20 Temmuz 2023 Perşembe

VERGİ MESELESİ,İMAM NEVEVİ,SULTAN BAYBARS

  Sultan Baybars ve İmam Nebevi arasındaki vergi meselesi;

Tarihi geçmişte İslam dünyasında yıkımının önüne geçen iki önemli dönüm noktası var denilebilir .

Birincisi Batıdan gelen Haçlı dalgasının ana  gücünü kıran Hıttin savaşı

İkincisi de doğudan gelen yıkıcı Moğol dalgası,Yakıp yıkarak,önüne gelen herşeyi yok eden bu dalga Ayncalut savaşıyla kırılmıştır.Bu savaştan sonra Moğolllar İslam topraklarında,artık hiçbir ciddi varlık gösteremediler.Bu savaş sırasında Memlüklülerin sultanı Kutuz olmasına rağmen Baybars savaşın kazanılmasında büyük bir rol üslendi.Kutuzdan sonra Memluk sultanlığına geçince bir taraftan haçlıların son kalıntılarını,diğer taraftan Moğolların son kalıntılarını bölgeden silmek noktasında önemli roller üstlendi.

Bu derece önemli rol sahibi,aynı zamanda şöhrete sahip Baybars birgün halka yeni vergiler koyar.Gerekçe ise Moğollarla ve Haçlılarla yapılan savaş masraflarıdır.

O günün hoca ve alimlerinden bunun için fetva ister. Mevcut olanların hepsi kendilerine göre gerekçelerle bu fetvayı verirler. Belki bir kısmı korkudan belki de bir kısmı Sultandan gelen dünyalıktan dolayı.Ancak Baybarsın fetvasını beklediği esas kişi İmam Nevevidir. Çünkü ümmetin kalbinde tahtını kuran odur.Onun meşru dediği şeyi ümmet için de meşrudur.

Bugünkü Şam merkezdeki Hamidiye çarşısı yanında İlim yuvası Kuran Neveviden beklenen bu fetva bir türlü gelmez. Yönetimin ileri gelenleri bu konuda fetva için baskıya yeltenir.Ama imam bu verginin İslam hukuku hükümlerine aykırı olduğunu ve alınamayacağını,kendisinin de hiçbir şekilde bu fetvayı vermeyeceğini söyler.Sultanın veziri bunu Baybarsa illetince küplere biner ve vezirine,Neveviye verilen maaşı ve diğer ianelerin kesilmesini emreder.Ancak Vezir cevaben Nevevinin  devletten ne bir maaş ne de başka bir katkı almadığını ifade ederek,Sultanın bu baskı unsuru da işe yaramaz.Bunun üzerine Sultan İmam Neveviyi birkaç kez öldürmeye teşebbüs eder,ama her defasında Kader i İlahi buna mani olur. Baybarsın kendisi daha sonra bunu itiraf ederken,her ne zaman Neveviyi  öldürmek istesem onun yanında ağzını açmış üzerime atlamaya hazır bir aslan görüyordum der.

En sonunda Sultan Nevevi ile yüz yüze karşılaşmasında,baskıyı artırınca

İmam Nevevi Baybarsa hitaben:

Bütün Memlükilerin Mısıra geldiklerinde hiç bir mal ve mülkü olmayan köleler olduğunu.Eyyubilerin  onları köle pazarlarından para ile alarak orduda ve yönetimde istihdam ettiklerini ve bunların saltanata da bu yol ile  ulaştıklarını,şimdi ise saraylarda lüks ve ihtişam içinde,ayrıca yüzlerce cariye ve kölelere sahip olduklarını ifade eder,Bu durum sürerken halka yüklenilen yeni verginin meşru olmadığını,bütün bu saray servetinin ve lüks harcama araçlarının satılıp,hazineye konulmasını,bütün bunlar yapıldıktan sonra hazinede eksiklik kalırsa,ancak o zaman bu eksik miktar kadar halktan vergi almamın meşru olacağını söyler ve fetva talebini red eder.

Yine  o dönemlerde kendisinden sultanın yeni vergi için fetva istediği izz ibni Abdülselam da fetva vermez.Verginin öncelikle Sarayın zengin ettiği zenginlerden alınmasını ister.

Artık günümüzde ne Nebevi ve ne de İbn Abdülselam gibi dirayetli alimler varik.En doğrusunu Allah bilir ama bana göre kalan kısa ömrümüzde de çıkmayacak. Ancak Dinin özünden çıkan bu iki alimin ışıklarının gölgesinde yürüyerek şahsen ben de bir toplumun parçası olarak,ilk önce kendim ve çocuklarımın geleceği adına,belki de sadece bana ait vicdanım adına birkaç soruyu ve cevabını sesli olarak dile getireceğim.

2-Biz de İmam Nebevi gibi Sultanımıza ve çevresindeki zengin olmuş yöneticilerimize sorsak;

Size de oturmakta olduğu lüks sarayınızı satın, onun bedelini hazineye koyunuz.Hem büyük bir gelir olur,Ondan da öte sarayın günlük harcaması olan devasa bir giderden de kurtuluruz.Hani  yöneticimiz Ömer gibi olacaktı.Siz de biraz Ömer gibi olursunuz.Halk da sizi daha çabuk sever.Hem her vesileyle hergün sövüp saydığımız o eski yöneticiler dahi böyle saraylarda oturmadılar.

-şu lüks yaşam ve araba sevdasını bir yana bıraksanız,daha basit arabalara binseniz olmaz mı.Neticede ihtiyacı görür.

Dövize metelik atıyoruz,Bütün bürokratların altına Mercedes var,yetmedi şimdi çoğunda Audi hastalığı ortaya çıktı.Aklımda kaldığı kadarıyla 

Dünyada devlet bürokrasisi olarak en çok Alman arabası alan ülkeyiz. Bürokratları en çok araba sahibi de biziz.Bu savurganlığı bir zamanlar devlet bürokrasisini en iyi bilen Merhum Kamuran İnan rakamlarla ortaya koyan kitabını yazmıştı. Bu derecede bir savurganlığa Almanlar bile hayret ediyor.

-Neden bütün ülkenin ihaleleri hep bilinen beş altı şirkete gidiyor. Devletin bir liraya ihaleyle başkasına yaptıracağı işlerin dört beş liraya bu şirketlere verildiği iddiası var.Onbir milyar dolara verilen devlet garantili Osman Gazi köprüsünün ili milyar dolara yapılabileceği iddia ediliyor.Konunun araştırılması için neden araştırma talepleri hep red ediliyor.20/30 sene devlet garantisi verilen köprüden verilen taahhüt 45 Dolar civarında,şimdi günlük taahhüt edilen rakamın yarısı bile araba geçmiyor.Ayrıca geçiş ücreti Köprülere ve benzerlerine hazineden oluk oluk para akıyor.Geçiş ücreti şu an 185.TL yani  takriben 7.Dolar.Geçmeyen arabaların tüm ücretini,geçenelerin ise araba başı 45 Dolardan kalan bakiyeyibu halkın gırtlağından keserek ödüyor.Bu şirketlerin bilmediğimiz başka sahipleri ortakları mı var,onlara mı aktarılıyor. Ciddi iddialar var.Neden bu konuların araştırılmıyor.Araştırılması için verilen her teklif hemen red ediliyor .Yalan ise bu yalanların araştırma sonunda tebeyyün etmesi,iddia sahibini çürütmez mi,müttehemi de daha güçlü ve güvenilir yapmaz mı.Yoksa doğruluğun mı korkuluyor.Bakın Yusuf(A.S) kıssasında bir ibret var.Mısır vezirinin/başbakanın karısı Yusuf’un ((A.S) peşinden koşarken onu arkasından yakalamak için elbisesini tutu ve yırtılmasına sebep oldu. kocasını kapının önünde buldu.Yusuf bana yeltendi dedi,Yusuf da aksini söyledi.Kadının akrabasından bir hakem/hakim,yargı makamı olarak,delile baktı,gömlek arkadan yırtılmışsa Yusuf gerçeği,kadın yalan,önden yırtılmışsa kadın gerçeği Yusuf yalan söylemiştir dedi.Dava dosyasını önüne aldı,iddiaları delile göre karara bağladı. Neden biz de Mısır vezirinin karısının davasına bakan mahkeme kadar olamıyoruz. Bu iddialar doğruysa bu haksız üstelik bu milletin parası aktarılarak zenginleştirile bu zümreden bu paraları talep edip,almak sonra da alıp hazineye tekrar konulmasını neden istemeyelim.

Bir insan zenginse bu serveti,ya ticaret yaparak,bir şey üreterek,ya da parlak bir meslek sahibi olup ondan elde eder.Ya da babasından miras kalır.Bunun başka bir yolu var mı?

Dün bunlardan hiçbirine sahip olmayan yeni iktidar zümresinin devasa zenginliği nerden geliyor.Hangi ticaret ve üretimden,hangi parlak mesleklerinden veya hangi mirastan.Eğer bunlar şu veya bu şekilde bu zavallı halktan alınan paralardan,oluşan bütçeden değilse nereden elde edildi.Yoksa eskisi gibi devlet dilediğini zengin,dilediğini fakir mi ediyor.

Hani Ayeti Kerimede Allah”insana çalışmasının karşılığından başkası yoktur” diyordu. Bunlar şeffaf olarak servetlerinin kaynağını söyleyebiliyorlar mı?

Kanaatimce,dün şöhret sahibi Nevevi bu soruları bugün sorsaydı acaba nasıl karşılanırdı? fitne çıkaran bir unsur,alnına hemen damga vurulan bir insan muamelesi görürmüydü.

Bugün bu soruların cevabını aramak veya sormak, muhafazakar/dindar büyük camiaya çok lüks hata absürt geliyor.

Bizimkiler yıpranmasın denilip her çirkinliği  halı altına süpürmek sanırım kural oldu.

Ama benim kanaatimce halı altına süpürülen şey sadece bu çirkinlikler ve haksızlıklar değil, Onunla birlikte İslam'ın değerleri halı altına süpürülüyor. İslam'ın geleceğe bir umut olma misyonu da adım adım yok oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder