31 Ekim 2023 Salı

ÜÇ İLİM VE BUNU KABUL VE REDEDENLER

 Zünuni Mısri'ye ait sözdür.Hazret, üç ilim getirdiğini, bunlardan ilkini avam ve havass'ın kabul ettiğini ,İkincisini havassın kabul edip , avamın kabul etmediğini, üçüncüsünü ise her ikisinin reddettiğini söyler.Bu ilimler sırasıyla TEVBE, TEVEKKÜL VE HAKİKATTIR.

30 Ekim 2023 Pazartesi

SALİHLERDEN OLMAK İÇİN GEÇİLECEK ALTI KAPI,

İibrahim Ethem hazretlerine göre salihler mertebesine ulaşabilmek için altı kapıdan geçmek gerekir; onlar da:

1-) Nimet peşinde koşmayı bırakıp , sıkıntıya alışmak.

2- Azameti terk edip tevazuu huy edinmek.

3- Zenginlik ihtirasın'dan vazgeçip , Hakk'ın vergisine şükretmek,

4- Tenbelliği terk edip , çalışmaya devam etmek,

5-Emelleri bırakıp , amellere sarılmak

6-Uykuyu terk edip ,ekseri vakitleri uyanık geçirmek 

29 Ekim 2023 Pazar

TASAVVUFUN GAYESİ

Tasavvufun gayesi Hakk'ın rızasını kazanmak için nefisleri temizlemekten, güzel ahlak sahibi olmaya çalışmaktan , kısaca Allah ve Resulünün ahlakı ile ahlaklanmaktan ibarettir.

 İnsan, ceset ve ruhtan meydana gelmiştir.Latif olan ruh, kesif olan bedene girince maddi varlığın ruh üzerinde yaptığı tesirler, ruhun berraklığını söndürür.İnsanın ruhi olgunluğu nefis tezkiyesi ile tahakkuk edeceğinden , ruhun beden üzerinde üstünlüğünü temin için alınan tedbirler de tasavvufun gayesini teşkil eder.

BAŞKA DİNLERDE TASAVVUF(MİSTİSİZM)

 Eski devirlerde Hindistan'da Brehmen, Mısır'da Hermes, Yunan'da politeizm(çok tanrıcılık), 'ın dış yüzünün yanı-sıra, batını yönleri de var dı ki bu hal gizli olarak bazı müritlere öğretilirdi.

HNDİSTAN'DA

Hindistan'ın en eski halkı olarak bilinen Aryalar'ın toprağa yerleştikten sonra ebedi ve ezeli, kendi zatıyla kaim bir Allah'ın varlığına inandığı rivayet edilir.Sankrist dilinde Brahma olarak ifade edilen bu varlığı düşünmek(tefekkür) için bu dine mensup kimseler toplumdan uzaklaşırlar, münzevi bir hayat yaşarlar.Onlara göre kainat serap , gölge ve akis olarak kabul edilirdi.

Hint mistisizm'inde ruhun kurtuluşu ölümle gerçekleşir.Bu dine mensup olanlar tenasuha(ruhların cesetten cesede geçeceğine) inanırlar.Hayat onlar için dayanılmaz bir yüktürHer emel ve arzuyu terk edip , bir an önce Brahma'da yok olmak en yüce arzudur.

Yine Hindistan'da milattan 600 sene önce ortaya çıkan Budizm'e göre şerrin, fenalığın , elemin menşei şehvet ve ihtirastır.Hayattan gaye , ruhu nefsin esaretinden kurtarmaktır..Bu tefekkür ve riyazetle gerçekleşir.Dünyaya ait hazlardan yavaş yavaş alakayı kesmek, benlik kayıtlarından sıyrılmak insanı esaretten kurtarır.

MISIR'DA

Mısır'da halkın inancının yanı sıra , havassa mahsus olan batın ilmi tamamen tevhid inancına dayanıyordu.Mısır kahinlerinin büyük mürşidi Hermes Toth'un şu sözleri bu inancın özelliklerini anlatmak yönünden faydalıdır:

"Düşüncelerimizden hiçbiri Allah'ı tasvir edemez.Şekilsiz olan bir varlık , duyularımızla idrak edilemez.Zamandan münezzeh olan , zamanla ölçülemez.Fakat bütün bunlara rağmen , Allah Teala bazı seçkin kullarına , kendi yüksek kemalinden , bazı tecellilere mazhar olma istidadı ihsan edebilir.Bu tecellilere mazhar olanlar , gördüklerini ve hissettiklerini avama anlatacak kelime bulamazlar.İnsanlar bu mertebeye uzun ve yorucu bir çile devresinden geçirildikten sonra ulaşırlar.

YUNAN'DA

Yunan'da gelişen mistik hareketlerin kurucusu Fisagor, Sokrat ve Eflatun'dur.Fisagor Mısır mabedinde yetişmiştir.Fisagor7a insan vecudu ve ruhu , bu alemin küçük bir örneğidir.Bu alemde hakim olan fitne ve fesattır.Cemiyette huzur ve refah temin edildiği takdirde , Allah Teala insanların kalbine , vicdanına iner.

YAHUDİLİK'TE

yAHUDİLERİN MİSTİK DÜŞÜNCELERİ "iLMİ LEDÜN, TECELLİ, ÇİLE VE HALVET" OLARAK HÜLASA EDİLİR.

aLLAH tEALA tUR-U sİNA'DA hZ.mUSA'YA ATEŞ ŞEKLİNDE TECELLİ ETMESİ TECELLİ'NİN, hZ.mUSA'NIN hIZIR İLE ARKADAŞLIĞI iLM-İ lEDÜN'ÜN BENİMSENMESBİNE SEBEB OLMUŞTUR

yAHUDİ MİSTİKLERİNE GÖRE , BİR ŞEYİN MÜŞAHEDE EDİLMESİ İÇİN SURETE İHTİYAÇ VARDIR.aLEMİN SURETİNİN EN GÜZELİ ATEŞTİR.aLLAH tEALA'NIN CELAL SIFATINA YAKIŞAN ODUR.çİLE VE HALVET DE hZ:mUSA'DAN İNTİKAL ETMİŞ VE YAHUDİ MİSTİKLERİ TARAINDAN BENİMSENMİŞTİR.

HIRISTİYANLIK'TA

Hırıstiyanlıkta mistik düşünce ile alakalı eser veren Denys L'Arepagite isimli bir psikopostur..Denys "İlahi isimler" adlı kitabında, ruhun maddi alemden ayrılması için kişinin masivayı terk ederek , kendoisini yok farzetmesi gerektiğini , Hakk7a ulaşmanın bu sayede gerçekleşebileceğini söyler.Mistik inanç, akli istidat ile değil , aşk ile elde edilir.Müşahadenin gerçekleşmesi  zühdi hayatla mümkündür.Hırıstiyan mistiklerinden Saint Victar7a göre okuma, münacaat ve nefis muhasebesi mistik faaliyetin üç derecesidir.Bu bizi yalnız ameli değil, ilmi olarak da zaman içinde ceryan eden şeylerden nefrete sevk eder.

Ruh kendi kabına çekilmiş olursa dil konuşmaz, zihin de hissettiğini anlayıp açıklayamaz.Akıl da susmaya mecbur kalır.Çünkü zihin ilahi feyze kandığı zaman , aklın yapacağı bir şey kalmaz.İnsan bu ecel korkusuyla kendinden geçince , ruhunu saadet uykusu kaplar.

ALLAH'IN DEĞER VERDİKLERİ

 Hak Teala'nın bir insanın kadrini yüceltme sebebi o kimsenin Peygamber sünnetine tabi olması, salih kimselere hizmet etmesi,ihvana nasihat etmesi, ve sahabeye olan muhabbetindendir.

Hz.Pir Mevlana efendimiz buyurmuştur:"Ben kul-köle isem, Kuran'ın bendesi ve Muuhammedül Muhtar'ın yolunun toprağı, yani ayağının tozuyum.Eğer biri benim sözlerimde , buundan başka bir şey naklederse , naklettiği sözden de , kendisinden de rahatsız olurum

KERAMET SAHİBİNİ TEFTİŞ ETMELİYİZ

 Beyazid-i Bestami hazretleri buyurmuştur.:"Havada bağdaş kurup oturma kerametini gösteren bir adam gördüğünüz zaman , emir ve nehiy hudunu muhafaza, sünnete tabi olma, ve Hakk'ın hukukunu yerine getirip getirmediğini görünceye kadar ona inanmayın"

MUHABBET NEDİR?

 Bu soruyu Zünun-u Mısri'ye sordular.Buyurdu ki:"Allah'ın sevdiğini sevmen, buğz ettiğinden uzaklaşman, her hayırlı şeyi benimsemen, Hakk'ı düşünmekten alıkoyan her şeyi terk etmen, ve Peygamber'e(SAV)uymandır" cevabını verdi.

ŞEYTANI NE KATLEDER?

 Hz.Mevlana efendimiz Edep konusunda şunları söylüyor:

"Efendi ! bilmiş ol ki  edep, insanın bedenindeki ruhtur.

Efendi ! edep, ricalullahın göz ve gönlünün nurudur.

Eğer şeytanın başını ezmek dilersen,gözünüaç ve gör,Şeytanın katili edeptir.

İnsan oğlunda edep bulunmaz ise o insan değildir.İnsan ile hayvan arasındaki fark edeptir.İman nedir? diye akıldan sordum.Akıl, kalbimin kulağına seslenerek iman edeptir dedi"Mesbnevi I/114-115)

TASAVVUF TARİFİNDEKİ FARKLILIKLAR

 Geçmişten bugüne kadar çeşitli tasavvuf tarifleri yapılmıştır.Bütün bu tarifler bize, her sufinin işgal ettiği makamın özelliklerine  ve kendi durumlarına göre tasavvufu tarif ettiğini, yapılan tariflerin zamandan ziyade makamla mukayyed olduğunu göstermektedir.Tasavvuf bir hal ilmi olduğuna göre yapılan bu tarifleri başkaları, tarifi yapanlar derecesinde anlıyamayacağı bir gerçektir.

Bütün bu tarifler üç temel nokta da birleştiği söylenebilir:

1-İlahi emir ve yasaklara teslimiyet,

2-Allah ve Resulünün ahlakı ile süslenmek,

3-Allah'dan başka her şeyren (masivadan) kalben uzaklaşmaktır.

Masivadan alakayı kesmek, dünyaya ve onun nimetlerine kıymet vermemek, insardan uzaklaşmak değil, bizzat onların içinde yaşayarak , kalben bağlanmamaktır.Zira dünya hayatı , ahiretin bir başlangıcı ve ona mahsul hazırlayan bir tarlasıdır.

ALLAH HER AN BİR İŞTEDİR AYETİ

 Rahman suresinin 29 nci ayetidir.Tasavvuf bir haldir ki , her zaman kul ile beraberdir" denmiştir.Buna ; tasavvuf, her zaman kul ile beraber olan bir haldir de diyebiliriz."Bu hal,Hakk'ın sıfatlarının tecellisimidir, yoksa halkın-insanların- vasıflarından mıdır?" sorusuna da:Sıfat olarak Hakk'ın , merasim ve şekil olarak da halkındır" denmiştirHakk'ın namütenahi tecellileri- O her an bir iştedir- mahlukatta tezahür eder demektir.

İinsanoğlu bu dünyaya kul olarak gelmiştir.Şayet Allah'a kul olmassa, hiç şüphesiz masivaya kul olacaktır.Çünkü insan boynuna bağlı olan yuları görmediği gibi, o yuları çekeni daha gizli olmakla onuda göremez.

TASAVVUF TARİFLERİ

 Tasavvuf ebedi saadete nail olmak için nefsi tezkiye, ahlakı tasfiye, zahir ve batınını tenvir hallerinden bahseden ilimdir.Zamanı boşa geçirmemek, malaya'ni ile uğraşmamaktır.İnsanın yaratılış gayesine uygun hayatı yaşamak gereklidir.Aksi halde ahlaki olgunluğa erilemez.Kesbi kemal ve seyri cemal gerçeğe yönelik çalışmaların neticesidir.

Sırrı Sakati hazretleri (ölm257/871):"Tasavvuf üç manayı içine alan bir isimdir:1-Marifetin(ilmin) nuru vera'nın nurunu söndürmez, 2- Kitap ve sünetin zahirine aykırı düşecek şekilde batın ilminden bahsedilmez, 3- Kişinin kerametleri kindisini, Allah7ın insanlara mahrem kıldığı sırlarını açıklamaya teşvik etmez

Buradki marifetten murad ilimdir.İlim vera'ı (takvayı) kuvvetlendirdiği nisbette faydalıdır.İttika böyle bir ilim sayesinde gerçekleşir.Nitekim Kur'an da"Allah'dan kulları içinde alimler korkar" buyrulmuştur.Vera'ın nurunu söndüren ilim tehlikelidir.

28 Ekim 2023 Cumartesi

BİR AYETİN İŞARETİ

 Haşim bin ismail El-Hüseyn'i El-Buhari'nın "El Mahacce" ismindeki kitabında Kur'an daki Mehdi hakkındaki ayetleri beyan ediyor.Şöyle ki;'Festebikul hayrat, eyne me tekunu ye'ti bikumullahu cemiy'an' Bakara 148. Meali:"Hayırda müsabakayaçıkın , nerede olsanız, hangi sıfatta hangi halde bulunsanız Cenab-ı Hakk hepinizi bir araya getirir, toplar.Bu ayeti şöyle tefsir buyurdular:"Bu ayette Mehdi Resul ve yardımcılarından üçyüz onüç ricale işaret vardır ki, Allah onları, her nerede olurlarsa olsunlar , sonbahar yaprakları gibi bir saatte bir araya toplar.Yukarıdaki açıklamada müminlerin hayır için harekete geçip adeta yarışmalarını emrediyor.Mehdiye imanın oturup onu beklemek olmadığını, tam aksine gayretle çalışmak olduğunu anlatıyor.

İMAM MEHDİ HAZRETLERİ

 Abdullah il Ensari den rivayettir:"Resulullah7ın9 şyle dediğini duydum: 'Mehdi, benim oğullarımdan biridir.Cenab-ı Hakk onunlaarzı doğudan batıya fethedecektir.O öyle bir zattır ki , uzun süren gayabetinde, dostluğuna ve velayetine sadık kalanlar , kalpleri iman ile imtihan edilecektir' Hz.Cabir (r.a) :Ya Resullah! O dostları, o zatın gayabetinde ondan istifade etmişlermidir? Resulullah (SAV) :' Evet, onlar onun nuru ile nurlanırlar vevelayetinden faydalanırlar, insanların bulutların örttüğü güneşden faydalandıkları gibi. Ya Cabir bu Allah'ın gizli sırlarındandır, ehlinden gayrısına söyleme..

Hz.Ali efendimiz Nehcül Belağa da Mehrdi'nin zuhurundan önceki ahvali anlatır sonra mehdi ve ashabına işaret ederek şöyle buyuruyor:"Kuraklıkta yağmur bekleyenlerin bekleyişi gibi , uzun ve ümitsiz bekleyişten sonra Allah'ın nusratı yetişecek , öyle bir rical ile ki,arzda gariptirler, zelildirler, semada aziz ve kavi.Çıkacak olan çıktı, nur parladı, eğri olan doğruldu, Allah bir kavmi bir başka kavim ile , günü bir başka gün ile değiştirdi,Hiç şüphe yok ki imamlar Hakk'ın kavimleridirler, Allah'ın izni ile ümmetin sahipmleridir.ve Allah7ın halifeleridir.Cenabı Hakk ümmet hakkında onlara her şeyi bildirmiştir.Onlar kendilerini tanıyanları simalarından tanırlar

İSRAİL

 

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun “Holokost, Batı’nın sadece geçmişini değil bugününü de ipotek altına alıyor. Batı, boynunda taşıdığı soykırımın asli ve ferî faili olmanın utancını, maalesef, başka bir soykırıma el vermekle gidermeye ya da telafi etmeye çalışıyor. Kendi günahının bedelini Filistinlilere ödetirken, yeni ve affedilmez başka bir günahın sahibi oluyor” diyor.

İsrail, 7 Ekim’de Hamas’ın gerçekleştirdiği terör saldırısını bahane kılarak, Gazze’de eşine az rastlanır bir vahşete imza atıyor. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek demeden sivilleri katlediyor. Hastaneleri, ibadethaneleri, okulları, binaları, fırınları bombalıyor. Sağlık personelini, ambülansları vuruyor. 2 milyondan fazla insanın yaşadığı bir şehri tümüyle abluka altına alıyor; elektriği-suyu kesiyor ve herhangi bir insani yardımın yapılmasına müsaade etmiyor. Yaşam için gerekli en temel ihtiyaçlara erişimi engelliyor, bütün bir şehri açlığa, susuzluğa ve hastalığa mahkûm ediyor. Kimyasal silah kullanmaktan da imtina etmiyor.

İsrail, Filistinlileri tehcire zorluyor ve dahası onları “insan” bile saymıyor. Savunma Bakanı Yoav Gallant “insansı hayvanlar”, Başbakan Benjamin Netanyahu ise “insansı canavarlar” tabirini kullanıyor. Bir vakitler aynısını Naziler, Yahudilere yapmışlardı ve ırklarını kirlettiklerini düşündükleri Yahudileri insanlıktan çıkarmışlardı. Mevcut İsrail yönetimi de Nazileri takip ediyor; Nazilerin Yahudilere reva gördüklerini Filistinlilerin üzerinde uyguluyor; onları insan olarak görmüyor ve böylelikle bütün katliamlarına peşinen bir meşruiyet zemini sağlamaya çalışıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Filistinli sivillerin korunması çağrısını elinin tersiyle itiyor, toplu bir cezalandırmanın gerekliliğini vurguluyor. “Orada sorumlu olan bütün bir ulustur… Sivillerin farkında olmadığı, müdahil olmadığı söylemi kesinlikle doğru değildir… Onların belini kıracağız.”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü, soykırım suçlarına, insanlığa karşı suçlara ve savaş suçlarına yer verir. Statü’nün 6’ncı maddesinde “soykırım” suçuna, 7’nci maddesinde “insanlığa karşı suçlara” ve 8’inci maddesinde de “savaş suçlarına” ilişkin kapsamlı düzenlemeler bulunur; bu suçların kapsamına girecek olan eylemler ayrıntılı olarak sıralanır. İsrail iki haftadır, aralıksız bir biçimde bu üç maddeyi pervasızca ihlal ediyor. Dünyanın gözünün içine soka soka insani ve hukuki bütün değerlerin ırzına geçiyor; soykırım yapıyor, insanlığa karşı suç işliyor ve savaş suçları listesindeki neredeyse her fiili Filistinlilere tatbik ediyor. En küçük bir endişe hissetmiyor, yaptıklarını zerre kadar gizleme gereği duymuyor, aksine kan donduran fillerini iftihar ettiği bir şova dönüştürüyor.

‘AVRUPA’YA GİRİŞ BİLETİ’

Korkunç bir insanlık dramının yaşandığına şüphe yok. Lakin daha korkunç bir durum var: İnsan hakları söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan Batı’nın, Batı devletlerinin tavrı. Batı, insanlığı sıfır noktasına iten bu mezalime karşı çıkmak bir yana, bu mezalimin arkasında duruyor. Güçlü ve büyük devletlerin başkanları sırayla Tel Aviv’i ziyaret ediyor ve hararetle kucaklaştıkları Netanyahu’ya desteklerini sunuyorlar.

Kamuoylarında da vicdanı temsil eden seslerin çıkmasını istemiyor Batılı devletler. İsrail yanlısı gösterileri teşvik ederken, Filistin yanlısı gösterileri yasaklıyorlar. Harvard Üniversitesi’nde Filistin’e desteklerini gösteren öğrenciler, fotoğrafları afişe edilerek, hedef gösteriliyor. 75. Frankfurt Kitap Fuarı’nda Filistinli yazar Adania Shibli’ye verilen ödülün töreni iptal ediliyor. Amerikan televizyonları, Müslüman spikerleri ekran gerisine çekiyor. Gazze ile dayanışma mesajı yayınlayan ünlü futbolcular Eric Cantona, Karim Benzema ve Muhammed Salah gibi futbolcular yaylım ateşine tutuluyor vs.

Peki, neden? Neden Batı, bu baskıyı, bu hunharlığı, bu zulmü görmezden gelmenin ötesinde himaye ediyor? Neden çaresiz doktorları çocuk cesetlerinin ortasında ve ellerinde ölü bebeklerle basın toplantısı yapmak mecburiyetinde bırakan bir zalim yönetimi blok halinde sahipleniyor? Muhakkak, güncel siyasi ve iktisadi nedenleri vardır. Uluslararası ilişkiler uzmanları ve stratejistler günlerdir bu nedenlerin üzerinde duruyorlar. Fakat daha derin, daha tarihi sebepleri de olmalı bu gaddarlığın; zira mesele, sadece bugüne ve konjonktürel menfaatlere bakarak anlaşılamayacak kadar girift. Bugünlerde elimde İngiliz tarihçi Tony Judt’un (1948-2010), Savaş Sonrası* adlı devasa eseri var. Henüz baştan sona, bütünüyle bir okuma yapamadım; merak ettiğim konulara göre, kitabın sayfaları arasında gidip geliyorum. Kitabının son bölümü, Yahudi soykırımına karşı Avrupa devletlerinin gösterdiği siyasi tavırları ele alıyor. Judt’un satırları, bugünü anlamamızı sağlayacak bir altlık sunuyor, ya da en azından, ben öyle yorumluyorum. Kendisi de Orta Avrupa kökenli bir Yahudi aileden gelen Judt, merceği İkinci Dünya Savaşı ve ertesi gelişmelere tutar. Judt, bugün Yahudi Soykırımı’nı tanımanın Avrupa’ya giriş bileti niteliği kazandığını belirttir. Ancak bu, her zaman böyle olmamıştır.

‘FRANSA, FRANSIZLARINDIR’

Judt, hem savaşta hem de savaştan sonra Yahudilerin başlarına büyük felaketler geldiğini belirtir. Savaş sırasında 6 milyon Yahudi’nin ölüme yollandığı genellikle kabul edilir. Savaştan sonra ise Yahudiler iki türlü muameleye maruz kalırlar: Birincisi, evlerini-barklarını terk eden veya toplama kamplarından sağ çıkan Yahudilerin ülkelerine, evlerine dönmelerine hoş bir gözle bakılmamasıdır.

“Yıllardır süren Yahudi karşıtı propagandanın ardından dört bir yandaki yerel halk kendi çektikleri sözde kalan acılar için ‘Yahudileri’ suçlamakla kalmıyor, bir yandan da işlerine, eşyalarına ve oturdukları evlere kondukları insanların döndüğünü görünce gözden kaçmayacak bir rahatsızlık duyuyorlardı. 19 Nisan 1945 günü Paris’in 4. Mahallesi, ülke dışına çıkarılmış bir Yahudi’nin geri geldiğinde eskiden oturduğu (işgal edilmiş) dairesinde hak iddia etmeye çalışmasını protesto eden yüzlerce insanın gösterisine sahne olmuştu. Gösteri dağılmadan önce neredeyse ayaklanma boyutuna varmış, kalabalık avazı çıktığında ‘Fransa Fransızlarındır’ diye bağırmaya başlamıştı.” (s. 955)

Belçika’da Katolik partiler, “çoğunluğunun büyük olasılıkla karaborsacı olduğuna değinerek” Yahudilere tazminat verilmesine karşı çıkarlar. Hollanda’da geri dönen bir avuç Yahudi’ye nefret kusulur. Doğu Avrupa’da Yahudilerin çektikleri acılar da, tazminat almaları da gündeme gelmez. Fransa’da Yahudi karşıtı söylemler kanunen yasaklanır ama toplumda Yahudi karşıtı davranışlar sona ermez. Britanya’da bile meselenin kamuoyu önünde açıktan tartışılmasından imtina edilir. İkincisi, Avrupa devletlerinin bütün suçu Almanlara yıkarak kendilerini temize çekmeleridir. İsviçre, kendini hep “temiz vicdanlı” olarak sunar.

Hollanda’da hemen herkesin Almanlara karşı “direniş” gösterdiğini iddia eden bir tarih yazılır. Doğu Almanya, Nazizm’in sorumluluğunu Hitler’in Batı Alman varislerinin sırtına yükler. Komünist Polonya’da kimse Almanların Yahudilere yaptıklarını inkâr etmez ama Polonyalılar kendi savaş acılarını daha fazla önemserler. Almanların ise soykırımı yok sayacak, “hayır, olmadı” diyecek hali yoktur. İki yönlü mücadele ederler bu ‘sorun’ ile. Bir yandan, kendilerini Hitler’den uzaklaştırırlar, dünyaya Hitler’i günah keçisi olarak sunarlar ve böylelikle hem cezadan hem de ahlaki sorumluluktan yakayı sıyırmaya çalışırlar. Diğer yandan ise, bu konu elden geldiğince unutulmaya terk edilir. Almanya’nın ve Alman demokrasisinin sağlığı için unutulmasının daha doğru olduğu düşünüldüğünden Yahudi soykırımı kamusal alanda konuşulmaz, okullarda öğretilmez, ebeveynler çocuklarına geçmişten bahsetmez. Mesela Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında tarih dersleri Wilhelm İmparatorluğu ile noktalanır, Nazi dönemine geçilmez. 1950’de Almanya’yı ziyaret eden Hannah Arendt’in gözlemleri çarpıcıdır: “Nereye giderseniz gidin olup bitenlere yönelik hiçbir tepki olmadığı göze çarpıyor, ancak bunun yas tutmayı bilerek reddetmekten mi yoksa duygularını açığa vurma beceriksizliğinden mi kaynaklandığını söylemek zor.” (s. 961)

‘UTANCIN SUÇ ORTAĞI’

Judt, bu ruh halinin 1950’lerin sonlarından itibaren değişmeye başladığını ifade eder. 1962’de Federal Almanya’nın 10 eyaletinde, 1933-1945 yılları arasında yaşanan -Yahudilerin yok edilmesini de içeren- tarihin bütün okullarda zorunlu olarak öğretilmesine karar verilir. Yeni kuşağın Nazilerin gaddarlıklarını öğrenmesi lazımdır. Asıl dönüşüm ise 1970’li yılarda olur. 1967 Arap-İsrail Altı Gün Savaşı, Federal Almanya Başbakanı Willy Brandt’ın Varşova Gettosu’ndaki anıtta diz çökmesi, 1972 Münih Olimpiyatları’nda İsrailli atletlerin katledilmesi ve Alman televizyonunda soykırımı konu edinen bir dizi filmin yayınlanması, kamuoyunda ciddi bir ilgi ve hassasiyet oluşturur. Almanya’nın Yahudilere yaptıklarını açıktan kabullenmesi diğer Avrupa ülkelerini de etkiler. Her ülkede gizli kalmış gerçekleri ve Nazilerle kurulan işbirliklerini gün yüzüne çıkaran araştırmalar yapılır. Zamanla iktidarlar kendi ülkelerinin sorumluluğunu itiraf ederler. 1995’te Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, 50 yıllık bir tabuyu yıkar, Avrupalı Yahudilerin yok edilmesinde ülkesinin oynadığı rolü kabul eder. 2005’te Kudüs’te açılan Yahudi Soykırımı Müzesi’nde Fransa Başbakanı Raffarin şu ifadeyi kullanır: “Fransa zaman zaman bu utancın suç ortağıydı. Sonsuza dek altına girmiş olduğu bu borcu taşımaya mahkûmdur.” (s. 974)

20’nci yüzyılın sonu ve 21’inci yüzyılın başında Brüksel’den Stockholm’e kadar Avrupa’nın genelinde plaklar, anılar yayınlanır ve müzeler açılır. Böylece Yahudi Soykırımı, Avrupalı kimliğinin ve belleğinin merkezine oturur. “Bir grup Avrupalının Avrupa toprağının göbeğinde bir başka Avrupalı grubun her bir üyesini yok etme çabası hâlâ belleklerde tazeliğini korur.” (s. 954) Batı’nın sorgusuz sualsiz İsrail’in safını tutmasında, geçmişteki bu günahının büyük bir payı var sanırım. Holokost, Batı’nın sadece geçmişini değil bugününü de ipotek altına alıyor. Batı, boynunda taşıdığı soykırımın asli ve ferî faili olmanın utancını, maalesef, başka bir soykırıma el vermekle gidermeye ya da telafi etmeye çalışıyor. Kendi günahının bedelini Filistinlilere ödetirken, yeni ve affedilmez başka bir günahın sahibi oluyor. Velhasıl, dün de tarihin yanlış tarafındaydı Batı, bugün de.

* Tony Judt, Savaş Sonrası: 1945 Sonrası Avrupa Tarihi, Çeviri: Dilek Şendil, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2006.

27 Ekim 2023 Cuma

SÖZ VE KALEM

 Söz ola beri gele

Aşağı bir bakın hele

Söz ağızdan çıkınca

Yazı gelmiş ne hale


Diken doluymuş yollar

Aldanmış nice kullar

Hakikat aleminde

Geçmezmiş para pullar


Yol gösteren çok imiş

Bilenler nereye gitmiş

Sahte olana varıp

Er kişiyi terk etmiş


Zanlarını PUT eden

Anlamaz ki her halden

Laf bazları bilemez

Mülkü mala meyleden


Puta tapan bir nesli

Uyarmış bir nefesli

Bulanlar dirilir

İhya eden kamili

26.10.2023

İsk.

25 Ekim 2023 Çarşamba

SİYASETİN DIŞINDA OLMASI GEREKEN KURUMLAR

 Bilim, hukuk ve din kurumları, siyasal erkin dışında ve devlete bağlı olarak faaliyet göstermelidir. Buraları, ancak vicdanı hür, irfanı hür insanlar deruhte etmelidir. Bu kurumların başı, göğe değmelidir; siyasal iktidarın eteklerine değil. Bu kurumlar özgür bir şekilde vazifelerini yaptıkları takdirde toplum gelişir ve medenileşir. Bu kurumlar, siyasal erkin emrine boyun eğerse; toplum çürür, paçozlaşır, bayağılaşır. Çünkü siyaset, doğası gereği ihtiras-istismar içerir. Siyasetin, fazla önemsenerek ve genişletilerek her şeye sirayet etmesi, toplumun dengesini bozar. Medeni bir toplumda siyaset, -kurumsal ve kültürel yapılar yerli yerine oturmuş olacağı için- sınırlı bir etki ve uğraş alanıdır. Herkes, her gün siyaset yapmaz, siyaset konuşmaz. Siyaset, en itibarlı ve kişisel-zümresel çıkar temin eden bir iş-uğraş değildir. Bu, bir tür hastalık semptomudur

İÇ SİYASET

 

İç-siyaset, toplumun iç güvenliğini/barışını sağlamak ve adaleti tesis etmektir. İç siyaseti kurnazlık, kumpas, yalan-dolan, takiyye… olarak yapmak şeytanlıktır. Siyaset, Demokratik toplumlarda halkın rızası/oyu/onayı alınarak yapılır. Siyasi kadro ve Bürokrasi, görevlerini Anayasal çerçevede icra ederler. Kuvvetler ayrılığı (Yasama-Yürütme-Yargı) esastır. Devlet, ortak akıl ve oydaşma ile oluşturulmuş kurum ve kurallar ile yönetilir. Devletin şeffaf ve denetlenebilir olması asıldır. Kimse, kendine kanun ile verilmiş yetkinin dışında bir güç vehmedemez; iş ve icrada bulunamaz. Kitabına uyduramaz, Hile-i şeriyye yapamaz. Olağan üstü dönemler için öngörülen Kanun/Hukuk hükmünde “Kararname” çıkarma yetkisi, su-i istimal edilemez.

HUKUKU NE BOZAR?

 

“Ahmakça bir açgözlülük ve sahte bir hayırseverlik, hukukun bozulmasının sebebidir.” Tarihin açıkça kanıtladığı gibi, ne din ne de ahlak, tek başlarına bu bozulma eğilimini durdurabilmişlerdir.” “Hukukun temel amacı, kolektif gücün, soygunu çalışmaya tercih ettiren beşerî eğilimi (içgüdü) durdurmak için kullanılmasıdır. Bütün hukuki tedbirler, mülkiyeti korumalı; yağmayı ise cezalandırmalıdır. Ne var ki, kanunlar, bir insan veya insan gurubunun eseridir. Hukuk, müeyyidesiz ve güç kullanılmaksızın hayata geçirilemeyeceğinden dolayı; gerekli gücü temin etme görevi de kanunları yapan iradeye bırakılacaktır. İşte bu olgunun, insanoğlunun kalbinde ezelden beri var olan ihtiyaçlarını en az çaba (emek-çalışma) ile karşılama eğilimi ile bir araya gelmesi, hukukun evrensel bozulma sürecinin temel nedenidir.” 

HUKUK/HAKK

 

Hukuk, Hakk’ın çoğulu olarak pür ahlaki-doğru/pozitif bir kavramdır. Hakk, Allah’ın isim ve sıfatıdır. Kanun, hak olabileceği gibi; batıl da olabilir. Yasa/kanun, hakkaniyete-ahlaka, vicdana, adalete dayanıyorsa, bunları ihkak ediyorsa, Hukuktur; etmiyorsa zulümdür. Hukuk, Yeryüzündeki “Tanrılık”tır. Allah’ın “Rabb”lık sıfatının tecellisidir: “Peygamberler, halka: “Kitabı öğrenenler ve onu detaylıca çalışanlar olarak Rabbaniler olun” derler.” (3/79). Hukukun kategorik olarak “Melekî” olması da, meleklerin Allah’ın emrinde olup insanlar için hep hayırhah ve doğru-ahlaki işler yapmalarındandır. Hukukun vicdandan/ahlaktan ayrıldığı nokta, yasa/kanun halinde ifade edilmesi; ilgili herkesi bağlaması ve zorlayıcı olmasıdır. Hukukun arkasında zorlayıcı bir güç/şiddet kullanıcı olarak kendi de ahlak ve hukuk ile sınırlanmış “Devlet” vardır. Devletin meşruiyeti, herkesin güvenliğini ve maslahatını temin etmeye çalışan tüzel bir kişilik olmasıdır. Hakkaniyete dayanan kanun/yasa yapmaktan daha önemlisi, yasayı uygulayanların ve ona muhatap olanların hukuka uymaları, ona boyun eğmeleridir. Yasa/kanun, adil-hakkaniyetli olmayabilir veya zamanla bu işlevini yitirip değiştirilmesi gerekebilir. Ancak, meşru prosedürlerle o yasa değiştirilinceye kadar ona uymak, herkesin üzerinde konsensüs sağladığı bir hukuk/hakkaniyet ilkesidir. Bu yapılmadığı takdirde, o zaman anarşi, kaos ve mafyalaşma başlar.

23 Ekim 2023 Pazartesi

METLİ DEDE ZİKİR MECLİSİ

Kayıt Aşık Fatma Ahıska'nın sesi olup sufi hanımlarla birlikte yaptığı zikirden alınmıştır.Kaydı bizlereulaştıran Aşık Anne'nn kızı Sebahat hanımdır.Ayrıca bu kaydın görüntüleri mevcuttur.Ancak zikre katılanların rızasını almak mümkün olmadığı için karartılmış şekilde yayımlanmıştır.

22 Ekim 2023 Pazar

ÖMER HAYYAM'IN HAKİKATI

 Feridüddin Attar hazretleri , Ömer hayyam hakkında şunları söyler:"Bütün ruhların kendisinegöründüğü , kalp gözü açık ünlü biri var idi.Bir an bir kabrin başına varsaydı, o kabirde olup biteni görürdü.Büyük biri onun aklını denemek istedi; onu Ömer hayyam'ın mezarına götürdü.Ona " Bu toprakta neyi görmektesin ,Ey kalp gözü açık temiz kişi , beni haberdar et". dedi.O değerli adam şöyle cevap verdi:" Bu olgunlaşmamış bir adamdır; Yöneldiği dergahta bilgiçlik tasladı; Şimdi cehaletini apaçık görünce , ruhu sıkıntıdan ter dökmektedir"



21 Ekim 2023 Cumartesi

RUH

 Gazzali, Ruh hususunda şöyle der:

Ruh, suyun bardakta yer aldığı gibi , bedene geçen bir cisim değildir; yahut ruh , bilginin, alimin zihnine girdiği gibi, kalp ve beyine giren bir belirti de değildir.Ancak, şu söylenebilir: Ruh kendisini, yaratıcısını ve akla uygun olanı(makulatı) kavrayan ve akıl sahiplerinin ittifakıyla parçalanmayı ve bölünmeyi kabullenmeyen bir tözdür."

ÖMER HAYYAM

 Ömer Hayyam rubailerinde Allah (c.c) olarak , sırf iyilik olan  ve kendisinden kötülük çıkmayan bir Allah' a inanır:

"Cezalandıracağım seni "dedin/ Bu sözden asla artmadı korkum benim./ Senin olduğun yerde ceza olmaz;/Var mı bir yer , senin olmadığın"

Ben isyankar kul, senin bağışlaman hani? / Kalbim kapkara, senin nurun hani?/ Eğer cenneti bize amelle vereceksen/ bu satış olur, senin cömertliğin hani? 

"Dünyada günah işlemeyen kim var, söyle/Günah işlemeyen kimse nasıl yaşadı, söyle / Kötülüğüme Sen de kötü ceza verirsen ;/ O halde aramızdaki fark nedir, söyle" 

"Tanrım, seni ispatlamaya gücüm var mı? / Sana yalvarmaktan başka düşüncem var mı? / Ben seni, gerektiği gibi , nasıl bilebilirim?/ Senden başka seni bilen var mı?

19 Ekim 2023 Perşembe

18 Ekim 2023 Çarşamba

METLİ DEDE'NİN SES KAYDI


 Metli Dede bloğuna ve youtube'a Metli Dede'nin ses kaydını , bu bloğun oluşmasında emeği geçen NURCİHAN  hanım kaydını yapacaktır.Hazretin bu ses kaydı, muhtemelen 1960 lı yıllarda makaralı teyp ile Bugün Ankara'da yaşan ,Metli Sultan'dan yetişen Hidayet Amca'dan temin edilmiştir.Kendisine uzun ömür ve sıhhat diler, sesi bizlere ulaştıran Hidayet amcanın halifesi Mehmet Yıldırım kardeşimize teşekkür ederiz
****


YETENEK AVCIMIZLA TANIŞIYORUZ çok ilginç bir durum oldu..beni yazı yazma kabiliyetimin açılış izni için evvel zamanımca nedenini bilmediğim konya da meftun MEHMET FİKRİ METLİ DEDE YE SELAMLA YOLLANIŞ TARİHİM 2007 den beri çok sene geçmiş..onun ismini ve evinde 3 metrekarelik bir oda dolaba insanlardan dilediklerini sokup çıkarttınca bunlardan kayıtlı 700 e yakın kişinin irticalen şiir okuduğunu ve yazdığı,daha çok gazeteci tarzı kişi çıktığını söylemişlerdi..ben irticalen şiir okuyanına şahit oldum..hiç kesintisiz çooook uzun bir şiiri okuyan yaşlı hanımın metli dededen icazetli olduğunu hissetmiştim ve gerçekten de şiirin sonunda onun adını anmıştı o kişi...


metli yeni devremizde sesi ile de hayatımıza girmiş oldu..emeği geçen herkese teşekkürler..metli dede hz ni ilk internette yazan ve dağılmış öğrencilerini birbirlerine bağlamaya vesile olan kişi kabul edildiğimden ,bu güzel ses kaydınıda yine sanala ilk benim kaydetmemi istediler..bende bu güzel lütufa şükranla yeniden merhaba diyorum..

metli dede nin kerameti KİŞİLERDEKİ ESMA KABİLİYETLERİNİ AÇIĞA ÇIKARTMASI İÇİN İZİNLİ OLMASI ....İNANIYORUM Kİ, KÜREVİLERİN KABİLİYETLERİ İÇİNDE DEVREYE GİRECEKTİR Kİ BÖYLE BİR UYANIŞ VE ARAMIZA BU ZAMANA UYGUN YENİDEN DÖNÜŞ VUKU BULDU..

kendi ruhunu ruhumla selamlıyorum..
nur cihan

17 Ekim 2023 Salı

ya kahhar israil =abd

""çocuklarını değerli bir mücevher gibi yetiştiren ve tüm dünyanın kalite onlardır ""dediği kişiler ile ,""çocuklarını sadece düşmana atılacak birer taş olarak doğmadan öldüren ve onları kalitesizlikle en baştan dünyanın gözünde değersiz kılan kişilere"" yani iki kardeş aile ve komşudaki farklara ve kendimiz hangisindeniz ona bakıyoruz...
eweet halkların neden çocuk yaptığı ve çocuklarını nasıl yetiştirip tekamül ettirdikleri tefekkür sanatı felsefesine dalıyoruz..
mesela ben ,o esnada ülkemizdeki basılmış hemen her kadim masal kitabını okuyarak büyüdüm ve aşırı hayalperesttim ve kitaplar rüyama dizi film gibi girer,ben çok etkilenirdim ve sonunda YOLDA KALANLARA REHBER- TAMİR SERVİSİ -KADİM MASALLARI BU DEVRE HATIRLATAN BİRİ OLDUM VE AYRICA RUHUNA KENDİ MASALINI YAZANIM..ve yaptığım bu işte, kendi çapımda tulum çıkarttım ...o yüzden de yeni yapacaklarımda daha derin yollar açmaya ve daha yüksek yollara yeni nesilleri heveskar edebileceğime inanıyorum..ayrıca ben çocukluğumdan beri filistinlilerin tarafını tutardım..o zaman yaser arafat vardı ve bende onun gibi siyah beyaz poşu takar ve öyle gezerdim..yaşım 16-17 idi ..benden başka tek bir kişi o siyah beyaz poşudan takmazdı..sonra bir gün sultan ahmette kürt pkk toplantısı ve polisleri gördüm..kürt erkeklerin kafasında da aynı benim kafamdaki filistinli poşudan vardı..nasıl kaçmıştım korkudan anlatamam 🙂..ve sonra ben tişörtlerime ve kotuma filistin toprak günü yazar-çizer ve yazılar yazar öyle gezerdim ..sonra birgün ,gazetede okudum ve resimlerini gördüm ki yaser arafat ve israilli yöneticiler ve amerikan liderler-avrupalı liderler ve holywood ünlüleri vs bir adada lüx bir otel sarayda yiyor içiyor ve el ele gülüyorlar..yaser arafat ideam paramparça oldu ve ondan ve bu tarz her siyasi toplantıdan iğrenmeyi öğrendim..hiç birine güvenmemeyi de o zaman öğrendim..ve kıbrısta makariosun sarayı ve bahçe havuzu hatıralarını dinlemiştik bir zamanlar..yine siyasilerin gizli toplantıları ve havuzda çimen holywood yıldızcıkları ve içkili partyler... ne zaman dünya liderlerini bir ülkede -bir saray veya halktan soyutlanmış ve holywood ünlüleri ile birlikte içip yer ve birlikte resimler çektirirlerken medyada görsem her zaman bu yaser arafatlı iğrenç sahneyi hatırlarım..
ve çocuk meselesinde de önce tabiiki kendimden başlamalıyım..çocuklarım yokken bir hayalim vardı..iki çocukum olmalı..biri yeryüzü bilimcisi ve biri gökyüzü bilimcisi olmalı ve bunlar senede bir bir araya gelmeli ve kuran-ı kerimde bu yeni bulunan her keşfi bulmalı ve o konuyu açıp kaydetmeli 🙂....malesef çocuklarım bizim ferasetsizliğimiz yüzümüzden yeni nesillerin hemen hepsi gibi dinden imandan soğudular ..suçlu biziz,onları suçlayamam ama aynı zamanda bunun özel bir şans buluyorum..bir gün islam olacaklarsa kendi bildikleri ile yani araştıra araştıra ey iman edeneler iman ediniz makamında olacaklar inşallah ve amiin 🙂... ..ve allah bana bu masalcılık araştırmacılığında öyle kapılar ve anlamar lütfetti ki ,çocuklarımla değil,bu niyet ettiğim -iman ettiğim anlamı bana açtı çok şükür..belki ailemi ve maddiyatımı ve hayatımı elimden aldı ama banada çok nadir kula nasip olan özel anlamları anlama kabiliyetinin onların yerine verdi.... 3 çocuğum var... içlerinden biri belki ileride-kesin ben öldükten çok sonra 🙂 bu şeyleri daha ileriye merak edip taşımak isteyebilir..ama benim sahamda yapamayacakları kadar çok ileri gittiğimden ,hemen tüm yakınlarım gibi onlarda benden bu anlamda mecburen çok nefret edecekler 🙂..bilmek iğrenç bir şey biliyor musunuz ?..cahillik bazen büyük. nimet ve huzur..çocuklarımın bu konularda benden farklı bir yoldan anlama bağlanarak ve kendi çağlarına uyumlanarak bu işlere bağlanması onların beni de bir şekilde geçmesine neden olur ,anne sözünü dinleyin ,ben ölünce nasılsa okursunuz 🙂..
ha bu arada... ben nasıl öğreten bir anneydim basitçe kendi yöntemimi anlatayım..mesela o devir mc donats diye meşhur bir hamburgerci vardı ülkemizde ve nerdeyse tüm anneler çocuklarını yemek yedirmeye oraya götürürdü ,böyle manyakça bir sapkınlık özentisi vardı.. ben o hamburgerciye çocuklarımı yemeğe götürmezdim =çünkü paramız yoktu :)=olsa da ben o hamburgecilere her zaman karşıydım bugün daha karşıyım ..yap köfteni,temiz temiz evinde ye...yanii..anne sözü dinle 🙂 ..ama o hafta getirdiği oyuncakları muhakkak satın alırdım..çünkü o devir hangi çocuk filmi sinemaya gelirse ,o filmin oyuncakları da menü ile satılırdı ve aynı zamanda o filmin oyuncak karakterli kitapları da satılmaya başlanırdı..işte biz sadece oyuncakları alır, filmi çocuklara izletir ve kitabını alırdık..bu üçleme benim için çok önemlidir..yani önce kitabını okuduğun bir şeyin rüyası olan hayali bir filmi seyredebiliyor ve akabinde de onu perdeden indirip, maddesini elinde tutuyorsun...yani yaratım sanatları gibi..her zaman her tür malzeme ile tüm ev batıp çıkana dek faaliyet özgürlüğü olan bir evden ve elimde avucumda ne varsadan başka çocuklarıma manen bir şeyde verdiğimi zan etmiyorum..ama şu an üç çocuğumun üçüde ,hayallerini her tür beceri ile maddeye kendi çapları kadar dökebilecek kadar değişik mesleklerde ve doğa da hayatta kalma ve sporlarında çok şükür becerililer..ilerisi ne getirir allah kerim..ve eskiden pek çok beklentilerim olan çocuklarımdan, artık bir beklentim ve ümidim pek yok..bu devir çok acaip..bende herkes gibi hayatta kalırsam tek başıma nasıl başımın çaresine bakabilmeliyim ve kimseye eziyet etmeden nasıl yaşlanabilirim tefekkürlerimde bildiğiniz gibi boğuluyorum ..hatta kendime anlaşabileceğim kişilerle bir köy kurma planım var ..inşallah onu hayata geçirebilirim..
evet ...benimki bitti..bu arada siz kendinizinkini kendinizle yapın..
şimdi konuya gelelim..
önce israiloğullarının nasıl çocuk yetiştirdiğine bakacağız..

israil adlı hazar denizi türk yahudileri dünyayı da yöneten şirketlerin sahipleridir malum..bu insanlar geleneklerine ve ailelerine taparcasına çok bağlıdırlar..yahudilerin girdikleri. hemen her ülkede yaşadıkları soykırım ve göçlerle verdikleri kayıplar ,onları geleceğe taşıyacak çocukları hakkında keskin kararlar alamlarına neden olmuş..YAHUDİLER ÇOCUKLARINI CANLI BİRER AHİT SANDIĞINA ÇEVİRMEYE KARAR VERİYORLAR..öyleki bu ayaklı dünya vatandaşı insan mükemmel olsun ve alabildiği kadar değişik ülkeden vatandaşlık ve pasaport ve kimlik alabilsin ve tabii doğal olarak öğrenebildiği. kadar çok lisan öğrenebilmesi içinde her ülkede belli sürelerle- dolaşa dolaşaya yaşasın ve bu esnada her yer hakkında her şeyide adı gibi bilir olsun..ve bu çocuklar asla bedenen kolay kolay amelelik işi yapmasın ....meslekleri öğreniyor ama yapmıyorlar fakat her işi biliyorlar...çünkü onlara göre onlar ,dünyadaki en değerli tanrının sevgilisi ve vaad ettiği -dünya hakimi olan insanlar..bu insanlar daima en yüksek statüdeki işlerle iştigal ederler..genelde hemen çoğu kültür-sanatın değişik kollarındadır..zaten araştırırsanız hemen hepsinin birbirleri ile akraba olduğunuda öğrenirsiniz..dolayısı ile den o konudaki en pahalı ve en usta öğreticilerde kendileridir ve bu işte kendileride en pahalı ve usta öğreticilerden ders görürler ve bu konuda asla paralarına acımazlarmış.. dünya ile iletişimde ve vitrinde -sahnede ve dünya ile siyasi bağlantıda ve ceolukta hemen kim varsa genelde onlar bunlardır..yani sen ben eğer bu yahudilerle akraba değilsek, ölsek gebersek ve istediğin diploman olsun asla onların çocukları gibi en tepelere oynayamaz ve o yerlere asla gelemezsin bunu zaten ahmak değilsen artık öğrenmişsindir... müzik aleti öğreneceklerse mesela keman gibi yanlarında kolay taşınabilecek aletler tercihleri olurmuş..genelde ses ile icra daha önemli imiş..bilim -matematik -kimya ve bu tarz hazinesi beyninde olan tedrisatlar onlar için geçerli akçe imiş....yani herhangi bir sürgün veya kaçışta KENDİSİ HAZİNE SANDIĞI OLAN KENDİSİNİ KAÇIRMASI DAHA KOLAY OLDUĞU İÇİN..bu insanları medya da yaygın olarak bilirsiniz..ve derler ki yahudiler ,bizim bir tanemizin böyle komplike yüksek kalitede dünya vatandaşı olarak yetişmesi için harcanan para ,emek ve zaman, o çocukları çok kıymetli kılar..yani bizim birimizin ölmesi demek ,siz müslümanların 1000 kişinin ölmesinden daha önemlidir..ve bunun bedeli ağırdır..
o yüzden bizde her çocuk kız ve erkek kanunen askeri eğitimden geçer ve arada bir yeni silahları tanıma ve kullanma ve askeri savaşa tatbikat eğitimlerinden de geçirilir ..her birimiz hem rabi - yahudi haham olacak kadar tevrat ve yahudilik dinine haiz yetiştiriliz ve belli dönemler sinogoglarda çalışmakla yükümlüyüz..cemaat ve birlikte yapılan ritüeller çok önemlidir ve değerlidir..aileler ve herkes birbirini tanımakla yükümlüdür..birimize bir şey olsa, herkesin haberi olur ve ona yardım edilmek zorundadır..cahillik tahammül edemediğimiz bir şeydir..okuyabildiğimiz kadar çok okur ve pek çok sahada alabildiğimiz kadar sertifika -diploma yetki alırız, hatta bunları ülkeden ülkeye giderken valizle taşıyanlarımıza bile vardır 🙂..her ülkenin başındaki siyasi yönetimle aramız iyidir ve diğerleri ile de ne olur olmaz diye bağlarımız sıkıdır..daima tetikte ve dikkatliyizdir..biz dışarıya karşı hep sade ve gösterişsizizdir..fakir gibi görünürüz ve asla zenginliklerimizi bizden olmayanlara göstermeyiz..mesela sinagoglarımızın binası asla değerli değildir..bizde mihrab değerlidir ve bir sorun olunca taşınabilir mihrabı alır gideriz ve dilediğimiz yere koyunca bizim sinagogumuz orasıdır..bizim için maddi şeylerin kolay taşınabilir olması önemlidir..
not: bu bilgileri ben kendim söylemedim..bu bilgileri seneler evvel katıldığım istanbul -galatadaki günübirlik bir yahudi gezisinde meşhur bir yahudi rabi gazetecisinden dinleyerek öğrendim.. adamlar osmanlıyı osmanlı yapan ve ülkemizde değer ve bilgi ne varsa her şeyi türklere kendilerinin öğrettiğine inanıp anlatıyor ve tüm anadolu ayrıca türklerden evvel kendilerine ait kabul ediyorlar..ve bunu biz türk tebalarına hala gurula parasını alıp anlatıyorlar 🙂
son bölümüde ,sinegogdaki patlamada ölen bir iki yahudi nin kıymeti ve bizim onlarla aramızdaki kalite farkı olarak kendisinden dinlemiştim ve o konuda haklı idi..ve o gezinin sonunda biz beyoğlunda yaşayan en yaşlı bir yahudi ressamın evine götürülmüştük..o ressamın yatağının kenarında hayatı belirleyen 10 kadar söz vardı ve birini asla unutmuyorum...PARA İLE YAPTIRABİLECEĞİN BİR İŞ VARSA SAKIN SEN YAPMA VE VAKTİNİ O İŞE ZAYİ ETME..BIRAK BAŞKASI YAPSIN VE PARASINI VER..SEN HAYATI YAŞAMAYA BAK..
VE FİLİSTİN liler nasıl çocuk yapıp yetiştiriyor ve çocuktan amaçları nedir bakıyoruz..senelerdir biliriz ki FİLİSTİN-İSRAİL ÇATIŞMASI GÜÇ ORANTISIZDIR..ve filistinliler gibi tevratta dahi haşin ve çok sert -çetin olarak anılan bir millet nasıl oluyor da yaser arafat gibi bir adam tarafından pasifize edilerek ,""İSRAİLLİLER SENİ KURŞUNLA VURSA DA SEN ONLARA TAŞ AT VE SANA TOKAT VURANA DİĞER YANAĞINI ÇEVİR HALE ASİMİLE ETTİRİLİYOR ""BAKMAK LAZIM..filistinliler o YASER ARAFAT devrinden beri israillilere taş atsın ve taş atarken ölsün ve BEDAVAYA SİLAH İNSAN OLSUN diye çocuk doğurmaya kendilerini NEDENSE ADADILAR ve kamplara hapsedilerek GİDEREK sadece yabancı ülkelerden gelen yardımlarla yaşar hale ATILLAŞTIRILDILAR..
EĞER FİLİSTİNLİLERİN ERKEKLERİ ERKEK OLSAYDI ,İSRAİL HİÇ BİR ZAMAN ONLARA KENDİ VATANLARINDA BU İĞRENÇLİKLERİ YAPAMAZDI..filistinliler kendi aralarında tevhid olsaydılar-müslüman idrakinde olsaydılar israil önlerinde diz çökmek zorunda kalırdı...hatta biz hakiki islam olabilseydik,müslümanların önünde tüm diğer dinler ve ülkeler diz çözer ve hayran hayran bizleri izlerlerdi..
ve filistinliler, ölsünler diye yapıp doğurdukları ve başka ülkelerden gelen acil yardım paraları ve gıda ile hayatta kalan çocuklarının zaten okuması-yemeği-kıyafeti ve özgürlükleri hiç düşünmediler ki ,çocuklarının ölmesi onlara bir şey ifade etsin...birer taşları eksiliyor o kadar ...çocuğuna, karısına ,ailesine yatırım yapan filistin erkekleri var mı ki ve varsa kaç tane ?.....yani tevratta ki o kadim filistinliler yok artık...yaser arafatla başlatılan pasif direnişle köleleştirilmiş ezik ve artık tahammülsüzlükten toplu intihar eylemine geçen bir halk var... ..ve....filistinli ana babalar, zalimce- sadece kadim putperest devirlerindeki tanrıları olan BAALL -EL E SUNDUKLARI KURBAN ÇOCUKLARIN GELENEĞİNİ bugün islam adı altında hala sürdürdüklerine uyanmalılar..bundan allah razı olamaz..o çocuklar onlara göre şehit..ama aslında onlar ,israile taş atarak ölsünler diye sadece İNSAN SİLAHI OLARAK YAPILMIŞ ÇOCUKLAR MAALESEF..çocuklarına zerre değer verselerdi o babalar -o erkekler -o atalar ,önce kendilerine daha özgür bir hayat ve o hayatı yaşayacakları bir yuva ve bir iş sağlamadan asla çocuk yapmazlardı...müslümanların ne yazık ki böyle bir aileye ve çocuğa karşı merhametsizlikleri var...kendilerini değerli görmediklerinden ,karılarına ve çocuklarına ve dolayısı ile ailelerine karşı değersizlikleri var...bizimde bildiğimiz gibi hep başkalarına ,özellikle batılı hayatlara sapkınlık dercesinde seyir ve özentimiz var..ama ne yazık ki ,kendi ailelerimizi ve çocuklarımızı onların eğitim-öğretim ve mesleklerde yüksek kabiliyet olarak kullanma ve yüksek kalite standartında insan çıkartma meziyetimiz yok..KENDİMİZE YATIRIM YAPMIYORUZ.. METRESLERİMİZE,ETRAF NE DERCİLERE GÖSTERİŞE ,HARAM HER İŞE PARA VE MAL İLE YATIRIM YAPIYOR AMA ASLA EŞLERİMİZE VE ÇOCUKLARIMIZA YANİ AİLEYE YATIRIM YAPAMIYORUZ ..GELİŞEMİYORUZ VE GELİŞENİ YOK EDİYORUZ..bunun sebebi ise bizlerin aşırı kıskanç ve çok zalim haris yaratıklar oluşumuzda..biz içimizden kimsenin kolay kolay başarılı olmasını çekemez ve hemen alaşağı ederiz..ama batılılar ve özellikle israil cemaati içlerindeki her bireyi hak etsin etmesin,dünya vitrinine karşı en ulaşılmaz kişi gibi parlatabilir ve biz onlara paraları da ,iltifatlarıda, tüm yetkileride ayıla bayıla basıp verebiliriz..
yanii filistinliler hep dedikleri ve niyetleri gibi ; israillilere taş atarak ölsün diye doğurdukları mini mini çocuklar bugün, YARATICILARINA o niyetle edilen duaları kabul edilerek ölüyorlar..ve hatta artık o tutsak kaldıkları kamplarda bir son olmasına yol açacak ve özgürlüklerini sağlayacak olan FİLİSTİNLİLERİN TOPLU İNTİHARI = yani İSRAİL KATLİAMINI YAŞAYACAKLAR VE DÜNYA SUSARAK SEYREDECEK..KİMSE UTANMAYACAK..AMA SONRA BİR ŞEY KIRILACAK ...VE ABD de İSRAİLDE dünyanın gözünde pis bir böcek kadar değersiz sayılacaklar .. insanlar batılılar kendilerinden iğrenecekler...ve o zaman filistinlilerin kendilerini kurban etmelerinin sunusu kabul oldu diye bizde anlayacağız..gidişat böyle görünüyor.. abd ve israil ve filistin kana doyacak ve sonra bu defa onlar susacaklar ve diğer halklar konuşup,İLK DEFA MÜSLÜMANLAR AKILLANIP BİR OLUP-TEVHİDİ ANLAYACAKLAR VE İNSAN A YATIRIMA DEĞER VERECEKLER..
ve tevratta da kayıtlı ki,filistin-kenanın esas sahibi bu haşin ve sert millet topraklarını terk etmeyecek ve orada ölecek..tüm dünya şimdiye dek susarak seyretti..bizim ülkemizdeki düşünür-gazeteci-sanatçıların vb. en tepedekilerin hemen hepsi zaten bir şey diyemez haklılar çünkü geneli o aileden ..onların soyundan gelmeyenlerde ,filistinlileri arap ve müslüman zan etmek ahmaklığı kini yüzünden susuyor ki, filistinliler arap değil bu arada .. suriyelilerin beyaz arap olması kırımlı baybarsın oraya gidişiyle türklerle karışan araplar sayesinde oluşan bir melez halk..kürtlerin de ,lazlarında melezleri yok mu ?..kim saf ırk ki?..var mı öyle üstün ve saf bir ırk ..hem olsa ne ? ..ve ....belli işi ve makamı olan mecbur susacak.. çünkü hemen tüm büyük şirketler yahudi ailelerin elinde , bir şey dese ve taraf belirtse işinden ve şöhretinden olacak...o yüzden. bu çirkin susuş ve iğrenç susuşa ekmek parası yüzünden bizde susmak zorundayız değil mi?...okullar ellerinde,kariyerler ellerinde,şan şöhret,makamlar ,para ve güç ellerinde köleler susmasında ne yapsınlar değil mi?…
biz filistinlilere olduğu gibi israil gibi bir gücün karşısında hep ezilir ve susarız...ve bizler bir futbolcuya servetler ödeyebiliriz ....medyatik sahte yüzlerin beş para etmez hayatlarına ve elden ele geçirecekleri sevgililerine tüm kalbimiz ve ruhumuzla bağlanır ve kalite-değeri sadece bu vitrinler zan edebiliriz.. biz kalitenin ve gücün insan ergitilmek olduğunu ne yazık ki hala atalarımızdan devr alıp -öğrenemedik..insan a değer vermeyen ezik kalitesiz toplumlar ; daima israiliyatın bugün olduğu gibi yarında kölesi olduklarını kafalarına vura vura ve her hakareti yuta yuta ve zulümlerini sineye çeke çeke bir şekilde bir gün öğrenecekler..İNSAN A YATIRIM YAPANLARLA , İNSANINA DEĞER VERMEYENLERİN ARASINDAKİ FARK BU!! ülkesinde yatırım yapmayan ve ülkesinde kendi halkıyla üretim yapmayanların kaderi bu esaret... kendi ülke vatandaşının eğitim ve öğretimini kendi halkından olanların inancı ve değerleri ile yapamayan manda ülkelerin sonu bu.. çocuklarını ömür boyu öğrenci yaptıran ve bir meslek öğrenemeden ve evlenemeden hayattan atılaştıran akademik ambargonun bedeli bu... kalitesiz insan ...kendi benliğinden uzak, özendirilmiş - başka benlikler olmaya adanıp ziyan edilmiş nesiller....
işte bizim yetiştirdiğimiz nesiller de böyle ..
bende böyleyim işte..allah benide böyle yaratmış ..yanlız ve ıssız ama dümdüz odun kıvamında..ve aynı zamanda içinde ateş yanan çift ağızlı kılıç anlamında ..
**
arap ve müslüman takıntılı iğrenç halkımızdan olan kişiler için özel açıklama ...hemde wikipedia dan : Filistinlilerin atası kimdir?
Antik Filistinliler - Vikipedi
Antik Filistinliler ya da Filistler (Asurca: Palastu veya Pilistu, İbranice: פְּלִשְׁתִּים - pelištīm), MÖ 12. yüzyılda, İsrailoğulları ile yaklaşık olarak aynı dönemde Filistin'e yerleşmiş ve bölgeye bugünkü ismini vermiş olan Ege kökenli halk. Kitabı Mukaddes'e göre Kaftor'dan (muhtemelen Girit) gelmişlerdir.
nur cihan

16 Ekim 2023 Pazartesi

İSRAİL adının HZ YAKUB'A ,""TANRI İLE GÜREŞİP, TANRIYI YENEN"" ANLAMINDA VERİLDİĞİNİ DUYMUŞ MUYDUNUZ ?

İSRAİL adının HZ YAKUB'A ,""TANRI İLE GÜREŞİP, TANRIYI YENEN"" ANLAMINDA VERİLDİĞİNİ DUYMUŞ MUYDUNUZ ? pekki tevratta ki o hikayeyi biliyor musunuz ?..hz ishak ,aslında yakubun ,"ikizi ESAV a yanii önden doğan oğluna peygamberliği verecekken" ,yakup un annesinin yaptığı bir hile sayesinde oğlu yakub a bu emaneti devrettiğini de anlatır ve yahudiler o yüzden yakub nebiyi sevmez ve ona yalancı derler (* çünkü isak as o esnada çok yaşlı ve hasta ve kördür...ne ilginçtir ki yakub nebi TEK BİR İMAN EDİP İNANANI OLMAYAN TEK NEBİ OLARAK KABUL EDİLİR VE HAYATININ BÜYÜK KISMI OĞLU YUSUF A AĞLAYARAK ve sonunda aynı babası isak gibi gibi gözleri kör olarak VE KITLIK İÇİNDE FİLİSTİNDE GEÇER VE ne acaip bir iştir ki ,oğlu yusuf un ay ve güneş ve 11 yıldızın yani anne ve babası ve kardeşlerinin kendisine secde etme rüyası aslında AİLE DİZİMİNDE HZ YAKUB A BU HATIRAYI BELKİDE HATIRLATIR VE HZ YAKUB DA rüyanı babana bile anlatma HÜKMÜNCE ,diğer oğullarına YUSUF U SAKIN AVA GÖTÜRMEYİN ,BELKİ ONU KURT KAPAR der .... .....yani sistem yasası hiç bir kimseyi ,peygamber olsan bile yargılayıp cezalandırmadan asla affetmiyor görüyorsunuz -bunları müslümanlar asla konuşamaz çünkü aşırı cahil ve adaletsiz kalmaları yüzünden ,hakikatler üzerinde bilgisiz ve yüzleşmeye korktukları için başlarına her bela yağmur gibi akarak gelmektedir.. ) ...

ve daha sonra bu hikayede yahudilere göre yakub nebi, bu kendisinin babası tarafından hileyle peygamber seçilmesine itiraz eden; ""cebrail melekle, çadırın dışında dövüşüp onu bile yenmiş" diye de düşünür ve olayı böyle kabul ederler (* yahudiler cebrail meleki sert bulup sevmezler..onlar, mikail meleki yani mısırlı hathor altın buzağısını - inekliğinden dolayı sever ve hala ona gizlice taparlar ) . ..ve böylece yahudiler ,hep tanrı ile dövüşür ve hep tanrıyı hile ile daima yenerler kendi kitaplarında ...tanrı onları hep cezalandırır ama sonra yahudileri affedip, onları saltanata ve servetlere ve övgülere boğar da boğar..onlar tanrının tek sevgilisidir ..tevrat ,bu tanrı -israioğulları kavgaları ve anlaşmaları ve ödülleri vaatleri ile doludur... öyle saplantılı aşıktırlar bu konuda ateistlerle yarışabilirler..
not: ilk hakkı yenen oğul ESAV hz yakub tarafından TANRININ DİNİNİ KORUMAK İÇİN TÜRKİYE-ANADOLUYA GÖNDERİLİR ve esav o çorak ve ıssız yabani yerde yaşamak istemiyorum diyerek çok ağlar..esav , kardeşi yakub u öldürmek için yemin eder ve daha sonraları mecburen babasının rızası adına affeder ..NASIL!! BAKIN ,TÜRKLERİN NEDEN ALLAH'IN DİNİNİ KORUMAK İÇİN SEÇİLMİŞ ALLAH'IN ASKERİ MİLLETİ OLDUĞUNUDA SİZE TEVRATTAN AÇIKLADIM DEĞİL Mİ :=).bunu seneler evvel yine ilk anlayıp kaydedendim ama kimse takmamıştı :)yine takmaz..ve eğer bu doğru ise ,ayetle sabit ki ,ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAKTIR VE BEKLENİLİP İNANILDIĞI GİBİ ,KURTULUŞ YİNE TÜRKİYE TÜRKLERİ ELİ İLE OLACAKTIR..
ve özel not: yakub nebi ve isav ikizdir ve önden esav gelir.. o aşırı kıllı yani tüylü olduğundan, o anlamda ona esav derler..ve yakub nebide ,ısavın topuğuna yapışarak peşinden doğduğundan, ona da ""yakup-topuk tutan"" demişler...bu arada hz musa nın da, ısav gibi aşırı sert ve yoğun kıllı-tüylü olduğu kayıtlardan biliniyor... bu doğal çok fazla ve sert kıllı yani haşin yaratılışlı tabiatla özdeşen filistin halkına bakın mesela...
madem ki ben, yeni devrimde sanat felsefesi dersine başladım ,o halde bir tefekkür sanatçısı olarak, insanların ve yeryüzünde yaşam alanlarının tekamülleri devriyesi felsefesinide yapabilmeliyim dedim ..ve işbu sanatsal insanlık göçer felsefeleri yazısını klavyeme aldım 🙂..
yazı ağır çıkabilir ..o yüzden bazı yerlere sevimli gülen yüz eklemeye karar verdim ..benim gibi 🙂...
bilindiği gibi ben, hayallerinden ve atalarının peşinden iz sürüp, senelerdir bu yazıları araştıra araştıra kaydeden ve yol alan biriyim... bir hayalimde ,şimdiki geniş zamanım bana ""tevrat oku"" demişti..ben, neden olduğunu anlamasam da, sanal alemden tevrat pdf sini okumaya başladım..bitirip bitirmediğimi hatırlamıyorum ama çoğunu ,sanırım KRALLAR BAHSİNE DEK okudum herhalde..ve zaten 56 yaşında biri olarak, çocukluğumdan beri bir sürü evliya menkıbesi-peygamberler tarihi -kişisel hatırat bikombinleri -ve mitoloji ve ölüler kitapları vs okuyup araştırdığımdan ,tevratı okurken aynı zamanda kendi filmlerimiz olan KADİM BİLGİLERİ ,YENİDEN TARİHİ MENKIBE KAYITLARI OLARAK seyredebiliyordum..
bu yazıyı yazmak bugün aklıma geldi..mürşidimin bana rüyamda TEVRATI OKU emri ve benim okuduklarımla şimdiki yazacağım tarihi bilgileri böyle kullanacağımı anladım..yani bu dönem için böyle..başka tekamülde daha farklı anlamaya çok açıkım 🙂..işim bu..
işte ben kendiminde bir dönem genetik kökenimin hazar yahudisi olup olmadığımı bile araştırmış biri olarak, bu konuda geçmişi silinmiş -asimile edilmiş delice saplantılı bir travmaya da sahip olabilirim ... mesela filistin kudüs ziyaretimde ,oradakiler sık sık kapılarda bana polonyalımıyım yoksa alman mıyım diye soruyorlardı yanii orada tipik israil siyonisti tipliydim... ..
not:(** dün gece mesela google haritalardan kırım bahçesaray han cami sarayına bakıp inceledim uzun uzun ...sonra atalarımızın tam karşı sahile geliş tarihine dek gelen hain kırım hanlarını wikipediadan okudum ...bu yeri ve bahçesaray cami isimleride rüyamda öğrenmiştim ..bir gün oraya da gideceğim inşallah ve amiin)
ve halkımız genetik kindarlık ve huy-karakteristik kökenleri hakkında henüz bu bilinçte değil .. genel olarak halkımız geçirdiği soykırım ve sıfırlanmış bir hayatın kin ve öfkesini yaşıyor.. ama bunun dahi idrakine vakıf olamayacak kadar cahil bırakılmışlar maalesef..bunun sebebi ise ; abd nin elindeki eğitim öğretim sistemizdir....bizim halkımız, kandırılmış ve yalanlarla dolu bir resmi tarihe sahip..ülkemizde pek çok gerçeği konuşmak halen yasak-tabu biliyorsunuz ..bazı kişiler ve bazı konular hakkında konuşamamak kanunu var ve korunuyorlar..ve biraz konuşsan, her yandan saldırırlar ..o kadar korkuyorlar ki hakikati duymaktan, insan bu seferde onlardan korkuyor ve ""ne saklıyorlar böyle ?ki bu kadar korkuyorlar !!""diye işkilleniyorsunuz .....ve gerçekleri ülkemizde konuşursan hapsedilirsin ...millet konuşabilmek için avrupaya yerleşiyor..ülkemiz gerçek tarihi ile yüzleşecek yüzleşmesine ama bunu umursamayacak kadar dejenere edildiğimizden artık bugün , çok da ıhh ım diyeceğiz belkide....yalana bağımlıyız biz..hakikati sevmeyiz..
evet.. gelelim gündemimiz FİLİSTİN TOPRAKLARI YANİ KADİM KENAN ÜLKESİNİN İLK SAHİPLERİ KİMDİR KONUSUNA..TEVRATTA BU TOPRAKLARIN İLK VE TEK SAHİİBİ OLARAK FİLİSTİNLİLERİ yani KENAN HALKINI TANRI ANAR ..bu bölümü hatırladığım kadarı ile anlatayım siz bulun isterseniz..
hz musa ,halkını mısırdan çıkartmış, sina çöllerinde tutmaktadır ve halk bunalmış ,mısırdaki hayatlarının özlemi ile yanıp tutuşmaktadırlar ve sürekli hz musa ya nefret kusmaktadırlar.. ..ama hz musa çok serttir ve tanrısı da daha serttir..yahudilerse sürekli sözlerinden döndükleri için, tanrı sürekli onları şiddetle cezalandırmaktadır .ve hatta altın buzağı heykeli tapınımından sonra ,sanırım bir iki gün veya tek gün sabaha dek halkının yarısından fazlasını hz musa ve yakınları kılıçtan geçirmiş ve çok azını yalvarışlar neticesinde hayatta bırakmıştır ....12 kabile ,12 su arkına ayrılan 12 yahudi klanı tanrı tarafından asla birbirlerinin suyunu içmemekle de yasalandırılmışlardır..
ve yahudiler MISIRDAKİ GİBİ ;""GÖRÜNEN BİR TANRI TAPINIMINI ÇOK ÖZLEMİŞTİR,ALTIN BUZAĞILARINI ÇOK ÖZLEMİŞLERDİR VE GÖRÜNMEYEN -SOYUT -""O OLAN "BİR TANRIYA TAPINMAYI SEVEMEMİŞLER VE ADINI BİLE SÖYLENMESİNİ HALKINA YASAKLAYAN BİR TANRIDAN NEFRET ETMİŞLERDİR VE DAİMA ONUNLA KAVGA ETMEYE BAŞLAMIŞLARDIR""..işte hz musa bu inatçı ve kindar halk ile tanrısı arasında kalmış ve çok yorulmuştur..aslında bu kadar sert ve haşin ve kindar halkın, aynı tevratın tanrısının tarif ettiği kenanlı-filistililerin ta kendisi de olduğu anlaşılıyor benim açımdan... yani yazarken öyle geldi 🙂..
işte hz musa bu kavmi tam 40 sene sina çölünde yani kudüsün yanıbaşında tutmuş ama asla o halkı vaad edilmiş topraklar şurasıdır veya burasıdır deyip bir yere götürmemiş ,hatta kendisi de bilmediğini söylemiştir..zaten ölmeden halkından usanmış ve halkına beddua etmiş ve tanrıdan onlarla kendisini ayırmasını dilemiş olduğuda kayıtlıdır..bu zor hayat türklerde TÖRE denen TORAH-ŞERİAT YASASININ TEMELLENMESİNİ DOĞURMUŞTUR..YANİ BİR HALK TANRILARI TARAFINDAN ÇÖLÜN İÇİNDE 40 SENE ÇİLEYE SOKULMUŞTUR..öyle ki bu ibadet etmeyi red eden halkın secdeye varması için, üzerlerine bir bulut gelip ,alınlarını secdeye yapıştırıp kaldırmalarına izin vermeden saatlerce öyle secde de bekletmekte ve halkı tanrıdan kin duyamaya kışkırtmaktadır..mesela bugün süryani hristiyanları secde ederken, yahudiler secde az eder ve daha çok ağlayarak sallanma ibadetini yapar ve sallanarak ağlamayı çok severler..allahda nedense yahudilerin sallanarak yana yakıla ağlaması ibadetini severek kendine seçmiştir..yahudilerin kendi tanrılarının böyle sevmesi onların sorunu ...bizim değil..
işte hz musa ya tanrı bir defasında sina çölünde iken dağın arkasındaki toprakları anlatır..ORADAKİ HALKA KENAN halkı yanii FİLİSTİNLİLER DENDİĞİNİ VE ÇOK SERT TABİATA SAHİP OLDUKLARINI VE ONLARDAN UZAK DURMALARINI SÖYLER ..ama israiloğulları işte dinler mi ?..kan çekiyor ve illa tanrı inatlaşacaklar ve tanrıyı yenecekler..tanrıyı yenmek içinde vaad edilmiş toprakların ilk adımı olarakta orayı işgal edeceklerdi..ama artık hz musa yoktu ve halkı gidip hz musanın bir yeğeni olan yahuda adında birine biat etti ve bir kaç yy sonra da artık onlar museviler değil yahudiler olarak isim aldılar yani.... yahudiler hz musa ile bağlarını tamamen koparttılar ama hz musanın tanrısı ve onlar birbirlerinin yakasını asla bırakmadılar...tanrı ile yahudilerin dövüşü ve yenişememe durumu hep devam ediyor..bu onların tanrıları ile sevişme şekli aslında..

ve bunun devamını tevrattan hatırladıklarımdan HZ DAVUD VE HZ SÜLEYMANDAN ANLADIKLARIMI YAZAYIM..HZ DAVUD BİR HİTİT VE HZ SÜLEYMAN DA BİR HİTİTLİ KADINDAN DOĞUYOR..ZATEN HZ DAVUD BİR DEMİR USTASI VE HZ SÜLEYMAN DA KUYUMCU YANİ ODA MADEN İŞİ YAPIYOR..bu iş tarihte daima SABİLERİN OLMUŞ.. SABİLER ASLINDA FİLİSTİNİN BELKİDE İLK HALKIDIR ..ben """sabiliği, adem peygamberden hz ibrahime dek olan zaman için alıyorum """ve sabileri araştırırken, onları yalan tarihte yahudi olarak kaydedildiğini ve yahudilerin zulmü ve işkencesi yüzünden FİLİSTİN ADLI TOPRAKLARINDAN KOĞULARAK SÜRÜLDÜKLERİNİ VE MEZOPOTAMYA SURİYE-IRAK-TÜRKİYEYE GELDİKLERİNİ VEYA BAŞA SARDIKLARINI ÖĞRENDİM...yahudilik sabilik akabinde ortaya çıktığından ,aynı budizm-hinduizm,manizm vs diğer kadim dinler gibi sabilik kökenlidirler ..
ve tevratta yahudilere FİLİSTİNLİ KADINLARLA EVLENME YASAĞI GETİRİR TANRILARI 🙂 o kadınları terbiyesiz ve kaba bulur ve urfa harran şuayb şehrinden gidip safkan yahudi kadını almalarını emreder..bugünde bizim güneydoğumuzda bildiğimiz gibi, genel olarak yahudi-hristiyan ve değişik etnik dinlere sahip yerel ahali ile birlikte çok az da islam halkları birlikte ama gizli yaşamaya devam ederler ve genelide seçimlerden de bildiğiniz gibi "" abd ile israilin gelip ülkelerini yeniden almasını hevesle beklerler ve dua eder ve onlarla işbirliği içinde yaşarlar""...
başkaa...tevrattan hatırladıklarım.. tapınak ve tabut yani sandık hakkında.. tabii ki ben bu sembolleri maddeden çok mana olarak KENDİ BEDENİ TAPINAK VE İÇİNDE MİHRAB OLAN SANDUKAYA DÖNMÜŞ İNSAN-I KAMİL OLARAK ELE ALABİLİRİM..bir yahudi idrakinde değilim... çünkü geçmişte yahudiliklerimizden sonra hristiyan olmuşuz ve sonra da islamla tekamülün zirvesine. vurmuşuz ..neden hala yahudi bilincinde takılı kalayım ki..
haa..birde ,benimde rehberi hamim olan HANİF hz ibrahim var... hz ibrahim , göçer ve büyük hayvan sürüleri sahibi imiş..ve hanımı sare valide vefat edince ki, o esnada filistin topraklarında konaklamışlardı ..ve hz ibrahim filistini çok seviyor , halkı ile iyi geçinebilmek içinde kızlarını gelin olarak çocuklarına alıyor (* mecburen alıyor ..çünkü filistinli kadınlar çok serbest ve özgürler ve israilli erkeklerin aklını başından alıyorlar .tecavüz ve kaçırmalar oluyor..mecburen evlenmek zorunda kalıyorlar genelde )..ve hz ibrahim ,ölen karısı sare için oradaki bir mağarayı kabir olarak filistinli kenan kabilesinden parası ile istiyor ...ve denir ki ,tarihteki en eski kayıtlı satış ve mührü bu peygamberler türbesi olarak kullanılan mağara içindir..filistinliler hz ibrahimin bilgeliğinden ve cömertliklerinden ve asaletinden ve akrabalığından çok faydalanıp çok sevdiklerinden, ona toprağı hediye vermek istiyorlar ama hz ibrahim az da olsa parasını ödüyor ve mağarayı alıyor..ve kabre yakın yaşamak için filistinli halktan sürüleri ve kendisi içinde toprak istiyor ve alıyor ama filistinliler ibrahimin çocuklarına toprak asla vermiyorlar ve çocukları sürülerle uzaklara yayılmak zorunda kalıyorlar...ayrıca da sık sık ibrahimin çocukları ile filistinliler arasında hem toprak sınırını ihlalden, hemde kadın kız davasından savaşlar -çatışmalar çıkıyor ve bunlarda tevratta okuduklarımdan ....
o devirde hz ibrahime toprağını satmayan halkın geneli, bugün yine torağını satmaz (* bugün yahudilerin o evleri nasıl hile ve zorba bir şiddetle satın aldıklarını zaten biliyoruz )ve filistinliler bilinçli şekilde bugünkü gibi toprakları için daima ölmeyi seçer... ve seçiyor..
VE ANLAYACAĞINIZ GİBİ TAAA HZ İBRAHİM DEVRİNDE DAHİ O TOPRAKLARDA SADECE FİLİSTİNLİLER YAŞIYOR ..VE HZ İBRAHİM DE ORAYA GÖÇLE GELİP ,İLK ONLARDAN AİLESİ İÇİN BİR MAĞARA MEZARLIK SATIN ALIYOR .. VE BU TEVRATTA KAYITLI.. ..hz ibrahim de vefat edince, bu yere gömülüyor ve diğer çocuk ve torun peygamberlerde burada yaşamaya devam ediyor(*türbe nerede ise ikemetgah oraya konur biz türklerin kadim toprak işgal yöntemidir biliyorsunuz değil mi ve hala bu yöntemimizi tika allah razı olsun tüm dünyaad ülkemiz adına sürüdürüyor ... ) .. şimdi bu türbe şehrine ""EL HALİL"" deniyor ve hala filistinlilerin elinde ama yahudiler bir defa oraya işgal ve katliam yaparak yarısını kendilerine aldılar ve askeri ordu ve tel örgülerle çevrili ..EL HALİL şehri kamp- hapis hayatı ile de filistinlileri hala inim inim inlemektedirler..
filistin halkı da aynen aynı genlere sahip oldukları bizim ermeni yahudi kürt halklarımız gibi; "kendilerini derin devletlerin örtülü ödenekli -değişik isimli -halkın kurtuluşu örgütleri va denen terörist ellerinde "yüzlerce senelerdir cehaletin ve fakirliğin karanlığını yaşarken ,bir yandan da giderek atıllaştırılıyorlar..gelen yardım vs paraları da bu örgütlerin ele başlarının ailelerinin yurt dışındaki korunmuş safalı lüx hayatlarına gidiyor...

kısaca bu iki halk hem kardeştir, hemde eş ve ölesiye birbirlerinden nefret edip ayrılamamaları da habil kabil davasındandır..filistin topraklarındaki orjinal sami-kenan yahudi halkı gariban ve bizim fatih çarşamba halkı şeriatı ile eşdeştir.. zaten istanbul çarşambaya gidin ,kırmızı rum okulu ve patrikhane ve yahudi balatı gezin ;""aha !!dersiniz, burası türkiyedeki KUDÜS aynı"" ....ve filistinli kenanlarsa, bizim kendilerine ermeni-yahudi -kürdi diyen halkımızla huy ve kindarlıkta ve kendilerini abd-israil e kullandırtıp ilkel kalmada eşdir..zaten genetik yapılarına bakın ermenistan azerisi-rum-gürcü vs o ırksal kişilerin kemik yapıları kıl tüy aynı halktır.... orada egemen olan ve bu savaşı bu hale getiren israil siyonizmi denen kimliklerse rusyanın BU İSRAİL DEVLETİNİN KURULUŞU İÇİN MAŞASI OLAN HİTLER İN kullanılarak ortaya çıkartılan ,""hazar denizi türk yahudileri siyasetidir"""..ve bu adamların dini dinsizliktir..masondurlar ve masonların peygamberi ve tanrısı da HİRAM ABİF USTADIR VE KENDİSİDE BİR FİLİSTİNLİDİR..TANRILARI EL DİR.. 🙂
ve hakiki yahudiler babil -kalde imp olan nebulkadnezar tarafından yok edilmiş ,kalanlar anadoluya ve iran ve hindistana götürülüp bizim gibi asimile edilmişlerdir ..sonra yine bir hazekiEL adlı peygamberin rüya tabiri devriyesi ile yusuf nebi yerine bu defa yeni bir aynı soydan nebi hezekiEL ve danyal nebi sayesinde özgürlüklerini ele alıp ,"""urartu-hittililerle-babil imp yönetimi ile tekrar gelip ""yeniden tapınakı yapmaya başlamışlardır ...yani bir rüya nelere kadir görün ve anlayın ....velhasılı kelam , hz süleymanın dahi bitiremediği tapınakı ,ne babilliler yeniden bitirebilecektir ki ,onların tapınağı bitmeden budefa da dünyanın yeni güç erki olan romalı titus yerle bir edip yıkmıştır.. bugün abd siyonizmi altın şamdanı kudüs e dikselerde, şimdikilerde asla o tapınakın bir tuğlasını dahi öremiyeceklerdir ...o devir kapanmıştır..tapınak filan yok ,dağılın yanii...
o yüzden tarih bilmek şarttır..KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE BİLECEKSİN..dinliyi dinsizi bileceksin..seni dinle kandırır ve tanrı ile uyuturlar.. ama onların ne dini senin dinindendir ,ne de tanrıları senin tanrındandır..
senin;""* ülke liderleri yetiştirip satın alan ve ülke orduları kurup yetiştiren ve derin devlet ve örtülü ödeneklerle terör örgütleri kurup halka nifak sokabildiğin ve halkın dinindenmiş gibi gözüken ve halkları sürekli iç savaş içinde yaşatabileceğin ve insanları-makamları-rütbeleri-yasaları yapıp satın alabildiğin aile şirket kurumların-ülkelerin -okulların ve kariyer veren ve makam sağlayan şirket-i para dinin var mı ? """..yok!!..yani METAVERSE -MAL-BOĞA-ÖKÜZ-İNEK bugün hala onlar ...
o halde sen ve ben, kendi bildiğimiz allahımıza ve peygamberimize ve kitabımıza iman ederek, helal ve haramı yapabildiğimiz kadar gözetip, aklımızı kullanarak sıradan ve basit yaşamaya devam etmeliyiz..FİLLER TEPİŞİR,ÇİMENLER EZİLİR YASASI...
KANDIRILMAMAMIZ İÇİN, TARİHİMİZİ VE TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİRİ VE BU SENE DEVRİ DAİM DÖNGÜSÜNÜN NERESİNDEYİZ TARİHİ HESAPLARI VE TARİH KAYITLARINI ÇOK İYİ BİLMELİYİZ ..ahsen ül takvim insan anlamına ergimeliyiz ki, zaman biz olalım.."zaman sana uymuyorsa, sen zamana uy "demiş hz ali değil mi?..ya eb ul vakt olacaksın ya da ibn ülvakt yanii..
hamiş:: SEVDİĞİME.. rüyamda" tevrat oku " demiştin ve bende okumuştum..neden okuduğumu ve ne işe yaradığını şimdi bu yazıyı kaydettikten sonra anladım..hem kendi adıma ,hemde genel cahil bırakılmış müslümanlar adına bu bilgileri tevrattan öğrendiğimiz için teşekkür ederim.. düşmanını düşmanın silahı olan palavlaları ile vurman için İKRA-OKU !! ne okuyayım..İKRA KİTABEKE -KENDİ KİTABINI OKU ..ben müslümanım ,kuranı OKURUM ... ama hristiyanı öğrenmek için incilleri OKURUM ....yahudiler için tevratı OKURUM ....hindu için avestaları OKURUM .... budistler için sutraları OKURUM.. ve KENDİ KİTAPLARI İLE ONLARI YENMELİYİM ..ne der hz kur an ,SENİN DİNİN SANA ,ONLARIN DİNİ ONLARA ..yaşasın kur an laikliği...
hala seviyor ....ve hala aynı ...
nur cihan nuralem7@hotmail.com https://www.facebook.com/nur.cihan.963