10 Kasım 2018 Cumartesi

HÜSN-Ü AŞK (SIHHAT-I MARAZ), AHLAT-I ERBAA HİKAYESİ

HÜSN-Ü AŞK (SIHHAT-I MARAZ), AHLAT-I ERBAA HİKAYESİ
Fuzuli'nin ''ahlat-ı erbaa''ya dair yazdığı hikayesi... Muhteşem bir anlatımdır, okumanızı tavsiye ederim...
Ceberut aleminde doğup Lahut aleminde yer edinmiş Ruh adında, pak yaradılışlı birisi vardır. Günlerden bir gün dolaşma arzusuyla Nasut (İnsanlık) alemine ayak basınca Beden diye adlanmış bir diyar görür. Yedi iklim, onun yedi endamından ibarettir. Bu Nasut mülkünün padişahlığı; birbirine benzemezken, uyumlulukta ise birbirinden ayrılmalarına imkan olmayan Dört Kardeş'e verilmiştir. KAN, SAFRA, BALGAM, SEVDA! Bunların birbirlerini sevmede adları: ERKAN; benzemezlikte de: EZDAD'tır. Birbirlerine karışmaları ile VÜCUD'a sebep olduklarından AHLAT meydana gelir: (Ahlat-ı Erbaa)!
Bu dört işbilen kardeşin çalışmaları ile BEDEN ülkesinde akan ACI, TATLI, TUZLU, EKŞİ dört nehir sayesinde TEN mülkü mamur olmuştur. Bu dört nehirin özelliği: KURULUK, YAŞLIK, SICAKLIK ve SOĞUKLUK adındaki dört tabiat, MİZAC adlı kızın idaresine bırakılmıştır.
Rûh, Beden (Ten) diyarını görünce, çok beğenerek MİZAC'a gönül verir. Bu mesut çift: Ruh ile Beden'in evlenmeleri neticesinde SIHHAT (SAĞLIK) adlı bir çocukları dünyaya gelir. RUH, eşi MİZAC'ı ve oğlu SAĞLIK'ı yanına alarak memleketi teftişe, dolaşmaya çıkar.
İlk uğradıkları yer: DİMAĞ Kalesi'dir. Burada on mahalle ve bu mahallelerin işlerine bakan on memur görür: KULAK, GÖZ, BURUN, DAMAK, DOKUNMA, ORTAM DUYU, HAYAL, KULLANMA, VEHİM, BELLEK (Hafıza)!
RUh, burada işlerin düzgün gittiğini görerek, Aferin'ler söyleyerek,
CİĞER ŞEHRİ'ne geçer. Bu şehrin hizmetlerini gören SEKİZ Memura rastlar: GADİYE, NAMİYE, MÜVELLİDE, MUSAVVİRE, CAZİBE, MASİKE, HAZIMA ve DAFİ'A! Bu tâbirler, eski tıbbın hiç de yabancısı olmadığı terimlerdir. Bugünkü tıbbın kullandığı Latince kelimelerden daha da zor değildir.
Buraların teftişinden sonra Ruh, GÖNÜL ŞEHRİ'ne geçer, gönül Şehri'nin işlerini gören altı memurun adları: ÜMİD, KORKU, MUHABBET, ADAVET, FERAH, GAM'dır. Ruh, burayı çok beğenerek, bunlardan sevdiği üç tanesini: ÜMİD, FERAH, MUHABBET'i yanına çağırır. Sevmedikleri olan ADAVET, KORKU ve GAM'ı ise yanından uzaklaştırır. Zamanın bu üç bozguncusu (Adavet=Düşmanlık, Korku=Havf, Gam=Keder), Ruh ve ailesinin yanından (Beden Mülkünden) giderler ama onlara müthiş bir kin bağlarlar. Ruh ise ziyafet sofralar düzenler, yer, içer, çalar, söyler, söyletir. BEDEN mülkünde hoş günler geçirir. Oraların sanatkarlarını: SEVDA, KAN, BALGAM ve SAFRA'yı meclisine çağırır. Onları yerli yerine oturtur:
SEVDA- Baş'a yerleşir. Safra-Öd'e, Kan-Karaciğer'e, Balgam da akciğer'de yerini alır.
Yeme, içmeyle meşgul olurlar. İçtikleri şarabın neş'esinden sarhoş olup başları kızışır. Durmadan şarap içmeleri ile hıltlar (Ahlat-ı Erbaa), Kan, Safra, Balgam ve Sevda böbürlenmeye başlarlar!
Ruh'un hatırı perişan olur. Bunları azarlar. Korkmuş görünerek bir köşeye çekilirlerse de, kötülük için zamanını kollamaya başlarlar.
GÖNÜL ŞEHRİ'nden sürülen üç bozguncu: ADAVET (Düşmanlık) Korku (Havf), Gam (Keder) bir araya gelerek, huzurdan sürülmelerine sebep gördükleri SAĞLIK (Sıhhat)'in saltanatına son vermeye and içerler.
Adavet (Düşmanlık), yandaşları olan: Yalan, Kin ve Hased'e haber gönderir...
Korku (Havf), kendileriyle düşüp kalktığı kimselerden olan Şaşkınlık, Dehşet, Sıkıntı'yı yardıma çağırır.
Gam (Keder), himayesindeki Mihnet, Mahrumiyet ve Hasret (Özlem)'e başvurur. Bu üç bozguncu, adamlarını da yanına alarak, GÖNÜL ŞEHRİ'nin kapısına dayanırlar! Şöyle bir nara atarlar. Mahalleyi ayağa kaldırırlar.
RUH, Gönül Şehri'nin kapılarını sıkıca kapatıp, Allah'a tevekkül ile kendisini korumaya alır.
GAM (Keder) etrafı kuşatır. Ruh'un dostları bir araya gelip tedbir düşünürler: FERAH: "Benim, Hüsn (Güzellik) adında bir zatla eski dostluğum vardır. Uygun görülürse çağırayım", der. Muhabbet (Sevgi) de: "Benim, AŞK adında usta bir dostum vardır, onu celbedeyim", der. ÜMİD de: "Benim, AKIL.denen bir derd ortağım vardır, Ona güvenirim. Ferman buyurulursa, askerleriyle beraber AKL'ı çağırayım"; der.
Ruh, SIHHAT'la kalarak, Gönül Şehri'nin kapılarını gizlice açarak, FERAH, MUHABBET ve ÜMİD'in ellerine özel mektuplar vererek, kendilerini dedikleri yönlere gönderir.
Ferah, hemen Hüsn (Güzellik)'e ulaşır
Muhabbet (Sevgi), AŞK'in konağına varıp yardım ister.
Ümid, AKL'a başvurur. Tesirli sözlerle AKL'ı imdada çağırır. O da "AHLAK"ı toplayarak, Gönül Şehrini saran düşmanlara baskın düzenleyerek, BEDEN Ülkesini mütegallibenin elinden kurtarır. Gam askerleri yerle bir olur. Havf ve Gam tutulup bağlanır. Fakat ADAVET (Düşmanlık), savaş meydanından kaçarak bir köşede gizlenir. Fitneler çıkarmaya karar verir. RUH ile SAĞLIK'ın düşmanlarından MARAZ (Hastalık)'la bir yolunu bularak, hile ve hud'a ile tanışıklık peyda eder.
MARAZ (Hastalık), Adavet'i teselli ederek: Sen bu işi bana bırak! Ten diyarına çekilenlerden en heveslisinin adını ver, bana bu yeter, der. Cevabını: GIDA'dır, diye alınca işe koyulur. GIDA'dan, Ruh'un memurları haberdar olmadan Beden Diyarına, gizlice sokulmasını ister. GIDA, MARAZ'ın önüne düşerek, Sevda'ya yönelir. Sevdanın parlaklığı artar. Başağrısı, başa geçer. Beden diyarını sarsar. Bunların tahrikçisinin Gıda olduğunu AKIL bilir. Özel hizmetçilerinden PERHİZ'i hazırlayarak, BEŞ DUYU'nun kapılarını korumaya memur eder.
SIHHAT (SAĞLIK), AKL'ın yardımından ye'se kapılarak ümitsizliğe düşer. Gam ile Korku (Havf), AKL'ın hapsinde olduğundan, MARAZ askerlerinin üzerine hücum için müsaade ister. Maraz da boş durmaz. Bütün bunlar, SAĞLIK'in anası MİZAC'ın kulağına gelir. MİZAC'ın geçmişte AHLAT (Kan, Safra, Balgam ve SEVDA) ile tanışıklığı ve dostluğu olmasından eski hukukunu dile getirir. Yardıma çağırır. Bunlar MİZAC'tan utanırlar. Hıltlar, Maraz'dan yüz çevirerek, SAĞLIK'la el ele verirler. Maraz, kaçıp gider ama oğlu ZAAF, Beden diyarını yeni gördüğünden, babasına yoldaş olmayıp orada kalır.
MARAZ'in kaçması, bozguna uğraması, RUH tarafından bilinir. HILT'ların SAĞLIK'a yardımlarını görür. Allah'a hamd ve şükrederek AKL'i huzuruna çağırır. AKIL: Şimdi uygun olan şey, PERHİZ'in Duyu kapılarından ayrılmayarak, zararlı gıdalardan Beden'i korumaktır" der. Devamla: Perhîz'e ferman buyurun da Beden Şehri'nin bütün kapıları, ecnebilerin girişinden korunsun, GIDA'nın yardımıyla ZAAF'a tekrar güç gelmesin" gibi sözler söyler. İşin sonunda ZAAF da Beden diyarını terkedip gider. Ruh, günden güne büyüklüğünden, mükemmelliğinden yüce mertebelere ulaşır. Olan biteni cevherine ve cevheri cismine ve cismi arazına letafet bağışlar. Eski dostları onunla ülfete ve sohbete başlarlar.
Hikaye Prof. Dr. Hüseyin AYAN'ın çalışmasındandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder