20 Haziran 2021 Pazar

ŞEMSEDDİN SİVASİ HAZRETLERİ

Şemseddin Sivasi 1520’de Tokat/ Zile’de doğmuş, küçük yaşlardan itibaren tasavvufi hayatı teneffüs ederek büyümüştür. Tokat’ta Arakiyecizade diye tanınan Mevla Şemseddin Mahvi Efendi’nin yanında yetişmiştir. Tokattan İstanbul’a giderek ilim tahsilini devam ettirmiştir. Şer’i ilimlerde ileri düzeyde birikim sahibi olup, Sahn Medresesi’nde müderris olmuş, İstanbul’da bir süre medreselerde ders vermiştir. Dört Osmanlı sultanının (Kanuni Sultan Süleyman, 2. Selim, 3. Murad, 3. Mehmed) devirlerinde yaşamış, hepsinden de hürmet ve ilgi görmüştür. Halvetiyye tarikatının Şemsiyye kolunun kurucusudur. İstanbul’da yaşadığı iç huzursuzluk sebebiyle, tasavvufi arayışlar içine girmiş, hac vazifesini yaptıktan sonra memleketi Zile’ye dönen Şemseddin Sivasi; Zile’de Muslihiddin Efendi’nin dergahına gider. Hocasının vefatından sonra, Tokat’a yeni gelen Abdülmecid-i Şirvani’nin meclislerine katılır. Burada aradığını bulan ve huzura eren Şemseddin Efendi nefsini terbiye eder, altı ay gibi kısa bir sürede seyr u sülükunu (cehaletten bilgiye, kötü ahlaktan güzel ahlaka, iyiden mükemmele doğru yapılan, manevi ve kalbi yolculuk) tamamlar. Şeyhinden seccade ve asa alır. Memleketi Zile’ye halife (şeyhi adına irşad faaliyetlerinde bulunan) olarak görevlendirilir. Şemseddin Sivasi’nin şöhretini duyan Sivas Valisi Koca Hasan Paşa, Sivas’ta yaptırdığı ve yanında dergâhı bulunan camide imamet ve meşihat (mürşitlik, yol göstericilik) yapmak üzere kendisini davet eder. Daveti kabul eden Şemseddin Sivasi, ailesiyle birlikte Zile’den ayrılıp Sivas’a gider ve vefatına kadar Sivas’ta ilmi ve tasavvufi çalışmalarını sürdürür. Şemseddin Sivasi, ömrünün son yıllarında, 3. Mehmet ile “Eğri” seferine (1596) katıldıktan sonra, padişahın İstanbul’da kalması yönündeki ısrarına rağmen, Sivas’a dönen Sivasi, 1597’de vefat eder. Sivas Meydan Camii haziresine (cami, türbe ve tekke bahçelerinde etrafı parmaklık veya duvarla çevrili olan mezarlık) defnedilmiştir. Şemseddin Sivasi dikkate değer bir tarafı da Mesneviciliğidir. Tespit edilebildiği kadarıyla muhtelif kütüphanelerde bulunan on bir manzum eserinden dokuz tanesi mesnevidir. Süleymaniyye, İbret-numa, Mevlid, Gülşen-abad, Heşt-bihişt, Mir’atü’l-ahlak, Menakıb-ı İmam-ı A‘zam, Umdetü’l-Huccac’dır. Tasavvuf edebiyatımızın Şemsi Tebrizi ve Akşemseddin’den sonra üçüncü Şemsi olan, Şemseddin Sivasi’nin ruhuna Fatihalar gönderiyoruz. Aşıkın çok derdi amma, sırrın izhar eyleyemez, Söylemesi terk-i edep, çünkü destur olmadan…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder