24 Mart 2017 Cuma

VELİLERİN HALLERİNDEN

Abdullah bin el-Ferec (k.s.) demiştir ki:
“İbrâhîm bin Edhem (ö. 161/778 [?]) kuddise sırruhun bir hâlet-i kerâmetine
muttalî oldum (bir kerâmetini gördüm) ki Şam’da bir bostanda arkası üzere yatarlar idi.
Ve bir hayye (yılan) dahî yanında durup ağzına almış olduğu bir nergis (ile İbrâhim
Edhem’in -k.s.-) yüzüne konan sinekleri kovar idi. Tevekkülü ne derecedir ki (sineği bile
bir yılan kovuyor hâle gelmiş)”
Zünnûn el-Mısrî (ö. 245/859 [?]) kuddise sırruhun sülûkuna bâis (tarîkata
girmesine sebep) bu harika (olay) olmuş ki bir âmâ tayr (kör kuş) görür… Biri altın ve
biri gümüş çanak gâipten kuşun… Birinde su birinde buğday önüne konuldu ve ba’dehû
gâip olduğunu (ondan sonra kaybolduğunu) gördüm buyurmuşlar.
Ebû Abdullah el-Herevî’den mervîdir ki Fudayl bin İyâz (ö.187/803) ile kuddise
sırruhümâ Cebel-i Ebî Kubeys’de (Kubeys Dağ’ında) beraber bulunduk idi. Bana:
“Ey Abdullah! Bir racül (adam) Hak Teâlâ’ya tevekkülde sâdık olsa şu cebele
(dağa) hareket kıl dese, hareket eder” dedi ki onda Hüdâ’ya kasem ederim ki Cebel-i Ebî
Kubeys (hemen) hareket etmekte oldu. Bu hâli Ebu’l-Fudayl gördükte:
“Ey cebel! Senin hareketini kastetmedim” deyince sâkin oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder