇİMLERİ İLE ALAKALI OLARAK ANKET ŞİRKETLERİ ŞİKAYETÇİ.Zira, 18 soruluk anketi doldurabilmek için daha önce  30 İLE 40 Denek (ev-Kişi) gezerken bugün en az 120 deneğe başvurmak zorunluluğundan bahsedilmektedir.Busonuç  insanımız fikrini belli etmek istemediğini, bir şeylerden endişe ettiğin gösteren en büyük örnek olsa  gerekir.Bu nedenle 24 Haziran seçim ulusal tarihimizde pek rastlanmayan ilk seçim özelliğini taşımaya namzed olsa gerekir.Bir insan niçin fikrini açıklamaz? Çekindiğinden. Çünkü fikrini açıkladığında fikren karşısında olduğu gücün kendisine bir şekilde zarar verebileceğini hissediyor.Bu zararı verecek olanlar  Sigorta,Vergi dairesi,belediye ,Adliye v.s gibi kamu erkini taşıyan kurumlar olabilir.^
Bu nedenle şiddetli bir DİP DALGA 'nın hissedildiği belirtiliyor.

28 Mayıs 2018 Pazartesi

İRADE KONUSU/SEYYİD MUHAMMED NURUL ARABİ

Sultan Abdülaziz Han,İstanbul'da bulunan Muhammed Nurul Arabi hazretlerini huzur dersine davet eder ve orada bulunan dönemin Şeyhülislamı kendisine irade konusu hakkındaki düşxüncelerini sual eder.Hazret şöyle cevap verir:
Kulda cüz'i bir irade elsette mevcuddur.Mesuliyetin kayanağı da budur.Ancak herkeste ve her zaman değil.Mesela ben elbette cüzi irade sahibiyim.Lakin padişahın emriyle geldim.Buradan kalkıp gitmek ise benim elimde değildir."Gel" denilir gleriz;"git" denilir gideriz.Demek ki burada iradem belli bir hususta yok hükmündedir.Aynı şekilde padişahın huzurunda bulunduğumdan dolayı  yapabileceğim hareketler de sınırlıdır.Bazı kimseler de aynen bu misalde olduğu gibi daimi bir surette Rabb'lerinin huzurunda bulunduğunun idraki içinde yaşar.Allah her yerde hazır ve nazır olduğu halde pek çok kimse, kendilerini sadece namazda huzuru ilahidi kabul ederler.Halbu ki belli bir manevi mertebeye yükselmiş olanlar, her an huzuru ilahide bulundukları idraki ile yaşarlar.Böyle kimselerde cüzi iradenin var sayılıp sayılmayacağını varın siz takdir edin."bu cevap padişahı çok memnun etmiştir.

NECMEDDİN-İ DAYE'YE GÖRE ŞERİAT

Necmeddin Daye'ye göre şeriat:zahiri ve batıni şeriat olmak üzere ikiye ayrılır.Zahiri şeriat bedenle ilgili olup İslam'ın beş şartının yerine getirilmesiyle ikame edilirken , batıni veya sırri şeriatı kalb,ruh ve sırla beraber değerlendirmek gerekir.Şeriatın zahiri yönü insanın bedeni organlar ve zahiri hisleri;tarikat ise daha çok batınihis ve kuvveleriyle ilgilidir.Batıni veya sırri şeriat da ancak tarikatın şart  ve edeplerini yerine getirmekle elde edilebilen hakikat vasıtasıyla yerine getirilebilir.
Seyyit Nizamoğlu buyurur:
Kıyam'ın , rüku'un , sücud'un
Kamusu mahvetmek içindir vücudun
Eğer bu uslup ile olmazsa ibadet
Ona derler hemen bir kuru adet

ALLAH'IN BİZİ SEVMESİ İÇİN

Efendimiz (sav) buyurmuştur:"Allah'ı kullarına sevdiriniz ki Allah da sizi sevsin"Bir kimsenin Cenab-ı Hakk'ı kullarına sevdirmesi için , evvela kendisinin Hakkı sevmesi lazımdır.Kişinin, kendisinin Hakkı sevdiği ne ile belli olur? denirse bu kişi "Hak,sevgisini benden kaldırır, beni bana bırakırsak halim nice olur?" korkusu içinde tir tir titremesidir.Hak sevgisi kendinde başlayan kimse görür ki Hakk'ın halvet yerinden başka bir yerde rahat olmadığını görür.Bu kişi, karşısındakine Hakk'ı sevdirmek iç in çırpınır.
Hakk'a sevgisi olmayanın muhabbeti kendi nefsinedir.

27 Mayıs 2018 Pazar

Cemal Safi - Tarihe Damga Vuran 15 Sözü


HAYAT TARZI OLARAK TASAVVUF

Mutasavvıf ahlak olarak Hz.Peygamber (sav)'in ahlakını yansıtabilen bir mürşid-i kamilin'in ( ya da Mürebbi-i Kamilin)ahlakını kendisine örnek ve rehber olması gerekir.Ayrıca bu dünyevi idrakten ilahi idrake doğru giden yolda (seyr-i süluk'da ) artık salik diye anılan kimsenin önünde iki büyük engeli:1-Nefis engelini 2-Vehim engelini ortadan kaldırabilmesini sağlayan bir yol yordamı ortaya koyması gereklidir.
Bu uygulama esnasında salik iki türlü manevi makama (yani hal ve tavrını bilip kontrol edebildiği idrak seviyesine ) erer.Bunlardan bir kesbidir; yani salik bunları kendisine gösterilen yol-yordamı uygulamakla kazanır.Diğeri ise Vehbi'dir Hak Teala tarafından lütfedilir.Ancak 1)Eriştiği makamatı olgunlukla hazmedebilen  ve 2)kendisinde Cenab-ı Peygamberin o yüce ahlakının yansımaları beliren kimseler Tasavvuf yolunun itimada şayan rehberleri olabilmektedir.

TÜRKİYE DIŞ/İÇ BORÇLARINI ÖDEYEBİLİR Mİ?

Satılacak bir şey kalmadığı söylenmektedir.Temiz hava ve akarsudan gayri.Necib Sultan'ın birsohbette belirttiği gibi Türkiye petrol ve maden denizi üzerinde bulunmaktadır.Amerika,Suud'da petrol bittiği vakit mutlaka ülkemizin yer altı zenginliği onu dünya üzerinde otorite yapacaktır.Bunun vakti gelmek üzeredir.Ve bu vakit geldiğinde, ülkenin başında harcar iken kılı kırk yaran,yaşantısı mütevazi,söylemleri yumuşak ama ümmet meselesinde  ve beytül mal konusunda eli sopalı olacak derecede sert birini beklemekteyiz.Tüm islam dünyasını ayağa kaldıracak bir lider geldiğindeülkenin yer altı zenginlikleri ortaya çıkacak ve ehline harcanacaktır.Fakirin kalmadığı,herkesin farklı cesetlerde aynı ruhu taşıdığı bir cemiyet tüm dünyaya örnek olarak yeniden yaşanacaktır.Bu nedenle borcumuz 500 milyar doları aşmış.Hiç önemlideğil.Ancak bu borcu yapanlarda mutlaka adalet önünde savunmalarını yapmalıdırlar.

OTORİTENİN KEMALATI

Yeganeotorite Cenab-ı Hakk'dır.Bunun bu alemdegerçekleşmesindeki seyr Allah adına ortaya çıkana tabi olmak hadisesidir.Ancak,hakikatların yanında sahtelerinin de var olduğunu bilmek şartıyla.Peygamberlerin Efendimiz den önceki seyri tebliğ yapmaktı.Fikri planda bu tebliği yaptılar.Ancak zahirde fiziksel olarak Tabi olmak mecburiyeti Efendimizin risaletinde kural olarak gelmiştir."En sevdiğinizden daha fazla sevmedikçe","Tüm işlerde onun fikrine tabi olmadıkça " gibi ölçüler getirilerek imandaki kemalat anlatılmıştır.Efendimiz Devlet Reisidir.Bu nedenle yönetimle alakalı olarak kendisinden sonra işaret ve tercih edilen husus ümmetin istişaresi ve bu istişare neticesinde mutabık kalınan kişidir.Ancak bu kişi makam temsili yönünden mevcut olup,öz itibarıyla bu kişiyeKur'an veResulullah sünnetihakimdir.Dünyevi otoriteninTemiz olan Ehlibeyt'ten olması asıldır.Maalesef bu temin edilmediği için insanlar bedbahttır.Otoriteyi eline geçiren dibine kadar kullanmaktadır.Bu tehlike her zaman mevcuttu.Bu nedenle içsel temizliği yapmış insanların yönetime talip olması gerekliliktir.Ancak böyle olan insanlar dünyadan kaçtıkları için onların talepleri olmayacağından , feraset sahibiinsanlar en azından böylelerini bulup öne sürmeleri gereklidir.Her partinin,her meşrebin ilkeli,dürüst ve güzel ahlaklı olanları bir araya gelerek ülke yönetimine talip oldukları vakit bereket gelecektir.Bunun için belki vakit beklenmektedir.Ama bir gün mutlaka gerçek olacaktır.   

MÜMİNİN MEZİYETLERİ

Müminin birinci meziyeti:Hakka karşı fakir, halka karşı tok gözlülük göstermesidir.
İkinci meziyeti;Halka yüz suyu dökmemesidir.
Üçüncü meziyeti;İnsanların elinde olan şeylerde gözü olmamasıdır.
Dördüncü meziyyeti;Dünyada perhizkar yaşayıp , daima aleme yar olup, yük olmaktan çekinmesidir.
Beşinci meziyeti ;Huyu gül gibi olup diken gibi olmamasıdır.

KİBR İÇİNDE YAŞAMAK

Esasen kibir, insanın cehlinden venoksan muhakemesinden neşet eder.Mütekebbir, kendi kendisini aldatan bir acizdir.
O zavallı hiç bir hakka sahip olmadığı halde, kendi kendisinin izaz ve ihtiramda tutulmasını ister.Kendi haliyle mütenasip olmayan sebeblere başvurduk ça da, insanoğlu onu hakiki menziline indirmekle hor, hakir kılar.O biçare, kendisinin kıymeti olmadığını bilmez de ; kasden ve düşmanlık olarak zelil kılınmak istendiği manasına zahib olur, hased damarlarına neşter vurulur.Bu sever vücud ikliminde yangın çıkar.Bu kerre de insanlık alemine zarar yapmak, intikam almak gibi bir huzursuzluğun içinde o ,baha ile verilemeyen , alınamayan sayılı nefeslerini Allah'sız tüketmeye başlar.Çok hazin, gamlı, tatsız bir ömürle söner gider.

FİTNE'DEN HASIL ÇIKILIR?

Cenab-ı Resulullah, fitneden nasıl çıkılacağını beyan buyurmuştur:"Agah olun, aklınızı başınıza alın ,kalblerinizi birleştirin:Öyle muazzam bir fitneolacak ki.
Kendilerine :"Ondan nasıl çıkılır?"diyesorulduğunda:
"Kitabullah ile.Orada sizden evvelkilerin re,sizden sonrakilerin de haberivardır.O, aranızda hakem olursa felah tecelli eder.O,eğlence kitabı değildir.Kim kikibr ü hasedinden dolayı onu terkettirir. Allah'da onu linç eder.Ondan gayrisinde hidayet arayanı, Allah delaletde bırakır, yolunu şaşırtır.

İMAN

İMAN,üryandır(çıplaktır).
LİBASI (elbisesi) Takva'dır.
ZİNETİ(süsü) Haya'dır.,muHAFAZA ET.
SEMERESİ :ilimdir;ikram et.
Cahil diye :ilimsiz olana değil, doğru hisden mahrum olana denir.

ÇATALIN MUCİDİ:HZ.ENES (R.A)

Hz.Enes (r.a) on yaşında birçocuk iken Efendimiz (sav)'e annesi tarafından getirilerek Efendimiz (sav)'in hizmetini görmesi için teslim edildi ve on sene hizmetinde bulundu.Herkes, ev mübarekesi olarak Efendimiz (sav)'ebir şeyler getiriyordu.Annesi ise en değerli varlığı olan oğlunu hediye getirmişti."Müşrikler manen necestir(pistir)(Tevbe 28) ayeti (İNNEMEL MÜŞRİKUNE NECESÜN) inzal olduğunda Efendimiz Sav'in herkese açık olan evindeki sofrada sofrada bulunan müşrikler yemeğe el sürecekleri esnada derhal hurma dalından iki dişli birer çatal yapıp herkesin önüne koydu ve o gün kuru bir yemek pişirilerek öylece yendi.
Misafirler gittikten sonra Efendimiz (SAV) ,Hz.enes'i tahsin ettiler. 

İMTİYAZLI YEDİ SINIF İNSAN

Gölgesi, sığınılacak anı olmayan günde yedi sınıf halkı Cenab-ı Hakk kendi zıll-i süphanisi ile sayelendirecek.
Bu sınıflardan birincisi:Hak ve hakikatı koruyarak, nefsinin hayrını ayağının altına alarakmilleti idare eden "baş"
İkincisi:Gençliğinde Rabbisine kullak etmeye başlamış ,Hakka taatın , muhabbetin zevkını genç iken almış,yüzüne bakılırken, her kuvvete sahip iken Hak demişbütün kuvvası kendisiyle istiskal ederken züğürtlüğün zevkı ile maneviyata sarılmamış, her kapudan kovulduktan sonra Allah dememiş de mevcudat kendisini ikbal eder iken Hakk'a boyun eğmiş genç,
Üçüncüsü ,kalıbı maddeye sahib iken ,kalbi ile mesacide taalluk etmiş,yani sureti işi ilegücü ile meşgul iken kalbi;kırık kalblerle meşgul olmuş kimseler,
Dördüncüsü,Allah için birbiriniseven iki kimse
Beşincisi : Afif adam Yani güzelliği, hem malı hem cahı olduktan sonra "Bana rağbet etmezmisin ?" diye bir talebi olan kadına karşı "Allah'dan korkarım "diye cevap veren kimse,
Altıncısı :;Tasadduk edenler.Riyadan ari, sağ elinin verdiğini sol eli görmeyecek şekilde infak edenler.
Yedincisi : Hakk'ı gizli anıyor anar anmaz da gözyaşı döküyor.

26 Mayıs 2018 Cumartesi

DÜNYEVİLEŞEN TASAVVUFUN YOZLAŞMASI

Cüneyd Bağdadi hazretleri bir dostuna yazdığı mektupta Müesseseleşen tasavvufun kaçınılmaz bir biçimde dünyevileşip sosyal ve psikolojik açılardan yozlaşacağını belirtmiştir.Bu dünyevileşme (sekülarizasyon) tekke ve zaviyelerin yavaş da olsa sürekli bir ibiçimde:
1. Maddi ihtiyaçlarını karşılayacak kaynaklara yönelmeleriyle,
2. Ritüel ve teşrifatın , yani işin zahiri veçhesinin , ön plana çıkarılmasıyla,
3. Tekkelere , istidatlarına bakılmaksızın , yeni müridler celb etmenin önem kazanmasıyla,
4. Dünyevi güçü odaklarının güdümüne girmenin bir politika olarak kabul edilmesiyle,
5. Yaygın olmasa bile, bazı tarikatların alenen diğerlerinden daha üstün oldukları iddiasında bulunmalarıyla,
6. Bazı Meşayihde ya da pirana Cenab-ı Peygamber'de dahi bulunmayan vasıflar izafe edilmesiyle,
7. Bazı kimselerin divanlarına ya da diğer eserlerine, olması gerektiğinden fazla önem atfetmeleriyle,
8. Şeyhlik icazetinin layık olmayanlara ve hatta seyrü süluk dahi görmemiş kimselere "teberrüken(!)" dağıtılmasıyla,
9. Dervişleri maddi ve manevi yönden istismara kalkışan şeyhlerin ortaya çıkmasıyla,
10. Şeyhlik müessesesinin  çoğu tekkede, bir hanedanlık gibi babadan oğula geçmesini mümkün kılan an'anenin teessüsüyle,
11. Şeyhlerin tarikat edebine uymayan tavır ve hareketleri ve müritleriyle laubali olmalarıyla
gerçekleşmiştir.
B kötü gidişe karşı tepki gene tasavvuf mensuplarından gelmiş,ikinci devre Melamilerden Hamzavi -Melamiler özellikle Tasavvuf erbabını4n dünyevi güç odaklarıyla fazlaca içli dışlı olmalarına  ve tekke teşrifatına bir reaksiyon olarak ortaya çıkmıştır.17 yüzyıldan itibaren tekke hayatını terk ederek cemiyetin içine çekilmiş olan Hamzavi-Melamiler, Şeyhulislamın kontrolünden çıkmış olmakla, bu makamın hiddetinin de odağına düşmüşler.Ama aynı zamanda Hamzavi Melamiler tasavvufi bir hayatın cemiyetten kopmadan  ve tekkelere bulaşmadan da var olabileceğinin müşahhas misali olmuşlardır.

ALLAHIN İŞİNE KARIŞMA ! ALLAH'A KARIŞ

Bütün hadiselerin kaynağı odur.Cenab-ı Hakk camiül ezdad(zıtların birliği)dir.Maneviyatta bir deyiş vardır:"Allah'ın işine karışma, ama Allah'a karış".Tecellilerdeki sırrı ilahiyyeyi akılla çözemeyiz.Hitler ikinci dünya harbinde dört milyon yahudiyi öldürdü.Birçoklarını tıbbı deneylerde kullandı.Bu acı gerçek sonucunda Tıp ilme insanlar üzerinde yapılan bu deneylerle çok önemli ilmi buluşlar ,olağan üstü tıbbi gelişmeler sağlandı.Bu gün, o günlerdeki tıp ilminin gelişmesiyle yüzmilyonlarca insan sağlığına kavuşuyor.

MELAMET YOLUNUN KAİDELERİNDEN

Şeriat binasından bir taş çıkaranın yerine başını koyması melamet yolunun kaidelerindendir.Hallac-ı Mansur,Seyyid Nesimi, İsmail Maşuki ve Hamza Bali gibi azizlerin her biri bu yolda mücessem bir aşktır.Melamet şehidlerinin sözleri gerçek makamlarının sızıntısıdır,kendisi değil.Bu sızıntıları bile akılla ve nakille bilmenin imkanı yoktur.
Sultan İkinci Mahmud'un isteği üzerine Çerkesi Mustafa Efendi Risale Fi-Tahkikit-Tasavvuf" adlı bir risale ele alarak:Ulema ile sufiler arasındaki tartışmaların kaynağına inmiştir.:
"Sufilerden Melami olanlar, (yani melamet yoluyla Hakk'a vasıl olanlar) halkın ve manevi hallerden nasibi olmayanların yanında açıkça şeriata aykırı sözler,fiiller ve tavırlar ile görünürlerse de, araştırılıp incelendiğinde kesinlikle İslam şeriatına kıl kadar muhalefetleri  yoktur.Ancak onların tabiatlarında sırdan ve gizlilikten hoşlandıklarından insanlara göre onların halleri şeriatın görünüşüne ters, hakikatına uygundur.Sözleri, fiilleri ve tavırları şeriata uygun olup kendilerini örtüp gizlerler.Bu kendini gizleyen gurup kamildirler, fakat kemale erdirici değildirler.Nefislerinde raşiddirler fakat mürşid-irşad edici , doğru yolu gösteren değildirler.Onlardan dua isteme,Hakk yolunu göstermeyi talep etme doğru değildir.Zira nefislerini temizlemek isteyenleri tereddüt ve şüphede bırakırlar.İrşad , tereddüt ve şüpheye düşürmek değildir.Bilakis bütün insanların kalplerinden şüpheyi, zannı çıkartmak ve ortadan kaldırmaktır.

HÜSEYİN ŞEMSİ ERGÜNEŞ HAZRETLERİ

Hüseyin Şemsi Ergüneş hazretleri (1872-1968).Seyyid Muhammed Nurul Arabi hazretlerinin manevi varisidir.vefatına yakın ihvanlarına bıraktığı mektupta melamet yolunu anlatmıştır:
"Ey İnsanoğlu, sözlerimi can kulağı ile dinle.
Dinlediğin sözleri kulağına küpe, kalbine nücum et.
Evladım, ihvanlık tariki enbiya ve evliyadır.Bu yolun salikleri , tamamen vakfullahtır.Şu halde, Hakk için , vücudunu vakf edeceksin.Yapacağın hizmet için kimseye minnet etmeyeceksin.Her işini hoş, kendini boş göreceksin.Katiyyen yalan söylemeyeceksin.Elin ile koymadığın , mezun olmadığın bir şeye el vurmayacaksın.Vücudun sıhhatte iken kimseye el açmayacaksın.Kudretin yettiği bir işle meşgul olacaksın.Helalinden kazanıp yiyeceksin..Gıybet etmeyeceksin.İlim ve kemal davasında bulunmayacaksın.Bütün,hayrı,şerri,kahrı,lütfu,Cenab-ı Hakk'dan bileceksin.Hiç kimseyi hakir kendini aziz görmeyeceksin.Kendine vücud verip müşrik olmayacaksın.Din yolunda, Müslümanlık uğrunda her zahmeti cana minnet ve nimet bileceksin.Şeriat dairesinde insanlara muaveneti , mahlukata merhameti elden bırakmayacaksın.Ahdinde ve vaadinde sabit olacaksın.Kini, kibiri,gazabı, hasedi, riyayı , fesatlığı ihtiyar etmeyeceksin.Kötü düşünceleri içinden atıp tefekküratı aliye sahip olmaya çalışacaksın.Her gece yatağına girdiğin zaman o gün yaptığın işlerden nefsini hesaba çekeceksin.
Ey Hakk yolcusu:
Kulaktan kulağa, erden ere olacağı nakl edelim.Bu nasihatlarımla amil olursan, bila -şüphe Şems-i Cenab-ı Fahr-i küllden kalbine doğacak olan envarı ahadiyet, vücudunun her zerresini tenvir edecektir.Basiret açılacak.Ledün ilmine vakıf , batın lezzetine nail olacaksın.Zulmet-i gaflet hicabları senden ref olur.Alem-i aşka dahil , saadeti sermediyyete nail olursun.Bütün belalar sana bal ve alemler dikensiz gül, felekler aşiyanın olur.Ademiyetin hakikatına erersin.Fakat , sırrını hiç kimseye  açmayacaksın.Keramet satmayacaksın.Hareketlerinde mahviyyet göstereceksin.Medh ile zemmi bir telakki edeceksin.Cümle sıfatları fiilleri Hakk7ın sıatı, Hakk7ın fiili bileceksin.
Ey oğlum:
Tuttuğun el Hakk'ın eli.Bu söyleyen Hakk'ın dilidir.bu yazan el, Hakk7ın elidir.
Oğlum:
Allah ile ol, Allah ile şit,Allah ile gör,Allah ile söyle ,Allah'dan bir an gafil olma.İçin Hakk ile dışın halk ile olsun.Zahirini fetvaya, batınını takvaya bağla.Böyle olursan Hakk erenleri yaverin olsun.Maddi manevi rızkın gör.Uğurun açık, pertevin efzun, feyzin Hakk hem-demin sırr-ı Muhammed-Ali ,destgirin Seyyid Muhammed Nur yardımcın olsun
Hu Hu Hu
Ey insan oğlu:
Mesleki Melamet Hakk yolu ,ihvanlık  er işidir ve her an kendi nefsin ile mücadelede bulunmalıdır.
Herhangibir adem, ömründe bir def'a "La ilahe illallah Muhammed Rasulullah" dese katiyyen cennete girecektir.Fakat ihvanlık ağır iştir ve çilesi çoktur.Yoluyla gelirsen , ihvan olmak için vücud varlığından geçmek , benliği terk etmek niyeti halise ile bir Pire bende olmak dünya veahirette Pirine bendeliği ile iftihar etmek maldan, candan geçmek lazımdır.
Cenabı Hakk7ın lütfuna Resulü Azam Efendimizin keremine, pirimizin himmetine şeriatın şerefine ona emanet eyledik.Bu ikrarların kabulü için el-Fatiha.Amin" 

SEYYİD MUHAMMED NURUL ARABİ HAZRETLERİ

Nurul Arabi hazretlerinin namazla alakalı bir menkıbesi şöyledir:
"Seyyid hazretleri bir ara gözlerinden rahatsızlanarak tedavisi için evine doktor getirtilir.Doktor gerekli muayene ve ilaçları vererekgözünü bir bez ile sarar Cenab-ı Pir'e:
Bir süre yüzünüze su değdirmeyin ve eğilip kalkmayın" diye tenbihde bulunur.
Doktor gittikten sonra , ezan vakti geldiğinde oğlu şerif efendiye dönerek:"Şerif efendi kamet getir" diye seslenir.
Şerif efendi bu sıra içinden doktorun tedavi için vermiş olduğu nasihat gelir.Ve namaz esnasında eğilip kalkılacağından Seyyid hazretlerinin sağlığına zararı dokunacağını düşünür.O esnada mana aleminin sultanı arifibillah Seyyid Muhammed Nurul Arabi hazretleri bu iç geçirmeyi sezmiş ve oğluna dönerek:
""- Şerif efendi al doktor da ilaç da senin olsun.Biz bir rekat namaz için bin tane gözümüz olsa veririz.Diyerek sargıyı çıkartır.
Şerif efendi bir bakar ki gözündeki rahatsızlık iyileşmiştir.

KALBİN PAS TUTMASI(mUTAFFİFİN SURESİ 83)

"kELLA BEL RANE ALA KULUBİHİM MA KANU YEKSİBUN"
"Hayıır ! dedikleri gibi değildir.İrtikap ettikleri masıyetlerden dolayı kalbleri pas tutdu."
Pas tutdu da:Hakikatı inkar ettiler.
Pas tuttu da :Dini sevmediler.
Pas tuttu da :Kitab(a arkalarını çevirdiler.
Pas tutdu da :Dünyanın bir geçit yeri olup , kalma yeri olmadığının farkında olamadılar.
Pas tutdu da :Doğru hisden mahrum kaldılar.
Pas tutdu da :Şekaveti saadete değiştiler
İnsan bir saadete ulaşayım diye hayattaki bir yükü çeker.Saadette vicdani kanaatla hasıl olur.Vicdani kanaat de din ve ahlakın mahsulüdür.
İşte kalbleri pas tutanların  ; dini ve ahlakı olmadığından vicdani kanaatları, vicdani kanaatları olmadığından da saadetleri yoktur.
Kalbleri pas tutmuş,dinsiz ve maneviyatsız cemiyetlerde en rezilane günahlar tabi işlerden addolunur.Hakk bırakılır, kuvvete tapılır.Ne zaman ki bir toplumda Hakk bırakılır "kuvvet"e tapılırsa yıkım başladı demektir.Kuvvet şeninin neticesi boğuşmak, hakk'ın şeninin neticesi sarışmak ve anlaşmaktır.

MEVLANA'NIN NAMAZI

Çok kerre Hz.Mevlana yatsı namazını kılmak için iftidah tekbirini alıp kıyama durduklarında sabaha kadar ancak iki rekat namaz kıldıkları, bazan de rüku ve sücudda bütün gece müstağrak kaldıkları görülmüştür.
Nitekim kendileri de buyururlar:"Akşam namazı vakti, herkes ışığını uyandırıp yemek sofrasını kurunca , kalb-i mescidime pek yanık olarak gelen ezan sesiyle yarin hayalini gözümün önüne alır , gam ve figana koyulur, göyaşlarımla aldığım abdestle kıldığım ateşin namazda çok kerre :Acaba kıblemin yüzü ne tarafadır?Benim namazım niye böyle kazaya kalmıştır? Bu kıldığım kaçıncı rekattır?Ben hangi sureyi okudum?Namazın rükuu tamam oldu mu,yoksa imamet eden filancamıdır?Acaba dergahı ilahiye nasıl müracaat edilir?O babı izzet nasıl çalınır? Bunların hiçbirinden Allah hakkı için haberim olmaz.Zira o zaman bende ne katak kalmıştır, ne de akıl ve dil..İşte o zaman ellerimi açar:"Allah'ım bana aman ver.Zira gönlümü de , ihtiyarımı da, iktidarımı da sen aldın" diye yalvarırım.
Hakikat ehlinin namazı budur.
Bizim namazımız ise Adet halinde yatıp kalkmak, rükuunda alaveresiyle, secdesinde dalaveresiyle, hulasa şekilperestlikle vakit geçirir, neticede kam alamıyoruz.
Hayattan azl oldun emri gelmeden bir namazın secdesinde olsun miracımızı yapalım.

HAKİKİ NAMAZ

Namazın hakikatı hususunda İmam Ali efendimiz namaz vakti gelip kıbleye müteveccih oldukları zaman mübarek yüzü renk renk olur, vücudu şerifleri tir tir titrerdi.Kendilerine:
"Ya imamel Müslimin, size ne oluyor da bu halleri geçiriyorsunuz?" diye sorulduğunda:"Cenabı Hak imaneti ilahisini göklere, yere , dağlara arzeddi.Onlar Allah'ın derece-i celadet ve azametinden korkarak emaneti ilahiyi yüklenmediler.İnsan ise onu kabul edip yüklendi.İşte yüklendiğim emaneti ilahinin ifası zamanı geldiğinde, üstüme aldığım o vazifeyi layıkı ile eda edecek miyim, yoksa edemeyecekmiyim?"diye bundan dolayı titriyorum"buyurdular.
Bizim adet halinde kıldığımız  namazla hakikatde ifa edilen namazın farkı.Namaz zahirde hayatın kontrolu , hakikatında ;Hak ile birleşme, kavuşma oluyor.
"ESSALATÜ İTTİSALÜN BİLLAH) Namaz , Allah ile ittisaldır,buyurulmuştur.
"Ben biraz sonra huzuru ilahiye gireceğim, kalbimi ona arz edeceğim, niyetlerimi göstereceğim, işlemiş olduğum fiillerin hesabını vereceğim düşüncesinı daima namaz müessesesi insana verir.

25 Mayıs 2018 Cuma

AKIL NİMETİ


Akıl, imandan sonra en büyük nimet olarak kabul edilir. Çünkü akıl ilahi teklifin temel şartı, Allah’a kulluğun en önemli aracıdır. Akıl, Allah’ın nimetlerini tanımayı sağlar ve O’na şükretmeye vesile olur.
Akıl ile hevâ ya da şehvet, birbirinin alternatifidir. Akla hevâ egemen olunca onun adı nefis, akıl ruha tabi olunca onun adı gönül olur. İnsandaki nefsi arzular doymak bilmez. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Âdemoğlunun bir vadi dolusu altını olsa da ikinci vadiyi ister. Âdemoğlunun gözü doymaz. Onun gözünü ancak kara toprak doyurur.”
Aklı öldüren dört şey vardır: “Şehvet, hırs, tûl-i emel ve makam sevgisi.” Tûl-i emel, insanın dünya hayatında ebedi yaşayacak gibi plan ve program içinde olup çok uzun emeller beslemesine dendiği gibi, açgözlülük ve bitmez tükenmez arzu anlamına da gelmektedir. Oysaki hiçbir kimse ebedi değildir. “(Ey peygamber, sana inanmayanlara hatırlat ki) Biz senden önce de hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi, sen ölürsen bunlar kendilerinin sonsuza kadar yaşayacaklarını mı sanıyorlar?” (Enbiya/34)
Göz, görmek üzere yaratılmış bir organ olduğu halde kendini görmekten aciz olduğu gibi, idrak merkezi sayılan akıl da bizzat kendini tanıyamaz. Kendini tanıyamayan akıldan yaratıcısını kuşatmak nasıl beklenebilir. Allah’ı tanıma noktasında aklın varabileceği nokta, acizliğini kabulüdür. Hz. Ebu Bekir’in söylediği gibi: “Yaratıklarına kendisini tanımak için tanınmasının imkânsızlığından başka bir yol bırakmayan Allah’ı tesbih ederim.”
Akıllı kişiler sanatla yetinir, âşıklar ise sanatı görüp heyecanla sanatkâra koşar. Akıl fayda göreceği şeyi arar. Aşk ise hiçbir şeye aldırmadan vurgun olduğu sanatkâra koşar.
Mecnun bir gün çölde Leylasını ararken namaz kılan bir adamın önünden geçer. Adam namazı bozar, mecnunun yakasına yapışır ve şöyle der: Yahu adam görmüyor musun namaz kılıyorum! Mecnun der ki: “Kusura bakma ben Leyla’ya olan aşkımdan senin namazını göremedim. Sen Allah’a nasıl âşıksın ki önünden geçtiğimi gördün?”
Göz görmek için ışığa muhtaçtır. Göz bakar gönül görür. Kalbin de gözü vardır. Kalbin ışığı Allah’ın nurudur. Kalbinde Allah olmayan baksa da göremez. Asıl körlük gözlerde değil kalplerdedir. Allah’ım gönül gözlerimizi aç!

KİMLER İSLAM DEFTERİNDEN SİLİNİR

Efendimiz (sav) buyurmuştur:"Bir kimse , zalime yardım ederek, onunla beraber yürüse muhakkak surette islam defterinden kaydı silinir.."
Bütün ömrü ibadet ve infak içinde geçse bile zalimle birlikte yürüyenin tüm bu ibadatları batıl olup islam defterinden silinir.

HAKİKİ MÜMİN NE ALDANIR NE DE ALDATIR

Efendimiz (sav) buyurmuştur:İTTEKU FİRASETEL MÜ'MİNİ FEİNNEHU YENZURU BİNURİLLAHİ AZZE VE CELLE"Müminin firasetinden sakının.Cenab-ı Hakk onun kalbi muallasına kendi nuri süphanisi ile tecelli etmiştir.O nur ile bakar, karşısındakinin kim olduğunu görür.Hatta içinden ne geçtiğini anlar"
Bu nedenle hakiki mümin ne aldanır ne aldatılır.Batıl ona hiçbir vakit Hak suretinde gösterilmez.Eğer aldanır yahut aldatılırsa bu emri peygamberi karşısında o kimsenin imanının kemaletinde noksanlık var demektir.İmanında kemale ermeyenler, zahirde emin görünen fakat hakikatte hiyanet dolu olan kimselerin pençesine düşer.Bu nedenle zahirde Hakk gibi görünüp içi hiyanetle dolu olan kimselerin elinden ancak Hakk'ın nuruyla kurtulabiliriz.İnsan imanında kemalete ermez ise,hıyanet sahibinin tuzağına düşmeye namzettir.Kalb nefsani kederlerden temizlenirse Cenab-ı Hakk oraya vasıtasız hikmetler doldurur.Hikmet dolu kalp, hayatın zevkını tadar.

YEDİ BAŞLI EJDERHA

Kalb alemine sürekli kederler veren ,vücud iklimine çöreklenmiş yedibaşlı ejderha vardır."Nefsi Emmare" denen bu ejderhanın başları:Hırs,Kibr,hased, buğz, adavet, şehvet, riya'dır.İnsanın manasını huzursuz eden bu başları, hastalıkları hiçbir kuvvet ezemez.Fenni hadiselerin bunlar tesiri yoktur.Bu ejderhayı tepeleyecek yegane hastahane İslam hastahanesidir.EczanesiKuran-ı Mübindir.Baştabibi Hz.Muhammed (sav)dir.Bu hastalıklardan kurtulmak arzusu gösteren her kim olursa olsun ücretsiz. külfetsiz ve mihnetsiz derhal bu hastahaneye kabul edilir.Hastahanenin ne özel odası, ne ücret farkı ne de iltiması vardır.Yalnız hastahaneye ihlas numarası gösterilecek, bu gösterilince de o kimse sayısız ikram ile kabul edilip şifa bahşedilecektir
Ya Rab ! bizi gölge avında gezdirme.Zulme divan durdurtma.Gizli şirkte tutma Kalbimizde Hz.Peygamber'in muhabbet karargahı haline getir.Yok'u var görmeyelim.Sayılı nefeslerimizi senden gafil olarak tüketmeyelim.

24 Mayıs 2018 Perşembe

HALKIN TERCİH VE TEMAYÜLLERİ

Sosyal medya Bir insan,yahut parti,yahut oluşumu bilinir,tanınır hale getirebilir.Siyasetin başlangıcında kişi yahut patiyi görsellik bir yere getirebilir.Ancak bu tanınmanın ömrü,sosyal medya ile  bir müddet daha ötenebilir.Fakat nihayetsiz olamaz.Çünkü;insan fanidir,ölümlüdür,zaaf sahibidir.Daha ötesi,Cah'ı, masayı, kasayı verecek olan Cenabı Hakk'dır.Nimet, nıkbet olabilir.Nimetin ömrünü uzatmak ve nimeti artırmanın ancak  "şükür"le mümkün olacağını Hakk Teala belirtmiştir.Bu nedenle Sosyal medya vasıtalarının değil %90 ına sahip olmak %100 üne sahip olmak bile gün gelir faydasız olduğunu aksine sosyal medyanın aksi tesir göstererek zarar verdiği gözlemlenecektir.Zenginin yaşam görüntülerinin fakirin kinini artırdığı gibi.Yaklaşan seçimlerde tercihler değişebilir ve bu değişimi anketle tespit mümkün değildir.Anketler yanıltıcı olabilir.Çünkü ,fikir beyanı bugün OHAL nedeniyle sıkıntılıdır.Bu nedenle baskı,şiddet ve tüm görsellere malikiyet inişi hızlandıran bir vasıtaya  dönüşebilir.Bir gönlü güzel kardeşimiz kendisine ziyarete gelen büyük şehir belediye başkanına aralarındaki samimiyete güvenerek :"Başkan ! yüzlerce pezevengin gönlünü yapacağım diye dayak yiyeceğine bir kişinin (Allah adamının/dolayısıyla Allah'ın) gönlünü yapmak gerek" demesindeki incelik ve derinlik bu işin özü,özeti,dibacesi yahut fihristi olsa gerektir.

ACINACAK HALİMİZİN RESMİDİR


  

Siyaset dünyamızın klasik dümenlerindendir. Her seçim öncesi her bir siyasi parti, milletvekili adayları için seçim kılavuzu hazırlar. Bu ansiklopedi değerindeki (!) yazılı materyalde milletvekili adaylarına seçmenin ayağına gidildiğinde ne yapılacağına dair pek çok kıymetli tavsiyelerde bulunulur. Seçmene karşı nasıl nazik davranılacağı, nasıl alttan alınacağı ne gibi şirinlikler  yapılacağı vs.. anlatılır. Esasında bu değerli (!) dokümanterin adı, "seçmene karşı nasıl dansöz gibi kıvırtılır"dır. Pek de haksız sayılmazlar!.. Bizim ahali de kıvırtanı seyretmeyi pek sever. 4 yılda bir eline geçen altın değerindeki fırsatı sonuna kadar değerlendirmeyi de asla ve kata ihmal etmez.

Türkiye'de şöyle bir seçmen mebus ilişkisi vardır. Seçilene kadar o senin kapında bekler, seçildikten sonra da sen onun kapısında su kulesi nöbeti tutarsın... Seçilene kadar sen onun yemeğini yersin seçildikten sonra o senin emeğini yer... Seçilene kadar o senin karşısında el pençe divan durur, seçildikten sonra sen onun karşısında asla ve kata esas duruşunu bozamazsın. Seçilene kadar o senin cep telefonundan, ev ve iş telefonlarından arar hal hatır eder, bir emrinin olup olmadığını sorar, rahmetli babaannenin doğum gününü kutlar, dayına emmine, halana mutlaka selamlarının iletilmesini ister. Seçildikten sonra sen onu aradığında sık sık telefonu meşgule düşer ya da o güzel sesli hanım kız, aradığınız şahsa ulaşılamadığını söyler. İçinizden en torpilli ve hatırlı olanına ise Meclis'teki sekreter hanım "Sayın vekilimin programı çok yoğun. Notunuzu hemen ileteceğim. En kısa zamanda size dönüş yapacağız" der. 1 ay sonra cevaben telefon gelirse Millî Piyango'dan büyük ikramiye çıkmış gibi sevinirsiniz... Seçilene kadar o size "Her zaman emrinizdeyim" der, seçildikten sonra siz ona "Her zaman emrinizdeyiz efendim" diye reverans edersiniz. O, size her seçim öncesi "Pazara kadar değil mezara kadar" deyip yemin billah eder. Seçim sonrasındaki ilk pazar günü hanenize Mart karı yağdığını iliklerinize kadar donarak hisseder ve  görürsünüz.

Bu bir Türkiye ritüelidir... Türkiye klasiğidir...

Seçmenin ayağına rövanş maçı fırsatı ortalama 4 yılda bir gelir. Atacağınız bir gole karşılık ilerleyen dakikalarda kaç gol yiyeceğinizi tecrübeyle sabit olmasına rağmen bilemez, kestiremezsiniz.

İstisnalar kaideyi bozmaz ama onca yıllık tecrübenin ardından ben de kendimce partilerin seçim kılavuzuna kıllık olsun diye seçmenin adaylara  kılavuzunu hazırladım. Eğer benim ve çevremde etki ettiğim en az 2 bin oyu almak (bu geleneksel Türk seçmen tipinin en önemli iddialarından biridir-aht-) istiyorlarsa aşağıdaki tavsiyelerime titiz bir şekilde uymalarını hasseten rica edeceğim;

1- Posta kutumu, ne olur asla ve kata bakmadığım dandik seçim broşürlerinizle doldurmayın. Göz ucu ile bakmadan direkt yere atıyorum. Kapıcı, temizlik yaparken hem bana hem de size rahmet okuyor.
 2- İkide bir cep ve ev telefonuma sesli mesaj bırakmayın. Çünkü daha açar açmaz saydırmaya başlıyor ve daha ilk cümlenizi bitirmeden kapatıyorum.

3- Şu konvoy denen sakilliğe bir son verin. Araba sayınız beni hiç ilgilendirmiyor. Yaşlı annem konvoylarınızdaki gürültüden çok rahatsız oluyor. Hem o konvoy törenlerinden sonra aranızdaki benzin parası kavgalarından da haberdarım.

4- Aşağı mahallede millete Selamun Aleykum, yukarı mahalleye gelince merhaba yahut günaydın  demeyin.

5- Bir semtte aşure dağıtırken diğer semtte kızarmış tel kadayıfı tatlısı dağıtmayın.

6- Biz sade vatandaşların da günlük bir hayatı olduğunu zamanımızın tümünü sadece sizlere ayıramayacağımızı asla unutmayın

7- Kahve ve hane ziyaretlerinizi lütfen, kısa kes Aydın havası olsun kıvamında tutun. Üstelik ara sıra da vatandaşa söz hakkı verin.

8- Ziyaretlerinizde lütfen amigo ve body guardlarınızı bulundurmayın. Gereksiz kalabalıklar sizin ne kadar güçlü bir adam olduğunuzu göstermez.

9- Günlük hayatınızda ne tarz giyiniyorsanız öyle kıyafetleri tercih edin. Lideri taklit edeceğim, en yakın adamı benim havaları yüzünden yaptığınız kıyafet taklitleri çok komik oluyor.

10- Özgürlük, demokrasi, adalet palavraları sıkmayın. Ekonomiyi anlatırken cari açık, ithalat-ihracat dengesizliği, gayri safi millî hasıla, kişi başına düşen millî gelir gibi cilalı kavramlardan bahsetmeyin. Karın doyurmuyor.

11- "Liderimiz sayın.... dedi ki" diye başlayan cümlelerden uzak durun. Sizden bir şey varsa anlatın.

12- Ne olur, vatan, millet için bu göreve talip olduğunuzu söyleyip durmayın.Halka hizmet Hakka hizmettir  demeyin. Hele hele bir kereliğine memleket için projelerinizi hayata geçirmek için aday olduğunuzu eğer yapamaz iseniz hemen köyünüze döneceğinizden hiç bahsetmeyin. Bir kere o mebusluk koltuğuna oturanın liderler tarafından nasıl formatlandığını biliriz. Sonra, bir dahaki seçimde aday listesinde adını göremeyenlerin ne hallere düştüğünü de....

13- Sadece elimi sıkmakla yetinin. Kucaklamaya sakın ha sakın kalkmayın. Bıktık usandık. Bari seçim öncesi kucaklanmamanın zevkini yaşayalım.

14- Yukarıdaki maddelere bakıp da, "Bu adam kılın teki. Gidip de boşa zamanımızı harcamayalım" demeyin.

Çok darılırım!.. Mutlaka beklerim. Hele iktidar partisi adayıysanız. Gelmezseniz gönül koyarım. Beni o yarım elma gönül alma babından küçük hediye keseciğinden mahrum bırakmayın. Malum ekonomik kriz de var. Bu fırsat elimize 4 senede bir geçiyor. Hediye keseciğini çeyrekten yarıma çıkarırsanız arkamdaki 2 bin oy sizin olabilir. Eh, ne de olsa ben bir Türkiye seçmeniyim(Ahmet Takan-Yeniçağ gazetesi)

RAKAMLAR

Kur'an'da otuz iki yerde namaz emri, otuz iki yerdezekat emri, bir yerde oruc emri,bir yerde hac emri bulunurken yetmiş iki yerde infak emri yani:Düşmüşü kaldırın,Muhammedilerden düşmüş bulunmasın "fermanı vardır.
Resulullah Efendimiz :Allah yanında en makbul ev, içinde okşanarak yetim büyütülen evdir" buyurmuşlardır.ve yine :"İki kimsesiz kızcağızı, kendi evladı gibi büyütüp , evladına layık gördüğü muameleyi yaparak baş göz eden kimse ile huru ilahide yan yana olacağız" buyurmuşlardır..
Rızai ilahi baha ile değil bahane iledir.

ALLAH KİME LANET EDER?

Bakara suresi 159 ayeti:Beşeriyetin; zulmetten nura çıkabilmesi için inzal ettiğimiz beyyinatı , insanlar için ayni hidayet olan ayetleri , biz kitapta nas'a apaçık beyan ettikten sonra ; bu hakikatları bilip de gizleyenlere , söylenmesine, neşrolunmasına mani olanlara , yahut tahrif edenlere, Hakk'a yaklaşmak isteyenlere engel olanlara , insanların imanının katline sebeb olanlara; işteAllah onlara muhakkak lanet eder.Allah lanet ettiği gibi , lanet şanında olanlar da , lanet duiası yapabilecek olanlar da bunlara lanet eder".
Beşeriyetin gerek maddi, gerek manevi gerilemesinde en büyük amil:Aklı erenlerin hak ve hakikatı gizlemesi; yahud onu nefislerinin ahkamına uydurmak için tağyir ve tahrif etmeleri olmuştur.Bu hal beşerin felaketine neden olduğu için Cenab-ı Hakk o kimseye cezanın en ağırını veriyor.

23 Mayıs 2018 Çarşamba

İKİ DEFA DOĞMAK

Hz.İsa (a.s):"İnsanlar iki defa doğmadıkça kendilerine semavatın kapıları açılmaz"buyurmuşlardır.Bunun manası şudur:
İnsanların birinci doğuşu :Dokuz ay anne karnında taşındıktan sonra doğuşudur
İkincidoğuşu da:Ruhunu; nefsininesaretinden kurtarmasıdır.
Semavatın kapılarının açılmasındaki manai işaret de:O kimsenin kalbine ilhamatı süphaninin tenezzülatıdır.İştekalb, bu mazhariyete nail olmadıkça kişi, hakikat yolunu bulamaz.
İnsanın bir zahiri vardır, birde batını vardır.İnsanı insan yapan batınıdır.Zahire bakılırsa insan pek küçülür.Zira hayvanda yer içer , tenasül eder.İnsan da yer içer tenasül eder.
İnsanı hayvandan ayıran şey, insanın manasıdır.
İştemanayı bırakıp yalnız aklına güvenenler bilsinler ki:Akıl tahkik yolunda a'madır.Akıl nuru alemihikmette geçer.Beşer ise yalnız alemi hikmete bağlı değildir, alemikudrete debağlıdır.Alemikudretteakıl tıkanır, orada iman ve ilham geçer

ALLAH'IN ZİKRİNDEN YÜZ ÇEVİRENİN GEÇİM DARLIĞI ÇEKER

Taha suresinin 124/126 ayetinde geçen geçim darlığı,nimetlerin azlığı yahut parasızlık anlamında değildir.Buradaki darlık kalp huzuru ile yaşamamaktır.Zira servet bizatihi nimet değildir,vasıta-i nimettir.Allah:"Git filan yerde nimet ol" derse olur.O nimet bu emri almazsa ekseriyetle nıkbet olur.
Kalbin huzuru kesbi(çalışarak elde edilen) değil vehbidir.Yani insanın çalışması suretiyle kazanılmaz; doğrudan doğruya Cenab-ı Hakk'ın vergisidir.Eğer kalb huzurda değilse bütün azalar huzursuzdur.Nefse uşak olmuş ömürleri isyanla geçer

EVLİYA HUZURUNDA LAUBALİ OLMAMAK

Bakara suresi 104 ayetinde:"Ey iman edenler ,Resulullah ile beraber bulunduğunuz vakit benim resulüme "raina" diye hıtab etmeyiniz.Bunun yerine "unzurna" deyiniz.Yani "Bize rahmet ve şefkat nazarı ile bak ya Resulallah" diye yalvarınız.
Huzur peygamberde kullanılacak cümlelerin edebini tayin etmemiz istenmiştir.Buna dikkat etmeyip laubali davranmak azaba neden olur.
Bu nedenle Peygamber makamında bulunan Evliyaullah huzurunda da aynı edebin muhafaza edilmesi gereklidir.

ÖLÜMÜ İSTEMEK

Cehennem ehli, elleriyle kazandıkları fenalıklar karşısında asla ölümü istemezler.Hırs,tul-i emel, hissi lezzetlerle telezzüz, cah, nas arasında sahte itibar, insanlara karşı istikbar asla bunlara ölümü arzu ettirmez.

YAŞAYAN KABİR EHLİ

Bunlar, ölmeden evvel ölmenin sırrına ve zevkine ermiş yüce zatlardır."Bir işinizde aciz kalıp sıkıştığınız vakit kabir ehlinden yardım isteyiniz"buyurduklarında ashap Resulullah (sav)'e sorar:Ehli Kubur kimlerdir ya Resulallah? deyince Efendimiz (sav):İşte Ebubekir onlardan biridir" buyurmuştur.Bu zatlardan dünyasını değiştirmiş olanları da:"Hay" makamına erişmiş olanlardır.Bu evliyaullah'ın kılıcının keskin olacağını, dünyayı değiştirmekle kınından çıkmış bir kılıç gibi olacaklarını büyükler ifade buyurmuşlardır.

22 Mayıs 2018 Salı

İBRAHİM ETHEM

İbrahim Ethem şöyle söyler:"Bir zindanda kalmıştım ki (kendi vücudunun zindanı) çıkmaya kuvvetim takatım yoktu.Adil bir kadı gördümse de dava için hüccetim yoktu(vücut mahkemesinin hakimi olan vicdandan)kulağıma şöyle bir ses geldi:"İbrahim, ebedi mülk arıyorsan işe giriş , canana kavuşmak istersen terki can et.Sahibini arıyorsan aşık ol, nimet arıyorsan köle ol, Süleyman'dan Belkıs'ın nefsi emmare mektubunu almak istersen Hüdhüd ol(akıl=asayı şeriat).Yusuf'dan Yakub'a  vuslat haberi götürmek istersen rüzgar ol.Süğlün kuşu gibi rengine meyyal olup kendini beğenme.Hakk'a karşı varlık iddia etme.

İNSAN SINIFLARI

İnsanlar bir çok sınıflara ayrıldığı gibi başlıca dört sınıfa ayrılırlar:
1:KERİM .Yemez yedirir, giymez giydirir.Eshabı kemalin yapacağı iş." Ve yut'ımunet-taame ala hubbihi miskinen ve yetiymen ve esira"ayeti kerimesinin nüzulüne sebeb olan zevatı aliye
2-SAHİ:Hem yer, hem yedirir,hem giyer hem giydirir
3-BAHİL:Yer yedirmez,giyer giydirmez
4-LEİM:Ne yer ne yedirir.ne giyer ne giydirir
Mali ibadetlerin dinde büyük bir mevkii vardır.Ekseriye bedeni ibadetler bedava olduğu için , ruhunu anlamadan yapar da malı ibadet cihetine yaklaşmaz.
Frenk ulemasından bir zat konferansında:"Eğer müslümanlar Hz.Muhammed'in talim ettiği zekat müessesesine tamamıyla riayet etselerdi, bugün içlerinde hiç fakir olmadığı gibi zekatlarını vermek için hariçte fukara arayacaklardı.
Cenabı Peygamber (sav) vali atadıklarına verdiği emirlerde:"Halkı namazı sevdirerek kıldırmaya alıştırınız zekat vermek istemeyenlerden cebr ile alınız"buyurmuşlardır.Hz.Ebubekir (r.a) zekat vermek istemeyen kabilelerle harbetmiştir.

20 Mayıs 2018 Pazar

İBADETTE KEMALİYET NE İLE OLUR

Bakara suresi 177 ayet ifade eder.Bu ayet inzal olduğunda hem Mescid-i Aksa'ya hemde Kabe'ye yüzlerini çevirerek ibadet eden sahabeler vardı.Hak Teala onlara bu şekilde hitab ederse bizim halimiz nice ola!
"Yüzlerinizi , hemen zahiren doğuya ve batı tarafına döndürmenizle, hayrü taat ikmal edilmiş değildir.Yani mücerred şekil itibarıyla namaz kılmanızla , Hakkın hakkıyla razı olacağı ahlak tahakkuk etmemiştir.Lakin en yüksek ahlaka sahip olan kimseler ,Allah'a öyle iman ederler ki ; imanlarının iktizası olan o muhabbetle , Hak onların kalbinde tecelli eder.Ve o muhabbetin nuru ile de:İkinci hayata, cemalullahı mütaleada müstağrak olan meleklere, Allah'ı beyana gelen ve hidayete sevkeden Kitaba, o Kitabın muallimleri, mübelliğleri olan enbiyaya, ruhlarının yüzü ile döner iman ederler.Ve bu imandan sonra , hakiki sevdiğinin huzuruna vasıl olmak için ; nas'ı(insanları) ıyalullah (Allahın ailesi) tanıyarak,en büyük ibadetin insanlığa hizmet olduğunu duyarak ; malının üzerinde sevgisi var iken; Allah'a muhabbeti uğrunda kan ve civar hısımlarına, annesiz, babasız, sahipsiz yetimlere, çalışmaktan ,kuvvetten düşmüş zavallılara , yolda kalmışlara ,ihtiyacından dolayı isteyenlere , zaleme elinden kurtulmak için bekleyenlere ; seve seve ve minnetsiz, külfetsiz verir, yardım ederler. Bu hizmetlerinin neticesinde hasıl olan huzur ile namazlarını kılarlar ve kitabullahın takdir ettiği üzere farz olan zekatlarını istihkak ehline verirler. Ve ahdettikleri vakit ,ahitlerini yerine getirirler.Herhangi yoksuzluk sıkıntısında, hastalık ızdırabında, din, namus ve dinin , mananın örtüsü olan vatanın muhafazası uğrunda harbin şiddetine sabr ederler.
İşte hakikaten ahrar u ebrar, Hakk'ın rızasını nefislerine tercih edenler, bütün azalarını iman etmiş, sözleri dosdoğru, niyetleri tertemiz, işleri salah bulmuş, hususiyle , hakikat mertebesine erişmiş olan müttakiler bunlardır."

SERBEST İMTİHANA TABİ TUTULMAK YAHUT ZALİME VERİLEN MÜHLET

Kur'an'ın Enam suresinin 44. ayetinde buyurulur.:"Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında , biz de üzerlerine her şeyin kapılarını açtık.Neticede kendilerine verilenlerden dolayı ferahladıkları/şımardıkları zaman, bizde onları ansızın yakaladık.Bunun üzerine hemen onlar ümitsizliğe düşüverdiler."
Tarafı ilahimden teçhiz edilerek , ücretsiz, külfetsiz, minnetsiz, beşeriyeti zulmetten nura çıkarmak için gönderdiğim resullerimin ihtarlarına ehemmiyet vermeyenler, imanı;bir nefsaniyet meselesi yapanlar, hadisattan ibret almayanlar, beşeriyeti inim inim inletenler "olan oldu,yeter artık Allah deyin, inadı bırakın " diye tebliğ edildiği halde kıymet vermeyip arka çevirenler, felaketden, saadetten, mütenebbih olmayanlar; nasihatları tamamıyla unutup , zulmde ayyuka çıkıp, bizimle olan bağlarını kopardılar mı; işte biz o zaman onlara herşeyin bütün kapılarını açar, dünyada yapacakları işte önlerindeki maniaları kaldırır, zahirde her tarafta nimetler, rahatlar, sıhhatler ,zaferler, zevkler, safalar, debdebeler, tantanalar içinde bırakır, ne arzu etseler derhal yapabilecekleri bir hale getiririz. Öyle serbest bir imtihana tabi olurlar ki , kendi iradelerinden başka bir irade yok zannedecek kadar dalarlar. Derece derece yükselmeleri o kadar artar ki ; bu hal onları "rübubiyet" davasına kadar çıkarır ve "yaradırım"sedasıyla yaşatır. Her mesuliyetten korunmuş olduklarına hükmederler. Ne Allah dinlerler ne ikinci hayat tanırlar. Kendilerini kainatın sahibiyiz" zannederler. Ölümü öldüremiyeceklerinin, kabrin kapısını kapayamıyacaklarının farkına varmazlar.
"İşte tam:'Ooh.. her istediğimizi yaptık" diye ferahladıkları zaman o "oh"un , o "ferahlamanın"akabinde;ansızın onları yakalayıp tepeleriz.O anda iblis gibi bütün ümitler kesilir, ebedi mahrumiyet içinde kaskatı kalırlar".
Cenabı Hak, zalime bazen öyle mühlet verir ki; o mühlet zarfında zalimin irtikap ettiği cinayetler karşısında evliyanın bile ayağının kayacağı anlar olur.Şirk zulmün neticesidir."Bir adam zalim olmadan müşrik olamaz.Zulm ;insanı kibr ve gurura sevkeder, sahtebenlik verir.O sıatta ne akit insanda doğarsa gönül birleşmesi kalkar.Bu aziz din ,fikir ayrılığına yer verir, nefsani ayrılığa düşmandır.Onun için ayrılıklarımız; yükselmemiz için , fikir ayrılığı olmalı, nefsani ayrılık olmamalıdır.O vakit ne olur bilir misiniz?Sitem yerine niyaz, eğlenme yerine ihtar, hor görme yerine Hakk'a davet, zulm yerine insanlara yardım konmuş olur.Onun için konuşalım , sövüşmeyelim.Dertleşelim, sistemleşmeyelim.Dedikoduyu bırakalım..birbirimizi düzeltelim, kalblerimizi birleştirelim. O vakit Hak bizimle olur.Hakk bizimle olursa ne olacağını hereksin irfanı halleder.Birleşmek, anlaşmak,felaket zamanında kolaydır, saadet zamanında zordur.Saadet zamanında birleşmeyenler kendi kuyularını kendileri kazmış olurlar ki, bu hale tedrici intihar denilir.İntihar da ölümlerin en rezilidir.

GÜZEL SES

Hazreti Aişe validemiz;RABBENA ATİNA FİDDÜNYA HASENETEN VE FİL AHİRETİ HASENETEN..)ayeti celilesinde:"dünyadaki haseneden" bir çok manalar tahsil edildiği gibi "güzel ses "manası da tahsil olunur" diye tefsir buyurmuşlardır.

KÜFRÜN VE DELALETİN EN BÜYÜK DELİLİ:YE'S(ÜMİTSİZLİK)

Cenab-ı Hakk, ye'si, küfre ve dalale en büyük delil olarak göstermiştir.
Ve "Bana inanan ,benim kudreti kemalime iman eden bir kalbe ye'sin girmesine yol verilmemiştir" buyurulur.
Ye's girmeyen kalb; katiyyen zillete rıza göstermez, hiç bir zaman zulme boyun kesmez, hiçbir vakit hakkı söylemekten ve onu sevdirmekten geri durmaz.
Evela "canan" sonra "can" diye yaşamak gereklidir.Bu şekilde yaşayanların kalbleri ve kalıpları birleşir.

19 Mayıs 2018 Cumartesi

MÜMİN KİME DENİR

Mümin diye;Hilkatindeki gayeyi duymuş, aslına kavuşacağına inanmış, kendisinin eşrefi mahlukat olduğuna ,mensi ve mühmel bırakılmayacağına inanmış kimsedir.Hakikatı iman ise:Şekk'den çıkmaktır.Onda beş hassa vardır:
Yakin, ihlas,havf, rica, muhabbet
Yakin ile şekkden çıkılr, ihlas ile riya atılır, havf ile mekr terkedilir, rica ile ümmid kesilmez, muhabbet ile vahşetten ayrılınır.O vakit her şey hakkıyla görülür.Bir mümin bu tarif ile mümin olursa, onun her bir nefesi bin yıllık ibadet yerine sayılır.Bu makama çıkanların iniltilerinin tesbih, susmalarının tehlil, hatta uyumalarının dahi ibadet olduğunu Efendimiz (sav) buyurmuştur.

EMR OLUNAN VE NEHY OLUNAN ÜÇ ŞEY

Her Cum'a hutbesinde imam efendi aynı ayeti okur:"İNNALLAHE YE'MÜRÜ BİL'ADLİ VEL İHSANİ VE İYTAİZİL KURBA VE YENHA ANİL FAHŞAİ VEL MÜNKERİ VEL BAĞY YE'IZUKÜM LE'ALLEKÜM TEZEKKERÜN"
Bu ayeti celilede Cenab-ı Hakk, bir milletin bekası için üç şeyi emrediyor, üç şey'i de nehyediyor.
Emrolunan üç şeyden birincisi:ADL yani , bütün sözlerde , işlerde, hallerde adalet olacak.Zira adil olan kimse muhakkak ki şirki defeder.aynı zamanda şekki yıkar.Allah'ın gayrısından bir şey istemekten utanır, başkasında ayıp görmez,İşte o kimsenin ubudiyyeti halis olur.
Emrolunan üç şeyin ikincisi:İHSAN
İnsan, Allah'ın ahlakı ile ahlaklanmadıkça katiyyen ihsan ve irfan mertebesine çıkamaz.Çünkü o rütbede Hak müşanhede edilir.Hakk'ı müşahede eden de mevcudata nazarı hakaretle bakamaz.Bu nedenle zulumde yapamaz.
Emrolunan üç şeyin üçüncüsü:AKRABADAN MUHTAC OLANLARA VERMEK
Din'de neseb Hakk'a gider.Binanaleyh din cihetinden kalbine çok yakın, ondan dolayı muhabbeti vücudunu istila etmiş düşmüşleri kaldırmak
Cenab-ı Hakk'ın yasakladığı üç şey;
Birincisi :FAHŞA
Fahşa;Hayasızlık, nefsin zilletine mahkum, şehvetin kuvvetine mağlup olarak mürüvvet caddesinden harice çıkmak, Allah'ın hududunu çiğneyerek insanlıktan çıkmaktır.Hakiki insan mağlubu şehvet değil amir-i şehvet olandır.
İkincisi:MÜNKER
Ruhun sıfatlarını atarak , lahuti zevkleri terkederek , kuvveti gadabiyyeye binerek , fitnelerle süslenerek , hilm ve merhameti ayak altına alarak kötü işleri zevk ile yapmak ve iyidir diye herkese kabul ettirmeye çalışmak
Üçüncüsü :BAĞY
Hakkı olmadığı şeye tasallut ederek haklı imiş gibi görünerek ve mugalatalı cebirler yaparak huzuru ilahiden tard kararını almaya müstehak olmak.Zira bağy , zulmün en büyük bir şubesidir.
Cenabı Peygamber (sav) buyurmuştur:
"Ya Allah'ın emirlerine sımsıkı sarılır ve nehiylerinden sımsıkı kaçarsınız, yahut içinizden en edepsizlerinizi Allah başınıza musallat eder de sonra en hayırlılarınız dua eder fakat kabul olunmaz"
"Bir milletin ilim adamları ümerasına uşak olmadıkça , salihleri facirlerini tezkiye etmedikçe , kötüleri gaalip gelip hayırlılarına fenalık yapmaya başlamadıkça Allah'ın eli o milletin üzerinden kalkmaz" buyrulmuştur.

Sizi öldürmeye gelecekler! - Emin Çapa - TalksTurkey - Konya


facebook ana sayfada bu videoyu gördüm...başlık beni çekti ve 45 dakika büyük bir çekim gücüyle izledim..bu KONUŞMACI BEYİ tanımıyorum.ilk defa görüp dinledim.ben gibi 51 yaşındaymış.ondaki bu bilmeyi anlamak ve anlatmak heyecanıyla kendini paralamasını kendime benzettim ve hep gülümsedim.. biliyorsunuz ki benimde amacım bu sanal ortamda DATAYA yani YAZILIMLARA OYNAMAK ve YENİ TASARIM ATÖLYELERİ AMA BULUTUT BULUTLARI YETİŞTİRMEK !!! bu konuşmanın sonuna doğru kuantum bilgisi olan DALGALAR ve herkesin bir taş atarak oluşturduğu İÇİÇE GEÇEN DALGALAR İLMİDE VAR...biz zaten senelerdir türlü şema ve kartlarla bunu yapıyoruz, anlamanız bu konuşmayla daha bilimsel olacaktır...
şimdi ....kendiminde DİN=BİLİM=TEKNOLOJİ =İNSAN anlamak ilmiyle ilgilendiğimi ve kendi yaşadıklarımı yazarak soru cevap YANİ ben bir taş atacağım DURGUN OLAN ZİHNİN SUYU DALGALANACAK ,sizde bu sanal suya bir bilgi taşı atacaksınız SU BİR SÜRÜ NOKTADAN DALGALANACAK ,böylece etkileşimlerden yeni esma çocuklarımız yeni horus ra idraklerimiz -yeni isa nefesli çocuklarımız olacak diye çalışıyoruz..yani bel soyu için değil, yolun çocukları için emek veriyoruz..yani SUBHAN -SEYR EDEN SEYİR ÇOCUKLARI İÇİN -YÜCELERE ..REFİKİ ÂLÂ İDRAKLERİNE ...
bu beyin anlattığı ütopik sanal para ve sanal hayatlar az kesim için bir süre evet geçerli olacaktır..ama dünyanın geneli yine o son resimlerde gösterdiği gibi kırmızı renkte yani ALLAH ESMASI CELAL TECELLİSİ İLE YARATIMIN ZUHURU OLARAK KALACAKTIR..hiç bir şey dünyada belli bir sınırın ötesine geçemez..AYETTEKİ GİBİ İLLA BİR SULTAN GÜÇLE GEÇİLİR ki ,onuda bu zalim kişiler asla başaramaz..bütün bu kurguları -datayı yaratan buna izin vermez..süleymanın cinlerinin işi bitince yine kayaların altına hapsedilir,yine şişelere tıkılır....
ARŞI RAHMAN VE ETRAFINI SARAN KUYRUĞUNU ISIRAN YILAN DEVRİ DAİMİNİ İDRAK EDEMEMELERİ ÇOK KOMİK TABİ..SİL BAŞTAN!!!
bu videoda birde abd deki amozon com un sanal marketleri var.dünyadaki işe yaramaz milyarlar fazla insan var bu yöneticilerin gözünde.o yüzden dünyada kaos ve fitne çıkartıp nüfusları kontrol altına alıp, azaltmak için herşey yapılıyor..kimyasal hadım ,aşı ile hadım, eşcinselliğin normalleşmesi, evlilik aile çocuk kavramının yok edilmesi, ahlakın haya duygusunun yok olması için emek veriliyor ve çok da başarılılar. herkes büyük aşkla bu hayasızlığı kabul etmeye dünden razı genelde değil mi? ..dünyayı yöneten az sayıda seçkin aile ve onlara hizmet edecek kalifiye köle insandan başka şeye şimdilik ihtiyaçları yok..yani biz bulunmaz hint kumaşı değiliz onlar için...
peki HÜCURAT SURESİNE GÖRE ÖYLE Mİ? GEÇEN YAPTIĞIMIZ SAMANYOLU ÂLİ YOLU TEFEKKÜRÜNE GÖRE BÖYLE Mİ? hayır biz sanal alemin yönetimindeki o PİL TOZU kaosunun ta kendiyiz bunu unutmayınız ve sanal alemdeki tefekkürleriniz HARD DİSCLERE-DATAYA İŞLENİYOR...YANİ BİZİMDE O YENİ YAZILIMDA BÜYÜK PAYIMIZ VAR VE MAKİNELER YALAN SÖYLEYEMEZ.O YÜZDEN MAKİNE BİZİ SEÇECEK :) buna niyet edip iman derecesinde inanın başaracağız...
bu konuşmada bizi asıl ilgilendirense TOZ' DAN MİKRO ORGANİZMA YARATMIŞ OLMALARIDIR.. tasavvufta da ona yani ilk zerreye TOZ denir bilin ve doğrudur.. yani bu demektir ki KÜNFEYEKÜN GERÇEKLEŞMEK ÜZERE hatta gerçekleşmiş bile..bunun üzerinde herkes düşünmeli..BU AYNI ZAMANDA BAŞLANGIÇA yani en geri başa sarıp tekamülü bitirmek ve devriyeye girmek üzere olduğumuza hatta girdiğimize benim için delildir..zaten o yüzden tüm bilgiler hak etmediğimiz halde umuma internet icadı ile ifşa ediliyor ve tüm kadim kendini bilmek öğretileri birleşiyor...ama o okullardan olmayanlar hala bunu idrak edemiyor..
kendimin de , henüz bir kişi hariç kimseye anlatmadığım bilimsel hayallerim ?!!! var diyelim..bir anten var mesela..ve tabi ki uzaylı denen canlar.bu ilim zaten oradan açılıp geliyor.yoksa insanın nesi varki akledip icad etsin..ancak çalışana bu kabiliyetler vakti gelince icad için veriliyor o kadar...emanetçilik ve süleymanın cinleri ameleliği.. SÜREKLİ TADİLAT EDİLEN EV =BEYTÜL MAMUR ANLAMI BU ZATEN..biri yapar öbürü yıkar sonra sil baştan.hiç biri kalıcı değildir..
bu beyin eğer seçim olursa ülkemizdeki sanayi,bilim teknoloji ve esasında MİLLİ EĞİTİM BAKANIMIZ OLMASINI DİLİYORUM..O MİLLİ EĞİTİM BAKANI OLSUN VE ÜLKEMİZDE korkunç bilimsel kabiliyet ve potansiyeli olan yeni genç nüfusu bu ülkeden kaçırtıp çaldırmadan, kendi ülkemizin kalkınması için kullanabilelim.işe yaramaz mıymıy tüm akademisyenleri ,öğrencilerin kabiliyetini söndüren ve hayata küstüren tüm öğreticileri okuldan aldırtalım..
HAKİKAT BİLİMLE BUGÜN ÇOK KOLAY ANLAŞILIYOR.BİZ ANLATINCA HURAFE OLUYOR.AMA BİLİM İNSANLARI ANLATINCA BİLİMSEL FİZİK KURAMI VS OLUYOR :)..o yüzden Allah herşeyi KURguladığı için ,buda onun kendini birde yeni çağda böyle bilip seyr etmek zevki..ve bizde onu selamlar ve seyrinin zevkine varırız vesselam..

nur cihan

YAPILMASI GEREKEN SEVAP İŞLER

Kur'an ve insan, insan ve cihan birbirinden ayırt edilmez.Onun için sevabın, iyiliğin yalnız nefsimize hayrı olanını değil , halka nafi olanını yapalım.
Birleşelim..İnsanları birbirine sevdirelim.Müteaddid kalplerde bir ruh olarak yaşayalım .Kuran'ı anladığımız kadar takvamız, cihanı anladığımız kadar  çalışmamız, o çalışmamız sayesinde gınamız (malımız)çoğalsın.

İRTİCA

İrtica':Gerilik, dar düşünmek, taassub denilen hak ve hakikatı kabul etmemek üzere inad ederek durmaktır.
Din ve irtica taban tabana zıt iki kavramdır.Ancak bazı kimseler din ile irticaı bir manada tutarak , din dendiği vakit irtica',irtica' dendiği vakit din manasını anlıyorlar.
Dinin temeli vahyidir.Vahyy ise noksanlık ihtimali olmayan ilmi kaidelerin kaynağıdır.
Dinde esas olan tedrici tekamüldür.Tekamülü reddetmek tabiatla mücadele demektir.
La ikrahe fid diyn:"Dinde cebir,tehdit yoktur"LEKÜM DİYNÜKÜM VELİYEDİYN "Habibim, küfrü ihtiyar edenlere ilan et ve söyle Sizindininiz, hesabınız sizin olsun,onunmesuliyetidesizindir.Hayır şer aiddir, karışmam, bizim dinimiz bizim hesabımız da bizim."

CENGİZ ÇANDAR'IN HAYAL KIRIKLIĞI

Cengiz Çandar hayal kırıklığını anlattı
Sever, kitabında halen İsveç’te yaşayan Cengiz Çandar’la yaptığı söyleşiye de yer verdi. Çandar, AKP ile ilgili yaşadığı hayal kırıklığını şöyle anlattı: “Yenildik ve yanıldık. (...) Bu hayatı yaşadığım için ne pişmanım, ne kimse tarafından kandırılmış ya da aldatılmış duygusuna kapıldım ve ne de kendimi kullanılmış olarak görüyorum. Ama gelinen noktada büyük bir yanılgıya kapılmış olduğumu da görüyorum. Bugün Türkiye’nin başında bulunan bazı insanlara ve en başta ‘Tek Adam’ olarak ortaya çıkan şahsa dair yanılgılar yaşamış olduğum da bir gerçek. Mevcut iktidar mensuplarının, ‘derin devlet’ denilen ve ömrüm boyunca karşısında mücadele etmeye çalıştığım yapıya bu kadar kolay teslim olabileceğini, onun bir parçası haline geleceğini, açıkçası, düşünemedim. Zalim olma kapasitelerini fark etmedim. Müslümanlığın asgari ahlak ölçülerine sahip olmak gerektiğini varsaydığım için akıl almaz derecede yalancı olabileceklerini aklıma getirmedim. (...) Ne var ki, gelinen noktaya bakarak, ‘Bu kişilerle beraber olarak tekrar aynı mücadeleyi verir miydin?’ diye bir soru sorulsa, büyük bir gönül rahatlığıyla ‘Evet!’ diyemem doğrusu. En azından, 28 Şubat’ta yükseköğrenim hakkından yararlanamayan ve kamusal alanda ayrıma uğrayan başörtülülerin hakkı ve özgürlüğü için mücadele vermiş olmaktan ötürü, bunu bir demokratik hak olarak görmeye devam ettiğimden ötürü pişman değilim ama o başörtülülerin bir bölümünün bugün ne kadar insafsız, vicdansız, benim gibilerin karakter katlinde ne kadar ön aldıklarını görerek, yine aynı durum ile karşılaşsak, kendimi bundan yirmi yıl önceki gibi helak edeceğimi hiç sanmıyorum. Sorulsa, ‘Haklarıdır!’ derdim kuşkusuz ama kendimi onlar için helak etmezdim doğrusu. Doğrusu, benim gibi bir insana bunları söyletmeyi başardıkları için, durup düşünmek lazım. Duyduğum, ne pişmanlık, ne aldatılmışlık, ne de kullanılmışlık. ‘Peki ne?’ diye sorulursa, kısaca söyleyeceğim şu: Büyük bir hayal kırıklığı! (AhmetSever kitabından)

HAKİKİ HÜRRİYETE SAHİP OLANLAR

Dine, imana kıymetvermeyip yalnız " amirim akıldır, hakimim vicdanım" diyenler tam vehakiki hürriyetesahipdeğildir.Zira insan hakiki hürriyet Allah'dan gelir.Allahsız hürriyet ve irade olmaz.İnsanın hakiki kıymetini Allah kadar hiçbir şey bildirememiştir ve bildiremez. Allah tanımayan , manaya , ahlaka kıymet vermeyen cemiyetlerde "İnsan hakları" sözleri feza kadar boş, kuru, vücudsuz bir hayalden  ibarettir.

HÜR İNSANLAR

Paranın,saltanat sahiplerinin, korkunun teslim alamadığı insanlardır.Dindar olanlar arasından çıkar.Ömürleri, dünyanın peşinden koşanlarla mücadele içinde geçer.Said ibniCübbeyr Haccac-ı zalimin kanlı kılıcı karşısından hiç fütur getirmeden onun alçaklığını yüzüne vurmuştur.
Kendisine adalet makamına vermek isteyen Abbasi halifesine karşı  büyük imam:"Sen o halifeliğin ehli değilsin, bugün senden daha ehil kimseler var, kazada ben seni takallüd edemem" demiştir.ve bundan dolayı hapisler, kırbaçlar ve zehirlenmelere muhatap olmuştur.İmam Ahmed İbn-iHanbel kırbaçlar, işkenceler altında hürriyetini muhafaza edip şehid olmuştur.İstiklal mahkemelerinde şehadetini görüp savunmasını yırtan İskilipli atıf hocalar bunlardan birisidir.Bugünde ise, dün defnedilen seyyid Salih Mirzabeyoğlu bu yolun en son örneğidir.Hür insanlar Hz.Hüseyn efendimizin meşrebinde olanlardır. 

18 Mayıs 2018 Cuma

HIRSIZLIK ÜZERİNE

Efendimiz (sav) buyurmuştur:"Sizden evvelki milletlerin yıkılmalarının en büyük sebebi, ancak şu olmuştur.Büyükleri, mevki sahipleri çalıp çırptıkları zaman hiçbir hesaba tabi tutulmaksızın terkolunmaları, zaif tabaka bir şey çalarsa derhal cezalandırılmalarıdır.Bu hal hangi millette tecelli ederse yıkımı beklesin".

İMANDAN SAYILAN TEMİZLİK

"Temizlik imandandır" hadisi şerifini hepimiz biliriz.Ancak buradaki temizlik sadece zahiri temizlik midir? Batıni pislik mevcut iken zahiri temizlik kastedilmiş olamaz.Zira öyle kir ve pas varki zahirde kokusu olmaz.Mesala değerli bir ivaza nail olmak arzusu ile bir kimseye bir şey inam ve itada bulunmak.Bu çirkin bir kirdir.Ahlakı alt üst eder.Efendimiz (sav)Hediyeleşmeyiemretmiştir.Muhabbete vesile olduğu için .Fakat hediye nam altındaki şey, dinimizden bir şeyiçalmak.,ahlaki faziletlerimizden birininoksanlaştırmak gibi bir hal meydana getirecekse derhal reddetmek gerekir.Çünkü o hediyelikten çıkmış insanı lekeleyecek rüşvet olmuştur.
HazretiÖmer Efendimiz zamanında Bizans Kayser'inin karısı, çok güzel mücevher işlemeli bir yastığı Hz.Ömer efendimizin karısına hediye olarak göndermişti.Hz.Ömer yastığı görünce :"Bu neyin nesidir" diyesorunca karısı:İmparatorun karısı bana hediye göndermiş"dedi.Ömer efendimiz tepki gösterdi:"İmparatorun karısı, ben hilafete getirilmeden bunu göndermeyip şimdi göndermesinde gizli bir sebeb vardır" demiş muhtemelen bu hediyeyi ya iade ettirmiş, yahut hazineye dahil etmiştir.

BAKARA SURESİNDEKİ"SIĞIR"IN BATINİ MANASI

Cenabı Hakk,"Bir sığır kurban ediniz" diye merettiği "sığır",insanın vücudundaki behimi nefsidir.O boğazlanırsa , kalb hayat bulur, hayatı bakiye vasıl olunur.BURADA CİHADI EKBERE İŞARET VARDIR.Hevayı nefsinin başını koparak kimseye hakiki şehid denir.Harpesnasında meydanda başı kesilen kimseye ise şehid-işeri denir.
Dünyada kalbimizin dirilebilmesi için nefis sığırının kesilmesi gerekir.

ÇOK SORU SORMAK

Bakara suresine ismini veren Hz.Musa (a.s) zamanındaki hadise.İsrailoğulları içinde çok zengin birisinin oğlu yoktu.Tek varisi kardeşinin oğlu idi.Kardeşinin oğlu mal varlığına konmak için amcasını gizlice öldürdü.Sonra sahte bir tavırla amcasının kan diyetini istedi.Beniİsrail birbirine düştü.Bu meselenin halli için Hz.Musa'ya müracaatla "Allah'ına yalvar, mesele hollolsun"derler.Hz.Allah teala ,peygamberine "Bir inek kuurban etsinler, maktul, katilin kim olduğunu haberverir"buyurur.
Beni İsrail"Biz senden katilin meydana çıkmasını istiyoruz, sen bize sığırın kurban edilerek sığırın bazı azası ile  ölüye vurulmasını söylüyorsunuz .Katil ilesığırın kurban edilmesinin ne münasebetivar,bizimle eğleniyormusun,eğlence yerine mi koydun"dediler.Hz.Musa :"Ben o cahiller güruhundan değilim.Ben ancak vahy'e tabi olmuş kimseyim.Allah'dan ne almışsam onu veririm".diyor.Beniİsrail busefer sığır üzerine sual sormaya başlarlar:
*Rabbinesor sığır büyük mü olacak küçük mü?cevabı gelir.ancak yine sorudevam eder:
*Sığırın renginianlatsın ona göre keselim".Rengine ilişkin cevap gelmesine rağmen yinesoruya devam ederler:"Gelen emirdemüşterek vasıflar var, biz şaşırdık, bir daha Rabbine yalvar, daha aşikar bir şekilde sığırı bize tarif buyursun"
İlahi emirlerekarşı uzun boylu sorular sormak hem edebe mugayir, hemdesual çoğgaldıkça vazifenin çoğalacağına işaret vardır.Onun için Allah ve Resulünün emirlerinde "Şöyle mi olacak, böyle mi olaca " diye uzun boyludedikoduuuygundeğildir.Onlar ne verirse o alınır.
Hac emri verildiği vakit sahabeden birisi "Her sene mi"diyesoru sorar.Efendimiz sükut etmişcevap vermemiştir.Soru soran tekrar aynı şeyi sorunca Efendimiz "Evet der isem ne yapacaksınız?" der.Yani Rebbimden getirdiğim emirlerde uzun boylu sual sormayın"demiştir.

DİNDE HİLE

Cumartesi gününe mahsus av yasağını delmek için balıkçılık yapan kasaba halkı balıkların bulunduğu gölün yanına havuzlar açarak balıkların o gölegirmesini temin ettikten sonra göl ile olan bağlantıyı kapatmakta, ertesi gün ise havuzlardaki balıkları tutmakta idiler.Bu ilahi hükme karşı bir hile idi.Hile ile şeriat ictima etmez.Dinde hile yoktur, tedbir vardır.Kur'anda bu şekilde anlatılan kıssaların bize anlatılmasındaki mana: bu hikmetlerden ibret alıp insaniyyetin ve İslamiyetin esaslarına sahip olmak içindir.Faiz belasına fetva verenler,Darül harp diyerek rüşvetin önünü açanlar,Cihad için güç depoluyoruz diyerek ihalelerden çıkar temin edenler bilmelidir kidinde hile olmaz.Nefsine mağlup olanlar bu hilelere saparlar. 

17 Mayıs 2018 Perşembe

TEK TİP YEMEĞE İTİRAZ

Hz.Musa'nın kavmi,Hak teala'nın kendilerinegökten indirdiği yemekten bıktıklarını belirterek arzın yetiştirdiği ekşi tatlı acı , yeşillikler, sebze, kabak,hıyar, buğday mercimek soğan sarımsak nimetlerini istemeleri nefsin isteğini, ruhun isteğine tercih etmek demektir.Bu daha hayırlı olan şeyi daha aşağısı ile değiştirmek demektir."BEKA" terkedilip , "FENA" tercih edilmektedir.O halde firavun diyarına ininiz.Orada bir çok mihnet ve meşakket ile istediğinizi bulursunuz.Bu arzuları üzerine zillet ve meskenet galib getirildi.Bunun üzerine bütün gizli şeyleri bilen Allah'ın gazasına uğradılar
Beni İsrail'in gadaba yakın olmalarının sebebi :Burhanı ilahiyi inkar veAllah'ı beyan eden Enbiyayı bi gayri hakkın katletmeleri oldu.Bu katl ve küfür , hududullaha tecavüzün , isyanın son perdesi idi.Onların mabudları nefisleri olmuştu.Felah ümidi kalmamıştı.Gazabı ilahi ile helak oldular.

KAYADAN FIŞKIRAN ON İKİ GÖZ(PINAR)

Bakara suresi 60 ncı ayette,Tih sahrasında dehşetle susayan Hz.Musa'nın kavmi için Hz.Musa (a.s) emredildiği üzere elindekiasayı kayaya vurduğunda o kayadan on iki göz pınarın fışkırdığını v kavmin susuzluğunun giderildiği anlatılmıştır.
Kalıbın susuzluğu bu şekildegiderildiği gibi "klbin" susuzluğu da hikmet ve marifet suyu ile giderilir.
"La ilahe illallah" asasını hacer-i kalbe vurunca on iki pınar taşar.,Bunda çok ince bir işaret vardır.
"La ilahe illallah" kelimesi on iki harftir.Her harf hikmet suyunun bir gözüdür.Zahiri beş duyu, batını beş duyu kalb ve nefis sayıldığında on iki eder.Bunların hepsi "La ilahe illallah" kelimesinin harflerinin sırrıdır.İşte oradan hepiniz hakkınızı alınız da arzı kalbi fesada vermeyiniz, emirlerine riayet, nehiylerinden ictinap ediniz.

15 Mayıs 2018 Salı

MELAİKENİN YARATILIŞI


 Kalellahü Teala:Halaktül Melaikete min nuril insani ve halaktül insan emin nuri zuhuri”(Allah teala buyurdu ki:”Melekleriinsanın nurundan yarattım ve insanı da zuhurumunnurundan yarattım)
Rab Teala melekleri insanın nurundan ve insanı zuhurumun nurundan yarattım buyurdularHakikat budur ki :Allah teala akıl sahibi olan cinni ve insanı bir ebden/babadan yaratmıştır.Zümreyi Melaikeyi Nuru Muhammedinin kuvvetlerinden yaratmıştır.
Cebrail (a.s) Hazretlerini akl-i Muhammediyyeden ve Mikail (a.s)’ı himmeti Muhammediyyeden veİsrafil (a.s)’ı kuvve-i kalbiyye-i Muhammediyyeden veAzrail (a.s)’ı vehm-iMuhammediyyeden yaratmıştır.
Cin taifesini ince dumansız ateşten yaratmıştır.Tabaka-i narde olduğu halde Rabb Teala hazretleri bir şahsı nari yaratıp ona “Ebu’l –haris” diye isim vermiştir.Bu şahsi nariden çok çocuk hasıl olup onlara can diye isim verildi.İblis-i habis Ebul Haris evladlarındandır

"İLİM BİR NOKTADIR.CAHİLLER ÇOĞALTTI"

Hazreti Ali efendimizin sözüdür.Her devre göre "nokta" kvramı şerhedilmiştir.Bir hekim gözüyle yapılan şu nefis yorumu okuyalım:
"Bugün bir hekim olarak insan organizmasında da noktanın tıbbi bir yönünü güncel bilgilerle araştırdığımızda önümüze değişik gerçekler çıkmaktadır.
Bilindiği üzere kalbimizin ritmik ve düzenli çalışması için kalbin her yanı elektiriksel bir yapıyla donatılmıştır.Bu yapının kumanda merkezi kalbimizin sağ kulakçığının üst arka yan duvarında bulunan bir noktada yerleşmiş sinüs düğümü adı verilen bir düğüm vardır.Bu düğümden çıkan başlama komutunun iletisi bir anda bütün kalbe yayılarak kalbin kasılmasına ve böylece tüm kanın dolaşım sistemine geçerek vücuda yayılmasına neden olur.Kalbimizin her atışı bu emirle çalışır.Şayet bu noktadan emir gelmezse o an itibarıyla kalp çalışamaz durur.Bu çok güçlü elektiriksel nokta her hangibir arıza durumunda mesela bir inferiormiyokard enfarktüsü gibi kalp krizi ya da bazı kalp hastalıklarında kendi kanlanması gereğince olmayınca bir anda susar.Kalp kasılamaz durur.Sinüs susuncakalbin her yanı uyarılır yani sense olur.B durum kalbin tüm hücrelerinin durumdan vazife çıkartarak kalbi çalıştırmak istemesi gibi görünse de aslında olağanüstü bir anarşik andır.Tabiri caizse her kafadan bir ses çıkmaktadır.Kalp, her yandan gelen bu zayıf uyarıların hangisini tabi olup çalışacağına karar veremez.Böylece her yana kulağını veripuyarsa kasılma değil anlamsız titreşmeler başlar.Buna fibrilasyon denilir.Ya da hiçbirine uymayarak tam durur; buna da asistoli denir.Her iki durumda ölüm öncesi son an ve son perdedir..işte böyle bir anda Şafi sıfatına mazhar düşmüş, kahir bir gücün temsilcisi olan hazık hekim hastaya 360 joule elektiriksel basınçla defibrilasyon yani elektro şok yapar.Bu şokla kalbin her yanından gelen çatlak sesler bir anda susar.Ama susmuş olan sinüs düğümü ansızın silkinerek kendine gelir.Derhal yönetime tekrar geçer ve kalp yeniden kasılmaya başlar, hasta kurtulur.
Tefekkür edersek bu sinüs düğümü Hz.Ali kapısıdır.Kalp ülkesine yani Şehr-i Muhammedi'ye dahil olmak için sinüs iyi korunmalı, kesintiye uğratılmadan gayret ve dikkat gösterilmelidir.Etraftan gelen çatlak sesler, nefsin hilelerine kulak verilmemelidir.
Zira sinüs düğümü her an muhteşem zikirle Hay zinciri başlatır.Kalp atımı sesi bu zikrin yansımasıdır.Hayati olan bu haydi komutunu işitip uyarılanlardan olalım inşallah.
Bir örnek de hücrelerimizin dünyasından vereceğim.Hücre insan ve dünyanın yapısı boyut farkı dışında bir fark olmaksızın aynı özelliklerdedir.Vücudumuzda yüz trilyon hücre vardır.Her hücre başlı başına bir alemdir.Hücrenin çekirdeğien önemli kısmı olup Nukleus adını alır.Son yapılan bilimsel araştırmalarda hücre çekirdeğinin etrafının nüklear zarf-nuklear envolape-adı verilen koruyucu bir tabaka ile örtülü olduğunu göstermiştir.Hücretin çekirdeğinin etrafındaki bu zar , iki tabakadan müteşekkil olup aralarında pek çok geçitler vardır.İçte olan ikinci tabakadan de hücre çekirdeğine geçişi sağlayan çok dar kapı vardır.Çekirdeğin tam ortasında çekirdekçikyani Nukleolus adı verilen ve çekirdekle arasında herhangibir sınır bulunmayan ancak çekirdeğin tamamen içinde yer alan bir bölge vardır.Bütün hayati olaylar hücrenin çekirdeğinde organize edilmektedir.
Tefekkür edilirse hücrenin çekirdeği Şehr-i Muhammediyeremizdir.Etrafındaki nuklear zarf bu ulu şehrin Ali kapısıdır.Bu noktadan geçmeden şehre dahil olunmaz.Hücrelerimizdeki şehrin bu zarfın dışında kalan her yer kalenin dışındadır.Şehrin giriş kapısındaki iki tabakalı sarf , Bize Resulullah efendimiz(sav)'in bıraktığı iki emanetin biri olan birinci zarf tabakası Kuran ile kaplı olup eminlik, iyilik, dosdoğruluk, sıddıkiyet, adalet, hilm, haya ve safiyet geçitleriyle ikinci tabakaya geçilebilmektedir.İşte nuklear zarfın bu ikinci tabakası Ehli beyt ve meveddet geçididir.Bu geçit çok dar ve sınırlıdır.Enfüsümüzde ve afakımızda onların ahlakı bulunmadan çekirdeğin içi olan o ulu şehre girilemez.Şehrin yani Nukleus'un içinde bulunan çekirdekçikise ahidiyyet sırrıdır.Ancak oranın sahibi Nukleus'un müsaadesiyle oraya dahil olunur.Görüldüğü gibi hücrelerimizin içinde olan bu yapılar bizim beşeri ve manevi dünyamızda da aynıyla mevcuttur.Ahlaki Muhammedinin gönlümüzde doğması için öncelikle yüksek yüksek ahlaki değerleri ve şartları hayatımız haline getirip birinci tabakayı geçerek hücrelerimizde de bizi karşılayan ikinci tabakayı yani Hz.Ali ve Ehli Beyti gönüllerimizde bulmak , onların yakini olmak, kayıp on ikinci imam İma-ı Mehdi'nin yani Hadi esmasının zuhuruna mazhariyetle Şehr-i Muhammediye dahil olmak gereklidir.(Dr.Mustafa TEKÇE)

SEÇİM OLACAK MI?

Şahsi fikrim:OLMAYACAK.
Olur sa da;Yüksek SeçimKurulu iptal edecek.
Gerekçe :İçerideki ve dışarıdaki hadiseler.YSK için bu iptal gerekçesi olur mu?
Olamaz ama YSK için birgerekçe icat etmek zor mu ki? Bir sandıkta ki şaibe, kaçırılan sandık yahut yakılan sandık.Basit bir proveke yeter.Adayların belirlendiği 21 Mayıs  bu işin fotoğrafını gösterecek.Eğer AK Parti aynı alışılmış simaları listede gösterirse ; ne zorun vardı da 18 ay var iken erken seçim kararı aldın ? sorusuna cevap verememiş olacak.Listeler değişirde aynı türden bir başkaları aday gösterilirse bu değişim etkisini göstermeyecek.Ancak gerçekten etkili bir temizlik yapılıp liyakatlı insanlar aday gösterilirse o zaman diyeceğiz ki :Gerçekten niyetler düzeltildi, aldatılmışlıktan ders alındı ve temizlik zamanı başlandı diyebileceğiz.
Ancak Seçim kararından vazgeçilir,YSK danışıklı bir şekilde seçim'i iptal ederse aday gösterilmeyen kişilerin vekilliği devam edeceğinden  bunları zabtedmek mümkün olmayabilir.

SAHTEGÖZYAŞLARI

Gazzedeki katliam nedeniyle yur içinde çığlık atan idarecilerimiz.! Barzani petrolünü,Yumurtalıktan alıp İsrail'e taşıyanların İsraili protesto etmeleri timsahın gözyaşlarıdır.etkisi asla olamaz.Ama İsrail'in Gazzede yaktığı zulüm ateşi onları saracağı gibi,İsrail ekonomisine su taşıyanları da saracaktır.Hak teala gizlinin gizlisini bilendir.Mavi marmara'da şehit olan Cengiz kardeşimiz gibi saf müminler şehadetleri ile cenneti kazanmışlardır.Amma, kapalı mahfillerde İsrail ile iş tutanları tarih aşikar edecektir.Sabırla bekliyoruz.

KADERİ BİLMEK Mİ ZOR? KADERE RAZI OLMAK MI ZOR?

Kaderibilmek kolay, razı olmak zor.Firavun ,kahinlerinin haber verdiği hadiseyiortadan kaldırmak için binlercemasum çocuk katletti.Can yaktı.Kan akıttı.İrtikap ettiği zulüm nedeniyle halkayı boynuna taktı.Nihayet Hz.Musa doğdu.Hakk'ın izniyle elindekiçoban değneği ile o firavunun kafasını parçaladı.Hz.Musa firavunun kucağında nimet içinde büyürken firavun dışarıda beyhude yereçocuk öldürtüyordu.
Nefis sahibitenini besler.Ondan dolayı herkesikendisine düşman vekindar zanneder."Şu bana düşman, bu beni hased ediyor " diye ömrünü geçirir.Halbu ki en büyük düşmanı kendi nefsidir.Firavn gibi.Firavunun nefsikendinedüşmandı.Nefsinin hoşlanmadığı kimseleri kendine düşman addediyordu.Halbu ki kendinefsini öldürseydi bütün düşmanlardan halis olacaktı.Kudretle yarışa çıkmış Musa'yı arıyordu.Amma Kaderin dediği olacaktı
Hilafından hazer eyle
Rıza-i Bariyi gözle
Mukadderde hata olmaz
Hemen yan gel safa eyle
Hz.PirMevlana Efendimiz hikayedekihikmetianlatır:
Bir genç gazaba geldi.Annesini bir erkekle zina ederken yakaladı ve annesini bıçaklıyarak öldürdü.
Bunun üzerine halk delikanlıyı kınadı:"Ey mayası bozuk! Sen anne hakkının ne olduğunu biliyormusun?Bunu düşünmedin mi?Niçin öldürdün?O sana ne yaptı ki sen bu cinayeti işledin?".
Katil evlad:"Benim habis huylu annem öyle çirkin fiiller işledi ki, onun ayıbını toprak örtsün.Kötülüğü insanların gözünden kalksın diye onu toprağa teslim ettim" dedi.Sual soranlar:"Ey Muhterem! Ananı öldüreceğine zaniyi öldürseydin ya"
Katil:"Her gün bir adam mı öldüreyim?Zira annem bu çirkin iştenvazgeçmez.Umumi zarardan,hususi zarar evladır.Binanaleyh onu öldürdüm ki diğer insanlar kurtuldu.Her gün bir kan dökmekten kurtuldum.Onun boğazını kesmek, halkın boğazını kesmekten evladır"
O yaramaz huylu anne, senin nefsindir ki , onun fesadı her tarafa yayılır. O nefsitepele.Onu tepelemediğinden dolayı her an bir azize kastedip duruyorsun.
Nefsiöldürmekten murat, onun hevasını, ihtirasını, muktezasını tepeleyip, Hakk7ın emirlerine mutikılmaktır.
Nefis , insanın vücünde öyle çöreklenmiş ejderhadır ki ; onun yüzünden bu koca dünya sana dar gelir.Ondan dolyı Hakk ile ve halk ile harp edersin.Hakk ile cenk edersin; nefsine muhalif görürsün
Burada şu soru sorulabilir:PekiEvliya ve Enbiya nefislerini helak etmemişler mi idi?Halbuki onların düşmanları ve hasedcileri herkesten fazla idi?
Bu sualin cevabını Hz.Pir vermekte:O münkirler, o hasudlar hakikatte onlara düşman olmamışlardır, kendilerine düşman olmuşlardır.Hakikatte kendilerini yaralamışlardır.Zira hakikatte düşman ona denir ki; kendi canına kastede..Yoksa kendikendisine can çekişene düşman denmez.
Yarasa kuşu güneşin düşmanı değildir.Perdelenmiş, kendikendisinin düşmanı olmuşturGüneşin ziyası onu helak eder fakat o, güneşe bir zarar veremez.Kafirler kendi pencerelerini perdelemişler Enbiyadan gelen ışıktan mahrum kalmışlardırZararları kendilerine aittir.
Hintliköle efendisiyle inatlaştı, kinlendi.Efendisinezarar vereceğim diye kendisini öldürdü.Sarayın damından kendisini aşağıya atıp helak oldu.Zarar kime oldu?Hasta doktora düşman olmuş? Çocuk öğretmenedüşman olmuş..Acaba kim kimedüşman olmuş.Çamaşırcı güneşe, balık denizekızarsa zararı kime olur.Enbiya ve evliya düşmanlarını da böyle kıyas et.
Allah Teala  senin yüzünü çirkin yaratmışsa , gel o çirkinliğe bir de batın çirkinliği ekleme.Huyunu güzel yapta o çirkinlik örtülsün.
Sireti güzel olana suret çirkinliği zarar vermez.Siyretiçirkin olana da suret güzelliği fayda vermez.İnsanın sudan topraktan olan kısmı değişmez ama manası, siyreti değişebilir.Siyah tenli yaratılmışsan beyaz tenli olamazsın ama çirkin huylu iken güzel huylu olabilirsin.
Terbiyenin hayvana bile faydası vardır.Avköpeği yakaladığı avı yemek ister ama vaktiyle gördüğü terbiye üzerine tutuğu avı sahibine getirir.)
Hulasa; ahlakı güzelleştirmek insan için mümkündür.Olmasaydı mükellef tutulmazdı

HAM YEMEK

Ham yemek insana derd ve hastalık getirir.Ham yemek budur ki: birkimseye bir hazine söylenir. "Ben dükkan, tezgah, tarla, bağ, bahçe filan istemem, çalışmadan, yorulmadan o hazineyi bulmak isterim.Bunun gibi eğer alemi kazada bana saadet takdir edilmişse çalışmağa, işlemeğe ne lüzum var? Ne zarar hasıl olur. Levhi Mahfuzda hüsranım yazılmışsa : işin, karın ne faidesi olur?"demektir.
Bunlar hep ham yemektir.O yemek adamı atıl ve batıl kılar.(Busıfatlar Allah'ın sevmediği sıfatlardır).Hazineyi bulmak talih ve devlet işidir.çok nadirdir.Nadir ile hükmetmek caiz değildir.Bedenin takatı olduğu müddetçe çalışmak gereklidir.Çalışmak hazineyi bulmaya mani değildir ki?.Kazançtan el çekmemek gerekir.Zira hazine o kazancın arkasındadır.
"Eğer " illetine uğrama.Hakk'a teslimiyetleçalışırsan:"Eğerböyle yapsaydım, eğer şöyle yapsaydım" derdine müptela olmazsın.Zira "eğer" nifak alametidir.Kuvvetli müminde "eğer" olmaz.
Münafık "eğer" diye oiyeöldü."Eğer Allah benim imanımı ve güzel amellerimi murad etseydi ben ümmin olurdum.Eğer şöyle yapsaydı salih olurdum" diye diye hep işini bu eğer'e bağlaya bağlaya dünyadan göçer..
"Eğer " kelimesi ile alakalı olarak Hz.Pir Mevlana, bir hikaye nutk eder:Birgarip çok acele ev arıyordu.Bir dostu onu harap bir eve götürdü ve dost, garibe:
"Su evim eğer tamam olsa idi sen benim yanıbaşımda bir mesken sahibi olurdun.Evde bir de oda olsaydı, çoluk çocuğun da rahat ederdi.." O garip , dostundan bu sözü işitince:
"Evet, yaranın yanında ve civarında olmak , çok hoştur.Fakat ey can, eğer'de oturmak kabildeğildir."
Alem, toşluk isteğindedir.Nefsani hoşluğu istediklerinden dolayı ateşiçindedirler.Dünyanın hoşyluğunu ele geçireceğiz diye inad ve mihnet ateşi içindedirler.
Pirve civan ,ihtiyar ve genç herkes altın peşindedir.Fakat avamın gözü halis altını bilmez ki.Halis ile sahteyi farkedemez.Halis altın ,Allah'ın tecellisidir.Kalp'tan maksad da dünyadaki altınlardır.Mehek tutabilirsen halisaltını seç, eğer tutamazsan yürü, Hakperest olan , Asl'ını bulan bir kişiye kendini rehinet.Ta ki ilmü marifet mehekine sahip olasın.Onunla halisle batılı ayırabilesin..
Eğer bilmiyorsan kendibaşına düşüp ieleri gitme.Hata eder, yolu kaybedersin.
Tek başına gitme.yolda gulyabaniler var.Onların sesi, aşina sesine benzer de, insanı fena ve helak tarafına çeker.Gulyabani, kervandan her kimseyiadı ile çağırmaya başlar .Ta ki helak zümresine dahil olsun.
Batıl gulyabaninin sesi :"Mal isterim, cah isterim,mevkiisterim,nürmet isterim." diyeavaz eder.Kendiderunundan bu avazları def eyle ki sırlar keşfedilsin.Allah'ı zikret de gulyabanilerin sesi kesilsin, yansın.
Saki-i hakikinin tecellisini bilmeyenler, kadehe esir olurlar.Nimeti getiren hizmetçiye eğilir, bükülür, teşekkür edersin de , asıl nimeti verene arka çevirirsin
Hakikata bakanlar Allah7ın tecellisini görürlerde suretlere aldanmazlarHakikate gönül verip sabredersen  Hakteala  baş gözünden ayrı bir gönül gözü verir,onu elde ederek hakikatları müşahede edersin.Bu da renk ve kokudan sabrü tahammül ile olurAllah'ı eşya ile bildiğin gibi , eşyayı da Allah ile bilirsin.Daha doğrusuAllah, Allah ile bilinir.

KALB GÖZÜNÜN KÖRLÜĞÜ

Kur'anın zahirini bilip, harflerini, kelimelerini ezberleyip, onun manasından , mana-i işarisinden, o ayetlerdeki muradı ilahiden ,murad-ı Muhammedi'den gafil olarak , yalnız zahiribilgilerine mağrur olub da kendilerinialim zannedenlerin kalb gözleri kördür.
Eşek mesabesinde olan nefsimiz Allah'ın emirlerinden firar etti.Onu yakalayıp çivilemek lazım.Ona sabır ve şükür yükünü yüklemek gerektir.Taat yükünü çekmenin nihayeti yoktur.Hiçbirgünahkar, başkasının günahını yüklenmedi.Hiç kimse ekmediğini biçmedi.Ekmeden biçmeğe kalkmak ham tama'dan ileri gelir.

VAHDETİ VÜCUD MESELESİNİ AKILLA ANLAMAK

Bir kimsenin nazarında halkın vücuduvar iken , Hak dersekafir olur.Keza nazarında Hakk7ın vücudü var iken de halk derse yine kafir olur.Fakat kıyas-ı akılla bu iş bilinmez.Zira akla, durak mahallinden ileri yol verilmemiştir.Bu sır kıyl ü kaal ile halledilmez.Aşkı hakiki lazımdır.Kullukta tasfiye-i hal lazımdır.

14 Mayıs 2018 Pazartesi

İHRACATTAKİ DENGESİZLİKLER

Azizim Necib Sultan anlatmıştı.1050 li yıllarda Htay Payas sahilinde bir liman vardı.Bu limandan , bölgede yetişen narenciye mahsulleri ihraç edilebiliyordu. Rusya'ya o tarihte bölgeye üç ziraat mühendisini göndererek narenciye mahsulü ithal etmek ister.Bölge tüccarları,gelen mühendislere irilikleri yüksek narenciye ürünlerini gösterirler.Yükleme esnasında paketlerin üstüne iri,altına daha küçük mahsulleri koyarak bir gemi mal yüklenir.Ancak Mallar Rus limanında tahliye edilirken boşaltım esnasında foya meydana çıkar ve Rus hükumeti , görevlendirdiği üç ziraat mühendisini "siz vatanı sattınız, rüşvet aldınız" diye idam eder.ve mal almaktan vazgeçer.
Aynı hadise Almanya'ya yapılan bir ihracat hadisesinde tekrarlanır.Kendisi Bilahare CHP den milletvekili seçilen ve kardeşi de Samandağı Belediye başkanlığı yapmış bir zevat üç gemi narenciye ihracatının ilk gemisinde iri narenciye mahsullerini  gönderir.İkinci gemide hile yapınca Alman hükumeti malı reddeder ve mal denize dökülür.Üçüncü gemi siparişi de iptal olunur.
Aldatmayı bu milletin kanına soktular.Dürüstlük kurallarına uymayan bir ihracat anlayışının mumu yatsıya kadar yanar.Sonrası da hüsran.Bu nedenle Rusya ile  Domates ihracatında yaşanan yasakların altında bu aldatma var olsa gerek.

FED'DEN ÇEKİLEN ALTINLAR

Türkiye hükümeti kamu bankalarına ait olup Amerikan merkez bankasında bulunan tonlarca altını Türkiyeye getirdi.Bu, muhtemel bir hadiseye denk gelecek tedbir idi.Çünkü ,Amerikan mahkemesinin Halk Bankası çalışanı  Atilla üzerinden muhtemelen 16 Mayıstaki yaptırımına karşı muhtemel "el koyma" uygulamasına karşı geliştirilmiş bir tedbir olasılığı yüksektir.
Azizim Necib Sultan anlatmıştı:1950 li yıllarda İngiliz sterlini dünya parası iken,Piyasanın ihtiyacı olan İngilizsterlinini bulabilmek için İngiltereteminat olarak türkiye'den karşılığının altın olarak depo edilmesini ister.ve Devlet 20Ton altın gönderir.Anlaşma şudur:Belirlenen bir tarihte sterlin olarak banknot temin edildiği takdirde altın madeni iade edilecektir.Gün gelir.Türkiye borcu olan sterlin banknotlarını hazırlar ama İngiltere sözünde durmayarak altınları iade etmez.Muhtemelen ABD 'den çekilen altınlar, muhtemel bir dolar yokluğunda dolar için ABD 'ye rehin verilmesin?60 yıl önce gerçek olan bir olay tekrar yaşanabilir.