28 Şubat 2017 Salı

CENAB-I PEYGAMBERE ÖĞRETİLEN İLİM

Bir hadiste şöyle buyrulur:"Rabbim"miraç gecesi "bana sordu, fakat O'na cevap veremedim.Bunun üzerine keyfiyetsiz ve sınırsız bir şekilde elini"yani kudret elini, çünkü Allah uzvu olmaktan münezzehtir."iki omuzumun arasına koydu.Elinin soğukluğunu hissettim.Bu esnada beni öncekilerin ve sonrakilerin ilmine varis kıldı.Bana türlü ilimler öğretti.Bunlardan bazılarını gizli tutmak konusunda benden söz aldı.Çünkü böyle bilgileri benden başkasının taşıyamayacağını biliyordu.Bir ilimde öğretti ki başkalarına öğretip öğretmemem konusunda beni muhayyer bıraktı.Bir ilimde öğretti ki onu da ümmetimin avamına  ve havasına tebliğ etmemi emir buyurdu"

HURUFU MUKATTAA

Kuran'ı Kerim'de bazı surelerin başında bulunan Hurufu Mukataa, ehil olmayanlara ifşa edilmesi  haram olan gizli sırlardandır.Bazı alimler:"Bu narfler ,Kuran'ın müteşabihlerindendir.onların manasını ancak allah bilir"bu konuda en salim yoldur ve işi ehline bırakmaktır.Ancak,Allah Teala onların manasını kamillerin kalbine akıtması,O'nun keremi açısından hiç de uzak bir ihtimal değildir.Şu kadar varki Kamiller, kendilerinden alınan ahdi muhafaza etmek  ve zayıf akıllılardan sakınmak için bu manaların hakikatlarını açıkça belirtmeksizin remz ve işaret yoluyla anlatırlar.
Cevherin kadrini madem ki cevherci bilir
Öyleyse hırdavatçıyı dükkana niçin korsun?
Hafız derki:
Pahalı incinin kıymetini avam ne bilir?
Ey Hafız, yekpare mücevheri havastan başkasına verme.
Hz.Ali Efendimiz buyurmuştur ki:"Ebül Kasım'ın (s.a.v.) ağzından duyduklarım(ın tamamını)size söyleyecek olsaydım 'Ali , yalancıların en yalancısı ve fasıkların fasığıdır.' diyerek yanımdan çeker giderdiniz."

YUSUF SURESİ

Ubey b. Ka'b'dan Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilir:"Kölelerinize Yusuf suresin öğretiniz.Çünkü hangi Müslüman onu  ailesine ve kölelerine yazdırır ve öğretirse, Allah Teala ölüm sekeratını kendisin kolaylaştırır,ona kuvvet verir ve hiçbir Müslümana hased etmemeyi bahşeder."
Bunun sebebi şudur;Yusuf (a.s) kardeşlerinin hasedine , kuyunun ve zindanın skıntılarına mübtela olunca Allah Teala ona Cebrail (a.s)'ı gönderdi, onu üns ve huzur makamına ulaştırarak teselli etti ve bu sıkıntılarını hafifletti.Daha sonra ona güç,izzet ve hükümdarlık  bahşetti.Böylece Hz.Yusuf,cefalardan sonra safaya ulaştı.
Denmiştir ki:"Üzüntülü kimse Yusuf suresini dinlerse mutlaka rahatlar"

SUFİLERİN HAYVANLARLA ALAKASI

Tasavvuf tarihinde Allah dostları ile hayvanlar arasındaki sıcak ilişkiyi anlatan pek çok menkıbe yer alır.Mutasavvıflara göre hayvanlarla yakın ilişki;hiç de şaşırtıcı değildir..Çünkü her mahluk .Allah'ı kendi dilinde tespih eder.Nefsini arındırmış veli ,onların tesbihatını anlar ve onlara katılabilir.Sufi bir kez "nefs köpeğini dize getirip Allah'a tamamen itaat ederse,yaratılmış her şey ona itaat eder.Sufiler din büyüklerinden Ebu Medyen'e ,sufilerin yırtıcı hayvanlarla  dostluğundan bahsedildiğinde :"Onu yetmiş senede kat edenleri gördüm.Kat ettiği her mesafe on yılda ortaya çıktı.Tamamını bir saatte kat edenleri gördüm.Tıpkı İbrahim b.Ethem gibi.O Allah'ın yardımıyla bir saatte kat etti".
Ebu Medyen mağribi'ye yırtıcı hayvanlar boyun eğerdi.Bir aslan bir adamın eşeğini yemişti.Şeyh ,adamı aslanın yanına götürdü ve aslanın kulağını tutarak:"Bu adamın eşeğini yediğin için ömür boyu bu adamın eşeği olacaksın"dedi ve onu adama teslim etti.Adam ölünceye kadar aslanı eşek yerine kullandı.
Şeyh Ebu Medyen bir sene evine kapanıp dışarı çıkmamıştı.Bir sene sonra çıktığında halk evinin önünde toplanmış kendilerine vaaz edilmesini bekliyorlardı.Şeyh dışarıya çıkıp bir ağacın altına oturunca ağaçtaki tüm kuşlar kaçtılar.bunun üzerine Şeyh "Benim konuşmam faydalı olsaydı bu kuşlar kaçmazdı"deyip geri döndü ve bir sene daha evine kapandı.Ondan sonra halk yine evinin önüne toplandı ve şeyhten vaaz istediler.Şeyh aynı ağacın altına geldiğinde kuşlar bu kez kaçmadılar.Şeyh sohbete başladı,vaazın hararetiyle kuşlar kanat çırptı,bir kısmı ölüp yere düştü"
Bu örneklerden anlaşılır ki sufilerin hayvanlarla olan tavırlarında kendi seyrü süluklarının durumunu anlamak ve hatalarını düzeltmek amacı taşır.Korku ,Allah'a hakiki anlamıyla itaat etmeyen için geçerlidir.Allah'a teslim olmuş kişilerin üzülmesini ve korkmasını gerektirecek hiçbir durum yoktur.Bu anlamda yaratıcının sevgisini kazanmış kişi ;tüm yaratılmışların sevgisini ve güv
enini kazanmaktadır.

ÜNSÜL VAHİD VE NÜZHETÜL MÜRİD'İN TERCEMESİ

Bu risale  İbni Arabinin şeyhi Ebu Medyen Şuayb'e aittir.
Şöyle der:
"Hak Teala varlığın tek hakimidir.Varlık onunla kaimdir.Madde varlığın kaynağıdır.Madde(kaynak)yok olursa  varlıkta yok olur.
Tasavvuf ilmini sadece dinlemek doğru olmaz.Bir kimse şu dört hususa sahip olması gerekir ki bu ilim ona nasib olsun ;ZÜHD, İLİM,TEVEKKÜL ve  YAKİN.
Hak Teala her kimse  ve her haldeki açık, gizli her şeyi bilir.
Her şeyin tek müessirinin Allah olduğunu bilen kalbi,o, musibetlerden ve yoldan çıkaran fitnelerden korur.
Hak Teala ulemanın lisanı üzeredir.Halkına layık olduğu sürece bu mazhariyete erer
Hak zuhur ettiğinde onunla birlikte hiç bir şey kalmaz
Bir kimse özünde kulluk ederse;amellerine riya gözü ile hallerine iddia gözü ile ve sözlerine iftira gözü ile bakar
Ömrün tek bir nefestir.Bu nedenle kendin için olmasına başkası için olmamasına gayret et.
Kalbin yöneleceği tek bir yön vardır.,hangisine yönelirse diğerine perdelenir.
Eğer Allah'dan başkasına meyledersen seni, münacatın lezzetinden alıkoyar.
Basiret faydalı olana yönelmeyi gerektirir.
En zararlı şey gafil alim, cahil sufi, yağcı vaizle sohbet etmektir.

KASİDE (ŞEYH EBU MEDYEN)

Kaside-i Nuniyye denilen kaside İbni arabi'nin şeyhi Ebu medyen Mağribi'ye aittir.
"Sizden ayrı kaldığımız zaman dünya bize dar gelir
Şevkimiz ve Neşemiz kaybolur gider.

Uzaklığınız ölüm, yakınlığınız hayattır bize
Bir an bile olsa bizden ayrı kalmanız ölümdür bize

Gurbetinizde ölür, kurbetinizle yaşarız.
Size kavuşma müjdesi gelse biz hemen o an dirilir.

Sizi görmediğimiz zaman diriliriz sizi yad etmekle
Bilinki dostları hatırlatmak hayat bahşeder bize

Gönüllerimiz sizin güzelliğinizi görmeseydi,
Siz yanımızda değilken ve biz uyuyup uyanırken

Aşkınız ve hasretinizden ölürdük.
Fakat mana aleminde sizin güzelliklerinizle beraber olduk.

Konuşmasakta canlandırır bizi, sizi hatırlamak
Gönlümüzde aşkınız olmasaydı asla hareket edemezdik

Ehlin vecdi yasaklıyna de ki,
Bizimle aşkın şarabını tatmadıysan kendi halimize bırak bizi.

Ey manadan yoksun olan cahil , bil ki ruhlar kavuşma şevki ile titrediği zaman ,
Evet, bedenler semaya kalkar hemen

Ey delikanlı, kafese tıkılmış kuşun ,
Yurdunu yuvasını özlediğinde , özlem türküleri söylediğini görmezmisin?

Öterek içindeki sıkıntıları atmaya çalışır.
Bu ruh ve manayla vücudu çırpınır durur.

Kavuşma özlemiyle kafeslerde rakseder durur
Bunu anlıyanlar o öttüğünde titreyiverir.

Ey delikanlı,işte böyledir aşıkların gönülleri.
Titretir onları yüce aleme olan özlemleri

Vecd haline geldiklerinde ruhlar , sabra nasıl zorlanır
Mana ve sırlara şahit olanlar sabra nasıl dayanır?

Ey içi boş, manadan yoksun ehli zahir
Mana ehlinin tattıklarını tatmıyorsan,Allah aşkına kınama bizi  artık pyeter.

İddialarımızda bize inan
Belki de vecdimiz artınca biz kendimize geliyoruz.

Sema anında kalplerimiz rikkate gelir.
Vecdimizi gizleyecek bir yol bulunmaz olur.

İlahi esrar içinde ince ve latif sırlar vardır.
Onlara giriftar olduğumuzda , keşke atabilsek naralar.

Ey aşıkların başı!Kalk ve raks eyle
Rahatlat şöyle bizi ,Sevgilinin adını terennüm eyle

Gizlice şükrettiğimizi bize kastedenlerden sakın söyleme
Gözlerin gerçeği göremiyorsa,insaf kıl halimize

Nura gark olup nefislerimizi arındırdığımız an,
Aşk şarabından sarhoş olur,kendimizden geçeriz o zaman

Sekr hali yaşayan maneviyat sarhoşlarını kınama.
Zira Sekr halimizde teklif bizden kalkmıştır anlasana.
Şeyh Ebu Medyen Mağribi

KASİDE

Bir kısmı tercüme olarak aktarılan bu kaside İbni Arabi hazretlerinin mürşidi Ebu Medyen Mağribi'ye ait olup KASİDE-İ BAİYYE diye meşhurdur.
"Har sıkıntımda elimi sana uzattım.
Her derdimde dermanımı senden buldum

Benim Başvuru kaynağım ,yalnızlığımda teselli odağımsın.
Üzerimize farz olan umudu şiar edinmek hayal mi olsun?

Allah'ım Sana beslediğim umudu gerçek kıl.Düşmanın kötü niyetinden ve dostun kötü tutumundan beni muhafaza kıl.

Boğazımla bağırsaklarım arasında beni tutsak eden
Nice felaketlerin sıkıntısından beni daima sen kurtardın

Ne gücüm ne stratejim kaldı benim.
Mevhibelerin güzelliğine muhtaç olan fakrımı muhafaza et benim
Istırap ehlinin dualarında kendisine iltica ettiği Allahım !
Bütün çıkış yollarım tıkandı,sun bana yardım.

Senden dileğim  vekilim  ve umudum olmandır
Mahlukata karşı zühdümen temiz kazancımdır

İnsaf sahibi olan Allah'ım !Tüm yapıp ettiklerime rağmen,
Halime ancak sen acır,işlediğim günahtan bağışlamaya ancak sen güç yetirirsin

İlahi Senden şudur ancak dileğim:olanca günahım ve hatama rağmen,
Kuluna ihsanda bulunman , kulunu affına mazhar kılman.

En sıkıntılı anında beşeriyetin şefeatçısı olan ,
Haşimoğlundan Muhammed MUHTAR'A SELAM OLSUN.

27 Şubat 2017 Pazartesi

KEMALE ERMİŞ KADINLAR

Peygamber efendimizden gelen bir rivayet şu şekildedir:"Erkeklerden kemale ermiş olanlar çoktur.Kadınlardan sadece dört kadın kemale ermiştir.Bunlar Asiye binti Müzahim,Meryem binti İmran, Hatice binti Huveylid,ve Fatıma binti Muhammed'dir.Aişe'nin kadınlara olan üstünlüğü tiridin diğer yemeklere olan üstünlüğü gibidir"

ÜZÜNTÜ

Büyüklerden birisi derki hüzün yani üzüntü ediplerin süsüdür.Hüzün aşını tatmayan kimse çeşitli ibadetlerin lezzetini tatmaz.Tahrim suresinin 11 nci ayeti "Allah inananlara da Firavunun karısını misal gösterdi.Bana katında , cennette bir ev yap,beni Firavun'dan ve onun (kötü)işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar !demiştir.ASİYE ANNEMİZİN TALEP ETTİĞİ EV İLE ALAKALI DERLER Kİ rivayete göre Allah'ın Adn cennetini herhangi bir vasıta olmaksızın bizzat kendi eliyle yaratmış  ve Tuba ağacını kendi eliyle dikmiş olmasıdır.Firavunun karısı bu duayı yaptığında bütün hicablar yani perdeler kaldırılır ve bembeyaz inciden yapılmış olan cennetteki evini görür ve böylece ruhu çekilip alınır.
Zarif kişilerden birisine sorulur:Kuran-ı Kerim'de "el-car kable'ddar "yani evden önce komşu al şeklindeki ata sözü nerededir?diye sorulur.O da der ki:"Bana katında cennette ev yap"ayet kerimesidir."Katından " ifadesi komşuluğa "beyten fil cenneti"kelimesi de evi ifade etmektedir.

KIYAMET GÜNÜ AKRABALIK DURUMU

Kıyamet günü insanların arasında"akrabalık bağları kalmamıştır"(Müminun 23/101)buyrulmaktadır.Dünyevi olan bedensel bağ yok olmuştur.Ruhani birlik ise Said ve Şakinin birbirlerinden aynı olması gibi ahirette te devam eder.Bu nedenle Peygamberler ümmetini,Mürşitler ,meşayihler müritlerini ararlar.

ATIN ALNININ VE AYAKLARININ BEYAZLIĞI


alnı ve ayakları beyaz at niçin hoşumuza gider.DÖRT AYAKLARININDA TOYNAK YAHUT DİZLERİNE KADAR BEYAZ OLAN VE ALNINDA BEYAZLIK bulunan ata Sekili at derler.Bu o hayvana çok özel bir cazibe verir.Kıyamet gününde de Canabı Resulullah,kendinden sonra gelecek müminlerin dünyadaki iken abdest uzuvlarını yıkamalarından dolayı alınlarında el ve ayaklarında mevcut beyazlıktan dolayı tanıyacağını belirtmiştir.

ALLAH TEALA'YA İHTİYAÇ DUYGUSU CENNET'TE DEVAM EDER Mİ?

Ahirette haşirden sonra mizan sırat v.s hadiseleri esnasında tüm mahlukat Cenab-ı Allah'a muhtaçtır.acaba müminler Cennete girdikten sonra bu muhtaçıyet devam eder mi?
Cennet zevk yeridir.Mükellefiyet yeri değildir.Keza ceza ve mükafat olmadığı için de cennette ibadette yoktur.Selh Tüsteri hazretleri buyurmuştur ki:Dünyada ve ahirette Allah Teala'ya muhtaç olma olgusu müminlerden hiçbir zaman sakıt olmaz.onlar izzet ve gına yurdu olan cennette olsalar bile yine de Allah Tealaya şiddetli bir ihtyaç içinde olurlar.Çünkü onunla karşılaşma hasretiyle yanmaktadırlar.Bu sebeble "bizim nurumuzu tamamla"derler.

HAKİKİ TEVBE

Rivayete göre Hz.Ali (r.a.)bir bedevinin şöyle dua ettiğini işitir:”Allah’ım Senden mağfiret diliyorm ve Sana tevbe ediyorum”.Hz Ali (r.a.)şöyle der:Ey istiğfar eden kişi bir dilin çabucak tevbe etmesi şeklinde yapılan tevbe yalancıların tevbesidir.adam sorar:Tevbe nedir? Hz.Ali derki :Tevbede altı husus bir araya gelmelidir
1-geçmiş günahlardan dolayı pişmanlık duymak
2-Yerine getirilmemiş olan farzları yerine getirmek (Yani namaz ,oruç,zekat ve benzer farzları kaza etmek)
3-Yapılan haksızlıkları telafi etmek
4-Haksızlığa uğratılan kişilerden helallik dilemek.
5-Bir daha o fiili işlememeye karar vermek

6-Masiyet içinde beslediği bedenini Allah’a itaat içinde eritmek,nefsine masiyetlerin tadını tattırdığı gibi itaatın acılığını da tattırmak.

ÖZRÜN ÇEŞİTLERİ

Arapçada özür bir insanın günahını silecek olan şeyi araştırması demektir.Bu üç çeşittir:Özür dileyen ya “Bu işi ben yapmadım”der veya “şunun için yaptım”der ve günahkar durumdan kendini çıkaracak olan şeyi zikreder ya da “yaptım ama bir daha yapmam “ der.Bu üçüncü özür tevbedir.Her tevbe bir özür dilemedir,fakat her özür dileme tevbe değildir.


EN GÜÇLÜ YARATIK:KADIN

Büyükleden birisi şöyle demiştir:Dünyada kadından daha güçlü bir yaratık yoktur.Onun için alemin niçin yaratıldığını ,Hak Teala’nın alemi hangi hareketle yarattığını bilenler bilir.Alem iki mukaddimeden oluşmuştur.Çünkü o bir neticedir.Neticeyi doğuran ise talibdir.Talib olan muhtaç,netice olarak doğmuş olan ise matlubdur.Matlub olanın kendisinin muhtaç olunmak gibi bir üstünlüğü vardır.Bu konuda şehvet galibdir.Bu ifadelerle yaratıklar arasında kadının yeri ortaya çıkmıştır.İlahi hazret katından kadına bakan nedir ve kadın bu kuvveti nereden almaktadır.
Şeyh Ali Havvas demiştir ki:”Kadınlar kadın olarak büyük güce sahiptirler.Hatta temiz nefeslerinden yaratılmış olan meleklerin en güçlüleri kadınların nefeslerinden yaratılanlardır.Kadının dünyanın hükümdarlarından en büyüğünü cima esnasında secde eder biçimde kendi üzerine çekmesi dışında başka hiçbir şerefi olmasaydı, bu gerçek şeref olarak kadına yeterdi.Çünkü secde hali namazda kulun halleri arasında en şerefli olanıdır.
İşitenlerin gönüllerine tesir edeceğinden korkum olmasaydı  ve bu tesir o kimseleri Allah’ın davetinden hicaba ;yani perdelenmelerine sebeb olmasaydı, ben bundan acaib bir şey ortaya çıkarır söylerdim.Fakat bunun ehli vardır.Allah Teala her şeyde bilendir, her şeyden haberdar olandır.


26 Şubat 2017 Pazar

CÖMERTLERE ATEŞ DOKUNMAZ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)Miraca yükseldiğinde cehennemi görür, orada bir ağıla benzeyen bir mekan görür, içerisinde bir adam vardır ve kendisine cehennem ateşi dokunmamaktadır.Peygamber Efendimiz (s.a.v.)sorur:
"-Bu ağıl içindeki adamın durumu nedir ki cehennem ateşi kendisine dokunmuyor."Cebrail (a.s.)şöyle cevap vermiştir:
"-Bu kişi Hatem-i Tai'dir.Allah Teala cömertliği ve elinin açıklığı dolayısıyla ondan cehennem azabını uzaklaştırmıştır"

SIKINTI VE RIZK ÇEŞİTLERİ

Sıkıntı ve rızıktan her biri dünyevi,uhrevi,cismani ve ruhani olabilir.Sıkıntı ve darlığın en zoru uhrevi olanı,rızkın en bolu ise ruhani olanıdır.Kim yüce Allah'dan hakkıyla korkarsa Allah teala ona her iki dünyanın sıkıntılarından çıkış ihsan eder ve menfeatlarından rızıklandırır.
Efendimiz bir hadisinde buyurmuştur ki:"İnsanlar içinde sıkıntısı ve belası en ağır olanlar Peygamber ve evliya sonra bunların ardından gelenler ve sonra da onlardan sonra gelenlerdir."buyurmuştur.Bu durumda Efendimizin ifade buyurduğu bu kimseler neden sıkıntı çekerler?şeklinde bir düşünce insanın aklına gelebilir.
Sıkıntının en beteri ve en uzun olanı uhrevi olanıdır.Oysa Hadiste zikredilen peygamberler ve veliler Yüce Allah'ın keremi ve lütfu sayesinde böyle bir sıkıntı çekmekten emin kimselerdir.Nitekim :"Bilesiniz ki Allah'ın dostlarına korku yoktur.onlar üzülmeyeceklerdir de."(Yunus 10/6)Bu insanların kendi istekleri ve tercihleri ile dünyada başlarına gelenler ise o yüce mükafatı elde etmek içindir.Kendi istekleri olmadan çektikleri ve başlarına gelen sıkıntılar ise sabrı cemil elde etmek içindir.Dolayısıyla bu sıkıntıların yüce bir gayesi ve büyük bir menfeatı vardır."Allahü zülcelal bilendir, hikmet sahibidir.(Hac 22/14)"Allah dilediğine hükmeder"Maide 5/1)

SEBEBSİZ RIZK AYETİ

TALAK SURESİNİN 3.AYETİ:"Ve ona beklemediği yerden rızık verir.Kim Allah'a güvenirse  O, ona yeter.Şüphesiz Allah,emrini yerine getirendir.Allah her şey için bir ölçü koymuştur"
Sahabeden Avf bin Malik el-Eşcai(r.a)'ın oğlu Salim'i müşrikler esir alırlar.Avf bin malik Efendimiz'e gelerek:"Oğlum esir alındı"der,ihtiyaç içinde olduğunu ,fakir olduğundan şikayetçi olur.Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.)"Allah'dan kork ve çok La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil aziym de"diye tavsiyede bulunur.Avf bin Malik kendisine yapılan bu tavsiyeyi tutar.Birde ne görsün evinde iken birden oğlu kapıyı çalar.Bakar ki oğlu beraberinde yüz deve(yahut dört bin koyun)vardır.Müşriklerin gaflet içerisinde olduğu bir anda çocuk develeri sürüp getirmiş,Bunun üzerine bu ayeti kerime nazil oldu.

AFİYET HALLERİ

Cenab-ı Peygamber Efendimiz:"Her türlü beladan ve sıkıntıdan afiyet iste"buyurmuştur.Afiyet iki şekildedir;birincisi kişinin , Allah'tan , içinde sıkıntı olan her şeyden kurtulup afiyet dilemesidir.Çünkü şiddet ve sıkıntıların ekserisi günahlar sebebiyle insanın başına gelir.Böylece kişi sanki bela ve sıkıntıdan afiyet dilemiş ve nefse arız olan şiddete kaynaklık eden günahlardan mağfiret dilemiş gibidir.
İkincisi  ise insanın başına bir bela ve sıkıntı geldiğinde insan kendi nefsine güvenmemelidir.Allah'a güvenmeli ve onun yardımını gözetmelidir.İşte bu mertebede bela dostluğa,çile ihsana,kin ve garaz sevgiye ve aşka,elem lezzete,sabır şükre dönüşür ve böyle bir mertebeyi ancak ve ancak kemal sahibi olan mükemmel kimseler elde ederler.

NEFİSLERE ZULÜM ETMEK

Biz  zulmü,kötülük etmek,aç bırakmak,isteğini vermemek,kötü davranmak olarak telakki ederiz.Halbuki zarar veren şeyi beslemek geliştirmek te zulümdür.Çünkü o zararlı şey sonunda büyüyüp istila edecektir.Mesnevi-i şerifte belirtildiği gibi,dikene su vermek adalet değildir.Meyveli olan ağaca su vermek adalettir faydalıdır.Allah Teala emirleriyle ve yasaklarıyla sınırlarını çizmiştir. ki yola girenler korunsun.Eğer insanlar Allah'ın koymuş olduğu sınırı aşacak olursa hak yoldan ayrılmış Bu'd karanlığına sapıtmışlardır.Bu da insanın nefsine yapılacak zulümlerin en büyüğüdür.Çünkü bunu yapanlar ,nefislerini yüce derecelere ve yakınlığa vasıl olmaya engel olurlar.
Alimlerden birisi der ki:Allah'ın emrini hafife almak ,emredeni iyi bilmemekten /az bilmekten kaynaklanmaktadır.O halde Yüce Allah'ın ilmi karşısında azabından korkmak ile rahmetini ummak ya da haya ile ismet arasında olmalı.
Koruyucu sebeblerden herhangi birine sahip olmayan insan masiyete düşer ve nefsine zulmeder.Kamil olan insan nefsine hem zahiri hem de batıni yönden hakkını veren insandır ve ona zulmetmiyendir.

25 Şubat 2017 Cumartesi

ŞEYTANIN KRİPTOLARI

Gündem Fetö'nün kriptoları üzerine yoğunlaşırken şeytanın kriptoları ile hiç ilgilenen yok.Bilmiyorlar ki şeytanın kriptoları ahiretimizi mahvederken dünyamızıda mahvetmekteler.Kimdir şeytanın kriptoları.Allah'ın emirlerini hal olarak yaşamadıkları halde söylemlerinde ifade edenlerdir.çünkü bunlar Kur'an ayetlerini pek az pahaya satanlardır.Tasavvuf ve siyaset asla bağdaşmaz.Siyaset istemektir.Tasavvuf vermektir.Allah için isteyenlere çok dikkat edin.Çünkü Allah Ganidir.ihtiyacı yoktur.Siz Allah ismini ileri sürerek isteyenler.ister cami kürsülerinde,hutbe mimberlerinde yahut dergahlarda ,yahut cem evlerinde.Siz şeytanın kriptolarısınız.Günlük hayatınız lüks içinde.Sofralarınız fakirlere çok uzak.Kandırdıklarınızla birlikte hesaba çekileceksiniz

MANTIKUT TAYR

Mantıkut-Tayr’ın lügat-ı mutlakından söyleriz
Herkes anlamaz bizi bizler muamma olmuşuz

Lafz ve suret ve cism ile anlamak isterler bizi
Biz ne elfazız ne suret cümle mana olmuşuz

Ten gözüyle Mısri’yi surette görsem deme kim
Zira biz ol Kaf u suret içre Anka olmuşuz
Niyazi Mısri

DERMAN ARADIM DERDİME

Derman arardım derdime,derdim bana derman imiş
Burhan sorardım aslıma,aslım bana burhan imiş
     Sağ ve solum gözler idim dost yüzünü görsem deyu
     Ben taşrada arar idim ol can içinde can imiş
Öyle sanırdım ayrıyam,dost gayrıdır ben gayrıyam
Benden görüp işiteni bildim ki ol canan imiş
     Savmu salat u hac ile sanma biter zahid işin
     İnsanı Kamil olmağa lazım olan irfan imiş
Kanden gelir yolun senin ya kande varır menzilin
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvan imiş
     Mürşit gerektir bildire Hakkı sana hakkal yakin
     Mürşidi olmayanların bildikleri güman imiş
İşit Niyazi’nin sözün bir nesne örtmez hak yüzün
Hak’dan ayan bir nesne yok gözsüzlere pinhan imiş


ARZULARSIN

Nadanı terk etmeden yaranı arzularsın
Hayvanı sen geçmeden insanı arzularsın
     “Men arefe nefsehu fakad arefe Rebbe-hu”
     Nefsini sen bilmeden Sübhanı arzularsın
Sen bu evin kapısın henüz bulup açmadan
İçindeki kenz-i bi payanı arzularsın
     Taşra üfürmek ile yalımlanırmı ocak
     Yüzün Hakka dönmeden ihsanı arzularsın
Dağlar gibi kuşatmış benlik günahı seni
Günahını bilmeden gufranı arzularsın
     Cevizin yeşil kabın yemekle tad bulunmaz
     Zahir ile ey fakih Kur’an’ı arzularsın
Şerabı sen içmeden sarhoş’u mest olmadan
Nice hakkın emrine fermanı arzularsın
     Gurbetliğe düşmeden mihnete sataşmadan
     Kebab olup pişmeden büryanı arzularsın
Yabandasın evin yok bir yanmış ocağın yok
Issız dağın başında mihmanı arzularsın
     Bostanı bağı gezdim hıyarı bulmadım
     Sen söğüt ağacından rummanı arzularsın
Başsız kabak gibi bir tekerleme söz ile
(Yunusleyin)Niyazi irfanı arzularsın
    Canını terk etmeden cananı arzularsın
    Zünnarını kesmeden imanı arzularsın
Şal uşacıklar gibi binersin ağaçtan ata
Çevgan ile topun yok meydanı arzularsın
     Karıncalar gibi sen ufak ufak yürürsün
     Meleklerden ileru sayranı arzularsın
Topuğuna çıkmayan suyu deniz sanırsın
Sen katreyi geçmeden ummanı arzularsın
     Var sen Niyazi yürü atma okun ileri
     Dertle kul olmadın sultanı arzularsın

BUGÜN BİR MECLİSE VARDIM


Bugün bir meclise vardım oturmuş pend eder vaiz
Okur açmış kitabın bu halkı ağlatır vaiz

İkiye bölmüş cihan halkın birini cennete salmış
Eliyle kürsüden birin tamuya sarkıtır vaiz

Çıkar ağzından ateşler yakar şeytan-ı melunu
Sanırsın yedi tamunun azabı kendidir vaiz

Tamuya şöyle doldurmuş içinde yok duracak yer
Ana yerleştirir halkı acep hizmettedir vaiz

Yaraşır vaaz ona hakka,ki yanar yakılır her dem
Niyazi’nin hemen ancak cihan, da adıdır vaiz.
Niyazi Mısri

ZUHURU KAİNATIN MADENİSİN YA RESULALLAH


Zuhuru kainatın madenisin ya Resulallah
Rümuz-ı “küntü kenzi”in mahzenisin ya RESULULLAH

Beşer denen bu alemde Senin suretle şahsındır
Hakikatte hüviyyette değilsin ya RESULALLAH

Vücudun cümle mevcudatı nice cami olduysa
Dahi ilmin muhit oldu kamusun ya RESULALLAH

Dehanın menba-i esrar ilmi min ledünni
Hakayık ilminin Sen mahremisin ya RESULALLAH

Ne kim geldi cihana hem dahi her kim geliserdir
İçinde cümlenin ser-askerisin ya RESULALLAH

Cihan bağında insan şecerdirgayrılar yaprak
Nebiler meyvedir, Sen zübdesin ya RESULALLAH

Şefaat kılmasan varlık Niyazi’yi yok ederdi
Vücudun zahmının,Sen merhemisin ya Resulullah
(Niyazi Mısri)



HIZIR'IN ÖĞRETTİĞİ DUA

Ulemadan Sait ibni Ruha hikaye eder ki:Günlerden bir gün çölde yolumu kaybettim.gecenin ıssızlığı içinde çöl canavarlarının sesini duyuyordum çok korktum gözyaşlarim sel oldu bildiğim tüm duaları okudum.Birden karşımda bir şahıs belirdi bana “Korkma,ben Hızır’ım sana bir dua öğreteyim,yalnızlıktan korktuğunda sana arkadaş olsun.yolun gaip geldiğinde yolunu bulasın:
“BİSMİLLAHİ ZİŞŞANİ AZİMİL BURHAN-ŞEDİDİS SULTAN-KÜLLEYEVMİN HÜVEFİ ŞEENİN-LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİM”

Hızır(a.s)gaib oldu.bunu okudum sabah olmuştu kendimi şehre giden yolda buldum.

YANGINDAN KORUNMA DUASI

Hızır ile İlyas her mevsimde bir araya gelirler ve şu duayı okurlar imiş:
BİSMİLLAH
MAŞAALLAH LA KUVVETE İLLA BİLLAH
MAŞAALLAH KÜLLİ NİMETİN MİNALLAH
MAŞAALLAHÜ HAYRA KÜLÜHÜ BİYEDİLLLAHE AZZE VE CELLE
MAŞAALLAHE LAYESFİRÜSSÜE İLLALLAHE HA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAHE

HIZIR (A.S)’IN ÖĞRETTİĞİ ÜÇ AYRI İSTİĞFAR DUASI

İmam-ı Evzei buyurur ki:”Bu Hızır(a.s.)istiğfarlarını kim okuyup devam ederse semanın,yağmurların, ağaçların yaprakları kadar günahı olsa affedilir.”
Birinci istiğfar duası
“ESTAĞFURULLAHEL- AZİMİLLEZİ- LAİLAHE – İLLA – HÜVVEL- HAYYUL- KAYYUM- VE ETÜBÜ İLEYH.
İkinci istiğfar duası
ALLAHÜMME- ENTE RABBİ- LAİLAHE- İLLA- ENTE – HALAKTENİ- VE ENE ABDUKE- VE ENE-ALA- AHDİKE- VE VADİKE- MESTETAATÜ- EUZÜ- BİKE MİN ŞERRİ- MASANATÜ- EBU-ÜLEKE- Bİ NİMETİKE ALA-VE- EBU- U BİZENBİ- FAĞFİRLİ- ZÜNUBİ-FEİNNEHU—LAYAĞFİRÜZZÜNUBE- İLLA- ENTE
Üçüncü istiğfar duası
ALLAHÜMME-İNNİ-ESTAĞFİRÜKE-MİN-KÜLLE-ZENBİN-TÜBTÜ-İLEYKE-MİNHÜ-SÜMME- ÜDTÜ FİHİ
ESTAĞFİRUKE-MİNKÜLLİ- MAVAADTÜKE- BİH- MİNNEFSİ- SÜMME- LEM-UFİ LEKEBİHİ- VESTAĞFİRUKE- MİN- KÜLLİ- AMELİN- EREDTÜ-BİHİ-VECHEKE-FEHALETANİ-FİHİ-GAYRUKE
VE ESTAĞFİRUKE- MİNKÜLLE- NİĞMETİN-ENAMTE-BİHA ALEYYE FESTEAN TÜ BİHA –ALA MASİYETİKE
Ve estağfiruke ya alimel-gaybi- ve şahadeti-min külli zenbin-ezneb-tühü fi-ziyai-n nehar
Ev-sevadil-leyli-fi melain-ev-halain-ev-sirri-ev ala-niyetin-ya halimü.



24 Şubat 2017 Cuma

GAZNELİ MAHMUD'UN HIZIR (A.S)'I ARAMASI

Gazneli Sultan Mahmut,kendisini Hızırla görüştürecek  kişileri bulmak üzere ülkesinin her yanına fermanlar gönderdi.Bir gün saraya fakir birisi geldi “Padişahım fermanınız üzerine geldim.Ben sizi Hızır (a.s.)’ı kırk gün içinde gösteririm”dedi.Sultan mükafat olarak ona bir miktar altın verdi.
Adam evine döndü.Çok borçlu birisi idi.karısı bu hareketine kızdı ve korkularını kocasına bildirdi.Fakir adam “Hiç olmazsa bu altınları  borçlarımıza verir kırk gün rahat yaşarız.Padişaha da mazeretimizi arz ederiz”dedi.Kırk gün bitti.adam saraya geldi ve Sultan Mahmud’a  gerçeği söyledi.Sultan çok kızdı  adamı hapse attırdı.ertesi gün adama ceza vermek üzere meydanda toplanıldı.Padişahı kandıran bu adama ne ceza verilmesi gerektiği hususunda sırasıyla vezirlerine sordu.Halkın önünde gerçekleşen bu konuşmada birinci vezire “Bu adamı ne yapayım?”deyince birinci vezir” Efendim bu adamın etlerini kemiklerinden ayıralım”dedi.Halkın içinden bir çocuk belirdi ve şöyle dedi:Her şey aslına rücu eder”.

Padişah ikinci vezire aynı soruyu sordu.ikinci vezir “Sultanım bu adamı şişe geçirip ateşte kızartalım ve cesedini köpeklere atalım”dedi.Çocuk aynı şekilde “Her şey aslına rücu eder”dedi.Üçüncü vezir soruya:”Padişahım bu adamı fırında pişirelim”deyince çocuk yine “Her şey aslına rücu eder”dedi.Padişah son olarak  dördüncü vezire sorunca vezir “Bu adamın kötü birisi olmadığı,bu işi fakirlikten dolayı borç ödemek için yaptığını affedildiği takdirde Allah Tealanın ve halkın sevgisini kazanacağınızı umuyorum”deyince halkın içindeki çocuk ortaya çıkıp tekrar:Her şey aslına rücu eder”dedi.Bu cevap padişahın dikkatini çekti  çocuğa dönen padişah:”Sen kimsin ?”deyince çocuk şöyle dedi:Birinci vezirin babası kasaptır, onu da kasap başı yap.ikinci vezirin babası ahçıdır, onu da ahçıbaşı yap. Üçüncü vezirin babası fırıncıdır, onu da fırıncıbaşı yap.Padişahn vezirlerine sordu Evet padişahım dediler.Bundan sonra çocuk:dördüncü veziriniz ise saltanat kaybetmiş bir sultanın oğludur onuda veziri azam yap”dedi.dördüncü vezirde çocuğu teyit etti.Sonra Padişah ,”Peki bu yalancı adamı ne yapayım?Bana Hızır’ı getireceğim diye yalan söyledi”.Çocuk bu sefer,”O’nu mükafatlandır. Çünkü o seni kandırmadı işte ben Hızırım dedi ve hızla halkın içine girip gözden kayboldu.

BULGUR ÇORBASI

Hz.Abdullah-ı Kureyşi büyük bir hal sahibi idi.Hızır (a.s)ile sık sık görüşürlerdi.Kendileri bulgurla yapılan yemeği severdi ve sık sık yaptırırdı.Bir gün kendisine niçin bu kadar çok bulgur yemeği sevdiğini sorduklarında hazret:
“Bir gece Hızır (a.s)ziyaretime geldi,benden bulgur çorbası istedi ve ben de Hızır(a.s)’ı sevdiğim için haliyle o günden beridir bu yemeği severim”dediler.


NEFES

Maksadı aşıkların menzil-i canan olur
Menzili dervişlerin kuşe-i viran olur
Etse tecelli eğer vuslata erişir er
Kafire kılsa nazar mazhar-ı iman olur

SADIK RÜYA


Sadık rüya ile alakalı olarak bir hadiste şöyle buyurulur:"Salih bir kimsenin sadık rüyası ,peygamberliğin kırk altıda biridir".
Efendimizin Peygamberlik görevine başlaması üzerine Mekke'de on üç yıl,,Medine'de ise on yıl ikamet etmiştir.Uyanık halde iken kendisine vahyedilme süresi yirmi üç sene ,uykuda vahyedilme süresi ise bu yirmi üçsenenin altı ayıdır.Altı ay ise vahiy süresinin kırk altı cüzünden bir cüzdür.Hz.Peygamberin muhatap olduğu vahiy ilk olarak salih rüya şeklinde gerçekleşmiştir.Bu ,vahyi,meleğin aniden getirip te beşer gücünün buna tahammül edemez duruma düşmemesi içindir.Bu sebeble rüya peygamberi vahye hazır hale getirmek için  olmuştur.

ALLAH'IN VELİLERİ NİÇİN GİZLİDİR

SEHL (K.S.) DER Kİ:"ALLAH'IN VELİLERİNİ ANCAK ONLARA DENK OLANLAR YA DA ALLAH'IN ONLARDAN KENDİLERİNİ FAYDALANDIRMAK İSTEDİĞİ KİMSELER TANIYABİLİR.ALLAH ONLARI İNSANLAR TANIYACAK KADAR TANITSAYDI ONLAR BU İNSANLARIN ALEYHİNE BİR DELİL OLURDU.ONLARI TANIDIKTAN SONRA KARŞI GELENLER KÜFRE DÜŞERLER,ONLARIN EMİRLERİNİ YERİNE GETİRMEYENLER DE YOLDAN ÇIKARDI.
Şeyh Ebül Abbas (k.s.)der ki:"Veli yi tanımak Allah'ı tanımaktan daha zordur.Çünkü Allah Teala ,kemali ve cemali ile tanınır.Amma bir mahluk kendisi gibi yiyen,kendisi gibi içen birisini nasıl tanıyabilir?Allah dostlarının zahiri şeriat hükümleriyle müzeyyen,batını ise fakr nurlarıyla meşguldür.
Mesnevi de:
Tarikat saliklerinin adeti şudur
Onlar şeriatın hükümleri üzere giderler

OSMAN FAZLI ATPAZARİ HAZRETLERİ

Buyurmuştur ki :Allah'ın velileri  şeriat ve tarikat mertebesinde kendilerinde kötü amel ve huyların sadır olması,marifet ve hakikat mertebesinde ise kendilerinden gaflet ve telvinat hallerinin ortaya çıkması konusunda Allah'dan sakınırlardı.Çünkü onlar tabiatlarını ŞERİAT,nefislerini tarikat,kalplerini MARİFET,ruhlarını ve sırlarını da HAKİKAT yardımıyla ıslah ederlerdi.Şu halde şüphe yok ki onlar Allah dışındaki tüm varlıklardan (masivadan)sakınırlar.
Veliler Allah'a yönelme ve (masivadan)kaçınma konusunda istidat derecelerinin farklılığına göre farklı derecelere sahiptirler.Bu derecelerin en ilerisi peygamberlerin himmetlerinin ulaştığı derecedir.Peygamberler nübüvvet ve Velilik riyasetlerini bir arada bulundurmaktadırlar.Maddi aleme dair bilgilerle ilgilenmeleri , onları ruhlar alemine yükselmekten alıkoymaz.Kudsi kuvvetle desteklenmiş tertemiz nefisleri son derece istidatlı olduğu için ,mahlukatın maslahatına olan şeylerle ilgilenmeleri, onları hakkani hallere dalmaktan geri komaz.

ALLAH'IN DOSTLARINA KORKU YOKTUR MESELESİ

Yunus suresi 62 ayetinde:"İyi bil ki Allah'ın dostlarna korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir"ayetinde Allah'ın dostları kimlerdir."Allah'ın dostları" yani Allah'ın sevgilisi ve nefislerinin düşmanı olanlar demektir.Çünkü Velilik,Allah'ı ve kendi nefislerini marifet(bilip tanımak)demektir.Allah'ı marifet O'nu muhabbet nazarıyla görmektir.Nefsini marifet ise nefsin özellikleri ve halleri üzerindeki perde açıldığında onu düşman nazarıyla görmektir.Nefsi gereği gibi tanıyıp onun allah'ın  da senin de düşmanın olduğunu anladığın,sabırla ve sıkıntılara aldırmadan onu tedavi ettiğin zaman hifsin hile ve tuzaklarından emin olursun.Ona şefkat ve rahmet nazarıyla bakmazsın.
Allah'ın dostları Allah'la müstağraktır(sarhoştur).Gördükleri zaman O'nun kudretinin delillerini görürler.işittikleri zaman O'nun ayetlerini işitirler.konuştukları zaman O'nu överek konuşurlar,hareket ettiklerini zaman O'na taat etmeye çalışırlar.
Allah'ın velilerine iki cihanda da herhangi istenmeyen durumun başlarına gelmesi ile ilgili "korku yoktur"."Korku"istenmeyen bir durumun ileride gerçekleşmesi endişesinden kaynaklanır.Onlar,isteklerinin elden kaçmasına üzülmeyeceklerdir.Yani üzülmelerini gerektirecek birşeyler başına gelse dahi endişelenmeyecek,bilakis daima sevinç ve neşe içerisinde olacaktır.
ALLAH7IN CELAL VE HEYBETİNİ YÜCELTMEK,SADECE  KULLUK HAKLARINI YERİNE GETİRMEK İÇİN KORKU VE HAŞYET HİSSETMEK ,HAVAS VE MUKARREBLERİN ÖZELLİKLERİNDENDİR.ALLAH'IN VELİLERİ DÜNYADA KORKU VE ÜZÜNTÜ BAKIMINDAN DİĞERLERİNDEN ÇOK DAHA İLERİDİR.ÇÜNKÜ BİLİRLERKİ BU DÜNYADAKİ HER KORKU VEREN HAL,AHİRETTE ONLARIN DERECELERİNİ YÜCELTECEĞİNDEN,BU DÜNYADAKİ KORKUDAN FAYDALANMAK İSTERLER..Yani zararından endişe ederek yararı kaçırmaktan dolayı üzülmezler

NEFS,AHİRETTE NE OLACAK

ALLAH DOSTLARINDAN BİRİ,ALLAH'IN SEVDİKLERİNDEN BİRİNİ GÖRMEYİ ARZULAMIŞ VE ONA "FALANCA KASABAYA GİT,ÇÜNKÜ ORADA BENİM BİR SEVGİLİM VAR"DENMİŞ.ADAM SÖYLENEN KASABAYA GİTTİĞİNDE YANINDA ASLAN BULUNAN BİR ADAMIN ALLAH'I ZİKRETTİĞİNİ GÖRMÜŞ.ADAM GAFLETE DÜŞÜNCE ASLAN HEMEN ONU ISIRIP VÜCUDUNDAN ET KOPARMAYA ÇALIŞIRMIŞ.Veli, o adama yaklaşıp bu vaziyetini sorduğunda adam şöyle demiş:"Allah'ı zikretmekten hiç gafil kalmamayı istedim.Gaflete düştüğüm zaman Allah da başıma dünya köpeklerinden birini musallat ediyor.Gafletim yüzünden başıma bir de ahiret köpeklerinden birini musallat eder korkusuyla daima O'nu zikrediyorum."
Alınacak derslerden biri de şudur:Allah7ın bu adamın başına musallat ettiği aslan , hakikatta onun nefsin parçalaması için musallat edilmiştir.Çünkü bu dünyada nefislerini öldürmeyenlerin başına ,Allah Teala ahirette nefislerini musallat edercektir.

KALBİN ÖLÜ OLDUĞUNU ANLAMA İŞİ

Büyüklerden birinin şöyle dediği rivayet edilir:"Kalbin öldüğünün alametlerinden birisi,kaçırdığın murakabelere üzülmemen ve yaptığın kusurlu hareketlerden dolayı pişman olmamandır.Çünkü kalbin diri oluşu, hissetmeyi gerektirir,Bunun aksi ise ölülerin özelliğidir.Her masiyet ve gaflet unutmaktan kaynaklanır.onun içindir ki Hakk'ı zikreden hem dünyada hem de ahirette kurtuluşa ermiştir"

MOLLA FENARİ'NİN FATİHA TEFSİRİ

Bursa Ulucami'de hutbede Fatihanın tefsirini duyan Yıldırım Beyazıt'ın şeyhulislami Molla Fenari hazretleri,Somnca Babanın tekkesine gelerek dervişlerin oturduğu hasır üzerine oturup derviş olmak isteğini dile getirince  Somunca baba hazretleri "Yapamazsın"buyurmuştur.Şeyhülislam ısrar edince "Peki eşeğe ters binip Yıldırım Beyazid'in sarayına gidebilirmisin?"deyince Şeyhülislam "Yapamam "demiştir.bunun üzerine Somuncu baba :"Madem ki dervişlerin oturduğu yere oturup tevazu ettin.Size bir nefes vereyim de gidin Fatiha Şerifin tefsirini yazın"dedi.Bugün dahi o nefesin bereketiyle Molla Fenari'nin yazdığı Fatiha tefsirinin çok mükemmel olduğu ehline malum denilmektedir.

LEVH-İ MAHFUZ'U OKUYANLAR

Dört kutup levhi mahfuz ve diğer sırları okumuşlardır.Bu nedenle kıyamete kadar takdir edilmiş olayları bilirler.Bunun örneklerinden olarak aşağıdaki hususlar zikredilebilir.Ahmet Şernubi hazretleri "Tabakatüş-Şernubi"isimli kitabında 1550 tarihinden 1889  tarihine kadar gelecek olan velileri keşfederek yazmıştır.Bu kendinden sonra gelecek üçyüzyıllık süre içindeki doksan bir kutuptur.
Bu kitabın orjinali Paris kütüphanesinde ve Süleymaniye kütüphanesinde mevcut olup,Süleymaniye kütüphanesinde bulunan kitabın ilgili sahifesine Nureddin Cerrahi hazretleri isminin karşısına "el-fakir Nureddin biz geldik"diye yazmış  ve mührü şeriflerini vurmuştur.
Fütühatı Mekkiyye isimli kitabında Muhiddin İbni arabi hazretleri en son kutup olarak kitapta zikredilen Hüsameddin Mekki hazretleri hakkında Hitam evliya Hüsameddin Mekki eş-Şazeli diye kendi el yazısı ile yazılmış olduğu görülmüştür.Bu konuda İbni Arabi hazretleri:"Ben kıyamete kadar gelecek olan kutupları levhi mahfuz'a bakıp yazacaktım.,ancak insanlar onu bilir de bile bile inkar eder diye gizli tuttum.;ancak,bunlar her devirde ehlince malumdur"buyurmuşlardır.
İmam Şernubi hazretleri Yecüc Mecüc'e kadar gelecek olan kutupları bildireceğini ancak 91 kutba kadar izin olunduğunu yazmıştır.
Tabakatüş-Şernubide zikredilen 91 kutup hakkında üç tanesi hakkında bilgi vardır
1-Hz.Pir Nureddin Cerrahi
2-Cemaleddin Kufi
3-Hüsameddin Mekki
Kitabın orjinal metninde bu üç kutup şöyle anlatılır:
"Ve onlardan biri dahi Seyyid Nureddin el Cerrahi Hazreti'dir ki, sakin belde-i ulya-yi İslambol'dadır.115 senesinde dünyaya gelir ve 44 sene muammer olur(ömür sürer)Cümle keramatından irtihal buyurdukları, Cenab-ı Hak  duhulü cennet ile ana ikram eder ve kerameti bahirelerinden biri dahi kendileri dar-ı dünyada iken Hakk Teala anları a'ramsız olarak olacak makamlarına muttali ider.Yine keramatından biri ,alem-i gaybda Cenab-ı Hakk'dan ziyaretçisine ikram olunmasını niyaz eylemiştir."
Allah Teala duasını kabul etmiştir.
Cemalettin Kufi  hazretleri hiç elbise giymemiştir.devamlı kendisi ihramlı gibi büyük bir beze sarınıp Küfe'den istanbula gelip Muhammed Nureddin Cerrahi hazretlerinin türbe-i şeriflerini ziyaret etmiştir.
Hüsameddin Mekki  hazretleri Mekke'den istanbsul'a gelmiş Nureddin Cerrahi hazretlerinin türbesini ziyaret etmiş Mekkeye döndüklerinde istanbulda 1895 yılında vuku bulacak küçük kıyamet denilen büyük depremi bildirmiştir.Deprem kırk gün sürmüştür.Haber yolladığı,hac için orada bulunan cerrahi dervişine tekkenin pilavını özlediğini,kendisinin biliyorsa pişirmesini rica etmiş ve beraber yemişlerdir.
Mevlana hazretleri  , Ömer Dede Ruşeni ve İbrahim Gülşeni hazretlerini üçyüz sene evvel geleceklerini bildirmiştir.
Fütahtı Mekkiyyede "Sin-Şın'a girince kabrim belli olur"denilmiş olup.Yavuz Sultan Selim Mısır fethi dönüşü Şam'a girdiğinde ibni arabi'nin kabrini buldurmuş ve üzerine cami yaptırmıştır.Sultan Selim'in Şam'ı fethedeceğini bildirmiştir.

KUTBİYYET BAHİSLERİ

Devrin kutbu olan GAVS’in bulunduğu şehir Mekke’dir.Kabe-i Muazzama onun cesedi hükmündedir.Kabe’nin halkı O’nun kalbi sayılır.Abdülkadir Ceyli (k.s.)şöyle buyurur:”Kutub için on altı alem vardır.Dünya ve ahiret , onlardan  bir tanesidir.”
Şeyhül Ekber ibni Arabi hazretleri:”Devrin kutbu hariç,halvet hali ancak kişinin istidatı nisbetinde olur”Uzaklığa gelince ;bu da mahlukattan bir kimseyi Hakk'a taatten ve ibadetten uzaklaştırmasına bağlıdır.Başka bir şey yoktur.
Şeriat ehli ile konuşurken dilinize hakim olunuz.Zira onlar esma ve sıfat huzurunda kapıcıdırlar.
Veliler ile otururken  de kalbinizi korumak size düşer.Zira bunlar da Zat huzurunda kapıcıdırlar.
Sonra sakının , siz olasınız, bildiğiniz kelamcıların sözüne dayanarak veli kulların inancını ve görüşlerini tenkide yeltenmeyiniz.Onlara karşı edepsizlik etmeyiniz.Zira Evliya itikadı mutlaktır ve mücerrehtir.Herhangibir kayda bağlı değildir.İlahi arzuya göre her an değişebilir.Hatta değişir bile.
Hz.Abdülkadir gaylani (k.s.)oğluna yapmış olduğu vasiyetnamede şöyle buyurur:
“Velilerin ve meşayihin(şeyhlerin)sözlerine teslim ol.Onların haline rıza göster.Sakın karşı gelme.Muhakkak ki yaptıkları ve işledikleri işlerinde büyük hikmetler gizlidir..”
Allah velilerinin yanına edep ile giriniz.O sizi dış görünüşünde hoş ve güler yüzlü karşılasa bile ,onların kalpleri sahiplidir.Nefisleri tam bir mahkumiyet altındadır.Akılları bildiğiniz akıl gibi değildir.Kendisi dahi dıştan göründüğü gibi değildir.
Çok önemlidir ki ,edebinize dikkat ediniz.Çok küçük gördüğünüz bir saygısızlığa bile darılabilirler.
Allah azimüşşan onların arzusunu,sonra sizde infaz eder.
Ve manevi tokada sebeb olur ki ,bu tokadın sedası yoktur,devası yokdur,davası yokdur.
Bilinmelidir ki herkes ilmine ve haline göre konuşur.Yine bilinmelidir ki ,her zat makamının mağlubudur.
Hak dostlarından Maruf-u Kerhi şöyle buyurmuştur:”Bizim için Hak katında  bir derece ve  makam yoktur.”Sonra kendisine “Meratip makamınız da yokmudur?”denince ,”Evladım ! bizim kat edeceğimiz makam kalmamıştır”buyurmuştur.
Birer hale cihanın halkı bir bir razı oldular
Benim bir hale meylim yok.Hakk'ın bilmem nesiyim ben
Ne Mısrı’yem ne Mehdi’yem ne İsa’yım ne insanım
Bu yanan daima şemin veli,pervanesiyim ben

Niyazi-i Mısri(k.s.)

ALLAH'IN KALDIĞI YER

Bir hadis-i Kutsi’de buyurulmuştur ki :”Yere göğe sığmadım, ama mümin kulumun kalbine sığdım.”.
Allah Teala,Zebur-u Şerif’te mealen Davud (a.s)’a şöyle buyurdu;”Ya Davut 1 evinin bir köşesini temizle de ben orada kalayım?”
Bunun üzerine Davud (a.s.):Yarabbi sen mekandan münezzeh değilmisin? Sen benim odamda nasıl kalacaksın?”dedi.
Allah Teala şöyle buyurdu:”Kalbini temizle ya Davud, gelip oraya istiva edeyim(kalayım)
YERE GÖĞE SIĞMAYAN BİR MÜMİNİN KALBİNDEDİR
KATREMİN İÇİNDE UMMANIMDIR ALLAH HU DİYEN


AZMİ DEDE

Ehl-i Tevhid’in kulubu arş-ı a’la’dan yüce
Yek nazarda görür anı,devreder mahmur olur
Bir aba-puşu görünce eyleme kahr-ı nazar
Kibr ile meluf olanlar, akıbet makhur olur.
(aZMİ dEDE K.S.)

ONİKİ KUTBUN ALAMETLERİ

1-Rahmet,ismet,hilafet ve niyabet babında yardım görmek veya yardım yetkisine sahip bulunmak
2-Arşın hamillerine de yardımcı olmak
3-İlahi sıfatları ihata kudretini kendinde bulmak
4-Şahsen bir hüküm verebilme nimetine ermiş bulunmak
5-Kendisine Zat-ı İlahinin hakikatı keşfolunmak
6-Madde ve mana varlığı arasında bir ayırım yapabilme kudretini kendinde bulmuş olmak
7-Eveliyetten bir evvel ayırmak ve sonunda birleştirmek ve ondan sonsuzluğu ile birleşene ayırt etmek
8-Önün hakimi olmak
9-Sonun hakimi olmak
10-Keza evveli ve ahiri olmayanın da hakimi olmak
11-İlmin ilk başlangıç noktasını bile bilinmek,ki burası ilimlerin beşiğidir.Hepsi orada toplanır.Bilinecek olan ve bilinmişin hepsi oradadır.orası aynı zamanda bir sır alemidir.


ON İKİ KUTUP

Şeyhül Ekber Muhiddin Arabi Hazretlerinin bildirdiğine göre 12 Kutup şunlardır:
1-kutb Nuh(a.s.)kalbi üzeredir.Sure-/i Yasin-i Şeriftir
2-Kutp İbrahim (a.s.)kalbi üzeredir Sure-i İhlas’dır.
3-Kutp Musa(a.s)kalbi üzeredir .Sure-i Nasr’dır
4-Kutup İsa(a.s.)kalbi üzeredir .Sure-i Kafirun’dur
5-Kutup Davut (a.s)klbi üzeredir.Sure-i Zilzal’dır
6-Kutp Süleyman (a.s)kalbi üzeredir.Sure-i Vakıa’dır
7-Kutup Eyyup(a.s)kalbi üzeredir.Sure-i Bakaradır
8-Kutup İlyas (a.s.)kalbi üzeredir Sure-i Ali İmran’dır
9-Lut (a.s.)kalbi üzeredir.Sure-i Kehftir
10-Kutup Hud (a.s)kalbi üzeredir.Sure-i En’am’dır
11-Kutup Salih (a.s)kalbi üzeredirSure-i Taha’dır
12-Kutup Şuayb (a.s)kalbi üzeredir.Sure-i Mülk’dür.



23 Şubat 2017 Perşembe

HAK ERLERİNİN YÜKSELMELERİ

Allahu Teala,bir kimseyi hak erleri makamına çıkarmak dilerse.önce  ona nefsini terbiye vazifesi verir.Nefsini terbiye etmeyi başardığı takdirde ev halkını yola getirme vazifesini yükler.
Onlara iyilik eder ve iyi geçinirse ona başka bir vazife çıkar.Komşularını ve mahalle halkını yola getirme vazifesi alır.
Bunlara iyilik eder ve iyi geçinirse vazifesi yine değişir.Bulunduğu beldenin idaresini alır,onlarla da iyi geçinir ve iyilikte bulunursa  bütün ülkenin idaresini alır.Bunda  BAŞARI KAZANDIĞI ,ÖZÜNÜ ALLAH'DAN AYIRMADIĞI TAKDİRDE MEVKİİ BİRAZ DAHA YÜKSELTİLİR.YERLE SEMA ARASINDAKİLERİN İDARESİ TEVDİ EDİLİR.
YERLE SEMA ARASINDA O KADAR ÇOK MAHLUKAT VARDIR Kİ ,ADEDİNİ YALNIZ ALLAH TEALA BİLİR.BUNDAN SONRA YÜKSELMEYE BAŞLAR,BİR SEMADAN ÖBÜRÜNE GEÇER, TA Kİ GAVSİYET MAHALLİNE KADAR.
BUNDAN SONRA BEŞERİ VASFI SİLİNİR.ALLAH'IN SIFATLARINDAN BİRİ OLUR.ALLAH'IN GİZLİ KILDIKLARINA MUTTALİ OLMAYA BAŞLAR.Öyle ki onun nazarı olmadan ne bir bitki ölür ,ne bir bitki yeşerir.Bundan sonra Allah ile kelam eder.Ama kelamın mahiyetini yaratılmışların aklı alamaz.

MANA ERENLERİ

Efendimiz (s.a.v.)bir hadisi şeriflerinde buyurmuştur ki:"Ümmetimden üçyüz otuzüç abdal kimse vardır.Biri ölünce yerine diğeri geçer Bu sayı kıyamete kadar bozulmaz." 333 kimse olarak bulunan bu insanlara AHYAR denilir.40 lara ABDAL,7 lere BUDELA, 4 lere EVTAD, 5 lere NUKEBE, 3 lere NÜCEBA,zat ki KUTUB(GAVS).
Zamanın kutbu olan zatın kalbi,Resulullah Efendimizin (s.a.v.)kalbi üzeredir.Bu zat her devirde tek kişidir.Alem onun avucunda hardal tanesi gibidir.Felekler,yıldızlar yağmurlar,rüzgarlar O'nun tasarrufuyla devrederler.
Kutup olan zatı hiç kimse bilemez.

HÜKÜM VERİRKEN İHTİYATLI DAVRANMAK

Yunus suresi 59 ayeti:"De ki "Baksanıza Allah'ın size rızk olarak indirdiği şeylerin bir kısmını haram, bir kısmını helal yaptınız."De ki "Allah mı  size böyle izin verdi,yoksa siz Allah'a iftira mı ediyorsunuz"
Bu ayet ,kendisini hüküm sorulan meselelerde dikkatsiz davranmaktan men eden  ve insanı ihtiyatlı davranmaya sevk eden en tesirli ayetlerdendir.Bu konuda ihtiyatlı davranmayan, Allah'a iftira etmiş olur.
Hz.ali efendimiz der ki:"İnsanlara bilgisizce fetva verenlere  hem gökler hem de yer lanet eder"

MALİK B.DİNAR'DAN

Malik b.Dinar der ki "Bir gün bir toplulukla beraber gemideydim.Öşür memuru,içimizden birinin çıkmasını istedi ve ben hemen çıktım.Bana:"-Sen neden çıktın?"deyince"Yanımda hiçbir şeyim yok"cevabını verdim.
"Tamam sen git"dedi.
Sonra kendi kendime şöyle dedim:Demek ki ahiret işi de böyle olacak.Bütün alakalar birer bağdır.Bunlardan sıyrılmak ise insana huzur ve rahat verir."

ALLAH'IN LÜTUF VE RAHMETİ

Yunus suresi 58 ayetinde belirtilen "De ki:"Allah'ın lütfuyla ve rahmetiyle(et)işte onunla ferahlansınlar.O onların toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır" ayetindeki LÜTUF VE RAHMETLE alakalı olarak büyüklerden birisi şöyle der:"Allah'ın lütfu sana ihsanda bulunmasıdır.Rahmeti ise sen daha hiç bir şey değilken Allah tarafından senin için önceden belirlenen hidayettir.Allah Teala sanki şöyle buyuruyor.Ey kulum!Ne taatine ne de ettiğin hizmete güven.Sen sadece benim lütuf ve rahmetime güven.Çünkü tek sermayen budur"

ÖLÜM ESNASINDAKİ TASALAR

Ölüm sırasında 624 bin tane tasa vardır.Eğer bu tasaların bir tanesi dünyadakilere verilmiş olsa , onun yüzünden ölürlerdi..Ölümden sonra ise 360 adet dehşet anı vardır.Bunların her biri ölümden daha korkunçtur.Buna yakini olan kimseler,mücahededen, Allah yolunda çalışıp gayret etmekten geri durmaz.Sonunda tüm zerreleri ölüm acısını duyar.İşte o zaman ölüm sırasında artık hiç elem duymaz.Çünkü mecburen ölmezden evvel kendi iradesiyle ölmüş ve Mevla'ya kendiliğinden dönmüş bütün bağlardan ve izafelerden fena bularak Allahın bakası ile baki olmuştur.İşte buna nefsin ölümü kalbin hayatı denir.
Kendi iradesi ile ölmek hürlerin, mecburen ölmek ise aşağı seviyedekilerin ve ağyarın halidir.Birinci ölüm ,vuslat/visal ile Hakk'a dönüştür.İkincisi ise ayrılık/firak ile Hakk'a dönüştür
.MESNEVİDE DENİR Kİ:
EY KARDEŞ, İĞNE ACISINA SABRET Kİ ,
KAFİR NEFSİNİN İĞNESİ ACISINDAN KURTULASIN
VARLIKTAN KURTULMUŞ OLANLARA
GÖKYÜZÜ DE SECDE EDER GÜNEŞ DE AY DA.
Hidayet nuru ile Hz.Muhammed (s.a.v.) buyurmadı mı?
"bu dünya ile, öbürü birbirini zarara sokan iki ortak"diye
O halde dünyaya kavuşmak ,ahiretten ayrılmaktır
.Bedenin daima sağ ve esen oluşu  da ruhun hastalığı demektir.
Bir geçit yeri olan dünyadan ayrılmak insana zor gelir.
Ahiret yurdundan ayrılmanın bundan daha zor olacağnı bil !
Şekilden, suretten, resimden ayrılmak sana zor geliyor.
Ya onları var edenden ayrı düşmek ne kadar zor olacaktır.

FAYDALI ŞEYLERİN FAYDASIZ KALDIĞI ZAMANLAR

Ölüm geldiği zaman ,ilim fayda vermez.Nitekim Adem (a.s)'a fayda etmedi.Dostluk fayda vermez.Nitekim İbrahim (a.s)'a fayda vermedi .Yakınlık fayda vermez.Nitekim Musa (a.s.)'a faydası dokunmadı.Hükümranlık fayda vermez.Nitekim Davut,Süleyman,Zülkarneyn'e faydası dokunmadı.Muhabbet de fayda vermez.Nitekim Hz.Muhammed (s.a.v.)'e fayda etmedi.Mal da fayda etmez.Nitekim Karun'a fayda etmedi.Ordular fayda etmez.Nitekim Nemrud'a fayda etmedi.Güzellik fayda etmez .Nitekim Yusuf (a.s.)'a fayda vermedi.

HAŞR ÇEŞİTLERİ

Haşr,umumi,hususi ve daha hususi olur.Umumi haşr bir araya toplanma gününde bütün cesetlerin kabirlerinden mahşere doğru çıkışlarıdır.Hususi haşr ise seyr ve süluk ile insanların uhrevi ruhlarının kabre benzeyen dünyevi cisimlerinden daha yaşarken ruhani aleme doğru gitmesidir.Çünkü onlar canlı suretlerini ilgilendiren ölüm ile ölmeden evvel nefsani sıfatlarından kendi iradeleriyle ölmüşlerdir.Daha hususi haşr ise ruhaniyet benliğinin kabirlerinden rabbaniyet hüviyetine çıkmasıdır.Nitekim Allah teala "O gün takva sahiplerini heyet halinde Rahman'ın huzurunda toplarız"(Meryem 19/85)

HER ÜMMETİN PEYGAMBERİ MESELESİ

Yunus suresi 47 ayeti:"Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri gelince aralarında adaletle hükmolunur, onlara hiç haksızlık edilmez"buyrulmaktadır.
Araplara Hz.İsmail'den sonra Peygamber efendimiz dışında peygamber gönderilmemiştir. Hz.Peygamberin ,peygamberliği vefatından sonra da kıyamete kadar devam eder niteliktedir.Diğer peygamberlerin vefatı ile bu görevleri sona erer.
Peygamberliğin el an devam edip etmediği hususunda şunlar söylenebilir.Peygamber,zahir ve batın vahiy ile gelir.Peygamberin varisi ise ilahi ilham manasındaki batıni vahiy ile gelir.Peygamberler için caiz olan her mucizenin benzeri keramet olarak veliler içinde caizdir.Allah Teala kulları arasında ancak peygamberleri tarafından zahir de batın da ortaya konulduğu zaman hükmeder.eğer kullar peygamberlerini tasdik ederlerse tasdikleri nisbetinde mutlu olmalarına hükmedilir.Yalanladıkları takdirde bedbahtlıklarına/şaki olduklarına hükmedilir.Bu durumda insana düşen,doğru olmak,peygamberleri doğrulamak , getirdikleri vahiy  ve ilhama tabi olmaktır.

MEHDİ (A.S)

İmam Mehdi hazretleri 12.imamdır. ırak'ta kaybolmuştur.Babasının adı Abdullah'dır.Hz.isa zuhur etmeden evvel zuhur eder ve Hz.İsa  ile birleşir Deccal'i öldürür ve Mehdi bütün dünyayı idaresi altına alır.
Önceki bütün mezhepler(hak olanı da batıl olanı da) yeryüzünden kalkar.Bütün alem adaletle dolar.Hayvanlar ile insanlar arasındaki düşmanlık kalkar.Ashab-ı Kehf uyanır ve Mehdi (a.s)emrine muti olurlar.Mehdi (a.s)müçtehit olduğu için bir nesepten maada bütün nesepleri kaldırır.Mehdi'nin içtihat ve adaleti ile dünya rahata kavuşur.
Biz deriz ki:
İnşaallah Mehdi kalbimizde zuhur eder ve oradaki haçları kırar, kalplerimizi  ahlak-ı rezileden Ahlak'ı Muhammediyye çevirir; vücud şehrimizi  ve gönüllerimizi hak ve adalet üzerine sabit kılar!

DECCALİN MANA BOYUTU(NİYAZİ-İ MISRİ9

Niyazi Mısri hazretleri şöyle buyurur:
Bismillahirrahmanirrahim;
Resulullah (s.a.v.)Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:”Her peygamber Ümmetini deccal ile korkutmuştur.”
Zira her peygamber kendi zamanlarında Deccal'in zuhur etmeyeceğini bilirdi. Peki, niçin ümmetlerini Deccal ile korkutmuşlardır?
Ey Aziz ! şu bilinmiş ola ki ; peygamberler Deccal ile ümmetlerini ,cahillikten ,yalancılıktan  ve dünya işlerine meyletmelerinin önünü kesmek için korkutmuşlardır.Böylece ümmetlerinin imanlarını bu şekilde sakındırmışlardır.
Şimdi bu alametlerin seyrinde ilk merhale de ,beni asfarın zuhur etmesidir.Beni asfar,insanda behimiye zuhurundan çıkar, zira insanda ilk halk olunan sıfattır.Yecüc Mecüc bundan sonra çıkar ki , bu da insanda olan sıfat-i zemime , yani efkarı süfliyyatın hücumu ve zuhurudur.
Daha sonra Deccal çıkar.insandaki aklı meaş sıfatı ve kibiri tüm insan vücuduna hakim olmasıdır.Bunun akabinde İsa(a.s)’ın zuhur etmesi , yere inmesinden kinayedir ki akl-ı maadın nuru yalnız eli ile zuhurundan,Deccal’i katletmesinden ibarettir.
Deccalin insan vücudundaki iptali için Şeyh aziz Sadrettin Konevi( k.s)şöyle buyurmuşlardır;
“Deccal dünyanın hakikat-ı mazharıdır.Onun içindir ki sağ gözü kördür”
Hz.İsa (a.s)hakikat-ı ahiretin mazharıdır.onun zuhuru fecir vaktidir.,güneşin doğduğu zamandır.Çünkü akl-ı maad,insanda zuhur ederse , akl-ı maaş olur ve sonra Mehdi (a.s)zuhur eder.İnsanda aklı küllinin ve ruhu azamın zuhurundaki o ruh ,nefh-i rahman ile olur ama herkese olmaz.
“Ve nefahtü fihi min ruhi”bu ruha işarettir.Bu dahi mürşid-i Kamil, Allah’dan halife olup ,talibi(dervişi)Mayi-i ahlaki Muhammedi’de meratip(nefsini arındırma,makamını yükseltme)ettirir.Ve bundan öte Dabbatül arz zuhur eden Nefsi Levvame zuhurundan bir eline Musa (a.s)’ın asasını ,bir eline Hz.Süleyman’ın mührü ile kafir yüzüne değdirip kafir ve ehli cehennem olduğunu ,Nefsi levvamenin bir yüzü nefs-i mülhimeye  bir yüzü nefsi emmareye bakar yan sahibinin said ve şaki olma imkanı vardır.
Mülhimeye tabi olursa said,Emmareye tabi olursa şaki,said olunca yüzünde salaha,güzelliğin nişanı vardır,şaki olunca yüzünde fesad hali vardır.
Güneşin mağribden doğması son alamettir.Bu sözleri anlamaya çalış,İslam tabiatlı ol ve semavatı melekuta uruc etmeye bak.
Ey aziz hülasa esma ademde gizlidir.İnsanın iki kere doğması gerekir.Hz.isa (a.s)buyurmuştur.insan bir kere anasından ,bir kere de kendinden doğması gerekir.
İki kere doğmayan cevahiri eşyayı anlıyamaz.Nefsini ve Hakkı bilemez.tanıyamaz.Bu manayı ehli süluk anlar avamı nas anlıyamaz.
Ruhumuzu,enbiyayı ve evliyayı anlamak İnsan-ı Kamil işidir.Onların sözlerini duyan ,anlayan ve uyan dünya ve ahirette onların yoldaşı ,yemini ve naşidir vesselam”(Niyazi Mısri k.s.)


DECCAL HAKKINDA

İmam-ı Müslüm,Deccal hakkında şöyle rivayet etmiştir:
"Horasanda zuhur eder, ortaya çıkar.İsfehan'da kendisine 70.000 yahudi tabi olur.kainat kuruldu kurulalı Deccal'den daha büyük bir fitne Allah Teala tarafından yaratılmamıştır.ve cümle nebiler ümmetlerini Deccal'in fitnesine karşı haber verip korkutmuşlardır.".
Yeryüzünde girip çıkmadığı yer kalmaz.Sadece Mekke ve Medineye giremez.Bir çok akıl almaz istidraçlar gösterip insanları kandırır.Hatta Cennet ve cehennem ile ilgili şeyleri gösterir,ölüyü diriltir, arzı sallar, kar yağmur yağdırma gibi şeyleri çok kolay yapar.Deccalin bir gözü kördür ve alnında "Kafir Billah"yazılıdır.Ebu abbas hazretleri "Deccal ismi,gerçeği halktan gizleyip ,halka batılı süslemesindendir"DEMİŞLERDİR.
ALLAH DOSTLARI VE GERÇEK MÜMİNLER ONUN HİLESİNE KANMAZLAR.

HAZRETİ İSA PEYGAMBERİN İNİŞİ

İsa (a.s)gökten yeryüzüne ,Şam şehrine iner.Deccal onun korkusundan erir ve mahvolur.Resulullah (s.a.v.)Efendimizin Şeriatıyla amel etmesi deccal'i korkutur.Hz.isa,dünyada kırkbeşsene ömür sürer;ahiret alemine göçünce Medine-i münevverede Efendimizin(s.a.v.)'in Ravzayı Mutahharalarının yanına defnedilir.

KULLARIN İLMİ HAKKINDA

BAĞDATTAKİ ABBASİ HÜKÜMDARI,İMAM-I MUHAMMEDE BİR SUAL SORDU.HZ.İMAM "BİLMİYORUM"DEDİ.PADİŞAH:"BİLMİYORSUN AMA HAZİNEDEN MAAŞINI ALMAYI BİLİYORSUN"DEDİ.
BUNUN ÜZERİNE HZ.İMAM,PADİŞAHA ŞÖYLE DEDİ:
"BEN BİLDİKLERİM İÇİN MAAŞ ALIYORUM,BİLMEDİKLERİM İÇİN DE MAAŞ ALSAYDIM SENİN DEVLETİNİN HAZİNESİ YETMEZDİ"

22 Şubat 2017 Çarşamba

ASHABI KEHFİN KÖPEĞİNİN RENGİ

Hz. Mevlana bir gün bir fakir ile sohbet ederken fakihin biri imtihan etmek maksadı ile bir soru sordu.Ve dedi ki "Ashab-ı Kehfin köpeği kıtmir hangi renkte idi?"
Hazreti Mevlana bu soruya şöyle cevap verdi:
"Efendim Ashabı Kehfin köpeğinin rengi benim gibi sarıdır.Aşıkların rengi malum sarı olur.Kıtmir de benim gibi aşıktı.Benim gibi rengi de sarıdır"dedi.Fakir hazreti Mevlana'nın ayaklarına kapanarak af diledi.Hazretin sadık dervişlerinden oldu.

İNSANIN BAŞINA GELENLER KENDİSİNDEN GELİR

Şüphesiz Allah,insanlara doğru yolu bulma  ve iman feyzini kabul etme istidatlarından mahrum kılmak, sonra da onları hidayete ve imana mecbur bırakmak suretiyle "hiç zulmetmez".Bilakis Allah'ın insanları kendisi üzerine yarattığı fıtrat ile imanı kabul etme  ve hidayet istidadını onlara verir.Fakat insanlar şer'i emir ve yasaklara karşı gelerek fıtri istidatlarını bozarak"kendi kendilerine zulmediyorlar".Yunus suresinin 4 ncü ayeti göstermektedir ki kulun kesbi vardır.Cebriyyenin iddia ettiği gibi seçme hürriyeti/ihtiyarı tamamen elinden çekilip alınmamıştır.Başına gelen her şey kendi tarafından gelir.
Mesnevide şöyle denilmektedir:
Eski zamanlarda bir aşık vardı.
Ahdinde duran, verdiği sözü tutan bir aşıktı.
Yıllarca ay yüzlü sevgilisine gönül vermiş
Padişahına;padişahlar padişahına kul köle olmuştu.
arayan sonunda bulur.
Çünkü rahatlık ve huzur,sabırdan doğar.
Sevgilisi bir gün ona "Bu gece gel"dedi.
"Senin için tatlılar hazırladım,yağlı yemekler pişirdim.
Filan evde gece yarısına kadar otur, bekle !
Sen aramadan, gece yarısı ben çıkar gelirim. " dedi.
Adam , kurban kesti, fakirlere ekmek dağıttı.
Çünkü beklediği ay, artık bulutlar arasından çıkacaktı.
Geceleyin karar verdikleri o odaya gitti, oturdu.
Sadık dostunun sözüne ümitlenerek beklemeye başladı
Gece yarısından sonra sevgilisi çıkageldi
Söz verdiği gibi vaadinde durdu.
Fakat kendisine gönül veren adamı uyuyor buldu.
Onun yeninden bir parça kesti.
Cebine birkaç ceviz koydu.
"Henüz sen çocuksun,şunları al oyna"diye
Aşık seher vakti uyanınca hemen sıçradı,kalktı
Yeninin kesildiğini , cevizler konduğu gördü
"Padişahımız, baştan başa doğruluk ve vefadan ibarettir" dedi.
"Bize ne geliyorsa hep bizden, kendimizden geliyor.
Babacığım, bu gece uykudan vazgeç
Bir gece olsun uykusuzların köyüne uğra
Şunlara bir bak , mecnun olmuşlar, deli divane olmuşlar,
Pervane gibi sevgililerine kavuşmak için ölümü göze almışlar.

HANGİ GÖZ KÖRDÜR,HANGİ KULAK SAĞIRDIR

Bu başlık fiziksel bir durumu ifade etmez.Yunus suresinin 42 ve 43 ncü ayetleri şu şekildedir:
"İçlerinden sana kulak verip dinleyenler de vardır.Fakat sağırlara sen mi duyuracaksın,hele akıllarını da kullanmıyorlarsa
İçlerinden sana bakanlar vardır.Fakat körleri sen mi yola getireceksin?Hele bir de basiretsiz iseler".
His ve akıl Cenab-ı Hakkın kudretinin ayet ve alemetlerini idrak etme vasıtalarıdır.Onların oyun ve eğlencede kullanmamak gerekir.onlardan elde edilecek menfeat ve faydalar elden gider. zarardan başka faydaları kalmaz
Göz O'nun  kudretinin ayetlerini görmek içindir
Kulak Hazret'in haberlerini, emirlerini dinlemek içindir.
Hakkı görmeyen ve Hak sözü işitmeyen kimse
Kördür,sağırdır, belki onlardan daha beterdir.

ZAYİ OLAN BEŞ KIYMET

Kisra'nın veziri Yunan der ki:Beş şey zayi olmuştur:Çorak araziye yağan yağmur,güneş ışığında yakılan kandil,kör bir adamın yanındaki güzel bir kadın,hastanın yanındaki güzel yemek,kıymetini bilmeyenler nezdinde akıllı adam

İNANANLARIN AMELİ,İNKAR EDENLERİN AMELİ

Hz.Peygamber (s.a.v.)'in ameli aynı zamanda tasdik ve ikrar iken ,müşriklerin ameli tekzip ve inkardırBunlardan her biri dünyada da ahirette de yekdiğerinden uzaktır,beridir ebediyyen bir araya gelemezler Çünkü kertenkele ile balık bir araya gelemez.
Kertenkelenin gıdası hava, balığınki ise sudur.Kertenkele kara hayvanı olduğu için daima kurudur.Balık ise deniz hayvanı olduğu için daima ıslaktır.Islaklık suyun tabiatıdır.
MESNEVİDE ŞÖYLE DENİLİR:
Has papağanlara pek boy,pek değerli şekerler vardır.
Ama bayağı papağanlar  o taraftan göz yummuşlardır.
Görünüşü derviş olan kimse bu ilahi lütfu anlıyabilir mi?
Bu bir manevi haldir.Feulün, failat değildir.
İsa'nın eşeğinden şeker esirgenmez,
Ama eşek yaratılış bakımından otu beğenir.
Kanat vardır, doğanları padişaha götürür,
Kanat vardır, kuzgunları mezarlığa, leşe uçurur.

Bugün bizi idare edenler Rusya'dan,israil'den  meded umarak dostluklarını ve yardımlarını talep etmektedirler.Bu çok tehlike içeren bir haldir.Suriye içindeki askeri harketlilik geldiği boyut itibarı ile çok risklidir.Meseleyi tadında bırakıp kendi içimizdeki birlik ve beraberliğin kuvvetlendirilmesi elzemdir.Çok sayıda verilecek bir şehit opperasyonu halk nazarında hükümetin bu tutumu neden devam ettirdiğini sorgulayacaktır.Bu nedenle akli selim düşünüp sabırlı olunmalı,manevi büyüklerin işaretlerine kulak verilmelidir.

ANTAKYA DİLİNDE UZUN ÇARŞI

Ali Yüce isimli bir şairin dizelerinde anlatılan Antakya çarşısı.
UZUN ÇARŞI
Antakyanın en halk
En Kekik en çökelek çarşısı
Camiyi geçince hemen orda
Birinci değil ikinci dükkan
Kırmızı biber hevenkleri
Bakır mangal,teneke ibrik
Ucuzcu Hacı Emin Efendi
doğru gidicinn kenne(1)
***
Beni dinliyon mu(2)
Bak ne deyicin kenne(3)
Biraz kimyon biraz sumak
Bir kilo domates pekmezi
Yarım kilo künefelik peynir
Kuş lastiği sünücü
Ustam dedi de kenne
***
Dur gitme nere gidon(4)
Üç tane biberli ekmek
Yirmibeş kuruşluk zahter(5)
Şu çanağa turşu koysun
Şu satılı da al eline
Belen pekmezi gelik mi sor
Yoksa nar ekşisi doldursun
Ustam dedi de kenne
1)Gideceksin kendisine
2-Dinliyor musun
3-Diyeceksin kendisine
4-Nereye gidiyorsun
5-kekik


***Antakya sokakları dar
Antakya sokakları bir kişilik
Sen giderken ben gelemem
Bir gönlümü bahar almış
Bir gönlümü yaz
Antakya sokakları bir kişilik
Öte git biraz

KUTUPLAŞMALARIN TÖRPÜLENMESİ

Ak Parti yöneticileri bu refarandumun kutuplaşmayı törpüleyeceğini söylüyorlar.Bu sözde isabet yoktur.çünkü Kutuplaşma yaratılışta mevcuttur.Cenab-ı hakkın isimlerinde zıtlıklar mevcuttur.Hayat zıtlık üzerine kaimdir.Renk tercihlerimiz stilimiz,meşrebemiz sevdiğimiz yahut sevmediğimiz şeylerde asla asla insanlar arasında birlik olmaz.Birlik ve beraberliğe ulaşmak hoşgörü,tahammül ve sabır melekelerinin gelişmesiyle mümkündür.Siyasi partilerin salı günleri meclis gurup toplantıları naklen yayınlanırken bir gurup izleyicinin "Ya Allah ! Bismillah ! Allahüekber" sologanları atıp,konuşmacının bundan memnun kalıp ağzı kulaklarına varmasıyla birlik oluşmaz.Sologan atanlar kimi memnun etmek istemektedirler.Allah amellerimize,sözlerimize bakmaz niyetlerimize bakar.sologan atanlar konuşmacının nefsini okşayarak dünyalık umanlar,konuşmacıda nefsinin okşanmasından memnun kalanlardır.Bu sologanlar toplumu kamplaştırıcı kılmaktadır.Hz:Mevlana Efendimiz ve hiçbir Mevlevi büyüğü asla Hırıstiyan olsun,Yahudi olsun kamplaşma içeren söylemde bulunmamıştır.Kalbinde dünya olmayan insan birliğe ve beraberliğe ulaşabilir.Kalplerinde dünya dolmuş insanlar asla bu kalbi rahatlığa ulaşamazlar,gücü araç olarak kullanıp Allah'ı memnun ettiklerini sananlar,aldanış yurdu olan bu dünyada oltaya takılanlardır.Cenab-ı Hakk şeytanın bu tür hilelerinden bizleri muhafaza eylesin

ASHABI KEHF HABERİNİ KİM VERMİŞTİR?

Ashab-ı Kehf haberini Beni İsrail kavmine Hz.İsa (a.s.)verdi."Altı kişilerdir,çobanla yedi kişidir.Mağarada kalmışlardır.Üçyüzdokuz sene uyudular"diye bildirmiştir.Hak Teala :"Bunları üç yüz dokuz yıl sonra tekrar kaldırdım ve halkı bunlara muttali kıldım.Ta ki onlar bileler Benim va'dim haktır.Kıyamet günü bütün halkı ölmüş iken yine dirilttirim.Ve kıyamet gününden kimsenin şüphesi olmasın"buyurmuşlardır.Bu hikaye Yahya ve zekeriya (a.s)dan önce idi.Ashab-ı Kehften SAZENUŞ çoban idi ve diğerleri kavimleri içinde büyük beyler idi.
Cenabı Hakk7ın Kur'an-ı Kerimde CİVANMERT olarak buyurduğu insanlar birisi Ashabı Kehf diğeri ise Hz.İbrahim (a.s.)idi.
"ALLİMU EVLADEKÜM ESMAE ESHABÜL KEHFİ"(çOCUKLARINIZA MAĞARA ESHABININ ADLARINI ÖĞRETİNİZ)Hadisi şerifi varittir.

ZÜLKARNEYN KISSASININ LEDÜNNİ BOYUTU

Kuran’ı Kerim’in Kehf suresinde zikri geçen Zülkarneyn(a.s)’ın zulumat yaptığı yolculuğun mana boyutunu şu şekilde izah etmişlerdir:
“Zülkarneyn(a.s)’ın Sure-i Kehf’te anlatılan kıssası süluk ehlinin enfüste yaptığı nefis mücadelesidir.
Zülkarneyn (a.s)’ın dünyada şehirler fethetmesi ;ehli sülukun nefis kalelerini fethetmesi;hazineler zabtedmesi ;ehli sülukun bilgi hazinelerine malik olmaları;inanmayanları öldürmesi  veya esir alması da eskiden kalan bayağı  ve kötü huyları yok etmesi ;yine inananlara sahip çıkması ve onlara ikram ve izzetlerde bulunması da ilahi emirlere uymak ile elde edilen güzel huyların kazanılmasıdır.
Tüm bu anlatılanlar kişinin kendi nefsi ile yaptığı batıni seyirler ve mücadelelerdir.
Mesela Zülkarneyn(a.s)önce garp tarafına gitmiş ve oralardaki şehirleri fethetmiş,daha sonra da şark tarafına gitmiş ve yine oralardaki şehirleri fethetmiştir.
Burada , garp tarafındaki şehirler,insanın bedenidir.Çünkü beden,ruh güneşimizin battığı yer, yani garpdır.Önce bedenin şeriat hükümlerinin emrine girmesidir.
Aynı şekilde şark tarafındaki şehirleri fethetmesi de süluk ehlinin nefislerindeki Allah ve Resulullah(s.a.v)Efendimizin ahlakına muhalif edecek tüm adi huyların ve amellerin güç ve riyazetler yaparak nefislerini tamamen temizlemiş olmalarıdır.
Böylece önce bedenini daha sonrada nefsini fethetmiş(temizlemiş)oldu.
Onun için önce garp tarafını fethetmiş, yani garbı tamamen temizlemiş .Garbı tamamen fethettikten sonra şarka yürümüştür.
Daha sonra şark tarafında kendisine tabi olan  ve O’nun emri altına giren halk(ki bu kişinin nefsidir),kendileri ile kendilerine devamlı rahatsızlık veren hatta onlardan çoğu kimseleri öldüren Yecüc ve Mecüc arasına bir set yapmasını ister.
Yecüc ve Mecüc ,kalbe devamlı saldıran  ve onu kötülüklere sevkeden , kötü düşünceler ve vesveselerdir. B set , ehli sülukun bedenlerini  ve nefislerini kalpteki kötü düşüncelerden koruyacaktır.Bu set de zühd, takva ve ihlasdan meydana gelmiştir.
Zühd takva ve ihlas ile süluklarını tamamlayanlarda Yecüc ve Mecüc hiçbir zaman o seti aşamaz ve onlara ulaşamaz.
Yecüc ve Mecüc seddi her gün kazar  ve set de her defasında kendini yeniler.Çünkü kötü düşünceler ve ve vesveseler mümin kişiye her gün saldırır.Ancak müminlerin bir kısmı o kötü düşünceleri ve vesveselenri yok eder.Hatta bazı küçük günahlar da yapılan iyi ameller sayesinde affedilir.Allahu Teala Hud suresi 114 ayetinde:”İyilikler,kötülükleri giderir”diye bizleri müjdelemiştir.
Resulullah Efendimiz:”Günahtan tevbe eden,günahı olmayan gibidir”buyurmuşlardır.
Zühd,takva ve ihlas ile kalbi dolduran kimseye Yecüc ve Mecüc denilen kötü düşünceler ve vesveseler saldıramaz.Saldırmaya da fırsat bulamaz,anck bunlar kalpte bulunmazlarsa saldırabilirler.Bu sefer de kalbi istila ettikten sonra nefsini ve bedenini istila ederler.
Beden ve nefis istilaya uğradıktan sonra kişide amel ve ahlak çöker.Artık bedeni şer’i amelleri edemez ve ahlakı da Allah ve Resulullah’ın ahlakına tamamen zıt olur.Yani kendisi artık Allah’ın değil de şeytanın halifesi olmuş olur.
Yecüc ve Mecüc kıyamet yaklaştığı vakit seddi aşıp mülhitlerin üzerine saldırır.Çünkü mümin kimseler bulundukça “Allah Allah”diyen kimseler bulundukça kıyamet kopmaz.Yani Yecüc ve Mecüc’ün nefsimizi ve bedenimizi ele geçirdiği vakit ,artık bizim için kıyamet yakındır.Eh artık bu kadarını da sen anla”

21 Şubat 2017 Salı

SOKRATIN,İSKENDER'E ÖĞÜTLERİ

Rivayete göre zülkarneyn çadırında daima altı kiş
İ bulundururdu:peygamberler,hakimler,casuslar,zahidler,fellesoflar ve efsuncular.
Bir gün sohbet için Sokrat’ı çaırdı .Sokrat gelmedi bunun üzerine “o gelmezse biz gideriz”dedi.Sokratın yanına varıp hürmetle uyandırdılar.Sokrat ayağa kalkıp hürmet etmedi.Zülkarneyn :Niçin gaflettesin?dedi.Sokrat:”Bir kişi ot yemeğe kanaat ede,sen neyler,Allah ile üns tutmuş olan senden alakasını kesmiş olur.Sen benim kullarımın kulusun.Benim iki kulum vardır ki;ona hırs ve şehvet derler.Sen o ikisinin kulusun.Ben onları kendime muti ettim..Sen onlara muti olmuşsun,ben kulumun kulu değilim”dedi.Nasihat isteyen Zülkarneyn’e sokrat şu öğütleri verdi:
Allah Tealayı unutma ,miskinleri kırma,ulemayı aziz tut,elinden geldikçe takva et,yalan söyleme.Dört nesne tedbirsizliğe delalet eder.,birincisi ahmaklarla danışmak,ikincisi olur olmaz yere mal harcamak,üçüncüsü dervişlerle öğütleşmemek ve sonuncusu zamanında ibret olmamaktır.”
Ey Zülkarneyn,dünya ve ahiret horluğu dört nesnedir:Birincisi tekebbürlük,ikincisi kendini beğenmek,üçüncüsü halkı hakir görmek,dördüncüsü buhul ve tamah.Eğer hor olmamak istersen bu dört fiili terk et.


ZÜLKARNEYNİN MÜLKE MALİK OLMA SEBEBİ

Zülkarneyn (a.s)’a sordular:
“Bu kadar şevketi,ilmi ve böylesi mülk-ü azime ne suretle malik oldun?”.Ve şu veciz cevabı aldılar:
“Düşmana karşı rıfk-ü mülayemet(iyi muamele),sadık dostlarıma ihsan ve atifet ayırmaksızın herkese adalet ve bilginlere,ilim sahiplerine hürmet ile muamelenin neticesi ve mahsulüdür.

HZ.HIZIR(A.S)-İSKENDER AKRABALIĞI

“iptila-i Ahyar”isimli kitabın sahibi şöyle buyurur:Zülkarneynin ismi İskender’dir.Babası yeryüzünde ilmi nücuuma(yıldız ilmine)sahip olanların hepsinden üstündür.o zamana kadar yıldızların hareketiyle onun kadar meşgul olan çıkmamıştı.Bir gece hanımına dedi ki:
“Uykusuzluk beni helak etti.Bir saat olsun uyuyayım.Sen gökyüzünden gözünü ayırma..”
Eliyle işaret ederek :
“Şu cihetten bir yıldız görünecektir.O zaman beni hemen uyandır.Seninle birleşelim, öyle bir evlada hamile kalırsın ki kıyamete kadar hayatta kalır.”dedi.
Baldızı bu konuşmayı bitişik odadan duydu.O da o yıldızı gözetlemeye başladı.İskender Zülkarneyn'in babası uyudu.Baldızı yani Hızır (a.s)’ın annesi o yıldızı gördü.Hemen kocasını uyandırdı olan biteni anlattı.Bu fırsatı kaçırmamak için birlikte oldular;işte o birliktelikten Hızır (a.s) doğdu ve hızır İskender’i Zülkarneyn’in halasının oğludur ve veziridir. İskender
in babası uyanınca derhal gökyüzüne baktı.Beklediği yıldızın başka bir burca girmiş olduğunu fark etti.”Niçin beni uyandırmadın?”diye hanımına çıkıştı.Hanımı:”Doğrusunu söylemek gerekirse utandım”dedi. O da hanımına dönerek sitemle:”Sen bilmiyorsun ki , ben kırk seneden beri o yıldızı bekliyordum.;doğrusu ömrümü boşa harcadım.Biraz sonra o yıldızın izinde başka bir yıldız gözükecektir.O zaman bari birlikte olalım, öyle bir çocuğa hamile kalırsın ki,o çocuk cihana hükmeder”dedi.
Kısa zaman sonra o ikinci yıldız gözüktü  ve yıldızın gözükmesi ile birleştiler.Hanımı İskender Zülkarneyn’e hamile kaldı.Böylelikle Hızır ve İskender aynı gecede doğdular.

20 Şubat 2017 Pazartesi

BİLAL BABA

Gaziantep'de irşad faaliyeti yürütmüş Kadiri mürşitlerinden Bilal Baba hazretlerinden nakledilir ki Antep'te yürürken önümde açık saçık üç kadın gidiyordu.Kalbimden geçirdim ki Cenab-ı Hakk şunlara kapalılık nasip etse.O esnada yere bir gül düşmüştü.Birisi içlerinden Eğildi ve yerdeki o gül parçasını aldı koklayarak Allahümme salli ala Muhammed dedi.

ÖLÜMSÜZLÜĞÜ YAŞAYAN BEŞ KUL

Allah Teala’nın beş kulu vardır ki;onlardan İdris (a.s)ve İsa (a.s) semada,Mehdi(a.s),Hızır (a.s) İlyas (a.s) yeryüzündedir.
Hz.İlyas  denizlerde müekkeldir.Denizde her kim ki deryada mahsur kalsa yaşayacak olanları kurtarır ve ölenleri de dışarı çıkarıp namazını kılar
Hz.Hızır  (a.s) karada ,ıssız yerlere ve çöllere müekkeldir.Her kim böyle yerlerde garip kalıp ölürse Hz.Hızır onun namazını kılar,yıkar,defneder.Yolunu kaybetmişse Hz.Hızır ona yolunu gösterir

Hz.Hızır ve Hz.İlyas her sene hac vakti Mekke-i Mükerremede buluşup hac ederler.

HZ.HIZIRIN TAMİR ETTİĞİ DUVARDA GÖMÜLÜ HAZİNE

Kehf suresinin 82 ayetinde Hz.Hızır(a.s)’ın duvarını tamir ettiği hazine sorulduğunda Abdullah ibn-i Abbas (r.a)şöyle demiştir:”O hazine altın bir levh idi,yan levha;ve hikmetten üzerinde beş satır yazılı idi !”
*Yani şaşarım o kimseye ki ölüme yakınken ferah olur
*Acaip derim ben şu kimseye ki sevabı yakın bilir ve tembellik eder
*Şaşarım şu kimseye ki belayı bilir,asilik eder
*Şaşarım şu kimseye ki rızkı yakinen bilir, onun endişesine düşer
*Acaip derim ki dünyanın zevalini yakın bilir de ona muhabbet eder.

HIZIR VE İLYASI BİRLİKTE GÖRMEK

 İlyas (a.s)’ın alameti ateştir.O nereye gitse o da O’nunla beraber gelir.Hızır (a.s)’ın nişanı yeşilliktir.Nerede olsa yeşillik biterdi.
Musa (a.s)’a ateşle ağaç bir arada göründü Kendisinde Hem Hızırlık,hem de İlyaslık hali tam oldu.
İlyas(a.s)evliyalar için Mikail mesabesindedir.Bunu da müşahade ehli zatlar görebilir.
Hızır (a.s)evliyalar için Peygamberlerin Cibril’i gibidir.O’nu sadece ehli zatlar görebilir.
Onlar kime görünmek isterse ,gayb aleminden şehadet alemine geçerler.Onları muhtelif kişiler görebilir.Ayrıca onları her gören kendi makamına göre görebilir.
İkisi bir arada zuhur etmezler.Hem cemal hem de celal sıfatları itibarı ile ancak kemal ehline görünürler.Hz.Hızır ve Hz.İlyas’ın birlikte görünmeleri için o kimsenin ,cemal ve celal bakımından kemal bulmuş olması gerekir.


HZ.MUSA'NIN İTİRAZLARI

Hz.Musa itiraz ettiği konuları yaşamıştı.
Hz.Musa’nın doğacağını ve firavunun saltanatını yıkacağını kahinleri Firavuna söylediği için tüm erkek çocukları öldürmeyi emretmişken,bir sandık içinde nehirde firavunun sarayına kadar gelen Musa bebeği Firavun öldürtmemiş ve bakmıştı.Bebek iken cenab-ı Hakk nasıl nehir suyu bulunduğu sandık içinde bebeği boğmayıp sağ salim bir şekilde nehirde taşımışsa,Hızır’ın hasar verdiği geminin yolculuk esnasında batmamasınıda Cenab-ı Hakk temin ettiğinden Hz.Musa’nın geminin batacağı endişesi yersizdi.Kendisini sandık içinde nil nehrinde batırmayan Hak teala,hasar verilen geminin batmamasınıda temin edeceğini düşünememişti.
İkinci mesele kendisi bir şahsı öldürüp kaçtı,ancak Hızır’ın bir çocuğu öldürmesine itiraz etti.Hz.Hızır:”Sen kürek kemiği ilminden anlarsın”diye öldürülen çocuğun kürek kemiğini çıkarttı.Hz.Musa baktı ileride bozgunculuk çıkartacağını ve fesatçı olacağını anladı.Hz.Hızır Musa’a.s)’a :”Böyle kişilerin öldürülmesinde sakınca yoktur.Benim yaptığım iş te ,senin Firavun'un adamını öldürdüğün gibi bir iştir”dedi.
Doğrulttukları duvar işinden dolayı ücret istememesine itiraz eden Hz.musa,bizzat kendisi firavundan kaçtıktan sonra Şuayp (a.s)’ın kızlarının koyunlarını kuyudan sulamış ancak ücret istememişti.Kendi ücret istememişken Hz.Hızır’ın ücret istememesine itiraz etmişti.