30 Eylül 2017 Cumartesi

BU ZAMANDA YAPILMASI GEREKENLER

Hadis ilmiyle meşgul olanlar Fudayl b.İyaz’ın kapısına varmışlardı.O esnada ağlamakta olan Fudayl’ın gözyaşlarından yüzü,sakalı sırılsıklamdı,gelenleri kapı aralığından görünce :
-Ne var, ne istiyorsunuz ?
-Ebu Ali bize öğüt ver
-Kur’ana sarılın,sünnete sarılın,namaza devam edin.Toprak başınıza , bu zaman hadis zamanı değildir.Bu zaman ‘dilini koru, bulunduğun yeri gizle, geceyi ihya et, marufa sarıl, çirkin gördüklerini bırak’ diye öğüt verme zamanıdır.
 AĞLAMANIN BEŞ SEBEBİ

Ağlamanın sebebi şu beş şeydir:Sevinç, tasa, ağrı, korku, ve riyakarlık.Bir altıncısı da Allah korkusudur.Bu ansızın gerçekleşen bir olgudur, zorlanmakla olmaz.İşte bu ağlayıştan meyadna gelen gözyaşı dağlar misali ateşleri söndürür

SÖZÜNÜ ALLAH’IN DİNLEDİĞİ KADIN

Rivayet edildiğine göre Hz.Ömer halifeliği zamanında bir merkebin üzerinde bir kadının yanından geçmişti.Kadın halifeyi durdurarak uzun müddet bekletmiş ve ona nasihatta bulunmuştu.”Ey Ömer”, demişti, “seni Ömercik diye çağırıyorlardı küçük olduğundan, sonra Ömer dediler.Sanra da sana “Müminlerin emiri” denildi.Öyleyse ey Ömer ! Allah’tan kork.çünkü öleceğine kesin olarak inanan kişi ibadet ve iyiliklerin yapma fırsatının kaçacağından korkar.Kesin olarak hesaba çekileceğine inanan  kimse de azaptan korkar.” Hz.Ömer ayakta olduğu halde onu dinliyordu.”Ey müminlerin emiri ! Bu yaşlı kadın için mibu kadar uzun süre ayakta kaldın ? “denildi.Hz.Ömer “Evet “ dedi.”Vallahi sabahtan akşama kadar beni ayakta tutsaydı , farz namazlarımı kılmak için hariç , onu dinlemeğe devam ederdim.Bu yaşlı kadının kim olduğunu biliyormusunuz? O, Havle binti Salebedir.Allah Teala yedi kat göğün üzerinden onun sözünü işitmiştir.Sözünü Alemlerin Rabbinin dinlediği kadının sözünü Ömer dinlemesin mi?”
Mücadele suresinin başında bulunan “Zihar “ayeti bu kadın nedeniyle inmiştir.Hadise şudur:
Havle’nin kocası Evs b.Samit’tir.Rivayete göre ,Havle fiziken güzel bir kadındı.Namaz kılmakta olan Havle selam verdikten sonra  kocası onunla cinsel ilişkide bulunmak için davet eder.Havle nedense kabul etmez.Evs b.Samit titiz bir yapıya sahip olduğundan  beşeri zaaf gereği kızar ve ve eşine “Sen bana annemin sırtı gibisin “ şeklinde cahiliye araplarının arasında zihar denilen bir boşanma şekli olan bu sözleri sarfeder.Evs bunu yaptığına pişman olur.Eşine, “Zannederim ki senbenim değilsin, bana haramsın”der.Bu durum karısı Havle’ye çok ağır gelir.Hemen Peygamberimiz (sav)’e ‘in yanına gelir.O sırada Hz.Aişe validemiz Efendimiz (SAV)’in  saçlarını yıkamaktadır.”Ey Allah’ın Resulü ! çok sevdiğim eşim Evs bana zıhar yaptı,ama boşanma kelimesini kullanmadı.Yaptığı bu işten dolayı da pişman oldu.ikimizi birleştirecek bir çare var mı?”Efendimiz (SAV) “Yok,sen ona haramsın”deyince Havle “böyle deme ey Allah’ın Resulü” diye inledi  ve içinde olduğu sıkıntı,yalnızlık,çaresizlik ,küçük çocuklarının  bulunduğunu zikrederek:”Çocuklarımı yanıma alsam aç kalacaklar, babasına bıraksam sefil perişan olacaklar”dedi.Efendimiz önceki hükmünü söyledi.Havle yine önceki söylediklerini tekrar etmeye başladı.Peygamberimiz Sav.”Bana göre sen eşine haramsın”buyurdu.
Havle her defasında sesini yükselterek “Yalnızlığımla ve bu sıkıntımla beraber, eşimin bu muamelesinden dolayı Allah’a şikayette bulunuyorum,eşimle uzun bir zaman bulundum,karnımda ne varsa ona boşalttım”diyor bu sözle eşinin yanında yaşlandığını kastediyordu.Bunları her söylediğinde başını göğe doğru kaldırıyordu.Arş yönünde ilahi bir emrin inmesini istiyordu.
Hz.Aişe validemiz bu esnada Efendimiz (SAV) in başını yıkamayı tamamlamadan önce Cebrail (a.s)Mücadele suresinin ilk dört ayetini indirdi:
Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir.Allah sizin konuşmanızı işitir.Çünkü Allah işitendir,bilendir….”
Bu şekilde acziyetini ifade ederek sıkıntısını Allah’a arzeden kimse dua ve niyazında samimi olursa Allah ona bu konuda kafidir.Allah ona lütfunu daha çok bahşeder.
Sana ümit bağlamış zayıfların duası

Babayiğitlerin pazusundan daha çok iş görür

ZÜHD ÖRNEKLERİ

 Davud et-Taiye “Sakalını tarayamazmısın bak keçeleşmiş” denildiğinde şöyle mukabelede bulunur:”O zaman boş vaktim var demektir”
Üveys el-Karani bir geceyi tek secde ile geçirirmiş
Mesruk (rh)hacca giderken yolda uyku ihtiyacını secde halinde giderirmiş

Amir b. Abdullah (rh) tüm günlerini oruçla gecelerini de ibadetle geçiriyordu.Bu konuda kendisine takdirkar laflar edilince şöyle mukabelede bulunur:”O kadar abartılacak bir şey yok!Yaptığım, gündüzün yemeğini geceye; gecenin uykusunu da gündüze bırakmaktan ibaret, bu da büyük bir olay değil ! “

İNSANIN RABBİ İLE OLAN BAĞINI KOPARAN ŞEY

Zühd hayatı yaşayan birine sormuşlar:
-İnsanlar, Rablerini tanıdıktan sonra Rableri ile aralarındaki bağı koparan nedir?
-Dünya sevgisi .Çünkü dünya masiyet merkezidir.Akıllı kişi dünyayı kalbinden atıp günahlarından Allah’a tevbe eden , ilahi huzurda gözünü aydınlatacak ibadetlere yönelendir.

29 Eylül 2017 Cuma

İBADETLERDEN ZEVK ALMAMA NEDENLERİ

"CANININ HER İSTEDİĞİNİ YİYENİN TAATLARDAN ZEVK ALMASI OLANAKSIZDIR"(ed-Darani).Ebul Abbas el-Mavsili (rahimehullah) 'ın bir sözü:"Canının çektiklerini yemesinin kendisine zarar vermeyeceğini söyleyen Allah'a karşı büyük bir iftirada bulunmuştur.."

KERBELA'NIN ŞEHİTLERİ


  Mekke’de bulunduğu süre içinde Kufe’den ‘Halifemiz ol’ şeklinde mektuplar gelmiştir. Mektupların sayısı on beş bini aşmıştır. Talepler karşısında kayıtsız kalamayacak olan imam Hüseyin (as), Mekke’de şahsına yapılacak suikastı öğrenmesinin ardından gidilecek yer olarak Kufe’yi seçmiştir. Burada “İmam, Kufe halkı çağırdığı için mi kıyam etmiştir?” sorusu akla gelebilir. İmam Hüseyin, Yezid’in halife olduğu ilk andan itibaren ona biati reddederek zaten kıyamı başlatmıştır. Kufe’ye gitmesinin nedeni ise halkın talebi ile hilafete geçmektir. İmam, Kufe’ye giderken öleceğini biliyordu: “Beni öldürenler de Kufe halkı olacaktır. Bu cinayeti işlediklerinde ilahi emir ve düsturların ihtiramını ortadan kaldırdıklarında Allah-u Teâla, onları katleden bir kişiyi onlara musallat kılacaktır.” İmam Hüseyin (as) Şeraf bölgesinde Hürr’ün ordusu ile karşılaşır. 72 kişilik bir nur kafilesi ve karşısında mukayese dahi edilemeyecek 30 bin kişilik bir ordu. Bu dengesizlik küfrün iman karşısındaki korkusudur. İmam’ın çadırlarına ilk oku atan Ömer b. Sad’dır. Bundan sonra Kerbela’da şehadet şerbetinin içilmeye başlandığı anlardır. Hürr bin Riyahi, Ali bin Hür, Urve, Müslim b. Avsece, Abdullah b. Umeyr; Kerbela’nın tek kadın şehidi Abdullah b. Umeyr’in eşi, Zübeyr b. Hassan, Ebu Semame-i Saidi, Hz. Berir, Habib bin Mezahir, Veheb kelbi, Ebu Şa’sa-i Kindi, Vakkas oğlu Haşim, Zübeyr bin Kayn, Hanzale-i Şibami, Seyf b. Haris, Malik b. Abde, Azadlı köle Cevn, Köle Firuzan, Türk köle olan Vazih, 11 yaşında bir çocuk olan Ömer b. Cünade, Utbe oğlu Haşim şehadet şerbetini art arda içmişlerdir. İmam’ın ashabı, kendini O’na siper etmek için birbirleri ile yarışıyor, ölüme koşarak gidiyorlardı. Sırada Ehl-i Beyt’in şehadet şerbetini içmesi vardır. Aliyyü’l Ekber, Müslim b. Akil’in oğlu Abdullah, Hz. Kasım b. Hasan, İmam Ali’nin oğlu Ömer, İmam Ali’nin oğlu Osman, Hz. Abdullah b. Hasan, İmam Hüseyin’in kundaktaki oğlu Ali Eser, Hz. Abbas şehit edilir. İmam’ın muhafazası, cennete ulaşmanın vesilesi, Cenab-ı Hak’kın rızasına kavuşmanın yolu olmuştur. Herkes bu şuurla, Kerbela toprağını kanıyla boyamakta, bu kutsal vazifeye isteyerek gitmektedir. Kerbela olayında gaye, Hakk’ı hakim kılmaktır. Hz. Hüseyin (as) İlay-i Kelimatullah için ölümü göze almıştır. Gerekirse şehit olacaktır. Bu her cihadda böyledir. Öleceğini bildiği halde vazgeçmediği kıyam, halifenin yanlışlarının ortaya çıkması, ümmetin ayıkması ve Kur’an çizgisine geri dönüştür. Kaldı ki, imametin bir gereği olarak her imam öleceği zamanı ve kimin tarafından öldürüleceğini bilmiştir. İmam Hüseyin (as) ve diğerlerinin kanları ümmetin ayıkması, İslam çizgisinden sapmaları görmeleri için bir ikaz olarak akmıştır. Ve en kutsal ölümdür. Bu bakımdan kanları boşa akmamıştır, şehadet şerbetini içmişlerdir. Bu olayın bugüne kadar diri kalmasını sağlamışlardır. İmam Hüseyin verdiği eşsiz mücadelenin ardından cuma günü öğleden sonra şehit edildi. Şehit edildiğinde 57 yaşındaydı. “Şehadet anında vücudunda 33 mızrak yarası ve 34 kılıç yarası vardı.” (Taberi, c. 6, sayfa 260) O’nu, Muharremin 10’unda anarken, Allah’tan rahmet ve ümmetine de şefaatini diliyoruz.

BUGÜN 9 MUHARREM


Bugün Müslümanlara düşen vazife, İmam Hüseyin’in (as) matemini tutmaktır. Bazı çevrelerde İmam’ın (as) yasını tutmak ve matem törenleri düzenlemek eleştirilmektedir.

İmam Sadık’dan (as) bu konuda şöyle rivayet edilmektedir: “Hüseyin’in (as) başına gelenlerin dışında hiçbir musibete ağlamak yakışık almaz. Hüseyin bin Ali’ye (as) ağlamanın pek büyük fazilet ve sevabı vardır.” (Kamil’uz Ziyarat, sayfa 101)

Cenab-ı Hak’kın kendisine böyle yüce bir makamı ihsan ettiği İmam Hüseyin (as) İmam Ali (as) ve Hz. Fatıma’nın (as) oğludur. Onun hakkında Ceddi Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Selman-ı Farisi şöyle anlatıyor: Allah Resulü’nün (sav) Hüseyin’i (as) dizlerinin üzerine oturttuğunu gördüm onu öpüyor ve şöyle buyuruyordu: “Sen büyüksün, büyük birinin oğlusun ve büyük insanların babasısın. Sen imamsın ve bir imamın oğlu ve imamların babasısın. Sen Allah’ın hüccetisin ve Allah’ın hüccetinin oğlu ve Allah’ın hüccetlerinin babasısın ki, bunlar dokuz kişidir ve onların sonuncusu, onların Kaimi (İmam-ı Zaman) olacaktır.” (Maktel-i Harezmi)
Doğumu Hz. Peygamber (sav) tarafından annesi, Hz. Fatıma’ya (as) müjdelenen İmam Hüseyin’in (as) adı bizzat Cenab-ı Hak tarafından koyulmuştur. Cömert, engin merhamet sahibi, büyük bir ilme malik olan, her anını ibadetle geçiren kâmil bir mü’mindir. 72 kişilik kafilesi ile 30 bin kişilik orduya karşı verdiği mücadele doruk noktadaki şecaatinin ispatıdır. Kerbela vahşetinden bir sahne ile şecaatini örneklendirelim: “Humeyd b. Müslim şöyle rivayet etmektedir: Bugüne kadar vücudunun çeşitli yerlerinden yaralandığı, çocuğu, ailesi ve arkadaşları gözünün önünde öldürüldüğü halde, onun gibi cesaretini kaybetmeyen, en ufak bir korku belirtisi göstermeyen birini daha görmedim. Piyade birlikleri ona saldırdıkları zaman, o da kılıcı ile onlar hamle ediyor, kurdun keçi sürüsüne saldırıp ikiye yarması gibi sağından solundan onları ikiye yarıyordu.”(Alamu’l Vera, c.1, sayfa 67)

MAL SARFINDA BÜYÜKLERİN ÖLÇÜSÜ:CANLI CAMİ HADİSESİ

 Abdullah b. Mübarek evinin dört bir tarafından kırkar komşusunu gözetirdi.Herkese açık sofrasında konuklarına kızarmış tavuk ikram ederdi.Kendisinden bir caminin yapımı için yardım istendiğinde istenilen bu yardımı vermez ve :”Bir fakirin karnında bir lokmam olması terazimde, yalnız başıma bir mescid yapmış olmamdan daha ağır çeker” dermiş
Byükler insanı canlı cami olarak telakki eder,cansız camiden önce canlı camiye sarf etmeye öncelik verirlerdi.
Dimaşk mescidinin sütunlarını kırmızıya boyayıp zaferanla süslediklerini haber alan Ömer b. Abdülaziz  buranın idarecisine:”Yoksullar o paralara sütunların süse ihtiyacından daha müstehaktır” diye yazar.

KIYMETLİ GÜNAH

Yahya b.Muaz’ın bir gözlemi:”Bazan bir derviş öyle ucbe kapılır öyle kendini beğenir ki neticede şöyle der:’Cennet hurileri bana takdim edilse kendilerine Allah’ın huzurunda göz atmam!’Oysa bu zavallı değil cennet dilberleri  dünyadaki cariyelerden biri önünden geçse tüm kalbiyle ona yönelir, kalbinden çıkan feryadı arşa yükselir! Yeminle söylüyorum kişinin Allah’ın affına sığınmasına vesile olacak bir günahı , kullara karşı böbürleneceği ibadetinden daha çok hayırlıdır!”

28 Eylül 2017 Perşembe

BÜYÜK GÜNAHLARDAN BİRİSİ “SEN KENDİNE BAK” demek

Abdullah b. Mesud’un sözü:Allah katında en büyük günahlardan biri de birisinin karşısındaki şahsa “Allah’dan kork “dediğinde o muhatabının ‘Sen kendine bak’ demesidir”

ÇOK GÜÇ BİR AMEL:İYİLİĞİ EMRETMEK,KÖTÜLÜKTEN MEN ETMEK

Ka'bul Ahbar  şöyle der:”Firdevs cenneti iyiliği emreden kötülükten sakındıran kimselere özgüdür”
Hz.Ali efendimiz demiştir ki:”Öyle bir zaman gelecek ki o devirde kötülüğü emredenler insanların onda birinden daha az olack, sonra bu onda birlik nisbet de gidecek  münkere tepki gösteren kalmayacak."
(Aksine bugün adı rüşvet almakla meşhura çıkmış bir idareci  etrafında halkalanan ve ona toplum içinde sayın başkan,sayın müdür hitapları ile sahiplenen saygı gösteren o kadar çok menfeat umucu kişiler var ki değil bu kişinin yüzüne kusurlarını söylemek aksine günahlarında cesaretlendirerek toplum o kadar çok Allah’ı kızdıracak davranış içinde bulunuyor ki dualarına niçin icabet edilmediğinin farkında bile değiller.)
Cerir  b. Abdullah’ın görüşü:”İnsanlar üzerinde yaptırım gücü olan şerefli kişiler,imkanları varken onların kötülüklerine engel olmazlarsa Allah Teala kendilerini zelil kılar.
Ebudderda’nın görüşü:Ya iyiliği emreden kötülükten sakındırırsınız ya da üzerinize zalim bir hükümdarı tebelleş eder ki büyüklerinize saygı göstermez, küçüklerinize acımaz, seçkinleriniz kendisine beddua eder dualarına icabet edilmez, yardım istersiniz olunmazsınız, mağfiret dilersiniz bağışlanmazsınız.”

Huzeyfe b. Yeman anlatıyor:Bir kerresinde Ömer b.Hattab(ın yanına girdiğimde kendisini pek mahzun ve kederli gördüm.
-Ey müminlerin emiri seni tasalandıran nedir? Diye sordum.
-Bir münker işin içine düşerim de bana saygılarından dolayı kimse beni uyarmaz diye endişe ediyorum,dedi.
Bunun üzerine kendisine:
-Yeminle söylüyorum senin haktan saptığını görürsek seni bundan men ederiz; vazgeçmezsen kılıçla hakkından geliriz,dedim.
Ömer bu mukabeleme sevindi ve :
-Benim için , eğriliğimde beni düzeltecek arkadaşlar yaratan Allah’a hamdolsun, diye hamdetti,
Allah Teala Yuşa b.Nun(a.s)’a “Senin toplumundan kırk bin seçkini, altmış bin de şeriri helak edeceğim” diye vahiyde bulununca Yuşa:
-Ya Rabbi şerlileri anladık ama seçkinlerinin ne suçu ne?
-Çünkü benim gazabımdan ötürü gazaplanmadılar, onlarla yiyip içtiler!

27 Eylül 2017 Çarşamba

MİİSAFİRE BİZZAT İHZMET ETMEK

HZ.iBRAHİM'E "MİSAFİRLERİNE İKRAMDA BULUN!" DİYE VAHYEDİLİNCE  O HER BİR KONUK İÇİN KIZARMIŞ BİR KOYUN HAZIRLAMIŞTI.İKİNCE DEFA BU VAHY YİNELENDİĞİNDE BU SEFER BİR ÖKÜZ, ÜÇÜNCÜ DEFA EMİR YİNELENDİĞİNDE BİR DEVE HAZIRLAMIŞTIR.dÖRDÜNCÜ DEFA "MİSAFİRİNE İKRAM ET"DİYE VAHİY GELDİĞİNDE MİSAFİRE İKRAMIN ÇOK YEMEK VERMEKLE ALAKALI OLMADIĞINI ANLIYARAK BİZZAT KENDİSİ HİZMET ETMEYE BAŞLAMIŞTI.BUNUN ÜZERİNE aLLAH'DAN :"ŞİMDİ MİSAFİRİNE İKRAMDA BULUNMUŞ OLDUN" KARŞILIĞINI ALMIŞTIR.
Hikmet ehlinden biri şöyle demiştir:Sultan da olsa bir kişinin misafirine , babasına, hocasına kendi eliyle hizmet etmesinde hiçbir utanacak durum yoktur.Dolayısıyla sadrece yemek yedirmekle hizmete önem verme.

HAZRET-İ ALİ (KV)'NİN İLMİ

Rivayet edildiğine göre Hz.Ali (r.a)bir gün mimbere çıkıp :"Bana kürsünün altından sorun.Zira onun kanatları arasında her şeyin ilmi vardır.Bu benim ağzımdaki Rasulullah (sav)'in tükrüğüdür.Bu tükrük Allah'ın beni Rasulullah (sav) dan merzuk kıldığıdır.Nefsim kudret elinda olan Allah'a yemin ederim ki Tevrat ve İncil7in konuşmalarına izin verilse de ben onların içindekileri size haber verebilsem, muhakkak onlar da beni tasdik ederlerdi" dedi.

İNSAN NEFSİ

İnsan nefsi ,Hak Teala'nın bütün sıfatlarının bir aynası gibidir.Bu yüzden Rasulullah (sav)"Nefsini bilen , Rabbini bilir" buyurmuştur.Hiçbir kimse nefsini,kemale ermeden tanıyamaz.Nefsin Kemali ; onun , Hak Teala'nın sıfat tecellilerini alma kabiliyetine ulaşacak tam bir cilalı ayna haline dönüşmesi  ve kişinin nefsini  bir ayna gibi , Rabbini de o aynaya yansıyan bir tecelligah gibi kabul etmesiyle olur..Nitekim Allah "Biz onlara ufuklarda ve kendi canlarındaayetlerimizi göstereceğiz  ki O (Kur'an)ın gerçek olduğunu onlara , iyice belli olsun..(Fussulet 41/53) şeklinde buyurmuştur.

HZ.HÜSEYİN EFENDİMİZDEN


İmam Zeynelabidin’e sordular: “Baban İmam Hüseyin'in (as) evladı neden azdır?” İmam cevaplarında şöyle buyurdu: “Ben nasıl doğduğuma şaşıyorum çünkü babam İmam Hüseyin (as), her bir gece ve gündüzde bin rekât namaz kılardı.”

İmam Hüseyin cömertlikte, takvada, ilimde, ibadette, şecaatte doruk noktada bir örnektir. İmam'ın bir nasihati de şudur:

 “Ben günahkâr bir adamım. Günaha karşı direnemiyorum. Bana öğüt ver" diyen bir kişiye İmam Hüseyin Efendimiz şöyle buyurdu:

 “Şu beş şeyi yapabiliyorsan, dilediğin günahı işle.

Birincisi Allah'ın rızkından yemeyebiliyorsan, istediğin günahı işle.

İkincisi, Allah'ın egemenliğinin altından çıkabiliyorsan istediğin günahı işle. Üçüncüsü, Allah'ın seni göremeyeceği bir yer bulabiliyorsan, istediğin günahı işle.

 Dördüncüsü, ölüm meleği canını almak üzere geldiğinde, ona engel olabiliyorsan, istediğin günahı işle.

 Beşincisi, cehennem bekçisi Malik, seni cehenneme koyduğu zaman, cehenneme girmeyebiliyorsan, istediğin günahı işle.”

 

ZÜNNUN-U MISRİ'DEN

Zünnun el-Mısri'nin bir gözlemi:Allah Teala bizlere azığımızın çok ötesinde rızık vermiş, gücümüzün altında kalan vecibelerle de mükellef tutmuştur.İşte bakın ki biz, verilen azıkla yetinmedik, tüm gücümüzü de mükellefiyetlerimizi yerine getirmek için harcamadık."

"RABBİMİZ BİZDEN KABUL BUYUR"

Vuheyl el-Verd şöyle diyordu:"Aman ibadetleriniz için sevap istemeyiniz, çünkü ibadetlerinizin kabulden çok yüzünüze çarpılma ihtimali daha güçlüdür.Baksanıza İbrahim (a.s),Kabeyi yaparken yaptığı işin kabul edilmemesinden endişe duyduğu için şöyle niyazda bulunuyordu:"Rabbimiz, bizden kabul buyur."
Büyükler, Allah'ın hukukunu tam anlamıyla gözetemedikleri için ibadet ve taatlarındaki kusurlarından ötürü istiğfar ederlerdi.

26 Eylül 2017 Salı

ALLAH'IN AYETLERİ

"Allah size ayetlerini gösteriyor.Şimdi Allah'ın ayetlerinden hangisini inkar edersiniz?"(Mümin 81).Allah Teala'nın en büyük ayetleri Allah'ın peygamberleri ve velileridir.Çünkü Cenabı Hakk izzet ve kibriya özelliğiyle bütün alemlere bunların zatlarında tecelli etmektedir.Öyle ise, bunca parlak ayeti ve onca aşikar onca aşikar hücceti inkar edenlerden daha cüretkar bir münkir olabilir mi?
Sehl(Tusteri) diyor ki:"Allah'ın en açık ayetleri velilerinde tecelli edenlerdir.Allah bunların kerametlerini tasdik edenleri en bahtiyar kulları kılmıştır.Bedbaht kullarının gözlerini de bunları kabul edemeyecek kadar körleşmiş , gönüllerini onlardan çevirmiştir.Her kim O'nun velilerininin ayetlerini inkar ederse bizzat O'nun kudretini inkar etmiş olur.Çünkü ilahi kudret , Allah dostları aracılığıyla bir takım emareler ortaya koymaktadır.Yoksa o zatlar o kerametleri kendiliklerinden ortaya koyuyor  değillerdir

ASALET ÜZERİNE

Tiyneti kötü olan kişi , iyilerin nurunu kabul etmez.Kabiliyetsizi terbiye etmek , kubbede ceviz durdurmak gibidir.
Bulut bengisu yağdırsa bile , söğüt dalından meyve alamazsın.Bayağı kimseye vakit harcama.Hasır kamışından şeker yiyemezsin.
Bir kimse kötü demirden iyi kılıç çıkarabilir mi? Soysuz adam terbiye ile insan olmaz, ey bilge! Tabiatının güzelliğinden herkes uyuşmuş iken , yağmur bil bağda lale bitirir, çorak yerde çer çöp.
Çorak toprak sümbül bitirmez.Ümit tohumunu orada yok etme.Kötülere iyilimte bulunmak , iyilere kötülük etmek gibidir.(Sa'di-i Şirazı)

DÜŞÜNMEYE BAĞLI OLANLAR

"Ne söyleyeyim?" diye düşünmek, "Niçin söyledim?" diye  düşünmekten hayırlıdır.
ÖNCE DÜŞÜN SONRA YAP
Horoz dövüşürken çevik ise de , tunç pençeli doğan'a nasıl saldırır?Fareyi tutarken kedi aslandır;kaplanla savaşınca fareye döner.
Bu güzel hikmetler bugünkü idarecilerimizin hali için söylenmiş sözler değil mi?Barzani'nin arkasındaki İsrail,Amerika,hatta Ekonomik petrol bağlantılarını yapmış Rusya kaplan gibi kükrediği zaman bizim "Eyy..."diye nara atanlarımızın haline uygun değil mi?

KALB GÖZÜNÜN AÇILMASINI BEKLEYENLERE

 Şeyh Ebu Hasan eş-Şazeli , başından geçen bir hadiseyi anlatır.Bir arkadaşımla beraber Allah’a vasıl olma talebiyle bir mağaraya sığındık.Orada bir müddet kalıp”Belki bugün yarın birisi gelir” diye beklemeye başladık.Günün birinde heybetli bir adam çıkageldi.Biz onun Allah’ın veli kullarından birisi olduğu anlayıp “Nasılsınız?” diye sorduk.O, “Bugün veya yarın ilham kapısı açılsın diye bekleyenin hali nice olur?! Ey Nefis! Niçin Allah’a bizatihi ibadete yönelmiyorsun?”diye karşılık verdi.Bunun üzerine bizde kendimize geldik.Hemen Allah Teala’ya tevbeettik.Bu olaydan sonra kalp gözümüz açıldı.

Nefisle amel etmek,nefsin varlığını artırmaktan başka bir netice doğurmaz.

Şair der ki:

Bir rehbere ulaşmazlarsa yolcular

Yolu kaybettiklerinin farkına varamazlar

O halde mürid için mürşit şarttır.Zira mürid zayıf,mürşitse müstahkem bir duvar gibidir.

SEHL TUSTERİ HAZRETLERİNİN İLK MANEVİ HALİ


Sehl-i tusteri hazretleri bir manevi halini ŞÖYLE ANLATIYOR:”Bir Cuma günü abdestimi alıp , hayatımda ilk kez camiye gittim.Cami insanlarla dolu idi, hatip de minbere çıkıyordu.Çocuk olduğumdan edebe aykırı bir şekilde sağların arasından atlayarak en ön safa geçip oturdum.Bir de ne göreyim?Sağ tarafımda yakışıklı , güzel, üzerinde de eski bir yün elbise  bulunan bir genç duruyor.Bana baktı:”Nasılsın , iyimisin ey Sehl”diye sordu bende “İyiyim,Allah seni de iyi etsin” dedim ama beni nereden tanıdığı da tuhafıma gitti.Çünkü ben onu tanımıyordum.Bunları düşünürken , birden uyluklarımın arasından idrarımın akmaya başladığını hissettim.Bunun üzerine beniinsanların arasından çıkıp gitme korkusu sardı.Eğer otursam,namazım olmayacaktı.Çıkmak istesem nasıl çıkacaktım.Yine o genç bna doğru eğilerek :”Ey Sehl küçük abdestin mi sıkıştırdı?”dedi.Ben de “Evet”diye cevap verdim.Bununh üzerin omuzundan ihnamını çıkarıp onunla beni örttü ve sonra da :”Acele edip ihtiyacını gider  ve sonra namazını kıl”dedi.Üzerimi örttü.Ben de o sırada örtnün içinden gözlerimi açtım.Bir de ne göreyim?!Açık bir kapqınhın önündeyim.Birisinin:”Kapıyı aç gir ki Allah sana merhamet etsin” diye seslendiğini duydum.Açtım.Bir de baktım ki muazzam sütunlara sahip çok yüksek bir saray ve yanında da büyükçe bir hurma ağacı.Onunda bir tarafından baldan daha tatlı suyla dolu bir gusülhane (banyo küveti) ve suyun çıktığı yer, asılı bir havlu ve misvak.Elbisemi çıkarıp suyu aktardım ve guslümü yaptım.Havlu ile kurulanırken birinin bana:”İhtiyacını giderdiysen evet de!”diye seslendiğini duyup:”Evet” diye karşılık verdim.İşte tam o sırada da üzerinden ihram çıktı.Birde ne göreyim!Ben (camideki)yerimde oturuyorum,kimse de benim bu halimden haberdar olmamış.İçimden olan biten bu hadiseleri düşünüyor, bir taraftan da “Hayır gerçekten bu olmadı” diye alıp veriyorum.O sırada namaz başlıyor, ben de cemaatla beraber namaza başlıyorum.

Artık o gencin kim olduğunu öğrenmenin dışında zihnimde bir düşünce kalmadı.Genç namazını bitirince peşinre düştüm.Bir de baktım ki bir evin dış kapısından girdi.Sonra da benden taraf dönüp”Ey Sehl! Herhalde gördüklerine  ve yaşadıklarına inanamadın, değil mi?2deyince;”Hayır inanamadım” dedim ve ekledim:”Allah sana merhamet etsin “Kapıdan içeri gir” diye bir ses duydum.Kapıya baktığımda zaten açılmıştı ve içeri girdim.Sonra bir sarayda kendimi buldum,Orada bir hurma ağacı ve ibrik gördüm.”Tam bunları anlatıyordum ki gencin yanında bulunan,sarayda kurulandığım havluya benzeyen bir havluyu ıslak olarak gördüğümde (şaşkınlığımdan )”Amentü billah”dedim.Bunun üzerine genç bana “Kim Allah’a itaat ederse her şey ona itaat eder.Ey Sehl ! Onu ara ki bulasın” dedi ve yüzü aniden nur gibi parladı.Benim de gözlerimden yaşlar aktı.Daha sonra gözlerimi silip açtığımda ne genci,ne de sarayı görebildim.Kaçırdığım bu fırsata üzülüp durdum.Bu olaydan sonra da ibadete başladım.


MESNEVİ OKUTMANLARININ SÖZE GİRİŞ CÜMLESİ

HAZRET-i Mevlânâ’nın Mesnevî-i Şerîf 'İ  ihtisas sahibi kişiler tarafından ders olarak okutulurdu. Bu derslere başlarken şu Farsça beyit insanları öğrenmeye ve gayrete teşvik etmek için de söylenirdi:
“Tû megû mârâ bedân şeh bâr nîst
Bâ kerîman karha doşvâr nîst.”
“Sakın sen ‘Öğrenemem, olamam, kemale erişemem’ deme, ‘Yüce makamlara asla ulaşamam’ deyip ümitsizliğe düşme. Cömertlerle, kerîm olanlarla alışveriş zor değildir. O hâlde sen asla cehaleti ve gafleti kabullenme. Sana bahşedilecek bu güzelliklere ulaşmak için ümitvâr ol, çalış, çabala, kalbini, gönlünü, zihnini daha güzel olmaya ve güzellerle, güzel hâlli insanlarla sohbete beraber olmaya gayret et”

GÜNEŞ MUTLAKA BİR GÜN DOĞACAKTIR

İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanının istifasının nedeninin kamuoyuna muhatabı tarafından açıklanmaması,münferit açıklamalardaki gerekçelerin tatmin etmemesi siyaset fay hattında gaz sıkışıklığını artırmaya devam etmekte.Tıpkı Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bir akşam toplantı akabindeki istifası gibi.Muhtemelen bu şekildeki kelle almalar devam edecek ama muhataplar"parti disiplini"uğruna suskun kalacaklar.Muhataplar suskun kalsa da halk mutlaka bunu değerlendirecektir.Hakemin gösterdiği kırmızı kart nedeniyle oyuncu sonraki maça cezası nedeniyle katılamayabilir.Ama,halk kırmızı kart gösterirse muhatap ebedi olarak oyun oynamayacağı gibi bu ülke de insana dar gelebilir.Hele hele ahiret alemindeki hesap ise çetin olabilir.

FETÖ DAVALARININ KARAR ÖLÇÜLERİ

BYLOCK Fetö davalarında mahkumiyetin temel ölçüsü.Bu haberleşme sistemi kimde bulunursa bulunsun konumu hiç önemli değil,varlığı esas alınmaktadır.Keza,içerik çözümleri de etkisiz kalacaktır.Kullanmış mı? kullanmamış mı? diye hiç bakılmayacaktır.Bank Asya para kriterleri..hareket çokluğu ve miktar ,Fetö iltisaklı kurumlarla irtibatlandırıldığında sonuç:geçmiş olsun.Bazı alfabetik sıra hataları da tahliyelerde oluyor.Başkan katibe soruyor "hangi İsa tahliye oldu?"Meğer Alfabetik sıra ile sanık isimleri yazıldığından harf  karışıklığı nedeniyle yanlıs İsa'nın tahliyesi yazılmış,apar topar İsa'lar yer değiştiriyor.Sat mefhumunun olmadığı,giderek gün mefhumununda olmayacağı FEtö duruşmalarında yorgunluğun getirdiği bu hatalar latife konusu oluyor da,14 aydır tutuklu olan muhataplar açısından ise "şok" tesirleri olabiliyor.İbadet kesimindekilere tutukluluk bence devam etmemeli.

25 Eylül 2017 Pazartesi

TÜRKİYE BARZANİYE NE YAPABİLİR:HİÇ

Siyasi irade Barzaniye bir şey yapamaz.Bu gücünün yoksunluğundan değil içsel ekonomik nedenler ve kayıt dışı ilişkiler nedeniyledir.Böyle bir durumda hemen yapılabilecek en kolay iş,Habur kapısını kapatmak,Ceyhan boru hattının vanasını kapatmak,elektriği kesmek olacaktı.En kolay olan bu yol maalesef en zordur.Çünkü :Yüzlerce inşat firmamızın Barzani bölgesindeki işleri,ekipmanları ve işçilerine yapılacak bir baskının yansımasını kaldırmak mümkün olamayacaktı.En önemlisi, Barzani adına dünyaya pazarlanan petroldaki kayıt dışılığın neması bitecektir.Bu nedenle İçeride Türk halkının ve Bahçeli’nin gazı alınmaktadır.Ama bir gün gelecek gazda bitmiş olacaktır.Kirli çamaşırlar ortaya döküldüğünde  kimlerin utanacağını Allah bilir.HABUR KAPATILAMAYACAK.PETROL VANASI KAPATILAMAYACAK.HAVA SAHASI KAPATILAMAYACAK.
Yapacağımız nedir?Hamaset nutukları ve sınırda tank gösterisi.

MÜMİN OLUP DA ASİ OLMAYANLAR İÇİN CEHENNEM

Şöyle denilmiştir:Mü’min olup da asi olanlar için cehennemde şu on şey yoktur: Yüzleri kararmaz. Gözleri mavi olmaz. Boyunlarında halka olmaz. Ellerinde zincir bulunmaz. Ayaklarında bağ olmaz. Yılan ve akrep sokması olmaz. Hamim ve zakkum olmaz. Şeytan yaklaşmaz. Ümitsizlik olmaz. Ebedi ayrılık, dostluktan kesilme, ve lanet olmaz. Ateşin hararet ve yalazı onlara ulaşınca:

“Ey Ateş , bana secde etmiş olanların yüzlerinden geri çekil! Onların secdegahlarına dokunmak yok.! “ denilir.

MUHYİ VE MÜMİT İSMİ ŞERİFLERİ

 MUHYİ VE MÜMİT İSMİ ŞERİFLERİ
“Muhyi “ ismi şerifinin özelliği, ülfet peyda  olmasıdır.Her kim ayrılık ya da hapisten korkarsa , bu ismi bedeni üzerine (arganları) sayısınca okusun.
“Mümit “ ismi şerifinin özelliği ise, nefsi kendisine boyun eğmeyen müsriflerin taatlerinin bu isimden dolayı çoğalmasıdır.Şöyle ki; Kendisini Allah’ın emrini yerine getirmekten alıkoyan kötü sıfatları , taat ede ede yavaş yavaş ölmektedir.
“Muhyi! İsminin tecelligahı sudur.”Mümit” isminin tecelligahı ise topraktır.Bütün varlıklarda Allah’ın ismi şeriflerinin böyle birer tecelligahıdır.

24 Eylül 2017 Pazar

KİBİRLENENLERİN DÜNYADAKİ AKİBETİ

Hatem el-Asam şöyle der:"Allah Teala kibirli birini en aşağılık hizmetçisi ile komşuları tarafından hakarete uğratmadıkça , onu ölümünden önce altına yapar bir konuma düşürmedikçe dünyadan çıkarmaz."

DİLENCİLİĞİN KALKMASI

Mağribli bir dilenci, Halep şehrinin Bezciler pazarında , dilenirken şöyle söylüyordu:
"Ey nimet sahipleri eğer sizin içinizde insaf , bizim içimizde de kanaat olsaydı, dilenmek adeti dünyadan kalkardı."

DÜNYANIN DÖRT MANEVİ DİREĞİ

Dünyanın dört manevi direği vardır:
1- İlmiyle amel eden Alim.
2- Adaletle hükmeden amir.
3- Malını Allah (c.c) yolunda sarf eden zengin.
4- Az nimete nail olduğu halde ,haline şükreden fakir.

İNSANLARI YANINDAN UZAKLAŞTIRMA YOLLARINDAN BİR ÖRNEK

Şeyh Sa'di Gülistan isimli eserinde der ki:
Müridin birisi  yaşlı şeyhine şöyle söyyledi:
"Beni ziyarete gelenlerin sayısı bir hayli çoğaldı. İsteklerin sonu gelmiyor. Çok zahmet çekiyorum, sıkıntıdayım. ömrümün kıymetli zamanlarını  onların gelip gitmeleriyle geçiriyorum. Karışıklık hasıl oluyor."
Şeyhi ona şöyle karşılık verdi:
"Fakir biri borç para isterse ona ver. Her kim ki , zengindir ve sen de ondan iste. Borçlular borcunu vermemek için , zenginler ise borç para vermemek için bir daha yanına gelmezler, etrafında dolaşmazlar."

AYASOFYA AKP NİN NİÇİN GÜNDEMİNDE DEĞİL

''Bu vakfiyesindeki cümlelerin her bir kelimesi ilgi çekicidir: 

“İşte bu benim Ayasofya vakfiyem dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse, onu iptal veya tecile koşarsa, fasit veya fasık teville veya herhangi bir dalâvereyle Ayasofya Camii’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek mütevelli hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterine kaydeder veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar! Bu sebeple bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen lâneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hâlâ bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır Allah İşitendir, Bilendir.”
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, restorasyon çalışmaları devam eden Ayasofya Müzesi'ni ziyaret ederek incelemelerde bulundu.
Bakan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm İl Müdürü Coşkun Yılmaz ve Ayasofya Müzesi Müdürü Hayrullah Cengiz ile birlikte restorasyon çalışmalarını inceledi. 
Restoratörlerden çalışmalara ilişkin bilgi alan Bakan Kurtulmuş, ziyaretin ardından bir basın açıklaması yaptı.
AYASOFYA İBADETE AÇILACAK MI?
 Numan Kurtulmuş, açıklamalarının ardından basın mensuplarının da  sorularını yanıtladı. Ayasofya Müzesi'nin ibadete açılıp açılmayacağıyla ilgili bir sorusu üzerine Kurtulmuş, "Gündemimizde yok. Ama sonuçta Ayasofya Fatih Sultan Mehmet'in fethinin bir sonucu olarak ibadethane haline getirilmiş.  Daha sonra bir Bakanlar Kurulu kararıyla müze haline dönüştürülmüştür. Şu anda gündemimizde yok ancak Fatih Sultan Mehmet'in fetih hakkı olduğunu ifade etmek isterim" diye yanıt verdi.  
Günümüzde Ayasofya’nın konumu ilginçtir. Ayasofya camilikten çıkarılmış ve şu anda müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, İstanbul’un fethinin sembolü olmaktan çıkarılmış, fetih sembolik bir hale getirilmiştir. Dolayısıyla Ayasofya şu anda fethin sembolü konumunda değildir.
Hadise tekrar baktığımız zaman, sanki İstanbul’un ikinci bir fethine ima vardır. Birinci fetihte İstanbul’u fetheden kumandana dikkat çekilirken, ima edilen kısımda ise ikinci fethin askerlerce yapılacağı anlaşılabilir. Çünkü o komutanın askerlerinden başka mutlak olarak “o ordu ne güzel ordu / o asker ne güzel askerdir” denmektedir.''
Ecdadla alakalı şiirleri güzel okumak ve hamaset nutukları artık insanları meşgul etmiyor.İş ve icraat zamanıdır.AYASOFYA KONUSUNDA bir Kanun Hükmünde Kararnameyi ecdadımızdan esirgemeyelim.
 

HÜKÜMDARLAR NEYİ AFFETMEZLER

Ariflerden birisi şöyle demiştir:
Hükümdarlar, hükümdarlıklarına göz dikenleri, haremlerine göz koyanları ve sırlarını ifşa edenleri asla affetmezler.

Hallac’ın asıldığı dar ağacı altında durun birisi şu sesi işitmiştir:Biz onu (Hallac’ı)sırlarımızdan bir sırra muttali kıldık.O da kalkıp sırrımızı ifşa etti.Padişahların sırrını ifşa edenlerin cezası budur işte “

NANKÖRLÜK

Nankörlük insana ait kötü bir durumdur.Nimetin kıymetini ve kadrini anlamamak demektir.Aslında bu,nimeti verenden uzak olmaktan kaynaklanır.Yaratıcımızın bize bahşettiği nimet,ancak onu kaybettiğimizde anlaşılır.
Sa’di Bostan isimli eserinde der ki:
Gece bekçisi hırsızlardan birinin elini bağladı.
Adamçağız bütün gece perişan oldu ıstırap çekti.
Sonra o karanlık gecenin içinde kulağına bir ses geldi:
Baktı ki bir başkası da yoksulluktan şikayet ederek inliyor.
Zavallı hırsız onun sözlerini işitince :w
“Hey züğürt, dedi, çaresizlikten neye şikayet eder durursun
Git, yat da Allah’a şükret, çünkü
Senin ellerini gece bekçisi sımsıkı bağlamış değil.”
Hiç kimse sıkıntı çekmeden
İyi günlerin kadrini bilemez.
Kıtlık yılında yoksulun geçirdiği kış
Varlıklı insana ne kadar kolay gelir.
Ceyhun kıyısında yaşayanlar suyun kıymetini ne bilecekler.
Bunu güneş altında kervandan geri kalanlara sor.
Sağlığın kadrini birkaç zaman sıtmayla eriyen kimse bilir.
Efendi davul sesiyle uyandı:
Bekçinin gecesi nasıl geçti, nerden anlıyacak?

DUA SONRASINDA ELLERİ YÜZE SÜRMEK

Resulullah (sav) ashabına dua bittikten sonra ellerini yüzlerine sürmelerini emreder ve bunu teşvik ederdi.Bunun sırrı şudur:İnsan dua ettiği esnada  hem içiyle  hem de dışıyla Allah’a yönelmektedir.Gönlü belli bir noktaya teksif etmek de bunun doğru bir şekilde yapılması da bunun için şart koşulmuştur.Buna göre elleri kaldırıp dua bitiminde yüze sürmenin sırrı şu olmalıdır:Birinci el, kişinin Allah’a dışıyla yönelişini dile getirirken ikinci el,içiyle yönelişini dile getirmektedir.Dil ise her iki yönelişi de dile getirmektedir.Ellerin yüze sürülmesi de hem teberrük,hem de ruhla bedenin arasındaki birleştirici hakikate dönüşe dikkat çekmek içindir.Zira bir şeyin hakikatı zatıdır.dış yüz ise zatın tezahür ettiği yerdir.Müstehap olan elleri elleri aralarında az da olsa boşluk bulunduracak kadar açmak ve göğüs hizasına kadar kaldırmaktır.

HALK TARAFINDAN TANINMAMAK

 Müminlerin emiri Hz.Ali (kv) buyurmuştur:Ahir zamanda bir müminin huzuru halk tarafından tanınmamasına bağlıdır.”Yine Hz.imam buyurmuştur ki:”Zaman gelecek hükümdarlar , hükümdarlıklarını öldürmek ve zulümle sağlayacaklar, zenginler de zenginliklerini hakkı tanımamak ve cimrilikle elde edecekler, insanların sohbetleri sırf nefsaniyete dayanacak.Böyle bir devire yetişip sabır gösterip, nefsini koruyana Allah Teala elli sıddik sevabı verir”

TOPLUM İÇİNDE OLMAK

Rabi b.Haysem , uzun yaşamı boyunca kavminin toplantılarına bir kere katılmış bu katılımı sırasında da kapısının önüne oturmuştu.Oturur oturmaz da düşen bir taş başını yarmıştı.Olayın nasıl olduğunu farkedemedi.Bunun üzerine hemen yerinden kalktı ve evnie kapandı.bir daha evinden çıkmadı.O,(Allah Resulünün hadisinden esinlenerek):Yol kenarında oturup duranlar buraların haklarını versinler;buraların hakları da verilen selamı almak , mazluma destek çıkmak, zalim aleyhinde tanıklık yapmak, darda kalan herkesin yardımına koşmaktır.”

MESCİT DİLENCİLERİ

Muaz b.Cebel (R.h) şöyle diyordu:”Allah Teala’nın yeryüzünde en kızdıkları  mescit dilencileridir.”
Bugün cami ve mescitlerimiz düzenli ve peryodik olarak diyanet teşkilatı tarafından para,yardım toplama mahalli halin getirilmiştir.Cebindeki demir paranın ağırlığından kurtulmak isteyen kimse boş geçmeyip birşeyler vermiş olmak,sevap kazanmış olmak amacıyla kapıya konulan tahsilat masasına attığı şeyler camiye,mimbere,sadakaya,hayra layık olmayan davranışlar olup maalesef “isteyenin zelil olacağına yemin ederim” şeklindeki Efendimiz (sav)’in hadisi gereğince  zillet gömleğini imam ve vaizler ve müftüler giymektedirler.

23 Eylül 2017 Cumartesi

DUA MACUNUNUN KARIŞIMLARI

Mümin suresinin 60 ncı ayetinde:”Rabbiniz şöyle buyurdu:Bana dua edin,kabul edeyim…”

DUA GÜZEL HASLETLERDEN YİRMİSİNİ CAMİ BİR LAFIZDIR.İçinde çeşitli karışımlardan yapılmış bir macun olup şunlardır:İhlas,hamd, şükür, sena, tehlil, tevhid, süal/istek, rağbet, rehbet, nida, talep, münacat, iftikar, hüzu’, tezellül, meskenet, istiane, istikane, iltica.Yüce Allah bu kısa/öz  kelimelerle ilgili buyurdu:”Bana dua edin ki icabet edeyim”.

SIRATIN YEDİ KÖPRÜSÜ

Rivayet edildiğine göre Sırat yedi köprüden oluşmaktadır.Kul birinci köprüde imanından hesaba çekilir.Bu köprülerin geçilmesi en zor olanı ve en sallantıda olanıdır.Kişi imanla gelmişse kurtulur, imansız gelmişse eseli safiline yuvarlanır.Kişi ikinci köprüde namazdan hesaba çekilir.Üçüncüsünde zekattan,dördüncüsünde Ramazan orucundan , beşincisinde haccdan, altıncısında iyilikleri emredip emretmediğinden ,yedincisinde ise kötülükleri yasaklayıp yasaklamadığından hesaba çekilir.Şayet hepsinden geçebilirse kurtuluşa erer, aksi takdirde cehenneme atılır.

YALANCI DECCALLER

"HER BİRİ ALLAH'IN PEYGAMBERİ OLDUĞU İDDİASINDA BULUNACAK OTUZA YAKIN YALANCI DECCAL GÖNDERİLMEDİKÇE KIYAMET KOPMAZ"(Hadis-i Şerif)
Deccal bir insandır.onun sihir ve sorulanın dışında söyledikleri çoktur.Allah7ın koruması altında olanlar dışında halkın çoğu ona uyar.İnsan suretinde şeytanları vardır.Birine "Eğer anne ve babanı diriltirsem benim rabliğimi tasdik edermisin?" diye sorar "Evet "cevabın alır .Şeytanlar derhal onun anne ve babasının suretinde şekillenirler.Bunlar "Eş evladım , ona tabi ol zira o seni yaratandır"derler.Özetle meleklerin koruduğu Mekke ve Medine dışındaki şehirleri alır.Durum müminler için çekilmez hal alır.Hak Teala ,Deccal'i öldürmesi için ,çoğunluğu yahudilerden olan ordusunu yok etmesi için İsa (a.s)'ı semadan gönderir.
Kıyamet zamanı peşlerinden gidenleri saptıran önderler "Kıyametin önünde bir takım yalancılar ortaya çıkacaktır, aman bunlardan sakının"hadisinde kastedilen kişilerdir.

NEFS KAFİRİNE KARŞI KALBE YARDIM

Allah Teala' nın nefs kafiri ile mücahede edip onunla uğraşan kalbe yardım edeceğine  ve onu muzaffer kılacağına dair vaadi gerçektir.Öyle ise nefsin kalbe bulaştırdığı günahlardan dolayı istiğfar etmek gerekir.Taatlere devam edip zikirden ayrılmamak gereklidir.Çünkü kötü huylardın yol açtığı paslanmayı giderip kalbi parlatacak zikirdir.
Derler ki:"Bedenin dış görüntüsü şehadet alemine , kalb ise melekut alemine aiddir.Nasıl kabin sahip olduğu marifetlerden zahiri organlara bir takım izler geliyorsa , şehadet alemine ait bir olgu olan zahiri organların hallerinden de kalbe doğru bazı izler yükselir.Bu bakımdan , halleri düzeltebilmek  ve gönlü arındırıp nurlandırmak için zahiri amellerle meşgul olmak kaçınılmazdır.Dünyada bir meşguliyeti olmayan ve dünyayı dünyacılara bırakanlara ne oluyor ki bunlar Allah Teala'ya hizmet etme zevkine de varamıyorlar.Yani, kişinin hiç ara vermeden Allah7a ibadet etmesi gerekiyor.Ya kalb ve kalıp olarak zahiren hem batınen ,yahut da olmuyorsa , sadecebatınen.
Bunun sıralamsı şöyledir:Kişi ,neşeli ve iştiyaklı olduğunda nefsi de buna karşılık verdiğinde namaz kılar.Bundan usandığı zaman namazı bırakıp Kuran tilavetine döner.Çünkü salt tilavet namaz kılmaya oranla nefse daha hafif gelir.Tilavetten de sıkılırsa , kalb ve lisanıyla Allah'ı zikreder.Zira bu, okumaktan daha basittir.Zikirden de usanırsa , diliyle yaptığı zikri bırakarak murakabeye başlar.
Murakabe kalbin, Yüce Allah'ın kendisin baktığını bilmektir.Bu bilgi kalpten ayrılmadığı müddetçe , kişi murakabeye devam ediyor demektir.Murakabe zikrin ta kendisi ve faziletlisidir.Ancak bundan da acizse  vesveseler bir türl yakasını bırakmıyr ve bir takım fısıltılar duymaya devam ediyorsa , uyusun.Böyşle biri için selamet uykudadır.Yoksa bu batını fısıltıların çoğalması , tıpkı çok konuşmada olduğu gibi , kalbini karartacaktır.Zira bu da sessiz bir konuşmadır.Dolayısıyla bundan sakınmalı murakabe ve gözetimle iç alemini denetim altına almalıdır.Tıpkı kulun Allah'a yönelmeye devam ederek dış alemini amellerle , türlü türlü zikir ve tesbihlerle denetim altına alması gerektiği gibi .Hem kalble hem dille zikretmeyi sürdürmek , kalbi ilahi zatı zikretme derecesin yükseltir.Bu durumda kalb, arş mesabesine ulaşır.Çünkü Arş yaratılış ve hikmet aleminde kainatın kalbiyken , kalb de emir ve kudret aleminin arşıdır.İşte kalb ,zatı zikretme nuruyla sürmelenip de Allah7a yakınlık esintileriyle dalgalanmış bir denize dönüştüğü zaman , nefis ahlakının şekilleri üzerinde ilahi sıfat ve özelliklerin arı duruluğu ceryan eder ve Yüce Allah7ın ahlakıyla ahlaklanma gerçekleşmiş olur.

YETMİŞ BİN KİŞİ

Abdullah b. Selam (r.a) diyor ki:"Hangi ümmet bir peygamberi öldürmüş se onun katli üzerin yetmiş bin kişi öldürülmüştür.Yin hangi ümmet bir peygamber halifesini öldürmüşse onun katli üzerine otuzbeşbin kişi öldürülmüştür.Hasaneyn'in (Hz.Hasan ve Hz.Hüseyn)'in başına gelen olaylarda daha çok sayıda insanın öldürülmesi ise bu iki sebebten değil,dedeleri olan Rasulullah'a (sav) yakınlıkları sebebiyledir.
Hz.Şeyh Üftade hazretleri (k.s) der ki:"Hz.Peygamber sav Allah teala nezdinde şefeaat ederek torunlarını kurtarabilirdi.Ancak o, bu ikisinin şenid olarak kemale ermelerini, onların kurtarılmalarına tercih etti.

22 Eylül 2017 Cuma

SEVİNÇLİ BİR TAHLİYE

14 AYDIR TUTUKLU Hakim Halit İnciroğlu bugün beklemediğimiz şekilde tahliye edildi. Mutluyuz. Suçsuzdu. Tutuklanmasına gerekçe gösterilen hadiseler "Fetö tutuklamalarında gariplikler" isimli ansiklopedi olacak biçimde kitaplara girecek türde bir garabetti. Olsun özgürlüğüne kavuşmasına seviniyoruz. Diliyoruz ki üzerlerine iftira atılanlar ile Cemaatın ibadet kesiminde olup kandırılanlar da tez zamanda sevindirilir ve insanımız tekrar devleti ile barıştırılır...

KARDEŞLİK ÜZERİNE

“Sonun bozukluğunun nedeni başlangıcının bozuk olmasıdır”
Hadis-i Şerifte şöyle buyurulmuştur:Birbirini seven iki kişinin arası açılırsa  bunun tek sebebi ikisinden birinin işlediği günahtır”.
“Ahir zamanda görünürde birbirinin kardeşliği,içten içe ise birbirlerinin düşmanı bir topluluk olacak”beyanı üzerine Resulullah (sav)’e sorarlar:”Ya Resulullah bu nasıl olur?”Cevap verir;Birbirleri ile bir takım beklentiler ve korkular çerçevesinde kardeşlik tesis ederler”
İslami kardeşliğin bugün siyasal iktidar çerçevesinde kurulamamasının nedeni bu hadis-i şerif izah etmektedir.Bir menfeat bir korku  üzerin bir araya gelmiş olanlar arasındaki kardeşlik çok kısa sürelidir.
Enes b.Malik hazretleri anlatıyor:”Resulullah (sav) sahabeleri arasında kardeşlik bağı kuruyordu, öyle ki onlardan birine gece uzun gelirdi de hemer sabahleyin kardeşliği ile buluşurdu.

Bişr b.Salih de “Seni Allah için seviyorum” diyen şahsa şöyle der:”Yalan söylemenin ne alemi var?Beni sevdiğini söylüyorsun, oysa merkebinin keçesi benim sarığımdan ve sırtımdaki giysiden daha pahalı !”

"YA RABBİ ! SENDEN YİNE SANA SIĞINIRIM"DUASI

“YA RABBİ SENDEN YİNE SANA SIĞINIRIM”DUASI

İlahi yardımın zirve noktası , düşmanların düşmanı olan , hani şu iki yanın arasındaki nefsine karşı zafer kazanması sağlamasıdır.En büyük cihadda budur.Yüce Allah’ın kalbe yardımı olmaksızın , nefse karşı zafer kazanmak mümkün değildir.Bütün mahlukatın kader hükümlerin tabi bir takım varlıklar olduğu gerçeği kul nezdinde gerçekleştiği zaman , veli için Allah dışında dost ve düşman olmaz.Peygamberimiz (sav)’in “Ya Rabbi ! Senden yine sana sığınırım” şeklindeki duasının sebebi de budur

21 Eylül 2017 Perşembe

BİR KİMSEYE CEHENNEMLİK OLDUĞUNU SÖYLEMEK

Ebu Hureyre (r.a) şöyle rivayet etmiştir:Hz.Peygamber (sav)’in şöyle söylediğini duydum.”İsrail oğullarından biribirin seven iki adam vardı.Bire habire ibadet ederdi.Öbürü ise günahkardı.İbadet eden zat,”bırak bu işleri ,artık bırak”dediği halde o,”Rabbimle benim arama girme.Ben bu günahın aleyhimdeki büyük bir günah olduğunun farkındayım” derdi.Öteki buna karşılık “bırak”dedikçe o “Rabbimle benim arama girme Sen benim başıma bekçi mi tayin edildin?”derdi.Arkadaşı  da cevaben:”Vallahi Allah asla seni affetmeyecek!Seni cennetine asla sokmayacak!” derdi.Sonra Allah teala her ikisine de melek gönderip ruhlarını aldı.bHuzuruna geldiklerinde Cenab-ı Hakk günahkar olana “Haydi sen cennete gir”dedi.Ötekine ise “Sen benim,kuluma olan merhametimi  engelleyebilirmisin!” dedi.”Hayır ya Rabbi “deyince “cehenneme götürün şunu”buyurdu.Ebu Hüreyre şöyle diyor:”Bu zat öyle bir ifade kullandı ki bu yüzden hem dünyasını kararttı hem de ahiretini”

DEĞİŞEN MİLLİ EĞİTİM BAKANLARI

ONBEŞ YILDA MİLLİ EĞİTİMDE ALTI BAKAN DEĞİŞMİŞ
Eğitim gibi hayati önemde olan bir konuda Ak parti iktidarı altı bakan değiştirmiş.Bu istikrarsızlığı nasıl başarmış? Diye hicivli bir sual sorarsak bunun cevabını “Heva ve hevesler insanı mutlaka yanıltır”deriz.Ancak “Yeryüzünün ve gökyüzünün nur7u olan Hak Teala’dan bizi aydınlatacak Nur talebinde olmaz isek,karanlık içinde ancak el yordamıyla yol alırız.
Sa’di Bostan da şöyle der:
Sen kar  ve mal endişesiyle gafilken
Ömür sermayesi ayaklar altında kaldı.

Öğrencisine ne de güzel demiş öğretmen

Bir iş yapmadık, vakit de geçti.

VELİNİN DOĞRU YOLA HİDAEYET REHBER İŞARETLERİİ OLACAĞI

Kur’an da Mümin suresinde,Firavun ailesinin içinde mümin bir kimseden bahsediler.Bu kişi,Peygamber olarak görevlendirilen Hz.Musa’ya karşı Firavunun yapmak istedikleri şeyi engelliyen ve onlara nasihat eden bir kimsedir.Surenin 28 nci ayetinde bu kimseden “Firavunun ailesinden olup ,imanını gizleyen bir mümin adam”diye Hak Teala bahseder.Yin aynı surenin 38 nci ayetinde bu kimsenin “Ey kavmim !dedi.siz bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim”sözü vardır.Aynı surenin 45 nci ayetinde  de Bui zatı,Cenabı Hakkın tuzak ve kötülüklerden koruduğu ifade buyurulmuştur.Bu ayetlerden anlamaktayız ki hidayet olgusu peygamberlere ve veli zatlara uyma olgusuna bağlanmıştır.Bahsedilen mümin zat,peygamber değildi.Velilerinde peygamberine tabi olmak kaydıyla doğru yola iletebileceğine işaret edilmektedir.
Bu zat demiştir ki:”Siz bana uyun,sizi doğru yola götüreceğim”sözünü söylemiştir.Muhtemelen dinleyenler :”Nedir bu doğru yol?”diye sormuş olacaklar ki O mümin zat  ayetin devamında:”Şüphesiz bu dünya hayatı…”diyerek dünya hayatının geçiciliğinden,aldatıcılığından ,ahiretin devamlılığından ve gerçekliğinden bahsetmiştir.

KİBİRLİ ZALİMLERİN HALİ

TOZ TOPRAK ŞEKLİNDE HALKEDİLECEKLER

Hz.Peygamber (sav) buyurmuştur:”Kıyamet günü,kibirli ve zorbalar Allah Teala için basit  ve adi varlıklar olduğu için ,toz-tprak suretinde hasredileceklerdir.Ki böylece insanlar , onların üzerine basıp gitsinler.”Bunun sebebi kibirli ve zorbaların haline en uygun görüntünün toz görüntüsü olmasıdır.

GENEL/ÖZEL AYRIMLARI

Yedi şey genel, bunların yanında yedi şeyde özeldir.
1.     Emin genel, Tevfik özeldir.
2.     Yasaklama genel,ismet(günahlardan koruma)özeldir.
3.     Davet genel,hidayet özeldir.
4.     Ölüm genel ,müjde özeldir.
5.     Kıyamet günü haşr genel, mutluluk özeldir.
6.     Cehenneme uğramak genel, oradan kurtuluş özeldir.
7.     Yaratma genel,tercih özeldir.
Yani Allah’ın yarattığı bütün varlıklar O’nun tarafından seçkin kılınmaz.Aksine O, yarattıklarının bir kısmını özel kılar.Yine O bir takım şeyler yaratıp bunların bir kısmını bazı seçkin kullarına özgü kılar.

İRADE VE SEÇİM HAKKI İNSANDA OLSA İDİ

Seçim hakkı Hz.Adem (a.s) da olsa idi oğlu Kabil’in iman etmesini isterdi.
Seçim hakkı Hz.Nuh (a.s) da olsa idi oğlu kenan’ın hidayetini isterdi.
Seçim hakkı İbrahim (a.s)’ın elinde olsaydı babası Azer’in hidayetini tercih ederdi.
Seçim hakkı Hz.Muhammed (sav) de olsa idi amcası Ebu Talib’in hidayetin tercih ederdi.
“Allah kimi saptırırsa ,artık onu doğru yola iletecek  de yoktur”(Mümin 40/33) ayetinde buyurulmuştur.Bu ifadeden Tevfik(başarılı kılma) ve iradenin(istemenin)”el-Vahid””el Kahhar” olan Allah’ın kudret elinde olduğuna işaret vardır.

20 Eylül 2017 Çarşamba

İYİLİK ÜZERİNE

Fudayl bin.Uyaz (rh) şöyle diyordu:”Biz, borç vermeyi iyilik olarak saymayız, çünkü borç veren karşılığını bekler.Gerçekten iyilik , insanlara dünya ve ahiretle ilgili isteklerini müsamaha ile karşılamaktır.”

Abdullah b.Abbas (rh) şöyle der:”İyilik ancak şu üç şeyle tamamlanır:1-Çabuk verilmesi, 2- İyilik yapanın iyiliğini küçümsemesi 3- İyiliği başkalarından gizlemek.”

EN ÇİRKİN İYİLİK

 En çirkin iyilik , kişiyi senden utana utana istemeğe mecbur bırakmandır.,üstelik yapacağın iyilik de onun duyduğu hacalatı karşılayamaz bile.En iyisi kardeşinin durumunu araştırıp ihtiyacı olan şeyi o istemeden kendiliğinden göndermendir.

CÖMERTLİK ÖRNEKLERİ

 Yahya b.Muaz(r.h):”Allah’a gönül hoşluğu ile ödünç verirseniz onu sizin için kat  kat artırır”(Tegabun 17) mealindeki ayeti okuyor ve “Bu ayeti duyduğu halde hala yanında mal bırakan kişilere gerçekten şaşmışımdır”.

MÜRÜVVET VE FÜTÜVVET

Mürüvvet nedir? Diye Hasan Basri hazretherine sorulduğunda:”Allah ve yarattıkları katında ayıplanma nedeni sayılabilecek davranışları bırakmaktır.”Geçmiş mutasavvıflar müntesiplerinin takip ettikleri yolda mürüvvet ve fütüvvetlerinin vacip olduğu hususunda sözbirliği etmişlerdir.bu iki ahlakla bezenmemenin münafıklık alameti olduğuğunu belirtmişlerdir.Yine mürüvvet,ortaya konulan bir yemek,tatlı dil,çekinilmeden sarfedilen mal,maruf ölçüde iffet ve başkalarını incitmekten kaçınmaktır.”

ÜÇ ÜSTÜN ŞAHSİYET

 Ümmetlerin göz açıp kapanıncaya kadar bile Yüce Allah7ı inkar etmemiş olan önde gelenleri üçtür:Firavun ailesinin mümini olan Hazakyel(Hazkal),Yasin suresinde geçen Habib-i Neccar, ve Ali b.Ebu Talib’dir”Mümin suresinin 28 nci ayetinde zikredilen kişi Firavun ailesinden olup imanını gizleyen kişidir.


TOZ KADAR KİBİR OLSA

Haberde şöyle anlatılır.Allah Teala rüzgarı Hz.Süleymanın emrine amade kıldığında rüzgar onu  ve kavmini bir kanepe üzerinde uçururken göktekilerin konuşmasını duymuşlar:Bir melek yanındak meleğe:”Şayet Allah, Süleymanın gönlünde toz kadar bir kibir olduğunu görse . onu göğe yükselttiği  miktar kadar yerin dibine sokardı.”demiş

İMANIN YOK OLMASINA SEBEBİYET VEREN GÜNAH

 İmam Ebu Hanife’e (r.h)’e,”imanın yok olmasına en çok sebebiyet veren günah nedir?”diye sorulunca:””İmanlı olduğuna şükretmemek, akıbet endişesi taşımamak ve Allah’ın kullarına zulmetmektir” diye cevap vermiştir.Zira bu üç menfi vasfı taşıyan biri, ezeli saadet hükmü kendisine yetişmezse , genellikle dünyadan kafir olarak göçer.

ŞAM MÜFTÜSÜNÜN AKİBETİ

Anlatıldığına göre ,Şam müftüsü,Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbnal arabi’nin (k.s) öldürülmesi için fetva vermişti.O müftü bir defasında yıkanmak için havuza girmiş.O sırada oradan bir el zuhur edip müftüyü tutmuş ve onu havuzdan ölü vaziyette çıkarmış.
Allah dostlarına eziyet edenlerin akibeti kötü bir sondur.Hem bu dünyada,hem ahirette.

HARİCİLER

Hariciler Muaviye ile Hz.Ali (r.a) arasındaki tahkim meselesi yüzünden Hz.Ali’ye itaatten çıkmış bir gurup Kufe’li zahittir.On ikİ bin kişiden oluşan bu gurup halifeliği tanımayacaklarını bildirip kan döküp yol kesmeye başlaması üzerine Hz.Ali efendimiz bunların üzerin yürüyerek Nehrevan denilen yerde tamamını öldürmüştür.Efendimiz (sav)’in “Ahir zamanda ümmetimden öyle bir gurup çıkacak ki herhangibiriniz onların namazları karşısında kendisinin kıldığı namazı;tuttukları oruç karşısında kendi tuttuğu orucu küçmseyecektir.Fakat onların imanı boğazlarından aşağı geçmez” buyurduğu kimseler bunlardır denilmiştir.

19 Eylül 2017 Salı

"İLK"LER

İLK OLANLAR
Bir hadis-i şerifte buyrulmuştur:
”Kabri ilk yarılıp açılacak olan” benim.
İlk diriltilecek melek İsrafil’dir.
İlk diriltilecek hayvan Hz.Peygamber (sav)’in bindiği  Burak’tır.
Arşin gölgesinde ilk gölgelenecek olan darda kalmış kimseye mühlet veren veyaborcunu silen kimsedir.
Havuz’a ilk gelecek olanlar,ümmetimin fakirleri ve birbirlerini Allah için sevenlerdir.
İlk elbise giydirilecek olan İbrahim Halil(a.s)dır.Çünkü o ateşe çıplak atılmıştı.
İlk ateşten giysi giydirilecek iblis tir.
Ulk hesaba çekilecek olan Allah’ın elçilerine gönderdiği emini olduğu için Cebrail olacak.
İnsanlar arasında ilk hükme bağlanacak olan, kan davalarıdır.
Kişinin ilk hesaba çekileceği şey, namazlarıdır.
Kadına sorulacak ilk soru namazı ve sonra kocası hakkında olacaktır.
Kula kıyamet günü sorulacak nimetlerin ilki ona:”Senin bedenini sağlıklı kılıp soğuk su içirmedim mi?denilmesi olacak.
Mizana ilk konulacak amel güzel ahlaktır.Kulun mizanına ilk konulacak şey,çoluk çocuğuna yaptığı harcamalardır.
İnsanoğlunin ilk konuşacak parçası baldırı ve avuç içidir.
İlk hasımlar komşular olacaktır.
Kıyamet günü ilk şefeat edecekler ,peygamberler, alimler ve şehidlerdir.
Bu ümmetten cennete ilk girecek olan Ebu Bekir (r.a)dır.
Hakk’ın selamlayıp musafaha edeceği ilk zat Hz.Ömer (r.a)dır.
Zenginlerden cennete ilk girecek cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Abdurrahman b. Avf olack.
Cennete ilk çağırılacak olanlar genişlikte ve darlıkta çok hamdedenlerdir.
Cennete ilk girecek olan doğru sözlü tacirdir.
Allah’a ilk bakacak olan doğuştan ama olandır.”

DEĞİŞEN ŞİRK ÖLÇÜLERİ

Şirkin açık  ve gizli olduğu söylenir.Avamın acık şirki inkar, gizli şirki ise gönlü Allah Teala ile başka şeylerle meşgul olduğu halde dil  ile tevhidi söylemektir.Bu gizli şirk,havas/Allah’ın seçkin kulları için açık şirktir.Havasın gizli şirki ise dünyaya ve dünyalık sebeplere iltifat etmektir.Bu seçkinlerin seçkinleri/ehassül havas için açık şirktir.Onlar için gizli şirk ise ahirete iltifat etmektir.
Denilir ki Zekeriya (a.s)’ın ağacın içinde (testereyle)ikiye ayrılmasının sebebi “beni gizle ey ağaç diyerek ağaca iltifat etmiş olmasıdır.Tıpkı Ysuf (a.s)’ın kralın sakisine “Beni efendinin yanında an”(Yusuf 12/42) diyerek birkaç sene zindanda kalması gibi.

AMELLERİN BOŞA ÇIKMASI

Amellerin boşa gitmesi birkaç türlüdür:
1-    Ameller dünyalıktır. Ve bunların ahirette hiçbir faydasıolmaz.Nitekim “Onların yaptığı her bir ameli ele alıp toz duman ederiz”(değersiz kılarız)”(Furkan 24/25)ayeti buna İŞARET EDER.
2-    Ameller ahiretlik olmakla birlikte sahibi Allah rızasını özeterek yapmamıştır.Nitekim bir rivayete göre:”Kıyamet günü bir adam getirilir ve “Dünyada ne il meşgul idin ?” diye sorulur.O da:”Kuran okumakla”diye cevap verir.Ona “Sen filanca karidir/kuran okuyucusudur”desinler diye okudun.Sana böyle de dediler”denir ve o kimsenin cehenneme atılması emredilir.
3-    Kişinin salih amelleri vardır ama daha fazla kötü amelleri vradır ki kötü ameli işlerken ölmüştürBu nedenle terazi hafif gelir.

18 Eylül 2017 Pazartesi

YEMİN ÜZERİNE

Yemin ancak büyük bir şey üzerine yapılır.Allah Kur’an-ı Kerim7in yedi yerinde bizzat kendisi üzerine yemin etmiş, diğer yerlerde de bazı sure başlarında olduğu gibi   mahlukatı üzerine misal vermek gerekirse incir,zeytin,saflar,güneş, gece, kuşluk vakti gibi nesne ve zamanların üzerine yemin etmiştir

Allah Teala mahlukatı üzerine yemin ettiği halde,neden insanlara kendisinden başkalarının üzerine yemin etmeyi yasakladı”şeklinde bir sual akla gelirse Fütühatta şöyle denir:İslamdan başka bir din ile yemin etmekten ve konuşmaktan sakın! Eğer böyle olursa “İslam dininden uzağım “demiş olursun.Böyle bir durumda imanını tazele .Bir kimse Allah’dan başka bir şey üzerine yemin etmekten di yine nehyedilmiştir.

RÜZGARLAR

Zariyat suresinin ilk ayetinde cenabı Hakkı’ın üzerin yemin ettiği yarattıkları içinde “Toz atıp savuranlar”ifade buyurulmuştur ki bu “Rüzgar” olarak tefsir edilir.Rüzgar bir güç ifadesidir.Denilirki üç gğün rüzgar esmesin dünyada her şey çok kötü kokar.İbn Ömer (r.a) şöyle demiştir:”Rüzgarlar sekiz kısımdır.Bunların dördü rahmet rüzgarıdır.Rahmet rüzgarları ; aşılayıcı, yağmur müjdeleyici , bulut oluşturucu  ve bulut gönderici olanlarıdır.Azap rüzgarları ise ;Fırtına, yakıcı bora, soğuk esen şiddetli rüzgar ve (kafirlerin)köklerini kesen(akim)rüzgarıdır.”İbn Ömer Kur’an da mezkur olan  lafızlardan bu rüzgar türlerini çıkarmıştır.

 

EL-VEKİL İSMİ ŞERİFİ

“O herşeye vekildir”(Zümer 62)Tüm varlıklar üzerinde dilediği tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.Vekil, bir şeyi üstlenip tamamlamayı garanti eden demektir.Allah da kullarının çıkarlarını gözetmeyi tekeffül eden  ve her hususta onlara yetendir.Vekilin Allah olduğunu bilen biri, bütün işlerinde O’nunla yetinir.O varken bir takım planlar yapmaz,Sadece O’na dayanır.

El-Vekil isminin özelliği , ihtiyaç ve belaları gidermesidir.Fırtına, şimşek ve benzeri şeylerden korkan kimse bu ismi çokça zikretmelidir.Böylece Allah hayır ve rızık kapılarını açarak korktuğu şeyi ondan uzaklaştırır.

TAKVA KUVVETTİR

Takva kurtuluş sebebidir.Takva nedeniyle cehennem “Geç ey mümin, senin nurun benim narımı söndürdü”der.Yine takva sayesinde mahlukat, muttakiden korkar.Rum elçisi ,müminlerin emiri Hz.Ömer’i n huzuruna girince kendisini titreme ve korku almıştır.
Mesnevi’de der ki:
Bu Hakk’ın heybetidir,halktan değildir.
Bu , abalı adamın heybeti değildir.
Hak’dan korkan ve korunmayı seçen kişiden
İnsan,cin ve görenler korkar.
Bostan’da şöyle der:
Sende Hakk7ın emrinden dışarı çıkma ki
Hiçbir şey de senin emrinden dışarı çıkmasın.
O seni dost bildikten sonra,
İmkanı yok,düşmanın elinde bırakmaz.
Vezirlerden biri Zünuni Mısri’ye gelipsultandan çok korktuğunu söyliyerek ondan himmet istedi.Zünunun vezire:”Benin sultandan korktuğun kadar ben Allah’dan korkmuş olsaydımsıddıkler zümresinden olurdum!” dedi.
Sadi de Gülistanında der ki:
Olmasa rahatlık umudu ile ızdırap korkusu
Yükselirdi dervişin ayakları feleğe
Vezir melikten korktuğu kadar
Hak’dan korksaydı, melek olurdu.

TEVBE VE İNABE KAVRAMLARI

Tevbe ile inabe arasındaki fark şudur:Tevbe eden cezadan korkarak Allah’a döner.İnabe eden(münib)ise Allah’dan utanarak ve O’nu arzuladığı için Allah’a döner.
İbrahim Ethem (k.s.) şöyle der:Kul tevbesinde sadık olduğu zaman münibolur.Çünkü inabe tevbenin bir üst derecesidir.”
Tevbe bidayet ehli içindir ki masiyetten taate dönmektir.Evbe yolun ortasındakiler içindir ki dünyadan ahirete dönmektir.İnabe nihayet ehli içindir ki Allah’ta fani olarak Allah’ın dışındaki her şeyden Allah’a dönmektir.

AVF VE MAĞFİRET

Avf ve mağfiret arasındaki fark şudur:Affın gerçek manası:”Şüphesiz iyilikler kötülükleri siler”(Hud 11/114) ayetinde işaret edildiği üzere ‘SİLMEK’tir.”İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliğe çevirecektir”(Furkan 25/70)eyitnde işaret edildiği üzere ‘DEĞİŞTİRMEK’tir ki bu da mağfirettir.Şeyh Sadrettin Konevi böyle dile getirmiştir.

17 Eylül 2017 Pazar

MARİFET YOLUNUN MÜŞRİKLERİ

 “İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır.Sonra , kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit ,”Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir”der.Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler”(Zümer 49)
İnsan nefsinin özelliklerinden dir.Bela sıkıntı zarar anlarında yalvarıp yakarıp Allah’a yönelmek.Böyle mecbufri bir dönüşe itibar edilmezAncak genişlik ve bollukta Allah'a yönelmeye ve O’nu tanımaya itibar edilir.İddiacılar “Biz Allah ehliyiz” derler.ancak başlarına bir bela geldiğinde rahatlarının peşine düşerek kendilerinden bu belanın kaldırılması için O’na sığınırlar.Belada belayı vereni göremezler.Onlar marifet yolunun müşrikleridir.Zahir görünen bir nimet ulaşınca bu nimetle perdelenirler.Bela ile oyalanıp ona verenden,nimet ili oyalanıp ona verenden perdelenmek çift hicablı olmak demektir.

Nimet sahibi,nimetin bir imtihan olduğunu bilmez,şımarır ve gururlanır, kalpleri katılaşır, üstlerini gaflet kaplar, nefisleri nimetle mutmain olur,ahiret ve mevlayı unutur.

İYİLİK ZANNEDİP KÖTÜLÜK KEFESİNDE BULUNACAK GÜNAHLAR

Zümer 48 ayetinde :”Onların kazandıkları kötülükler(o gün)açığa çıkmış, alaya aldıkları şey kendilerini sarmıştır”buyurulmuştur.Bu ayetin tefsiri Efendimiz(sav)’den sorulunca şöyle buyurdu:”!Bunlar onların iyilik zannettikleri, fakat (mizanın)kötü ameller kefesinde buldukları amellerdir.
Bazıları derler ki ayetin zahiri riya ve süm’a ehli/görsünler  ve duysunlar diyeamel edenlerle ilgilidir.Onlar kıyamet günü ihlas sahiplerinin yanında rezil olacaklardır.
Süfyan-ısevri bu ayeti okumuş ve üç kere :”Yazıklar olsun riyakarlara”demiştir.

KULLARIN AYRILIĞA DÜŞTÜĞÜ KONULARDA ALLAH HÜKÜM VERECEKTİR.

Bu zümer suresinin 46 ncı ayetidir.”De ki:Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de aşikarı da bilen Allah’ım! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.”
Aişe (r.anha) dan rivaye edildiğin göre Rasulullah (sav)gece namazına şöyle diyerek başlardı:”Allah’ım 1 Ey Cebrail’in, Mikail’in, ve İsrafilin Rabbi.Ey gökleri ve yeri yaratan , gizliyi de aşikarı da bilen! Kullarının arasında , ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin Anlaşmazlığa düşülen konularda emrinle/izninle bana hakkı bulmayı nasip et!Çünkü dilediklerini dosdoğru yola sen iletirsin.”

DÜNYADAKİLERİN ÖVÜNDÜĞÜ ON ŞEY

İnsanların dünyada iken övündükleri on şey.
Halbuki bu on şeyin kıyamet günü faydası olmaz:
1-Mal.Mal bir kimseye fayda verseydi Karun’a fayda verirdi.”Onu da yurdunu da yerin dibine geçirdik(Kasas 28/81)
2. Çocuk.Evladın bir kimseye faydası olsaydı ,İbrahim (a.s) babası azer’e faydası olurdu.
3. Güzellik.Güzelliğin faydası olsaydı Rumlara olurdu.Çünkü güzelliğin onda dokuzu onlara verilmiştir.Allah Teala “O gün nice yüzler ağarır,nice yüzler kararır”(Ali imran 3/116) buyuruyor.
4. Şefaat.Şefatın faydası olsaydı Resulullah (sav)’in iuman etmesini istediği kimselere olurdu.”Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin”(Kasas 28/56)
5. Hile ve Düzenbazlık.Sunun bir kimseye fuaydası olsaydı ,kurdukları tuzakların kafirlere faydası olurdu.Allah Teala “Onların bütün tertip ve düzenleri başarısızlığa mahkumdur”(Fatır 35/10)
6. Fesahat/güzel konuşma .Fesahıtın faydası olsaydı Araplara olurdu.”Rahman’ın izin verdiklerinden başkları konuşamazlar”(Nebe 78/38)
7. İzzet ve şeref.Bunun bir faydası olsaydıEbu Cehil’eolurdu.”Tat bakalım.Hani sen kendince üstündün, şerefliydin(Duhan 44/49)
8. Dostlar Dostların bir faydası olsaydı fasıklara olurdu.”O gün muttakiler hariç  dost olanlar(bile) birbirlerine düşman kesilirler.”(Zuhruf 43/67)
9. Taraflar ve tabiler.Peşinden gidilmek fayda sağlasaydı önderlere fayda verirdi.”İşte o zaman (görecekler ki)kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar.”(Bakara 2/166)
10.Asalet .Soy sopun bir faydası olsaydı,Yakup(a.s)’ın Yahudilere faydasıolurdu.Çünkü Yahudiler onun neslinden gelmektedir.”Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler.”(Mümtehine 60/3)

HAZRETİ ALİ SEVGİSİNDE AŞIRIYA GİDENLER

Hz.Ali (kv)kendisine olan aşırı sevgi hususunda bir kavmi sürdürdüğü yahut yaktırdığı rivayet olunur.Bu hadiseyi kavrayabilmek için Rabiatül Adeviyye (r.h) şu sözlerini dinlemek gereklidir:”Allah Teala’nın sevgisi bende başka bir sevgi bırakmadı.”Burada işaret vardır ki Rasulullah (sav)’in sevgisi Allah sevgisi içinde mevcuttur.Kim Allah’ı hakiki sevgi ile severse ,Allah da o kimseyi şefeat etmesi konusunda Habibine izin vermeyi sever.Kim de Allah sevgisi olmadan Allah Resulünü severse ,O’na şefeat konusunda izin verilmez.Bir topluluk Hz.Ali’yi sevme konusunda aşırıya gittikleri halde Allah sevgisini unuttular.Bunun üzerine Hz.ali onları sürgüne gönderdi,hatta bazılarını yaktı.

ALLAH KULUNA KAFİ DEĞİLMİDİR

Zümer suresinin 36' ncı ayetidir:”Allah kuluna kafi değil midir?Seni O’ndan başkaları ile korkutuyorlar.Allah, kimi saptırırsa artık onun yolunu doğrultacak biri yoktur.”
Seyyid Cafer Sadık (r.a) şöyle demiştir:”Ben zenginlerin fakirlere tevazu göstermesinden daha güzel bir şey görmedim.Bundan da güzeli Fakirin Allah teala ile ,O’nun gözetmesi ve kafi olması ile yetinerek/müstağni olarak zenginden yüz çevirmesidir.
İbn Ata (r.h)şöyle demiştir:”Bu ayetten sonra yaratılmışlardan birine bakan, onlardan bir şey bekleyen, onlardan korkan ya da bir şey uman kimselerin boynundan kulluk zili/çıngırağı çıkarılmıştır.”

İSTEMEMEYİ İSTİYORUM

Beyazid Bestami (k.s) der ki .Hak Sübhanehu beni huzurunda bin durakta durdurdu.Her bir durakta bana iki cihan hükümranlığını teklif etti.Fakat ben “İstemiyorum” dedim.Son durakta bana “Ey Beyazid , ne istiyorsun ?”diye sordu.”İstememeyi istiyorum” dedim.Bunun üzerine “Sen benim gerçek ve samimi(sıdk) kulumsun.” Buyurdu.

KAF SURESİ


 Efendimiz (sav) “Allah teala Kaf suresini okuyan kişinin ölümünü kolaylaştırır”buyurmuştur.Sık sık Kaf suresini okurdu.Bu surede Allah teala ‘nın zikri, senası, nefislere vesvese veren hususların bilgisine yer verilmekte ve meleklerin insan üzerinde yazdığı itaat ve isyana dair yazdıkları, ölümün ve sekerat,kıyamet, onun korkutucu halleri  ve insanlara kendi amellerinin şahid olarak gösterileceği , cennet ve cehennem, kıyamet çığlığı, neşir, kabirlerden çıkış hatırlatılmakta , en sonunda da namazların düzenli olarak kılınması emredilmektedir.

KURANI ALLAH'DAN DİNLEMEK


İmam Cafer-i Sadık hazretlerinden nakledilmiştir ki:”Kuran-ı Kerim’i tekrar tekrar okudum , sonunda onu bizzat mütekellim/Allah’dan dinler hale geldim.

Kur’an’ı Peygamberden dinliyor gibi olmak,sonra Hz.Cebrail’den dinliyormuş gibi olmak anlayış daha yükseğe çıkarsa kur’an-ı bizzat Allah Tealadan dinliyormuş gibi olma halidir.

Kalpler dört türdür:

Kuru kalp kafirin kalbidir

Kilitli kalp,münafığın kalbidir.

Mütmain kalp,müminin kalbidir.

Selim kalp,seven ve sevilen, Allah’ın cemal ve celal sıatlarının tecelli aynası olanların kalbidir.

 

 

 

 

HIRS VE MUHABBET

İnsani hırs muhabbetullahın kabuğudur.Hatta muhabbetin özüdür.Şayet bu duygu, dünya ve onun şehvetlerine dönük ise “hırs” olarak adlandırılır.Şayet Allah’a ve O’ nun yakınlığına dönük ise “muhabbet “ diye isimlendirilir.Biliniz ki hırsta fazla olan şey muhabbette eksikliğe yol açar.Hırsta eksik olan her şey de muhabbette ziyadeyi sağlar Muhabbet ateşi yandığında oraya dünya ve ahiret mahbubları atıldıkça muhabbetin ateşi sükun bulmaz.Bilakis onlar onun odunu olur, peş peşe gelip üst üste yığılır ve muhabbet “yeter yeter “der.

 

SINAV SORULARINI SATANLAR

Semerkand sultanı Diden, medresesinde okuyan talebeleri “iyi”, “orta”, “zayıf” seviyelerine göre belirlemek üzere imtihan ettirirdi.Fakat her hangibir haksızlık olmaması için medresedeki müderrislerin haricinde adaletli ve faziletli kimselerden oluşan kalabalık bir jüri tayin ederdi.ve imtihanları onlara yaptırırdı.Aynı seviyede olan iki talebe arasında en küçük bir haksızlığın yapılmasını , dinde küfür kabilinden büyük günah sayardı.

Yazılıda 60 alıpta mülakatta 90 puan verilerek  işbaşı yaptırılanlar,sınav sorularını”kendi adamımız”,kendi kadromuzu kuruyoruz diyenleracaba Allah’ın dinine mi yardım ediyorsunuz yoksa nefsinizin size ica ettiği dine mi?

 

İBLİS HAKKINDA


 Bazı arifler”Allah, İblis’i düşmanı dosttan,şaki olanı said’den ayırmak için yaratmıştır.Allah nebileri said olanlar onlara uysun diye ve İblis’i de şaki olanlar ona uysun diye yaratmıştır.İkisi arasındaki fark da ortaya çıkmaktadır.İblis ateşe ve hilafa rehber ve davetçidir.Mülkü dünyadır.Onu kafirlere sunduğu zaman “fiyatı nedir?”denir.”Dini terk etmek “ diye cevap verir.ve kafirler onu din karşılığında satın alır.Zahidler ise terk eder ve ondan yüz çevirirler.Dünyaya rağbet edenler ise kalplerinde ne dini ne de dünyayı terk etme hissi bulamazlar ve “ne olduğu öğrenebilelim diye bize dünyadan bir tadımlık ver”derler.İblis de bunun karşılığında bana bir rehin verin”der.Onlar da işitme ve görme duyularını verirler.Bu sebebden dolayı dünya erbabı dünyanın haberlerini duymayı ve süslerini görmeyi sever.Çünkü onların işitme ve görme duyması iblisin yanında rehindir.İblis rehni aldıktan sonra bir tadımlık verir.Onlar zahidlerden dünyanın kusurlarını dinlerler ama kötülüklerini göremezler.Aksine dünyanın süs ve metaını hoş görürler.Bu sebeble “Bir şeyi sevmen seni kör ve sağır eder”denir.Diğer bir kısım ise:”Allah , İblis7i mü’min,efendisinin kanatları ve koruması altında bulunsun diye yaratmıştır.Çünkü kurt olmazsa kuzuların çobanı olmazdı.Allah iblisi karanlık ve pislikten yaratmıştır.Onun tabiatı düşmanlık üzeredir.

 

KAVRAMLARDA GİZLENENE MANA

Bir adam Hz.Ömer (r.a)'a gelmiş ve “ben fitneyi severim, hakkı kötü görürüm, görmediğim şeye de şehadet ederim” demiş.Bunun üzerine Hz.Ömer onu hapsetmiş.Bu husus Hz.Ali(k.v)’e ulaşmışHz Ali “ey Ömer on zulmederek hapse attın” demiş.Hz.ömer “Nasıl ?” diye tepki verince ,Hz Ali “Çünkü o mal ve evladı sever.Nitekim Allah “Biliniz ki mallarınız ve evlatlarınız sizin için fitnedir”(Enfal 8/28) buyurmuştur.Ölümü de kötü görür ki ölüm haktır.Nitekim Allah bu hususta”Ölüm anı hakkıyla gelir”Kaf 50/19) buyurur.Yine o, Allah’ı görmediği halde onun tek olduğuna şehadet eder” diyerek cevap vermiş .Bunun üzerine Hz.Ömer “Ali olmasaydı Ömer helak olurdu”  demiştir.


YAZAN VE GÖZETLEYEN MELEKLER

KAF SURESİ 17-18 AYETİ:"iKİ MELEK (İNSANIN) SAĞINDA VE SOLUNDA OTURARAK YAPTIKLARINI YAZMAKTADIR.
İNSAN HİÇBİR SÖZ SÖYLEMEZ Kİ , YANINDA GÖZETLEYEN YAZMAYA HAZIR BİR MELEK BULUNMASIN"buyrulmuştur.Bu meleklerin hastalıktan inlemeyi dahi yazdıkları söylenmiştir.Hz.Peygamber (sav) buyurmuştur:"İyilikler kaydeden katip ,kişinin sağında ve kötülükleri kaydeden katip , kişinin solundadır.İyilikleri kaydeden, kötülükleri kaydedenin amiridir ve güvenilirdir.Kişi bir iyilik yaparsa sağdaki melek onu on defa yazar.Eğer kişi kötülük yaparsa sağdaki soldakine şöyle der:ona yedi sat mühlet ver.Belki teşbih eder de istiğfarda bulunur."
Her iki meleğin oturduğu mhallin ağzımızdaki köpek dişlerimizin bulunduğu yer olduğu ifade edilmiştir.