15 Mayıs 2018 Salı

"İLİM BİR NOKTADIR.CAHİLLER ÇOĞALTTI"

Hazreti Ali efendimizin sözüdür.Her devre göre "nokta" kvramı şerhedilmiştir.Bir hekim gözüyle yapılan şu nefis yorumu okuyalım:
"Bugün bir hekim olarak insan organizmasında da noktanın tıbbi bir yönünü güncel bilgilerle araştırdığımızda önümüze değişik gerçekler çıkmaktadır.
Bilindiği üzere kalbimizin ritmik ve düzenli çalışması için kalbin her yanı elektiriksel bir yapıyla donatılmıştır.Bu yapının kumanda merkezi kalbimizin sağ kulakçığının üst arka yan duvarında bulunan bir noktada yerleşmiş sinüs düğümü adı verilen bir düğüm vardır.Bu düğümden çıkan başlama komutunun iletisi bir anda bütün kalbe yayılarak kalbin kasılmasına ve böylece tüm kanın dolaşım sistemine geçerek vücuda yayılmasına neden olur.Kalbimizin her atışı bu emirle çalışır.Şayet bu noktadan emir gelmezse o an itibarıyla kalp çalışamaz durur.Bu çok güçlü elektiriksel nokta her hangibir arıza durumunda mesela bir inferiormiyokard enfarktüsü gibi kalp krizi ya da bazı kalp hastalıklarında kendi kanlanması gereğince olmayınca bir anda susar.Kalp kasılamaz durur.Sinüs susuncakalbin her yanı uyarılır yani sense olur.B durum kalbin tüm hücrelerinin durumdan vazife çıkartarak kalbi çalıştırmak istemesi gibi görünse de aslında olağanüstü bir anarşik andır.Tabiri caizse her kafadan bir ses çıkmaktadır.Kalp, her yandan gelen bu zayıf uyarıların hangisini tabi olup çalışacağına karar veremez.Böylece her yana kulağını veripuyarsa kasılma değil anlamsız titreşmeler başlar.Buna fibrilasyon denilir.Ya da hiçbirine uymayarak tam durur; buna da asistoli denir.Her iki durumda ölüm öncesi son an ve son perdedir..işte böyle bir anda Şafi sıfatına mazhar düşmüş, kahir bir gücün temsilcisi olan hazık hekim hastaya 360 joule elektiriksel basınçla defibrilasyon yani elektro şok yapar.Bu şokla kalbin her yanından gelen çatlak sesler bir anda susar.Ama susmuş olan sinüs düğümü ansızın silkinerek kendine gelir.Derhal yönetime tekrar geçer ve kalp yeniden kasılmaya başlar, hasta kurtulur.
Tefekkür edersek bu sinüs düğümü Hz.Ali kapısıdır.Kalp ülkesine yani Şehr-i Muhammedi'ye dahil olmak için sinüs iyi korunmalı, kesintiye uğratılmadan gayret ve dikkat gösterilmelidir.Etraftan gelen çatlak sesler, nefsin hilelerine kulak verilmemelidir.
Zira sinüs düğümü her an muhteşem zikirle Hay zinciri başlatır.Kalp atımı sesi bu zikrin yansımasıdır.Hayati olan bu haydi komutunu işitip uyarılanlardan olalım inşallah.
Bir örnek de hücrelerimizin dünyasından vereceğim.Hücre insan ve dünyanın yapısı boyut farkı dışında bir fark olmaksızın aynı özelliklerdedir.Vücudumuzda yüz trilyon hücre vardır.Her hücre başlı başına bir alemdir.Hücrenin çekirdeğien önemli kısmı olup Nukleus adını alır.Son yapılan bilimsel araştırmalarda hücre çekirdeğinin etrafının nüklear zarf-nuklear envolape-adı verilen koruyucu bir tabaka ile örtülü olduğunu göstermiştir.Hücretin çekirdeğinin etrafındaki bu zar , iki tabakadan müteşekkil olup aralarında pek çok geçitler vardır.İçte olan ikinci tabakadan de hücre çekirdeğine geçişi sağlayan çok dar kapı vardır.Çekirdeğin tam ortasında çekirdekçikyani Nukleolus adı verilen ve çekirdekle arasında herhangibir sınır bulunmayan ancak çekirdeğin tamamen içinde yer alan bir bölge vardır.Bütün hayati olaylar hücrenin çekirdeğinde organize edilmektedir.
Tefekkür edilirse hücrenin çekirdeği Şehr-i Muhammediyeremizdir.Etrafındaki nuklear zarf bu ulu şehrin Ali kapısıdır.Bu noktadan geçmeden şehre dahil olunmaz.Hücrelerimizdeki şehrin bu zarfın dışında kalan her yer kalenin dışındadır.Şehrin giriş kapısındaki iki tabakalı sarf , Bize Resulullah efendimiz(sav)'in bıraktığı iki emanetin biri olan birinci zarf tabakası Kuran ile kaplı olup eminlik, iyilik, dosdoğruluk, sıddıkiyet, adalet, hilm, haya ve safiyet geçitleriyle ikinci tabakaya geçilebilmektedir.İşte nuklear zarfın bu ikinci tabakası Ehli beyt ve meveddet geçididir.Bu geçit çok dar ve sınırlıdır.Enfüsümüzde ve afakımızda onların ahlakı bulunmadan çekirdeğin içi olan o ulu şehre girilemez.Şehrin yani Nukleus'un içinde bulunan çekirdekçikise ahidiyyet sırrıdır.Ancak oranın sahibi Nukleus'un müsaadesiyle oraya dahil olunur.Görüldüğü gibi hücrelerimizin içinde olan bu yapılar bizim beşeri ve manevi dünyamızda da aynıyla mevcuttur.Ahlaki Muhammedinin gönlümüzde doğması için öncelikle yüksek yüksek ahlaki değerleri ve şartları hayatımız haline getirip birinci tabakayı geçerek hücrelerimizde de bizi karşılayan ikinci tabakayı yani Hz.Ali ve Ehli Beyti gönüllerimizde bulmak , onların yakini olmak, kayıp on ikinci imam İma-ı Mehdi'nin yani Hadi esmasının zuhuruna mazhariyetle Şehr-i Muhammediye dahil olmak gereklidir.(Dr.Mustafa TEKÇE)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder