24 Mart 2017 Cuma

YERYÜZÜNDEKİ ÜÇ SAADAT

“Arzda üç sâdât-ı kibâr olup (üç büyük insan vardır) dördüncü yoktur.

Neysabur’da Ebû Osman Hîrî, Bağdat’ta Cüneyd (ö. 297/909), Şam’da Ebû Abdullah bin

el-Cellâ’dır (ö. 306/918) kaddesallâhu teâlâ esrârahum ve nefa’nâ bişefâatihim

(şefaatleriyle bizi faydalandırsın)

Ebû Osman’ın kelimât-ı şerîfelerindendir:
“Evvelâ bir kimse racûl-i kâmil derecesine resîde olmaz (dört şeye ulaşmadıkça
insan olgun olamaz) 4 şey ki; men ve atâ (verilmemek ve verilmek) ve izzet ve zilletin
kalbinde müsâvî olmaya (eşit olmalı)”
Ahmed bin Atiyye ed-Dârânî (ö. 215/830) kuddise sırruh:
“Her şeyin sadâsı yâni pası vardır. Kalbin pası dahî batnın (mîdenin) tok
olmasıdır” dediler.

موت التقى حیاة لا نفادلھما

قد مات قوم وھم في الناس احیاء 1640

Mâ’rûf-ı Kerhî’nin (ö. 200/815-16 [?]) kelâmıdır. Ba’de’l-Mevt

Dîn-i İslâm’ın zuhûrundan sonra tebeat etmeyenler saadet-i uhreviyeden
mahrûmlardır.1641

Kurban (kesilirken) üzerine zikr olunan isim:
لله أكبر لا إلھ إلا لله ولله أكبر أللھم منك و إلیك
cümle-i şerîfesidir.
İnsanın şerefi, Allah’a (c.c.) mârifet ve îmânladır.




































1640 Müttakî insanın ölümü (tasavvuf erbâbının ölümü) tükenmez bir hayattır







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder