Bugün Müslümanlara düşen vazife, İmam
Hüseyin’in (as) matemini tutmaktır. Bazı çevrelerde İmam’ın (as) yasını tutmak
ve matem törenleri düzenlemek eleştirilmektedir.
İmam Sadık’dan (as) bu konuda şöyle
rivayet edilmektedir: “Hüseyin’in (as) başına gelenlerin dışında hiçbir
musibete ağlamak yakışık almaz. Hüseyin bin Ali’ye (as) ağlamanın pek büyük
fazilet ve sevabı vardır.” (Kamil’uz Ziyarat, sayfa 101)
Cenab-ı Hak’kın kendisine böyle yüce bir
makamı ihsan ettiği İmam Hüseyin (as) İmam Ali (as) ve Hz. Fatıma’nın (as)
oğludur. Onun hakkında Ceddi Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Selman-ı
Farisi şöyle anlatıyor: Allah Resulü’nün (sav) Hüseyin’i (as) dizlerinin
üzerine oturttuğunu gördüm onu öpüyor ve şöyle buyuruyordu: “Sen büyüksün,
büyük birinin oğlusun ve büyük insanların babasısın. Sen imamsın ve bir imamın
oğlu ve imamların babasısın. Sen Allah’ın hüccetisin ve Allah’ın hüccetinin
oğlu ve Allah’ın hüccetlerinin babasısın ki, bunlar dokuz kişidir ve onların
sonuncusu, onların Kaimi (İmam-ı Zaman) olacaktır.” (Maktel-i Harezmi)
Doğumu Hz. Peygamber
(sav) tarafından annesi, Hz. Fatıma’ya (as) müjdelenen İmam Hüseyin’in (as) adı
bizzat Cenab-ı Hak tarafından koyulmuştur. Cömert, engin merhamet sahibi, büyük
bir ilme malik olan, her anını ibadetle geçiren kâmil bir mü’mindir. 72 kişilik
kafilesi ile 30 bin kişilik orduya karşı verdiği mücadele doruk noktadaki
şecaatinin ispatıdır. Kerbela vahşetinden bir sahne ile şecaatini örneklendirelim:
“Humeyd b. Müslim şöyle rivayet etmektedir: Bugüne kadar vücudunun çeşitli
yerlerinden yaralandığı, çocuğu, ailesi ve arkadaşları gözünün önünde
öldürüldüğü halde, onun gibi cesaretini kaybetmeyen, en ufak bir korku
belirtisi göstermeyen birini daha görmedim. Piyade birlikleri ona saldırdıkları
zaman, o da kılıcı ile onlar hamle ediyor, kurdun keçi sürüsüne saldırıp ikiye
yarması gibi sağından solundan onları ikiye yarıyordu.”(Alamu’l Vera, c.1,
sayfa 67)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder