Hazret-i Dâvûd aleyhisselâm bir mağara görüp ve ittilâ (araştırmak) için içine
girerler. Ve onda bir racûl meyyit cesedi (ölü adam cesedi) ve başı ucunda bir levha
görürler ki levhada (şunlar yazılıdır):
“Ben filan oğlu filan melik (kral) olup bin sene saltanat ve bin şehir bina ve bin
kız tezevvüc edip ve bin ordu bozdum idi. Sonra ülkemde kaht (kıtlık) olmakla hâlim şu
sûrete vardı (sonunda hâlim öyle oldu) ki bir çörek tahsîli (elde etmek) için bir zenbil
(sepet) dolusu akçeyi memâlikime (ülkelerime) gönderdim, bulunamadı. Ba’dehû cevâhir
ile dolu bir zenbil-i âhâr (mücevher dolu bir sepet) dahî gönderdim. Yine
bulunamadığından saray-ı âlîye (de) açlığımdan fevt oldum (büyük sarayımda acımdan
öldüm). Hangi kimsedir ki bir çöreğe mâlik olarak sabahlamaya yâni ondan gayrı şeye
mâlik olmaya da rûy-ı arzda (yeryüzünde) kendinden zengin var deyû zan ve zum’
eylemesin (iddia etmesin). Hak Teâlâ fakiri de zengini de ifnâ eder (yok eder)”
“Bir değirmendir bu fânî, un eder bir gün bizi.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder