31 Mayıs 2016 Salı

FİRAVUN KADERE NİÇİN KARŞI ÇIKTI?

Firavun varlık ve enaniyet tarafını tuttuğu için kader değiştirmek istedi,kazayı kapıdan çevirmek istedi.Bilginleri(astroloğları)İsrailoğullarından dünyaya gelecek bir çocuğun saltanatını yıkacağı haberini duyduğu için binlerce günahsız çocuğu öldürtmüştür.Firavunun istidadı ezelisi gereği körlüğü olmasa idi işin aslını görür ve hileye tevessül etmezdi.Bu körlük,varlık nedeniyle vahşete dönmüştü.Saltanat uğruna öldürülen kimselerin masumiyeti önemli değildir.Vehmin tehlike gösterdiği herkes saltanat sahibinin düşmanıdır.

NEFSİN ÜÇ ASLİ SEDASI(SESİ)

Nefis "Mal isterim ve rütbe ve mansıp isterim ve bunların sayesinde nasa teveffuk edip herkesin önümde yüz suyu dökerek tezellül etmesini isterim"diye bağırır.Bu asli seslerin yananda da daha düşük sesleri pek çoktur.Eğer sırlara vakıf olmak istersen nefsinden gelen bu seslere kulak asma ve nefsini tevazu ve tezellül ile ez.İçteki bu sesleri zikirle yakmak gerekir.Alemde tüm renkler yedi tanedir.Bu renkler bir eşyayı güzelleştirir ve çekici kılar.İşte bu eşyalara meyl etmemek için renklere karşı gözümüzü kapatmak gerektir.Suret aleminden geçince karşısına manevi tepeler gelir.Bunlar yedi letaiftir ve her birinin kendine mahsus rengi vardır.

Onların beşi alemi emirdendir."Kalb","Ruh","sır","hafi",ve "ahfa"dır
.diğer ikiside alem-i halktandır."Nefis" ve "kalıp"tır.Kalıbın(cismin)letaifi dörttür.erkan-ı erbaa'dır.Su hava,toprak,ateştir.Diğer bir tabirle sulb,mayi,gaz,hararettir.Kalıbın letaifi nefsin latifesi zımnında geçirilir.Kalbin rengi kırmızı,ruhun rengi beyaz,nefsin rengi sarı,sırrın rengi yeşil,hafi'nin rengi mai,ahfanın rengi siyahtır.ve "kalıb"nefsin zımnında  ve onun rengindedir.ve letaif kalb gözüyle görülür.Salik,sabır ve teemmül sayesinde zahiri ve batini olan elvan ve akabatı geçince ,onun kalbinin gözü açılıp,her şeyi bu gözün nuru yakini ile görür.

Prof.Dr.Mahmud Erol Kılıç-Felsefe,Kelam ve Tasavvuf Bağlamında İlmi Anla...

KALBİMİZİ NE RAHATLATIR?

Avam bu soruya Zengin olmak der.Ve devamla zengin olursak hiç bir sorunumuz kalmaz,toplumda proplem kalmaz,insanların refahı,rahatlığı temin eder diye de ilavede bulunurlar.Paranın ve altının dış yüzü aldatıcıdır.Bu dünyanın genci ihtiyarı altının dış yüzüne aşıktır.Halbuki insanın kalbine iç rahatlığı veren topraktan çıkan altın değil gökten inen Hakk nurudur.Bu nur bir mihenktir.Sahte altın ile gerçek altını ayıran bir ölçüdür.Hakk sana,alime ihtiyaç olmaksızın ilim ve marifet ihsan etmişse ki, bu nadirdir. ümmi kimselerin dillerinden marifet akmasıdır.Bunun dışında Hakk yoluna vüsul ilim ve marifet sahibi birine müracatla mümkün olur ki bu zat sana kalp ve halis altını bildirir.

"EĞER"KELİMESİNİ KULLANMAMAK GEREKLİDİR

Enes b.Malikten rivayet edilen Hadis-i Şerifte:""Eğer"kelimesinden sakınınız;zira o münafıkların sözlerindendir".ve Ebu Hüreyre hazretlerinden rivayet edilen bir hadiste de buyrulmuştur ki:"Sana bir şey isabet ederse 'Eğer böyle yapa idim ,şöyle ve böyle olurdu'deme;velakin 'Allah'ın kaderidir de!" "Eğer","Keşke"kelimelerini kullanmak,sırrı kader'e muhalefet olur ki bu Rıza'ya aykırı bir davranıştır.

EŞEĞE SEMERSİZ BİNMEK

Resulullah Efendimizin sünnetidir.Eşek,bizi maksadımız mahalline taşır.Efendimiz gidecekleri yere çıplak eşekle yahut yürüyerek gitmiştir.Ehli hikmet beyan eder ki Cesedimiz,ruhumuzu taşıyan bir merkeptir.Eşeğin sırtına konulan semer ise bu dünyanın suretleri,süsleri ,söz ve kelamları v.s dir.Eşeğe çıplak binen Resulün  bu davranışı,dünya nakşı olan semerin süslenmesi,manaları ifade eden lafızlar ve sözler  ile vakit israf etmeden maksada yürümek gerektir.Ruh alemine lafızsız gitmek ve cismaniyetin icabaatını bırakıp maşiyen(yürüyerek)gitmek lazımdır.
Eşek mesabesinde olan nefis ruh tarafına gitmekten vazgeçip dünya lezzetleri tarafına gider imiş.Onu şeriat çivisine bağlamak gerektir ki o,şeri amelleri ve emaneti ilahi olan insanlık yükünü yüklenmekten imtina eder.Onun ba kaçışı ne zamana kadar sürecektir?İSTER YÜZ YILDA,İSTER OTUZ,İSTER YİRMİ YILDA;NEFSE SABIR VE ŞÜKÜR YÜKÜNÜ TAŞITTIRMAK GEREKLİDİR.Biçmek için ekmek gerektir.Ekmeden biçmek çiğ bir tam'dır.Çiğ yenen şey hastalık yapar.

KENDİNE AYIRDIKLARI

Avam kendi nefsi için her şeyin en güzelini ayırır.Elbisenin en güzeli,yiyeceğin en güzeli,arabanın en güzeli,mücevherin en güzeli .ve bu enler hep devam eder de eder.Kendi sıfatlarından bir nebze verdiği için bu böyle olur saten.Peki Allah Teala efendimiz kendisine ayırdıkları nasıldır?Hakk'a ait insanlar Özeller.Endişeden,gamdan,şadilikten,zevcden,evlattan,amcadan,teyzeden,akrabadan,kendilerinden ve tabiattan kurtulanlar.Onların gözlerinde tüm güzellikler çirkin olmuştur.His aleminden kurtulan kul,his aleminde gördüğü her şeyi reddeder.Onların aşkı zahirdir maşuku gizlidir.suretler alemine gizlenmiştir.

Mevlana - Etme 1

30 Mayıs 2016 Pazartesi

İBLİS NEDİR?

İblis,Cenab-ı Hakk'ın Mudill ismi şerifinin mazharı olan bir ruh olup,suret alemi dediğimiz bu alemi kaplamıştır.Bu nedenle her bir insanın sureti unsuruyyesine de saridir(bulaşır).Hadis-i Şerifte buyrulmuştur ki:"Şeytan beni Adem'in damarlarında dolaşır;imdi onun mecrasını açlık ve susuzluk ile tazyik ediniz"İnsana tasallutu vesvese,havatır  ve doğru gibi görünen batıl fikirler suretinde olur.İnsan bu fikirlerin şeytanın vesvesesi olduğuna ancak şeriat hükümlerini tatbik suretiyle öğrenebilir.Eğer vakıf olamayıp o fikrin icabatını kabul  ve icra ederse ,insan ancak endişeden ibaret olduğu için ,artık ademi surette iblisin kendisi olur.Bu nedenle ayeti Kerimede:Enam 6/112"Görünen insan şeytanları ve görünmeyen cin şeytanları"buyurulmuştur.Her kim seni,insanı Kamil huzurunda bulunmaktan soğuttu ise bilki şeytan o kimseye hülul etmiş ve insan postu suretine girmiştir.Suret balamazsa hayal'e gelir ve fikir ile seni masiyete(günaha)sevk edinceye kadar musallatlığı devam eder.Seyahat,ticari işletme,ilim ve devlet yönetme hayallerine çeker.Bu nedenle "La Havle"yi dilden değil,gönülden söylemek gereklidir.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

GÖREV DEĞİŞMİŞTİR

150 yıldan beri ortadoğu sahnesinden çekilmeyen İngiliz geri planda durup Amerika ve İsrail'i öne iteleyerek müslümanları kırdırmaktadır.PKK ya verilen bölme görevi başarılamadığı için şimdi tüm silahlar PYD ve benzerlerine verilerek Türkiye'nin ortadoğu üzerinde etkisini sıfırlamak istemektedirler.Kırmızı çizgilerimiz denilen lafları Obama'nın verdiği  vaada dayalı söylenmişse bilinmelidir ki kafirde utanma olmaz ki.Ülkemiz için Birinci Dünya savaşının kaderini bir maymun pençesi belirlemiş,Fransa Yunanistan'ı desteklemekten vazgeçmişti.Cenab-ı Hakk'ın yardımları en başında ve kolaylıkla gelmediği bilinmelidir.Sabırlılar belli olsun diye felaketler,ızdıraplar ve can korkusu zirve yaptığı zamanda Hakk'ın nusreti yetişmektedir.O zamana kadar kaç kişi esen kalabilir ki.

DİYANET FETVALARI

Abdülkadir  Bedincki- HALEP 
Küçük mescitte akşam namazını kıldıran dede Halepli.Savaş başlayınca Haleb'i terk eden Bedincki ailesi.Dede yaşlı namazda imametlik yapmakta ve sandalyede oturmakta.Arkada namaz bekleyen birisi:"Diyanetin fetvaları bölümünde sandalye üzerinde oturarak namaz olmayacağı fetvası var?"deyince birisi;"Normal"diye cevapladı."Mersedese binme alışkanlığındandır"deyince ilk adam şunları söylemez mi:"Peygamberimiz SAV bu asırda gelse o bile Mersedes'e binerdi".Ceavap versen mescit içindesin .Vermesen için karışıyor.Düşündüm:Cenab-ı Hakk bu asırda Efendimizi göndermiş olsa idi yaşantısı nasıl olurdu.Sonra Mesnev-i Şerifte Hz.Süleyman hikayesi aklıma geldi.Öyle ya,dünyevi saltanatta en ihtişamlı devir Hz.Süleymanın devridir.Çünkü görünmeyen cinlerin,ifritlerin emrine tabi olması,rüzgarların boyun eğmesi,tüm hayvanat dilini anlıyor olması ,Belkıs'ın elçileri hediye olarak altın külçeler getirirken yürüdükleri caddenin parke taşlarının altından olmasını görüpte hediyelerinden utanmaları v.s düşünüldüğünde bu Peygamberin günlük hayatındaki geçimi sorguladığımızda karşımıza çıkan tablo:Müfessirlerin beyanı el işi olan zenbil örerek nafakasını temin ettiğidir.Dünyaya tamah etmeyen  ve fakirlik övüncümdür diyen bir peygamberi sen ben gibi saltanat karşısında cacıkları gevşer bir pozisyona sokmak kimsenin haddi değildir.Cenab-ı Peygamber bugün gelse idi dünyaya iltifat etmeyen davranış sergilerdi.Beytülmal içinde olan 1/5 peygamber hakkını ise hep fakirlere tasadduk ederdi.Peygamberin örtülü ödeneği olur mu idi diye sorarsanız:Efendimizin hayatının sahabeden gizli tarafı olmazdı ki örtülü ödeneğe ihtiyaç duysun.Örtülü ödenek Halktan korkan,ama Hakk'tan korkmayanlara ihtiyaçtır.Peygamberin bugün nasıl yaşantı içinde olacaklarını merak edenler,gerçek peygamber varislerinin hayatına baksınlar alacakları cevap vardır.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

ORDUMUZ SAĞLAMDIR

Çünkü,Peygamber duası üzerindedir.Ehli beyti seven,Kalbinde iman ateşi bulunan mahfi kahramanlar bu ordu içinde kıyamete kadar etkili ve yetkili olacaktır.Bu hal siyasi iktidara göre şekil alan bir pozisyon değildir.Siyasi iktidarın da bu yapıda pek etkisi de bulunmamaktadır.Sekiz  Mehmetçiğin naaşı,tabutlar içinde bekler iken,bizim "mutlu günümüz"olamaz.Nikah şahitliği için bile olsa Askeri idare, Siyasilere mesafeli durmalıdır.Peygamber ocağı tertemiz olmalıdır.

OSMANİYE ASKERİ KIŞLASINA CAMİ YAPTIRMAK


AZİZİM anlatmıştı:Allah Velilerinin birbirleri ile manevi irtibatları ve iletişim metodları vardır.Buna altın zincir de denilebilir.ancak bu zincirin bazı halkaları büyük ve geniş bazısı küçük ve dar olabilir.Ama neticesinde tüm halkalar ALTIN dır.
Osmaniye'de bulunan Askeri alayda cami olmadığı için namaz kılan askerler gerek Cuma namazında gerekse ramazan içindeki teravih namazlarını kılacak bir mekandan yoksundular.İzmirli Uşşaki mürşidine bağlı bir......ast subay burada vazifeli idi.Alay komutanı Albay,dine karşı soğuk ve katı idi.Denetlemelerle alakalı Mehdi Paşa'da Alay'a zaman zaman gelir idi.Astsubay kardeşimiz,azizime  gelerek ,alayın içine bir mescit yaptırmak istediğini ,bunun mümkün olup olmayacağını sorar..Bu astsubayın bağlı olduğu İzmirli Uşşaki mürşidi ise ona,bir problemin olduğu vakit git filana(Azizim'e)  danış demişti.Bundan sonrası Azizimin lisanından şöyle idi:Allah söyletecek ya bende bu arkadaşa:Mehdi Paşa denetim için geldiğinde "Paşam ,alaya bir kütüphane binası yaptırmak istiyoruz diye söyle"dedim.Astsubay bu talebini bir şekilde söyleyince Mehdi Paşa inançlı birisi idi.Albaya dönerek :Tabi ki albayım,askerin kitap okuyacağı bir mekanı olmalı"deyince Albay Mecburen "Emredersiniz Paşam"dedi.İşin başlangıcı hallolmuştu.Ama hangi para ile bu iş yapılacak.Esnafı dolaşan astsubay ancak birikete yetecek kadar para toplamıştı.Azizim'e uğrayarak bu kadar para toplayabildim deyince Azizim:Topladığın paraları derhal aldığın şahıslara iade et,İskenderun Demir Çelik fabrikası müdürlüğüne  resmi kıyafetinle git ve Müdüre:Askeriyeye Cami yapmak için demir ihtiyacımız  var diye söyle"deyince,Müdür sana soracak "ne kadar?"sen de İslamın beş şartı gereği 5 askeri cemsenin alacağı kadar de"demiş. Askeri üniforma ile fabrika müdürünün huzuruna çıkan astsubayın talebi uygun görülerek beş cemse dolusu demirle askeriyeye dönmüş.Tekrar ast subay Azizim'e yapacağı işi sorunca:Bu demirlerden inşaata yetenini ayır diğerlerini sat ve parası ile inşaatın diğer ihtiyaçlarını karşıla"deyince Astsubay denilenleri yapmış ve bugün Osmaniye'deki askeri birlik içinde yapılan caminin  hikayesi ortaya çıkmıştır.Tabi burada şu durum akla takılabilir:Hayır için alınan demirler satılır mı?Niyet önemlidir.Allah'ın malını yine Allah yoluna ve "müsaade tahtında" harcamanın mahzuru yoktur.Hz.Musa makamında olanlar,Hz.Hızır makamına itiraz etmemelidir.İzin Evliya'dan alınır.Nefislerinden izin almak Turuk-u Ali'de yoktur.


Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

Şemsi Tebrizi Hz. Aşka dair sözleri - Ney eşliğinde

"SOR SÖYLİYEYİM,SÖYLE DİNLEYEYİM"

AZİZİM buyurmuştu:Çok zaman evvel bir mürşitle karşılaşıp oturduk.O bana baktı ben ona baktım.Bir müddet sonra mübareğin ağzından şu sözler döküldü:SOR SÖYLİYEYİM.SÖYLE DİNLİYEYİM.Bu sözden benim algıaldığım"önce karşıdakine konuşma imkanı ver,meramını anlatsın ,içindekileri boşaltsın".Sadece biz konuşursak,karşımızdakilerin dinleme makamında olmasını istersek bu tebliğ metoduna aykırıdır.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

HERKES BU DÜNYADA BİR LEYLAYA MECNUNDUR

Bu dünyada herkesin bir şeye tutkusu vardır.Ulaşmak,kavuşmak istediği bir maksat ve amaç onu yüceltir yahut alçaltır.Arayan ve arananda aynı vücud içindedir.Bu nedenle Hz.Pir Mevlana Efendimiz Divan-ı Kebir'de buyurmuştur:
"Ariflerin sevgilileri de ,manevi aydınlıkları da gönüllerinin dışında değildir.Onlar üzüm suyundan yapılmış şarabı içmezler,onlar mana şarabını kendi damarlarında dolaşan kanda bulurlar.
Dünyada her bir Leyla'ya mecnun olmuştur..Ariflerin her an Leyla'ları da kendileridir.Mecnun'ları da.Sen eğer "benlik Firavunu"nu "beden Mısır"ından (beden şehrinden)dışarı atabilirsen ,gönül evinde Musa'nı da görürsün,Harun'u da.Şarabı gamlılar kederliler içer.Bizim gönlümüzse insana neşe veren şaraptan da daha neşeli ,daha hoş!Ey Saki !Sen git de o sarhoşluk veren nesneni gam mahpuslarına sun.Bizim kanımız gama haramdır.Yani gam bize diş geçiremez,kanımızı dökemez.Fakat gamın kanını dökmek bize helaldir.Biz aşkımızla gamı yok ederiz.Bu sebebledir ki çevremizde dönüp dolaşan gam,bize birşey yapamaz da kendi kanına girer.
Ben ölüler gibi dirilip kalkmak için surun üfürülmesini beklemiyorum.Aşk bana her an üfürüp yeni bir can bağışlamaktadır.

AYKIRI SESLERE TAHAMMÜL EDEMEMEK

Eleştiri,tenkit,nefsin hazzetmediği bir ilaçmış.Kim bu ilaçtan şikayet etmez ise o şahıs yanlışlarının idrakine varır ve kendini düzeltirmiş.Tenkite açık olmak,eleştiriye tahammül etmek yanlış anlaşılmaya mani olur.Çünkü her insanın bakış tarzı farklıdır.İnsanların birbirlerine olan düşmanlığı ,tahammülsüzlüğü sabırsızlıktandır.Sabırlı olan insan,eleştiriye tahammül edebilir.

HAKKIN RAZILIĞINI UFAK İŞLERDE ARAMAK

Alim, Hakk'ın razılığını aramak için bir ömür kitaplar ezberler,şehir şehir dolaşır konferanslar verir,cilt cilt kitaplar neşreder.Abid,uykusuz geceler geçirir,açlık ve riyazatlarla bedenini zaifletir,eski elbiseler giyer,saç ve sakalını uzatır.Zenginler,ramazan zekatlarını dağıtırlar,şaşaalı iftar sofrası düzenlerler,Devlette imkan sahipleri,devletin tüm imkanlarını seferber ederek ,deniz otobüslerini,kara ulaşım araçlarını bedava yaparak İstanbulun kurtuluş şenlikleri karnavalı düzenlerler atalarına layık evlatlar olduklarını,atalarının ruhlarına duyurmak için..Gel gelelim işin hakikatına.Niyyetleri bileni,gizliliklerden haberdan olanı yanımızda taşıdığımız için  o bilmektedir ki:Bu ilim niçin tahsil edilmiş.Acaba meşhur alim olmak,Televizyonlarda proğram düzenleyip şöhreti bulmaktan hangi nefis kaçınır ki.Terki dünya etmiş denmekte nefse lezzet vermez mi?Parmakla gösterilen birisi olmak.Ya saltanat sahipleri sizlerin niyetinden haberdar olan yokmudur sanırsınız.Kamununu bu imkanları şölen uğruna harcanırken bunların hesabını yapanın olmadığınımı sanırsınız.Hayır.Hayır.Hak Teala'nın razilığı küçük şeylerdedir.Boşuna yorulmayın.aç ve susuz kalmış bir hayvancağızı doyurmanız,ber yetimin başını okşayıp güler yüz göstermeniz,bir garibanın bir öğün karnını doyurmanız,Devlete ait bir elektrik ampülünü boşa elektirik harcamasın diye düğmesini kapatmanız yahut devlete ait A 4 kağıt parçasını kullanırken acaba bu kağıdın arka yüzünü nasıl değerlendirebilirim hesabını yapmanızdadır.Bu kadar mı ucuz Hakk7ın razılığı diyeceksiniz?Evet.Bu kadar ucuz ancak Samimi bir gönül istiyor.Hakk korkusundan incelmiş ve yapacağı tüm işlerde acaba O ne der?diye düşünen biri olmamızı istiyor.

29 Mayıs 2016 Pazar

DÜNYANIN TERAZİSİ

Terazi mala tama'etmediği için doğru tartıcı,doğru söyleyici olmuştur.Bu alemin terazisi Enbiya ve evliyadır.Zira doğru ve eğri onların sözleri ve ahvali şerifeleri ile ölçülür.Herkesin vasıf ve hallerini ancak onlar dosdoğru söylerler.Dünyevi makam sahiplerinden dünyalık bekleyenler,o makam sahiplerinin yanlışlarını açıkça onun yüzüne söyliyemezler.Ancak,Hakk'dan başkasından bir şey beklemeyen Veliler açıkça konuşurlar.Peygamberler açıkça kavimlerine demişlerdir ki:"Benim mala tama'ım olmadığı için Haktan size getirdiğim haberlerin ve doğru yolun ücretini istemem".Enbiya ve Evliya Hakk ile kulları arasında dellaldır.Müminlerin amellerinin müşterisi Cenab-ı Hakk olmakla,Enbiya ve Evliya bu alım satımda iki tarafın tellalıdır.

DİLENCİLERİN ALLAH DEMELERİ

Ekmek dilenmek için dilenciler Cenab-ı Hakk'ın pak olan ismini söylerler.Hakkın bu ismini zikretmelerinden ,"Allah"demesinden ona bir fayda gelmez.Ekmek için "Allah" demiştir.Tıpkı saman için mushaf taşıyan merkepler gibidir.Dilenci söylediği "Allah"lafzının manasından bihaber,Merkepte taşıdığı din kitaplarının manasından bihaberdir.Ekmek için "Allah"diyenlerin sözü dudaklarından kalbine tesir etmez.Bu nedenle cismaniyeti ve nefsaniyeti baki kalır.Sihir yapanlar habis olan bir şeytanın ismini zikrederek sihir yaparlar,tasarrufta bulunurlar.Ekmek için Allah diyenlerin muradıinsanlar arasında meşhur olmak,halkın tazimini kazanmak için kürsülerden Hakk'ın isimlerini söyleyerek insanları kendilerini tasdike azm ederler ki bu hal,süfli olan sihirbazlardan daha aşağı olmaz mı?

GÖKTEN GELEN UN

İbranim Peygamberin evinde misafirleri vardı.Fakirlerde kendisine teveccüh etmişlerdi.Evde yiyecek yoktu.Mısırda bugdayı olan bir dostuna kölelerini develer ile gönderdi ki buğday alsınlar.Hz.İbrahim'in dosta,hasat zamanının uzaklığı nedeniyle talep edilen buğdayı veremedi.Kendi ihtiyacını göz önüne aldı.Köleler boş çuvallarla şehre geri dönmeğe utandılar.Şehre girerken develerin yükleri mevcut görünsün diye çuvallara kum doldurdular ve şehre öyle gittiler.Köleler durumu Hz.İbrahim'e izah ettiler.Hz.İbrahim üzüldü ve mahzun olarak odasına ibadet için çekildi.O sırada uykusu galebe çaldı.Cariyeler meseleden habersiz çuvalların bulunduğu tarafa gittiklerinde çuvalların elenmiş un ile dolu olduğunu gördüler ve ekmek yaptılar.Pişen ekmeği Hz.İbrahim'e götürdüler.Hz.İbrahim bu ekmeğin ununun nereden geldiğini sordu:Halil-i Mısri'den söylediler.Hz.İbrahim,Hakk'ın lütfunu anlayınca "Hayır,Halil-i Mısri'den değil,Halil-i asumanidendir"buyurdular.

İBADET EDENLERİ BEKLEYEN TEHLİKE

Bir önceki yazıda ,cennet ümidiyle bu işi yapmanın manevi tehlike olduğu ifade edilmişti.Bizim nazarımızda iyilik olarak gözüken şeyler Hak Teala yanında çirkin olabilir.İbadeti Hakk'a yapmak gereklidir.Nefse karşı ibadet olmaz.İbadet ancak Hakk'a tapmaktan ve O'nun azamet ve celali önünde zelil olmaktan ibarettir.İbadet edenin,ibadetine bir karşılık umması nasıl günah ise hiç ibadet etmeyenler ise tamamıyla günah çirkefi içine batmış olurlar.İbadet nedeniyle olan hizmetimizi layık zannetmeyelim.Kabahat bayrağını kaldırmış oluruz.Cenabı Hakk'ın bize zikir etme ve dua etme isteğini vermiş olmasından mağrur olmayalım.Bu mağrurluk bize Hak Teala ile yakın olmaya,onunla konuşma yapmaya selahiyetli olduğumuz zannını oluşturmasın.Çok insanlar bu noktada ayakları kayar.Hak Teala münkesir(kırılmış)bir kalp ister.Acziyet ifade edilmesini ister."Dine hizmet ediyorum","Allah yolunda zorluk ve meşakkate katlanıyorum.Bu nedenle ben tabi ki cennete layığım"şeklindeki düşünce duygu şuna benzer ki:Bir şahıs padişahın emri üzerine devlet hazinesindeki örtülü ödeneği kullanmaya memur edilmiştir de yaptığı sarfiyat nedeniyle övünç duyar.Bilmez ki kimin malını kime vermiştir.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

NEFİS HAZZINA DAYALI İBADETLER

Hak Teala indinde çirkin olan ibadet şudur ki Cennet ümidi ile yapılır.Çünkü Cennet ümidinin için Nefsin hazzı(zevki)vardır.Bu duygu ,dünya nimetlerine sahip olanlar içinde az,dünya nimetlerinden mahrum olanlarda çok olabilir.Dünya faikiri için  karşılık beklemek bir mazeret olsa da dünya zengininde bir süstür.Çünkü,gözü o kadar doymamıştır ki dünya malı ile cenneti satın (!)almaktadır.

GÖZE,KULAKTAN İLAÇ SÜRMEK

Kulak yolundan,yani dinlemek suretiyle kalbin gözüne ilaç sürmek mümkündür,ancak temiz sözün nuru,dinleyen insanın kalbinde bir istidat,karşılık bulamazsa o nur geldiği yere geri döner.Şeytanın söyledikleri ise eğri gönüllerde yer tutar.Eğri papuç,eğri ayağa uyar.Söyleyenin arz ettiği hikmet,eğri gönüllüde hiç tesir bırakmaz.Eğer insanda aşk ve hararet(Hakka vusul isteği)mevcutsa,hikmetler,terbiye edilmiş doğan kuşu nasıl sahibinin eline geri gelip konarsa onun gibi  kitaplardan okuma ve yazmaya ihtiyaç olmaksızın  kendiliğinden insanın  kalbine gelir imiş.

KIYAMET İÇİN NİÇİN "GÜN"TESMİYE OLUNDU

Kur’an’da kıyamet için “YEVM”(gün)tabiri kullanılmıştır.Gün,dünyamız için güneşin durumu ile ortaya çıkan bir zaman dilimidir.Gün’den güneşli olan gündüz kastedilir.Gündüz ise,aydınlık olması nedeniyle  hakikatların aşikaren görüneceği  bir haldir.Kıyamette güneş kararacak olması nedeniyle ortalık nasıl aydınlık olacaktır?Cenab-ı Hak Batın nuruyla tecelli edeceğinden yeryüzü aydınlık hale gelecek sırlar aşikar olacaktır.Yani iç alemimiz gözükecektir.Akşam,Cenab-ı Hakk’ın Settar sıfatının tecelli ettiği vakittir.İnsanı Kamilin settarlığının aksi,zılli ve numunesidir.Vedduha suresinde “Duha’ya,kuşluk vaktine”kasem edilmesi Efendimizin risalet güneşinin kuvvetini teyit içindir.”Vel leyli”kasemi geceye yemin olup bu Resulullah Efendimizin “Settarlığına”yemindir.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com 

HENÜZ KEŞFEDİLMEYENLER

Bakara suresi 2/213 ayeti:”Nas,ümmeti vahide idi;Allah Teala Peygamberleri müjdeciler ve korkutucular olarak ba’s buyurdu”ayetinde işaret edilen Tek bir ümmet olma hali ne zamana aittir?Eğer Hz.Adem zamanına ait ise ,Hz.Adem’e on suhuf indirilmiştir ki bu bozulmuş olmanın işareti olup tek ümmet olmadığının işaretidir.Beşer,peygamber gelmeden önceki bir dönemde ümmeti vahide olması iktiza ederdi.Bu dönem ,Peygamberden önceki bir vakte ait ise  insanlığın başlangıcı neresidir?

Şeyhi Ekber hazretleri kitabında buyurur ki “Mekke-i Mükerremede tavafım esnasında ervahtan bir ruha mülaki oldum.Kim olduğunu sordum;”Ecdadınızdanım”dedi ve ismini söyledi.Ne zaman vefat ettiğini sordum ;”Kırk bin sene oluyor”dedi.”Bu senin dediğin bizim indimizde bulunan tarihe uymuyor”dedi.”Sen hangi Adem’den soruyorsun.En son olan Ademden mi?”dedi.Bu ifadelerden,Kuranın ve hadislerin rumuzlarının Peygamber ve ekabiri Evliya’dan başkasına henüz  münkeşif olmadığı gözükmektedir.

28 Mayıs 2016 Cumartesi

SELAM VERENLERDEN SAKINMAK

"İnsanların pek çoğu adam yiyicidir.,onların "Selamün aleyke"lerinden çok emin olma ,az emin ol"sözünü söyleyen Hz.Pir,ihtiyatlı olmayı ikaz etmiştir."Selamün aleyk"sözünün içinde "Benden emin ol,sana zararım dokunmaz"manası olsada bu söz çoğu insanın dilindedir ve bu söz onun kalbine inmez.Kalplerinde tasarruf sahibi şeytan olanlar insan suretindeki elbiseli şeytanlardır.İnsan şeytanındaki bu gibi sözleri az kabul et,emin olma.

JEAN JACK ROUSSEAU-Ruhun Ölümsüzlüğü

"Bu hayat ızdıraplarla dolu bir rüya gibidir.Ne yazık ki biz ölmek için bu dünyaya gelmişiz.Yani annemizden doğduğumuz andan itibaren ölüme doğru gideriz.Dünyada az da olsa zevkler vardır.,fakat o zevkleri dünyanın kahrı burnumuzdan getirir.Bizler hayat yollarında bilgisizlikle,gafletle ,hasretle ölüm girdabının derinliklerinde kaybolur gideriz.Akla gelmez çeşitli mihnetlerle ,bin türlü meşakkatle ,dünya bizi mahveder.geçer gideriz.Adımız bile anılmaz olur.Halbuki bizler ölümü düşünmeden ,kainatın nasıl yaratıldığına dair sebebler ararız.Yaratıcıyı,yaratılmışları,,yaratılmanın sırlarını arar dururuz.Biz kendi halimize bakmadan her şeyi bilmek isteriz.Fakat ruhumuz beden karanlıklarından sıyrılarak geldiği yere ruh alemine kendi asıl vatanına gidince,o zaman şüphelerden ve zanlardan kurtulur.Hayatın ne olduğu belli olur."

AYASOFYA NE ZAMAN GÜNDEME GELİR?


Belki de hiç bir zaman.Evli olmayan kimseye(bekar'a),hanım boşamak kolay gelirmiş(!)Yıkılan Osmanlı akabinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti içine uzanan yabancı ellerin varlığı inkar edilemez.Askeriye ile giremeyenler sermaye ile girip,kendilerine hizmet edecekleri kimseleri  o ülkenin vatandaşları içinden bulmuşlardır.İbadete kapatılması tartışmalı bir karara dayalı Ayasofya'nın Sultan Fatih'in vakfı olduğu tartışmasızdır.Gayri Müslimlerin vakıflarına tanınan hürriyet Fatih'in vakfına tanınmamıştır.Necip Fazıl'ın çocukları,nedense Ayasofyayı unutmuş gözükmektedir.Çünkü "One Minute"üzerinden çok geçmeden imtiyazlı ortağımız olacak olan İsrail konusundaki keskin eslerimiz, Ayasofya konusunun asla gündeme gelmeyeceğine işarettir.Hak Teala göstermektedir ki istediği kanunu çıkartma gücüne sahip olanlar, açılması tek bir kişinini imzasına bağlı olan bu  meselenin hallinde aciz olacaklardır.Belki de o imza,cennete giriş beratı almasına vesile olacaktır ama,bu dünya nimetlerinin terki ,yahut bu işin arkasından oluşacak sorunlar yumağı dünya zevklerini berbat edeceğinden asla bu konuyu gündeme getirmeyeceklerdir.Çünkü Ayasofyayı ibadete açan bir büyük insan Fener Patrikhanesinin orta kapısı önünde asılma tehlikesini nazara alacak serdengeçti olmalıdır.Çünkü bu kapı asırlardır kapalı olup,bir Türk büyüğü bu kapı önünde idam edilmedikçe açılmayacağına yemin edilmiştir.

HAYAT OYUNU BİR SATRANÇTIR

Bu oyunu kiminle oynarız.Satranç oyununu oynadığımız rakibimiz İblistir.Çok çevik bir oyuncudur.Bu oyunda en hareketli oyun taşı vezir olduğundan bu vezirin hareket sahalarını bağlayacak çok usuller bilir.Makam ve mal muhabbetinin çöpünü boğazımızda bırakır da bu ömür bu iki şeye ulaşma ve elde etme uğruna tüketilip sona gelinir de insan oğlu farkında bile olmaz seneler nasıl geçti.

İBLİSİN LATİF SÖZLERİ

Bir insan-ı Kamile müntesip ve musahib olan kimsenin kulağına iblis şunları söyleyebilir:"Ey aziz olan kimse,sen hür bir insan iken,kendin gibi bir adamın iradesine tabi olup esir olman layıkmıdır?Sen zeki ve fatin ve alim ve mütefennin bir adamsın.Hakka vasıl olmak istersen ,işte sana Kuran-ı Kerim kafi değilmidir?şunun bunun esiri olmak,senin dirayet ve fetanetine yakışır mı?Nefsini Hak Tealanın mübah kıldığı nimet ve hazlardan niçin men ediyorsun?Nihayet bir takım riyazet ve mücahedat ile vücudunu zaif düşürüp ,amali şeriyyeyi de ifadan aciz kalacaksın".İblis her derecedeki insanın sakalına uygun tarakları vardır.Bu telbisi ilk defa iblis Hz.Adem'e yapmıştı.

MANAYI NE ÖLÇER?

Maddi şeyleri terazi tartar.Manayı ne ölçer ? Duygularımız nefsin tasallut ve tesiri altında ise bizim kıyasımız ve hayalimiz ve vehmimiz nedeniyle manayı ölçemeyiz.Allahın Evliyasında noksan görmek ,bizim vücudumuzdaki eğri fikir ve düşüncelerin aklımızı şaşırtmasından kaynaklanır.Fikir ve amellerimizi,insan-ı Kamil nümune ittihaz edilerek doğrultursak mana ölçeğimiz doğru tartmaya başlar.Terazi teraziyi doğru yapar.Terazi teraziyi eğri yapar.Her kim efkarı ve amelleri eğri olan kimselere  arkadaş ve sohbetdaş oldu ise fikir ve amellerimizde noksanlığa düşeriz.Fetih suresi 48/29 ayetinde"Muhammed Allah'ın ,resulüdür;iman edenler ve onunla beraber olanlar kafirlere karşı şediddir.,kendi aralarında ise merhametlidir" "Küffar"tabirini Hakkı setr edenler olup ağyardır ve Ağyar tabirinde,dinde ve imanda ve amelde nakıs olan insanlar anlaşılmalıdır.Fikirleri,amelleri ve suretleri ile Hakk'ı setr edenlere şedid davranmak,onlarla dostluk ve muhabbet etmemek gereklidir.

YEDİNCİ HEYKEL HAKKINDA/ SÜHREVERDİ



Yedinci Heykel - Peygamberlikler hakkında -NÜFUS-U NATIKA denilen insan ruhları MELEKÛT âleminden birer cevherdir.-Melekût : MÜCERREDAT ve MÂKULAT âlemidir.-Bu cevher beden kuvvetlerinin işgalinden kurtulup da yiyeceklerle uykuyu azaltmak ve uyanıklığı artırmak suretiyle beden zayıfladıkça ruhun cevheri ruhanî faziletlerle kuvvetlenir ve arasıra kutsal âleme doğru yol bulabilir ve kendini yetiştiren mukaddes besleyicisinden bilmediği bilgileri öğrenir. Hareketlerini ve hareketlerinin levazımını bilen feleklere erişir. -Nakışlı bir aynanın mukabilinde bulunan lekesiz saf bir aynada o nakşın belireceği gibi uyurken ve uyanık iken bir takım sırlara kavuşmaya başlar ve bazı kere olabilir ki kendi tasavvuratından hayal kuvvetine akseden acaip suretleri görür gibi olur. Aklından geçen ve hayal ile ilgilenen şeyler duygu âlemine de geçebilir. Yahut söylenmiş sözleri işitir veyahut ilgi ve temas nisbetine göre sanki iner çıkar gibi gaybi işler açıklanır. -Halbuki kendinden geçmiş olanlarda bu garabetlere sebeb olan karaltının iniş ve çıkışı imkânsızdır. Çünkü bunlar cisimlerin levazımlarındandır. Bu karaltı cismanî bir gölgeden ibarettir. Rüyalarda EDGÂS ve AHKÂM denilen şeytan oyunlarından gayri sadık rüyaların dahi hayali hikâyeleri böyledir. -Bazı kere de ilahî ruh ulûhiyete nisbeti cihetinden ruhani bir heyecan sürur ile tarabe tutularak Hakkın işrakatiyle karşılaşır. Ateş içinde kızgın bir demir parçasının ateş gibi parlayıp da ateşin yaptığını bu demir parçasının yapabileceğini gördükten sonra, bir ruh cevherinin mukaddes Nur ile münevver ve İlahî işraka mazhar olunca artık kâinatın kutsallığa inkıyat ve itaati gibi kendisine de inkıyat ve itaatına taaccüb etme.-Hakkın nurlu işrakatına mazhar öyle büyük adamlar vardır ki yüzlerini ulûhiyete doğru çevirerek ellerini açmışlar, fiiller ve sıfatların tecellileri gibi zatın tecellisi intizarında bulunmuşlardır. -Nitekim gayet parlak ve baştan başa nurlu miraç gecesinde heybet ve muhabbetle dolu haberler verilmektedir.-Şöyle ki : Bunlar Allah'ın ezelî hidayetine nailiyetle ve semavi nasib ve rızıkları arasında Tanrı vuslatını dilemekte iken gözlerini açınca onu cemal ve celâlini kendinden hiçbir aklın ermediği ve eremiyeceği İLÂHİ NURANİ ve kahir âzamet ve KİBRİYA örtüsü ile örtülü buldular. İSM-Î ÂZAMİ ceberutun kemeri üzerinde yazılı ve bunun ışığı altında bir zümrenin onungeniş rahmetine yalvarıcı olduğunu gördüler.-Peygamberlerin doğruluğuna inanmak ve iman etmek basiret erbabı üzerine vacibtir. Bu büyük zevat tebliğ buyurdukları emsal ile birçok gerçeklere işaret etmektedirler.-Mukaddes kitabımızda : "O misalleri biz halka iradetmiş oluruz, bunları ancak bilgin olanlar anlayabilirler."-Diğer bir peygamber : "Emsal ile ağzımı açmak istiyorum" buyuruyor.-TENZİL yani VAHY ile nazil olan mukaddes kitapların âyetleri Peygamberlere ve TEVİL yani âyetlerin neyi kasdettiğinin iç yüzüne varabilmek, nurun en büyük mazharı olan FARKILIT'a aittir. Nitekim İncil'de İsa Peygamber : "Beni ve sizi yaratıp besleyene gidiyorum. Tevil ile size haber verecek FARKILIT'ı size göndermesi için." Ve diğer âyetinde : "Hakikaten o FARKILIT ki beni yaratıp besleyen, benim ismimle gönderilecektir. Size herşeyi öğretecektir," buyuruyor. Bizim mukaddes kitabımızda dahi : "Emsallerin beyanı sonra bizim üzerimizedir," buyurulmuştur. -Arap dilinde SÜMME edatı TERAHÎ içindir. TERAHÎ, geciktirip sonra yapmak anlamını ifade eder. BEYAN kelimesi emsalin açıklanmasını göstermektedir. Şek ve şüphe yoktur ki Melekût âleminin nur'ları hasret çekenlere yetişip kurtarmak için inmekte ve kutsal ışıklar yayılmaktadır ve Hakkın yolu aşılacaktır. Nitekim şimşeğin çabucak çakmasiyle beraber gelip giden ve duygudan mücerret bulunan nurlu gayb âlemi içinde süratle geçen gecenin haberi dahi böyledir.-Mukaddes kitabımızda : "Rahmetinden önce rüzgârları müjdeci olarak gönderen odur," buyuruluyor. Şimşeğin çakması, çaktıranca inerken anidir. Parıltısının yukarı gidişinde kutsal yolun açıldığını bildirir. Açılan yol : Berzahların geçitlerinden geçecek birçok erenlerin yoludur. -NUR HEYKELLERİ-Hayakilün-nur-SÜHREVERDİ

TERAZİMİZ DOĞRU MU?

Bir insanı değerlendirirken bizde bilinmeyen bir ölçü vardır.Bu terazide o insanı değerlendiririz.Acaba,bu aletimiz doğru ölçmektemidir?Şüphesiz insan fikir ve düşüncedir.Bizim terazimiz,karşımızdakini hangi ölçü birimine göre tartacaktır.Kabul-Ret şeklinde iki sonuç vardır.İyi-Kötü,Güzel-Çirkin,Faydalı-Zararlı v.s gibi düalite üzerine kurulmuş bu değerlendirme birimleri şüphesiz Cenab-ı Hakkın Celal ve Celal sıfatlarından türemiştir."İyi adam"-"Kötü adam"der iken şüphesiz mutlak olan(değişmez) bir değerlendirme ölçüsü elimizde olmalıdır ki yanılmayalım.İyiliğin ve fenalığın ölçüsü ne olmalıdır.Evrensel değer dediğimiz,Yaratıcının razı olduğu ,peygamberler vasıtası ile tebliğ ettiği şeriat ölçüleri evrensel olup bu ölçülere göre yapılan değerlendirmeler isabetli ve hakikattır.Bunun dışındaki tüm ölçümlemelerin sonu hüsran ve delalettir.
Peki Şeriat terazisi ortada mevcut iken niçin adına müslüman denilenler param parça ve horluk içindedir?suali haklı olarak sorulursa deriz ki:Şeriat terazisi ile ortalıkta gezdiklerini belirtenlerin elinde olanlar,sahte terazilerdir.Yahut terazi resimlerini taşımaktadırlar.Varlık şarabı öyle tesirlidir ki bu şarabı içmiş olanlar CENNETİN VE CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISINDA GÖREVLİ GÜVENLİK GÖREVLİSİ olduklarını zannedip,içeri girecekleri kendi nefisleri belirler de bu işi  teraziden bilirler.Bırakacağımız yahut bıraktığımız miras eşyası ile Hz.Peygamberin,Hz.Ebubekir'in yahut Hz.Ömer'in bıraktığı  mirası kıyaslarsak ,yahut yaşantımızı kıyaslarsak terazilerimiz konusunda kanaat sahibi oluruz.

ŞEYTAN'DAN MUHABBET ŞARABI İÇENLER

Bu başlık yanıltıcı değildir.Muhabbetin iki yönü vardır:Hakk'a,hakikate ,ebediliğe yönelik muhabbet yönü;diğeri de nakşa,surete,eşyaya olan muhabbet .İçinde Hakk olan muhabbet mahmut olan,övülen sevgidir ki bu muhabbet Enbiya ve Evliya vasıtasıyla dağıtılır.Nakşa,suretlere ait olan muhabbetin kaynağı ise şeytan olup bu dünyanın eşyalarına karşı olur.Hak Teala iblis hakkında:"Sad suresi 38/38 ayeti:"Benim lanetim senin üzerine yevmi dine kadardır" buyurmakla yevmi din,tabiat ahkamının hükmünün kalktığı kıyamet günüdür.Vehmi gayriyet bu alemde kuvvetli şekilde hüküm sürdüğünden "şeytan"kelimesi de uzaklık anlamında olmakla ,iblis bu gayriyet fikrini vehim kuvveti ile işler.İnsan ayrı Allah ayrı,Yahut Allah ayrı eşya ayrı fikriyle hayal gayriyete vücud verir ki bütün olumsuzluklar bu noktadadır. Hayal ortadan kalkıp hakikat müşahede edilebilse iblisin varlığı ve tahtı tasarrufu silinecektir.

27 Mayıs 2016 Cuma

KİMSENİN YANINA KALMAZ

Vaiz kürsüde anlatıyor.Abbasi hükümdarı Harun Reşit,sarayın bahçivanına emretmiş ki bahçedeki çok değerli güllere bir zarar erişmesin.Bahçıvan pür dikkat çalışırken bir kuş gelir ve gülün yapraklarını gagalayarak yere döker.Bahcivan üzgün,halifeye gider ve kuşun yaptığını anlatır.Halife:Merak etme "onada kalmaz".der.bir kaç gün sonra aynı kuşu bir yılanın ağzında görür ve Halifeye duruma aktarır:"Güllere zarar veren kuşu yılan yuttu".Halife:"Ona da kalmaz"der.Birkaç gün sonra bahçivan elindeki kürek ile yılanı öldürür.Harun Reşit durumu görür:yine aynı söz:"Onada kalmaz".Bir zaman sonra Bahçıvan bir suç işler cezasını tayin için Halifenin huzuruna getirilir ve halife cezasını söyler:hapse gönderilmesini söyler.Bahçıvan hapse giderken mırıldanır:Padişahım sana da kalmaz.ve Harun Reşit o bahçivanı affeder.Çünkü sıra kendisine gelecektir.Zulmeden mutlaka karşılığını görecektir.Tuzak için birisinin kuyu kazdığını görür ve çukur kazana der ki :"Hemşerim !çukuru boyuna göre kaz".

Hz.MERYEMİN DOĞURDUĞU

Hz.Meryemin doğurduğu,insanın ruhudur.Hz.İsa için Ruhullah tabiri ifade edilir.Hz.Meryem mesabesinde olan cesedimizdeki, ruh doğup dışarı çıkmak istemektedir.Bu ancak cesedin (Meryemin)bir ağrı duyması ile hurma dibine gitmesi gibi kişinin mürşid-i kamil dergahına koşması gerekir.Her insanı kamil kendine tabi olanların imamıdır.

ÇOK AZ OLANLAR

Suretimizi(cismimizin dış görüntüsünü)gösteren aynalar arkası sırlı camlardır.Ancak bu ayna ruhumuzu gösteremez.Ruhumuzu(siretimizi)gösterecek ayna ise gayet pahalıdır.bu vücudu nadir  olan insan-ı kamildir.Gerçi tarikat şeyhleri çoktur,fakat salike ruhun sureti misaliyyesini gösterecek insan-ı kamil iksir gibi nadir ve gizlidir.İskender'in aradığı da bu zat idi.Hz.Pir byurmuştur:
"Onlar ki "Elestü bi Rabbiküm"(Araf 7/172)(Ben sizin Rabbiniz değilmiyim?)ahdinden beri dahi sarhoşturlar.Derd ve ızdırap menzilinde ayakları bağlanıp ,can vermek için el açmışlardır.Kendilerinden fani ve dost-ı hakiki olan Hak ile bakidirler;bu aciptir ki ,hem yokturlar ve hem de vardırlar!İşte ehl-i tevhid olan ancak bu taifedir;gerisi hep kendilerine tapıcıdır"'(Divanı Kebir)

KÖRE NİÇİN TEKLİF YOKTUR

Zahiri duygular(beş duyu),kalbimizin gözüne perde çekmişse hakikatı vücudu  müşahede etmek mümkün olmaz.LEYSE ALEL A'MA (Nur suresi 24/61 ayeti:"A'maya güçlük yoktur"mucibince ,a'maya teklif yoktur.Bu durumda bu şahıs imanı gaybi ile iktifa edecektir.Bu hal içinde bulunan bir insana müşahade-i hakikat teklifi caiz değildir.Hakikatı arayanlardan isen Bir tarikatta süluk edip,mücahede zorluklarına sabır etmek gereklidir.Zira sabır,meserretin(neşenin)anahtarıdır.Sabır ile muradına erip sevinirsin.Sabrın ilacı hem yüzün perdelerini yakar hemde göğsü genişletir.Göğüs genişlediği vakit ehl-i suret gibi alemin haşin ve çirkinliğinden sıkıntı ve darlık gelmez.Gönül aynası pak ve safi olduğu zaman bu dünyanın haricine ait nakışlar görünür ,hem nakkaşı ,hem melaikeyi görürsün

HAKKIN İNSANDA ZUHURU

Bu mesele,tüm ayrılıkların başladığı konudur.Bu zuhurun(Hakk'ın insanla olan ilişkisini)izahı,akılların derecelerine göre ayrı ayrıdır.His gözü insan-ı Kamilin sureti insaniyyesine ve zahirine nazar ettiği cihetler,"Hakkın insanda zuhuru ne demektir?"der ve ehli hakikat mezhep ve mesleğinden ayrılır.Binanaleyh onun mezhebi itizal olur.Ve fakat ruhun sıfatı olan aklın gözü,makamı ittihaddaki visal içinde ehli hakikatın müşahedesini kabul ettiği için sünnidir.Kitap ve Sünnet rü'yeti Hakkı ispat etmektedir.Visal,zevki bir haldir;onu tadan inkar edemez.Tatmayan zahir gözü ile bakar ve batın gözü kör olduğu için inkar eder.Nitekim Cenab-ı Pir buyurmuştur:
"Hakk şecerden,ben,dedi makbul-i-alem oldu bu,
Ger beşerden söylese körlükten inkar eyleme"
Mutezile denilen ,beş hissin esiri ve mağlubu olanlar Hakk'ın görülmesini ret ederler.Suretsiz olan alem-i letafeti akıl gözü görür.Hissi zahirin maskarası olanlar ,şaşkınlık içinde Allah'ın vücudunu bile inkar ederler."Hani var ise görürdük "derler.Halbuki akıllarını his gözü ile görmedikleri halde tasdik ederler ve eğer onlara "senin aklın yoktur"dense ,kızarlar.Herki kim histe kaldı Mutezili dir.Her kim histen dışarıya çıktı sünni odur.Hayvan hisse şahı göre idi,öküz ve eşek Allah'ı görür idi.

EVLİYADAKİ AYNİYET-GAYRİYET


İnsan-ı Kamil,bazan öyle bir hal içinde olur ki bu hali gören kimse onun Hakk'ın yeryüzündeki bir temsilcisi,ayniyyeti olduğuna hükmeder.Sonra İnsan-ı Kamilde başka bir hal olan beşeriyet vasfı galip geldiğinde "Bu normal,bizim gibi"diye düşünürüz.Efendimiz her iki hale de işaret etmiştir."BENİ GÖREN HAKK'I GÖRDÜ" hadisinde ayniyet,"Ben ancak sizin gibi bir beşerim"hadisinden de gayriyet anlaşılır.Ayniyet ve gayriyet meratibi vücudun gereği olmakla "Hayretten"kurtulmak zor olur.İbni Arabi hazretleri bu nedenle buyurmuştur ki:
"Rab Hakk'tır,abd de Hakk'tır.Mükellef olanın kim olduğuna şuurum olaydı ne olurdu!Eğer sen abd dersen o ölüdür;ve eğer (Rab)dersen,teklif olunan nerede?"Mevlana Efendimiz Divan-ı Kebirde buyurmuştur ki:"Nas indinde benim aşık olduğum sabit oldu.Şu kadar ki ,aşkımın kime olduğunu bilmediler.Onun ruhu benim ruhum ve benim ruhum da onun ruhudur;bir bedende iki ruhun yaşadığını kim gördü?"

İSKENDERİN ARADIĞI ŞEY

İskender-i Zülkarneyn,abı hayat olan İnsan-ı Kamil'i,vaktin kutbunu aramakta idi.Sistem değişmediği için Hakikat-ı muhammediyye mülküne varis olanı bulmak idi muradı.İskender' ,Efendimizin dünyaya teşrifinden çok önce yaşamış olsada,Efendimiz ervahı alem olan Ruhlar yaratılmadan evvelde Peygamber idi.Cenab-ı Hakk'ın tecelli ederek ilk yarattığıdır.Bu nedenle Manevi sistem aynen Efendimizden öncede mevcut ve işler vaziyette idi.Kendi mevhum vücut varlığından kurtulup fena fillah mertebesine ulaşanlar bu makamdan sonra gerek alemi cismaniyette ve gerek alemi ruhaniyette bakayı Hakk ile kaim olarak parlarlar.Güneşin doğduğu yere Maşrık denmekle,Vaktin kutbunun bulunduğu her yer "maşrık"tır.Keza ruhu insani tarafımız "maşrık",nefsi insani tarafımız"mağrıp"tir.Cismimizin beş duyusu suri gıdalardan kuvvetlenir.Ruhumuzun beş duyusu ise hakikat güneşinin bulunduğu alem-i letafetten gıdalanır ve bu gıdadan kuvvet bulur.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

ASHABI KEHFTEN GÖRÜNENLER

Ashab-ı Kehf gençleri,Kafir Dıkyanüs isimli hükümdara hizmet etmemek için ayrılmışlar ve bir mağaraya sığınmışlardı.Küfür ve küfre hizmet ,marifeti rabbaniyye için mahluk olan insanlığın namusuna ve kanununa muhaliftir.Ashab-ı Kehf ise küfürden ve küfre hizmetten kaçtılar ve uykuya yattılar.Bu uyku,kanun-ı insaniyyenin muhafazasına bir sermaye oldu,Bananaleyh uykuları,uyanıklıklarından daha hayırlı oldu.Fesattan kaçmak niyetiyle uykuya dalmak uyanıklık hükmündedir.Fasık ve facir olan cahiller ile sohbet eden uyanık kimselerin vay haline .

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

AKLIN İKİ YÖNÜ

Akıl bir sıfattır ki hem ruha ve hem de nefse taalluk eder.Ruha taalluk eden sıfatı "Aklı mead" ve "akl-ı meleki",ve nefse taalluk eden sıfata "akl-ı maaş"derler.İnsanda her iki sıfatta vardır.Aklı meaş insanı,nefsin zevkleri tarafına,aklı maad ise ruhun zevki tarafına davet ettiği vakit müşavere ve muhakeme etmek gereklidir.Cennette Hz.Ademin nefsi ile Hz.Havvanın nefsi birlikte istişare ettiklerinden ,pişman olacakları yasağa meyl ettiler.İnsan müşavere edeceği aklı mead bulamazsa çabucak Hüda'ya mensup olan bir insan-ı Kamil aramalıdır ki Hak Teala bu arayışta olana muin olur.

TARİKAT-I MEVLEVİYYENİN AFETİ

Hz.Pir Mevlana Efendimiz,Çelebi Hüsamettin efendimize iltifat ederken bu kapının kıyamete kadar açık kalmasına dua eder ve bu kapının afetinin HEVA ve ŞEHVET olduğunu ifade buyurur.Aşıkların yolu olan bu tarikatta VE SEGAHÜM RABBÜHÜM ŞERABEN TAHURA İnsan suresi 76/21 ayeti:Rableri onlara tertemiz bir içki içirir"ayetinin ifade buyurduğu şerbet içinde şerbet vardır der.Ağzı ve boğazı bağlamak gereklidir.Çünkü,boğaz lezzetleri ister,ağız ise konuşmaya meyillidir.Mevlevi yolunun riyazetİ,az konuşmak ve az yemektir.Melekut alemini görmek gerekirse ağzı ve boğazı bağlamak gereklidir.Nefis,ağızdan ve boğazdan giren yiyeceklerden kuvvet bulur.Cehennem tabiatlı olup doymak bilmez.

26 Mayıs 2016 Perşembe

ŞEHVETİN ESİRİYSEN AŞIKLIK DAVASINA KALKIŞMA

"Aşıklara bütün gece sabaha kadar uyumamak adeti verildi.Çünkü aşıklar gönüller aydınlatan o güzellik sevdası ile az yerler,az içerler,az uyurlar.
Dostum eğer sen aşıksan mum gibi ol ! Görmüyor musun mum bütün gece erir,yanar,yakılır.
Şunu iyi bil ki ,aşık olmayan kişi sonbahar soğuğuna benzer.Aşığın gönlüyse bu sonbahar içinde Temmuz gibi sıcaktır,hararetlidir.
Ey benim canım ! sende de aşk varsa ,onu bildirmek için aşıklar gibi bir nara at,aşıklar gibi saldır !
Fakat şehvetin esiriysen ,aşıklık davasına kalkışma ,kimse yok gibi kapıyı kapa,şehvetini yak,şehvetten kurtul
Ey Saf kişi ! Aşık iye şehvet nasıl olur da ,bir araya gelir?Hz.İsa ile eşek nasıl olur da bir ahırda yem yer? Hz.Mevlana-Divan-ı Kebir

İÇ ÇEKİŞME-Mehmet Akif


Şu senin âkıbetin bin bu kadar yıl evvel /Sana söylenmiş iken doğru mudur şimdi cedel?

 Artık ey millet-i merhûme, sabâh oldu uyan!/ Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan?

 Ne Araplık ne de Türklük kalacak aç gözünü!/ Dinle Peygamber-i Zîşân´ın İlâhî sözünü.

 Veriniz başbaşa; zîrâ sonu hüsrân-ı mübin: / Ne hükûmet kalıyor ortada billâhi, ne din!

 “Medeniyyet! ” size çoktan beridir diş biliyor; / Evvela parçalamak sonra da yutmak diliyor:

 Arnavutlar size ibret olacakken, hâlâ, / Ne bu şûrîde siyâset, ne bu fâsid da´vâ?

 Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz/Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!

 Bunu benden duyunuz, ben ki, evet, Arnavudum/…Başka bir şey diyemem İşte perişan yurdum! ..   

( Safahat, Hakkın Sesleri)

HIRISTİYANLIK NİÇİN BATIYI TATMİN ETMEZ

Çünkü insan tekamül etmektedir.Buna istidatların tekamülü de denilebilir.Tekamül eden bir varlığı,eski şeriatların terbiye metodları  tatmin etmez.Şeriat-ı İseviyyede kemal-i tevazu vardır,bir yanağına vururlarsa diğer yanağını çevirmek emrolunmuştur . Allaha yakın olmak için ruhbaniyyet vardır.Binanaleyh insanlar arasına karışmamak gereklidir.Şeriat-ı muhammediyye insanların tekamül eden istidatlarına göre geldiği için ,tecavüze karşı mukabaleyi caiz görmüştür.Cemiyet içinde olmak Hakk'a yaklaşmaya mani değildir.Bugün İsevi olduklarını iddia eden insanlar,şeriat-ı İseviyye ile amel etmeye asla tahammül edemezler.Belki muamelelerinde şeriat-ı Muhammediyyeyi uygulamaktadırlar.Batı toplumunun iş ahlakı,Hukuka saygınlığı,Prensiplere bağlılık ve çalışma hayatı ,hayvanat ve bitkilere yaklaşımları,çevreye saygınlıkları gibi bir çok İslami ahlakları yaşadıkları halde isimleri ve resimleri islami değildir.Bu onların taassuplarıdır.Belki din adamları hakikatları ifade etmeyerek sistemi devam ettirmek istemektedirler.Ancak,mutmain olmayan insanlar ihtida ederek(din değiştirerek)İslam'a girmektedirler.

DAHA İYİSİ

Bakara suresi 2/106 ayeti:"Biz taayyünat aleminden birini bozarız;veyahut onu unuttururuz;ondan hayırlısını,yahut onun mislini getiririz" buyurulmakla Cenabı hak Kahhar sıfatı gereği bu alemde icra ettiğiklerinin karşılığı olarak daha güzelini tecelli ettirir demektir.Kış ve soğuk Kahhar sıfatının tecellisidir.Ağaçlar çalı haline gelir.Ancak bahar geldiğinde o ağaçlar yeşillenir,çiçek açar güzelleşir,Güzel çiçekleri Kahhar sıfatı ile dökerse o çiçeklerden güzel meyveler husule gelir.Tecelli-i kahrisi ile insanın dünya hayatnı ölüm ile bozar ancak tecelli-i lutfisi ile daha geniş olan berzah hayatına çıkartır.İnsan bu alemleri görse,Hakkın kahır şeklindeki tecellisinden zevk alır da bilirki daha güzeli lütfedilecektir.

EVLİYA NASİHATI AVAMDA NİÇİN YER TUTMAZ?

Evliyanın sözlerinden müteessir olmayanlar nefis sıfatlarından sarhoşlukları nedeniyle KALBİ KATI olanlar;veya adem-i vukuf sebebiyle GAFLETTE olanlar;Masiva sevgisi nedeniyle dünyanın imarıyla ÇOK MEŞGUL  olmak ve BEDBAHTLIKTIR..KATILIK,GAFLET VE MEŞGULİYET geçicidir.Bunların çaresi SABIR,ENBİYA VE EVLİYA SÖZNÜ DİNLEMEK,MEŞGULİYETİ TERKTİR.Bedbahtlığın çaresi yoktur.

İMAN BİNASININ DÖRT TEMEL TAŞI

Ehabbe lillah(Allah için sevmek)-Ebgaze lillah(Allah için buğz etmek)-A'ta lillah(Allah için vermek)-Mene'a lillah(Allah için men etmek) iman binasının dört temel taşı yahut direğidir.Bu bir hadis-i Şeriftir.Allah için yapılan taklit değildir.Hayal ve zan da değildir.Evliyuullah bu dört hususu kaderi müşahede ederek yaparlar.Bu nedenle İÇTİHAT insanı kamilde olmaz.Gözü açık olana içtihat lazım gelmez.Akli ve nakli delil aramaktan fariğ olanların kalbi ayan-ı sabite alemine bağlıdır.
DERVİŞ SÖZÜNÜ GÖRÜR DE SÖYLER
AMMİ İŞİTİR DE ÖYLE SÖYLER

AVAMIN NAMAZI

Bin bir türlü masiva hatırası ile icra edilen namaz,hakikat naması değildir.Ancak emri ilahiye itaat nedeniyle ecir kazandırır o kadar.Anebut suresi 29/45 de :Namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar"şeklinde tarif edilmekle namazın hakikatı budur.Yani namazla bu sonuca ulaşmak gereklidir.Bu hal içinde olanlar SALAT-I DAİM  denilen daimi namaz(Mearic:70/23)üzredirler. Kıbleye yönelenleri ve yönelmeyenleri böyle değerlendirelim.

KAPILARIN AÇILMASI



"Evlere kapılarından giriniz" ayetini biz hep ev kapısı olarak algılarız.Kapı nedir?bir mekanın giriş yeridir.Madem,iç içe yaşanan farklı boyutların varlığı tartışmasızdır;o halde bu boyutları müşahede etmek nasıl mümkün olur?.o boyutların kapısı neresidir?Yahut o byutlarda mutlaka yaşamak gerekli midir?Şüphesiz Cenab-ı Hakk,bizi alemi şehadet dediğimiz bu dünya hayatında var etmişse bu dünya boyutunu tamamlamamız gereklidir.Ekstra kabiliyetler kazanarak bir başka boyuta geçme kabiliyeti kazanırsak bu bize ne kazandırır.Şüphesiz insanın gönül gözü açılıp diğer alemleri müşahede etmeye başlamasıyla Hak Teala'yı tanıması dahada artar ve bu hal ondaki imanı artırır.Hayret makamında alemleri seyretmek Efendimizin hali olup bu nedenle "Ya Rab,benim,senin hakkında hayretimi ziyadeleştir"şeklinde duası vardır.Diğer alemlere açılan bu kapı,insan-ı Kamilin irşadı ile açılır.İnsan-ı Kamil gibi Hakiki dervişin huzuruna gidip,onda hakikat gevherini bulamayanlar bilsin ki kusurları kendilerindedir.Bir başka hakikat dervişi aramakta fayda getirmez.Çünkü ,körlük hastalığını kendisiyle taşıyanlar felah bulumazlar.Ezanda İki defa "HAYYELEL FELAH"demekten maksat günaha dalmışlara ve ibadetin suretini yerine getiren perdeli olanlara hitaptır.

AHİRETTE TERAKKİ VARMIDIR?

Terakki,tekamül sonsuzdur.Çünkü,terakki ve tekamül Hakk'ı bilme ve müşahede etme ilmidir.Dünyevi hayatımız mahdut sürelidir.Cenab-ı Hakk'ın işlerinde tekrar olmadığı için sürekli yenilikler mevcut olmakla,Hakk'ı bilme hadisesi olan terakki,ahirettede ebedi olarak devam edecekmiş.Durmak yok,yola devam sloganı Evliyaya mahsustur.Tembel,yatan ve dünyaya meyledene ait bir slogan olmayıp maddi dünyaya hasredenler denizi bir fincana sığdırmak isteyenlerdir.

GÖRÜŞÜN ÜÇ TÜRÜ

İnsanlar üç kısımdır.Birinci kısım olanlar sadece görünen bu suret alemini görür,batını müşahede edemez.İkinci gurupta olanlar Zahiri görmezler sadece batını görürler.Üçüncü gurupta olanlar hem zahiri görürler hem batını görürler.Bu insanların birinci gurubuna ehl-i fark ismi verilir ki suretin ötesini göremezler.İkinci taife ki bunlar  gözünde suret gaib olmuş "ehl-i cem"dirler.Üçüncü gurup ise "cem'u'l-cem yahut fark-ba'de'l-cem"dir.Birinci gurup eşyayı duyu organları ile müşahede ederler ki bu noktada bütün insanlar müsavidir.İkinci gurup suret alemini karanlık gören Fenafillah halidir.Üçüncü gurup ise fiil,sıfat ve zat'ın vahdetini gören "baka-billah"halidir.Her üç mertebe ehlinin gözleri açık,kulakları keskindir.Her üç mertebeye aşina olanlar insanlarla hoşluk içindedirler.Çünkü her mertebenin halinden haberdardırlar.

MANEVİ GIDALARA DEVAM

Cenab-ı Hakk,faideli ve yararlı düşünceleri kalbimize getirerek biz gıdalandırır.Bu fikirlerden bizim kulağımızın,gözümüzün haberi olmaz.Kulak ve göz bir binayı bekleyen harici bekçilerdir.ancak cisim görürse,ses duyarsa dikkat kesilirler.Aletsiz iş yapan Cenab-ı hakk'ın kuluna bahşettiği bu tür ilhamatlardan haberleri olmaz.

İLAHİ YEMEK KIYAMETE KADAR DEVAM EDER

Hz:Musa ve ümmetine ,tih çölünde bulunduğu kırk yıl zarfında gökten yemek sofrası inmişti.Ancak aynı tür yemekten bıkarak,topraktan olan taam istediler de bu edepsizlikleri yüzünden sofra inmedi.İçerisinde yedi türlü nimet bulunan bu sofradaki taamdan nefislerin bıkması edepsizlikti.
İlahi nimetleri ihtiva eden bu sofra ehl-i velayet olan Evliyaullah'a,kıyamete kadar açık olduğu belirtilir."EBİTU İNDE RABBİ,YUT'İMÜ VE YÜSKİ" hadis-i Şerifinde bu ifade edilmiştir."Ben Rabbimin indinde gecelerim,bana yedirir ve içirir".Peygamber yolundan giden varisler,bu sofradan gıdalanırlarmış.Hz.Pir Mevlana efendimiz Divan-ı Kebir'de buyurmuştur:""Bir kimse ki geceyi"Kabe kavseyn"meyhanesinde geçirmiştir;onun nur dolu olan gözünün içi lika ve visal mahmurudur.o meyhanenin adı "Ebitu inde Rabbi"dir."Yut'imu ve yüski"bizim Peygamberi'mizden bizlere nişan ve alamettir." 
Bu yemek ve içmekten murad,kudrettir.yemek ve içmekten bir güç (enerji)hasıl olur.ruhaniyyet aleminde de yemek ve içmek var imiş.onun tesiri ile vücudu cismanimiz kıvam bulurmuş.Tefsirül Araisil Beyan isimli kitabı yazan Ruzbihan Bakli hazretlerinin kabrini ziyarete giden birisi,bakar ki kabir başında bir şahıs var.Ona selam verir ama şahıs selamını almaz.Bir müddet sonra,ikinci şahıs niçin selamının alınmadığını sorar.İlk şahıs der ki:"Ruzbihan elime bir nar vermiş idi;onu yemekle meşgul idim".Hicab içinde bulunan ehl-i suret,bu tarz davranışlara bir anlam veremezde tevil yaparlar.

"BENİM ADAMIM"DİYEREK PİSLİĞE GÖZ YUMMAK

İktidarların en büyük zaafıdır.İsmi olumsuzlukla anılan makam sahiplerini temizlememek,"Partim zarar görür,iktidarım zarar görür"düşüncesi ile hadisenin üzerine gitmeyerek örtbas etmektir.Halbuki,insanın olduğu yerde mutlaka günahta olacaktır."Benim partimin elamanı"demek "günah işlemez" anlamına gelmez.Bu nedenle,Bedenimizi,evimizi,bindiğimiz arabayı rutin olarak nasıl temizleme ihtiyacı içerisinde ise,İdaresinden sorumlu olduğunuz insanlar içindeki zararlıların da temizlenmesi gereklidir.Pislik kaldıkça,zarar büyür.Efendimiz örneğimizdir:"Hırsızlık yapan,kızım Fatıma'da olsa elinin kesilmesini emrederdim"

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN
Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com

MÜLKÜN DEVAMI İÇİN NE YAPMAK GEREKİR ?

 2000 li yılların başı idi.Samimi dostum ......ilçesinin Belediye Başkanlığını kazanmıştı.Samimi olarak şunları söyledim:"Cenab-ı Hakk,size bu imkanı bahşetti. Eğer saltanatınızın devamlı olmasını istiyorsanız ilçeniz sınırları içinde olan Beyazid-i Bestami hazretlerinin türbesinin ihtiyaçlarını devlet imkanları ile giderin.Ki,o zaman türbenin ihtiyacı,yolunun düzeltilmesi ,su ve Tuvalet ihtiyaçlarının giderilmesi idi.Bu sözü tutamadılar.kısmi olarak yaptılar.Eğer samimi olarak kalbden Allah dostlarına(canlısına yahut türbesine)hizmet istekleri olsa ve hizmet etselerdi,bu istek onlarda ,fakir olan insanlara yardım etme duygusunu kuvvetlendirirdi de  nihayetinde dünyadaki saltanatları uzun ömürlü ve problemsiz olurdu.Devletimiz sağ olsun ki Vakıflar İdaresi bugün sadece Beyazid-i Bestami''nin türbesini  değil ülkenin her tarafındaki Evliyaullah'ın türbelerine el atarak onarımlarını yapmış,halkımızın huzur içinde oraları ziyaretle manen yararlanmalarının önünü açmıştır.

Mevlana Vakfı  İSKENDERUN

Av.Şemsettin KESER
semsettin.keser@hotmail.com