31 Mayıs 2017 Çarşamba

ARİSTO DER Kİ

Mantığın doğruluğu , insanın kadrini artırır.Tevazu sevgiyi artırır.Yumuşak huyluluk yardımcıları çoğaltır.Samimi ve yumuşak davranmak kalbleri fetheder.Vefalı olmak  kardeşliği sürekli kılar"

ALLAH'IN BUĞZ ETTİĞİNE BUĞZ ETMEK GEREKLİDİR

Cenabı Hakk,Yuşa (a.s)'a "Kavminin hayırlılarından kırk bin, şerlilerinden de atmışbin kişiyi helak edeceğim"diye vahyetti.Bunun üzerine Yuşa (a.s):"Ey Rabbim,kötülerin helak edilmesini anladım , ancak iyilerin helak edilmesindeki hikmet nedir?"diye yakardı.Allah:"Onlar benim buğz ettiğime buğz etmediler"buyurdu.

AHDİ KORUMAK ÜZERE

İbni Arabi hazretlerinin Fütuhat isimli kitabının Tavsiyeler bölümünde denir ki:"Hak Teala, Musa (a.s)'a "Bir ümit ve emel ile sana geleni nasipsiz bırakma.Senden kendisini korumanı isteyeni muhafaza et." diye vahyetti.
Musa (a.s)seyahatta iken bir şahinin bir güvercini kovaladığını gördü.Güvercin Hz.Musa'yı görünce ona sığınmak üzere omuzuna kondu.Şahin de geldi diğer omuzuna kondu.Şahin üzerine atlamaya niyetlenince güvercin Musa (a.s)'ın cübbesinin yeninden içeri girdi.Şahinde açık bir lisanla Musa(a.s)'a:
"Ey İmran oğlu ,ben seni kastederek geldim.Ümidimi boşa çıkarma.Benimle rızkımın arasına girme." diye seslendi.Güvercin ise:"Ey İmran oğlu , ben de senden eman diliyorum, bana eman ver."dedi.Musa (a.s) "Bu hususta ne tez müptela oldum,imtihan edildim"dedi.Sonra her ikisini de korumak ve ahdini muhafaza etmek için bir parça et koparıp şahine vermek üzere elini baldırına uzattı.Güvercin ve Şahin:"Ey İmran oğlu , acele etme, Biz iki elçiyiz.Maksadımız senin ahdinin sıhhatini imtihan etmekti." dediler.
EY İŞİTİN ! İŞİTMEK VERMEZ FAYDA
İŞİTTİĞİNİ YAPMAZSAN , İŞİTMİŞ SAYILMAZSIN
SEN DÜNYADA ACİZSEN HAYIR YAPMAKTAN
KIYAMET GÜNÜNDE BİR ŞEY YAPAMAZSIN

ÖFKE ÜZERİNE

Peygamberler ve Velilerde insandır.Bu nedenle öfkelenmek şeklindeki sinir refleksleri mevcuttur.ancak bu refleks yaratılış gereğidir.Çünkü insanı Kamil hazreti ilahiyyenin aynasıdır.Resulullah (sav) kendi nefsi için öfkelenmezdi.Allah için bir şeye öfkelendiğinde ise onun kızgınlığını hiçbir şey gideremezdi.
Allah Teala'nın öyle kulları vardır ki onun öfkesinden dolayı Allah gadap eder, razı olduğu için razı olur.Onun gadabı , Allah'ın gadabının ta kendisi , rızası da Allah'ın rızasının aynısıdır.Hakikatta mutlak olarak onların gadabı , Hakkın gadabının kendilerinde tayyününden ibarettir.Çünkü onlar Allah'ın zatının, isimlerinin ve sıfatlarının aynasıdır.Onların gadapları diğer insanlar gibi değildir.
Ebu Abdullah Razi şöyle der ki:"Allah bizim esefimiz gibi esef etmez.Fakat onun esef eden ve razı olan dostları vardır.Allah onların hoşnutluğunu kendi rızası, öfkesini de kendi gadabı kılmıştır.Bu sebeble O şöyle buyurmuştur:"Kim benim bir veli kulumu aşağılarsa, bana harp ilan etmiş demektir."
Allah'ın gadabını celb eden sebeblerden biri de sözünden dönmek ve ahdini bozmaktır.Şu halde O'nun rahmetine talib olana gereken, istikamet ve sebattır.

OLAĞANÜSTÜ ŞEYLERİN SAPIK BİR KİMSENİN ELİNDE ZUHUR ETMESİ

Mümkündür.İslamı hakiki anlamda yaşamayan birisinden fizik kurallarına aykırı fevkalade şeylerin zuhur edebileceğine örnek Kur’an’da geçen Samiri hadisesidir.Hz.Musa Tur dağında iken,Mısırdan çıkarken,Kıptilerden “düğün yapacağız” diye emanet aldıkları ziynet eşyalarını (altın,gümüş v.s) ateşe atan İsrailoğullarının ateşe  atıp erittikleri bu  süs maddelerinden Samiri isimli kişi böğüren bir buzağı heykeli yapmıştır.Bu heykeli ise İsrail oğullarına “Bu, Masu’nın unuttuğu tanrıdır.Onu aramak için Tur’a gitti” şeklinde tanıtması üzerine İsrailoğulları buzağı heykeline tapınmaya başlamışlardır.Samiri,Hz.Cebrail’in bindiği atın ayaklarının bastığı yerden bir avuç toprak alarak bu fiziksel farklılığı meydana getirmiş ve bunu insanları aldatma yönünde kullanmıştır.Bu gün de aynı tehlike mevcuttur.Bu tehlikeden biz aciz insanları ancak içimizdeki Paygamber varisleri ile birlikte olmak kurtarır.Çünkü İsrail oğulları bu belaya,içlerinde Hz.Musa(a.s) olmadığı bir zamanda düşmüşlerdi.Bir toplumun manevi önderlerinin yokluğunda uğrayacağı tehlikeye işarettir.
Allah bir toplumu , bir bela ile sınamayı murad ettiği vakit onların akıl sahibi olanlarının başından aklını alır.Apaçık mucizeleri gördükten sonra gözlerini kör eder ve onlar sanki hiçbir şey görmemiş gibi olurlar


30 Mayıs 2017 Salı

MAĞRUR OLANLARA SORULACAK SORULAR

Allah Teala Peygamberine dedi ki:Güçlü kimseye de ki:"Gücün seni kendini beğenmeye götürmesin .Gücün sen mağrur ediyorsa ,haydi kendinden ölümü uzaklaştır bkalım"
Alime de ki:"İlmin seni kendini beğenmeye sevk etmesin.İlmin seni mağrur ediyorsa , haydi ecelin ne zaman bunu bana haber ver bakalım".
Zengine de ki:"Malın ve zenginliğin sana kendini beğendirmesin.Eğer seni mağrur ediyorsa, mahlukatımı bir öğün doyur bakalım"





EHLİ TASAVVUFUN AĞYARA BAKIŞI

Osman Fazlı Atphazari hazretleri der ki:"Kamil insan deniz gibidir.Kim ona eziyet etse , gıybetini yapsa  ya da onu bir kötülük yapmak istese , bundan dolayı kederlenmez ve o kimseyi affeder.Nitekim idrar denize düştüü zaman deniz onu temizler.Cünüp kimse denize dalsa ve yıkansa, deniz onu da temizler .Deniz ne idrarla , ne de cünübün girmesi ile değişir.".Şeyh şöyle söyledi:"Kim bizim hakkımızda uygunsuz bir söz söylediyse  veya nahoş bir şey yaptıysa hakkımız ona helal olsun.Onun için intikam talep etmek veya onun istenmeyen bir duruma düşmesini istemek bizim yolumuzda şirk kabilindendir.Biz asla ona iltifat etmeyiz.Bilakis Allah7ın bizim için takdir ettiği işlere iltifat ederiz.O' nun bütün fiilleri güzeldir.Cemalini Celalinde gizlemiştir."

ÜMMETİN VE MÜRİDİN FİTNESİ

Ümmetin ve müridin fitnesi peygamberden ve şeyh ile beraberlikten ayrılmak olduğu hususu Hz.Musa (a.s)'ın kavminin,O ayrılıp Tur dağına gitmesiyle Harun'u dinlemeyip Samiri'ye inanmaları ile başlamıştır.Çünkü Samiri,o kavmi ziynet eşyalarından icat ettiği ses çıkartan öküze tapmaya teşvik etmişti.Bir anda Hz.Musa'nın kavmi için yaptıkları unutulmuş yahut o kavim düçar oldukları zulümler bir anda unutmuşlar ve yolda çıkmışlardır.
Bugünün müslümanları da aynen aynı imtihan içindedirler.Çünkü,mutlaka bu vakte hükmeden vaktin peygamberleri mesabesinde insanlar mevcuttur.Bunları bulup bunlara tabi olunmadığı sürece fitne ve bela imtihanlarından kurtulmak mümkün değildir.Zor olan yanı bu insanlar kimlerdir?nerededirler?.nasıl bulunurlar?.Bir takım zevatın kendilerini bu hususta etkili ve yetkili kılan söylemleri (kerameti kendinden menkul) ölçü değildir.İhtiyaç hisseden Rabbi'ne bu hususta münacaat etmelidir.Mutlaka cevabı verilecektir.Her gizli sırrın mutlaka tehlikesi vardır.Devletin sırlarını ifşa etmek nasıl idam gibi baş götürmekte ise Allah Teala'nın sırlarına vakıf olmanında "baş götürme" tehlikesi mevcuttur.Kıyamete kadar devam edcek en gözde örneği Hallac mevzuudur.İnsanlar tarafından reddedilme, dışlanma daha hafif olanlarıdır.Bu şekilde ağırdan hafife doğru devam eder."Belalar derecelerine göre peygamberlere yüklenmiştir"hadisi vardır
HIZIR KILAVUZ OLMADIKÇA BU KONAĞI AŞMAYA KALKIŞMA
ÇÜNKÜ KAPKARANLIK BİR YOL, YOL YİTİRMEKTEN KORK

YOL VE YOLCU

Bu tabirlerde,Allah'a ulaşma maksadı içinde olanlar ile Allah'a ulaşma usulleri kestedilir.Seyyit Kutup bu mananın içinde "Yoldaki İşaretler" demiştir.Şiir yazanlar "Yolcu" kelimesini kullandıklarında mutlaka,vatanını arayanları,yahut vatandan ayrı düşenleri kastedmişlerdir.Tarikatlarda bu maksatlı çabalara seyrü süluk derler.Bu çabalar için Hak yolunun yolcusunun Allah'dan talebi.kendi nefsinin O'ndan razı olması değil,O'nun(Allah'ın)razı olmasıdır.Taha suresinin 84 ncü ayetinde Hz.Musa'nın dilenden bu husus söylenmiştir:"Sen memnun olasın diye"DENMİŞTİR.Hz.Musa,nasıl ki acele ile kendisiyle beraber Tur dağına gelen 70 kişiyi geride bırakıp acele etmişse,seyrü süluk yolcusu,bir şeye takılıp bu seyirden geri kalmamalı,acele etmelidir.

İNSANLARI İLE KONUŞAN ALLAH ANLAYIŞI

Bugünün statükocu din anlatanları,yahut seltanata bağlı,onun memuru konumunda olan kişilerin din anlatımlarında yarattığı insanlarla konuşan bir Tanrı anlayışı yoktur.Bilmezlerki Kuran7ın tüm ayetleri daim olarak yeryüzüne kıyamete kadar inmeye ve yaşanmaya devam etmektedir.Hz:Musa (a.s) Rabbi ile konuşmak için Tur dağına koşmuştur.Mısır zulmünden kurtulan halkı,Hz.Musa'dan "Bizim için bir şeriat kavaidi(kuralları) ve onun hükümlerini beyan et" hususunda talepte bulundular.Bu hususuta Hz.Musa, Allah'a münacaat etti.Ona:"İsrail oğullarının ileri gelenlerinden bir toplulukla Tur dağına gel ki sana şeri hükümleri kendisinde toplayan bir kitap vereyim"diye bir hitab ulaşınca Hz.Musa ,kardeşi Hz.Harun'u yerine vekil bırakarak seçtiği yetmiş kişiyle Tur dağına hareket etti ve kendisi Hakteala ile konuşmak iştiyakiyle o kişilerden acele ile ayrılrak Tur dağına çıkdı.Bunun üzerine Hz.Allah:"Seni acele ile kavminden ayrılmaya sevk eden nedir, ey Musa?"hitabıyla karşılaşınca Hz.Musa ""İşte onlar da benim peşimdeler.Ben, memnun olasın diye sana acele ile geldim Rabbim."dedi (Taha 83-84) ayetlerinden anlamaktayız kiAllah Teala'ya koşup onunla konuşmak mümkün ve bu hitaba ulaşabilmek için Allah'ı memnun etme istek ve arzusu ile özlemi içinde olmak gerekir.

29 Mayıs 2017 Pazartesi

HAZRETİ İBRAHİM'DE İSYANKARA BEDDUA

Rivayet edilir ki İbrahim (a.s)bir isyankarı günah işlerken gördü.Ona beddua etti.ve "Allah'ım onu helak et"dedi.Sonra ikincisini,üçüncüsünü,ve dördüncüsünü gördü.Onlara da beddua etti.Allah teala:"Ey İbrahim, isyan eden her kulu helak etseydik, helak olmadık pek az kimse kalırdı.Fakat bir kimse günah işleyince biz ona süre tanırız.Tevbe edecek olursa kabul ederiz.İstiğfar ederse azabı ondan geciktiririz.Biz onun mülk ve hükümlarnlığımızdan çıkacak durumda olmadığını biliriz.

GÖZ,DİL VE EL'İN kUR'AN DAN NASİPLERİ

HZ.ŞEYH- eKBER (K.S)FÜTÜHATÜL mEKKİYYE'DE DER Kİ:"KUR'AN OKUYAN KİMSE KIRAATİNİ CEHREN  YAPMASI , ELİNİ AYET ÜZERİNE KOYARAK ONU  İZLEMESİ MÜSTEHAPTIR.
BÖYLECE DİL,SESİ YÜKSELTMEKTEN, GÖZ BAKMAKTAN, EL DE DOKUNMAKTAN NASİBİNİ ALIR.
ŞEYHLERİMİZDEN ÜÇÜ KUR'AN'I BÖYLE TİLAVET EDERDİ.ONLARDAN BİRİ DE ABDULLAH B.MÜCAHİD'DİR.

TESBİHİN KIYMETİ

Tesbih etmek,Hak teala'nın byüklüğünü,gücünü kabul ederek onu övmektir.Rivayet edilir ki bir abid Hz.Süleyman(a.s)'ı hükümdarlık izzetinde gördü.Ona:
"Ey davud'un oğlu, Allah sana büyük bir mülk vermiş." dedi.Süleyşman (a.s):
"Bir teşbih, Süleyman'ın içinde bulunduğu bu mülkten daha hayırlıdır.Çünkü tesbih kalıcıdır.Süleymanın mülkü ise fanidir." dedi

LOKMAN'IN ÖĞÜDÜ

Rivayet edilir ki Lokman (a.s)oğluna öğüt verdi ve şöyle dedi:
"Oğulcuğum eer ölümden şüpphen varsa kendinden uykuyu uzaklaştır.Buna gücün yetmez.Tekrar diriltilmekten şüphen varsa , uyuduğunda kendinden uyanmaya uzaklaştır.Buna da gücün yetmez.Sen bunları düşününce nefsinin başkasının elinde olduğunu bilirsin.Çünkü uyku ölüm,uykudan uyanmak  da öldükten sonra dirilme yerindedir.

28 Mayıs 2017 Pazar

EN GÜÇLÜ ZAMANDA YENİLİP HELAK OLMAK

Cenabı Hakk,Hz.Musa'ya emretti.İsrailoğullarını geceleyin yola çık,size yetişmesinden ve denizde boğulmaktan endişe etmeyin.."Rivayet göre Hz.Musa ile geceleyin yola çıkan israiloğullarının sayısı 670.000 kişi idi.Firavun bunu haber alınca derhal 700.000 kişilik askeri ordusuyla peşlerine düştü ve deniz kenarında onları görece bir mesafede yaklaştı.Cenabı Hakk,kızıldenizde on iki yol açtı.Açılan bu yolların zemini kupkuru kenarları dağ gibi su yığını idi.İsrailoğulları korkusuzca bu yoldan geçip karşı kıyıya ulaşınca Firavun ordusu ile onları takip etti.ve denizin içinde iken sular kavuştu.tüm ordu boğularak helak edildi.Bu cenabı Hakk'ın iman edenlere nusreti ve lütfudur.Zulmeden,allah'ın peygamberine ve ona inananları yok etmeye yeltenenler,güçlerinin zirvesinde iken hiç ummadıkları bir şekilde helak edilirler.

İMTİHAN EDENİN ALLAH OLDUĞUNU BİLMEK

İnsanın,kendisini sınayanın Allah olduğunu bilmesi belaların acısını hafifletir.Dünya razı olma yeridir.Sahip olduğumuz her şeyi zaten Cenab-ı Hakk bahşetmiştir.B tasarrufu hikmete binaendir.Bu nedenle taksimatında ona hesap sorulmaz.Zaten dünya,Hakk Teala'dan razı olup olmadığımızın açığa çıkma yeridir.

27 Mayıs 2017 Cumartesi

SİHRİN TESİRİ

Sihir insanların kalblerine ve cücudlarına etki eden okunmuş rukye, atılmış düğümler ve efsunlardır.Bunların bedene ve kalbi hayata tesir ettiği, hasta ettiği ,öldürdüğü  ve hatta karı ile kocanın arasını ayırdığın bir hakikat oluşu konsunda üç imam ittifak etmişlerdir.İmam Ebu Hanife:sihrin hakikatı ve cisimde tesiri olmadığı görüşündedir

SİHİRBAZLARIN ÖLDÜRÜLMESİ GEREKİR

Ebu Hanife'ye göre:"Bir kişinin sihirbaz olduğu anlaşılınca katl edilir ve tevbe etmeye davet edilmez.Onun "Ben sihri bırakacağım, tevbe edeceğim "demesine de itibar edilmez.Sihirbaz olduğunu itiraf ederse , kanını akıtmak helal olur.İki kişi onun sihirbaz olduğuna şehadet eder ve kendisinin bf sıfatı taşıdığını söylerse , bu takdirde de öldürülür ve tevbe etmeye davet edilmez".

DÜNYEVİ FELAH(KURTULUŞ)/ UHREVİ FELAH

Dünyevi felah,dünya hayatını kolaylaştıran mutluluklardırbKi insanlar bunu uzun ömür,zenginlik ve şeref sahibi olmakta görürler.Uhrevi felah şu dört şeyle olur:Fenası olmayan beka(ebedi hayat), fakirliği olmayan zenginlik, zilleti olmayan izzet, ve cehaleti olmayan ilim.Dünya ehlinin kurtuluşu gerçek kurtuluş değildir.Çünkü sonu kayıptır,hüsrandır.

RÜZGARLA YOLDAŞ OLMAK

Molla Cami der ki:
Başlarında devlet külahı olsa da sefihlerin kıymeti yoktur
Zamanın devri öyle sefihleri devlet burcuna yükseltir
Toprak zatı itibarıyla süflidir,kendi tab'ı üzere havaya gitmez
Rüzgara yoldaş olur, semaya doğru baş çeker gider
Tevazu eden toprak mesabesinde olan insan,rüzgar mesabesinde olan mürşitlere tabi olduğu zaman,o rüzgar onu yücelere çıkartır.

BEŞ BAYRAM GÜNÜ

Beş bayram vardır.Birincisi Hz.İbrahim(a.s)'ın kavminin bayramıdır. O günde İbrahim (a.s) putları paramparça etmiştir.İkincisi Firavunun kavminin bayramıdır.O "Yevmüz zine"(süslenme günü)"dür. Üçüncüsü Maide suresinin sonunda geçen İsa (a.s)'ın kavminin bayramıdır.Dördün ve Beşincisi Medine halkının  Cahiliyye dönemindeki bayramlarıdır.Onlar yılda iki gündür.Allah Teala, İslam gelince bu iki bayramı Kurban ve Ramazan bayramları ile değiştirmiştir.Kıyamet gününe kadar bu bayramlar devam edecektir.

YERYÜZÜ MÜ DEĞERLİDİR?GÖK YÜZÜ MÜ?

Çoğunluk yeryüzünün gökyüzünden daha faziletli olduğuna hükmetmiştir.Çünkü peygamberler topraktan yaratılmış, orada Allah'a ibadet etmişler,orada defnolunmuşlardır.Yeryüzü hilafet yurdu , ahiretin tarlasıdır.Bazı alimler yeryüzünün ilk tabakasının vahyin indiği yer olması,Peygamberlerin orada yaşaması  ve ondan faydalanması, halifelerin üzerinde bulunması gibi faziletler sebebiyle daha üstün olduğunu söylerler.

İNSAN DÜNYAYI NİÇİN SEVER?

Bu sual,Yahya b.Muaz (r.a)'a sorulmuştu.O da şöyle cevap verdi:"İnsanın dünyayı sevmek hakkıdır.Çünkü ondan yaratılmıştır.Dünya onun anasıdır.Geçimi ve rızkı ondandır.Dünya onun hayatıdır.Ölünce tekrar toprağa verilir.Dünya ona kafidir.Cennet orada kazanılır.Onun için dünya insanın saadetinin kaynağıdır.Dünya, salihlerin allah Teala'ya ulaşan geçididir.Onun için nasıl olur da onun yolcusunu Rabbine yakınına götüren bir yol sevilmez?!".
Bilki matlubunun  varlığını elde etmek için sakinlik ve sükunet yeryüzünün sıfatlarından dır.Böylece o en aşağıda olduğu halde en yüksek mertebeye ermiştir.Dünya rıza ile kaimdir.Onun makamı rıza,hali teslimiyet, dini islamdır.Dünyada insanı kamilin durumu da aynıdır.Çünkü Allah Teala onu yeryüzünün kalıbından şekillendirmiştir.Her ne kadar onun aslı topraktan ise de, üzerine ruhu azam iksiri atılmıştır.Eğer bu ruh bedenden uçup giderse ,ceset altın külçesi gibi yığılır kalır.Çünkü kamillerin cesetleri çürümez.

26 Mayıs 2017 Cuma

AMEL NİÇİN GEREKLİDİR?

"O DA:"BİZİM RABBİMİZ , HER ŞEYE HİLKATİNİ(VARLIK VE ÖZELLİĞİNİ) VEREN, SONRA DA DOĞRU YOLU GÖSTERENDİR"DEDİ."(Taha 50)buyrulmakla "Her şeye hilkatini"sözü yaratıldığı amaca göre istidad veren olmakla ne için yaratılmışsa onu kendisine kolaylaştırandır.Bu nedenle Hz.Peygamber (sav):"Amellere sarılın, zira herkese yaratılmış olduğu şey kolaylaştırılmıştır"buyurmakla Allah Teala mümini iman feyzini kabule hazır olarak yaratmış, sonra da onu peygamberlerin davetini kabule ve onlara tabi olmaya hidayet etmiştir.Kafir ise kahır ve rüsvaylığı kabule , peygamberlere karşı koyma ve isyanı kabule istidatlı olarak yaratmıştır
Mağribi(k.s) şöyle der:
Birisi ibadet ve taat için yaratıldı
Diğeri de isyan için var edildi.
Birisi malik için mevcud oldu
Diğeri Rıdvan için yaratıldı.

FİTNE VE BELA DUMANINDAN KURTULABİLMEK

Allah insanı bela ve musibetlerle dener.Ona Hak ile Batılı birbirinden ayıracak  güzel bir basiret bahşeder.Bu yüzden şüphe bulutu onu gölgelemez.gaflet örtüsü ondan açılır.Gün yükseldiğinde sabah sisinin güneş ışınlarına bir tesir olmadığı gibi fitne e bela dumanı ona tesir etmez.
HİDAYET , İNSANDAN VE TABİATINDAN DEĞİL, Allah'tan VE O'NUN TEYİDİNDEDİR.ALLAH'IN NEFSİYLE VE TABAATIYLA BAŞBAŞA BIRAKTIĞI KİMSEDEN , SALİHLER DÜZELTMEK İÇİN ÇARELERE BAŞVURSA BİLE ŞÜPHE , KÜFÜR VE DELALET EBEDİYYEN ZAİL OLMAZ
Kalbin hastalıklarından maksat , şüphe ve nifaktır.insanın kalıbı  ve ilgili hastalık cismani helaka sebeb olduğu gibi kalbi ile ilgili hastalık  da manevi helaka sebeb olur."Kalbleri katılaşanlardan"maksad müşriklerdir.Kasvet kalbin katılığıdırMünafıklar ve müşrik kimseler şeytanın ilkasından şüpheye ve muhalefete düşerler.

ÇOK KONUŞMAK

Meryem oğlu  iSA (A.S) ŞÖYLE DEMİŞTİR:"ZİKRULLAH DIŞINDA ÇOK SÖZ ETMEYİN,YOKSA KALPLARİNİZ KARIŞIR.KATI KALB İSE aLLAH'DAN UZAK OLUR.fAKAT SİZ BLEMEZSİNİZ"
Akıllı kimseye gereken batını tasfiye , kalbi tecelliye (cilalandırmak)ve Allah Teala'yı çok zikir ile ondan perdeyi kaldırmak için gayret gerekmektedir.

İDARECİLİĞİN ESASI

"RİCAL (YETİŞMİŞ DEVLET ADAMLARI)OLMADAN OTORİTE OLMAZ.DEVLET ADAMLARI DA ANCAK MAL İLE HAKİM OLURLAR.MAMURLUK OLMADAN DA MAL OLMAZ.ADALET VE GÜZEL İDARE OLMADAN İSE MAMURLUK MEYDANA GELMEZ."SİYASET, RİYASETİN(REİSLİĞİN/İDARECİLİĞİN)ESASIDIR." DENİLMİŞTİR.

ŞEYH SA'Dİ ŞİRAZI

Allah , iyiliğini murad ettiği bir kavme
adaletli ve düşünceli bir hükümdar verir
Bir alemi viran etmek isterse
Saltanatı bir zalimin pençesine teslim eder
Ardından lanet okunmasını istemezsen sen de
İyi ol da kimse senin hakkında kötü söz söylemesin
Mazlum uyumamıştır, onun ahından kork
Onun sabah vakti yükselen gönül dumanından çekin
Korkmazmısın temiz yürekli bir kimsenin geceleyin
Ciğerinin yangınından "Ya Rabbi " demesinden ?
Ey aklı kıt kurt , hiç korkmaz mısın?
Bir gün gelir, seni de bir kaplan parçalar
Aman sakın ,gaflet içinde uyumayasın , çünkü uyku
Kavmin ulusu için uyku haramdır
Elinin altındakilerin derdiyle dertlen
Zamanın güç sahiplerinden sen de kork
(ŞEYH SADİ)

ZALİMLERİN ZULMÜ

Amir, Haccac'ın astığı bir adamın olduğu yerden geçerken:"Ya Rabbi, senin zalimlere olan hilmin mazlumlara zarar veriyor."dedi..Rüyasında kıyametin koptuğunu gördü ve sanki cennete girmiş olduğunu gördü.Asılan o kimseyi de cennetin en yüksek yerinde gördü.Bir de baktı ki bir münadi şöyle sesleniyor:"Zalimlere olan hilmim, mazlumları yükseklerin en yükseğine ulaştırdı."
Allah Teeala, her asırda kendisine yönelene kendisinden sırt çeviren, Hak üzere olana batıl üzere olan,Musa'ya Firavun,İsa'ya Deccal gönderir
Hafız der ki:
İsm-i azam kendi işini görür, ey gönül sen hoş ol.
Kandırma ve hile ile şeytan Süleyman olmaz
Büyüklerden biri der ki:"Emirler zahirde savaşırlar.Allah dostları ise batında savaşırlar.Bir emir savaşında hak üzere ve karşı taraf cezalandırmaya müstehaksa batından ricalül galb(gayb erenleri) ona yardım eder,aksi halde yardım etmez.
Hafız der ki:
Gökyüzünün kendi feyzinden suyunu verdiği kılıç
Askerin yardımı olmaksızın bütün cihanı fetheder

DOKUZ DİRHEMİNİ YİTİRENİN BULANA ON DİRHEM MÜKAFAT VAADİ

Rivayet edilir ki bir kimsenin dokuz dirhemi kayboldu."Kim onları bulur ve beni müjdelerse ona on dirhem vereceğim " dedi.O adama bunun sebebi soruldu.adam:"Bulmakta öyle bir lezzet vardır ki siz onu bilmezsiniz." dedi.Gaflet ehli uykuda öyle bir lezzet bulurlar ki ,o lezzet onlar için bin namazdan daha üstündür.

SEVGİDEN MAHRUM OLMA KRİTERİ

"Allah, iman edenleri korur.Şu da muhakkak ki Allah,hain ve nankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder."buyrulduğundan HAİN VE NANKÖR olmak sevgiden mahrumiyete mucip olur.Hıyanet ve nifak birdir.Çünkü "Hıyanet" kelimesi söz ve emanet hakkında,"nifak"ise din hakkında kullanılır.Sonra iç içe girerler.Hıyanet gizlice söznü bozarak Hakk'a muhalefettir.Hıyanetin zıddı emanettir.Küfür de hıyanettendir.Çünkü insanın yanında allah'ın bir emaneti olan nefsi helak etmektir.Hıyanet bütün azalarda ceryan eder.Hıyanet namazda ,oruçta ve benzerlerinde  de ceryan eder.Bu, ya bu ibadetleri, ya da onların zahir ve batın şartlarından birini terk ile olur.Mesela şafağın söktüğüne dair zannı galib olduğu halde sahur yemeği yemek, ya da güneşin battığında şüphe olmasına rağmen iftar etdmek oruca  hıyanettir.Kim sahuru yer,güneş doğana kadar uyuyup sabah namazını geçirirse Allah7ın sahur nimetine mankör olur.Namaz ile de ona hıyanet etmiş, ziyan eden bir ticarettte bulunarak sünnet için farzı terk etmiştir.

VELİLERİN KERAMETLERİ

Peygamberlerin mucizeleri olduğu gibi velilerin de kerametleri vardır.Bu kerametlerden esas itibar edilmesi gereken ilmi kerametlerdir.Çünkü kevni kerametler Müslüman olmayanlardan da zuhur edebilir.İlmi  kerametler , velilerin sahih keşif yoluyla Allah Teala’dan getirdiklerini delillerdir.Kim onların insanları hakikat alemine götüren hidayetlerini kabul eder  ve onlara tabi olursa , maddi ve manevi bütün inkar çeşitlerinden , maddi ve manevi her türlü azaptan kurtulur.Manevi azap Hakk’tan uzaklık ve ayrılığın acısıdır.Yalanlayanlar ise başkalarıyla beraber cehenneme girer.İnsanları irşad etmeleri ve müritlerini isteklerine ulaştırmaları sebebiyle paygamberler ve veliler Allah’ın kullarına birer rahmeti olmasına rağmen çoğu insanlar onların makamını anlıyamaz.Bu gerçekten şaşılacak bir durumdur.Onlara ancak azın azı bir gurup tabi olur.Gerisi de maymunlar gibi kalır.Bu sebeble hiçbir asır geçmez ki azab asileri yakalamış olmasın.

ABDULLAH İBN MÜBAREK


Hikaye edilir ki seyyidlerden birisi Abdullah ibn Mübarek’in halk yanındaki yüksek mevkii ve makamını görünce :”Bir Muhammed(s.a)’in soyundan gelenlere, bir de şu İbn Mübarek’in yüksek mevkiine bakın.” Dedi.İbn Mübarek ona şöyle cevap verdi:”Seyyidimiz dedesinin sünnetine uymadığı için zelil oldu.İbn Mübarek ise Nebi (a.s)’a itaat ettiği ve O ‘ nun siretini takip ettiği için Allah ona izzet ve şeref verdi.”



İNCİLDEKİ BEŞ AYET

Hırıstiyanlardan birine İncil’de dikkatini çeken en güzel ayet sorulduğunda “Şu beş cümledir dedi:
1.     “Benden isteyin vereyim.
2.     2. Bana şükret nimetimi artırayım.
3.     Bana yönel , Ben de sana yöneleyim
4.     Bana yaklaş,Ben de sana yaklaşayım
5.     Bana dünyada itaat et, Ben de dünyada ve ahirette isteklerini yerine getireyim
Mesnevi’de şöyle der:
Hak buyurdu:”İster fasık ol ister putpereset,
Madem ki bana dua ettin duanı kabul ederim
Onun için duadan çekinme, hiç usanma
Dua , nihayet seni gulyabani nefsin elinden kurtarır.

ALLAH TEALA’NIN KULLARI İLE BİRLİKTELİĞİ

Bil ki Allah,kendisine layık bir şekilde kulları ile beraberdir.Ancak bu beraberliğin mahiyetini sadece gözlerine müşahede nuru sürmesi çekilenler bilir.Ne var ki zati vahdeti müşahede etmek, maiyyeti/Hakk'ın beraberliğni müşahededen dahaüstün ve daha yücedir.Onun için kamil insanlar maiyyet makamında kalmaya razı olmazlar , bilakis tam bir fena ile vahdet makamına ulaşmayı talep ederler.

25 Mayıs 2017 Perşembe

HEDİYE(KURBAN)OLARAK CAN SUNMAK

Bu aşıkların işidir.
Malik b.Dinar anlatır: "Mekke'ye doğru yola çıktım. Yolda bir genç gördüm. Gece karanlığı bastırınca yüzünü semaya dikti ve şöyle dedi." Ey taatlar kendisini sevindiren ve günahlar kendisine zarar vermeyen! Seni sevindirecek şeyi bana bağışla ve sana zarar vermeyen şey için beni bağışla ".İnsanlar irhama girip telbiye getirmeye başlayınca ona:"Sen niçin telbiye getirmiyorsun ?" dedim. Şöyle cevap verdi:"Ey Şeyh, geçmiş günahlara ve yazılıp kayda geçirilen cürümlere telbiye fayda etmez Ben "Lebbeyk " deyip te bana: "Sana Lebbeyk de yok ve Sa'deyk de yok. Senin sözünü dinlemiyor ve yüzüne bakmıyorum" denilmesinden korkuyorum".dedi ve Sonra da geçip gitti. Onu bir daha ancak Mina'da grdüm.Şöyle yalvarıyordu: "Allah'ım beni bağışla. insanlar kurbanlarını kestiler ve sana yaklaştılar. Benimse canımdan başka kurban edip sana yaklaşacak bir şeyim yok. Onu benden kabul et. Sonra bir sayha attı ve canını verip yere yığıldı.

SABIRLA ALAKALI HAFIZ'IN BEYİTLERİ

""Onlar öyle kimseler ki , Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (allah için)harcarlar)(Hac 35).
Sabrın manası hapsetmek,tutmak demektir."Başlarına gelene sabrederler"yani kerih görmeden, kendilerinden çıkıp uzaklaşmasını temenni etmeden, kurtulmayı istemeden ilahi hükmün ceryanı karşısında sessiz sakin dururlar.Gönülden teslim olurlar.
Bu hususta Hafız Şirazi'nin dizeleri şunlardır:
*LÜTFUNLA ÇAĞIRIRSAN EĞER, İYİLİKLERİ ARTIRIR
KAHRINLA HUZURDAN KOVARSAN, İÇİMİZ SAF VE BERRAKTIR.
*TORTULU VE SAF ŞARAP SENİN HÜKMÜNDE DEĞİL, SUS
SAKİMİZ NE YAPMIŞSA , LÜTFUN TA KENDİSİDİR.
*DOST KAHREDİP DE AŞIKLARI ATEŞE ATTIĞI ZAMAN
KEVSER PINARINA BAKACAK OLURSAM GÖZLERİM KÖR OLSUN
*AŞK YOLUNDA TANIDIK OLANLAR KANIMI DÖKSELER BİLE
ONLARI BİR YABANCIYA ŞİKAYET EDERSEM NAMERDİM.
*HAFIZ,SENİN CEVRİNDEN VE CEFANDAN BİR GÜN OLSUN HAŞA AH ETMEDİ
ÇÜNKÜ SANA BAĞLANDIĞIM GÜNDEN BERİ HEP MUTLU VE MESUDUM

BİR HAC İLE ÜÇ KİŞİNİN CENNETE GİRMESİ

Bir hadiste buyurulmuştur ki :"Allah bir hac ile üç kişiyi cennete koyar.Haccı vasiyet eden, o vasiyeti uygulayan ve vasiyet edenin yerine hacceden kimse"

KÜÇÜK ŞİR RİYA:

Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:"SİZİN İÇİN EN KORKTUĞUM ŞEY , KÜÇÜK ŞİRKTİR.".Ashab: (R.ANHÜM)"Küçük ŞİRK NEDİR Ya Resulullah?""diye sordular Resulullah (sav):"Riyadır"buyurdu

SUÇLUNUN TEŞHİRİ

Hz.Ömer (r.a) halifeliği sırasında  yalan şahidlik edene kırk değnek vurur, yüzünü kömürle karartır ve bu haliyle onu çarşılarda dolaştırırdı.Bu gün  suçlunun teşhiri müessesesi yoktur.Toplum büyüdükçe belki teşhirin şekli de değişebilir.Zira küçük toplumda insanlar birbirlerini tanıdıkları için suçlunun teşhiri,suçlu üzerinde caydırıcı etki gösterir.Toplam büyüdükçe bu teşhirin farklı usulleri geliştirilebilir.Örneğin,bu gün sahte mal üreten firmaların,vergi borcu olan firmaların internet ortamında isimleri deşifre edildiği gibi,siçlu insanlarnda bu ortamda teşhiri mümkün kılınabilir.

HÜRMET Mİ?TAAT Mİ?

Hac suresinin 30 ncu ayetinde buyurulur ki:"durum böyle.Her kim, Allah7ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse , bu , Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır..."buyurulmuştur.Denilir ki  "Kul taatla cennete , hürmet ile Allah'a ulaşır.".Onun için ayette:"Bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır."buyrulmuştur.Yani, kul için Allah'a yaklaşma konusunda hürmeti tazim/büyük görme, tat ile yaklaşmaktan daha hayırlıdır.
Denilir ki "Hizmeti terk etmek cezayı gerektirir. Hürmeti terk ise firkati/ayrılığı  gerektirir."
Yine denilir ki "Allah'ın emirlerine her muhalefetin afvedilmesi mümkündür.Bu konuda ümidvar olmanın yolu açıktır.Hürmet terkde ise Allah'ın bağışlamaması tehlikes vardır.Bu ise onun uğursuzluğunun kişiyi dininin ve tevhidinin bozulmasına kadar götürmesiyle olur.

"ALLAH ADEM'İ KENDİ SURETİ ÜZERE YARATTI"

KİM CİHETTEN GEÇER DE VECHİ AHADİYE YÖNELİRSE ,HAK ONUN KIBLESİ OLUR.KENDİSİ DE HERKESİN KIBLESİ OLUR.TIPKI ADEM (A.S)'IN MELEKLERİN KIBLESİ OLMASI GİBİ.ÇÜNKÜ O ÜZERİNDEKİ ALLAH'IN CEMAL VE CELAL KİSVESİNDEN DOLAYI HAK İLE MELEKLER ARASINDA HAKKIN VESİLESİ İDİ.NİTEKİM HZ.PEYGAMBER (A.S)"ALLAH, ADEM'İ KENDİ SURETİNDE YARATTI"BUYURMUŞTUR.YANİ SIFATLARININ GÜZELLİĞİNİ  VE MÜŞAHEDESİNİN NURUNU ONUN ÜZERİNE KOYMUŞTUR.

YUMUŞAK SÖZLÜ OLABİLMEK

Taha Suresi 44 ncü ayetin emridir.Hz:Musa ve Hz.Harun için sböylenmişse de tüm müslümanlar için bir öngörüdür."Ona yumuşak söz söyleyin.Belki o, aklını başına alır veya korkar"Firavuna karşı davranış için ifade edilmiştir.Çünkü bir işte yumuşaklık o işi güzelleştirir, sertlik ise çirkinleştirir.Hz.Musa tabiat itibarıyla sert ve hiddetli bir insandı, kızdığı zaman başındaki başlık alevlenirdi.Onu bu sertliği ve kızgınlığı, yumuşak davranması emredilerek tedavi edilmiş ve halim olması sağlanmıştır.Hz.Peygamber (sav)'in tabiatı yumuşaklık ve rahmet idi.Onun için Allah Teala'nın "Onlara karşı sert davran"(Tevbe 9/73)buyurduğu gibi celalin kemaline ermek için  sert davranmakla emrolundu.Hz.Musa ise şiddet ve sertlik tabiatı üzerin yaratılmıştı.Onun için cemalin kemaline ermek üzere yumuşak söz söylenmekle emrolundu.
Firavun zalim krallardandı.Böylelerine yapılan tebliğ sert bir dildeolursa genel de azgınlıkları artar.B sebeble Firavunun yanında yumuşak konuşmak tebliğ açısından daha faydalı ve daha emniyetli idi.Nitekim avama tebliğ yaparken sert davranmak hikmede daha uygun  ve daha tesirli olur.Eğer Musa,sert davransaydı Firavunun tabiatı bunu kaldırmaz, bilakis kızarak onu dövdürmeye,öldürmeye niyetlenebilirdi.O halde yumuşak davranmanın faydası Hz.Musa (a.s)'adır.
Yahyu b.Muaz'ın yanında "Ona yumuşak söz söyleyin Belki o aklını başına alır ve korkar"ayeti okundu.Yahya ağladı:"İlahi, sen 'Ben ilahım' diyene böylesine yumuşaklık gösteriyorsun, acaba senin ilah olduğunu kabul edene nasıl muamele edersin?"dedi.

24 Mayıs 2017 Çarşamba

ZİKRİN EMREDİLMESİNİN HİKMETİ

Bazı alimler zikrin emredilmesinin hikmetini şöyle açıklar.Allah Teala’nın celalini ve azametini anan/zikreden kimse başkasını küçük görür.O ‘ ndan başka kimseden korkmaz.Bu  zikir ile ruhu güçlenir ve maksuda ulaşmaktan zaafa düşmez.
Hz.Hüdai (k.s) demiştir ki:”Vaazdan önce kelimei tevhidi söyletmek cemaatın vaazı iyi dinlemesine,Melik ve Kadir olan Allah’ın izni ile irşadın etkili olmasına sebeb olur “ der.


BİR GARİP HAC ŞEKLİ

HAZRETİ İBRAHİM(A.S)'İN KABE'YE HAC İÇİN İNSANLARI ÇAĞRISININ ESRARLARINDAN BİRİSİ OLARAK ANLATILMIŞTIR.Hz.Şeyhi ekber (k.s) der ki:Ariflerden birisi bana dünyada servet sahibi bir adamdan haber verdi.Bu kimse haccetmeyi asla içinden bile geçirmemişti.onun başından bazı işler geçti ve hakkında yapılan bir şikayet üzere demir prangalara vurularak öldrülmek üzere Mekke'nin sahibi olan emire getirildi.Onu ihbar eden emirin yanında bulunuyordu.Adamın gelişi arefe gününe denk geldi.Emir de o zaman Arafatta idi.Adam boynunda parangalarla emirin huzuruna getirildi.Emir ihbarda bulunan adamı da çağırttı.O na:"Adamımız bu mu?"dedi.O da adama baktı ve "Hayır, ey emir"dedi.Bunun üzerine emir adamdan özür diledi .Bağlarını çözdürdü.adam gusletti.arafatta Hacca niyetlendi ve telbiye getirdi.Zahiren ve Batınen afvedilmiş  ve bağışlanmış olarak geri döndü."İlahi inayetin kuluna ne ettiğine bir bak.İnsanlardan öyleleri vardır ki zincirlerle cennete sevk edilir.

KABE KAÇ DEFA BİNA EDİLDİ

Rivayet olunur ki Kabe beş defa bina edilmiştir:
1-Adem (a.s)'dan önce meleklerin binası .Kabe kırmızı yakuttan yapılmıştı.Sonra Tufan günlerinde semaya kaldırılmıştı.
2-İbrahim (a.s)'ın binası .Hz.İbrahim'e Beyt'i bina etmesi emredilince nereye yapacağını bilemedi .Allah Teala bir rüzgar göndererek Kabe'nin yerini bildirdi.Rüzgar Kabe'nin çevresini süpürüp temizledi.İbrahim (a.s)'da eski temelleri üzerine onu bina etti.
3-Cahiliyye döneminde Kureyşin binası
4-Abdullah b.Zübeyr(r.a)'ın binası
5-Haccac'ın binası .Bugün mevcud olan bina odur.
Kabe eski planında üçgen şeklinde idi .Bunda peygamberlerin (aleyhimüsselam)kalblerine işaret vardır.Çünkü bir peygamber için ilahi, meleki ve nefsi hatırdan başkası yoktur.Kabe yeni planında ise dört köşelidir.Bunda da müminlerin kalblerine işaret vardır.Çünkü müminlerde fazladan bir de şaytani hatır vardır.

MEKKEDE MUKİM OLMANIN TEHLİKESİ

Hz.Şeyhi Ekber (k.s) der ki:"Bilesin ki Allah Teala Mekke'de olanlar hariç ,gönlümüzde yer etmeyen tüm havatırı affeder.Çünkü Allah , kitabnda orada zulüm ile haktan meyledeni hesaba çekeceğini haber vermiştir.(Hac suersi 25  ayeti).Kendisini korumak için Abdullah b.Abbas (r.anhüma)'nın Taif'de oturmasının sebebi budur.Çünkü kalbindeki havatırı uzaklaştırmak insmanın gücü dahilinde değildir.

KULLARIN EN CİMRİSİ,EN ACİZİ KİMDİR?

MUSA (A.S) BİR DEFASINDA:"YA RABBİ ! KULLARININ EN ACİZİ KİMDİR?"DEDİ.ALLAH TEALA:"AMELSİZ CENNET,DUASIZ RIZK İSTEYEN KİMSEDİR" BUYURDU."KULLARININ EN CİMRİSİ KİMDİR?"DEDİ.ALLAH TEALA:"BİR İHTİYAÇ SAHİBİ KENDİSİNDEN BİR ŞEY İSTEYİP DE ONU DOYURMAYA GÜCÜ YETTİĞİ HALDE DOYURMAYAN KİMSEDİR".BUYURDU.

SİYAH ÖKÜZÜN SIRTINDAKİ BEYAZ KIL

Bir rivayette:"Rahmet ehli , siyah öküzün sırtındaki beyaz kıl gibidir"
İnsanlar on bölükdür.Dokuz bölük kafirler bir bölük mü'minlerdir.Sonra müminler de on bölüktür.Dokuzu asiler biri ise itaatkârlardır. Sonra İtaatkarlarda on bölüktür. Dokuzu zühd ehli biri de aşk ehlidir. Sonra aşk ehli de on bölüktür.Dokuzu berzah  ve firkat(ayrılık)ehli , birimenzil ve vuslat ehlidir.İşte o kibrit-i ahmerden ve miski ezferden daha değerlidir. O, Allah'ın alemlerden hiçbir kimseye etmediği bir keramete /ikrama nail olmuştur.Alem halkı onu hor ve hakir kılmak için bir araya gelseler buna muktedir olamazlar.Çünkü hakiki izzet ona aiddir.Çünkü o nefsini fena fillah ile zelil kılmıştır..O hakiki secdenin makamıdır.Allah onu aziz kılmış ve yükseltmiştir.Allah Teala "Kim benim bir velime/dostuma düşmanlık ederse bana savaş açmış demektir"buyurmuştur.Allah dostlarına yardım eder .O'na savaş açan ise mağlup olur ve aşağılanır

YEDİ YARDIMCI

Zahirde bir ülkenin idarecisi olduğu gibi manevi olarak bir idarecisi vardır.Kutup dediğimiz bu zatın,alim ve güvenilir kimselerden vezirleri (yardımcıları )vardır.Bu vezirlik işi Mehdi’nin zamanına kadar devam eder.Mehdi’nin vezirleri yedi kişidir.Onlar ashab-ı kehf tir.Allah Teala onları kıyametin kopmasına yakın bir zamanda diriltecektir.Onlarla mehdiye ait vezaret makamı sona erer.Osmanlı Devletinde de yedi vezir vardır ve bunlara kubbe veziri ismi verilir

PEYGAMBERLİĞE HAZIRLIĞIN İMTİHANLARI

Hz.Musa (a.s)’ın hayatı tetkik edildiğinde,Cenab-ı Hakk onu peygamberliğe hazırlarken çeşitli imtihanlardan geçirmiştir:öldürülme korkusuyla annesi onu bir sandık iine koyup nil nehrine terk etmiştir.Kıptiyi öldürmüş,kısas korkusuyla bulunduğu şehri terk ederek azıksız bir şekilde Medyen’e doğru firar etmiştir.Hz.Şuayp peygamberin yanında on yıl kendini ona kiralamıştır. Peygamberlik ilahi bir mütuf iken,peygamberlikten önce hizmet etmek geldiğine göre velayette de aynı hizmet mevcuttur.Allah dostlarına hizmet etmek buraya dayanır.

DENEME/İMTİHAN (EL FİTNETÜ)

 El-fitnetü (deneme); insana ağır gelen , Allah'ın kullarını imtihan etmek için gönderdiği  her türlü meşakkat ve sıkıntıdır.Fitne sıkıntının daha şiddetli hale getirilmesidir.Sıkıntının artırılması daha çok sevabı gerektirdiği için Allah onu nimetlerin içinde saymışıtr.Nitekim Peygamberimiz (sav):”Hiçbir peygambere bana edilen eziyetler edilmedi.” Buyurulmuştur.Bazıları bu hadisi:”Hiçbir peygamber benim kadar tasfiye edilmedi, arıtılıp temizlenmedi” şeklinde yorumlamıştır.


HZ MUSA NİÇİN NİL NEHRİNE BIRAKILDI

Taha suresinde zikredilen bu durumla alakalı olarak Cenab-ı Hakk niçin bebek konumunda olan Hz.Musa’yı suya bırakması hususunu annesine vahyetmiştir? Sorusuyla alakalı olarak hikmet lisanıyla şu cevap verilmiştir:Bir şey suya atıldığında müneccimler o işin aslını öğrenemezler, bu iş onlara gizli kalır.Allah gizli kalmasını istedi.Cenab-ı Hakk,çocuğunu  sandık içinde nehre bırakan Hz.Musa’nın annesine verdiği sözü (çocuğun geri kendisine döndürüleceği sözünü )tutarak hiçbir kadının memesinden süt emmeyi kabul etmeyen Hz.Musa’nın süt vermek için getirilen annesinin memesini emmesi nedeniyle bu vaadini yerine getirmiştir.

ALLAH TEALA’NIN İNSANLARLA KONUŞMASI

Peygamberlerle vahiy şeklinde,peygamber olmayanlarla ilham suretiyledir.”Rabbin karıncaya ilham etti”(Nahl 16/68) ayetinde belirtilmiştir.Taha suresinin 38 nci ayetinde Hz.Musa (a.s) için “Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene(şöyle)vahyetmiştik”buyurulmuştur.Allah,Musa’yı sandığa koyup nehre bırakması hususunda onun kalbine karşı konulması imkansız bir kararlılık verdi.


Hz.MUSA /Hz.HARUN BİRLİKTELİĞİ

 Hz.Musa afakta sultanımız ve enfüste ruhumuzdur.Aynı şekilde Harun afakta vezir,enfüste akıl demektir.Firavun hıristiyanların, diğer harp ehlinin ve kötülüğü emreden nefislerin veziridir.Eğer ruh, doğruyu gösteren, işlerini yoluna koyan kamil bir akılla beraber olursa nefse ve nefsin kuvvetlerine galip gelir.Kalb kalesini nefsin elinden kurtarır.Aynı şekilde sultanda vezirlik için iyi bir insanı seçerse düşmanlarına Allah’ın izni ile yenilmez, bilakis onların ülkelerini ve kalelerini ele geçirir.
Mesnevi’de şöyle der:
Senin aklın da vezirdir ve hevasına mağlubdur
Vücudun da Allah yolunu kesip durmaktadır.
Vay o padişaha ki veziri budur..
Her ikisinin yeri de kin güden cehennemdir.
Ne mutlu o padişaha ki müşkül işe düştü mü
Elini tutacak Asaf gibi bir veziri vardır.
Adaletli padişah,Asaf7a eş oldumu
Artık adı “Nur üstüne nur” olur.
Padişah Süleyman,veziri de asaf oldu mu
Nur üstüne nurdur amber üstüne amber !
Fakat padişah Firavun, veziri Haman olursa
İkisi de talihsizlikten, kaçamaz; perişan olur giderler !
Karanlıklar üstüne çöken karanlıklara düşerler de
Ne akıl onlara yar olur, ne de kıyamet günü devlete erişirler
Cüz’i aklı kendine vezir yapma da
Pak canın namazdan , niyazdan kalmasın
Çünkü bu heva, hırslarla doludur ve şimdi hali görür
Aklın düşüncesi ise din gününün düşüncesidir.
 

EN GÜZEL YARDIMCILAR

Kutupların kemalatından ve Allah’ın onlara ihsanından biriside Allah’ın onları cahillerin sohbeti ile imtihan etmemesidir.Bilakis onları alim,edebli,ve güvenilir kimselerin sohbetiyle rızıklandırır. O kimseler onların ağırlıklarını hafifletir , emirlerini ve sözlerini yerine getirirler”.Hz.Süleyman(a.s.)’a Asaf b. Berhiya ‘nın vezir olması gibidir.
Nuşirevan şöyle demiştir:”Kılıçların en iyisi cilasız,bineklerin en iyisi kamçısız olmaz.Meliklerin en bilgili olanı da vezirden müstağni olamaz.Bir hadiste şöyle buyurulmuştur:”Allah bir melikin iyiliğini isterse ona iyi bir vezir verir.Melik unuttuğunda ona hatırlatır.hayırlı bir işe niyet ederse ona yardım eder.kötü bir işe niyet ederse ona engel olur.

Efendimiz (sav)’in de yerde ve gökte iki yardımcısı vardı.Yerde olan yardımcıları Hz.Ebubekir ve Hz.Ömer.Gökte olan yardımcıları da Hz.Cebrail ve İsrafil )a.s) 

23 Mayıs 2017 Salı

AK PARTİ KADROLARININ BENZERLİĞİ

İlçedeki belediye meclis üyelerini tanıyan hacı efendiye sordum:Bana Ak partinin belediye meclis üyelerini sayarmısın ilk onbeş'i saydı.Peki içlerinde abdest alıp namaz kılan kaç kişi var bilirmisin? diye sordum.düşündü "iki kişi" dedi."Peki bu nasıl izah edilir ?deyince sustu.Şaibesi sınırları aşmış bir belediye başkanı ve bunun meclis üyeleri.Sünnetullah değişmiyor.Hacı hacıyı bulur Mekke'de.. .Derviş dervişi bulur Tekke'de....., ...., ......., Anteke'de
Nasıl bu kadar benzeşiyorlar.Cinsi cinsine cezbeden Hak Teala'nın kuralları gereği..

KALBİN İKİ KAPISI

İMAN VE KÜFÜR KALBİN VASIFLARIDIR.KALBİN DE YUKARIDA VE AŞAĞIDA OLMAK ÜZERE İKİ KAPISI VARDIR.
YUKARIDAKİ KAPI RUHA,AŞAĞIDAKİ İSE NEFSE ULAŞIR NEFSE MUHALEFET İLE AŞAĞIDAKİ KAPI KAPANINCA YUKARIDAKİ KAPI AÇILIR.İLAHİ MARİFET RUHTAN KALBE DÖKÜLÜR, KALP MARİFET NURLARIYLA NURLANIR VE NEFSANİ PERDELERDEN KURTULUR.
Nefse tabi olmak sebebiyle yukarıdaki kapı kapandığı zaman aşağıdaki kapı açılır.Kalpde şeytani vesveseler, her türlü bid'at ve heva zahir olur.Batıl din de ancak , nefis ve şeytandan hasıl olur.Kim nefsin hevasına  ve şeytanın vesvesesine uyarsa Hakk'ın yolundan ve apaçık dinden sapar, hevasını ilah edinir.Allah Teala onunla hidayete eren kimse arasında hüküm verir.İman ve küfür bir kalpde bir araya gelmediği gibi onların ehli de bir yurtta bir araya gelmezler.Onların arasını ayıran perde marifet ehlinin bildiği üzere her ne kadar şimdi mevcut olsa da o, manevidir.Kıyamet günü olduğunda görünür ve hissedilir olacaktır.

YOLUN DOĞRU OLMASI GEREKİR, BOYUN UZUN OLMASI DEĞİL

Şeyh Sa'di (k.s) şöyle der:
Kıyamet günü iyiler yücelip
Yerin altından Ülker yıldızına yükselirler
Yaptığın ameller etrafını alacak
Başın utançla önünde kalacak
Ey Kardeşim , kötülerin yaptıklarından utan
Sonra iyilerin karşısında mahcub olursun
Nefsini naz ve nimet içinde beslersen
Uzun zaman düşmanını güçlendirmiş olursun.
Adamın birisi kurt yavrusu besliyordu
Yavru büyüyünce sahibini parçaladı
Paraya ihtiyacı olanın pazara mal götürdüğü gibi
Cenneti, beraberinde taat götüren alır.
İyilerin peşinden koşmak gerekir.
Bu sadeti dileyen, mutlaka bulmuştur
Ancak sen alçak şeytanın peşindesin
Bilmiyorum, iyilere ne zaman yetişeceksin?
Peygamber, şeriat yolunda yürüyen kimseye şefaatçı olacaktır.
Yolun doğru olması gerekir, boyun uzun olması değil
Çünkü kafirde şekil olarak bizim gibidir.

DİNLERİN SAYISI

Nac Suresinin 17 nci ayetinde :"Mü'min olanlar,yahudi olanlar,sabiiler, hırıstiyanlar, Mecusiler ve müşrik olanlara gelince , muhakkak ki Allah, bunlar arasında kıyamet gününde (ayrı ayrı) hükmünü verir.Çünkü Allah her şeyi hakkıyla bilendir." ayetinden anladığımız kadarı ile dinlerin sayısının altı olduğu anlaşılır.Onlardan biri Rahman'a aittir.O da müminlerin dini olan İslam'dır.Nitekim Kur'an da:"Allah nezdinde hak din İslam'dır"(Ali imran 3/19) buyrulur.Bu dinlerden beşi şeytana aittir.Onlar islam dışındaki dinlerdir.Çünkü bu dinler şeytanın kendilerine davet ettiği ve kafirlerin gözlerinde süslediği dinlerdir.

KURAN HAFIZLARI

el- İhya'da der ki:"Nebi (a.s) vefat ettiğinde yirmi bin sahabi vardı.Onlardan sadece altı kimse Kur'an ın tümünü ezberlemişti.Onlardan ikisi hakkında da ihtilaf edilmiştir.Ashabın çoğu bir veya iki sure ezbere bilirdi. Bakara ve Enam surelerini ezberleyen  onların alimlerinden sayılırdı.Sahabe on ayet öğrenir,onların muhtevasıyla amel etmeden başka ayetlere geçmezlerdi.
EBU SAİD HUDRİ (R.A) 'IN ŞÖYLE DEDİĞİ RİVAYET EDİLMİŞTİR."BEN FAKİR MUHACİRLERDEN BİR TOPLULUĞUN ARASINA OTURDUM.ONLARDAN BİR KISMI ÇIPLAK YERLERİNİ GÖSTERMEMEK İÇİN DİĞERLERİNİN ARDINA GİZLENİYORLARDI..BİR KARİ DE BİZE KURAN OKUYORDU.DERKEN RESULULLAH (SAV) ÇIKAGELDİ.ve üzerimize dikildi.Resulullah (sav) başımızda durunca kari sustu.Resulullah (sav)bize selam verdi  ve "Ne yapıyordunuz?"diye sordu.Biz de:"Allah'ın kitabını dinliyorduk"dedik.Bunun üzerine O:"Ümmetimden kendileriyle birlikte bulunmaya sebat etmem emredilen kimseleri var eden Allah'a hamdolsun"buyurdu.Sonra da kendisini bizimle eşitlemek üzere ortamıza oturdu..Sonra eliyle işaret ederek "Şöyle (halka yapın)" buyurdu.Cemaat hemen etrafında halka oldu. ve hepsi yüzlerini ona döndü.Resulullah (sav)"Ey fakir muhacirler, size müjdeler olsun ! Size kıyamet günündeki tam nuru müjdeliyorum.Siz cennete, insanların zenginlerinden yarım gün önce gireceksiniz.Bu yarım gün,(dünya günleriyle)beş yüzyıl eder." buyurdu.


Resulullah ve sahabisi bunlardı.Bugün Resulullah'ın izinden gittiğini söyleyenler,Müslümanların liderliğine soyunanlara bakın:Dünyalık itibarıyla neleri eksik?Hangi lüksünden ödün veriyorlar.Müslümanları yönetme imkanı ve fırsatı verilenlerin ayrıcalık bir özellikleri yokki.Ehli beyte mensubiyet gibi ayrıcalıkları da yok.Siyasi gücü,Ekonomik gücü kullanarak gelecekle alakalı ikmal hesabı yapanlar bilmeliler ki Cenab-ı Hakk iddiacıları mutlaka imtihan eder.Bu güçlerin elden gitmesiyle,sağlık problemleri ile ekonomik krizle.

KALBİN GENİŞLEMESİ

 Bu hususu dua şeklinde Taha suresinin 25 nci ayetinde Hz.Musa (a.s)’ın ağzından duyuyoruz:”(Musa )dedi ki:Rabbim, yüreğime genişlik ver” Kalbin genişlemesi Allah’ın peygamberlere ve kamil velilere bir ihsanıdır.Bu nimetten en büyük nasibi Efendimiz (s.a.v)almıştır.Kalb genişliği ona hem sureten hem manen verilmiştir.Çocukken onun kalbi açılmış,içinden şeytanın nasibi olan kan pıhtısı çıkarılıp atılmış ve kalbi altın bir tas içinde yıkanmıştır.Yine kırk yaşlarına doğru peygamberliğin yükünü taşıması,Mirac da da Hakk’ın esrarına güç yetirebilmesi için şakkı sadr)göğsünün yarılması)gerçekleşmiştir.Hz.Peygamber efendimizin vasfedilmesi imkansız yumuşaklık,affedicilik,sabır, intikam almaktan geri durmak, lütuf , dua ve nasihat gibi bir çok üstün özelliğe bu nedenle sahip olmuştur.

DOSTLUK TEMİNİN VASITALARINDAN:VERMEK

 Cömertlik istenmeden önce bir şeyi vermektir.Kerem de senin de muhtaç olduğun şeyi vermendirRivayete göre Allah Teala,Cebrail (a.s)’ı İbrahim (a.s)’a insan şeklinde gönderdi.Cebrail ona:”Ey İbrahim, görüyorum ki hem dosta hem de düşmana ihsanda bulunuyorsun.” Oeoi.İbrahim (a.s)”Ben ihsanı ve vermeyi Rabbimden öğrendim.Rabbimin dostu düşmanı ayırmadan v erdiğini gördüm.Bu yüzden verirken ben de kimseyi ayırmam.”diye cevap verdi.Bunun üzerine Allah Teala :”Ey İbrahim,sen benim gerçek dostumsun” diye vahyetti.


22 Mayıs 2017 Pazartesi

BİR KERAMET HADİSESİ

Cizreli Şeyh Seyda Muhammed Sait Cezeri (Soy ismi Karacadağlı'dır) hazretlerinin oğlu Şeyh Nurullah Efendi ile bir evin balkonunda oturan Diyarbakırlı birisi şu hadiseye şahit olur.Şeyh efendi,evin balkonunun alt tarafında bulunan incir meyvelerinden bir miktar toplattı.Kendisine getirdiğimizde meyveleri avuçlarına aldı ve oturduğumuz balkondan aşağıya attı.Bu harekete bir anlam veremedik.o kalkıp gittikten sonra incirleri attığı yerde incirleri göremedik. Diyarbakır'a dönen kişi,orada hammallık yapan bir arkadaşına rastlar .Hammal ona şöyle söyler:Filan gün garip bir durum yaşadım.sırtımda yük götürürken bir manav dükkanının önünden geçerken tablada güzel incirler gördüm.Yük sırtımda olduğu için yükü indirip parasını aldığımda dönerken bu incirlerden satın alayım dedi.Yükü indirdim.geri dönüp manavın önüne geldiğimde baktım Şeyh Nurullah avuçlarında incir dolu olduğu halde bana uzattı ben incirleri aldım sonra o kayboldu"deyince bu hadiseyi Cizrede yaşan kişi bir nara atar ve Serhadli(Şeyh Nurullah efendinin yaşadığı cizredeki yer)de yaşadığı bu olayı ona anlatır.Acaba Şeyh efendi,incirleri balkondan aşağıya niçin attı? sorusunun cevabını almıştır

ALLAH TEALA DİĞER PEYGAMBERLERLE DEĞİLDE NİÇİN HZ.MUSA İLE KONUŞTU?

Allah Teala niçin Hz.Musa ile konuştu ve peygamberler değildi o Kelimullah oldu" denilirse şöyle cevap verilir:Karşılık ancak amel cinsinden olur.Çünkü Firavun onu imtihan ederken dili yanmıştı.Allah Teala duasına karşılık ona kelamını işittirerek mükafatlandırdı.
Her mihnet bir rahatlığın mukaddimesidir
Kelim'in dili yandığı için Hak ile konuştu
Büyüklerden biris rüyada görüldü.Ona :"Allah sana nasıl muamele etti" diye sorulunca "Allah benden razı oldu ve bana merhamet etti.Bana "Ey dünyada yemeyen ye.Ey dünyada içmeyen iç" buyurdu diye cevap verdi.İşte o,ameline göre mükafatlandırıldı.Çünkü ona "Ey gecelerini Kuran ile geçiren , ye. Ey cihad günü sebat eden,ye "denilmemiştir.
Havada yürüyen bir zata:"Bu kerameti nasıl elde ettin ?"diye sorulunca şöyle cevap vermiştir:"Allah'ın istedikleri için hevamı/nefsani isteklerimi terk ettim.O da havasını benim emrime verdi".

21 Mayıs 2017 Pazar

ÇIPLAK AYAKLA DOLAŞMAK

Taha suresinin 12 nci ayetinde zikredilen Hz.Musa'peygambere emirdir."Şüphesiz ben senin Rabbinim, ayakkabılarını çıkar.Sen mukaddes Tuva vadisindesin"Çıplak ayakla dolaşmak tevazu ve edebe daha uygun olduğu için Allah , Musa (a.s)'ın ayakkabılarını çıkartmasını emretmiştir.Bu yüzden Bişr Hafi ve benzeri sufiler çıplak ayakla dolaşırlar, selefi salihin de Kabe'yi çıplak ayakla tavaf ederlerdi.

ATEŞ'İN ÇEŞİTLERİ

Ateşin dört çeşit olduğu söylenir.
Birincisi, dünya ateşi olup yer fakat içmez(su onu söndürür).
İkincisi , yeşil ağaçların ateşi olup içer fakat yemez.
Üçüncüsü , cehennemin ateşi olup hem yer hem de içer
Dördüncüsü ise Musa(a.s)'ın ateşi olup ne yer ne de içer.
Yine ateşin dört kısma ayrıldığı söylenmiştir.
Birincisi Cehennem ateşi olup ışığı yoktur fakat yakma özelliği vardır.
İkincisi ışığı olup yakma özelliği olmayan Musa(a.s)'nın ateşidir.
Üçüncüsü hem yakma hem de ışık verme özelliği olan dünya ateşidir.
Dördüncüsü ise ne yakıcı ne de ışık veren ağaçların ateşidir.

DEĞERLİ,BİLGİLİ,ADALETLİ ,GÜNAHKAR KUL TARİFLERİ

Musa(a.s.):"İlahi ! Hangi kul senin için daha değerlidir ?"diye sordu
Allah Teala:"Lisanı zikrimle ıslak olan." buyurdu.
Musa (a.s)"Hangi kulun daha bilgilidir?" dedi
Allah Teala:"Benim başkalarının ilmini de bildiğimi bilendir"
Musa (a.s)Hangi kulun en adaletlidir?"diye sordu
Allah Teala:"İnsanlara verdiği gibi kendi aleyhine de hüküm verebilendir."
Musa (a.s)"Hangi kulun günahı büyüktür?^dedi.
Allah Teala:"Hem benden isteyip hem de beni suçlayan, benim kazama razı olmayandır" diye cevap verdi.

CENAB-I HAKK'IN DÖRTBİN İSMİ

Allah Teala'nın dört bin ismi vardır.Bunlardan üç binini yalnız Allah ve Peygamberler bilir.Geri kalan binini ise mü'minler bilir.Bu bin isimden üç yüzü Tevrat'da,Üç yüzü İncil'de,Üç yüzü Zebur'da, yüzü de Kur'an da olup onlardan doksan dokuzu açıkta, biri ise gizlidir.Kim onları ezberlerse cennettedir.

ATATÜRK'ÜN HEDİYESİ

Hastalığı sırasında Atatürk,ziyaretçi olarak Fevzi Çakmak'ı Cİzre'deki Seyda Muhammed efendinin dergahına göndermiş.Fevzi Çakmak,elinde bir kese altın Seyda'nın huzurunda Mustafa Kemal'in selamını iletmiş."Hasta olmasam kendisinin ziyaretine gelirdim"sözünü nakleden Fevzi Çakmak,hediye olarak sunulan bir kese altını Seyda hazretlerine arz edince,Seyda kabul etmemiş,"Beytül malden Bu kadarı benim payıma düşmez"anlamında red mahiyetli cevap verince,Sözalan Fevzi Çakmak:"Paşamız dedi ki,bu altın beytülmalden değil,benim kendi maaşımdandır.Kabul buyursunlar".Bunun üzerine Seyda,gönderilen hediyeyi kabul etmiş ve derhal civardaki fukaraya dağıtmışlardır.

CİZRELİ SEYDALARDAN

Cizreli Şeyh Muhammed Seyda hazretlerinin oğlu Saffet Efendi anlatmıştı.Medrese'ye ve dine ,tarikata karşı yoğun baskıların olduğu bir dönem(Muhtemelen kırklı yıllar olabilir)zaman zaman Seydan hazretlerinin medrese ve dergah olarak kullandığı mekanı jandarma basar arama yaparmış Bir gün bölgede tuğgeneral rütbesindeki pir paşa jandarma ve tanklar eşliğinde sekizinci kez medreseyi abluka altına almıştı.Seyda hazretlerini tanımıyor dergah havlusundan girmiş.Dergahta Seyda hazretleri,halifeleri ve yaklaşık ilim öğrenmek için orada barınan ikiyüze yakın talebe mevcut.Babam türkçe bilmezdi.Paşa,seyda kimdir? deyince Babam ayağa kalkmış,kendisine türkçe karşılık vermiş.Paşa seyda hazretlerini görünce geri geri ta medrese duvarına doğru gitmeye başlamış ve bir yandan da titriyormuş.Duvara dayanınca Paşa yere çömelmiş.Türkçe bilmeyen babam onunla türkçe konuşup omuzundan tutarak kaldırmış ve Evladım bizim elimizde bir kitap,bir tesbih ve bir de misvakımız var.Silahımız yok.Vatan toprağının bu noktasında hudutta biz de nöbet tutalım"anlamında bazı cümleler kullanmış.Aynı paşa bir yazı göndererek Seyda hazretlerinin evlatlarının askerlikten ve vergiden muaf olduğu hususunda bir yazı göndermiştir.Bu yazı,Milletvekili olan abim Veli'nin evinde mevcuttur"

YUNANİSTAN'DA İHTİLAL

Cizreli Şeyh Munammed Seyda'nın oğlu Saffet efendi anlattı.Sanırım haziran ayları idi.Seyda hazretleri ,Cizre'nin dışında olan yazlık olarak kullanılan bir mahalde idi.Şehirden(cizre'den)ziyaretçisi vardı.selamlaşmadan sonra ziyarete gelen kişiye "Ne var ne yok?"anlamında haberlerden soru sordu.ziyaretçi "Elhamdülillah iyiyiz seydam" dedi.aynı soruyu üst üste üç defa sorunca ziyaretçi ne sorulduğunu anlamış olacak ki:"Seydam,az kalsın Türkiye ve Yunanistan savaşacak noktaya geldiler.Bunun üzerine Seyda hazreteri elini kaldırdı.Ya Rabbi,kendi içlerinden belalarını ver.Kendi içlerinden belalarını ver.Kendi içlerinden belalarını ver"şeklinde dua etti.Ertesi sabah uyandığımızda Yunanistan'da albaylar cuntası ihtilal yapmıştı.

20 Mayıs 2017 Cumartesi

İPTİLALAR(TUTKULAR)

 İptila nefsin kuvetle bağlandığı bir çekim gücüdür.Yeni lisanımızda Tutku deriz.Kumar oyunları bir tutkudur.Uyuşturucu kullanmak bir tutkudur.Avcılık bir tutkudur.Eski eser,hazine merakı’da bir tutkudur.Ne gariptir ki bazıları bunu yatırım vasıtasıolarak telakki edip ticari boyutundan dolayı bu işi yapar.Arayıcıları ise bir başka alemdir.Yarım saat,kıbleye karşı diz çökerek “Cenab-ı Hakk’ı tefekkür et”  desen zor gelir,anck sabaha kadar define için sağı solu kazmak zor gelmez.Uykudan sıyrılıp geceleyin namaz kılmak zor gelir,hazine peşinde uykusuz kalmak zor gelmez.İşte bu hal nefsin halidir.Eğer,bu tutkuyu , iptilayı Hakk Cenahına çevirebilirsek düdüğü çaldık demektir.Çünkü bu sefer,taat ve ibadetten zevk alındığı için nefis yorulmak bilmez.Bu zor elde edilen bir durumdur.

MUTTAKİLER ÜÇ SINIFTIR

1.Tevhidle şirkten korunanlar
2.İtaatla günahlardan korunanlar
3.Allah ile Allah’ın haricindekilerden korunanlar.

KALBİN MEYVELERİ

 Kalbin meyvesi muhabbettir.İbrahim suresi 14/25 ayeti:”Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir..”İman tohumu kalb toprağına düşüp salih amellerin suyuyla sulanınca artar ve meyve verinceye kadar gelişir.Meyvesi Allah’ın ,peygamberlerin,meleklerin ve bütün müminlerin sevgisidr.
Muhabbet önce muvafakat,sonra meyil,sonra sevgi(vüdd), sonra aşk(heva), sonunda da deli divane(veleh) olmaktır.Muvafakat insan tabiatına, meyil nefse, sevgi kalbe, muhabbet kalbin batını olan fuad’aaiddir.Aşk , sevginin fazla oluşudur.
Bir adam Abdullah b.Cafer’e:”Falanca beni sevdiğini söylüyor.doğru söylediğini nasıl bilebilirim?”diye sordu.Abdullah b.Cafer şöyle cevap verdi:”Kalbini yokla, eğer kalbin onu seviyorsa o da seni seviyordur”.Nitekim denmiştir ki:
Kalbdan kalbe yol vardır
Göz görmeden gönül sever


19 Mayıs 2017 Cuma

CENNET BAHÇESİ

Mimşad Dineveri (r.h) can vermek üzere iken bir derviş onun önünde durdu ve :"Ey Allah'ım  Mimşad Dinaveri'ye rahmet eyle ve ona cennetini ikram eyle" diye dua etti. Mimşad Dinaveri o dervişe:"Ey gafil, otuz senedir cennet şeref ve izzetiyle , huri ve köşkleriyle bana cilve yapıyor.Fakat ben, ona göz ucuyla bile bakmadım.Şimdi ise kurbi ilahi dergahına gidiyorum.Sen benim için boş yere zahmet edip cenneti istedin"dedi.
Didarı görmek için gerektir bana cennet bahçesi
Yoksa cemali ilahi, ne gerektir bana cennet bahçesi

AHİRETİ UYKUYA SATMAK

 Abbasi hükümdarlarından Mansur’un sözüdür.”Ahireti bir uykuya sattık”.Meryem suresi 84 ayetinde:”Onlar hakkında acele etme.Biz onların sürelerini doldurmalarını sayıyoruz”.Nefeslerimiz de sayılıdır.Bu sayılı nefesleri gaflet ve uyku ile heba etmek neticede pişmanlık sebebidir.Şeyhi Ekber Hz.Muhyiddin buyurmuştur ki:”Kim nefeslerini muhafaza ederse , onun hakkında nefesler saatlere dönüşür, hatta daha fazla olur.Vakti,saatler olan kimse nefesleri kaçırır, vakti, günler olan saatleri kaçırır..Vakti  Cuma(hafta) olan günleri kaçırır.Vakti aylar olan haftaları kaçırır. vakti, seneler olan ayları kaçırır,vakti ömür olan, seneleri kaçırır.Ömrünü kaçıranın ise vakti olmaz ve himmeti de himmet sayılmaz.”
Vakit sahibinin huzuruna göre uzar kısalır.Öyle kimseler vardır ki vakti bir saat,bir gün, bir Cuma(hafta), bir ay ve ömründe bir defadır.insanlardan öyleleri vardır ki şehvetleri ve hayvani yönleri onları esir aldığı için hiç vakitleri yoktur.
Molla Cami der ki:
Değerli ömrün her demi bedelsiz bir hazinedir
Ah ki ah her an bu hazineye heva rüzgarları eser
Ömrün bir hazinedir ve her nefesin o hazineden bir cevher
Şu halde böyle latif bir hazineyi boş yere telef eyleme

Hafız der ki
Çalışmak gerek, yoksa utanç getirir

Can metaını başka cihana taşıdığmız gün.

NİMET VEREREK CEZALANDIRMANIN AZABI DAHA ŞİDDETLİDİR.

İnsan ne kadar yükselirse,düşmesi durumunda hasar ve zararı daha çok olur.Cenabı Hakk,bazı kafirlerin ömrünü uzatmak, mülkünü genişletmek ve evladını çoğaltmak suretiyle sapıklığını artırmak için ihsan üstüne ihsanda  bulunur.Hemen değil yavaş yavaş azabın içine düşsün diye azgınlık üzere onun rahatını artırmak ve lütuf şeklinde nimetini ona ulaştırarak mühlet verir.O zaman azabı tamam,tesiri ve elemi daha kapsamlı olur.Çünkü tedrici olarak ve nimet vererek cezalandırmak,hemen hesaba çekip ceza vermekten daha şiddetlidir.Mühletin kaynağı Kahhar ve Cebbar ismi değil Rahman ismidir.İlk iki isim şiddetin kaynağıdır.safadan sonra keder,rahattan sonra elem, bolluktan sonra darlık şeklindeki azap daha güçlüdür.

ÜSTÜNLÜK DUYGUSU DENİZİNDE BOĞULMAK

Mekke kafirleri,sahip oldukları dünya metaı(elbise,ev ,geçim ve maişet vasıtalır,yiyecek v.s)gibi mal varlıklarından dolayı kıyaslama yaparak Müslümanların fakirlerine:”Eğer sizin yolunuz doğru , bizimki yanlış olsaydı,sizin dünyada durumunuz daha güzel olurdu.Çünkü hikmet sahibi kimseye, dostlarını azap v zillet, fakirlik içinde bırakıpta düşmanlarını da izzet ve rahatlık içinde bırakmak yakışmaz.Bakın biz refah içindeyiz,siz Müslümanlar ise fakru zaruret içinde”diyerek dinlerinden döndürmek istediler.Bunun üzerine “Onlardan önce nice nesiller helak ettik ki onlar eşyaca ve gösterişçe daha güzeldi”.Dünya metaı itibarıyla imkanları çok daha geniş olanlar üstünlük duygusuna kapılma denizinde boğulmuşlardır


18 Mayıs 2017 Perşembe

HASTALIK MÜMİNİN CEHENNEMİDİR

Müminin cehenneme uğraması demek , dünyada sıtma hastalığına yakalanması edemektir.Çünkü Resulullah Efendimiz (sav) buyurmuştur:Sıtma (humma)cehennemin kükremesindendir.onu (su ile )soğutun!" Başka bir hadisinde :Y"Sıtma her müminin cehennemden olan payıdır" buyurulmuştur.Yine bir rivayette:"Bir gece sıtma hastalığı çekmek , bir senenin keffareti gibidir.Kim bir gün sıtmaya yakalanırsa onun için cehennemden kurtulmuş olur ve annesinden doğduğu gündeki gibi günahlarından sıyrılır." buyrulmuştur.

HEVA VE ŞEHVET KAVRAMLARI

Şehvet arzu etmek demektir.Heva ile şehvet arasında fark vardır.Heva, şehvetlerden kötülenmiş olanlardır.Şehvet/arzu ise bazen övülür ki Allah Teala’nın  fiilindendir.Bu insanı salaha/düzelmeye çağıran şehvettir.Şehvet bazen de yerilir ki nefsi emmarenin fiilinden kaynaklanır.Bu da nefsi emmarenin bedeni lezzetlerinin bulunduğu şehvetlerine icabet etmektir.Halbuki heva,şehvet ve lezzetlere karşı gelmekten daha şerefli ve daha büyük bir ibadet yoktur.
Şeyh Sa’di şöyle der:
Şehvetpereset nefse itaat etme!
Çünkü o her saat başka bir kıblededir.
Gönlün senden istediği her şeyin peşine gitme!
Çünkü tenin temkini canın nurunu inceltir.
Nefsi emmare insanı hor ve hakir eder.

Eğer akıllı isen nefsi emmareyi yüceltme !

HAZRETİ ÖMER'İN HASSASİYETİ

Şehvet yollarını kolaylaştırmak hayır emaresi ve ahirette kurtuluşun alameti olmadığından Hz.Ömer efendimiz, bal ile soğuk suyu beraber içmekten çekinir ve :”Onların hesabını benden uzaklaştırın !” derdi.
Hz.Ali Efendimizden rivayet edilmiştir ki:Cenab-ı Hakk,Hz.Davud’a:”Ey Davud ! Güzel gıda, yumuşak elbise, insanlar arasında meşhur olmak ve ahirette cennet asla bir arada olmaz.”
Vehb b.Münebbih şöyle demiştir:”Dördüncü kat semada iki melek karşılaştı.Biri diğerine “Nereden geliyorsun?” diye sordu.O da:”Falanca yahudinin iştahının çektiği bir balığı denizden sürmekle emrolundum.” Cevabını verdi.Diğeri de şöyle dedi:”Ben de filanca abidin iştahının çektiği zeytinyağını yere dökmekle emrolundum.”


NAMAZIN ZAYİ EDİLMESİ

Meryem suresi  59 ayetinde buyurulmuştur:””Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki , onlar namazı zayi ettiler, şehvetlerine uydular..” “Namazı zayi etmek”,namazı terk etmek, ya da vaktini geciktirmek veya kıldıktan sonra kovuculuk,gıybet,yalan gibi şeylerle namazın sevabını zayi etmek yahut ona niyetsiz başlayıp huşusuz bir şekilde kılmaktır.


İMANIN GÖSTERGELERİ

Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:”Benden önce Allah’ın gönderdiği her peygamberin mutlaka ümmetinden havarileri  ve arkadaşları olmuştur.Bunlar onun sünnetiyle amel ederler, emirlerini de yerine getirirlerdi.Sonra, bu peygamberin ardından öylesine kötü kimseler zuhur etti  ki, yapmadıklarını söyleyip , kendilerine emredilmeyeni de yaptılar.Kim onlarla eliyle mücahede ederse mü’mindir.Kim onlarla diliyle mücahede  ederse mü’mindir.Kim de onlarla kalbiyle mücahede ederse o da mü’mindir.Bunun gerisinde artık hardal danesi kadar iman yoktur.”

SECDE AYETLERİ OKUNDUĞUNDA YAPILACAKLAR

 Alimler demişlerdir ki:Secde eden kişi ,secde de iken okuduğu secde ayetlerine yakışır bir şekilde dua etmelidir.Mesela Meryem suresinin 58 nci ayeti olan secde ayetinde “..Onlara Rahman’ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.” Ayeti okunduğunda secdede iken şöyle dua ederler:”Allah’ım beni kendilerine nimet verilmiş, doğruya iletilmiş , sana secde eden  ve ayetlerin okunduğunda ağlayan kullarından eyle ! ”.İsra suresinde geçen secde ayetinin secdesinde:”Allah’ım Beni, senin rızan için ağlayan ve Sana boyun eğenlerden eyle” der.Secde suresindekinde  ise “Allah’ım Beni rızan için secde edenlerden , hamdin ile teşbih edenlerden kıl.Senin emrine karşı kibirlenenlerden olmaktan Sana sığınırım”


17 Mayıs 2017 Çarşamba

İDRİS PEYGAMBER

İdris (a.s),Hz.Nuh peygamberin babasının dedesidir.Hz.adem'in vefatından yüz l-yıl önce doğmuştur.Ölçü ve tartıyı ilk icat eden, Allah yolunda ilk defa silah kuşanıp cihat yapan ve Kabiloğullarını esir alan, kalemle yazan, hesap ve yıldızlar ilmine bakan,elbise diken ve pamuk elbiseyi ilk giyen  İdris (a.s) dır.İdoris kelime olarak ders kelimesinden türemiştir.Hz.İdris'e bu adın verilmesi , çok ders görmesi sebebiyledir.Çünkü Allah Teala ona otuz sahife indirmiştir.

GÜZEL AHLAKIN ETKİLERİ

İsabetli konuşma insanın kadr u kıymetini artırır.Tevazu muhabbeti çoğaltır.Hilm/yumuşak huylu olmak insanın yardımcılarını artırır.Rıfk ile gönüller kazanılır.Vefa ile kardeşlik devamlı olur.Sıdk/doğruluk ile fazilet tamam olur."

CEHALETİN İKİ TÜRÜ

Nesefi, Keşfül hakaik'te şöyle der:"Ey derviş ! İlimden önceki cehalet , cehennemdir. İlimden sonraki cehalet ise cennettir.Bunun sebebi, ilimden önceki cehalet, hırs ve tamah sebebidir; ilimden sonraki cehalet ise rıza ve kanaata vasıtadır."

YAŞIN KIRKI GEÇTİYSE

Yaşın kırkı geçtiyse eğer
Yüzmeye çalışma , artık su başını aşmıştır
Gönlüm, çayırla çimenle nasıl tazelensin
Toprağımdan çimen bitmek üzeredir.
Biz heves ve heva peşinde dolaşırken
Nice kimselerin toprağına basmıştık
Henüz gayb aleminde bulunanlar da
Bir gün gelecekler, bizim toprağımıza basıp geçecekler
Heyhat, gençlik çağı geçti
Oyunla ,eğlenceyle hayatımız geçti
Öğretmeni çocuğa ne de güzel söylemiş:
"Hiç bir iş yapmadık, vakit de geçip gitti."

SARHOŞLUĞN TÜRLÜ ŞEKİLLERİ

Sarhoşluğun türlü şekilleri vardır.Gaflet ve isyan şarabından, dünya ve şehvetlerinin sevgisinden, bol nimetler içinde yaşamaktan, ilmin lezzetinden, şevkten, muhabbetten, vuslattan, marifetten, muhib ve mahbub(seven ve  sevilen ) olmaktan ileri gelen sarhoşluklar gibi.
Hz.Pir Mevlana efendimiz (k.s) buyurmuştur ki üzüm sarhoşluğu bir gün , mevki makam sarhoşluğu bir ömür sürer

HARİCİLER

Hz.Ali Efendimiz tarafından rivayet edildiğine göre Hariciler Kufe'nin bir kasabası olan Harura halkıdır.Hz.Ali Efendimizle savaşan haricilerdir.Hariciler Kufe zahidlerinden bir topluluktur.Hz.Ali (r.a)'ın Muaviye ile aralarında vuku bulan hakem hadisesi sırasında onun itaatından çıkmışlar ve "O,tahkime razı olmakla küfre girmiştir.Hüküm ancak Allah'ındır"demişlerdir.Bunlar on iki bin kişiydi.Hz.Ali (r.a)'karşı geldiler ,ihtilaf bayrağı diktiler, kan döktüler.Hz.Ali (r.a)onların karşısına çıkarak geri dönmelerini istedi.Onlardan savaştan başkasını kabul etmediler.Bunun üzerine Hz.Ali (r.a), Nehrevan'da onlarla savaştı ve köklerini kazıdı.Pek azı müstesna kurtulan olmadı.Resulullah (sav)'in şu hadisi onlar hakkındadır:"Benim ümmetimden bir kavim çıkar.Sizden biriniz kendi namazını onların namazlarının yanında , orucunu onların orucunun yanında küçük görür.Fakat onların imanları köprücük kemiklerini geçmez."

İYİ İŞLER YAPTIKLARINI SANMAK

Kefh suresinin 103 ve 104 ayetinde tarif edilenlerdir:"De ki:Size (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?
(Bunlar ;) iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir"
Bu ayette bid'at,fısk, riya ve şöhret ehline işaret vardır.Riyanın azı da şirktir.Şirk ise ameli yok eder Nitekim Allah Teala "Andolsun, eğer(allah7a)ortak koşarsan amelin boşa çıkar"(ez- Zümer 39/65).İşte bunlar itikadda bid'atlara uydururlar ve amelleriyle gösteriş yaparlar.Dolayısıyla bid'at ve riyanın vebali sadece kendilerine döner.Küfürle yapılan amel,ibadet ve taat bile olsa batıldır.Yine gizli şirke (Şirk-i hafi)bulaşmış amel de , aslında tat olsa da günaha yakınlığı sebebiyle reddedilir.Riya,süm'a  ve bid'at ehlinin ameli ile yaptığı iyiliğe yaratılanlardan şükür ve karşılık bekleyen kimselerin durumu da böyledir.Kendilerini manastırlara hapsedip nefislerini meşakkatli riyazatlara zorlayan rahipler de her hangi bir şey üzere deiğldirler.

KUR'AN'DA İSMİ GEÇEN ZÜLKARNEYN

Tarihte yaşamış Zülkarneyn lakaplı iki kişi vardır.Kur'an da zikredilen dünyanın doğusunu ve batısını dolaşan,Yecüc ve Mecüc kavminin bulundukları yerden çıkmasına engel olacak olan seddi inşa eden kişi Hz.İbrahim Zamanında yaşamış ve tüm dünyaya hükmetmiş olan Mümin bir zat olan kişidir.Bu kişinin veziri ise Hz.Hızır (a.s)dır.Ölümsüzlük suyunu bulmak çin karanlıklar ülkesinde seyahata çıkmış ancak yolunu kaybetmiştir.Ölümsüzlük suyunu Hz.Hızır bulmuş ve içmiştir.Diğer kişi ise Mekedonya kralı olan Büyük İskender olup Aristı bu şahsın danışmanıdır.Bu şahıs kafirdir.Bu nedenle Kur'anda zikredilenle alakası yoktur.
Zülkarneyn Batıya doğru (güneşin battığı Yer'e) yaptığı yolculuk sonunda Allah Teala'nın zikrettiği kavmi buldu.onları dine davet etti.sonra karanlıkta sekiz gün ve gece yürüdü Etrafı geniş arazi ile çevrilmiş bir dağa ulaştı bu dağı muhafaza eden bir melek vardıMelek oraya İskender'in nasıl gelebildiğine hayret ettiğini söyledi ve İskender'e şu tavsiyede bulundu:"Ey Zülkarneyn,Yarının rızkı seni endişelendirmesin.Bu günkü işini yarına bırakma.Geçen şeye de üzülme.Yumuşaklıkla muamele et.Cebbar mütekebbir olma"dedi.


Haşmete tapan kimse tekebbür eder
Haşmetin hilmin içinde olduğunu bilmez
Senin vücudun iyi ve kötü ile dolu bir şehirdir
Sen sultansın ve vezirin alim olan akıldır.
Gururlu/kibirli kimseler alçaklara benzer
Bu şehirde kibir,sevda, arzu ve hırs vardır
Sultan kötülere inayet ve ihsan edince
Akıllı ve alim olanların rahatı nerede kalır
Sen kendini çocuk gibi değnek ile terbiye eyle
Ağır gürz ile insanların başına vurma, dökme

SADECE İHLASLI KULLARIN AMELİ KABUL EDİLİR

Çünkü Allah Teala:”Halbuki onlara ancak; dini yalnız O ‘ na has kılarak Allah’a kulluk etmeleri emrolunmuştu”(el-beyyine 98/5).İhlaslı kimselerin ihlasının da çeşitli mertebeleri vardır.Onun en alt derecesi ,Kulluğun sadece Allah için olması, Allah’ın haricindekilerin onda bir ortaklığının bulunmamasıdır. Orta derecesi , kulun varlığını Allah için ; Allah uğrunda ortaya koyması, harcamasıdır.En üst derecesi ise bedenlerin hapsinden kurtulması; Allah’da fani olup Allah’ın varlığı ile baki olmasıdır.

TERK

 SEVDİĞİ KİMSEYİ ALLAH’IN RIZASINI ARZULAYARAK TERK
Hazreti İbrahim örneğinde vardır.Sevdiği kimseyi Alah’ın rızasını arzulayarak terk eden kimseye Allah,ondan daha sevimli ve daha hayırlısını verir.Böylelikle onunla kaynaşıp geçmişte ülfet ettiği kimseden soğur.

UZLETE ÇEKİLMEK

Hz.İbrahim babasını kendisine uymaya davet edince babası kızarak kendini reddetmiş bunun üzerine Hz.İbrahim onlardan ayrılmış,hicret etmiş,uzleti tercih etmiştir.Uzlet hususunda  Ebul Kasım demiştir ki:”Dünya ve ahirette maddi ve manevi esenlik isteyen kimse kötü yakınlarından ve kötü dostlarından uzlete çekilsin(uzak dursun).O kişi için bu , ancak Allah’a sığınmak,O’na yalvarmak ve onlardan ayrılma konusunda başarıya ulaşması için Rabbine dua etmekle mümkün olur.Çünkü kişi sevdiği ile beraberdir.
Uzlet dilin susmasına sebebdir.İnsanlardan uzak kalan, konuşacak kimse bulamaz.Bu da onu susmaya götürür.Uzlet iki kısımdır.Birincisi müridlerin uzletidir ki başkalarından bedenleriyle ayrılmaları şeklinde olur.Onların kalblerine Allah’ın ilminden başka bir şey girmez.O ilim ise müşahede yoluyla orada hasıl olan Allah’ın şahididir.Uzlet kalbin değil dilin susmasını gerektirir.

TABİ OLMAK

Hz.İbrahim (a.s),babasına kendisine uyması(tabi olması)hususunda sarfettiği sözlerden şunları anlamaktayız:Doğruya götüren yol,uymakla(tabi olmakla)olur.Derecesi en yüksek olan kimse , Kur’an’a ; onun altında olanlar , Hz.Peygamber’e;onun altında olanlar , sahabeye;onlarında altında olanlar  ise velilere  ve Allah’ı bilen alimlere uyarlar.Çünkü allah’a götüren en sağlam yol , tabi olmaya dayanan yoldur.
Sehl b.Abdullah demiştir ki:"Nefse en ağır gelen şey (Başkasına)uymaktır.Çünkü başkasına tabi olmakta nefse bir nefes ve rahat yoktur”.


DAVETÇİLERDE KONUŞMA USLUBÜ

Allah’a davet edenlerde konuşma uslübu yumuşaktır.Kendi ilminin ziyade olduğunu,muhatabının ise cahil olduğunu hissettirmez.Kibardır.Hz.İbrahim (a.s)’ın babası ile olan konuşmalarında bu özellikler vardır.Müşrik olan ,putlara tapan babasına “Babacığım”şeklinde ifadeler kullanarak davet etmiştir.”işitmeyen,görmeyen sana hiç faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsunuz” diyerek mantıksal gerekçeleri ileri sürüp iknaya çalışmaktadır.”Bana sana gelmeyen bir bilgi geldi;bana uy, seni düzgün bir yola ileteyim”sözlerinden her ne kadar babası cehaletin zirvesinde olsa da onu aşırı cahillikle anmadı.Kendisi engin bir bilgiye sahip olduğu halde kendini üstün ilimle vasfetmedi.Aksine kendini çok iyi bilinen bir hususta babasının arkadaşı gibi gösterdi.Hz.İbrahim bu ifadeleri yumuşaklık ve lütuf babında söylenmiş sözlerdir.Hakk’a çağıran kişi yumuşak olmalıdır.Allah Teala İbrahim’e şöyle vahyetti:”Ey Halil ! Kafirlerle beraber de olsa ahlakını güzel tut ki, iyilerin girdiği yere(ulaştığı mertebeye)ulaşasın.Çünkü benim arşımın altında gölgelendireceğime , mukaddes bahçede oturtacağıma ve civarıma yaklaştıracağıma dair önceden verdiğim söz, ahlakını güzelleştiren kimse hakkındadır.

16 Mayıs 2017 Salı

HAZRETİ HIZIR'IN ÖĞÜT VE NASİHATLARINDAN BAZILARI

"Faydalı ol, zararlı olma.
Güler yüzlü ol, öfkeli ve çatık çehreli olma.
Isrardan kaçın.gereksiz yere dolaşma, ve yersiz gülme.
Günah işleyeni nadim olduktan sonra azarlama.
Yaşadığın sürece hata ve kusurlarına ağla
Bugünün işini yarına bırakma
Himmetini ahiretine yönelt.
Seni ilgilendirmeyen şeye dalma
Sana eman ve güven duyana karşı korkudan tamamen emin olma; sana korku verene karşı  da tamamen güveni kesme
Görünen işlerini düşün
Gücün kadar iyilik yapmaktan geri durma !"

LEVHADA YAZILANLAR

Hazreti Hızır'ın tamir ettiği duvar altında bulunan hazine iki yetim çocuğa aitti.Duvar yıkılıp hazine açığa çıkıp talan edilmesin diye hikmet gereği Hz.Hızır bu duvarı tamir etmişti.Bu duvarın altında,altın ve gümüşten oluşan bir hazine gömülü ile hazine üzerinde ise mevcut olan bir levhada şu hususlar yazılmıştı:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.Kadere iman eden kimse yani işlerin Allah'ın kaza ve kaderi ile olduğuna inanan kimse bir nimetin elden çıkmasından ve sıkıntıya uğramaktan dolayı "nasıl mahzun olur hayret ederim
"Rızka"yani rızkın taksim edildiğine ve Allah Teala'nın herkesin rızkını verdiğine "iman eden kimse nasıl yorulur" yani rızkı elde etmek için yorulur"hayret ederim.
Ölüme yani öleceğine ve ölümün hak olduğuna  "inanan kimse nasıl" az ve kısa olan hayatı ile "sevinir hayret ederim.
Hesaba yani Allah Teala'nın azdan ve çoktan da hesaba çekeceğine "iman eden kimse"bundan "nasıl gafil olur" ve dünya metaını çoğaltmakla meşgul olur " hayret ederim.
Dünyayı ve onun ehli ile birlikte değiştiğini bilen kimse nasıl dünyada huzur bulur hayret ederim.Allahdan başka ilah yoktur.Muhammed (a.s) Allah'ın Rasulüdür.Cehenneme iman eden kimse nasıl güler hayret ederim."

HAZRETİ HIZIR'IN ÇOCUĞU ÖLDÜRMESİ

Hızır o çocuğun boğazını kesip öldürdü
Onun sırrını halkın avam kısmı anlayamaz
Can bağışlayan kişi öldürse de caizdir.
O, naibdir ve eli Hakk'ın elidir.
nice düşmanlıklar vardır ki dostluğa çıkar
Nice yıkılmalar vardır ki yapılmaya döner.

HAZRETİ HIZIR'IN HAZRETİ MUSA'YI SORGULAMASI

Yaptığı fiillerinin sebebini sorgulama şeklinde Hz.Hızırdan soran Hz.Musa'ya karşı  aynı sonuçları içeren karşı sorgulamayı Hz.Hızır'da Musa (a.s)"Halkını boğmak için mi? dediği zaman Hızır(a.s)"Sen denizde değilmiydin?(Bebekken nil nehrine bırakılmadın mı?)Bir gemi olmadığı halde boğulmadın" karşılığını verdi.Musa (a.s)'ın "Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın(kimseyi öldürmediği halde)katlettin ha" demesi üzerine Hızır (a.s)"Sen günahsız olarak kıptiyi öldürmemiş miydin?"dedi.Yine Musa (a.s):"Dileseydin , elbet buna karşı bir ücret alırdın" deyince Hızır (a.s);"Sen, Şuayb (a.s)'ın kızları yerine (davarları)ücretsiz suladığını unuttun mu? dedi.Bu aralarında cereyan eden latif bir konuşmadır.

ŞERİAT/HAKİKAT'TEN KASTEDİLEN?

"ŞERİAT" ile kastedilen ,zahire göre hüküm vermektir."HAKİKAT"ile kastedilen, batına göre hüküm vermektir.Alimler şu hususu da açıkça belirtmişlerdir.Peygamberlerin çoğu , muttali oldukları işlerin batın ve hakikatıyla değil , zahiriyle hüküm vermek için gönderilmişlerdir.Hz.Musa(a.s)çocuğu öldürmesi üzerine (Hızır)a.s'a "Gerçekten fena bir şey yaptın " diye itiraz edince , Hızır (a.s)'ın "Ben bunu kendiliğimden yapmadım."(Kehf 18/82).diyerek cevap vermesi bundan dolayıdır.
Yine Hızır (a.s),Musa(a.s)şöyle demiştir:
"Ben Allah'dan bir ilim üzereyim ki, senin onunla amel etmen uygun değildir.Çünkü sen onunla amele memur değilsin.Sen de Allah'dan bir ilim üzeresin ki, benim onunla amel etmem uygun değildir.Çünkü ben onunla amele memur değilim."

HAZRETİ MUSA'NIN UNUTMALARI

Hz.Musa,Hz.Hızır (a.s)'a işlerine karışmayacağına sebebini sormayacağına dair söz vererek beraber yolculuklarına başlamışlardı.Hz:Musa'da  sebeb,hikmet sorma hususu üç defa tekerrür etti.Sahih-i Buhari deki bir hadiste :"Musa (a.s)'ın birinci itirazı bir unutma,ikincisi şart, üçüncüsü kasdi idi" buyrulmuştur.

HAZRETİ MERYEM’İN SÜKUTU

Meryem suresi 26 ayetinde:”…Eğer insanlardan birini görürsen:’Ben Rahman için (susma oruc(u)adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım’ de.” buyurulmuşturHz.Meryem’in insanlarla konuşmamakla emrolunmasının sebebi, ahlaksızlarla mücadele etmenin ve tartışmanın kötü oluşudur.Hz.İsa’nın sözüyle yetinilmesi ise itham edenin ithamını ve onun günahsız olduğunda şüphe edenin şüphesini ortadan kaldırır.Bu ayette sefih(beyinsiz,ahlaksız)karşısında sükut etmenin gerekli olduğuna işaret vardır

BİR ORUÇ ŞEKLİ:SUSMAK

İsrailoğulların’dan mücahede ehlinin orucu,akşama kadar bir şey yemekten ve konuşmaktan kendisini alıkoymaktı.Bu oruç şekli ümmeti Muhammed için neshedilmiştir.Hz.Peygamber (sav)susma orucunu yasaklamıştır.
Mücahede erbabının sükutu tercih etmelerinin sebebi konuşmaktan nefsin zevk aldığını,övünmeyi dışa vurduğunu ve güzel konuşmaya meylettiğini bilmelerinden dolayıdır.  Cahiliyye ehlinin adetlerinden dir ki cahiliyye ehli bir gün ve bir gece sükut edip itikaf yapmakla ibadette bulunurlardı.İslam bunu yasaklayıp hayır söylemeyi ve zikir yapmayı emretmiştir.


YARATILIŞLA ALAKALI TÜM KÖTÜ SIFATLARI İMHA ETMEK

Hikemi Ataiyyede şöyle denilmiştir:”Eğer düşünürsen, marife tin hakikatine ermenin belalar içinde dürülmüş olduğunu görürsün.Çünkü marifet, Allah’ın sıfatlarının gerçekleşmesiyle olur.Sonunda senin varlığından olan her şey , O’nun sıfatlarında fena bulur.O’nun izzetinin ,kudretinin, zenginliğinin ve kuvvetinin yanında seninkiler kalmaz.Bu da senin için belaların var olmasıyla gerçekleşir.Çünkü bela ,Rububiyyetin mutlak hakimiyetini hissettirmektir.
Mesnevi’de derki
Allah, yüzbinlerce kimya yarattı
Ama insan, sabır gibi bir kimya görmedi
Bunun sebebi şudur.Bela yaradılışla ilgili bütün vasıfları yakar.Sabırla ilahi ahlak ve Hakk’a aid sıfatlar meydana gelir.

MERYEM KISSASI

Meryem Kıssası, Allah Teala’nın hükümleri babındandır.Bundan dolayı Meryem’in durumu bilinmektedir.Çünkü o , son derece doğru bir kadındı,kavminin eziyetine ve kendisini alaya almalarına sabretmişti.Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:”Allah bir kulu sevince onu imtihan eder, eğer sabrederse onu seçer, eğer rıza gösterirse onu tercih eder,beğenir”. Kula gereken , içerisinde nimet bulunduğu için belaya hamdetmektir.Eğer nimeti kaçırırsa sabretmektir.Bunların her ikisi de ubudiyyet(kulluk)yollarındandır.Nefsine şefkatten ileri gelen tasaya arka çıkarsa , bu ona hevasının galip gelmesinden dolayıdır.


15 Mayıs 2017 Pazartesi

MÜRŞİD/MÜRİD İLİŞKİSİNDE SORU SORMAK

Öğretmen/öğrenci ilişkilerinde zahiri ilmi öğrenmek ancak soru sormakla mümkün olur.ancak Tarikat yolunda durum öyle değildir.Hz.musa/Hz.Hızır arkadaşlığında Hz.Hızır:""Eğer bana tabi olursan, sana o konuda bilgi verinceye"ilk olarak ben açıklayıncaya " kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma !" demiştir.Yani münakaşa ve itiraz etmek şöyle dursun , bu fiilin hikmeti hakkında bile açıklama istenmemelidir.Adabtan birisi de udur ki müridin şeyhine soru sorma kapısını kendisine kapatmasıdır.Şeyh yaptığı ile ilgili olarak söz ile ve hal ile bundan haber verinceye kadar mürit bir şey sormamalıdır.

ZAHİR İLİM/BATIN İLİM MÜNASEBETLERİ

Yaratılan birinden ses ve harf vasıtasıyla öğrenilen ilim zahir ilmidir.Harfsiz ve sessiz allah'dan alınan ilim batın ilmidir.Çünkü batın ilmi zevk ,vicdan  ,şuhud ve ıyan ile tahsil edilir.Yoksa delil ve burhan ile değil Akıl ile elde edilen ilimler (nazariyyat) ile tadarak elde edilen ilimler (zevkiyyat)farklıdır.
Vasıtasız zevk yoluyla değil de ,vasıtalı intikal yoluyla elde edilişi bakımından Hz.Musa'nın ilmi zahiridir.Hızır (a.s)'ın yaratılışında  galip olan batıni ilimdir.

HAZRETİ MUSA HZ.HIZIR (A.S) MÜNASEBETİ

Alimler derler ki Musa (a.s)'ın şeriat sahibi bir peygamber olmasına rağmen , şeriatının ahkamı ile ilgili olmayan konularda başka bir peygamberden ilim öğrenmesi onun peygamberliğine ve şeriat sahibi oluşuna ters düşmez.
Osman Fazlı atpazari hazretleri buyurur ki:Musa (a.s)'ın Hızır(a.s)'dan ilim öğrenmesi ve onunla terbiyesi , daha kamil birinin kamil bir kimseden öğrenmesi ve terbiyesi kabilindedir.Çünkü Allah Teala daha kamil birisine  gizli tuttuğu bazı sırları, kamil bir kimseye  muttali kılmış olabilir.Yine gizli tuttuğu bu sırlara daha kamil birine muttali kılmak istese;ya bazen bizzat  kendisi muttali kılar, bazen de mertebece onun altında kemal ehli biri vasıtasıyla muttali kılar.Bu durumda kemal ehli bir kimsenin vasıta oluşu , onun ilim öğrettiği daha kamil kimsenin fevkında olmasını gerektirmez.Burada kamil kimse mutlaka kemal sahibi,daha kamil olan da kendi mertebesinde mutlaka kemal sahibidir.Üstünlük elbette ki daha kamil olandadır.

Nil Karaibrahimgil uyusun da büyüsün anne

ZEKERİYE/YAHYA,RUH/KALB,LATİF/KESİF MÜNASEBETLERİ

 Meryem Suresinde Hz.Zekeriya’nın ve Hz.Yahya’nın hadesise anlatılır.Bu sure tefsir edilirken bazı büyükler şu tefsiri yapmışlardır.Zekeriya (a.s),insanın ruhuna ; hanımı ruhun eşi olan bedene; Yahya (a.s) da kalbe işarettir.Buna göre uzun zaman kalıba(bedene)bağlı kalması sebebiyle ruh, vasıtasız olarak ihali feyzi kabul edecek bir kalb meydana getirmekten uzak olmuştur.Sonra Zekeriyya (a.s)zikredilen vasıfları taşıyan bir kalbin doğumuyla müjdelenince , Allah’ın nuruyla diri olan kalbi, kısır bir kalıbın nasıl taşıyacağını kendisine gösterecek bir alamet istedi.Üç gece Allah’dan başkasıyla muhatap olmaman,yani insanlarla konuşamamandır.
Ruh ilahi feyzi kabul mahallidir.İlahi feyz her ne kadar ilk olarak ruhun nasibi ise de ruh latif olduğu için onu tutamaz ve ondan geçer.onu kalb kabul eder ve tutar.Çünkü kalbde safiyet(temizlik)ve kesafet vardır.Safiyeti dolayısıyla feyzi kabul eder, kesafetle de onu tutar.Tıpkı güneşin feyzini(ışığını)safiyetinden dolayı havanın kabul etmesi,fakat latif olduğundan tutamaması gibi Ayna ise güneş
İn feyzini safiyetinden dolayı kabul eder, kesafetinden dolayı onu tutar.İşte bu , emaneti meleklerin yüklenmeyip insanın yüklenmesinin sırlarından biridir.
Annesi olan kalıba(bedene)iyiliği ise onu kabir azabından kurtarıp cennete sokmak için şeriatın emir ve yasağına uygun bir şekilde kullanmasıydı.

Yaşlanan Ruh(Zekeriyya),yine kendisi gibi yaşlanan beden(Zekeriyanın karısı) de,ilahi feyzi tutmaya müsait bir kalbi veled (Hz.Yahya) verilmesini Hakk’dan niyaz eder ve bu kalbi Veled(Hz:Yahya) anne-babasına (ruha ve  nefse)çok iyilik eden bir oğul görevini icra eder.

İNSANIN EN YALNIZ GÜNLERİ

İnsanın yalnızlık çekeceği en şiddetli günler doğduğu gün,öldüğü gün sonra mahşerde yeniden dirildiği günlerdir.
Doğduğu gün daha  evvel bulunduğu yerden çıkmıştır.Öldüğü gün daha önce görmediği bir takım toplulukları görmüştür.Haşr için dirildiği gün hiç görmediği bir meydanda kendisini bulur.Bu nedenle bu üç günle alakalı olarak Meryem suresi 15 nci ayetinde Hz.Yahya (a.s) la ilgili ayetlerde “Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün ona selam olsun”buyrulmuştur.

HAZRETİ YAHYA

Cenabı Hakk,Zekeriye peygamber’e oğlunu müjdelerken,Hz.Yahya’ya bu ismi vermiştir.Cenab-ı Hakk tarafından  verilen bu isim daha önce hiç kimseye verilmemişti.Rivayete göre çocukluk devresinde sülukunu tamamlıyan kişiler içinde Sehl b. Abdullah Tusteri(k.s) hazretleri vardır. Kendisine  üç yaşından yedi yaşına kadar seyrü süluk verilerek tamamlamıştır. Yani üç yaşından yedi yaşına kadar onun için inkişaf , ilham hasıl olmuş ve tam bir hal meydana gelmiştir.Bu onun perdesinin latif olmasından dolayıdır.Perdesi kesif olanlar ise onu açmak için uzun süre ağır mücahedelere ihtiyaç duyarlar.
Hz.Yahya (a.s)’ı oyun için çocuk arkadaşları  oynamaya çağırdıklarında  “oyun oynamak için yaratılmadık “demiştir.

14 Mayıs 2017 Pazar

HAZRETİ PEYGAMBERİN ÜÇ SURETİ

HZ PEYGAMBER'İN ÜÇ SURETİ VARDIR.
1.BEŞERİ SURET.AYETİ KERİMEDE BU HUSUSTA "BEN DE SİZİN GİBİ BİR BEŞERİM"(kEHF 18/110)
2.Meleki surettir.Bir hadiste:"Ben sizden herhangi biriniz gibi değilim.Rabbimin katında gecelerim.O, beni yedirir ve içirir"buyrulmuştur
3. Hakiki suretidir.Nitekim bir hadiste buyrulmuştur:"Benim Allah ile bir vaktim vardır ki o vakit ne mukarreb bir melek ne de mürsel bir nebi kuşatamaz.." Bundan daha aşikar olarak Efendimiz (sav) buyurmuştur:"Beni gören gerçekte Hakkı görmüştür"

HAKK’IN TECELLİSİ-KAR/SU METAFORU

Bütün mahlukatın vücudları müstakil değildir.Karın vücudu olmadığı gibi .Zira karın vücudu suyun  vücududur.Başka vücud yoktur.Halk da böyledir.Hakikatta kar suyun gayrı değildir.ancak su, bürudeti hava ile kar suretinde görünür.Su namı gizli kalır, kar namı zahir olur.Aynı şekilde halk , Hakk’ın zuhurudur.Hakk'ın varlığından başka varlık yoktur.Bütün mahlukat onun cilvesidir ve zuhurudur.

Kar ve su şer ve ahkamı zahirde birbirine  mugayirdir.Zira su ile taharet olur, fakat kar ile olmaz.Hatta kardan gayrı su bulunmaz ve karı eritecek bir şey olmazsa teyemmüm caizdir.Bundan dolayı kara su ıtlak edilmez.Zira karın vücudu müstakili yoktur.Velhasıl kar suyun mazharı  ve sureti olduğu gibi halk da Hakk' ın mazharı ve cilvesidir.

BİLGİNİN EHİL OLMAYANA İFŞA EDİLMEMESİ

Cahile sırrını veren, vebal içinde kalır.emaneti ehline vermezsen ehline zulmetmiş olursun.Ehil olmayana verirsen emanete zulmetmiş olursun
Arifin kelamını yine arif olan kimse bilir.Çünkü irfan gönülde kapalı bir sırdır.Zevk ile vicdan ile bilinir.Kişi arif olmayınca vicdan sahibi olamaz.
Remzi Hakk’a mahrem olan , o remzi ağyara faş etmez.Yani aşikare söylemez.Zira ağyara faş etmek asla caiz değildir.Mahrem olmayana :”Tevhid şöyledir, tevhid böyledir” demek uygun değildir.
Her sual edene cevap verme.
Kimseye açma sırrını.Zira cühela çoktur.Şeyhin izini tut, o sana delil olarak kafidir.

MÜRŞİTLİK

“Bizi doğru yola ilet”(Fatiha 1/6) öi “De ki:işte benim yolum budur.Allah’a basiretle davet ederim.Ben ve bana uyanlar..”(Yunus 12/108)ayetlerinde mürşid-i kamile işaret olduğu düşünülür.Mutlak manada mürşit Hz.Resulullah’tır. Bu münasebetle bütün enbiya ve evliya ,Muhammedi nurun bir tezahürü olduğundan bir mürşid-i kamili rehber edinmek  Hz. Peygamberin yoluna gitmek demek olacaktır.İrşad esası hakikatı  Muhammed'din.  Hakk’ın tecellileri cemali ve celali olup bir tecelli kendisinden daha düşük mertebedeki tecellilere yol gösterici mahiyettedir.Dolayısıyla Enbiyanın mürşitlik yönü  ile evliyanın mürşitlik yönü birbirinden farklılıklar arzetmektedir. Bu nedenle insanoğlu kendi devrinde en üst tecelli makamında kimi görürse onu kendisine rehber edinmeli, böylece Muhammedi nura iltica etmelidir.”Bu cihetle enbiypa ve evliya alemin kıblesidir.Her kim onlardan yüz çevirirse kafir olur.Ey biçare Hakk’ı koyup ne tutarsın ,batıla uyup ne hasıl kılarsın,Yusuf’u satıp ne alırsın?”diyen Muhammed Nurul Arabi hazretleri peygamberler ümmetlerine nasılsa mürşidi kamillerin de müritlerin göre aynı mesabede olduğu kanaatındadır.O nedenle Peygamber efendimiz “Kavmi içinde şeyh, ümmeti içinde nebi gibidir” buyurmuştur.Zira meşayih müride ilmi ledün talim eder,riyazet ve mücahede ile kötü ahlakı güzel ahlaka çevirir
Mürşit olan varisi Muhammedi’nin alameti ,meclisinde bulunan avamı nas onunla karşılaşınca kalbinde bulunan havatırın yani dünyevi meşgalelerin zail olması  ve havassı nassın istiğrakının artmasıdır.Başka bir ifade ile görüldüğü zaman Hakk’ı hatırlatan , konuştuğu zaman Hakk’ı konuşan kimseler mürşid-i kamil olabilir.
Kişinin keramet göstermesi mürşid-i kamil olduğuna işaret etmez.
“Kalbinde dünya gailesi olduğu halde yanına gidersin, eğer gailen giderse o mürşid-i kamildir.Mürşid-i kamili bulan Hakk'ı bulmuş olur.Ehli dünyadan biri onun yanına gitse ondan dünya dertleri ve sıkıntıları zail olur.aksi halde gece-gündüz ibadet etse , havada uçsa bile kamil değildir.Eğer sen ehlullahdan isen , mürşid-i kamilin yanına girince coşkunluğun artar.”

13 Mayıs 2017 Cumartesi

MÜRŞİD-İ KAMİL REHBERLİĞİNE İHTİYAÇ

Hakikata ulaşmak için bu yolun inceliklerini bilen  ve yaşamış olan birinin mürşid-i kamilin rehbirliğine ihtiyaç olduğu konusunda sufiler hemfikirdir.Mürit -mürşit hadisesi bir eğitim hadisesidir.Olmazsa olmaz bir gerekliliktir.Muhammed Nurul arabi hazretleri bu hususla alakalı şunları beyan etmiştir:
Varlıkta Hakk'ın gayrını görmemek icin şeyhe ihtiyaç vardır.Kul, makamları mürşid-i kamilin telkıniyle zevk eder.
İnsanın saadeti ondadır ki kendinde olmayan kemali insan-ı kamilden istesin  ve ona karşı saygılı ve itaatli olsun.Ey Talib, mümkün değildir  mürşidsiz kemale erişesin İmam ali  de Rabbini bir ürşid olmasa bilemeyeceğini ifade etmişti.Ey biçare cehd eyle ki mezmum sıfatlarla muttasıf olmayasın .Bunun için de mürşid-i kamilin himmeti gereklidir.Bu sıfatlardan kurtulmak ancak mürşid vasıtasıyla olur.
Kalbdeki pasın giderilmesine ilmi hakikat ve mürşidi kamil gereklidir.Tariki tevhide ulaşmak için mürşidi kamile teslim olmak gereklidir.Hakk ile aradaki zulmeti kaldırmak için mürşidi kamile ihtiyaç vardır.Kendi vücudunu vücud-u hakta fani kılarak varlığın mutlak manada Hak olduğunu ikrar etmek ,mürşid-i kamile beyat ile makamı tevhidi zevk etmek suretiyle olur
Mürşidi kamile gerektir ki sana Hakk'ı hakkul yakini bildire.Çünkü ilmül yakin ehli şeriatın,aynül yakin ehli tarikatın,hakkıl yakin ise ehli hakikatın ilmidir.Hakkıl yakini bildiren mürşidi kamildir.Tevhid süluksuz olmaz.

12 Mayıs 2017 Cuma

İLMİN ,ÖLÜDEN ÖLÜYE NAKLİ

Sultanı Arifin,Hz.Beyazid-i Bestami 'nin zahir alimlerine şöyle dediği rivayet edilmiştir:"Siz ilminizi ölüden ölüye aldınız, biz ise ilmimizi asla ölmeyen diriden aldık.
NAKİLDEN HASIL OLAN GÜLŞEN BİR NEFESTİR
AŞKTAN HASIL OLAN GÜLŞEN İSE GENİŞ VE FAYDALIDIR.
ÇAMURDAN HASIL OLAN BİR GÜLŞEN AZ ZAMANDA YOK OLUR
GÖNÜLDEN BİTEN BİR GÜLŞEN , İŞTE O NE BÜYÜK SEVİNÇTİR!
İLİM GÖNLE VURUNCA SAHİBİNE YAR VE YARDIMCI OLUR
İLİM ÇAMURA VURUNCA SAHİBİNE YÜK OLUR.

Hz.HIZIR, EFENDİMİZ (SAV)'İN CENAZE NAMAZINDA

"RESULULLAH (SAV) yıkanıp kefenlenince orada hazır bulunanlar , birinin şöyle seslendiğini duydular:"Esselamü aleyküm, ey ehl-i beyt! Allah'ın yanında her ölenin bir halefi , her yok olanın bir bedeli, her musibetin de bir sabrı vardır.Sabırlı olun!Sabredin ve sevap kazanın !"Sonra onlara dua etti.Orada bulunanlar, onun şahsını göremediler, ancak sahabe ve ehli beyt onun Hızır (a.s)olduğu görüşündeydiler.