18 Şubat 2017 Cumartesi

YOL TARİFLERİ-NAZİF DEDE

 ALLAH’IN SIFATLARINDAN MEKR(HİLE)
Mekri(hileyi )biz insanlar nefsani bir hal olarak algılarız.Mekr , nefislerin tabi tutulduğu bir imtihandır.Tıpkı suyun varlığının toprağın katılığını çözmesi gibi,Zenginliğin ,imkanın insanın içindeki nefsi sıfatların açığa çıkıp,büyümesi ve dev haline gelip bulunduğu cesedi güçlü gösterip kutsallaştırması gibi  durumlarda bu gücü,kuvveti kıran,aciz hale getiren sonuçlar ihtiva eden durumlardır.
Allah’ın sıfatlarından biri  de mekr(hile)dir ki “Onlar hile yaptılar , buna karşı Allah da onlara hile yaptı (oyun kurdu).Allah hile yapanların (oyun kuranların)en iyisidir.) (Ali imran 54)buyurulmuştur.İnsanı kamil bütün esma ve sıfatları kendinde toplamış olmakla , cümleyi kendinde toplamıştır.Yalnız bir sıfatta kalmaz ve olmaz.”Zıtlar asla bir arada toplanmaz “ sözüne göre ,”Nasıl oluyor da anlamları ve içerikleri birbirine zıt isimlerin hepsi insan-ı kamilde toplanabiliyor “denirse şöyle cevap veririz.”Evet,kutsi kuvvet erbabı için mümkündür.Hatta hakikatı Muhammediyye  iki nehir arasındaki büyük boşluk gibidir.(berzah-ı kübra)iki tarafıda kendinde toplar  ve fakat iki nehrin suyu da birbirine karışmaz.Yani hakikatı Muhammediyye zahir  ve batın arasında tenzih ve teşbih arasındadır.Hazret-i İsa’nın tavrı sırf teşbihte, Hz.Musa’nın tavrı sırf tenzihtedir..Hazreti Resulullah (s.a.v)Efendimizde  ise mazhar-ı tam olduklarından teşbih  ve tenzih kendilerinde toplanmışlardır.
“Allah göklerin ve yerin nurudur”(nur suresi 35) ayeti kerimesinde geçen “..doğuda ve batıda bulunmayan mübarek bir zeytin ağacından ..”murat Hakikati Muhammediyye olup “ doğuda ve batıda bulunmayan” ibaresi “teşbihte  ve tenzihte olmayan “ şeklinde tefsir olunmuştur.Hz.Ali Efendimiz “Cemsiz fark şirk,farksız cem zındıklık,fark ile cem tevhiddir”buyurdukları gibi  fark ile cemin beraberliği  fark-ı sanide anlaşılmış olur.
Salikin ulaştığı  cem makamı “O’ndan başka mevcud yoktur “(La mevcude illallah”mertebesidir.Gerçi bu mertebe hiçbir şeyi ayıramaz(ayırdedemez her şeyi tek bir varlık olarak görür)Bu mertebede çok kalmayıp mürşidinin nazar ve teveccühü ile fark-ı saniyi bulduğunda “Ey teşbihe yegane layık olan Allah,senin marifetine  hakkıyla arif olamadık ey maruf,ey teşbihe yegane layık olan Allah,sana hakkıyla kulluk yapamadık ey mabud”diyerek artık cem makamının halini yaşayıp tekrar dünyevi bilincine  ve farkındalığına döndüğünden ,bu sefer cem makamının kendisinde bıraktığı  irfan ve manevi tecrübeyi muhafaza ederek , ibadet ile meşgul olmaya başlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder