30 Haziran 2018 Cumartesi

TALUT/CALUT HARBE

 Kur’an’ı Kerim’in  ayetlerinin nüzul sebebi o vakit olan bir hadise olup bu hadise kıyamete kadar değişik şekilde tekrarlanacaktır.
Bakara Suresinin 246 ve devamı ayetlerinde Hz.Musa’dan sonra İsrail oğullarının  düştükleri durumu anlatılır.Hz.Musa zamanında savaşmaktan geri durmadılarsa da Hz.Musa’dan sonra savaşmaktan kaçındılar.Kavmin bazı ileri gelenleri  kavmin peygamberine (Eşmuil)gelerek bize bir Melik tayin et, bizde fisebilillah düşmanlarımızla savaşalım”dediler.O Peygamber onlara dedi ki “Korkarım tarafı ilahiden size muharebe farz olununca siz o vakit yapmazsınız.Öyle anlıyorum ki yan çizersiniz” .Onlarda cevaben:
“Biz neden Allah yolunda savaşmayalım:Biz zulmen yurtlarımızdan çıkartıldık,çocuklarımızdan olduk ve ehlimizden ayrıldık, nasıl düşmanla savaşmayız” dediler.
Vaktaki muharebe farz oldu.emir geldi,haydi bakalım denince  ancak ashabı Bedir sayısınca(üçyüzon üç kişi) olan kişi bu emre uydu diğerleri caydılar.
Keza o peygamber  onlara”Allah, Talut’u sizin başınıza emir olarak gönderdi” deyince kavmi Talut’un emirliğine itiraz ettiler.O bu mevkie nasıl layık olur.Serveti yok,ne rütbesi var,züğürt bir adam v.s gibi nedenleri sayıp durdular.Allah’ın mülkü dilediğine verip tasarruf ettireceğine itiraz ettiler.
Savaş için yola çıktıklarında kendisiyle birlikte olanlara “Şüphesiz  Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir.Kim ondan içerse benden değildir.Eliyle bir avuç alan müstesna,kimde ondan tatmazsa /içmezse şüphesiz bendendir.dedi.İçlerinden pek azı müstesna o sudan kana kana içtiler.Nehri geçince su içenler “Bu gün Calut ve ordusuna karşı savaşacak gücümüz yoktur”dediler.Allah’a kavuşacaklarına yakınen iman edenler:”Nice az topluluk, çok topluluğu Allah’ın izniyle galip gelmiştir.Allah sabredenlerle beraberdir” dediler.
Bu ayetteki ırmak su dünya zevkleri ve emvalidir.Bu zevklere  kim hırs ile sarılırsa o bizden değildir.Kanaatkar olanlar müstesna.(Kanaat:Kısmeti ezeliyyesine razı olmaktır.Cenab-ı Peygamber efendimizin a’li hakkında duaları vardır:”Allah’ım Muhammed’in alini ölmeyecek kadar merzuk et”.
Dünya nehrinden gaflet şarabını içerek , şehavatın lezzatiyle hadde tecavüz edenler , Calut-ı nefis ve ordusu olan sıfatıyla omuz ölçmeye,onu tepelemek için mukavemet kudreti ve takatları olmaz.Dünya sevgisi suyu ile kalb hastalandı mı , dünyaya razı olur ve ona inanır.Halbuki ,düşman ile çarpışacak olan sınıf , dünyaya inanan değil , Allah’a mülaki olacağına inanan sınıftır.İşte o vakit Allah’ın yardımı gelir Calut-ı nefs ile  muharebe ettikleri vakit de “Calut’un şiddetli hücumuna karşı ayakları kaymadan  dururlar , belanın nüzuluna sabrederler, kazayı ilahiyyeye tamamen razı olurlar.Bu hususta dua ederler.Enfüsde nefis ordusuna, zahirde din düşmanlarına galip gelmelerine yalvarırlar.
Talut’un ,Calut’a karşı yaptığı bu savaşta Hz.Davud ,attığı taşlarla Calut’u öldürmüştür.Melik olan Talut ise kızını Hz.Davud’a vermiştir.Saltanat ve Peygamberlik ilk defa Hz.Davud’da birleşmiştir.

28 Haziran 2018 Perşembe

İŞİ ALTMIŞ ALTIYA BAĞLAMAK"

"İşi altmış altıya bağlamak" şeklinde bir tabir vardır.Altmış altı, ebced hesabıyla Hz.Allah demektir.İşi altmış altıya bağlamak , Allah'a havale etmek demektir.

DİLİMİZDEKİ ALLAH'LI LAFIZLAR

Bizim ismi Celal'le başlayan(Allah lafzı ile başlayan)yirmi altı tane tabirimiz vardır.
"Allah bereket versin",
Allah'a ısmarladık",
"Allah selamet versin",
"Allah cezanı versin",
"Allah Allah",
"Allah kerim",
Allah aşkına",
"Allah'ı seversen",
"Allah bilir"..
Bizden başka hiçbir cemiyette yoktur.Kızdığımız zaman bile "Allah belanı versin" deriz.Bizim cemiyetimize mahsus bir şey bu"Asker süngü taktığında Allah Allah diye hücum eder.
Tarikant ayinlerinde GÜLBANK denilen bir mürettep dua okunur.O mürettep dua sadece Mevlevi ayinlerinde sessiz dinlenir.Diğer bütün tarikatlarda Gülbank okuyan kişi dinlenirken "Allah Allah Allah" denir.Çok yüksek sesli ve ahenkli bir şekilde değil, herkes kendince "Allah Allah.."der.Bu , tarikatlarda gülbank okuma adetidir.Türk askerinin süngü hücumunda "Allah Allah.." demesinin sebebi ise Osmanlı zamanında Ordu sefere çıktığında ordunun içinde mutlaka kendisine ordu Şeyhi denen bir zat bulunur.İstanbul'un fethinde Akşemsettin,Ziğetvarın fethinde Şeyh Nureddin zade Muslihiddin, Eğri seferinde Pir Abdülmecid Sivasi,Avusturya seferinde Niyazi Mısri,Mora isayanında Şeyh Yahya Şerafeddin Moravi.Bu şeyh yanına mutlaka dervişlerini getirir.Hücuma kalkıldığı zaman hücum için gülbank okunur,o gülbank sırasında hem asker hem dervişler "Allah Allah"derler.Buradan kalmıştır.
Mehteran, Bektaşi tarikatındaki usulü takip eder.Hücum marşı çalındıktan sonra:
Baş üryan sine büryan
Bir elde kılıç bir elde kalkan
Kahrımız gazabımız düşmana ziyan"
diye başlayan meşhur gülbank okunduğunda "Allah Allah sedaları yükselir

ŞERİAT/TARİKAT KAVRAMLI SÖYLEMLER

İmam Malik hazretleri şöyle buyuruyor:"Tasavvuf bilmeyenler zındık olur, şeriatı bilmeyenler kafir olur.

EBCED DEĞERİ DOKSAN İKİ OLAN İKİ KELİME

Aman lafzı senin ismi şerifinle müsavidir
Anınçün aşıkın zarı aman'dır ya Resulallah!


Muhammed ismi şerifinin yazılıştaki ebced değeri ile, aman kelimesinin ebced değeri(yani 92 sayısı)aynı olduğu için , bir edebiyat sanatı ile yukarıdaki beyit söylenmiştir.

SAÇLARIMIZ NE ZAMANDAN BERİ BAYAZLAMIŞTIR.

Rivayet edilirki insanın saçı, Hz.İbrahim Peygamber'den beri ağarmaya başlamıştır.Hz.İbrahim (a.s) Cenab-ı Hakk',bu dünya fani.Bu dünyadan göçme zamanımın yaklaştığını nasıl hissederim,anlamak istiyorum" demişti.Bunun üzerine Cenabı Hakk ihtiyarlık alameti verdi.Takatsizlik ve saç sakal ağarması.Hz.İbrahimden evvel saç sakal ağarması yoktu.

SEZAİ KARAKOÇ

  Onlar sanıyorlar ki biz sussak mesele kalmayacak!
Halbuki Bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar,
Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin gazabından kurtulamayacaklar,
Tarihin gazabından kurtulsalar, Allah'ın azabından kurtulamayacaklar .
Temel Karamollaoğlu,24 Haziran Seçimlerindeki adaylığını eleştiren Milli görüşçü eski arkadaşlarına bu dizelerle hitap etmiş.

İLİM AMELİN OĞLUDUR

İlmin bütünü şu iki cümlede toplanmıştır:
1-Nasıl kulluk yapılacağını öğrenmek
2-Sonra da kulluğa devam etmek
Bunları yapan kimse hem şeriatı, hem de hakikatı bulmuş olur.İlim , amelin oğludur.Yani ilim, amel içindir.Bu sözü Yüce Allah'ın "Kur'andan kolayınıza geleni okuyunuz"(Müzzemmil 73/20) emrine binaen söylenmiştir.
Her fırkanın bir yolu vardır.Allah Teala ilim ve amelin ikisini birlikte ancak insanlara faydalı olanlara bahşeder.Şeriat bir ağaç, hakikat ise onun meyvesidir.

NASİHAT,ÖĞÜT

İnsanlardan bazıları Allah'ın isimlerini , sıfatlarını VE kUR'AN DAKİ BAZI MUKATTA HARFLERİNİN MANALARINI SORMAKTADIR.Buşekilde sorusormak mübtedilere yakışmaz.Hakikat ehli olanlar, layık olanlara bunları izah ederler.Zira bu tür ilimleri bilmenin yolu keşiften başka bir şey değildir.
Her kim bu yolda insanların sözlerini ezberlemek ve hakikatları toplamakla meşgul olursa , boşuna zaman harcıyor demektir.Bu sözleri bitirip ne zaman  ahiret için hazırlık yapacaktır.Hakikat ehli muhabbet ehli demektir.Bunlar muhabbet ve zevk lisanı ile konuşurlar.Ancak bu sözler kolay kavranmaz.Bu sözler bir denizdir ki çokları bu denizde boğuldu.
Arif olan zatlar, kendilerini gizleyerek, içinde bulundukları halet-i ruhiyeyi anlatmak için , diğer Allah dostlarının sözlerini naklederler.
Tabircilerin , tevilcilerin, kelamcıların ve tefsircilerin tümü , Kur'an harflerinden bir harfin onda birini bile anlamamışlardır.
Bu yolun başı nefisten kurtulmak ve onu yok etmektir.Maddi-Manevi hazzı da terk gerekir.Allah dostlarının ne eli, ne dili, ne sözü, ne tasarrufuvardır.Bunların hepsi Allah'ın elindedir.
Haram yemek amelin, Allah'a yükselmesine mani olur, dini zayıflatır.Haram söz de dini ifsat eder.Günah kirlerine bürünmüş olanlarla oturupkalkmak, baş ve gönül gözünü kör eder(İbrahim Dessuki)

MHP FAKTÖRÜ ÇOK RİSKLİDİR

6 Haziran 2016 seçimlerinde daha seçim sonuçları netleşmeden çoğunluğu kaybetmiş Bir Ak Parti ile koalisyonu yapmayacağı saat 24.00 den önce açıkca beyan eden bir MHP, bugün müttefik gibi gözükse de her an bir mayın gibi patlamaya hazır vaziyettedir.

İNGİLTERE MUHABBETİ

Mayıs ayında Cumhurbaşkanımız İngiltereyi ziyaret etmişti.Bu ziyaret akabinde bazı bakanların ifadeleri "Birleşik Krallıkla işbirliğimiz tarihsel olarak en yüksek seviyede " açıklamalırı olmuştur.Bu tutum Mali olarak ingiltereye sırt dayayıp teslimiyetimizin ifadeleridir.Hangi tavizler ve hangi sözler verildiğinitarih ortaya çıkartacaktır.Çünkü İngiltere bir sömürgeci olarak elini asla çekmemiştir.Bu ziyaret akabinde Merkez bankasının sürekli karşılıksız para bastığı rivayeti mevcuttur.Aksini söyliyebilecek cesaret sahibi bir kimse de ortada yoktur.

İNCE'NİN HATALARI

Bloğun önceki yazılarında bazı siyasilerin,seçimler öncesinde kullandığı bazı sözlerden dolayı hata ve gaf olan bu sözlerin seçim kayıplarına neden olduğu ifade edilmişti.24 Haziran 2018 seçimlerinde Cumhur Başkan adayı Muharremİnce'ye seçim kaybettiren sözleri içinde Ordu komutanı bir paşa için Tayyip Erdoğan'ı alkışlaması nedeniyle "APOLETLERİNİ SÖKECEĞİM" sözleri olmuştur.Keza popülist bir söylem olarak da "Ben seçilirsem İncirlik Hava üssünü kapatacağım"sözü de bunlardan birisidir.

27 Haziran 2018 Çarşamba

ALLAH'A TESLİMİYET

Ey Kardeşim! Sakın kendi başına bir şey yaptığını zannetme.Bil ki: oruç tuttuğunda onu sana Allah tutturmuş , namaza kalktığın zaman Allah seni kaldırmış, bir iş yaptığında onu sana Allah yaptırmış , bir şeyi gördüğünde  onu sana Allah göstermiş,su içtiğinde onu sana Allah içirmiş, takva derecesine ulaşmışsan Allah seni ulaştırmış, bir derece kat etmişsen o dereceye seni Allah ulaştırmış, maddi-manevi bir şeyemalik olmuşsan Allah seni mazhar kılmıştır.Bilesin ki senin ortada müdahalen yoktur.Sen ancak asi bir kulsun.Bunu bilmelisinBunu bilmelisin.Şu bir hakikattır ki , senin tek bir iyiliğin yoktur;nereden olsun ki bütün iyiliklerin yegane sahibi Allah'dır.O,Hakimdir.dilerse amellerini kabul eder, dilerse reddeder.
Bu yoldan gelen manevi evlat, belden gelen maddi evlattan daha hayırlıdır.Çünkü belden gelen maddi evlat zahiri mirasa, yoldan gelen manevievlad da batıni mirasa sahip olur.Allah'ın koruması altında olanlarda keramet arzusu yoktur.Nefsani işlerle de bir alakası bulunmaz.Sırf ubudiyet için kendini tecrit etmiştir.

YAŞANMIŞ ŞEYLER

Azizim Necib Sultan buyurmuştu:Gençliğimize ait Konya'da onbeş-yirmi kişiden oluşan bir gençlik gurubumuz vardı.Zaman zaman bir araya gelirdik.Herkes daha sonraki süreçte birer meslek sahibi olsalarda biz zaman zaman bir araya gelme geleneğini devam ettirirdik.İçimizden Ali isimli birisi vardı .rençberdi.Kerpiç bir evde annesi ile birlikte yaşardı.Ancak Ali, işine çok gayretli olduğu için ,çalışan ihtiyacı olanlar hep onu tercih ederlerdi.İnşaat işçiliğinde zamanla ustalığa geçti.Konyanın en zengini olup bilahere fakirleşen birisinin  ahşap işçiliği ağırlıklı bir konağını devlet satışa çıkarttı.Bizim rençber Ali, ben bu konağı alacağım der dururdu.Bu konağı alacak bir çok zengin mevcuttu.Hatta Ali bana zaman zaman gelir,benden parasal destek isterdi.Bir zaman sonra Ali geldi:"Ben konağı satın aldım" dedi.Devletin yaptığı ihale sabah saat 9.00 da imiş.Ali efendi ihale mahaline erkenden gitmiş,ihale açıldığında teminatını yatırmış.İhale saatinde orada başkaca satışa giren olmadığından ihale onun üzerine kalmış.Evrakları imzalayıp merdivenlerden inerken bir kaç zengin ihaleye girmek için gelselerde vakit geçmiş.O zengin kimseler Ali efendiye satış bedelinin üç beş katını teklif etmişlerse de Ali Efendi sonra diye onları ötelemiş.Daha sonra AAli Efendi Müteahit olup inşaat yapmaya başlamış.25 TL sına mal ettiği bir evi 100 TL sına satmaya başlamış.Epey zengin olmuş bir oğlu bir kızı varmış.Oğlunu Mekkeye ve Medineye göndermiş.Orada Mekke'de Hasan Efendi,Medine'de ise Fehmi efendi bulunmakta imiş.İkisi de Konyadan giden kişilermiş.Bizim Ali efendi ,bu iki zatın Konyada olan ailesine gizlice yardım edermiş.Epey bir zaman sonra Ali Efendi Hacca gittiği için Hacı Ali efendi diye anılmaya başlamış.Müteahitliğe başladığı para,satın aldığı konağı ona buna satmayı vaad ettiği kişilerden emanet aldığı para imiş.Daha sonra banka v.s işleri de işin içine girmiş.Uzun yıllar sonra tekrar karşılaştıklarında Hacı Ali efendi:"Bu kadar servete sahibim ama inkırazdayım.Oğlandan ve kızdan fayda yok"demiş.Alaaddin tepesinden türbeye inen cadde üzerinde damadına çok büyük bir saat dükkanı açmış.Oğluna ve torununa aynı şekilde pahalı eşyalar satan dükkan açmış.bir zaman sonra geceleyin bu dükkana kamyon dayayan hırsızlar içeride ne var ne yok bütün eşyayı üç kamyona yükleyerek sırra kadem basmışlar.En son 1990 lı yıllarda karşılaştığında Hacı Ali Efendi iki büklüm bir vaziyette ihtiyarlamış ve Necib Sultan'a demişki:Vilayet binasının arkasına beş katlı bir bina yaptırdım.bir katında ben oturuyorum,diğer katlarıda kiraya verdim.oraların kira geliriyle geçiniyorum.Maliyetinin dört katına daire satan bir adamın sonu.
Hacı Ali bitişe girdiğin gördüğü zaman Yedilerden Abdülbaki Efendi'ye restlar.(Bu zat Amerikan kutbu idi).Ekonomik krizden çıkmak için dua ister.ve filan duayı kendisi için okumasını ister.Abdülbaki Efendi derki:Bire mal ettiğini dördesatıyorsun.Konyada bu duayı okutacağın on bin kişi var git onlara okut.Deyince Hacı Ali,"Evet var ama o ağız sahibi değiller" dedi Abdülbaki efendi hiçbir söz söylemeksizin çekip gitti.

SİYASET VE AHLAK

15 snci yüzyıldan sonra siyaset ve ahlak modern dünyada ayrılmıştır.Makyevel'e göre "Amaca götüren her şey mubahtır".Bu nedenle biz olması gereken'i konuşalım.Tabi ki sözlerim İslami inancı olanlara. Bu nedenle aklımıza gelen soruları soruyoruz,cevapları ile birlikte:
Siyasetle ilgilenmek islam inancının bir gereğimidir?.Evet..Neden:Çünkü İslam cemaat olmayı emreder.Münfrit de yaşanabilir.Ancak hükümlerinin uygulanması için bir otorite gereklidir.Bu otoritede bir cemaat oluşumudur ve bu cemaatın  bir temsilci seçerek otorite kabul edilmesidir.Tabi olanacak İmam, Halife gerçeği vardır.Tüm yeryüzünde İslam dininin hakim olması yönünde gayret mevcut olup bu mücadelenin sınırları tüm dünyadır.Daha doğrusu zulmün ve baskının bulunduğu tüm yerlerde bu mücadeleyi yapmak esastır.İşin en azında şeriat boyutu budur.
İşin tarikat boyutu(içsel boyutu) kişinin kendi vücut dünyasında hakimiyetin nefsin elinden alınmasıdır.Bu temin edildiğinde otorite nasıl olacaktır.
Şeriat otoriteyi teşbihte arar.bu nedenle zahirdeki lideri kabul eder.Tarikattaki otorite ,mürşit gözükse de MÜRŞİT/PEYGAMBER/ALLAH üçlemesi vardır.mürşit/peygamber otoritesi ALLAH OTORİTESİ içinde telakki edildiğinden hakikatta yegane otorite ALLAH dır.
Sözün başlığına dönecek olursak;Ahlak hayatın her yerinde,devresinde,evresinde,mekanında mevcuttur.Maksattır.Zaten Din, güzel ahlak olup,Efendimiz (sav) güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir.Güzel ahlakı temsil etmeyen ve taşımayan siyasiler konumuz dışında olup, asla İslam adına temsiliyetleri olamaz.Kendileri islamdan bahsetseler bile bu nefislerinin kendilerine oynadığı bir oyundur.

26 Haziran 2018 Salı

HZ.HIZIR MAKAMI

Peygamber gönderildiği bir zamanda dahi bu makamlar mevcuttu.Tıpkı Cumhurbaşkanlığı makamı gibi.Bugün bu makamı falan işgal ederken, dün başkası vardı.Yarın da başkası olacak.İnsanlar değişecek ama makam aynı kalacaktır Halifetullah makamı, İnsanı Kamil makamı ,velayet makamları da böyledir.
Demek ki yaşanılan devirde , halka gönderilmiş, bildirilmiş uyarıcı bir peygamber olsun veya olmasın bir makam var ki hep dolu.Çünkü işler o makamdan yürütülüyor"Bir kırktır, kırkı birden sayılır"(Pir sultan Abdal)
Kırk budaklı şamdanda,kırkımız bir yanarız"(Hacı Bektaş Veli)
Allah bildirmedikçe Hızır bilinmez.Tanınmaz.Hızır bilinmedikçe  de hakikat bilinmez.

AYRILIĞA DÜŞMEMEK İÇİN

Hz.Musa ve Hz.Hızır kıssasından anladığımız üzre:
Hz.Musa'nın çok soru sorması,
Herşeyi sebebe, görünüşe ve zamana göre değerlendirmesi,
Her şeyi iyi-kötü olarak ele alması
Her konuda akıl yürütmesi, kendi aklıyla hüküm vermesi,
Sebeb-sonuç ilişkisiyle mantık yürütmesi,
Sabredememesi
Ayrılığına neden oldu.
Demek ki hikmetleşmek için, vuslat için bunları yapmaktan kaçınmak lazım

GAFLETTE BİR NİMETTİR

Gaflette yeri gelince bir nimettir.Yoksa hiçbir aşık,maşukunun arkasından yaşayamazdı.Efendimizin ahire göçmesi ile Hulefai raşidin,ashabın ileri gelenleri,Hz.Fatıma, Hz.Aişe..Hiçbiri bu acıya tahammül edemezdi.Hak teala gaflet vermese idi.

MUSİKİYE BAKIŞ

"iSLAM AÇISINDAN MUSİKİ" isimli Prof..Süleyman ULUDAĞ' ın bir eseri vardır.Hiç şahsi fikirlerini koymadan Asrı Saadetten beri lehte aleyhte veya ortada olan ne kadar fetva varsa yayımlamıştır.
Genel prensip olarak Allah Kur'an da haramları saymıştır, helalleri saymamıştır.Allah'ın haram demediği bir şeye haram demek kişinin kendisini haşa Allah yerine koymasıdır.Hak teala musikiyi ne aşikare,ne bil ibare,ne bil işare yasaklamamıştır.Ancak bir takım müesseselerin olduğu zeminler kaygan zeminlerdir.Musiki çok kaygan bir zemin üzerine oturur.Hemen sefahata kayıverir.Buna düşülmesin diye ulemanın jandarma bölümü musikiyi yasaklamıştır.Ulemanın mübeşşir, müjdeleyici bulümü serbest bırakmıştır.

ÇARGAH MAKAMI

Efendimiz (sav) bu makamı severdi.Bu nedenle ecdadımız bu makamı Resulullah severdi diye tazim ve hürmet göstermek için günlük aşk meşkten bahseden şiirleri bu makamda bestelememişlerdir,Çargah makamında ilahi vardır.Mevlevi Ayini Şerifi vardır.Çargah taksim yapılır.Amma şarkı yapılmaması tavsiye edilmiştir.Bu bir terbiye ve hürmet meselesidir.

KUR'AN SURELERİNİN FAZİLETLERİ

İHLAS SURESİNDE ihlas mefhumu ile ilgili bir tek kelime yoktur.Niye adına ihlas denmiş .Çünkü mealen olmasa da Allah, Sure-i  İhlas'a , onu okuyana ve dinleyene halisiyyet kazandırma muhassenatı vermiş tir.Bu yüzden çocuklar kolayca ezberler.
RAHMAN SURESİ için "Arusu-l Kur'an" derler.kur'anın gelini.Neden?İçeriğinde gelinlikle, düğünle alakalı bir ayet yoktur içinde.Eski dergahlarda dergah canlarından biri göçtüğü zaman , yedi akşam üst üste Sure-i rahman okuturlardı.Çünkü derviş ölmez, hayatını Allah için geçirmiştir, dünyasını da Allah için değiştirmiştir.Onun için o düğündür, bundan dolayı böyle denmiştir.
MÜLK SURESİ;niye akşam namazlarında okunması daha makbuldür? Ayrıca Malik olmakla , sahip olmakla alakalı bir ayet yok içinde.Sure-i Mülke devam eden mülk sahibi olur.Allah o sureye öyle bir muhessanat vermiştir.
VAKIA SURESİ  rızkı açar.İçinde rızıkla alakalı bir ayet yoktur.Cuma suresi içinde vardır"Vallahü Hayru'r Razıkin"" diye bitiyor sure .Niye o okunmuyor da Vakıa suresi okuyoruz rızk için .Bunlar Efendimiz (sav)Den öğrendiklerimizdir.
Bir derviş uzun süre rüya görmez ise Şeyhi ona Sure-i Yusuf'u okutur.

AŞK GELENE KADAR

"şERİAT",din içinde, akıl ve ilim ile ilmel yakin olunan,
"Tarikat"el tutupq ayna ile ayn olunan makamlardır.
Hakkel yakıyn mertebesi ise Aşk'dır.Nitekim O'na (sav) hitab"Habibim"oldu.Bu mertebenin altında "ilim ve akıl "vardır.Tekamül aşama aşama olduğundan daima aklımızı kullanmak, ilmimizi artırmaya çabalamak zorundayız.Ta ki Aşk gelip hepsini yakıp, yıkıp, kül etsin.Ala gelmezse Aşk, "kendine seçtiklerinden" değilsek ,emin olalım ,"korunanlardan " olalım diye, ilmin ve aklın yolundan gitmek gerekir.Tabiki, bunun için de "ilme" ve "akla" seçilmiş olmamız lazımdır.Hüküm, daima Allah'ındır.

NİÇİN SEVGİYEHASRET KALDIK

"Biz maalesef , güneşe sırt çevirdiğimiz için, matlub-u cihanken, talib-icihan durumuna düştük ve bununsonucu olarak aliyi(yükseği) bırakıp, deni'den (alçaktan) medet umar hale geldik.Böyle ce de sevgiye hasret kaldık.
Kendi vücudunu nazara alarak vatanın bekasına eş değer kılanlar ahiretlerinin de perişan olduğunugörmeleriiçin o aleme gitmelerine gerek yok.İç dünyalarında bu perişanlığı yaşamaktadırlar.Bir camiye ibadet için girerken dahi ikibin polis koruması ihtiyacını duyanlar sanılmasın ki iç aleminde mutludurlar.

LİDERLERİ RAB EDİNMEK

İnsan, kimin dediğiniyapıyorsa , bilsin yahut bilmesin , onu kendine Rab edinmiştir.İnsanların çoğunefsini rab/ilah edinmiştir.Bu durum ayetlesabittir.Herkez nefsiemmareden başlar rabsb edinmeye.Emmaredenefsi ne derse onu yapar; ama bu ara Allah'a da inanır."Birbirinizi rabler edinmeyin".Ben emmare, sen emmare.Ben diyeceğim ki"benim dediğim doğru , benim dediğim olsun", sendiyeceksin ki "hayır benim dediğim doğru ,benim ki olsun"!."Birbirinizirab edinmek "demek,birbirinizin nefsi emmaresini rab edinmek demektir.
Bu gün yaygın olarak siyaset liderlerini rab edinme hastalığı mevcuttur.Nefsin terbiyesinden çıkıp Allah'ın terbiyesin girmekzordur."Onlar, hahamlarını,rahiblerini ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'dan başka rabler edindiler"(Tevbe 31)
Bugünkü insanımızın hali ayetin belirttiği şablonlarla ölçüldüğünde  siyasettekiliderlerin rab edinildiği gözlemlenecektir.Hatta biraz daha iler giderek makamın  ve maddi imkanların liderin işareti ile mümkün olabileceğine inanmak bir şirk halidir.

KAMİL BULUNMADAN AYN OLUNAMAZ

Bir Kamil'i (Hz.Mevlana'yı, Hacı Bektaş Veli'yi ,sair ehlullah'ı bulmadan  müşahede ehliayn olamaz.İnsansız aynel yakıyn makamını geçipte Hakkel Yakıyn'a ulaşılamaz.Hırıstiyan alemindeki teslisi(üçlemeyi>) şirke düşmeden becerebilen olmadı.Fenafişşeyh,Fenafirresul, Fenafillah."Allah üçün üçüncüsüdür"demeden, küfre düşmedenayn olabilmek, üçte bir,bir'de üç olabilmek kolay değil.İnsansız aynel yakıyn olunmaz"Ayn" olmadan da "Hak" olunmaz.

AHİRETTE PEYGAMBERLERİN ÜMMETLERİ

"Ahirette herkes hangi peygamberin huyuyla huylanmış, ahlakı ile ahlaklanmış, ilmiyle ilimlenmişise , onun ümmetinden olarak haşredilecektir.

25 Haziran 2018 Pazartesi

ALLAH TEALA'YI MİSAFİR ETMEK

Hz.Musa'nın ümmeti:
"Ya Musa.Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz.Buyursunbir gün misafirimiz olsun,neyimiz varsa ikram etmeye hazırız," dediklerinde Hz.Musa onları azarladı "Nasıl olur,Allah (haşa) yemekten içmekten ve mekandan münezzehtir" diyerek bir daha böyle birşeyi akıllarından geçirmemelerini tenbihledi.Hz.Musa Turu Sinaya çıkıp münacaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu:
"Ya musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?",
Hz.Musa "Ya Rabbi , böyle birdaveti size gelip söylemekten haya ederim.Nasıl olur Zatı uluhiyyetiniz onların söylediklerin beridir"dedi.
Allah (c.c)"Söyle kullarıma , onların davetine Cuma akşamı geleceğim"
Hz.Musa kavmini durumdan haberdar etti.Cuma günü mükellef bir sofra hazırlayarak misafirin gelmesini beklemeye başladılar.Akşam üstü uzak yollardan geldiği belli, yorgun argın, üstü başı perişan bir ihtiyar gelip:"Ya Musa uzak yollardan geldim, açım bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım"dedi.Hz.Musa:"Acele etme , hele şu testiyi al da biraz su getirbakalım.Senin de bir katkın bulunsun.Biraz sonra Allah(c.c) gelecek,dedi.
adam daha fazla diretmeden çekip gitti.Yatsı vakti oldu, beklenen misafir gelmedi,Sabah oluncaya kadar beklediler,hala gelen giden yoktu..Ümitlerini kestiler.Hz.Musa taaccüp içinde idi.
Ertesi gün Turdağına gidip:
"Ya Rabbi , mahcub oldum, ümmetim:"Sen bizi kandırdın,Ya Allah sözünde durmadı"diyorlar dediğinde şöyle hitap olundu:
"Geldim ya musa ,geldim.Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin.Beni ne sen ne kavmin ağırladı"Bunun üzerine Hz.Musa "Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o bir kuldu, Allah değildi.Bunasıl olur? dediğnide Cenabı Allah:
"İşte ben o kulum ile beraberdim.Onu doyursa idiniz , beni doyurmuş olacaktınız.Çünkü ben ne semalara ne yere sığarım ben ancak aciz bir kulumun kalbine sığarım.Ben o kulumla beraber gelmiştim.Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz" buyurdu.

AŞKIN ANLATIMI

Şeyhül Ekber Muhyiddin ibni Arabi hazretleriilahi Aşk'da anlatır:
"Allah rahmet etsin babammıydı amcam mıydı? Hangisiydi tam bilemiyorum,ikisinden biri bana şu öyküyü anlatmıştı.Babam bir gün ormanda bir avcı görür.Avcı dişi bir kumru güvercini takip etmektedir.O anda aniden kumrunun erkeği çıkagelir.Dişisine bakar, tam o sırada avcı dişi kumruyuvurur,öldürür.Bunu gören erkek kumru çaresizlikten kendi etrafında fır döner havaya yükselir yükselir , öyle yükselir ki gözlerden kaybolur."Gözümüzden kayboluncaya kadar o kuşa baktık"diye devam etti babam;" sonra , o kuş o yüksekliğe varınca kanatlarını kapattı , başını yere çevirdi  ve çığlıklar atarak kendini dişisinin öldüğü yere sapladı,paramparça oldu, ezildi ve öldü.Bizse hala bakakalmıştık" diye anlatmıştı
Ey aşık , bu bir kuşun yaptığı hareketidir.Peki,Allah aşkı uğruna senin tavrın nicedir?"
Bu hikaye ne zaman aklıma düşse , ben de o avcılar gibi bakakalırım.Hatta biraz daha ileri gider , hayalimdeo kuşun yerini alırım:onunla soluğum kesilene kadar göğe kanat açar, yine onunla kendimi yere saplarım..Acının da kendine göre bir lezzeti var.Belki buyüzden hep aşık olurum.hiç maşuk olmam.Yerdeyatan kuşu düşünmem ben.Acıyla havalanan aşık kuşun kalbine dalarım.Avcıların elinden değil, aşkın elinden ölmek caziptir.Kevser şarabı içmek , buolsa gerek..Maşuk Hakk'a, Aşık Aşk'a yürümüştür

BİR AĞACIN NEŞESİ VE HÜZNÜ

Efendimiz (sav) hicret esnasında Hudayd bölgesine geldikleri zaman Ümm-ü Ma'bed Atike bint-i Halid denilen bir hanımın çadırında misafir oldularO kabile fakir insanlardı.cılız bir keçi mevcuttu.Efendimiz Sav o keçiyi sağdı ve tüm oradakiler bu sütten doydular.Bu çadırın yanında dikenli kuru bir ağaç mevcuttu Ertesi günü bu kuru ağaç yeşerdi ve güzel meyveli bir ağaç dönüştü.On yıl meyveli şekilde devam etti ve meyvesinden her kes faydalandı.On sene sonra bir yaz günü ağacın meyveleri aniden kuruyuverdi.O gün Hz.Resulullah7ın vefat haberi geldi.Ağaç senelerce meyve vermedi ancak yaprakları mevcut olup bu yapraklardan gıda ve ilaç olarak faydalanılmakta idi.Bir gün aniden bu yapraklar döküldü.O gün Hz.Ali efendimizin şehadet günüymüş.Epey sene sonra meyvesiz ve yapraksız  bir şekilde hayatını devam ettiren bu ağaç bir gün aniden ilk hali gibi kuru ve dikenli bir hale geldi.Sonradan öğrenildiğine göre İmam Hüseyin'in şehadet günüymüş

12 REBİÜLEVVEL GÜNÜ

Efendimiz (sav)'in doğum günü olduğunu Süleyman Çelebi hazretlerinin Mevlidi şerifinden anlıyoruz.Efendiz (SAV) 12 Rebiül evvel gününde dünyayı terk etmiştir.Yine Safer ayının 26 ncı günü başlayıp 16 gün sürecek olan hicret  Rebiülevvel ayının on ikinci günü tamamlanmıştır..12 Rebiülevvel Rauna vadisinde cemaatla kılınan ilk cuma namazıdır.

HİCRET NE DEMEKTİR?

Hicret, lüğat manası olarak ; "Hecr" ayrılma demektir.Hicran kelimesi buradan gelir.Deyim olarak "Allah için bir yerden bir yere ayrılmak"demektir.Para kazanmak için yapılan ayrılığa hicret denmez, seyahat demir.Hicret, Mekke'nin fethi gününe kadar Mekke'de kalan Müslümanlara farz idi.

PİR KİME DENİR?

PİR NE DEMEK? NASIL MEZHEPTE İÇTİHAT YAPANA MÜÇTEHİT DENİRSE , TARİKATLARDA DA İCTİHAD YAPANA "pİR" DENİR.pİR DEMEK, TARİKATTA İÇTİHAT SABİBİ DEMEKTİR.Konya'da Hz.Mevlana Efendimizin makamına oturmu ş27 tane çelebi vardır.İçlerinden ikisine "Pir" denilir.Pir Adil Çelebi ve Pir Hüseyin Çelebi

24 HAZİRAN SONUÇLARI

Milletimiz için hayırlı olsun.İnsanlarımız arasında çatışmaya sebeb olmadı.Bir fırtınaydı geçti.Ancak kazanan v kaybeden yönündeki zahiri değerlendirmeler yapılabilir.Ancak hakikat yönündeki değerlendirmeler  vadeli olduğu zaman mutlaka o sürecin tamamlanması gerekir.Hakikat yönündeki peşin değerlendirmeler ise ancak muhatapları yönünden mana ifade edilir.Diğerleri zaten reddeder.Ölçümüz :"Sizin hayr sandığınız şer, şer sandığınız hayr olabilir",Allah "Ölüden Diri'yi, diriden ölüyü çıkartandır", "Allah, dilediğini işler ", "YEF 'ALÜLLAHÜ MA YEŞAÜ Bİ KUDRETİHİ, VE YAHKÜMÜ MA YÜRİDÜ Bİ İZZETİHİ -

24 Haziran 2018 Pazar

ATA SÖZÜ

"Sular yükselince balıklar karıncaları yer..Sular çekilince karıncalar balıkları...Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir..Çünkü kimin kimi yiyeceğine ,"suyun akışı" karar verir "(Afrika atasözü)

AŞIK VEYSEL

Beni hor görme kardeşim
Sen altınsın ben tunçmuyum.
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben sac mıyım?

Nevarise sende bende
Aynı varlık her bedende
Yarın mezara girende
Sen toksun da ben ac mıyım?

Kimi molla kimi derviş
Allah bize neler vermiş
Kimi arı çiçek dermiş
Sen balsın da ben cec miyim?

Topraktandır cümle beden
Nefsini öldür ölmeden
Böyle emretmişş yaradan
Sen kalemsin ben uc muyum?

Tabiata Veysel açık
Topraktan olduk kardaşık
Aynı yolcuyuz yoldaşık
Sen yolcusun ben bac mıyım?

KAMİL İNSAN OLABİLMENİN ÖN ŞARTI

Bir kimse bütün insanları sevmedikçe , onlara karşı şefkatli davranmadıkça ve onların ayıplarını örtmedikçe kamil insan olamaz.Bunlara dikkat etmeyen ve kamil olduğunu iddia eden kimse yalancıdır.
Hiçbir kimseyi hareketlerinden, elbiselerinden, yemesinden ve içmesinden dolayı kınamayın.Çünkü, şeriatın açıkça nehyettiği yasakları çiğneyenin dışında , kimse kınanamaz, ayıplanamaz.Zira bu kınama yalnızlığı, yalnızlık da kulun, Rabbi'nin lütfundan uzak kalmasına sebeb olur.
İEnsanlar kısımları ayrılır:
1) Yola yeni girmiş olanlar (mübtedi)
2)Seçkin (hass) kullar,
3)Seçilmişlerin seçilmişi (havassulhas)kullar
4)Allah'a vasıl olanlar
Yüce Allah bazı insanlara, bazıları sebebiyle rahmet eder
Bu yolda kuvvetli ile zayıf yarışamaz
Allah'ın veli kulları bazen yağmur gibidir, bu onların merhametli olduklarını gösterir; bazen de kılıç gibidir, bu da onların gazap taraflarının olabileceğine işaret eder.Bundan dolayı bir Allah dostu yüzünüze güldüğü zaman ona karşı saygıyı terkedip şımarmayın, ciddiyet ve edebinizi muhafaza edin.(İbrahim Düssuki)

HAKİKİ MÜRŞİT

Mürşit müçtehit değilse, onun müridi iflah olmaz.Çünkü kendisi uyursa müridi de uyur.,kendisi ibadet ederse müridi de ibadet eder.İnsanlar kendisine gelip "Bize nasihat et, bir iki misal ile bizi iryşat et" dediklerinde onlara şöyle derdi:
Kendisi himmete muhtaç bir dede
Nerde kaldı gayriye himmet ede.
Mürid, şeyhinin huzurunda bulunursa onun emri ile konuşmalıdır.Onun izni olmadan asla konuşmamalıdır.Şayet şeyhinin huzurunda bulunmazsa , kalbiyle ondan izin istemelidir.Ancak bu şekilde vuslat makamına ve Allah7a ulaşabilir.Şeyh , müridin bu edeplere riayet ettiğini görünce , onu terbiye eder, terbiye suyundan ona kana kana içirir, ilahi ve manevi sırlarla kendisini gözetir.(İbrahim Düssuki)

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇUNDAN TUTUKLAMALAR

Cumhuriyet döneminde buhusustaki davaları toplasanız bu dönemdeki aynı suç sayısına göre devede kulak değil kıl kalır.Cumhurbaşkanı bir kısım yönünden şikayetin geri çeksede mevcut suç hızla devam ediyor ve hepsinde de tutuklama esas gibi.Hakim kendikonumunun tartışılmasını istemediği için(Birkripto suçlamasına muhatap olmamak için) tutuklamada sorun görmüyor.Cezaevlerinin trafiği umurunda dahi değil.Şüphesiz ülkeyi temsil eden en zirve şahsiyete önüne gelen olumsuz,iftira sınırında söz ifade etme hakkı yok.Çünkü o makam bizim onurumuz.Ancak,Büyükler affediciliklerini göstermeliki adalet dağıtıcıları rahat olabilsinler.Tutuklama sert birönlem,tutuklamasız ceza biraz geç olsa da etkili olamaz mı?Gergin dönemde gerginliği niçin dahada artıralım.Direk tutuklama kararı vermek Cumhurbaşkanına hürmeti göstermez.Tutuklamadan ceza vermek terbiye edicidir.cezayı tutuklama şeklinde düşünmek kalıcı düşmanlık yaratır.

İSLAMCI BURJUVAZİLER YAHUT MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHİTLİĞE



Uzun cumhuriyet yılları. Bir burjuvamız yoktu ama bu ülkede burjuva özentili zengin bir kesim vardı ve muhafazakar hassasiyet taşıyan insanlar için onlar adeta bir ‘vampir’ hükmündeydi. Anadolu insanının emeğine/ekmeğine göz diken o insanlar ülkenin kaynaklarını da sömürerek sırça köşklerde yaşıyorlardı.
Ülkenin sahibi gibi görüyorlardı kendilerini. Halkı küçümsüyorlardı.
Ülkenin tüm kaynaklarını kendi menfaatleri için kullanıyorlardı.
İktidarları oldu, holdingleri oldu.
 ‘iktidar seçkinleri,’ ‘gecekondunun değerleri’ni aşağılıyordu.
 zenginliğin el değiştirmesi, adaletin gerçekleşmesi için arzu edilen bir şeydi. Yani zenginlik isteniyorsa, daha onurlu bir yaşam için, hayır ve hasenat için isteniyordu. Gösteriş ve şaşa için değil.
Zalım zamanlardı, çok temel eşitsizlikler yaşanıyordu ülkede ve bizden onları normal karşılamamız isteniyordu.
Elbette öyle bir düzen savunulamazdı. İnsan onuru her şeyin üstünde olmalıydı. Değişmeliydi bu düzen. Adil dağılım, adil bir düzen şarttı. Boynuzu kırık koç, boynuzu sağlam koçtan hakkını almalıydı. Yüreklere su serpilmeliydi.
Bir mücadele verildi ve bu ülkenin horlanan çocukları engelleri bir bir aştılar. Demokratik mücadele sonuç getirmişti. Yılmamış, istediklerini elde etmişti muhafazakar mücadele insanları.
N’oldu sonra?
Dünya değişti, memleket değişti.
Dini hassasiyet taşıdığını bildiğimiz  insanlar, yeni imkanlara kavuştular. Holdinglere, otomobillere…
Kanaatkar muhafazakarlar zenginleştikçe, çizgisinin/ilkelerinin dışına çıkmaya başladı.
Unuttu bu toprakların türküsünü söylemeyi.
Kurulan yeni holdinglerle de yeni zengin sınıfın ilk örnekleri veriliyordu.
Peşinen söyleyelim, ortaya çıkan bu yeni ‘iktidar seçkinleri’ aslında, geçmişteki ‘laik zengin’ sınıftan pek de farklı değildi. Hatta laik zengin sınıf döneminde yapılanlardan daha vahim bir şey yapılıyor, . Ve zenginleşildikçe, düzenin dümen suyuna giriliyordu.
Dünün dini hassasiyet taşıyan insanları, bugün birçok iktidar alanını ele geçirmiş durumda. Artık kendi zengin sınıfları var. Korunaklı, havuzlu, kaleden evleri var artık. Yıllığı on binlerce dolar olan sporcentrelerde sağlıklı yaşam koşuları yapıyorlar artık. Amerikalı bir iş adamını Anadolulu çocuğuna tercih eder noktaya gelmiş ‘muhafazakar zenginlerimiz’ var artık.
Nereden nereye gelindi?
Hikaye uzun, acıklı.
Asıl vahimini söylemeliyiz açık yüreklilikle: Kanaat önderi dediğimiz insanlar hangi derde derman oluyor bu ülkede? Muhafazakar kanaat önderlerine bakın, ölümden bahsetmiyorlar artık. Adaletten, kul hakkından söz etmiyorlar. Gariplere sarılmaktan, yoksullarla dayanışmadan söz etmiyorlar.
Konuştukları, tartıştıkları mevzulara bakın bir de. Hangi sahici mevzuyu alıyorlar gündemlerine? Kimin müslüman olup olmadığını tartışıyorlar. On yaşına bile erişmemiş kızların evlenebileceğini tartışıyorlar. ‘Camiye müzik sokan Itrî’yi meleklerin rahmetle anmayacağını tartışıyorlar.
Estetik yok, bilgi yok, aşk yok!
Başımıza gelen felaketleri şimdi de mi katı laiklik baskılarıyla açıklayacağız?

Aslında bahsettigimiz bu problem sadece bu döneme özgü değil. Yakın siyasi tarihimizde devleti ve mülkü hangi unsur ele geçirirse geçirsin, zorbalığın ve liyakatsızlığın sınırlarını daha da zorladığını biliyoruz. Çünkü haklı olmak gücü elde ettikten sonra zalimliğin en büyük meşru dayanağıdır.
Başka ne söylenebilir, bilmiyorum.

MEVZUAT MI ÜSTÜN AYET Mİ?


 Bundan iki sene kadar önce müsteşar muavini olarak bir bakanlığa atanmayı heyecanla bekleyen bir tanıdığa  “mevzuat mı üstün, ayet mi?” diye sorduğumda inanın, suskun kalmayı tercih etmişti. “Ne biçim soru kardeşim bu? Sen bana böyle bir soruyu nasıl sorabilirsin?” deyip susturmamıştı beni. İnanın hiçbir şey yapmadı, sadece büyük bir sükûnet içinde kararnamesinin yayımlanmasını bekledi.
Bürokratların etkinliğini anlamak için odalarına bakmak gerekir en başta. Büyük odalar, televizyon, koltuk gibi ekstraları olan odalar önemli bir devlet bürokratıyla karşılaştığınızı hemence söyleyiverir size.
Bir şekilde 6400 ek göstergeyi kapıyorsunuz işte. Sayılı adamlardan biri oldunuz artık. Bundan sonraki aşamada ise size nasıl ulaşıldığı çok önemlidir. Telefonla arandığınızda direkt siz çıkıyorsanız bu hiç de önemli adam olmadığınızı, alelade bir memur olduğunuzu gösterir. Yok, telefonlarınız sekreter tarafından bağlanıyorsa gerçekten büyümüşünüz demektir. Ayrıca arkadaşlarınızı bile sekreterinize bağlatıyorsanız bu büyümenin çok ötesinde bir şeydir.
Geçenlerde kulak misafiri olduğum bir olay… İsmi lazım değil, bir bakanlıkta müsteşar muavini (devlette 3 no’lu görevdir) olarak çalışan bir yönetici, bıyığı yeni terlemiş bir müfettiş adayına aynen şunları söylüyordu: “Müfettişlik askerlik gibidir oğlum, müfettiş üstatlarına saygıda kusur etme, bu senin aleyhine olur. Sen şimdi bir müfettişin yanında çalışacaksın, yanında çalıştığın müfettiş senin her şeyin, ona göre davran!”
Devam edeyim, Kültür Bakanlığı’nda çalışan genel müdür yardımcısı bir arkadaşın koluna girip hızlı hızlı bir şeyler anlatıyordum ki bana, “Üstadım, bakanlık koridorlarında bu şekilde yürümemiz doğru değil, dışarıda daha rahat muhabbet etsek olmaz mı?” dedi. Dışarı çıktık sonra. Sonra, “Ya hocam bir gün dışarıda buluşsak da uzun uzun muhabbet etsek daha iyi olmaz mı? Bir de bu günlerde işler çok yoğun biliyor musun?” dedi. Bir türlü dışarıya çıkamadık, üç yıl oldu.

Onlar ki Allah’a inanırlar, memuriyeti severler! Sadece menfaatlerini kollarlar. Hiç mutlu oldukları görülmemiştir. Baca gibi dar, karanlık yerlerde çalışırlar. Ama gelin görün ki yürek genişliğinin ne olduğunu çoktan unutmuşlardır. Yüreklerini dayanıklı ya da aydınlık tutmak zorunlulukları yoktur. Buna yükümlü saymazlar kendilerini. Başkalarını sevdikleri meçhul, başkaları tarafından pek sevilmedikleri aşikârdır. Bir top A4 her şeyden daha kıymetlidir onlar için. Kalemleri gerçekten de kılıçtan daha keskin, kurşundan daha isabetlidir. Gittikleri lokantada garsonun getirdiği peçeteye yahut yolda ya da kazara uğradıkları bir parkta rüzgârın havaya savurduğu bir kâğıda gayriihtiyarî bir hamleyle paraf ya da imza atmaya kalkabilirler.

Bir işin nasıl yapılacağından çok nasıl yapılmayacağını daha iyi bilirler. Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik, genelge, yönerge, tebliğ, talimatname vesair bilumum mevzuatı didik didik ederler de, o işin olamayacağını, aksi ileri sürülemez kesinlikte, hem de anında ispat ederler. Tek başlarına karar veremezler. Sürekli toplantıdadırlar. Toplanır, toplanır dağılırlar. Sonra tekrar toplanırlar. İşler her zaman yoğundur. O kadar yoğundur ki asla asıl işlere yoğunlaşamazlar. Yoğunlaşmaya kalkacak olsalar birden bir gürleme kopar, sel olup üstünüze yağarlar. Ne verirlerse kendilerinden, ne vermezlerse o da kendilerindendir.
Bir de Rus edebiyatının usta yazarı Anton Çehov’un “Memurun Ölümü” öyküsü var, onun mevzumuzla ilgisi yok!(Bekir Fuat/Karar gazetesi)

23 Haziran 2018 Cumartesi

EYÜP SULTAN CAMİİ BAŞ İMAMI:SAİT ÇAYIRLI HOCAEFENDİ RAHMETULLAH

Azizim Necib Sultan'ın anlattığını  nakletmiştim.Bloğun öncekiyazılarında kayıtları mevcuttu.Sait Hoca,Adnan Menderes'in şeyhi idi. Mendereskendisine çok hürmet ederdi.Hatta İstanbul'a Başbakanlığın emriyle ilk bağlattığı telefon Eyüp Sultan'a idi.Direkt görüşebilmek için.  Menderes'in Londrada uçak  geçirmesinden önce Menderes'e "Başbakanlığı bırakmasını" söylemişti.Menderes bunu yapamadı.Kolay bir şey değil.üç dönem kahirekseriyetle iktidar olacaksın ve Hocaefendi sana "Hükümeti bırakmanı "söyleyecek.Çok zor bir iş.İktidarın o imkanlarını bir anda terk etmek kolay mı?değil.Bu nedenle hocanın sözünü tutmadı.Sonrasında Londrada uçak kazasından sağ kurtulan Menderes yurda döndüğünde görüşmek istediyse de Sait hoca kabul etmedi.Sonrası hadiseler malum.
Veliyyullah'ın "İdare bölümü" ile uğraşanları çok acaip kişilerdir.Hak teala bunlara gelecektekihadiseleriseyrettirdiğinden bunlar açık veaşikar etmeksizin manalı sözlerle bir miktar hadiseleri izah ederler.Dinleyenlerden kabiliyetli olanlar başlangıçta bunu kabul eder.Birçokları ise ihtimal vermez.Hatta "Top vursan yıkılmaz" derler.Ala netice tecelli edip hakikat ortayaçıkınca çokları unutur ve sebeblerdeki müsebbibi görülmez ve şöyle olduğu için bu böyle oldu gibi sebebler fasid dairesindedöner dururlar.Arifi billah olanlar sükut içre tecellileri seyrederek Hakk'dan razı bir şekilde zevk alırlar.Bir insanın yolu Hakk'ın bir evliyasına çıkarda onun sözünü tutmazsa şu netice husule gelir:"Dağdan düşenin parçısı bulunur da Evliya gözünden düşenin parçası bulunmaz".
Cennet mekan Sultan Abdülhamit,maiyyetinde bulunan avcı taburlarını,İstanbul üzerine yürüyen harekat ordusuna karşı çıkma emrini vermemişti.Çünrkü manevi olarak görmekte idi ki harekat ordusunun başında Hz.Hızır  gelmekte idi.O zaman birdevrin sona ereceğini gördü ve hiç direnmedi.İstese arnavutlardan oluşan avcı taburu denilen padişahı korumakla bugünün özel harekatçılarına emir verip onları def edebilirdi.Ancak kaderi ilahiyeye karşı çıkmadı ve teslim oldu.Dirense kader değişmeyecekti ama kendisi dünyayı tercih edeceği için manevi makamdan olacaktı.Çok zor işler.Hz.Hüseyn efendimiz Kerbelada vuruşurken şu sesi duyunca kılıcı bıraktı "Ya Hüseyn ! Biz senden şecaat (Yiğitlik, kahramanlık) değil şehadet bekliyoruz."
Hz.İmam , kadere teslim olmuştu.Şehadetin bilmesine rağmen Kerbela toprağına tek başına gelmişti.

SONUÇLAR İÇİN SON YİRMİKİ SAAT

Tüm zamanların en entrasan seçimi olacak demişti Necib Sultan.Hile olmazsa demişti ikinci tur'a kalacak iki adayı da söylemişti.Çünkü neticeyi halk etmek Allah'a ait bir konudur.Firavun sabaha kadar kendisini sakalından tavana asarak uyumamış ve Allah'a dua etmiştir."Musa'nın rabbi hürmetine Nil nehrinini suyunu tersine akıt"diye.Fizik kurallarına aykırı olan bu hadisede Firavunun duuası kabul görmüştü.Hz.Musa o geceyi uykuda geçirmişti.Hak Teala kimsenin tekelinde değildir ve dünyanın değeri sinek kanadı kadar bile değildir.Bu nedenle 2023 Müceddid'in zuhur öncesi değişimin ne şekilde tecelli edeceğini ağzımız açık şekilde izleyeceğiz.Dua edelim bizleriCemaliyle terbiye etsin.Eğer Celali ile terbiye ederse işimiz çok zor.

22 Haziran 2018 Cuma

SONUÇLAR İÇİN SON KIRKSEKİZ SAAT

Sadece kabuk değişimi değil öz değişikliğinin yaşanacağı seçim ortamı akabinde halkın sandıklara yansıyan iradesine saygı gösterilmelidir.Aksine davranış kişinin zararını artırır.Tarihe mal olanlar bilmelidirler ki kendisinden önce nice kudret sahipleri tarih oldular.Bundan sonra gelecek olan kudretliler de tariholacaklar.Ayet tecelli ediyor:"Küll Şey'in fan.ve yebga vechü rabike zülcelali vel ikram"  ."Her şey yok olacaktır(sonludur) .Sadece ZülCelal sahibi Allah bakidir.
Son yüzyıldır,Osmanlı padişahlarında olmayan bir yetkiyi HakTeala İslamcılara bahşetti.Ancak nimet onları çözdü.Güç zehirlenmesinin geldiği nokta varlıklarının zarar olduğu noktasıdır. "Az yaşa, çok yaşa Akibet gelir başa".

21 Haziran 2018 Perşembe

SEÇİMİN YAPILACAĞI HUSUSU HALEN MEÇHUL

Üç gün sonra seçim.Ama halen seçimin olmayacağı,tehir yahut iptal edileceği hissi hakim.Çok bariz bir dalga mevcut.Tek başına mecliste çoğunluğu alacağını belirten iktidar,iki gündür koalisyonu dillendiriyor.Eğer koalisyondan kastedilen MHP ise zaten işbirliği içinde oldukları için sorun yok.Ama MHP bile yetersiz olursa nasıl olacak.Yahut büyük dip dalga bir ve ikinci sıra Başkan adaylarını karşı ittifakın adaylarına imkan verirse ki bu matematiksel olarak mümkün ancak bu an için çok çok zor görünsede mümkün olduğu takdirde hem meclisin kaybı, hem de başkanlığın kaybını kabullenmek gerekecektir.Böyle bir tecellide  YSK imdada yetişebilir ve seçimi iptal edebilir. Böyle bir durum Beka meselesi için mazeret olabilir.

AİLESİNE SÖZ GEÇİREMEYENİ ASKERİYE "OR"YAPMAZ

Necib Sultan'ım anlatmıştı:
1970 YILLARIN BAŞINDA Konyadayım.Hz.Pirin türbesini ziyaret için bekleşen insanların içindeyim.O zaman öğle arası 12.00/13.30 türbe kapalı tutulurdu temizlik için.Kapının açılmasını beklerken Rütbeli bir korgenaral ,yanında 18 yaşındı kızı,,hanımı ve yaşlıca bir bayan olmak üzere dört kişi ön sırada bekleyenlerin içinde idi..Yaşlı kadın muhtemelen kayınvalidesi olabilirdi.Makam arabası da biraz ileride beklemekte idi.Yaşlı kadın çantasında başını örtmek için bir tülbent çıkarttı ve başını örttü.Paşanın hanımı ben başımı örtmeyeceğim dedi.Paşa, "ama söz vermiştin !" desede kadın ben örtmeyeceğim dedi.Paşa,o zaman ziyaret etmeden geri dönerim "dedi.Kadın ısrarla ben örtmeyeceğim deyince Paşa,hadi dönüyoruz deyince kalabalık arasında bulunan Ben hemen müdahele ettim.Efendim istemeden kulak misafiri oldum.Hz.Mevlana Efendimiz kim olursa ol gel buyuruyor.Açık kapalı ol demiyor" dedim. ve tam o esnada kapı açıldı herkes ziyarete girdi.Sonra bu Korgenarali takip ettim "OR" yapmadılar emekliye sevkettiler.Askeriyede "Ailesine söz geçiremeyen kimseyi OR yapmazlar" buyurdu.Muhtemelen "Korgenaral rütbesinde olan bu paşayı MİT takip ettiğinden aile içi durumu konusunda bilgi sahibi olup ilgili birimlere bu bilgiyi servis etmekte idi. Bu bilgi çerçevesinde terfi kriterleri içinde bu durum da etkili idi.

20 Haziran 2018 Çarşamba

MİLYONLAR BİR TEK İNSANA FEDA


Bir santimetreküp insan menisinde milyonlarca sperm olduğunu biliyoruz..Bunların hepsi hücum edercesine yumurta hücresine yönelir ve adeta o hücrenin kapısını çalarlar ama kapı bunlardan sadece birine açılır.O içeri girdikten sonra da kapı hemen kapanır.İşte döllenme veya fekondasyon dediğimiz olay budur.Geri kalan spermler ne yapar? İçeri girene yardım olsun diye erir ve yok olurlar.
Mikroskop altında hücresel bazda müşahede edilen bu olayın ilahi alemdeki örneği beşeriyet alemidir.Dünyada milyonlarca insanın oluşma nedeni, kapıdan içeri alınacak o tek insanı meydana getirebilmektir.Tıpkı spermlerde olduğu gibi.

ŞAHI VELAYET EFENDİMİZ hZ.aLİ (K.V) 'NİN "EBU TURAB "DİYE ANILMASI

Bedenimiz aldığı gıdaların enerjisinden istifade edip posasını atar.O posadan da hayvanlar yararlanır.Hayvanlar o posadan alabileceklerini aldıktan sonra geri kalanını , kendilerinden daha iptidai canlıların istifade etmesi için çıkartır.O daha pirimitif canlılar da alabileceklerini aldıktan sonra , onların çıkarttıklarını toprak alırve kendine katar.Bu nedenle toprak hazinetül esmadır.Hz.Ali Efendimizin Ebu Turab olarak anılmasının nedeni budur.Çünkü topraktaki hassalar, yani esrar(sırlar)ona açıklanmıştır.

GÜN/AY/YIL VE ÖTESİ

Her şeyin devri kendine göredir.Bu konuda dünyayı ele alacak olursak dünyanın kendi etrafında devretmesine "gün", ayın dünya etrafında devretmesine "Ay", dünyanın güneş etrafında devretmesine "yıl" denir.Buna ilaveten birde manzumelerin devri vardır.Güneş zannedildiği gibi sabit değildir..
Genel kurala göre onun da hareket etmesi zorunludur.Güneşin hareketini göremeyişimizin nedeni, bizimde aynı manzume içinde bulunmamız ve güneş sistemiyle birlikte bir başka manzume etrafında hareket ediyor olmamızdır.
Her manzume bir alemdir ve her alemin de kendine göre bir güneşi, bir ayı ve bir dünyası vardır.Niyazi Mısri hazretleri "Benim bin kamerim,bin güneşim var"deyişinin nedeni budur.

TASAVVUFTA ÜRYAN VE AÇIK KONUŞMAK

Halktan taş yemeye sebeptir.
Başımız meydana koyup keşf-i esrar eyledik
Enbiya ve evliyanın setr ettiği ma'na budur(Sunullah Gaybi)
Gaybi hazretlerinin belirttiği "Mana";Hak Teala'nın RAB sıfatının insanda tecellisidir.Hz.Gaybi bu sözleriyle "Peygamberlerin ve velilerin kapattığını ortaya koydum.Bunu yaparken başımı da ortaya koydum," diye buyuruyor.Elbette bu kadar üryan ve açık konuşan bir veli , halktan çok taş yer.

OTORİTE ÜZERİNE

Her ilim dalında otorite mefhumu vardır.Siz bilgide otorite kabul etmiyorsanız ,epistemolojik anarşistsiniz demektir.Aslında bu en son otorite benim sonucuna çıkarır ki bu da demonik bir tavırdır.Şeytan'ın Allah'ı kabul etmediği için şeytan olduğunu zannetmeyiniz.Şeytan Ateist değildir.Tanrı tanımaz değildir.Şeytan insani otoriteyi kabul etmediği için lanete düçar olmuştur.İnsanı Kamilin otoritesi önünde acziyeti itiraf bu yolun başıdır.Bilmeyene öğretirler, ağlayana emzik verirler, ama "ben "biliyorum diyene kimse razı olmaz

İRADENİN TERKİ

İnsanın kendini bilmesi, benliğinin hakikatını bilmesi ile mümkündür.Bu yolda yapılan çalışmaya da "nefis terbiyesi" denmiştir.Nefis terbiyesinin özü  ve gayesi iradeyi terk etmek,bırakmaktır.
İrade nereye bırakılabilir.Tabiki kapının önüne değil.İradeyi bırakmak sahibine terk etmektir.Sahip'i bulup "buyur" demik gerekiyor.
Eskinden dervişler mürşitlerine bir zarf, boş kağıt ve kalem sunarak seromonize ederlermiş bu durumu."Cüzi iradeyi külli iradeye terk etmek".Bu rıza ve teslimiyetle olur.Gönül rızasıyla olur.İlim bilmekle olmaz."İstidat" dedikleri razı olabilme kapasitesidir."İstersem dilimi, almazsam kolumu koparsınlar"demiştir Hz.Mevlana.

HER YOL MÜBAH DEĞİLDİR


Amaca ulaşmak için her yol mübah değildir.
Siyaseti yalan üzere inşa ederseniz kazansanız bile son tahlilde ebediyen kaybedersiniz.
Yalan üzerine kurulan iktidarlar kaybetmeye mahkumdur.
İnsanların gönlünde taht kuran liderler yıkılmazlar.
Onların iktidarı da kalıcı olur.
Bir hükümdar, yani hükmetme makamında olanlar herkese karşı adaletli olmak durumundadır.
Adaletten sapan bir hükümdar kendi sonunu hazırlar.
Adaletten sapmak, zulme sapmak demektir.
O yüzden “Küfürle payidar olunur ama zulümle asla payidar olunmaz!” denmiştir.
Kur’an açık bir dille “Zalimlerin sonu helak olmaktır!” demiştir.
Yüce Rabbimiz “Sakın zalimlere meyletmeyin yoksa size ateş dokunur!” demiştir.
Her yol mübah, her başarı haklı değildir.
Tek başına başarı haklılığın göstergesi değildir.
Hz. Ali efendimiz Muaviye’nin hileleri karşısında yenilmiştir.
Hz. Ali efendimiz zafer için her yolu mübah görmediği için yenilmiş olsa bile ebediyyen kazanmıştır.
Hz. Ali’nin adalet-i mahzadan taviz vermemesi dünyevi yenilgiyi beraberinde getirmiş olsa bile gönüllerde kaybeden Muaviye olmuştur.
Hz. Hüseyin dünyevi iktidar için her yolu mübah gören Yezidiler tarafından hunharca katledilmiştir.
Kerbela’da adalet-i mahza ile zulüm karşı karşıya gelmiş, lakin zulmün hileleri görünürde galip gelmiştir.
Kılıcını güç sahiplerinden yana kullananlar Hz. Hüseyin ve pak ehl-i beytinin şahsında adaleti doğramışlardır.
Hakkı lime lime etmişlerdir.
Güçlü olanı haklı gören anlayış Yezidi bir anlayıştır.
Hz. Hüseyin efendimiz kazanmak için her yolu mübah gören bir anlayışa asla sapmamıştır. Bedelini canıyla ödese bile...
Zulüm ve haksızlık Müslümanlık kisvesinde karşımıza çıktığında ne mi yapmalıyız?
Bu sorunun kendisi bile sorunludur.
Zulüm ve haksızlık kimden gelirse gelsin karşı çıkmalıyız.
Peygamberimizin kendisine risalet gelmeden önce Mekke’de adaleti tesis etmek ve zulmü defetmek için kurulan Hılful Füdul cemiyetinde yer alması işte bu Rabbani bilincin bir ifadesidir.
AK Parti’nin yola çıkarken kendi varlık nedenini bu Hılful Füdul anlayışına dayandırması çok anlamlıdır.
Güçlü olanın haklı görüldüğü bir dünya adaletsiz bir dünyadır.
Gücü ele geçirenin her yaptığının haklı görüldüğü bir dünya adaletsiz bir dünyadır.
Bizim inancımıza göre haklı olan güçlüdür.
Ve başarı için her yol asla mübah değildir.
Hılful Füdul yani erdemliler ittifakına yaslanan Rabbani bilinci değerlerimizin en başına oturtmalıyız diyorum, vesselam.(Mehmet Metiner/star gazetesi)

TARİKATIN AMENTÜSÜ

Şeriatın amentüsü altı tane olduğu gibi Tarikatın amentüsü altı tanedir.İki tane üçten ibarettir.Birinci üç;Ne idim, ne oldum, ne olacağım?".İkinci üç:Nerede idim, neredeyim, nereye gideceğim?
Bu altı sorunun cevabını  veren derviş, kemal sahibi olur.Kitaplar yazmak yahut kitaplar okumakla kemal sahibi olamayız.Bunu nicraatları vardır.Başkasının söylediği sözle sen nasıl amel edersin?O zaman Tıp fakültesini kaldır.Nasıl olsa tıp kitaplarında yazılmış, dersek  herkes gidip kitapları alarak okusun  ve hastalara reçete yazsın .Böyle bir şey olamayacağı için tasavvufta ameliye vardır.Kitabi bilgilerle olmaz; kendi gönlünde tulu etmesi lazım.Eğer gönül hasetten, kibirden ,gururdan, intikamdan, ihtirastan, nefretten  v.s arınır ve safi hale gelirse tulu eder.

SEBEB/MÜSEBBİB

Gaye daima müsebbebtir.Ama müsebbib sebebtedir.Sebebe sarılmak, müsebbib içindir.'sebebte kalmak' ise zulümdür.Suretperesetliktir.."Allah'dan korkun ve O'na yaklaşmaya sebeb arayın"("YA EYYÜHELLEZİNE AMENÜ -TTEKULLAHE VEB TEĞU İLEYHİL VESİLETE Maide5/35)Mürşitler sebeptir.Gönül doktorlarıdır.Şifayı Allah'dan umar ama doktora gideriz.Hasta, doktora gitmekle iyileşmeye sebeb aramaktadır.Ancak iş yine müritte biter."Mürşit şarttır, ama iş tohumda biter" denmiştir.
Gaye, daima müsebibtir.Ama müsebbib, sebebtedir.Sebeb -müsebbib yakınlığına vasıl olmak , yakine vasıl olmaktır.Hz:Mevlana/Şems muhabbeti,Tabduk Emre/Yunus Emre bağlılığını bu mihval üzere anlamalıdır.Çünkü müsebbib sebebtedir ve sebebsiz müsebbib bulunmaz,çünkü onun gayrı değildir.Öyleyse sebebi/SIFAT'ı çok sevmelidir.

ŞARABIN YAPILDIĞI MADDELER YAHUT MANALAR

Ayette haram edilen zahir şarap üzümden, hurmadan, baldan, buğdaydan, arpadan yapıldığı gibi batın şarabı da bir çok cinslerden yapılır.Gaflet, şehvet, heva,hubb-i dünya.Gaflet şarabı ile mest olan ancak ölürken ayılır

HARAM EDİLME NEDENLERİ

Hangi şeyin de , ya bedenine, ya dinine, ya edebine zararı varsa , işte din onu haram kılmıştır. İslam evvela zararın def edilmesini esas alır.Menfeat asıl değildir.
Kumar, insanı hile yoluna sevkeder, yalana , fuhşa alıştırır.Ya kolaylıkla malını çarptırır, ya çarpar

19 Haziran 2018 Salı

abide şahsiyetler - Mehmet Dumlu 1/5





























İSİM VE RESİMDE KALANLARA

Gönül çalamazsan aşkın sazını, ne perdeye dokun ne teli incit
Eğer çekemezsen gülün nazını , ne dikene dokun ne gülü incit
Bekle dost kapısın sadık dost isen, gönüller tamir et ehli dil isen
Sevda sahrasında mecnun değilsen , ne Leyla'yı çağır ne çölü incit.
Rızaya razı ol hakka kailsen, ara bul mürşidi müşkülde isen
Hakikat şehrine yolcu değilsen, ne yolcuyu eğle ne yolu incit"

EL ELE, EL HAKK'A

Görünenden görünmeyene gitmek.Görünen Kainat.Görünen Hz.Resulullah.Zira alemler onun nurundan halkedildi.Hz.Muhammed aynasıdır kainat.Görünmeyene görünenden gidildiğine göre ,O'na ancak ve ancak Hz.muhammed(sav)'den gidilir.Ve bir anlamda "O'na gitmek" "Muhammed'e  (sav) gitmek"tir.Çünkü  O sıatıyla bilinebilir, ve sıfatı Muhammed'dir(sav)Pekala "Muhammed(sav)'e nasıl gidilir?".Varisinden.Devrin kamilinden.Yine ,Hüvezzahir'den Aynadan başka yol yoktur görmeye.Ve ayna,insandır.Çünkü bütün isimler ancak insan'da cemdir.O nedenle , şeyhinde (yaşayan kamilde)fena bulamayan ,Rasul(sav)'de fena bulamaz.Hz.Rasul'de (sav) fena bulmayan Allah'da fena bulamaz.bu sebeble "El ele, el Hakk'a"denmiştir.Hüvezzahir olan insanı bilmeyen ve görmeyen ,Hüvezzahir olanın "insan" olduğunu görmeyen "dünya da da kör, ahiret de de kör"dür.
Kendisinden sonra gelecek olan bütün evliyaullah ,"el ulema ü verasatül-enbiya-alimler, nebilerin varisleridir"hadis fetvasınca Hz:Peygamber (sav) zahir ve batın ilminin varisleridir.
Ulema kelimesi tecvidde dört elif miktarı uzatılır.Bu dört elif miktarı uzatmayı şöyle açıklanır:
Birinci medd:Fena fiş şeyh makamı
İkinci medd:Fena fir resul makamı
Üçüncü med:Fenafillah makamı
Dördüncü med:Bekabillah makamı
Alim bu dört makama vakıf ve vasıl ise , varisünnebi olan ulema odur. ki; gerçek ariftir.Yoksa taklit ve derleme bilgilerle kendini bir şey sanan nefsinin zebunu olmuştur.
"Herhalde sana biat edenler ancak Allah'a biyat etmektedirler.Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir.Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur.Kim de Allah7a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük mükafat verecektir."(48/10)
"Andolsun o ağacın altında(Hudeybiye'de)sana biyat ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur.Kalblerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile müjdelemiştir.(48/18)

18 Haziran 2018 Pazartesi

ÖĞÜTÇÜNÜN EN İYİSİ

Padişahlara öğüt verecek kimsede ne can korkusu olmalı ne ihsan ümidi.Makam sahibinden bir şey beklemeyen onun yüzüne karşı hakikatı ifade edip, eleştirebilir.

HİKMET

Ne olduğu belirsiz bir ilacı kullanmakla bilmediğin bir yola yoldaşsız gitmek , akıllı kimselerce doğru görülmeyen şeylerdendir.İmam Gazali'ye :"İlminizde bu yüksek mertebeyi nasıl kazandınız?"diye sormuşlar."Bilmediklerimi sorup öğrenmekten utanmamakla," demiş.

DAHA KÖTÜ OLANI

Günahı kim işlerse işlesin , kötüdür.Eğer bunu alimler yaparsa çok dah kötüdür.Çünkü ilim,şeytanla savaşmak için bir slahtır.Silahlı bir kimsenin düşmana esir düşmesi , şüphesiz, çok ayıptır.
Günahkar cahil,takvasız alimden üstündür.O, bilgisizliği sebebiyle yoldan saptı, halbu ki bu nasipsiz yolu biliyordu.

LATİFE

Akıllı kimselerin sözü, ayak takımından kimseler arasında geçmezse , şaşırmayın! Davulun gürültüsü ney'i bastırır , sarımsak kokusu ambere galip gelir.
*İnci, çirkefe düşse yine kıymetli,toz, semaya çıksa yine değersizdir.Eğitilmemiş kabiliyetlere yazıktır.Kabiliyetsizleri terbiyeye uğraşmak  da zaman kaybı demektir.Külün soyu sopu yüksektir, yani ateşten doğmuştur.Fakat bizzat kendisinin bir kıymeti olmadığı için topraktan farkı yoktur.Şekerin kıymeti kamıştan gelmez; o , kendi özelliğidir.
Kenan'a Hz.Nuh'un oğlu olmak özellik kazandırmadı.Çünkü onun yaratılışında sadece şer toplanmıştı.Gül dikenden, Halil,Azer'den olmuştur.

İİSLAMIN İTİBARSIZLAŞTIRILMASI

Azizim Necib Sultan buyurmuştu:"İslam'a büyük zarar verecekler".Bu zararın ne olacağını düşünürdüm. Din öyle bir şey ki, itibarsızlaşan insan olmasına rağmen Din'de bundan payını alıyor.Otoriterlik maalesef kontrolü çok zor bir imtihan.Ben varsam Devlet var" anlayışı hassasiyetleri tamamen siliyor.Devlet malı hassasiyeti kaybolurken  nefsin arzularına zebun olanlar "itibarda israf olmaz"diyebiliyor.Bunu ifade edenler, ortam durumuna göre Hz.Ömer'in mum örneğini verirler.Hakikatları görmek gerçekten zor.Çünkü,aç insanların beklentileri var.Maalesef bu beklenti o kadar kuvvetli ki,hırsızlığı bile meşru göstermeye neden oluyor.Bal tutan parmağını yalar", "Ama diğerleri hiçbir şey yapmıyorlar ki.Bari bunlar birşeyler yapıyorlar" diyenler sekülerci avamın sözleri.İlahi Kural açık:Nasılsanız öyle idare olunursunuz.

PATİLERİ KESİLEN HAYVAN RESMİNİN ETKİLERİ

Küçük kız,o resmi görünce başlamış ağlamaya.Niçin? Zira Hak Teala özüne merhameti kodlamış.Bu ülkenin insanlarının müşterek noktalı demek ki oldukça çok.Bu nedenle ümitsiz değiliz.İstikametimiz Hak teala'yı memnun olmak olursa toplumsal birlikteliğimiz o kadar kolay ve ucuza gelir ki saedce mahzun bakışlı yaralı bir hayvan bile yetecek.Çünkü bir hayvandan ne bekliyebiliriz ki.Bizlerin merhametine terkedilmişler.Demek ki alt katmana bakışta birleşme daha kolay.Fakir ve miskinlerimizden başlayabiliriz
SAĞCISI solcusu...
Başı açığı başörtülüsü...
Enteli danteli...
Erdoğan’ı İnce’si...
Akşener’i Temel Bey’i...
Türk’ü Kürt’ü...
Alevi’si Sünni’si...
Yozgatlısı İzmirlisi...
İmamı öğretmeni...
Gerçekçisi romantiği...
Köylüsü şehirlisi...
Beyaz Türk’ü siyah Türk’ü...
İktidarcısı muhalifi...
Sekteri ılımlısı...
Ulusalcısı evrenselcisi...
Milliyetçisi komünisti...
Necip Fazıl’cısı Nâzım Hikmet’çisi...
Kısacası...
Hepimiz ama hepimiz...
Hayvan sevgisinde...
Bir olduk, iri olduk, diri olduk.
Çok şükür. Çok şükür. Çok şükür.(Ahmet Hakan-Hürriyet )

HİKMETLER

Can, bir nefesin altındadır.;dünya ,iki yokluk arasında bir varlıktır. Dinini dünyaya satanlar ahmaktır .Acaba Yusuf'u satanlar, bedel olarak aldıkları nedir? Cenab-ı Hakk Kur'an 'da buyuruyor: "Ey Ademoğulları ! Ben size şeytana kulluk etmeyin diye vasiyet etmedim mi?(Yasin 60)


*Şeytan , muhlislerden;sultan, müflislerden bir şey koparamaz. Açlığından nefesi koksa bile beynamaza borç para verme!O,Allah'ın farzlarını yerine getirmiyor, senden aldığı borç için kaygı duymaz

MÜLATEFE

Herkes öyle zanneder ki , kendi aklının olgunluğun,kendi evladı da güzelliğin son haddini bulmuştur.Bir Yahudi ile bir Müslüman tartışıyorlardı.Müslüman öfkeyle şöyle diyordu:"Be adam, eğer söylediklerimde haksızsam senin gibi ben de Yahudi olayım".Yahudii ise şöyle söylüyordu:"Ben de Tevrat'a yemin ederim ki , yalan söylüyorsam ben de senin gibi Müslüman olayım ."
Akıl yer yüzünde yok olsa  "bende akıl yok" diyecek hiç kimse bulunamaz.

MÜLATEFE(ŞAKA VE LATİFEYLE KARIŞIK SÖZLER)

Dalkavuk kimselerin övmesine kulak verme.Onun amacı övmek değil, senden menfeat elde etmektir.Eğer bir gün isteği yerine getirilmezse , sana övdüklerinin iki yüz misli kusur bulunur.
Övülmekten hoşlananlar ahmaklardır.kendini gerçekten övgüye layık sanır;bacağından üfürülerek şişirilen koyunun semiz görünmesi gibi

ÖĞÜTLER

Birisini mustarip edecek haberi sen verme, başkasından işitsin.
*Kabul edeceğine kesin emin olmadıkça, padişaha bir kimse aleyhine ihbarda bulunma! Yoksa kendi helakine sebeb olursun

ÖĞÜTLER

Yılanın başını düşman eliyle ez.Böylece iki iyilikten en az birini elde edersin:Düşman galip gelirse yılandan,yılan galip gelirse düşmandan kurtulmuş olursun

İRFANİ SÖZLER(HİKMETLER)

Hz.Ali Kerremüllahi Veche hazretlerine izafe edilen hikmetli sözlerden :
*Sabrettikten sonra nefsini zaferle müjdele
*Erken kalk, mutlu olursun.
*Hayra yor ki nail olasın.
*Hırs boşluğunu ancak toprak doldurur.
*Mülkün devamı adaletledir.
*Çalışabildiğin kadar ciddi çalış
*Sözün güzelliği, kısalığındadır.
*Sevincin devamı dostları görmekledir.
*Sevgiliyi görmek göz aydınlığıdır.
*İnsanları kendi ölçülerine göre tart.
*Zayıfların silahi şikayettir.
*İnsanın üstünlüğü tevazudadır.
*Zenginlere cimrilik cezadır.
*Ülfetin şartı, külfeti terktir.
*Cahilin susması, örtüsüdür.
*Ümitten yana kusurlunun hüznü artar.
*Sözün ayıbı uzun olmasıdır.
*İnsanın işi, aslına delildir.
*Gerçeği söylemek. dindendir.
*Yumuşak konuşmak kalblerin bağıdır.
*Hasetçiye rahat yoktur.
*Kanaatkarın gamı olmaz.
*İnsan, milletine, iyiliği ile baş olur

KALBİN HAYATI NEFSİN ÖLÜMÜYLE BAŞLAR

Nefis, cücud-i mecazinin vasıflarını , vücud-ı hakiki vasıflarına tebeddülünü istemez.Lezzatı cismaniyye ve nefsibehimeden kurtulup lezzatı ruhaniyyeyenail olmak , cihad ile olur.Kalbin hayatı ise nefsin ölümüylebaşlar.
Bunedenle Bakara 216 ayetinde:"Hoşunuza gitmese de size savaş farzkılındı.Hoşlanmadığınız bir şey sizin için daha hayırlı olabilir.Hoşlandığnıız bir şey de sizin için şer olabilir.(Hakkınızdaki hayr ve şerri) Allah bilir, siz bilmezsiniz.

ÇİLLER YENİ KAPI MİTİNGİNDE

Manası , denize düşen yılana sarılmaktır."Eskiye rağbet olsa bit pazarın nur yağar"sözü en güzel cevaptır.Bari Mesut Yılmaz'da ikna edilse idi.Bunların hangi güzel icraatları vardı ki nostalji için bile  olsa milletin huzuruna çıkarıla.Metal yorgunluğu ve çürümenin işaretleridir.
Aynı hatalar Erbakan hocamızda da görüldü.Varan 1,2,3,4,5 diyerek diğer partilerin kaşarlanmışlarını partiye transfer ederken "yeni kan" amaçlamıştı.ama gelenlerin ,zaten kanları mikropla doluydu.Fayda vermedi,zararı ise kaçınılmazdı
Kırıkkale mitingiydi... Meydandan ayrılırken "Cenab-ı Allah'ı size emanet ediyorum" diyerek tarihe geçmişti... Önceki gün Yenikapı'dan ayrılırken (hâşâ) kime emanet etti bilmiyoruz!..
Kendileri dine çok düşkün ve saygılıydı!.. Samsun'da konuşurken bir anda sustu ve "Ezan okunuyor, onun için susuyorum" dedi... Esat Kıratlıoğlu uyardı: "Tansu hanım, bu ezan değil, selâ..." Çiller, öğrenmek aşkıyla olsa gerek merakla sordu: "Esat Bey, selâ ne demek?"
Yine Samsun'da bir vukuat... "Sevgili Samsunlular mübarek Ramazan bayramınızı....." diye cümleye girdi... Hemen uyardılar "Efendim, bu Ramazan değil, Kurban bayramı" diye... Derhal toparladı: "Mübarek Ramazan bayramınızı olmasa da en az onun kadar mübarek Kurban bayramınızı kutlarııııım..."
"Kur'an kurslarını kapattılar" yerine "Ezan kurslarını kapattılar" deyince anlamıştık ki hanımefendi pik noktaya ulaşmıştı!..
***
Müthiş bir öngörüye sahipti!.. "Türkiye en geç 1998'de Avrupa Birliği'ne tam üye olacaktır" demesinin üzerinden neredeyse 25 yıl geçti ama biz ümidimizi kaybetmedik!..
Ondaki potansiyel, bir mitingde Erzurum'u 'serhat(sınır) şehri' yapmasından belliydi!.. Her gün üzerine koymuş ve sonunda Trabzon'u 'Akdeniz'in incisi' yapma sözü verince gelişmeye nasıl açık olduğunu göstermişti!..
Afyonlulara "Sevgili Şebinkarahisarlılar" diye seslendiğinde anlamalıydık ki aslında gaf filan yapmıyor, 'Karahisar' kardeşliğini vurgulayarak, millî birlik ve beraberliğin önemini anlatmaya çalışıyordu!..
***
Kendileri millî konularda da fazlasıyla hassastı!.. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i 'Boğazlanan Kaymakam' şeklinde anması, millî hassasiyetteki doz aşımından olmuştur!.. Yoksa iyi bilirdi 'Boğazlıyan' ile 'boğazlanan' farkını!..
'Moğolistan'taki Gökberk kitabeleri' ifadesiyle zirveyi yakalamıştı!.. 'Gök'ü tutturmuş olması bile yeterliydi!..
Hatta o dönem bir 'milliyetçi' partimizi 'yetersizlikle' eleştirirken 'tatlı su milliyetçileri, bazlama-börek milliyetçileri' demişliği bile vardır!..
Haydar Aliyev'e 'Haydar Ali Bey' demesine hiç takılmadık zaten!.. Kendi aralarında birbirlerine öyle hitap ediyorlardı demek ki!..
***
Hanımefendi, 'Güven oyu'nu 'güvenlik oyu'na, 'Çekiç güç'ü 'Çekici Güç'e, 'can kaybı olmadı''ölü kaybı olmadı'ya, Orakoğlu'nu 'Sayın köstebek'e, 'Maocu'yu 'Taocu'ya, 'istikrarsız'ı 'iktidarsız'a, 'kır at'ı bazen 'beyaz at'a bazen de 'ak at'a çevirme yeteneğini milletimizin hizmetine sunmuştur!..
Zaten takımı 1. Lig'de olan şehre gidip "Sizi 2. Lig'den 1. Lig'e çıkarayım mı?" veya zaten büyükşehir olan şehre gidip "Sizi büyükşehir yapayım mı?" gibi vaatlerde bulunması bilgisizliğinden değil, şakacı mizacından kaynaklanmıştır!.. Zeytinburnulular olmasa da 'Zeytinburunlular' buna şahittir!..
***
Önceki gün Tansu Çiller, iktidar partisinin Yenikapı mitinginde görüldü... Soranlara koalisyonun zararlarını anlattı ve "Millî bir şuurla buradayım" dedi...
Tabii ki Tansu Hanım'ın tecrübelerinden ziyadesiyle yararlanmak lâzım... O ki bir mitinginde halka seslenirken "Kır atın yemini verecek misiniz?" diye sorduğu soruya "Evet" karşılığını alınca yine tarihî taahhütte bulunmuş bir siyasetçimizdir...
Mesele, onun 'millî şuur'la orada bulunması değil, mesele onu davet eden iradenin düştüğü durumdur... Gerçekten iş Tansu Çiller'e kaldıysa, endişenin ne boyutta olduğu ortaya çıkıyor demektir...
Erzurum'u sınıra, Trabzon'u Akdeniz'e taşıyan beşerî kudret neleri başarmaz değil mi?

Kaynak Yeniçağ: İş Tansu Çiller'e kaldıysa! - Servet AVCI

İTİKAD VE SEÇİM

İmanla alakalı hususlara İtikadi konular denir.İtikadın en başında AMENTÜ gelir.Seçim amentü'nün şartlarından değildir.Ancak bunu amentü içine dahil eder gibi konuşmak yahut böyle algılanmasını dilemek nefsin en büyük zaferlerinden birisi olsa gerek."Ben olmasam bu din elden gider","Bizim varlığımız ,tüm dünyadaki mazlumların güvencesidir","Bu bir beka meselesidir" şeklindeki söylemler bu konunun örnekle anlatımlarıdır.Mülk sadece Allah'a aittir.Kur'an'ın koruyucusu Allah Teala'dır.Hiç bir kul, bu konuda kendisine binrpaye çıkarmamalıdır.Seçim, dünyaya sahip olma mücadelesidir.Leş'ten ben daha fazla yiyeceğim demenin mücadelesidir.

17 Haziran 2018 Pazar

KURBİYYET (YAKINLIK) İSTEYENLER

Hakka vasıl olmak,kalb gözümüz açılsında keşfimizle Allah dostlarının meclisinde bulunalım,peygambere yakınlık tedarik edelim,bizden öncekiler gibi bizdede bu haller mevcut olsun diyenler:
Bu nimet mücahedesiz, muhasebesiz olmaz.Bizden önce Hakk'a yakınlık sağlayanlar terk'i tercih ettiler."Biz yokuz Allah var" dediler.Kendi kendilerinevücud izafe etmediler.Bu renkten soyununcaya kadar mücadele ettiler.Velanın beyaya gizlendiğini anladılarCennetin, mekanın mesaibe gizlendiğini, narın şehevata  vetaalukatına gizlendiğini duydular;"Aman ya Rabbi ,nusratın(yardımın)"dediler.
Allah'a takarrubetmeye (yaklaşmaya) başlayan insanlarda önce infak zevkibaşlar.
(Bu hayatta en büyük zevk infak ve iffet'dir.

DÜNYEVİLER,UHREVİLERLE DAİMA ALAY EDECEKLERDİR

Bu bir sosyolojik kuraldır.Cenab-ı Hakk böyle buyurmuştur:Kafirlere dünya hayatı gözlerine güzel gözüktü vekalblerine yerleşti.Onlar Hak'dan başka şeye rağbet etmeyen , fenayı bekaya ,dünyayı uhra'ya değişen müminlerle istihza ederler.O alay edilen müminlere ahirettebüyük rütbelervardır.Müminler ahirette maiyeti ilahide bulunacak.Müminlerle istihza edenler ise en aşağı yer olan cehennemde olacaklardır.Razıkı hakiki olan  Allah istediğine hesapsız rızkı dünyevi ihsan eder.Ona mühlet verir.Nimeti yerliyerinde mikullanıyor , yoksa kendisine sahte varlık vererek kibir ve azamet takınarak mı kullanıyor; bunların hepsinin hesabı ikincigün olan alemi ahirette görülür(Bakara 212)

HAZRETİ ALİ EFENDİMİZİN FAZİLETİNE DAİR

Ayet:(Şura suresi 42/23):"KUL LA ESELÜKÜM  ALEYHİ ECREN İLEL MEVEDDETE FİL KURBA"(Deki;buna karşı sizden akrabalığıma sevgi dışında hiç bir ücret istemiyorum).
Bu ayet indiğinde , dediler ki;"-Ya Resulallah! Allah'ın bize sevmemizi emrettikleri kimlerdir?
Efendimiz (a.s):"Ali,Fatıma ve iki oğlu".
Maide suresi 5/55 ayeti nazil olduğunda:(Sizin veliniz ancak Allah'dır.Resulüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekatı veren müminlerdir.) sahebe dediler ki:
"Yaü Resulallah senden sonra bizim velimizkimdir?
"Ali'dir".
Resulullah (sav) dedi ki:"Ya Ali ! Sen bana , Musa'nın Harun'u gibi olmak istemezmisin? ve devamında dedi:
"Sen, peygamberlerle sırran birlikte idin, benimle cehren/açıkca beraber oldun.
Bundan dolayı O'nun razı olmadığı birkimse,O'nun önüne geçmedi.bunun için Hz.Ömer(rba) şöyle dedi:
Ebul hasen'in(Ali'nin) olmadığı zor bir işin içinde olmaktan Allah'a sığınırım

16 Haziran 2018 Cumartesi

HİKMET

*PARA İLE BİTECEK İŞ İÇİN HAYATINI TEHLİKEYE ATMAK YAKIŞMAZ
*Haddinden fazla öfke ,vahşet getirir, yani halkı kendinden nefret ettirir.Yersiz gevşeklik de mehabeti giderir.Ne halkı ürkütecek kadar sert ol, ne de şerefini çiğnetecek kadar yumuşak.Hem sert hem yumuşak olmalı.Hacamatçı önce yaralar sonra  de dönüp yaraya merhem koyar
*İki türlü insan vardır ki , bir mülkün,öbürü dinin düşmanıdır.Hilimsiz padişah, ilimsiz zahit.Tanrının buyruğuna kulak vermeyen fermansızın, aldığı emri yerine getiren topluluğa fermanı geçerli olmalıdır

DEVAMI OLMAYAN ÜÇ ŞEY

Üç şeyin devamı olmaz;Ticaretsiz mal, müzakeresiz ilim, siyasetsiz hükümet.Kötülere acımak, iyilere kötülük yapmaktır.Zalimleri affetmek, fakirlere zulumdür.
Padişahmarın dostluğuna güvenme.Bir şüphe ile değişir

MESUD KİM? BEDBAHT KİM?

Mal, rahat yaşamak içindir;yaşamak seret toplamak için değildir.Bir alime sordular:"Mesut kim, bedbaht kim?" Alim şu cevabı verdi:" Mesut o kimsedir ki , yedi  ve yedirdi.Bedbaht d o kimsedir ki, biriktirdi, terk etti"
İki kimsenin emeği boş, didinmesi beyhudedir:Biri , kazandığını yemeyen, ; diğeri, öğrendiğini tatbik etmeyen.
İlmin ne kadar çok olursa olsun, bildiklerinle amel etmiyorsan cahilsin.Bildiklerini uygulamaya geçirmeyen kimse;sırtında kitap yüklü eşeğe benzer; ondan ne muhakkik  olur ne de alim

EN AZILI DÜŞMAN

Büyüklerden birinden,"Senin en inatçı düşmanın , iki yanın arasında bulunan nefgsindir" anlamındaki hadsini açıklaması istendiğinde,şöyle cevap vermiştir:"Bunun manası şudur.k;herhangibir düşmanın dostluğunu, ihsanla , ikram ve iltifatla kazanmak mümkündür.Fakat nefs öyle bir düşmandır ki, okşadıkça kabarır, şımarır, hürmet gördükçe serkeşliğ artar, daha fazla azınlığa düşer."

KİBİR VE GURUR


KİBİR, bir kişi veya grubun, diğerleri aleyhine kullanacağı bir hakka sahip olduğuna inanması, bunu doğal görmesi ve bunu yaratmaya çalışması olarak tanımlanabilir.
Kibir, gurur demek değildir. Gururlu kimse, kendisini kendisinin sevdiği kadar kimsenin sevemeyeceğine inandığı için, diğerleriyle ilişki kurmaktan imtina eder. Kibirli kişilik ise sürekli karşısındakine gücünü göstermek ihtiyacındadır. Bu nedenle otokrat olarak anılmaktan hoşlanmak için gururlu değil, kibirli olmak gerekir. Aşırı gururlu bir kişi içine kapanma eğiliminde iken, aşırı kibirli kişi ise tam tersine etrafına saldırı halindedir..
Diğer taraftan, kibirli kişiliğin ıstırabı, ötekine atfettiği gücün kendinde olmadığına inanmasıdır. Bu nedenle bunu ne kadar çok hissederse nefreti ve gaddarlığı da bir o kadar artar. Ötekini hor görme dozu sürekli artar. Bunun devamı ötekini yok etme arzusunun bastırılamaz hale gelmesidir. Ve elinde güç ve imkân varsa, kibirli kişilik bunu arzu seviyesinde tutamaz, eyleme de dönüştürür. Çünkü kibir kişide sürekli el arttırmak ihtiyacı yaratır. Ötekini hor görmenin sınırlarını zorlamaya sürükler. Bunu kibir tutulması olarak tanımlayabiliriz.

15 Haziran 2018 Cuma

DİNLER ALLAH'A MAHSUSTUR

Bütün dinlerAllah'a aittir.Resulvasıtasıyla gönderilen din Allah'a aittir; ama kullar tarafından getirilen dinler Allah'dan değildir.Ancak özü, kaynağı nedeniyle Allah'dan gelir.Kur'an da:"Uydurdukları ruhbanlığa gelince , onu Biz yazmadık.Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar.Ama buna da gereği gibi uymadılar"(Hadid 57/27

DİN KONUSU


Din konusunda İmam Ali'nin (a.s) hikmetli sözlerinden bazıları şöyledir: 
“Her kim dininde dikkatli olursa kıyamet günü yüce bir makama erişir.” (Gurer’ul-Hikem, 8807).
 “Din nurdur.” (a.g.e., 213).
 “Şüphesiz dinin en üstünü Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.” (a.g.e, 3540).
 “Din insanı korur.” (a.g.e., 1).
 “Din en güçlü dayanaktır.” (a.g.e., 489).
 İmam Sâdık (a.s) ise şöyle buyurdu: “Mü'minlerin Emiri Ali (a.s) konuşmalarında şu cümleyi sık sık ifade ederdi: Ey insanlar! Dindar olun! Dindar olun! Şüphesiz dindar olduğunuz halde bir kötülük işlemeniz, dinsiz olduğunuz halde iyilik işlemenizden daha hayırlıdır. Zira dinde günah bağışlanır ama dinsizlikte iyilik kabul görmez.” (Nehc’us-Seade, 3/368).
 Dinin afeti hususunda İmam Ali (a.s) buyurdu ki: “Dinin afeti kötü zanda bulunmaktır.” (Gurer’ul-Hikem, 3924).
 Yine buyurdu ki: “Dinin fesadı dünyadır.” (a.g.e., 6554).
 İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: “Bela gelip çatınca mallarınızı, canlarınıza kalkan kılın. Bir olay ortaya çıktığında canlarınızı dinlerinize feda edin. Bilin ki dini helak olan kimse helak olmuş ve dini yağmalanan kimse yağmalanmıştır.” (a.g.e., 216/2).
 İmam Sâdık (a.s), musibet esnasında şöyle buyururdu: “Musibetimizi dinimizde kılmayan Allah’a hamd olsun.” (el-Bihar, 78/268/183).
 Dini olmayan kimseler hakkında imamların sözleri ise şöyledir:
 İmam Bakır (a.s): “Allah’a isyan edene itaat eden kimsenin dini yoktur. Allah’a isnad edilen bâtıl/yalan bir iftiraya düşen kimsenin dini yoktur. Allah’ın ayetlerinden bir şeyi inkar eden kimsenin dini yoktur.” (el-Kafi, 2/373/4).
 İmam Sâdık (a.s): “Allah’tan olmayan zalim bir imamın velayetine inanan kimsenin dini yoktur.” (el-Bihar, 72/135/19).
 İmam Sâdık (a.s): “Ahdi, sözü olmayan kimsenin dini de yoktur.” (a.g.e., 84/252/48).
 İmam Sâdık (a.s): “Din için sevmeyen ve din için buğzetmeyen kimsenin dini yoktur.” (el-Kafi, 2/127/16).
 İmam Kazım (a.s): “Mürüvveti olmayan kimsenin dini de olmaz.” (Tuhef’ul-Ukul, 389).
 İmam Rıza (a.s): “Takvası olmayan kimsenin dini yoktur.” (Kemal’ud-Din, 371/5). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet

AZAB KELİMESİ

Azab; "Azb" kökünden türemiş tatlı ve şirin manasına gelen bir kelimedir.Ceza ve ödül bizim algılarımıza göredir.Yani cehennem, cennetliklere göre cehennemdir.Belki de cennet, cehennemliklere göre tam bircehennemdir.Tıpkibizegöre çok çirkin olan laşenin içinde yaşayan kurtçukların rumu gibi.O laşe, kurtçuklar için tam bir nimet ziyafetidir.Onları güneşe, temiz havaya çıkarttınız zaman onları korkunç bir cehennemesokmuş olursunuz.
Cennet de cehennem de Allah'ın rahmetidir.

BALİĞ OLMANIN İŞARETİ

İnsan ne zaman büluğa erer? diye sormuşlar.genelde avam bu soruya şu şekilde cevap verir:Kitaplarda yazıldığına göre , üç belirtisi vardır:Onbeş yaşına varmak,ihtilam olmak,avret yerinde kıl bitmek"
Ama aslında bir tek belirtisi varmış:o da Hakk7ın rızasını nefsin arzusundan önde tutmaktır.Bu niteliğe sahip olmayan kimseyi hakikat erbabı baliğ saymaz.

GAYRETİN YÖNÜ

Eğer insanın gönlü rızkına bağlı olduğu kadar Razık'ına bağlı olsaydı. manevi derece bakımından meleklerden üstün olurdu.
Beş vakit namaz için sarfettiğimiz zamanın on katını dünyevi rızkı temin için sarfederiz.Dünyevi rızk için ayırdığımız bu gayret, ibadete ilişkin işlerde olsa idi kısa zamanda kanatlanır yükselirdik

SON DÜZLÜK

Bayram sonrası seçim için son düzlük.Ama .seçimleri erteletmek isteyen düşünce hangi nedenleri ilerisürerek bukartı ileri sürecek.Dileriz ki,Kandilegönderilen Mehmetçiğimize bir şey olmaz, yahut yurt içinde gerek siyasi yönü olsun gereksetopluma mal olmuş şahsiyetlere yönelecek birden çok hadise neden gösterilelerek bu ortamda seçime gitmek sağlıklı değil denilebilir.Dün,Suruçta Ak pqarti milletvekili veberaberindeki heyeteseçim çalışmaları esnasında silah çekilerek planlı bir katliam gerçekleşti.Yarın doğudaki diğer illerde bu tür hadiseler gerçekleşirse bu hadiseler çok iyi tahil edilmelidir. Zira maksatlı yapıldığı ve akabinde seçim erteleme nedeni yapılması durumunda planlıyanların maksatları deşifre edilmiş olacaktır.İnsanımızı galeyana getirip öfkeye neden olucu,birbirine düşürücü beyan ve davranışlardan kesinlikle kaçınalım.Mülk Allah Teala'nındır.Bize düşen kardeşlik vebirlik.İktidarı ise dilediğine bahşeder.Ancak iktidar bahşetmenin lütuf mu ceza mı olduğu hususunu anlayabilmek için ne yazık ki 20 yıla yakın zamanın  geçmesi gerekiyor. 

14 Haziran 2018 Perşembe

HİKAYE

Bir şair ,eşkıya reisinin yanına giderek onu öven kaside sundu.Çete başı avanesine  "şunun elbisesini soyun da köyden dışarı çıkarıverin" oeoi.Dediği gibi yaptılar.Mevsim kıştı.Şairi böyle çırılçıplak gören köpekler her taraftan ona hücum edip çevresini sardılar.Yerden taş alıp atmak istedi, zemin buz tutmuş olduğu için koparamadı.Artık başladı feryada"Kahpe dölleri! Ya taşları bırakın, ya köpekleri bağlayın!" Bu halleri konağının penceresinden seyretmekte ola nçete reisi gülüyordu.Şairi huzuruna çağırtarak, "Ne istiyorsan, söyle de versinler" deyince şair:"Elbisemi verin, başka bir şey istemem," dedi.
İnsan insandan iyilik umar.Senin iyiliğinden geçtik, bari şerrin dokunmasın
.Çetebaşının emriyle şairin elbisesini verdiler.Ayrıca bir miktar para ile bir de güzel kürk ilave ettiler.

CEHALETİN İTİRAFI

Hiç kimse cahilliğini itiraf etmez; ancak başkaları konuşurken onların sözünü kesen ve onlar sözünü bitirmeden kendi söze başlayan kişi müstesna.

ECEL GELMİŞSE

Elleri, ayakları kesilmiş bir adam, bir kırk ayağı öldürdü.Bunu gören bir gönül eri dedi ki:"Garip şey! Kırk ayağı olduğu halde elsiz ayaksız bir adamın elinden kurtulamadı.Çünkü eceli gelmişti".

SÜBLİMİNAL MESAJLAR

Ertuğrul ÖZKÖK’ün 14.06.2014 TARİHİNDEKİ hÜRRİYET GAZETESİNDEKİ KÖŞE YAZISI)
Hikaye şudur:
Bir şöförün kendisini işten kovan şöförün patronun gizli dünyasın ait genelev muhabbetini ortaya çıkartıp patronun istifa etmesine neden olması hikayesi).Yazar bu hikayeden şunu çıkarıyor:
Sir Martin kimdir?

Dünyanın en büyük reklam şirketinin CEO’su Martin Sorrell...
Dünyanın en güçlü simalarından biriydi. 400’e yakın şirketinde 130 bin kişi çalışıyordu.
Procter and Gamble, Google gibi şirketler onun müşterisiydi...
Her yıl Davos toplantılarının en ünlü simalarından biriydi.
Dünya medya ve eğlence sektöründe kral değil, imparator olarak bilinen bir insandı.
KENDİNİ İMPARATOR SANAN YÖNETİCİYE SİR MARTİN DERSLERİ
- BİR: İstersen dünyanın en güçlü insanı ol, bazen şoförün senden güçlüdür.
- İKİ: Eğer herkesin sevdiği şoförünü haksız bir şekilde işinden atarsan, farkında olmadan kendi zırhını delersin.
- ÜÇ: Çok uzun süre yönetimde kalmışsan, bil ki hata yapmaya başlarsın...
- DÖRT: Hata yapınca bil ki güvendiğin dağlara kar yağar, oturduğun koltuk sana ihanet etmeye başlar.
- BEŞ:  Şirketini babanın malı, kasasını kendi kasan sanıyorsan, bil ki bir gün çok ağır hesap vermek zorunda kalabilirsin.
- ALTI:  Elinde ne kadar güç olursa olsun, kendinle ilgili hiçbir şeyi sonsuza kadar saklayamazsın.
- YEDİ: Bu devirde kimse padişah değil lafı hiçbir devirde bu kadar gerçek olmamıştı.
Bu yazıdaki sübliminal mesaj:
Ey Tayyib Erdoğan ! başlığını yedi satırın başına monte edin.mesajı ve muhatabını anlarsınız.
İnsanlar niçin mertçe çıkıp açıkça rahatsız oldukları konuyu düşünce hürriyeti ve ifade özgürlüğü çerçevesinde açık ve net bir şekilde ifade edemezler.
Eğer korkuysa:Bukelamun tipler korkuyu en hak edenlerdir.

SEÇİM İTTİFAKLARI

Fiilen, ne kadar oy almışsan o kadar milletvekili çıkarabileceksin.Böyle bir tabloda Cumhur ittifakına mensup iki partinin birbirlerine rakip oldukları 28 vilayette seçimin toleranslı yürümesi mümkün müdür? değil.Çünkü uslup; "ben faziletliyim"," ben temizim" ," ben kabiliyetliyim" v.s gibi söylemlere dayandırılırsa mutlaka AKP ve MHP nin birbirlerine rakip oldukları 28 vilayette ittifakı da çatırtadacak çatışma kaçınılmazdır.
İTTİFAK gereklimiydi;Değil.barajı düşürüp yahut kaldırarak buyrun seçime denilse bu çatışma olmayacaktı.Biri çalışacak, harcayacak öteki yatacak .Ancak harmandan hak isteyecek.işin ruhuna ters

13 Haziran 2018 Çarşamba

SEÇİMLER ÜZERİNE

24 Haziran 2018 seçimleri için hala son anda bir kelimeyle iptal edileceği kanaatını taşıyorum.Eğer seçime hile karıştrılmadığı takdirde ikinci turun  İnce ve Akşener arasında geçmesi büyük sürpriz olacak.Fetö soruşturmaları iddiasıyla  varlıklı insanlardan para tahsil edildiğini Şamil Tayyar söylüyor.Böyle bir haksızlığa muhatap olmuş kimse,bu uygulamanın faturasını iktidara çıkartır ve bu tür kimseler sadece iki oya sahip insanlar olmadıkları için etki ettiği tüm çevresini farklı davranışa itebilir.Bu nedenle Dip dalga denilen zahirde hiç belirtisi olmayan sessiz insanların müşterek hislerinin harekete geçmesi büyük olasılık. 

Uyanış Aşamaları

NÜKTE:KARA ALİ

OSMANLI ZAMANINDA LİMAN CÜZDANINI KAYBEDEN KAPTAN YENİSİNİ ÇIKARTMAK İÇİN LİMAN REİSLİĞNE GİTMİŞ.MEMUR BAŞLAMIŞ SORMAYA:
-"Adın nedir?", "Kara Ali"
"Nerelisin?", "Karabigalı",
"Geminin adı ne?", "Kara Yunus",
"Nereden geliyorsun?", "Karadeniz'den".
"Yükün ne?", "Kara lahana".
"Nereye gideceksin?","Karamürsel'e".
Memur "Ya Sabır "demiş.
"Dönüşte bizim limana uğrayacakmısın?",""Hayır .Orada gemiyi karaya çekeceğim,Karaman'da Karadağlı Kara Mustafayı gördükten sonra karadan Mekke-i Mükerreme'ye gidip kara örtülü Beytuullah'a kara yüzümü süreceğim".
Memur La havle çekmiş."İnşaallah oradan yüzünün akıyla dönersin"."Yüzümüz ak mı kara mı çıkar , bu ancak kara toprağa girdikten sonra belli olur!".Memur dayanamamış:"ZİFT Mİ KESİLDİN BE MÜBAREK!"
-

CESEDİN ÖLÜMÜNDEN SONRASI

Öldükten sonra ruhu ayakta tutan vücud, binitidir ki o da Hakkani varlıktır.Eğer ölen kişi vahdet ehlinden ise berzahta da alemlerde de bağlı kalmaz.Aksine , nerede isterse orada olmakta serbesttir.
İlen kişieğer salihlerden ise ı , illiyyinde yer tutar.Eğer eşkiyadan ise o, sicindeki yerini alır.Eşkiyalar değişikliğe uğratılırlar ve ters yüz edilirler.Her bir eşkiya hayvan tabiatında mahşer yerine getirilir.Aslında o insan suretinde bir hayvandır.İnsan sureti, ruh kendisinden ölümle ayrıldığında , ahlakına uygun hayvan sureti ile ortaya çıkar.Ruh bedenden çıkınca , başka bir insan bedenini kabul eder diyenler tenasühe inananlardır.Veya hayvan bedenine girer diyenler temasüh taraftarıdır.Nebat ve madene girmeyi ve de buralarda ebedi kalmayı kabul ederse , bunlarda terasühe inananlardır.Ebedi kalmak yerine madenden bitkiye, hayvana ve insana nakli kabul edenler d tefasüh taifesidirBunlar batıl anlayışlardır

12 Haziran 2018 Salı

BATIL GÖRÜŞ:HÜLUL

HÜLUL:İlahi zatın veya sıfatların yaratıklardan birine veya tamamına intikal edip onlarla birleşmesi anlamına gelen batıl görüştür.Geleneksel dinlerden tek tanrılı dinlere kadar geniş bir inanç kuşağında  ortaya çıkan hulul kavramı, insanüstü ilahi bir kudretin belli bir amaç doğrultusunda çoğunlukla insan , bazan da hayvan suretinde tamamen veya kısmen yeryüzünde görünmesi(bedenlenme) ifade eder.Bu tanımıyla hulul, basit bir şekil değiştirmenin ötesinde ilahi iradenin bilinçli olarak kendini göstermek üzere herhangibir varlığın bedenini seçmesiyle ilgilidir.

İMAN'IN MERTEBELERİ(Seyyid Nurul arabi)

"Çocukluk zamanında ebeveynimden ve çağımdaki alimlerden duyduklarımı taklid eder ve uygulardım.O da;Allah Teala'nın var veher şeyin yaratıcısı olduğudur.Bu taklidi imanda devam ettim.
Daha sonra Latif olan Allah'ın lütfedip bana güç vermesiyle taklidi itikaddan tevhid-iistidlale(delil getirerek iman etme) yükseldim.Ve her meseleye akli venakli delil bulup getirir oldum.Buna bir süre devam ettim.Sonunda Mennan olan Allah ban lütfetti de benifazilet ve ihsan denizine daldırdı.Onun yardımı ile bu tevhidi istidlaliden ashabı kulub ve basiretin tevhidi olan tevhidi sıfata yükseldim.Sıfat ve esmalardan delille öğrendiğim her şeyi basiretimle şühud eder oldum.Sonunda bütün efali ifna edip Haliki zül Celali bununla tevhid ettim vesıfatları ifna edip Rabbı zül-kemali tevhid ettim.Bir vakit halkı Hakk'da müşahede ettim.Kalbimle,Hakk7ın batın ve halkın zahir olduğunu zevk ettim.Ne zaman ki Hakk'ı halkda şühud ettim , o zaman kalbimle Hakk'ın zahir halkın batın olduğunu müşahede ettim, o zaman biri diğerinde beni perdelemedi.Sonra Rabbim bana ihsan etti de bu ehli ebsarın tevhidzevkinden yükseldim vehemen "Şey" i olduğu üzere mahsus ve makul olarak gördüm.İşte butevhid-i Zati'dirTevhidi istidlali,vetevhidizevki, şühudi ,basari den her birinin ancak,Hakk7ın zahir oluşu yönünden zevk edildiğini biliniz.Amma Hakk7ın batın yönünden zevkine gelince , işte o asla idrak edilemez, kesinlikle ihata edilemez, ne delil, ne zevk ne şühula bilinemezve hiç bir sıfatla ve özelliklekatiyyen tanıtılamaz.
"Allah sizi kendisinden sakındırır.Allah kullarına karşı çok merhametlidir"(Ali imran 3/30)
"Allah'ın nimetlerini düşününüz.Allah'ın zatını düşünmeyiniz"(Hadis-i şerif)

GÜNLÜK NE KADAR YEMEK YEMELİ?

Bir arap hekimine sormuşlar:"Günde ne kadar yemek yenilmelidir?" diye sordular,şu cevabı verdi:"Yüz dirhem taş miktarı(hacmi)."Tekrar sordular:"Bu kadar yemek insana ne kuvvet verebilir?" Hekim dedi ki,"Bu miktar beni taşır,fazlasını sen taşırsın!" Yani ona hamallık edersin
Yemeği, yaşamak için(canlı kalmak) ve ibadet için yemek gerekir;Yoksa "Yemek için yaşamak" doğru değildir.

SÖZ LOKMASI

Ağzımızdan çıkan sözler aslında bir lokmadır. Ağzımızdan çıksa da başkasının kulağına girmektedir. Bu sözler zehirli bir gıdanın yaptığını muhatabında gerçekleştirir. Aslında bizim ağzımızdan çıksa da aslında birinci derecede zararı kendi nefsimize vermekteyiz. Bunun için ayette "Ey nefislerine zulmeden kullarım" hitabı yapılır. Biz ma'siyet olan hallerle nefsimize zulüm yapmaktayız. Zararı hep karşıda gerçekleşti diye düşünürüz. Halbuki niyetler bizim içimizde kaldığı için zarar bizedir.
Bilgeler yalnızca tam anlamıyla hikmet olan sözü söylerler; yenildiği zaman sağlık getirecek lokmaya el uzatırlar. Bu durumda yenen lokma şifa olur,bu durumda söylenen söz de hikmet olur.

HANGİSİ MAKBULDUR?

Mısır'da iki bey oğlu vardı.Birisi ilim tahsiline ,diğeri mal kazanmaya ömür harcadılar.Nihayetinde birisi vaktin en alimi diğeri ise zenginlikte Mısır7ın hakimi oldu.Zengin olan ,akir olan kardeşini hor görür:"Ben saltanata erdim, sen hala fakirlik ve miskinlik içindesin!" dedi.Kardeşi "Ben bu nimetin şükrünü nasıl ödeyebilirim ki, peygamberler mirasına nail oldum.Sen de Firavun ve Haman'a halef oldun
Ben ayaklar altında çiğnenen karıncayım, zehirli bir eşek arısı değilim.Halkı ezmeye gücümün yetmemesi, bana Cenab-ı Hakk'ın büyük bir yardımıdır.
Bugünün iktidar ve güç sahipleri düşünmezler ki ellerine verilen sınırsız yetki,para ve yaptırım hakikatta o kişi için bir lütuf değil kahrına sebeb olacak bir zehirdir.

ÖLÇÜLER

öLÇÜ'DEN KASIT METRE DEĞİL.TERAZİ DE DEĞİL
Robert de Niro ,ABD başkanına sövmüş.Bu habedi veren "Vay ne demokratik ülke, ne özgürlük "diyor.Acaba ROBERT DE NİRO YÜREKLİ BİR ADAM MI?
ROBERT De Niro, Trump’a yine küfür etmiş.
Bunun üzerine iki şey söyleniyor:
- BİR: Vay! Amma yürekli adam!
- İKİ: Vay! Amma demokratik ortam!
Ancak şöyle bir durum var:
Ortam o küfrü kaldıracak kadar demokratik ise...
Yürekli olmaya gerek yok ki! herkes küfrü basar.
Niçin "Demokratikliğin" ve "Yürekliliğin "ölçüsü yöneticiye küfür olsun ki.Edebe muğayir bir davranış ölçü olursa ona ölçü denmez ki.Dense dense ölçüsüzlük yahut densizlik denilebilir.