Mekke’de bulunduğu süre içinde
Kufe’den ‘Halifemiz ol’ şeklinde mektuplar gelmiştir. Mektupların sayısı on beş
bini aşmıştır. Talepler karşısında kayıtsız kalamayacak olan imam Hüseyin (as),
Mekke’de şahsına yapılacak suikastı öğrenmesinin ardından gidilecek yer olarak
Kufe’yi seçmiştir. Burada “İmam, Kufe halkı çağırdığı için mi kıyam etmiştir?”
sorusu akla gelebilir. İmam Hüseyin, Yezid’in halife olduğu ilk andan itibaren
ona biati reddederek zaten kıyamı başlatmıştır. Kufe’ye gitmesinin nedeni ise
halkın talebi ile hilafete geçmektir. İmam, Kufe’ye giderken öleceğini
biliyordu: “Beni öldürenler de Kufe halkı olacaktır. Bu cinayeti işlediklerinde
ilahi emir ve düsturların ihtiramını ortadan kaldırdıklarında Allah-u Teâla,
onları katleden bir kişiyi onlara musallat kılacaktır.” İmam Hüseyin (as) Şeraf
bölgesinde Hürr’ün ordusu ile karşılaşır. 72 kişilik bir nur kafilesi ve
karşısında mukayese dahi edilemeyecek 30 bin kişilik bir ordu. Bu dengesizlik
küfrün iman karşısındaki korkusudur. İmam’ın çadırlarına ilk oku atan Ömer b.
Sad’dır. Bundan sonra Kerbela’da şehadet şerbetinin içilmeye başlandığı
anlardır. Hürr bin Riyahi, Ali bin Hür, Urve, Müslim b. Avsece, Abdullah b.
Umeyr; Kerbela’nın tek kadın şehidi Abdullah b. Umeyr’in eşi, Zübeyr b. Hassan,
Ebu Semame-i Saidi, Hz. Berir, Habib bin Mezahir, Veheb kelbi, Ebu Şa’sa-i
Kindi, Vakkas oğlu Haşim, Zübeyr bin Kayn, Hanzale-i Şibami, Seyf b. Haris,
Malik b. Abde, Azadlı köle Cevn, Köle Firuzan, Türk köle olan Vazih, 11 yaşında
bir çocuk olan Ömer b. Cünade, Utbe oğlu Haşim şehadet şerbetini art arda
içmişlerdir. İmam’ın ashabı, kendini O’na siper etmek için birbirleri ile
yarışıyor, ölüme koşarak gidiyorlardı. Sırada Ehl-i Beyt’in şehadet şerbetini
içmesi vardır. Aliyyü’l Ekber, Müslim b. Akil’in oğlu Abdullah, Hz. Kasım b.
Hasan, İmam Ali’nin oğlu Ömer, İmam Ali’nin oğlu Osman, Hz. Abdullah b. Hasan,
İmam Hüseyin’in kundaktaki oğlu Ali Eser, Hz. Abbas şehit edilir. İmam’ın
muhafazası, cennete ulaşmanın vesilesi, Cenab-ı Hak’kın rızasına kavuşmanın yolu
olmuştur. Herkes bu şuurla, Kerbela toprağını kanıyla boyamakta, bu kutsal
vazifeye isteyerek gitmektedir. Kerbela olayında gaye, Hakk’ı hakim kılmaktır.
Hz. Hüseyin (as) İlay-i Kelimatullah için ölümü göze almıştır. Gerekirse şehit
olacaktır. Bu her cihadda böyledir. Öleceğini bildiği halde vazgeçmediği kıyam,
halifenin yanlışlarının ortaya çıkması, ümmetin ayıkması ve Kur’an çizgisine
geri dönüştür. Kaldı ki, imametin bir gereği olarak her imam öleceği zamanı ve
kimin tarafından öldürüleceğini bilmiştir. İmam Hüseyin (as) ve diğerlerinin
kanları ümmetin ayıkması, İslam çizgisinden sapmaları görmeleri için bir ikaz
olarak akmıştır. Ve en kutsal ölümdür. Bu bakımdan kanları boşa akmamıştır,
şehadet şerbetini içmişlerdir. Bu olayın bugüne kadar diri kalmasını
sağlamışlardır. İmam Hüseyin verdiği eşsiz mücadelenin ardından cuma günü
öğleden sonra şehit edildi. Şehit edildiğinde 57 yaşındaydı. “Şehadet anında
vücudunda 33 mızrak yarası ve 34 kılıç yarası vardı.” (Taberi, c. 6, sayfa 260)
O’nu, Muharremin 10’unda anarken, Allah’tan rahmet ve ümmetine de şefaatini
diliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder