31 Mart 2017 Cuma

DÜNYA NEDİR?

Dünya malmıdır?konak mıdır?Hayır.Çok malla Karun gibi zenginler var.Halbuki dünya ehli değildir.Çok yoksul vardır ki bir parça ekmek için kapı kapı gezip avuç açar Halbuki ehli dünyadır.Dünya Hakk'dan gafil eden ve Hakk'dan gafil kılan şeydir
Eğer sual edersen:"Bütün enbiya,evliya,ulema dünyaya tasarruf ettiler.O halde niçin haram kılındı?cevcap şudur:Eğer dünyanın ne olduğunu bilseydin bu suali sormazdın.Zira sen dünyayı mal,rızık,çocuk ve kadın sanırsın.Dünya bunlar değildir.
Ehlullah buyurdu:İbadetlerden maksat ,gönlünü dünyadan yani dünya muhabbetinden döndürüp Hakk'a teveccvüh ettirmek ,zikr-i daime ulaştırmaktır.Bazıları nice vakit şeriat-ı islam'ı yerine getirir ama gönülleri dünya fikri ve mal sevgisi ile doludur.

KAZANMAYI TERK ETMEK GEREK Mİ?

Hamdun kassar,kendisine "kazanmayı terk etmek gerekli mi?"diye soran birisine "Kazanmaya devam et.Çünkü insanların seni Hacamatçı Abdullah diye çağırmaları  Arif veya Zahid Abdullah diye çağırmalarından daha doğrudur"karşılığını vermiştir.

AKIL AŞKA TERCİH EDİLİR Mİ?

Zahid, akıl yolunu aşk yoluna tercih eder
Bir asa âmâya yüz kafuri mumdan daha iyidir.

GÜNÜMÜZÜN EN YAYGIN GÜNAH:KÜÇÜK ŞİRK

"RİYA" kelimesi rü'yet/görmekten türemiştir.İnsanların , kendisinin hayırlı hasletlerini görmesi sayesinde onların gözünde iyi bir yer elde etmek arzusundan kaynaklanır.
Bir hadis-i şerifte buyurulmaktadır:"Sizin hakkınızda en çok endişelendiğim şey küçük şirktir."Sahabiler:"Küçük şirk nedir, ey Allah'ın Resulü ?"deyince Efendimiz (s.a.v.)şöyle buyurdu:"Riyadır.böyle davranan insanlara ,karşılıklarını verirken Aziz ve Celil olan Allah "Dünyada kimin görmesi için amel ediyor iseniz onlara gidin de onlardan herhangi bir mükafat alıp alamayacağınızı görün"buyurur.
Bu gün siyasetçiler,yaptıklarını anlatıyorlar."Eski den böyle idi şimdi böyle.biz daha faziletliyiz.Bizi destekleyin"
Riya,küçük şirk ve gizli şirktir.Riyakar alim ve okuyuculara şöyle denilecektir:"Sen,'Falanca ne güzel okumuş ve alim insandır'demelerini istiyordun, bu söylendi."Akraba hukukuna riayet eden  ve sadaka veren kimselere:"İnsanların sana ' ne iyi ve cömert' demesi için bunları yaptın, bu da denildi.Savaşta da öldürülen kimseye:"Falanca ne cesur imiş"desinler diye savaştın, bu söz de söylendi"denilir.işte bu üç gurup ,ateşin ilk yakacağı kimselerdir.

30 Mart 2017 Perşembe

ASTROLOJİ-YILDIZ İLMİ/İLMİ NÜCUM

Astroloji bir hastalıktır.Bu nedenle astroloji tahsili haramdır.Çünkü zararı var,fakat faydası yoktur.Allah'ın kaza ve kaderinden kaçmak imkansızdır.Bu bakımdan gök cisimlerinin çeşitli birleşim ve kavuşmalarının belli hadiselere ve bu dünyadaki özel bazı oluşlara delalet ettiğini söyleyen astroloji ehlini tasdik etmemek gerekir.
Yıldız ilmini;yani yıldızlarla ilişkilendirilerek yeryüzünde olacak hadiseleri bilmeyi ilk ortaya koyan İdris (a.s) dır.İbni Arabi hazretleri ise şöyle der:Bu ilim,doğru bir ilimdir.Kendisinde hata yoktur.ancak onlara bakmayı tam olarak bilmeyen kimse hata eder.

ŞEYTANIN İNSANA VESVESE VERMESİ NASIL GERÇEKLEŞİR

Allah dostlarından biri,şeytanın insana nesıl elip vesvese verdiğini Allah'dan kendisine göstermesini istedi.Hak Teala  da ona insanın bedenini billur(cam) suretinde gösterdi.Köprücük kemikleri arasında kuş yuvası gibi siyah bir ben vardı.Pusudaki şeytan ,fil hortumuna benzeyen hortumu ile domuz suretinde bu adamın her yerini yokladı.Nihayet köprücük kemikleri arasına geldi ve hortumunu onun kalbine doğru soktu ve vesvese vermeye başladıAdam Allah7ı zikredince arka tarafına gizlendi.Bu yüzden şeytana "el/hannas"(gizlenen,pusuya yatan)denilmiştirÇünkü kalbde ne zaman zikrin nuru ortaya çıksa şeytan geri çekilir.
Bu ilahi sırra binaen Resulullah(sav)köprücük kemikleri arasından kan aldırır ve bunu  da emrederdi.Şeytanın maddesini zayıflatmak  ve gözetleme yerini daraltmak için böyle yapmasını O'na Cebrail(a.s)tavsiye etmişti.Çünkü şeytan vesvesesini kanın aktığı damarlarda dolaştırır .İşte O'nun şeytanın vesveselerinden korunduğuna  işaret olarak nübüvvet mührü köprücük kemikleri arasındaydı.Nitekim O:"Allah şeytana karşı bana yardım etti de o Müslüman oldu"buyurmuştur.Hz.adem (a.s)'ın beraberinde olan şeytan Müslüman olmadı.Bu yüzden ona vesvese verdi.

TER'DEN YARATILANLAR/BEYAZ GÜL-SARI GÜL-KIRMIZI GÜL

Beyaz gül Hz.Cebrail'in terinden,, sarı gül Burak'ın terinden yaratılmıştır.Burak at yahut katır suretinde bir yaratıktır.Erkeklik ve dişilik yoktur.Melekler de de erkeklik ve dişilik yoktur."Biz her şeyden çift yarattık"(ez-zariyat 51/49"ayetinin hükmünün dışındadır.Burak'a Resulullah efendimizden başka hiç kimse binmemiştir.Enes (r.a)dan rivayet edilmiştir:"Ben semaya çıkarılınca yer arkamdan ağladı ve sarı otunu bitirdi.Döndüğüm zaman terim yere damladı ve bundan kırmızı gül bitti Kim benim kokumu koklamak isterse , kırmızı gülü koklasın

EFENDİMİZ (S.A.V.)'İN GÖĞSÜNÜN YARILMASI ÜÇ KEZ OLMUŞTUR

1-)Beş yaşında,süt annesi Halime'nin mensup olduğ Sadoğulları kabilesinin  yanında iken.Cebrail (a.s),Resulullah'ın (sav)kalbinden şeytanın nasibi ve faydasız şeyleri ilka mahalli olan siyah kan pıhtısını çıkardı.Böylece tertemiz kalbinde şeytanın herhangibir nasibi  kalmadğı gibi,çocukların oyunlarına ve benzer şeylere meyli kalmadı,Bu sadece Efendimiz (s.a.v.)'e tahsis edilen özelliklerdendir.Hz.Peygamber(sav97in salih varislerinin de bu manada nasipleri olmuştur.Bu durumda bedenden yorgunluk tamamen gider ve ibadetleri normal alışkanlıklar gibi canlı olarak yapar.Cebrail (a.s) nurdan yapılmış bir mühür getirdi O'nun kalbini mühürledi.Yine O'nun iki köprücük kemiği arasına peygamberlik alameti olan nübüvvet mührnü vurdu.O mührün etrafı yeşile çalan siyah kılları olan benler vardı.Elma yahut güvencin yumurtası  ya da keklik yumurtası büyüklüğündeydi.Üzerinde "La ilahe illallah Muhammedr rasulullah,"Muhammed nebüyyün emin"veya benzeri yazıyordu.
2-Efendimiz (sav)kırk yaşına ulaştığında vahiy geldiği zaman olmuştur.Bu O'nun peygamberliğin ağırlıklarını yüklenme gücünü kazanması içindi.
3-Elliiki yaşındayken isra gecesinde olmuştur.Bu ise O'nun kalbinin ilahi sırları ve rabbani kelimeleri muhafaza etmek üzere genişlemesi içindi

FAL KASTIYLA YILDIZLARA BAKMAK

Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur:Üç kimse vardır ki onlara ne dünya ne de ahiret fitnesi dokunur.Kaderi kabul ile ikrar eden,fal kasdıyla yıldızlara bakmayan ve sünnetime sıkıca sarılan.”
Kadere iman etmek demek,Allah Teala’nın mahlukatı yaratmazdan evvel hayrı ve şerri takdir ettiğine ,bütün varlıklardaki iradenin esas sahibinin O olduğuna inanmak demektir.
Fal kastıyla yıldızlara bakmak İdris (a.s)zamanında hak idi.İbrahim (a.s)’ın durumunu haber veren şu ayet de buna delalet etmektedir;”Sonra şöyle bir yıldızlara baktı ve “Ben hastayım.”dedi.”(Saffat 37/88,89)Hz.İbrahim, yıldızlara bakarak hasta olacağı sonucunu çıkarmıştır.Fakat bu daha sonra Süleyman (a.s)zamanında neshedilmiştir.

ŞÜKÜR VE SABIR İKİ BİNEKTİR

 Hz.Ömer (r.a)şöyle dediği rivayet olunur:”Şükür ile sabır iki binektir ki hangisine binsen fark etmez”.Hz.Faruk bu sözüyle sabır ve şükür yollarından her birinin Allah Teala’ya ulaştırdığına işaret etmektedir.

NİMETLERLE İMTİHAN

Hud suresi 9-10-11 ayetleri
“Eğer insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak,sonra da onu kendisinden çekip alsak, hemen ümitsizliğe kapılır, nankör olur.
Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırsak, mutlaka “Kötülük benden gitti der,sevinir, övünür.”
“Ancak sabredip güzel işler yapanlar böyle değildir.işte onlar için bir bağışlanma ve kötü bir mükafat vardır.”
Bu ayetlerde nimetin verilmesinin de çekilip alınmasında Allah’dan olduğunu gösterir.Bu ayetlerde insan nefsinin tabiatı anlatılır.Çünkü insanın  nefsi  nimete sevinmek,nimetin gitmesine üzülmek ve artık gelmeyecek diye ümitsizliğe kapılmaktır.Bu Allah'ın kaza ve kaderinin teslimiyetin azlığını gösterir.
Sadi şöyle der:
Bir köpeğe bir lokma versen onu unutmaz
Yüz kere ona taş vursan kapını terk edip gitmez
Ama bir zaman bir alçağı gözetip okşasan
Azıcık bir bahaneyle seninle cenk eder.


MESNEVİ KISSALARI

Mesnevide şöyle denilir:
Bazılarının da bu kıssalardan canları sıkılır
Çünkü her kuşun ayrı bir kafesi vardır
Çocuklar da gerçi bir okula koşarlar
Ama ders bakımından her biri diğerlerinden üstündür.
Ey yiğit , ölümden önce ölmek,azaptan emin olmaktır.
Mustafa bize böyle buyurdu
Dedi ki:”Hepiniz önceden ölün
Ölüm gelip sınamalarla ölmeden”


ALAY EDENLER

PEYGAMBERLE ALAY EDENLER-MÜRŞİTLERLE ALAY EDENLERCenab-ı Peygamberimiz’in arkasından onunla dalga geçmek için ağzını burnunu oynatarak yürümek suretiyle alay eden Ebu Cehil ölünceye kadar öyle kaldı.
Efendimizin yüzüne tüküren Ukbe b.Ebu Muayt’ın tükürüğü gerisin geri kendi yüzüne yapıştı ve yüzünde leke olarak kaldı
Efendimiz Mekkeli bir gurubun yanından geçerken el kol işareti ile yapanların cesetlerine Hz.Cebrail işaret etti ve kafirlerin cesedi yara bere oldu kokuştu ölene kadar yanına kimse yaklaşmadı.
Efendimizle alay eden Ebu Leheb7in vücuduna arız olan bulaşıcı bir çıban nedeniyle kimse yanına yaklaşmadı,ceset koktu.cesedi sopalarla ittirerek bir çukura attılar ve üzerine uzaktan taş atarak çukuru doldurdular.
Peygamberle alay edenlerin durumu bu olup,peygamber varisi olan mürşit ve insanı kamillerle alay etmekte bu dünyaya mahsus bir ceza ile mutlaka karşılık görür.

ORGANLARIMIZIN VAZİFELERİ

 Cenab-ı Hakk bütün organlardan , bu organlar ne için yaratılmış ise onu yapmalarını ister.Mesela:Kalpten marifet ve tevhid;dilden şehadet ve tilavette bulunmasını,başkalarına eziyet,alay ve benzerlerini terk etmesini ister.Her organını,yaratıldığı maksat için kullanacağına dair verdiği sözde vefa göstermeyenler, Allah tealanın gazap ve azabına uğrayacaklardır.


BU DÜNYADA İYİ İNSAN KORKAR

Bir hadiste şöyle buyurulmuştur:
İzzetime yemin ederim ki bir kulumda iki korkuyu ve iki emniyeti bir arada bulundurmam.Dünya da Ben’den korkarsa,onu kıyamet günü emniyette kılarım, dünyada kendini benden emin hissedeni ise kıyamet günü korkuturum”.

NİYETLER VE AMELLER

Atpazari Osman Fazlı Efendi’nin niyetler ve ameller konusundaki görüşü şudur:
1,”İnsanın hem kalbiyle hem de diliyle niyet ettiği şey dünya olurBöyle kimse niyet ve amel bakımından kötü biridir.Bu hal Kafirlerin halidir.
2.Diliyle niyeti ahiret, kalbiyle niyeti dünya olur.Bu kimse amel ve niyet bakımından daha kötüdür.Bu hal münafıkların halidir.
3.Hem kalben hem de dili ile niyet ettiği şey ahiretle ilgili olur.Bu kimse amel ve niyet bakımından güzel olur.Bu hal iyilerin(ebrar)halidir.
4.Diliyle ve kalbiyle niyet ettiği yüce Allah’ın rızası olur.Böyle bir kimse hem amel hem de niyet bakımından en iyisi ve güzelidir.Bu Allah’a yakın kulların(mukarrebun)halidir.
(Not:Atpazari Osman Fazlı hazretleri İsmail Hakkı Bursevi’nin mürşididir.Kıbrıs’ta sürgünde vefat etmiştir)
HAFIZ der ki:
Hurilerle beraber olmayı istersen hata olur
Çünkü Sen’in hayalinle diğerlerinden geçerim
ALLAH’IM,BİZİ SANA KOŞAN VE HUZURUNDA BULUNANLARDAN EYLE.


29 Mart 2017 Çarşamba

BİR MELAMET İLKESİ OLARAK ZİKİR

SÜLEMİNİN ZİKRİ AYNI ZAMANDA BİR MELAMET İLKESİ OLARAK TAKDİMİ

Zikir;Dil,kalb,Sırr ve Ruh olmak üzere 4 çeşittir.Ruhun zikri sıhhatli olursa , sırr ve kalbin zikri durur.Bu müşahede zikridir.Sırrın zikri sıhhatli olarsa ,kalb ve ruhun zikri durur.Bu , heybet zikridir.Kalbin zikri sıhhatli olarsa dilin zikri durur.Bu da nimet ve lütufların zikridir.Eğer kalb,zikirden gafil olursa dil zikre başlar.Bu adet zikridir.Her bir zikrin ,melametilere göre bir afeti vardır.Ruhun zikrinin afeti , sırrın ruhun zikrinden haberdar olması;kalb zikrinin afeti nefsin kalb zikrinden haberdar olması;Nefsin zikrinin afeti yaptığı eylemi görüp yüceltmesi ve bu sayede bir takım makamlara ulaşacağını düşünerek sevap beklemesidir.İnsanlar içinde en az değeri olanlar , yaptığını halka açıklamak isteyenler ve bu suretle ona değer verenler, ondan medet umanlardır.İşte nefsin en aşağı ve bayağı durumu budur.

ZİKİR ÜZERİNE

ZİKİR ÜZERİNE
“Zikir Allah’dan başkasını unutmaktır” denmiştir.”Unuttuğun zaman Rabbı’nı zikret”(Kehf 18/24) ayetinde “Allah’dan başkasını unuttuğun zaman onu gerçek anlamda zikretmiş olursun”denmek istenmiştir.Dolayısıyla zikrin kulu ulaştırması gereken nokta ,Allah’ı daimi anma halidir.Zikrin belli bir vakti yokur.”Btün ibadetlerin en üstünü olan namazın bile kılınmasının uygun olmadığı zamanlar var iken zikir her halükarda yapılabilir”denmiştir.”Onlar ayakta,otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler”ayeti de bu manaya delalet eder.İbni arabi hazretleri,Hz.Peygamber (s.a.v.)’in her anında Allah’ı zikrettiğini belirtmiştir.
Herevi (ö 1088)zikri gaflet ve Allah’ı unutmaktan kurtulmak olarak tanımlamış ve zikri üç kategoriye ayırmıştır.
Birinci derecedeki zikir övgü,dua ve riayet şeklindeki zahiri zikir
İkinci derecedeki zikir Hakk’a engel olan perdelerden kurtularak daimi huzur haline ulaşmayı ifade eden hafi zikir,
Üçncü derecedeki zikir de Hakk’ın kulunu andığnı bilmesi,kulun da kendi zikrini görmekten kurtulması olarak tanımlanan hakiki zikirdir.
Zikrin nihayeti zikrin,zakirin ve mezkurun bir olduğu bilinciyle kulun kendi zikrini görmemesi ve zikrinin mecazi olduğunu idrak etmesidir


HAREM BÖLGESİ-MÜRŞİT HUZURUNA GİRME

Ulemanın belirttiğine göre Harem bölgesinin sınırları,Medine tarafına üç mil,Irak yolundan yedi mil,Cirane yolundan dokuz mil,Cidde yolundan on mildir,Resulullah (s.a.v.)'in ihram için tayin ettiği beş mikat yeri Harem bölgesinin çevresini oluşturur.Harem hudutları da Mescidi Haram'ın çevresini ,Mescid-i Haram da  Beytullahın çevresini oluşturur.
Her kim ziyaret ve başka maksat için Mekkeye gitmek istese  ihramsız olarak bu bölgeleri geçmesi helal değildir.Namaz için mescitlere girmek,gönül erbabı olan meşayıhın huzuruna girmekte böyle kıyaslanmalıdır.Çünkü her ikiside zahir ve batın edebi gerektirir.

YEDİ KAT GÖKLERDEKİ RUHLARIN MAKAMLARI

"GÖKLERİ"YEDİ GÖĞÜ" VE YERİ ALTI GÜNDE YARATAN O'DUR"(HUD SURESİ AYET 6) buyurulmuş olup Gökler çoğul olarak yer tekil olarak belirtilmiştir.Çoğul olan gökler yedi adet olup her birinde ruhların makamı vardır:
Birinci gök, dünya seması, müminlerin ruhlarının karar kıldığı yerdir.
İkinci gök abitlerin ruhlarının karargahıdır.
Üçüncü gök, zahidlerin ruhlarının karargahıdır.
Dördüncü gök marifet ehlinin ruhlarının makamıdır.
Beşinci gök , nebilerin ruhlarının makamıdır.
Altıncı gök , nebilerin ruhlarının makamıdır.
Yedinci gök,. resullerin ruhlarının makamıdır.
Bütün bu göklerin üzerinde "Kürsi"vardır.Kürsi ulul azm peygamberlerin ruhlarının makamıdır.Bu feleğin üzerinde ise Rahman'ın arşı vardır.Bu arş son Peygamber (s.a.v.)'in ruhunun makamıdır.

RIZK SADECE BEDENE Mİ GEREKLİDİR?

İnsanın rızkı , hem cesedinin hem de ruhunun gıdasını içine alır:
Mesnevi de şöyle denilir:
Bedene ait ağzı kaparsan, sende manevi/ruhani bir ağız açılır.
O ağızla ilahi sır ve marifet lokmalarını yersin
Şu beden şeytanının sütünden kesilirsen,
Hakk'ın sofrasında nice akıl almaz nimetler yersin

HZ.HÜSEYİN'İN KILICINDA YAZILI DÖRT CÜMLE

Hz.Nüseyin (r.a)'ın kılıcında şu dört cümlenin yazılı olduğu söylenir:"RIZK TAKSİM EDİLMİŞTİR....HIRSLI KİMSE MAHRUM KALIR,...CİMRİ YERİLMİŞTİR....KISKANÇ İSE DAİMA KEDERLİDİR

DEĞİŞMEYEN DÖRT ŞEY

Dört şeyin kesinlikle değişiklik kabul etmediği konusunda ittifak edilmiştir.Bunlar ÖMÜR,RIZK,ECEL,Sadet/haşbahtlık veya ŞEKAVET/bedbahtlıktır.Bu nedenle akıllıya düşen rızkı için tasalanmamak ve Allah'a tevekkül etmektir.Çünkü o kendisine yeter
Enes bin Malik'ten rivayet edilmiştir:Bir gün Resulullah(s.a.v.)le beraber bir ihtiyacımızı görmek için dışarı çıkmıştım.Yüksek sesle şakıyan bir kuş gördük:Hz.Peygamber (s.a.v.):
-"Bu kuş ne diyor biliyormusun ey Enes?"dedi.Ben:"Allah ve Resulü daha iyi bilir"diye cevap verdim.Bunun üzerine Hz.Peygamber şöyle buyurdu:"Ya Rab görme duyumu yok edip beni kör olarak yarattın.Rızkımı sen ver, çünkü çok açım"diyor."
Enes (r.a)der ki:Biz böylece kuşa bakarken ,bir çekirge gelip kuşun ağzına girdi.Kuş ta onu yutuverdi.Sonra kuş başını kaldırdı ve şakımaya başladı.Hz.Peygamber(s.a.v.) yine:-"Ey Enes.kuşun ne dediğini biliyormusun?"buyurdu.Ben:"Allah ve Resulü daha iyi bilir" diye cevap verdim.Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):
Kuş "Kendisini zikredeni unutmayan Allah'a hamdolsun"diyor"buyurdu.Başka bir rivayette:"Kendisine tevekkül edene Allah kafidir"demiştir.

RIZKIN KEFALETİ

Hud suresi 6.ncı ayeti:"Yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'ın üzerine olmasın.(Allah) onun durduğu ve emanet bırakıldığı yeri bilir.Bunların hepsi apaçık bir kitaptadır."buyurulmuştur.Canlıların rızkının Allah'ın üzerinde olmasındaki zorunluluk,cömertliğin gereği olan bir vücubdur,yoksa kesin bir hak etmek manasında bir zorunluluk (yükümlülük)değildir.
Bir alim şöyle der:"Ehli sünnet ve cemaate göre  Allah'a hiç bir şey zorunlu olmadığı halde ayette zorunluluk bildiren bir lafzın kullanılması,geçmişte bir vaad yapıldığını göz önünde bulundurmak,bu vaadin , bütün canlılara ulaşacağının kesin olduğunu göstermek, rızk elde edeceğim diye kendini yiyip bitirmekten vazgeçmeye yöneltmek gayelerine matuftur.

DÜŞMANLIK

Kalbin afetlerindendir.Hz.Ali (r.a)'ın şöyle dediği rivayet edilir:"Düşmanlık meşguliyettir."
Halka düşmanlığı san'at edinen
Bütün hayırlardan uzak olur
Gönlü zahmet ve meşakket hastası olur
Kurtulmaz vücudu asla belalardan
Bu manada Hz.Şeyh Sa'di şöyle der:
Benim gönlüm yarın sohbethanesidir ancak
Bu yüzden oraya kimsenin kin ve düşmanlığı sığmaz

HUZURDA FARKLI SÖYLEMEK

Bazı insanlar İbn Ömer (r.a)'şöyle dedi:"Emir ve komutanlarımızın huzuruna giriyor, onlara yanlarından çıktığımız zaman söylediklerimizin tersini söylüyoruz." Bunun üzerine İbn Ömer:"Biz Resulullah (s.a.v.)z amanında böyle davranışı nifak sayardık"diye cevap verdi.
Bugün siyasetçilerin yahut makam sahiplerinin gıyabında yapılan konuşmaların binde birini,huzurda söyleceyecek kaç kişi vardır?.

SEVGİLERLE OYNAMAK

Galatasaray kongresinde FETÖ’cü Hakan Şükür ve Arif Erdem’in aidat borcu nedeniyle kulüpten ihracı ile alakalı olarak Cumhurbaşkanı  göstermiş olduğu  tepkide haksızdır.Spora siyaset karıştırılmamalıdır.Çünkü bütün insanımız daha çocukken bilmediği bir nedenden dolayı bu takıma ve renklerine gönül verir.Bu bir duygudur.Duygularda mantık aramak su ile yağı karıştırmaya çalışmak gibidir.Asla başarılamaz.Bu şahısların,Galatasaray kulübünde oynarken Milli takımda atmış oldukları goller nedeniyle ülkemiz insanına yaşattığı gururun verdiği duygu insan ölene kadar devam ettiğinden,halkın kalbinde yer edinmiş kişiler,ancak yaptıkları kötü iş nedeniyle halkın kalbinden siyaset baskısıyla atmak yanlıştır.Çünkü bu demeç ve sözler tepki almaya müsaittir.Aksine sadece o takımın taraftarları ile kalmayıp diğer takımların taraftarlarına da sirayet edebilir.Maçlar esnasında Hakan ve Arif lehine taraftarlar tezahürat yapmaları durumunda   bunu önleyecek polisiye güç yoktur.Aksine böyle bir tezahürat,siyaset hadisesinde aktif olmayan insanları, rakip olmaya iter ki siyasetçi için böyle sonuçlar doğuracak sözler hatadır.Temenni etmem ki böyle bir davranış olsun da bir anlamda sporu, mevcut hükümete protestoda kullanılan bir alet haline getirmesin. ancak, bir kibrit yakılırken bu kibrit ateşinin büyüyüp koca bir ormanı saracak güce erişeceğini daima düşünmek gerekir.Bu nedenle Cenab-ı Hakk,bir dile karşılık iki kulak vermiştir.Cumhurbaşkanımız Fenerli’dir.Fener ,Kadıköy demektir.Kadıköy de hep CHP kazanmıştır.Siyasetçiler Cimbom’u karşısına almamalıdır.

Hakan Şükür’ü milletvekili kim yapmıştır ?Pensilvanyaya ikbal için giden hangi bakan ve milletvekilleridir?Buralardan başlamak gerekmez mi?

28 Mart 2017 Salı

ZAYIFLARI YARDIMCISIZ SANMA

Zayıfları sen yardımcısız sanma
Kur’an’dan “Allah’ın yardımı gelince “(Nasr suresini)oku,
İpek böceği gibi ,kendi etrafını örme
Kendin için bir kuyu kazacaksan bari,boyuna göre kaz.
Sen bir filsen , düşmanın senden ürkmüşse ,
Sana ceza olarak ebabil kuşları gelip çatar
Yeryüzünde bir zayıf eman dilerse
Gökyüzü ordusu birbirine karışır
Sen birisini dişinle ısırıp kan içinde bırakırsan

Diş ağrısına tutulunca ne yaparsın

PAZARTESİ GÜNÜ

Alimler derler ki: Resulullah (s.v.s.)'in doğumu,peygamber oluşu,miracı,hicret için Mekke'den çıkışı ,Medineye girişi,irtihali  Pazartesi günüdür.Bunun sırrı şu olabilir:Pazartesi günü feyyaziyetin kaynağı olan,varlık mertebelerinden ikinci taayyüne işaret eder.Nitekim hece harflerinden "be" de ikinci taayyüne işaret etmektedir.Pazartesi günü de böyledir.

BÜTÜN TUZAKLAR ALLAH'A AİTTİR

 16 Nisan Referandumu nedeniyle toplum iki parçaya bölünmüş,herkesin içinde mir maksat ve muradı bulunmaktadır.Rad suresinin 42 nci ayeti:”Onlardan öncekiler de (peygamberlerine)tuzak kurmuşlardı;halbu ki bütün tuzaklar Allah’a aittir.Çünkü O,herkesin ne kazandığnı bilir.Kafirler de bu yurdun(dünyanın)sonunun kimin olduğunu yakında bileceklerdir.”buyrulmakla hiç kimse kaygı ve telaş etmesin,yahut kendisine güvenmesin,Allah Teala’nın kendi yanlarında olduğunu garanti etmesin

Herkes büyük karlar elde etmek için küçük sermayelerle bir işe atılır ama zaman gösterir ki eldeki de gitmiş iflas etmiş.Bu nedenle Allah Teala’nın memnuniyetine talip olmamız gerekir.Amaç dünya değil ahiret olmalıdır.Çok güçlü insanlar(firavunlar,Nemrudlar,Şeddatlar,Naziler,Çavşesku’lar,Lenin ve Stalinler kendilerini güçlü gördükleri bir anda basit  şekilde yok olup dünyadan silinip cehenneme girdiklerini bilmekteyiz.Yahut çokgüçlü düşmanlarına karşı,Cenab-ı Hakk'ın metanet ve cesaret vererek müminleri koruduğunu görmekteyiz.

SEÇKİNLER YÜZÜNDEN ÜMMETİN BOZULMASI

İbni mübarek şöyle der:”Bu ümmet,ancak seçkinlerin yüzünden bozulacaktır.Seçkinler(havas)de alimler,gaziler,tacirler ve valiler olmak üzere beş guruptur.
Alimler, peygamberlerin varisleridir
Zahidler yüryüzünün temel direğidir.
Gaziler,Allah’ın yeryüzündeki askerleridir.
Tacirler Allah’ın bu ümmet içindeki eminleridir.
Valiler ise ümmetin idarecileridir.
Şimdi bir alim dini alçaltır ve mala fazla değer verirse cahiller kime uyar?
Dünyaya iltifat etmemesi gereken bir zahit dünyanın peşinde koşarsa , tevbe edenler kime uyar?
Gaziler tamahkar olursa düşmana karşı nasıl zafer kazanır?
Tüccar,güvenilmez(hain)olursa ,güven nasıl tesis edilir?
Çoban kurt olursa koyunlar nasıl güdülür?
Sanatı zulum olan sultanlık edemez
Çünkü kurttan çoban olmaz.

ALİMLERİN AZALMASI YAHUT DÜNYANIN BOZULMASI

Ülkemizde son yüzelli yıl içerisinde dünyasını değişen alimlerin yerlerine yenileri yetişmemiştir.Yahut zahirde yetişeni Cenab-ı Hakk meşhur etmemiştir.Rad suresinin 41 nci ayetinde belirtilen “Bizim, yeryüzüne gelip onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi?”ayetindeki eksiltme kavramı çok çeşitli şekilde tefsir edilmiştir.Bazı alimler “yurdun eksilmesini”,bereketin kalkması,yerleşim yerlerinin harap olması,insanların veya alimlerin ,fakihlerin,iyi kimselerin vefat etmesi olduğu söylenmiştir.
Bir hadiste buyurulur ki:”Allah Teala ilmi kullardan çekip almaz.Ancak ilmi alimlerin ruhunu kabzetmek suretiyle alır.Nihayet alim kalmayıp insanlar cahil önderler edinirler.Onlar da bilgisiz olarak fetva verirler.Hem kendileri delalete düşer  hem de başkalarını düşürürler.”
Salman (r.a)der ki:”Önce gelen , sonraki öğreninceye kadar kaldığı sürece insanlar hayır içinde yaşamaya devam ederler.Ancak sonra gelen önce gelenden öğrenmeden helak olursa bütün insanlar helak olur.”


EZELİ HÜKMÜN GALİP GELMESİ

Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur ki:Sizden bir cennetliklerin amellerini işlemeye devam eder.O kadar ki kendisiyle cennet arasında sadece bir arşın mesafe kalır.Fakat ezeli hüküm galip gelir, cehennemliklerin amellerini yapmaya başlar ve cehenneme girer.Yine biriniz kendisiyle cehennem arasında kir karışlık mesafe kalıncaya dek cehennemliklerin amelini işler durur, fakat ezeli hüküm galip gelerek cennetliklerin amellerini yapmaya başlar ve cennete girer”.
Bu hadisi şerifte şu hususa çok dikkat edilmelidir:”ezeli hüküm galip gelerek cehenneme ve cennete girer” denmemiştir.Aksine ameli de zikrediyor.Allah Teala,atıyyeyi salih amellere bağlamış , kullarına bu amelleri emretmiştir.Bir hadiste:”Dua başa gelen ve gelmeyen musibetler açısından fayda sağlar”buyurulmuştur.
Dua bir kalkana benzer.Gelecek okları bertaraf etmek için kalkan taşımak ta kaderi kabul etmekle çelişki arzetmez.
Hasan Basri hazretleri:”Hiç amel yapmadan cenneti istemek günahlardan bir günahtır.”Yine şöyle diyor:”Hakikata ermiş olmanın alameti,ameli terk etmek değil,amelini görmeyi terk etmektir.”


SİLMEK

Rad suresi 39 ayetinde “Allah dilediğini siler, dilediğini sabit bırakır.Bütün kitapların aslı O’nun yanındadır.” Bu ayetten Alalh Teala’nın bir takım amelleri sildiğini anlamaktayız.Kafir iken ahir ömründe Müslüman olduğu takdirde kafirken işlenen amellerin silinip güzel amellere çevrildiğini ,Müslüman iken ahir ömründe küfre giren kimsenin dünyada iken yaptığı amellerin boşa çıktığını ve onlardan faydalanmadığını anlamaktayız.Hud 11/16 ayeti:”Dünyada yaptıkları da boşa gitmiştir,yapmakta oldukları şeyler zaten batıldır.”

Allah Teala küfrü siler ve imanı sabit kılar.Cehaleti siler ve marifeti sabit kılar.Gaflet ve nisyanı siler, huzur ve zikri sabit kılar.Buğzu siler, muhabbeti sabit kılar.Zaafı siler, gücü sabit kılar.Şekki siler , yakini sabit kılar.Hevayı siler aklı sabit kılar.Riyayı siler ,ihlası sabit kılar. Cimriliği siler , cömertliği sabit kılar.Hasedi siler şefkati sabit kılar.Tefrikasyı siler, birliği sabit kılar.Bunun delili de “O” silmek ve sabit kılmak suretiyle “her gün bir iştedir”ayetidir(er-rahman 55/29) 

ŞEREF VE İZZET

Hz.Ali (r.a)’ın şöyle dediği rivayet edilir:”Ya Rabbi Sen’in benim Rabbim olman şeref olarak bana yeter.Yine benim  Sen’in kulun olmam bana izzet olarak yeter.

27 Mart 2017 Pazartesi

İNSAN ŞEYTANLARINA HİZMET

 DÜNYA AZAPLARININ BİR TÜRÜ:İNSAN ŞEYTANLARINA HİZMET ETMEK
Rad suresi 34 ayeti:”Dünya hayatında onlara sadece bir azap vardır.Ahiret azabı ise daha şiddetlidir.Onları Allah’tan (O’nun azabından)koruyacak kimse de yoktur”buyurulmuştur.Dünyadaki azap,Allah’dan uzaklık,perdelenmişlik, gaflet, cehalet, nefse , hevaya , dünyaya, cin ve insan şaytanlarına kulluk etme azabıdır.

“Ekmeğimi veriyor”düşüncesi ile rızkı kuldan bilip,dünyevi imkan sahiplerinin ve makam sahiplerinin ,kaprislerine,eziyetlerine,hakaretlerine maruz kalıp bunların kahrını çeken insanlar dünyevi bir azap içindedirler.

AMELLERİ SÜSLÜ GÖSTERME MESELESİ

Neml suresi 27/4 ayetinde:”Ônlara amellerini süslü gösterdik”,ve yine aynı surenin 27/24 ayetinde:”Şeytan onlara amellerini süslü gösterdi”buyurulmuştur.Amellerinin süslü gösterilmesi,gerçekte bir tuzaktır.Nefisleri onlara batıl şeyleri hayal ettirdi.Sonra onlara bunların gerçek olduğu zannını verdi.Cenab-ı Peygamber (s.a.v.)buyurmuştur ki:”Ben sadece bir davetçi ve tebliğci olarak gönderildim Hidayet etme konusunda elimden bir şey gelmez.İblis de sadece (kötü amelleri)süslü gösterici olarak yaratılmıştır.Onun da yoldan çıkarma konusunda elinde bir şey yoktur.”

DÜNYA KAFİRİN CENNETİ,MÜMİNİN ZİNDANIDIR"hadis-i şerifi

Bağdatlı bir kadı, hizmetçileriyle beraber büyük bir ihtişam içinde vezir edasıyla külhan sokağından geçiyordu.Külhancı cehennemi bir surette , pis kıyafetler içinde ,orasından burasından katran damlar halde ortaya çıkıp kadının atının gemine yapıştı ve şöyle dedi:"Allah kadı hazretlerinin teyit etsin,Peygamberinizin :"Dünya,müminin zindanı,kafirin cennetidir"sözünün manası nedir?Görüldüğü gibi sen mümin bir Muhammedi olduğun halde dünya senin için bir cennet;ben ise kafir bir Yahudi olmama rağmen dünya benim için bir zindandır!"
Bu soru üzerine kadı şöyle dedi:"Dünyanın şu gördüğün ziynet ve haşmeti , cennete ve cennette hazırlanan derecelere nisbetle müminler için bir zindandır.Cehennem ve orada hazırlanan derekelere nisbetle de kafirler için cennettir."Bu sözü duyan Yahudi Müslüman oldu ve ihlaslı bir şekilde yaşamaya başladı

CENABI HAKK'IN İKİ ELİ

"ALLAH" ismi,Allah'ın zatına "RAHMAN" celal sıfatına ve  "RAHİM "Cemal sıfatına  işaret etmektedir.Bunun manası şudur:Bu iki sıfat ,Allah Teala'nın zatı ile kaimdir.,diğer isimler ise bu iki sıfatı içlerinde bulundurmaktadır.Bu iki sıfat kahır ve lütuf sıfatlarındandır.Sure başlarında bulunan "Elif Lam Ra" hurufu mukattaa olup bunlarla alakalı olarak Şa'bi'ye soru sorulmuştur.Şa'bi şöyle demiştir "Bunlar, Allah'ın sırrıdır Bunların peşine düşmeyin.allah Teala gaybını ancak razı olduğu peygambere veya peygambervarisine açıklar".
Bir hadiste buyrulmuştur ki:"İlimden gizli halde bulunan bir kısım vardır ki onu Allah'ı bilenlerden (ulemai billah)başkası bilemez.Onlar, bu gizli ilmi söyledikleri zaman Allah'dan gafil olanlardan başkası onu inkar etmez".

PEYGAMBERE EZİYET EDENLER,ONUN ŞANINI YÜCELTTİLER

Kabe avlusunda ibadet eden efendimizin üzerine Ebu Cehil'in teşvikiyle Ukbe b.Ebi Muayt isimli kafir deve işkembesi bırakmıştı.Fatıma (r.anha)gelerek bu pisliği kaldırdı ve müşriklere hakaret etti.Efendimize eziyet eden Ebu Lehep,Hakem b.As,ibni Ümeyye ve Ukbe b.Ebi Muayt eziyet verici tutumları üzerine Efendimiz (s.a.v.)buyurdu ki:"Size müjde veriyorum ki Allah Teala dinini üstün kılacak,kelimesini tamamlayacak ve Peygamberine zafer ihsan edecek.Şu gördüğünüz kişiler yakın bir zamanda sizlerin eli ile boğazlanacaktır"
Buyurduğu gibi çıktı.Çünkü ashap o kişileri Bedir günü kendi elleriyle öldürdüler.

HAKK'IN HÜKMÜNE RAZILIK GÖSTERMENİN TARİFİ : SABIR

EFENDİMİZ sav ALLAH TEALA'NIN HÜKMÜNE RIZA GÖSTERİP BELASINA SABRETTİĞİ İÇİN ÖVÜLMÜŞ BİRİ OLARAK YAŞAMIŞ VE ZAFERE ULAŞMIŞTIR.MESNEVİ-İ ŞERİFTE ŞÖYLE DENİR:
CENAB-I HAK,YÜZBİNLERCE KİMYA ;FAYDALI DEVALAR YARATTI
FAKAT İNSANOĞLU SABIR GİBİ FAYDALI BİR DEVA GÖRMEDİ
SANA KABZ, SIKINTI GELİNCE , O DARLIKTA, O SIKINTI DA SEN BASTI GÖR,
GENÇLEŞ, SEVİN, YÜZÜNÜ ALNINI BURUŞTURMA
ÇOCUĞUN GÖZÜ , EŞEK GİBİ DÜNYAYA AİT İSTEKLERDEDİR
AKILLI KİŞİLERİN GÖZLERİ İSE AHİRET İŞLERİNDE , HESABINDADIR.
O ÇOCUK GİBİ GAFİL OLAN KİŞİ ,AHIRDAKİ OTU LEZZETLİ BULUR
AKILLI İSE AHIRDAKİ HAYVANIN KASAPEDİLNDE TELEF OLACAĞINI GÖRÜR
ŞU KASABIN VERDİĞİ OT YOK MU!ACIDIR ACI.
KASAP O OTU , TARTIDA AĞIR GELMEMİZİ SAĞLAMAK İÇİN VERİYOR
SABIR , GAYRET PERDESİ ARDINDAKİ
SEVGİLİNİN NAR GİBİ YÜZÜNÜ, İKİYE AYRILMIŞ SAÇLARINI GÖRMEKTİR.

SIRF ALLAH İÇİN DOST EDİNMEK

Rivayet edilir ki Allah Teala dostlarından birine şöyle buyurmuştur:
“Dünyada zahidane yaşadın ve karşılığında dünyevi meşgalelerden uzak rahat bir hayat sürdün.Beni zikrettin,bunun karşılığında ise Benimle birlikte olma şerefine nail oldun.Peki sen bir kimseyi sırf Benim için dost ve bir kimseyi sırf Benim için düşman edindin mi?
(Allah katında en çok fayda sağlayan amellerden biri Allah dostlarının muhabbeti ve onları dost edinmektir.)

BEDBAHT OLMANIN BELİRTİSİ:EVLİYAYA DÜŞMANLIK

Rad suresinin 32-35 ayetlerinde şaki,bedbaht olmanın bir belirtisinin de peygamberlerle ve velilerle alay etmek olduğuna işaret edilmektedir.Bir kutsi hadiste şöyle buyurulmuştur:”Benim bir dostumu hafife alan “,başka bir rivayette:”Benim bir dostuma düşmanlk eden bana savaş açmış demektir” .Yani benim dostlarımdan birini öfkelendiren ve eziyet eden benimle savaşmış olur.Allah Teala dostlarına çok süratle yardım eder.Çünkü Allah dostu ,Allah’a yardım eder.(O’nun dinini yaşar ve yaşatır).Allah’da onun yardımcısı olur.


BAL TEFSİRİ

 Hz.Ali (k.v)hazretleri bir gün hastalanmıştıBunu haber alan Hz.Ebubekir,Hz.Ömer(r.a) ve Hz.Osman (r.a)ziyarete geldiler.Evde ikram olarak bir tasta bulunan ve sadece bir kişiye yetecek kadarbaldan başka hiçbir şey bulamadı.Beyaz ve parıldayan bu kabın içerisinde siyah bir saç kılı vardı.Hz.Ebubekir;
-“Söz söylemeden yemek doğru olmaz.”dedi.
Ona –“En değerlimiz.üstünümüz ve efendimiz sensin.Önce sen birşeyler söyle “dediler
Hz.EBUBEKİR şöyle dedi:
“Din,şu kaptan daha parlak
Allah'ı zikretmek şu baldan daha tatlı,
Şeriat şu kıldan daha incedir”
HZ.ÖMER  dedi ki:
“Cennet bu kaptan daha parlak
Cennet nimetleri bu baldan daha tatlı
Sırat da bu kıldan daha incedir”
HZ.OSMAN ise şöyle dedi:
“Kur’an şu kaptan daha parlak
Kur’an okumak şu baldan  daha tatlı
Kur’an-ı tefsir etmek ise şu kıldan daha incedir
HZ.ALİ  şöyle dedi:
“!Misafir şu kaptan daha parlak
Misafirin kalbi şu baldan daha tatlı
Misafirin kalbi şu kıldan daha incedir.”


HÜSNÜ ZANNIN ETKİSİ

 İman ve ikrar güzelliklerin en güzeli olduğu gibi inkar da çirkinliklerin en çirkinidir.Hüsnü zan ve güzel inancın çok büyük bir tesiri vardır.
Rivayete göre bir gurup harami bir hana misafir oldular.Han sahibi kim olduklarını sorunca utanarak gazi olduklarını söylediler.Bunun üzerine han sahibi kendilerine yemek hazırladı.O sırada bir kadın geldi ve yemekten önce ellerini yıkasınlar diye önlerine bir leğen koydu ve şöyle niyet ederek:”Benim kör bir kızım var ş gazilerinin ellerini yıkadıkları suyla teberrüken onun yüzünü yıkayayım”Adamlar ellerini leğende yıkadılar,kadında bu suyla yavrusunun yüzünü yıkadı.Yıkar yıkamaz çocuğun gözleri görmeye başladı.

KUR'AN'DAN MAKSAT

Kur’an-ı Kerim’in inmesinden maksat , sırf okumak ya da sadece dinlemek değil,içinde bulunanlarla amel edilmesi  ve güzel bir hayat tarzı eldeedilmesidir.Bu bakımdan avamdan olan bir ibadet ehli yaya olarak yürüyen kimse gibidir.Gevşek bir alim iise binitinin üstünde uyuyan kimsegibidir.
Sa’de der ki:
İradesiz şakirt, altını olmayan aşık gibidir
Bilgisiz seyyah ve kanatsız kuş gibidir.
Ameli olmayan alim yemişsiz ağaç gibidir.
Bilgisiz zahid kapısız ev gibidir.

ZİKİR TELKİNİ

Zikir çekmek için izin gerekir mi?Günümüz insanı ,eline bir tesbihat kitabı alıp yahut Kuran’ı Kerim içindki teşbih ayetlerinden kendine bir demet yaparak vird edinebilir mi?Yahut ani esma ne kadar okunmalıdır ?gibi hususlar tasavvuf yoluna ilgi duyanlar için gündeme gelen sorulardır.
Zikrin şartlarından biri de zikreden kimsenin bu zikri,zikir ehlinin telkiniyle almasıdır.Nitekim sahabe zikri telkin ile Resulullah (s.a.v.)den almışlardır.Sahabe. tabiilere,tabiiler de meşayıha telkin etmiş ve günümüze kadar şeyhten şeyhe telkin edilegelmiştir.Kıyamete kadar da böyle devam edecektir

26 Mart 2017 Pazar

ZAKİRLER DÖRT SINIFTIR

Zikrin nuru ,zakirin hali kadardır.Zakirler dört sınıftır:
1-HALVET EHLİ.Bunların bir gün ve  gecede nefyü ispat ve şiddetli hareket ile güçlü hafi zikirden vazifeleri yetmişbin kerre La ilahe illallah demektir.Bunlar başkasıyla değil Hak ile meşguldürler
2-UZLET EHLİ.Bunların bir gün ve gecede gizli zikirden vazifeleri otuzbin kere La ilahe illallah demektir.Bunlar bazen Hak ile bazen de kendi nefisleriyle meşguldürler.
3-VAKİTLERİN SAHİBİ OLANLAR.Bunların cehri ve hafi zikirden vazifeleri on ikibindir.Bunlar, bazen Hak ile bazende kendi nefisleriyle meşguldürler.
4-HİZMET SAHİBİ OLANLAR.Bunların vazifeleri ise devamlı abdestli bulunarak gece gündüz her halükarda cehri zikirdir.
Büyüklerden biri şöyle der:"Salı gecesinin son üçte birinde himmetini toplayarak ve kalb huzuru ile bin kere La ilahe illallah dese ve bir zalim için beddua etse ,Allah Teala o zalimin başına hemen musibetler getirip çeşitli afetlerle helak eder,yurdunu harabeye çevirir ve çok yakın bir zamanda kökünü kazır.
Molla Cami der ki;
Senin gönlün Cenab-ı Hakkı gösteren bir aynadır
Senin aynanın yüzü neden bulanıktır?
Cilacı gibi sende cila vur
Senin aynan da parlak olur.
Eğer bilmiyorsan onun aynasını
La ilahe illallah'tan başkası değildir

ALLAH TEALA'NIN ÖVÜNMESİ

ALLAH TEALA’NIN MELEKLERİNE KARŞI ÖVÜNMESİ
Ebu Said(r.a)şöyle demiştir:”Resulullah (s.a.v.) bir gün ashabından halka olmuş bir gurubun üzerine çıkageldi ve yanlarına varıp:
-“Sizi burada oturtan nedir?”diye sordu.Onlar da:
-“Bizi İslam’a ilettiği için Cenab-ı Hakk’ı zikretmek ve O’na hamdetmek  maksadıyla oturuyoruz”cevabını verdiler.
Hz.Peygamber (s.a.v.):
-“Allah için sizi buraya oturtan sadece bu mudur ?”diye tekrar sordu.Onlar da:
-“Allah’a yemin olsun ki ,bizi burada oturtan sadece budur.”dediler.Bunun üzerine Hz.Peygamber (a.s)buyurdu:

-“Size inanmadığım için yemin ettirmedim.Fakat Cebrail gelip Allah Teala’nın sizinle meleklere övündüğünü bana haber verdi.”

EN TEZ GANİMET ELDE ETME YOLU

Rivayet edilir ki Hz:Peygamber(s.a.v.)Necd tarafına bir birlik gönderdi.Onlar da bir miktar ganimet elde ettiler ve geri döndüler.adamın biri”Bu birlikten daha çabuk dönen ve daha fazla ganimet elde eden başka bir birlik görmedik”dedi.Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.)şöyle buyurdu:”Ben size bunlardan daha hızlı ve daha fazla ganimet alan bir topluluk göstereyem mi?Sabah namazında hazır bulunan,namazdan sonra oturup güneş doğana dek Allah’ı zikreden kimselerdir.”


KALB ÇEŞİTLERİ

Dört çeşit kalb vardır:
1-Katılaşmış kalb.Kafirle münafıkın kalbidir.Dünya ve şehvetleri ile huzur bulur.Nitekim “Onlar dünya hayatından hoşnut kalıp onunla huzur buldular”(Yunus 10/7)
2-Unutkan kalb.Günahkar Müslümanların kalbi.Tevbeyle ve cennet nimetleriyle huzur bulur.”Ne var ki o unuttu.fakat onda bir kasıt bulamadık”(Taha 20/115) buyrulmuştur.”(Sonra Rabbi)..tevbesini kabul buyurup doğru yola iletti(Taha 20/122)
3-Şevk dolu kalb.İtaatkar müminlerin kalbidir”Onlar iman eden  ve Allah7ı anmakla kalbleri huzur bulan kimselerdir”(Rad 13/28)
4-Vahdani kalb,peygamberlerle seçkin velilerin kalbidir.Bu kalb de Allah’la ve sıfatlarıyla huzur bulurNitekim “İbrahim bir zaman Rabbine :”Rabbim !ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster”demişti.Rabbi ona :”Yoksa inanmadın mı?”dedi.İbrahim:İnandım, fakat(ölülerin nasıl driltildiğini bana göstermen sayesinde)Kalbimin  mutmain olması için (görmek istedim).dedi”(Bakara 2/260)
Allah kulun kalbine tecelli edince mutmain olur,itminanın nuru kalbinin aynasından nefsine akseder.Onunla nefis de mutmain olur.İnayet cezbelerin müstehak olur.Bu ise “Rabbine dön”(Fecr 89/28)hitabından ibarettir.
Zikir.kalblerin cilası ve sevglinin sevilmesine sebebdir.Kim Allah7ı anarsa Allah’da onu anar.Nitekim Allah Teala”Siz beni zikredin ben de sizi zikredeyim”(Bakara 2/152)buyurmuştur.


KALBİN HUZUR BULMASI

 “İyi bilin ki, kalbler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur”ayetinde (Rad 28)ki huzur bulunlar müminlerdir.Kafirler için ise Zümer 39/45 ayetleri vardır:”Allah tek olarak anıldığı zaman,ahirete inanmayanların içlerini sıkıntı basar.Allah’dan başkası anıldığı zaman ise hemen yüzleri güler”buyurulmuştur.
Mümin olanlardan avamın gönlü teşbih ve sena ile,havassın gönlü Esmai Hüsna’nın hakikatları ile,ahassın/seçilmişlerin gönülleri ise Allah Teala’yı müşahede etmekle huzur bulur.


SAPTIRMAK FİİLİ

 “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de hidayete erdirir”ayeti(Rad 27) Cenab-ı Hakk7ın “El-Mudil”,”El- Hadi” ismi şeriflerinin gereğidir.Saptırma fiili şeriat mertebesinde şeytana,tarikat mertebesinde nefse ve hakikat mertebesinde ise Allah’a isnad edilir


HİKEMÜL ATAİYYE'DEN

 Azledilmek istemiyorsan senin için sürekli olmayacak bir memuriyet kabul etme.Zaten dünyadaki bütün memuriyetler devamlı değildir.Sen onlardan yaşarken ayrılmazsan ölürken mutlaka ayrılacaksın!.Allah dünyayı,ağyarın yeri olarak yaratmış, onu keder ve tasaların varlığı için kaynak kılmıştır.Bu seni dünyadan uzaklaştırmak içindir.Ta ki senin için dünyaya dayanma ve onun üzerine yükselme olmasın.”

DÜNYA HAYATI İLE ŞIMARMAK

Rad suresi 6 yetinde Cenab-ı Hakk “Allah dilediğine rızkını bollaştırır da draltır da.Onlar dünya hayatı ile şımardılar.Oysa ahiretin yanında dünya hayatı geçici bir faydadan bir şey değildir”buyurulmuştur.
“Meta”kelimesi ile ifade edilen bu dünya hayatının dünya mallarına ve eşyalarına dönük bölümünü düşündüğümüzde,sahip olmak istediğimiz ve “en güzel”diye düşündüğümüz her şey(ev,araba,elbise,tarla,bağ ,bahçe,gençlik,sıhhat,mevki ve makamlar)mutlaka bizi terk edecek nefsin arzularıdır.Trilyon dolar olarak ifade edilen servete malik David Rockafeller,ölmemek için sayısız ameliyatlar geçirmiştir.100 yaşına geldiğinde “iki yüzüncü yaşgününü görmek isetdiğini “söylemiştir.Bu duygu dünyayı terk etmek istemeyen insanların halidir.Ham ,olgunlaşmamış meyvenin sapına sıkı sıkı sarıldığı gibi ahirete imanı olmayan insanların sergileyecekleri davranışta budur.Bu anlayışta olan kimse “ölmemek için ,öldürür”.Dünyanın bu çekiciliği ve cazibesinin tehlikesi nedeniyle Cenab-ı Hakk,Peygamberlerini ve evliyaullah’nı hep fakir bir hayat yaşatmıştır.
Peygamberler içerisinde saltanat ve güç sahibi olanlar pek çok azdır.Hz.Süleyman,Hz.Davud ve Hz.Yusuf bunlar örnektir.ancak bunlar asla bu hali övmemişler ve tehlikesine işaret buyurmuşlardır.

25 Mart 2017 Cumartesi

Kim Terörist 1

FİTNE NEDİR?

Bir hadis-i şerifte “Fitne uyumaktadır, Allah onu uyandırana lanet etsin!”
Fitne,dini bir fayda olmaksızın ,insanları rahatsızlığa,anlaşmazlık, sıkıntı ve belaya düçar etmektir.Böyle bir şey haramdır.Çünkü yeryüzünde bozgunculuk çıkartmak,Müslümanlara zarar ermek, kalbi bir eğrilik ve dinde sapıklık demektir.
İnsanı idarecilerine karşı ayaklanmaya teşvik etmek de fitneye girer.Sultan zalimde olsa bu hareket,bu fitne e yeryüzünde bozgunculuk olduğu için caiz olmaz.Sultana karşı ayaklanmak isteyen mazlumlara yardım etmek de, onlara karşı Sultana yardım etmek de caiz değildir.Çünkü bu zulme yardım olduğu için caiz olmaz.Bu eylemsel hareketler ve sözlerle alakalıdır.
Peki demokratik bir eylem olan seçim sandıklarına gidip rey vermek hadisesi fitne olarak telakki edilemez.Zira ,kargaşa çıkartıcı söz ve eylemler,huzuru kardeşliği ortadan kaldıracak,düşmanlık peyda edecek  söz ve eylemlerdir fitne.Aslında fitnnin temelinde dünyaya talip olma isteği yatar.

ALLAH'A VERDİĞİMİZ SÖZLER

Hiç birimizin hatırına gelmez.”Ben Allah’a ne zaman söz vredim?”diye.Yahut “Ben Allah’la ne zaman konuştum diye “düşünüp durur.Bu sözleşme:Cenab-ı Hakk7ın insanları Adem’in sırtından çıkartarak tevhid ve ubudiyyet hususunda ahid aldığı sirada Allahla aramızda olan antlaşmadır.Nitekim Allah teala buyurmuştur:”Ey Ademoğulları! Size Şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır” diye and vermedim mi?(Yasin 36/60).
İki tane sözleşme vardır:Biri muuhabbet üzere verilen söz,öteki de kulluk üzere verilen söz.Birincisi havassa,ikincisi avama aiddir.
Muhabbet üzere söz verenler, sözlerini ebediyyen bozmazlar.Kulluk üzere söz verenler sözlerini muhabbetle pekiştirenler de sözlerini bozmadılar.Ama sözleri muhabbetle pekiştirilmiş olmayanlar heva ve heveslerine uyarak Allah’dan başkasına kulluk ettiler ve bir çok şeyi O’na ortak koşup onları sevdiler.
Allah’a verilen sözü,kamil manada uyanıklığa sahip olup her türlü örtü ve perdeden sıyrılanlar hatırlıyabilir.Nitekim zünun-ı Mısri ye “Ben sizin Rabbiniz değilmiyim?”(Araf 7/172)şeklindeki misakın sırrı sorularak”Bu misakı hatırlıyormusun?”denildi.Mübarek şu cevabı verdi:”Evet sanki şimdi kulaklarımdaymış gibi hatırlıyorum”.Büyükler “Misak sanki dün olmuş gibi”derler ve hatırlarlar.Başkaları ise onu uzak görüp hatırlamazlar.

MELEKLERİ GÖREBİLMEK

MELEKLERİ GÖREBİLMEK
Dünyada meleklerin selamını duymak ve onları görmek, latif cevherleri sbebiyle sadece beşerin havassına mahsustur.Nitekim imam Gazali hazretleri El Münkızü min’d-dalal isimle eserinde şöyle der:”Sufiler ,uyanıkken de melekleri görürler”.Yani bu, nefislerinin temizliği, kalblerinin arınmışlığı, çeşitli alakalarla bağlarını koparmış olmaları, mmal-mevki gibi maddi dünya sebeblerinden tamamen kopmuş,Allah’a daimi bir bilgiyle ve sürekli bir amel ile tam olarak yönelmiş olmaları sebebiyledir.Sufilerin dışındakiler ise melekleri ancak misal aleminde veya açıkça bilindiği gibi öteki yaratılışta görebilirler


FAKİRLERE RESULULLAH (S.A.V.)'IN MÜJDESİ

 Enes (r.a) dan rivayet olunmuştur.Fakirler resulullah (s.a.v.)’e bir elçi gönderirler.Elçi.
-“Ey Allah'ın Resulü !ben fakirlerin elçisiyim “diyerek kendisini tanıttı.Resulullah (s.a.v.):
Merhaba !Demek sen bana çok sevgili olan bir topluluğun yanından geliyorsun” buyurdu.
Elçi:
-“Ey Allah’ın Resulü;Fakirler:”Zenginler her türlü hayrı alıp gittiler.Onlar haccediyor,biz edemiyoruz.Onlar sadaka veriyor, biz veremiyoruz. Onlar köle azad ediyor, biz edemiyoruz. Hastalandıklarında mallarının fazlasını kendileri için ahiret azığı olarak (infak edip)gönderiyorlar”dediler.Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.)şöyle buyurdu:
“Benden fakirlere şunu ilet:Onlardan kim Allah rızası için sabrederse , bu kişiler zenginlerde asla bulunmayan üç haslete sahip olur:
1-Cennette kızıl yakuttan yapılmış oralar vardır.Cennetlikler bu odalara tıpkı dünyadakilerin yıldızlara baktıkları gibi bakarlar.Bu odalara sadece fakir peygamberler,fakir şehitler ve fakir müminler girebilir.
2-Fakirler cennete zenginlerden yarım gün önce gireceklerdir.Bu ise beş yüz(dünya)senesi eder.
3-)Fakir ihlaslı bir şekilde “Süphanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber”dese aynı sözü bir zengin söylese,zengin fakirin faziletine ve ona verilen kat kat sevaba ulaşamaz.Bu sözü söylemenin yanı sıra , onbin dirhem bağışlamış olsa bile yine ona ulaşamaz.Ayrıca bütün bu davranışlar için durum böyledir.”Bu cevabı alan elçi fakirlerin yanına döndü.Hz.Peygamber (s.a.v.)’ın sözlerini onlara haber verdi.Hepsi birden:”Razı ve hoşnut olduk ya Rab!” dediler.

NESEB BAĞININ FAİDESİ VARMIDIR?

 Kamillerle birlikte cennete girme salih olma şartına bağlanmış olup neseb bağının faidesi yoktur.Denmiştir ki:
Sidiğin aslı tertemiz su iken,
Nesebim Ali’ye dayanıyor diye mi bunca iftihar?
Bizzat kendi çirkin davranışlarınla kirlettiğin
Tertemiz bir neseb sana ne fayda sağlar?

Asla nesle o kadar itibar yoktur
Gülün yüzünün gülmesi dikenden değildir
Şarap koruktan ve şeker kamışından olur
Bal,arının kusmasından hasıl olur


KAMİL OLMANIN VE ADN CENNETİNDE İKAMET ETMENİN SEKİZ ŞARTI

Cenabı Hakk rad suresinin 20,21,22 ayetlerinde SEKİZ HASLETTEN BAHSETMİŞTİR.Bu sekiz hasleti bahşettiği kulları Kamil kimselerdir.Tam olsun noksan olsun tüm müminler cennetlere gireceklerdir.Ancak ADN cennetine girip orada mukim olabilmek için bu şekiz haslete sahip kamillerden olmak gereklidir.Bu sekiz haslet”onlar,Allah’ın ahdini yerine getirenler ve verdikeri sözü bozmayanlardır.onlar Allah’ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözeten , Rablerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir.Yine onlar Rablerinin rızasnı isteyerek sabreden,namazı dosdoğru kılan , kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli olarak (Allah yolunda )harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir.İşte onlar var ya ,dünya yurdunun güzel sonu sadece onlarındır.(O yurt) Adn cennetleridir.oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından salih olanlarla beraber girecekler,melekler de her kapıdan onların yanına varacaktır.MeleklerJSabrettiğinize karşılık size selam olsun!Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir!(derler)

ÖLÜLERİN DUASI

Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur ki:”Ey ashabım ! Ölülerinizi kabirlerinde unutmayın.Özellikle de Ramazan ayında.Çünkü onların ruhları evlerine gelir.Kadın olsun erkek olsun her biri bin kere şöyle bağırır:”Bir dirhem, bir buğday ekmeği , bir parça ekmek tasadduk ederek , bir dua ile, bir ayet okuyarak yahut bir elbise ile bizlere acıyın ki Allah da size cennet elbisesi giydirsin! “
“Kötülüğü iyilikle savmak” kötülüğü iyilikle,zulmü af ile, akraba hukukuna riayetsizliği riayet ile, mahrum etmeyi de vermekle karşılayan kimselerdir.
Gölge salan ağaçtan eksik kalma
Sana taş vurana sen meyve bahşeyle
Sedeften hilim nüktesini hatırla
Sedef başını yarana cevher bahşeder
Kötülüğün peşinden iyilik yapmakla kötülük yok edilir.İyiliklerin en güzeli La ilahe illallah demektir.


HER İYİLİK YAPAN CÖMERT DEĞİLDİR

 Derler ki: Teşekküre ve övgüye tamah ederek iyilik yapan cömert değil tüccardır.Çünkü malıyla medhü sena satın almıştır.Methedilmek ise lezzetli ve bizzat kastedilen bir şeydir.Cömertlik ise bir şeyin hiçbir kasıt güdülmeden sarf edilmesidir.
Kasabın mallarının boğazına çok iyi bakması onun cömertliğinden değildir.Daha çok beslensin kestiğimde daha çok para etsin diyedir.


ŞERİATIN VACİBİ-MERTLİĞİN VACİBİ

Şeriatın vacibi,mal varlığının şeriatın belirlediği ölçüler içinde zekat olarak hak sahiplerine infak edilmesidir.Mertliğin vacibi ise Zekatın haricinde arta kalan mal hususunda infak edebilmektir.Cimri,ya şeriat hususunda zekat ve sadakasını vermeyen eli sıkı tutan kimse olduğu gibi mürüvvet konusunda (yedirme içerme,giyimv.s konusunda eli sıkı olan kimsedir.
Cimrilerle alakalı olarak şöyle denilmiştir:
Efendi mehtapta yemek yerdi,
Sarayında hiç kimse yoktu
Kendi gölgesini bir adam zannetti
Ekmek kabını önünden kapıp kaldırdı.
Cenabı Allah harcama fiilini iman edenlere isnad ederken rızk vermeyi kendi zatına isnad etmiştir.Bu, onların kendisine verilen mallarda Allah’ın eminleri ve vekilleri olduğuna dikkat çekmek içindir.Vekil,malda tasarruf hususuna asaleten değil vekaleten sahiptir.

REFERANDUMA'A İLİŞKİN TAHMİNLER

   Veliler ,Cenab-ı Hakk’ın geleceği seyirttirdiği zatlardır.Anck bu zatlar bulundukları halin şartlarına  uymasada Hakk7n muradına itiraz etmezler,bildiklerini ifşa etmezler,sabırla Hakk7ın muradındaki hikmetlerin tahakkukunu beklerler.Çünkü idarecilerle alakalı koyduğu kural(şeriat)halkın istemesidir.Halkın isteği ya iyilikle olur.Ya da imtihan,bela,kötülükle olur.Haccac-ı zalim 20 yaşında iken kumandan olmuş 53 yıl yaşamış ve hayatı boyunca öldürttüğü insan  sayısının 124.000 olduğu,bir çoğununda kötü zindan şartları nedeniyle hapiste telef olduğu rivayet olunur.Layık olan halka da yine kendi içlerinden zalim idareciler gönderip onlara zulmettiler.Zulümden bunalan insanlar Allah’a yönelirler,bedel ödendikten sonra Cenab-ı Hakk’ın rahmeti galebe gelerek toplumda değişim başlar.
Levhi mahfuzdan okuyanlar takdire itiraz etmeyip susarlar.Eğer idareci şayet uyanıksa,bu zatlardan birisini bulur,ona tabi olur acıda olsa onun belirttiği ilacı içerse hem kendisini kötü akıbetten hemde ülke insanını daha fazla mağduriyetten kurtarır.Bu da Hakk’ın iznine bağlıdır.Tevazu su gibidir.Su alçak olan yerlere akar ve hayat verir.16 Nisan Referandum ve sonrasındaki Evet hayır arasındaki farkın ince kağıt kadar olacağını büyükler ifade etmişlerdi.Cemaat e hükümetin toslaşmasında  Cenab-ı Hakk’ın üçncü birisine aradan sıyrılma fırsatı vereceği belirtildiğinden bu fırsat verilen kişi yahut kişilerin toplumun tüm kesimlerindeki,meşreplerindeki güzel ahlaklı,erdemli,ilkeli ,iyilikten yana,Hakk’dan yana olan insanları söylem ve icraatıyla bir araya getirip ülke ve ümmet olarak silkelenmeyi beklemekteyiz.Dayak yiyenler mutlaka Hakk’ın ve halkın huzurunda hesap vereceklerdir.Bu dünyanın hesabı,ahirete nazaran pek hafif imiş
Bu ülke kimlerindir?:”Rablerinin rızasını isteyerek sabreden,namazı dosdoğru kılan,kendilerine verdiğmiz rızktan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir.İşte onlar var ya , dünya yurdunun(güzel)sonu sadece onlarındır”’Rad suresi 22 ayeti)
Bu insanlar ki Kamil insanlardır kendilerine bir şey verilmediği zamanlar şükrederler,verildiği zaman ise başkalarını kendilerine tercih ederler.


MÜKELLEF TUTULAN ORGANLARIMIZ

 Mükellef tutulan organlarımız göz,kulak,dil,el ,karın,cinsi organ,ayak ve kalbdir.Bu organlardan her biri için kendisine mahsus bir şeri hüküm veya Allah katında övülmüş bir fiil bulunmaktadır.Namaz,oruç ve benzeri fiiller övülmüş fiillerdir.
  

ALLAH TEALA’YI GÖRME YERİ

Cennet Allah Teala’nın mahalli değildir.Cennet,müminin Allah Teala’yı görme mahallidir.Haşa cenab-ı Hakk.mekandan münezzehtir.Bu nedenle dünyada Cenab-ı Hakk’ı görme mahalli olabilir.Mekanla sınırlanma ancak yaratılmışlara mahsustur.

24 Mart 2017 Cuma

ABDURRAHMAN BİN AVF'İN AĞLAMASI

Abdurrahman bin Avf (r.a.) (ö. 32/652), aşere-i mübeşşereden (cennetle
müjdelenenlerdendir). Nevfel (bin Hâris) (r.a.) (ö. 15/636) buyurdu ki:
“(Abdurrahman bin Avf) bizi hânesine (evine) götürdü. Bizim önümüze içinde et
ve etmek vad‘ olunmuş (et ve ekmek konulmuş) bir çanak getirdiler. Abdurrahman bin
Avf (r.a.) ağlamaya başladı.
“(Sorduk) sebep nedir (diye)?”
(Cevâp verdi:)
“Yâ Nevfel! Niçin ağlamayayım. Fahr-i Âlem dünyâdan âhirete intikâl etti
(göçtü). Kendi ve ehli beyti (âilesi) arpa ekmekten doyuncaya (kadar aslâ) yemediler.
(Böyle) vakit (ömür) geçirdiler. Biz böyle et ile etmek cem’iyle mütena‛im olduk
(ni’metlendik). Yâ Nevfel! Ben zannetmem ki bizler, bize hayr olan için sağ kalmışız. Bil
ki bize hayr olan şey ol idi ki Rasûl-ü Ekrem Hazretleri dıyk-ı maîşet (dar geçim) ile
vakit (ömür) geçirdiği gibi, biz dahî dıyk-ı maîşet (dar geçim) ile vakit (ömür) geçirmeli
idik. Rasûlullah’a mütâbaattır (böyle davranmamız O’na uymadır). Buna ağlarım” cevâp
verdi.
Ey sâmi’(dinleyen)! Aşere-i mübeşşereden olan zât bir çanak içinde bir parça et
ve parça ekmek yiyorum. Âhirinde hâlim nice olur diye bukâ edip, bir çanak içinde olan
et ve ekmek pâresini (parçası) hakkında ni’met ve refâh hâle ve vüs’at-ı îyş zan edecek ol
azgınlar ki yaldızlı tepsi ve eski mâden tabaklar içinde harâmdan cem’ olmuş (toplanmış)
kırk, elli türlü iki öğün tâam ederler. (Ve bu hal içinde) ne zu’mundadırlar (iddia ederler),
teemmül oluna (var anla, düşün!

ANLAR BİZİ

Zât-ı Hak’ta mahrem-i irfan olanlar anlar bizi
İlm-i sırda bahr-i bî pâyân olan anlar bizi
Bu fenâ gülzârına bülbül olanlar anlamaz
Vech-i Bâkî hüsnüne hayrân olanlar anlar bizi
Dünyâ vü ukbâyı tâmir eylemekten geçmişiz
Her taraftan yıkılıp üryân olanlar anlar bizi
Biz şol abdalız bıraktık eğnimizden şâlımız
Varlığından soyunup üryân olan anlar bizi
Kahr-ı lutfu şey-i vâhid bilmeyen çekti azâb
Ol azâbtan kurtulup sultân olan anlar bizi
Zâhidâ ayık dururken anlamazsın sen bizi
Cür’a-i sâfî içip mestân olan anlar bizi
Ârifin her bir sözünü tutmağa insan gerek
Bu cihanda sanma ger hayvan anlar bizi
Ey Niyâzî! Katremiz deryâya saldık biz bugün
Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi

KABUL OLUNMUŞ DUA



Hasan bin Hasan (ö. 97/715-16) Hazretleri:
“Ey emmizâdem! Duâ-i mezkûr (bahsi geçen duâ) nedir?” dedikde Ali bin
Hüseyin (Zeynelabidin) (ö. 94/712) Hazretleri:
لا إلھ إلا لله الحكیم الكریم
لا إلھ إلا لله العلي العظیم
سبحان رب السماوات السبع و رب العرش العظیم
الحمد رب العالمین

duâsını kıraat ile duâ-i icâbet-arâ-yı mezkûr budur” deyû avdet eylediler.1648

Şeyh İbn-i Atâ’dan (k.s.) (ö. 309/922) nakl olunur ki, bâzı yârânı (bâzıarkadaşları) suâl eylemişler ki:
“Hazret-i Kur’ân’dan ne tilâvet edersiniz?”
“14 seneden mukaddem hergün bir hatim eylerdim. 14 senedir ki ibtidâdan ancak Sûre-i Enfal’e dek geldim”1649 dedi
“Âlimlerle oturun ve onların ilimlerinden istifâde edin. Allah (c.c.), ölmüş olan yeryüzünü rahmeti olan yağmurla dirilttiği gibi, ölmüş kalpleri de âlimlerin sohbetleri ile diriltir” (Ş)














































































)





































The Last Temptation of Christ

İLİM ÖĞRENMEK İÇİN GEREKENLER


İmâm Şâfiî (ö. 204/820) kelâmı ve nazmıdır:
نعم لن تنال العلم إلا بستة
سأنبئك اسمائھا ببیان

ذقاء وحرص واجتھاد و بلغة

وھمة استاد و طول زمان 1644
Ey müteallim (öğrenci)! Beyân edeyim, evvelâ zekâ yâni fetânet. Zîrâ gabâvet
(kalın kafalılık) ve hamâkat (akıl azlığı) ile kemâl-i tahsîl olunmaz (ilim hakkı ile elde
edilmez). 2, ilme hırs (düşkünlük) ve muhabbet. 3, sa’y ve gayret (çaba). 4, havâic-i
asliye (aslî ihtiyaçların karşılanmış olması) ve kütüb-i ilmiyyeye kifâyet edecek mal (ilmî
kitâp satın almaya yetecek kadar mal). 5, himmet-i üstâd (öğretmenin yardımı). 6, tûl-i
müddet ve zamandır (ve uzun süredir).

Evet, sen ilme altı şeyle ulaşırsın


O ilimlerin isimlerini sana açıkça haber vereceğim


Zekâ ve hırs ve çok çalışmak ve maddî yeterlilik


Ve üstâdın himmeti ve uzun zaman





YERYÜZÜNDEKİ ÜÇ SAADAT

“Arzda üç sâdât-ı kibâr olup (üç büyük insan vardır) dördüncü yoktur.

Neysabur’da Ebû Osman Hîrî, Bağdat’ta Cüneyd (ö. 297/909), Şam’da Ebû Abdullah bin

el-Cellâ’dır (ö. 306/918) kaddesallâhu teâlâ esrârahum ve nefa’nâ bişefâatihim

(şefaatleriyle bizi faydalandırsın)

Ebû Osman’ın kelimât-ı şerîfelerindendir:
“Evvelâ bir kimse racûl-i kâmil derecesine resîde olmaz (dört şeye ulaşmadıkça
insan olgun olamaz) 4 şey ki; men ve atâ (verilmemek ve verilmek) ve izzet ve zilletin
kalbinde müsâvî olmaya (eşit olmalı)”
Ahmed bin Atiyye ed-Dârânî (ö. 215/830) kuddise sırruh:
“Her şeyin sadâsı yâni pası vardır. Kalbin pası dahî batnın (mîdenin) tok
olmasıdır” dediler.

موت التقى حیاة لا نفادلھما

قد مات قوم وھم في الناس احیاء 1640

Mâ’rûf-ı Kerhî’nin (ö. 200/815-16 [?]) kelâmıdır. Ba’de’l-Mevt

Dîn-i İslâm’ın zuhûrundan sonra tebeat etmeyenler saadet-i uhreviyeden
mahrûmlardır.1641

Kurban (kesilirken) üzerine zikr olunan isim:
لله أكبر لا إلھ إلا لله ولله أكبر أللھم منك و إلیك
cümle-i şerîfesidir.
İnsanın şerefi, Allah’a (c.c.) mârifet ve îmânladır.




































1640 Müttakî insanın ölümü (tasavvuf erbâbının ölümü) tükenmez bir hayattır