16 Ağustos 2023 Çarşamba

HÜSEYİN SITKI DEDE

 Mesnevî-han ve Sultan Selim Camii Hatibi Hüseyin Sıtkı Dede’den de yeri gelmişken biraz bahsedelim:

“Aslen Filibeli olan Sıtkı Dede, 1824 yılında Filibe’de doğdu. İlk tahsili ile medrese tahsilini memleketinde tamamladıktan sonra, yirmi beş yaşlarında iken Filibe’den çıkarak İstanbul’a geldi. İstanbul’da ders vekili Kazasker Büyük Filibeli Halil Feyzi Efendi’den “Feridiye Haşiyesi” okudu ve ondan icâzet aldı. Ayrıca Farsça öğrendi.”

“Bundan sonra tekrar Filibe’ye dönen Sıdkı Dede, rivayete göre orada Biberiye Tarikatı’na intisap eder. Bir gün şeyhi, “Oğlum senin nasibin Hz. Mevlâna’dadır” deyince yollara düşer. Önce Üsküdar Mevlevihânesi’ne, sonra Afyon Mevlevihânesi’ne gider. Her ikisinde de yerimiz yok diye kabul edilmez. Kalkıp Konya’ya gelen Sıdkı Dede Dergâh’a yerleşir. Dergâh’ta hiçbir şey bilmeyen bir insan gibi tanıtır kendisini. Temizlik işlerinde çalışır. Çileye soyunarak dede olur. 1882 yılında Tarikatçı Eyüp Dede’nin vefatından sonra, postnişin tarafından İstanbul’dan bir mesnevî-han istenince cevaben kendilerine, “Sıdkı Dede var ya…” denilince Sıdkı Dede Mesnevî-hanlığa getirilir.”

“İlmi, ahlakı ve Hazret-i Pir’e olan muhabbeti dolayısıyla çevresinde kısa sürede sevilip sayılan bir insan olur. Sıdkı Dede, çok yönlü bir insandır. O Mesnevî-handır, hattat ve hakkaktı. Arapça ve Farsça’yı ana dili gibi bilir. Nesih, sülüs ve bilhassa ta’lik yazısı mükemmeldir. Şairdir, güzel şiirleri vardır. Şiirlerinde “Sıdkî” mahlasını kullanır. Hepsinden öte fazilet ve irfan sahibi, gerçek bir velî ve gönül adamıdır. Sultan Selim Camii’nde hatipliği vardır. Nurani bir simaya maliktir. Güçlü bir hitabeti olan Sıdkı Dede, konuşurken, âdeta dinleyicileri büyüler, cemaat vaktin nasıl geçtiğini anlayamazlarmış. Pek çok Konyalı meşhurun da hat hocası idi.”

“Evlendikten sonra, eşinin evine yerleşti ve dışarıya cumadan cumaya çıkardı. Züht ve takva sahibi idi. Vaktini ibadet ve zikirle, misafirlerini kabulle geçirir, eline geçeni hayra sarf eder, hatiplik görevinden almış olduğu maaşla geçinmeye çalışırdı. Zaman zaman da darlığa düştüğü olurdu.”

“Böyle elinin daraldığı bir zamanda, hanımı yokluktan şikâyet eder. Sıdkı Dede ses etmez, fakat içini de ince bir sızı kaplar. O, varlıktan çok yokluğa meyyaldir. Çok geçmez bir ziyaretçisi gelir ve edeple minderin altına bir miktar para bırakır.”

“Ziyaretçisi gittikten sonra Sıdkı Dede, hanımına seslenir:‘Gel hanım gel! Seni benden; beni Hak’dan eden şu dünyalığı al..!’ der.

Berg-i sebz-i Mevlevî adlı Farsça gramer kitabı, Farsça’dan Türkçe’ye 30-40 defter tutan sözlüğü, Selimiye Camii Hatibi olarak verdiği hutbelerin metinlerini ihtiva eden eserleri yayınlanmamıştır. Bazı yazıları Mevlâna Müzesi’ndedir. Konya’da birçok eser için de tarih düşürmüştür. Mevlevîlerce “Kutup” olarak tanınan Sıdkı Dede, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar Mesnevî-hanlığı devam etti. 1352/1933 yılında Üçler Kabristanı’nda sırlandı.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder