31 Temmuz 2017 Pazartesi

Elif Ömürlü Uyar - Ben Devletten Ayrıldım

LAİLAHE İLLALLAH DİYEN


Hasan Basri hazretlerine  sormuşlar:”LA İLAHE İLLALLAH” diyen kimse cennete girer rivayeti hakkında ne dersin?

Hazret buyurmuştur ki:”Bu sözün haddini bilen ve hakkını veren  kimse cennete girecektir

MÜMİN ALAMETİ


MÜMİNLERİN ALAMETİ

Hz.ali (r.a)’a müminin alameti soruldu.Hz.Ali :”Dörttür” buyurdu ve şunları sıraladı:

1-Mümin kalbini kibir ve düşmanlıktan temizlemelidir

2- Dilini yalan ve gıybetten temizlemelidir.

3-Kalbini “görsünler”, “duysunlar”, ve “desinler” düşüncesinden temizlemelidir

4-Karnını haram ve şüpheli şeylerden temizlemelidir

DÜNYA EHLİ - DİN EHLİ


Dünya ehlinin adeti birbirlerini suçlayıp kendilerini temize çıkarmaktır.Onlar kendilerine reva görmediklerini dostlarına reva görürler.Din ehlinin himmeti ise şudur:Din ehli dost ve kardeşlerinin  suç ve günahlarını da kendi üzerlerine alıp dost ve kardeşlerini suç ve günah töhmetinden ibra ederler.Hep kendilerini suçlu görürler.İşte İsa (a.s)bir adamın bir şey çaldığını görür ve ona:”Sen bunu çaldın mı?”diye sorar.Adam”Allah’a Yemin ederim ki ben bir şey çalmadım”der.Bu sefer İsa (a.s) adama:”Sen doğru söylüyorsun, benim gözlerim yalan söylüyor” der.

FASIK KİMSENİN DAVETİNE İCABET ETMEK


Fasık kimsenin davetine icabet edilebilir;ancak günah, zelle, hata  ve şüpheli şeylerden sakınma(vera)konusundaki hassasiyet açısından bakıldığında ise icabet etmemek daha doğrudur.Maruf,öncü , örnek ve rehber konumunda olan birinin batıl ehlinden birinin yanına sıkça gidip gelmesi  ve insanlar arasında onun bu batıl işine tazim etmesi mekruhtur.Batıl ve bidat ehline bu derece yumuşak tazimkar davranıp  senli-benli olan bu kimse de bidat ehli olur.Bu kişinin batıl işlerinde  ve bozuk itikadında insanların ona uymalarına  ve kişinin batıl ve bidat olan işinin revaçta olmasına sebeb olur.Hulasa nefsi emmare sahipleri ahlak,fiil ve söz gibi sebeplerle dünyada insanları cehennem yoluna delalet ediyorlardı.Günah ve hata sahibine yardım eden kimse azapta ve yüce huzurdan kovulup aşağılanmada o kimseye ortak olur.

ZALİMLERLE YOL ARKADAŞLIĞI


 Bazen bir siyasi hareket yahut kitlesel hareketlerde “yol arkadaşlarından”bahsedilir.Bu yol arkadaşlığı Zalimlerle alakalandırıldığında ortaya hiç hesap etmediğimiz günahlar çıkabilir.Özet itibarı ile bunlar zalimlerle iş tutmaktır.

 Saffat suresi 23,24 ayetinde:

(Allah meleklerine emreder)Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve Allah’dan başka tapmış oldukları putları toplayın”buyurulmuştur.

Zalimler ve onların aynı yoldaki arkadaşlarını …toplayın,yani putperesti putperestle,yıldıza tapanı yıldıza tapanla,Yahudileri Yahudilerle,hırıstiyanı hırıstiyanla ,Mecusileri Mecusilerle toplayın demektir.

Kutu’l-kulub’da derki:Bir kimse Abdullah b.Mübarek (k.s)’a:Ben terziyim.Bazen zalimler için elbise dikiyorum.Sakın ben onlara yardım edenlerden olmıyayım?” diye sordu.İbn Mübarek:”Sen onlara yardımcı olanlardan olmak bir yana , bilakis zalimlerdensin.Belki o zalimlere yardımcı olanlar sana iğne ve iplik satanlardır.

El Furu isimli kitapta der ki saraç ve terzinin fasıkların kıyafet modellerini yapıp bundan ücret alması mekruhtur.Zira bu masiyete yardım etmektir.Nakledilir ki İmam-ı Azam (rh.a)’ı bir kere hapsetmişler.Zalimlerden birisi gelip ona:”Bana bir kalem yont/traş et” dedi.İmam-ı Azam (rh.a)”Hak Tealanın haklarında “Zalimleri,onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve Allah’tan başka tapmış oldukları putları toplayın” buyurduğu kimselerden olmaktan korkarım “

Rivayete göre İbn Mübarek rüyada görüldü ve kendisine rabbin sana ne muamele yaptı diye soruldu.İbn Mübarek”Bir bidat sahibine lütuf ve şefkatle nazar ettiğim için Allah Teala bana sitem etti ve beni üç sene tutukladı.Bana:”Sen benim düşmanıma düşman olmadın!” buyurdu

“Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur.Eğer şeytan sana unutturursa , hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma”(El Enam 6/68)

EL-VAHİD İSMİ ŞERİFİ

İmam Sühreverdi der ki:Bayağı ve karışık fikirlerin etkisinde kalan kimse "el-Vahid"ismini zikrederse bu durum kendisinden zail olur.Zalim sultandan korkan kimse "el-Vahid"ismini öğle namazından sonra 500 kerre okursa onun şerrinden emin olur,dert ve tasadan kurtulur.düşmanları onu dost edinirler

ALLAH TEALANIN MELEKLERE KARŞI ÖVÜNDÜĞÜ İNSANA AİT SESLER

Allah üç sesle meleklere karşı övünür.Bunlar;ezan sesi, Allah yolunda getirilen tekbir sesi ve yüksek sesle getirilen LEBBEYK (Telbiye)sesidir.

YÜZÜNÜ KİMSE GÖRMEDİ-HAFIZ ŞİRAZİ

YÜZÜNÜ KİMSE GÖRMEDİ, BİN GÖZLEYENİN VAR
HENÜZ GONCA HALİNDESİN , YÜZ BÜLBÜLÜN VAR
     SEMTİNE GELMİŞSEM O KADAR DA GARİP DEĞİL
     BENİM GİBİ O DİYARDA BİNLERCE GARİP VAR
MEYHANEYLE TEKKE FARK ETMEZ AŞKTA
HER MEKANDA SEVGİLİNİN YÜZÜNÜN IŞIĞI VAR
      MANASTIRI SÜSLEYİP DONATTIKLARI ZAMAN
     ORADA KİLİSE ÇANIYLA HAÇIN ADI VAR
KİM AŞIK OLDU DA YAR ONUN HALİNE BAKMADI
AH EFENDİ, DERT YOK AMA TABİB VAR
     HAFIZ'IN BUNCA FERYADI BOŞUNA DEĞL
     HEM GARİP HİKAYE , HEM ACAYİP BİR SÖZÜ VAR

30 Temmuz 2017 Pazar

YASİN SURESİNİN FAZİLETLERİNDEN

HADİSTE BUYURULMUŞTUR:
YASİN SURESİNİ OKUYUN.ÇÜNKÜ ONDA ON BEREKET VARDIR
Onu okuyan aç kimse mutlaka doyar
Onu okuyan çıplak kimse mutlaka giydirilir.
Onu okuyan bekar kimse mutlaka evlenir.
Onu okuyan korkmuş kimse mutlaka emin olur.
Onu okuyan hapse düşmüş kimse mutlaka kurtulur.
Onu okuyan yitiği olan kimse mutlaka yitiğini bulur.
Ölüm döşeğinde olanın yahut ölen kimsenin yanında okunursa mutlaka onun işi kolaylaşır
Susayan kimse onu okursa mutlaka suya kanar.
Hasta okursa mutlaka iyileşir

BELANIN ALLAH'DAN OLDUĞUNU BİLMEK

Büyüklerden birisi der ki:"Bela ve musibetin Allah'dan olduğunu bilmen belanın elemini hafifletir"

DİRİ OLANLARI UYARMAK

Yasin 70 ayetidir."Diri olanları uyarsın ve kafirler cezayı hak etsin diye"buyurulmuştur.Uyarmak hakikatta Hz.Peygamber(sav)'in sıfatıdır.Ardından uyarmak,Hz.Peygamber (sav)İN işinde basiret üzere olan ekmel varisinin sıfatıdır.
Üftade hazretleri der ki:"Dört mertebeyi bilmeyenin vaaz etmesi  uygun değildir.Çünkü bu insan safra hastalığını balgam ilacıyla tedavi etmeğe kalkar.Eğer Allah rızası için vaaz verse sevap kazanır, fakat zerre kadar terakki hasıl olmaz.Çünkü vaizin mutlaka hangi ayetin tabiat, hangi ayetin nefisle ilgili olduğunu bilmesi gerekir.Bundan dolayı Ashab(r.a) gözlerinden kanlı yaş döktüler" 

DOKSAN YAŞINA GELMİŞ KİŞİ

Hz:Peygamber buyurmuştur:"Kişi doksan yaşına ulaştığı zaman Allah teala onun geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar.O kimse yeryüzünde Allah'ın esiri olarak yazılır. Aile halkına şefaat eder.Kişi yüz yaşına ulaştığında Allah (c.c)(ondan razı olduğundan)onu hesaba çekmekten haya eder.Onu hesaba çekerken müsamaha gösterir.
Şeyh Sa'di der ki:
Bazen gönlümde ümitler belirir,
"Allah ak saçlarımdan utanır"der
Fakat ben kendi günahlarımdan utanç duymazken
O benden utanırsa hayret ederim

ÖZÜR DİLERİM EY HAYVANLAR

HIRSI GALİP OLAN KÖPEKTEN,
OBURLUKTA ZİRVE OLAN DOMUZDAN,
BÖNLÜKTE OLAN ÖKÜZDEN,
VAHŞETİ OLAN KURTTAN,
KURNAZ OLAN TİLKİDEN
KİNDAR OLAN DEVEDEN,
ŞEHVET DÜŞKÜNÜ OLAN HOROZDAN,HİÇ ÖLMEK İSTEMEYEN KARGADAN
KENDİNİ BEĞENEN TAVUSTAN,
KAZDAN,AKREP VE YILANDAN
sizlere bu hali Cenab-ı Hakk verdi.Siz mazursunuz.Ancak bu haller siz de bir erdem olabilir ama insanda ise bir zül.Ama sizdeki bu halleri alan insanlardan siz de kaçının.Zalim insan,Kindar insan,vahşi insan,hırsına esir mal toplayan,cimri,nankör,hain.Çünkü onlar "BELHÜM A'DEL"dir.Hayvandan daha aşağıdır.sizden daha aşağıdır.Zararından sakının.

AĞIZLARIYLA,KALBLERİNDE OLMAYANI SÖYLEMEK VE AZALARIN ŞAHİTLİĞİ

Ali İmran suresinin 3/167 ayetidir:"Ağızlarıyla,kalplerinde olmayanı söylüyorlar"
Bugünkü siyasiler,yöneticiler ve makam sahiplerinde yaygın olan hal.Görsünler diye (Riya) yapılan şeyler,Duysunlar diye (süm'a) yapılan şeyler , o kimselerin heva ve heveslerine tabi olmalarının sonucudur.Bu nedenle Ağız çok yalan konuştuğundan dolayı Kıyamet günü ağızlara mühür vurulur ve diğer azalar şahitlik ederler.
Kafirlerin uzuvları onların aleyhine şahitlik eder.Müminlerin günahkar olanlarının bazı uzuvları da onların lehine şahitlik eder.Şöyle buyurulmuştur: Bir kulun uzuvları onun aleyhine hata ve günahlarına şahitlikte bulunur.Bnun üzerine göz kapaklarından bir kirpik uçar ve onun lehine şahitlik yapmak için izin ister.Hak teala ona:"Konuş ey kulumun göz kapağının kirpiği  ve kulumu savun" buyurur.Kirpik bu kulun Allah korkusundan ağladığına şahitlik eder.Allah da o kulu bağışlar.Bir münadi:"Bu kul bir kirpik kılının şahitliğiyle Allah7ın cehennemden azad ettiği kimsedir" diye nida eder.

DÜNYADA RÜSVAY OLMAK AHİRET RÜSVAYLIĞINDAN KOLAYDIR

Yüz kızartıcı suçlar vardır.İnsanlar duyduğunda  utanılacak şeylerdir.Ahiret rüsvaylığı çok şiddetlidir.Seriyyi Sakati (r.h)'in şöyle dediği nakledilmiştir:"Kabrim beni kabul etmez de halkın nezdinde rüsvay olurum korkusuyla Bağdad'dan başka bir beldede ölmeyi arzu ederim"
Attar (r.h) der ki:Bir teş yakılıp tutuşturulsa da Rahman tarafından "Kim kendini bu ateşe atarsa yok olacak" denilse , ebedi azaptan kurtulduğum için ateşe ulaşmadan sevinçten ölmekten korkarım"
Bu büyük şahsiyetler kendi halleri için sui zan içindedirler.Ya bizlerin hali.

GÖRÜNMEYEN ŞEYTANI ŞERİAT YOLUYLA TANIRIZ

İblisin Hz.Adem'in çocukları ile olan düşmanlığı ,babaları ile olan düşmanlıktan daha şediddir. Bu düşman gözle görülemediği için Allah Teala şeriat yoluyla onu tanıyabileceğimiz, zahirdeki göz yerine geçen kalbde bazı alametler yaratmıştır.Biz bu alametlerle İblis'in vesvesesinden korunuruz. Allah, görünmeyen İblis'e karşılık görünmeyen bir melek tayin ederek ona karşı bize yardım etmiştir.

ŞEYTANA TAPMAK

İnsanların fiilen şeytana tapmaları olmaz.Şeytana ibadet etmekten maksat Allah'dan başkasına ibadet etmektir.Çünkü hiç kimse doğrudan şeytana ibadet etmez.Allahdan başkasına ibadet etmek, şeytanın emriyle, süslemesiyle, ayartarak ve vesvese vererek çağırdığına boyun eğmekle olduğundan buna şeytana tapma denilmiştir."Heva ve hevesini ilah edinen kimseyi gördün mü?"Casiye 45/23)ayeti buna delalet eder.
İblis'in Ademoğluna düşman olmasının sebebi Allah'ın Hz.adem'e ikram etmesidir.İblis hasedinden ona düşmanlık etmiştir.

CEHENNEMDEN ÇIKMAYACAK DÖRT GURUP:mÜŞRİKLER-MÜTEKEBBİRLER-MÜNAFIKLAR-ATAİSTLER

Araf suresi 7/17 ayetinde İblisi'in bizim önümüzden ardımızdan, sağımızdan ve solumuzdan geleceği haber verilmiştir.,
İblis Müşrik'e önünden,Mütekebbire sağından , münafığa solundan ve ataist'e ardından gelir.
Müşriğe önden gelmesi; önünde gaybi bir cihet görmesi sebebiyledir.Müşrik Allah7ın varlığını kabul etmişve O'nu inkara muktedir olamamıştır.Bu yüzden iblis müşrikin görüp müşahede ettiği bir şeyi uluhiyette Allah'a ortak koşmuştur.
Mütekebbire sağ taraından gelmesi , sağın kuvvet mahalli olmasıdır.Bu yüzden mütekebbir kendinde hissettiği kuvet sebebiyle büyüklenmiştir.
Münafığa en zayıf yön olan soldan gelmesi ,münafığın bu gurupların en zayıfı olması sebebiyledir.Nitekim sol,sağdan daha zayıftır..İşte bu yüzden münaık cehennemin en alt katında olacaktır.Kitabı sol tarafından verilecektir.
Ataist'e iblisin arkadan gelmesi, arka taraf nazar mahalli olmadığı içindir.Şeytan ona "Öyle bir şey yoktur" der.

ALLAH'IN SELAMI

RUZBİHAN BAKLİ DER Kİ:"ALLAH'IN SELAMI DÜNYADA VE AHİRETTE SADIK KULLARINDAN EZELDEN EBEDE KDAR HİÇ KESİLMEZ.FAKAT CENNETTE ONLARIN KULAKLARINDAN BÜTÜN PERDELERİ KALDIRIR.ONUN SELAMINI İŞİTİRLERVE YÜZYÜZE CEMALİNE NAZAR EDERLER"


CENNET İSTEYENLERE

İBADET EDENLERİN ÇOĞUNLUĞU CENNET ÜMİDİ İLE İBADET EDERLER.Maksatları cennet nimetleridir.Hak teala onları naz ve nimet ile meşgul eder.Bu durum her ne kadar cehennemliklere nazaran güzel ve değerli bir durum ise de Hak talipleri için son derece değersiz görülür.."Cennetliklerin çoğu eblehlerdir/saflardır"sırrı anlaşılablir.
Bazı nazar erbabından rivayete göre bir zat Cuma günü caminin kapısında duruyordu.Halk namazı bitirmiş camiden çıkıyordu.Bu zat "Bunlar cennetin kalabalığıdır.Oturup sohbet edilecek olanlar başka kimselerdir" diyordu.
Şibli(r.a)yanında "Bu gün cennetlikler,gerçekten nimetler içinde sefa sürerler (Yasın 55)ayeti okununca bir nara attı ve bayıldı.Kendisine gelince şöyle dedi:"Zavallılar(cennet nimetleriyle ) meşgul edilip de neyi kaçırdıklarını bilselerdi helak olurlardı"

CENNETTEKİLERİN İŞLERİ

Yasin suresinin 55 ayetinde:"Bugün cennetlikler gerçekten nimetler içinde safa sürerler"buyrulmuş olup .Pek yüce meşguliyet olarak ifade edilen bu meşguliyetler on iştir:
AZLİ OLMAYAN SALTANAT/PADİŞAHLIK
YAŞLILIĞI OLMAYAN GENÇLİK
HASTALIĞI OLMAYAN DAİMİ SAĞLIK
ZİLLETİ OLMAYAN SÜREKLİ İZZET VE YÜCELİK,
SIKINTISI OLMAYAN RAHATLIK,
MİHNET E MEŞAKKATSİZ NİMET,
FENASI OLMAYAN BAKA,
ÖLÜMÜ OLMAYAN HAYAT
ÖFKESİ OLMAYAN RIZA
YALNIZLIĞI OLMAYAN ÜNS

ŞEYH ŞADİ ŞİRAZİ (BOSTAN'DAN)

Şeyh Sa'di Bostan'da der ki:


Sen kar ve mal düşüncesiyle gafilken
Ömrünün sermayesi ayaklar altında kaldı
Senin akıl gözünü sevda tozları kapamış
Bu heva, bu heves ömrünün tarlasını sam yeli gibi yakmış
Haberin var mı ey kemikten kafes?
Senin canın nefes dedikleri bir kuştur
Kuş bir kerre ipten kurtulup kafesten çıktıktan sonra
Ne kadar çalışırsan çalışonu bir daha avlıyamazsın
Sakın fırsatı kaçırma,çünkü dünya bir tek nefesten ibarettir;
Alim'in nazarında bir nefes ,bir cihandan daha kıymetlidir
Vaktiyle dünyaya hükmeden İskender,
Giderken bir an içinde dünyayı bıraktı
Fakat mümkün olmadı dünyayı verip yeniden
Bir nefeslik mühlet alması
Dünya dilberine gönül bağlama
Bu dilber kiminle oturduysa onun kalbini koparmıştır.
Şimdi gaflet yakasından başını kaldır
Ki yarın utançla önüne bakmayasın
Bir yol tut, Allah'ın sevgisini kazan
Bir şefaatçı bul, bir özür dile
Yoksa zamanın devriye hayatının kadehi dolduğu vakit ,
Aman dileyecek bir an bulamazsın.

ZOR KONULAR

Büyüklerden birisi der ki:Peygamberlerin dilinden gelen haberlere inanıp aynı haberler peygamberlerin varislerinden birinden gelince bunlara inanmamak insafsızlıktır.Çünkü deniz birdir.Evliyaullah'ın getirdiği haberlere inanmıyorlarsa hiç olmazsa bu haberleri hikaye yoluyla alabilirler.Peygamberlerin getirdiği akıllara şaşkınlık verecek olan haberlere inanıldığı gibi Allah tarafından muhafaza edilen (mahfuz)evliyanın getirdiği haberlere de inanmak gerekir.Aslın(peygamberlerin)getirdiğini kabul ettiğimiz gibi Fer'in(evliyanın)getirdiklerini de muvafakat ile birlikte kabul ederiz
Bir hdiste şöyle buyurulmuştur:"Allah dileseydi hepinizi zengin yapardı,aranızda hiç fakir olmazdı.Yine dilesiyde hepinizi fakir yapardı, aranızda hiç zengin olmazdı.Fakat Allah zenginin nasıl merhamet ettiğine ,fakirin nasıl sabır gösterdiğine bakmak için bir kısmınızı bir kısmınızla sınar"

MALİK BİN DİNAR (k.s)


 Malik bin Dinar HAZRETLERİ (kaddesallahu sırrahul aziz), Hasan Basri nin sevdiği dostu idi.
  Malik bir gemiye binmiş idi. Deniz ortasına gelince ücret talep edildi. Parası olmadığını söyledi. Israr ettiler. Ve dehşetli dövdüler. Darbdan bayıldı. Ayıldıktan sonra gemi hakkını vermediği takdirde denize atacaklarını ehemmiyetle ihtar ettiler. Malik balıklara işaret etti. Her biri sudan başlarını çıkardılar. Ağızlarında birer kırmızı altın vardı. Malik elini uzatıp iki aldın aldı. Ve gemiciye verdi. Bu kerameti gören gemici ayaklarına kapandı. Malik gemiden çıkarken su üzerinde yürüyerek gitti. Bunun için mübarek zata Malik Dinar dediler.

  Bir gün bir zındık ile mübaheseye girdiler. Hak benim diye ısrar eden zındıkla ellerini ateşe soktular. İkisininde eli yanmadı. Her iki taraf haklı görüldü. Malik mahçub olup :
"Yarabbi bu ne hal" diye münacat kıldı. Secdeye kapanmak için hanesine geldi.
"İlahi yetmiş yıldır iman ve teslimiyeti tam ile kulluğuna çalışırım . Dehri bir kafirle beraber oldum" dedi ağladı. Bir avaz işitti: "Ya Malik o seninle beraber olamaz . Ancak onun eli senin elinle beraber olduğu için ateş tesir etmedi. Senin iki cihan serveri habibi zişanın eteğine yapışmış ümmeti olduğun için hep ateşleri söndürürsün." denildi.

Kırk sene Basra'da hurma yemeyen Malik, nefsinin arzusundan bizar kıldı. Gece yarısında yaş hurma yemesi bildirildi. Malik nefsine hitap edip, "ey nefis yaş hurma yersen ayak olursun . Sabır edersen baş olursun, sana bu nasihat yeter" dedi.

Sual ettiler: "Zühd mü evladır, rıza mı daha iyidir? "
Bu suale karşı "rıza iyidir, razı olan kişi artık menzilet istemez" dedi.

Bedbahtlık nişanesi beş şeydir. Biri gönül  katılığı, ikincisi, göz yaşarmaması, üçüncüsü hayasızlık, dördüncüsü dünyayı sevmek, beşincisi dünya için candan endişe  eylemektir. Mü'min olanın gönlü haktan korkulu olur ve işe yaramaz sözden lisanını muhafaz eder ve o korku hasebiyle şehvet ateşini söndürür, dünya sevgisini içinden çıkarır. Her kim haktan korkarsa herkes ondan korkar. Kulun, Allah korkusu, Allah'ı bildiği kadardır. Ahiret mahrumluğuna razı olan dünyalığı toplasın, dursun. Dünyada güzel elbiseye ve tatlı yemeklere alışan tat bulamayacaktır. Alçak gönüllü olalım. Hak teale alçak gönüllü olanı sever. Üç şey gönlü öldürür: çok yemek, çok uyumak  ve  çok  söylemek. Kur'an ve hadis müstesna iki şey de ahmaklıktır: Acaib görmeden gülmek, sormadan haber vermek. Otuz yıldır gülmeyen şeyh , çocuğu öldüğü zaman güldü ve "Allah'ım benden razı oldu " dedi.


ŞEYH AHMED-İ MAĞRİBİ

Hz Şeyh Ebu Abdullah Ahmed kaddesallahu sırrahul aziz, meşayıhın mürşidi idi. İbrahim-i Şeybani ve İbrahim-i Havvas Hz. lerinin piriydi. Ömrü yüzyirmi yıl sürdü. Her nesne ki ademinin eline değmişse onu yemezdi. Yediği saman tozuymuş. Müridleri nerde saman tozu bulsalar ona getirlerdi. Daima aynı donu giyer, donu kirlenmezdi saçı uzamazdı.

Ahmed-i Mağribi:
"Anamdan miras kalan bir damı sattım, bedelini kabe mücavirlerine ulaştıriyım" dedim. Beriyyede giderken bir harami arap önüme çıktı.
"Nen var?" dedi.
"Elli altınım var" dedim, eline verdim. Saydı, bana geri verdi ve devesini çekip. "Bu deveye bin, gidelim" dedi.
"Beni ne edersin?"
"Sıdkına doğruluğuna baktım, gönlüm seni sevdi" dedi. Ben dilesem de dilemesem de devesine bindirdi. Kabe'ye vardık. Taat ve riyazetle beraber meşgul olduk. O harami Allah'ın evliyasından oldu" dedi.

Ahmed-i Mağribi'nin dört oğlu vardı. Dördüne de sanat ve pişe (iş ve meslek) öğretti. Ve soranlara dedi ki: Pişeyi anın için öğretirim ki, benden sonra kendi ellerinin emeğini yiyeler" . Varıp "Ben falan oğluyum "deyip sıddıklar ciğeri yakmayalar. Nitekim s.a.v. efendimiz buyurur: Elinin emeğini veya alnının terini ye, dininden yeme."
Der ki: "Herkim Allaha kulluk davası eder onun gönlünde murad kalmış ola, davası yalandır."

Devişlerin horluğu odur ki bayları dünyadan ötürü aziz tuta bana nesne versin deyu tevazu eyleye.
Ol dervişler ki dünyayı terk etmiş olalar, onların duası berekatından halkın üzerinden belalar def olur ve dünya bunların vücudu berakatıyla kaim olur.

Ben dünyada insaflı hiç kimse görmedim. Sen ona hizmet eyleyesin o da sana hizmet eyleye, sen onu terk edince o da seni terk eder. Şeyh Ahmed Mağribi Hzlerinin vefatı Tur-i Sina dağında oldu. Münevver türbesi de oradadır(Feridüddin Attar hazretleri TEZKİRETÜL EVLİYA)

ŞEYH MAĞRİBİ (K.S)

Şeyh Mağribi (ks) der ki:
Önce göz iste, sonra dost;
Çünkü dost basiret sahiplerine görünür
Sende göz yoksa , dost olsa ne çıkar?
Sende kulak yoksa , sözden ne fayda?
Yüzüne bakmak için aynan olsa bile
Aynan hep karanlık olduktan sonra ne fayda?
Gel,aynandaki şirk tozunu
Tevhid cilası ile temizle de pastan arınsın


Yine şöyle demiştir.


Zuhur yeri ve mecaz aynası olmasaydı,
Hakikat cemali gerçekte nasıl aşikar olabilirdi?
Gönlümüzde dosttan gayrisini arama, bulamazsın
Mahmud'un gönlünde Ayaz'dan başkası yoktur.
Aklın karşısında aşk hikayelerini anlatma
Çünkü aşka tutkun olmayan bunu kabul etmez.

YİRMİSEKİZ HARF-AY VE KALBİN YİRMİSEKİZ MENZİLİ

KALBİN ,KUR'AN(ALFABESİNİN)HARFLERİ SAYISINCA YİRMİ SEKİZ MENZİLİ VARDIR.AYNI ŞEKİLDE AYIN DA YİRMİSEKİZ MENZİLİ VARDIR.iŞTE KALB HER ZAMAN BU MENZİLLERİN BİRİNE İNER.KALBİN MENZİLLERİNİN İSİMLERİ ŞUNLARDIR:
ÜLFET, BİRR,TEVBE, SEBAT, CEM'İYYET, HİLM, HULUS, DİYANET, ZİLLET, RE'FET, ZÜLFET, SELAMET, ŞEVK, SIDK, ZARAR, TALEB, ZAME', AŞK, GAYRET, FÜTÜVVET, KURBET, KEREM, LİYN, MURUET, NUR, VELAYET, HİDAYET VE YAKİN.
Kalb bu menzillerin sonuna ulaşınca artık Kur'an ahlakı ile ahlaklanmış ve Allah'ın ippine sımsıkı sarılmış olur.Kalbin bir de  doğrudan Allah'a sarılma zamanı vardır.Bundan dolayı Allah Teala kulluk menzillerini geçme konusunda Nebisi'ne (sav)şöyle buyurmuştur:"Ve sana yakin(ölüm)gelinceye kadar Rabbi'ne ibadet et!"(Hicr 15/99)

AY,GÜNEŞ,İNSAN MÜNASEBETLERİ

Denilir ki Güneş,ebedi olarak Allah'ı marifet aydınlığında olan kulu temsil eder.Bu kul telvin ehli değil temkin sahibidir.Onun marifet güneşi devamlı olarak saadet burcunda parlar.Onda ttulma olmazve perdelenmez.
Ay ise halleri sürekli değişen kullara benzer.O telvin sahibidir.Onun öyle bir bast hali olr ki kendisi visal/kavuşma sınırına yükselir.Sonra tekrar fetret haline döner.Halin safasını elde ettikten sonra kabz haline düşerKalbini o vaktinden yükseltene kadar noksanlaşır ve eksik olduğu duruma geri döner.Sonra Hakteala ona lütufta bulunup bu fetret halinden dönmeye  ve sekrinden ayılmaya muvaffak kılar.Visale yaklaşana ve kemalin zirvesine yükselene kadar hali safaya ermeye devam eder.İşte o zaman hal diliyle şöyle der:
Senin sevginden sürekli öyle bir menzile indiriliyorum ki
Akıl sahipleri o menzile indiklerinde şaşkınlık içinde kalır
Yine denir ki Kalb ilk olarak ruh güneşinden nur almakta ay gibidir.Sonra ikinci olarak Hakkı müşahede güneşinden nur alır.

MANASI İDRAK EDİLEMEYEN ŞEYLER

Efendimiz Sav buyurmuştur:"Dört şey vardır ki onların sonunun ne olduğu idrak edilmez.Bunlar nefsin şer ve kötülükleri,İblis'in hilesi,cennet ehlinin sevabı ve cehennem ehlinin azabıdır.
"Her şey Allah'ın varlığına şahid ve tekliğine nişanedir.Fakat ne şahidlik edenin aklı ne de nişane olanın dili vardır."

HURMA AĞACI ÜZERİNE

Hurma ağacı yer yüzünde yetişen ilk ağaçtır.Hurma ağacının Hz.Adem'in yaratıldığı belirtilen çamurdan arta kalan çamurdan halkedildiği belirtilerek insanarın "halasıdır" tabiri kullanılır.Boyunun düz ve uzun olması, bitkiler arasında özel bir yerinin olması  ve aşılanma bakımından insana benzer.Hurma ağacının tomurcuğunun kokusu meni kokusu gibidir.Hurmanın tomurcuğunun anne karnındaki çocuğun içinde bulunduğu kılıf gibi bir koruma zarı vardır.Hurma ağacının başı kesilirse ölür/kurur.Nitekim derler ki:Cansız varlıklardan bitkilere en yakın olanı MERCANLARDIR.Çünkü bitki gibi dalları olur ve denizde biter.Bitkilerin hayvanlara en yakın olanı hurma ağacıdırÇünkü hurma ağacının başı kesilirse ölür ve aşılanmadan meyve vermez.Hayvanlardan his ve akıl bakımından insana en yakın olanı ise attır.At insanlar gibi rüya görür
hURMA AĞACININ GÖBEĞİNE BİR AFET İSABET EDERSE HELAK OLUR.çÜNKÜ hURMA AĞACININ GÖBEĞİ İNSANIN BEYNİ GİBİDİR.hURMA AĞACININ ERKEK VE DİŞİLERİ YAKIN OLDUĞU ZAMAN ÇOK MEYVE VERİR.çÜNNMÜ HURMA AĞACI YAKINLIK SEBEBİYLE ÜNSİYET PEYDA EDER.Hurma ağacının erkekleri dişilerinin arasında bulunursa aşılama işini rüzgar yapar.Bazen hurma ağacının dişisi erkekle dostluğu keser.Erkeklerden ayrıldığı için döllenemez/hurma vermez.Bazen hurma ağacı aşka düşer.Bu onun başka bir hurma ağacına meyletmesidir.Bu durumda yükü/hurması hafif olur ağaç zayıf düşer.Bunun ilacı o hurma ağacı ile meylettiği maşukunun arasına bir ip bağlamak veya onun üzerine ondan bir dal parçası bağlamak ya da domurcuğundan koymaktır.Hurma ağacının yaprağının çiğnenmesinin sarımsak ve şarap kokusunu gidermesidir.

HER BİR EKMEK LOKMASI İÇİN ÇALIŞAN ÜÇYÜZ ALTMIŞ ÇALIŞAN

Şir'at'ül İslam isimlieserde denir ki:"Ekmeğe mümkün olduğu kadar çok değer verilir.Çünkü insanın yediği ekmeğin her bir lokmasında üçyüz atmış çalışanın emeği vardır.Bunların ilki Allah'ın rahmet hazinesinden yağmur suyunu ölçerek gönderen Mikail(a.s)dır.Sonra bulutları sürüyen melekler,güneş,ay,felekler,hava melekleri,yeryüzündeki diğer canlılar ve sonuncuları da fırıncıdır.
Şeyh Sa'di der ki:
Bulut,rüzgar, ay, güneş ve felek çalışmakta
Sakın eline geçen bir ekmeği yerken gaflet etmeyesin
Bunların hepsi senin için avare olmuş,sana itaat ediyor
Sen Allah7a minnet etmezseninsafa sığmaz yaptığın
Bir hadiste buyrulmuştur ki:"Kim sofradan düşen şeyi alıp yerse bolluk içinde yaşar.Çocukları ve çocuklarının çocukları ahmaklıktan afiyet bulur.Parmakları ve bıçağı ekmeğe silmek mektuhtur.Yine ekmeğin içini yahut dışını yiyip kalanını atmak mekruhtur.Çünkü bütün bunlarda ekmeği hafife almak vardır.Ekmeği hafife almak ise pahalılık ve fakirlik getirir

EKMEĞE DEĞER VERMEK

Peygamberimiz (sv9şöyle buyurmuştur:"Ekmeğe ikram edin/değer verin.Çünkü Allah teala ekmeğe değer vermiştir.Ekmeğe değer verip hürmet edene Allah teala ikram eder.Yine peygamberimiz Sav şöyle buyurmuştur:"Ekmeğe hürmet edin.Çünkü Allah teala  göklerin ve yerin bereketlerini ,demiri,sığırı  ve ademoğlunu ekmeği elde etmeye amade kılmıştır.Tabak ve Çanağı ekmeğin üstüne koymayın.Çünkü Ekmeği horlayan bir topluluğu mutlaka Allah açlıkla imtihan eder.".
Yine Peygamberimiz (sv):"Allah'ım bizi İslam ve ekmekle nimetlendir.Şayet ekmek olmasa  oruç tutamaz,namaz kılamaz, hac yapamaz ve cihad edemezdik.Bizi ekmek ve buğday ile rızıklandır."diye dua etmiştir.
Bir sigara paketi için verilen para karşılığında bir ailenin kaç günlük ekmek ihtiyacının giderileceğini sizler düşünün.Ailesi bu kadar ihtiyaç içinde iken,nefsinin zevki uğruna üç beş günlük ekmeğine  denk gelen bir parayı yanan bir ota vermenin fıkıhtaki yerine  mutlaka alimler hükmedecektir.

CENAB-I HAKKIN ÜMMETİ MUHAMMEDDEN ŞİKAYETLERİ

Allah Teala kendisinden bir fazl ve kerem olmak üzere geçmiş ümmetlerden ibret almaları için bu ümmeti son ümmet yaptı..Onları ise başka bir ümmete ibret yapmadı.Yine Allah Teala önceki her ümmeti bu ümmete şikayet etti, miraç gecesi peygamberleri Hz.Mustafa (sav)'e şikayet etmesi dışında onları  başkalarına şikayet etmedi.Nitekim Resulllah (sav9şöyle buyurmuştur:
"Rabbim ümmetimden bazı şikayetlerde bulundu.
BİRİNCİSİ, ben onları yarının ameliyle mükellef tutmadım. Onlar ise benden yarının rızkını istiyorlar.
İKİNCİSİ, ben onların rızıklarını başkasına vermiyorum. Onlar ise amellerini başkaları için yapıyorlar.
ÜÇÜNCÜSÜ, onlar benim verdiğim rızkı yiyip başkalarına şükrediyorlar, bana ihanet edip yarattıklarımla sulh ediyorlar.
DÖRDÜNCÜSÜ ,izzet bana aittir ve izzet veren benim. Onlar ise izzeti benden başkasından talep ediyorlar.
BEŞİNCİSİ, Ben cehennemi kafirlerin tamamı için yarattım. Onlar ise kendilerini cehenneme düşürmeye çalışıyorlar

ZEBUR'DA YAZILANLAR

Malik b.Dinar der ki:"Davud (a.s)'ın Zebur'unda şuunları okudum:Zalim ve bozguncu idarecilerin yolundan gitmeyen, çok hata işleyenlerle oturup kalkmayan ve alay edenlerin alaylarına dahil olmayanlara ne mutlu"

ALLAH TEALA DOSTLARINA YAPILAN EZİYET İÇİN GAZAP EDER

Nitekim Antakya halkı,Elçileri öldürüp,Habibün Necacar hazretlerini de taşlayarak,yahut üzerine basarak linç etmek suretiyle şehit edilip bir kuyuya atılması üzerine o şehir halkına gazap etmiştir.Hazret-i Cebrail iki kanadı ile halkı sarıp bir kükreme sesi çıkartması üzerine Halk sesin şiddetinden dolayı ödleri kopup parçlanmışlardır.Çünkü arslanın yavrusu için öfkelenip kükrediği gibi Allah Teala'da dostları için gazap eder.

ÜCRET İSTEMEYEN BU ELÇİLERE TABİ OLUN

YASİN SURESİNİN 21 NCİ AYETİNDE Habibün Neccar hazretlerinin kavmine hitabı vardır:"Sizden herhangibirücret istemeyen bu kimselere tabi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir"
Buradan anlaşılacaktır ki HAKTEALANIN GERÇEK İRŞATÇILARI ÜCRET İSTEMEZLER.Bu ayette müritlerinden dünyalık isteyen ve onların mal varlıklarını dini düşünce ile soyan sahte şeyhlerin yerilmesi vardır.Çünkü bu sahtekarlar yalan ve yaldızlı sözlerle ahmak  ve sayıf kimselerden pek çok mal toplarlar
Sa'di Bostan'ında der ki:
Nefis ve heva kervanının yolunu aslan yiğitler keser
Halkın varlık/enaniyet elbiselerini bunlar çıkarırlar
Görünüşte bu kadar sararıp solmuşlardır, bu kadar zayıflamışlardır
Ama varlık ve enaniyeti yok etmekte Musa'nın asasına benzerler

PEYGAMBERİMİZ GÖNDERİLMEDEN ONA İMAN EDENLER

Habibün Necar ile Efendimiz (sav)arasında altıyüz yıl vardır.İncilde Hazreti Peygamberimizii vasıflarını ve gönderileceği vakti görmüş ve ona iman etmiştir.Süyutiye göre Efendimiz (sav)gönderilmeden iman eden daha başkaları da vardır.Mekke ve çevresinde tevhid inancını ilk olarak ortaya koyan Kus b.Saide'dir.Hz.Hatice'nin amca oğlu Varaka b.Nevfel, Zeyd b.Amrb.Nüfeyl de Peygamberimiz (sav)gönderilmeden ona inananlardandır.
Yine Tübba'da Efendimiz (sav)gönderilmeden O'na iman eden ve tevhid inancını ortaya koyanlardandır.Tübbanın kıssası şöyledir Tübba ordusuyla birlikte Medine'den geçiyordu.Komutasında yüzotuz bin süvari ,yüzonüç bin piyade asker vardı.Tübbanın tabilerinden ilim ve hikmet sahibi dört yüz kişinin oradan ayrılmamak üzere aralarında sözleştikleri phaber verildi.Tübba onalar bunun hikmetini sordu.Onlarda bu yerin şerefinin ileride ortaya çıkacak Muhammed isimli kimse sebebiyle olduğunu,Burasının O'nun ikamet yeri olacağını ve O'nun buradan çıkmayacağnı söylediler.Tübba orada onlardan her biri için birer ev yaptırdı.Kendilerine birer cariye satın aldı ve azad ederek onlarla evlendirdi.onlara bol ihsanlarda bulundu ve Bir mektup yazıp mühürledi ve onlardan byük bir alime verdi.Eğer Muhammed(sav)'in devrine ulaşırsa bu mektubu Hz.Muhammed (s.a)'e vermesini emretti.O mektupta Tübba Efendimize ve onun dinine iman ettiğini yazıyordu.Tübba ,Resullulah (sav)7in o beldeye geldiğinde konaklayacağı bir ev yaptırdı.Bu evin Ebu Eyyüb'ün evi olduğu,onun kendisine bu mektubun verildiği  o büyük alimin evlatlarından olduğu söylenir.B yüzden Peygamberimiz (sav) onun evine inmiştir.
Söz konuş mektup hicret sırasında bahsedilen alimin çocukları tarafından Resulullah'a ulaştırılmıştır.Mektup kendisine okununca  Peygamberimiz Sav üç defa  :"Merhaba salih kardeş Tübba'a"buyurmuştur. Tübba,Peygamberimiz Sav.gönderilmeden bin yıl önce O'na iman etmiştir.
Evs ve Hazreç kabilelerinin o alim ve hikmet sahibi kimselerin çocukları olduğu söylenir.

SUFİLERİN SORGULANMASI

Hikaye edilir ki Gulam Halil, sufileri Bağdat halifesine jurnalledi.'Onlar zındıktır,onları öldürürsen büyük sevap alırsın' dedi.Halife onları huzuruna çağırttı.İçlerinde Cüneyd,Şibli, ve Nuri var'de vardı.Onların boyunlarının vurulmasını emretti.Boyunları vurulackken Ebül Hüseyn Nuri öne atıldı.Cellat,Ebül Hüseyn'e dönerek:"Sen neye atıldığını biliyormusun?" dedi.O da :Evet dedi.Celat :Neden acele ediyorsun?"deyince Ebül Hüseyn:"Arkadaşlarım bir saat fazla yaşasın  diye onları kendime tercih ederim." dedi.Cellat hayret etti.Durum halifeye bildirildi.Halife ve yanındakiler bu duruma şaştılar.
Halife kadıya onların halini araştırmasını emretti.Kadı:2Sizden birisi gelsin onunla konuşayım" dedi.Ebül Hüseyn Nuri kadının huzuruna çıktı:Kadı ona bazı fıkhi meseleler sordu.Ebul Hüseyn sağına baktı , soluna baktı, sonra da bir müddet  başını önüne eğdi.Ardından sorulan tüm soruları cevapladıSonra şöyle demeğe başladı:"İmdi Allah'ın öyle kulları vardır ki kalktıkları zaman Allah ile kalkarlar.Konuştukları zaman Allah ile konuşurlar."Ebül Hüseyn öyle manidar bir konuşma yaptı  ki kadıyı ağlattı.Sonra kadı ona neden sağa sola baktığını sordu.Ebul Hüseyn şöyle cevap verdi:"Bana bazı meseleler sordun.Ben ise onların cevabını biliyordum.Bu soruların cevaplarını sağımdaki mleğe  sordum, "Bilmiyorum" dedi.Sonra solumdak meleğe sordum "Bilmiyorum" dedi.Kalbime sordum,kalbim bana Rabbimden naklen haber verdi.Ben de onları cevap olarak sana söyledim " dedi.Kadı halifeye :"Eğer bunlar zındık iseler yeryüzünde hiç Müslüman yok edmektir." diye haber gönderdi.
Halife onları çağırdı ve :"Bir isteğiniz var mı?2 diye sordu.Şöyle dediler:"İsteğimiz, bizi unutmandır.Ne kabul ederek şereflendir, ne de reddederek uzaklaştır.Zira bizim için senin reddetmen kabul etmen gibidir.Halife çok ağladı, onlara gereken saygıyı gösterdi ve gönderdi.Halife kadının mizacında adalet ve insaf olduğundan , zorunlu olarak hak tarafına meylettiler,gerçek sufiler hakkında zulüm yolunu seçmediler

UĞURSUZLUK DÜŞÜNCESİ ÜZERİNE

Fıkıhta der ki:Baykuş veya başka bir kuş öttüğünde bir kişi:"Hasta ölecek dese  (ve ölümü baykuştan bilirse)kafir olur.Yin yolcu yolculuğa çıkıp geri dönse ve "Saksağan öttü diye geri dönüyorum"dese  bazılarına göre kafir olur.Bir hadiste şöyle buyurulmuştur:Her kulun kalbine uğursuzluk fikri gelecektir.kişi bunu hissettiğizaman şöyle desin:
'ENE ABDUULLAHİ MAŞAALLAHÜ
LA KUVVETE İLLA BİLLAH
LA YE'Tİ BİLHASENATİ İLALLAH
VELA YÜZHİBÜ BİSSEYYİATİ EŞHEDÜ ENNELLAH ALA KÜLLİ ŞEYİN KADİR
(Ben Allah'ın kuluyum.Allahın dilediği olur.Güç kuvvet yalnız Allah'ındır.İyilikleri ancak Allah getirir.Kötülükleri de ancak Allah bertaraf eder.Ben Allah Teala'nın her şeye kadir olduğuna şehadet ederim"sonra yoluna devam etsin")

HAVARİLERDEN HZ.ŞEM'UN

Şem'un hazretleri,Hz.İsa (a.s)7ın havarilerindendir.Hz.İsa (a.s)iki elçisini Antakya şehrine insanları Tek İlahlı dine davet için gönderdiğinde bunlar şehrin girişin Habibü Necaccar'a rastlayıp dine davet ederler.Habibi Necaar sorar:Sizin elinizde ne mucize var.Onlarda Allah7ın isniyle körlerin gözünü açabileceklerini,kötürüm olanlarıda bu durumdan kurtarabileceklerini belirtmeleri üzerine Havarilerin duasıyla Habib-i Necaccar'ın kötürüm oğlu iyileşmiştir.Bu haber şehre yayılınca elçiler Kralın huzuruna çıkarak onu Dine davet ederlerse kral öfkelenir ve bunları hapse attırır.Bunun üzerine Üçüncü elçi Antakyaya gelir.Bu Şem'un-u Sefahazretleridir.ancak bu elçi davette farklı davranır.Hatta denir ki Antakya'ya geldiğinde hapiste o iki elçiyiziyareteder ve onlara:"Siz ancak yumuşaklık ve lütuf ile davrandığınızda itaat edileceğini bilmediniz mi? demiştir.
Cahilin intikam sevdasına düşmüş olduğunu görürsen
Şunu bil ki selamet yumuşak davranmakta, teslim olmaktadır.
Arkadaşlarına dedi ki:"İkinizin misali şu kadının durumuna benzer:Bu kadın uzun süre çocuk doğurmamış, sonra bir erkek çocuk doğurmuş ve onun çabucak yetişip büyümesi için acele etmiştir.Onun içinde vaktinden önce ona ekmek yedirmiş, ekmek ise boğazına düğümlenmiş ve çocuk ölmüştür.İşte sizin de davet vaktinden önce kralı davet etmeniz de böyledir.
Tarikata Aliye'de şeyh efendiler yahut mürşitler müritlerinin konumuna göre konuşuurlar.Hnüz olgunluğa gelmemiş olan kimselere seyledikleri için kemalatını tamamlamış olanlara söyledikleri farklıdır.Bu çelişki bu nedenden kaynaklanır.Yahutta mürit kendi  durumuna zarar verecek bir bahsin cevabını sorduğu zaman ise sükut geçer.

ANTAKYA

Antakya  Peygamberimiz (sav)'in şehadetiyle ateş/cehennem şerilerindendir.Çünkü Peygamberimiz (sav)şöyle buyurmuştur:"Dört şehir Cennet şehirlerindendir.Bunlar Mekke,Medine , Beytül Makdis(Kudüs) ve Yemen'in San'a şehridir.Dört şehirde ateş/cehennem şehirlerindendir.Bunlar Antakya, Ammuriye, Konstantiniyye ve Yemen7in Zafar şehridir."
Antakya hırıstiyanların patriklerinin bulunduğu dört şehirden biridir.Bu şehirler,Antakya,Kudüs,İskenderiyye ve Rumiyye(Roma)'dir.Bunlardan sonra Konstantiniyye gelir

MERHABA KELİMESİ

Merhaba,misafire ikram ve değer verme anlamında kullanılan bir kelimedir.Merhaba kelimesini kullanmak Hz.Peygamber'e uymaktır ve sünnettir.ÇünküEbu Talib'in kızı olan Ümmü Hani Mekke fethedildiği yıl müslüman olarak kendisine geldiğinde "Merhaba ya Ümmü Hani" buyurmuştur.Ümmü Hani'nin evi Kabe kapılarından birinin bulunduğu yerde olduğundan "Ümmü Hani kapısı"adıyla anılır.Hz.Peygamber (sav) onun evinden miraca çıkarılmıştır.
Molla Cami şöyle der:
Ümmü Hani'nin evine doğru gidip,
Kötü niyetlilerden gizlenmek ne büyük nimet oldu.

ADN CENNETİ

Zahirde bir şehirde zenginlerin oturduğu mahalleler olduğu gibi bir ülkede ise yüksek gelir sahibi kişilerin bulunduğu şehirlerin yanısıra  da dünyada ise çok üst gelir guruplarının zevkü sefa için bulunduğu tatil yerlerinin varlığı bir gerçektir.Buralarda fakirler barınamazlar.Zahir dünya padişahları ile halk  nasıl ki aynı yerde yaşamamakta ise,Ahirette de Cenab-ı Hak Peygamberlerine,Velilerine ayrı bir mekan tahsis edeceğinden bu cennete Adn cenneti denmiştir.Ebu Said el-Hudri(r.a)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte buyurulmuştur:"Şüphesiz Allah Adn cennetinin inşasını bizat kendi üstlenmiş ve onu altın ve gümüş kerpiçlerle bina etmiştir.Harcının suyunu miskten,kumunu zaferandan çakıl taşlarını da yakuttan yapmıştır.Sonra kendisine "konuş" deyince Adn, "müminler felaha erdi" demiş, melekler de "gözün aydın ey hükümdarların ikametgahı" demişlerdir.

ZÜLKÜF (A.S)

ZÜLKİFL (a.s) 'ın bir peygamber olup olmadığı tartışmalıdır.Bir çok alim,Kur'an da ismi peygamberlerle birlikte anıldığı için peygamber demişlerdir.Bu zata ZÜLKİFL lakabı verilmesinin  sebebi İsrailoğullarının elinden kaçıp kendisine sığınan yüz peygambere kucak açarak onların öldürülmekten kurtarması ve kendilerine "kefil"olması (kefil:kifl),yani yeme-içmelerin deruhte etmesi ,giyim kuşamlarını sağlaması ve düşmanlarından gizlemesidir.

29 Temmuz 2017 Cumartesi

EL MUUHSİ İSMİ ŞERİFİ

Bu ismin özelliği kalbleri emre amade kılmaktır.Kim bu ismi yirmi parça ekmeğin her bir parçasına yirmişer kere okursa halk onun emrine amade olur.Eğer "Halkı emrine amade kılmanın faydası nedir?"dersen şöyle cevap verilir:Bunun faydası, zararı def etmek veya faydayı elde etmektir.Menfeat ve faydanın en büyüğü ise ta'lim/ilim öğretmek ve irşaddır.

GAFLET VE NİSYAN(UNUTMA)

Gaflet bir mananın nefiste bulunmamasıdır.Nisyan (unutma)ise ,bir mana nefiste bulunduktan sonra kaybolmasıdır.Bazıları der ki:"Gaflet kalbin uyumasıdır.Kalb uyuyorsa dilin hareketine itibar edilmez.Kalb uyanıksa dilin durması zarar vermez.Kalbin uyanık olmasının manası , Allah Teala'nın kendisini koruyup muhafaza ettiği , murakabe edip gözettiği ve maslahatlarını yerine getirdiğini müşahede etmek/görmektir.
Molla Cami der ki:
Nice Kur'an okuyanlar vardır ki,
Bu okuyuş , onu rüsvaylığa götürür.
Lanet olsun , makam ve ses için
Senin yüzünden gönül huzuru kayboldu
Musikinin güzellik fikri aklını alıp götürür
Mütekellim/konuşan seni unutur
Allah'ın kelamının nuru
Senin gönlünde parlamaz
Lanet hükmü, sadece Kur'an okuyanların
İhlassız davranışlarından dolayı değildir
Nice namaz kılanlar vardır ki namaz esnasında
Allah Teala'ya niyazda bulunurlar
Sıdk kapısı ona açık olmadığından
O namaz ona lanet eder.

EL-AZİZ İSMİ ŞERİFİ

Sührevrdi der ki:Kim El-AZİZ ismini yedi gün süreyle peşpeşe ,her gün biner defa okursa Allah o kimsenin hasım ve düşmanını helak eder.Bu ismi yetmiş kere düşman askerinin yüzüne okuyup eliyle onlara işaret ederse mağlup olurlar"
Keşfül esrar da denir ki:Allah yabancılara "Aziz", müminlere ise "Rahim" dir.Eğer Rahim olmadan Aziz olsa , asla kimse O'nu bulamazdı.Aziz olmaksızın Rahim olsa , herkes onu bulurdu.Aziz'dir ta ki kafirler dünyada O'nu bilemesinler.Ukbada Rahim'dir , ta ki müminler O'nu görebilsinler.

HAZRETİ EYYUB'UN İMTİHANI

İbni Abbas (r.a) der ki :Eyyub (a.s) bu imtihanda gözünü hiç kırpmaksızın  ve bir taraftan öbür tarafına dönmeksizin yedi sene,yedi ay,yedi saat hareketsiz kalmıştır.
Sofyalı Şeyh Bayi hazretleri de bu ayetten çıkardığı mana:Allah teala ,peygamberlerine çekmekte olduğu beden eleminin yok olmasını sağlayacak bir suyun çıkmasını temin için ayağını yere vurmasını emretmiş olduğuna göre bu, bizim vücud arzımızdan da ruhani hastalıklarımızın yani bizi Hak'dan uzaklaştıran perdelerin yok olmasını sağlayacak hayat suyu olan Allah Bilgisi'ni çıkmasını temin maksadıyla bize de süluk ve mücahede emrinin verilmesi anlamına gelir.Yine bu ayette Takva,mücahede ve riyazat yolunun salikleri bir yerde toplanıp yüksek sesle Allah'ı zikretmeğe başlayıp de herhangi bir hareket tarzıyla ayaklarını yere vurunca ,bu hareketlerinden maksatlarının ruhani elemlerini gidermek olması durumunda böyle bir hareket yapmaları mümkündür.Çünkü halis bir niyyet ve zahiri bir zikir ile birlikte zahiriayağın da "zahiri yere"vurulması kişiyi hakikata ulaştırır.Zira bütün şeri hükümler yerine getiren kişileri kendi hakikatlarına ulaştırırlar.

EYYUB PEYGAMBERİ ANMAK

KuR'AN'DA "Kulumuz Eyyubu da an.."diye başlayan Sad suresinin 41 ayetinin manaları olarak şunlar anlaşılmalıdır:
1-Allah'ın Peygamberler ve Veliler gibi gözde kullarının ubudiyetleri:başlarına bela geldiğinde sabretmek, ilahi kazanın hükümleri yürürlüğe konulduğunda da buna rıza göstermektir.
2-Allah Teala,şeytanı bazı peygamber ve Veli kullarına musallat kılmaktadır.Bu imtihan onların değer ve şerefini artırmaktadır.Bu imtiihan onları "güzel kulluk","sevgili sabır ehli kimseler" derecesine ulaşmasına vesile olmaktadır.
3-Peygamber ve Veliler Allah'ın harimi ismetinde olmasalardı şeytan onlara bir meşakkat ve azap dokundurabilirdi.
4-Ermişler makamına ancak belalara sabredip herşeyi mevlaya bırakmakta ve ilahi kazanın gereği olarak başa gelecek her şeye rıza göstermekle ulaşılabilir.

MÜÇTEHİT 2023 NEYİ DEĞİŞTİRMELİ

Dini değiştirmeli.Din haline getirilmiş bidatları değiştirmeli.Cuma günleri Camilerde vaazların kürsüdün  ve imamların  ise mimberden istisnasız yaptıkları "Para toplama,yardım"taleplerini ortadan kaldırmalı.Dün bir cuma hutbesinde imamın "Bir dürüm parası" olarak belirlediği miktarı ortadan kaldırmalı.Ve cemaata "cemaatım.sanmayın çok büyük paralar toplanıyor.Geçen sefer toplanan para 65 TL sı "diye belirtmesi esnasında nasıl ezilmediğine hayret ettim.Cemaat içerisinde birisi ayağa kalkıp "Ey imam.Ben her hafta 100 TL versemde bu para toplamayı kaldıralım "dese kabul görmeyecek.Diyecek ki:"Sevabı sadece sen alma tüm cemaatı bu sevaptan mahrum etme! ".Cenab-ı Resulullah üç şey üzerine yemin etmişti:İSTEYENİN ZİLLETE(AŞAĞILIĞA)DÜŞECEĞİNE.SADAKANIN MALI ARTIRACAĞINA.ALLAH İÇİN ZULME UĞRAYANIN ŞEREFİNİN ARTACAĞINI.Diyanet teşkilatı istedikçe zillete düşmekteler.
Müçtehit 2023 belkide memurluk anlamındaki imamlık müessesesini lağvedecek.Böyle bir karara ilk kim itiraz edecek bilirmisiniz:Tıpkı her gelen peygamberin yalanlanması gibi ilk retçiler diyanet teşkilatının mensupları olacaktır.Tıpkı Osmanlı'daki "İSTEMEZÜK" diyenler gibi.Para camiden çıkartılmalıdır.Din adamı akçalı işlerden uzak olmalıdır.Rüya gibi de olsa MÜÇTEHİT temizliğe buradan başlamalıdır.

28 Temmuz 2017 Cuma

FIKIH TARLASININ EKMEKLERİ

FIKIH İBNİ MESUN'UN EKİN TARLASIDIR
ALKAME FIKHIN HARMANIDIR.
SONRA İBRAHİM DEVVAS7TIR
NUMAN B.SABİT FIKHIN ÖĞÜTÜCÜSÜ ,DEĞRMENİDİR
YAKUP(İMAM EBU YUSUF)FIKHIN HAMURUNU YOĞURMUŞ
İMAM MUHAMMED FIRINCIDIR,HAMURU EKMEK YAPMIŞTIR
TÜM İNSANLAR DA BUNDAN YEMEKTEDİRLER

FÜTÜHATI MEKKİYYEDEN

HER KITA,ÜLKE, ŞEHİR,BÖLGE VE KÖYDE BİR VELİ GEREKLİDİR.BÖLGE HALKIN İSTER MÜMİN İSTER KAFİR OLSUN,ALLAH TEALA O VELİ İLE O BÖLGE HALKINI KORUR.RİVAYETE GÖRE İNSAN TÜRÜNDEN SON DOĞUM ÇİN'DE OLACAKTIR.BU DOĞUMDAN SONRA ERKEK VE KADINLARDA KISIRLIK BAŞGÖSTERECEK  VE BU DURUM HER BÖLGEYE SİRAYET EDİP YAYILACAKTIR.BU KİMSE İNSANLARI ALLAH'A  DAVET EDECEK  FAKAT BU DAVETE İCABET EDİLMEYECEKTİR.NİHAYET ALLAH TEALA BU İNSANIN VE ZAMANIN MÜMİNLERİNİN RUHLARINI KABZ EDİP CANLARINI ALINCA DÜNYADA KALANLAR HAYVANLAR GİBİ HELAL HARAM TANIMAYACAKLAR,İŞTE O ZAMAN KIYAMET ONLARIN BAŞLARINA KOPACAK,DÜNYA TAMAMEN HARAP OLACAK VE İŞ ARTIK AHİRET ALEMİNE İNTİKAL EDECEKTİR.

SAÇ VE SAKALIN AĞARMASI

Adem (a.s)'ın evlatlarından ilk olarak saçı sakalı ağaran İbrahim (a.s)'dır.İbrahim (a.s):"Ya Rab! Bu nedir? "diye sorunca Allah Teala:"Bu, dünyada vakar,ağır başlılık ve saygınlık; ahirette ise nurdur"buyurmuştur.Bunun üzerine Hz.İbrahhim(a.s):"Nurumu ve vakarımı artır" diye dua etmiştir.Hadisi şerifte şöyle varid olmuştur:"Elbette Allah teala saçı sakalı ağarmayan ihtiyarı sevmez"

KUR'ANDA SEÇİLEN KİŞİ TARİFLERİ:KENDİSİNE ZULMEDEN-ORTADA OLAN-HAYIRDA ÖNE GEÇENLER

fATIR SURESİNİN 32 nci ayetinde:"SONRA KİTAB'I, KULLARIMIZ ARASINDA SEÇTİKLERİMİZE VERDİK.ONLARDAN(İNSANLARDAN)KİMİ KENDİSİNE ZULMEDER, KİMİ ORTADADIR, KİMİ DE ALLAH'IN İZNİYLE HAYIRLARDA ÖNE GEÇMEK İÇİN YARIŞIR.İŞTE BÜYÜK FAZİLET BUDUR"buyurulmuştur.
Bu ayeti kerimede tarif eden seçilmiş(ıstıfa) üç gurup vardır.KENDİSİNE ZULMEDEN-ORTADA OLAN-HAYIRLARDA ÖNE GEÇMEK İÇİN YARIŞAN.
KENDİSİNE ZULMEDEN tabirinde işaret edilen ZALİM kişi ile kendi nefsi arasındaki zulumdür.Hz.Ömer efendimiz minberde Peygamberimiz (sav)7in "Bizim öncülerimiz öndedir.muktesıdlarımız tutulmuştur,zalimlerimiz bağışlanmıştır"buyurduğunu duyurmuştur.
Bu üç gurubun kimler olduğu hususunda sayısız tarifler yapılmıştır.Bu tariflerden  bazıları:
Bunlar;Kur'an okuyan,Kur'anı okuyup onunla amel eden,Kur'an okuyup onunla amel edip onu öğretendir demişlerdir.
Zalim malıyla müstağni olan,"muktesıd" diniyle müstağni olan  ve "sabık" da Rabbiyle müstağni olandır.
Yahut zalim Allah'a adet ve gaflet üzere ibadet eden,muktesıd Allah'a rağbet ve rahbet üzere ibadet eden,sabık heybet üzere Allah'a ibadet edendir demişlerdir.
Yahut zalim helal saymayıp haram olduğunu da inkar etmeyerek masiyetleri işleyen;muktesıd  yani ortada olan kişi taatlardan farz ve vacibden başka bir şey yapmayan,;sabık yani hayırda yarışan kişi ise tati çok yapıp masyetlerden kaçınarak bu konuda zirveye ulaşandır demişlerdir.
Yahut Zalim haramı terk eden,muktesıd şüpheliyi terk eden,sabık yani hayırda yarışan mübahları terk edendir demişlerdir.
Yahut zulmeden kişi yeterli azıktan fazlasına talip olan kişi,ortada olan yeterli azığa talip olup fazlasını istemeyen kişi ,hayırda yarışan kişi Allah'a tevekkül edip bütün gayret ve gücünü Allah'a ibadet yolunda harcayandır.
Yahut zulmeden kişi faydalanmak için dünyaya talip olan kişi,ortada olan kişi zevk ve lezzet için dünyaya talip olan kişi,hayırda yarışan kişi ise zühd ve takvadan dolayı dünyayı terk eden kişidir.
Yahut zalim kişi,nefsinin hazzından terk ederek nefsine zulmeden zahid,ortada olan arif,hayırda yarışan kişi ise muhibdir.
Yahut zulmeden kişi bela esnasında feryad eden,ortada olan kişi belaya sabreden,hayırda yarışan kişi beladan zevk ve lezzet alan kişidir.
Yahut zulmeden kişi dünyaya meyleden,ortada olan ahirete ,hayırda yarışan kişi ise Mevlaya meyledendir.
Yahut kendine zulmeden kişi nefsiyle cömertlik eden,ortada olan kişi kalbiyle cömertlik eden, hayırda yarışan kişi ise ruhuyla cömertlik edendir.
Yahut kendine zulmeden kişi ilmel yakin,orta olan kişi aynel yakin,öne geçen kişi ise hakkal yakin olanlardır.Yahut kendisine zulmeden kişi ilim meydanında,ortada olan kişi marifet meydanında,hayırda yarışan kişi vecd meydanında olandır.
Yahut zulmeden kişi HakTealayı cennette bir defa gören,ortada olan kişi günde bir defa gören,hayırda yarışan kişi ise sürekli Cemali temaşa edendir demişlerdir.

EHLİ BEYT MENSUPLARI

Tüm Veliler,insanı Kamiller,Arifi billah olan kişiler mutlaka ehlibeyte mensupturlar.Bu değişmez bir kuraldır.Çünkü bu kanalın suyunu temiz olarak Cenab-ı Hakk muhafaza eder.Bugün için Ehlibeytin ismi yoktur.Türkiye'de ehli beyt muhabbeti 1950 li yıllardan sonra başlamıştır.ancak başlangıçta şeriat temelinin atılması hedeflenmiş bu tamamlandıktan sonra temel üzerine Ehli beyt binası yapılmak amaçlanmıştır.Şeriat binasının temelini atma gayreti içinde olanlar (Erbakan ve Fethullah Gülen bu binaya sahiplenmeye kalkıştıklarından süreç uzamıştır.Ehli Beyt başa getirilmediği sürece bayrak burca dikilmeyecektir."Benim "diyenlerin hali bugün ortadadır.,altmış küsür yıl geçtikten sonra bu binanın inşaası halen devam etmektedir.Ancak vakit tamam olduğunda bina  tamamlanacak ve Türkiye tüm dünyada hakem rolü üstlenecektir.

NEDEN 2023

Daha bir kaç yıl önce " 2023 TARİHİ" ülkemizin siyaset gündemine sokuldu.Cumhurbaşkanın bu tarihi söylemesi manidardı.2023  tarihini ne için işaret etmişti.İlk etapta aklımıza gelen şey İdare tarzının Cumhuriyete çevrilmesi ve Hilafetin kaldırılmasının üzerinden geçen yüz yıl sonrasında bir değişim mi yaşanacaktı?.Sonra bir muhteremim,Azizim,Sultanım bir  tarih söyledi VE :MÜÇTEHİD GELECEK DEDİ."ALTI YIL SONRA"ibaresini duyduğumda o tarih bu süreye uygun düştü.Dinde yenileme yapacak bu müçtehidin varlığını Hasan Hüda hazretleri 25 yıl önce söylemişti.Cumhur başkanı bu tarihi nerden çıkardı.Mutlaka dinlediği "birisi" var ki bu tarihi söyledi.ACABA GERÇEKTEN İNANABİLDİ Mİ?Sanmam.
Hz.Pir ne buyurmuştu:"UYUYACAKSAN BARİ NUH'UN GEMİSİNDE UYU"

"İNNEHU ĞAFURUN ŞEKUR" (ŞÜKRÜN KARŞILIĞINI BOL BOL VERENDİR)

ŞÜKÜR ÜÇ TÜRLÜDÜR:
AŞAĞI DURUMDA OLANIN ŞÜKRETMESİ,şükredeceği zata itaat etmesi  ve ona muhalefet etmemesidir.
DENK OLANLARIN DENGİNE ŞÜKRETMESİ ödül ve mükafat ile olur
ÜST VE ÜSTÜN OLANIN ŞÜKRETMESİ ise kişiden gelen az bir şeye razı ve memnun olmasıdır.
Bazıları der ki"ŞEKUR" az amele çok hayır ve iyilikle mukabele eden, sayılı günlerde yapılan amele hiç kesilmeyen nimetlerle karşılık erendir.Kim Allah7ın "Şekur" olduğunu bilirse onun nimetine şükreder,O'na itaat etmeyi terciheder,O'nun rahmetini talep eder,O'nun lütuf ve minnetine şahid olur.
Gazzali (rh.a9 der ki:"Allah'ın nimetine şükretmenin en güzel şekli o nimetleri Allah'a isyan ve günahta değil bilakis Allah'a itaatta kullanmaktır"
ŞEKUR İSMİNİN  ÖZELLİĞİ ŞUDUR:Can sıkıntısı,darlık/gönül darlığı olan,bedeni yorgunluk  ve cismani ağırlık hisseden kimse , bu ismi kırkbir defa yazıp suda eriterek vücuduna sürer ve bundan içerse Allah'ın izniyle iyileşir.Yine göz ve görme zaafiyeti olan kimse onu gözüne sürerse bereketini görür

HAZRETİ SÜLEYMANA VERİLEN LÜTUFLAR

Hazreti Süleyman (a.s) nefsinin haz aldığı yarış atları nedeniyle ibadetinden ve virdinden kaldığı için bu atları kestirmiştir.Nefsinin bu hazzını terk ettiği için Cenab-ı Hakk kendisine kendisini ve ordusunu istediği yere taşıyan rüzgarları emrine tahsis etmiştir.Bu rüzgarlar kendisini her gün istediği en uzak mesafelere taşırdı.Bu taşıma için denir ki Hz.Süleman ,Allah'ın cemaline aşık olup onun güzelliğini yarattıklarında seyretmek için keşif amaçlı yaptığı gezilerdi.Nefsani hazlarına direnip sabretmesinin karşılığı olarak verilmişti.
Hadiste buyurulur ki:"Süleyman b.Davud'a verilmiş olan hükümranlık onda ne gibi bir değişiklik meydana getirmiştir., dersiniz?Bu, onun tevazu ve tazarrunu artırmaktan başka bir şey yapmamıştır. Rabbine karşı olan bu tevazuundan dolayı gözünü gökyüzüne bile çeviremezdi".
Hz.Süleyman (a.s),Bu yakınlık ve cenneti bu şekilde hak etmiştir.
Ne mutlu zengin görünümünde olupta fakir olan o zata

SALTANATIN AYRILMAZ UNSURU :SINANMA

Saltanatın ayrılmaz unsuru ve afeti zulüm ve kibirdir.Bu nedenle Hz.Süleyman Sad suresinin 35 nci ayetinde buyurulduğu gibi "benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver" talebinde bulunmadan önce "Rabbim beni Bağışla" demiştir.Hükümranlık, affedilmiş ve inayet nazarı ile bakılmış birinin elinde olduğu sürece ancak adalet ve insaf dairesi çerçevesinde bir icraat yapılabilecektir ve de saltanatın afetlerinden ve saltanatın ayrılmaz unsurlarından korunmuş olacaktır.çünkü Alak suresi  96/6-7 ayetinde "Şüphesiz insan , kendini müstağni görerek azmıştır" ayetinde bahsedilmiş olan fitneye düşmemiş olacaktır.Çünkü hükümdarlık ""Andolsun biz Süleymanı imtihan ettik" ayetinde  Süleymanın sınanması gerektiği gibi , tabiatı gereği diğerlerinin sınanmasını da gerektirecektir.

27 Temmuz 2017 Perşembe

DİRİLERLE ÖLÜLER BİR OLMAZ

"Dirilerle ölüler de bir olmaz.Şüphesiz Allah,dilediğine işittirir.Sen kabirdekilere işittiremezsin"(fatır 22)buyurulmuştur.Bu ilahi söylemde diriler Müminler,ölüler kafirlerdir.
Mümin,el-Hayy ismi şerifi gereği hayatından faydalanır.Müminin zahiri zikir,batını fikirdir.Kafir ise böyle değildir.onun Zahiri atıl, batını ise batıldır.Muteber olan hyat ruhların ve kalblerin hayatıdır.Bu da hikmet ve marifetle olur.Ruhsuz cesetlerin hyatına itibar edilmez.Zira bu hayata hayvanlarda ortaktır.
Bazı büyükler der ki:Gerçek diriler Fena-i tam ile fena fillah,Bakabillah makamlarını elde ederek gerçek hayata vasıl olanlardır.Bunlar zorunlu ölümden önce  nefis tezkiye  ve terbiyesi  ve nefis muhasebesiyle ölmeden evvel ölenlerdir.Bunların ölümlerinin manası Hak Teala'nın fiillerinin , sıfatlarının ve zatının yanında kendi fiillerini , sıatlarını ve zatlarını yok etmeleri,tabii ve nefsi olan bütün varlıklarını tamamen ortadan kaldırmalarıdır.

TOPLUMUN DEĞİŞMESİ

Cehabı Hakk sistemi şöyle kurmuştur:Siz nasılsanız idarecileriniz de aynıdır.Siz değişirseniz biz idarecilerinizi değiştiririz.Toplum nasıl değişir?Toplumda şok değişim ancak umumi bela ve musibetle mümkündür.Zoru,zorbalığı,zulmü gören tüm toplum katmanı değişimi canü gönülden isterse Hak Teala onların yöneticilerini değiştirir.Bunun kur'andaki karşılığı şu ayettir:"ALLAH DİLERSE SİZİ YOK EDER VE YERİNİZE YENİ BİR HALK GETİRİR" (Fatır 16).Bu ayetteki tehdidi iki türlü anlamak gerekir.Masiyet içinde olan bir kavmin yok edilip itaat eden bir kavim getirilmesi yahut muhabbet ve talep davasında zayıf olanların sahneden çekilip yerine muhabbet e taleplerinin ziyade olanlarının getirilmesi.
Bunun gerçekleşme süreci ise de şunlar söylenebilir:Allah Teala son derece sabırlıdır.asileri hemen cezalandırmaz.Günahta ısrardan vazgeçsin ,pişman olan tövbeetsin diye cezayı erteler.
Bu ayetin krallara insanlara vaaz ve öğüt verenlere bir uyarı olduğu açıktır.Kim cihadı ertelerse,"emri bil ma'ruf nehyi ani'l münker terk ederse  kendini helak ve tehlikeye arz etmiş olur.

DOSTLUĞUN TEMELİ GİZLEMEKTİR

Tarikat pirleri şöyle demiştir:"Dostluğun temeli gizlemek(telbis)üzere koymuşlardır.Süleyman için melik ismi, fakrını gizlemek içindir.Adem'e isyan adının verilmesi ,savfetinin gizlenmesidir.İbrahime nimet libası halilliğini gizlemek içindir.Çünkü muhabbetin şartı gayret/kıskanmadır.Dostlar hallerini herkese göstermezler.Zira dünyadan bir zerresi olmayan ve dünya ve ahirete nazar etmeyen ,daima Allah7ın nazarı gözünün önünde bulunan kimseye fakir denir.Çünkü o her şeyden yoksundur.Hak ile zengindir.Fakir o kimsedir ki iki cihanda da Hak'dan gayrisine sığınmaz.Kendine bakmaz,zat ve sıfatlarına dört tekbir getirir.Nitekim o Hak eri şöyle der:
Hala kendi sıfatları içinde sapasağlam duran gönülde
Ebedi olan Allah'ın aşkı olmaz
Kim ki aşk meydanına adımını atar,
O'nun zatına gece gündüz dört tekbir getir.

FAKİR KİMDİR?

Fakir omurga kemiği kırık olan kimse demektir.Fakr, insanın belini büken şeydir.Fatır suresinin 15 nci ayetinde:"Ey insanlar!Allah'a muhtaç olan sizsiniz.Zengin ve övülmeye layık olan ancak O'dur" buyurulumakla insanın ilk defa meydana gelişinde,ondan sonra da süreklilik ve devamlılığında da yaratıcıya muhtaçtr,Sevimsiz halleri uzaklaştırmakta,dünyevi rızklarda ahirette de mağfiret ve benzeri durumlarda da Yaratıcıya muhtaçtır.
Cenabı Hakk insandan başka yarattıklarını bu ayette belirttiği gibi şereflendirmemiştir.Diğer yaratılanların Allah'a muhtaçlıkları yaratılmaları ve devamları konusunda Allah'ın sıfatlarına muhtaçtırlar.İnsan ise Sıfatının yanında Allah'ın zatına muhtaçtır.Zat  ve sıfata muhtaç olmak sadece insana mahsustur.Bir padişah düşündüğümüzde halk,o padişahın malına,ülkesine ve hazinesine muhtaçtır.ancak Padişahın aşıkları padişahın sıatlarına ve zatına da muhtaçtır
Aşık için şu denmiştir:
Aşığın muradı, dostun yüzünü görmektir.
Zahidin maksadı, cennet,şekil ve suret
Hakiki aşkın gayrisi vebaldir;
Baki maşukun dışında ne varsa hayaldir
Vuslatta zenginlik içinde zenginlik vardır
Ayrılıkta gam, fakr ve meşakkat vardır.
Peygamberimiz (sav)'in duası şöyledir:"Allah'ım!Beni, sana muhtaç olmakla müstağni kıl!Senden müstağni yaparak fakir yapma!"

26 Temmuz 2017 Çarşamba

DEVLET İLERİ GELENİNİN MECLİSİNDEKİ KURAN OKUYUCULARI

Hz.Ali (r.a) kanalıyla Hz.Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğu nakledilir:"Hüzün yurdundan Allah'a sığının.Çünkü burası açıldığı zaman , cehennem yetmiş kez ondan kurtulmak isteyecektir.Allah burayı amelleriyle gösteriş yapan Kur'an okuyucuları için hazırlamıştır.Ki bunların en şerlileri devlet ileri gelenlerinin meclislerinde bulunanlardır.

TAŞTA YAZILANLAR

İBRAHİM B.ETHEM der ki :Gezinirken bir taş gözüme çarptı.Taşın üzerinde "beni çevirirsen bu sana fayda sağlayacak"yazıyordu.Çevirdim.ve birde baktım ki arka yüzde şunlar yazılı idi:
Sen amel etmezken bildiklerinle bile
Nasıl heves edersin hiç bilmediklerine

ŞİBLİNİN DÖRTBİN HADİS İÇİNDE SEÇTİĞİ HADİS

Şibli (k.s)der ki:Dörtbin tane hadisi mütalaa ettikten sonra aralarından bir tanesini seçtim.Bu söz,gelmiş geçmiş herkesin bilgisini özetliyordu:Hazreti Peygamber (sav)ashabından birine şöyle buyurmuştu:
"Dünyan için dünyada kalacağın kadar çalış.Ahiret içinde orada kalacağın kadar çalış.Allah için ,O'na ne kadar muhtaç isen o kadar çalış.Cehennem için de onun ateşine ne kadar dayanabileceksen o kadar çalış"

İNSANI HELAK EDEN ÜÇ ŞEY

Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:"İnsanoğlunu helak eden üç şey vardır ki bunlar:BOYUN EĞİLEN CİMRİLİK,TABİ OLUNAN HEVES ve KİŞİNİN KENDİNİ BEĞENMESİDİR.
Hevesler öyle mükemmel saptırıcılardır ki bu mükemmellik başka hiçbir şeyde bulunmaz.Çünkü heveslerin ,peygamberleri Allah yolundan saptırmak suretiyle bu zatlarda bile tasarruf etme ihtimali vardır.Ki bu Allah Teala'nın Davud'a "heveslerine uyma, sonra bu seni Allah yolundan saptırır"(Sad 26)buyruğundan anlaşılır.

"EY DAVUT BİZ SENİ HALİFE YAPTIK

"Halife "hükmünü uygulatma gücü bulunan hükümdar anlamında olup  yaşantı ve hükümet tarzı Peygamber'in yaşantı ve hükümet tarzına uygun olan kişidir."Sultan" daha geneldir.İmamet mertebesinin özelliği karşısında hilafet de geneldir.Sad suresinin 26 ayetinde:"Ey Davud! Biz seni yeryüzüne halife yaptık O halde insanlar arasında adaletle hükmet.Heva ve Hevese uyma ,sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır.Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara,hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır." .Peygamberlik Davud'un oymağında(Sıbt) iken hükümdarlık başka bir oymakta idi.Böylece Allah, her ikisini birden Davud'a vererek bir şahısta toplamış oldu.O da halkını Allah'ın emirleri doğrultusunda idare etmeye başladı .
Demek ki insanları hükmetme makamına getirilen kişi heva ve hevesinin tehlikesi altındadır.Adaletten ayrılma tehlikesi içindedir.Bu da doğru yoldan sapıtmayı  ve ahiret azabını getirir.

İKİ DENİZ

Helak denizi ve kurtuluş denizi.Helak denizinde beş gemi hareket etmektedir.
BİRİNCİSİ .Haram gemisidir.Kim bu gemiye binerse dünya sevgisi sahiline ulaşır.
İKİNCİSİ riya gemisidir.Kim bu gemiye binerse nifak sahiline ulaşır.
ÜÇÜNCÜSÜ itaatsizlikte ısrar gemisi.kim buna binerse şekavet sahiline ulaşır.
DÖRDÜNCÜSÜ gaflet gemisidir hasret sahiline ulaşır.
BEŞİNCİSİ ümitsizlik gemisidir.Kim bu gemiye binerse küfür sahiline ulaşır.
 Kurtuluş denizinde de beş gemi vardır.
BİRİNCİSİ HAVF/KORKU gemisidir.Kim bu gemiye binerse emn/güvenlik sahiline ulaşır
İKİNCİSİ RECA/ÜMİT gemisidir.Bu gemiye binen ata sahiline ulaşır.
ÜÇÜNCÜSÜ zühd gemisidir.bu gemiye binen kurbet/yakınlık sahiline ulaşır.
DÖRDÜNCÜSÜ MARİFET gemisidir.Kim bu gemiye binerse Üns sahiline ulaşır.
BEŞİNCİSİ tevhid gemisidir.Kim bu gemiye binerse müşahede sahiline ulaşır.
Abdullah Ensari hazretleri beliğ bir vaazında dost ve arkadaşlarına  şöyle dedi:"Ey azizler ve kardeşlerim! Bu helak denizinden kurtulma çareleri aramak  ve gevşeklik çukurundan çıkmak zamanı gelmiştir.Ebedi olan cenneti fani olan bu saray için satmayınız.Hizmeti olmayan nefis, yabancıdır.Yabancıyı beslemeyiniz.Uyanık olmayan gönül cadıdır.Cadı ile sohbet etmeyiniz.Hakikattan habersiz nefes rüzgardır(boştur).Rüzgarla(boş şeyle)ömür geçirmeyiniz.Hakikatın ismi ve şekline sahip olmakla yetinmeyiniz.Gizli hile ve tuzaklardan emin olmayınız.Akibet ve son nefes hususunda daima dikkatli olunuz.

DENİZ YAHUT GÖZYAŞI NİÇİN TUZLUDUR?

Deniz suyunun böyle tadılamaz,kolay yutulamaz, acı ve tuzlu oluşunun hikmeti,üzerinden bu kadar uzun zaman ve asırlar geçmesinden dolayı kokmaması içindir.Zira denizin bu kötü kokusundan bütün dünya halkı helak olurdu.İşte deniz suyu tatlı olsaydı sonuç böyle olurdu.İnsanın kendisiyle yeri,göğü,dünyayı , bütün alemi ve renkleri gördüğü gözü düşündüğümüzde ,göz,gözyaşı ile dezenfekte edilen bir iç yağdır.Göz yaşı tuzludur.iç yağı ise ancak tuz ile korunur.Gözyaşı bundan dolayı tuzludur.

MELEKLERİN YARATILIŞ ZAMANI-İSRAFİL (a.s)

Melekler insan ruhlarının yaratılmasından sonra yaratılmıştır.Denilir ki  iSRAFİL (A.S)PEYGAMBER (SAV)'DEN BAŞKA HİÇBİR PEYGAMBERE İNMEMİŞTİR.YALNIZ PEYGAMBERİMİZ (SAV)'E İNMİŞ ; O'NA KIYAMETE KADAR OLACAK VAKALARI HABER VERMİŞ VE SONRA YİNE SEMAYA YÜKSELMİŞTİR.iSRAFİL (A.S) EFENDİMİZ (SAV)'E peygamberlik gelmeden önce altı ay süreyle inmiştir.Peygamberimiz (sav)onun sesini işitir; ancak kendisini göremezdi(İnsanül uyun isimli eserden)

YAKINLIK İSTEYENLER

Allah Tealaya yakınlık dileyenler için sonuç ;bu işte usulüne göre hareket edip şeriat mertebesinde tabiatını;tarikat mertebesinde nefsini ıslah eden ,şeriatın ve aklı selimin güzel gördüğünü güzel gören,çirkin gördüğünü de çirkin görenler  için hasıl olur

ŞEYTANI NASIL DÜŞMAN BİLİRİZ

Bir büyüğe:"şeytanı nasıl düşman biliriz,"diye sordular.Şu cevabı verdi:"Arzunun peşinden gitmeyiniz ve nefsinizin hevasına uymayınız."Sadece dilden düşmanlık yetmez.Bilakis bu düşmanlık kalp ve organlarla olmalıdır.Kişi şeytana karşı ancak zikre müdavim olup her zaman Allah Teala'dan yardım istemekle kuvvet bulur.Zira çoban köpeğinin saldırısına uğrayan kimse, köpeği def ve bertaraf etmekte zorlanır.ancak çobana seslenirse çoban bir sözüyle köpeği oradan kovar.

SKINTIDAN KURTULMA AYETİ

FATIR SURESİNİN 2 NCİ AYETİDİR.
"MA YEFTAHILLAHİ LİNNASİ MİN REVHATİN FELA MÜMSİKE LEHA VE MA YÜMSİK FELA MÜRSİLE LEHU MİN BA'DİHİ VE HÜVEL AZİZÜL HAKİM"
(Allah'ın insanlara açacağı bir rahmeti tutup hapseden olamaz.O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur.O, üstündür,hikmet sahibidir."
Medine-i Münevverede mukim ve orada vefat eden Halepli Şeyh Ömer Melahafci buna ilişkin bir hadise anlatmıştı yıllar önce unutmuştum.Karakola düşen bir taksi şoförünün hikayesi idi.Taksicinin ismi Ahmet Rifai imiş.Karakol amiri haksız bir şekilde bunu hapsedince o bu ayeti okumaya başlamış bir müddet sonra neler olmuşsa,karakol amiri korku içinde gelip onu serbest bırakmış.
Bu ayet,dünyevi  fetih olan bedenin sıkıntıdan kurtulması ile alakalıdır.Dünyevi fetih bedenin zevk ve lezzete ulaşmasıyla elde edilir

ALLAH TEALA'NIN DÜNYAYA HİTABI

""Allah Teala dünyayı yaratınca ona :ey dünya, Bana hizmet edene sen de hizmet et.Sana hizmet edeni ise kendine hizmet ettir"buyurmuştur

HAPŞIRMAK BİR NİMETTİR

HAMD,HEM NİMET VE DE MİHNET VE MUSİBETLE İLGLİDİR.MESELA "HAPŞIRMAK" BİR NİMETTİR.ZİRA O BEDENDE TÜY DİPLERİNDEKİ MENFEZİN AÇILMASINA,düşünme ve hatırlama kuvvetinin kendisinde bulunduğu dimağ ve beyinde toplanan buhar ve rutubetin bertaraf edilmesine vesile olur.Bu, baş ve beynin kriz ve buhranıdır.Aynı şekilde ter de hastanın bedeniyle alakalı buhranıdır.Bundan dolayı şari,hapşıranın hamd etmesini gerekli kılmıştır.

HÜSNÜ ZAN-SUİ ZAN

FÜTUHATTA İBNİ ARABİ (K.S) DER Kİ:"BİR KİMSENİN,BİR ADAMIN MESELA YOLDA BİR KADINA BAKTIĞINI GÖRDÜĞÜNDE , HEMEN ONU İNKARA KALKMASI CAİZ DEĞİLDİR.ÇÜNKÜ BU ADAM BU KADINLA EVLENMEYE NİYETLİ VEYA TALİP OLABİLİR.Başka ihtimal bulunmayan durumlar dışında reddetmeye kalkışmak gerekmez.Bu konuda günahkarların çoğu hata ederler.Dindar kimseler ise böyle değildir.Çünkü dindar kimse ilk olarak kendi nefsi konusunda ihtiyatlı hareket eder.Özelliklede red/inkar konusunda.Hak teala bizi insanlara sui zanna değil hüsnü zanna teşviketmiştir.Dindar kimse zan bulunan yerde asla red ve inkarda bulunmaz.Çünkü o zannın bir kısmının günah olduğunu (Hucurat 49/12)bilir ve "Belki bu o "bir kısımdan"dır der.Bu günah olan zan gerçeğe uygun düşse bile onun günahı onu söylemek/konuşmaktır.Çünkü bu kimse bilmediği halde zanda bulunmuş , ihtimali olan bir hususta konuşmuştur.Onun böyle yapması da uygun değildir.Malumdur ki insanın kendine sui zanda bulunması başkasına sui zanda bulunmasından evladır.Çünkü kişi kendisini çok iyi bilir.Başkasını ise o derece bilemez.

AHİR ZAMAN HABERLERİ

iBN ABBAS (R.A) der ki:Ahir zamanda Süfyani ve kavminden seksenbinkişilik bir ordu çıkacak.Kabeyi yıkmak için sefer edecek.Beyda'ya(Mekke ile Medine arasındaki düz bir yer)geldikleri zaman yere batırılacaklar.Onların durumunu haber verecek olan Seriy'den başka onlardan hiç kimse kurtulamayack.Bu kimse Cüheyne kabilesindendir.Bundan dolayı "Kesin haber Cüheynedendir"

ALLAH İLE OLMANIN EDEPLERİ

Bir insanın yanında mevkiisi çok büyük bir kimse bulunduğu zaman nasıl konuşur sa Müşahede ehli de Allah Teala ile olan yakınlığı nedeniyle yüksek sesle konuşmaz.Çünkü yakınlık hayayı doğurur.Bu yüzden bazıları demiştir ki:Fazla bağırma ,zira dost hemen yanındadır.Bu hal müşahede ehlinin haline işaret etmektedir.Çünkü onlar Allah ile beraberliğin edebine riayet ederler.Yakın olan yakına bağırmadığı gibi onlarda bağırmazlar.Hicab ehli bağırır.çünkü onların yakınlığı ilim iledir.

"YA ALLAMEL GUYUBİ" TESBİHİ(HAFIZANIN KUVVETLENMESİ İÇİN)

Büyüklerden birisi der ki ;Kim kendisine ondan bir hal galip olana kadar (Ya Allamel guyubi"(Ey gizlliikleri çok iyi bilen) zikrine devam ederse gayba dair hususları konuşmaya ve gönüllerde gizli olanları keşfetmeye başlar,Ruhu ulvi aleme yükselir.Kainatta olup biten işleri ve hadiseleri haber erir.Yine bu zikir ,unutkanlığın gitmesi ve hafızanın kuvvetlenmesi için faydalıdır.

YOL KESENLER/ALLAH İLE ALDATANLAR V.S

HAKK'A DAVET EDEN DAVETÇİLER(PEYGAMBERLER,PEYGAMBER VARİSLERİ İNSANI KAMİLLER) GELDİĞİ VAKİT toplumun güç sahipleri,zenginleri ve saltanat sahipleri hep davetçiyi inkar etmişlerdir.Bu iş sürekli böyle ola gelmiş ve olagidecektir. İnkar edenler,reddedenler,karşı çıkanlar,düşmanlık yapanlar ve elçileri taciz edenler için Sebe suresinin 45 nci ayetinde :"Onlardan öncekiler de (peygamberlerini))inkar etmişlerdi.Bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine erişmemişlerdi.(Böyle iken), peygamberlerimi yalanladılar; ama benim karşılık verdiğim nasıl olmuştu!"buyurulmuştu.Bu ve benzeri ayetlerde yalanlayanların hep dünyevi imkan bakımından güçlü kimseler olduğu belirtilmiştir.
Bu nedenle fazla zengin olmak ve insanları idare hususunda yetkili olmak tehlike içinde olmak demektir.
Birde madalyonun ters tarafı vardır.Efendimiz zamanında bile sahte peygamberler türediği gibi,Allah yolunun sahte temsilcileri de olacaktır.İnanma ihtiyacı nedeniyle insanları aldatmak için gözyaşı dökecek,insanlara Allah'a satarak dünyaya tamah edecektir.Bu tipler yol kesici eşkıyalardır.Bu tipleri bilmenin en kestirme yolu,bu tiplerin dünya malı ile para ile olan ilişkilerine ve dünyevi makam sahibi insanlarla olan münasebetlerine bakmaktır.Sadaka,himmet,zekat ve infak adı altında insanlardan toplama yapmakta mıdır? Dünyevi saltanat sahipleri ile münasebetlerinde onlara hoş ve malayim davranıp onların nefislerini okşamakta  ve onlardan da fayda ummakta iseler karşımızdakinin yol kesici olduğunu anlarız.
Riya ve idare arasındaki ince çizgiye gelince;Riyakar idareciye dünyevi ihtiyaçlar nedeniyle ses çıkarmayıp,onların davranışlarını içinden tasvip etmemekle birlikte  idare amaçlı olarak ses çıkartmamaya gelince denilebilir ki:İman da derece derecedir.Herkes belave musibetle imtihan görecektir.Düşünmek gerekir.

SİHİR HUSUSUNDA ŞEYHÜL EKBER'İN SÖZLERİ

ŞeyhiEkber Muhyiddin İbni Arabi hazretleri(k.s) el-Fütahatül Mekkiyye'de der ki: Sihir  seher kökündendir.Seher ise ilk fecir ile ikinci fecir arasındaki zamandır.Aslı ve karışımı aydınlık ile karanlığın karışmasından ibarettir.Ona sabahın aydınlığı karıştığı için gece değildir.Gözün görmesi için güneş doğmadığı için de gündüz değildir.İşte sihirbazların yaptığı da böyle bir şeydir.Bu iş kesin batıl bir şey değildir ki tamamen yok sayılsın.Çünkü göz şüphe etmediği bir işi görmüş ve idrak etmiştir.Bu iş sırf hak da değildir ki bizzat varlığı olsun Çünkü işin aslı haddi zatında gözün şahidi olduğu ve görenin zannettiği gibi değildir.Şeyh Şarani Kibrütül Ahmerde:"Bu benzerini asla işitmediğimiz nefis bir sözdür"der

İNFAK ÜZERİNE

Ulema infak hususunda değişik görüşler belirtmişlerdir.Zahir olan ,infakın insanların tabakalarına göre olmasıdır.Ebu Bekir Sıddik(r.a)'ın yaptığı gibi bazıları yakininin kuvvetinden dolayı Allah'a tam bir tevekkül ile malının tamamını infak eder.Bazıları malının bir kısmını infak eder,mallarından nimetlenip faydalanmak için değil ihtiyaç zamanında infak etmek üzere bir kısmını elinde tutar.Kimisi de sırf farz olanı eda etmekle yetinir.
Gazzali (r.a) der ki:"Sadece farz olan mali ibadetleri eda etmekle yetinmek cimrilerin sınırıdır.Az bir şey de olsa bu farz olan miktarı artırmak lazımdır.Bu tabakalar arasında dereceleri bakımından fark vardır.
Mesnevi'de şöyle söylenir:
O dirhem eriş cömert kişiye yaraşır,
Can vermekse esasen aşığın cömertliğidir.
     Allah Uğruna Ekmek verirsen,sana da ekmek verirler
    Allah uğruna can verirsen , sana da can verirler
Ekin ekenin ambarı boşalır
Ama onun iyiliği tarlada ortaya çıkar
    Ama ambarda bırakıp yığanınkini
   Oranın bitleri ve fareleri bir güzel yer
Herkes bu yüzden pazara bağlanıp
Kar çıksın da malımı vereyim diye bekler

SÖZÜNÜ ETMEK KOLAY YA YAPABİLMEK:nE KADAR ZOR?

Cenab-ı Resulullah Efendimiz (sav)'in dünya metaı ile olan alakası hususunda yaşadıklarını anlatmak ve nakletmek kolay.ancak onun gibi yaşayabilmek ve olmaya çalışmak ne kadar zor! Kamu malında,beytülmal  konusunda Hz.Ömer 'in mum örneğini anlatmak kolay ama Devlet başkanı olup örtülü ödenek imkanına kavuştuktan sonra mum örneğini yaşamak zor.
Hz.Ömer (r.a) bir gün Efendimiz(sav)'in evinde huzuruna vardı.O'nu tavanı düşük bir odada bir hasırın üzerinde buldu.Hasır,yüzünün yan tarafında iz bıramıştı.Hz.Ömer ağladı.Efendimiz:Neden ağlıyorsun Ey Ömer?"diye sorunca Hz.ömer:"Kisra ve Kayser ipek döşeklerde yatıyor, tahtlarda oturuyor.Sen ise tavanı düşük bir odada  kalıyorsun ve hasır da yan tarafına iz bırakmış" dedi.Bunun üzerine Hz.Peygamber (sav):Ey Ömer! Hasırın yan tarafıma iz yapmasına gelince , sonrasında yumuşaklık olan sertlik ne güzeldir.Bu odanın tavanının düşük olmasına gelince , kabrin tavanı bundan daha alçak olacaktır.Biz dünyayı dünya ehline bıraktık, onlar da ahireti bize bıraktılar.Benim ve dünyanın benzeri sıcak bir yaz gününde yolculuk yapan bir süvari gibidir..Sıcaktan bunalan bu süvari  bir ağacın altında biraz gölgelenir.Sonra yola koyulur ve orayı terk eder"

KONUŞULMAMASI GEREKEN KONULAR

Öyle konular var ki konuşulduğunda peygamber de olsa, Sahabe de olsa zayıf kalbli kişiler üzerinde o peygambere yahut sahabeye karşı şüphe uyandırıcı düşünceler uyandırabilir.Bu mevzuların zikredilmesi ve nakledilmesini büyükler mahzurlu görmüşlerdir.
Vaizin yapması gereken Allah'ı hatırlatmak , peygamberlerine tazim göstermek , ümmetine mensup alimleri yüceltici şeyler anlatmak ,insanların cennete imrenip cehenneminden  ve ahirette Allah'ın önünde bekleme vaktinin dehşetinden korkmalarını sağlamaktır.Böylece vaaz meclisi , tamamıyla rahmet olmuş olur.
Şeyh Şarani (k.s)Kibrütül Ahmer  adlı eserinde der ki:"Aşağıdaki ifadelerin niçin vahyedilmiş olduğunu (menat( da araştırmamak gerekir."Şayet sen , kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz , etrafından dağılıp giderlerdi"(Ali imran 3/159)."Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı"(Ali imran 3/152).Çünkü avam tabakası , bunların nüzul sebebini duydukları zaman Sahabiler kendisine basit insanlar olarak gelebilir ve Sahabilerin bazı aykırı davranışlarını kendilerininkine delil sayabilir.
İmam Gazali de der ki:"Hz.Hüseyin'in şehadet haberini ve sahabiler arasındaki anlaşmazlık ve düşmanlıkları anlatmak, başta vaizler olmak üzere herkese haramdır.Çünkü bu,, insanların dinin temel direkleri olan Sahabilere karşı öfke  hislerini kabartır, onlar hakkında ileri geri konuşmalara sebebiyet verir.Bu nedenle aralarındaki çekişmeler, sahih yorumlara tabi tutulmalı ve mesela bu husumetlerin dünyalık ve reislik peşinde koşmaktan değil, bir içtihat hatasından ileri geldiği söylenmelidir ki bu da bilinen bir husustur.
Has kulların masiyetleri , başkalarının arzu ve isteklerinden kaynaklanan masiyetler gibi değildir.Onların masiyetleri , sırf tevil hatasından meydana gelir.Allah'da husumete götüren bu tevillerin hatalı olduğunu kendilerine bildirince , kendilerinin isyan etmiş olduğuna hükmederler ve tevbe edip O'na en yüce ihsan sahibinin hükmüne başvururlar.

KIYAMET GÜNÜ HZ.DAVUD

Malik b.Dinar hazretlerinden şöyle bir ifade nakledilir:Kıyamet günü Allah Teala Arş'ın sütutunda ayakta durmakta olan Davud'a diyecek ki:
"Beni o yumuşak ve ince sesinle yükselt".Davud cevaben:
"Dünyada iken o sesi benden aldığın halde bunu nasıl yapabilirim?" deyince
-"Haydi onu sana iade ediyorum' diyecek  ve Davud o sesiyle Zebur okumağa başlıyacak  ve bunun etkisiyle cennetlikler ellerindeki nimetlerle ilgilenmeyi bırakıp ona kulak verecekler.

25 Temmuz 2017 Salı

Fatih Sultan Mehmed Han'ın ( Avnî ) - İstemem Şiiri

RIZKIN DARALTILMASI-GENİŞLETİLMESİ

Gaflet ehli rızkın genişletilmesindeki yahut daraltılmasındaki hikmeti bilmezler.Bu yüzden de rızkın bol olmasının kişinin şerefli ve değerli olmasından , rızkın daraltılmasının da kişinin zelil, hakir,ve değersiz olmasından kaynaklandığını iddia ederler.Bunların ilkinin çoğu zaman istidrac yoluyla , ikincisinin ise imtihan ve dereceleri yükseltmek için olduğunu bilmezler.
"De ki:Rabbim, dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden)kısar;fakat insanların çoğu bilmezler"(SEBE 36)
İnsanın iradesi dışında olan bu husus çoğu insanın ayağının kaymasına sebeb olur.Zira insan acelecidir.Sonunu beklemeye tahammül edemez.

KAFİRLERİN AHİRETTEKİ BİRBİRLERİNE OLAN DÜŞMANLIKLARI

Kafirlerin dünyada birbirlerine itaat etmelerinin ahirette düşmanlığa  ve birbirinden uzaklaşmaya sebeb olacaklarına şu ayet dikkat çekmektedir:"Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde):"Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik.Bilakis söz suç işliyordunuz." derler.
"Zayıf sanılanlar da büyüklük taslayanlara :"Hayır Gece gündüz (işiniz)tuzak kurmaktı.Çünkü siz daima Allah'ı inkar etmemizi , O' na ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz."derler"

HELAL LOKMA HİKMET MÜNASEBETLERİ

"HELAL RIZIK TALEP ETMEK FARZDAN SONRA FARZDIR"Yani iman ve namaz farizasından sonra gelen farzdır."Kim Kırk gün helal yerse Allah onun kalbini nurlandırır ve kalbinden (lisanına)hikmet pınarları akıtır " buyrulmuştur
Yiyeceğin temizliğinden ve azığın helalliğinden gönül safası hasıl olur.Gönül safasından marifet nuru ziyade olur.Marifet nuruyla mükaşefe  ve münazeleye erişilir.
Mesnevi de der ki:
Nuru ve olgunluğunu arttıran lokma ,
Helal kazançtan elde edilen lokmadır.

Değil mi ki kandili söndürüyor,
Kandilimize konunca onu söndüren yağa su de sen.

Bilgi ve hikmet helal lokmadan doğar
Aşk ve incelik helal lokmadan ağar,

Bir lokmadan kıskançlık ve tuzak görürsen,
Ondan bilgisizlik ve gaflet doğarsa , haram bil sen onu

Buğday ekersin de arpa biter mi hiç?
Eşek sıpası veren at gördün mü hiç?

Lokma tohumdur, düşünceler onun ürünü
Lokma denizdir , düşünceler de onun incisi

Hizmet isteği ve öte dünyaya gitme azmi
Ağızdaki helal lokmadan doğar

ŞEYTANIN VARLIK NEDENİ

"HALBUKİ ŞEYTANIN ONLAR ÜZERİNDE HİÇBİR NÜFUZU YOKTUR.ANCAK AHİRETE İNANANI, ŞÜPHE İÇİNDE KALANDAN AYIRDEDİP BİLELİM DİYE (ona bu fırsatı verdik).RABBİN GERÇEKTEN HER ŞEYİ KORUYANDIR"(SEBE 21)
Şeytan kimseye kılıç çekmez ve değnekle vurmaz.
İmana mukabilinde şüphenin getirilmesi ,inkarın en aşağı mertebesinin bile insanı vartaya/büyük tehlikeye düşürmeye bildirmek için belirtilmiştir
Allah Teala cevheri saf hale getirmek için ateşi madenlere musallat ettiği gibi,insanlık madenlerinden insanların cevherlerini ortaya çıkartmak için ancak şeytanı ademoğullarına musallat etmiştir.Eğer cevher altın ise saflaştırma amelyesinin sonunda altın ortaya çıkar.Cevher bakır ise bakır ortaya çıkar.Ateş bakır madeninden altın,altın madeninden de bakır çıkarmaz.Allah insanlara şeytanı musallat eyledi.Çünkü insanlarda aynı aynen altın ve gümüş madenleri gibidir.Şeytan ise ateştendir.Vesveselerini üfleyerek insanların cevherlerini madenlerinden çıkartır.Ancak her madenden, cevheri ne ise , onu çıkarabilir.

KENDİLERİNE YAZIK ETMEK

Allah'a ortak koşmak,şükrü terk etmek, nimetin kadrini bilmemek,peygamberleri yalanlamakla kendileriniAllah'ın gazabına ve azabına maruz bırakmak geçmişte helak edilen ümmetlerin hali olarak anlatılsada bugünün insanı bu halleri yaşamaktadır.
Allah'a ortak koşmak;salt birden fazla Allah var demek değildir.Dünyaya ait işleri insan kendi aklı ile düzenlemeli demek,"Benim işlerimi ancak filan halleder"demek,otoriteden,güç sahibinden korkarak hayrı ondan ummak v.s gibi haller ve durumlar,Allaha şirk koşma kavramının içinde mütalaa edilmesi gereken durumlardır.
Nimetin kadrini bilmemek bugün yaygındır.Hak Teala,beklenen Mehdi Resulün zuhur zamanı olduğu için her türlü sahada nimetlerin önünü açmış teknoloji alabildiğine ilerleyerek günlük yaşantı kolaylaşmıştır.Tıp ilmindeki ilerlemeler sağlıktaki bilinmeyenlerin önündeki engelleri kaldırmıştır.Hayat teknoloji gibi hızlanmıştır.İletişim zirvededir.Tüm bunlar insan için bir nimet olup bu nimetin şükrü yapılmamaktadır.Peygamber varisi olan insanı kamilleri yalanlamak,fonksiyonlarını inkar etmek,anlatımlarını inanç dünyasından reddetmek yaygındır.
Tüm bu haller geçmiş ümmetlerin helak sebebi iken bugünün insanı sanırım AllahTeala'nın azap ve gazabını bekleyerek kendilerine yazık etmektedirler.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANININ GÖREVİ BIRAKMA İSTEĞİ YAHUT GÖREVDEN ALINMASI

Bu hadisenin varlığı dün basına yansıdı bugün ise Cumhurbaşkanı konuyla alakalı kısmi beyanda bulundu.Bu açıklamaların zahiren ,siyaset gereği olduğunu bilmeyen yok.Kendisine son model mersedes verilen,hükmettiği parasal kaynakların hesabı olmayan her hafta ülke genelinde yüzbini aşan camilerden sürekli toplanan para kaynağına hükmeden bir kimse niçin bırakmak istesin:Kanımızca üç  nedeni olabilir:Yorulmuştur,bilmediğimiz bir hastalığı vardır bu zayıf bir nedendir.ve. ikinci olarak bir yolsuzluğa bulaşmıştır.Deşifre olması riski vardır.Bu çok zayıf bir ihtimaldir.Üçüncü olarak artık mızrak çuvala sığmaz olmuştur.çünkü Bağımsızlığı olmayan bir kurumun(memuriyetin) mutlaka amirleri ile olan takışması yahut çekişmesi olacaktır.Bu hususlar yıllar sonra hatıralar yazılırken gün yüzüne çıkacaktır.Ne istedik ki vermedik denilen cemaatta olduğu gibi tersine soralım.Diyanetten ne istendi ki verilmedi?
Tabi burada akıl biraz fazla mesai yapacak.Acaba,Dinin umdelerinden olan Zekat,fıtr ve sadaka müessesesi hakkında bu kaynakları tahsilde devletmi yetkili kılınmak istenmiştir.İstenmişse Doğrudur.Zira,Efendimiz zamanında kişiler zekatlarını,görevlilere beytülmalde toplanmak ve dağıtılmak üzere verilmekte idi.Tek elden ve merkezden Kur'an'ın belirlediklerine (sekiz gurup)verilmekte idi.Devlet düzeyine ulaşmış isek bununda merkezileşmesinde fayda vardır.ancak Bunun gerçekleşmesi için Yaktığı mum'un beytülmal mi yoksa şahsi mum'u olduğunu söyleyerek şüphe ve şaibeleri giderecek Hz.Ömer'ler olması gerekir.

ELEŞTİRİ ÜZERİNE(AVAM AÇISI)

Eleştiri nefsin bir dürtüsüdür.Varlığını hissettirmek duygusu yatar.Ancak,Eleştirinin içinde "Hakkı söylemek"olmadığı sürece ortada dolaşan şey nefsin hizmetidir.Eleştiri ile alakalı olarak avami açıdan baktığımızda bu hususta hiçte özgür olmadığımız ortaya çıkacaktır.Çünkü gençlerimiz içinde Türkiyede bu oran %2,2 dir.Aynı Oran OECD topluluğunda %10,sanayileşmiş ve ekonomik özgürlüğe kavuşmuş Güney Kore'de ise bu oran %28 dir.Baskının,terörün bulunduğu ortamlarda bu oran gittikçe aşağı düşmektedir.

HİKMET NEDİR?

Hikmet iki türlüdür:1-Konuşulup anlatılan hikmet ki  şeriat ve hakikat bilgisidir.2-Sükut geçilen,anlatılmayan hikmet ki bu da avam alimlerin kendileri için zararlı ve helak edici olacağından gerektiği şekilde muttali olamadıkları hakikat sırlarıdır.

Bir rivayete göre Efendimiz (sav)bazı sahabeleri ile Medine sokaklarından geçerken bir kadın Allah aşkına evine gelmelerini rica etti.İçeri girdiklerinde ,etrafında çocuklarının oynamakta olduğu alevli bir ateş gördüler.Kadın:”Ey Allah’ın Resulü ! Allah mı kullarına daha çok acır, yoksa ben mi çocuklarıma daha çok acırım!” dedi.Peygamber (sav)Tabi ki Allah acır, O Erhamürrahimin’dir” cevabını verdi.Bu cevabı alan kadın şöyle dedi:”Ey Allah’ın Resulü ! benim şu çocuklarımı ateşe atacağımı düşünebilir misin?”.,Hz.Peygamber :”Hayır”deyinceKadın:”Öyleyse kullarına, beni şu çocuklarıma acıdığımdan daha fazla acıyan Allah kullarını nasıl ateşe atabiliyor?” diye sordu.Ravi diyor ki:”Bunun üzerine Hz.Peygamber ağlamaya başladı ve bana böyle vahyediliyor”buyurdu.

KUVVETLİLİK İŞARETLERİ/KORUMA ORDUSU

Hz.Davud için Sad suresinin 20 nci ayetinde:”Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş,ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik”buyurulmuştur.
Rivayet edildiğine göre Hz.Davud’u her gece sarayının etrafında otuzaltı bin kişilik koruma ordusu bulunurdu.
“Allah seni insanlardan korur”(Maide 5/67 ayetinin nüzulüne kadar Peygamber efendimiz’de sahabe tarafından korunurdu.


İNSANDAN ETKİLENME/ETKİLEŞME HADİSESİ

Hz.Davud’a güzel ses bahşedilmişti.Bu sesin güzelliği nedeniyle teşbihe başladığında dağlar O’na iştirak eder,kuşlar koro halinde ona katılırdı.Bu güzel sesin cansız dediğimiz dağları ve  hayvan dediğimiz kuşları etkilediği ve Davud’a teşbihte katılmaları nedeniyle etkileştiğini göstermektedir.Şu halde etkilenip harekete geçme, ağlama  ve benzeri tepkiler , sadece insana özgü değildir.
Anlatılır ki:Velilerden biri kendisinden yağmur damlaları gibi su damlayan bir taş gördü.Bir süre tefekkürle o taşa baktı.Taş onunla konuşmağa başladı:Ey Allah’ın dostu , Allah Teala’nın beni yarattığı günden beri onun korkusundan hasret gözyaşı döküyorum dedi.O veli de Allah’a dua edip:”Ey Allah’ım bu taşa emniyet ver”dedi.Duası kabul edilip o taşın eman ve güven içinde olacağı müjdesi ulaştı.O veli bir müddet sonra yine o yere gitti.Gördü ki öncekisinden daha fazla sular damlıyor.Sordu:Ey taş, Allah’dan eman aldığına göre  bu ağlama da nedir? Taş cevap verdi:Önceleri Allah’ın azabına uğrama korkusuyla ağlıyordum.Şimdi ise eman ve selamete ulaşmanın mutluluğundan ağlıyorum.


AYETLERDEKİ SABRET HİTABI

 EFENDİMİZ (sav).’E AYETLERDEKİ “SABRET”HİTABI
Kur’an ayetlerinin bir çoğunda Efendimize hitapla “Sabret”denilmiştir.Efendimiz sav sabırsız biri değildi.Peygamber efendimizin gönlü,üzerine Hak nurlarının devamlı gelişinden ötürü yağmurlardan ve hatta Arş ve Kürsinin nurlarından daha ince idi.Onun inkarcıların sözlerine  ve müstehzilerin alaylarına tahammül edememesi , Allah’ın marifet  celalinin eksiksiz oluşundandır. Yoksa hz.Peygamber’in (sav) ubudiyyet makamında sabırsız biri  olmasından değil.


NADR B.HARİS KAFİRİ

Mekke müşriklerinden olan azılı bir şeytandır.Kur’anda bu şahıs hakkında on ayet nazil olmuştur.””Üzerimize gökten taş yağdır”şeklinde Efendimiz(sav)’e hitap eden bu kafirdir.
Sehl.b Abdullah Tusteri hazretleri demiştir ki:”Ölümü ancak şu üç kişi ister:
1.Ölümden sonra neler olacağını bilmeyen
2.Allah’ın güç dairesinden kaçan
3.Allah’a ulaşmayı şiddetle arzulayan bir Allah aşığı”

LA İLAHE İLLALLAH KALESİ

Kafirler taştan inşa edilmiş surlardan müteşekkil kalelere istinad ediyorlar(dayanıyorlar/güveniyorlar.)Müminler ise “La ilahe illallah Muhammedün Rasulullah”kelimesine dayanıyorlar.Müminler Allah’a tevekkül etme kalesi dışında hiçbir kaleye sığınmıyorlar.Allah da onlara yetiyor.Bir kutsi hadiste buyurulmuştur ki:”La ilahe illallah benim kalemdir,benim kaleme sığınan ise benim azabımdan emin olur”


24 Temmuz 2017 Pazartesi

İHSAN ETMEKLE GÖNLÜ HUZURA ERDİRMEK

Rivayet edilmiştir ki Abdullah b.Mübarek(r.a)bir yıl Haremi Şerifte Haccı tamamlamıştı.Rüyasında iki meleğin geldiğini grdü.Biri diğerine :"Bu yıl hac için kaç kişi toplandı?" diye sordu Diğeri şöyle dedi:"Üç yüz bin""Ben:"Kaç kişinin haccı makbul oldu?"diye sordum "Hiç kimsenin haccı kabul olmadı"dediler.Abdullah şöyle der:Bu sözü işitince , üzerime üzüntü çöktü."Bütün insanlar cihanın dört bir tarafından sıkıntı ve meşakkat çekerek gelmişlerdi, hepsi zayi oldu."dedim.Melekler"Dımaşk'da Ali b. Muvaffak adında bir ayakkabıcı var; buraya gelememiş.ancak onun haccı kabul edildi.Bunun yaptığı iş sebebiyle herkesinki kabul edildi."dediler
Ali b.Muvaffak der ki:"Hac yapmak için üçyüzelli dirhem biriktirdim.Yanıma hamile bir kadın geldi.ve "Şu evden güzel bir yemek kokusu geliyor.Git de bu evden bana biraz yemek getir ki çocuğum düşmesin"dedi.Ben de gittim ve sahibine durumu anlattım.Ev sahibi ağladı ve "Benim de çocuklarım var.Bir haftadır hiçbir şey yemediler.Ben de bugün kalkıp onlara ölmüş bir merkebin etinden bir parça getirdim.Ev halkı onu pişiriyorlar.Biz mecbur olduğumuz için bize helal, ancak sana haramdır.Onu nasıl verebilirim ki"dedi.Ali b. Muvaffak der ki:"Onun bu sözünü duyunca ,gönlüme ateş düştü.Hac için biriktirdiğim meblağı ona verdim.ve "İşte benim haccım bu" dedim.
Allah Teala onun bu iyiliğini en güzel şekilde kabul etti.Allah bütün hacıları ona bağışladı(onun hatırına onların haccını kabul etti).
İhsan etmekle gönlü huzura erdirmek,
Her konakta bin rekat namaz kılmaktan yeğdir.

HAZRETİ SÜLEYMANIN CİNLERİ

Bizler açısından cinleri görmek ve müşahade etmek mümkün kılınmamıştır.Hz:Süleyman'a bahşedilen bir lütufla cinler ,kesif ve görülebilir bir varlık olarak Hz.Süleymanın emrinde çalışmakta idiler.Çok ağır işleri yapmaktaydılar.Bu hal onlara ağır gelsede yapacakları bir şey yoktu.çünkü,Hz.Süleyman'ı kızdırdıkları takdirde kendilerini yok eden acı bir azap içinde bulmaktaydılar.Hz.Süleyman ölümünden önce onlara kapısı olmayan kırıstalden bir köşk yapmalarını istedi.Onlarda bunu bina ettiler.Sonra Hz.Süleyman o bina içine girip namaz kılmakta idi.Namazını asasına dayanarak kılmakta idi.Ellerini asanın üzerine koymuş üzerine de çenesini dayamıştı.Bu halde bir yıl kaldı.Cinyler onu namaz kılıyor sanmaktalardı.Ne zaman asayı bir ağaç kurdu yiyip zayıflatınca asanın ağacı kırıldı ve Hz.Süleyman yere yıkıldı.O zaman cinler Hz.Süleymanın göçtüğünü anladılar.Eğer gaybi bilmiş olsalardı bir yıldan beri bu ağır işlerin altında ezilmezlerdi.Süleymanın ardından bu cinlerde öldüler.Hak Teala'da bundan sonra,cinlerin yaratılışlarını daha öncesinde olduğuu gibi incelik,zayıflık ve gizlilik üzere kıldı.Böylece cinler görünmez,ağır şeyleri bir yerden bir yere götüremez oldular.

ŞEKURİYYET MAKAMI

"Kullarımdan şükreden azdır"kavliyle ,şekuriyyet makamına ulaşanların azlığına işaret edilmiştir.Şekur, şükrü hal ile olandır.Avamın şükrü söz ile olur.Nitekim Allah Teala şöyle buyuruyor:"Ve şöyle de;Hamd Allah'a mahsustur.O, ayetlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız"(Neml 27/93).
Havassın şükrü amel iledir.
Havassül havvsın şükrü , haller iledir.Bu da şekuriyet sıfatı ile vasıflanmaktır.Aslında Eş-Şekur Allah Teala'dır."Doğrusu Rabbimiz Gafur(çok bağışlayan)Şekur(çok nimet veren)dir.

İSİM İLE MÜSEMMA ARASINDAKİ MÜNASEBETLER

"Andolsun,Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik"(Sebe 10).Allah Teala Davud(a.s)'a içinde başka harflerle bitişen bir harf olmayan bir isim vermiştir.( harfleri kendinden sonra bir başka harfe bitişmezler.Dal,elif,vav,dal).Bu da Allah teala'nın Davud(a.s)'ın gönül bağını bu dünyadan tamamen kestiğine , onu bir takım gizli ve aşikar lütuf ve ihsanlarıyla şereflendirdiğine delalet etmektedir.Çünkü isim ile müsemma arasında ancak hakikat ehlinin anlıyabileceği bir münasebet vardır.Ayrıca lakap ve isimlerin gökten indiği de bir gerçektir.
Davud peygamberin üstünlüğü ,dağların teşbih etmesi,kuşların hizmetine verilmesi ve demirin yumuşatılmasıdır.Bu ona özel bir mucizedir.
Allah Teala ismi güzel,yüzü güzel ve sesi güzel olmayan peygamber göndermemiştir.Hz.Davud'un sesi çok güzeldi.Ne zamanZebur okumaya başlasa,yırtıcı ve vahşi hayvanlar yuvalarından çıkar onun gönül okşayan sesini dinlerlrdi.

DÜNYADAKİ HAMD-AHİRETTEKİ HAMD

Dünyadaki hamd ile ahiretteki hamd arasında fark şudur:Dünyadaki hamd, ibadet yoluyladır.Ahiretteki hamd ise susayan kimsenin soğuk sudan aldığı lezzet cihetiyledir.Yoksa farz ve vacip olması yönüyle değildir.Bir rivayette şöyle denilmiştir:"Cennet ehline nefes ilham edildiği gibi teşbih de ilham edilir.
Anite ehlinin tamamı O'nu hamd ile anarlar.Dostlar O'nu fazilet ile, düşmanlar ise adaletiyle methederler.

CENNET EHLİNİN ALLAH'A HAMD ETTİĞİ ALTI YER

1-"Ayrılın bir tarafa bugün, ey Günahkarlar"(Yasin 36/59) diye nida edilip artık müminler kafirlerden ayrılınca müminler (ELHAMDÜLİLLAHİLLEZİ NECCANA MİNEL KAVMİZ ZALİMİN)"Bizi zalimler topluluğundan kurtran Allah'a hamdolsun "(Müminun 23/28) derler.
2-Sıratı geçtikten sonra
ELHAMDÜLİLLAHİ LLEZİ EZHEBE ANNEL HAZEN(Bizden tasayı gideren Allah'a hamd olsun)Fatır 35/34)
3-Cennet kapısına yaklaşıp , hayat suyu ile yıkanıp cennete nazar ettikleri zaman:
ELHAMDÜLİLLAHİLLEZİ HEDANA Lİ HAZA (Hidayetiyle bizi bu nimete kavuşturan Allah'a hamdolsun."(El Araf 7/43)
4-Müminler cennete girip melekler onları selamla karşılayınca:
ELLEZİ EHALLENA DAREL MÜGAMETİ MİN FADLİHİ.LA YEMESSÜNA FİHA NESABÜN VELA YEMESSÜNA FİHA LÜĞUBÜN(lütfuyla BİZİ ASIL OTURULACAK YURDA(CENNETE)YERLEŞTİREN (ALLAH'A  HAMDOLSUN).ARTIK ORADA BİZE NE BİR YORGUNLUK DOKUNACAK NE DE ORADA BİZE USANÇ GELECEKTİR.(fatkır 35/35)
5-Cennette makamlarına yerleştikleri zaman
ELHAMDÜLİLLAHİLLEZİ SADAKANA VA'DEHU VE EVRESÜNEL ARDA NETEBEVVEÜ MİNEL CENNETİ HAYSÜ NEŞAÜ.FENİ'ME ECRÜL AMİLİN(Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna varis kılan Allah'a hamdolsun.İyi amelde bulunanların mükafatı ne güzelmiş."(Zümer 39/74)
6-Her Yemekten sonra
ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN:(Hamd(övme ve övülme)alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.(Fatiha 1/2)

İBRAHİM ETHEM

İbrahim ethem (k.s)şöyle demiştir:"Kabe'yi tavaf edilmediği bir zmanda boş bulmak ve bir hacetimi isemek için fırsat kolluyrdum.Bulamadım.Nihayet bir gece şiddetli bir yağmur yağdı.Kabe boşaldı.Tavaf ettim ve elimle Kabe'nin kapısının halkasını tutup hata ve günahlardan muhafaza diledim.Şöyle bir nida geldi.Kimseye vermediğimiz bir şeyi istiyorsun.Ben ismet/masumluk verecek olsam ,gaffarlık,gafurluk,rahmanlık ve rahimlik denizlerim ne olacak?"Bunun üzerine "Allah'ım günahlarımı bağışla dedim."Şu sesi işittim:"Dünyada bizimle konuş ve kendinden bahsetme;çünkü başkaları senden bahseder"
Ethem oğl şöyle dedi:"On beşyıl meşakket çektim ve sonunda şu nidayı işittim"Kul ol, rahat et"Yani hem dünyada hem ahirette rahatlık Mevla'ya kullukta , en aşağıdan en yukarıya masivadan yüz çevirmektir.O halde dünyaya ve Mevla'dan başkasına kul olana dünyada da ahirette de rahatlık yoktur.

EMANETİN KABUL EDEN İNSANLARIN MÜNAFIK VE MÜŞRİKLERİ

Ahzab suresi 73 ayeti:(Allah bu emaneti insana vermek suretiyle), münafık erkeklere ve münafık kadınlara ,müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek ,iman eden erkeklerin ve iman eden kadınların tevbesini kabul buyuracaktır.Allah bağışlyandır.Merhamet edendir"
Allah Teala emanetin teklif edilmesindeki hikmetin yaratılmışların bu emaneti konusunda üç tabaka olmaları hususu için şöyle denilmiştir:
Birinci tabaka:meleklerden ve başka varlıklardan emaneti yüklenmeyip bu konuda sevabı ya da cezası olmayanlardır.
İkinci tabaka:emaneti yüklenip emanetin hakkını yerine gtirmeyen ve ona hıyanet edendir.Onlar münafık erkekler ve münafık kadınlar,müşrik erkekler ve müşrik kadınlardır.Onlar kendi nefislerine zulmederek emaneti yüklenmişlerdir, emanetin kadrini bilmeyip onu zayi etmişler ve emanete hakkıyla riayet etmemişlerdir.Onların işlerinin sonu ebedi azaptır.
Üçüncü tabaka:emaneti yüklenen , emanetin hakkını yerine getiren ve on hıyanet etmeyenlerdir.Ancak bu emanet yükün ağırlığı ve insaniyetin zayıflığı sebebiyle bazı vakitler duraklar.Ardından günahlarını itiraf ederek yalvarıp yakarmak suretiyle Allah'a geri dönerler.İşte bunlar mümin erkekler ve mümin kadınlardır.İşte Allah onların tevbelerini kabul eder.
Bu üç tabaka için şunlarda söylenebilir;
Birinci tabaka emaneti yüklenmeyip zararından dolayı faydasınıda terk etmiştir.
İkinci tabaka faydasına tamah ederek emaneti yüklendikleri için emanetin hakkını yerine getiremediler, fani dünya karşılığında onu satmak suretiyle emanete hıyanet ettiler."Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir."(El bakara 2/16).Onlar Allah'ın kahır sıfatının cemalinin zahir olduğu bir aynadır.
Üçüncü tabaka ise emaneti gönülden arzu edip isteyerek ,şevk ve muhabbetle yüklendikleri için güçleri nisbetinde o emanetin hakkını yerine getirmişlerdir.Ancak 2Her küheylanın bir tökezlemesi vardır"denildiği gibi onların da zaman zaman kendi tercihleri olmaksızın Rableri nezdindeki sadakat ayakları bela ve ibtila taşına çarpar.Sonra yine Rableri onları seçkin kılar, tevbelerini kabul eder, onları  inayet cezbeleri ile yüce Hazretine hidayet eder.İşte onlar Allah'ın fazlının ve lütfunun cemalinin zahir olduğu bir aynadır

"BEN İBADETLERİMİ KABUL ET DEMİYORUM !

ŞEYH SA'Dİ DER Kİ:
Kabe kapısına yapışmış bir dilenci gördüm,
Gözyaşı döküyor, şöyle yalvarıyordu.
"Ben, ibadetlerimi kabul et demiyorum;
Günahlarım üzerine af kalemini çekiver."

EMANET ÜZERİNE

İnsanın yüklendiği EMANET,yeryüzünde Cenab-ı Hakk'ı temsil etme görevi ve ona mazhar olma kabiliyeti.
Keşfül esrar'da der ki:"Gökyüzü, yeryüzü ve dağlar emaneti kabul etmektenkorkup taşımaktan geri durunca ,alemlerin rabbi Adem'e şöyle buyurdu:Ben emaneti göklere,yere ve dağlara arz ettim, onlar buna takat getiremediler.Sen ise içinde olan her şeyle birlikte onu alıyorsun."buyurdu.Adem (a.s)"Ya Rabbi onun içinde ne var?"diye sordu Allah Teala:"Güzel davranırsan ödüllendirilirsin, kötü davranırsan cezalandırılırsın."buyurdu.Adem (a.s)"Ya Rab bu emanet artık benim kulağımla omzum arasında  ve benim uhde ve zimmetimdedir"dedi.Yani Adem (a.s)itaat etti.Kula yakışır şekilde:"Duydum ve emaneti kabul ettim."dedi.Hak Teala buyurdu:"Madem ki sen bunu kabul ettin, bu hususta sana güç vereceğim.Gözün için bir perde yaratacağım;sana helal olmayan şeylere bakmaktan korktuğun zaman gözünün perdesini indir.Dilin içinde iki çene ve kilit(dudak)yaratacağım;helal olmayan bir şeyi konuşmaktan korktuğunda hemen o kilidi kapat.Edep yerin için elbise/örtü yaratacağım,edep yerini de sana haram olanlara açma."
Şeyh Cüneyd(k.s) şöyle demiştir:"Adem7in nazarı ,emanete değilHakk'ın arz/teklif etmesine idi.Hakk'ın arz etmesinin lezzeti , emanetin ağırlığını ona unutturdu..Hak Teala'nın lütfu ,iunayet diliyle şöyle buyurdu:"Alıp kabul etmek senden,kollayıp gözetmek benden.Madem ki sen itaat ederek benim yüklediğim yükü kabul ettin,ben de yaratılanların arasından seni alıp çıkardım/seçtim."